SÖZCÜKTE ANLAM TEMEL ANLAM: Sözcük tek başına söylendiğinde akla gelen ilk anlam. Ör: Say bakalım kaç kitap göndermişler . Boğazımdaki ağrı giderek şiddetleniyor. Bir vuruşta adamın burnunu kırdı. YAN ANLAM : ( Yakıştırma ) Sözcük temel anlam ile mecaz anlam arasındadır. Genelde organ adlarının dış dünyadaki varlıkların adlandırılmasında kullanılır. Ör: Dağın başı. Kapının kolu. Uçağın kanadı. Petrol damarı. MECAZ ANLAM : Çok anlamlı bir sözcüğün , temel ve yan anlamlarından uzaklaşmış anlamıdır. Bir tür , bir söz söyleyip başka bir şeyi kastetmektir. Ör: Otobüse yetişemezsek biletlerimiz yanar. Bu tezi çürütmek kolay değil. Selim Bey çok ateşli bir konuşma yaptı. MECAZLARIN OLUŞUMU : 1) Mecaz-ı Mürsel : ( Düz Değişmece, Ad Aktarması ) Bir varlığı oluştururken bazen varlığın kendisini değil de özelliklerini ya da parçalarını kullanmaktır. Yani benzetme amacı olmadan bir sözü başka bir sözün yerine kullanmaktır. Ör: Bu sesle birlikte İstanbul ayağa kalktı. Salonda yeni yüzler görüyorum( kişiler ) Ünlü raket son maçını da set vermeden kazandı. 2) İstiare : ( bkz. Edebi Sanatlar.) Ör: Boynu bükük adalar tanıyor sanki bizi. ( kapalı ist) Gönlüm uçtu yuvadan. ( kapalı ist.) Selvi boylum geliyor bak. ( açık ist) Yuvayı dişi kuş yapar. ( açık ist) 3) Soyutlama- Somutlama : _Soyut bir sözcüğün somut anlam kazanmasına “somutlama “ denir. Ör: Artık benim zihnim bir şey almaz oldu. ( zihin bir kaba benzetilmiş ) Bilgileri teker teker toplayın ; fakültelerin kapılarını onlarla açacaksınız. ( bilgi anahtara ) _ Somut anlamlı bir sözcüğün soyut anlamda kullanılmasına “soyutlama “ denir. Ör: Bunu yapmaya yürek ister. ( cesaret) Bunu çözmek için başka bir yol bulacaksın. ( yöntem ) Dedesinin gölgesinde büyüdü.( himayesinde) 4) Anlam Aktarması : 1) İnsandan Doğaya ( Kişileştirme): Ör: Saatlerdir hırçın dalgalarla mücadele ediyoruz. 2) Doğadan İnsana : Ör: Gönlüm yine dalgalı. 3) Doğadan Doğaya : Ör : Akşam vakti gökyüzü kurşunla örtülü. 4) Duyu Aktarımı : Ör: Tatlı ses, soğuk bir yüz, sıcak bir gülümseme. TERİM ANLAM : Bilim, sanat, meslek dallarıyla ilgili , özel ve belirli bir anlamı olan sözcükler. Ör: Basit sözcükler, kök oldukları için bölünemezler. ARGO ANLAM : Küçük sosyal grupların kendi aralarında anlaşma amacıyla kullanılan , özel ve mecaz anlamlı sözcüklere dayanan bir tür şifreli anlatım. Ör: Posta koymak, abayı yakmak, çaylak, aynasız……. ANLAM İLİŞKİLERİ : SESTEŞLİK : Yazılışları okunuşları aynı anlamları tamamen farklı sözcüklere denir. Sözcükler temel anlamlarında kullanılır. Bu yazım benzerliği tesadüftür. Hatta biri isim biri eylem de olabilir. Ör: Ben yarime gül verdim yarim bana gülmedi. _ Çok anlamlılık ve sesteşlik farklıdır. Ör: Senin en güzel yerin kalbimdeki yerindir. ( yan anlam ) _ Yazılışlarında küçük farklar taşıyanlar da vardır. Ör: kar , alem ,……….. _Kökteş sözcükler karışmasın. Bunlar sesteş sayılmaz çünkü aralarında anlam bağlantısı vardır. Ör. Boya- boyamak, güreş-güreşmek…………… EŞ ANLAMLILIK : Yazılışları farklı olan anlamları aynı olan sözcüklerdir. Ör: Bu senin görevin / vazifen _ Eş anlamlı sözcükler her zaman birbirinin yerine kullanılmaz. ( mecazlarda, kalıplaşmalarda, atasözlerinde ……) Ör : Kalın başlı bir adam. Ak akçe siyah gün içindir. _ Eş anlamlı sözcüklerin aynı cümlede kullanılması anlatım bozukluğudur. Ör: Sağlık ve sıhhatiniz iyidir inşallah. YAKIN ANLAM : Eş anlamlı olmayıp bazı durumlarda birbirinin yerine kullanılan sözcüklerdir. Ancak bunlar tam olarak aynı anlamı vermezler. Ör: Ayşe’ye küstüm. ( esneklik, hoşgörü ) Ayşe ‘ye darıldım. ( kesinlik, aşırılık) Sizden küçük bir isteğim olacak ( somut ) Sizden küçük bir dileğim olacak .( soyut ) KARŞIT ANLAM : Farklı köklerden gelip karşıt kavramları karşılayan sözcüklerdir. Genellikle göreli ve soyuttur. Genellikle sıfat, zarf, eylemdir. _ Olumsuzluk zıt anlam değildir. _ Karşıt anlamı olan bir sözcük mecaz anlamda kullanılır ise zıt anlamları değişir. Ör : Bana açık çay getirin. ( koyu ) Kara haber tez duyulur. ( iyi) GENEL-ÖZEL ANLAM : Sözcüklerin kapsamlarına göre değerlendirilmesidir. Bir sözcük anlamca, başka sözcükleri kapsıyorsa “genel anlamlı” ; başka bir sözcüğün kapsamı içine giriyorsa “özel anlamlı “sözcük denir. Ör: Öğrenci şiir okudu.(özel) Şiir , edebiyatın en zor dalıdır. ( genel ) Çocuklara ağaç sevgisi aşılayın. ( genel) Bahçedeki ağaçlar aşılandı.( özel ) NİTEL-NİCEL ANLAM : Bir varlığın sayılabilen , ölçülebilen, artıp azalabilen özellikleri “nicel anlam” ; onu diğer varlıklardan ayıran özellik “ nitel anlamdır.” Ör: Büyük bir tepeye çıktık. ( nicel anlam) Büyük hedefleri vardı.( Nitel anlam) GÜZEL ADLANDIRMA : Üzüntü , korku verici bazı kavramların adını doğrudan söylememek için ; kendi adlarıyla değil de daha güzel sözcüklerle ifade etmektir. Burada sözcüğün anlamı değişmez. Ör: Rahmete kavuşmak. İnce hastalık. Gelincik ( baykuş ) DOLAYLAMA : Tek sözcükle anlatılacak bir kavramı, varlığı birden çok sözcükle anlatmaktır. Mecaz anlam söz konusudur. Ör: Bacasız sanayi. Kaşık düşmanı. Vatani görev. DOLAYLI –DOĞRUDAN ANLATIM: Başkasına ait bir sözü olduğu gibi aktarırsak “doğrudan anlatım” ; kendimize ait bir sözcük içinde kullanırsak “ dolaylı anlatım” yapmış oluruz. Ör:Ahmet, yarın aynı yerde buluşalım , dedi, (doğrudan) Ahmet, yarın aynı yerde buluşmamızı, istedi. ( dolaylı) “Ne kadar uzun sürdü ayrılığımız “ diyerek boynuma sarıldı. Yıllardır ondan ayrı olduğunu söyledi ve boynuna sarıldı. YANSIMALAR : Doğadaki seslerden türetilmiş sözcükler. İnsan ya da hayvan sesi olabilir. Anlamları yoktur. Genelde ( -ır, -ıl, -tı ) eklerini alırlar. Ancak bu ekleri alan her sözcük yansıma değildir. Ör:Fısıltı, tıkırtı…… Sarsıntı ( yansıma değil) _Yansımalar bazen bir sesi karşılamaktan uzaklaşarak yeni anlamlar kazanabilirler. Ör: Öğretmen ödevini yapmayan öğrenciye sonunda patladı.( öfkelendi) _ Bir sese dayanmayan sözcükler yansıma sayılmaz. Ör: Ötmek, kişnemek, kükremek………. TARİZ : Bir sözü karşıt anlamıyla kullanılmıştır. Ör: Kendi kalesine attığı gollerle usta bir golcü olduğunu gösterdi. Bunlar , büyük ressamımızın çocukluk tabloları olsa gerek. KİNAYE: ( Değinmece ) Bir sözcüğü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanma, mecaz anlamı kastetme sanatı. Ör: Bu ağır yükü taşıyamaz o. Hamama giren terler. _ Kinaye bazen iğnelemeyi de içinde barındırır. Ör: Eh bu hızla gidersek belki yarın sabah varırız. ANLAM PEKİŞTİRMESİ : Sözcüğün anlamını güçlendirmektir. Ör: Sımsıcak, sapasağlam Geniş geniş caddeler. Güzel mi güzel bir kız. Güzeller güzeli kız. İKİLEMELER : Anlamı daha etkili kılmak için sözcükleri biçimce ya da anlamca tekrarlama. _ Pekiştirmeli ikileme olur. Ör: Güzel mi güzel _İkilemeler cümleye çeşitli anlamlar katar. Ör: Gece gündüz çalışıyor. ( zaman) Bunda az çok onun da payı var.( miktar) Bata çıka yürüdük.( zorlukla) DEYİMLER : - En az iki sözcükten oluşurlar. - Kalıplaşmış söz gruplarıdır. - Anlatıma çekicilik kazandırmak için kullanılır. - Günübirlik , gelip geçici durumları yansıtırlar. Ör: Atı alan her zaman Üsküdar’ı geçemez ama işleyen demir her zaman ışıldar.(atasözü) - Bir öğüt içermezler , yargı bildirmezler. - Söyleyenleri bilinmez. Ör: Etekleri zil çalmak. _ Kendi anlamları dışında kullanılır.Gerçek anlamında kullanılan deyim azdır. Ör: Kimi kimsesi yok Alan razı veren razı. İyi gün dostu. _Genelde cümle halinde olmazlar.-mak,mek mastar ekiyle kurulurlar. Cümle halinde deyim azdır. Ör: Atı alan Üsküdar’ı geçti. Nuh der peygamber demezdi. _ Deyimler genelde açıklayıcılarıyla birlikte kullanılır. Ör: Onu ikna edene kadar çok uğraştım, akla karayı seçtim. Sevincinden yerimde duramıyordu , etekleri zil çalıyordu. _ Deyimler her kişi ve zamana göre çekilebilir. Ör: Güvendiğim dağlara kar yağdı ( yağacak, yağmış, yağmasın…….) ATASÖZLERİ : - Genelde deneyim ve gözlemlere dayanırlar. - Genel kural niteliği gösterirler. Her durumda geçerlidirler. Ör: İşleyen demir ışıldar. - Kalıplaşmışlardır. - Genelde gerçek anlamda kullanılan sözcüklerle kurulurlar. - Öğüt verme amacı taşırlar. - Genelde geniş zaman ve emir kipinde olurlar. Ör: Ayağını yorganına göre uzat. - Söyleyeni belli değildir. - Atasözleri değişik kip ve kişi ekleriyle çekilmez. Ör: Ayağını yorganına göre uzatıyor. ÖZDEYİŞ : Bir öğüt verir. Söyleyeni bellidir. Kalıplaşma yoktur. Genel geçerliği yoktur. Ör: Umut uyanık olanın rüyasıdır. ( Aristo) Zaman en iyi ilaçtır. ( Bacon ) CÜMLEDE ANLAM : CÜMLEDE ANLAM İLİŞKİLERİ: NEDEN-SONUÇ İLİŞKİSİ: Cümlede yargılardan birinin “neden” diğerinin “sonuç” bildirdiği cümlelerdir. 1) Bu tür cümlelerde sonucun gerçekleşmiş olduğuna dikkat edilmeli. Ör: Çalışamadığından kazanamadı. Kuraklıktan dolayı bu yol ürün alınamadı. 2) Bu tür cümlelerde “ den dolayı, sebebiyle, nedeniyle….” İfadeleri kullanılır. 3) Soruyu çözerken “ neden niçin……” soruları sorulur. Ör: Dinlemediğim için anlamadım. ( niçin ? ) AMAÇ-SONUÇ İLİŞKİSİ : Henüz gerçekleşmemiş, ulaşılmak istenen bir hedeften bahseden cümledir. Yani gerçekleştirilen değil gerçekleştirilmek istenen bir şey var. Ör. Okula gitmek için hazırlanıyor. 1) Amaç ilgisi kuran sözcükler ve ekler genelde ( mek için, mek amacıyla, gayesiyle, diye….) Ör: Konuşmak üzere kürsüye yöneldi. 2) Cümlede amaç, bir işin yapılma gerekçesidir. Ör: Toplantıya zamanında yetişelim diye arabayla geleceğiz. 3) Cümlede “için “ sözcüğünün yerine “amacıyla” sözcüğünü getirin, tutuyorsa “amaç ilgisi” tutmuyorsa “neden-sonuç “ ilgisidir. Ör: Ev almak için para biriktiriyor. ( amaç) Hastalandığı için okula gelmedi.( neden-sonuç) KOŞUL İLGİSİ : Koşul, bir şeyin elde edilmesi, gerçekleşmesi için gerekli olan durum ve özelliklere denir. 1) Koşul ilgisi genelde ( eğer, takdirde, …dikçe, fakat, lakin, ama………..) ile kurulur. Ör: Sıkı giyinirsen üşümezsin. Sanat hayal gücü olmadan gelişemez. Seni gördükçe ablamı hatırlıyorum. 2) Bazı zarf-fiiller zaman anlamı yanında koşul anlamı da taşır. Ör: Olanları öğretmene anlatınca rahatlarsın. O binayı gördüğünde çok şaşıracaksın. 3) Bazı cümleler koşul gerçekleşse de amaca ulaşılamayacağı anlamı vardır. Ör: Ne kadar dinlese de anlamaz. 4) Belirli bir koşul gerçekleştiğinde istenilen amaca ulaşılır. Ör: Çocuk yenilgiyi tattı mı yenmeyi öğrenir. KARŞILAŞTIRMA İLGİSİ: Aralarında farklılık ya da benzerlik bulunan varlık , olay ve durumları karşılaştırmaktır. 1) Genelde ( daha, kadar, en, göre, den , aynı, ise, oysaki ……) ile yapılır. Ör: Ayten, derslerinde benden daha başarılı. Çiçeklerin en güzeli güldür. KARŞITLIKTAN YARARLANMA: Cümlede anlamı belirginleştirmek için karşıt durumların bir arada verilmesidir. Bu aynı varlığın karşıt durumu da olabilir. Ör: Kuzu gibi adam bizi görünce aslan kesildi. Yolculardaki bezginlik yolun sonuna doğru acıya dönüştü. SIRALAMA: Düşüncenin aşama aşama değişmesidir. Kişi ya da duruma özgü dereceli bir artıştan ya da azalıştan bahseder. Ör: Yürüdükçe iştahı açılır, iştahı açıldıkça yer, yedikçe şişmanlardı. NESNEL-ÖZNEL YARGI: 1) Nesnel yargı , kişiden kişiye değişmeyen , kanıtlanabilir, yazarın duygularını içermeyen yargıdır. Ör: Merdiven Ahmet Haşim’in şiiridir. 2) Öznel yargı ise yazarın yorumunu , duygularını taşıyan, kanıtlanamaz yargıdır. Ör: Merdiven, A. Haşim’in en güzel şiiridir. 3) Bazı cümlelerde nesnellik-öznellik bir aradadır ya da çok belirgin değildir. Ör: Tokyo, nüfus olarak İstanbul’dan büyüktür ; ama güzellikte İstanbul’la boy ölçüşemez. Ayşe ela gözlü, kısa saçlı bir kızdır. ( nes-öz. belirgin değil) GENEL-ÖZEL ANLAM: 1) İçerdiği anlam yönüyle kapsamı geniş olan cümle “genel anlamlı” , kapsamı dar olan cümle ise “özel anlamlı” cümledir. Ör: Edebiyatta aşk konusunda yazılmış birçok şiir var .(genel) Sıcak ülkelerin insanları heyecanlı olur.( özelden genele gidiş) Edebiyatta aşk konusunda yazılmış en güzel şiir, Leyla ve Mecnun’dur. ( özel) AÇIKLAMA CÜMLESİ: Birden çok yargı içeren cümlelerde yargılardan biri diğerinin açıklaması ya da yorumu olabilir. Ör: TV seyretmek faydalıdır; görgümüz artar, düşünce ufkumuz genişler. Ali’nin ateşi çıkmış, anlaşılan üşütmüş. TANIM CÜMLESİ: Bir varlığın ya da kavramın özelliklerini belirten ne olduğunu anlatan cümle. “x nedir “ sorusuna cevap veren cümledir. Tanım cümlesi genelde “-dır,dir” ekini alır. Ör: Tiyatro , insan yaşamını sahnede canlandırma sanatıdır. KİNAYELİ ANLATIM: Bir söz söyleyip tersini kastetmek . Genelde sonunda ünlem işareti bulunur. Ör: Bu hızla gidersek okula belki yarın sabah varırız. VARSAYIM CÜMLESİ: Kanıtlanmadan, geçici veya kalıcı olarak benimsenen önerme ; henüz doğrulanmamış ama doğrulanması umulan teorik düşünce. 1) Gerçekleşmemiş bir olayın, durumun veya eylemin bir an için , gerçekleştiğini kabul etmektir. Ör: Tut ki sen bu şehre hiç gelmedin. Diyelim ki bu olay gerçek değil. TAHMİN CÜMLESİ : Bir olay , durum ya da eylemin nasıl gerçekleşeceği hakkında fikir yürütmektir. Bu tür cümlelerde kesinlik yoktur. Ör: Yarın yağmur yağabilir. ÜSLUP-İÇERİK CÜMLESİ: Üslup: Sanatçının konuyu anlatış tarzıdır. Dili kullanışı, sözcük seçimi, cümle kuruluşu,yalınlık, şiirsellik………. Ör: Öykülerinde tarihi bir olayı masalsı bir şekilde işlemiş. İçerik: Bir eserde anlatılan konudur. Ör: Yaban’da halk-aydın çatışması işlenmiştir. ELEŞTİRİ-ÖZELEŞTİRİ CÜMLESİ: Bir eser , bir sanatçı, bir durumla ilgili belirtilen olumsuz düşüncelerdir. Ör: Ressamın son tablolarında hiçbir yenilik yoktu. DEĞERLENDİRME CÜMLESİ: Bir sanatçı durum ya da eser incelendikten sonra bunlarla ilgili ortaya konan düşüncelerdir. Burada somut bir şeyin değerlendirilmesi gerekir. Ör: Yazar yapıtında bir ailenin dramına yer veriyor. 1) Genel anlam taşıyan cümleler değerlendirilme cümlesi değildir ; çünkü somut bir şeyden bahsetmemektedir. Ör: T.Ed , ölüm konusunu işleyen pek çok şiir var. ÖN YARGI: Bir olay ya da konu hakkında onların gelecekteki durumu bilinmeden, önceden olumsuz düşünce benimseme. Ör: Bu filmin ödül alması imkansız. ÖNERİ CÜMLESİ : Bir sorunu çözmek, bir eksikliği gidermek için öne sürülen görüş, teklif. Kişinin kendisiyle ilgili olmayan bir eksikliğin giderilmesi için yaptığı teklif. Ör: Çalışırken bir plan yapmanız yararlı olur. TASARI CÜMLESİ: Yapılması düşünülen şeylere ilişkin , geleceğe yönelik plan. Kişinin kendisiyle ilgili , geleceğe yönelik planıdır. Ör: Bu konuda bir eser yazmayı düşünüyorum. KAYGI: Bu değerli eşyalar bir gün kaybolacak diye çok korkuyorum. YAKINMA: Günlerdir kapımı kimse çalmıyor. ÖZLEM: Hasretim o çocukluk yıllarına. BEĞENME: Şehrin dışında çok güzel bir evde oturuyorlar. UYARI: Sakın gürültü yapmayın. CÜMLE VURGUSU: 1) Yükleme yaklaşan sözün anlam değeri artar. Ör: Zeynep Çukurova’yı geçen yıl bitirmiş. Zeynep geçen yıl Çukurova’yı bitirmiş. 2) –Mi ile yapılan soru cümlelerinde vurgu –mi ekinden öncedir. Ör: Beni mi aradınız ? Beni aradınız mı ? 3) İsim cümlelerinde yüklem vurgulanır. Ör: Bergama İzmir’in ilçesidir. BAĞLAÇ VE EDATLAR: 1) Bu tür sözcüklerin cümledeki yeri cümlenin anlamını değiştirir. Ör:Sana bir soru sorayım. Sana da bir soru sorayım. Sana bir de soru sorayım. Bu soruyu sen çözersin. Bu soruyu ancak sen çözersin. Bu soruyu sen bile çözersin. ANLAMCA YAKIN CÜMLELER. Anlamca yakın ya da aynı anlamı veren cümleleri belirleyebilmek için her cümleyi içerdiği kavramları ve bakış açısını dikkate alarak değerlendirmek ve öteki cümlelerde geçen kavramlarla ilişkilendirmek , karşılaştırmak gerekir. 1) Yazınsal yapıtlar , yaşama ayna tutmakla kalmaz ona 1 2 Roman öykü gibi türler , yazıldıkları dönemi yansıtır 1 2 istediği biçimi de verir. 3 ve onu yönlendirir. 3 2) Halk şiiri doğal ve içtenlikli bir anlatım üzerine temellenir. 1 2 Halk şairi sözünü şiire dönüştürürken içinden geldiği gibi söyler. 1 2 3) İnsan, bazı şeyleri söylemeyi seçtiği için değil onları 1 belli bir biçimde söylemeyi tercih ettiği için yazardır. 2 Bir yazarın neyi söylediğinden çok nasıl söylediği 1 2 önemlidir. 4) Gerçekler, edebiyata olduğu gibi değil belli bir süzgeçten geçerek gelir. 1 Gerçekler ancak yazarların elinde işlendikten sonra anlam kazanır. 1 5) Kendisini sevmeyenden, iyilik beklenemez. 1 2 Başkalarına kötülük yapanlar, kendileriyle de barışık değillerdir. 2 1 6) Yazar öykü türünde başarılı eserler vermiş ama öyküleri, romanlarının gölgesinde kalmıştır. İyi öyküler de yazan bu yazara asıl ününü kazandıran romanlarıdır. PARAGRAF BİLGİSİ: ANLATIM TEKNİKLERİ: _Anlamamız gereken ilk şey paragraf bir olay yazısında mı bir düşünce yazısından mı alınmıştır . _Bunu ilk cümleden anlayabiliriz. _Olay yazılarında amaç, bir olay aracılığıyla yazarın düşüncelerini aktarmasıdır. Düşünce yazılarında ise amaç , okuyucuya bir bilgiyi aktarmaktır. _Olay yazılarında “betimleyici ve öyküleyici” Düşünce yazılarında ise “ açıklayıcı ve tartışmacı” anlatım vardır. _Açıklayıcı anlatımda amaç öğretmek , Tartışmacı anlatımda kanıları değiştirmek, Betimleyici anlatımda izlenim kazandırmak, Öyküleyici anlatımda okuyucuyu bir olay içinde yaşatmaktır. Ör: Köyden kasabaya yeni taşınmıştık. (olay) Tanzimatçılar, konularını tarihten ve günlük hayattan seçerler. ( düşünce ) 1) Olay Paragrafı. A) Betimleyici Anlatım. Betimleme bir yeri, bir kişiyi, kavramı ayırt edici özelliklerini vererek tanıtma ; okuyucunun gözünde canlandırmadır. 1) Gözleme yer verilir.Yazarın gözünü bir kamera gibi düşünebiliriz. 2) Betimleme öznel ya da nesnel olabilir. Ör: Bahçeye girince insan bir renk cennetine girmiş gibi olur. ( öznel, izlenimci betimleme ) Toros dağları , bazı yerlerde denize paralel uzanır. ( nesnel, açıklayıcı betimleme ) 3) Betimlemede duyu organlarına dayalı bir anlatım yapılır. Ör: Dönemeçte , ansızın karşına araba büyüklüğünde bir su çıkıyor ; incecik bir şırıltı duyuluyor ara ara. B) Öyküleyici Anlatım: Bir olayın gelişimini sergilemedir. 1) Öyküleme paragrafında diyalog, yer, zaman ve olay söz konusudur. Kahramanlar genelde insandır, olaylar zaman sırasına göre verilir. _ Paragraf, “ Olan ne ? “ sorusuna cevap verir. _ Genelde eylem cümleleri kullanılır ; paragraf , bir roman ya da öyküden alınmış gibidir. Ör: Nihal, kapı her açıldığında heyecanlanıyor ; belli ki beklediği biri var. Not: Olay paragraflarında öyküleme ve betimleme iç içedir. Ayırımı ise : Öykülemede bir olayın gelişimi anlatılırken betimlemede amaç tanıtmaktır. Betimlemede yazar anlatıcıdır, öykülemede ise kişiler olayın içindedir. Ör: İçeri girince şaşırdı ; yerde gazeteler, masanın üzerinde açık kitaplar vardı. ( betimleme) Dostum, dedi ; talih tahminlerimizi gerçekleştiriyor. ( öyküleme) 2) Düşünce Paragrafı: A) Tartışmacı Anlatım : Genelde makale, deneme, fıkra gibi türlerde görülür. 1) Daha önce öne sürülen bir görüşü çürütmek kendi görüşünü savunmak, okuyucuyu ikna etmek ister yazar. Ör: Sanatta “Halk, böyle istiyor, ne yapalım .” görüşü yanlıştır…….. 2) Öznel bir yazı türüdür. Karşılıklı konuşma havası içindedir. 3) Halbuki, bence, oysaki, kanımca gibi ifadeler kullanılır. 4) Yazar, tanık göstermeye , örneklemeye başvurur ve sizi ikna edip düşüncenizi değiştirmeye çalışır. 5) Genelde soru ve ünlem cümlelerinden faydalanılır. B) Açıklayıcı Anlatım: Ders kitaplarında görülen anlatımdır, bilgi verir. 1) Kesinleşmiş , nesnel bilgiler aktarılır. 2) Yazar, ben bunları biliyorum , okuyucu bilmiyor, anlatayım da öğrensin havası içindedir. Ör: Yunus Emre 13. yy şairidir. 3) Tanımlamadan, örneklemeden, tanık göstermeden faydalanılır. Not: Yazar sizi ikna etmeye çalışıyorsa tartışmacı ; sadece bilgi veriyorsa açıklayıcı anlatımdır. DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARI: 1) Tanımlama: “x” nedir sorusuna cevap verir. Ör: Uyak, dize sonlarındaki ses benzerliğidir. 2) Örnekleme: Yazar düşüncesini inandırıcı kılmak için bir durumu, olayı örnek verir. 3) Tanık Gösterme : Yazar kendisiyle aynı fikre sahip ünlü birinin sözlerini tırnak içinde aktarır. Alıntı, ana düşünceyi barındırabilir. 4) Karşılaştırma: Nesne ya da kavramlar arasındaki benzerlik ya da farklılıkları ortaya koyma. Ne var ki, oysa, buna karşılık gibi sözler barındırır. 5) Benzetme: 6) Sayısal Verilerden Yararlanma: Düşünceyi bilimsel bir temele dayandırmak için sayılardan, istatistiklerden yararlanma. Paragrafın Yorumu: 1) Belli bir konu çerçevesinde , belli bir amaçla yazılmış ve belli bir yöntemle oluşturulmuş cümleler topluluğuna paragraf denir. 2) Paragrafı oluşturan cümleler arasında biçimsel ve anlamsal bir bağ vardır. Ör: Bilim dili , biçimsel bir dildir çünkü terimlerle kurulur. Terimlerin de açık, anlaşılır, aydınlık olması gerekir. Bunun da baş koşulu terimlerin herkesçe bilinen sözcüklerle yapılmasıdır. Böyle olmazsa, bilim dili, anlaşılmaz, karmakarışık bir görünüm alır. 3) Biçimsel bağlayıcı kendisinden önceki cümleyle değil de daha önceki cümleyle bağlantı kuruyorsa ortadaki cümle akışı bozmaktadır. Ör: Sözcükler birtakım işaretlerdir. İnsan , bu işaretlerle düşünür. Düşünürken nesnelerin yerine işaretleri yani sözcükleri koyar. **Bir insanın söz dağarcığının zenginliği ancak başkalarının söz dağarcığıyla karşılaştığında ortaya çıkar. Bu , zihnin işlemesini kolaylaştırır ve çabuklaştırır. Sözcükler ne kadar kullanışlı ve açık olursa zihin o kadar iyi işler. 4) Bir paragrafın giriş cümlesinde biçimsel bağlayıcı olmaz. Ör: Buna karşın öykülerinin dili daha yalındır.( ilk cümle olamaz) 5) Paragraf sonunda da sonraki cümleye bağlayıcı olmaz. 6) Paragrafta sizin ne düşündüğünüz değil yazarın ne söylediği önemlidir. 7) Ana düşünce, konu hakkında yazarın iddia ettiği, bizim de kabul etmemizi istediği düşüncedir. Paragraftan çıkarılabilecek en kapsamlı yargıdır. Örnekler ana düşünce olmaz, öncesinde olabilir. Alıntılar, ana düşünceyi barındırabilir. Yrd düşünce, farklı olan her düşüncedir. Konu ise üzerinde durulan durum ya da düşüncedir. Konu , genelde başlığı da oluşturur. “ Kanımca, bana göre, bence, yani…vb ifadeler ana düşünce habercisidir. Paragrafta Olması Gereken Özellikler: 1) Açıklık. Sözün tek ve net bir anlam vermesi. 2) Duruluk. Anlatımda gereksiz sözcüklerin olmaması. 3) Yalınlık. Süsten, gösterişten, gereksiz ayrıntıdan uzak olma. 4)Akıcılık. Kolay okunma, sözcükler arasında kopukluk olmaması. 5) Sürükleyicilik. Merak ve heyecan ögesinin öne çıkarılması. 6)Doğallık. Anlatımın yapaylıktan uzak, konuşma dilinin rahatlığında olması. 7)Yoğunluk. Yüzeysel olmaması, kat kat anlamlar içermesi. 8)Özlülük. Az sözle çok şey anlatma. 9) Özgünlük. Benzerlerinden kolayca ayrılan olması; alıntı veya kopya olmaması.
© Copyright 2024 Paperzz