Bütün Kadınlar Birleşin!

Işıl Özgentürk
Bütün Kadınlar Birleşin!
Bu satırları beni misafir eden güzeller güzeli Ayfer Hanım’ın
evinden yazıyorum.
Günlerden cuma ve ben Nusaybin’deyim. Ne işim var burada?
Açıklayayım, Dünya Emekçi Kadınlar günü nedeniyle büyük
sözler söylenen ve arkası gelmeyen panellerden bıktım. Beni
heyecanlandıracak işlerin peşine düştüm. İşte Nusaybin’deyim.
Bu yıl 18 Avrupa ülkesinden 60 kadının katıldığı Dünya Kadın
Yürüyüşü Avrupa Koordinasyonu toplantısında şöyle dendi: “Biz
Bask ülkesi Donostia kentinde Dünya Kadın Yürüyüşü Avrupa
Koordinasyonu’ndan 18 Avrupa ülkesinden 60 kadın, farklı
dinlerden, Kürt, Süryani, Ermeni, Ezidi, Arap ve Çeçenlerin barış
içinde bir arada yaşadığı ve demokratik yaşamın her alanında
liderliğin paylaşıldığı alternatifler geliştirdiği -Türkiye ve Suriye
devletlerinin sınırlarındaki- Rojova’nın Kobani kantonunda
savaşan Kürt kadınlarının direnişini selamlıyoruz. Bu nedenle 4.
uluslararası yürüyüş eylemimizi bu yıl, bölgeye yakın bir yerden
Nusaybin’den başlatıyoruz.”
Nusaybinli kadınlar böyle bir fırsatı kaçırmak istememişler,
düşünmüşler taşınmışlar madem dünyanın her yerinden
kadınlar gelecek öyleyse biz de bölgenin yararına olacağı kesin
birkaç panelle başlayıp yürüyüşümüze Mardin ve Diyarbakır’da
devam ederiz.
Sonra biz kadınlar, biri sosyolog, biri veteriner, biri sanat
tarihçisi bir masaya oturduk ve ben ilk sorumu sordum.
“Yaklaşık iki bin kadın var burada, herkes harıl harıl çalışıyor ve
kendilerine inanılmaz güvenliler, bu güvenin nedeni ne?”
Karadenizli Remziye Hanım’a hep birlikte bir selam
gönderiyoruz. Birden “HDP barajı geçecek mi?” diye soruyorum.
Bir gülüşme, “Ne oldu,” diyorum, “biz bu soruların sadece
televizyonda başkanlara sorulmasına alışığız, birden şaşırdık.”
“Evet, ben size soruyorum ne olacak?” Hiçbiri “evet geçecek”
diye atılmıyor, “Olmayabilir de” diyorlar, “ama bizim
mücadelemiz bitmez.”
Sessiz sakin oturan Kezban’a dönüyorum, o bir veteriner.
İstanbul’da okumuş, İstanbul’dan Akdeniz Üniversitesi’ne
geçmiş,o zaman arkadaşları, “İstanbul bırakılıp buralara gelinir
mi” demişler, iki yol sonra kentine Nusaybin’e dönmeye karar
vermiş, bu sefer de Akdeniz Üniversitesi’ndeki arkadaşları
sormuşlar, “orası neresi?” Kezban bakmış anlatamayacak,
“Sınırda bir yer” demiş. O Nusaybin’de olmaktan, geceyi
gündüze katıp çalışmaktan çok memnun ve köpeklerin,
kedilerin olmadığı bir sokak düşünemiyor.
Yürüyüş orada da bitmeyecek, Hatay, Antalya, Yunanistan ve
ekim ayında Portekiz’de son bulacak! Nusaybin Mardin’e bağlı
seksen beş bin nüfuslu bir ilçe, dünyanın en verimli ovası
Mezopotamya’nın hemen dibinde ama özellikle savaş nedeniyle
kapılar kapatılıp sınır ticareti yapılamaz olunca bölgede zaten
düşük olan gelir daha da düşmüş.
Ve en acısı, bu verimli topraklar mayınlı alanlar nedeniyle
kullanılmıyor, ölü. Bir diğer önemli panel jineoloji. Hayır hayır siz de benim gibi
şaşırmayın, jinekoloji değil, jineoloji.
Bu özellikle Kürt coğrafyasında ortaya atılan bir düşüncenin adı.
“Jin” Kürtçe kadın demek yani kısaca bu sözcük, kadın bilimi gibi
bir şey. Bu çok yeni tartışılıyor, feminizmi baz alarak onun eksik
bıraktıklarını tamamlamak üstüne yola çıkılmış. Kısaca benim
anladığım her disipline kadın gözüyle bakmak. Kadın gözüyle
yineden tarih yazmak, kadın gözüyle yeniden hukuk yazmak,
kadın gözüyle yeniden sanat tarihini oluşturmak.
Henüz tartışma aşamasında, ilk benden duyun! Paneller tıklım
tıklım, çevreden gelen kadınların bir kısmı mahalli kıyafetler
içinde. Bir renk cümbüşü. Benim gibi karaları ve grileri
sevmeyen biri için cennet! Bu arada sosyolog Sadiye’nin mor
üstüne altın yaldız işlemeli giysisine bayıldım, o da bana da bir
tane diktireceğine söz verdi.
http://www.mgkmedya.com
Pazar, Mart 8, 2015 - Sayfa 1 / 1