“Sen hiç susuz kaldın mı?” Şiir ve kompozisyon yarışması eserlerimiz

“Sen hiç susuz kaldın mı?”
Şiir ve kompozisyon
yarışması eserlerimiz
Ilgın Deniz Bıçaklı 4-B
4. sınıflar 1.lik ödülü
SEN HİÇ SUSUZ KALDIN MI?
Gördün mü kuruyan çiçekleri,
Çatlayan toprakları,
Bir damla suya hasret canlıları.
Bilir misin susadığında kana kana su içmenin tadını?
İçine çektin mi yağmurun toprakla buluşma kokusunu?
Doğanın ilacı, hayatın kaynağı,
Canlıların masmavi geleceği,
İnsanlığın en kıymetli hazinesi.
Her damlası umut, her damlası gülücük.
Varlığın hayat yokluğun azap.
Denizsin, deryasın, nehirsin, gölsün.
Dünyanın kirini akarsular süpürsün,
Işıl ışıl olsun dünyamız, canlansın çevremiz.
************************************************************************
Deniz Gülay Aytekin 4-D
4. sınıflar 2.lik ödülü
SU VARSA HAYAT DA VARDIR
Kalmış herkes kurak yerlerde .
Bir damla bile su yokmuş.
Bitkiler kuru,
Hayvanlar ölü,
İnsanlar direnirken,
Yağmış herkese bir damla.
Bitkiler çiçek açmış,
Hayvanlar yaşama dönmüş,
İnsanlar mutluluktan uçmuş,
Demiş ki biri;
“Su varsa hayat da vardır.”
Sevim Çetin 4-G
4. sınıflar 3.lük ödülü
SEN HİÇ SUSUZ KALDIN MI?
Ya çöl kalırsa ülken,
Ya susuz kalırsan?
Tasarruf etmiyorsan eğer
Bunları yaşaman yakındır!
Senin boşa akıttığın suyun bir damlasına,
Bazılarının canı feda.
Ben şimdiden uyarayım,
Suyu boşa akıtma!
Tasarruf sana önemsiz geliyor,
“ Ne işe yarar ki?” diyorsun.
Başkalarını düşünmüyor,
Suyu tükenmez sanıyorsun.
Elli yıl sonrayı hayal et,
Evlatlarını, torunlarını düşün.
Kim bilir gelecek ne olacak.
Onu bilemem ama
Bil ki bu son senin eserin olacak!
Zeynep Hatipğolu 5-C
5. sınıflar 1.lik ödülü
SU
Su hayatta bütün canlılara hayat veren, o olmadığı sürece yaşayamayacağımız hayat kaynağımızdır. O
bizim en değerli varlığımızdır. Su, bitebilen bir kaynak olduğu için değerlidir. Bazen banyoda, şarkı söylerken
akan su, boşa gider ta ki siz musluğu kapatana kadar. Ama bir gün kapatmadığımız o musluk kendiliğinden
kapanacak.
Bizim bir yaşam zincirimiz vardır. O zincirin devamı için var olan kaynaklarımızın tükenmemesi gerekir.
Hayvanlar su içemezse ölürler; hayvanlar ölürse insanlar da ölür. Bu zincirin yürümesi için ihtiyacımız olan kaynakları boşa kullanmamamız gerekir. Biz suyu ne kadar tasarruflu kullanırsak su da o kadar geç tükenir.
Suyu tasarruflu kullanmak için banyoda, suyun ısınmasını beklerken akan suyun altına bir kova koyup
boşa gitmemesini sağlayabiliriz. Dişlerimizi fırçalarken suyu açık unutmamaya çalışmalıyız. Sifonu gereksiz yere
çekmeyip banyoda oyalanmamaya dikkat etmeliyiz. Bahçede hortumla oyun oynamayıp boşuna su harcamamalı ve tasarruflu davranmalıyız. Böylece, suyun ömrünü uzatmaya katkı sağlamış oluruz.
Meriç Serezli 6-B
6. sınıflar 1.lik ödülü
SEN HİÇ SUSUZ KALDIN MI?
Evet, ben susuz kaldım. Peki, ben kim miyim? Ben Afrika’da ki bir çocuk da olabilirim, 2077 yılında yaşayan
bir genç kız da ya da en basit örneğiyle senin severek aldığın ama sonra unutup bana su vermediğin lalen de
olabilirim. Ama sen bana şöyle seslenebilirsin: “Susuz kalmanın ne demek olduğunu bilen biri!”
Sen benim ne çektiğimi bilemezsin, beş dakika susuz kalınca yeri göğü inletiyorsun, suyu boş yere kullanıyorsun. Yarım saat duş alınır mı? Ben daha senin bir duşta harcadığın su miktarı kadar suyu bir arada görmedim,
diye sert sözlerle başlamayacağım ama maalesef bu sözlerimde haklılık payı var. Ama sen de haklısın, insan
bolluk içinde yaşarken bunun bitebileceğini, tükenebileceğini hiç düşünemiyor. Damla damla susuzluğa yaklaşıyorsunuz, her şeyi anladığınızda artık çok geç olabilir. Şimdi belki içinden, “ Yok artık susuz kalacağımızı anlarız herhalde!” diye düşünüyor olabilirsin istersen şöyle açıklayayım: Araba kullanıyorsun, nasıl olsa benzinim
var diyerek ıssız bir yere gidip kafanı dinliyorsun yolunu uzatıyorsun ama bir anda benzinin bitiyor ve orada
öylece kalıyorsun. Issız bir yerde olduğun için telefonun da çekmiyor orada mağdur bir şekilde kaldın. İşte
bunun gibi suyun da aniden bitebilir ve mağdur olabilirsin. Sadece susamak konusunda değil! Mesela hiçbir
besin yetiştiremezsin, açlık başlar, hastalanmaya başlarsın ve bir bakmışsın ki bu yaptıklarının bedelini çok ağır
ödüyorsun. Etrafındaki herkes bir gram yiyecek bulmak için birbirlerini eziyor. Tabii sen bunları ancak filmlerde
görmüşsündür ama ben şu anda bunu görüyorum.
Lütfen, sana rica ediyorum, lütfen suyunu idareli kullan sonra benim düştüğüm durumlara düşme. Kendini
ve çevrendekileri bilinçlendir ve benim yazdığım mektubu herkese dağıt, dağıt ki insanlar ders alsın. Seçim
senin. Umarım benimki gibi bir hayat beklemiyordur seni.
************************************************************************
Aysu Altunsu 6-A
6. sınıflar 2.lik ödülü
SEN HİÇ SUSUZ KALDIN MI?
Dünyadaki su sorunu gittikçe büyüyor ve bunun farkında olan sadece susuz kalan insanlar.Bazı ülkelerde
insanlar susuzluktan hayatlarını kaybediyorlar. Bu gerçeğe rağmen hiç kimse bu konuda düşünmüyor bile.
Peki siz hiç düşündünüz mü susuz kaldığınızı? Cevabınız ne olursa olsun insanların artık bir şeyler yapmaya
başlaması gerektiği kesindir.
Hiçbir canlının susuz yaşayamayacağı bilinirken; suyun da sonsuz olduğu düşünülmemelidir. İnsan, hayatının hemen hemen her alanında suya ihtiyaç duyar ve var olduğu sürece de duyacaktır. Bu yüzden insanların
bu konuda bilinçlenmesi gerekmektedir. Su tasarrufu en başta yapılması gerekenlerden biridir. Suyu bol kullanıp israf etmek bencilce bir davranıştır. Bu şekilde davranırsak gelecek nesiller susuz bir dünya ile karşılaşabilir.
İnsanlar birkaç bin kilometre uzakta bir damla su bile bulamazlarken bizlerin suyu daha dikkatli kullanması
gerekmektedir. Su bizim yaşam kaynağımız olurken maalesef bazı insanların ölüm kaynağı olmakta. Lütfen bu
duruma bir son verilmesine yardım edin. Çünkü; su hayattır, hayat güzel.
Elkin Çağatay 6-A
6. sınıflar 3.lük ödülü
SEN HİÇ SUSUZ KALDIN MI?
Ben mi ah tabi ki hayır! Peki, kalabilme ihtimalin var mı? Delirdin mi sen. Su sınırsız! Emin misin? Tabi ki de.
Bu diyalogda da görüldüğü gibi yeryüzündeki birçok insan suyun sınırsız olduğunu sanıyor, ama yanılıyorlar!
Suyun bitmesi biz insanlar hatta tüm canlılar için büyük bir tehdit oluşturuyor. Ama bunu görmezden gelirsek
yani suları boşa israf edersek bir gün herkes gerçeği anlayacak ve susuzluktan dolayı ölümü daha erken tadacak. Ne yazık ki bu böyle, ama bunu değiştirmek bizim elimizde. Eğer suyu boşa akıtmassak, yarısı içildiği için
suları çöpe atmassak yani suyumuzun bitmemesi için mücadele edersek belki iyi bir sonuç alabiliriz, kim bilir.
Ama eğer bazıları gibi “Su nasılsa bitmez.“ deyip geçersek hiçbir yere varamayız! Çaresizlik içinde yüzer dururuz. Ama bu söylediklerim kimin umrunda? Kimsenin! Asıl sorunda bu zaten. İnsanlar böyle meselelere kulak
tıkıyorlar, onlar her şeyi gönüllerince harcamak istiyorlar. Çünkü bunun bir sonu yok zannediyorlar! Ama var.
Yalvarırım kulak verin bana, yalvarırım. Bir dinleyin, doğruları öğrenin suları boş yere akıtmayın, suları yerlere
dökmeyin. Yerler bal dök yala değil ki. Öyle olsa tamam ama değil. Her dökülen damla gelecekteki bir insanın
gözyaşı. Bunu görebiliyorum, daha doğrusu hissediyorum. O insanların acı haykırışları içinde her gece yatağıma uzanıyorum ve düşünüyorum. Off dünya neden böyle? diye soruyorum kendime. Aslında biliyorum
dünya değil biz böyleyiz. Biz insanlar. Bencil ve şımarık yaratıklarız. Her şeyin daha fazlasını istiyor doymuyoruz.
Böyle yaptığımız içinde gelecek nesilleri aç bırakıyoruz. Onları tarihe gömüyoruz. Üstlerine basa basa geçiyoruz, onları hiç düşünmüyoruz. Ah ne iyi olurdu bu zaman dökülen bir damla geleceğe aksa, ne güzel olurdu
musluk açık kalınca gelecekteki birinin musluğunda damlasa. Ah keşke öyle olsa. Keşke herkes büyülü, suyun
hiç bitmediği bir dünyada yaşasa…
************************************************************************
Neslişah Kılıç 7-D
7. Sınıflar 1.lik Ödülü
GELECEĞİN TABLOSU
Genç kız etrafına hızlıca göz atıp elleri ceplerinde şatafatlı binanın büyük kapısından içeri girdi. Tüm kasları bir anda gerildiği için zar zor hareket ediyordu. Buraya gelmek onun için tamamen saçmalıktı. Suya alerjisi olan biri, neden Dünya Su Günü Kutlamasına gelirdi ki? Kafasını iki
yana sallayıp ağlamamak için kendini zor tuttu. Eğer ağlarsa göz altları
yine kızarır ve kabarırdı, ki bunu hiç istemezdi. Artık ağlasa veya terlese
anında derisinin kızarması genç kızı rahatsız ediyordu. Neden nadir görünen bir hastalık onda olmak zorundaydı ki? Dünyada yedi milyar insan
varken neden o?
Kafasını iki yana salladı. İsyan etmek anlamsızdı artık. Alışmıştı insanların ona
olan garip bakışlarına, denize girmemeye, su içmek yerine annesinin hazırladığı ilaçlı içecekleri içmeye
ve suyu boşuna harcamaya. Saçma gelebilirdi ama kimse onun düşüncesini umursamıyordu ki.
Her sabah suyla kendini ıslatmamaya özen göstererek musluğa bağlı olan hortumu, çatlaklı yolun ortasına çekiyor ve neredeyse beş saat boyunca suyu açık bırakıyordu. İnsanlar bunu yapmasını oldukça saçma bulurken,
onun kendince gerçekçi bir sebebi vardı. Gelecekti yaşayan insanların hayatını cehenneme çevirerek intikam
alıyordu. O suyun tatlılığının ve serinliğinin tadını çıkaramıyorsa kimse çıkarmayacaktı.
Dirseğinde hafif bir yanma hisseden genç kız nefesini bıkkınlıkla dışarı üfleyip boşta kalan eliyle dirseğini kaşıdı.
Büyük ihtimalle gerginlikten terlediği için bir damla da dirseğine süzülüvermişti. Eliyle çantasındaki jeli çıkarıp,
hafifçe dirseğine sürdüğünde kızarıklığın acısı anında geçmişti.
Kafasını iki yana sallayan Ecrin, iki elini de dar kotunun ceplerine sokup küçük adımlarla sergi salonuna yöneldi.
Etrafı gözetleyerek binanın nasıl donatıldığını tartıp iyice süzdü. İnsanların Dünya Su Günü için yaptıkları yatır�
rımlara o kadar fazla para ödemek yerine bir kuruma bağışlamak daha mantıklı geliyordu Ecrin’e.
Ecrin, Sergi Salonu’nun büyük, ihtişamlı kapısının önüne geldiğinde ellerini dar kotunun cebinden çıkarıp kapıyı
hafifçe itekledi. Göz ucuyla etrafa bakındığında, bir çok insanın küçük çocukların yaptığı resimlerle kaplanmış
stantlara bakındığını gördü. Hafif aralık kapıdan içeri süzülürken stantlarla kaplanmış salona iyice bakındı. Küçük stantlar iki elin on parmağını geçemeyecek kadar azken, Ecrin, bu insanların bu stantlara karşı duyduğu
ilginin nedenini merak etti. Evet, hepsi mükemmel donatılmıştı, tabii biri hariç.
Ecrin gözlerini kısarak hafifçe o standı süzdüğünde kaşları çatıldı. Bu stant sadece beyaz bir masadan ibaretti.
Masanın üzerinde üzeri ipek kumaşla örtülmüş, küçük bir tablo vardı. Kumaşın üzerinde ise, büyük harflerle
“SUYLA İLGİLİ GELECEĞİNİZİN TABLOSU” yazan bir pankart duruyordu. Gözleri standın etrafında bir kaç insan
aradı ama kimse o standa göz ucuyla bile bakmıyordu. Ecrin dışında. Fakat o kumaşın altında ne olduğunu
gerçekten de merak ediyordu.
Ecrin standa doğru yürüdüğünde bir kaç insan ona dönüp, hiç utanmadan garip bir ifadeyle bakarken, Ecrin
bu sefer farklı bir şey hissetmişti. Sanki vücudu insanların bakışları tarafından ezilip büzülüyormuş gibi hissediyordu.
Standın karşısına geçtiğinde insanlar artık arkasında kaldığı için artık Ecrin onların yüzlerine bakmıyordu. Derin
bir nefes alıp elini ipek kumaşa doğru uzattığında ne olduğunu anlayamadan eline bir şaplak yedi. Acıyla inleyip
kafasını kaldırdığında eline vuran kişiye bakıp, korkuyla yutkundu. Bu adam… Bu adam… Oldukça berbat ve
korkutucu görünüyordu! Adamın üzerinde yırtık, gri bir gömlek, altında ise koyu mavi, boydan boya yırtılmış
bir pantolon vardı. Yüzü ise daha berbattı! Kirli sakalı ile şakağındaki yara ise tamamen bir faciaydı. Siyah saçlarının arasında kırlaşmış bir kaç tel olması, onun kırkı çoktan geçmiş olduğunun göstergesiydi. “Serseri,” diye
fısıldadı kendi kendine.
Yaşlı adam kirli sakalını sıvazladı. “Eğer tabloyu görmek istiyorsan, bana bir şişe su almalısın, çocuk.” Adamın
tok ve boğazından gelen gür sesi bile korkutucuydu.
Fakat genç kızın gözleri kocaman oldu. Bu… Bu ne cüretti böyle! “B-ben çocuk değilim!”
Adam güldü. “Ancak bir çocuk bunu söyler, çocuk.”
“N-ne…”
Daha bölük pörçük kelimelerini tamamlayamadan adam onun sözlerini kesti. “Görmek istiyor musun, istemiyor musun, çocuk? Standı kaldıracağım.”
Sessiz geçen bir kaç dakikadan sonra adam içine derin bir iç çekip, elini tabloya uzattı. Tam o sırada kız “Tamam, göreceğim.” diye sessizce mırıldandığında adam kıkırdayıp, “O halde beni izle, çocuk,” deyip standın
arkasına geçti. Adam ipek kumaşı yavaşça havaya kaldırdığında, genç kız tabloyu görebilmek için kafasını eğdi.
Ve gözleri anında kocaman olup, bir adım geriledi. Ama bu… Ama bu…
“Ta-da,” diye kıkırdayarak mırıldandı adam. “Hadi bana ne gördüğünü söyle, çocuk.”
Genç kız hem şok olmuş bir ifadeyle, hem de şahane bir kızgınlıkla bomboş tabloya bakıyordu.
“Hiçbir şey.” Sesi yüksek ama biraz kırık çıkmıştı. Açıkçası gerçekten de hayal kırıklığına uğramıştı. Yani…
Adam şimdi genç kıza garip bir ifadeyle bakıyordu ama ifadesiz sesini korumaya devam etti. “Arkandaki resimlerde de görüyorsun, değil mi? İnsanlar geleceğe hep olumsuz yönden bakıyorlar. Ama aslında gelecekte
ne olacağı hakkında hiç birimiz bir şey bilmiyoruz. Sadece bir kaç tahmin yürütüyoruz.” Adam, genç kızın ona
olan tuhaf bakışlarından, genç kızın dediklerinden hiçbir şey çıkaramadığını anladı. Bu yüzden kendi düşünce
tarzından çıkıp, diğer insanların tahminlerine göre konuştu.
“Sen hiç susuz kaldın mı, çocuk?”
Genç kız titrek sesiyle, “Benim suya alerjim var,” dedi.
Yaşlı adam gülümsedi. “O zaman suyu en az harcayan da sensindir, herhalde. Bu iyi.”
Ecrin bu adama karşı gerçekten de dürüst olmak istiyordu. “Hayır,” diye devam etti. “Suyu boşuna harcıyorum.”
Adam işaret parmağıyla bom boş tabloyu gösterdi. “Bu tablo senin geleceğini gösteriyor, çocuk. Bu tablo senin
ne kadar cahil olduğunu gösteriyor. Ve çok geç kalmadan, onu renklendirmek senin elinde.” Sesi eskisine göre
daha sertti ve bu Ecrin’i korkutmuştu.
Genç kız titrek bir nefes alıp arkasını dönüp kapıya doğru koştu. Ve bir daha bu salona girmemek üzere o alanı
terk etti.
O günden sonra Ecrin artık o bahçe hortumunu yolda açık bırakmıyordu. Aslında bunu hiç fark etmeden yapabilmesi ise oldukça garipti. Hiç fark etmeden insanları suyu boşuna harcamamaları için bile uyarıyordu. Suyu
boşuna harcamak artık ona o kadar saçma geliyordu ki. Asıl Ecrin›in diğer insanlara örnek olması lazımdı. Fakat
hiç bilmese de, o adamın sözleri onu derinden etkilemişti.
Peki ya siz, hazır mısınız tablonuzu hiç fark etmeden renklendirmeye?
Rana İşlek 7-A
7. sınıflar 2.lik ödülü
YIL 2064
Yıl 2064… Dünya aç… Dünya susuz… Artık eskisi gibi değil hiçbir şey, ben de öyle. Altmış dördüme yeni
girmiş olmama rağmen çökmüş ve bitkin bir haldeyim. Yüzüm, gözlerim, cildim …Eskisi gibi değil artık hiçbir
şeyim. Bunun nedeni doğa , doğaya yaptıklarımız ve en önemlisi de suların neredeyse tükenmiş olması.
Hatırlıyorum, yaşım daha on ikiydi. Oturmuş, haberleri izliyordum. Dünyanın dört bir yanında “susuzluk
alarmı” veriyorlardı. Barajlardaki sular azalmaya yüz tutmuştu ve yağmurdan haber yoktu. Bense diğer insanlar gibi olacakların ciddiyetini kavrayamamıştım. Öyle ya nasılsa başkaları benim adıma bu sorunu çözerdi ve
nasılsa su hiç ama hiç bitmezdi.
Ben ve benim gibi düşünen pek çok insan çevremizde olup bitene aldırmadık. Olup bitenden endişe
duyan insanların çağrılarına kulak asmadık ve suyu keyfimize göre kullanmaya devam ettik. Geleceğimizi hiç
düşünmeden doya doya kullandık suyu. İçtiğimiz hiçbir damlanın kıymetini bilemedik. “Nasılsa su bol, tükenmez!” diye geçiştirerek geçti yıllarımız.
Şimdi ise nehirler kurudu. Geçmişte koca koca gökdelenler yapmak için doldurduğumuz gölleri ve
denizleri arıyoruz. İnsanlar, bir bardak su için birbirlerini öldürüyorlar. Yeterli sulama yapılamadığı için bitki yetiştirilemiyor. Bu nedenle bebekler ve çocuklar hastalanıyor ve çoğu ölüyor. Biraz da olsa kar etmek için banyo
yapmak yerine saçlarımızı kazıtıyoruz. Artık kimse mutlu değil. Herkes üzgün, herkes pişman…
Biz dünyamızı bu hale getirdik. Belki bizim için geç fakat eğer bizden sonraki nesiller var olabilecekse
sözüm size: Dünyamızın bu hale gelmesine biz izin verdik , lütfen siz vermeyin. Harcadığınız her küçük damlanın kıymetini bilin.
************************************************************************
Rengim Lal Kılavuz 10-A
Lise 1.lik ödülü
OMUZ SİLKMEYİN
Su... Su hakkında birçok söz vardır. Büyüklerimize bir bardak su götürünce bize: “Sular kadar
ömrün olsun evladım.” derler. Peki, suların ömrü bu kadar uzunken nasıl olur da hâlâ su sıkıntısı çekiyor olabiliriz? Cevabı basit: Suyun kimyasını değiştirerek.
Su, tam bir gün içinde muhtemelen en çok görebileceğimiz varlıklardan biridir. Afişlerde, bilgisayar
oyunlarında... Bir tablet oyununun adı “Where’s my water?” yani “Suyum Nerede?”. Oyunun mantığı basit, bir
hayvana değişik yollar kazarak su ulaştırmaya çalışıyorsunuz. Eğer hayvan suya ulaşırsa temizlenip mutlu oluyor. İleri seviyelerde yolunuza kimyasallar çıkıyor ve siz suyunuzu temiz ulaştırmak için çaba sarf ediyorsunuz.
Hayvana kimyasallı su giderse hayvan zehirleniyor. Aslında oyun ne kadar basit olursa olsun biraz düşündüğünüzde bile size bir şeyler vermeye çalıştığını fark edersiniz.
Şunu çok merak ediyorum. Bir fabrikatör sırf işini daha ucuza getirebilmek için kimyasal atıklarını doğaya bırakıyor. Tabii bu arada su kaynaklarını da kirletiyor. Siz bugün içtiğiniz suyun nerelerden geldiğini düşünüyorsunuz? Dağlardaki, oradaki, buradaki su kaynaklarından. Su arıtımı çok kolay bir iş değil. Siz yaptığınız
ihmallerle dünyayı daha fazla kirletirseniz bizim bir gün arıtılacak da içilecek de suyumuz kalmayacak. Peki, bu
“okumuş” fabrikatörlerimiz yaptıkları ihmalin yaratabileceği sonuçlardan bihaber mi yaşıyor?
Bugün geleceğin fabrikatörleri olan çocuklarımızı nasıl yetiştirdiğimiz nasıl eğittiğimiz çok önemli. Bizim
geleceğimiz onların çalışmalarına bağlı. Ne kadar bilinçli, ne kadar vicdanlı bir toplum elde edersek geleceğimiz, çocuklarımızın, en sevdiklerimizin, en değer verdiklerimizin geleceği de o kadar parlak olacaktır. Hiçbir
şeyi laf olsun diye yapmayın. Oyunların bile size vermek istedikleri varken bunlara göz yummayın, arkanızı
dönmeyin, kulaklarınızı kapatmayın, omuz silkmeyin. Unutmayın, omuz silken bir toplum, başına geleceklere
razı bir toplumdur.
Şebnem Manolya Demir 10-A
Lise 2.lik ödülü
SU HIRSIZI
Daha önce hiçbir arkadaşınızın arabasını çaldınız mı? Babanızın saatini? Annenizin kolyesini? Öğretmeninizin
çantasını? Hayır mı? Yoksa asla mı? Peki o zaman biz niye başkalarının sularını çalıp duruyoruz?
Tam kapatmadığımız musluktan damlayan her damlayı Somali’deki bir çocuktan çalıyoruz. İçmeden attığımız suları Gana’daki bir anneden, Nijer’deki bir babadan… Saatlerce süren banyolarda kullandığımız sular,
çiçeklerin. Eğlence için harcadığımız sular hayvanların değil mi? Kirlettiğimiz tonlarca suyu da gelecekten
çalıyoruz aslında. Peki neden hala devam ediyoruz? Onlardan haberimiz olmadığından değil, onların da suya
ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Her gün kurumuş toprakların resimlerini görüyoruz, soyu tükenen hayvanlar olduğunu biliyoruz. Su bulamayan küçücük çocukları ve gözlerindeki o bakışı da… Bizim bahanemiz ne? Kendi
ihtiyaçlarımızı neden onlarınkinin üstünde tutuyoruz? Belki de onları tanımadığımızdan… Onlar bizin annemiz, babamız, kardeşimiz olmadığından umursamıyoruz sadece.
İnsanların arabasının, saatinin, mücevherinin sudan daha değerli olduğunu, suyun zaten dünyada çok fazla
olduğunu düşünüyoruz. Belki de suyu çalanların cezalandırılmamasının ve suyun değerinin ihmal edilmesinin
nedeni budur. Bu sebeple kalkıp su damlatan musluğu kapatmıyoruzdur, bu sebeple düşüncesizce harcıyoruzdur. Ama maalesef gerçek böyle değil. Dünyadaki içilebilir su rezervleri zaten oldukça az olduğu gibi gittikçe de azalıyor. Sudan değerli olduğunu düşündüğümüz tüm bu şeyler yokken de hayat vardı. Ne yazık ki su
olmadan hayat devam etmiyor.
Bizim üzerimize düşen şey çok fazla değil aslında. Hadi o zaman artık şıpırdayan musluğu duymazdan gelmeyi bırakalım. Yerimizden kalkıp harekete geçme zamanı…
Sanem Tıkız 10-B
Lise 3.lük ödülü
YAŞAM KAYNAĞIMIZ
Hayatımızın gidişatını kayıplarımız belirler. Yakınlarımızın ölümü, zamanla kopup giden arkadaşlıklar,
değer verdiğimiz kimsenin sizden birer birer uzaklaşması... Ruhen bunları atlatmak zordur elbet ama herkesin
unuttuğu ve günden güne biz farkına varmadan gözümüzün önünden akıp giden, bilinçsizce harcanan, hayat
kaynağımız olan su; neden diğerleri kadar önemli bir noktada değil hayatımızda? Yaşam kaynağı olduğu herkes
tarafından bilinen bir gerçek ama suyu hakkını vererek kullanan kaç kişi var ki etrafımızda?
Su kaynakları için, insanların birbirini katlettiği ya da bu gidişle katledeceği düşüncesi, bu konuya ciddi
bir boyut kazandırabilir belki. Çünkü artık öyle bir noktaya geldik ki, çıkarları uğruna su kaynaklarını kirleten
ve bilinçsizce suyu harcayan insan toplulukları doğal kaynakları sömürerek, hiçbir hasar bırakmamış gibi bir
de böbürlenerek geziyorlar. Biz doğayı sevenler olarak, bencil ve umursamaz insanların içindeki sevgiyi dışa
çıkarmak için düzenlemediğimiz etkinlik, konferans, yarışma kalmadı. Fakat hâlâ çalışıyoruz, onların aklına suyun sıradan ve uzun ömürlü bir kaynak olmadığını, günlük yaşantımızda çektiğimiz sıkıntıların hepsinden daha
kapsamlı ve genel olduğu düşüncesini yerleştirmek için. Bu amacı gerçekleştirirken basmakalıp sözlerle mesela
“Şu gün şu kadar litre kullanın.” kısıtlaması koyarak değil, aksine az ama öz ifadeler kullanmaya çalışıyoruz.
Çünkü biliyoruz ki suyun gerçek öneminin farkına varmak ve vardırmak bile yaşadığımız çevrede büyük bir
farklılık yaratacaktır.
Bu dünyada bir farkındalık yarattığınız sürece hedeflerinize ulaşırsınız. Biz de su konusunda bir farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Çünkü yaşam kaynağımızı kendi ellerimizle yok etmek üzereyiz. Gelin hep birlikte
insanlığı bu yanlıştan döndürelim. “Su”ya sahip çıkalım.