Marx Geri mi Dönüyor?

Cem Kaplan
Marx Geri mi Dönüyor?
1848 yılında Engels’le yazdığı Komünist Manifesto’da belirttiği
konu gelir adaletsizliğinin farklı sınırlar içerisinde olduğuydu.
Bazı ülkeler diğerlerinden daha zenginken kazancın farklı
olduğu Fransa, İngiltere, ABD veya Arjantin gibi ülkelerde zengin
fakir veya işçi ve burjuva tanımı farklı şekillerde ortaya çıktı.
Marx’ın mezar taşının üzerinde “Dünyanın bütün çalışanları
birleşin” sloganı yazar. Marx bu mesajla Küresel Occupy
hareketi
çalışanların
birleşebileceğini
ve
bir
sonuca
gidilebileceği mesajını vermeyi başardı. Her ne kadar devlet
aygıtını kullananlar sosyal hareketlerin ve işçilerin arasına kendi
manüplatörlerini sokarak işleri başka yerlere sürüklemeye
çalışsalar da toplumlar varacakları bir yerler olduğunu ve
çözümlerin kendi ellerinde olduğunu gördüler.
Toplumların çalışan kesimleri dünyanın her noktasında farklı
seviyelerde kazançlar elde etmekte ve farklı iş kollarında
çalışmaktalar. İş gücü sınırlara ve coğrafyalara göre farklı
şekillenmekte. Çin’deki fabrikada çalışan bir işçi ile Detroit’teki
bir mağaza’da çalışan bir tezgahtar aynı miktarda
kazanmamakta. Gelişmiş dünyanın işçileri kendilerinden daha
zor koşullarda çalışanların şartlarını daha az dikkate
almaktalar.Ancak küresel politikalara karşı işçi sınıfının farklı
yerlerde de olsa aynı açıdan yaklaşımlar yavaşça yükselmeye
başlamakta. Bütün bu gruplar birlikte hareket etmeye
başladığında küresel elitlerin titremeye başlamasının zamanı
gelmiştir. Günümüzü 1800’lü yıllardaki işçilerin silahlarıyla
sokaklarda olduğu dönemlerle karşılaştırmak bir hata olur.
Ancak orta sınıf aktivizminin yüzde birle ifade edilen elitlerin
dünyasını sarsabilecek kuvvette olduğundan kimse şüphe
duymuyor.
Marx sınıf çatışmasına dair uhrevi bir mesajı gördü. Küçük bir
plütokrasinin varlığına karşı büyük çoğunluklu işçi sınıfının
birleşmesi gerekliliğine vurgu yaptı. Devrimci işçi nabzının
küreselleşmiş olması gerektiği öngörüyordu. Çalışan kesimin
birbiriyle olan iletişiminin ve bilgilerini paylaşmasının önemine
vurgu yaparken fabrika hayatının insanı tek tipleştirmesinin ve
fakirliğin aslında göreceli bir kavram olarak yok edilebileceğini
ifade etti. Bu noktada küresel gücün farklı coğrafyalarında yer
alan işçi sınıfının temelde aynı sorunlarla boğuştuğunu belirtti.
http://www.mgkmedya.com
Endüstriyel devrim güç kazandıkça parite değişmeye başladı.
Marx’ın küresel işgücüyle ilgili öngörüsü tahmin ettiğinden farklı
gelişim gösterdi. Komünist Manifesto’nun yayınlanmasından
sonra İngiltere’deki işçi kesiminin ücretleri yükselmeye başladı.
Aynı durum Avrupa ve Amerika’da benzer şekilde gelişim
gösterdi. Kazançların farklı coğrafyalarda farklı değerlerde
olması işçiler arasında bölünmelere yol açtı. 1870 yılında
İngiltere’de ortalama bir işçi yılda 3190 $ kazanırken aynı yılda
orta seviye kabul edilen Afrikalı işçinin kazancı 648 $
seviyesindeydi. 2010 yılı ortalamalarını karşılaştırdığımız zaman
yıllık 23,777 $ kazanan bir İngiliz işçinin karşısında alım gücü
yıllık 2,034 $ olan bir Afrikalı işçi söz konusuydu. Yüz yıl
öncesinde Afrikalı bir işçi, İngiliz işçisinin ellide biri kadar
kazanırken ünümüzde yüzde ona tekabül eden bir kazanca
sahip.
Birçok Amerikalı şişirilmiş CEO ücretlerini ve hedge fonu
kazanımlarını gördükçe ekonomik büyümenin ne olduğunu
sorgulamaya başladı. Kendi varlıklarını sorgulamayan orta
kesimin sesini yükseltmesi elitler için ne anlama gelmekte? Ay
başını zorlukla getiren bir İngiliz orta sınıfı işçisinin kazandığı
para ile herhangi bir Afrika ülkesinde aynı paraya sahip olacak
birisi krallar gibi yaşayabilir. Hindistan’ın en çok kazanan %5’lik
kesimi ABD’nin en az kazanan %5’iyle aynı oranda gelire sahip.
ABD ve Avrupa’daki belediye çalışanlarının ücretlerini üçüncü
dünya ülkelerinin ücretleriyle karşılaştırdığımız zaman arada
uçurumlar olduğu tartışmasız. İşgücünün küreselliğinin yanında
fakirliğin ve sermayenin de küreselleşmesi kaçınılmaz. ABD ve
Avrupa’daki en düşük ücretli kesimin üçüncü dünya
ülkelerindeki en çok kazanan kesimden daha yüksek oranda
kazancı olması buna en iyi örnek.
Avrupa ve Amerika’daki fakirlerin kazançları Afrika ve Asya’daki
kazanımlarla karşılaştırdığımız zaman işçilerin ortak amaçlar
doğrultusunda birleşecekleri bir hayal gibi durmakta. Komünist
Enternasyonel toplantılarının 1920’lerdeki ikinci toplantı ayağı
Almanya ve Osmanlı’ya karşı savaşa giden zamanın kimi
komünist parti üyelerince kınandı. Zamanın komünist partileri
kendilerine yaratacakları kolonileri ve üçüncü dünya
ülkelerindeki köleleri kullanmayı daha kolay bir yol olarak
gördüler. Babalarının ülkelerini korumayı kendilerine bir görev
olarak tercih ettiler. Bunu da Osmanlı ve Almanya ile savaşarak
yapacaklardı. Ancak içerdiden buna muhalif olarak olan
sosyalist taban I.Dünya Savaşına ve bütün savaşlara seslerini
yükselterek emperyalizmin ancak gelişmiş ülkelerde de yok
Pazar, Şubat 1, 2015 - Sayfa 1 / 2
Cem Kaplan
Marx Geri mi Dönüyor?
edildiği taktirde tarihten silinebileceğini vurguladılar. Buna göre
dünya üzerindeki bütün toplumlar sadece bütünsel bir
dönüşümle kurtuluşa yürüyebileceklerdi.
http://www.mgkmedya.com
Pazar, Şubat 1, 2015 - Sayfa 2 / 2