bölüm 1. iş sağlığı ve güvenliği - İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi

YENİ YÜZYIL ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
SAĞLIK SEKTÖRÜNDE 6331 SAYILI İŞ SAĞLIĞI
VE GÜVENLİĞİ KANUNU
Bitirme Projesi
Halil ŞAHAN
131101014
Bölüm: İş Sağlığı ve Güvenliği
Danışman
Yrd. Doç. Dr. Asuman KARAMAN
Şubat, 2014
i
YENİ YÜZYIL ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
SAĞLIK SEKTÖRÜNDE 6331 SAYILI İŞ
SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU
Bitirme Projesi
Halil ŞAHAN
131101014
Bölüm: İş Sağlığı ve Güvenliği
Danışman
Yrd. Doç. Dr. Asuman KARAMAN
Şubat, 2014
i
Özgünlük Bildirisi
1. Bu çalışmada, başka kaynaklardan yapılan tüm alıntıların, ilgili kaynaklar referans
gösterilerek açıkça belirtildiğini,
2. Alıntılar dışındaki bölümlerin, özellikle projenin ana konusunu oluşturan teorik
çalışmaların ve yazılım/donanımın benim tarafımdan yapıldığını
3. Araştırma ve/veya anket çalışmaları için “etik kurul onay” yazısı alındığını bildiririm.
İstanbul, 2014
Halil ŞAHAN
imza
i
SAĞLIK SEKTÖRÜNDE 6331 SAYILI İŞ SAĞLIĞI
VE GÜVENLİĞİ KANUNU
(ÖZET)
Türkiyede İş Sağlığı ve Güvenliği Standartlarının işverenlere adapte edilmesini amaçlayan
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği yasası 28339 sayılı resmi gazetede 30 Haziran 2012’de
yayımlandı. Bu final çalışması, 6331 sayılı yasanın getirdiği önemli yenilikler hakkında ve
sağlık sektörüne olan etkisini içerir.
6331 sayılı kanunun amacı, işçi ve işverenin görev, sorumluluk, hak ve zorunluluklarını
işyerinde iş sağlığı ve güvenliği çerçevesinde sağlamak ve sağlık ve güvenlik şartlarını
arttırmaktır.
Yukarıda bahsedildiği üzere, 6331 sayılı yasa iş sağlığı ve güvenliğinin ilgili mevzularında
işverene yeni ek yükümlükler getirmektedir. Bu yasa bütün kapsamıyla İş kanunun üretime
yönelik bakış açısını iş sağlığı ve güvenliği tarafına çevirmiştir.
Bu final çalışması sağlık sektöründe iş sağlığı ve güvenliğinin genel yönlerini içermektedir.
ii
OCCUPATINAL HEALTH AND SECURITY IN
HEALTHCARE SECTOR
(SUMMARY)
The Law on Occupational Health and Safety No. 6331 (“Law No.6331”), governing the
health and safety standards to be adopted by employers in Turkey, has been published in the
Official Gazette No. 28339 dated 30 June 2012. This Final Study provides information on
the major novelties brought by Law No. 6331 and their implications in health sector.
The aim of Law No. 6331 is to regulate the duties, powers, responsibilities, rights and
obligations of employers and employees in order to ensure occupational health and safety in
workplaces and to improve existing health and safety conditions.
As explained above, Law No. 6331 introduces several new concepts and additional
obligations to employers in relation to occupational health and safety related issues. This
Law, upon its full entry into force, replaces the relevant provisions of the Labor Law and
aims to become the main legislation governing occupational health and safety matters.
This final study includes general aspects of occupational health and security in healthcare
sector.
iii
İÇİNDEKİLER
ÖZGÜNLÜK BİLDİRİSİ .................................................................................................................. İ
SAĞLIK SEKTÖRÜNDE 6331 SAYILI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU ................ İİ
OCCUPATINAL HEALTH AND SECURITY IN HEALTHCARE SECTOR ......................... İİİ
İÇİNDEKİLER ............................................................................................................................... İV
ŞEKİLLER VE TABLOLAR ......................................................................................................... Vİ
BÖLÜM 1. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ..................................................................................... 1
1.1. İŞ SAĞLIĞI YÖNETİM SİSTEMİ ................................................................................................... 2
1.1.1 İŞÇİ SAĞLIĞI ve İŞ GÜVENLİĞİ ..................................................................................................... 2
1.1.2. PLANLAMA ....................................................................................................................................... 3
1.1.3. UYGULAMA...................................................................................................................................... 5
1.1.4. KONTROL ve GELİŞTİRME ............................................................................................................ 6
1.1.5. SİSTEMİN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ ............................................................................................... 7
1.2. 6331 SAYILI KANUN ........................................................................................................................ 7
1.2.1. GENEL DEĞERLENDİRME ............................................................................................................ 7
1.2.2. YENİ KANUN KAPSAMINDA YAPILAN YENİLİK VE DEĞİŞİKLİKLER ................................ 8
BÖLÜM 2. SAĞLIK SEKTÖRÜNDE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ ..................................... 13
BÖLÜM 3. SAĞLIK SEKTÖRÜNDE TEHLİKE VE RİSKLER ............................................. 25
3.1.BİNA VE EKLENTİLERİ ................................................................................................................ 25
3.1.1.DEPREM ÖNLEMLERİ .................................................................................................................... 25
3.1.2.YANGIN ............................................................................................................................................ 38
3.1.3.ELEKTİRİK TESİSATI ..................................................................................................................... 42
3.1.4.ACİL ÇIKIŞ YOLLARI VE KAPILARI ........................................................................................... 44
3.1.4.HAVALANDIRMA VE ORTAM SICAKLIĞI ................................................................................ 45
3.2.FİZİKSEL RİSK ETMENLERİ ....................................................................................................... 55
3.2.1.GÜRÜLTÜ ......................................................................................................................................... 56
3.2.2.TİTREŞİM ......................................................................................................................................... 58
3.2.3.TERMAL KONFOR .......................................................................................................................... 59
3.3.KİMYASAL ETMENLER ..................................................................................................... 64
3.4.BİYOLOJİK RİSK ETMENLERİ .................................................................................................... 67
3.5.PSİKOSOSYAL RİSK ETMENLERİ .............................................................................................. 79
3.6.NÜKLEER RİSK KAYNAKLARI ................................................................................................... 85
3.6.1.YAPAY RADYASYON KAYNAKLARI ......................................................................................... 85
3.7.ERGONOMİK RİSK FAKTÖRLERİ .............................................................................................. 87
iv
BÖLÜM 4. SAĞLIK HİZMETLERİNDE BİR RİSK YÖNETİMİ TEKNİĞİ OLARAK FMEA
......................................................................................................................................................... 95
4.1.HASTANELERDE MATRİS TİPİ RİSK ANALİZİNİN KULLANILMASI .................................. 95
4.2. HASTANELERDE RİSK YÖNETİMİ VE FMEA .......................................................................... 99
BÖLÜM 5. SONUÇ VE ÖNERİLER ......................................................................................... 106
KAYNAKLAR ............................................................................................................................. 108
v
ŞEKİLLER ve TABLOLAR
Şekil 3.1:1994'te ABD'de olan depremin hastaneye yaptığı zarar (kaynak:
http://www.flickr.com/photos/65359853@N00/4689713019/)................................... 25
Şekil 3.2: Güney Kalifornia'da 1994 yılında meydana gelen bir depremde kurulan sahra
hastanesi (kaynak: http://centerforhealthreporting.org/article/treating-inland-empiresinjured-will-be-huge-task-following-devastating-earthquake) .................................... 26
Şekil 3.3: 400 Yataklı Erzurum Eğitim Araştırma Hastanesi: “Kurşun Çekirdekli Kauçuk
Yastık (kaynak: Uluslarası sağlıkta performans konferansı-Sağlık Bakanlığı İnşaat
Onarım Dairesi Başkanlığı Sunumu ” Güvenli hastanelerde Tasarım: Türkiye
Uygulamaları”) ............................................................................................................ 28
Tablo 3.1:Türkiye'de 2010 yılı mevcut hastaneler ve 2010 sonrası yapılması planlanan
hastane sayıları............................................................................................................. 29
Tablo 3.2:Toplam kamu bina sayısı ve depreme karşı güçlendirme çalışması yapılan bina
sayıları.......................................................................................................................... 30
Şekil 3.4:Tıbbi cihazlarda YOTA uygulamaları Laboratuvardaki bir mikroskopun
sabitlenmesi (kaynak: B.Ü. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü
Hastaneler için Depreme hazırlık kılavuzu) ................................................................ 31
Şekil 3.5:Küvöz ve balanma şekilleri (kaynak: B.Ü. Kandilli Rasathanesi ve Deprem
Araştırma Enstitüsü Hastaneler için Depreme hazırlık kılavuzu) ............................... 32
Şekil 3.6:Eczane ve Laboratuarda YOTA uygulaması(kaynak: B.Ü. Kandilli Rasathanesi
ve Deprem Araştırma Enstitüsü- Hastaneler için Depreme hazırlık kılavuzu) ........... 32
Şekil 3.7:YOTA uygulamaları Ameliyat mikroskopunun sabitlenme çalıĢması. Bu tür
cihazların tekerleklerinin kilitli olmasına dikkat edilmelidir.( kaynak: B.Ü. Kandilli
Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü- Hastaneler için Depreme hazırlık
kılavuzu) ...................................................................................................................... 33
Şekil 3.8: Yangın anında, yangına dayanımlı ve duman geçirimsiz bir ara bölme inmesini
sağlayarak yangının bir noktadan diğerine geçişini önleyen bir sistemdir.(kaynak:
Uluslarası sağlıkta performans konferansı-Sağlık Bakanlığı İnşaat Onarım Dairesi
Başkanlığı Sunumu ” Güvenli hastanelerde Tasarım: Türkiye Uygulamaları”-İzmit
Kadın Doğum Hastanesi) ............................................................................................. 39
Şekil 3.9: (Soldaki) Döşeme, kat ve kablo geçişlerinde duman ve alev geçirmezlik için
kullanılan malzeme (Sağdaki) Yangına Dayanımlı ve Duman Geçirimsiz Tesisat Şaft
Kapağı (kaynak: Uluslarası sağlıkta performans konferansı-Sağlık Bakanlığı İnşaat
Onarım Dairesi Başkanlığı Sunumu ” Güvenli hastanelerde Tasarım: Türkiye
Uygulamaları”-İzmit Kadın Doğum Hastanesi) .......................................................... 40
Şekil 3.10: Sprinkler sistem Koru Kimyevi Tozlu (KKT) yangın söndürücüler-Eskişehir
Zübeyde Hanım Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Mer. (kaynak: http:// eskisehirkamu
hastanelerbirligi.wordpress.com/2014/02/07/eeskisehir-devlet-hastanesi-cati-vearsivlerine-sprinkler-sistem-yangin-son-takildi/) ........................................................ 41
Şekil 3.0.11: İzolasyon Transformatörü ve İzolasyon İzleme (kaynak: Uluslarası sağlıkta
performans konferansı-Sağlık Bakanlığı İnşaat Onarım Dairesi Başkanlığı Sunumu ”
Güvenli hastanelerde Tasarım: Türkiye Uygulamaları”-İzmit Kadın Doğum
Hastanesi) .................................................................................................................... 44
Şekil 3.12: Yangın ihbar sistemi vasıtasıyla, herhangi bir yangın anında sistem uyarılır ve
fotoğrafta görülen ışık yanarak kapılar açılır ve yangın kaçışına uygun hale getirilir.
(kaynak: Uluslarası sağlıkta performans konferansı-Sağlık Bakanlığı İnşaat Onarım
Dairesi Başkanlığı Sunumu ” Güvenli hastanelerde Tasarım: Türkiye Uygulamaları”)
..................................................................................................................................... 45
vi
Şekil 3.13: Justus-Liebig Üniversitesinde MEDICLEAN® Merkezi Havalandırma sistemi
(kaynak: Weiss Klimatechnik GmbH Geräte- und Anlagenbau- Perfect Hygiene AirConditioning Solutions for all Hospital Departments ) ............................................... 47
Tablo 3.3: . Hastane içinde özel havalandırma gereken bölümler ....................................... 48
Tablo 3.4:Ameliyathane havalandırması ile ilgili parametreler .......................................... 48
Şekil 3.14: Açık kalp ameliyetı yapılırken oda havanın dağılımı (kaynak: Essam E. Khalil
“Air-Conditioning Systems’ Developments In Hospitals: Comfort, Air Quality, And
Energy Utilizatıon) ...................................................................................................... 50
Şekil 3.15: Açık kalp ameliyetı yapılırken odada sıcaklık dağılımı ((kaynak: Essam E.
Khalil “Air-Conditioning Systems’ Developments In Hospitals: Comfort, Air Quality,
And Energy Utilizatıon) .............................................................................................. 51
Şekil 3.16: Hastane lobisi uygun aydınlatma değerleri 300 lüks renk görünümü 4000 K
Renk Seçimi + 80 Ra olmalıdır.(kaynak: A Guide To Energy Efficient And Cost
Effective Lighting in hospitals-Sustainable Energy Autority in Ireland) .................... 53
Şekil 3.17:Hastane koridorlarında aydınlatma değerleri 150/200 lüks renk görünümü 4000
K renk seçimi +58 Ra olmalıdır. (kaynak: A Guide To Energy Efficient And Cost
Effective Lighting in hospitals-Sustainable Energy Autority in Ireland) .................... 53
Şekil 3.18: Hastane muayene alanlarında aydınlatma değerleri 300 lüks (muayenede 1000
lüks) renk görünümü 4000 K renk seçimi +80 Ra olmalıdır. (kaynak: A Guide To
Energy Efficient And Cost Effective Lighting in hospitals-Sustainable Energy
Autority in Ireland) ...................................................................................................... 55
Şekil 3.19: Syracuse, NewYork ’ta St. Joseph's Hospital Health Center’da yüksek ses için
hayata geçirilmiş bir sistem. Ses düzeyi rahatsız edici düzeye ulaşırsa ilk önce sarı
daha sonra kırmızı yanıp ortamda bulunanların gürültüyü azaltması belirtiliyor.(
kaynak:blog.syracuse.com).......................................................................................... 57
Şekil 3.20:Trafik araçlarının titreşim etkilerinden korunmak için binalara yeraltı bariyer
sistemi (kaynak: http://www.nrc-cnrc.gc.ca/ctu-sc/ctu_sc_n39) ................................. 58
Şekil 3.21: Nem ve hava sıcaklığı diagramının insana sağlığına göre bölümüş kısımları .. 64
Tablo 3.5: Kimyasal Yöntemler; Sağlık alanında sık kullanılan antimikrobik bileşik........ 66
Tablo 3.6:Yüksek düzey dezenfeksiyon için kullanılan bileşikler ...................................... 67
Şekil 3.22:Birçok patojen inert yüzeylerde uzut süreler hayatta kalabilir. Dezenfekte işlemi
bundan dolayı çok önemlidir.(kaynak: Occupational health and safety risks in the
healthcare sector Guide to prevention and good practice-European comission) ......... 68
Şekil 3.23:Hastane çalışanlarının biyolojik faktörlere uygun giyinmeleri gerekir.(kaynak:
Occupational health and safety risks in the healthcare sector Guide to prevention and
good practice-European comission) ............................................................................ 69
Şekil 3.24: İğne toplamak için özel üzetilmiş toplama kapları (kaynak:
http://www.walmart.com/ip/Sharps-Collector-1.4Qt-Red-1-CS/12518970)............... 71
Şekil 3.25: Kullanılmış iğnelerin uzaklaştırılması ile ilgili iki uygulama (kaynak:
Occupational health and safety risks in the healthcare sector Guide to prevention and
good practice-European comission) ............................................................................ 72
Şekil 3.26: Kemoterapi ajanlarıyla kirlemiş atıkların sıcak paketleme cihazıyla güvenli
birşekilde giderilmesi (sol üst) Aynı atıkların hazırlanma aşamasında kulanılan bir
sistem (sağ üst) kullanıımış kemoterapi infüzyonlarının nakledilmesi için bir
konteynır (sol alt) (kaynak: Occupational health and safety risks in the healthcare
sector Guide to prevention and good practice-European comission) .......................... 73
Şekil 3.26: Sağlık çalışanlarının çalışma zamanı içinde karşılaştıkları iş kazaları.............. 80
Tablo 3.7: Dünya genelinde alınan yıllık ortalama kişisel dozlar(kaynak:
http://www.taek.gov.tr/bilgi/bilgi_maddeler/dunya_doz.html) ................................... 86
vii
Tablo 3.8: Tanısal Radyoloji bazı X-Işını tetkikleri nedeni alınan etkin doz değerleri
(UNSCEAR 2000 Report) ........................................................................................... 86
Tablo 3.9: Hastalık Kategorisine göre hedef hacim için ortalama tedavi dozları ............... 87
Şekil 3.27: Hastaların kaldırılmasında ergonomik riskler göz önünde bulundurulmalıdır(sol
üst).Hastalar için elektrikli ayarlanabilir yataklar(sağ üst). Hastaların kullanımına
uygun faklı tipte tekerlekli sandalyeler(altta). (kaynak: Occupational health and safety
risks in the healthcare sector Guide to prevention and good practice-European
comission) .................................................................................................................... 89
Şekil 3.28:Hastne ortamına uygun ayakkabı kullanımı (kaynak: Occupational health and
safety risks in the healthcare sector Guide to prevention and good practice-European
comission) .................................................................................................................... 90
Şekil 3.29:Hastaların kullanımıza uygun lavabolar (kaynak: Occupational health and safety
risks in the healthcare sector Guide to prevention and good practice-European
comission) .................................................................................................................... 90
Şekil 3.30:Hastaların kaldırılıp indirilmesinde ergonomik riskler göz önünde tutulup ona
uygun donanım kullanılmalıdır. (kaynak: Occupational health and safety risks in the
healthcare sector Guide to prevention and good practice-European comission) ......... 91
Şekil 3.31:Masa, sandalye ve mikroskop kullanıcının ihtiyacına göre ayarlanabilmelidir.
(kaynak: Occupational health and safety risks in the healthcare sector Guide to
prevention and good practice-European comission).................................................... 91
Şekil 3.32: Hastane çalışanlarının kullanımına uygun yükseklite ve ergonomik çalışma
alanları (kaynak: Occupational health and safety risks in the healthcare sector Guide
to prevention and good practice-European comission) ............................................... 92
Tablo 4.1: Matris Yöntemi Ortaya Çıkma İhtimali için Değerlendirme Basamakları ........ 96
Tablo 4.2:Matris yöntemine göre derecelendirme ............................................................... 97
Tablo 4.3:Matris yöntemine göre Şiddet ve Derecelendirme .............................................. 97
Tablo 4.4: Matris Yöntemine göre Eylemler ....................................................................... 98
Tablo 4.1: Hastanenin bir bölümünde Risk analiz yöntemi olarak FMEA’nın kullanılması
[21]............................................................................................................................. 105
viii
BÖLÜM 1. İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ
İş sağlığı genel olarak çalışma hayatı ve sağlık arasındaki ilişkileri inceleyen bir bilimdir. İş
ve sağlık arasındaki ilişkilerin incelenmesinde kullanılan yaklaşımlar birbirini tamamlayan
iki ana grup halinde ele alınabilir. Konu insan sağlığı ile ilgili olduğu için çalışanların
sağlığının korunması, hastalanan ve kazaya uğrayanların iyileştirilmesi gibi uygulamalar iş
sağlığının tıbbi boyutu olan iş hekimliğini (occupational medicine) oluşturur. Çalışanların
sağlığını belirleyen faktörler arasında işyerinde bulunan çeşitli madde ve etkenler çok
önemlidir. Bu maddelerin varlığının saptanması, düzeylerinin ölçülmesi ve gerektiğinde
kontrol altına alınması şeklinde daha çok teknik konuları kapsayan uygulamalar da iş hijyeni
(occupational hygiene) olarak adlandırılır. İş sağlığı (occupational health) ise hem tıbbi
hem de teknik uygulamalara işaret eden daha genel bir terim olup iki tür uygulamayı da
kapsar.[1]
İş sağlığı çalışmalarında iş ile sağlık arasındaki ilişkiler incelenirken asıl ilgi, işin
sağlık üzerindeki etkileri konusudur. Bu etki de çoğu kez algılandığı gibi, olumsuz bir
etkidir ve iş sağlığı çalışmalarının amacı, çalışanları bu olumsuz etkilerden korumaktır.
Bununla birlikte iş ve sağlık arasındaki ilişkilerin iki yönlü olduğu bilinmektedir. Bu
ilişkinin bir yönünde iş, çalışanın sağlığı üzerinde etki yaparken, diğer yönde çalışanın
sağlığının da iş üzerinde etkileri söz konusudur. İşin sağlık üzerindeki etkileri genellikle
olumsuz bir etkilenme şeklinde olmakla birlikte, bazı durumlarda iş, çalışma, insanın
sağlığı üzerinde olumlu etki de yapabilir. İşyerindeki tehlikelerin etkili bir şekilde kontrol
edilmiş olduğu ve çalışma koşullarının olumlu olduğu bir ortamda çalışmak ve birşeyler
üretmek kişinin sağlığı üzerinde hem fiziksel, hem de ruhsal ve sosyal yönden olumlu etki
yapar. İş ve sağlık arasındaki ilişkilerin diğer boyutu olan sağlığın iş üzerindeki etkileri
ise basit olarak sağlıklı bir kişinin daha verimli çalışacağı şeklinde düşünülebilir. Ancak
çalışanın sağlığının iş üzerindeki etkileri farklı yönlerden ele alınabilir. [1]
İş ve sağlık arasındaki ilişkilerin iki yönlü bir ilişki olduğu ve işin sağlık üzerindeki
etkilerinin bazı durumlarda olumlu bir etki olabileceği bilinmekle birlikte, iş sağlığı
uğraşılarının asıl ilgisi işin sağlık üzerindeki olumsuz etkilerinin incelenmesi ve çalışanların
bu olumsuz etkilerden korunmasıdır.[1]
1
1.1. İŞ SAĞLIĞI YÖNETİM SİSTEMİ
Çoğu AB ülkesinde, kural koyan türde İSG mevzuat ve yönetmeliklerinden, gereklilik
sürecine bir geçiş gerçekleşmiştir. Bu süreç 1980’lerde başlamıştır. Mevzuatta, kural koyucu
olmaktan ziyade “kendi kendini yönetme” modeline geçilmiştir. Kendi kendini yönetme
hususuna daha fazla vurgu yapılarak işverenlerin İSG’nin korunması konusunda sorumluluk
alması zorunlu kılınmış, ancak bu sorumluluğu nasıl yüklenecekleri konusunda daha az
talimat verilmiştir. Kendi kendini yönetme gerekliliğine bir cevap olarak, birbirinden
farklısistematik İSG yönetim sistemi modelleri geliştirilmiştir.[2]
Bu gelişmelerin akabinde, bazıAB ülkelerinde yeni İSG düzenlemeleri ortaya konmuş; bu
çerçevede İSG yönetim sistemlerinin benimsenmesi zorunluluk haline getirilmiş ve
kolaylaştırılmıştır. Özetleyecek olursak; İSG yönetim sistemlerine sistematik bir yaklaşım
getirme konusundaki zorunluluklarının yanı sıra, konuyla ilgili çok sayıda yönetim sistemi,
standart, rehber ve sertifikasyon bulunmaktadır.[2]
OHSAS 18001 Yönetim Sistemi Planı, işyerindeki değişik ve karmaşık iş faaliyetleri
nedeniyle, işçi sağlığı ve iş güvenliği (İSG) risklerinin sürekli ve değişken olduğu, ve bu
risklere karşı alınacak önlemlerin sürekli izlenmesi gerekliliği ve hatta yeni ihtiyaçlar ortaya
çıktıkca bu OHSAS Yönetim Sistemleri Programı'nın da geliştirilmesi gerekliliği gözönüne
alınarak hazırlanmalıdır. [2]
OHSAS Yönetim Sistemleri Programı genel yönetim sisteminin bir parçasıdır ve
hazırlanmasında, ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi ile ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi
planlarıyla birlikte uygulanabilir olmasına özen gösterilmelidir. [2]
1.1.1 İŞÇİ SAĞLIĞI ve İŞ GÜVENLİĞİ
OHSAS Yönetim Sistemleri Programı, işyerinde üretim ve hizmet güvenliğinden daha çok
İSG riklerinin ortadan kaldırılmasına yöneliktir. OHSAS Yönetim Sistemleri Programının
amacı, işyerindeki İSG risklerini sürekli kontrol altında tutarak, bu risklere karşı gerekli
önlemleri zamanında almaktır. Yasal mevzuatdaki İSG hükümlerinin uygulanma
zorunluluğu da OHSAS Yönetim Sistemleri Programı kapsamındadır.[3]
2
OHSAS Yönetim Sistemleri Programı ile hem işyerindeki sürekli veya geçici kendi
çalışanlarının ve hem de varsa taşeron şirket çalışanlarının, ayrıca işyeri sınırları içerisine
izinli ya da izinsiz girmesi mümkün olan diğer kişilerin yaşamlarına etki edebilecek İSG
risklerini ortadan kaldırmak veya en aza indirmek için bir İSG Yönetim Sistemi
oluşturulmalı, OHSAS Yönetim Sistemleri Programı uygulama içinde sürekli geliştirilerek
İSG yöntemlerine uyulduğundan emin olmak için uygulamalar yazılı olarak sürekli
izlenilmeli, gerektiğinde OHSAS 18001 Yönetim Sistemi'nin tescile yetkili kuruluşlar
tarafından belgelenmesi sağlanmalıdır. [3]
OHSAS Yönetim Sistemleri Programı uygulamaları, çalışma faaliyetlerinin türüne ve
çalışma şekillerinden doğacak risklerin karmaşıklığına göre değiştirilerek sürdürülebilmeli,
yazılı olarak izlenilerek ve kontrol altında bulundurularak, İSG performansının sürekli
geliştirilmesi amaç edinilmelidir. [3]
Her seviyede işyeri çalışanlarının ayrı ayrı kendi İSG yükümlülüklerini bilebilmeleri için
gerekli bütün eğitim programları düzenlenmelidir. Dileyen herkes OHSAS 18001 Yönetim
Sistemleri Programı'na ulaşabiliyor olmalıdır. [3]
1.1.2. PLANLAMA
İşyerinde hem işlerin ve hem de OHSAS 18001 Yönetim Sistemi uygulamalarının
yürütülmesi ve geliştirilmesi için gerekli bütün bina, tesis, araç, gereç ve malzemeler işveren
tarafından sağlanmalıdır. [3]
İşyerine sadece, taşeron işçileri de dâhil olmak üzere, yapacakları işe uygun mesleki
yeterliliğe haiz işçilerin alınmasına ve çalıştırılmasına izin verilmeli ve iş sırasında mesleki
yeterlilikleri izlenmelidir. Örnek olarak ehliyetsiz iş makinası kullanma, parlayıcı-patlayıcı
malzeme kullanma yada elektrik işi yapma gibi başlı başına kaza nedeni olabilecek
durumlara asla izin verilmemelidir. [3]
İşyerinde yeterli uzman ve personel ile tesis ve malzemelere sahip bir İşyeri Hekimliği birimi
oluşturularak, taşeron işçileri dâhil olmak üzere işe başlayacak işçilerin sağlık durumlarının
yapacakları işlere elverişli olup olmadığı hekim raporu ile belirlenmelidir. İşe başlamadan
önce bütün işçilere ilk yardım eğitimi verilmeli, sağlık muayenesi ve ilk yardım eğitimini
3
tamamlamamış işçiler işe başlatılmamalıdır. Yaralanma ve hastalanmalarda yerinde ilk
müdahale yapabilmek ve gerekirse yaralı ve hastayı sağlık kurumlarına nakledebilmek için
işyerinde bir ambülans bulundurulmalıdır. [3]
İşyerinde yeterli uzman ve personel ile tesis ve malzemelere sahip İSG Mühendisliği birimi
oluşturularak, taşeron işçileri de dahil olmak üzere işe başlamadan önce bütün işçilere
gerekli kişisel koruyucu malzemeler verilmeli ve işçilere bunların kullanılması konusunda
eğitim
yapılmalıdır.
Kişisel
koruyucu
malzameleri
verilmemiş
ve
eğitimlerini
tamamlamamış işçiler işe başlatılmamalıdır. [3]
Rutin olan ya da olmayan işyerindeki tüm çalışmalarda, taşeron ve ziyaretçiler dahil iş
bölgesine girme olanağı olan bütün kişiler için, her hangi bir iş kazası yada meslek hastalığı
durumu ortaya çıkmadan önce,
- İşyerindeki bütün tehlikeli durumlar,
- Tehlikeli durumların ortaya çıkarabileceği riskler,
- Tehlikeli durumlara ve bunların risklerine karşı hemen alınabilecek önlemler,
- Tehlikeli durumlara ve bunların risklerine karşı önlem alınması finans ve yatırım gerektiren
durumlar,
- Bu önlemlerin zamanında alınıp alınmadığı
gibi durumlar İSG Mühendisliği birimi tarafından sürekli olarak tesbit edilerek, izlenilerek,
kontrol edilmelidir. Yapılan uygulamar kapsamlı ve yazılı olarak tanımlanarak
sınıflandırılmalıdır. [3]
İşyerinde, İş Yasası'ndaki tanıma uygun bir İSG Kurulu oluşturulmalıdır. Bu Kurul'da,
mevcut İSG tehlike ve risk kontrol uygulamaları belirli periyotlarla gözden geçirilerek, İSG
uygulamalarının işyeri olanak ve deneyimleri, teknoloji tercihleri, finans-işletme koşulları,
sürekli iyileştirme ilkesi ile uyumlu, etkin ve zamanında yürütülüp yürütülemediği ve bu
uygulamaların daha da geliştirilmesi için gerekli başka hususlar görüşülmeli ve önlemler
belirlenmelidir. İSG Kurulu'nda ayrıca,
- İSG uygulamalarının hedefleri,
- Hedeflere ulaşılması için yetki ve sorumluluk verilecek her düzeyde personel,
- Hedeflerin gerçekleşme süreleri,
- Değişen koşullara uyum için gerekli değişiklikler gibi hususlar da düzenli olarak gözden
geçirilmelidir. [3]
4
1.1.3. UYGULAMA
OHSAS Yönetim Sistemleri Programı'nda uygulama kolaylığı sağlamak için, bu uygulama
sürecinde etkin olabilecek her personelin işlevi, yetki ve sorumlulukları belirlenmelidir.
İSG konusunda en büyük sorumluluk İşverene aittir. İşveren, OHSAS Yönetim Sistemleri
Programı'nın uygulama, kontrol ve geliştirilmesi için insan kaynakları ve uzmanlık
becerileri, teknoloji ve finans kaynakları sağlamalı, ayrıca üst düzey bir yöneticiye;
- OHSAS Yönetim Sistemleri Programı göre uygulamaları yürürlüğe koymak, uygulamak
ve sürekliliğini izlemek
- İSG uygulamaları performans raporlarını incelenmesi için İşverene sunmak,
- OHSAS Yönetim Sistemi'nin geliştirilmesine üst düzeyde destek vermek amaçları ile özel
yetki vererek, OHSAS Yönetim Sistemleri Programı'nın işyerinin bütün yönetim
kademelerinde gereğince uygulandığını izlemelidir.
OHSAS Yönetim Sistemleri Programı'na işyerindeki bütün çalışanların bilinçli katılımını
sağlamak için, bölümündeki risklerin yoğunluk durumu, sorumluluk ve yeteneklerine göre,
bütün personele
- İSG uygulamalarının koşullarına uyumun önemi,
- Kendi işlerindeki gerçek ve potansiyel riskler ve sonuçlar,
- Kişisel performanlarını geliştirmenin yararları,
- Acil durumlarda görev ve sorumlulukları
- İSG uygulamalarına uymamanın potansiyel sonuçları
gibi konularda eğitim yada uygulama yaptırılmalıdır.
İSG uygulamalarına bütün çalışanların katılımını sağlamak için, her birimde tehlikenin
niteliği, yeri ve tehlikeye uğraması muhtemel ekipleri tanımlayan Tehlike Bildirim Formları
bulundurulmalı, her çalışan bu formu doldurup en yakın amirine ya da İSG görevlisine
iletebilmelidir. Ayrıca OHSAS Yönetim Sistemleri Programı uygulamalarında bütün
çalışanların önerileri dikkate alınmalıdır. [3]
Tehlikenin, riskin yerine ve alınması gerekli önlemlerin niteliğine göre, işyerinin çeşitli
yerlerine yeterli sayı ve nitelikte uyarı levhaları konulmalıdır.
İşyerindeki bilgiler, hem yazılı dökümanlarla ve hem de bilgisayar ortamında saklanarak
bilgi birikimi sağlanılmalıdır. Etkenlik ve verimlilik yönünden döküman sayısı en az
seviyede tutulmaya çalışılmalı ve,
5
- Veri veya döküman yerinin kolayca bulunabilir olması,
- Yetkili personel tarafından periyodik olarak düzenlenmesi,
- Döküman ve verilerin güncel hali ile bulundurulması,
- Güncelliğini yitirmiş döküman ve kayıtların kaldırılarak yanlışlıkla kullanılmasının
önlenmesi,
- Arşivlenerek döküman ve verilerin kolayca tanımlanması hususları sağlanmalıdır.
İşyerinde satın alınan ya da kullanılan İSG riski taşıyan maddeler, cihazlar ve hizmetler
tesbit edilerek, bunlara ait işlem ve koşulları belirlemek için taşeron ve tedarikçilerle
haberleşilmelidir.
İşyerinin işletim, donanım, makineler, çalıştırma talimatları ve iş organizasyonu, işyeri
dizaynı gibi süreçlerin tanım ve sıralamasını yapılırken İSG risklerinin kaynağında
yokedilmesine özen gösterilmelidir.
Acil durumlar ve kazaların olma potansiyelleri belirlenerek, bunlarla ilgili sakatlık ya da
hastalık olaylarını önlemek veya hafifletmek için önlemler alınmalı, kaza veya olay olduktan
sonra ilk yardım ve tedavi için harekete geçme planları yapılmalı, uygulanmalı ve pratik
aralıklarla test edilmelidir. [3]
1.1.4. KONTROL ve GELİŞTİRME
İSG uygulamalarının gelişme performansları düzenli izlenilmeli ve ölçülmesi için işyerinin
ihtiyaçlarına ve İSG amaçlarına uygun yöntemler geliştirilmelidir. İlk olarak, kaza ve sağlık
bozukluklarının oluşmaması için İSG gereklerine uygunluk çalışmalarının performansları
ölçülerek, kaza ve sağlık bozuklukları sonrası tarihsel delilleri incelemek için ayrıca olay
sonrası ölçümler yapılmalıdır. [3]
İzleme sonucunda önleyici ve düzeltici uygulamalara hız verebilmek için izleme ve ölçüm
sonuçlarının kayıt ve verileri tutulmalıdır. Performans ölçümü ve izlenmesi için gerektiğinde
cihaz da kullanılmalıdır.
Kaza, olay yada uygunsuzluklar meydana gelmişse,
- Bunları araştırmak ve gereğini yapmak,
- Bunların sonuçlarının olumsuz sonuçlarını hafifletmek,
6
- Düzeltici ve önleyici faaliyetleri başlatıp sonuçlandırmak ve bu faaliyetlerin etkinliğinden
emin olmak için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Gerçek ve potansiyel uygunsuz
davranışların nedenlerini ortadan kaldırmak için yapılacak düzeltici ve önleyici çalışmaları
uygulamadan önce, risk değerlendirmesi yapılmalı, bu çalışmalar sorunların büyüklüğü ile
orantılı ve karşılaşılan İSG riski ile ölçülebilir olmalıdır. Düzeltici ve önleyici çalışmalar,
bazı döküman ve verilerin güncelleştirilmesini gerektiriyorsa, bu değişiklikler yapılmalıdır.
İSG kayıt ve verilerinin tanımı, bakımı, kullanımı, incelenmesi ve denetimi belirli prosedür
içinde yapılmalı, kayıt ve veriler okunaklı, kolayca tanınabilir, izlenebilir, kolay
ulaşılabilinir, bozulma ve kaybolmaya karşı korumalı şekilde arşivlenmelidir. [3]
OHSAS 18001 Yönetim Sistemi, İSG düzenlemelerinin uygunluğu, uygulamaların
gereğince yapıldığı, işyerinin ihtiyaçlarına ve amaçlarına etkinlikle cevap verdiği
konularında, gözden geçirilen aktiviteden doğrudan sorumlu olmayan özerk kişilerce
denetlenmeli, daha önceki denetim sonuçları da incelenmeli ve son denetimin sonuçları
işverene bildirilmelidir. [3]
1.1.5. SİSTEMİN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ
İşveren, gerekli bilgi ve belgeleri edinerek ve kendi belirleyeceği periyotlarla OHSAS 18001
Yönetim Sistemini uygunluk, yeterlik ve etkenliğin sürekliliği yönünden gözden geçirmeli
ve bu inceleme de belgelendirilmelidir. Bu incelemede, özerk denetim sonuçları, değişen
durumlar ve sürekli gelişime yönelik görüşler dikkate alınarak, İSG uygulamalarındaki olası
politika, amaç ve diğer değişikliklere değinilmelidir. [3]
1.2. 6331 SAYILI KANUN
1.2.1. GENEL DEĞERLENDİRME
30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6331 Sayılı “İş Sağlığı ve Güvenliği
Kanunu” ile iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı tek bir kanun çatısı altında birleştirilmiş ve bu
kapsamda işverenlere ilave bazı yükümlülükler getirilmiştir.[4]
Yeni düzenlemeyle iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili hususlar daha kapsamlı şekilde ayrı bir
yasal çerçeveye kavuşturulmuş ve işverenlere ilave bazı yükümlülükler getirilmiştir.
Önümüzdeki yıllarda iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak yayımlanacak yönetmeliklerin
7
dikkatlice izlenmesi gerekmekte olup, aşağıda 6331 sayılı Kanun kapsamında yapılan bazı
düzenlemelere ana başlıklar itibariyle kısaca yer verilmiştir. [4]
1.2.2. YENİ KANUN KAPSAMINDA YAPILAN YENİLİK VE
DEĞİŞİKLİKLER
6331 sayılı Kanunun kapsamı “Kapsam ve İstisnalar” başlığı altında Kanunun 2’nci
maddesinde aşağıdaki şekilde tanımlanmış olup, eskisine göre oldukça genişletilmiştir. “Bu
kanun, kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile
işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet
konularına bakılmaksızın uygulanır”
Anlaşılacağı üzere, Kanun’un getirdiği yükümlülük ve sorumluluklardan muafiyet sağlamak
için tayin edilmiş bir asgari işçi sayısı yoktur. Öte yandan ev hizmetlerinde çalışanlar, her
hangi bir personel çalıştırmayıp kendi nam ve hesabına mal veya hizmet üretimi yapanlar ile
genel olarak askeri ve istihbarat birimleri Kanun kapsamına dahil edilmemiştir. [4]
İşverenlere Getirilen İlave Yükümlülükler:
Mevcut İş Kanunu ve yönetmeliklere ek olarak İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile
-
İş sağlığı ve güvenliği konusunda her türlü tedbirin alınması,
- Risk değerlemesi yapılması veya yaptırılması,
- Çalışanlara görev verilirken iş sağlığı ve güvenliğinin göz önünde bulundurulması,
- İş sağlığı ve güvenliği konusunda çalışanların bilgilendirilmesi ve eğitilmesi hususlarında
işverenlerin mevcut sorumlulukları artırılmış ve ilave yükümlülükler getirilmiştir. Kanunun
4’ncü maddesinin (2). bendinde açıkça belirtildiği gibi işyeri dışındaki uzman kişi ve
kuruluşlardan hizmet alınması işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmamaktadır. [4]
İşverenlerin Risk Değerlendirmesi Yapma veya Yaptırma Yükümlülüğü:
Kanuna göre işveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden risklerin değerlendirilmesini yapmak
veya yaptırmakla yükümlüdür. Bu noktada, risklerden etkilenecek çalışanların durumu,
kullanılacak iş ekipmanlarının belirlenmesi, işyerinin tertip ve düzeni gibi hususlar işverence
dikkate alınmalıdır. İşveren bu konuda gerekli kontrol, ölçüm, inceleme ve araştırmaların
yapılmasını sağlar. [4]
8
Ayrıca çok tehlikeli sınıfta yer alan maden, metal ve yapı işleri ile tehlikeli kimyasallarla
çalışan işlerin yapıldığı veya büyük endüstriyel kazaların olabileceği işyerlerinde, risk
değerlendirmesi yapılmamış olması durumunda iş durdurulabilecektir (Madde 25 (1)).
İşyeri Hekimi ve İş Güvenliği Uzmanı Çalıştırma Yükümlülüğü:
Mevcut İş Kanununda işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalıştırma yükümlülüğü ile ilgili
olarak;
- Elli işçi çalıştırma şartı ve
- İş güvenliği uzmanı için işin sanayiden sayılan işlerden olması şartı 6331 sayılı Kanun ile
ortadan kaldırılmıştır.
Kanunun 6’ncı maddesi ile her işverenin iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık
personeli görevlendirmek durumunda olduğu belirtmiştir. Bu kişiler iş yerinde istihdam
edilebileceği gibi, ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet satın almak suretiyle de
temin edilebilecektir.
Ayrıca Kanunun 7’nci maddesi ile de on işçiden az işçinin çalıştırıldığı işyerlerine Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca destek sağlanabileceğini belirtilmektedir. [4]
Tehlike Sınıfının Belirlenmesi:
İşyerleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından kısa vadeli sigorta kolları prim
oranları da dikkate alınmak suretiyle “az tehlikeli”, “tehlikeli” ve “çok tehlikeli” olarak
sınıflandırılacak,
söz
konusu
sınıflandırma
yayımlanacak
bir
Tebliğle
belirlenecektir (Madde 9). [4]
İşyeri için belirlenmiş olan tehlike sınıfı, aynı zamanda çalıştırılacak iş güvenliği uzmanının
yetki belgesi ve Kanunun ilgili maddelerinin yürürlüğe girişi açısından da etkili olacaktır.
“Çok tehlikeli” sınıfta yer alan işyerleri (A) sınıfı, “Tehlikeli” sınıfta yer alan işyerleri en az
(B) sınıfı, “Az Tehlikeli” sınıfta yer alan işyerleri ise en az (C) sınıfı iş güvenliği uzmanlığı
belgesine sahip kişileri çalıştıracaktır. [4]
Ancak bu konuda Kanunun Geçici 4’ncü maddesinde geçiş hükümlerine yer verilmiş olup
bu kapsamda;
“çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde (A) sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı
görevlendirme yükümlülüğü, bu işyerlerinde Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
dört yıl süreyle (B) sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı görevlendirilmesi; tehlikeli
sınıfta yer alan işyerlerinde ise (B) sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı görevlendirme
yükümlülüğü, bu işyerlerinde Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle (C)
9
sınıfı belgeye sahip iş güvenliği uzmanı görevlendirilmesi kaydıyla yerine getirilmiş
sayılır” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
İş Kazası ve Meslek Hastalıklarının Bildirimi:
İşveren bütün iş kazalarının ve meslek hastalıklarının kaydını tutmak ve bu konularda rapor
düzenlemek zorundadır.
İşveren bildirimleri Sosyal Güvenlik Kurumu'na yapacaktır. Kanunun 14’ncü maddesinde
belirtilen bu yükümlülüğün uygulanmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı'nın görüşünü almak sureti ile bir yönetmelik çıkaracaktır.
Sağlık Gözetimi ve Çalışanların Sağlık Muayenesi:
İşverenler;
- İşe girişlerde,
- İş değişikliklerinde,
- İş kazası, meslek hastalığı, sağlık gibi sebeplerle işten uzaklaşmalarından sonra işe
dönüşlerinde çalışanın talep etmesi halinde,
- İşyerinin tehlike sınıfına göre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca belirlenen
aralıklarda çalışanlarının sağlık muayenelerini yaptırmak zorundadır.
Tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerinde çalışacaklar, yapacakları işe uygun
olduklarını belirten sağlık raporu olmadan işe başlatılamaz (Madde 15/(2)).
Çalışanlar için daha önce alınmış olan periyodik sağlık raporları, bu raporların süresi
bitinceye kadar geçerli olacaktır (Geç.Madde 3).
Çalışan Temsilcisi:
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun getirdiği en önemli yeniliklerden biri,
işyerlerinde “Çalışan Temsilcisi” seçilmesi veya seçimle belirlenemediği takdirde işveren
tarafından atanmasıdır.
Bir işyerinde kaç çalışan temsilcisinin görevlendirileceği, kanunun 20’nci maddesinde
belirlenmiş olup şöyledir;
-
2 – 50 çalışanı bulunan işyerlerinde bir,
-
51 – 100 çalışanı bulunan işyerlerinde iki,
-
101 – 500 çalışanı bulunan işyerlerinde üç,
-
501 – 1000 çalışanı bulunan işyerlerinde dört,
-
1001 – 2000 çalışanı bulunan işyerlerinde beş,
10
-
2001 ve üzerinde çalışanı bulunan işyerlerinde altı
çalışan temsilcisi belirlenmek zorundadır. Temsilci sayısının birden fazla olması halinde,
temsilciler arasından yapılacak seçimle bir “Baş Temsilci” belirlenecektir. Çalışan
temsilcileri, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğini tehdit eden tehlikelerin kaynağının bertaraf
edilmesini veya tehlikenin bertaraf edilmesi işin özelliği gereği mümkün değil ise riskin
azaltılmasını, işverene öneride bulunma yoluyla isteme ve gerekli tedbirlerin alınmasını
talep etme hakkına sahiptirler. [4]
İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu:
4857 sayılı İş Kanunu 80’nci maddesi ile sanayiden sayılan, en az elli işçi çalıştıran ve altı
aydan fazla sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu kurulmasını
öngörmekteydi.
6331 sayılı Kanun’un 22’nci maddesi ile, sanayiden sayılan ibaresine yer vermemek
suretiyle, elli ve daha fazla çalışanın bulunduğu ve altı aydan fazla süren sürekli işlerin
yapıldığı, özel veya kamu sektöründe faaliyet gösteren her işyerinde İş Sağlığı ve Güvenliği
Kurulu oluşturulması zorunluluğunu hükme bağlamıştır.
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunduğu haller ile ilgili düzenlemeler de yine Kanun'un
22’nci maddesinde yer almaktadır. [4]
İdari Para Cezaları:
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hükümlerine aykırı hareketlerin müeyyidesi idari para
cezaları şeklinde Kanunun 26’ncı maddesinde düzenlenmiştir.
Söz konusu Kanun ile idari para cezalarının kapsamı genişletilmiş, ceza miktarlarında ise
artış yapılmıştır. İdari para cezalarıyla ilgili detaylı bir tablo duyuru ekine konulmuştur.
Güvenlik Raporu veya Büyük Kaza Önleme Politikası Belgesi:
İşletmeye başlanmadan önce, büyük endüstriyel kaza oluşabilecek işyerleri için, işyerlerinin
büyüklüğüne göre büyük kaza önleme politika belgesi veya güvenlik raporu işveren
tarafından hazırlanır.
Güvenlik raporu hazırlamak zorunda olan işverenler, ancak hazırladıkları raporlar Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca içerik ve yeterlilik olarak incelenmesinden sonra
işyerlerini açabilirler (Madde 30).
11
Kanunla İlgili İkincil Mevzuat Düzenlemeleri:
Yukarıda bazı başlıklar itibariyle değinilen 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun
işleyişiyle ilgili;
- İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının nitelikleri,
- Çalışma temsilcisi,
-Tehlike derecesinin hangi esaslara göre belirleneceği,
- Güvenlik raporunda yer alması gereken esaslar ile diğer pek çok husus hakkında
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliklerle detaylı şekilde
düzenlemeler yapılacaktır. Dolayısıyla mükellefler tarafından söz konusu ikincil mevzuat
düzenlemelerin dikkatlice takip edilmesi ve bu yönetmelikler doğrultusunda işlem yapılması
önem arz etmektedir. [4]
12
BÖLÜM 2. SAĞLIK SEKTÖRÜNDE İŞ SAĞLIĞI VE
GÜVENLİĞİ
Dünya genelinde yaklaşık yirmi yıldan beri genelde sağlık sektörü, özelde hastaneler
piyasacı sağlık politikaları nedeniyle aktif ve pasif özelleştirmelerle karşı karşıya
kalmaktadır (Ostry ve Spiegel, 2004). Kamu hizmetlerin özelleştirilmesinin çalışma
yaşamına, bir çalışma ortamı olan hastaneye, hastane sağlık çalışanlarına ve hastalara
doğrudan olumsuz etkileri bulunmaktadır. Örneğin, tüm hizmetler paralı hale gelmekte ve
hastane mülkiyetine sahip olan özel sektör, hastaneyi öncelikle “kar getirici” bir yatırım alanı
olarak görmektedir (Holden, 2005,Øvretveit, 2003). Böyle olunca, hastaneler daha çok
anakentlerde yoğunlaşmakta ve sağlık çalışanları birinci basamak sağlık kurumları yerine
büyük oranda hastanelerde çalışmaktadır (ILO, 1999). Örneğin, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)
(2006) dünya nüfusunun %55’inin kentlerde yaşarken, hekimlerin %75’inin, hemşirelerin
ise %60’ının kentlerde çalıştığını belirtmektedir. ABD’deki toplam işgücünün %4’ünü
hastane sağlık çalışanları oluşturmakta, Avrupa ülkelerinde her iki hekim ve hemşireden
birisi, Türkiye’de ise yaklaşık %70’i hastanede çalışmaktadır (OSHA, 1999; WHO, 2001a).
Bunların yanında, son yıllarda hastaneler işleyiş, çalışma koşulları ve çalışma ilişkileri
açısından da büyük farklılıklar göstermektedir (Ostry ve Spiegel, 2004). Örneğin,
hizmetlerin başarısı maliyet analizleri ile değerlendirilmektedir. Gerçekte bu analizler az
sayıda sağlık insan gücüyle çok iş yapılabilmesinin ve kurumun karını en üst düzeye
çıkarabilmesinin bir aracı olarak kabul edilmektedir (Bach, 2000).[5]
Yirmi yıldan beri zorunlu ve fazla çalışma arttığı için sağlık çalışanları zamanın büyük bir
bölümünü hastanede çalışarak geçirmektedir (Øvretveit, 2003). Hemşirelerin zorunlu fazla
çalışma süresi haftada 4-20 saat arasında değişmektedir ve Almanya’da hastane sağlık
çalışanlarıfazla çalışarak, ek 20.000 çalışanın yapacağıişi yüklenmiştir (ICN, 2006; Ullrich,
2000). Sağlık çalışanları tüm sağlık kurumlarında düşük ücretlerle ve bireysel sözleşmelerle
geçici kadroda istihdam edilmekte, temel gereksinimlerini karşılamak için iki ya da üç
yarısüreli işte çalışmak zorunda kalmakta, çalışan sayısının yetersizliğine bağlıağır iş yükü
altına bulunmakta, düzensiz ya da uygunsuz çalışma koşullarıiçinde yer almakta, “vasıfsız”
olarak kabul edilen sağlık çalışanlarıise emek piyasasına girememektedir (ILO, 2002; Ostry
ve Spiegel, 2004). Örneğin, Avrupa Birliği ülkelerinde bireysel sözleşmelerle hastanede
13
çalışan sağlık çalışanı oranı %30-60 arasında değişmektedir. İngiltere’de hastaneler dahil
hemşirelerin %70’i sözleşmeli çalışıp, %38’inin sözleşmesi yıllık olarak yapılmaktadır.
Yine aynı ülkede hastanede çalışan on sağlık çalışanından dördünün, günde iki saatten fazla
emeğinin karşılığıödenmeyen işler yaptığısaptanmıştır (ILO, 1999). Avrupa ülkelerinde
hastanede çalışan hemşirelerin şift süresi 12 saati geçmektedir (Ullrich, 2000). Ayrıca kamu
hastanelerinde temizlik, yiyecek-içecek, çamaşır vb. hizmetlerin taşeron şirketlere
devredilmesi nedeniyle, hastanelere sürekli yeni işgücü katılmakta ve şirketler ucuz olduğu
için eğitimi ve niteliği düşük işgücünü tercih etmekte, buda hastane sağlık çalışanları
açısından ayrı bir stres kaynağı olarak kabul edilmektedir (Holden, 2005). [5]
Hastanelerde hasta yatış süresinin uzun olarak görülmesi ve bu durumun özel hastane
sahipleri ve sosyal güvenlik kurumları için ek bir maliyet oluşturduğu gerekçesiyle hasta
girişi, yatışve çıkışın hızlanması ile sağlık çalışanlarısürekli, ani, yeni ve beklenmedik
durumlarla karşılaşmaktadır (Holden, 2005; Øvretveit, 2003). Bunların yanında, hastanelere
yeni ilaçların, tıbbi malzemelerin, teknolojilerin, uzmanlık alanlarının, klinik uygulamaların,
iştanımları ve yönetim biçimlerinin (insan kaynakları, toplam kalite yönetimi) dahil olması,
özelleştirmenin diğer sonuçlarıile birlikte sağlık çalışanlarını olumsuz yönde etkilemektedir
(Bach, 2000; ILO, 1999; ILO, 2002; Øvretveit, 2003; Rogers, Hwang, Scott ve ark., 2004).
Ek olarak, ABD’deki Mesleki Sağlık ve Güvenlik Birliği (OSHA) ve Ulusal Mesleki Sağlık
ve Güvenlik Enstitüsü (NIOSH), hastanelerin çalışanlarının sağlığını korumak için değil,
daha çok hastayı korumak için oluşturulduğundan, bunun çalışanlar açısından ayrıca bir
tehdit oluşturduğunu belirtmiştir (NIOSH, 1998; www.medlav.unimo.it). [5]
Hastanelerdeki tüm bu değişiklikler, dünyada olduğu gibi Türkiye dahil tüm gelişmekte olan
ülkelerin hastane sağlık çalışanlarıiçin de söz konusudur (Yassi, Wickström ve Palacios,
2004). Sağlık çalışanlarının sağlığını etkileyen tehlike ve riskler; biyolojik, fiziksel,
ergonomik, kimyasal ve psikososyal olmak üzere gruplandırılmış olup, Özkan’ın belirttiğine
göre (2005) NIOSH, hastanelerde 29 tip fiziksel, 25 tip kimyasal, 24 tip biyolojik, 6 tip
ergonomik ve 10 tip psikososyal tehlike ve risk olduğunu bildirmiştir. Araştırmalar ve
bilimsel raporlar, özelleştirmelerin yukarıda ifade edilen etkilerinin hastanedeki diğer
değişimlerle birlikte mevcut/olası tehlike ve riskleri, sağlık çalışanlarının meslek
hastalıkları, işkazaları, işe bağlısağlık sorunlarını, sakatlık ve işgörmezlik durumlarını
arttırdığını, yenilerini oluşturduğunu ve çeşitliliğini çoğalttığını göstermektedir (Aiken,
Clarke ve Sloane, 2002; Bach, 2000; Holden, 2005; ILO, 1999; ILO, 2002; Ostry ve Spiegel,
14
2004; Øvretveit, 2003; Rogers, Hwang, Scott ve ark., 2004). Sağlık ve güvenlik önlemleri
alınmadığı takdirde, bu sağlık sorunlarının mesleki hataları daha riskli boyuta taşıdığı
belirtilmektedir (Aiken, Clarke ve Sloane, 2002). Özellikle hastanelerde bireysel
sözleşmeler ve geçici kadrolarda çalışanların sağlık sorunlarını bildirdiği takdirde işsiz
kalmaktan korkması nedeniyle durumun daha da tehlikeli boyutlara ulaştığı ifade
edilmektedir (Ostry ve Spiegel, 2004). [5]
Hepatit B hastalığı, tüberküloz, bel ağrısı, varis, iş stresi, kas-iskelet sistemi yaralanmaları,
şiddet ve kötü muamele ve kecici-batıcı-delici cisim yaralanmaları hastane sağlık
çalışanlarının en sıklıkla karşılaştığı sağlık sorunları olduğu ve son yirmi yıldır bu sorunların
ciddi boyutlara ulaştığı belirtilmektedir (Aiken, Clarke, Sloane, 2002; Özkan, 2005; Yassi,
Wickström ve Palacios, 2004). Örneğin, sağlık çalışanlarında hepatit B hastalığı sıklığı
Dünyada %15-30 iken, Türkiye’de yapılan çalışmalarda hepatit B taşıyıcılığı %3.5-16.2
arasında değişmektedir (Kıran, 2003). Dünyada sağlık çalışanlarında lateks alerjisi sıklığı
%7-10, latekse duyarlılık sıklığı %7-10 iken (Stone, 2000), ülkemizde Kıran’ın
yaptığıçalışmada (2003) %11.6, Özkan’ın çalışmasında (2005) %13.6 olarak bulunmuştur.
Aiken ve arkadaşları (2002) hastanedeki mevcut tehlike ve risklerin önlenememesi
nedeniyle, C.Ü.Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 2006, 10 (3) 45 hemşirelerin %88’inin bel
yaralanmasıve işstresinin sağlıklarını etkilediği, Ülkemizde yapılan çalışmalarda ise hastane
sağlık çalışanlarının yarısının bel ağrısı sorunu yaşadığı saptanmıştır (Özkan, 2005).
Yeşildal’ın (2005) belirttiğine göre 2001-2002 yıllarında İngiltere’de şiddet sıklığı %46,
ABD’de hastane sağlık çalışanlarında ölümcül olmayan şiddete maruz kalma oranıon binde
8.3, Türkiye’de hastanede yapılan çalışmalarda ise yaklaşık olarak %60 bulunmuştur.
ABD’de Bulaşıcı Hastalıklar Kontrol Merkezi (CDC) sağlık çalışanlarındaki tüberküloz
sıklığını %13 olarak belirlemiştir (CDC, 2002). Sağlık çalışanlarının maruz kaldığı bu sağlık
sorunları, sadece kendileri için değil aynı zamanda aileleri, çalışma arkadaşları ve hizmet
verdiği hastaları için de önemli kabul edildiğinden (ICN, 2006), hastane sağlık çalışanlarının
sağlık hizmeti almasının zorunluluk olduğu belirtilmektedir (Kelafant, 1999; NIOSH, 1998;
OSHA, 1993; OSHA, 1999). [5]
Hastane Sağlık Çalışanlarına Yönelik İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Hizmetleri İşçi sağlığı ve
işgüvenliği uygulamaları iki yüz yıldan beridir ülkelere ve sektörlere göre farklılık
göstermekle birlikte, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 1950’li yıllarda, her çalışanın sağlık
hizmeti alması gerektiğini, sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmasının bir insanlık hakkı
15
olduğunu ve bu hakkın yaşama hakkısınırları içerinde bulunduğunu ve her ülkenin buna
uyması gerektiğini belirtmiştir (Fişek ve Piyal 1988). Çünkü sağlıklı ve güvenli bir ortamda
çalışmak; çalışanın yaşamdan beklenen süresini uzatması, işten kaynaklı korunulabilir sağlık
sorunlarını önlemesi, mevcut hastalıkların yükünü azaltması, çalışanın çalışma etkinliğini
arttırması, ekonomik bağımsızlığını ve işe devamlılığını sağlaması, çalışma yaşamının
niteliğini arttırması gibi pek çok yarara sahiptir. Bunun yanında, sağlıklı ve güvenli bir
ortamda çalışmak sadece çalışanın sağlığının sürdürülmesi ve yaşam kalitesini yükseltilmesi
ile sınırlı kalmayıp, aynı zamanda çalışanın sosyal yaşamından hizmet sunduğu alana kadar
iyilik halinin devamınıda sağlamaktadır (WHO, 2001b). [5]
Sağlık sektöründeki yapısal değişikliklerle birlikte ILO 1970’li yılların başlarında OSHA,
NIOSH, Amerikan Hastane Birliği ve sağlık sendikaları ile birlikte her çalışanın olduğu
kadar sağlık çalışanlarının da “sağlıklı olma hakkı” ve “sağlıklıve güvenli hastane ortamında
çalışma hakkı” bulunduğunu ve bunu sağlamanın bir yolunun da hastanelerde ilgili birimin
kurulması gerektiği şeklinde belirtmiştir (Kelafant, 1999; NIOSH, 1998; OSHA, 1993;
OSHA, 1999; www.medlav.unimo.it). Bu gelişmeden sonra ILO 1985 yılında her bir ülkede
sağlık çalışanlarına yönelik işçi sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin kurulması ve geliştirilmesi
ile ilgili önemli bir karar almıştır. Uluslararası Mesleki Sağlık Komisyonu (International
Occupational Health Commission) 1990 yılında, sağlık çalışanlarının sağlığının işçi
sağlığıyaklaşımı ile ele alınmasıve bunun için hastanelerde ilgili birimin kurulmasıgerektiği
önerisinde bulunmuştur (Kıran, 2003). ABD’deki Sağlık Kurumları Akreditasyon
Komisyonu 1990’lı yılların başında hastanelerde sağlık ve güvenlik komitesinin bulunması
koşulunu getirmiştir (OSHA, 1999). [5]
Bu gelişmelerle birlikte özelleştirmeler sonucunda sağlık sektöründeki olumsuzlukların
görece önüne geçilmesi amacıyla NIOSH, sağlık sendikalarıile birlikte 1974 yılında hastane
sağlık ve güvenlik programı geliştirmiş ve ulusal sağlık sistemine bağlı ilgili birim ilk kez
ABD, İspanya ve Almanya’da (1974), daha sonra İngiltere (1975) ve Finlandiya’da (1978)
kurulmuştur (NIOSH, 1998; Soyer, 1993). [5]
Hastanede sağlık çalışanlarına yönelik sağlık ve güvenlik hizmetlerini yerine getiren birim
“Hastane Sağlık ve Güvenlik Komitesi”, “Sağlık ve Güvenlik Komitesi”, Güvenlik
Komitesi” “Hastane İşçi Sağlığıve İş Güvenliği Birimi” “Mesleki Sağlık Birimi” vb. farklı
isimlerle kullanılmaktadır (OSHA, 1993; OSHA, 1999; NIOSH, 1998) Bu makalede birim
16
ismi, OSHA ve NIOSH’nin de tercih ettiği gibi “Hastane Sağlık ve Özkan, Emiroğlu 46
Güvenlik Komitesi” olarak kullanılmıştır (OSHA, 1993; NIOSH, 1998). NIOSH ve OSHA
“Hastane Sağlık ve Güvenlik Komitesi”ni, öncelikli olarak sağlık çalışanlarının sağlığını
geliştiren, koruyan, hastalıklarını önleyen ve ayaktan tedavi edici sağlık hizmetlerini yerine
getiren birinci basamak sağlık hizmeti olarak tanımlanmıştır. [5]
Hizmetin temel amacı sağlık çalışanlarının sağlığı ve güvenliğinin geliştirilmesi, olumsuz
sağlık sonuçlarının önlenmesidir. Başka bir ifadeyle çalışma ortamı, üretim süreci ve çalışma
ilişkileri sonucunda oluşan ve sağlığa zarar veren fiziksel, kimyasal, biyolojik, psikolojik,
ergonomik tehlike ve risklerin, meslek hastalıkları ve işkazalarının bulunmadığı sağlıklı ve
güvenli hastane ortamının sağlanmasıdır (NIOSH, 1998). NIOSH ve OSHA, hastanedeki
sağlık çalışanlarının ikinci ya da üçüncü basamak sağlık hizmetine gereksinim duyduğunda,
hastane sağlık ve güvenlik komitesinin bilgisi ve sevki doğrultusunda, çalışanın çalıştığı
hastaneden sağlık hizmeti alabileceğini önermiştir (NIOSH, 1998; OSHA, 1993). Komitenin
sağlık ve güvenlik hizmetleri, tüm işçi sağlığında olduğu gibi, sağlık çalışanları, hastane
ortamı ile üretim süreci ve diğer hizmetler olmak üzere üç temel alanda yürütülmektedir. Bu
hizmetler sırasıyla şu şekildedir:
A- Sağlık çalışanlarına yönelik hizmetler:
1- Sağlığı geliştirme programlarının yapılması
2- Sağlık çalışanlarının tanımlanmış tehlike ve riskler konusunda bilgilendirilmesi
3- Sağlık ve güvenlik konuları ile ilgili sağlık eğitimi verilmesi (maruziyeti önleme ya da
azaltma, acil durumlara hazırlık, kişisel koruyucuların kullanılması, doğru ağırlık kaldırma
teknikleri, elektrik güvenliği, kaza ve yaralanmaların bildirilmesi vb.)
4- Sağlık danışmanlığın verilmesi
5- Çalışanların sağlık ve güvenlik standartlarına uyumunun izlenmesi
6- İşe giriş muayenelerinin yapılması(örneğin, görme testleri, 35 yaşve üzere çalışanlara
yılda bir elektrokardiyografi vb.)
7- Periyodik muayenelerin yapılması
8- Kemoproflaksi
9- Bağışıklama (örneğin, hepatit-B aşısı)
10- Sağlık çalışanlarının kişisel koruyucuları kullanmasının sağlanması
11- Sağlık çalışanlarının yeterli ve dengeli beslenmesinin sağlanması
12- Meslek hastalıkları, işkazaları ve işe bağlı sağlık sorunlarının önlenmesi
13- Yaralanan ve hastalanan sağlık çalışanlarının bakım ve tedavisinin yapılması
17
14- Bulaşıcı hastalıklara yönelik surveyansların yapılması
15- Gıda işi ile uğraşan çalışanların portör muayenelerinin yapılması
16- Rehabilitasyon (işe tekrar dönüşdeğerlendirmeleri)
17- Kayıtlardan, sağlık taramalarından ve araştırma sonuçlarından sağlık çalışanlarının,
yönetimin, işverenin ve sendikaların bilgilendirilmesi
18- Sağlık çalışanlarının sağlığıile ilgili tutulan kayıtların (meslek hastalıkları, işkazalarıvb.)
sağlık çalışanlarının görebileceği yerlere asılması
B- Hastane ortamına ve üretim sürecine yönelik hizmetler
1- Yeni inşa edilecek ya da onarımı yapılacak hastane inşaatında komitenin yer alması
2- Çalışma ortamının ve her bir farklı meslek grubunun üretim sürecinin tanımlanması
3- Her bir farklı meslek grubunun iş akış şemalarının çıkarılması, iş akışı değiştikçe bu
şemaların güncelleştirilmesi
4- Çalışma ortamına ve üretim sürecine yönelik sağlık, güvenlik tehlike ve risklerin
belirlenmesi ve düzenli olarak izlenmesi
5- İş tehlikeleri için izin verilen maruziyet düzeyinin araştırılması
6- Maruziyet ile ilgili olan işlemlerin ve durumların tanımlanması maruziyet boyutunun
belirlenmesi ve maruziyet sonrası değerlendirmelerin yapılması
7- Çalışma ortamına ve üretim sürecine bağlı tehlikeli uygulamaların kontrol edilmesi ve
denetlenmesi (örneğin, iğne kapaklarının tekrar kapatılmasının ve ağız pipetlerin
kullanımının yasaklanması)
8- Tehlike ve risklere karşıalınan önlemlerin etkinliğinin izlenmesi
C- Diğer hizmetler
1-
Hastane sağlık ve güvenlik politikalarının, prosedürlerinin ve protokollerinin
oluşturulması
2- Sağlık ve güvenlik kayıt sisteminin oluşturulması C.Ü.Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi
2006, 10 (3) 47
3- Araştırmaların (işkazaları, meslek hastalıkları, evrensel önlemlere uyum vb.) yürütülmesi
4- Hastanenin diğer bölümleriyle koordinasyonun sağlanması
5- Yasal ve etik durumlara uyulması(izlemler ve araştırmalar yapılmadan önce sağlık
çalışanlarının yazılı ve sözel olarak bilgilendirilmesi ve onaylarının alınması)
6-
Acil durumlara hazırlık planlarının oluşturulması ve sağlık çalışanlarının belirli
aralıklarla acil durumlara yönelik tatbikatlar yapması
18
7-
Programın incelenmesi ve değerlendirilmesi (sağlık ve güvenlik programını
değerlendirme ve yeniden inceleme verileri, çalışma ortamı ve iş analizlerinden, tehlikeyi
önleme ve kontrol analizlerinden, eğitim ve kayıtlardan elde edilmelidir)
8- Hastane yönetimi ve ilgili sendikaların komitenin tüm hizmetlerini desteklemesinin
sağlanmasıdır (Burgaz, 2004; Kelafant, 1999; Mayberry, Folulis ve Streert, 1986; NIOSH,
1998; OSHA, 1993; OSHA, 1999).
Türkiye’de ise hastane sağlık çalışanlarına yönelik ilk olarak 1999-2001 yılları arasında Türk
Diş Hekimleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği, Türk Hemşireler Derneği, Türk Tabipleri
Birliği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği vb. toplam 15 sağlık meslek örgütü ve sendikanın
desteği ile Sağlık Çalışanlarının Sağlığı Ulusal Kongrelerinde bu komitenin işlevleri ile ilgili
tartışmalar yürütülmüştür. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Genel Kurulu’nda (2000) ise
öncelikle hastaneler olmak üzere, tüm sağlık kurumlarında sağlık çalışanlarının birinci
basamak sağlık hizmeti alabilmesi, sendikal mesleki örgütlenmenin sağlanmasıiçin böyle bir
komitenin kurulmasıgerektiği kararıalınmıştır. Komite hazırlığıiçin kamu hastanelerinde
pilot çalışmalara başlanmışolmasına rağmen çeşitli nedenlerle uygulama devam edememiştir
(Özkan, 2001). Bugün ülkemizdeki kamu hastanelerinde sağlık ve güvenlik komitesi
bulunmamaktadır. Enfeksiyon komiteleri ise hastane sağlık ve güvenlik komitesinin
işlevlerine göre oldukça dar kapsamlı hizmetleri içermektedir (NIOSH, 1998; OSHA, 1993;
OSHA, 1999). [5]
Hastane Sağlık ve Güvenlik Komitesinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Hemşiresinin
Görevleri İşçi sağlığı ve işgüvenliği hizmetleri; hekim, hemşire, psikolog, fizyoterapist, iş
hijyenisti, mühendis, mimar, tasarımcı gibi geniş bir ekip hizmetlerinden oluşmaktadır.
Amerikan Mesleki Sağlık Hemşire Birliği (The American Association of Occupational
Health Nurse -AAOHN-) işçi sağlığıve işgüvenliği hemşiresini: “çalışanların sağlığının
geliştirilmesi, korunması, iyileştirilmesi yanında sağlıklıve güvenli çalışma ortamının
gerçekleşmesinde bağımsız hemşirelik tanıları doğrultusunda karar verebilen sağlık
personeli” olarak tanımlamıştır (Emiroğlu, 2002). Temel işlevi çalışanların sağlığını
geliştirmek, hastalıklarıve iş kazalarını önlemektir. Bu düzeydeki hemşire, sanayi
sektöründe olduğu kadar okul, hastane vb. çalışanların bulunduğu her türlü kurumda görev
almaktadır. [5]
19
İşçi sağlığı ve güvenliği hemşiresinin hizmetlerinin etkinliği konusunda yapılan araştırmalar,
bu uygulamanın işçilerin sağlık risklerini, işe devamsızlıklarını ve morbidite hızlarını
azalttığını, kişisel koruyucuların kullanımını arttırdığını, uzun vadede bakım harcamalarını
düşürdüğünü göstererek hemşirelik hizmetinin öneminin altı çizilmiştir (Beşer, 2003;
Emiroğlu, 2002; Güler, 1997; Rogers, 2000). Ayrıca ILO, 1977 yılında işve çalışma
koşullarının geliştirilmesinde hemşirelerin aktif olarak görev almasıgerektiğini, 1995 yılında
ise işçi sağlığıve işgüvenliği hizmetlerinde çalışacak hemşirenin konu ile ilgili özel bir
eğitim alması gerektiğini önermiştir (Emiroğlu, 2002). [5]
DSÖ ise işçi sağlığı hemşiresinin ekipte en kolay ulaşılabilen ve ilk başvurulan çalışan
olması nedeniyle hemşireyi ekibin önemli bir sağlık çalışanı olarak kabul etmektedir (WHO,
2001b). [5]
İşçi sağlığıve işgüvenliği hemşireliğindeki bu gelişmeler beraberinde hastane ve sağlık ve
güvenlik komitesinde görev alan hemşirenin de daha önemli hale gelmesini sağlamıştır
(OSHA, 1993; Rogers, 2000; Rogers, 2001). OSHA ve NIOSH, hastane sağlık ve güvenlik
komitesi ekibinin temel çalışanı olarak işçi sağlığı ve iş güvenliği hekimi, hemşiresi,
işhijyenisti, enfeksiyon uzmanı, güvenlik mühendisi ve ergonomisti kabul etmektedir.
Gerekli olduğu durumlarda psikolog, mimar, kimya mühendisi gibi çalışanların da ekibe
dahil olabileceği belirtilmektedir. OSHA, ülkelere göre farklılık göstermekle birlikte, 750
sağlık çalışanı olan hastanede bir, her bir ek 1000-5000 çalışana ayrıca bir işçi sağlığı ve iş
güvenliği hemşiresi olması gerektiği önermektedir (OSHA, 1993; OSHA, 1999). [5]
OSHA ve NIOSH, daha önceden belirtildiği gibi, komitenin sağlık ve güvenlik ile ilgili tüm
hizmetlerinde işçi sağlığı hemşiresinin görevi olduğunu belirtmektedir (NIOSH, 1998;
OSHA, 1993). Bu durum, diğer sektörlerde olduğu gibi, hastane sağlık ve güvenlik
komitesindeki hemşirenin görevlerinin hekimin ya da diğer ekip üyelerinin görevleri ile
çakışıyor gibi algılanmasına yol açabilir (Emiroğlu, 2000). Oysa bu hizmetler hemşirenin
bağımsız olarak yapacağı fonksiyonların yanında ekip ile birlikte yürüteceği -bağımlıfonksiyonlardan da oluşmaktadır. Örneğin, hemşirenin iş hijyenisti ya da güvenlik uzmanın
görev analizi işlerine katkıda bulunması ve sağlık çalışanlarının maruz kaldığı risklerin
ölçümlerine katılması, hekimin önerdiği tedaviyi yerine getirmesi bağımlıya da ekip ile
birlikte yürüttüğü hizmetlerdir. Çalışma ortamının ilk değerlendirilmesinin yapılması,
kayıtların tutulması, meslek hastalığıya da iş kazası geçiren sağlık çalışanlarının bakımı,
20
sağlık çalışanlarının kişisel koruyucu kullanılıp kullanmadığı ya da doğru kullanıp
kullanılmadığının izlenmesi, hemşirelerin ve gerektiğinde diğer sağlık çalışanlarının iş akış
şemalarının çıkarılması işçi sağlığıve işgüvenliği hemşiresinin bağımsız fonksiyonlarıdır.
Bu nitelikteki hemşire hangi fonksiyonu olursa olsun veri toplar, hemşirelik tanısı koyar,
hemşirelik bakımını yapar ve bakımının etkinliğini değerlendirir (Emiroğlu, 2000).Bu
kapsamda hastane komitesinde yer alan işçi sağlığı ve işgüvenliği hemşiresinin başlıca
görevleri şu şekildedir:
1. Çalışma ortamı ile üretim sürecinden kaynaklı tehlike ve risklerin belirlenmesi: Çalışma
ortamıve üretim sürecinden kaynaklı tehlike ve risklerin belirlenmesi sağlığı geliştirmede,
meslek hastalıkları ve işkazalarını önlemede ilk yapılacak müdahaleler olarak kabul
edilmekte,
işçi
sağlığı
ve
işgüvenliği
hemşiresi
de
mevcut/olası
durumların
gözlemlenmesinde en uygun kişi olarak görülmektedir. Özellikle işhijyenistinin
bulunmadığı durumlarda çalışma ortamıişçi sağlığıve iş güvenliği hemşiresi tarafından
değerlendirilmektedir (Rogers 2001; Stone, 2000; WHO, 2001b).
Çalışma ortamının ve üretim sürecinin değerlendirilmesinde kullanılan tekniklerden birisi
gezerek kontrol etme (walk-through survey) tekniğidir. Üç aşamadan oluşan bu teknik,
çalışma
ortamının
değerlendirilmesinin
yanında,
çalışanların
uygulamalarının
gözlemlenmesini, sağlık ve güvenlik programlarına uyumu ve yürütülen programın
etkinliğinin belirlenmesini sağlamaktadır (NIOSH, 1998; Rogers, 2000).
İşçi sağlığı ve iş güvenliği hemşiresi birinci aşamada, hastanenin mevcut tehlike ve risklerini
ilk kez belirleyecek ise gezerek kontrol etme tekniğini kullanarak, OSHA, NIOSH’nin
hastaneler için belirlediği standartlara dayalıolarak çalışma ortamından ve işsüresinden
kaynaklı fiziksel, kimyasal, biyolojik ve ergonomik tehlike ve risklere yönelik kontrol
listeleri hazırlar (Kelafant, 1999; NIOSH, 1998; OSHA, 1993; Özkan, 2005; Stone, 2000;
www.medlav.unimo.it).
Bu listede bulunması gereken bazı sorular şu şekildedir:
Hastanede kullanılan kimyasallar listelenip her sağlık çalışanın görebileceği şekilde
asılmışmı? Birbirine ters kimyasal maddeler ayrıyerde muhafaza ediliyor mu? Kimyasalların
doğru kullanımına ilişkin yazılı prosedürler var mı? Hastanelerde priz kapak delikleri kapalı
mı? Uzatma kabloları sadece geçici durumlarda kullanılıyor mu? Elektrikli araç-gerecin
21
üzerinde uyarı yazıları mevcut mu? Kesici-delici-batıcıcisimlerin biriktirildiği kutu OSHA
standartlarına uygun mu? Kemoterapi ilaçlarıstandartlara uygun bir kabinde hazırlanıyor
mu? Sağlık çalışanlarının oturduğu sandalyeler ergonomi kurallarına uyuyor mu? Hemşire
bunun gibi tüm soruları hastaneyi bir kez gezerek yanıtlar ve yanıtını kontrol listesine
işaretler. Aynı zamanda hemşire, özellikle mevcut ve olası psikolojik tehlike ve riskler (stres,
tükenme, uykusuzluk vb.) ile mevcut ve olası psikolojik sağlık sorunlarını belirlemek için
de çalışanlar ve yöneticiler ile yüz yüze görüşerek ya da gözlem yaparak veri toplar. İkinci
aşamada hemşire, belirli aralıklarla ve düzenli olarak gezerek kontrol etme tekniğini
kullanarak, hastanedeki üretim sürecini, çalışma ortamıile ilgili olası durumlarıve
değişimleri inceler, verileri ve kontrol listelerini günceller. Bu zaman aralığı, hastanenin
çalışan sayısına, çalışma ortamının tehlike ve risklerinin boyutuna, kullanılan teknolojilere
vb. faktörlere göre değişmektedir. [5]
Hastaneye yeni bir teknoloji geldiğinde, çalışma ortamıdeğiştiğinde, yeni hastalık(lar) ve iş
kazaları ortaya çıktığında, üretim sürecinde değişiklik olduğunda ikinci aşamadaki periyodik
izleme bakmaksızın, kontrol etme tekniği ile durum değerlendirmesi yapılır (Kelafant, 1999;
NIOSH, 1998; OSHA, 1993; Özkan, 2005; www.medlav.unimo.it). Daha sonra hemşire,
buradan elde ettiği verilere dayalı olarak, komitedeki sağlık ekibi ile birlikte tehlike analizi
yapar. Analiz sonunda, işhijyenisti hemşirenin de katkısıyla tehlikenin riske dönüştüğü
durumları ve uygulamaları-maruziyet- belirler. Maruziyet izlemi, çalışma ortamındaki bir
maddenin maruziyet düzeylerini belirlemeye yönelik ölçüm ve gözlemlerle (örneğin; gürültü
ısı ve nemin ölçülmesi, anestezik gazların C.Ü.Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 2006, 10
(3) 49) [5]
Ortamdaki miktarının belirlenmesi vb.) çalışanlardan boğaz kültürü, idrar kültürü, kan
tetkikleri gibi örneklerin alınması şeklinde yapılmaktadır (NIOSH, 1998; Stone, 2000;
www.medlav.unimo.it.). Bu ölçümler sonunda örneğin, gürültü tehlikesi saptanmış ve sağlık
çalışanlarına henüz olumsuz bir etkisi olmamışsa, başta işçi sağlığı ve iş güvenliği hemşiresi
olmak üzere hastanede sessiz makinelerin kullanılması, gürültülü cihazların sese karşı izole
edilmiş odalara yerleştirilmesi, gürültülü araç-gerecin sesinin kısılması ve gürültüyü emen
bitkilerin (acre negundo, alnus incana, vb.) kullanılmasısağlanır. Periyodik olarak risk
grubundaki sağlık çalışanın uzman hekim tarafından muayene edilmesi bazıtanıişlemlerinin
yapılmasıda çalışma ortamının değerlendirilmesine katkıda bulunur (NIOSH, 1998; Özkan,
2005). [5]
22
2. Sağlık çalışanlarının sağlığının değerlendirilmesi:
Sağlık çalışanlarının işe giriş, periyodik ve işe geri dönüşmuayenelerinden oluşmakta olup,
üçü de birbirine tamamlamaktadır. Hastanede acil, yoğun bakım, ameliyathane vb.
birimlerde çalışanların izlemleri diğer sağlık çalışanlarına göre daha sıklıkla yapılmaktadır.
İşçi sağlığıve işgüvenliği hemşiresi, diğer sağlık çalışanlarının verilerinden yararlandığı gibi,
kendisi veri toplayıp, analiz ederek, ön sağlık değerlendirmesi yapar. Bu değerlendirmeler
hekime zaman kazandırdığı gibi muayeneye daha fazla zaman ayırmasını, risk gruplarının
belirlenmesini, hemşirenin önceliklerinin belirlenmesini ve daha iyi bakım vermesini sağlar
(Emiroğlu, 2002; OSHA, 1993; Stone, 2000). [5]
3. Sağlık eğitimi: Hemşire diğer ekip üyeleri ile birlikte öncelikle sağlığın geliştirilmesi
kapsamında stresle başetme, doğru beslenme, sigarayı bıraktırma, evrensel önlemlere uyum
gösterilmesi vb. sağlık eğitimi programlarını yürütür. Bunun yanında, hasta ve ağırlık taşıma
teknikleri, koruyucu bel egzersizleri, meslek hastalıklarıve iş kazlarından korunma, acil
durumlara hazırlık, kadın sağlık çalışanlarına meme muayenesinin öğretilmesi vb. konular
diğer sağlık eğitimi konulardır (Kelafant, 1999; NIOSH, 1998; Özkan, 2005;
www.medlav.unimo.it.). [5]
4. Danışmanlık hizmeti: Hemşire risk grubunda olan meslek hastalığı bulunan ve sakat olan
sağlık çalışanlarının uygun bir birimde çalıştırılması, işe uyum sağlaması, sağlık politikaları,
yasal düzenlemeler ve özlük haklarıile ilgili bilgilendirilmesi konularında danışmanlık
yapar. [5]
5. Hizmetlerin kayıt edilmesi: İşçi sağlığı ve işgüvenliği hemşiresi tüm sağlık ve güvenlik
hizmetlerinin planlanması ve değerlendirilmesinde bilimsel kanıt kabul edilen kayıtları
tutma ve saklama görevini yerine getirir (Emiroğlu, 2002; Rogers, 2000; WHO, 2001b).
Bunun için OSHA, sağlık çalışanlarının meslek hastalıkları, işkazaları, yaralanmaları, iş
günü kayıpları için geliştirilen formları standartlaştırmış; her ülkenin bu formlardan
yararlanabileceklerini ve yeni formlar geliştirebileceklerini belirtmiştir (OSHA, 1993).
Diğer sağlık kayıtları ise, sağlık çalışanlarının sağlık muayeneleri, aşı kartları, klinik test
sonuçlarıve tedavi sonuçlarıile ilgili kayıtlardır. Komite tüm bu kayıtları muhafaza ettiği gibi
ilgili bilgileri çalışanın kendisine de vermektedir (Kelafant, 1999). Ülkemizde Sağlık ve
Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nda her meslek örgütü temsilcilerinden ve uzman
kişilerden oluşan (Özkan, Emiroğlu 50) “Sağlık Çalışanlarının Sağlığı” Çalışma Komisyonu
23
da OSHA ve NIOSH standartlarından yararlanarak, sağlık karnesi ve sağlık çalışanlarının
meslek hastalığıve iş kazası bildirim formunu hazırlamıştır (Özkan, 2005). [5]
6. Araştırma yapmak: Hemşire komite ekibinin araştırmalarına katıldığı gibi, kendisi de
bilimsel araştırmalar yürütebilir. Bu araştırmalar işçi sağlığı ve işgüvenliği düzeyinin
belirlenmesinde önemli ölçüt olmakla birlikte, yürütülen hizmetlerin değerlendirmesine ve
hemşirenin daha nitelikli bakım sunmasına katkıda bulunmaktadır (Kelafant, 1999; NIOSH,
1998; Özkan, 2005; www.medlav.unimo.it.). [5]
Hemşire, tüm bu görev ve sorumluluklarını yönetici, koordinatör, danışman, sağlık
eğitimcisi ve araştırmacı rolleri ile yerine getirmektedir (Emiroğlu, 2000). Komitede görev
yapan hemşirenin yönetici rolü; komite bütçesinin planlanması, sağlık ve hemşirelik
kayıtlarının tutulmasıve saklanması, koordinatör rolü; komite ekibinin koordinasyonu,
sağlık çalışanlarına yönelik sağlık eğitimi, hastane yönetimi ile sağlık sendikasının ortak
yürüteceği işlerin planlanmasıve yürütülmesine önemli bir işleve sahiptir. Danışmanlık rolü
ise; hastane sağlık ve güvenlik uygulamalarının geliştirilmesi, politikalarının düzenlenmesi,
sağlık çalışanlarının bu politikalara uyum göstermesi, komite toplantılarının yapılması,
sağlık çalışanlarının sorunlarının çözülmesinde diğer kurumlarla işbirliği kurulması, sağlık
çalışanlarının sağlık eğitimi gereksinimlerinin saptanmasında anahtar bir rol oynamaktır
(WHO, 2001b). [5]
24
BÖLÜM 3. SAĞLIK SEKTÖRÜNDE TEHLİKE VE
RİSKLER
3.1.BİNA VE EKLENTİLERİ
3.1.1.DEPREM ÖNLEMLERİ
Yapısal hasar veya yıkım muhakkak ki bir hastaneyi devre dışı bırakma potansiyeline sahip
olmakla birlikte, deneyimler göstermiştir ki yapısal olmayan hasar da kurumun işlevini
devam ettirmesi karşısında ciddi bir tehdittir. Yapısal olmayan hasarlar bir hastanenin
tamamen hizmet dışı kalmasına neden olabilmektedir. Marmara Depremi'nde bu nedenle
hastaneler hizmet dışı kalmışlardır. Yapısal olmayan tehlikelerin azaltılması için
katlanılacak maliyet; pahalı tıbbi cihazların kaybı, tıbbi bakim kapasitesinin yitirilmesi ve
bunun yol açtığı gelir azalması ile karşılaştırıldığında düşük kalacaktır. Acil durumlara
hazırlıklı olan ve olmayan hastaneler arasında deprem sırasında ve sonrasında sağlık
hizmetlerinin sunumu yönünden önemli fark olacağı aşikârdır. Bu fark sadece şiddetli
depremlerde değil orta şiddetteki depremlerde de görülecektir.[6]
Sismik aktivitenin olduğu bir bölgede yaşamak ve çalışmak beraberinde risk getirir. Bu
nedenle, her sağlık kuruluşu hazırlıklı hale gelmek için ayıracağı zaman, insan ve para
kaynaklarını tespit ederek kendi fayda-zarar analizini yapmalıdır.
Şekil 3.1:1994'te ABD'de olan depremin hastaneye yaptığı zarar (kaynak:
http://www.flickr.com/photos/65359853@N00/4689713019/)
25
DEPREMLERİN GENEL ETKİLERİ
İleri derecede hasara yol açan şiddetli bir deprem, can ve mal kaybına, halkın ihtiyacını
karşılayan çok sayıda tesisin yıkılmasına (hizmet dışı kalmasına), merkezi ve yerel
kaynaklara dönük başa çıkılamayacak bir talebe ve ülke ekonomisi üzerinde uzun vadeli,
ciddi etkilere yol açan bir olaylar zinciridir. [6]
Depremler günün herhangi bir saatinde herhangi bir ön uyarı olmaksızın ortaya çıkarak
önemli kayıplara neden olabilir. Ülkemizde binlerce insanımızı öldüren, yaralayan, sakat
bırakan depremlerde yaşadıklarımızı ve potansiyel olarak riskin devam ettiğini hepimiz
bilmekteyiz. Depremin ilk saatlerinde/günlerinde deprem bölgesine geliş-gidişlerinin
kısıtlandığı, iletişim ve diğer alt yapılarda ciddi hasarın ortaya çıktığı bilinmektedir.
Depremler ve sonrasındaki artçı sarsıntılar ile yangın, toprak kayması, sıvılaşma, baraj
çökmeleri, su taşkınları ve tehlikeli maddelerin açığa çıkması ile yayılması gibi birçok tali
olay da ortaya çıkabilmektedir. Ülkemizde deprem sonrasındaki ilk müdahaleler yerel güçler
tarafından sağlanmaktadır. İlde valilikçe kriz merkezi oluşturulmakta ve ülke genelinde
depremin büyüklüğüne göre hükümet ve yardım kuruluşları harekete geçmektedir. [6]
Şekil 3.2: Güney Kalifornia'da 1994 yılında meydana gelen bir depremde kurulan sahra
hastanesi (kaynak: http://centerforhealthreporting.org/article/treating-inland-empiresinjured-will-be-huge-task-following-devastating-earthquake)
26
Özellikle merkezi kaynakların ilk 72 saat içerisinde deprem bölgesine ulaşması yetersiz
kalabilmektedir. Yerel güçlerin o bölgedeki çöken binalar, yol ve köprüler ile meşgul
olduğunu göz önüne getirdiğimizde hastanelerin ilk saatlerde/günlerde yerel ya da merkezi
kaynaklardan faydalanması pek olası değildir. Bu nedenle hastanelerin depreme hazırlıklı
olma çalışmaların (afet yönetimin) ilk günlerde kurumun kendisine yetebileceği şekilde
yapılması uygun olacaktır. Bu arada depremlerde hastanelerin sadece kendisi ile başa
çıkmak değil, aynı zamanda yoğun hasta akışı nedeniyle halka hizmeti de sürdürmek
zorunda oldukları unutulmamalıdır. Bu açıdan bakıldığında hastane hizmeti, deprem
sonrasında hem en erken dönemde, hem de tüm kapasitesiyle başlatılması istenen ve gereken
kamusal hizmettir. [6]
DEPREMLERİN HASTANELER ÜZERİNDE ETKİLERİ
Depremin yol açtığı ölüm ve yaralanmalar; çöken binalar, bina içerisindeki yapısal olmayan
hasarlar ile yangın ve tehlikeli maddelerin etrafa saçılması, elektrik çarpması gibi nedenlerle
oluşmaktadır. Depremin saati, ölü ve yaralı sayısını etkileyen önemli bir faktördür. Depreme
dayanıklı binalarda yaralanmalar genellikle bina içerisindeki eşyaların hareketlerine bağlı
oluşmaktadır. Bunların arasında pencere camları, dolap ve raflardaki malzemeler, avizeler,
sabitleştirilmemiş cihazlar sayılabilir. Bunlar ezilme, kesilme gibi hafif yaralanmalardan,
kemik kırıklarına hatta ölüme kadar uzanan çeşitli sağlık sorunlarına yol açmaktadırlar.
Yaralanma şekilleri büyük ölçüde depremin etkilediği bölgedeki binaların genel yapı
tiplerine bağlıdır. Hafif ahşap iskeletli evlerde yanıkların, buna karşın, yığma ve betonarme
yapılarda ezilmeye bağlı yaralanmaların sayısı daha fazla olacaktır. [6]
Marmara Depremi'nde iyi tasarlanmamış, eksik malzeme kullanılmış betonarme binalarda
önemli kayıplar verilmiştir. Binaların çökmesi vücudun herhangi bir
kısmında ciddi
kırıklara neden olabilmektedir. Uzun süre enkaz altında sıkışmış durumda kalanlarda
ezilmeye bağlı sağlık sorunları (Crush/Compartment sendromları) meydana gelebilmektedir.
Ayrıca, çöken binalarda sıkışan kişiler ortaya çıkan tozdan kaynaklanan solunum
problemleri de yaşayabilmektedirler. Geçmiş deneyimlerimizle deprem sonrası hastaneye
gelen/getirilen yaralıların çoğunun ayakta tedavi edildiği, sadece % 9 - 12'sinin yataklı
tedaviye ihtiyacının olduğunu biliyoruz. [6]
27
Şekil 3.3: 400 Yataklı Erzurum Eğitim Araştırma Hastanesi: “Kurşun Çekirdekli Kauçuk
Yastık (kaynak: Uluslarası sağlıkta performans konferansı-Sağlık Bakanlığı İnşaat Onarım
Dairesi Başkanlığı Sunumu ” Güvenli hastanelerde Tasarım: Türkiye Uygulamaları”)
İlk 24 saat içerisinde hafif ve ağır yaralılar hastaneye gelmekte veya getirilmekte, binalardan
kurtarılan kritik yaralılar ise daha çok ikinci 24 saatte getirilmeye başlanmaktadır. 72 saatten
sonra ise ya depremden kaynaklanan ya da depremin ağırlaştırdığı psikolojik sorunlara sahip
hastalar gelmeye ve bölgede toplum sağlığını tehdit eden sorunların etkileri ortaya çıkmaya
başlamaktadır. Buna su ve kanalizasyon sistemindeki hasar, iklim ve çevre koşulları, kronik
hastaların tedavilerinin aksaması gibi bir çok etken neden olmaktadır. [6]
Kamu sağlığı ile ilgili sorunların diğer bir nedeni de yardım amacıyla getirilen gıdaların
uygun şekilde hazırlanmamış olmasıdır. Hizmet veren sağlık personeli de afetten
etkilenerek, fiziksel ve psikolojik tedaviye gereksinim duyabilmektedir. Yoğun yerleşim bö
lgelerinde ortaya çıkacak
şiddetli depremlerde ağır yaralıların tıbbiyardım alamadan
hayatlarını kaybetme riskleri yüksektir. İletişim olanaklarının afette sınırlanması da buna
katkıda bulunmaktadır.Yapısal olmayan hasarı hafifletme çalışmaları personel, hasta ve
ziyaretçilerin, raf, masa, dolap v.b.den düşen malzemeler ile kitaplık, buzdolabı gibi ağır
nesnelerin hareketinden kaynaklanan yaralanmalarını engellemeye yönelik olmalıdır.
Binaların yıkılması, ezilmeye bağlı yaralanma, kırıklara ve sıkışmalara neden olabildiği gibi
aç ve susuz kalma, günlük ilaçlara ulaşamama gibi etkilere de yol açabilmektedir. [6]
28
Tablo 3.1:Türkiye'de 2010 yılı mevcut hastaneler ve 2010 sonrası yapılması planlanan
hastane sayıları
Ayrıca
asansörler, elektrik-su-kanalizasyon
sistemleri, telefonlar,
tıbbi
gazlar,
sterilizatörler, jeneratör ve laboratuar cihazları gibi kritik hizmet unsurları da işlev dışı
kalabilir. Arama, kurtarma ve enkaz temizleme için gerekli araç-gereçlere de
ulaşılamayabilir. Yine kapıların sıkışması ve merdivenlerin güvenli olmaması gibi
nedenlerle hasar görmemiş alanlara/bölümlere ulaşım kısıtlanabilir. Hastanenin kullanım
suyu şebekesinin kaybı, içme suyu ve temizlik gereksinimlerini olumsuz etkileyecektir. Su
ve elektrik sıkıntısı sterilizatörlerin kullanılmasını engeller. Yangın söndürme sistemi aynı
nedenle işlemez hale gelebilir. Sabitleştirilmemiş araç -gereçler sağa sola savrularak hem
yaralanmalara hem de işlev dışı kalarak sağlık hizmetinin sunumunda aksaklıklara neden
olurlar. Yapısal hasar ciddi ve gözle görülebilir olabileceği gibi hasar derecesi bu kadar
kolay anlaşılamayabilir. Yapısal olmayan hasarlar ise, yapısal hasar izlenimini verecek
şekilde ve ölçüde geniş olabilir, paniği artırabilir ve gereksiz tahliye kararına neden olabilir.
Hastanelerin deprem mağduru olmaları, depremde halkın hastanelere başvurması gerçeğini
değiştirmeyecektir. [6]
Hastanelerin depremlerde iki ana sorumluluğu vardır. Bunlar hastane personeli, hastalar ile
refakatçilerin afetten zarar görmesini önlemek ve afetten etkilenen mağdurlara tıbbi destek
sağlamaktır. Hastanelerin ilk 72 saatte ve hatta daha uzun süre kendi kendine yeterli olması
gerekecektir. Merkezi ve yerel kaynakların hastane ile ilişki kurmaları ve yardım
ulaştırmaları saatler, hatta günler alabilir. Geçmiş deneyimler göstermiştir ki, hastaneler afet
sonrası mahalli gönüllülerin istilasına uğramaktadır. Bazen gönüllüler verdikleri yardımdan
çok soruna neden olabilmektedirler. Yine deprem sonrası yerli ve yabancı medya
temsilcilerinin hastanelerdeki sayıları artacaktır. Bu süreç günlerce devam edebilir.
Hastaların yakınları da kuruma gelerek hastalarını görmek isteyeceklerdir. Bunun gibi
ziyaretçiler ve meraklılar da destek ve bakım sağlanan yerlerde toplanacak lardır. [6]
29
YAPISAL RİSKİN AZALTILMASI
Bir
depremde,
ölüm
ve
yaralanmaların
çoğu
binaların
yarattığı
tehlikelerden
kaynaklanmaktadır. İnşaat mühendislerinin, çağımızda gerçekleşen depremlerde binaların
nasıl bir performans gösterdiğine ilişkin bilgileri artmıştır. Bununla bağlantılı olarak
depreme dayanıklı binaların tasarlanması konusunda da ilerlemeler kaydedilmiş ve bunlar
mevzuata aktarılmıştır. Ülkemizde 1998 yılında çıkarılan Bina Yapı Yönetmeliği bu konuda
çağdaş birdüzenlemedir. [6]
Tablo 3.2:Toplam kamu bina sayısı ve depreme karşı güçlendirme çalışması yapılan bina
sayıları
Deprem sonrasında, binanın tamamen veya kısmen tahliyesi gerektiğine karar vermek için
hasar tespiti yapmak şarttır. Olası bir deprem ertesinde bina tahliye kararının verilmesi için
bir veya daha fazla inşaat mühendisi ile önceden yazılı anlaşmaya varmak gerekmektedir.
Bu sözleşmenin gönüllülük çerçevesinde olmasına ve ilgili mühendisin başka bir kurumla
anlaşmamış olmasına dikkat edilmelidir. Burada hastaneni n yer aldığı ilçe belediyesinin
veya yakın bölgede ikamet edenler tercih edilmelidir. İnşaat mühendisi, ilk incelemeleri
yürütebilecek şekilde eğitilmiş olmalıdır. Örneğin; yapısal olmayan hasarlarla, yapısal
hasarların birbiriyle karıştırılmaması için kon trol listeleri kullanılmalıdır. Ayrıca, deprem
öncesi hastane binasının projeleri ilgili mühendise sunulmalıdır. [6]
YAPISAL OLMAYAN TEHLİKELERİN AZALTILMASI
Yapısal Olmayan Tehlikelerin Azaltılması (YOTA) depremlerin, bina
içindeki araç-
gereçler, eşyalar, asansörler, iç sistemler, pencere camları, dekoratif mimari duvarlar ve
tavanlar gibi
yapısal olmayan elemanlar üzerindeki etkilerinden kaynaklanan güvenlik
tehditlerini ortadan kaldırmaktadır. Bu faaliyetler, depremde hasar görme riskine sahip olan
30
ya da olağan işleyiş yönünden kamu güvenliği
açısından tehdit oluşturan tesisat ile
teçhizatın belirlenmesin i de kapsamaktadır.1999 Kocaeli depremindeki yaralanmaların %
50'si, ölümlerin % 3'ü yapısal olmayan elemanl ardan kaynaklanmıştır. Yine aynı deprem
sonrası, hayatta
kalanların yaşadığı maddi kayıplaın % 30'unu mobilya, beyaz eşya,
elektronik cihazların ve diğer değerli eşyaların oluşturduğu tahmin edilmektedir . [6]
1994 yılında Amerika'daki Northridge depreminden sonra, yapısal hasarı olmayan ya da çok
az olan 10 büyük hastane yapısal olmayan elemanların yarattığı hasarlardan dolayı tahliye
edilmek ya da kapatılmak zorunda kalmıştır. Hastanelerde gerçekleştirilmesi gereken yapısal
olmayan tehlikelerin azaltılması faaliyetleri aşağıdaki listede açıklanmıştır:
Şekil 3.4:Tıbbi cihazlarda YOTA uygulamaları Laboratuvardaki bir mikroskopun
sabitlenmesi (kaynak: B.Ü. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü
Hastaneler için Depreme hazırlık kılavuzu)
• Her türlü tıbbi cihazın sabitlenmesi (Şekil 3.3),
• Düşme ve sallanma riski olan aydınlatma ile ilgili tesisat ve diğer unsurların tutturulması
31
Şekil 3.5:Küvöz ve balanma şekilleri (kaynak: B.Ü. Kandilli Rasathanesi ve Deprem
Araştırma Enstitüsü Hastaneler için Depreme hazırlık kılavuzu)
• Bilgisayar, televizyon, yazıcı, telefon v.b. masa üstü araç-gerecinsabitlenmesi,
• Her türlü yüksek mobilyanın sabitlenmesi (dolap v.b.),
• Oksijen tüplerinin, hastane arabalarının, sedyelerin hastalara ve personele zarar
vermeyecek, kaçış yollarını kapatmayacak şekilde yerleştirilmesi veya sabitlenmesi,
Şekil 3.6:Eczane ve Laboratuarda YOTA uygulaması(kaynak: B.Ü. Kandilli Rasathanesi
ve Deprem Araştırma Enstitüsü- Hastaneler için Depreme hazırlık kılavuzu)
32
• Buzdolabı, fotokopi makinesi gibi ağır ya da büyük hacimdeki teçhizatın zemine ve
duvara sabitlenmesi,
• Ağır unsurların çalışma alanlarından uzak yerlere asılması,
• Duvarlardaki tablo v.b.nin kancalı vidalarla tutturulması,
• Raflardaki ağır cisimlerin daha alçak yerlere konulması,
• Çekmecelerin veya dolap kapaklarının sarsıntı esnasında çıkmalarını ya da açılmasını
engelleyecek tarzda özel kilit sistemleri kullanılması (Şekil 3.4)
• Pencere camlarının kırılıp insanların üzerine düşmesini engelleyecek koruyucu film
kaplanmas ı, kalın perdeler kullanılması v eya kırılmaz cam takılması gibi önlemlerin
alınması, bu uygulamanın öncelikle kaçış ve çıkış yollarının
üzerindeki camlar için
yapılması,
Şekil 3.7:YOTA uygulamaları Ameliyat mikroskopunun sabitlenme çalıĢması. Bu tür
cihazların tekerleklerinin kilitli olmasına dikkat edilmelidir.( kaynak: B.Ü. Kandilli
Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü- Hastaneler için Depreme hazırlık kılavuzu)
33
• Hastanelerin satın alma süreçlerinde depreme uygun standartlarda araç gereç ve malzeme
alımını sağlaması için, hazırlanan teknik şartnamelerde ilgili maddelere yer verilmesi,
•
Kablolu asansörlerin değerlendirmeye alınması,
• Acil durum ışıklarının (kaçış işaretleri) tüm çıkış yollarında (koridor, merdivenler)
bulunmasının sağlanması,
• Jeneratörlere sarsıntıya duyarlı olan, depremden hemen sonra devreye girmesini önleyen
sistem yerleştirilmesi,
•
Doğalgazın sarsıntı esnasında otomatik olarak kesilmesinin sağlanması,
•
Hastanenin sıhhi tesisatının sarsıntıya, bükülmeye ve kopmaya dayanıklı plastik
malzemeden seçilmesi gibi bir çok konu üzerinde çalışmak gerekmektedir. Bütün bu yapısal
olmayan tehlikelerin azaltılması faaliyetlerinin, binanın genel bakım-onarım süreci
içerisinde yer alması sağlanarak, teknik servis personeli tarafından periyodik kontrollerinin
yapılması, bozulan, işlev dışı kalan unsurların tamir edilmesi sağlanmalıdır. Yani bu konuya
bakış kurumsallaştırılmalıdır. [6]
İstanbul’da Hastanelerin Durumu
İSMEP (İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi) çalışmaları
çerçevesinde ortaya çıkan tablo, okulların, kreşlerin, yurtların ve toplu kullanım alanlarının
can güvenliği açısından açık tehdit oluşturduğunu göstermektedir. İSMEP’in Temmuz 2009
durum raporuna göre; 24 hastaneden 2’si, 8 poliklinikten biri, 663 okuldan 230’u
güçlendirilmiştir. Aynı şekilde Milli Eğitim Bakanlığı Yatırım ve Tesisler Genel
Müdürlüğü’nün, Nisan 2007’de açıkladığı rapora göre; ülke genelinde MEB’e bağlı
okulların toplam 240 milyon metrekare kullanım alanı bulunmaktadır ve 120 milyon
metrekarelik alanda güçlendirme çalışması yapılması gerekmektedir. Güçlendirme için
yaklaşık 15 milyar ₺ bir paraya ihtiyaç duyulmaktadır ki, bu paranın bütçe içinde karşılığının
olmadığı da belirtilmektedir. [6]
İSMEP kapsamında güçlendirilmesi gerekli olan hastanelerin 308, güçlendirilecek hastane
bina sayısının 130; güçlendirilmesi gereken semt polikliniği sayısının 241, güçlendirilecek
bina sayısının 14; güçlendirilmesi gerekli olan okul sayısının 1783, güçlendirilecek okul bina
sayısının 598; güçlendirilmesi gerekli olan idari bina sayısının 68; güçlendirilecek bina
sayısının 45, güçlendirilmesi gerekli olan öğrenci yurtları sayısının 46; güçlendirilecek
öğrenci yurtları bina sayısının 26; Sosyal Hizmet Bina sayısının 27, güçlendirilecek bina
sayısının ise 17 olduğu belirlenmiştir. İstanbul’da da toplam 2473 Kamu binasından
34
847’sinin
güçlendirilmesinin
kararlaştırıldığı
(programa
alındığı)
bir
kısmının
güçlendirildiği anlaşılmaktadır.
Yine, 1999 Gölcük ve Düzce depremlerinden önce Dünya Bankası Kredisi ile
gerçekleştirilen proje kapsamında, İstanbul ve İzmir’de deprem dayanımları incelenen
hastanelerin toplam sayısı 56’dır. Bu hastanelerde bulunan toplam bina sayısı ise 644’tür.
Güçlendirilmesi gereken ve güçlendirme projesi hazırlanan bina sayısı ise 508 adettir.
Görüldüğü gibi güçlendirilmesi gereken binaların oranı %78 olmaktadır. [6]
İstanbul’da deprem dayanımları incelenen Devlet Hastaneleri sayısının 26 olduğu; bu
hastanelerdeki toplam bina sayısının ise 323 olduğu belirlenmiş olup, güçlendirilmesi
gereken
ve
güçlendirilme
projeleri
hazırlanan
bina
sayısı
ise
279
dur.
Güçlendirilmesigereken hastane binalarının oranı ise %86 olarak belirlenmiştir. Yukarıda
ifade ettiğimiz hastane binaları içerisinde Üniversite Hastane Binaları bulunmamaktadır.
İzmir’de deprem dayanımları incelenen devlet, SSK, belediye, üniversite ve ordu
hastanelerinin sayısı 30’dur. Bu hastanelerde bulunan toplam bina sayısı 321,
güçlendirilmesi gereken ve güçlendirme projeleri hazırlanan bina sayısı ise 225’tir.
Güçlendirilmesi gereken binaların oranı, toplam bina içindeki sayıya bakıldığında %70’e
ulaşmaktadır.
DEPREMDEN HEMEN SONRA YÖNETİMİN GÖREVLERİ
Depremden hemen sonra:
• Bütün birimlerle iletişim yolları kur,
• Kurtarma çalışmalarına ihtiyaç olup olmadığını belirle,
• Tüm birimlerin personel ve hasta durum envanterlerini çıkarmasını sağla,
• Personel ve hastalar için güvenilir olmayan bölgeleri belirle ve bu alanlara geçilmesini
önleyecek tedbirleri al,
• Gereğinde tahliye için hazırlıklı ol (kısmi veya tam tahliye),
• "Acil Tahliye Tedbirlerini" uygulamaya koy ,
• Acil hastaların transferi açısından gerekli dış iletişimi sağla,
• Gereğinde güvenli alanlarda açık havada veya güvenli alternatif kapalı mekanlarda ( okul
v.b.) bakım alanları oluştur,
• Uygulanması gereken hasta bakım düzeyine karar ver,
• Dışardan gelecek hastaların triaj alanına yönlendirilmesi için hazırlık yap,
35
• Eğer dış ortam koşulları tehlikeliyse "yerinde güvenlik" için hazırlıklı ol,
• Çalışan personelin yakınlarıyla iletişim kurması için il dışı telefon haberleşme sistemini
uygula
• Kaynakların etkin kullanımı için gerekli düzenlemeyi yap,
• Çalışanların vardiya planlarını başlat,
• Her yapılanı; hasar değerlendirmelerini, personel giderlerini, eksik ve fazla kaynakları,
alınan yardımları ve hasta bakımıyla ilgili bilgileri kaydet. Gerekirse video ve fotoğraf
çekimleriyle dokümantasyonu somutlaştır. Kasetlere tarih, zaman, yer bilgilerini kaydet.
Tüm bilgileri hastane finans sorumlusuna ilet.
DEPREMDEN HEMEN SONRA PERSONELİN GÖREVLERİ
• Dikkatlice ilerle. Sıklıkla hastanelerde zemin kırık cam ve/veya dökülmüş kimyasallarla
kaplanmış olacağından geçiş güçleşecektir (Depremler sırasında insanların ayaklarının kırık
cam parçalarıyla kesilmesine sıkça rastlanır).
• Etrafta yaralı olup olmadığını araştır. Gerekirse ilk yardım uygula ve/veya tıbbi yardım
çağır.
• Hasta odaları, personel odaları ve diğer alanlarda mahsur kalmış olabilecek kişileri kontrol
et. Kapıları açık bırak.
• Yangın riskini değerlendir, varsa yangını söndür veya yardım iste.
• Olası kimyasal tehlikeler, gaz kaçakları veya su borusu kaçakları açısından dikkatli ol.
Eğer borularda hasar şüphesi varsa vanaları kapat.
• Gereksiz cihazları kapat ve fişten çek.
• Gerekirse sözlü emirler ver (hasta, refakatçi ve diğer personele).
• Koridorları ve çıkış yollarını boşalt.
• Çakmak gibi alevli aletleri kullanma ve sigara içme.
Temel Afet Bilinci Eğitiminde gösterildiği üzere önceden il dışı telefon numarası
belirlemeleri yapınız.
• Gaz kokusu alırsan camIarı ve kapıları aç.
• Hasarlı, yere düşmüş ve ıslanmış elektrik kablolarına dokunma.
• Elektrik varlığını araştır, elektrik kesilmesinde yaşam destek sistemindeki Hastalar yakın
tıbbi gözleme ihtiyaç duyabilir.
• Hemşireler ve diğer sağlık personeli hastaları sakinleştirmeli ve onlara odalar sağlamsa
yerlerinde kalmalarını söylemeli. Hastalar iç duvarlara doğru, pencere ve camlardan uzak
36
olacak şekilde çekilmeli ve camlardan korunması amacıyla perdeler kapatılmalı. Bunun
alternatifi bina hasarının detaylı değerlendir mesi yapılana dek hastaları koridorlarda
toplamaktır.
• Hastaların tahliyesi konusunda fikir uyuşmazlıkları çıkabileceğini unutma. Bazı hekimler
hastaların tahliye edilmesi konusunda Hastane Acil DurumYönetimi ile ters düşebilir.
Bunun yaşanmaması için özellikle hekimlerin afet öncesindeki eğitim ve uygulama
süreçlerine aktif olarak katılmaları sağlanmalıdır.
• Güvenilir olduğu söylenene kadar su ve yiyecek kullanma.
• Su tasarruf planını uygula. Sifonları çekme.
• Kendi birimine ait bir hasar raporu hazırla ve Hastane Acil Durum Yönetimi'ne ilet.
• Kurtarabildiğin ve taşıyabildiğin malzemeleri ve cihazları al.
• Hasar tespiti envanteri oluştur ve ihtiyaçlar için istemde bulun.
• Kan ürünlerini kontrol et ve koru.
• Binada ağır yapısal hasar yoksa, acil olarak tahliye gereksinimi olmayabilir. Bunun
yanında, hastane hizmetlerindeki sorunlar hastaların daha sonra tahliyesini gerektirebilir.
• Tehlikeli alanlara uyarı işaretleri as.
• Eğer binada büyük hasar varsa tahliye gereksinimi doğabilir. Bu durumda iki noktayı göz
önüne al:
a- Tahliye kararı hastane idaresince alınmalı.
b- Tahliye kararı yapısal hasarın detaylı değerlendirilmesinden sonra yapılmalı.
Tahliye ciddi bir eylemdir, insanlar bu sırada yaralan abilir. Geçmiş depremlerde yüzeysel
hasarların yapısal hasar olduğu hatasına düşülerek hastaneler gereksiz yere boşaltılmıştır.
• Dolap kapaklarını açarken bir şeylerin düşme olasılığı nedeniyle dikkatli ol.
• Hasta takip ve tedavilerini sürdür.
• Tehlikeli durumları ilgilisine bildir.
TAHLİYE EMREDİLMİŞSE:
• Çıkış yollarını hasar açısında kontrol et ve tahliyenin mümkün olabileceğinden emin ol:
a- Depremin zamanına bağlı olarak, çeşitli malzeme, araç -gereç hastane koridorlarından
geçişe engel olabilir. Önce bu engelleri kaldır.
b- Kapıların kilitli olma (ya da sıkışmış olma) ve çıkış yollarının tıkanmış olma olasılığını
göz önüne al.
c- Yangın merdivenlerinden bir veya birkaçının hasarlı olabileceğini göz önüne al. Tahliye
için başka yollar kullanmak g erekebileceğini unutma.
37
d- Personeli kapalı çıkış yollarını açmak üzere görevlendir.
• Yürüyebilen hastalara ve personele düzenli bir şekilde daha önceden belirlenmiş toplanma
alanına gitme talimatı ver. Yürüyemeyen hastalara yardımcı ol:
a- Geçmiş depremlerde, önce yürüyen daha sonra yürüyemeyen hastalar tahliye edildi.
Yürüyebilen hastaların tahliye işlemine yardımcı olabileceğini unutma.
b- Tahliye sırasında tıbbi kayıtların hastalarla birlikte alındığından emin ol. Bu takiplerin
devamlılığını sağlar ve gereksiz test veya tedaviler uygulanmasını engeller.
c- Asansörleri kullanma.
d-Tahliyenin çabuklaştırılması açısından yürüyen ve yürüyemeyen hastalar için farklı çıkış
yolları tahsis edilebilir.
• Dış güvenliği araştır:
a-Binayı terk edenlere güvenli alanlara gitmelerini söyle.
b- Eğer binanın ciddi hasarı varsa, daha önceden acil durumlardakullanılması planlanan
mekanlar zarar görmüş olabilir. Bunu gözönüne alarak alternatif mekanları düşün.
SARSINTI SONRASINDA
• Artçı sarsıntılara hazır ol. Bu sarsıntılar zayıflamış yapılarda ek hasar meydana getirebilir.
• Eğer yapabilirsen, kendini tehlikeye atmayacak bir şekilde temel ihtiyaçları, donanımı ve
kayıtları kurtar.
• En kısa zamanda maddi hasarları sapta. Yapısal hasarlar mühendislik analizi gerektirebilir.
Hasarları fotoğrafla belgele, tarih ve zamanlarını belirt. Bu amaçla önceden dijital ya da
polaroid fotoğraf makinesi ve film bulundur.
• Temel hastane fonksiyonlarını tesp it et. Her ne kadar destek personel öncelikle hasta
hizmetlerinin devamına ve hastaların tahliyesine yönlendirilmişse de özellikle ciddi hasarlı
binalarda, diğer hastane hizmetlerinin devamlılığı ihmal edilmemelidir. Örneğin, mutfak
birimi yemek ihtiyacını karşılamaya devam ederken, muhasebe birimi de mali işlemleri
sürdürmelidir. [6]
3.1.2.YANGIN
Yeni yapı üretiminde veya mevcut binalardan proje değişikliği gerektiren esaslı onarım ve
tadilat projelerinde, binanın özelliklerine göre yönetmelikte öngörülen hususlara ait şartlar
göz önüne alınır.[7]
38
Projeler, diğer yasal düzenlemeler yanında, yangın güvenliği açısından bu Yönetmelikte
öngörülen şartlara uygun değilse binaya yapı ruhsatı verilmez. Yeni yapılan ya da proje
tadilatıyla kullanım amacı değiştirilen yapılarda bu Yönetmelikte öngörülen esaslara göre
imalat yapılmadığının tespiti halinde bu eksiklikler giderilinceye kadar binaya yapı kullanma
izin belgesi ve/veya çalışma ruhsatı verilmez.
Bu yönetmelik hükümlerinin uygulanmasından, yatırımcı kuruluşlar, mal sahipleri, işveren
temsilcileri, tasarım ekibi, mimar ve mühendisler, uygulayıcı yükleniciler, imalatçılar
görevli ve sorumludurlar. Ayrıca, yapı üretiminde ve kullanımında yer alan müşavir,
danışman, proje kontrol, yapı denetim ve işletme yetkilileri sorumludurlar.[7]
Binaların yangın söndürme, algılama ve tahliye projeleri tesisat projelerinden ayrı olarak
hazırlanır. Projeler, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde belediyeler, dışında
valilikler tarafından onaylanmak şartıyla uygulanır. [7]
Şekil 3.8: Yangın anında, yangına dayanımlı ve duman geçirimsiz bir ara bölme inmesini
sağlayarak yangının bir noktadan diğerine geçişini önleyen bir sistemdir.(kaynak: Uluslarası
sağlıkta performans konferansı-Sağlık Bakanlığı İnşaat Onarım Dairesi Başkanlığı Sunumu
” Güvenli hastanelerde Tasarım: Türkiye Uygulamaları”-İzmit Kadın Doğum Hastanesi)
Yapı üretiminde yer alan mal sahipleri, işveren temsilcileri, tasarım ekibi, mimar ve
mühendisler, yapı denetim kuruluşları, müteahhitler, imalatçılar ve danışmanlar, bu
39
Yönetmelik hükümlerine uyulmaması nedeniyle oluşan yangın hasarlarından kusurları
oranında sorumlu tutulurlar. [7]
Şekil 3.9: (Soldaki) Döşeme, kat ve kablo geçişlerinde duman ve alev geçirmezlik için
kullanılan malzeme (Sağdaki) Yangına Dayanımlı ve Duman Geçirimsiz Tesisat Şaft Kapağı
(kaynak: Uluslarası sağlıkta performans konferansı-Sağlık Bakanlığı İnşaat Onarım Dairesi
Başkanlığı Sunumu ” Güvenli hastanelerde Tasarım: Türkiye Uygulamaları”-İzmit Kadın
Doğum Hastanesi)
Yapı ruhsatı vermeye yetkili merci; yangın söndürme, algılama ve tahliye projelerinin bu
Yönetmelik hükümlerine uygun olup olmadığını denetlemek zorundadır. Sigorta şirketleri,
yangına karşı sigorta ettirme talebi aldıkları bina, tesis ve işletmelerde, bu Yönetmelik
hükümlerine uyulup uyulmadığını kontrol etmek zorundadır.
40
Şekil 3.10: Sprinkler sistem Koru Kimyevi Tozlu (KKT) yangın söndürücüler-Eskişehir
Zübeyde Hanım Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Mer. (kaynak: http:// eskisehirkamu
hastanelerbirligi.wordpress.com/2014/02/07/eeskisehir-devlet-hastanesi-cati-vearsivlerine-sprinkler-sistem-yangin-son-takildi/)
Yangın güvenliği sistemlerinin teşvik edilmesi için, kamu kuruluşlarınca proje onay
hizmetlerinden hiçbir şekilde vize, harç ve benzeri ücret tahsil edilmez. Bu Yönetmeliğin
uygulanmasında genel sorumluluk ve yasaklar aşağıda belirtilmiştir. [7]
a) Yangını Haber Verme: Herhangi bir yerde kontrol dışı ateş yandığını veya dumanını
görenlerin bunu, doğru tarif ederek ve meşgul etmeden itfaiyeye haber vermesi zorunludur.
b) Park Yasağı: Sokak ve caddelerle araçların yangın söndürme cihazlarının kullanımını ve
itfaiye araçlarının geçişini zorlaştıracak şekilde park etmeleri, yol vermemeleri, yaya
kaldırımını aşacak şekilde tabela ve afiş asılması, sergi açılarak yolun kapatılması, dar
sokaklara park edilmesi gibi fiil ve hareketler yasaktır.
c) Söndürme Malzemelerine Müdahale: Her türlü bina, açık arazi, tesis, sokak, cadde, alan
ve meydanlarda bulunan sabit ve seyyar yangın söndürme tesisat ve cihazlarını karıştırmak,
bozmak, kırmak veya kullanılmayacak hale getirmek yasaktır.
d) Açıkta Ateş Yakmak: Koru, park, bahçe ve piknik yerlerinde ilgili kamu kurum ve
kuruluşları ile işleticilere ve vatandaşlara ocak yeri olarak ayrılmış yerler dışında ateş
yakmak, ateşle ilgili işler yapmak, anız yakmak yasaktır. Kağıt, plastik, naylon gibi kolay
yanan maddeler ile kıvılcımlı küllerin ve sigara izmaritlerinin kapalı mekanlara, kapı
önlerine, çöp konteynırlarına, ormanlık alanlara, otoban, cadde ve sokaklara atılması ve
dökülmesi yasaktır.
41
e) Bina Önünü Açık Bulundurma: Yangına müdahaleyi kolaylaştırmak bakımından,
yapıların ana girişi ve civarında, itfaiye araçlarının rahatlıkla yanaşmasını temine yönelik
"park yasağı" konulur ve bu husus trafik levha ve işaretleriyle gösterilir.
f) İhbar Telefonu: Kamuya ait telefon kabinleri ve ücretli telefon kabinlerinin içine,
karayolları ve otobanların şehir dışındaki uygun yerlerine, kamu binaları, siteler ve diğer
kurum ve kuruluşların güvenlik ve kontrol sistemlerinin bulunduğu yerlere, kırmızı zemin
üzerine fosforlu sarı veya beyaz renkte "YANGIN 110" yazılması zorunludur.
g) Bina Sorumlusu: Bu Yönetmeliğin bu bölümdeki maddelerinde yer alan yangın güvenliği,
itfaiyeye yardım ve yasaklarla ilgili hususların uygulanması, binadaki en büyük amirin, kat
mülkiyeti
tesis
etmiş
yapıların
yöneticilerinin,
diğer
binalarda
bina
sahibinin
sorumluluğundadır.
h) Yangın Söndürücü Cihaz ve Tesisler: Binalardaki sabit veya seyyar yangın söndürme
cihaz ve tesisatını bozmak, kırmak, karıştırmak, sökmek, içine kağıt paçavra gibi yabancı
maddeler koymak veya bunları kullanılmayacak hale getirmek veya bozuk bir halde tutmak,
her ne suretle olursa olsun yangın musluklarının önünü kapatmak, itfaiyenin geçişini
güçleştirecek şekilde araç park etmek, bina önüne ip çekmek, tente astırmak, sergi
kurdurmak ve benzeri hareketler yapmak yasaktır. Yangın söndürücü tesis ve malzeme,
amacı dışında kullanılamaz.
i) İtfaiye Amirinin Talimatlarına Uyma Zorunluluğu: Gerek bina itfaiye görevlilerinin,
gerekse olaya müdahale eden itfaiye ekiplerinin görev yaptıkları sırada, yetkili itfaiye
amirinin can ve mal güvenliğini korumaya yönelik vereceği karar ve talimatlar, diğer kamu
görevlilerince ve bina sorumlularınca aynen yerine getirilir.
j) İtfaiye Emrine Girmek: Binada yangın çıkması halinde olaya müdahale eden bina
sorumluları, mahalli itfaiye teşkilatı amirinin olay yerine gelmesinden itibaren onun emrine
girerler ve kendisine her konuda yardım etmek zorundadırlar.
k) İtfaiye ile İşbirliği: Kamu görevlileri, bina kullanıcıları, bina görevlileri, gönüllü ekipler
ve olay yerinde bulunan herkes, itfaiye ekiplerinin görevlerini yerine getirmesine yardımcı
olurlar ve çalışmasını güçleştirici davranışlarda bulunamazlar. [7]
3.1.3.ELEKTİRİK TESİSATI
Teknolojinin gelişmesi ile elektrik sistemleri yapılarda daha fazla önem arz etmeye
başlamıştır. Toplam bina maliyetlerinin yaklaşık % 30’unu elektrik sistemleri
oluşturmaktadır. Günümüzde yapılan hastanelerde temel olarak aşağıdaki sistemler
42
kullanılmaktadır.
Hastanelerde Kullanılan Elektrik Sistemleri
1. Kuvvetli Akım Sistemleri
Moduler O.G Hücreleri
Trafo ve Jeneratörler
Kesintisiz Güç Kaynakları (Ups)
Kuvvetli Akım Pano ve Şalt Cihazları
Kuvvetli Akım Kabloları ve Kablo Taşıma Kanalları
Aydınlatma Armatürleri ve Prizler
2. Zayıf Akım Sistemleri
Müzik Yayın ve Anons Sistemi
Data Sistemi
Telefon ve Tv Sistemi
Yangın Alarm Sistemi
Kapalı Devre Televizyon Sistemi (CCTV)
Hemşire Çağrı Sistemi
Hasta Sıra Alma Sistemi
3. Asansörler
Hastaneler gerek büyüklük bakımından, gerekse barındırmış olduğu kompleks yapı itibariyle
adeta bir fabrikayı andırmaktadır. Bu doğal olarak işletme, kontrol ve maliyet problemlerini
de beraberinde getirmektedir.Bu problemlerin önüne geçebilmek için elektrik ve mekanik
otomasyon sistemlerinin etkin ve verimli kullanılması zorunlu hale gelmiştir.Buna bağlı
olarak aşağıdaki sistemler projelendirilmeye başlanmıştır.[8]
SCADA SİSTEMİ
Enerji Otomasyonu Uygulamasında Scada Sistemi Kullanılmaya başlanmıştır. Hastanelerin
kalbi benzetmesini yapabileceğimiz enerji merkezlerinde transformatör, jeneratör ve çeşitli
elektriksel şalt cihazlarının çalışması ve elektriksel parametreler, enerji verileri toplama
sistemi üzerinden (SCADA) gözlenebilmektedir. Bu sayede sisteme ait elektriksel
büyüklüklerde meydana gelebilecek arıza ve hatadurumlarında sesli ikaz ve raporlama
sistemi ile bu durum izlenir; bu da sistemleringüvenliğini arttırmada önemli bir yer teşkil
etmektedir . [8]
43
Scada sistemi ile trafo merkezindeki tüm yükler izlenerek, gerektiğinde otomasyon odasında
bulunan teknik personel tarafından bu yüklere müdahale edilebilmektedir . Böylelikle
herhangi bir olumsuz durumda hızlıcaarızaya müdahale edilebilmekte ve gereksiz yükler
devre dışı bırakılarakenerji tasarrufu sağlanmaktadır. [8]
İZOLASYON TRANSFORMATÖRÜ VE İZOLASYON İZLEME
Uluslararası standartlara uygun olarak, ameliyathane, yoğun bakım ve çocuk-küvez odası
vb.. mahallerde hastanın tedavi sürecinde kullanılan her türlü elektronik cihaz için temiz ve
kaliteli enerji sağlamak ve koruma amaçlı olarak da izolasyon transformatörüve izleme
sistemleri kullanılmaktadır. Bu da her türlü elektronik cihaz kullanımında güvenliği
beraberinde getirmektedir. [8]
Şekil 3.0.11: İzolasyon Transformatörü ve İzolasyon İzleme (kaynak: Uluslarası sağlıkta
performans konferansı-Sağlık Bakanlığı İnşaat Onarım Dairesi Başkanlığı Sunumu ”
Güvenli hastanelerde Tasarım: Türkiye Uygulamaları”-İzmit Kadın Doğum Hastanesi)
3.1.4.ACİL ÇIKIŞ YOLLARI VE KAPILARI
Acil çıkış yolları ve kapıları doğrudan dışarıya veya güvenli bir alana açılacak ve çıkışı
önleyecek hiçbir engel bulunmayacaktır. Acil çıkış yolları ve kapılarının sayısı, boyutları ve
yerleri yapılan işin niteliğine, işyerinin büyüklüğüne ve çalışanların sayısına uygun
olacaktır.[7]
44
Acil çıkış kapısı olarak raylı veya döner kapılar kullanılmayacaktır. Acil çıkış kapıları, acil
durumlarda çalışanların hemen ve kolayca açabilecekleri şekilde olacaktır. [7]
Şekil 3.12: Yangın ihbar sistemi vasıtasıyla, herhangi bir yangın anında sistem uyarılır ve
fotoğrafta görülen ışık yanarak kapılar açılır ve yangın kaçışına uygun hale getirilir. (kaynak:
Uluslarası sağlıkta performans konferansı-Sağlık Bakanlığı İnşaat Onarım Dairesi
Başkanlığı Sunumu ” Güvenli hastanelerde Tasarım: Türkiye Uygulamaları”)
Acil çıkış yolları ve kapıları 11/09/2013 tarihli ve 28762 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan
Güvenlik ve Sağlık İşaretleri Yönetmeliğine uygun şekilde işaretlenmiş olacaktır. İşaretler
uygun yerlere konulacak ve kalıcı olacaktır. Acil çıkış kapıları kilitli veya bağlı
olmayacaktır. [7]
Aydınlatılması gereken acil çıkış yolları ve kapılarında elektrik kesilmesi halinde yeterli
aydınlatmayı sağlayacak yedek aydınlatma sistemi bulunacaktır. [7]
3.1.4.HAVALANDIRMA VE ORTAM SICAKLIĞI
Hastanelerde havalandırma sistemleri, optimum sıcaklığı, nemi ve personelin ve hastaların
sağlığınıkoruyacak özellikte bir hava akımınısağlamalıdır. Herhangi bir binanın
havalandırma sistemi düzenlenirken havalandırma kanallarının ve fanların büyüklüklerinin
ve kanallardaki hava akım hızlarının doğru hesaplanmasıbüyük önem taşır. Isıtma-soğutma
düzenekleri, gürültüyü azaltıcıdüzenekler ve partikül tutucu filtreler havalandırma
sistemlerinin diğer önemli bileşenleridir. Hastane içindeki hava sirkülasyonu boyunca, hava
45
içindeki gaz kontaminasyonu giderek artar. Havanın temizlenebilmesi için sadece filtrasyon
yeterli değildir. Bu nedenle, hastane içindekilerin sağlığınıkorumak ve konforunu sağlamak
amacıyla, sirküle olan havanın bir bölümünün mutlaka dışarıdan gelen taze hava ile
değiştirilmesi gerekir.
Nozokomiyal enfeksiyonların önlenebilmesi için gerekli ek özellikler nedeniyle, hastane
ventilasyon sistemlerinde filtrasyon önem kazanır. Uygun filtrasyon teknolojisi kullanılarak,
enfeksiyon kontrolü açısından gerekli görülen yerlere partikülden arındırılmış hava vermek
mümkündür. Hastanelerdeki tüm havalandırma sistemlerinde iki ayrıfiltre sisteminin
bulunması; bunlardan birincisinin etkinliğinin %30 veya üzerinde, ikincisinin etkinliğinin
ise %90 veya üzerinde olmasıgereklidir. Bazıfiltre sistemleri ≥0.3μm partiküllerin
%99.97’sini tutabilir. Bu filtrelere “High Efficiency Particulate Air” (HEPA) filtresi
adıverilir. Bu sistemin pahalıolmasınedeniyle hastanenin özel bölümlerinde (ortopedi
ameliyathaneleri, immünsüprese hastaların yattığıüniteler) tercih edilmesi uygundur.[9]
46
Şekil 3.13: Justus-Liebig Üniversitesinde MEDICLEAN® Merkezi Havalandırma sistemi
(kaynak: Weiss Klimatechnik GmbH Geräte- und Anlagenbau- Perfect Hygiene AirConditioning Solutions for all Hospital Departments )
Havalandırma sistemlerinin fonksiyonu kuruldukları ortamdaki havanın optimum sıcaklık
ve neme sahip olmasını sağlamalarıdır. Ancak hastane binalarındaki bazı özellikli alanlar
söz konusu olduğunda bu fonksiyona, personelin ve hastaların sağlığını koruyacak özellikte
bir hava akımı sağlanması (Ortam basıncı, hava akımının yönü, filtre etkinliği, vb.
parametrelerin kontrolü) da eklenir. Hastane içinde özel havalandırma sistemlerinin
kurulması gereken bölümler pozitif basınç odaları (koruyucu ortam), negatif basınçlı
izolasyon odaları, yoğun bakım üniteleri (YBÜ) ve ameliyathanedir. Bu bölümlerde
hastaların ve sağlık personelinin hava yoluyla bulaşan patojenlere maruz kalma riskinin
minimuma indirilmesi için ihtiyaç duyulan havalandırma sistemlerinde bulunması gereken
özellikler Tablo 1’de sunulmuştur. Bu özelliklerin tamamının duvar tipi klimalarla veya
taşınabilir tipteki havalandırma cihazları ile karşılanması mümkün değildir. [9]
47
Tablo 3.3: . Hastane içinde özel havalandırma gereken bölümler
Negatif
Basınçlı
İzolasyon
Odası*
Pozitif Basınçlı
Oda (Koruyucu
Ortam)
YBÜ
Ameliyathane
Negatif
Pozitif
Pozitif, negatif
veya nötr
Pozitif
12
12
6
15
Hava akımının
yönü
Temizkirli
(hasta kirli
tarafta)
Temizkirli
(hasta temiz
tarafta)
Odanın kullanım
amacına göre
değişir
Temizkirli
(Hasta temiz
tarafta)
Filtrasyon
%90
%99.97
%90
%90
Resirkülasyon
-
+
+
+
Değişken
Oda içi basınç
Hava değişimi
(/saat)
Ameliyathanede havalandırma
Ameliyathane havasındaki mikroorganizma sayısı, ameliyathaneye girip çıkan insan sayısı
ile doğru orantılıdır. Bu nedenle ameliyatlar sırasında personel trafiğini minimumda tutacak
her türlü önlem alınmalıdır. [9]
Ameliyat odalarında koridorlara ve diğer komşu alanlara göre pozitif basınç sağlanmalıdır.
Pozitif basınç, daha az temiz alanlardan temiz alanlara hava akımı olmasını önler.
Ameliyathaneler dahil hastanelerdeki tüm havalandırma sistemlerinde iki ayrı filtre
sisteminin bulunması, bunlardan birincisinin etkinliğinin %30 veya üzerinde, ikincisinin
etkinliğinin ise %90 veya üzerinde olması gerekmektedir. Konvansiyonel ameliyathane
havalandırma sistemleri saatte en az 15 filtre edilmiş hava değişimi yapmalı ve bunlardan en
az üçü (%20) temiz hava ile olmalıdır. Hava tavandan verilmeli ve ameliyathaneyi yere yakın
bir noktadan terk etmelidir. Ameliyathanelere kurulan havalandırma sistemleri Tablo 2’de
sunulan parametreleri sağlayabilmelidir. [9]
Tablo 3.4:Ameliyathane havalandırması ile ilgili parametreler
Sıcaklık
20-23˚C
Rölatif nem
%30-%60
Hava akımı
Temiz alandan daha az temiz alana
Hava değişimi
Saatte en az 15 hava değişimi,
Saatte en az 3 kez temiz hava ile değişim
48
Laminer hava akımı, parçacıklardan arındırılmış havanın (ultratemiz hava) aseptik ameliyat
ortamı üzerinden sabit bir hızda (0,3-0,5μm/saniye) akımını sağlayacak şekilde
tasarlanmıştır. Bu hava akımı yatay, dikey veya eksponansiyel olarak yönlendirilebilir ve
yeniden odaya verilen hava genellikle yüksek etkinliğe sahip bir filtreden (HEPA filtresi)
geçirilir. Laminer hava akımı sistemlerinin hem kurulumu, hem de idamesi çok pahalıdır ve
tüm ameliyat odalarına kurulmasına gerek yoktur. Laminer hava akımı sistemlerinin sadece
yılda 100 ortopedik implant yerleştirilen merkezlerde maliyet etkin olabileceği
bildirilmiştir. [9]
Pozitif Basınçlı Oda (Koruyucu Ortam)
İnvaziv fungal enfeksiyon gelişme riski yüksek olan hastaların bulunduğu ortamlar için
pozitif basınçlı havalandırma ve HEPA filtresi önerilir. Allojeneik kemik iliği alıcıları için
hazırlanan odalardaki havalandırma sisteminde 0,3 büyüklüğündeki partikülleri filtre
edebilen HEPA (High efficiency particulate air filtration) filtreleri bulunmalıdır. Hasta odası
ile oda dışındaki alanlar arasında >2,5Pa’lık bir basınç farkı bulunmalı ve saatte 12 hava
değişimi sağlanmalıdır. Filtre edilen havanın akım yönü hastadan koridora doğru olmalıdır
(temizkirli). Otolog kemik iliği alıcıları için HEPA filtrelerinin gerekliliği, allojeneik
kemik iliği alıcılarınınki kadar iyi tanımlanmamıştır. Uzun süreli nötropeniye girmesi
beklenen otolog kemik iliği alıcılarının bu yönden değerlendirilmesi önerilir. [9]
Laminer hava akımının hastanelerdeki yapım-onarım çalışmaları nedeniyle ortaya çıkan
aspergillozis salgınları sırasında hastaları fungal enfeksiyonlara karşı koruduğu
gösterilmiştir. Ancak tüm allojeneik kemik iliği alıcıları için rutin LAF kullanımının yararı
tartışmalıdır, sağkalım üzerine olumlu bir etkisi bildirilmemiştir. Allojeneik kemik iliği nakli
merkezlerinde laminer hava akımı sistemine sahip odaların inşa edilmesi şart değildir. [10]
Negatif Basınçlı Oda
Hava yoluyla bulaşan bir enfeksiyon hastalığı olan hastaların negatif basınçlı odada
yatırılması gerekir. Bu amaçla oluşturulacak izolasyon odalarında hastanın bulunduğu
bölüm “kirli” olarak kabul edilir. Hasta odasının, oda dışındaki alanlara oranla negatif
basınçta tutulması gerekir. Oda havasının hastane içinde resirküle olması engellenmeli ve
hastane dışına verilmelidir. Böylelikle hem oda içindeki basil yükü azaltılmış, hem de kirli
havanın hastanenin diğer bölümlerine yayılması önlenmiş olur. Eğer odadan çıkan hava
49
resirküle edilecekse mutlaka HEPA filtresinden geçirilmelidir. Saatte en az 12 kez hava
değişimi sağlanmalıdır. Negatif basınç sistemlerinin idamesi oldukça güçtür. Hava
kaçaklarını önlemek amacıyla odanın izolasyonunun çok iyi yapılmış olması gerekir. [10]
Havalandırma Sistemlerinin Kontrolü
Yukarıda belirtilen prensipler doğrultusunda kurulan hastane havalandırma sistemlerinin
periyodik bakım ve onarımı büyük önem taşır. Ne kadar ideal olursa olsun düzgün
monitörizasyonu ve bakımı yapılmayan her havalandırma sisteminde aksaklıkların meydana
gelmesi kaçınılmaz bir kuraldır. Hemen fark edilip müdahale edilmediği takdirde bu
aksaklıkların hastalara ve/veya sağlık çalışanlarına zarar vermesi kaçınılmazdır. Yukarıda
tanımlanan özellikli alanlardaki (YBÜ, koruyucu ortam, negatif basınçlı oda ve
ameliyathane) havalandırma sistemleri mutlaka kesintisiz güç kaynağına bağlı olmalı,
elektrik kesintilerinde bu sistemlerin devre dışı kalması önlenmelidir[10]
Şekil 3.14: Açık kalp ameliyetı yapılırken oda havanın dağılımı (kaynak: Essam E. Khalil
“Air-Conditioning Systems’ Developments In Hospitals: Comfort, Air Quality, And Energy
Utilizatıon)
50
Şekil 3.15: Açık kalp ameliyetı yapılırken odada sıcaklık dağılımı ((kaynak: Essam E. Khalil
“Air-Conditioning Systems’ Developments In Hospitals: Comfort, Air Quality, And Energy
Utilizatıon)
Hastanelerde havadan rutin mikrobiyolojik örnekleme yapılması önerilmez. Gerekli görülen
durumlarda, epidemiyolojik verilerin değerlendirilmesi sonucunda havadan mikrobiyolojik
örnekleme yapılabilir. Bu amaçla petride sedimantasyon yöntemi veya bir metreküp havada
Aspergillus ve bakteri koloni sayımına imkan veren aerometreler kullanılabilir. [10]
Havada partikül sayımı duyarlı bir yöntem olmasına rağmen özgül değildir. Partikül
sayımlarında 0,5 mikron çaplı partiküllerin sayısı baz alınmaktadır. Dış ortamda partikül
sayımı yapıldıktan sonra hastanenin ilgili alanında ölçüm yapılarak hedeflenen filtrasyon
etkinliğinin (örneğin %90 oranında azalma) sağlanıp sağlanmadığı araştırılmalıdır. DOP
partiküllerinin %99,97’sini tutabilen filtrelere “high-efficiency particulate air” (HEPA)
filtresi adı verilir. HEPA filtrelerinin etkinliği “dioctyl phthalate” (DOP) testi ile
değerlendirilir. DOP testinde filtrenin 0,3 büyüklüğündeki partikülleri tutması test edilir.
[10]
Minimum Standartlar
1. Negatif basınçlı oda, koruyucu ortam, YBÜ’ler’deki havalandırma sistemleri Tablo
1’de belirtilen özellikleri sağlamalıdır.
2. Ameliyathane havalandırma sistemleri tablo 1 ve 2’de belirtilen özellikleri
sağlamalıdır.
3. Ameliyat odalarında laminer hava akımı bulunması şart değildir.
51
4. Ameliyathanede ultraviyole sistemlerinin kullanılması gerekli değildir.
5. Allojeneik nakil odalarında laminer hava akımı bulunması şart değildir.
6. Ameliyathane havasının en az ISO 7 standartlarına uyması gerekir. ISO 7
standartlarına uygunluk yılda en az iki kez partikül sayımı yapılarak
belgelendirilmelidir.
7. Duvar tipi klimalar ve taşınabilir havalandırma sistemleri 1. ve 2. maddede belirtilen
özellikleri ve tavandan tabana doğru hava akımını sağlayamadığından karşılama
konusunda yetersiz kalır. Hastanelerin özellikli alanlarında (ameliyathane, negatif
basınçlı oda, koruyucu ortam, YBÜ’ler, vb.) duvar tipi klima veya taşınabilir
havalandırma sistemleri kullanılmamalıdır. [10]
Tablo 3.5: Temiz odalar ve temiz bölgelerin seçilmiş, hava ile taşınan partikülden
temizliğinin sınıfları
Hastane Aydınlatması
Hastane aydınlatmasında normal aydınlatmalardan daha hassas olunmalıdır. Hijyenik
aydınlatmayı sağlamak adına armatür boyası sterilazyonu mutlaka yapılmalıdır. Hastane
ortamı hem hastalar için hem de hasta yakınları için gergin bir ortamdır. Bu gerginliği en aza
indirmek ve hastaları mümkün olduğunca evlerinde hissettirmek doğru aydınlatma ile
mümkün. Bekleme salonları, danışma, koridorlar, kantin gibi ortak alanların aydınlatma
seçiminde insanların stres ve kaygılarını bastırmayan aksine artıran lambalardan ziyade
kişiselleştirilmiş özel tasarımlı aydınlatmalar ile hastalara iyi ve özel hissettirebilirsiniz.[11]
52
Şekil 3.16: Hastane lobisi uygun aydınlatma değerleri 300 lüks renk görünümü 4000 K
Renk Seçimi + 80 Ra olmalıdır.(kaynak: A Guide To Energy Efficient And Cost Effective
Lighting in hospitals-Sustainable Energy Autority in Ireland)
Şekil 3.17:Hastane koridorlarında aydınlatma değerleri 150/200 lüks renk görünümü 4000
K renk seçimi +58 Ra olmalıdır. (kaynak: A Guide To Energy Efficient And Cost Effective
Lighting in hospitals-Sustainable Energy Autority in Ireland)
Hastane girişinden ameliyat odalarına kadar tüm mekânlarda yumuşak, gözü yormayan ışık
kullanımına özen gösterilmelidir. Işık kaynağının genel parıltısını azaltmak ya da ışık
53
kaynakları ve iç mekân yüzeylerinin parıltısını doğru uyumunu yakalamak hastaları
rahatlatmak bakımından önemli bir uygulamadır. [11]
Hasta odalarındaki aydınlık düzeyi gözü yormamalı ve görsel fonksiyonların sağlıklı
çalışmasına yönelik tasarlanmalıdır. Ayrıca genel aydınlatmalar hasta yataklarına göre
monte edilmeli aynı zamanda ışık hastanın ya da doktorun gözüne direkt etki etmeyecek
şekilde konumlandırılmalıdır. Her alana eşit ışık yayılımı sağlanmalı ve rahatsız ediciliği en
aza indirgemek açısından; ışık kaynağı ile hasta arasındaki mesafe artırılmalıdır. Hastaların
görüş alanı içerisindeki parlak cisimler yansımayı tetikleyeceğinden hasta odalarında bu tip
nesnelerden kaçınılmalıdır. [11]
Yatak Başı Aydınlatması
Hasta bakımı ve yemek servisi gibi durumlarda yardımcı olabilecek yatak başı dolaylı
aydınlatmaların yatak yüzeyine sağladığı aydınlık düzeyi 100 lüx ile 200 lüx arasında
olmalıdır. Aynı zamanda hastalara kolay bir kullanım sağlaması açısından bu tip
aydınlatmaların kontrolleri ya yatağa yakın bir anahtarla ya da uzaktan kumanda ile
sağlanmalıdır. Hastaların moral bulmak için yaptıkları el işi ya da okuma gibi aktivitelere
olanak sunan yatak başı aydınlatmaları pratik, sağlam ve basit düzenekleriyle hastanın
kontrolünde olmalıdır. Yatak yerlerinin değişme ihtimaline karşı aydınlatmanın da takılıp
çıkarılabilir olması gerekir. Hasta odalarında tercih edilecek yatak başı ya da tavan
aydınlatmalarında dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli nokta da kaynağın ısı
yaymamasıdır. [11]
Muayene Aydınlatması
Hasta odalarında olması gereken aydınlatmalardan biri de muayene aydınlatmasıdır. Klinik
muayenede kullanılacak ışığın düzeyi kesinlikle yüksek olmalıdır. Aydınlatma rengi ve
parlaklığında doğru seviye, hasta cildinin doğal renkte görünmesi ile anlaşılabilir. (ortalama
3500 ile 6700 kelvin arası) Hasta yerinden kalkamayacak durumda ise okuma
aydınlatmasına verilecek ikili kullanım özelliği ile de muayene aydınlatması sağlanabilir.
Ayrıca muayene aydınlatmasında asla gölge olmamalıdır; fakat birden çok kişinin kaldığı
odalarda diğer hastaların da bu ışıktan rahatsız olmaması sağlanmalıdır. Bu gibi
kullanımlarda ayaklı portatif lambalar en ideal çözüm olacaktır. [11]
54
Şekil 3.18: Hastane muayene alanlarında aydınlatma değerleri 300 lüks (muayenede 1000
lüks) renk görünümü 4000 K renk seçimi +80 Ra olmalıdır. (kaynak: A Guide To Energy
Efficient And Cost Effective Lighting in hospitals-Sustainable Energy Autority in Ireland)
Hastanelerde gece aydınlatması
Hastaların gece ihtiyaçları için ya da hemşirelerin gece hasta bakımlarını sağlamaları için
düşük seviyede bir gece aydınlatması bulunmalıdır. Işığın iyice emilmesini sağlayacak
perdeleme sistemi ile göze çarpmayacak, minimum aydınlatma ihtiyacını karşılayacak
aplikler tercih edilebilir. (taban seviyesinde ortalama 1 lüx) Gece aydınlatmasında en rahat
kullanım merkezi zeminde olan gece aydınlatmasıdır. Böylece ışığın hastanın gözüne gelme
olasılığı en az indirgenmiş olur. [11]
3.2.FİZİKSEL RİSK ETMENLERİ
İşyerlerinde çalışanlar açısından büyük risklere neden olabilecek fiziksel etmenler şunlardır;

Gürültü

Titreşim

Termal Konfor

Aydınlatma

Radyasyon

Basınç
55
3.2.1.GÜRÜLTÜ
Gürültü, genel olarak, istenmeyen ve kulağa hoş gelmeyen rahatsız eden sesler olarak
tanımlanır. Endüstrideki gürültü ise, işyerlerinde çalışanların üzerinde fizyolojik ve
psikolojik etkiler bırakan ve iş verimini olumsuz yönde etkileyen sesler olarak
tanımlanabilir.[12]
Gürültüyü meydana getiren sesi fiziksel olarak tanımlamak gerekirse; Ses, maddeden oluşan
bir ortamda moleküllerin sıkışıp genleşmesinden meydana gelen ve madde içinde
yayılabilen bir titreşim olayıdır. İş sağlığı ve güvenliği konusunda, bir başka ifade ile işitme
kaybına sebep olabilecek gürültünün değerlendirilmesi için gürültüyü meydana getiren sesin
basıncının ve frekansının belirlenmesi yeterlidir. Basınç birimi olarak kullanılan bar, 1
cm2’lik bir yüzeye 1 dyn’lik bir kuvvetin yaptığı basınçtır. [12]
Hoparlörlerden anonslar yapılıyor, tıbbi cihazlar “bip”liyor, ısıtma ve soğutma sistemleri
çalışıyor, çalışanlar ve hastalar yüksek sesle konuşuyor. Çalışmalar hastanelerde son elli
yılda gürültünün hastaları ve çalı-şanları rahatsız edecek düzeyde arttığını ortaya koyuyor.
Sesin belirleyicileri frekansı ve şiddetidir. Sesin şiddeti doğrudan kulak zarına ulaşan
mekanik basınçla ilişkilidir ve desibel (dB) olarak ölçülür. 0-140 dB arası sesler algılanır.
140 dB kulakta ağrı, kulak zarında yırtılma gibi etkiler yapar. Frekans ise saniyede geçen
titreşim sayısıdır ve birimi hertz’dir (Hz). İnsan kulağı 20-20 000 Hz arasındaki sesleri
duyar. Bu sınırın altındaki seslere infrasonik, üstündeki seslere de ultrasonik sesler denir.
Konuşma sesi aralığı da 500-2000 hz arasında değişir. Tepkiler kişisel ve toplumsal olarak
değişiklik göstermekle birlikte, ses düzeyi 65 dB ve üzerinde olduğunda insanların
büyük bir çoğunluğunun gürültüden rahatsız olduğu saptanmıştır. uluslararası standartlara
göre, işitme sistemine zarar veren gürültü düzeyi 100-10 000 Mhz ve 85 dB düzeyidir.
Çalışılan ortamdaki gürültü pek çok yan etkisi olan mesleki risklerden biridir, bu etkiler
artmış kan basıncı, azalmış çalışma performansı, uyku bozuklukları, stres, tinnitus,
gürültüye bağlı işitme kaybı veya geçici eşik değişiklikleri olabilir. Bunlardan en önemlisi
kalıcı işitme kaybına neden olan iç kulak hasarıdır. [12]
Gürültüye bağlı işitme kaybı tipik olarak konuşma frekansında görülür ve kişiler arası sözel
iletişimi engeller. Kumbur ve arkadaşları Mersin ilinde yaptıkları çalışmalarında hassas
bölgeler olarak adlandırılan ve gürültü düzeylerinin çok düşük olması gereken hastane,
56
otel, huzurevi gibi mekanlarda
ölçülen
gürültü
düzeylerinin, Gürültü
Kontrol
Yönetmeliğinde belirtilen sınır değerlerini en az 20 dB aştığı saptanmıştır. Cabrera ve Lee
(2000)
hastanelerdeki gürültü düzeylerinin azaltılmasına yönelik yaptıkları çalışma
kapsamında, ölçüm yaptıkları hastanelerde genellikle 55 dB’in üzerinde gürültü seviyeleri
belirlemişlerdir. Araştırmacılar bu değerin EPA’nın (Environmental Protection agency)
hastaneler için belirlediği ve gün boyunca 45 dB, gece 35 dB olan sınır değerden oldukça
yüksek olduğunu bildirmişlerdir. Ameliyathanelerde yapılan ölçümlerde ise özellikle
ameliyata hazırlık esnasında ve ameliyat esnasında gürültü düzeylerinin izin verilen sınırları
aştığı gösterilmiştir. [12]
Şekil 3.19: Syracuse, NewYork ’ta St. Joseph's Hospital Health Center’da yüksek ses için
hayata geçirilmiş bir sistem. Ses düzeyi rahatsız edici düzeye ulaşırsa ilk önce sarı daha sonra
kırmızı
yanıp
ortamda
bulunanların
gürültüyü
azaltması
belirtiliyor.(
kaynak:blog.syracuse.com)
GÜRÜLTÜNÜN ETKİLERİ
1. Fiziksel Etkileri: Gürültü geçici veya sürekli işitme bozukluklarına yol açar. Yapılan
istatistiklere göre meslek hastalıklarının %10’u gürültüden ileri gelen işitme kayıplarıdır.
2. Fizyolojik Etkileri: Kan basıncının artması, dolaşım bozuklukları, solunumda hızlanma,
kalp atışlarında yavaşlama, ani refleks.
3. Psikolojik Etkileri: Davranış bozuklukları, aşırı sinirlilik, stres.
57
4.
Performans Etkileri: İş veriminin düşmesi, konsantrasyon bozukluğu, hareketlerin
yavaşlaması.
3.2.2.TİTREŞİM
Titreşim tek frekanslı ve sinüzoidal olabileceği gibi kompleks frekanslı ve rastgele bir tipte
de olabilir.İnsanlar 1 Hz ile 1000 Hz arasındaki titreşimleri algılarlar. İnsan, düşük frekanslı
titreşimlere maruz kaldığında, sarsıntı hisseder.Buna karşılık yüksek frekanslarda
karıncalanma hatta yanma hissi duyar.
Titreşim etkileri;
• Fiziksel ve biyomekanik,
• Psikolojik veya sensoryel,
• Fizyolojik ve Patolojik etkiler şeklindedir.
Bu etkiler birbirleri ile sıkı ilişkilidirler.
• Titreşimin özelliklerini oluşturan faktörlerden en önemlisi frekansıdır.
• Titreşimin tıbbi ve biyolojik etkisi büyük ölçüde şiddetine ve maruz kalınan süreye
bağlıdır.
• İnsan vücuduna belirgin etkisi olan titreşimin frekansı 1 Hz ile 100 Hz arasındadır.
Şekil 3.20:Trafik araçlarının titreşim etkilerinden korunmak için binalara yeraltı bariyer
sistemi (kaynak: http://www.nrc-cnrc.gc.ca/ctu-sc/ctu_sc_n39)
58
Hastanelerde insan aktivitesi yürümektir. Hastanelerin tasarım aşamasında titreşim kriterinin
hesaba
katılması
gerekmektedir.
Tasarım
konusunda
bilgiler
http://www.tatasteelconstruction.com sayfasında “vibration in hospitals” başlığı altında
bulunmaktadır.
3.2.3.TERMAL KONFOR
Termal konfor; Sıcaklık, Nem, Hava Akımı, Termal Radyason gibi iklim şartları açısından,
Gerek Bedensel ve Gerekse Zihinsel faaliyetlerini sürdürürken, belli bir rahatlık içinde
bulunmasını ifade eder. Eğer çalışma ortamında termal konfor şartları yok ise, önce sıkıntı
hissedilir daha sonra rahatsızlık duyulmaya başlanır. Hava sıcaklığı, nem, hava akım hızı,
termal radyasyon, çalışma ortamında termal konforu etkileyen sebeplerdir. Bu faktörlerin
uygun halde olmaması, insanın çalışma kapasitesini , iş verimini düşürür. [12]
İnsan vücudunda ısı, tuz, asit, baz, şeker v.s. gibi bazı fiziksel ve kimyasal değerlerin belli
sınırlar içinde kalması gerekmektedir. İnsan vücudunda mevcut olan bu dengelerden biri de
ısı (Sıcaklık) tır. Ortamdaki hava sıcaklığı fazla olursa, sıcak ortamdan soğuk ortama ısı
geçişi (Isı transferi) sebebiyle insanın vücudu ısınmaya başlar. Tersi olduğunda da donmaya
başlar.İnsan vücudu, ortamdaki havanın soğuması durumunda
BÜZÜLEREK,
TİTREYEREK, havanın ısınması durumunda açılarak, terleyerek detayını çok fazla
bilmediğimiz savunma sistemleri ile VÜCUT ISISINI SABİT TUTMAYA çalışır. [12]
Fakat bu savunma mekanizmaları çalışırken insan sıkılır rahatsız olur, iş verimi düşer. Çevre
şartları çok aşırı bir şekilde bozulmuş ise, vücut artık kendini savunamaz hale gelir, savunma
mekanizmaları iflas eder veya yetmez duruma gelir, insanın dengesi bozulur, vücut kimyası
bozulur ve hastalanır. [12]
Çalışanların, sıkılmaması, rahatsız olmaması, hastalanmaması, vücut kimyalarının
bozulmaması için ortam şartlarını ve konumuz olan ısıyı uygun hale getirmek
gerekmektedir. İnanın çevresi ile ısı alış-verişini etkileyen faktörler aşağıdaki denklemle
ifade edilir:
H = M+R+C+E+D
59
H: Vücudun ısı yüküdür. Eğer, H pozitif ise ısı kazancı, negatif ise ısı kaybı meydana gelir.
H sıfır ise vücudun ısı dengesi sabit kalır.
M: Metabolik ısı kazancı olup, vücudun bazal ve fiziksel çalışması sırasında açığa çıkar.Her
zaman H’yi pozitif yönde etkiler.
R: Radyan enerjidir ve ısı merkezinden ışınan elektromagnetik enerji yayılması şeklinde
oluşur. Ortama bağlı olarak, insan radyant enerji kaynağı olarak ısı (soğuk ortamlarda)
yayabilir veya ısı (sıcak ortamlarda) kazanabilir. Bu nedenle, R pozitif veya negatif olabilir.
C: Konvektif ısı yüküdür.
Isı enerjisinin hava molekülleri yoluyla yayılması sonucunda meydana gelir. Ortam sıcaklığı
cilt sıcaklığından fazla ise cilt sıcaklığı artar, tersi durumda ise cilt sıcaklığı düşer. Konvektif
ısı, H’yi pozitif veya negatif olarak etkiler.
E: Buharlaşma (terleme) yoluyla vücuttan atılan ısıdır. Her zaman vücudun H’yi negatif
olarak etkiler ve ısı kaybı sağlar.
D: Vücudun herhangi bir madde ile direkt teması yoluyla ısı kazanması veya kaybetmesidir.
D pozitif veya negatif olabilir.Vücudun ısı dengesini sağlayan ve yukarıda sayılan beş faktör
ile ısı yükünün sabit tutulması (H=0) çalışanlara konforlu bir ortam sağlar.
• İnsan vücudunun sıcaklığı çok küçük limitler içerisinde kendi kendine kontrol edilebilir.
• Vücut sıcaklığındaki artış, çalışma yüküne veya çalışma sırasında harcanan kaloriye bağlı
olarak değişir.Çalışma yükü aşağıdaki kategorilerde incelenebilir;
• Uyku ve oturma halinde → 63-100 Kcal/Saat
• Hafif işlerde (Oturma, ayakta makinaları kontrol etme, hafif el ve ayak çalışması) → 200
Kcal/Saat
• Orta ağır işlerde (Oturarak ağır el ve ayak hareketi, ayakta makina kullanmak, orta
derecede bir ağırlık taşımak) → 200-350 Kcal/Saat
• Ağır işlerde (Ağır bir malzemeyi taşımak veya itmek) → 350-500 Kcal/Saat
• Hafif ve orta ağır işlerde, vücudun ısı alış-verişi, çalışmanın 30-40 ıncı dakikalarında bir
dengeye ulaşır. Oluşan bu yeni sıcaklık dengesi kişiden kişiye değişmekle birlikte,
temel olarak kişinin O2 alım düzeyine bağlıdır.
• Maksimal O2 alımı azaldıkça vücut sıcaklığı düşer.
• Örneğin, yüksek O2 alımına sahip bir işçi; kapasitesinin daha azı ile çalışarak, O2 alımını
düşürebilir, dolayısı ile vücut ısısı daha az artar.
• Vücut sıcaklığını etkileyen ikinci faktör ise vücuttaki su açığının meydana gelmesidir.
60
• Su ihtiyacının karşılanmış olduğu durumlarda, vücut terleme yoluyla cilt ısısını düşürür
ve böylece buharlaşma ile oluşan ısı kaybı artar.
• Eğer vücutta yeteri kadar sıvı yoksa yeterli terleme olmaz ve kan hacmi ile cilt altındaki
kan akım hızı düşer.Yüksek sıcaklığın sebep olduğu rahatsızlıklar:
Vücut ısı regülasyonunun bozulması ile, vücut ısının 41 ͦC’ye kadar ulaşması sonucu, ısı
çarpması olur.
• Aşırı terleme nedeni ile kaslarda ani kasılmalar şeklinde ısı krampları olabilir.
• Aşırı yükleme sonucu tansiyon düşüklüğüne, baş dönmesine yol açan ısı yorgunlukları
olabilir.
• Ayrıca yüksek sıcaklık;
– Kaşıntılı kırmızı lekeler şeklinde deri bozukluklarına,
– Moral bozukluklarına,
– Konsantrasyon bozukluklarına ve
– Aşırı duyarlılık ile endişeye sebep olabilir.
Yapılan araştırmalar, kişilerin başlangıçta sıcaklığa karşı duyarlı yani dayanıksız olduklarını
göstermekte ise de; sıcaklığa karşı zamanla alıştıklarını yani uyum sağladıklarını da
göstermiştir. Endüstride düşük ısıya daha az rastlanır. Soğuk işyeri ortamları, daha çok soğuk
hava depolarında yapılan çalışmalarda ve kışın açıkta yapılan işlerde görülür. Düşük
sıcaklık, yani soğuk, insan üzerinde olumsuz etkiler yapar. Uyuşukluk, uyku hali, organlarda
hissizlik ve donma gibi haller aşırı soğuğun insanlar üzerindeki olumsuz etkileridir. [12]
İşyeri ortamlarında termal konfor için ana faktör sıcaklıktır. Ancak termal radyasyon, nem
ve hava akım hızının da bilinmesi ve dikkate alınması gerekir. Sıcaklık ile birlikte termal
radyasyon, nem ve hava akım hızına termal konfor şartları denilmektedir. [12]
1. Sıcaklık:
Havanın sıcaklığının kuru termometreler ile ölçülür. Kuru termometrelergenellikle cam
hazneli cıvalı veya alkollü termometrelerdir. Bu termometreler radyan enerji kaynaklarından
etkilenmeyen cinsten olmalıdır.
2. Radyan Isı:
61
Isı kaynaklarından ışıma yolu ile yayılan ısı olup glop termometreile ölçülür.Glop
termometre ince ve dış yüzü mat siyah boya ile boyanmış 15 cm çapında bakır bir küre
merkezine yerleştirilmiş bir kuru termometreden oluşur. İşyerinde işin gereği olarak sıcak
yüzeyler bulunabilmekte ve bu yüzeylerden ısı radyasyonu olabilmektedir.Termal
radyasyon yani radyan ısı absorblanacağı bir yüzeye çarpmadıkça, sıcaklık meydana
getirmeyen elektromanyetik bir enerjidir. Dolayısıyla hava akımları radyan ısıyı
etkilemektedir. Ancak, ortamdaki hava akımı çalışana biraz rahatlık verebilir. Termal
radyasyondan korunmanın tek yolu, çalışanla kaynak arasına ısı geçirmeyen bir perde
koymaktır. Ancak konulan perde ısıyı yansıtmıyorsa, ısıyı absorblayarak ısı kaynağı haline
de gelebilir. [12]
NEM
Havada belli bir miktarda nem bulunur. Havadaki nem miktarı mutlak ve bağıl nem olarak
ifade edilir. Mutlak nem; birim havadaki su buharı miktarıdır.Bağıl nem; aynı sıcaklıkta
doymuş havadaki mutlak nemin yüzde kaçını ifade ettiğini gösterir. [12]
HAVA AKIM HIZI
İşyerinde termal konforu sağlamak ve sağlığa zararlı olan gaz ve tozları işyeri ortamından
uzaklaştırmak için uygun bir hava akım hızı temin edilmesi gerekir. Ancak hava akım hızı
iyi ayarlanmalıdır. Çünkü vücut ile çevresindeki hava arasında hava akımın etkisi ile ısı
transferi olur. Bu transferin yönü sıcaklığın değişmesine bağlıdır. Hava vücuttan serinse
vücut ısısı kaybolur. Hava vücuttan sıcaksa vücut ısısı artar. Böyle durumlarda ısı stresleri
meydana gelir. Uygun bir çevre sıcaklığının seçilmesinde hava akımlarının da dikkate
alınması gerekir. İşyerinde hava akımlarının varlığı bir serinlemeye neden olur. Ancak hava
akım hızının saniyede 0,3 ile 0,5 metreyi aşmamasına dikkat edilmelidir. Çünkü daha hızlı
hava akımları rahatsız edici esintiler halinde hissedilir. Bu hususa işyerlerinde sıklıkla
rastlanır, işçiler genellikle üşüme nedeni ile var olan havalandırma sistemini çalıştırmaktan
kaçınırlar. Böyle durumlar incelendiğinde havalandırma sistemlerinin hava akım hızlarının
yüksek olduğu gözlenmiştir. [12]
İnsanların bulundukları ortamlardaki hissettikleri sıcaklık, kuru termometre ile ölçülen
sıcaklık değil, fizyolojik olarak hissettikleri sıcaklıktır. Bu sıcaklık, içinde bulunulan
ortamdaki kuru termometre ile ölçülen sıcaklık, ortamdaki havanın nemine ve hava akım
hızına bağlı olarak oluşan sıcaklıktır. [12]
62
Bu üç faktörün etkisi altında duyulan sıcaklığa efektif sıcaklık denir.
Efektif sıcaklığın ölçülmesi için;
• Kuru termometre sıcaklığı,
• Yaş termometre sıcaklığı,
• Ortamdaki hava akım hızı ve ayrıca
• Bu iş için hazırlanmış diyagramlara ihtiyaç vardır.
Termal konforu etkileyen diğer faktörler ise şunlardır;
• Yapılan işin niteliği (ağır ve hafif iş gibi),
• Çalışanın fiziki ve ruhi yapısı (zayıf, şişman, sakin ve heyecanlı gibi),
• Kişinin sağlık durumu (hasta ve iyi olma hali gibi)
• Çalışma sırasında giyim durumu (ince ve kalın giyimli),
• Çalışanın beslenme durumu (yapılan işe uygun veya uygun değil gibi).
Termal Konfor Bölgesi:
Değişik işyerlerinde çalışanların %80’ine yakın büyük çoğunluğunun, ısı hissi bakımından
kendilerini en rahat durumda hissettikleri bölgenin tespitine çalışılmış ve termal bölge
kavramı ortaya çıkmıştır. [12]
Termal konfor bölgesi, iş yapma ve faaliyeti sürdürme açısından en rahat durumda olabilmek
için gerekli termal konfor koşullarının üst ve alt sınırları arasındaki bölgedir. Termal konfor
bölgesine etki eden çok sayıda faktör vardır:
• Ortam sıcaklığı
• Ortamın nem durumu
• Ortamdaki hava akımı
• Yapılan işin niteliği (hafif iş, orta iş, ağır iş)
• İşçinin giyim durumu
• İşçinin yaşı ve cinsiyeti
• İşçinin beslenmesi
• İşçinin fiziki durumu
• İşçinin genel sağlık durumu vb.
Bu faktörlerin değişmesine bağlı olarak termal konfor bölgesi de az ya da çok değişiklik
gösterir.
63
Bunalım Bölgesi:
İnsanların vücutlarından ısı atmalarının güçleşmesi sebebiyle, hava akımı olmayan bir
ortamda, bunalma hissettikleri sıcaklık ve bağıl nem kombinasyonları bölgesi olarak
tanımlanır. [12]
Şekil 3.21: Nem ve hava sıcaklığı diagramının insana sağlığına göre bölümüş kısımları
Aşırı sıcaklığın üretim üzerinde de olumsuz etkisi vardır.
Efektif sıcaklık;
29 °C olursa, performans % 5 düşer.
30 °C
"
"
% 10 "
31 °C
"
"
% 17 "
32 °C
"
"
% 30
"
3.3.KİMYASAL ETMENLER
Enfeksiyonlardan korunabilmek için özellikle sağlık alanında kullanılan ve insan
dokularıyla temas eden tüm araç ve gereçlerin mikroplardan arındırılması gerekmektedir .
Bunun için başta temizlik olmak üzere dezenfeksiyon ve sterilizasyon işlemleri
uygulanır . Temizlik: Kir ve organik maddelerin uzaklaştırılmasıdır . Mikropların büyük
çoğunluğu organik kirler içerisinde bulunur ve uygun nem-ısı varlığında çoğalma imkânı
bulur . Bu nedenle temizlik tek başına mikrop sayısını büyük ölçüde azaltır, çoğalma
64
imkânlarını ortadan kaldırır. Organik kir ve artıklar ayrıca dezenfektan veya sterilan
ajanların etkinliğini engellediğinden yeterli temizlik yapılmadığında dezenfeksiyon ve
sterilizasyon işlemleri istenen sonucu sağlayamaz. [13]
Temizlenerek kirlerinden ve dolayısıyla mikroplarının çoğundan arındırılmış malzemeler
çok daha kolay şekilde dezenfekte veya sterilize edilebilirler . Temizlik aynı zamanda,
vücuda girdiğinde istenmeyen reaksiyonlara, toksik, pirojenik etkilere neden olabilen
yabancı proteinlerin, mikroorganizmalara
çekirdek
ait
vücut
maddelerinin,
endotoksinlerin,
asitlerinin ortamdan uzaklaştırılmasını sağlar . Bu nedenle sağlık alanında
öncelikle ve ilk yapılması gereken işlem temizliktir . Temizlik işlemleri 30 oC üzerinde
daha etkilidir . Ancak proteinlerin pıhtılaşarak 0uzaklaştırılmaları zorlaşacağından 60 oC
üzerine çıkılmamalıdır . [13]
Sterilizasyon: Tüm canlı mikroorganizmaların tam olarak uzaklaştırılması veya
öldürülmesi
işlemidir. Dezenfeksiyon:
Mikroorganizmaların sterilizasyon
seviyesine
ulaşmayacak ölçüde ortadan kaldırılmasıdır. Burada amaç patojen mikroorganizmaların
elimine edilmesidir . [13]
Fakat özellikle sporlu bakteriler etkilenmeyebilir .Dezenfeksiyon cansız ortamlar, eşya
ve aletler üzerinde uygulanan bir işlemdir . Buna karşılık cilt ve canlı dokular üzerindeki
mikroorganizmaların ortadan kaldırılma işlemine antisepsi adı verilir .Mikrop öldürücü
kimyasal maddelerin cansız ortamda kullanılanlarına dezenfektan, canlı
üzerinde
kullanılanlarına ise antiseptik denilmektedir . [13]
Asepsi: Temiz bir ortama mikrop bulaşmasını önlemek için alınan önlemlere verilen
bir isimdir .
Kimyasal maddeler değişik mekanizmalarla (hücre zarlarını bozarak, proteinlerini
pıhtılaştırarak, enzimlerini ve çekirdek asitlerini tahrip ederek…) mikropları etkilerler.
Mikroorganizmaları öldürmek için
çok çeşitli kimyasallar kullanılabilmektedir.
Antimikrobik kimyasallar sağlık alanında dezenfektan ve antiseptik olarak yaygın bir
kullanıma sahiptir . Ayrıca farmasötik, kozmetik ürünlerin, gıda maddelerinin, tekstil
ürünlerinin, yapı malzemelerinin… korunması gibi pek çok alanda bu maddelerden
istifade edilmektedir. [13]
65
Tablo 3.5: Kimyasal Yöntemler; Sağlık alanında sık kullanılan antimikrobik bileşik
Mikrop öldürücü kimyasallar temel yapılarına göre sınıflara (asitler , alkaliler, alkoller,
aldehitler, fenol bileşikleri, halojenler, yüzey aktif bileşikler, ağır metaller, peroksijen
bileşikleri, biguanitler, gazlar…) ayrılabilirler .Kimyasal bileşikler etki spektrumlarına
göre de gruplandırılabilirler . Buna göre kimyasal sterilizasyon için kullanılanlar (etilen
oksit, formaldehit, klor dioksit, hidrojen peroksit gaz plazma…), yüksek düzey
dezenfektanlar (glutaraldehit, ortofitalaldehit, perasetik asit, hidrojen peroksit…), orta
düzey dezenfektanlar (alkoller , iyot bileşikleri, klor bileşikleri, fenol bileşikleri,
klorhekzidin…) ve düşük düzey dezenfektanlar (dört değerli amonyum bileşikleri…)
ayrılabilirler . Dezenfeksiyon seviyesi kullanılan kimyasalın cinsi yanında yoğunluk ve
temas süresi ile de yakından ilgilidir. Aynı kimyasalın farklı yoğunluk ve süreleri değişik
seviyelerde dezenfeksiyon sağlayabilmektedir. [13]
66
YÜKSEK DÜZEY DEZENFEKSİYON İÇİN KULLANILAN (SPORİSİT)
BİLEŞİKLER
Tablo 3.6:Yüksek düzey dezenfeksiyon için kullanılan bileşikler
3.4.BİYOLOJİK RİSK ETMENLERİ
Avrupa’da sağlık sektöründeki iş kazaları tüm Avrupa ortalamasından %34 fazla olduğu
tespit edilmiştir. En önemli biyolojik riskler arasında avrupada her yıl bir milyon iğne batma
vakasıyla önde gelmektedir. Her 100 yatağa karşın 12-13 iğne batması yaralanması meydana
gelmektedir.[14]
Sağlık çalışanları günlük çalışma ortamında hastalardan bulaşabilecek birçok infeksiyon
hastalığı açısından risk altındadır. Bu infeksiyonlar içinde kanla bulaşanlar, gerek sıklık
gerekse yarattıkları uzun süreli olumsuz etkiler nedeniyle, özel bir öneme sahiptir.
Hastanedeki günlük faaliyetleri sırasında hastaların kan ve çeşitli vücut sıvılarıyla temas
etme ihtimali olan sağlık personelinin hepsi kan yoluyla bulaşan hastalıklar açısından yüksek
risk altındadır. Görevleri bu tür teması gerektirmeyen idareci, sekreter, kayıt ve arşiv
memurları gibi personel için ise toplumdakinden farklı bir risk söz konusu değildir. [14]
67
Şekil 3.22:Birçok patojen inert yüzeylerde uzut süreler hayatta kalabilir. Dezenfekte işlemi
bundan dolayı çok önemlidir.(kaynak: Occupational health and safety risks in the healthcare
sector Guide to prevention and good practice-European comission)
Bulaşma riski olan hastalıklar
Hastaların kan veya kanla kontamine vücut sıvılarıyla temas halinde başlıca dört tür viral
hastalığın bulaşması söz konusudur. Bunlar; HIV (Human Immunodeficiency Virus),
Hepatit B (HBV), Hepatit C (HCV), Hepatit D (delta, HDV) virüsleridir. [14]
Hepatit B virüs infeksiyonu: Viral hepatitler arasında HBV infeksiyonu en yüksek bulaşma
riski taşıyan infeksiyondur. HBV kısmen çift sarmallı bir DNA virüsü olup, komplet virüs
(Dane partikülü), virüs DNA’sını içeren bir çekirdek (kor partikülü) ve etrafındaki
lipoprotein yüzey antijeninden (HBeAg) oluşur. Akut veya kronik HBV infeksiyonu olan
kişilerde kanda yüksek oranda HBeAg saptanır. Bu antijen kendi başına infekte etme özelliği
taşımamakla birlikte, kanda saptanması hastanın bulaştırıcılığı açısından bir işaret (marker)
olarak algılanır. Hastalığın bulaştırma açısından en yüksek risk taşıyan kişiler, kanında HBe
antijeni (HBeAg) veya HBV DNA’sı saptanan hastalardır. Kanda kor antijeni (HBcAg)
saptanamaz, ancak hastalığı geçirmiş veya geçirmekte olan kişilerde bu antijene karşı antikor
(HBcAb) gösterilebilir. [14]
68
Şekil 3.23:Hastane çalışanlarının biyolojik faktörlere uygun giyinmeleri gerekir.(kaynak:
Occupational health and safety risks in the healthcare sector Guide to prevention and good
practice-European comission)
Delta virüs (Hepatit D)İnfeksiyonu: Delta virüsü RNA molekülü içeren bir kor
partikülünden oluşmuş inkomplet bir virüstür. İnfeksiyon oluşturması için HBsAg’ye
gereksinim gösterir. Bu nedenle delta infeksiyonu ancak HBV infeksiyonu ile birarada
ortaya çıkabilir. [14]
Hepatit C virüs infeksiyonu: Daha önceden non-A non-B virüsü olarak bilinen hepatit
virüslerinden esas olarak transfüzyon yoluyla bulaşanının genomu 1989 yılında bulunmuş
ve Hepatit C virüsü (HCV) olarak adlandırılmıştır. [14]
HIV infeksiyonu: “Human Immunodeficiency Virus (HIV)’nin yol açtığı ağır immün
yetmezlik tablosu ve buna bağlı olarak ortaya çıkan fırsatçı infeksiyonlar ve çeşitli kanserler
ilk defa 1981 yılında ABD’de homoseksüel erkeklerde tanımlanmıştır. [14]
Bulaşma yolları ve bulaşma riski
HIV ve HBV’nin bulaşma şekli tamamen benzer olup, başlıca virüsle infekte kanla temas,
cinsel ilişki ve infekte anneden çocuğa bulaşma şeklindedir. HDV ve HCV esas olarak
69
infekte kan transfüzyonu yoluyla bulaşırlar. Ayrıca HDV sadece HBV taşıyıcılarını infekte
edebilir. [14]
Korunma yolları (Üniversal Önlemler)
İlk kez 1987’de ABD’de Hastalık Kontrol Merkezleri (CDC) tarafından HIV bulaşmasını
önlemek amacıyla önerilen yöntemler “Üniversal Önlemler” adıyla bilinmekte olup,
günümüzde tüm dünyada sağlık personelinin kan yoluyla bulaşan tüm infeksiyonlardan
korunmasında yaygın kabul görmektedir. [14]
Aşağıda sayılan bu önlemler HIV, HBV ve kan yoluyla bulaşan diğer virüs
infeksiyonlarından korunmak için uygulanacak ortak önlemlerdir. HBV infeksiyonundan
korunmada en etkili yöntem ise uygun biçimde aşılanmaktır. Ancak aşılanma veya doğal
infeksiyon geçirme sonucu HBV’ye karşı immün hale gelmiş sağlık personelinin de diğer
kan yoluyla bulaşan virüs infeksiyonlarından korunmak amacıyla “Üniversal Önlemler”e
uyması gereklidir. [14]
A) Genel Önlemler:
1- Öykü ve fizik muayene ile HIV, HBV ve kanla bulaşan diğer patojenlerle infekte hastaları
ayırdetme olanağı bulunmadığından tüm hastaların kan ve diğer vücut sıvıları potansiyel
olarak infekte kabul edilerek gerekli önlemler alınmalıdır. [14]
2- Aşağıdaki işlemler sırasında mutlak surette eldiven giyilmeli, işlem bittikten veya hasta
ile temastan sonra eldiven değiştirmeli ve eldivenler çıkartıldıktan hemen sonra eller
yıkanmalıdır: [14]
70
Şekil 3.24: İğne toplamak için özel üzetilmiş toplama kapları (kaynak:
http://www.walmart.com/ip/Sharps-Collector-1.4Qt-Red-1-CS/12518970)
a) Her hastanın kan ya da diğer vücut sıvıları veya bunlarla kontamine yüzeylerle temas
riski olduğunda,
b) Her hastanın mukoza veya sağlam olmayan derisiyle temas riski olduğunda,
c) Kan alma, damara girme veya benzeri bir intravasküler işlem sırasında.
3- Eğer eller veya diğer cilt yüzeyleri hastanın kan ya da diğer vücut sıvılarıyla kontamine
olursa derhal su ve sabunla yıkanmalıdır.
4- İğne batmasını önlemek için “disposible” iğneler kullanıldıktan sonra plastik kılıfları
tekrar takılmamalı, iğneler enjektörden çıkartılmamalı, eğilip bükülmemelidir. Kullanılmış
iğne, enjektör, bistüri ucu ve diğer kesici aletler imha edilmek üzere delinmeye dirençli
sağlam kutulara konulmalıdır. Bu kutular servis içinde kullanıma uygun ve kolay ulaşılabilir
yerlerde bulundurulmalıdır.
71
Şekil 3.25: Kullanılmış iğnelerin uzaklaştırılması ile ilgili iki uygulama (kaynak:
Occupational health and safety risks in the healthcare sector Guide to prevention and good
practice-European comission)
5- Yapılan tıbbi bir işlem sırasında kan veya diğer vücut sıvılarının sıçrama olasılığı söz
konusuysa (örneğin kemik iliği aspirasyonu, lomber ponksiyon yapılması gibi) ağız, burun
ve gözleri korumak amacı ile maske ve gözlük takılmalı, diğer vücut yüzeylerine bulaşmayı
önlemek için koruyucu önlük giyilmelidir. [14]
6- Eksüdatif deri lezyonları olan sağlık personeli, bu lezyonlar iyileşinceye kadar hastalarla
direkt temastan ve hastalarla ilişkili aletlere dokunmaktan kaçınmalıdır.
72
Şekil 3.26: Kemoterapi ajanlarıyla kirlemiş atıkların sıcak paketleme cihazıyla güvenli
birşekilde giderilmesi (sol üst) Aynı atıkların hazırlanma aşamasında kulanılan bir sistem
(sağ üst) kullanıımış kemoterapi infüzyonlarının nakledilmesi için bir konteynır (sol alt)
(kaynak: Occupational health and safety risks in the healthcare sector Guide to prevention
and good practice-European comission)
7- Acil koşullarda ağız ağıza resüsitasyon ihtimalini minimale indirmek amacıyla ağızlık,
ambu vb. ventilasyon aletleri resisütasyon gerekebilecek yerlerde hazır bulundurulmalıdır.
8- Beden fonksiyonlarını kontrol edebilen HIV ve/veya HBV infeksiyonlu hastaların rutin
bakımı sırasında eldiven ya da koruyucu önlük giyilmesine gerek yoktur.
9- Gebe sağlık personeline HIV ve/veya HBV bulaşma riski, gebe olmayanlardan daha fazla
değildir. Ancak her iki virüsün de perinatal dönemde bebeğe de geçme riski olduğundan,
gebe personelin önerilen önlemlere özel bir dikkatle uyması sağlanmalıdır.
73
10- İnfeksiyöz diyare, pulmoner tüberküloz tanısı veya şüphesi olması gibi özel izolasyon
önlemleri gerektiren haller dışında HIV/HBV infeksiyonlu hastaların ayrı özel odalarda
bulundurulmalarına gerek yoktur. HIV ve diğer infeksiyonları olan hastalar diğer bir
immunosupresif hastayla aynı odada tutulmamalıdır. [14]
B) İnvaziv işlemler sırasında alınacak önlemler:
İnvaziv işlem CDC tarafından şu şekilde tanımlanmaktadır:
a- Ameliyathane, acil servis, poliklinik veya muayenehane koşullarında doku, kavite ya
da organlara cerrahi müdahale veya major travmatik yaralanmaların tamiri,
b- Kardiak kateterizasyon ve anjiografi,
c- Vaginal veya sezeryanla doğum ya da kanamanın oluşabileceği diğer obstetrik
işlemler.
Yukarıda belirtilen genel önlemlere ek olarak invaziv bir işlem sırasında aşağıdaki
kurallara da uyulması gereklidir:
1- Tüm invaziv işlemler sırasında eldiven ve cerrahi maskeler takılmalıdır. İşlem
sırasında kan, diğer vücut sıvıları veya kemik parçacıklarının sıçrama olasılığı varsa
maskeye ek olarak gözlük (günlük kullanılan gözlükler yeterli olup, ayrıca özel tipteki
gözlüklere gerek yoktur) ve koruyucu önlükler giyilmelidir.
2- Doğum yaptıran veya yardımcı olan sağlık personeli plasentayı veya kan ve amniotik
sıvı temizleninceye kadar da bebeği tutarken ve göbek kordonunun kesilmesi sırasında
eldiven giymelidir.
3- İşlem sırasında eldiven yırtılır veya iğne batması ya da bir başka kaza olursa eldiven
çıkartılarak süratle bir yenisi giyilmeli ve kazaya yol açan alet steril sahadan
uzaklaştırılmalıdır. [14]
C) Laboratuvarlarda alınacak önlemler:
Tüm hastalara ait kan ve vücut sıvıları infekte kabul edilerek, tanımlanan genel önlemlere
ek olarak aşağıdaki kurallara da uyulmalıdır:
1- Bütün kan ve diğer vücut sıvıları örnekleri taşınma sırasında akma ve sızmayı
engelleyecek sağlam, kapaklı kutulara konulmalıdır. Materyalin yerleştirilmesi sırasında
kutunun dışına ve laboratuvar kağıdına bulaşma olmamasına dikkat edilmelidir.
74
2- Laboratuvarda hastadan alınan materyalle çalışan tüm personel mutlaka eldiven
giymeli ve işlem bittikten sonra eldivenler çıkartılarak eller yıkanmalıdır. Çalışma sırasında
mukozalara sıvıların temas etme riski varsa gözlük ve maske takılmalıdır.
3- Sıvılarla çalışırken ağız pipeti yerine mutlaka mekanik pipetler tercih edilmelidir.
Laboratuvarda yeme ve içmeye izin verilmemelidir.
4- İğne ve enjektörler ancak başka alternatif olmadığında kullanılmalı, mutlak
kullanılmaları gerekiyorsa iğne batmasını önlemek için önerilen kurallara uyulmalıdır. [14]
D) Çevresel önlemler:
1 Sterilizasyon ve dezenfeksiyon:
Kontamine materyal eğer tekrar kullanılacaksa, üzerindeki gözle görülür kirler mekanik
olarak temizlendikten sonra 121 °C’de 15 dakika buhar otoklavında veya etilen oksitle gaz
otaklavından sterilize edilebilir.
Bronkoskop, gastroskop ve diğer optik cihazlar etilen oksit ile sterilize veya %2’lik
glutaraldehitte 45 dakika tutularak yüksek düzeyde dezenfekte edilebilir.
2- Çevre temizliği:
Duvar, yer döşemesi ya da diğer yüzeylerden hasta veya sağlık personeline infeksiyon
bulaşması söz konusu değildir. Bu nedenle adı geçen bögelerin dezenfeksiyon veya
sterilizasyonuna gerek yoktur, rutin temizlik yeterlidir. Temizleme yöntemleri, işlemin
uygulanacağı hastane bölgesi, yer ve kirlilik derecesine göre değişir. Hasta masaları ve hasta
odalarının zemini gibi horizontal yüzeyler kirlendiğinde ya da hasta taburcu olduğunda
düzenli olarak temizlenmelidir. Duvar, perde ve güneşliklerin sadece kirlendiğinde
temizlenmesi yeterlidir. Temizlik sırasında fırçalama ile mikroorganizmaların fiziksel olarak
ortamdan uzaklaştırılması önemlidir.
Hasta bakımının yapıldığı yerlerde infekte materyalle kontaminasyon halinde önce
görülebilir materyal silinmeli, takiben 1/10 dilue çamaşır suyu gibi bir sıvı germisitle
dekontamine edilmelidir. Aynı olayın laboratuvar içinde olması halinde önce kontamine
bölgeye sıvı germisit dökülüp temizlenmelidir. Sonra üzerine yeniden sıvı germisit
dökülmelidir. Tüm bu işlemler sırasında mutlaka eldiven giyilmesi gereklidir. [14]
75
3- Çamışırhane ve mutfaklarda alınacak önlemler:
Hastanelerin normal çamaşır ve bulaşık yıkama işlemleri, hastaların kullandığı tepsi, tabak,
çarşaf vb. eşyaların yeterli dekontaminasyonunu sağlar. Tüm kirlenmiş örtü ve çarşaflar
hasta başında silkelenmeden ve ayrılmadan torbalanmalıdır. Bu eşyaların gidecekleri yere
nakli mutlaka torba içinde yapılmalıdır.
Eğer 70 °C’nin üzerinde sıcak su kullanılıyorsa, çarşafları en az 71°C’de 25 dakika su ve
deterjanla yıkamak yeterlidir. 70°C’nin altındaki sıcaklıklar için uygun kimyasal germisitler
kullanılmalıdır. [14]
E) Hasta kanı ve/veya diğer vücut sıvılarıyla parenteral veya mukoza yolula temas eden
sağlık personelinin alması gereken önlemler:
a- Yaralanma sonrası temas bölgesi su ve sabunla veya uygun bir antiseptikle
yıkanmalıdır. Mukoza temaslarında bol suyla temas bölgesinin yıkanması yeterlidir. Temas
bölgesi sıkma, emme, kanatmaya çalışma vb yöntemlerle kesinlikle travmatize
edilmemelidir.Normal yara bakımı dışında ek bir önleme gerek yoktur.
b- HBV taşıyan (HBsAg pozitif) bir hastanın kan veya diğer vücut sıvılarıyla iğne
batması, mukoz membranlara sıçrama veya sağlam olmayan deriye bulaşma yoluyla temas
eden anti-HBs veya anti-HBc antikoru negatif sağlık personeline;
i- İlk 48 saat içinde 0.06 mL/kg Hepatit BHiperimmunglobulin (HBIg) intramüsküler
yolla yapılmalı,
ii- Eş zamanlı olarak hepatit B aşısı deltoid adale içine yapılmalı ve takiben 1 ay ve 6 ay
sonra aynı dozda tekrarlanarak HBV’ye karşı aktif bağışıklık sağlanması amaçlanmalıdır.
Aşı uygulaması 0,1,2 ve 12. ay şeklinde de yapılabilir. Bu şekilde immünizasyon ile antikor
gelişmesinin daha hızlı olabileceği öne sürülmüştür. Aşı ve hiperimmunglobulin birarada
yapıldıklarında farklı vücut bölgelerine uygulanmalıdır.
c- Kan veya vücut sıvısıyla temas edilen hastanın ve/veya temas eden sağlık personelinin
seroloik durumları bilinmiyorsa:
i- Hemen yukarıda belirlenen şekilde aktif immünizasyon şemasına (aşı uygulaması)
başlanmalı,
ii- Serolojik durum belli oluncaya kadar 5 mL (veya 0.06 mL/kg/ “polivalan”
immunglobulin (Ig) intramüsküler olarak yapılmalıdır. Ig preparatları düşük titrede anti-HBs
76
antikorları taşıdığından HBV’ye karşı koruyuculuk sağlayabilir. Eğer kanı ile temas edilen
hasta HBV taşıyıcılığı açısından yüksek risk grubunda ise (kronik karaciğer hastası gibi)
serolojik souç beklenmeden HBIg uygulanmalıdır. [14]
iii- Serolojik durum belirlendiğinde (a) şıkkında belirtilen koşullar sağlanıyorsa HBIg
uygulanabilir.
d- Anti-HBs ve/veya anti-HBc antikoru pozitif olan ya da HBs antijeni pozitif sağlık
personeline temas sonrası aşı ya da HBIg uygulamasına gerek yoktur.
e- Aşılanmayı takiben anti-HBs antikoru pozitif hale gelen kişilere rapel aşı, ya antikor
titresi 10 mLU/mL’nin altına düştüğünde veya her 5 yılda bir yapılmalıdır.
f- HCV antikoru taşıyan bir kişinin kanıyla temas eden sağlık personeline yukarıda
tanımlanan lokal bakım önlemleri dışında, yaralanmayı takiben ve 6 ay sonra serolojik olarak
HCV’ye karşı antikor araştırılması önerilmelidir. Daha önceden korunma amacıyla önerilen
polivalan Ig uygulamasının yararsız olduğu anlaşıldığından yapılmasına gerek yoktur.
g- HIV taşıyıcısı olan bir hastanın kanı ile temas sonrası, yukarıda sayılan yıkama ve
normal yara bakım işlemi yapılmalıdır. Bu tür bir yaralanmaya maruz kalan sağlık
personelinin anti-HIV antikoru taşıyıp taşımadığı hemen serolojik olarak belirlenmelidir. Bu
ilk test yaralanma nedeniyle bulaşma olup olmadığını değil o kişinin daha önceden infekte
olup olmadığını ortaya çıkartacaktır. Aynı test yaralanmadan 6 hafta, 12 hafta ve 6 ay sonra
tekrarlanmalıdır. 6 ay sonunda da negatif bulunan testin bir daha yeni bir yaralanma
olmadıkça tekrarına gerek yoktur. Yapılan kısıtlı vaka içeren çalışmalarda temas sonrası
profilaksinin HIV bulaşını engellediği gösterilmiştir. [14]
F) HBV veya HIV ile infekte sağlık personelinin alması gereken önlemler:
1) İnfekte personel üniversal önlemlere kesinlikle uymalıdır.
2) Eksudatif lezyonu olanlar hasta ve hastada kullanılacak aletlerle direkt temas
etmemelidir.
3) İnvaziv işlemleri uygulayan her sağlık personeli kendi HIV ve HBV serolojisini, eğer
HBsAg pozitif ise HBeAg taşıyıp taşımadığını bilmelidir.
4) HIV ve/veya HBV (HBeAg taşıyanlar dahil) ile infekte personelin bu kurallara uymak
koşuluyla çalışmasının engellenmesine gerek yoktur.
77
HIV veya HBV ile infekte hastalar için ameliyathanelerde alınacak önlemler
Cerrahın hasta kanı veya vücut sıvılarıyla perioperatif olarak teması, yapılan cerrahi işlemin
türüne, cerrahın ve yardımcılarının deniyimine ve uygulanan infeksiyon kontrol önlemlerine
bağlı olarak değişir. Ameliyathanede operasyon sırasında sık karşılaşılan sorunların başında
cilde veya mukoz membranlara kan veya vücut sıvılarının sıçraması, ameliyat önlükleri
üzerine aynı sıvıların bulaşıp deriye temas etmeleri ya da eldiven delinmeleri sonucu cilt
temasının oluşması veya iğne, bistüri gibi kesici aletlerle yaralanmaları takiben kan veya
diğer vücut sıvılarının cilde bulaşmaları gelir. Bu türde “kazaların” sonucunda hastalardan
yukarıda bahsedilen infeksiyonların cerraha bulaşma riski olduğundan, bu kazaları en aza
indirgemek için serolojisi ne olursa olsun her hasta için aynı ciddiyette üniversal önlemlere
uymak gerekmektedir. [14]
Cerrahi eldivenlere ilişkin defektler ameliyat sırasında %10-50 sıklıkta karşılaşılan
sorunlardandır. Bu defektlerin en az üçte biri üç saat veya daha uzun süreli operasyonlarda
ortaya çıkmaktadır. HIV, HBV veya kan yoluyla bulaştığı bilinen diğer infeksiyonlardan
birini taşıyan hastaların opere edilmesi sırasında çift kat eldiven kullanılması gereklidir.
Yapılan bir çalışmada tek kat eldivenle, çift kat eldivenden dıştakine ilişkin defektler aynı
sıklıkta ortaya çıkarken (yaklaşık %17.5), içteki eldivende aynı defektlerin üç kat daha az
(%5.5) oranda görüldüğü belirlenmiştir. Bu gözlem çift kat eldiven giymenin kan ve diğer
vücut sıvılarıyla cilt temasını önlemede etkili bir yöntem olduğuna işaret etmektedir. Ancak
bu yöntem delici yaralanmalardaki kan bulaşını önlemede etkili olamayacağı için, çift
eldivenin yanısıra diğer önlemlere de uymaya azami dikkat gereklidir. Yaralanma riskinin
yüksek olduğu işlemler (örneğin; açık kırık redüksiyonu gibi) sırasında iki kat lateks eldiven
arasına koton eldivenlerin giyilmesi kanla bulaşma riskini en aza indirger. [14]
“Surgical Infection Society”nin yakın zamanda yayınlanan önerilerine göre HBV, HIV
ve HCV ile infekte olduğu bilinen hastaların opere edilmeleri sırasında ameliyathanedeki
personel sayısı minimuma indirgenmeli, deneyimsiz cerrahi asistanlarının bu tür hastaları
opere etmesine izin verilmemeli, kanla teması asgaride tutmak amacıyla disposible önlükler,
gözü koruyan maskeler ve plastik apronlar kullanılmalı, disseksiyon için bistüri kullanımını
en aza indirgemeye çalışmalı ve kesici aletlerin sadece operatör ve cerrahi hemşiresi
tarafından ellenmesi sağlanmalıdır. [14]
78
Cerrahi işlem uygulanacak her hastanın ameliyat öncesi HIV, HBV ve diğer serolojik
testlerinin yapılması pratik bir yöntem değildir. Bu şekilde hem yüksek bir maliyetle karşı
karşıya kalınacağı gibi, seronegatif bulunan hastaların ameliyatı sırasında “gereksiz” bir
güven duygusu nedeniyle yukarıda sayılan önlemlere daha az riayet edilmesi gibi bir
durumla karşılaşılması söz konusu olacaktır. Oysa daha önceden de belirtildiği üzere kanla
bulaşan virüslerle infekte hastaların belli bir kısmı en azından bir dönemde seronegatif
bulunabilmektedir. Bu nedenle hastaları serolojik olarak “sınıflamak” yerine her hasta için
yukarıda sayılan önlemlere maksimum dikkati göstererek uymak daha akılcı gözükmektedir.
[14]
3.5.PSİKOSOSYAL RİSK ETMENLERİ
Kamu sektöründe en fazla mobbing başvurusu yüzde 16,84 ile hastanelerden gelirken özel
sektörde ise yüzde 17,35’lik oranla en fazla mobbing başvurusu sanayi kuruluşlarından
geldi. Başvuruda bulunanların yüzde 56’sı erkek olurken yüzde 44’ü bayan oldu.[15]
ALO 170’e iş kanunu kapsamında vatandaşlardan normal ve fazla mesai ücretleri ile kıdemihbar tazminatı alacaklarıyla ilgili 927 bin 774 çağrı geldi. Yabancı çalışma izinleri
konusunda ise ALO 170’e 264 bin 159 başvuru geldi. Bu başvuruların yüzde 97’si ilk
kontakta çözümlendi.[15]
ALO 170, Türkiye’nin mobbing şikâyetlerini alan ilk ve tek çağrı merkezi özelliğini sahip.
Verilerde, ALO 170’e bugüne kadar 9 bin 183 adet mobbing başvurusu geldi. Gelen
başvuruların yüzde 69’u özel sektör çalışanlarından, yüzde 31’i ise kamu sektörü
çalışanlarından oluştu.Başvuruda bulunanların yüzde 56’sı erkek, yüzde 44’ü kadın oldu.
[15]
Modern psiko-sosyolojik teknikler geliştirilmesinden önceki dönemde, bireyin iş
yaşamındaki davranışlarıyla ilgili olarak, çeşitli varsayımlar ve subjektif yaklaşımlar
kullanılmaktaydı. İnsan davranışı biyolojik bir mantıkla değerlendirilmekte ve çalışanların
gizli bir yarışma içinde oldukları, ayrıca olumsuz davranış ve tutumlarının ardında da
toplumun değer yargılarına karşı bir karşı çıkış özentisi bulunduğu kabul edilmekteydi.
79
İnsanların davranışlarına aşırı bir bencilliğin yön verdiği düşünülmekteydi. Yeni, modern
psiko-sosyolojik yaklaşımlar ise insanın iş yaşamındaki sorunlara yalnızca kendi zeka ve
becerisi ile çözüm aramadığı; tüm çevreleriyle merkezi sinir sistemi aracılığıyla iletişimde
olduklarını kabul eder. Çalışanların tüm sağlıkları bakımından, iş ortamındaki diğer zararlı
etkenlerle birlikte psiko-sosyolojik streslerin de ele alınmasını benimser. İnsan davranışı
artık tümüyle içgüdüsel bir olgu sayılmamakta ve içinde bulunduğu ortamın etkileriyle
karmaşık bir davranış biçimi oluştuğu kabul edilmektedir. Yani çalışanlar, toplumun bir
parçası olduğuna göre, aşırı bencilliklerinin yanında, içinde yaşadıkları ve benimsedikleri
sosyal gruplarla etkileşimlerinin de onların davranışlarına yön vereceği bugün
düşünülmektedir (Erkan, 1988, s. 252).[16]
Şekil 3.26: Sağlık çalışanlarının çalışma zamanı içinde karşılaştıkları iş kazaları
İş yaşamı, insanın çalışmakla geçirdiği saatlerin çok daha üstünde olan ve yaşamın her
bölümüne yayılan bir önem taşımaktadır. İşi, insanın sosyal statüsünü, ailesine sağladığı
olanakları, yaşamdan sağladığı doyumu, yaşama zevkini belirlemektedir. İş yaşamı ve
sağladığı doyum, insanın bedensel ve ruhsal sağlığıyla doğrudan ilişkilidir. Daha güzel bir
yaşam ve sağlıklı kalmak için bireysel çabalar sürdürülmelidir, ancak iş yaşamından
kaynaklanan stresler çok geniş bir etki alanına sahiptir ve bu stresleri sağlığı bozmayacak
düzeye indirmek bireysel çabayı aşmaktadır. Stres oluşturan çalışma koşulları, çalışan
80
üzerinde yoğun baskı ve zorlanma yaratır ve bu zorlanmanın uzun sürmesi de sağlığı ciddi
olarak tehdit eder (Baltaş ve Baltaş, 1998, ss. 75,76). [16]
Steers (1981)’a göre, iş stresi, çalışanların ruhsal ve bedensel sağlıkları üzerindeki
olumsuz etkileri, personel devri ve işe devamsızlığı arttırması, iş kazalarına yol açması ve
örgütsel etkinliği azaltması nedenleriyle kontrol altına alınması gereken bir sorundur (Torun,
1996, s. 45). [16]
Günümüzde iş dünyası, sürekli kazancını artırma amacına yönelik çaba gösterir. Bu çabalar
verimli, ekonomik üretim yöntemlerinin, yeni teknolojilerin gelişmesine dolayısıyla ülkenin
de kalkınmasına katkı sağlar. Ancak bu yaklaşımlar beraberinde yabancılaşma,
doyumsuzluk, iş güvenliği ve çalışanların sağlığı sorunlarıyla birlikte, tüm çalışanları ve
toplumu etkileyen stres ve strese bağlı bir çok sorun ortaya çıkmasına neden olmaktadırlar
(Erkan, 1993, s. 39). [16]
İş Stresini Oluşturan Faktörler
Çalışanların yaşadıkları stresi yaratan faktörler (stresörler) üç ana gruba ayırarak
incelenebilir;
1. Bireysel faktörler
2. Çevresel faktörler
3. Örgütsel faktörler.
Bireysel Faktörler
Bireyin kişilik özellikleri en önemli bireysel stres kaynağıdır. Kişilik özellikleri ile
stres arasındaki ilişkiyi ortaya koyan ilk ciddi çalışma Rosenman ve Freidman tarafından
yapılmıştır. Bu çalışmada strese yatkınlık bakımından, A ve B tipi kişilik özellikleri
belirlenmiştir. Bu özellikler şunlardır: (Sabuncuoğlu ve Tüz, 1998, s. 192) [16]
A tipi kişilik özellikleri; Yükselme ve başarı hırsı, başkalarıyla yarışmak, duygusallık,
heyecanlılık, acelecilik, zaman ile yarışmak, işlere bağlılık ve hemen bitirme eğilimi,
saldırgan tavır, çabuk öfkelenme, hareket ve konuşmanın hızlı olması, sabırsızlık, insan
81
ilişkilerinin zayıflığı, kişisel ve sosyal yaşantıya zaman ayırmamak, dinlenmeyi sevmemek,
beklemekten sıkılmak, başkalarının sözlerini kesmek, yerinde duramamak vb. özelliklerdir.
[16]
B tipi kişilik özellikleri; İş konusunda rahat olma, süre ve başarı ile fazla ilgilenmeme, işte
kalite arayışı, başkalarıyla yarışmama, sakin ve açık konuşma, sağlığına düşkün olma, bol
zamanı olma,insanlarla dost olma, sosyal yaşamı sevme, olanları kabul etme, kendinden
emin olma vb. gibi özelliklerdir. [16]
Bireyin çevresini nasıl algıladığı, değişim ve ilişkilere tepkisi önemli oranda onun kişiliği
ile ilgilidir. Çalışanın otokratik yapıda olması, cinsiyeti, içedönük ya da dışadönük olması,
ilişkilerde
destekleyici
yada
yarışmacı
tavır
göstermesi,
duygusal
hassasiyeti,
olumsuzluklara direnci, başarı gereksinimi vb. gibi özellikleri örgütsel yapı içinde birer stres
kaynağı olarak etkili olabilirler (Erdoğan, 1996, s. 292). [16]
Bireysel stres kaynakları olarak, kişilikle ilgili özelliklerin dışında; bedensel faktörler,
parasal faktörler ve yaşam tarzı ve yaşı da sayılabilir. Bedensel özellikler; bireyin doğuştan
gelen sistem bozukluğu, hormonal denge düzensizliği olabilir; böylece yüksek tansiyon,
yüksek kolestrol nedeniyle kalp hastalıklarına rastlanabilir ve bu kişiler strese daha
yatkındırlar. Parasal faktörler; bireyin parasal sıkıntı içinde olması (göreceli olarak) ve bu
yüzden daha çok çalışma, aşırı çaba gibi zorunluluklar hissetmesi onun gerilimini artıran bir
durumdur ve önemli bir stres kaynağı olabilir. Bireyin yaşam tarzı ve yaşı; Birey doğal
yaşam biçiminden uzaklaştıkça strese yakınlaşır. İçki, sigara, uyuşturucu ya da ilaç
kullanımı, hızlı ve aşırı sosyal etkinlikler stres yükünü artırmakta ve direnci azaltmaktadır.
Bireyin yaşı da bir stres faktörü olabilir; örneğin, menapoz ve andropoz dönemleri gibi
(Eren, 2000, ss. 278,279). [16]
Çevresel Faktörler
Modern dünya insanının stres kaynaklarını, çalışma yaşamına bağlı olup olmaması
bakımından ayırmak pek kolay değildir. Çünkü günümüzde insanlar iş, aile ve sosyal çevre
üçgeninde yaşantısını sürdürmektedir ve bu alanlar iç içe girmiş olarak birbirlerine etki
etmektedirler. Bireyin çevreye bağlı stres faktörleri büyük ölçüde onun iş performansını ve
yeteneklerini kullanma düzeyini de etkilemektedir. Örnek olarak aile ortamı içinde sorunlar
yaşayan bireyin iş stresi de katlanarak artmaktadır. Doğal olarak bunun tersi bir etkileşim de
82
söz konusu olabilir; iş yaşamında sorunlar yaşayan bireyin aile yaşantısında da sorunlar
oluşması gibi. Genel olarak, birey için; sosyal ve teknolojik değişimler, aile ilişkileri, ulaşım
sorunları, yaşanılan yerin değiştirilmesi, ülkedeki ekonomik koşullar, diğer ülke sorunları
vb. gibi çevresel özellikler önemli stres kaynaklarıdır (Erdoğan, 1996, ss. 284-288). [16]
Eren (2000, ss. 282-287)’e göre ülke ve dünya ekonomisinin durumu, siyasal belirsizlikler,
çalışılan kentin çevre ve ulaşım sorunları, teknolojik değişmeler ve sosyo-kültürel
değişmeler strese yol açan genel çevresel faktörlerdir. [16]
Ülke ya da dünya ekonomisinde krizler yaşanması, işsizliğin artması, yüksek enflasyon,
yüksek faiz ve buna bağlı oluşan belirsizlik ortamları bireyde tehlike ve korku duygularına
yol açar, bir stres faktörü olarak rol oynar. Ülkedeki siyasal belirsizlikler, istikrarsızlıklar,
demokrasinin tehdit altında olması hem işletmelerin yatırımları hem de bireyler açısından
güvensizlik ortamları oluşturur, gelecek kaygıları yaşanmasına, strese yol açar. [16]
Örgütsel Faktörler
Luthans (1992), iş stresine yol açan örgütsel faktörleri şu şekilde gruplandırmıştır: (Torun,
1996, ss. 45,46)
1. Örgüt politikaları;
- Adaletsiz, keyfi performans değerlendirmeleri
- Ücret eşitsizlikleri
- Esnek olmayan kurallar
- Vardiyalı çalışma
- Belirsiz yöntemler
- Sık bölüm değiştirme
- Gerçekçi olmayan iş tanımları
2. Örgüt yapısı;
- Merkeziyetçilik; kararlara katılıma izin verilmemesi
- Sınırlı yükselme olanakları
83
- Resmiyet derecesinin fazlalığı
- Yüksek düzeyde uzmanlaşma
- Bölümler arası karşılıklı bağımlılık
- Personel-yönetici çatışması
3. Örgütün fiziksel şartları;
- Kalabalık ve mahremiyetin yokluğu
- Aşırı gürültü, sıcak, soğuk
- Zehirli kimyasal maddeler ve radyasyon
- Hava kirliliği
- İş kazaları
- Yetersiz aydınlatma
4. Örgütsel süreçler;
- Bozuk iletişim
- Performansla ilgili, hatalı ölçüm ve yetersiz, hatalı geribildirim
- Belirsiz veya çatışan hedefler
- Adaletsiz kontrol sistemi
- Yetersiz bilgi
Örgütle ilgili stres faktörleri farklı görünümler altında toplanmaktadır. İş ortamı ve işin
çevresel yapısı, fiziksel şartları bir stres faktörüdür. Bir çok araştırıcı örgütteki organizasyon
yapısının da bir stres faktörü olduğunu göstermişlerdir. Bunlardan aşağıda söz edilmektedir
(Erdoğan, 1996, ss. 289-292). [16]
Organizasyondaki rol; bireyin örgüt içinde üstlendiği farklı roller olması, rol çatışmasına yol
açabilir ve ortaya örgütsel bir stres çıkar. Kariyer geliştirme uygulamaları da organizasyonel
bir stres faktörü olabilir. Çalışanların performans değerlendirmesi sonucunda aşırı
ödüllendirilmeleri, kişiler arası çatışmaya, dolayısıyla strese yol açar. Yetersiz ödüllendirme,
işini iyi yapanla yapmayanın ayırt edilmemesi de stres kaynaklarıdır. Organizasyondaki
etkileşim de önemlidir; çalışanın yönetici ile ilişki kuramaması, ulaşamaması, iş
84
arkadaşlarınca dışlanması, organizasyon içindeki sorumluluğunu başkasına aktaramaması
vb. durumlar örgütsel işleyişe bağlı stres nedenlerindendir. Organizasyonun bir parçası olma
da stres yaratır; Bu durumda bireyin çevreyi etkilemesi ve ondan etkilenmesi daha fazla
olacaktır. İşle bütünleşen birey elde ettiği sonuçlardan tatmin olmayabilir veya istenen
sonuca ulaşamayabilir. Birey iş ve işletme için endişelenir, bu onda stres yaratır. [16]
İşyerinde organizasyonun bozuk olması; iş paylaşımı ve iş akışıyla ilgili düzensizlikler; işin
kalitesinin bozulmasına, yetiştirilememesine, hatalı ve eksik yapılmasına; böylece çalışan ve
yöneticinin gerilim ve stresinin artmasına yol açar. Görev ve sorumluluklar uygun biçimde
dağıtılmazsa, bu örgüt havasının (ikliminin) bozulmasına ve çalışanların moralinin
düşmesine ve önemli bir stres faktörü oluşmasına yol açar. “Örgüt kültürü”nün eksikliği;
ortak inanç ve duyguların olmaması da verimi ve moral düzeyi düşüren bir stres kaynağıdır.
Örgütte rol ve görevlerin fazla olması kadar, monoton ve sıkıcı olması da çalışanların hayal
kırıklığı yaşamasına ve streslerinin artmasına yol açar (Eren, 2000, ss. 279,280). [16]
3.6.NÜKLEER RİSK KAYNAKLARI
3.6.1.YAPAY RADYASYON KAYNAKLARI
Teknolojik gelişiminin gereği olarak, bazı radyasyon kaynakları yapay olarak
üretilmektedir. Bu kaynaklar, birçok işin daha iyi, daha kolay, daha çabuk, daha ucuzve daha
basit yapılmasına olanak sağlamaktadır. Bazı durumlarda ise alternatifleriyok gibidir. Doğal
radyasyon kaynaklarının aksine tamamen kontrol altında olmalarımaruz kalınacak doz
miktarı açısından önemli bir özelliktir. Tıbbi, zirai ve endüstriyelamaçla kullanılan X ışınları
ve yapay radyoaktif maddeler, nükleer bomba denemelerisonucu meydana gelen nükleer
serpintiler, çok az da olsa nükleer güç üretimindensalınan radyoaktif maddeler ile bazı
tüketici ürünlerinde kullanılan radyoaktifmaddeler bilinen başlıca yapay radyasyon
kaynaklarıdır.( http://www.taek.gov.tr/bilgi/bilgi_maddeler/yapayrad.html)[17]
85
Tablo 3.7: Dünya genelinde alınan yıllık ortalama kişisel dozlar(kaynak:
http://www.taek.gov.tr/bilgi/bilgi_maddeler/dunya_doz.html)
Tıbbi Işınlamalar
Tıbbi alandaki radyasyon uygulamaları, radyasyonla görüntü elde edebilme veradyasyonun
hücre veya tümörleri yok edebilme yeteneğine sahip olması temeline dayanır. [17]
Tablo 3.8: Tanısal Radyoloji bazı X-Işını tetkikleri nedeni alınan etkin doz değerleri
(UNSCEAR 2000 Report)
Nükleer Tıp; radyofarmasotiğin hastaya sindirim, solunum veya enjeksiyon yolu ile
verildiği bir tetkik yöntemidir. Hastadan yayılan gama ışınlarının gama kamera denilen özel
bir detektör ile algılanarak görüntüye çevrilmesi ile doku ve organlarla ilgili gerekli bilgiye
ulaşılır.
Tanısal
prosedürlerde
Teknesyum-99m
86
radyonüklidi
yaygın
olarak
kullanılmaktadır. Radyonüklidlerin tedavi amacı ile kullanılmasında verilen aktivite miktarı
tanısal yöntemlere göre çok daha yüksektir. [17]
Radyoterapi; kanser tedavisinde kullanılan bir yöntemdir. Kanser vakalarının%50'sinde
uygulanmakta olup kanserli hücreleri yok etmek veya ilerlemeyiyavaşlatmak üzere tedavi
edilecek bölgeye yüksek doz uygulanır. Uygulanacak yerve tedaviye göre tedavi dozu
20.000 mGy - 60.000 mGy (20 Gy - 60 Gy)düzeyindedir. [17]
Tablo 3.9: Hastalık Kategorisine göre hedef hacim için ortalama tedavi dozları
3.7.ERGONOMİK RİSK FAKTÖRLERİ
İnsanın rahatını, güvenliğini ve verimliliğini arttırmak maksadıyla, insan-makina, insaniş, insan çevre ilişkilerini konu alan mühendislik dalı. Ergon Yunancada iş demektir.
İster tüketici olsun, isterse üretici konumunda bulunsun, bütün insanlar değişik alet ve
makinalarla, çeşitli iş ve çevre şartları ile karşı karşıya bulunurlar. Bu esnada insanın
güvenliğinin, rahatının ve iş verimliliğinin arttırılması arzulanır. Ergonomi, insanın çeşitli
şartlar altındaki bedeni ve psikolojik özelliklerini, kabiliyetlerini, eğilimlerini, imkânlarını
araştırmak suretiyle bir takım ortak özellikler ve kaideler tespit etmeye çalışır. Bunlar
daha sonra insanı kuşatan çevrenin, insanın ilişkiye geçtiği makinaların, içinde yaşanılan
ortamların en iyi şekilde düzenlenmesinde kullanılacaktır [18]
Esas olarak sanayide iş gücünün verimliliğinin arttırılması maksadıyla yürütülen
çalışmalar
ergonomi;
sonucu
tıp,
teknoloji,
kendini
biyoloji,
fizyoloji,
gösteren
psikoloji,
sosyoloji,
mühendislik, mekanik, fizik gibi çok çeşitli başka konularla da yakından ilgilidir. En basit
olarak, bir iskemlenin yükseklik ve şeklinin yapılan işe daha uygun hale getirilmesi, iş
87
verimini ve konforu arttırabilir. Mesela, parmaklar kullanılarak görülecek bir işin de
parmağın tabii yapısına ve kabiliyetlerine uygun olması gerekecektir. Nitekim, daktilo,
telefon, bilgisayar klavyesi, diş fırçası vb. mamullerin geliştirilmesinde ergonomi
prensiplerinden faydalanılır. Oturma yerlerinin şekli, bedenin rahat ve sıkıntılı duruşları,
alet ve eşyalardaki işaret ve kumanda düğmelerinin durumu, gürültü, ses ve ışık seviyeleri
ve daha niceleri ergonominin inceleme sahasına girer. [18]
İsabetli bir insan-makina sistemi geliştirebilmek için ergonomi işe gözlem yaparak başlar.
Gerekiyorsa,
işin
gerçek
şartlar
altındaki
durumu
anketlerle
araştırılır,
ayrıntılı analizler yapılır. İnsanların genel yapıları, yukarıda sayılan değişik bilim konuları
açısından ayrıntılı olarak incelenir. Daha sonra ilmi metodlar kullanılarak ilgili sistemler
geliştirilir. Esas olarak deneye dayanarak sistemin rahatlığı ve verim üzerindeki etkisi
incelenir. Zayıf noktalar güçlendirilerek, daha iyi çözümlere geçilir. [18]
Ergonomi önceleri daha çok kas gücüne dayanan işlemlerde fizyolojik temelli
araştırmalarla ilgilenmiştir. İnsana ait anatomik özellikler üzerinde durulmuş, bunlara ait
standartlar geliştirilmiştir. Sonraları, biraz daha makineleşmiş sistemler de incelenmeye
başlanmış, bu arada insanın psikolojik yapısı ve özellikleri (dikkat, algılama, kavrama,
tepki gösterme vs.) de incelenmiştir. Günümüzde ergonomi çok daha karmaşık ve
otomatikleştirilmiş sistemlerle insan arasındaki ilişkileri de incelemektedir. [18]
Tıp hizmetleri (tıbbi teşhis, tedavi ve bakım)
• Yardımcıtıp hizmetleri (eczane, kan bankası, diyet hizmetleri gibi)
• Hastane İşletmeciliği (faturalama, teknik hizmetler, güvenlik gibi) olarak
gruplanabildiği gibi, poliklinik hizmet süreçleri yatan hasta hizmet süreçleri ve acil servis
hizmet süreçleri olarak da gruplanabilmektedir. Ergonomi, çalışanların biyolojik, psikolojik
özelliklerini ve kapasitelerini dikkate alarak insan-makine-çevre uyumunun doğal ve
teknolojik kurallarınıortaya koyan çok disiplinli bir bilim dalıdır. [19]
88
Şekil 3.27: Hastaların kaldırılmasında ergonomik riskler göz önünde bulundurulmalıdır(sol
üst).Hastalar için elektrikli ayarlanabilir yataklar(sağ üst). Hastaların kullanımına uygun
faklı tipte tekerlekli sandalyeler(altta). (kaynak: Occupational health and safety risks in the
healthcare sector Guide to prevention and good practice-European comission)
Hastane işletmelerinde sunulan hizmet yelpazesi tıbbi hizmetler, yardımcı tıbbi hizmetler ile
idari ve mali hizmetler olarak sınıflandırılabilir. Sayılan bu hizmetlerin üretimle çalışma
biçimleri, ergonomi açısından değerlendirildiğinde; enerji ağırlıklıişler, enformasyon
ağırlıklı işler ve enerji ve enformasyon ağırlıklı işler olmak üzere üç grupta
değerlendirilebilir. Yönetim bölümlerinde verilen büro hizmetleri enformasyon ağırlıklıişler
olurken, genel temizlik, bakım, onarım, hijyen, çamaşırhane, yemekhane (diyet) gibi değişik
hizmetler enerji ağırlıklıişler olarak nitelendirilebilir. [19]
89
Şekil 3.28:Hastne ortamına uygun ayakkabı kullanımı (kaynak: Occupational health and
safety risks in the healthcare sector Guide to prevention and good practice-European
comission)
Şekil 3.29:Hastaların kullanımıza uygun lavabolar (kaynak: Occupational health and safety
risks in the healthcare sector Guide to prevention and good practice-European comission)
90
Şekil 3.30:Hastaların kaldırılıp indirilmesinde ergonomik riskler göz önünde tutulup ona
uygun donanım kullanılmalıdır. (kaynak: Occupational health and safety risks in the healthcare
sector Guide to prevention and good practice-European comission)
Şekil 3.31:Masa, sandalye ve mikroskop kullanıcının ihtiyacına göre ayarlanabilmelidir.
(kaynak: Occupational health and safety risks in the healthcare sector Guide to prevention
and good practice-European comission)
91
Röntgen, mikrobiyoloji, ultrasanografi, manyetik rezonans vb. özel tıbbi hizmet
bölümlerindeki hizmetler insan-makina uyumu içerisinde hem enerji hem de bilgi ağırlıklı
işleri kapsamaktadır. Yine doğrudan sağlık hizmetinin sunulduğu klinik ve poliklinik hizmet
birimlerinin sunduğu hizmetler (uzmanlık alanlarına göre ağırlık paylarıdeğişmekle birlikte)
tabip, hemşire gibi işgörenlerin hem enerji ve hem de enformasyon ağırlıklısensomotorik
çalışmalarının çıktılarıdır. [19]
Şekil 3.32: Hastane çalışanlarının kullanımına uygun yükseklite ve ergonomik çalışma
alanları (kaynak: Occupational health and safety risks in the healthcare sector Guide to
prevention and good practice-European comission)
Hastanelerde İş Akışının Ergonomik Düzenlenmesi
Hastanelerde işakışı, teşhis ve tedavi birimleri ile hastane idari ve teknik birimlerinin
birbirleriyle olan ilişkilerini kapsamaktadır. Bu işakışında hasta, hastane çalışanıve bazen de
hasta yakının yer almaktadır. Bu kadar karmaşık bir organizasyonda, ülkemizde devlet ve
özel hastanelerin işakışınıetkileyen çeşitli yapısal ve yönetsel sorunlar bulunmaktadır. Bu
sorunları;
a) Hastanelerin fiziksel yerleşim sorunlarından kaynaklanan sorunlar
b) Mimari proje hatalarından kaynaklanan sorunlar
Gelişmiş ülkelerde hastane mimarisi başlıbaşına bir uzmanlık alanı haline gelmiştir.
Ülkemizde hastane mimarisi henüz gelişmiş değildir. Bunun sonucu olarak hastane binaları
birer verimsizlik abideleri gibi karşımıza çıkar. Bu durum özel sektör hastanelerinin de
çözümsüz bıraktığıen önemli sorunlarından biridir. Binanın güzelliği, iç açıcılığı, geniş ve
refah olması vb. özellikleri yanında verilecek hizmete yetecek kadar alan ve hacim işgal
etmesi ve hizmet sunmaya elverişli yani kullanışlı olması gerekmektedir. Ülkemizde resmi
92
hastanelerin bilinen handikapıyanında özel sektör hastanelerinin bir çoğununda önceleri
başka amaçla yapılmış binalardan bozma hastane oluklarını gözlemekteyiz. Hastane gibi son
derece karmaşık bir hizmetin verildiği binaların başka amaçlı binalarda tadilat yapılarak
verimli bir şekle sokmamız mümkün değildir.(Sur,2001) [19]
Hastane yöneticileri tarafından objektif olmayan kriterlere göre yerleşim düzeninin
yapılması Hastane yöneticileri kendi insiyatiflerini kullanarak objektif olmayan kriterlere
göre hastanelerde yerleşim düzenlemesi yapmaktadırlar. Yapılan bu yerleştirmede kendi
düşüncelerine göre düzenleme yaptıklarıgibi güçlü kişilerin etkisi altında kalarak bir
yerleşim planlıyaptıklarıgörülmektedir. Bu yerleştirme düzeninde, hastane hizmet
birimlerinin birbirleriyle olan ilişikleri dikkate alınmamaktadır. [19]
Hastane işletmeciliği ve organizasyondan kaynaklanan sorunlar
• Sağlık personelinin yetersizliği nedeniyle, iş yükünün yoğunluğu, nöbetlerin sık gelmesi
personelde fiziksel ve zihinsel yorgunluklara neden olmaktadır
• Hasta tetkiklerinin kalibrasyonu yapılmamış tıbbi cihazlarla yapılası sonucu yanlış rapor
edilmesi,
• Sağlık personelinin yeterli hizmet içi eğitimi almadan, yüksek teknolojiye dayalı tıbbi
cihaz ve donanımlarını kullanmada gösterdikleri uyumsuzluk
• Hasta teşhislerinin yanlışyapılmasısonucu yapılan medikal ve cerrahi tedavi sonucu
hastada fiziksel ve psikolojik zararlar vermektedir.
• Hastanelerde yeterli olmayan veya çalışmayan radyoloji tetkikler için hastalar hiç uygun
olmayan ulaşım araçlarıyla, fiziki açıdan uygun olmayan özel tıp merkezlerine gönderilerek
tetkikleri yapılırken hastalar çeşitli kazlara ve enfeksiyon ortamlarına maruz kalmaktadırlar
• Ayakta ve yatarak yapılan hastane hizmetlerinde hasta kabul ve taburcu işlemlerinin
uzun olması
• Tıbbi kayıt sisteminin yeterli olmaması nedeniyle, hasta dosyaları kaybolmakta veya
içindeki bilgiler eksik olmaktadır. Bu ise, hastaların tedavilerini aksatabileceği gibi yapılan
sağlık hizmetlerinin idari ve mali bilgileri de tespit edilememektedir.
• Enfeksiyon kontrolünü sağlayacak bir sistem bulunmamaktadır. Özellikle hastane klima
sistemi şartları sağlanmalıdır.
•
Hastaların, hasta yakınlarının ve çalışanların hayatlarını tehlikeye atacak kazalar,
yangınlar ve doğal afetler
93
• Hastane hizmet birimlerinden kaynaklanan işakışsüreçlerinin hastayıyorması, tedavi için
boşa zaman geçirmesi [19]
Türkiye’de Mevcut Durum
Hastaneler, diğer kuruluşlarla karşılaştırıldığında gerek yerleşim düzeni gerekse cihaz ve
donanımlarda kullanılan teknoloji daha karmaşık bir görüntü çizmektedir. Teknoloji
yönetimi bu nedenle büyük önem taşımaktadır. Hastanelerde yüksek risk taşıyan servisler
başlıca acil ser, ameliyathane, yoğun bakım ve radyolıjidir. Bu servislerde doktor ile hasta
belirli bir prosedür için kısa süreli beraber olmakta cihazlarda ileri teknoloji kullanılması
nedeniyle cihaz arızalarıve kullanım hataları ile sık karşılaşılabilmektedir. Tıbbi personel
açısından tecrübe ve zamanlama büyük önem taşımakta, çoğu kez çabuk karar vermesi
gerektirmektedir. Deneme yanılma periyoduna müsahaba yoktur. Klinik presedürler genelde
tehlikeli olup hastanın anatomisinde ve fizyolojisindeki değişmeler sonucu hastanın tepkisi
çoğu zaman beklenenden çok daha farklı olabilmektedir. Hasta anestezi altında ise şuursuz
ve hareketsiz yatıp konuşabilme imkânına sahip değildir. Acil serviste ise korku ve
telaşneticesinde hasta kendisini doğru ifade edememektedir. Diğer taraftan hastanede
çoğunlukla gözden kaçabilen yanlışzamanda yanlışkişiye yanlış ilaç verilmesi gibi
medikasyon hatalarıda oldukça önem taşımaktadır. Sağlık hizmetlerinde plansız ve
kontrolsüz bir ortam içinde çalışılması malzeme israfına, kazalara ve çeşitli maddi kayıplara
neden olmaktadır. [19]
94
BÖLÜM 4. SAĞLIK HİZMETLERİNDE BİR RİSK
YÖNETİMİ TEKNİĞİ OLARAK FMEA
4.1.HASTANELERDE MATRİS TİPİ RİSK ANALİZİNİN
KULLANILMASI
Hastanede üretilen hizmet dikkate alınarak faaliyetler belirlenerek bu faaliyetin
oluşturabileceği tehlike ve bu tehlikeye istinaden ihtimal dâhilinde olan risk ve riskler
tespit edilir. [20]
Tehlike ve risk tespiti yapılırken tüm bina, servisler, kullanılan malzeme, cihaz ve
ekipmanlar, çalışma şartları, çalışma yöntemleri, görev ve faaliyetler, ziyaretçiler ve hastane
giriş çıkışlardan gelebilecek tehlikeler dikkate alınır. [20]
Çalışan Güvenliği risk değerlendirmesi asgari radyasyon, gürültü, kanserojen maddeler,
enfeksiyon, allerjen maddeler, ergonometri, her türlü şiddet konularında risk oluşturan
bölümleri belirleyerek, bu bölümlerde çalışanların sağlık taramaları planlanmalıdır.v
Hasta Güvenliği risk değerlendirmesi en az hastaların doğru kimliklendirilmesi, güvenli ilaç
uygulaması, transfüzyon güvenliğinin sağlanması, düşmelerin önlenmesi, radyasyon ve tıbbı
cihaz güvenliğini içermelidir. [20]
Komiteler çalışmalarında; birimlerde kullanılan kimyasallar, kullanılan her türlü tıbbı ve
diğer ekipmanlar, kişisel koruyucular, yapılan periyodik ölçümler, bildirimler, talimatlar,
prosedürler, raporlar, eğitim kayıtları dikkate almalıdırlar. [20]
Risk Değerlendirmesine Tabi Hastane Hizmetleri: Poliklinik, Laboratuvar, Radyoloji
Yataklı Tedavi (Klinik), Ameliyathane ve Anestezi, Endoskopi, Sterilizasyon, Acil, Eczane,
Yoğun Bakım, Fizik Tedavi, Kan Merkezi, Diyaliz, İdari, Teknik, Depo, Arşiv ve Hasta
Dosyaları, Çamaşırhane, Yemek ve Morg Hizmetleri. [20]
95
RİSK DEĞERLENDİRİLMESİ (Analiz):
Riskin büyüklüğünü tahmin etmek ve riske tahammül edilip edilemeyeceğine karar vermek,
tehlikelerin sonucunda oluşabilecek risklerin giderilmesinde öncelik sırasının oluşturulması
için kullanılan yöntemdir. [20]
Değerlendirme yapılırken tehlikeler, 5 x 5 matematiksel risk yöntemine göre yapılmalıdır.
Risklerin puanlanmasında aşağıda verilen tablodaki olasılık ve şiddet değerleri kullanılır.
Risk analizi yapılırken risklerin en kötü durumu göz önünde bulundurulur. [20]
Risk Derecesi: Yapılan analiz neticesinde risk derecesi, riskin gerçekleşme olasılığı
(İhtimali) ile şiddetinin sayısal değerinin çarpımı ile bulunur. Örnek: Risk Derecesi (Puanı)
= Olasılık X Şiddet (RD= O x Ş)
Tablo 4.1: Matris Yöntemi Ortaya Çıkma İhtimali için Değerlendirme Basamakları
OLASILIK
ORTAYA ÇIKMA İHTİMALİ İÇİN DERECELENDİRME
(İHTİMAL)
BASAMAKLARI
ÇOK
KÜÇÜK
NEREDEYSE
Kullanılan malzeme teknolojik neden ve / veya
MÜMKÜN DEĞİL
ekipmandaki eksiklikten dolayı kaza ihtimali
PUAN
1
vardır.
KÜÇÜK
AZ İHTİMAL (Yılda
bir)
ORTA
Kazaya yol açmaması için önlemler alınmasına
DÂHİLİNDE (Yılda
karşın çalışanın tehlikeli davranışı kazaya yol
ÇOK BÜYÜK
İHTİMALLE (Ayda
2
yol açabilir.
İHTİMAL
birkaç kez)
YÜKSEK
Sistem ve / veya ekipmandaki bir arıza kazaya
3
açabilir.
Özel önlemler alınmadığı durumlarda kaza
4
ihtimali vardır.
bir)
ÇOK
YÜKSEK
KAÇINILMAZ
(Haftada bir-her gün)
Kullanılan malzeme teknolojik neden ve / veya
ekipmandaki eksiklikten dolayı kaza ihtimali
vardır.
96
5
Tablo 4.2:Matris yöntemine göre derecelendirme
ŞİDDET
DERECELENDİRME
ÇOK HAFİF
İLK YARDIM
PUAN
İlk yardımın yeterli olduğu haller
1
Geçici iş göremezlik
2
Hafif yaralanmalar, el, ayak, parmak kesilme ve
3
GEREKTİREN
HAFİF
İLK YARDIM
GEREKTİREN
ORTA
TEDAVİ GEREKTİREN
kopmaları, yanıklar, işitme kayıpları, meslek
hastalıkları vb.
CİDDİ
UZUV KAYBI
Ağır yaralanmalar, göz, kol, bacak veya elin en az
4
birinin tamamen kaybı
ÇOK CİDDİ
ÖLÜM
Sürekli iş göremezlik
5
Tablo 4.3:Matris yöntemine göre Şiddet ve Derecelendirme
ŞİDDET DERECELENDİRME
OLASILIK
(İHTİMAL)
ÇOK CİDDİ
CİDDİ
ORTA
HAFİF
ÇOK HAFİF
5
4
3
2
1
25
20
15
10
5
20
16
12
8
4
15
12
9
6
3
10
8
6
4
2
5
4
3
2
1
ÇOK YÜKSEK
5
YÜKSEK
4
ORTA
3
KÜÇÜK
2
ÇOK KÜÇÜK
1
97
RİSK DERECESİ (PUANI) = OLASILIK X ŞİDDET (RD= O X Ş)
RİSK ÖNEM DERECELERİNE GÖRE KONTROL VE ÖNLEM FAALİYETLERİ:
A = Kabul Edilemez Riskler =
(25): Belirlenen risk kabul edilebilir bir seviyeye
düşürülünceye kadar iş başlatılmamalı eğer devam eden bir faaliyet varsa derhal
durdurulmalıdır.
B = Faaliyet Gerektirir = (12, 15, 16, 20): Bu risklere mümkün olduğu kadar çabuk
müdahale yapılmalı. DÖF, Eğitim, talimatlar gözden geçirilmeli, müdahale sonucuna göre
işin devamına karar verilmelidir.
C = Dikkate Değer Risk = (8, 9, 10): Bu riskler, Yasal mevzuat ve talimatlarla gerekli
önlemler alınarak, risk kontrol altına alınır.
D = Kabul Edilebilir Riskler = (1, 2,3, 4, 5, 6,): Belirlenen riskleri azaltmak için ilave
kontrol proseslerine ihtiyaç olmayabilir. Ancak mevcut kontroller sürdürülmeli ve bu
kontrollerin devamlılığı sağlanmalıdır. [20]
Tablo 4.4: Matris Yöntemine göre Eylemler
ŞİDDET
EYLEM
DERECESİ
KABUL EDİLEMEZ RİSK
25
İyileştirme yapılana kadar iş sonlandırılır.
FAALİYET GEREKTİRİR
12,15, 16, 20,
DÖF, Eğitim, talimatlar gözden geçirilir.
DİKKATE DEĞER RİSK
8, 9, 10
Yasal mevzuat ve talimatlarla kontrol altına alınır
ÖNEM
DERECESİ
A
B
C
KABUL EDİLEBİLİR RİSK
1, 2, 3, 4, 5, 6
Faaliyet gerekmiyor.
D
Risk önem derecesi belirlendikten sonra, risk derecesi yüksek olan bölüm ve faaliyetler
hakkında hedef program belirlemek kastıyla Düzeltici / Önleyici Faaliyet (DÖF) başlatılır.
98
Hastanede yeni bir bölüm (birim) açılması, iş düzenini etkileyecek özellikte yeni bir cihaz
ve ya malzemenin alınması durumunda ilgili komitelerce risk değerlendirmesi yapılır ve
gerekirse DÖF başlatılır. [20]
Risk değerlendirilmesi neticesi düşük çıksa bile eğer şiddeti en yüksek değer olan beş (5)
çıkmış ise bu faaliyet hedef programa dahil edilir. [20]
4.2. HASTANELERDE RİSK YÖNETİMİ VE FMEA
İnsan hayatının önem kazandığı buna karşın hasta ve hastalık sayısının hızla arttığı
günümüzde, sağlık hizmetlerince sunulan her yeni madde, makine, sistem ve ortaya çıkan
her yeni tedavi yöntemi aynı zamanda hasta güvenliği, çalışan sağlığı, çalışma ortamı
güvenliği, çevre sağlığıve güvenliği için tehditler oluşturabilmektedir (Usta, 2009: 54). Bu
bağlamda günümüzde sağlık hizmetleri sunumunun en önemli kriterlerinden biri güvenli
sağlık hizmeti sunumudur. Güvenli bir hizmetin sunumu da bir sağlık kurumunda çalışan
herkes tarafından alınan önlemler ve uygulanan teknikler ile sağlanacaktır. [21]
Institute of Medicine’ın 1999 yılında hazırladığı“To Err Is Human” isimli rapora göre A.B.D
’de her yıl 44.000 ila 98.000 insan önlenebilir tıbbi hatalar nedeniyle yaşamınıyitirmektedir.
Raporda ayrıca tıbbi hatalar sonucu meydana gelen ölümlerin, trafik kazaları, akciğer kanseri
ve AiDS’ten dolayımeydana gelen ölümlerden daha fazla olduğu bilgisine yer verilmektedir
(Tilburg, 2005: 58). [21]
Bu bağlamda, konusu insan olan, hata payının olmadığıve yüksek oranda risk faktörü içeren
sağlık işletmeleri de son yıllarda hasta güvenliği, çalışan güvenliği, tıp etiği ve hasta
haklarıgibi kavramların önem kazanması nedeni ile söz konusu riskleri önleyecek ya da
azaltacak sistemlerin arayışı içerisine girmişlerdir. Sağlık sektöründe oluşan paradigma
kaymalarıve değişen konjonktür gereği, gerek özel gerekse de kamu sektöründe yaşanan
değişim ve dönüşüm programları kapsamında uygulanan yönetsel sistem ve programlar
içerisinde risklerin önlenmesi, hasta güvenliği ve çalışan güvenliğine yönelik bir çok kriter
yer almaktadır. Diğer taraftan sağlık hizmeti sunumunda hataların ortaya çıkmadan önce
önlenmesi sağlık hizmeti sunumuna katılan herkesin üzerinde kafa yorması gereken bir
konudur (Chiozza vd Ponzetti, 2009: 75). [21]
99
Klasik düşüncede sağlık hizmeti sunanlar ve hastane yöneticileri, kazaların ve beklenmedik
olayların önlenmesini öncelikli konular arasına koymamışlardır. Ayrıca kusursuz
performans yönündeki yanlış yönlendirmelerin yanısıra hataları yok eden ya da önleyen
hastane süreçleri oluşturulmamıştır. Ancak son yirmi yılda hasta haklarının önem
kazanması, değişen hukuki süreçler ve rekabet ile birlikte hastanelerde, hasta ve çalışan
güvenliğinin gibi değerler hastane üst yönetimlerinin ilgi alanları sıralamasında öncelikli
kazanmıştır. [21]
Maddi kayıp ve itibar riski bağlamında bakılacak olursa sağlık kurumları ve özellikle
hastaneler, hatalar sonucu oluşan hizmetin maliyeti ve insan hayatının kaybı gibi olumsuz
süreçleri yönetmek zorunda kalmaktadır. İstenmeyen durumlar yanlışilaç ve malzeme
kullanımı dolayısıyla oluşacak kaynak ve zaman israfıolarak gerçekleşebileceği gibi, tıbbi
hatalar
sonucu
zedelenecek
kurum
imajıve
ödenecek
yüksek
tazminatlar
da
olabilmektedir(Aksay, 2003: 8). [21]
Bu bağlamda “hastalara güven verebilecek, potansiyel tehlikeleri önceden tespit edip kısa
zamanda giderilmesini sağlayacak, tıbbi cihaz ve teknolojilerinin güvenli kullanımını
sağlayabilecek, kişisel koruyucuların kullanımını ve çalışma ortam ve koşullarının
düzeltilmesini sağlayacak, risk ve fırsatları sistematik ve verimli biçimde yönetilmesine ve
risklerin bertaraf edilmesine öncülük edebilecek sistem” (Usta, 2009: 54) olarak
tanımlanabilecek “Risk Yönetim Sistemi” modern hastane yönetimi uygulamaları
içerisindeki yerini almak zorundadır. [21]
Sağlık hizmetlerinde risk yönetimi ve hasta güvenliği kriterleri, Sağlık Bakanlığı Sağlıkta
Kalite Standartları(SKS) kriterlerinin de önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Ayrıca
29/12/2012 tarihinde 28512 sayılı “İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi
Yönetmeliği” gereği, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamındaki tüm
işyerlerine risk analizlerini yapma/yaptırma zorunluluğu getirilmiştir. Bu açıdan da risklerin
analizi ve değerlendirme süreci sağlık kurumlarına stratejik avantaj sağlamanın yanında
hukuki bir zorunluluk olarak da karşımıza çıkabilecektir. [21]
Sağlık kurumlarında yüksek riskli alanlarda belirlenmişrisklerin kontrol altı-na alınması,
risklerin ortadan kaldırılmasıve etkilerinin azaltılmasıkararlarında, kısaca risk yönetimi
100
programında kullanılabilecek çeşitli yöntemler vardır. Bu yöntemler (Güleç ve Gökmen,
2009: 171; Aydınlı, 2010):
• Hata türü ve etkileri analizi (FMEA),
• BOW TIE,
• Kök Neden Analizi (RCA),
• Tehlike ve İşletilebilme ÇalışmasıMetodolojisi (HAZOP),
• Sıfır hata programı(ZFP),
• Pareto analizi, balık kılçığıvb. sorun belirleme yaklaşımları,
• Altı-sigma,
• Kalite çemberleri,
• İstatistiksel kalite kontrol (SPC),
• Kalite fonksiyon göçerimi (QFD) gibidir.
İngilizce bir kısaltma olan FMEA (Failure Mode Effect Analysis), dilimize hata türleri ve
etkileri analizi (HTEA) olarak çevrilmiştir. FMEA, risk yönetimi programıve risk analizi
sürecinde kullanılan önemli bir risk değerlendirme metodolojisi olup, özellikle sağlık
alanında tercih edilen risk değerlendirme araçlarından biridir (Card ve diğ., 2012: 23).
Birçok risk analizi metodu olmasına rağmen FMEA, bu metodolojiler içinde proaktif özelliği
ön plana çıkanlardan biridir. [21]
Hata Türü ve Etkileri Analizi, ürün ve süreç problemlerini oluşmadan önce tanımlama ve
önlemeye yönelik sistematik bir süreç olarak tanımlanmaktadır (McDermott vd., 2009: 1).
Başka bir tanımda FMEA, “olasıhata türlerinin belirlenmesi ve etki şiddetlerinin
derecelendirilmesi ile kritik noktaların hata risklerinin ortadan kaldırılmasısonucu ürünü
geliştirecek değişikliklerin, prosedürlerin ve testlerin belirlenmesi için kullanılan bir araç
“olarak tanımlanmıştır (Özkılıç, 2005: 130). [21]
A.B.D. Otomotiv Mühendisleri Derneği’ne göre FMEA, “bir sistemin, alt sistemin ya da
fonksiyonun potansiyel hata türlerini, onların nedenlerini ve sistemin hata türlerinin
oluşumuyla ilgili etkilerini kalitatif yönden analiz eden bir yapı” şeklinde tanımlanmıştır
(Justiniano and Gopalaswamy, 2003: 136). [21]
101
FMEA, genel anlamda kontrol aşamasıile birlikte altıaşamadan oluşmuş olup döngüsü Şekil
1’de sunulmuştur. Döngüde yer alan adımlar sırasıyla hata türü belirleme, şidet
katsayısıbelirleme, olasılık katsayısı belirleme, tespit katsayısı belirleme, risk öncelik
sayısıhesaplama ve kontrol aşamalarından oluşmaktadır. [21]
Tıbbi tanıların büyük bir çoğunluğunun desteklendiği ve sağlık alanında merkezi bir rol
oynayan laboratuvar hizmetleri, hizmet kalitesi bakımından çok önemli bir role sahiptir. Bu
bakımdan laboratuvar hizmetlerinin etkili bir şekilde planlanması, yürütülmesi, izlenmesi,
kaydıve raporlanmasıamacıyla sağlık hizmeti sunan tüm sağlık kurum ve kuruluşlarının
ulusal ve uluslararası alanda belirlenen bazıkriterlere uygun şekilde hizmet vermesi
gerekmektedir (Sağlık Bakanlığı, 2009: 25). [21]
Yapılan bir araştırmada, oluşan hataların % 50’si uygun test seçilmemesinden, % 32’si ise
test
sonuçlarının
yanlışyorumlanmasından
kaynaklandığı
belirlenmiştir.
Testlerin
sunulmasındaki gecikmeler de çok büyük bir yüzdeye sahiptir. Başlı başına laboratuvar
hataları% 0.05-0,61 oranlarıarasında dağılım göstermektedir. Analiz sırasında ise preanalitik
hatalar % 32-75, analitik dönem hatalar % 13-32 oranları arasındadır. Araştırmada
preanalitik dönem hataları; hemoliz, pıhtılıyetersiz örnek alımı, yanlışisimlendirme veya
etiketleme, yanlış tüpe kan alımı ve uygun olmayan saklama koşullarıolarak tespit edilmiştir.
Analitik dönem hatalarıolarak kalibrasyon hatalarıve cihaz arızalarıön plana çıkmakta iken;
postanalitik dönem hatalarıise, rapor yazım hataları, uzun süren işlem zamanı ve yanlış
verilmiş sonuçlardır (Erbil, 2007: 145-147). [21]
FMEA sisteminin uygulanmasıve laboratuvar sürecine yönelik uygulama bölümünde,
labotatuvar kan tahlili sürecine yönelik hazırlanmışhata türü ve etkileri analizi sunulacaktır.
Bu çalışma, iki farklı hastanede çalışan biyokimya ve mikrobiyoloji uzmanları, laborantlar,
laboratuvar teknisyeni / teknikerleri ve kurum kalite sorumlularınca oluşturulan FMEA Risk
Değerlendirme Takımı tarafından hazırlanmıştır. [21]
1. Adım: Konu ya da sürecin belirlenmesi: FMEA uygulanacak yüksek riskli sürecin
belirlenmesidir.
2. Adım: FMEA çalışmasıyapacak takımın kurulması: FMEA için, çeşitli analiz
yöntemlerini kullanacak multidisipliner takım üyelerinin belirlenmesi gerekmektedir.
102
3. Adım: Sürecin grafik olarak tarif edilmesi: Ele alınacak sürecin akış diyagramının
belirlenmesi faaliyetidir.
4. Adım: Analiz aşaması(FMEA): FMEA çalışma kâğıdında listelenen hata türleriyle FMEA
takımıher hata türünü gözden geçirir ve olabilecek hataların potansiyel etkilerini belirler.
Hata türü belirlendikten sonra hata türünün şiddet, olasılık ve fark edilebilirliğin
(detectability),
olasınedenleri
ile
birlikte
genellikle
karar
ağacıkullanarak
bulunmasıadımıdır(McDermott vd.:2009:26).
5. Adım: Hareket tarzıbelirleme ve çıktıların ölçümü: Sistemli bir problem çözme işlemini
kullanarak yüksek riskli olan hata türlerinin ortadan kaldırılması veya azaltılmasıiçin
eylemin belirlenmesi ve vurgulanması gerekir. İdealde hata türleri komple ortadan
kaldırılmalıdır.
Tüm bu veriler ışığında, hastanelerdeki en önemli süreçlerden olan ve gerek reaktif gerekse
proaktif dönemde risk unsurları açısından tehlikeli olabilecek unsurları içerisinde barındıran
laboratuvar sürecine yönelik olarak yapılan FMEA çalışması, 10.02.2011 tarihinde bir kamu
hastanesinde yapılmış olup, veriler aşağıda bir tablo halinde verilmiştir Tablo, risk öncelik
puanlarının, potansiyel hata etkileri ve yapılacak iyileştirme faaliyetleri sonrasında yapılan
iyileştirme oranlarınıgörebilmek amacıyla, bütünselliği sağlamak açısından, literatürle de
uyumlu şekilde tek bir parça halinde verilmiştir. FMEA analizi esnasında, Şiddet(Ş),
Olasılık(O) ve Tespit(T) katsayıları belirlenmesi ve Risk Öncelik Sayısı(RÖS) belirlenmesi
ve değerlendirilmesi esnasında Reid (2005) tarafından belirtilen hesaplama ve
değerlendirme tabloları esas alınmıştır. [21]
Her yıl dünyada yüz binlerce insanın tıbbi hatalar nedeniyle hayatını kaybettiği, gerek hasta
gerek sağlık çalışanı milyonlarca insanın ise tıbbi hata ve hastane enfeksiyonu nedeniyle
çeşitli hastalıklara yakalandığı, son yıllarda sıkça sözü edilen bir gerçektir. Diğer taraftan
laboratuvarlar sağlık hizmeti sunumunun önemli bir adımı olmakla beraber hem hasta hem
de çalışan için çeşitli riskler taşıyan süreçlerin başında gelmektedir. Bu nedenle hem hasta
ve çalışan güvenliği için hem de hastane enfeksiyonlarının azaltılması bağlamında çeşitli
risk kontrol mekanizmalarını kullanmak yerinde olacaktır. Yapılan bu çalışmada, proaktif
bir program olan FMEA (Hata Türleri ve Etkileri Analizi) yönteminin, her aşamada,
hastanenin tüm süreçlerinde uygulanabilecek bir risk kontrol mekanizması olarak
kullanılabileceği belirtilmiştir. Bu öneriyi desteklemesi amacıyla laboratuvar yönelik örnek
bir FMEA çalışması uygulayıcıve akademisyenlerle paylaşılmak üzere sunulmuştur. Böyle
103
bir çalışmanın risklerin ele alınmasında, riskin değerlendirilmesinde önleyici bir yöntem
olabileceği görülmüştür.Konu ile ilgili çalışan ve farklı alanlardan oluşan takımın hazırladığı
Hata Türü ve Etkilerinin Analizi (FMEA), risk analizini yapmak amacında olan hastane ve
diğer sağlık kuruluşlarına faydalı bir model olarak sunulmuştur. FMEA haricinde HAZOP,
SWIFT ve BOW TIE gibi farklı yöntemlerin de araştırmacılar ve uygulayıcılar tarafından
ele alınması risk yönetimi kültürüne pozitif etki yapacaktır. [21]
104
Tablo 4.1: Hastanenin bir bölümünde Risk analiz yöntemi olarak FMEA’nın kullanılması [21]
Süreç / İşlem
Potansiyel
(Gereklilikler
Hata
Hatanın
Potansiyel
Etkileri
Ş
Puanı
Hatanın
Potansiyel
Nedenleri
O
Puanı
Mevcut Kontrol
T
Önleme
Önerilen
T puanı
RÖS
Faaliyetler
Sorumlu
/ Hedef
Faaliyet Sonuçları
Tarih
Gerçekleşe
Farketme
n faaliyet
Ş
O
T
Puan
puan
Puan
ı
ı
ı
9
2
5
90
9
2
5
90
10
3
5
150
10
3
5
150
10
2
5
100
RÖS
İşyükü,
- Sonuç raporunda
Tıbbi
eşik değerleri
Süreci
Spesifikasyon
Doğru Hasta
Doğru Yöntem
Doğru Zaman
Sekreterin
yanlışolabilir.
Kan Tahlil
Bu nedenle
yazım hatası,
yanlışsonuç
Yaş, cinsiyet
alınacağından
bilgilerinin
yanlıştanıve
tedavi süreci
yanlış
sonucu hastanın
kaydedilmesi
hayatınıtehdit
5
Kan tahlil
5
225
süreci
dalgınlığı
istem yapan
Hastanın yanlış
bilgi vermesi
karşılaşılabilir [9]
Bilgilerin
vb. fark
edebilir.
6
kriterlerin
edilmesi
doktor, hasta
sonuçlarla
motivasyon gibi
kontrol
sonrasında
9
edebilecek
Doğru Sonu
mesai süresi,
kimlik
5
270
belgesinden
bakılarak
- Tahlil tekrar
girilmesi
edilebilir [5]
Laboratuvar
çalışanının
Yanlış
hatası
tanısonucu
uygulanacak yanlış
(dikkatsizliği)
tedavi süreci
sonucunda
sonucunda hasta
Süreci
Spesifikasyon
Doğru Hasta
Doğru Yöntem
Doğru Zaman
Doğru Sonuç
yaşayabilir [10] -
arasıgeçişte
Yanlıştanısonucu
karışabilir
uygulanacak yanlış
Numunelerin
tedavi süreci
Örneklerin
çalışma
sonucunda hasta
cihaza
kısa süreli ciddi
10
sırasında
rahatsızlıklar yaşar
yüklenmesi
karışması
[8]
sırasında cihaza
- Hastalığın tanısı
yanlışkonulur, tanı
hatalıgirilmesi,
uzar [7]
Örnek tüpü
kan vermesi
üzerindeki
gerekir, hasta için
numara ya da
zaman kaybına yol
açar [6
300
işve zaman
hasta
etüdü
Kan tahlil
yapılması,
süreci
mesai
sonrasında
sürelerinin
istem yapan
6
doktor, hasta
5
300
vb.fark
hasta isminin
ve tedavi süreci
- Hastanın tekrar
5
süreçler
hayati tehlike
Kan Tahlil
6
geçirilmesi.
5
bilgilerinin
silinmesi
105
araçlarının
gözde
edebilir.
3
ve motivasyon
150
BÖLÜM 5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Günümüzde işletmelerde çalışanların daha güvenli koşullarda ve sürekli olarak daha
güvenli çalışmaları için, organizasyonlarda etkin güvenlik kültürünün varlığı gereklidir.
İşletmelerin bu konuda gösterdikleri hassasiyet, sadece alışanların sağlık durumlarında
iyileşme yapmanın ötesinde, ülkenin genel sağlık durumunda de artışa neden olacaktır.
Bu amaçla, iş sağlığı ve güvenliği konusunun önem taşıdığı bir sektör olan sağlık
sektöründeki işletmelerde de tüm çalışanlara iş sağlığı ve güvenliği konusunda sürekli
eğitim verilerek çalışanların bilinçlendirilmeleri, bu konuda söz ve karar sahibi olmaları
sağlanmalı, sağlık işletmelerinde iş güvenliği kültürü oluşturulmalıdır.
Sağlık
işletmeleri yönetimleri
işe
yeni
başlayan
personele
güvenlik
kültürünü
benimsetebilmek için, işten kaynaklanan risk ve tehlikeler hakkında bilgi verdikten sonra
çalışanı işe başlatmalıdır.
Bu sonuçlardan hareketle, tüm çalışanlarda bir güvenlik kültürü oluşturarak güvenlik
iklimi
düzeylerinin
yükseltilebilmesi
için
yöneticilerin
bir
takım
görev
ve
sorumlulukları yerine getirmek durumunda olduklarını söyleyebiliriz. Buna ek olarak
insan
kaynakları yönetimlerince
de
hastanelerde
güvenlik
kültürü
oluşumunu
destekleyici eğitimlerin, oryantasyon programlarının geliştirilmesi bu bağlamda öneri
olarak sunulabilir. Özellikle sağlık sektöründe önem arz eden iş sağlığı ve güvenliği
konusunda öncelikle üst yönetimin konuya bakış açısı değiştirilerek, katılımının ve
desteğinin
sağlanması gerekmektedir.
Sağlık
kuruluşlarının
misyon,
strateji
ve
hedeflerinde iş sağlığı ve güvenliği hususunun yer alması, bunların yazılı hale
getirilerek
çalışanlara
iletilmesi, kontrol
sistemlerinin
geliştirilmesi,
görsel
malzemelerden yararlanılarak iş ortamının konuyu destekler hale getirilmesi önerilebilir.
İş sağlığı ve güvenliği konusunda gerekli olan bilincin yaratılmasında iş sağlığı ve
güvenliği yönetim sistemlerinden yararlanılması bir diğer öneri olarak sunulabilir.
Ayrıca, Sağlık Bakanlığı’nın iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeni bir anlayışı
benimsemesinin,
bu
doğrultuda
gerektiğinde
önleyici
veya düzeltici
disiplin
uygulamalarına yer vermesinin, denetim sıklığını arttırmasının ve eğitimlere daha çok
zaman, bütçe ve kadro ayırmasının faydalı olacağı düşünülmektedir. Benzer çalışmaların
106
daha
büyük
örneklemlerde
ve
Türkiye
genelindeki
sağlık işletmelerinde
de
yapılabileceği ve böylece hastaneler arasındaki farklılıkların ortaya çıkarılabileceği
unutulmamalıdır. Gelecekte yapılacak çalışmalarda, çalışanların iş sağlığı ve güvenliği
konusundaki düzenlemelere yönelik bilgi düzeylerini ölçmek amacıyla daha detaylı
çalışmaların
yapılmasının
fayda
sağlayacağı
düşünülmektedir.
Ayrıca
ileri ki
çalışmalarda, iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan eğitimlerle, çalışanların sağlık
ve güvenlik algıları arasındaki ilişkinin incelenmesinin, literatüre katkı sağlamak
açısından yararlı olacağı düşünülmektedir.
107
KAYNAKLAR
[1] İş Sağlığı ve Güvenliği Kavramı ve Kavramlarının Gelişimi, CASGEM isg eğitim
notları, 2011
[2] AB'nin İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemleri İyi uygulamaları, CSGB, 2011
[3] OHSAS Yönetim Sistemleri Programı, www.riskmed.com.tr
[4] Kefelioğlu A., 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Kapsamında Yayımlanan
Tehlike Sınıfları Tebliği ve Yönetmelikler, www.muhasebetr.com
[5] Özkan Ö., Emiroğlu O., Hastane Sağlık çalışanlarına yönelik işçi sağlığı ve hizmetleri,
2006
[6] B.Ü. Kandilli Rasathanesi deprem araştırma enstitüsü, hastaneler için afete hazırlık
kılavuzu, 2004
[7]Binaların
yangından
korunması
hakkında
yönetmelik,
http://mevzuat.meb.gov.tr/html/24822_0.html
[8]
Denizcioğlu
M.,
Güvenli
Hastanelerde
Tasarım
Türkiye
Uygulamaları,
http://www.kalite.saglik.gov.tr/content/files/kongre/kongre_2011/sunumlar/Kongre2sunum
pdf/30nisan2010/GuvenliHastanelerdeTasarimTurkiyeUygulamalariMehmetdemircioglu.p
df
[9] Hastanelerde Havalandırma Sistemi İlkeleri, http://hastaneler.erciyes.edu.tr/pdf/
Hastane%20havalandirmasi.pdf
[10] Hastanelerde Havalandırma ve Kontrolü , hastaneenfeksiyonlari.saglik.
gov.tr/dosya/havalandirma.doc
[11] Hastane aydınlatması, http://www.nova-aydinlatma.com/pages.php?id=317
[12] Fiziksl risk etmenleri, CASGEM İsg Eğitim Notları,2011
[13] Prof. Dr. SAMASTI M., Hastanelerde Dezenfeksiyon Kullanım Esasları, Yapılan
Hatalar
[14] AKOVA M., Sağlık Personeline Kan Yoluyla Bulaşan İnfeksiyon Hastalıkları ve
Korunmak için Alınacak Önlemler, Ankara
[15]
İlkay
Güder
"Mobbing
en
çok
hastanelerde
yaşandı
http://www.aa.com.tr/tr/yasam/268307--mobbing-en-cok-hastanelerde-yasandi
[16] Korkmaz B.,İşyerinde Stres Ve Başaçıkma Yolları Psikolojik Sorun Ve Şikayetler,
http://www.psikoterapistim.org/isyerinde_stres_ve_basacikma_yollari.htm,
[17]Radyasyon Güvenliği, http://www.kdh.gov.tr/xml/radyasyon_guvenlik.pdf
[18]Ergonomi, http://ergonomi.nedir.com/
108
[19] ÇETİK M ve ark, Hastane Hizmet Birimleri Arasında İş Akışının Ergonomik Açıdan
Düzenlenmesi
[20] HVÇG Risk Değerlendirme Prosedürü,
http://www.sydh.gov.tr/panel/hks/dosya/HASTA%20VE%20%C3%87ALI%C5%9EAN%
20G%C3%9CVENL%C4%B0%C4%9E%C4%B0%20R%C4%B0SK%20DE%C4%9EER
LEND%C4%B0RME%20PROSED%C3%9CR%C3%9C.docx
[21]Aksay K.. ve ark., Sağlık Hizmetlerinde Bir Risk Yönetimi Tekniği Olarak FMEA:
Laboratuvar Sürecine Yönelik Bir Uygulama,2006
109