KPSS KONU ANLATIMI Web: http://www.rehberlik.biz.tr Mail: [email protected] 7. ÜNİTE KİŞİSEL-SOSYAL REHBERLİK VE İLETİŞİM, ÇATIŞMA KPSS’de bu bölümden her ortalama 2-3 soru gelmektedir. yıl Bu bölümdeki sorular genellikle bilgi veya örnek verilerek sorulan yarı bilgi sorusu şeklindedir. Kişisel-Sosyal rehberlik; • öğrencinin kendini tanıması, anlaması, • güçlü ve zayıf yönleriyle kendini kabul etmesi ve geliştirmesi; • kendine güvenen, kişiler arası ilişkilerde becerikli; • kişisel ve sosyal yönden dengeli ve uyumlu bir birey olarak yetişmesine yönelik hizmetleri kapsar. Kişisel rehberlik, bireyin kendisiyle ilgili, her türlü kişisel problemlerinin çözümüne yönelik yapılan yardım hizmetlerini kapsar. Kişisel-Sosyal gelişim alanında bireyin temel amacı; “yaşamayı öğrenmesi” yani kişisel ve sosyal uyumunu sağlaması için sunulan hizmettir. Özgüven ve özsaygı geliştirme Sosyal beceriler kazandırma ve geliştirme Günlük yaşam becerileri, Sosyal ilişkileri ve İletişim becerileri geliştirme Cinsel roller öğrenme Ailevi problemlerin çözümüne yardımcı olma Olumsuz duyguları (kaygı, korku) ile baş edebilmesine yardımcı olma Kaygıyla, Öfkeyle baş etme ve Çatışma Çözme becerileri geliştirme Sağlık ve ekonomik sorunları gidermede yardımcı olma Atılganlık becerileri geliştirme Problem çözme ve karar verme becerileri geliştirme Sorumluluk ve görev bilinci geliştirme Oto kontrol becerisi ve Olumlu kimlik gelişimi geliştirme İlgi ve yeteneklerini fark etme Bağımlı ve bağımsızlık ile ilgili sorunlarla baş etmede yardımcı olma Dersi dinleyip öğretmenin sorduğu soruları bilmesine rağmen çekindiği için parmak kaldıramayan bir ilköğretim öğrencisine verilmesi gereken rehberlik hizmeti aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Eğitsel Kişisel Mesleki Gelişimsel Tamamlayıcı İki yıldır üniversite sınavlarını kazanamıyorum. Bu kez önceki yıllara göre çok daha programlı hazırlanıyorum ancak insanların “Hâlâ kazanamadın mı?” diye sormaları, kendime olan güvenimi azaltıyor. Yine kazanamazsam diye düşündüğümde uykularım kaçıyor. Sağlığım bozuldu. Çok istediğim hâlde mühendis olamayacak mıyım? Yukarıdaki ifadeleri söyleyen bir öğrencinin kendine olan güvenini yeniden kazanması için verilecek yardım öncelikle rehberliğin hangi alanına yönelik olmalıdır? A) B) C) D) E) Eğitsel Mesleki Kişisel-sosyal Sosyal yardım Sağlık Başarılı bir öğrenci olan Selin ilköğretim 8. sınıfa devam etmektedir. Sınıf öğretmeni son zamanlarda Selin’in başarısında belirgin bir düşme olduğunu gözler ve okul rehber öğretmeniyle görüşmesini ister. Okul rehber öğretmeniyle yaptığı görüşmede Selin “Annem teyzemle konuşurken beni evlendireceklerini söyledi. Nasılsa beni liseye göndermeyecekler. Onun için kendimi derslere veremiyorum.” der. Rehber öğretmenin Selin’le yapacağı görüşmeler öncelikle rehberliğin hangi problem alanına yönelik olmalıdır? A) Eğitsel rehberlik C) Mesleki rehberlik B) Ev ziyareti D) Bireyi tanıma E) Kişisel rehberlik Aşağıdaki uygulamalardan hangisi, daha çok kişisel rehberlik kapsamında yer alır? A) B) C) D) E) Etkili zaman kullanımını öğretmek Verimli ders çalışma yollarını tanıtmak İletişim becerilerini geliştirmek Üst eğitim kurumları hakkında bilgi vermek Meslekleri tanıtmak Bireylerin birbirleriyle sağlıklı iletişim kurabilmeleri için etkin dinleme, edilgin dinleme ve iletişimde “ben dili” kullanma önemlidir. Etkin (aktif) dinleme: Etkin dinleme söylenenleri tam anlamıyla anlamaktır. Konuyu ortaya çıkaracak sorular sorularak konuşma desteklenmeli, konuşan kişiyle empati kurulmalı, anlatılanlar konuşmacının bakış açısıyla değerlendirilmelidir. En sağlıklı iletişim yöntemi olarak kabul edilir. Konuşan bireyin söylediği sözleri açarak tekrar etmekten ibarettir genelde. Edilgin (pasif) dinleme: Dinleyici söylenen her şeyi sessizce dinler, konuşmaya herhangi bir katkı sunmaz, eleştiri ve yorum getirmez. Dinlenildiğine dair bazı onay tepkilerinin verilmesi gerekir. Karşı tarafı gerçekten dinlediğinizi göstermek için “hı hı”, “evet”, “seni anlıyorum” gibi sözlü mesajlarla; baş sallama, jestler ve mimiklerle, beden duruşu gibi sözsüz mesajlarla onay tepkilerinin verilmesi gerekir. Ben dili: Bireyin karşılaştığı davranış ve durum karşısında bireysel tepkisini, kendi duygu ve düşüncelerini karşı tarafı tehdit etmeden, suçlamadan, eleştirmeden ifade etmesidir. Ben dilinde birey karşısındaki kişinin davranışının kendi üzerindeki somut etkisinden bahseder. Ben dili öznesi genellikle 1.tekil şahıstır. Ben dili karşı tarafı savunmaya itmez ve karşı tarafta suçluluk da hissettirmez, duygunun nedeni anlaşıldığı için iletişim sağlıklı olur. Ben iletisi alan kişi başkalarını düşünmeyi de öğrenir. Yakınlaşmayı sağlar. Kişiler arasındaki anlaşmazlıkları azaltır ve bireydeki özsaygıyı geliştirir. Sen dili: Bireyin kendi duygu ve düşüncelerini karşı tarafı tehdit edici, suçlayıcı, eleştirici, emir verici bir şekilde ifade etmesidir. Sen dili öznesi 2.tekil şahıstır. Sen dili, suçlama içerir ve diğer kişi doğal olarak kendini savunmaya Sen dili, bireydeki özsaygıyı zayıflatır. Yeniden konuşma isteğini engelleyicidir. Kişiyi incitir, kırar. Kişinin direnmesine, yani savunucu iletişime neden olur. Sen dili Ben dili Derslerine çalışmıyorsun Derslerine çalışmadığından zayıf almandan korkuyorum Geceleri geç geliyorsun Geceleri geç geliyorsun başına bir şey geleceğinden korkuyorum 2007 KPSS: “Konuyla ilgili tartışmalar sırasında hep bir ağızdan konuşmanızdan hoşlanmıyorum, çünkü ne dediğinizi anlayamıyorum.” diyen bir öğretmen aşağıdakilerden hangisini kullanmaktadır? A) Yansıtma B) Açıklama B) Pasif mesaj D) Tehdit E) Ben dili Bülent Öğretmen son dersinde öğrencileriyle birlikte dersle ilgili bir değerlendirme yapmıştır. Bu değerlendirme sırasında, Bülent Öğretmen aşağıdaki ifadelerden hangisini söylerse, kendisini “ben diliyle” ifade etmiş olur? A) Demek ki, bu dönem dersin sizlere katkı getirdiğini düşünüyorsunuz, sözlerinizden bu sonuca vardım. B) Önemli olan benim ne düşündüğüm değil, sizin ne düşündüğünüz, değil mi… C) Benim öğrenciliğim döneminde öğretmenlerimizi böyle eleştirmeye hiç cesaret edemezdik, sizler çok şanslısınız. D) Benim verdiğim bilgileri ve bu derste kazandığınız deneyimleri kullanırsanız başarılı olursunuz. E) Ders içeriğini çok geniş tuttuğum için yaptığınız eleştiriler karşısında haksızlığa uğradım, hayal kırıklığı yaşıyorum. Aşağıdakilerden verilebilir? A) B) C) D) E) hangisi “sen dili”ne örnek Beni iğnelemekten zevk alıyorsun. Bu gece erken yatacağını söylemiştin uyumamışsın. Ahmet seninle maça gelmek istemiyor. Bir şey yok diyorsun ancak üzgün görünüyorsun. Beceriksiz olduğunu hissetmene neler neden oldu? ÖZSAYGI Özsaygı: Bireyin ne olduğu (gerçek benlik imgesi) ile ne olmak istediği (ideal benlik) arasındaki farka ilişkin duygulardır. Özsaygı düzeyi ile akademik başarı arasında pozitif bir ilişki vardır. Özsaygı düştükçe başarı düşer, başarı düştükçe özsaygı düşer. Tersi de geçerlidir. Özsaygısı yüksek bireyler; sosyal ilişkilerinde ve okul çalışmalarında daha atak ve girişimcidir. Risk almaktan kaçınmazlar ve meraklıdırlar. Özsaygısı düşük bireyler; çekingen, utangaç ve içedönüktürler. Risk almaktan kaçınırlar ve duygularını açıkça ifade edemezler. Öğrencinin düşük özsaygı geliştirmesinin asıl sebebi, yaşadığı başarısızlıklardan çok, çevresinde bulunan ve onun için önemli olan kişilerin onun başarısızlığına verdiği olumsuz tepkilerdir. Bireylerin öz saygı duygularındaki eksikliğin, aşağıdakilerden en çok hangisinin sonucu olarak ortaya çıkması beklenir? A) B) C) D) E) Benlik tasarımının olumsuz gelişimi Çevresel faktörlerin hızlı değişimi Zihinsel gelişimin yetersiz olması Fiziksel gelişimin hızlı olması Aile içi ilişkilerin güçlü olması Benlik kavramı oldukça olumsuz olan Ali, sürücü belgesi (ehliyet) almak için girdiği sınavda başarısız olmuştur. Alinin başarısızlığını açıklamak için aşağıdakilerden hangisini kullanma olasılığı en yüksektir? A) B) C) D) E) Bu sınavda çok az kişi başarılı olmuştur. Sınav komisyonu bana karşı objektif değildi. Araba kullanmayı hiçbir zaman öğrenemeyeceğim. Bu sınavda bu kadar heyecanlanacağımı beklemiyordum. Dün şanssız bir günümdeydim. Öğretmenlerin öğrencileriyle olan iletişimlerindeki sözel ve sözel olmayan mesajları da öğrencilerin özsaygısı üzerinde etkilidir. SÖZEL MESAJLAR: Öğretmenler, öğrencilerine onlara değer verdiklerini gösteren, moral verici sözcükler kullanabildikleri gibi, onları küçük düşürücü, aşağılayıcı, alaycı, yargılayıcı sözcüklerde kullanabilirler. Özsaygı (ego) geliştirici dil: İletişim sürecinde karşısındakini aşağılamayan, onun kendisini değersiz hissetmesine yol açmayan ego bütünlüğünü ve özgüvenini zedelemeyen mesajlara dayalı iletişim şeklidir. Mesela; kilolu bir insana "şişkosun" demek yerine, "toplu görünüyorsun" demek özsaygı geliştiricidir. Özsaygı (ego) zedeleyici dil: Özsaygı geliştirici dil’in tam tersidir. Yani bireyin özellikleriyle ilgili aşağılayıcı, incitici vb. ifadeler kullanmaktır. Mesela; çok tembelsin, şişkosun, baş belalısın demek gibi. Özsaygı zedeleyici dil Özsaygı geliştirici dil Çok tembelsin Çalışmayı pek sevmiyorsun Şişkosun Toplu görünüyorsun Baş belalısın Zor birisin Sakarın birisin Biraz dikkatsizsin Hasan oburun tekisin Hasan yemek yemeyi çok seviyorsun. Birisiyle konuşurken "sıskalaşmışsın" yerine "incelmişsin"; "şişkosun" yerine, "toplu görünüyorsun" demek hangi tür iletişim diline örnektir? A) B) C) D) E) Sen dili Biz dili Ben dili Öz saygı zedeleyici dil Öz saygı geliştirici dil 1) Koşulsuz saygı: Her insan; maddi durumu, fiziksel özellikleri, başarıları başarısızlıkları, davranışları ne olursa olsun, sadece insan olduğu için saygı gösterilmeye layıktır. Saygı duyan kimse, saydığı insana kendisi olma hakkı tanır. Onu olduğu gibi kabullenir ve bireyin kendisini olduğu gibi kabul etmesini de yardım eder. Saygı, sadece öğretmen-öğrenci ilişkilerinin değil, insani ilişkilerin ve iyi iletişimin temelidir. 2) Koşulsuz kabul: Karşımızdaki kişiyi olumlu ve olumsuz tüm yanlarıyla, olduğu gibi kabul edebilmektir. Dini, ırkı, cinsiyeti ne olursa olsun tüm insanları olduğu gibi kabul etmektir. Bu da ön yargısız olmak demektir. Yetmiş iki millete bir gözle bakmayan, halka müderris olsa da, Hakk’a asidir. Yunus Emre’nin bu sözü, insancıl yaklaşıma göre, öğretmen-öğrenci iletişiminde aşağıdakilerden hangisinin önemine örnek verilebilir? A) B) C) D) E) Empati Koşulsuz kabul Tarafsızlık Bağdaşım Kendini gerçekleştirme Bir şarkı sözünde geçen “Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni.” sözleri insancıl (hümanistik) kuramın hangi kavramıyla ilişkilendirilebilir? A) B) C) D) E) Saydamlık Özerklik Psikolojik sağlamlık Empati Koşulsuz kabul 3) Saydamlık (içtenlik, dürüstlük, tutarlılık, bağdaşım içinde olma): Bireyin karşısındaki kişiyle ilgili kendisinde oluşan duygu ve düşüncelerini dürüst bir şekilde karşısındakiyle paylaşmasıdır. Öğretmen-öğrenci ilişkileri açısından ise öğretmenin gerçek duygularını yapmacıklıktan uzak, içten ve dürüst bir biçimde ortaya koymasıdır. Saydamlık, “içi-dışı, özü-sözü bir olmaktır”. Mesela; öğretmenin “bu davranışınızda dolayı çok kırgınım” demesi saydamlıktır. Hacı Bektaş-i Veli’nin “Biz dile ve söze değil, öze ve hâle bakarız. Özünle, gözünle, sözünle ve işinle ol.” sözü, insancıl yaklaşıma göre aşağıdaki kavramlardan en çok hangisiyle açıklanabilir? A) Tutarlılık B) Empati C) Kendini gerçekleştirme D) Başarılı kimlik E) Psikolojik sağlamlık Rehberliğin "içtenlik ve dürüstlük" ilkesini benimsemiş bir öğretmenden beklenecek bir davranış aşağıdakilerden hangisi değildir? A) B) C) D) E) Gerektiğinde öğrencilerini uyarması Rol yapmaktan kaçınması Davranışlarında saydam ve içten olması Hatalı davranışları için özür dilemesi Öğrencilerinin tüm davranışlarını onaylaması Öğrencileriyle ilişkilerinde insancıl (hümanist) yaklaşımın “saydamlık ilkesi”ne bağlı kalan Ayşenur Öğretmen’in, durumuna en uygun olan konuşma tarzı hangisidir? A) B) C) D) E) Dersle ilgili başka sormak istediğiniz var mı? Derste sürekli sıkıldığınızdan söz ediyorsunuz. Niçin? Bu davranışınız beni çok duygulandırdı. Ders bitti. Evinize giderken trafiğe dikkat edin. Tüm derslerinizde bu kadar başarısız mısınız? 4) Empatik anlayış: Empati; bir kişinin tarafsızlığını kaybetmeden, kendisini bir başkasının yerine koyarak, onun duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışması ve bunu karşıdakine ifade etmesidir. Her insan, dünyayı kendine özgü gerçeği ile algılar (fenomenal alan). Bu nedenle olayların, birey tarafından nasıl algılandığını bilmek, onu anlama adına önemlidir. Bir kişinin fenomenal alanından dünyaya bakmak, o kişiyle empati kurmak demektir. Empati, karşımızdaki kişiye “seni anlıyorum” mesajı vermektir. Mesela; sınava hazırlanan bir öğrenciye “Önünde önemli bir sınav olduğu için kaygılanıyorsun” demek empatidir. “Ailem beni hiç anlamıyor, kendimi çok yalnız hissediyorum.” diyen bir öğrenciye öğretmeni aşağıdakilerden hangisini söylerse empatik bir tepki vermiş olur? A) B) C) D) E) “Sence ailen seni neden anlamıyor olabilir?” “Sen yanlış düşünüyor olabilir misin?” “Çocukluğundan bahsedebilir misin?” “Bunu onlara söylemelisin.” “Ailenin sana daha yakın davranmasını istiyorsun. “Rahmetli dedemden hatıra kalan kol saatimi kaybettim, moralim çok bozuk.” diyen bir öğrenciye verilebilecek aşağıdaki yanıtlardan hangisi etkili bir empatik tepkiye örnektir? A) Dedenle arandaki önemli bir bağı kaybetmiş gibisin. B) Bence bunu kendini derslere vererek unutabilirsin. C) Paniğe kapılmadan önce saati iyice aramalısın. D) Saati nerede, nasıl kaybettiğini düşünsen iyi olur. E) Saatin olmayınca vakti bilemeyeceğine üzülüyorsun. Öğretmenin öğrencinin söylediklerini adeta onunla birlikte yaşayarak hissetmesi şeklinde tanımlanabilecek olan kavram aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Antipati Koşulsuz kabul Empati Saydamlık Saygı Sempati başka bir birey ile duygudaş (aynı duyguyu yaşaması) olma veya o an içinde yaşadığı duygunun etkisinde kalması, olaylara objektif bakamamasıdır. Birey, sempati ile dinlediğinde kendi bakış açısını kaybederek karşısındaki gibi hisseder; onun duygu ve düşüncelerini yaşar ve aynısına sahip olarak paylaşır. Yani sempatide bir yandaşlık, hak verme vardır. Oysa empatide duygu ve düşünceleri yaşamak değil, anlamak vardır. Birey karşısındakiyle özdeşim kurduğunda, kendi benlik sınırlarını kaldırarak kendini onunla bir ve aynı kabul eder. Onun kişilik özelliklerini ve davranışlarını içselleştirerek onun gibi davranır. Empatik yaklaşım: Annenle babanın ayrılmasına üzülüyorsun (Karşısındakinin duygularını anlama vardır- dıştandır). Sempatik yaklaşım: Annenle babanın ayrılmasına bende üzüldüm (Taraf tutuyor – bireyin yanında yer alıyor – Kendisinin de o durumu yaşadığını düşünür, aynı duyguyu yaşar). Özdeşim kurma yaklaşımı: Senin yerinde olsam bende aynı üzüntüyü duyardım. - aynısını yapardım. Aşağıdaki görüşlerden hangisi rehberlik ilkelerine uygundur? A) Gönüllü olmalarını beklemek yerine, rehberlik yardımı almaları için çocukları ikna etmek gerekebilir. B) Öğrenciye acımak ya da sempati duymak empati kurulmasını engelleyebilir. C) Kararsızlık yaşamaları durumunda seçenekleri sınırlayarak öğrencilerin doğru kararlar vermeleri sağlanabilir. D) Bir okulda okul rehber öğretmeni yoksa deneyimli bir sınıf rehber öğretmeni rehberlik hizmetlerini yürütebilir. E) Okul rehber öğretmeni bir öğrencinin öğretmeniyle yaşadığı sorunları çözebilmesi için öğrencisi adına öğretmeniyle görüşebilir. PSİKOLOJİK DANIŞMA TERAPÖTİK BECERİLERİ VE KOŞULLARI Soru sorma: Psikolojik danışma sürecinde danışman danışanı iyi duyamadığı, söylediğini tam anlayamadığı, danışanın bir düşüncesi, duygusu ve davranışı hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi olmak istediği zaman veya uzun süren bir sessizliği bozmak için danışana soru sorabilir (Mesela: Sence niye bu kadar streslisin?). Psikolojik danışman sık soru sormamalı ve daha çok açık uçlu sorular sormalıdır. Kendini açma: Danışmanın danışana karşı zaman zaman kendi duygu ve yaşantılarıyla ilgili paylaşımda bulunmasıdır. Yani danışmanın kendi yaşantısından çeşitli örnekler vererek kendini açmasıdır. Ancak, bu sık sık yapılırsa, danışanın danışmanı bir model olarak alma tehlikesi vardır. 2005 KPSS: Bir öğretmenin “Öğrenciyken yıl sonunda ben de sizin gibi hissederdim.” ifadesi kendini açmadır. Duyu yansıtma: Mesajı veren kişinin duygularının açıklığa kavuşturulmasıyla ilişkilidir. Duygu yansıtmada kişinin duyguları açık ve net bir şekilde ortaya konur. Danışan (Ağlamaklı): Üzerimde o denli sorumluluk var ki zaman zaman çocuklarımı bile istemiyorum. Onlara ihtiyaçları olan şeyleri veremiyorum. Ancak onlar olmadan yaşayamam. Danışman: Üzerindeki baskılardan boğulduğunu hissediyorsun ve çocuklarına iyi annelik yapamıyorsun. Danışan: Kendimi önemsiz hissediyorum. Sanki karıma sağlamam gereken tek şey maddi destek. O, o denli yeterli ki sanki bana ihtiyacı yok gibi. Danışman: Bir eş olarak kendini yetersiz hissediyorsun. Sanki sadece maddi olarak bir şeyler vermen gerekir. İçerik yansıtma (yeniden ifade): Danışanın söylediklerinin içerik bakımından açıklığa kavuşturulmasıdır. İçeriğin yansıtılması, danışanın düşüncelerinin psikolojik danışmanca doğru anlaşılıp anlaşılmadığını kontrol etmeye, fikirlerin daha belirgin bir şekilde ifade edilerek netleştirilmesine, danışmanın danışanın düşüncelerini anlamaya çalıştığını iletmeye yarar. Danışan: Öğretmen iyi hazırlanıyor, tartışma ortamı sağlıyor, öğrencilerine ders dışında da yardım ediyor. Danışman: Yeterli biri. Danışan: Kasabada oturmak… Burada hiçbir şey yapılmıyor. Danışman: Özgür değilsin. Danışan: Okul rezil, ulaşım kötü, kaloriferler yanmıyor. Danışman: Kötü bir okula düştün. Onaylama: Danışmanın danışanın düşüncelerini anladığını belirtecek geribildirimlerde (baş sallayarak, evet, hı hı diyerek) bulunmasıdır. Yüzleştirme: Psikolojik danışma sürecinde danışmanın, danışanın sözleri arasındaki tutarsızlıkları veya sözleri ile davranışları arasındaki çelişkileri göstererek onun bunları fark etmesini sağlamasıdır. İçgörü kazandırır. Mesela; ders çalışması gerektiğini söyleyen fakat bir türlü bunu eyleme dökmeyen bir danışana danışmanın “Başarılı olmak için ders çalışman gerektiğini söylüyorsun. Fakat bunu yapmıyorsun.” Bağlama: Psikolojik danışmanın, danışanın daha önceki oturumlarda anlattıkları, yaşadıkları ile o anda anlattıkları ve yaşadıkları arasında paralellik kurmasıdır. Bağlama becerisi, danışanın farkındalık kazanmasını sağlar. Farklı olaylar karşısında danışanca aynı duygu yaşanıyorsa danışanın dikkati bu noktaya çekilmelidir. Destekleme ve cesaretlendirme: Destekleme; danışanı duygu ve düşüncelerini incelemeye, kendini tanımaya, değişik davranış tarzlarını denemeye veya alınacak bir kararı gerekçeli olarak teşvik etmektir. Cesaretlendirme ise; danışana, kendini tanıma, anlama ve yönetme konusundaki girişimlerinin, aldığı kararlarının yerinde olduğunu söylemek ve bu yolla davranmaya teşvik etmek, cesaret vermek, yüreklendirmek olarak nitelendirilir. Yorumlama: Danışmanın danışanın ifade ettiği duygu, düşünce ve olaylar arasında bağlantı kurarak danışanın tutumlarına açıklık getirmesi ve danışana davranışlarının arkasında yatan duygusal nedenlerini göstermesidir. Açıklama: Danışanın ifade ettiği duygu ve düşünceleri danışmanın daha açık ve anlaşılır hale getirmesidir. Mesela: Söylediklerinden anladığım şu; sınıfta bazı arkadaşlarınla problemin var ve bu seni çok rahatsız ediyor. Emir vermek, hükmetmek (2011 STS: Söz veriyorum kalemini bulacağım, şimdilik sus istersen) Yargılamak, eleştirmek, suçlamak (Ne zaman verdiğin sözde durdun ki) Ahlak dersi vermek (2006 KPSS: Sorumluluklarını yerine getirmen gerektiğini biliyor musun?) Uyarmak, tehdit etmek ve gözdağı vermek (2006 KPSS: Ödevini bir an önce bitirmezsen kötü olur) Öğüt vermek, çözüm ve öneri getirmek (2011 STS: Kalemini aradığında bulmak istiyorsan kutusuna koymalısın) Teselli etmek (Boşver, Aldırma. 2011 STS: Benim kızım akıllıdır, kalemi kayboldu diye ağlamaz) Güven vermek, desteklemek, avutmak (Korkmana gerek yok, başaracaksın. Bunların hepsi geçecek) Ad takmak, alay etmek (2006 KPSS: Bu dersi başarman için bir fırın ekmek yemen lazım) Çatışmaların çoğu, insanlar arasındaki iletişim sorunlarından kaynaklanmaktadır. Çatışmayla başa çıkabilmede ve çözebilmede temel iletişim becerilerinin kazanılmış olması gerekmektedir. Akran arabuluculuğu; çatışma yaşayan kişi ya da grupların sorunu aşmak için tarafsız üçüncü kişi yardımı ile sorunun çözümüne ilişkin ortaya konan bir iletişim sürecidir. Eğitim almış bir arabulucu çatışma yaşayan tarafları bir araya getirir; böylece her iki tarafta yüz yüze gelerek karşılıklı konuşabilme şansına sahip olurlar. Arabuluculuk, gönüllülük ilkesine göre yürütülen bir süreçtir. Crawford ve Bodin’e göre, çatışmaları çözmek için başvurulabilecek üç değişik sorun çözme süreci vardır. 1) Müzakere: Aralarında anlaşmazlık olan tarafların ya bizzat kendilerinin ya da eksikliklerinin başkalarından yardım almaksızın birlikte çalışarak aralarındaki anlaşmazlığı çözmek amacıyla yüz yüze geldikleri bir sorun çözme sürecidir. 2) Arabuluculuk: Aralarında anlaşmazlık olan tarafların ya bizzat kendilerinin ya da temsilcilerinin “arabulucu” denilen tarafsız birinin de yardımıyla aralarındaki anlaşmazlığı çözme amacıyla yüz yüze geldikleri bir sorun çözme sürecidir. 3) Oy birliğiyle karar alma: Aralarında anlaşmazlık olan bütün tarafların ya da temsilcilerinin, bütün tarafların destekleyebileceği bir eylem planı oluşturarak anlaşmazlığı çözmek için işbirliği yaptıkları bir grupla sorun çözme sürecidir. Johnson ve Johnson, çatışmada beş farklı çözüm stratejisi belirlemiştir. Her biri hayvanla simgelenmiştir, hangisinin kullanılacağı ise amaç ve ilişki faktörüne bağlamıştır. Amaç faktörü; çatışmaya yol açan amaç, birey açısından ne ölçüde önem taşımaktadır? Kişi faktörü; çatışmaya girdiği kişi ile olan ilişkileri ne ölçüde önemlidir? 1) 2) 3) 4) 5) Ayıcık taktiği (alttan alma, yatıştırma, uyma): Amaç (-) / İlişki (+) Kaplumbağa taktiği (kaçınma ve geri çekilme): Amaç (-) / İlişki (-) Baykuş taktiği (yüzleşme, işbirliği yapma): Amaç (++) / İlişki (++) Tilki taktiği (uzlaşma): Amaç (+) / İlişki (+) Köpek balığı taktiği (güç kullanma, zorlama): Amaç (+) / İlişki (-) Johnson ve Johnson Çatışma Çözme Stratejileri 1. Ayıcık taktiği (alttan alma, yatıştırma, uyma): Amaç (-) / İlişki (+) Eğer ilişkiler çok önemli, amaçlar önemli değilse bu strateji uygulanır. İlişkilerini devam ettirebilmek için yatıştırma, alttan alma ve karşı tarafa uyma davranışlarını benimserler. Oyuncak ayılar başkaları tarafından kabul edilmeyi ve sevilmeyi isterler. İlişkilerini sürdürebilmek için kendi amaçlarından vazgeçerler. Oyuncak ayı sanki “amaçlarımdan vazgeçiyorum ve istediğin şeyi yapmana izin veriyorum; yeter ki beni sev” der gibidir. İnsanların ilişkilere zarar vermeksizin tartışamayacaklarını, bir tatsızlık çıkmasın diye çatışmadan kaçınılması gerektiğini düşünürler. Çatışma devam ederse, birilerinin kalbinin kırılacağından ve ilişkilerin zarar göreceğinden ya da bozulacağından korkarlar. Sloganı: BEN YOKUM SEN VARSIN! 2. Kaplumbağa taktiği (kaçınma, gerileme, geri çekilme): Amaç (-) / İlişki (-) Eğer amaçlar ve başkalarıyla ilişkilerimizi de korumak çok önemli değilse bu strateji uygulanır. Çatışmadan kaçınmak için geri çekilirler. Çatışma yaratan sorunlardan ve çatışma kişilerden kaçınırlar. İsteklerinden ve ilişkilerinden vazgeçmedir. Çatışmaları çözmeye uğraşmanın boş bir çaba olduğuna inanırlar. Çatışmayla yüz yüze gelmektense, fiziksel ya da psikolojik olarak geri çekilmenin daha kolay olduğuna (kabuğuna çekilmek gerektiğine) inanır. Çatışmanın üzerine gitmez, çatışmayı geçiştirir, erteler ya da geri çekilir. Sloganı: BEN YOKUM SENDE YOKSUN! 3. Baykuş taktiği (yüzleşme, işbirliği yapma): Amaç (++) / İlişki (++) Baykuşlar hem amaçlarına hem de ilişkilerine çok önem verirler. Bu strateji, kaplumbağa stratejisinin tam zıddıdır. Çatışmaları, çözülmesi gereken sorunlar olarak görürler. Her iki tarafı tatmin edecek (her iki tarafın çıkarlarını gözeten) bir çözüm ararlar. Böyle bir çözüm yolu bulunmadıkça da tatmin olmazlar. Sloganı: BEN VARIM SENDE VARSIN! 4. Tilki taktiği (uzlaşma): Amaç (+) / İlişki (+) Tilkiler hem kendi amaçlarına hem de ilişkilerine orta (normal) derecede önem verirler. Tilkiler uzlaşma ararlar. Kendi amaçlarının bir kısmından vazgeçerler ve çatıştıkları kişiyi de amaçlarının bir kısmından vazgeçmeye ikna ederler. Her iki tarafın da bir şeyler kazanacağı bir çözüm yolu ararlar. Bu stratejiyi kullanan bir kişinin amacı, her iki tarafı da kısmen tatmin eden, karşılıklı olarak kabul edilebilir, uygun bazı çözümler bulmaktır. Sloganı: BEN VARIM SENDE VARSIN! 5. Köpek balığı taktiği (güç kullanma, zorlama): Amaç (+) / İlişki (-) Kendi amaçları önemli, ilişkileri ise önemsizdir. Kendi çözüm önerilerini kabul etmesi için, çatıştığı kişiyi zorlar veya ona karşı güç kullanmayı dener. Bu kişiler, ne pahasına olursa olsun amaçlarına ulaşmayı isterler. Başkalarının ihtiyaçlarıyla ilgilenmez. Çatışmayı, bir kişinin kazanması, diğer kişinin kaybetmesi olarak görürler. Kazanan taraf olmak için ilişkilerini feda edebilirler. Bu stratejiyi kullanan bir kişi, diğer kişinin zararına da olsa kendi çıkarlarında ısrar eder. Sloganı: BEN VARIM SEN YOKSUN! Çatışma çözme stratejileri arasında sadece baykuş ile simgelenen yüzleşme ve işbirliği stratejisi ile her iki tarafın da kazançlı çıkacağı çözümler bulunabilir. Diğer stratejiler kullanıldığında taraflardan en azından biri kaybeder, diğeri kazanır ya da her ikisi de kaybeder. O halde ailede çocuklara özellikle işbirliğine yönelik çatışma çözme yönteminin ve bu yöntemin gerektirdiği becerilerin öğretilmesi gerekmektedir. 51 Lise rehber öğretmeni Aysun Hanım son haftalarda öğrenciler arasında sürtüşmeler yaşandığını gözler. Bunun üzerine sürtüşme yaşayan öğrencilerle bir çalışma yapar. Çalışma sırasında öğrencilerine aşağıdaki şemayı gösterir ve bir çatışma durumunda, çatışma yaşanan kişiyle ilişki ve çatışma konusunda kişinin kendi düşüncelerine verdiği öneme bağlı olarak şu beş taktikten birinin kullanıldığını söyler: ayıcık, baykuş, kaplumbağa, köpek balığı ve tilki. Aysun Hanım çatışma taktiklerini anlattıktan sonra herkesin kendisini ve sıra arkadaşını en iyi yansıtan bir taktiği seçmesini ve seçtikleri taktikleri aralarında paylaşmalarını ister. Şemada yer alan ayıcık taktiği (alttan alma), kendi düşüncesinden vazgeçip çatıştığı kişiyle ilişkisini korumaya çalışma ve karşısındakinin istediklerini yapmasına izin verme olarak tanımlandığına göre, bu taktiği kullanan kimselerde aşağıdaki düşüncelerden hangisine sahip olmaları en çok beklenir? A) Savaşı bırakıp gitmek, savaşı başka güne bırakmaktır. B) Gerçek, çoğunluğun inandığında değil, bilginin kendisindedir. C) Kazanılan yerler, kazanacağına inanan insanlar tarafından kazanılmıştır. D) Hiçbir şey uğruna mücadele edecek kadar önemli değildir. E) Hatır için çiğ tavuk bile yenir. Çatışma çözmede iletişim becerileri çok önemlidir. İletişim becerilerinin başında bireyin kendisini tanıması gelir. Bireyin kendisini tanımasına yönelik olarak kullanılan tekniklerden birisi de Johari Penceresidir. Bu modelde 4 pencere vardır ve her bir pencere bireylerin davranış, duygu, ihtiyaç ve tercihlerine işaret etmektedir. Kişinin hangi pencerede duracağı diğerleriyle kuracağı iletişimi etkilemektedir. BİREYİ TANIMA (JOHARİ) PENCERELERİ 1) Açık (arena) pencere: İlişkiler açısından pencerenin en avantajlı bölgesidir. Çünkü bu bölge, birey hakkında hem kendisinin, hem de başkalarının bildiği şeyleri ifade eder. 2) Yarı açık (kör) pencere: Bireyin kendisi hakkında bilmediği, başkalarının bildiği hususları kapsar. Ağzının koktuğundan haberi olmayan bir insanın bu durumu başkaları tarafından bilinebilir. 3) Yarı karanlık (gizli, saklı) pencere: Sadece bireyin bildiği, başkalarının bilmediği bilgiler bulunur. Bireyin kendisine ait sırlar bölgesidir. 4) Karanlık (bilinmeyen) pencere: İlişkilere yansımayan bir bölgedir. Ne birey ne de başkaları kişiyi niteleyebilmektedir. Şartlar yerine geldiğinde ortaya çıkacak bireysel özellikleri içerir. KENDİNİ TANIMA (JOHARİ) PENCERESİ Bireyin yarı karanlık (gizli) bölgesine nüfuz edebildiğiniz ölçüde, onu daha iyi tanır ve yönlendirirsiniz. Her davranışın bir nedeni vardır. Bu davranışın nedeni de yarı karanlık (gizli) bölgede saklıdır. Kişiler arası anlamlı bir iletişim, ancak kişilerin AÇIK (arena) olan bölümlerinin büyüklüğüyle mümkün olabilir. Bir insanın AÇIK bölümü ne ölçüde büyükse o ölçüde daha zengin iletişim olanaklarına sahiptir. Öte yandan AÇIK bölümü küçük olan kişi, diğerleriyle o ölçüde az iletişim kurabilir. 1. Akran zorbalığı: Tahrik edilmeden bir veya daha fazla öğrencinin kendilerinden daha güçsüz öğrencileri kasıtlı ve sürekli olarak rahatsız ettiği ve kurbanın kendisini koruyamayacak durumda olduğu bir istismar türüdür. Zorba öğrencilerin kişisel kontrol stratejileri geliştirmeleri adına “öfke ile başa çıkma becerisi” kazandırmaya yönelik eğitim verilebilir. Akran zorbalığında yapılan olumsuz davranışlar genellikle; fiziksel zorbalık (itmek, vurmak) sözel zorbalık (korkutmak, hakaret etmek, utandırmak, lakap takmak), dolaylı zorbalık (dedikodu yapmak, gruptan dışlamak, görmezlikten gelmek) gibi davranışlardır. 2. Siber zorbalık: Diğer kişilere zarar vermek amacıyla, bir kişi veya grup tarafından, elektronik posta (e-mail), cep telefonu, kısa mesaj servisi, karalayıcı web siteleri gibi bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımını içeren; kasıtlı ve sürekli olarak düşmanca davranışlar sergilemedir. Yani akran tacizinin elektronik bir formudur. Okul zorbalığı; bir ya da birden çok öğrencinin kendilerinden daha güçsüz öğrencileri (kurban) kasıtlı ve sürekli olarak rahatsız ettiği ve kurbanın kendisini koruyamayacak durumda olduğu bir istismar türüdür. Bir öğrencisinin zorbalığa maruz kaldığını fark eden bir sınıf rehber öğretmeninin aşağıda belirtilen davranışlardan hangisini yapması, sorunun rehberlik anlayışına uygun şekilde çözümüne yardımcı olur? A) Zorba ve kurban öğrencilerin zorbalığa ilişkin tutum ve inanışlarının ne olduğunu belirlemek B) Öğrencilerin zorbalık içeren davranışları fark etmelerini sağlamak ve zorbalıkla baş edebilmek için belirlenmiş kuralları uygulamak C) Kendini denetleme stratejileri, kişiler arası sorun ve çatışma çözme becerileri gibi konularda öğrencilere verilecek eğitimleri planlamak D) Çeşitli testler ve test dışı teknikler kullanarak sorunun kaynağını saptamak ve çözümünde okul rehber öğretmeni (psikolojik danışman) ve velilerden yardım almak E) Zorbalığı büyüme çağı davranışı olarak değerlendirmek ve bir süre sonra kendiliğinden ortadan kalkacağından, pekiştirmemek için zorbalık davranışlarını görmezlikten gelmek 3. Akran baskısı: Kişinin kendi isteğinden bağımsız, bir şekilde davranması için zorlanmasıdır. Mesela; markalı giyinme, çete üyeliği, kötü madde kullanımı, okuldan kaçma gibi. Akran baskısına uğrayan çoğu ergende ciddi özgüven eksikliği vardır. Bu gibi sorunları azaltmak için atılganlık/özgüvenli davranışlar geliştirme çalışmaları yapılabilir. Akran baskısı, ergenlerin arkadaşları tarafından kabul edilme ve onaylanma gereksinimlerinden, dışlanma korkusundan, adam yerine konma, sözünü dinlettirme ihtiyacından, sosyalleşme becerilerindeki eksiklikten, aşırı baskıcı veya aşırı izin verici aile tutumlarından, ilgi ve sevgi eksikliğinden, ev ortamının dengesizliği gibi nedenlerden doğar. Atılganlık; başkalarının haklarını küçük görmeden ve zedelemeden kişinin kendi haklarını korumasıdır. Atılganlık, çekingenlik ile saldırganlığın tam ortasında yer alır. Atılgan birey; kendinden emin ve dik durur. Konuştuğu kişiden fazla uzak durmaz, konuşması akıcıdır, ses tonu normaldir ve karşısındakiyle göz teması kurar. Benlik saygısı düşük, çekingen, saldırgan olan bireylere atılganlık eğitimi verilir. Atılganlık eğitimiyle, kaygıyı azaltma, hayır demeyi öğrenme, soru sorabilme, olumlu/olumsuz duyguları ifade edebilme, duyguları/fikirleri ben cümleleriyle söyleyebilme, sohbete başlayabilme ve devam ettirebilme, atılganlığı saldırganlıktan ayırabilme gibi durumlar ele alınır. Sosyal becerileri, kişinin başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurabilmesi için gerekli olan becerilerdir. Mesela; atılganlık, empati, çatışma çözme, öfkeyle başa çıkma, işbirliği yapma, kişilerarası ilişkileri başlatma ve sürdürme gibi. Sosyal beceriler olarak kabul edilen birtakım beceriler, sınıf öğretmenleri tarafından ders etkinlikleri içerisinde kazandırabilmektedir.
© Copyright 2024 Paperzz