Antalya Film Forum 2014 14–17 EKİM/OCTOBER ORTAK YAPIM & PROJE GELİŞTİRME MARKETİ CO-PRODUCTION & PROJECT DEVELOPMENT MARKET 2 Sevgili sinemaseverler, sevgili sinemacılar; Bizi bize anlatan hikayelerle dolu sinemamızın yüzüncü yılındayız. Birçok alanda uluslararası tanınırlığı olan Antalya’da, 51.Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde böylesine anlamlı bir yıldönümünü hep birlikte kutlamaktan büyük onur duyuyorum. Bu yıl, sinemaseverlerle paylaşacağımız cümlelerin başında “yenilik” olsun istedik. Çünkü yüz yılı geride bırakmış sinemamızın, önümüzdeki yüz yıllara adım atarken yeni, farklı, cesur, paylaşımcı bakış açılarına ihtiyacı olduğunun bilincindeyiz. Dünyada markalaşmanın yeni bir dinamikle, yeniden tanımlandığının ve bu anlamda geleneği geleceğe taşımanın önemini biliyoruz. Markalaşma sürecinde, bireysel hikayelerin değerini algılamış bir yönetim olarak, Antalya’nın ve Uluslararası Altın Portakal Film Festivali’nin bireysel hikayelerini de yarına taşımak istiyoruz. İlki bu yıl 51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali bünyesinde düzenlenecek olan Antalya Film Forum’u da bu çerçevede ayrı bir yere koymamız gerekiyor. Çocukluğum ve ilk gençliğim boyunca, heyecanla takip ettiğim, bir parçası olmaktan her zaman onur duyduğum festivalimizin, sinemanın geleceğine dair cümleler kurmasının heyecanı, benim için sadece bizlere değil, tümüyle ülkemizin sanatına yapılan bir katkıdır. Dolayısıyla Antalya Film Forum’u, sadece bir proje geliştirme marketi olarak değil, sinemaya aşık bir yerel yöneticinin, hayallerinden biri olarak görmenizi isterim. Bir şehrin, bir festivalin uluslararası marka değerini artırmak için sadece bugünü aydınlatmak yetmiyor. Yarınlara da ışık tutmak, bizlerin öncelikli görevlerinden biri olmalı. İşte Antalya Film Forum, tam da bunu başaracak, sinemamızın yarınlarına gidecek yola ışık tutacaktır. Bu inancımı paylaşan herkese, sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Sinemamızın yolunun daima aydınlık olması dileğiyle. MENDERES TÜREL ANTALYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI ve FESTİVAL BAŞKANI MAYOR of the ANTALYA METROPOLITAN MUNICIPALITY and FESTIVAL PRESIDENT Dear cinema-lovers and those who work in film, Our cinema tells us of ourselves with its stories, and this year, we celebrate its centenary. It gives me enormous pride to be here on this special occasion at the internationally acclaimed 51st International Antalya Golden Orange Film Festival. This year, as we leave the past 100 years in the past, we’re consciously taking our first steps towards the next 100 years to be even more original, daring, and inclusive. As a result, the word we wanted to be at the forefront of these next steps for all of us cinema-lovers is “innovation”. We know the importance of this year, where we’re bringing all of the tradition into the future to brand ourselves anew with the dynamics of tomorrow. We understand how critical these stories are for the entirety of this branding process, and we hope to bring these stories of Antalya’s International Golden Orange Film Festival into the world of tomorrow. We’d also like to take the time to mention the Antalya Film Forum which will be held for the first time during this, the 51st International Antalya Golden Orange Film Festival. I’m always been immensely proud to be a part of this film festival that I’ve been excitedly following since the days of my youth. I find it of the utmost excitement to be able to speak about the future of cinema with this festival, which is not just for us but contributes greatly to the arts of our country as a whole. Thus I ask you to view the Antalya Film Forum as more than just a market for project development, but as the completion of one of the dreams of this film-loving local administrator. In order to improve the value of the brand of a city and a festival, just dealing in the terms of today is insufficient. It must be one of our priorities to bring these bright lights into tomorrow. The Antalya Film Forum plans to do exactly this and lead the way to bringing our cinema into the future. I would like to thank everyone from the bottom of my heart for all their belief and work towards the same ends. With hope that our cinema will forever to continue to be as bright. 3 4 Sevgili sinemacı dostlar, Film sektörünün bütün profesyonelleri gayet iyi bilir ki, her şey o hikayenin bulunmasıyla başlar. Heyecan verici, benzersiz, dünyaya sinema aracılığıyla anlatılmak istenen bir hikaye. Zihnin bir köşesinde dönüp durmaya başlayan hikayenin, beyazperdeye taşınması, izleyicinin karşısına çıkması ise bambaşka bir süreçtir. Zorlu bir yolculuk gerekir. Bir yanda yönetmenin yaratıcı dünyası, diğer yanda sinema sektörünün çeşitli dinamikleri vardır artık. Her filmin yapım süreci, sayfalar dolusu bir romana konu olabilir. 51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni düzenleyen ekip olarak, buna benzer çokça roman okuduğumuzu söylemeliyim. Bu nedenle, böylesine köklü bir festivalin, sinemanın geleceğine dair cümleler kurmasını ve projelere yapım aşamasında, hatta sadece o benzersiz hikayelerin zihinlere düştüğü anda destek vermeyi istedik. İlkini bu yıl düzenleyeceğimiz Antalya Film Forum, böylesi bir isteğin sonucunda ortaya çıktı. Antalya Film Forum, 14–17 Ekim tarihleri arasında hem Türkiye’den hem dünyadan sinema profesyonellerinin Antalya’da buluşmasını sağlayacak bir ortak yapım ve proje geliştirme platformu. Bu buluşmalar festivalimizin uluslararası kimliğiyle tanınmasına önemli bir ivme kazandıracak. Antalya’nın bir sinema endüstri merkezi olarak tanınmasını sağlayacak olan Antalya Film Forum’da sinemamızın üreticileri, ulusal ve uluslararası yapımcılarla, satış şirketi temsilcileriyle, dağıtımcılarla, sinema fonları yöneticileriyle, festival programcılarıyla, meslek birlikleriyle ve televizyon kanallarının temsilcileriyle bir araya gelecekler. Hem Pitching (Sunum) Platformu’nda, hem de Work In Progress (Yapım Aşaması) Platformu’nda verilecek ödüller, sinemacılarımızın hikayelerini gerçekleştirmelerine önemli bir katkı sağlayacak. Bu hayalimizi gerçek kılan Antalya Film Forum ekibine ve bütün sinemacı dostlarıma katkılarından dolayı teşekkür ederim. Hikayelerimizin hiç bitmemesi dileğiyle... Dear friends of film, Those who work in the film industry will know very well that everything begins with that story. An exciting, unique story that aims to be told to the whole world through cinema. This story that sticks in a corner of the mind and stays there takes quite some time to make it to the big screen and to those viewers. It’s a long road. On the one hand is the director’s world of creativity and on the other the various dynamics at play in the film industry. Solely the processes required to make every film could fill up the pages of countless novels. As a part of the team that has organized the 51st International Antalya Golden Orange Film Festival, I’d like to say that we’ve read many such novels. As a result, we wanted very much both to discuss the future of film through this deep-rooted festival as well as to support projects in production, even if just to support the way these concepts and stories develop in the minds of those making them. The Antalya Film Forum, which will be held for the first time this year, is the product of this wish. The Antalya Film Forum, which will be held between October 14th and 17th, is a collective effort and a project development platform for people in the industry from both Turkey and all over the world. These meetings will contribute to raising the international acclaim received by our festival. The Antalya Film Forum will help raise the profile of Antalya as one of the centers of the film industry, as it will be attended by filmmakers, national and international producers, sales representatives, distributors, cinema fund managers, organizers of the festival, unions, associations and television channel representatives. Prizes will be award both for Pitching Platform and for a Work In Progress Platform and contribute greatly to allowing film-makers to complete their stories. I would like to thank the team from the Antalya Film Forum for making our dream come true as well as all my friends in film for all their contributions. Hoping our stories never end... ELİF DAĞDEVİREN FESTİVAL DİREKTÖRÜ FESTIVAL DIRECTOR 5 6 Merhaba sevgili dostlar, 51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, Türkiye sinemasının yüzüncü yılını kutladığımız bu günlerde, yarım yüzyılı geride bırakıyor. Hep birlikte köklü bir geleneği, yeniliklere kapı açacak bir geleceğe taşıyoruz. Bu yeniliklerden biri de Antalya Film Forum. Sektörün üretim aşamasında yaşanan zorlukları ve dünyaya entegre olmak konusundaki arzusunu bilen bir ekiple, dünyada pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de filmlere fikir aşamasındayken finansman sağlanması konusuna odaklandık. Antalya Film Forum’u şekillendirirken, sadece sinema profesyonellerinin buluştuğu bir platformun ötesine geçmeye özen gösterdik. Pitching (Sunum) ve Work In Progress (Yapım Aşaması) platformları ile proje sahiplerinin, uluslararası film profesyonelleri tarafından değerlendirilmesine de imkan sağladık. Pitching Platformunda henüz fikir aşamasındaki on filmden ikisine 30.000 TL ve Work In Progress Platformunda ise yapım aşamasındaki altı filmden birine 100.000 TL ödül ve ayrıca bir filme daha Color-ist şirketinin sponsorluğunda post-prodüksiyon ödülü verilecek. Ulusal ve uluslararası sektör profesyonellerinin, filmlerin üreticileriyle buluşmalarını sağlayacak etkinliklerle de Türkiye’den çıkan filmlerin dünyanın her yerinde izlenebilen, işbirlikleri içinde, uluslararası platformlarda sözü edilen filmler olmasını sağlamayı amaçladık. Sinemanın geleceğine inanan yapımcılar ve sinema profesyonelleri olarak, Antalya Film Forum’un ilerleyen yıllarda Türkiye’nin çevresindeki ülkeleri de kapsayan bölgesel bir ortak yapım ve proje geliştirme marketi olmasına büyük önem veriyoruz. İnanıyoruz ki sinemanın geleceği ülkeler ve sınırlardan öteye taşındıkça daha da üretken hale gelecek. Sinemamızın daha güçlü ve daha sınırlar ötesi olması umuduyla başladığımız Antalya Film Forum yolculuğuna destek veren tüm sinema dostlarına teşekkürlerimi sunarım. ZEYNEP ÖZBATUR ATAKAN ANTALYA FİLM FORUM DİREKTÖRÜ ve FESTİVAL KOMİTE ÜYESİ ANTALYA FILM FORUM DIRECTOR and FESTIVAL COMMITTEE MEMBER Sevgilerimle. Dear friends, As the cinema of Turkey celebrates its 100th anniversary, the 51st International Antalya Golden Orange Film Festival is leaving behind half a century. Together, we are carrying a storied tradition into an equally innovative future. One of these innovations is the Antalya Film Forum. With a team that is well aware of the challenges of Turkey’s film industry and its desire to integrate with the world, we set out to focus on bringing idea-stage financing to film projects originating in Turkey, as is the case in many countries in the world. As we gave shape to the Antalya Film Forum, we sought to go beyond simply creating a platform to bring film professionals together. With the Pitching and Work In Progress platforms, we made it possible for project owners to receive feedback from international film professionals. At the Pitching Platform, two films out of the ten finalists still in the early stages of concept development will receive a prize of 30,000 TL. The Work in Progress Platform will award 100,000 TL to one of the six finalists, as well as awarding post-production services to one other project with the sponsorship of Color-ist. And with the various Forum’s events where local and international film professionals will be able to meet project owners, we seek to open films originating in Turkey to new partnerships, and to ensure their international reception and recognition. As producers and film professionals who believe in the future of cinema, we are committed to broadening the scope of Antalya Film Forum in the coming years to include countries from Turkey’s neighboring regions and transforming it into a regional co-production and project development market. We believe that the future of cinema will be more productive if we can carry it beyond countries and borders. I would like to extend my thanks to all our friends in cinema who have supported us on our journey with the Antalya Film Forum towards a stronger cinema that crosses borders with greater confidence. With best regards. 7 8 İÇİNDEKİLER CONTENTS 3 Giriş Yazıları / Forewords Künye / Credits & Acknowledgements 10 Danışma Kurulu / Advisory Board 11 Uluslararası Danışmanlar / International Consultants 13 Pitching Platform Jürisi / Pitching Platform Jury 14 Work in Progress Platform Jürisi / Work in Progress Platform Jury 15 Pitching (Sunum) Platformu / Pitching Platform 1–2, 1 18 Ak Ejder / White Dragon 24 Bir Hayalin Ayrıntıları / Details of a Dream 30 Eksik Bir Şey / Something Missing36 Kadir ve Kardeşleri / Frenzy42 Kendi Aramızda / A History of Women48 Orkestra / Orchestra54 Oryantalya60 Puslu Aydınlık / Misty Illumination66 Son Çıkış / Siren’s Call72 Work in Progress (Yapım Aşaması) Platformu / Work in Progress Platform 80 Bir Varmış Bir Yokmuş / Once Upon a Time Dolanma / Entanglement86 Kıtmir92 Rüzgarın Hatıraları / Memories of the Wind98 Sarmaşık / Ivy104 Toz Bezi / Dust Cloth110 Etkinlikler / Events 117 9 KÜNYE CREDITS & ACKNOWLEDGEMENTS Menderes Türel Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı / Mayor of the Antalya Metropolitan Municipality Festival Başkanı / Festival President Elif Dağdeviren Zeynep Özbatur Atakan Yamaç Okur Çağla Akaslan Festival Direktörü / Festival Director Proje Direktörü / Director Proje Koordinatörü / Coordinator Koordinatör Yardımcısı / Assistant Coordinator Nefes Polat Suzan Güverte Platformlar Sorumlusu / Platforms Manager Sinan Odabaşı Konuk Ağırlama Sorumlusu / Hospitality Manager Yekta Kopan Candan Dağ Konuk Ağırlama / Hospitality Ezgi Ay Direktör Asistanı / Director’s Assistant Yayınlar Editörü / Publications Editor Filiz Berk Doğutürk Sosyal Medya Sorumlusu / Social Media Specialist Şehnaz Uğur Web ve Proje Asistanı / Web and Project Assistant Begüm Bakırcı Proje Asistanı / Project Assistant Evren Yeşil Dilde Mahalli İpek Torun Tasarımcı / Graphic Designer Murat Güneş Paul Williams İngilizce Çeviri / English Translation Sertan Ünver Gökhan Kalan Cumhur Kurucu Jiyan Kızılboğa Gizem Bayıksel Teşekkürler Thanks Baskı Printed by Sahibi Yapım Sorumlusu / Production Manager Video & Kurgu / Motion Design Fotoğraf / Photographer Antalya Film Festivali Ekibi Kültür ve Turizm Bakanlığı (Ömer Çelik, Abdurrahman Çelik) Sinema Genel Müdürlüğü (Mesut Cem Erkul, Kemal Uysal, Selçuk Yavuzkanat) Yapımlab-Zeyno Film (Ayşegül Yeşim, Kemal Yeşim, Hakan Poyraz, Ayşe Polat) Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği (Serkan Çakarer, Seyhan Kaya, Betül Tekeli) Mudo (Mustafa Taviloğlu, Ömer Taviloğlu, Barış Karakullukçu, Işıl Yıldırım, Sevra Mahalli) Serap Engin, Banu Zeytinoğlu, Mutlu Yetkin, Beki Probst, Ersan Çongar Bu katalog Kutlu & Avcı Ofset’te 3.000 adet basılmıştır. This catalogue of 3.000 is printed in Kutlu & Avcı Ofset Muratpaşa Mah. Emrah Cad. Kutlu & Avcı Plaza No:17 ANTALYA Tel: +90 242 346 85 85 Fax: +90 242 335 53 92 ANSET Özel Sağlık ve Eğitim Kültür İnş. Tic. Ltd. Şti. Ekim / October, 2014 www.altinportakal.org.tr/antalyafilmforum [email protected] 10 DANIŞMA KURULU ÜYELERİ ADVISORY BOARD MEMBERS Zeynep Özbatur Atakan, 1999’dan bu yana çeşitli uluslararası film projelerinin yapımcılığını üstlendi. 2007’de Zeyno Film’i kuran Atakan, 2010’da Avrupa Film Akademisi tarafından Eurimages Yılın Yapımcısı Ödülü’ne layık görülmüştür. Aynı yıl film yapımı konusunda atölye çalışmaları yürüttüğü Yapımlab’ı kurdu. Zeynep Özbatur Atakan, Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği SE-YAP’ın Yönetim Kurulu Başkanı, Avrupa Kadınlar Görsel-İşitsel ağı (EWA) Başkan Yardımcısı, ve Avrupa Film Akademisi (EFA) ve Asya Pasifik Sinema Akademisi’’nin (APSA) üyesidir ve Antalya Film Forum’un direktörüdür. Yapımcılığını üstlendiği son filmi Kış Uykusu, 67. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanmıştır. ZEYNEP ÖZBATUR ATAKAN Zeynep Özbatur Atakan has been producing international film projects since 1999. Atakan founded Zeyno Film in 2007. In 2010, she won the EFA’s Prix Eurimages European Co-Production Award. The same year, Atakan founded Yapımlab, where she carries out workshops on film production. Atakan is the Chairwoman of SE-YAP (Movie Producers Professional Association of Turkey), Vice President of EWA (European Women’s Audiovisual Network), member of the EFA (European Film Academy) and APSA (Asia Pacific Screen Academy), and Director of Antalya Film Forum. Her latest film production Winter Sleep won the Palme D’or at the 67th Cannes Film Festival. Bulut Film’in kurucularından Yamaç Okur, 1975’te doğdu. Okur’un yapımcılığını üstlendiği filmler uluslararası festivallerde büyük başarı kazandı. Türkiye’deki Yeni Sinema akımının kurucularından olan Okur, 2008–2013 yılları arasında İstanbul Film Festivali’nin Köprüde Buluşmalar programının Danışma Kurulu’nda yer aldı. Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği SE-YAP’ın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve bu yıl ilk kez düzenlenen Antalya Film Forum’un koordinatörü olarak görev yapan Okur, aynı zamanda 2013’ten bu yana Kültür Bakanlığı’nın Sinema Destekleme Kurulu üyeliğini yürütmektedir. YAMAÇ OKUR Born in 1975, Yamaç Okur is one of the founders of Bulut Film. His films as producer were very successful at the international festival circuit. Being one of the founders of New Cinema Movement in Turkey, Okur actively participated to the Istanbul Film Festival Meetings on the Bridge as one of the member of Advisory Committee between 2008 and 2013. He is currently serving as the vice president at Film Producers’ Association of Turkey (SE-YAP) and coordinator at the first edition of Antalya Film Forum. He is also a member of Support Committee of Ministry of Culture since 2013. İstanbul Üniversitesi’nde Ekonomi eğitimi alan Sevil Demirci, Önder Çakar ve Serdar Akar’la birlikte Yeni Sinemacılık yapım şirketini kurdu. Şirket, kurulduğu yıl yapımını üstlendiği Gemide ve Laleli’de Bir Azize filmleriyle pek çok platformda başarı yakaladı. Demirci, her ikisi de Venedik Film Festivali’nde Geleceğin Aslanı Ödülü kazanan Ali Aydın’ın Küf filminin ortak yapımcılığını ve Seren Yüce’nin Çoğunluk filminin yapımcılığını üstlendi. Demirci, Seren Yüce’nin ikinci uzun metraj filmi Sessizlik için yapım öncesi çalışmalarını sürdürmektedir. SEVİL DEMİRCİ Sevil Demirci studied Economics at Istanbul University. She is one of the founders of the Yeni Sinemacılık production company with Önder Çakar and Serdar Akar. The company has achieved success in many platforms with the feature films On Board and A Patroness in Laleli which were produced on its first year. She is the co-producer of Ali Aydın’s Mold and the producer of Seren Yüce’s Majority, both of which won the Lion of the Future award at the Venice Film Festival. Demirci is still working on the pre-production of Seren Yüce’s second feature film Silence. 11 NADİR ÖPERLİ Öperli, 2006’da Yamaç Okur ile birlikte Bulut Film’i kurdu. Tatil Kitabı, Bahtı Kara, Bizim Büyük Çaresizliğimiz ve Hayatboyu filmlerinin yapımcılığını üstlendi. 2010’da Paris’teki Ateliers du Cinéma Européen yapımcı ağına seçilen Öperli, 2011’de kendi yapım şirketi Liman Film’i kurdu. Son olarak Emine Emel Balcı’nın ilk uzun metraj filmi Nefesim Kesilene Kadar’ın yapımcılığını üstlenen Öperli, Semih Kaplanoğlu’nun Buğday ve Emin Alper’in Kadir ve Kardeşleri projelerinin hazırlıklarını sürdürmektedir. Nadir Öperli founded Bulut Film Productions in 2006 with Yamaç Okur. He produced the feature films Summer Book, Dark Cloud, Our Grand Despair and Lifelong. In 2010 he was selected to the Parisbased producers’ network ACE (Ateliers du Cinéma Européen), and in 2011, he established his own production company Liman Film. Recently, he produced Until I Lose My Breath, the debut feature of Emine Emel Balcı. Öperli is currently working on the pre-production of Semih Kaplanoğlu’s Grain, and Emin Alper’s Frenzy. MARSEL KALVO 1966 doğumlu Marsel Kalvo, Mars Prodüksiyon Ltd Şirketi’ni kurmadan önce, 2006’da Avrupa Birliği’nin Euromed Audiovisual fonu tarafından Ronda, İspanya’da düzenlenen Mediterranean Film Business School’da yapımcılık eğitimi aldı. İstanbul’da Film Yönetmenleri Derneği’nin Sinema Televizyon ve Reklam Yapımcılığı Eğitim Seminerleri’ne katıldı. Sahibi olduğu Mars Prodüksiyon hem yapım hem de film ithalat ve dağıtım alanında çalışmaktadır. Kardeş şirketi M3 Film aracılığıyla da ulusal ve uluslararası pek çok filmin dağıtımını yapmaktadır. Marsel Kalvo was born in Istanbul in 1966. Before founding Mars Production, Marsel Kalvo held senior executive positions in textile industry. He attended Mediterranean Film Business School in Ronda, Spain in 2006, and completed the production course there. In 2007, he attended the Movie, TV and Commercials Producing Seminar held by Directors Guild in Istanbul. Mars Production was founded in Istanbul in 2006 by Marsel Kalvo. It’s a production and distribution company. Mars Production has a sister theatrical distribution company called M3 Film, which distributes both national and internationally acclaimed theatrical films in Turkey. 12 ULUSLARARASI DANIŞMANLAR INTERNATIONAL CONSULTANTS Sinemanın son yıllardaki en önemli bağımsız yapımcılarından olan Jim Stark, 1983’ten bu yana düşük bütçeli kurmaca uzun metraj filmlerde senaryo, geliştirme, finansman, yapım, dağıtım ve pazarlama alanlarında çalıştı. Stark’ın yapımcılığını üstlendiği yirmi beşin üzerinde yapımın arasında Jim Jarmusch’un Stranger Than Paradise, Mystery Train, Down by Law, Coffee and Cigarettes ve Night on Earth filmleri de yer almaktadır. Jim Stark’ın Cannes, Berlin, Venedik, Sundance ve Toronto gibi önemli festivallerde dünya prömiyerlerini yapan filmleri çok sayıda ödül kazandı. JIM STARK Jim stark is an independent American producer who has been involved in writing, developing, financing, producing, selling, distributing and marketing low budget fiction feature films since 1983. Mr. Stark is the producer of more than twenty five films, including the well-known films of the American director Jim Jarmusch—Stranger than Paradise, Mystery Train, Down by Law, Coffee and Cigarettes, and Night on Earth. His films have won numerous prizes and been selected to premiere in such major festivals as Cannes, Berlin, Venice, Sundance and Toronto. Maxine Williamson, Asya Pasifik bölgesinin en önemli sinema ödülü olan Asya-Pasifik Ekran Ödülleri’nin (APSA) artistik direktörüdür. 2007’den önce merkezi Brisbane’de olan ve yabancı dilde bağımsız filmler ile sanat sinemasına odaklanan Dendy Cinemas’ın genel müdürlüğünü yaptı. Bu tarihte APSA’nın kuruluşunda yer aldı ve çalışmalarını hala bu kuruluş ile sürdürüyor. Williamson, Asya Sineması Tanıtım Ağı (NETPAC) ve Asya Yapımcılar Ağı (APN) üyesidir. Sektörde on yılı aşkın bir tecrübesi olan Maxine Williamson, Berlin Film Festivali’nin Generation bölümünün yanı sıra Göteborg ve Avrasya Film Festivallerinin de jürilerinde yer almıştır. MAXINE WILLIAMSON Maxine Williamson is the Artistic Director of the Asia Pacific Screen Awards (APSA); Asia Pacific’s highest accolade in film. She has been with the APSA since 2007, the inaugural year. Prior to the APSAs Maxine was General Manager, Dendy Cinemas, Brisbane; a cinema company specialising in independent, foreign language and art cinema. She has over ten years experience in cinema exhibition and distribution, is a member of NETPAC—network for the promotion of Asian cinema, the Asia Producers Network (APN) and has a degree in film and television production. Maxine has presided on International juries for the Berlinale Generation program, Gothenburg and Eurasia Film Festival. 13 PITCHING PLATFORM JÜRİSİ PITCHING PLATFORM JURY TERESA HOEFERT de TUREGANO Medienboard Berlin-Brandenburg THANASSIS KARATHANOS Teresa Hoefert de Turegano, Medienboard Berlin-Brandenburg’da (Almanya) uluslararası ortak yapımlardan ve Almanya-Türkiye ortak yapım geliştirme fonunu da içeren çeşitli işbirliği programlarından sorumlu fon danışmanıdır. Hoefert de Turegano, İsviçre’de Lozan Üniversitesi’nde sinema dersleri vermiş, Avrupa sinema ortak yapım fonu Eurimages’da ve Avrupa Konseyi’ne bağlı European Audiovisual Observatory’de görev yapmıştır. Hoefert de Turegano, Medienboard’daki görevine ek olarak ACP-EU film fonu ve Creative Europe Media programı için film projelerinin değerlendirilmesinde görev almıştır ve özellikle Güney ülkeleri özelinde sinema ve kültür politikaları konusunda danışman olarak çalışmaya devam etmektedir. Yayınları arasında sinema ile ilgili çeşitli konular ve sinema politikası üzerine çeşitli makaleler ve bir kitap yer almaktadır. Teresa Hoefert de Turegano is a funding advisor at the Medienboard Berlin-Brandenburg (Germany) responsible for international coproductions and various cooperation programmes including the Germany-Turkey co-production development fund. She taught cinema at the University of Lausanne, Switzerland and has worked for both Eurimages (the European cinematographic co-production fund) and the European Audiovisual Observatory at the Council of Europe. In addition to her responsibilities at the Medienboard she has evaluated projects for the ACP-EU film fund, Creative Europe Media and works as a consultant on film and cultural policy, often with respect to the global South. Her publications include a book and numerous articles on various subjects related to film and the politics of cinema. Thanassis Karathanos, 1967’de Berlin’de doğdu. Atina’daki Panteion Üniversitesi’nde siyaset bilimi ve sosyal bilimler alanında Yüksek Lisans eğitimini tamamlayan Karathanos, Aralık 1998’de Berlin’de film yapım şirketi Twenty Twenty Vision’ı kurdu. Haziran 2003’de Almanya’nın Halle kentinde Pallas Film’i kuran Karathanos, Avrupa Film Akademisi ve Almanya Film Akademisi üyesidir. Thanassis Karathanos was born in Berlin in 1967. He received a Master’s Degree at the Panteion University of Athens in political and social sciences. In December 1998, he established the film production company Twenty Twenty Vision in Berlin, Germany. In June 2003, he formed the company Pallas Film in Halle, Germany. Thanassis Karathanos is member of the European Film Academy and the German Film Academy. Twenty Twenty Vision 14 WORK in PROGRESS PLATFORM JÜRİSİ WORK in PROGRESS PLATFORM JURY Alexandre Mallet-Guy, 2003’te Paris’te tüm dünyadan ödüllü yönetmenlerin art-house filmleri üzerine çalışan iki bağımsız şirket olan Memento Films Distribution ve Memento Films Production’ı kurdu. Mallet-Guy’in son yıllarda yapımını ve/veya dağıtımını üstlendiği filmler arasında Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu (2014 Altın Palmiye Ödülü), Diao Yinan’ın İnce Buz, Kara Kömür (2014 Altın Ayı Ödülü), Asghar Farhadi’nin Geçmiş (2013 Cannes En İyi Kadın Oyuncu Ödülü), Asghar Farhadi’nin Bir Ayrılık (2012 Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ı) ve Nuri Bilge Ceylan’ın Bir Zamanlar Anadolu’da (2012 Cannes Jüri Büyük Ödülü) filmleri yer almaktadır. In 2003, Alexandre Mallet-Guy founded Memento Films Distribution and Memento Films Production, two independent companies based in Paris specialized in art-house films by award winning directors from all over the world. Among the recent titles produced and/or distributed by Alexandre Mallet-Guy over the last years: Winter Sleep by Nuri Bilge Ceylan (Golden Palm 2014), Black Coal by Diao Yinan (Golden Bear 2014), The Past by Asghar Farhadi (Best Actress in Cannes 2013), A Separation by Asghar Farhadi (Oscar for Best Film in Foreign Language in 2012), Once Upon A TIme in Anatolia by Nuri Bilge Ceylan (Grand Jury Prize in Cannes 2012). İmre Tezel film sektöründe Pazarlama ve Proje Geliştirme Koordinatörü olarak çalıştıktan sonra, üniversitede iki yıl süreyle, Kültür Yönetimi Bölümü’nde akademik asistan olarak dersler verdi. Aynı süreçte Türkiye’deki sinema sektörüne yoğunlaştığı bitirme projesiyle MBA yüksek lisansını tamamladı. 2008–2011 yılları arasında Film Alım ve Satış Müdürü olarak bir film şirketinde çalıştıktan sonra 2012 yılında gerçekleşen !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nin Genel Koordinatörlük görevini üstlendi. Şu anda Başka Sinema oluşumunun direktörlüğünü yapmaktadır. İmre Tezel worked as a Marketing and Project Development Coordinator in the film industry, and lectured on Culture Administration for two years as an academic assistant. During the same years, Tezel completed her MBA degree with a dissertation focused on Turkey’s film industry. From 2008 to 2011, Tezel worked as an Acquisitions and Sales Manager at a film company, as well as working as executive producer for various television productions. Tezel was the General Coordinator of the 2012 !f İstanbul International Independent Film Festival, and is currently working as the director of the Başka Sinema film programme. 1977 doğumlu Rémi Bonhomme, 2003’ten bu yana Cannes Film Festivali’nin paralel programı La Semaine de la Critique’in ekibinde yer aldı. 2009’da Program Yöneticisi oldu. Paris ve Beyrut’ta yaşayan Bonhomme, aynı zamanda Metropolis Art Cinema’nın yönetim kurulu üyesi ve MC Distribution’ın (Lübnan) kurucularındandır. Lübnanlı yönetmen Dima El-Horr’un uzun metraj filmi Every Day is a Holiday’in yardımcı yapımcılığını da üstlenen Bonhomme, aynı zamanda Doha, Tribeca ve Bird’s Eye View (Londra) Film Festivallerinde danışmanlık görevi yapmış ve Busan, Morelia, Selanik, Los Cabos, Durban ve Buenos Aires Film Festivallerinin jürisinde yer almıştır. Born in 1977, Rémi Bonhomme has collaborated with La Semaine de la Critique since 2003 and was appointed Program Manager in 2009. In 2011, he actively participated to the celebration of the 50th anniversary of this sidebar section of Cannes Film Festival. Based between Paris and Beirut, Rémi is also board’s member of Metropolis Art Cinema and cofounder of the company MC Distribution (Lebanon). He was associate producer on the Lebanese feature film Every Day is a Holiday by Dima El-Horr, which premiered at Toronto Festival in 2009. Remi also collaborated as consultant with festivals such as Doha, Tribeca Film Festival or Bird’s Eye View (London) and served as Jury in Busan, Morelia, Thessaloniki, Los Cabos, Durban and Buenos Aires Festivals. ALEXANDRE MALLET-GUY Memento Films Distribution Memento Films Production İMRE TEZEL Başka Sinema REMI BONHOMME Cannes Film Festivali La Semaine de la Critique 15 SUNUM PLATFORMU PITCHING PLATFORM 1–2, 1 Ak Ejder White Dragon Bir Hayalin Ayrıntıları Details of a Dream Eksik Bir Şey Something Missing Kadir ve Kardeşleri Frenzy Kendi Aramızda A History of Women Orkestra Orchestra Oryantalya Puslu Aydınlık Misty Illumination Son Çıkış Siren’s Call 1–2,1 PITCHING Yönetmenin İkinci Filmi / Director’s Second Film Yönetmen / Director Senarist / Screenwriter Nesimi Yetik Yapımcı / Producer Betül Esener Planlanan Çekim Tarihi Estimated Shooting Dates 2016 Nisan–Haziran / April–June Planlanan Çekim Yeri Estimated Shooting Location Çanakkale Tahmini Bütçe / Estimated Budget 800.000 Euro Kurmaca / Feature Drama Türkçe / Turkish Türkiye / Turkey Yapım Şirketi / Production Company Özminimalist Film İletişim / Contact Betül Esener (yapımcı / producer) [email protected] +90 541 373 03 41 Nesimi Yetik (yönetmen / director) [email protected] +90 505 824 65 47 İlk uzun metrajı Toz Ruhu ile Adana Altın Koza En İyi Film Ödülü’nü kazanan Nesimi Yetik’in ikinci uzun metraj projesi. Projenin yapımcısı olan Betül Esener aynı zamanda senaristi. Nesimi Yetik’s first feature film Spirit of Dust won the award for Best Film at the Adana Golden Boll, and this is her second featurelength project. Betül Esener is both writer and producer for this project. 18 1–2,1 farklı yaş gruplarından üç kadından oluşan bir ailenin hikayesi. Gülcan yarı deli, uyumsuz karakteriyle dünyaya bir türlü ayak uyduramayan bir Almanca öğretmeni. Annesi Dudu, tüm zamanını saatlere bölüştürerek yaşamasına neden olan şeker hastalığının verdiği sabırla kalenderleşmiş bir kadın. Gülcan’ın kardeşi Betül ise bir şirkette yöneticilik yapan, okuyamamanın verdiği ezikliği tuhaf bir kibirle yenmeye çalışan, biraz da sinsi bir karakter. Bu üç kadın, sevgi ve nefret arasında gidip gelen bir ilişki yaşıyorlar. Dudu ve Betül’ün bir tarafta, Gülcan’ın başka bir tarafta sürdürdüğü; güzellikçirkinlik, evlilik-bekarlık, para-parasızlık, sağlık-hastalık eksenlerinde ilerleyen bu savaş, Dudu’ya gelen evlilik teklifiyle artık kazananın ve kaybedenin olmadığı bir noktaya geliyor. Üç kadın arasındaki savaş, Dudu’ya gelen evlilik teklifiyle artık kazananın ve kaybedenin olmadığı bir noktaya geliyor. A battle between three women reaches the point of no return after Dudu receives a marriage proposal. 1–2,1 is the story of a family composed of three women. Gülcan is a half-crazy German teacher whose maladjusted character doesn’t allow her to fit in with the rest of the world. Her mother, Dudu is an easygoing person due to the patience gained by diabetes that leaves her no choice but to live by dividing her time into hours. And Betül, Gülcan’s sister, a normative and a little insidious character, works in a company. Feeling ashamed because of her lack of education, she tries to overcompensate it with a strange arrogance. These three women’s relationship goes back and forth between love and hate. Battles are fought by Dudu and Betül on one front and by Gülcan in another, with winners constantly in flux. This war is waged on the fronts of beauty-ugliness, marriage-celibacy, wealth-poverty, health-sickness comes to a such front where there is no winner and loser. This front is where Dudu gets a marriage proposal. 1–2, 1 PITCHING / PITCHING Sevgilimseniz sizden ayrılabilirim, eşimseniz boşanabilirim, arkadaşımsanız hiç umurumda olmaz, bir daha yüzünüzü görmek zorunda değilim. Seçme şansına sahip olduğumuz ilişkileri, bitirme şansına da sahibiz. Peki ya babanızsam? Ya kardeşsek? Dünyaya gelmişsiniz, bakıyorsunuz ki size hiç benzemeyen bir ablanız var. Duygu dünyanız, zevkleriniz bütünüyle farklı. Ya da çocuk yapmışsınız, bakıp büyütmüşsünüz. Şimdi karşınızda sizi beğenmeyen bir insan duruyor. Bu ilişkileri sonlandırmak, bütünüyle bitirmek o kadar kolay değil. YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S STATEMENT 1–2,1 bu durumlar üzerine bir öykü. Karakter olarak birbirinden farklı üç kadının hem sosyal hem duygusal zorunluluklar yüzünden bir arada yaşamasını anlatıyor. İnsan ilişkilerindeki karmaşık ve zıt duyguları anlatmak ilgimi çekiyor. En sevdiğimiz insanları öldürmek arzusuna da düşebiliyoruz bazen. İnsanın bu iki uçlu, tekinsiz taraflarını anlatma/ anlama isteği bu filmin çıkış noktası. En sevdiğimiz insanları öldürmek arzusuna da düşebiliyoruz bazen. İnsanın bu iki uçlu, tekinsiz taraflarını anlatma/anlama isteği bu filmin çıkış noktası. Filmin duygu dünyasını yansıtırken karakterlerin içinde bulundukları ruh hallerine ironik bir mesafe almanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Trajikomik anlara odaklanarak, iki uçlu bu duygu dünyasını daha iyi yansıtabileceğime inanıyorum. Filmin görsel üslubunu hareketli bir kamerayla dinamik bir anlatım oluşturarak kurmak istiyorum. İnsan yüzlerinin yakın çekimleriyle, anlık değişen duygulara ve ruh hallerine odaklanan bir anlatım kurmayı planlıyorum. Soğuk-mavi tonlarda ve yüksek grenli bir renk skalasının hakim olacağı atmosferin bu ilişkilerin elektriğini, gerginliğini iyi yansıtacağını düşünüyorum. Bu gerginliğin daha hissedilir olması için de kimi yerlerde gerçekdışı seslerle desteklenen, bir ses tasarımı oluşturmak istiyorum. Görselliği ve atmosferi gerçekliğin nasıl göründüğünü anlatan bir üslup yerine, öznel gerçekliklerin nasıl göründüğünü, hissedildiğini anlatmaya yarayacak biçimde kurmayı planlıyorum. Cassavetes’in ‘‘Birinin gerçekleri nasıl gördüğünü anlatmanın, gerçekleri anlatmaktan daha aydınlatıcı olabileceği’’ fikrinden hareketle… If you are my lover, I can break up with you. If you are my wife, we can get divorced. A friend of mine? I would not care, I do not have to see your face again. We have the right to end the relations that we have the right to choose. What if I am your father? Or your brother? You are born into this world and see a sister who is not like you at all. Your emotional worlds and tastes are totally different. Or you had kids, they are grown up. And now you have this person who does not like you. It is not easy to end these relations for good. 1–2,1 is a story about these situations. It tells of three women with different personalities who have to live together because of both social and emotional conditions. I am interested in narrating complicated and opposite emotions in relationships. Sometimes, we desire to kill the people we love the most. The desire to understand and discuss these two sided, uncanny parts of us is the starting point of this film. Sometimes, we desire to kill the people we love the most. The desire to understand and discuss these two sided, uncanny parts of us is the starting point of this film. I find it necessary to look from an ironic distance at the sentimental moods of characters while reflecting the emotional world of the film. I believe I can reflect better this two sided emotional world by focusing on the tragicomic elements. I’d like to set up the visual language of the film by creating a dynamic narrative with a mobile camera. I plan to construct a narration with close-ups on human faces, instantly changing emotions, and focuses on moods. I think that a cold and blue shaded atmosphere with a high-grained color scale would better picture this tension in the relationships. To sense better this tension, I want to form a sound design that is sometimes supported by unreal voices. Instead of a language whose visuality and atmosphere point out how the reality is seen, I am planning to form a language that helps to tell how subjective realities are seen and felt. By being based on these words of Cassavetes: “Telling about how someone sees the reality is more enlightening than telling about the reality.” Nesimi Yetik 19 PITCHING / PITCHING YAPIMCI GÖRÜŞÜ PRODUCER’S STATEMENT Çanakkale gibi küçük ve rahat bir şehirde çalışmanın mekan, ulaşım, konaklama gibi avantajlı yönlerinden maksimum yararlanmak için belediye ve kamu desteklerinden de faydalanmaya çalışacağız. With the purpose of taking the advantages of working in a small city like Çanakkale in terms of place, transportation and accommodation we are planning to make use of possible public resources. 1–2, 1 Nesimi Yetik’le iş ortaklığımız yedi yıldır devam ediyor. Bu süreçte, birlikte iki film senaryosu yazdık, bir tanesini hayata geçirdik. Yapımcılığa başlamam da, Toz Ruhu’nu hayata geçirme sürecimizde gerçekleşti. Hayata ve sanata ortak bakışımız ve tutkumuz ikinci filmimiz olmasını hayal ettiğimiz 1–2,1 ile devam ediyor. 1–2,1 bir kadın hikâyesi ve bu yüzden benim için ayrıca çok kıymetli. Yönetmenin kendi anne ve ablasının ilişkisinden yola çıkarak yazdığı hikâyede yine annesi ve ablası oynayacak. Amatör oyuncularla çalışmak, yapım sürecine, çekim ve ön hazırlık sürelerinin uzaması biçiminde yansıyacak. Toplamda üç ay ön hazırlık ve iki ay çekim planlamaktayız. Çekimler oyuncuları ürkütmemek adına on kişilik küçük bir ekiple gerçekleştirilecek. Çanakkale gibi küçük ve rahat bir şehirde çalışmanın mekan, ulaşım, konaklama gibi avantajlarından maksimum yararlanmak için belediye ve kamu desteklerinden de faydalanmaya çalışacağız. Projenin gelişiminde ve tanınırlığının artmasında proje aşamasındaki fon ve desteklerin büyük önemi var. Bu nedenle, takvimimiz çerçevesinde Rotterdam Cinemart, Selanik Crossroads, Cannes L’atelier, Berlinale CoProduction Market gibi platformlar öncelikli hedefimiz olacak. Almanya ve Fransa başta olmak üzere ortak yapıma uygun ülkelerden ortak bulmak için bu süreci iyi bir biçimde değerlendirmeye çalışacağız. Nisan 2015 döneminde Kültür Bakanlığı’na başvurumuzu tamamlayacağız. Daha sonra ortak yapımcılarla birlikte CNC, Eurimages ve bölgesel fon destekleri için başvurularımızı yapacağız. Yurtiçi ve yurtdışı televizyon satışı ve dağıtım için görüşmelerimizi sürdüreceğiz. Post prodüksiyon aşamasında da yurtdışı fon arayışımıza devam edeceğiz. Filmimizin ilk gösterimini yurtdışındaki A grubu festivallerde yapabilmek öncelikli hedefimiz olacak. Yurtiçi festivallerin ardından da Türkiye’de son yıllarda gelişen bağımsız sinema ağıyla filmimizin seyircisiyle buluşmasını hedeflemekteyiz. Our partnership with Nesimi Yetik is lasting for seven years. We are co-writers of two film projects which one of them is realized. My career as producer begun with this project called Toz Ruhu. Because we have a common point of view in terms of life and art, we are now in the process of creating a new film project called 1–2,1 which is our dream to realize together again. 1–2,1 is a woman story and this is more important to me because of its theme. Director’s own mother and sister are going to take role in this story which is inspired by their relationship in the real life. Working with amateur players will make the preparing and shooting process longer than usual. We are planning a three months of preparing period along with two months of shooting. Shooting team is going to be limited with ten person with the intent of not to disturb the players in their daily life. With the purpose of taking the advantages of working in a small city like Çanakkale in terms of place, transportation and accommodation we are planning to make use of possible public resources. It’s evident that the project development funds are very important especially in terms of the evolution of the project and its recognition. In this sense we are aiming to participate to the platforms such us Rotterdam Cinemart, Thessaloniki Crossroads, Cannes L’atelier and Berlinale CoProduction Market around our calendar. We will try to make the best of the process to be able to find co-producers especially from Germany or France. We are planning to finish the applying process for the funds of Turkish Ministry of Culture by the period of April 2015. Afterwards we will apply to CNC, Euromages and some local associations with co-producers. We will also keep negotiate with the representatives of TV stations and marketing companies for possible pre-sales. In addition to these efforts we also want to benefit from certain international funds for the postproduction process of our project. Our motivation is to make the world premier of the film at a Group A festival. After participating some local festivals, we are planning to make the film come out through an independent distribution network which is getting stronger in the last few years in Turkey. 20 Betül Esener 1–2, 1 PITCHING / PITCHING NESİMİ YETİK 1981 yılında Çorum’da doğan Nesimi Yetik, 2006’da Annem Sinema Öğreniyor adlı kısa filmini yaptı. Annem Sinema Öğreniyor 2007’de 57. Berlin Film Festivali’nde DAAD Ödülü’nü kazandı. Film Karlovy Vary, Sydney gibi birçok prestijli festivalde gösterildi. 2014 yılında Toz Ruhu isimli ilk uzun metraj filmini tamamladı. Toz Ruhu 21. Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’nü kazandı. YÖNETMEN DIRECTOR Nesimi Yetik was born in Çorum in 1981. In 2006, he made his short film My Mother Learns Cinema. My Mother Learns Cinema won the DAAD Prize at Berlinale in 2007. The film has been shown in many prestigious film festivals such as Karlovy Vary, Sydney. He completed his first feature film Spirit of Dust in 2014. His debut feature, Spirit of Dust had won the Best Film award at 21th Adana Golden Boll Film Festival. 1–2,1, 2016 proje geliştirme aşamasında / in development Toz Ruhu (Spirit of Dust), 2014 Döşeğimde Ölürken (As I Lay Dying), 2008 kısa film / short film Annem Sinema Öğreniyor (My Mother Learns Cinema), 2006 kısa film / short film Zan Şer Hiç (Surmise Wickedness Zilch), 2003 kısa film / short film 21 1–2, 1 PITCHING / PITCHING BETÜL ESENER YAPIMCI PRODUCER 1982 yılında Ankara’da doğdu. 2011’de Nesimi Yetik’le birlikte yazdıkları Toz Ruhu adlı uzun metraj film projesi Uluslararası İstanbul Film Festivali Köprüde Buluşmalar Platformu’nda CNC (Fransız Ulusal Sinema Merkezi) tarafından verilen proje geliştirme ödülünü kazandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yapım desteği alan Toz Ruhu, 21. Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’ne değer görüldü. Betül Esener was born in Ankara in 1982. She wrote the feature film script Spirit of Dust together with Nesimi Yetik in 2011. Spirit of Dust was selected at the 30th Istanbul Film Festival Meeting on the Bridge Film Project Development Workshop and won the CNC Award. Supported by Ministry of Culture and Tourism, Spirit of Dust had won the Best Film award at 21th Adana Golden Boll Film Festival. 1–2,1, Yönetmen / Director: Nesimi Yetik, 2016 proje geliştirme aşamasında / in development Toz Ruhu (Spirit of Dust), Yönetmen / Director: Nesimi Yetik, 2014 22 1–2, 1 2006 yılında Nesimi Yetik tarafından kuruldu. Nesimi Yetik’in Berlin Film Festivali’nde ödül kazanan Annem Sinema Öğreniyor adlı kısa filmini yaptı. Şirket, 2014 yılında yapımcılığını Betül Esener’in yaptığı Nesimi Yetik’in ilk uzun filmi Toz Ruhu’nu tamamladı. Ozminimalist Film was established in 2006 by Nesimi Yetik. The Company has made Nesimi Yetik’s short film My Mother Learns Cinema that was awarded at Berlinale and many other festivals. The Company have recently completed Nesimi Yetik’s debut feature, Spirit of Dust produced by Betül Esener. PITCHING / PITCHING ÖZMİNİMALİST FİLM YAPIMCI ŞİRKET PRODUCTION COMPANY 1–2,1, 2016 proje geliştirme aşamasında / in development Toz Ruhu (Spirit of Dust), 2014 Döşeğimde Ölürken (As I Lay Dying), 2008 kısa film / short film Annem Sinema Öğreniyor (My Mother Learns Cinema), 2006 kısa film / short film Zan Şer Hiç (Surmise Wickedness Zilch), 2003 kısa film / short film 23 PITCHING AK EJDER WHITE DRAGON Yönetmenin İlk Filmi / Debut Feature Yönetmen / Director Senarist / Screenwriter Rodi Güven Yalçınkaya Yapımcı / Producer Funda Alp Planlanan Çekim Tarihi Estimated Shooting Dates 2015 Temmuz–Ağustos / July– August Planlanan Çekim Yeri Estimated Shooting Location Muş, Varto Tahmini Bütçe / Estimated Budget 400.000 Euro Kurmaca / Feature Drama Türkçe, Kürtçe / Turkish, Kurdish Türkiye / Turkey Yapım Şirketi / Production Company Bazı Filmler İletişim / Contact Funda Alp (yapımcı / producer) [email protected] +90 532 420 30 64 Rodi Güven Yalçınkaya (yönetmen / director) [email protected] +90 535 621 80 36 Rodi Güven Yalçınkaya’nın ilk uzun metraj projesi. Yapımcı Funda Alp, yönetmen Onur Ünlü ile yaptığı uzun metraj sinema filmleri ve televizyon dizilerinden sonra Rodi Yalçınkaya’nın ilk uzun metraj filmini yapıyor. Rodi Güven Yalçınkaya’s first feature film. Producer Funda Alp and director Onur Ünlü have worked together before on feature films and television shows, but this is Funda Alp’s first feature film collaboration with Yalçınkaya. 24 Hikayemiz Varto’nun bir köyünde yaşayan, başının iki yanında çıkan yumrulardan dolayı İsmogoz (Cevizli İsmail) lakabıyla anılan İsmail ile ondan utanan oğlu Murat’ın trajik ilişkisine odaklanıyor. Murat, katılmasına izin verilmeyen geleneksel bir festivali heyecanla beklemektedir. Bu sırada festival için köye gelen Müjde ile tanışır. Müjde, İsmail’i çizgi kahraman Hellboy’a benzetir. Hellboy’un kim olduğundan bihaber olan Murat, babasının Şeytan olduğunu düşünür ve ondan nefret eder. Murat’ın bu halinden endişe duyan babaannesi Hellboy’a karşı eski bir masal olan Ak Ejder’i bir çizgi roman olarak hazırlatır. Babasının bir ucube değil de masaldaki Ak Ejder olduğuna inan Murat, bunu tüm köye kanıtlamak isterken, büyük bir trajedinin yaşanmasına sebep olacaktır. Babasının bir ucube değil de masaldaki Ak Ejder olduğuna inanan Murat, bunu tüm köye kanıtlamak ister. Young Murat sets out to prove to the village that his father is actually the White Dragon of legend rather than a disfigured freak. Our story takes place in a village in Varto and focuses on the tragic story of a man named Ismail, whose nickname Ismogoz (Walnut Ismail) is due to the two lipomas on either side of his head, and the relationship he has with his son Murat. Murat is excitedly waiting for a traditional festival to arrive in Varto. Another source of excitement is Müjde, a young city girl who has arrived to the village to attend this year’s festival. Upon meeting Müjde, Murat is thrown into turmoil when she shows him the comic book Hellboy, whom Murat likens to his father. Not knowing who Hellboy is, Murat begins to believe that his father is the Devil’s son and starts to hate him. Murat’s grandmother, concerned about her grandson’s situation, has an artist draw up the ancient legend of the White Dragon and Black Dragon as a comic book. This is an attempt to counteract the effect of Hellboy. After reading it, Murat then begins to believe that the hero of this legend, the White Dragon, is actually his father and tragedy ensues from his attempts to prove this to the other villagers. Ak Ejder / White Dragon Anadolu, masallar, efsaneler ve söylenceler beşiğidir. Binlerce yıldır kuşaktan kuşağa aktarılan söz, anlatılageldiği her çağda, o çağa dair ne varsa kendisine katarak yoluna devam eder. Eğer açıkça dile getirilemiyorsa, olağanüstü varlıkların kimliğinde dile gelir; hem zihnimize hem kalbimize sızarak ortak belleğimizi oluşturur, bizi birbirimize bağlar. O bağ sayesindedir ki biz, Anadolu’nun uzak bir köşesinde yaşananları kendimiz yaşamış gibi duyumsarız. Bana göre değişen zaman ve mekan ilişkisi giderek bu söylencelerle bağımızı koparıyor, bizi asıl kimliğimizden soyutluyor. Dolayısıyla biz, bize ait, bizi tanımlayan hikayeler yerine nicedir bizim olmayan hikayeler anlatıp duruyoruz. Oysa söylencelerimizin hala bize söyleyeceği çok şey olduğuna inanıyorum. İşte bu nedenle, zamanın süzgecinden geçerek günümüze kadar gelen Ak Ejder-Kara Ejder söylencesinin, bugün Varto’da yaşayan bir baba ve oğulun hikayesini de kendisine katacağını düşünüyorum. Kendisine katacağını ve bir sonraki kuşağa aktarmak üzere yoluna devam edeceğini… İyinin ve kötünün, güzelin ve çirkinin, umudun ve umutsuzluğun söylencesi olan Ak Ejder-Kara Ejder, ergenliğin eşiğindeki bir çocuğun kulağına girdiği andan itibaren hayatına dair ne varsa dönüştürecektir; babasına bakışını, bir kıza doğru atan yüreğini, dostluğunu... Ve elbette doğaya ve insanlığa olan sevgisini... Anatolia is the cradle of fairy tales, myths and legends. The stories that have been passed down from generation to generation take on all of the aspects of that specific era and continue on their way. If it cannot be spoken of openly, then it is attributed to extraordinary beings. Seeping into our minds and our hearts, it creates our collective memory and connects us to each other. It is this connection that allows us to feel as if a story taking place in a far corner of Anatolia is one that we have actually lived ourselves. I believe that an ever-changing relationship with time and space tears us away from these legends and removes us from our true identity. Therefore we end up telling and re-telling stories that are not ours and that do not reflect us, when in fact these legends have so much still to teach us. This is why I feel that the legend of the White Dragon and the Black Dragon can incorporate into itself the story of a young boy and his father living in present day Varto. That this legend can include this story into its fold and continue its way to the next generation... The legend of The White Dragon and the Black Dragon, with its teachings of good and evil, beauty and ugliness and hope and hopelessness, upon entering the consciousness of a boy on the brink of adolescence changes his life forever. It not only changes the way he looks at his father but also his tender heart towards a young girl, his idea of friendship and of course his love for nature and humanity… Rodi Güven Yalçınkaya PITCHING / PITCHING YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S STATEMENT Söylencelerimizin hala bize söyleyeceği çok şey olduğuna inanıyorum ve zamanın süzgecinden geçerek günümüze kadar gelen Ak Ejder-Kara Ejder söylencesinin, bugün Varto’da yaşayan bir baba ve oğulun hikayesini de kendisine katacağını düşünüyorum. In fact these legends have so much still to teach us. This is why I feel that the legend of the White Dragon and the Black Dragon can incorporate into itself the story of a young boy and his father living in present day Varto. 25 PITCHING / PITCHING YAPIMCI GÖRÜŞÜ PRODUCER’S STATEMENT Yönetmen Rodi Güven Yalçınkaya’nın senaryosu ve bütün bunları gerçekleştireceği coğrafya, son derece elverişli ve etkileyici. Ak Ejder / White Dragon Ak Ejder, yerel bir hikaye olmasına rağmen, baba korkusu, aşk, arzu gibi kadim insanlık sorunlarını, evrensel değerler üzerinden anlatmasıyla ve sade ama katmanlı yapısıyla beni çok etkiledi. Murat’ın babasıyla kurduğu ilişkideki değişim ve bu değişim aşamasında kullanılan lirik anlatım, beni bu filmin yapılmasına iten sebeplerden biriydi. Senaryonun etkileyiciliğinin yanı sıra filmin yapımcılığını üstlenmeye, Rodi Güven Yalçınkaya ile beraber Varto’ya yaptığımız mekan gezisi sonucunda karar verdim. Senaryonun o coğrafyada nasıl vücut bulduğunu görmem, hikayenin sahiciliği konusunda beni ikna etti. Filmin her kesim ve yaş grubunun kendisiyle özdeşlik kurabileceği kahramanlarıyla, geniş bir izleyici kitlesine ulaşacağını düşünüyorum. Gerek yaratacağı etki, gerekse festivallerde bulacağı karşılığı düşündüğümde bu projenin yapımcılığını üstlenmek konusundaki tereddütlerim ortadan kalktı. Yıllardır birlikte çalıştığımı ve yeteneklerinden emin olduğum bir ekip ile filmi hayata geçirmeyi planlıyorum. Böylesi bir ekibin varlığı, filmin yapımı konusunda kararımı güçlendiriyor. Filmin hazırlığı için önümüzde geniş bir zaman diliminin olması, tüm süreçleri ilişkin planlı ve organize şekilde hareket etme imkanı sağlayacaktır. Önümüzdeki aylarda, projenin uluslararası platformda görücüye çıkması için Torino Lab, Binger Lab gibi senaryo geliştirme workshoplarına başvuru yapılacaktır. Projenin kendisi ve film yapımında tecrübeli bir ekip tercihi, filmin satışı ve pazarlanmasına kolaylık sağlayacaktır. Rodi Güven Yalçınkaya’nın senaryosu ve bütün bunları gerçekleştireceği coğrafya, son derece elverişli ve etkileyici. Gerek senaryonun içinde önerdiği estetik anlayış, gerekse yönetmenin rejisini planlarken ortaya koyduğu yaklaşım Ak Ejder’in perdeye çıkması için yatırım yapmaya beni ve şirketimizi yöneltmiştir. Director Rodi Güven Yalçınkaya’s script promises to deliver and the location where it will be shot is very favorable and impressive. Even though Ak Ejder (White Dragon) is a regional story, the way that it incorporates many timeless issues of humankind, such as fear of the father, love, and desire in a very simple yet layered way was what moved me. The lyrical storytelling in the unfolding of the change in Murat’s relationship with his father was one of the things that motivated me into making this film. In addition to the moving script, what convinced me to take on this production was the locationscouting trip that I took with Rodi Güven Yalçınkaya to Varto. Seeing how the script took on form in that specific geographical region convinced me of the authenticity of the story. I believe that this film and the identification it creates with its characters will reach a wide audience of every age and segment of the population. Any reservations I had about producing this film vanished once I thought about the effect it will have and the positive reception that it will receive at various film festivals. I am planning on working on the production of this film with a crew whom I have not only been working together with for years, but of whose collective talent I trust completely. Such a crew solidifies my decision to produce this film. The fact that there is a wide time span ahead of us will allow it to proceed in a timely and organized way in preparing for the shoot. In the upcoming months, we will be applying to introduce the project on an international platform at script development workshops such as Torino Lab and Binger Lab. The project itself and the experienced team behind it will make it easier when it comes time for sales and promotion. Rodi Güven Yalçınkaya’s script promises to deliver and the location where it will be shot is very favorable and impressive. In addition to all of this, the aesthetics suggested in his script along with his approach as a director in the preparation phase has led me and my company to decide to produce Ak Ejder (White Dragon). Funda Alp 26 Ak Ejder / White Dragon PITCHING / PITCHING RODİ GÜVEN YALÇINKAYA 1979 yılında Muş-Varto’da doğdu. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde belgesel sinema eğitimi aldı. Yine aynı üniversitede, Fotoğraf ve Video Art Bölümü’ne devam etti. 2004–2008 yılları arasında Mezopotamya Sinema Kolektifi’nde çalışmalarına devam etti. Sinema ve televizyon sektöründe senarist, yönetmen yardımcısı, kameraman, kurgucu, cast yönetmeni gibi farklı pozisyonlarda çalıştı. 2014’de Tarla Kuşu film projesiyle Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Senaryo Geliştirme Desteği ve Bir Damla isimli kısa filmini çekti. Şu sıralar 2015 yılında çekmeyi planladığı ilk uzun metrajı Ak Ejder üzerine çalışmaktadır. YÖNETMEN DIRECTOR Born in Muş-Varto in 1979. Studied documentary filmmaking at Istanbul Bilgi University. He continued his education in the Photography and Video Arts Department at the same University. Between 2004–2008, he continued his work within the Mesopotamia Film Collective. He worked at various positions, as screenwriter, assistant director, cameraman, editor and cast director at the film and television industry. In 2014, he directed his first short, A Drop and received screenplay development fund from the Ministry of Culture and Tourism for his film project Tarla Kuşu. At the moment, he is working on his debut feature White Dragon. Ak Ejder (White Dragon), 2015 proje geliştirme aşamasında / in development Bir Damla (A Drop), 2014 kısa film / short film Unutulan Karadeniz, 2005 belgesel / documentary Bir Off Road Yarışçısının Günlüğü, 2004, belgesel / documentary 27 PITCHING / PITCHING Ak Ejder / White Dragon FUNDA ALP YAPIMCI PRODUCER 1973 yılında İstanbul’da doğdu. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu. 2007–2013 arasında son dönem Türk sinemasının başarılı yönetmenlerinden Onur Ünlü’nün uzun metraj filmlerinin yapımcılığını yaptı. Bu ikilinin yaptığı son film, Sen Aydınlatırsın Geceyi, 32.Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale En İyi Film Ödülü’nü aldı. Funda Alp, aynı zamanda televizyon alanında da çalışmalarına devam etmektedir. Leyla ile Mecnun, Şubat ve Ben de Özledim gibi başarılı dizilerin yapımcılığını yapmıştır. Born in Istanbul in 1973. She graduated from Mimar Sinan Fine Arts University State Conservatory. Between 2007 and 2013, she produced feature films of Onur Ünlü, who is one of the successful directors of contemporary Turkish cinema. The last feature film of Onur Ünlü, produced by Funda Alp, Thou Gild’st the Evenis, won the Best Film Award at 32. International Film Festival. She is also the producers of well known TV series such as Leyla ile Mecnun, Şubat and Ben de Özledim. Ak Ejder (White Dragon), Yönetmen / Director: Rodi Güven Yalçınkaya, 2015 proje geliştirme aşamasında / in development Sen Aydınlatırsın Geceyi (Thou Gild’st the Evenis), Yönetmen / Director: Onur Ünlü, 2013 Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi (The Extreme Tragic Story of Celal Tan and His Family), Yönetmen / Director: Onur Ünlü, 2011 Beş Şehir, Yönetmen / Director: Onur Ünlü, 2010 Acı Aşk (Love, Bitter), Yönetmen / Director: A. Taner Elhan, 2009 Güneşin Oğlu (Son of the Sun), Yönetmen / Director: Onur Ünlü, 2008 Polis (Police), Yönetmen / Director: Onur Ünlü, 2007 28 Ak Ejder / White Dragon Uzun yıllardır sinema ve televizyon dünyasında faaliyet gösteren, birçok filmin ve dizinin yapımcılığını üstlenmiş tecrübeli bir ekibin bir araya gelişiyle 2014’te kurulan Bazı Filmler, televizyon ve sinema alanında yeni yapımlara imza atmayı hedeflemektedir. Şirket ortaklarından Funda Alp, tüm sektörün yakından tanıdığı, gerek televizyonda, gerekse sinemada birçok dizi ve filmin yapımcılığını ve senaristliğini üstlenmiş deneyimli bir isimdir. Yine şirket ortaklarından, Genel Müdürlük görevini de yürütmekte olan Kemal Kurçer, uzun yıllar kanal yöneticiliği yapmış ve birçok projede yapımcılık görevi üstlenmiş, televizyon dünyasının yakından tanıdığı bir simadır. Şirket ortaklarından Soysal Demir de uzun yıllar birçok filmin yapım, tanıtım aşamalarında çeşitli görevler üstlenmiş, yapımcılık yapmış bir isimdir. Bünyesinde geniş ve tecrübeli bir senaryo ekibi barındıran Bazı Filmler, oluşturduğu projelerin hayata geçmesi için çalışmalarına başlamıştır. Ocak 2015’de Star TV’de yayına girmesi planlanan Serçe Sarayı dizisi ile yapım hazırlıkları devam eden Ak Ejder sinema filmi bu projelerden bazılarıdır. Bazı Filmler was established in 2014 by a group of professionals with years of vast experience in producing movies and television series. Bazı Filmler is to sign off on quality new productions. Funda Alp, one of the partners, is very well known in this sector for her experience in producing both for film and television. Another partner and the acting General Manager, Kemal Kurçer, is also well known in the world of television, not only for his role as manager of a TV channel, but also for his role as producer on many projects. Soysal Demir, also a partner, is a name with many years of experience in the production and promotion of many movies. Bazı Filmler also has a very strong in house team of writers who have already started work on many projects. Serçe Sarayı is a television series to be aired in January 2015 on Star TV and the motion picture White Dragon, which is in pre-production, are some of these many projects. PITCHING / PITCHING BAZI FİLMLER YAPIMCI ŞİRKET PRODUCTION COMPANY Ak Ejder (White Dragon), Yönetmen / Director: Rodi Güven Yalçınkaya, 2015 proje geliştirme aşamasında / in development Sen Aydınlatırsın Geceyi (Thou Gild’st the Evenis), Yönetmen / Director: Onur Ünlü, 2013 Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi (The Extreme Tragic Story of Celal Tan and His Family), Yönetmen / Director: Onur Ünlü, 2011 Beş Şehir, Yönetmen / Director: Onur Ünlü, 2010 Acı Aşk (Love, Bitter), Yönetmen / Director: A. Taner Elhan, 2009 Güneşin Oğlu (Son of the Sun), Yönetmen / Director: Onur Ünlü, 2008 Polis (Police), Yönetmen / Director: Onur Ünlü, 2007 29 PITCHING BİR HAYALİN AYRINTILARI DETAILS OF A DREAM Yönetmen / Director Senarist / Screenwriter Orhan Eskiköy Yapımcı / Producer Özgür Doğan Ortak Yapımcı / Co-Producer Dirk Decker Planlanan Çekim Tarihi Estimated Shooting Dates 2016 Ocak / January Planlanan Çekim Yeri Estimated Shooting Location Erzincan Tahmini Bütçe / Estimated Budget 650.000 Euro Kurmaca / Feature Drama Türkçe / Turkish Selim kar yüzünden yolda mahsur kalınca Sesik Köyü’ne sığınır. Türkiye, Almanya / Turkey, Germany Yorgunluktan bayılmak üzereyken kapısını çaldığı evin sahibi Zeliha, ona Hasan diye seslenerek sarılır. Kocası Ekber ve kızları Suna; Yapım Şirketleri misafirin on beş yıl sonra evine dönen Hasan olduğuna inanırlar. Production Companies Perişan Film (Türkiye / Turkey) Selim kendine geldiğinde sözlerinin arasına uzun sessizlikler bırakarak Tamtam Film (Almanya / kendini tanıtır. Etrafını saran bu insanları tanımadığı ortaya çıkınca Germany, Hamburg) üçü de büyük bir hayal kırıklığı yaşar. Suna onun bir yabancı İletişim / Contact olduğunu savunur. Zeliha ise bir hastalık yüzünden kendilerini unuttuğuna inanır ve kocasını buna ikna eder. Yol kapalıdır. Özgür Doğan Selim köyden ayrılamaz. Bu sırada Suna’ya aşık olur. Her şey ona (yapımcı / producer) dokunacağı ana kadar karanlıkta kalacaktır. [email protected] +90 533 770 18 97 Dirk Decker Selim’in etrafını saran bu insanları tanımadığı ortaya (ortak yapımcı / co-producer) çıkınca üçü de büyük bir hayal kırıklığı yaşar. [email protected] Three people’s crushing disappointment engulfs Selim Orhan Eskiköy (yönetmen / director) after it turns out that he doesn’t recognize them. [email protected] +90 532 624 34 84 Stranded in a snowstorm, Selim takes shelter in Sesik Village. He collapses exhausted into the embrace of Zeliha, who welcomes him into her home as ‘Hasan’. She, her husband Ekber and daughter Suna take Selim for their son and brother returning after fifteen years. Yönetmen Orhan Eskiköy ve yapımcı Özgür Doğan On waking, Selim attempts a halting introduction. To the family’s ikilisinin üçüncü uzun metraj chagrin, he doesn’t recognize them. While Suna declares him a film projeleri. İki Dil Bir stranger, Zeliha thinks illness has brought on his amnesia and Bavul ve Babamın Sesi’nden convinces Ekber. Stuck in the village with the road closed, Selim falls sonra Orhan Eskiköy bu in love with Suna. The past remains shadowy until the moment he sefer tamamen kurmacaya touches her. yelken açıyor. This is director Orhan Eskiköy and producer Özgür Doğan’s third feature film collaboration. Following On the Way to School and The Voice of My Father this project is significantly closer to the realm of fiction. 30 Bir Hayalin Ayrıntıları / Details of a Dream Bu hikayeyi yazarken bana yol gösteren temel bir fikir vardı: İnsanın bir gün dönmek isteyebileceği bir evi olmalı. İnsanın kendisini yalnız hissetmesinin önündeki engelin, kendisini tanıyan bir başkasının varlığına duyduğu inanç olduğunu düşünüyorum. Aile fikrinin de bu ihtiyaca karşılık geldiği kanısındayım. Buna karşın bireylerinden birinin kaybolması durumunda aile olmanın başarılıp başarılamadığını hep merak ederim. Dünyada kaybolan yüzlerce çocuk var. Bir Hayalin Ayrıntıları kayıp çocukların aileleriyle yeniden buluşma olasılığı üzerine düşünmektedir. Bu olasılığı eve dönüş anından başlayan bir bakış açısıyla kurguladım. Şu soruların etrafında dolaştım: Kayıp olan döndüğünde aynı kişi olarak aileye katılabilir mi? Aile onun bıraktığı haliyle kalabilmiş midir? Kayıp olan ailesiyle ilgili her şeyi unutmuş olsa bile hala ailenin bir parçası mıdır? Ortak bellek yoksa yeniden birlikte olmak için aile kendi hikayesini yeniden kurgulamayı seçebilir mi? Aile herhangi birisini kayıp olanın yarattığı boşluğu doldurmak için ailenin bir parçası olarak görmeyi kabul eder mi? Bütün filmlerimde Türkiye’nin güncel politik toplumsal sorunlarının üzerinden hikâyeler anlattım. Bir Hayalin Ayrıntıları ile ilk anda akla gelebilecek politik referansları dışarda bırakarak bireye eğiliyorum. Dert edindiğim dil, bellek, kimlik, toprak, yurtsuzluk gibi kavramlardan birinin ya da birkaçının bu hikayede de dolaylı olarak hissedilmesini istiyorum. İlk uzun metrajlı filmim İki Dil Bir Bavul bir belgeseldi. İkinci filmim Babamın Sesi’nde ise belgesel ve kurmacayı bir arada kullanmayı denedim. Yeni filmim Bir Hayalin Ayrıntıları’nda ise tamamen kurmaca bir dünya yaratmak istiyorum. Her yeni hikayede kendi sınırlarımı zorlamak üzerine düşünüyorum. Teknik ve sanatsal açıdan neler deneyebileceğimi araştırıyorum. Sinema yapmaktan aldığım keyif, bu arayıştan kaynaklanıyor. I have been guided in the writing of this story by the basic idea that everyone should have a home to return to one day. What prevents a person from feeling lonely is his or her belief in the existence of another person who knows him or her. The notion of family fulfills this need. Therefore, I am always curious if the family can keep together even if one of the members is lost. There are hundreds of lost children in the world. Bir Hayalin Ayrıntıları (Details of a Dream) contemplates on the possibility of the lost children rejoining their families. I construct this possibility from a perspective that takes the moment of coming back home as the starting point. I try to answer the following questions: When the lost one returns, can he join the family as the same person? Is the family still the same family? If the lost one forgot everything about his family, is he still part of that family? If there is no more collective memory in the family, can they choose to reconstruct their story? Would the family accept someone else as part of the family to fill the void the lost one had opened? In all the short and full-length films I have made to date, I have based my stories around the country’s current political and social problems. With Details of a Dream I give greater weight to the individual and, without forgetting that man is a political being, leave out immediately obvious political references. Indirectly, I want to give a sense in the story of one or several of the themes which immediately concern me, whether language, memory, identity, land or landlessness. PITCHING / PITCHING YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S STATEMENT İlk uzun metrajlı filmim İki Dil Bir Bavul bir belgeseldi. İkinci filmim Babamın Sesi’nde ise belgesel ve kurmacayı bir arada kullanmayı denedim. Yeni filmim Bir Hayalin Ayrıntıları’nda ise tamamen kurmaca bir dünya yaratmak istiyorum. My first full-length film, On the Way to School, was a documentary. In the second, Voice of My Father, I experimented with a blend of documentary and fiction. And in this new film, Details of a Dream, I set out to create an entirely fictional world. My first full-length film, İki Dil Bir Bavul (On the Way to School), was a documentary. In the second, Babamın Sesi (Voice of My Father), I experimented with a blend of documentary and fiction. And in this new film, Bir Hayalin Ayrıntıları (Details of a Dream), I set out to create an entirely fictional world. I see every new story as an opportunity to challenge my boundaries. I am consciously exploring ways to experiment technically and artistically. The pleasure and satisfaction I get from filmmaking derives in large part from this quest. Orhan Eskiköy 31 PITCHING / PITCHING YAPIMCI GÖRÜŞÜ PRODUCER’S STATEMENT Yeni projemiz, 2001 yılında yaptığımız Hayaller Birer Kırık Ayna adlı kısa belgesele dayanıyor. Bu hikayede on yıl sonra cezaevinden çıkıp gelen ağabeyimi ve onu bekleyen ailemi anlatmıştık. Bu hikayeye karşı, kişisel tarihim nedeniyle farklı bir sorumluluk duyuyorum. This project is based on a documentary that we made in 2001: Each Dream is a Shattered Mirror. In that film, we have related the story of my brother coming back to his family after 10 years in prison and the story of my family waiting for his return. Bir Hayalin Ayrıntıları / Details of a Dream Orhan Eskiköy ile birlikte on dört yıldır belgesel ve kurmaca filmler yapıyoruz. İki Dil Bir Bavul ile ilk profesyonel filmimizi yaptığımızda yıl 2008’di. Bu filmle Türkiye’de ve dünyanın çeşitli festivallerinde ödüller aldık ve bir belgesel film olmasına rağmen Türkiye’deki sinemalarda ticari başarı elde ettik. İki Dil Bir Bavul’u çekerken geliştirmeye başladığımız Babamın Sesi adlı filmin ilk gösterimini Şubat 2012’de Rotterdam Film Festivali’nin yarışmalı bölümünde gerçekleştirdik. Yılların getirdiği bir güven ve arkadaşlığın ötesinde sinema yapma amacımızın aynı olması nedeniyle bu projenin bir parçasıyım. Bu yeni proje, 2001 yılında yaptığımız Hayaller Birer Kırık Ayna adlı kısa belgesele dayanıyor. Bu hikayede on yıl sonra cezaevinden çıkıp gelen ağabeyimi ve onu bekleyen ailemi anlatmıştık. Senaryoyu değiştirmiş olsa da Orhan’ın annemden, babamdan, ağabeyimden ve kız kardeşimden esinlenerek karakterlerini yarattığını görüyorum. Bu nedenle projenin benim için özel bir anlamı daha var. Bu hikayeye karşı, kişisel tarihim nedeniyle farklı bir sorumluluk duyuyorum. Orhan şu anda Bir Hayalin Ayrıntıları’nın senaryosunun ikinci versiyonunu yazıyor. Mayıs 2015’te senaryonun bitmesini ve Eylül 2015’te de finansmanı tamamlamayı planlıyoruz. Filmin çekimlerine Ocak 2016’da başlamayı hedefliyoruz. Ben yaşadığım ülkedeki büyük resmin küçük sıradan insan hikayeleri üzerinden daha kolay anlaşılabileceğine inanırım. Orhan ile çıkış noktamız olan bu fikir yaptığımız diğer filmlerden rahatça okunabilir. Orhan’la film yapmanın en önemli özelliği kendini tekrar etmemesi yeni şeyler denemek için heyecanlı ve cesur olmasıdır. Bu heyecanı yıllardır paylaşmak yaptığımız işin en keyifli tarafı. I have been collaborating with Orhan Eskiköy for fourteen years in documentary and fiction films. We realised our first professional feature-length film, İki Dil Bir Bavul (On The Way to School) in 2008. With this film, we have won several awards in various film festivals in Turkey and across the world. Furthermore, despite being a documentary, the film attained commercial success at national theaters. In the International Film Festival Rotterdam Tiger Awards Competition 2012, we have premiered our second feature, Babamın Sesi (Voice of My Father), which was in pre-production phase while we were filming İki Dil Bir Bavul (On The Way to School). The reason I partake in this project is, in addition to mutual confidence and friendship spreading over the years, a shared objective in making films. This project is based on a documentary that we made in 2001: Hayaller Birer Kırık Ayna (Each Dream is a Shattered Mirror). In that film, we have related the story of my brother coming back to his family after ten years in prison and the story of my family waiting for his return. I realise Orhan created the characters in this film with the inspiration he drew from my family, even though he has modified the script to a certain extent. This aspect of the story makes it especially meaningful for me. I feel a certain responsibility towards this story as a fragment of my personal and emotional history. Orhan is writing second draft of the script currently. Our aim is to finalise the script in May 2015, settle finances by September 2015, and start shooting in January 2016. I believe the bigger picture in my country is more easily read through the smaller stories of ordinary people. This idea informs our common starting point for making films with Orhan, and it could easily be spotted in all films we have made. The best part of making a film with Orhan is his enthusiasm and courage for trying something new; his abstinence from self-repetition. The most enjoyable part of our collaboration has been sharing this enthusiasm over the years. Özgür Doğan 32 Bir Hayalin Ayrıntıları / Details of a Dream PITCHING / PITCHING ORHAN ESKİKÖY 1980 yılında İstanbul’da doğdu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 2004 yılında mezun oldu. Üniversite yaşamı boyunca amatör olarak gerçekleştirdiği belgesel filmler ulusal ve uluslararası başarılar elde etti. Bu arada farklı projelerde yönetmen yardımcılığı, kameramanlık görevlerini de üstlendi. 2005–2007 yılları arasında Ankara Üniversitesi Uzaktan Eğitim Merkezi Müdürlüğü’nde Video Prodüksiyon Sorumlusu pozisyonunda çalıştı. 2008’de yönettiği ilk uzun metrajlı belgesel filmi İki Dil Bir Bavul kırktan fazla festivale katıldı ve katıldığı bu festivallerden toplam on bir ödül kazandı. Yönetmenliğini üstlendiği Babamın Sesi filmi ise 41.Uluslararası Rotterdam Film Festivali’nde Altın Kaplan için yarıştı. YÖNETMEN DIRECTOR Born in 1980 in Istanbul. Graduated from Ankara University’s Communications Department in 2004. Throughout his time at university achieved national and international recognition for his documentaries. Also worked under a variety of projects as assistant director and cameraman. Between 2005–2007 held a position as video production specialist at Ankara University’s Remote Training Center. In 2008 directed his first feature-length documentary film, On The Way To School, which was accepted at more than fourty film festivals and won eleven different awards. The Voice of My Father, which he also directed, was nominated for a Golden Tiger at the 41st International Rotterdam Film Festival. Bir Hayalin Ayrıntıları (Details of a Dream), 2015 proje geliştirme aşamasında / in development Babamın Sesi (Voice of My Father), 2012 İki Dil Bir Bavul (On the Way to School), 2009 belgesel / documentary Birlikte (Together), 2006 kısa film / short film Anneler ve Çocuklar (Mothers and Children), 2004 Sürgün (Exile), 2004 belgesel / documentary Sancı (Suffering), 2004 kısa film / short film Hayaller Birer Kırık Ayna (Each Dream is a Shattered Mirror), 2001 kısa film / short film 33 Bir Hayalin Ayrıntıları / Details of a Dream PITCHING / PITCHING ÖZGÜR DOĞAN YAPIMCI PRODUCER 1977 yılında Muş-Varto’da doğdu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 2001 yılında mezun oldu. Üniversite yaşamı boyunca amatör olarak gerçekleştirdiği belgesel filmler ulusal ve uluslararası başarılar elde etti. Mezun olduktan sonra farklı projelerde yönetmenlik yaptı. 2001 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde araştırma görevlisi oldu. 2004 yılında aynı üniversitede Medya ve Kültürel Çalışmalar Bölümü’nden yüksek lisans derecesini aldı. 2008 yılında yapımı tamamlanan İki Dil Bir Bavul isimli filmde yapımcı ve yönetmen olarak görev yaptı. 2012’de Binger FilmLab Creative Producer Workshop’a ve 2013’de EAVE Workshop’a katıldı. Özgür Doğan was born in 1977, Muş-Varto, Turkey. He graduated from the Department of Radio-TV and Cinema, Ankara University in 2001. He worked as a Research Assistant at the Middle East Technical University for ten years. He obtained his MA in Media and Cultural Studies at METU in 2004. He attended Binger FilmLab’s Creative Producer Workshop in 2012 and EAVE Workshop in 2013. Bir Hayalin Ayrıntıları (Details of a Dream), Yönetmen / Director: Orhan Eskiköy 2015 proje geliştirme aşamasında / in development Bağlar, Yönetmenler / Directors: Melis Birder, Berke Baş, 2014 PostProdüksiyon / In Post-Production Babamın Sesi (Voice of My Father), Yönetmenler / Directors: Orhan Eskiköy, Zeynel Doğan, 2012 İki Dil Bir Bavul (On the Way to School), Yönetmenler / Directors: Orhan Eskiköy, Özgür Doğan, 2009 Birlikte (Together), Yönetmen / Director: Orhan Eskiköy, 2006 kısa film / short film Anneler ve Çocuklar (Mothers and Children), Yönetmen / Director: Orhan Eskiköy, 2004 Sürgün (Exile), Yönetmen / Director: Orhan Eskiköy, 2004 belgesel / documentary Sancı (Suffering), Yönetmen / Director: Orhan Eskiköy, 2004 kısa film / short film Hayaller Birer Kırık Ayna (Each Dream is a Shattered Mirror) Yönetmenler / Directors: Orhan Eskiköy,Özgür Doğan, 2001 kısa film / short film 34 Bir Hayalin Ayrıntıları / Details of a Dream Perişan Film 2010 yılında, İki Dil Bir Bavul filminin yapım ve yönetimine imza atan Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan tarafından kurulmuştur. İki Dil Bir Bavul, hem uluslararası ve ulusal önemli festivallerde ödüller kazanmış hem de ciddi bir gişe başarısına ulaşmıştır. Yapımını üstlendiği Babamın Sesi, 41.Uluslararası Rotterdam Film Festivali’nde Altın Kaplan için yarışmıştır. Şu sıralar Orhan Eskiköy’ün yeni projesi Bir Hayalin Ayrıntıları’nın hazırlık süreci devam etmektedir. Perişan Film is an independent production company, established by Orhan Eskiköy and Özgür Doğan, that came together to make films out of simple stories which has universal relevance. Perişan Film’s debut documentary film On the Way to School has been traveled to many national and international film festivals and has been collected various awards. The film was also a box-office hit in Turkey. Perişan Film’s first feature length film Voice of My Father has been selected for 41st International Rotterdam Film Festival’s Tiger Awards Competition 2012. At the moment, pre-production continues for the newest project, Details of a Dream which will be directed by Orhan Eskiköy. PITCHING / PITCHING PERİŞAN FİLM YAPIMCI ŞİRKET PRODUCTION COMPANY Bir Hayalin Ayrıntıları (Details of a Dream), Yönetmen / Director: Orhan Eskiköy 2015 proje geliştirme aşamasında / in development Bağlar, Yönetmenler / Directors: Melis Birder, Berke Baş, 2014 Post-Prodüksiyon / In PostProduction Babamın Sesi (Voice of My Father), Yönetmenler / Directors: Orhan Eskiköy, Zeynel Doğan, 2012 İki Dil Bir Bavul (On the Way to School), Yönetmenler / Directors: Orhan Eskiköy, Özgür Doğan, 2009 Birlikte (Together), Yönetmen / Director: Orhan Eskiköy, 2006 kısa film / short film Anneler ve Çocuklar (Mothers and Children), Yönetmen / Director: Orhan Eskiköy, 2004 Sürgün (Exile), Yönetmen / Director: Orhan Eskiköy, 2004 belgesel / documentary Sancı (Suffering), Yönetmen / Director: Orhan Eskiköy, 2004 kısa film / short film Hayaller Birer Kırık Ayna (Each Dream is a Shattered Mirror) Yönetmenler / Directors: Orhan Eskiköy,Özgür Doğan, 2001 kısa film / short film 35 PITCHING EKSİK BİR ŞEY SOMETHING MISSING Yönetmenin İlk Filmi / Debut Feature Yönetmen / Director Senarist / Screenwriter Burcu Aykar Yapımcı / Producer Ersan Çongar Planlanan Çekim Tarihi Estimated Shooting Dates 2015 Ağustos / August Planlanan Çekim Yerleri Estimated Shooting Locations İstanbul, Antalya Tahmini Bütçe / Estimated Budget 400.000 Euro Kurmaca / Feature Psikolojik Drama / Psychological Drama Türkçe / Turkish Türkiye / Turkey Yapım Şirketi / Production Company Bir Film İletişim / Contact Ersan Çongar (yapımcı / producer) [email protected] +90 533 420 85 00 Burcu Aykar (yönetmen / director) [email protected] +90 532 415 17 96 Sinema yazıları ve kısa filmleriyle tanıdığımız genç yönetmen Burcu Aykar’ın ilk uzun metraj film projesi. Sinema sektörünün önde gelen şirketlerinden Bir Film’in ortaklarından olan Ersan Çongar, Aykar’ın daha önceki kısa filmlerinin de yapımcılığını yapmıştı. Though we’ve come to know her well through her short films and film critics, this is Burcu Aykar’s first feature film project. Producer Ersan Çongar, one of the partners of Bir Film, has also produces Aykar’s short films. 36 İstanbullu orta sınıf bir aileden gelen, otuz üç yaşındaki düğün fotoğrafçısı Bilge, bir reklam ajansında çalışan, beş yıllık sevgilisi Yiğit ile birlikte yaşıyor. Güzel bir evi, sevdiği arkadaşları var. Ancak bir eksiklik hissi bırakmıyor peşini. Bu yüzden de her daim huzursuz ve arayış içinde. İstediği şey bütünlenmek ama belli ki bunu yanlış bir yerde, erkeklerle ilişkilerinde arıyor ya da zaten imkansız bir şeyin peşinde. Önce Yiğit’le olan monoton ve tükenmiş ilişkisinin bitişine tanık oluyoruz. Ardından bir yıl sonrasına, Bilge’nin roman yazarı Deniz’le beraberliğinin son günlerine gidiyoruz. Yaşadığı şehrin ve çağın hızlı ritminde, bu ilişkiler döngüsünde kendini ve hayatı keşfetmeye çalışan Bilge, cinsel olarak özgür, çoğunlukla endişeli, ama her şeye rağmen umutlu. Yaşadığı şehrin ve çağın hızlı ritminde, kendini ve hayatı keşfetmeye çalışan Bilge, cinsel olarak özgür, çoğunlukla endişeli, ama her şeye rağmen umutlu. Bilge is an insecure, sexually free girl trying to discover life and find her way in the fast pace of the modern city who, despite it all, remains hopeful. Bilge is a thirty three year old woman, coming from a middle class family. She lives in Istanbul with her five-year boyfriend Yiğit, who works in an advertising agency. She is a wedding photographer, can afford to live in a nice house, and has close friends. But she lives with a constant feeling of deprivation, always in a state of longing and unease. She wants to feel whole, but either she’s searching for it in the wrong place (her relationships with men) or it’s somehow unattainable. First we witness the end of her monotonous and timeworn relationship with Yiğit, then exactly a year later, her break up with Deniz, a novelist. The last weeks of two different relationships are similar in many ways. In today’s fast pace, in a city like Istanbul, Bilge tries to discover life and herself, feeling sexually free, mostly anxious, but still hopeful despite it all. Eksik Bir Şey / Something Missing Eksik Bir Şey’in hayal ettiğim ilk sahnelerinden biri, bir orta sınıf düğününde piyanist şantör filme adını veren şarkıyı icra ederken, dilek fenerlerinin falezlerden denize doğru tek tek uçurulmasıydı. Bir süre gökte süzülüp, giderek sönüp, kayboluyorlardı: Yolculuğu ne denli parlak olursa olsun her şeyin bir sonu olduğuna dair hisli bir imge. Ama buna eşlik eden, bu içli şarkının banal bir yorumu olunca, ironi ve mesafe devreye giriyor. Şeylerin geçiciliğine dair hüzün ve korku var, ama umutlu bir boş vermeyle birlikte. Bu alaycı hislilik ve bitişler teması filmi iyi özetliyor. Benim hayata karşı duruşum ve temel meselemi de. İlgimi çeken, Bilge’nin sevgilileriyle yaşadıklarının iç dünyasındaki yansımaları, günlük konuşmalarla ezberlenmiş davranışlar arasına sıkışmış, sınıfsal bir kibirle gizlediği hisleri ve ilişkilerin yaşanışının bu çağın, şehrin ritmiyle bağı. Tümü Bilge’nin bakış açısından, haliyle filmin atmosferi onun tedirginliğini taşıyor. Işık ve sanat yönetimiyle duyguların dışavurumu ve gündelik ayrıntılardan iğne üstünde oturtan bir gerilim yaratmak öncelikli amaçlarım. Kaynağı belli şarkılar, yoruma açık, izleyici katılımı bekleyen filme anlam vermek için birer ipucu. Her sahne eksik bir şey (bilgi, kadrajla kesilen obje vs.) içerecek. Çoğu iç mekanda geçtiğinden, doğru duyguyu veren, özgün kadrajlar bulmak en çok yaratıcılık isteyen alan olacak. Her izlemede yeni bir detay keşfedilsin, film bir izlenim, ruh hali olarak hatırlansın, istiyorum. Hayat da bende böyle kalıyor çünkü. PITCHING / PITCHING YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S STATEMENT Her izlemede yeni bir detay keşfedilsin, film bir izlenim, ruh hali olarak hatırlansın, istiyorum. Hayat da bende böyle kalıyor çünkü. İlham kaynaklarım; cümlesi ve döngüsel yapısı itibarıyla 5x2, sınıfsal gözlemleri ve tansiyon kurmasıyla La Cienaga, beklentileriyle gerçekler arasındaki boşluğa düşüp duran, ama hep yeniden kalkan karakteri sebebiyle Gloria. Bilge’nin aklı karışık. Devrimci değil, anca kendi sınıfının kurallarına itiraz edecek kadar isyankar. Yine de, Türkiye’de azınlığın gerçeği olsa da, hayatı keşfinde cinsel olarak özgür hisseden bir kadın karakter yaratmak heyecanlandırıyor beni. One of the first scenes that popped into my head was actually the last one: At a middle class wedding, as the lanterns are let to fly across the sky, above the sea, the wedding singer plays a famous, emotional song. After a brief voyage, the lanterns slowly fade and disappear: An emotional image reminding us of the transience of things. However, since it’s a cheap nightclub singer playing a simple, tacky organ, the effect is mostly lost on us. Or rather, we’re distanced from it. With sorrow and fear, there’s also a feeling of hopeful sarcasm. This ironic sentimentality is quite definitive of the film’s tone and my take on life. Endings are my favorite theme. What interests me more than the mere events that Bilge goes through are their reflections in her inner life, her true feelings hidden with a middle class arrogance and reservedness and how living in this age and city shapes the way relationships are consumed today. Reflecting everything from Bilge’s point of view, the film will inevitably carry her uneasiness. Sound design will be as important as lighting and art direction to create an expressionistic film with a tense atmosphere. Only diegetic music will be used and the songs will shed a light on how the subtle scenes might be interpreted. In each scene there will be something missing (information, objects cut by framing etc.). I want the film to be recalled as an impression, a feeling and with every viewing one should discover new details. Since most of the scenes take place inside, the challenge will be to be creative in using the space and in discovering the right framing for the emotion. I want the film to be recalled as an impression, a feeling and with every viewing one should discover new details. Some of my reference films are: 5x2 for its essential argument and circular narrative structure, La Cienaga for its observations of class vanity and mastery at sustaining a constant tension, Gloria for its character who stumbles constantly into the space between her expectations and reality but achieves to get up every time. Bilge is not a revolutionary. She is just rebellious enough to go against the mores of middle class. Still, telling the tale of a woman who feels sexually free in her exploration of life excites me. Even if it’s the reality of a minority. Burcu Aykar 37 PITCHING / PITCHING YAPIMCI GÖRÜŞÜ PRODUCER’S STATEMENT Eksik Bir Şey’in sinemamızda eksikliğini duyduğumuz özgün bir mizah duygusuna sahip, gerçek, yaşayan karakterlerin hikayesini anlatan çağdaş bir psikolojik dram olması ortak hedefimiz. Our mutual aim is to turn this story into a modern psychological drama with dark humour and real characters. Eksik Bir Şey / Something Missing Burcu Aykar’ın daha önce yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği iki kısa filmin (Doğum ve Ölüm) yapımcılığını yaptım. Uzun yıllara dayanan tanışıklığımıza ve işbirliğimize dayanarak söyleyebilirim ki Burcu özgün bir vizyona sahip. Eksik Bir Şey de bu vizyonun ürünü. Hikaye günümüzde yaşayan şehirli bir kadının duygusal yaşamından kesitler sunuyor. Benzer filmlerden farklı olarak Burcu senaryosunda, toplumda yaşanan cinsel rollerin dayatmaları ve kadın olmanın zorlukları gibi klişelere takılmak yerine, bu sorunların ötesinde günümüzde yaşayan şehirli bir kadının iç dünyasında hissettiklerini gerçekçi ve etkileyici bir dille anlatıyor. Hikayenin baş kahramanı Bilge, aşık olan, ayrılan, aldatan, sevişen, tutkulu ancak ne istediğine emin olamayan, zaaf ve kusurlarıyla derinlikli ve gerçek bir karakter. Günlük hayatta sürekli karşımıza çıkan bu gerçek kadın tipi maalesef günümüz Türk sinemasında hemen hemen hiç temsil edilmiyor. Bu nedenle Bilge’nin hikayesini anlatmak daha da heyecan verici bir hal alıyor. Eksik Bir Şey bir olay örgüsünden ziyade, bir duygu durumunun filmi. Bu nedenle Eksik Bir Şey’i hayata geçirirken üstesinden gelmesi gereken en büyük zorluk filmin vermesi gereken atmosfer hissini oluşturmak olacak. Ancak Burcu’nun sinemaya olan tutkusu, titiz çalışma yöntemleri ve filmde yaratmak istediği görsel dünyaya ilişkin hakimiyetine dayanarak bu zorluğun üstesinden rahatlıkla kalkacağına güvenim sonsuz. Eksik Bir Şey’in sinemamızda eksikliğini duyduğumuz özgün bir mizah duygusuna sahip, gerçek, yaşayan karakterlerin hikayesini anlatan çağdaş bir psikolojik dram olması ortak hedefimiz. I had the privilege of producing Burcu Aykar’s previous short films (Doğum ve Ölüm—Birth and Death), both co-written and co-directed by her. Having known her for many years and with the advantage of having collaborated with her before, I can easily say that she has a very original vision. Eksik Bir Şey (Something Missing) is the product of this original vision. This is the urban story of a woman showing us sections from her emotional life. The film differentiates itself from others by not falling into the trap of talking about “the difficulties of being a woman” or “the imposition of sexual roles in societies”, but rather diving in deeper to the inner world of a contemporary urban woman with a realistic and intimate approach. Our hero Bilge is a woman who falls in love, breaks up, cheats, makes love, passionate but unsure of what she wants, a real character with depth and insight, with her faults and beauty. A woman that we can meet at any day and yet cannot see much of on the screen in the contemporary Turkish Cinema. And therefore, telling her story makes this film exciting and fresh. Eksik Bir Şey (Something Missing) is the film of a mood, rather than a chain of events. The challenge in making this film will be to create the atmosphere, but knowing Burcu’s passion for filmmaking, her meticulous working methods, and her sovereignty regarding the world she’s willing to create, I have total confidence that this task will be achieved. Our mutual aim is to turn this story into a modern psychological drama with dark humour and real characters. Ersan Çongar 38 Eksik Bir Şey / Something Missing PITCHING / PITCHING BURCU AYKAR YÖNETMEN DIRECTOR 1977, İstanbul doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü bitirdi. Southampton Üniversitesi’nde film kuramı üzerine yüksek lisans yaptı. “Sinema” dergisinde editör olarak çalıştı. Kendi kurduğu SIR Film adlı şirketle sinema filmleri dağıtımı yaptı. “Total Film Turkey” sinema dergisinin genel yayın yönetmenliğini üstlendi. Doğum ve Ölüm adlı kısa filmleri Uygar Şirin ile birlikte yazıp yönetti. Aralık 2013’e dek “Sinema” dergisinde film eleştirileri yazdı. Halen eksisinema.com’da sinema üzerine yazmaya devam etmektedir. Born in Istanbul in 1977, Burcu Aykar graduated from the psychology department of Boğaziçi University. She then went on to get her master’s degree in film studies at the University of Southampton in England. She worked as an editor at the film magazine “Sinema”. She started her own company and worked as a film distributor for two years. She was the editor in chief of Total Film Turkey from 2006 to September 2008. She co-wrote and co-directed two short films, Birth and Death, with Uygar Şirin. She was a freelance critic for “Sinema” until December 2013. Currently she writes for eksisinema.com. Ölüm (Death), Yönetmenler / Directors: Burcu Aykar, Uygar Şirin, 2010 kısa film / short film Doğum (Birth), Yönetmenler / Directors: Burcu Aykar, Uygar Şirin, 2009 kısa film / short film 39 PITCHING / PITCHING ERSAN ÇONGAR YAPIMCI PRODUCER Eksik Bir Şey / Something Missing 1972’de İstanbul’da doğdu. Mimarlık eğitiminin ardından, Antrakt Sinema Dergisi’nde çalışmaya başladı, SİYAD üyeliği yaptı. 2002’de bir grup arkadaşıyla Bir Film’i kurdu. On iki yılda, içlerinde Artist, Aşk, Barselona Barselona, Persepolis gibi filmlerin olduğu 500’ü aşkın filmin sinema dağıtımını üstlendi. Üç uzun metraj ve dört kısa filmin yapımcılığını yaptı. Halen de Bir Film’in tüm film alımları, bağımsız filmlerin sinema dağıtımı, Sony ve 20th Century Fox’un Türkiye’deki tüm video dağıtımı ve geliştirme aşamasında bulunan dört film projesiyle uğraşmaktadır. Born in Istanbul in 1972. After studying architecture, he worked as a movie critic at Antrakt Cinema Magazine and was a member of the Turkish Movie Critics Association. In 2002, he founded Bir Film with a group friends. For twelve years he’s been involved in the acquisition & theatrical distribution of over 500 films (including The Artist, Vicky Cristina Barcelona, Amour, and Persepolis). He has also produced three feature and four short films and has four films in development. Currently he’s overseeing all acquisitions, theatrical distribution of Independent films, home video distribution of Sony Pictures, 20th Century Fox and Independent Films and developing feature film projects. Karışık Kaset (Mix Tape) Yönetmen / Director: Tunç Sahin, 2014 post-prodüksiyon / in post-production Sadece Tek Bir Gün (Just For One Day) Yönetmen / Director: Tunç Şahin, 2013 kısa film / short film Ses (The Voice) Yönetmen / Director: Ümit Ünal, 2010 Hamam Yönetmen / Director: Tunç Şahin, 2010 kısa film / short film Ölüm (Death) Yönetmen / Director: Burcu Aykar, Uygar Şirin, 2010 kısa film / short film Doğum (Birth) Yönetmen / Director: Burcu Aykar, Uygar Şirin, 2009 kısa film / short film Saklı Yüzler (Hidden Faces) Yönetmen / Director: Handan İpekçi, 2006 40 Eksik Bir Şey / Something Missing PITCHING / PITCHING Bir Film 2002 yılında İstanbul’da kurulan bir yapım ve dağıtım şirketidir. Önde gelen dünya sineması örneklerini de içeren 550 filmlik bir kataloğun Türkiye temsilciliğini yapan Bir Film, Artist, Aşk, Pan’ın Labirenti, Barselona Barselona, Utanç, Donnie Darko, Persepolis’in de içlerinde olduğu pek çok filmin Türkiye dağıtımını yapmıştır. Video tarafında Sony ve 20th Century Fox Stüdyoları’nın Türkiye temsilcisi olan Bir Film, başta Başka Sinema DVD serisi olmak üzere pek çok yönetmen DVD koleksiyonu ve bağımsız filmlerin de DVD dağıtımını gerçekleştirmektedir. Bir Film şu sıralar Ozan Açıktan’ın Uğur, Tunç Şahin’in Yemen Türküsü ve Burcu Aykar’ın Eksik Bir Şey uzun metraj projelerini geliştirme aşamasındadır. BİR FİLM Founded in 2002, Bir Film is a production and theatrical & DVD distribution company based in Istanbul. Acquiring quality films from all around the world, representing a film library of 550 titles, Bir Film has become one of the leading distributors in Turkey over the past 12 years. Among the films distributed by Bir Film are: The Artist, Amour, Pan’s Labyrinth, Vicky Cristina Barcelona, Shame, Donnie Darko, and Persepolis. Bir Film is a licensee of Sony Pictures and 20th Century Fox HE, as well as independent films and auteur director DVD collections. As of now the following projects are under development with Bir Film: Ozan Açıktan’s Uğur (Talisman), Tunç Şahin’s Yemen Türküsü (Yemen Ballad), and Burcu Aykar’s Something Missing. Sadece Tek Bir Gün (Just For One Day) Yönetmen / Director: Tunç Şahin, 2013 kısa film / short film YAPIMCI ŞİRKET PRODUCTION COMPANY Karışık Kaset (Mix Tape) Yönetmen / Director: Tunç Sahin, 2014 post-prodüksiyon / in post-production Ses (The Voice) Yönetmen / Director: Ümit Ünal, 2010 Hamam Yönetmen / Director: Tunç Şahin, 2010 kısa film / short film Ölüm (Death) Yönetmen / Director: Burcu Aykar, Uygar Şirin, 2010 kısa film / short film Doğum (Birth) Yönetmen / Director: Burcu Aykar, Uygar Şirin, 2009 kısa film / short film Saklı Yüzler (Hidden Faces) Yönetmen / Director: Handan İpekçi, 2006 41 PITCHING KADİR ve KARDEŞLERİ Yönetmenin İkinci Filmi / Director’s Second Film FRENZY Yönetmen / Director Senarist / Screenwriter Emin Alper Yapımcılar / Producers Enis Köstepen, Cem Doruk, Nadir Öperli Planlanan Çekim Tarihi Estimated Shooting Dates 2015 Ocak / January Planlanan Çekim Yerleri Estimated Shooting Locations İstanbul Tahmini Bütçe / Estimated Budget 900.000 Euro Kurmaca / Feature Gerilim, Psikolojik Drama, NeoNoir / Thriller, Psychological Drama, Neo-Noir Türkçe / Turkish Türkiye / Turkey On beş yıl hapis yattıktan sonra, Kadir (45) tahliye olur. Kardeşi Yapım Şirketleri / Production Ahmet’i (30) bulmak istemektedir. İstanbul büyük bir siyasal karmaşa Companies içindedir, polis ise failleri yakalamak için önlemlerini her geçen gün Liman Film (Türkiye/Turkey), arttırmaktadır. Emniyette yüksek bir mevkide olan Mevlüt, Kadir’e bir Paprika Films (Fransa/France), iş bulmasında yardımcı olur. Kadir bir çöp toplayıcısı gibi davranıp Komplizen Film (Almanya/ muhbir olarak gecekondu mahallelerinde çalışmaya başlar. Çöplerde Germany) bomba yapım malzemeleri olup olmadığını araştırmakta, buna İletişim / Contact göre istihbarat bilgisi üretmektedir. Ahmet ise belediyede sokak Enis Köstepen (yapımcı / producer) köpeklerinin itlafından sorumlu birimde çalışmaktadır. Ahmet bir gün [email protected] yaraladığı bir köpeği beslemeye başlar ve kendini eve kapatır. Kadir, +90 532 690 56 36 Ahmet’in terörist gruplar tarafından tehdit edildiğini düşünmeye Cem Doruk (yapımcı / producer) başlar. Ahmet’i kurtarmak için bu hikayeyi Mevlüt’e anlatır. Mevlüt, [email protected] polislerini Ahmet’in evine baskına gönderir. Ahmet polis ile çatışmaya +90 532 214 78 84 girer, hem Ahmet hem de köpeği öldürülür. Kadir’in verdiği bilgilerin Nadir Öperli (yapımcı / producer) temelsiz olduğunu gören Kadir’i işten kovar. Kadir hem işini, hem de Ahmet’i kaybetmenin yıkımıyla mahvolur. [email protected] +90 533 661 77 37 Emin Alper (yönetmen / director) İstanbul büyük bir siyasal karmaşa içindedir. [email protected] Istanbul is in the grip of political violence +90 506 837 78 18 Bol ödüllü Tepenin Ardı’nın yönetmeni Emin Alper’in ikinci uzun metraj projesi. Kadroda ilk filminin de yapımcısı Enis Köstepen, Cem Doruk ve deneyimli yapımcı Nadir Öperli de bulunuyor. Emin Alper’s second feature-length project after his awardwinning Beyond the Hill. The producers of the film are Enis Köstepen producer of Alper’s debut film along with Cem Doruk and experienced producer Nadir Öperli. 42 After a fifteen-year prison term, Kadir (45) is released. Kadir wants is to find his brother Ahmet (30). Meanwhile, Istanbul is in the grip of political violence. Mevlut, a high-ranking police officer helps Kadir find a job. Kadir as an informer starts collecting garbage from shantytowns, check to see if it contains material related to bomb making. Ahmet works at the municipality as part of a team responsible for killing stray dogs. Ahmet starts keeping a dog he’s wounded. He shuts himself up in his house. Kadir begins to think that Ahmet is being threatened by the terrorist groups. Kadir, tells this story to Mevlut, to save Ahmet. Mevlut sends his policemen. Ahmet, delirious with fever, fires at the police. Ahmet and his dog are killed. Mevlut realises that Kadir’s intelligence was unfounded and fires him. Kadir is devastated with the loss of Ahmet and his work. Kadir ve Kardeşleri / Frenzy PITCHING / PITCHING Filmini yapmak istediğim hikâye, hayatta kalma, toplumda bir nebze olsun saygı görme ve hayallerini gerçekleştirme mücadelesi veren iki kardeşin trajik hikâyesidir. Pederşahi, hiyerarşik ve çatışmalı bir toplumda, farklı biçimlerde de olsa devletin en alt kademelerinde iş bulabilen bu iki kardeş, son derece apolitik oldukları halde, kendilerini dozu gittikçe artan bir politik karmaşanın içinde bulacaklar ve nihayetinde çok da akıllarının ermediği bir kutuplaşmanın kurbanı olacaklardır. YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S STATEMENT Bu hikâyeyi benim için cazip ve çekici kılan şey, şiddetin hem birer uygulayıcısı hem de kurbanı pozisyonundaki iki “sıradan” insanın düşlerini, özlemlerini, korkularını ve hayata tutunmak için verdikleri mücadeleleri gözlemleme fırsatı sunması. Öykünün trajik karakteri bu gözlemleme sürecine benim açımdan derinlik katacağını umduğum bir boyut. Büyük ağabey Kadir’in yıllar önce işlediği bir suçun kefaretini ödemek amacıyla kardeşine yaklaşması, ancak içinde bulunduğu sosyal koşulların baskısı nedeniyle ve kıskançlık gibi kişisel zaaflarının da etkisiyle giderek paranoyaklaşması ve kendi elleriyle korumak istediği kardeşini yok etmesi hikayenin temel trajik yönünü teşkil ediyor. Buna paralel giden Ahmet’in hikayesinde de, benzer bir biçimde, öldürmek zorunda olduğu bir hayvan türüne içinde bulunduğu yalnızlık nedeniyle giderek bağlanan ve yaşadığı bu çelişki sonucunda kendi sonunu hazırlayan bir karakterin trajik yan hikayesini görme fırsatına kavuşuyoruz. Benim için, içinde bulundukları ağır siyasal çatışma ortamının karakterlerin peşinde koştukları özlemlerini gerçekleştirmesini olanaksız kılması bireysel trajediyi sosyal eleştiriye bağlayan temel nokta. Bu öyküyü yazmaktaki amaçlarımdan biri de kör politik kamplaşmanın ve şiddetin yarattığı insani yabancılaşmayı vurgulamak. Bu hikâyeyi benim için cazip ve çekici kılan şey, şiddetin hem birer uygulayıcısı hem de kurbanı pozisyonundaki iki “sıradan” insanın düşlerini, özlemlerini, korkularını ve hayata tutunmak için verdikleri mücadeleleri gözlemleme fırsatı sunması. What fascinates me about Kadir ve Kardeşleri (Frenzy) is that it gives me the opportunity to observe “little men” as both the tools and the victims of systemic violence. Whether this violence is directed at stray dogs or terrorists, these men follow orders—whether to fulfill their dreams or just to make a living. They are indifferent to the effects of their activities. Such ignorance, which is indeed their own choice, makes them the victims of a brutal atmosphere created by political violence. The tragic element of the story is prepared both by the political conditions and the characters’ own choices. Herein lies the story’s critical point of view: The political system turns our main characters into parts of its violent mechanism by providing them with the authority and the necessary instruments. However, these instruments turn against themselves, as an outcome of their paranoia. The paranoia that is the result of the heavy pressure of the state and violent political atmosphere. In Kadir ve Kardeşleri (Frenzy), my aim is to underline the alienation created by political violence and to stress the blurred borders between enemy and friend. An enemy can be a close friend, while a close friend can become an enemy. I see this distinction as almost coincidental. Basically simple human needs can easily make one see the other as an enemy who has to be destroyed. Ahmet’s need to earn a living makes him a dog killer. Kadir’s dream to recreate a family life makes him an informer. And suddenly, Ahmet’s vicious loneliness creates an intimate friend out of his enemy dog, while a close friend of Kadir’s becomes a deadly enemy. The sturdy logic of violence destroys all of the intimate bonds among these people and creates alienated political opponents. This vicious cycle of violence creates killers and victims, and increases hate and animosity between conflicting groups. In Frenzy, my aim is to underline the alienation created by political violence and to stress the blurred borders between enemy and friend. An enemy can be a close friend, while a close friend can become an enemy. I see this distinction as almost coincidental. Emin Alper 43 PITCHING / PITCHING YAPIMCI GÖRÜŞÜ PRODUCER’S STATEMENT Kadir ve Kardeşleri, Türkiye’de örnekleri geçtiğimiz yıllarda oldukça artan minimalist, gündelik hayat dramalarından oldukça farklı. Frenzy is an unusually nonminimalist story unlike the everyday dramas that come from the best of contemporary Turkish Cinema. 44 Kadir ve Kardeşleri / Frenzy Kadir ve Kardeşleri, Emin Alper’in ulusal ve uluslararası alanda birçok ödül alan Tepenin Ardı’ndan (Berlin Film Festivali 2012: Caligari Film Ödülü, En İyi İlk Film Mansiyonu; Asya Pasifik Film Ödülleri 2012: En İyi Film) sonraki ikinci filmi olacaktır. Kadir ve Kardeşleri, devlet şiddetinin enstrümanları haline gelmiş iki kardeşin hikayesini anlatıyor. Film günümüzde siyasi şiddetin ortaya çıkardığı tedirginliği, korkuyu ve paranoyayı işlemekte. Emin Alper’in Tepenin Ardı’nda seyirciyi diken üstünde tutma becerisi düşünülünce Kadir ve Kardeşleri’nin senaryosu, Emin Alper’e tarzını bir adım öteye taşımasını sağlayacak imkanları sunuyor. Bu anlamda Kadir ve Kardeşleri, Türkiye’de örnekleri geçtiğimiz yıllarda oldukça artan minimalist, gündelik hayat dramalarından oldukça farklı. İlk filmiyle dikkatleri üzerine çekmiş olan Emin Alper siyasi gerilim türünde sürükleyici ve tansiyonu yüksek bir hikaye anlatacak. Projenin bu özelliği filmi hem Türkiye’deki hem de dünya sinemasındaki filmler farklılaştıracak. Hem ulusal hem de uluslararası dağıtım alanında filmin alıştığımız sanat sineması kitlesinin ötesine geçeceğini, kaliteli siyasi gerilim türüne meraklı seyircinin de ilgisini çekeceğini düşünüyoruz. 2013 yılında Berlin Film Festivali Ortak Yapım Platformu’nda film dünyasına tanıttığımız Kadir ve Kardeşleri, bu platformda Fransız ortak yapımcısı Paprika Films ve Alman ortak yapımcısı Komplizen Film ile tanıştı. Aynı yıl Montpellier Film Festivali’nin proje geliştirme ödülünü kazandı. 2014 yılında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü Yapım Destek Fonu, DOHA Film Enstitüsü Yapım Ödülü ve İsviçre merkezli Visions Sud Est Fonu tarafından desteklenen Kadir ve Kardeşleri şimdiden uluslararası alanda saygın destekler almış ve heyecanla beklenen bir film. Filmin çekimlerini Kış 2015’te tamamlayıp, Yaz–Sonbahar 2015’te de dünya galasını gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Kadir ve Kardeşleri (Frenzy) will follow Emin Alper’s internationally acclaimed Beyond the Hill (Berlinale 2012 Caligari Film Prize, Best Film at Asia Pacific Screen Awards 2012). The project is highly anticipated both nationally and internationally. Kadir ve Kardeşleri (Frenzy) is the story of brothers who ended up being instruments of state violence in a fictitious present in Istanbul. It’s a drama on the contemporary anxiety in the face of the paranoia unleashed by all forms of political violence. It’s a theme that resonates anywhere in today’s world. Considering, Emin Alper’s virtuosity in grasping the audience with character driven suspense, Kadir ve Kardeşleri (Frenzy) is a natural followup to Tepenin Ardı (Beyond the Hill), where the audiences will find itself in a capturing political thriller. Kadir ve Kardeşleri (Frenzy) is an unusually non-minimalist story for an acclaimed young director from Turkey. Unlike the everyday dramas that come from the best of contemporary Turkish Cinema, Kadir ve Kardeşleri (Frenzy) is a young auteur’s take on the genre of political thriller. This tone of the film will not only distinguish itself from other Turkish films but also from many upcoming dramas of the world cinema. It is a story that would reach to a wider audience than a regular art-house world cinema film, both nationally and internationally. Launched at the Berlinale Co-Production Market in 2013 Kadir ve Kardeşleri (Frenzy) has been supported by Montpellier Film Festival Development Fund in 2013, Turkish Ministry of Culture and Tourism’s Cinema Support, DOHA Film Institute’s Production Grant and Visions Sud Est in 2014. Our application to CNC’s Aides Aux Cinemas du Monde with our co-producer Paprika Films is awaiting final decision in September 2014. We plan to start and complete the shootings of Kadir ve Kardeşleri (Frenzy) in Winter 2015. The editing and post-production will take place in Spring– Summer 2015. At the moment Memento Films have declared its interest for the world sales of Kadir ve Kardeşleri (Frenzy) with a letter of interest. With Memento’s French distribution we had a great experience. We hope we would be able to work with their world sales department once Kadir ve Kardeşleri (Frenzy) is completed. Their input will be vital for the successful launching and marketing of Kadir ve Kardeşleri (Frenzy). Enis Köstepen, Cem Doruk Kadir ve Kardeşleri / Frenzy PITCHING / PITCHING EMİN ALPER YÖNETMEN DIRECTOR 1974 yılında Konya’da doğan Emin Alper, Boğaziçi Üniversitesi’nde iktisat ve tarih eğitimi aldıktan sonra, yine Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde Modern Türkiye Tarihi üzerine doktora derecesini aldı. Rıfat ve Mektup adlı kısa filmleriyle tanınan Emin Alper, ilk uzun metrajlı filmi Tepenin Ardı ile Berlin Film Festivali’nde Caligari Film Ödülü, Asya Pasifik Film Ödülleri’nde ve İstanbul Film Festivali’nde En İyi Film olmak üzere 2012 yılında ulusal ve uluslararası alanda birçok ödül aldı. Kadir ve Kardeşleri ikinci uzun metrajlı filmi olacaktır. Emin Alper was born in 1974 in Ermenek, Karaman. Trained in economics and history at Bogazici University-Istanbul, Alper holds a PhD in Turkish Modern History. His first feature, Beyond The Hill, received numerous awards including the Caligari Film Prize at Berlinale Forum and Best Film at Asia Pacific Awards, and has been screened at over thirty international film festivals. He is also the writer and director of the short films, Rıfat and The Letter. He teaches in the Humanities and Social Sciences Department at Istanbul Technical University. Frenzy will be his second feature film. Kadir ve Kardeşleri (Frenzy), 2015 proje geliştirme aşamasında / in development Tepenin Ardı (Beyond The Hill), 2012 Rıfat, 2006 kısa film / short film Mektup (The Letter), 2005 kısa film / short film 45 PITCHING / PITCHING ENİS KÖSTEPEN YAPIMCI PRODUCER Kadir ve Kardeşleri / Frenzy Enis Köstepen, Boğaziçi Üniversitesi’nde uluslararası ticaret ve sosyoloji, The New School for Social Research’te antropoloji eğitimi aldı. 2001 yılında Altyazı Aylık Sinema Dergisi’nin, 2007 yılında Bulut Film’in kurucuları arasında yer alan Enis Köstepen, insan hakları, sosyal ve ekonomik değişim alanlarında akademik ve sivil toplum projelerinde de çalıştı. Bahtı Kara, Tepenin Ardı filmlerinin yapımcılarından olan Enis Köstepen, son olarak Hayatboyu filminin ortak yapımcılardan biri olarak yer aldı. Bir yandan yapımcı olarak Emin Alper’in Kadir ve Kardeşleri adlı projesinde, bir yandan da Hafıza Merkezi’nde çalışmaktadır. Trained in international trade and sociology at Bogazici University and anthropology at The New School for Social Research, Enis Köstepen worked in various academic and NGO projects on human rights, social and economic change. He has been a founding editorial board member of film monthly Altyazi since 2001. As one of the founders of Bulut Film, he is one of the producers of Dark Cloud, Beyond the Hill and co-producer of Lifelong. Currently he is working as a producer with Emin Alper for his next feature Frenzy and as a project coordinator at the Turkish human rights organization, Hafiza Merkezi. Kadir ve Kardeşleri (Frenzy), Yönetmen / Director: Emin Alper, 2015 proje geliştirme aşamasında / in development Hayatboyu (Lifelong), Yönetmen / Director: Aslı Özge, 2013 ortak yapımcı / co-producer Tepenin Ardı (Beyond the Hill), Yönetmen / Director: Emin Alper, 2012 Bahtı Kara (Dark Cloud), Yönetmen / Director: Theron Patterson, 2009 CEM DORUK YAPIMCI PRODUCER Cem Doruk, İstanbul’da 1980 yılında doğdu. 2001 yılında U.S.C finans ve sinema bölümünü bitirdi. 2007 yılına kadar finans sektöründe çalıştıktan sonra çeşitli medya kuruluşlarında haber editörü olarak çalıştı. 2010–2012 Al-Jazeera’da belgesel yapımcısı olarak çalışırken kısa fılm yapımlarında çeşitli görevlerde bulundu. 2013 yılında Aheste Film’i kurdu. Aheste Film’de kendi projelerini geliştirirken, bir yandan da reklam sektörüne yapım şirketi olarak hizmet vermekte. Aheste Film’in ilk yapımı Efe Öztezdoğan’nın Road To London’ı 49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ve 2012 Plus Camerimage Belgesel Film spor seçkisinde seyirciyle buluşmuştur. Ayrıca Mars Group’un desteği ile yirmi şehirde yüzden fazla sinema salonunda gösterimi sağlanmıştır. Aheste Film’in son yapımı Devrim Akkaya’nın Diyar’ı 2014 yılında tamamlanmıştır. Cem Doruk şu an Emin Alper’in ikinci uzun metraj filmi Kadir ve Kardeşleri’nin yapımcılarından biri olarak çalışmaktadır. Born and raised in Istanbul, Cem Doruk studied finance and film and TV production at the U.S.C. After working several years in finance, Cem founded Ahestefilm in 2013. Aheste Film develops its own projects and also provides production services for commercials. Aheste Film’s first production Road To London directed by Efe Oztezdogan is premiered in 49th. International Antalya Golden Orange Film Festival and selected to Plus Camerimage 2012 Documentary Films On Sports. Road To London also shown in more than a hundred theatres across Turkey with the collaboration of Mars Entertainment Group reaching around one million viewers. Aheste Film’s latest production is Devrim Akkaya’s Diyar. Currently he is working as one of the producers of Emin Alper’s second feature Frenzy. Kadir ve Kardeşleri (Frenzy), Yönetmen / Director: Emin Alper, 2015 proje geliştirme aşamasında / in development Diyar, Yönetmen / Director: Devrim Akkaya, 2013 belgesel / documentary 46 Road to London, Yönetmen / Director: Efe Öztezdoğan, 2012, kısa film / short film Kadir ve Kardeşleri / Frenzy 2002 yılında Boğaziçi Üniversitesi İşletme bölümünü bitirdi. Aynı üniversitenin Eleştiri ve Kültür Araştırmaları programında yüksek lisansını tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Radyo-TV-Sinema bölümünde doktora eğitimine başladı. 2001’de, halen yayın kurulunda bulunduğu Altyazı Aylık Sinema Dergisi’nin kuruluşunda rol aldı. 2006’da Bulut Film’in kurucu ortakları arasında yer aldı. Öperli, 2011’de kendi şirketi Liman Film’i kurdu ve aynı yıl Bulut Film’deki ortaklığından ayrıldı. ACE üyesi de olan Öperli, şu anda Nefesim Kesilene Kadar, Buğday ve Kadir ve Kardeşleri adlı projeler üzerine çalışmaktadır.. PITCHING / PITCHING NADİR ÖPERLİ YAPIMCI PRODUCER Nadir Öperli received his BA degree in Business Administration from Bogazici University in Istanbul in 2002. After receiving an MA degree in Critical and Cultural Studies from the same university, he started to study for a PhD degree in Radio-TV-Cinema at Istanbul University in 2006. He is one of the founders of the acclaimed Altyazi Cinema Magazine. He is one of the founders of Bulut Film. In 2012 Nadir Öperli found his own production company Liman Film. Currently he is working the following projects: Until I Lose My Breath, Wheat and Frenzy. Nadir Öperli is an ACE (2010) producer. Buğday (Wheat), Yönetmen / Director: Semih Kaplanoğlu, 2016 çekim aşamasında / in production Kadir ve Kardeşleri (Frenzy), Yönetmen / Director: Emin Alper, 2015 proje geliştirme aşamasında / in development Nefesim Kesilene Kadar (Until I Lose My Breath), Yönetmen / Director: Emine Emel Balcı, 2015 post-prodüksiyon / post-production Hayatboyu (Lifelong), Yönetmen / Director: Aslı Özge, 2013 ortak yapımcı / co-producer Bizim Büyük Çaresizliğimiz (Our Grand Despair), Yönetmen / Director: Seyfi Teoman, 2011 Bahtı Kara (Dark Cloud), Yönetmen / Director: Theron Patterson, 2009 Tatil Kitabi (Summer Book), Yönetmen / Director: Seyfi Teoman, 2008 Nadir Öperli, 2012 yılında Liman Film’i kurdu. Liman film bir yandan yönetmen-yapımcılara proje geliştirme ve yapımcılık hizmetleri verirken bir yandan da kendi projelerini geliştirmekte ve gerçekleştirmektedir. Liman film was founded by Nadir Öperli in 2012. Liman Film offers project development and producer services to director/producers and develops and produces its own projects. LİMAN FİLM YAPIMCI ŞİRKET PRODUCTION COMPANY Kadir ve Kardeşleri (Frenzy), Yönetmen / Director: Emin Alper, 2015 proje geliştirme aşamasında / in development Nefesim Kesilene Kadar (Until I Lose My Breath), Yönetmen / Director: Emine Emel Balcı, 2015 post-prodüksiyon / postproduction 47 PITCHING KENDİ ARAMIZDA A HISTORY OF WOMEN Yönetmenin İlk Filmi / Debut Feature Yönetmen / Director Senarist / Screenwriter Ülkü Oktay Yapımcı / Producer Gökçe Işıl Tuna Planlanan Çekim Tarihi Estimated Shooting Dates 2016 Ocak / January Planlanan Çekim Yerleri Estimated Shooting Locations Kars Tahmini Bütçe / Estimated Budget 700.000 Euro Kurmaca / Feature Drama Türkçe / Turkish Türkiye / Turkey Yapım Şirketi / Production Company Motiva Film İletişim / Contact Gökçe Işıl Tuna (yapımcı / producer) [email protected] +90 555 522 37 37 Ülkü Oktay (yönetmen / director) [email protected] +90 532 250 31 23 Kars Öyküleri’ndeki kısa filmi ile tanıdığımız Ülkü Oktay’ın ilk uzun metraj projesi. Yapımcı Gökçe Işıl Tuna’nın hem bağımsız filmlerde hem de ilk filmlerde tecrübesi var. Ülkü Oktay’s first feature film, previously best known for her short film in Tales from Kars. Gökçe Işıl Tuna produced both independent and debut films before. 48 Kendi Aramızda, kış mevsiminin yoğun yaşandığı Doğu Anadolu’nun karlar altındaki bir köyünde geçen beş günün hikâyesidir. Köyde yalnız iki hane kalmıştır. Köyün sakinleri, kadınlar, çocuklar, yaşlı yatalak bir adam ve zihinsel engelli delikanlıdır. Ana hikâye, yolları kapanmış ve telefonların kesik olduğu köyde, ilk gün ölen yatalak Fesih’in defnedilme sürecini ele alır. Köyde yaşayanlar HanefiMüslüman’dır ve bu inanca göre ölen kişi erkek ise cenaze işlemleri olan yıkamak, kefenlemek, cenaze namazı ve gömmek safhasının her birinde er kişiye ihtiyaç duyulur. Kendi Aramızda, hanelerdeki er kişilerin köy dışında olması sebebiyle hepsi inançlı köyün kadınlarının, er kişi niyetine yapılacak cenaze işlemlerinin her bir aşamasının altından nasıl kalkacaklarının trajikomik hikâyesidir. Hanelerdeki er kişilerin köy dışında olması sebebiyle köyün kadınlarının cenaze işlemlerini yapmak zorunda kalmasının trajikomik hikayesi. When everyone else in the village has left, the women who remain in the village must undertake each step of a village funeral in this tragicomic story. A History of Women is the story of five days in an Eastern Anatolian village where the winters are harsh. There are only two households left in the village, the inhabitants being women, kids, an old crippled man and a mentally challenged boy. During these five days, all roads are blocked, phone lines are down; all manner of communication with the outside world has become impossible due to heavy snow. The main story deals with the burial process of Gülbahar’s crippled husband Fesih, who dies on the night of the first day. The villagers are Hanefi-Muslims, and according to their creed, a dead male has to be washed, shrouded, prayed for and buried by another male. A History of Women is the tragicomic story of these devoutly Muslim women who tackle the problem of burying Fesih properly where the imam had ran away, and all the other men are out of the village. Kendi Aramızda / A History of Women Bilindiği üzere, yaşadığımız ülkenin çoğunluğu Hanefi-Müslüman sayılmaktadır. Diyanet İşleri’nin yayınlamış olduğu İlmihal’de cenaze işlemleri için yapılması gerekenler anlatılırken, bir erkek öldüğünde bu işlemler esnasında ortamda herhangi bir erkeğin olmaması tasavvur dahi edilmemiştir. Hikâyenin çıkış noktası tam da burasıdır. Kendi Aramızda, erkek egemen toplumun, kendini sürekli olarak yeniden üreten ve garanti altına alan din kurumunun koyduğu toplumsal kurallar bütününe ve bu kuralların uygulanmasına kadınların gözünden bakar. Kadınların Fesih’in naaşını gömmek üzere başvurdukları yollar ve bu sorunu çözerken ürettikleri toplumsal ilişkiler, erkek egemen toplum kurgusunun eleştirisini içerir. Kadın ve çocukların dünyası trajik bir olay çerçevesinde anlatılsa da kendi içlerinde eğlenceli ve komiktirler. Hikâyede komedi unsurunu yaratan şey, gündelik hayatta alışıldık baskın erkek figürünün olmaması sonucu kadın ve çocukların durumlar karşısında kendileri olabilmesidir. Bu da karakterleri, durumları, sahneleri spontane ve eğlenceli kılar. Filmin biçimsel dili, hikâyeyi yalın bir şekilde anlatmak üzere kurulacaktır. Kamera, hikâyenin kişilerinin göz seviyesinin üzerine çıkarak onlara üstten bakmayacak, aralarındaki mahrem bağı gözetip kimi zaman dışarıda kalacak, konuşulanlar kendi aralarında kalacaktır. Senaryonun sahnelerinin genelinde durağanlıktan çok sürekli hareket söz konusudur. Bu dinamizm, figür-zemin ilişkisini alan derinliği ile çeşitli katmanlarla ele alınarak yaratılacaktır. Senaryoyu yazarken Fikret Otyam ve Nuri İyem’in Anadolu kadınlarını anlattıkları resimlerinden yararlandım. Filmin sanat ve görüntü yönetmenlerine renk ve ışık paleti için bu tablolar referans verilecektir. PITCHING / PITCHING YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S STATEMENT Kadın ve çocukların dünyası trajik bir olay çerçevesinde anlatılsa da kendi içlerinde eğlenceli ve komiktirler. 2008’de, Kars Öyküleri’nin üçüncü kısa filmi Zilo’yu çekmek için pek çok kereler Kars’ta bulundum ve bu esnada hali hazırda sinopsis halindeki Kendi Aramızda, Kars’ın köylerini gördükçe ete kemiğe büründü. Bu yüzdendir ki, filmi Kars’ta çekmek istiyorum. The majority of Turkey is Hanefi-Muslim. In the guidebook issued by Turkey’s Directorate of Religious Affairs, when funeral proceedings are described, a burial situation where men are not present isn’t even conceived of. This is the point of departure for my story. Kendi Aramızda (A History of Women) looks at the totality of rules imposed by a patriarchal society, and reproduced and kept in place by mainstream religion, while criticizing these rules and the way they are implemented, through the eyes of women. The methods the women use in order to bury Fesih and the social relationships they develop as they try to devise a solution to their problem involve a criticism of the maledominated social structure. The world of women and children, though told through a tragic event, is amusing and humorous in itself. The world of women and children, though told through a tragic event, is amusing and humorous in itself. A unique sense of humor is revealed, as they step-by-step disconnect from the male-dominated world, and their new roles are defined. The formal language of the movie is based on a simple story–telling. The camera won’t look down on them by getting above the eye level. It will also consider their privacy by sometimes staying outside and leaving their conversations known only to them. In most of the scenes in the script, there is constant motion rather than inaction. This dynamism in all the scenes will be created by considering figure-ground relationship in special depth through various layers, and scene transitions will be by camera movements instead of cuts. I’ve often looked at the pictures of Fikret Otyam and Nuri İyem depicting Anatolian women as I was writing the script. These paintings will provide a point of reference for the art director and cinematographer of the film. In 2008, I went to Kars many times to shoot Zilo, the third short story of the omnibus film Tales from Kars. At that time, Kendi Aramızda (A History of Women) was just a synopsis in my head. Thanks to Kars, it really helped me in creating the atmosphere of the story. Hence, I want to shoot this film in Kars. Ülkü Oktay 49 PITCHING / PITCHING YAPIMCI GÖRÜŞÜ PRODUCER’S STATEMENT Yurtdışında da filmin duygusunun çok tanıdık geleceğini ve lokal bir hikaye gibi görünse de aslında uluslararası bir izleyiciye ulaşacağını düşünüyorum. Kendi Aramızda / A History of Women Türkiye’de daha fazla kadın hikayelerinin çekilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kendi Aramızda, kadın karakterleri çok zengin bir hikaye. Müslüman bir köyde, kışın, tüm erkekler şehirdeyken bastıran kar ile birlikte, köyde kalan tek adam ölür. Ve köydeki kadınlar, Müslüman geleneklerine uygun olarak adamı gömmeye çalışırlar. Kendi Aramızda, kadınları, erkek egemen toplumun kurallarının baskısı ile kadın karakterlerinin aşmak zorunda kaldıkları engelleri yüzümüze tebessüm etkisi vererek anlatıyor. Köydeki en yaşlı adam öldüğünde, kadınların bu durumla nasıl başa çıktıklarını izleyeceğimiz hikayenin hem trajik hem de komik anlatılması filmi farklılaştırıyor. Ülkü Oktay’ın kısa filmi Zilo’daki mekanları ve görselleri referans aldığımda da film bende bir bütünlük oluşturuyor. Türkiye’de ilgi çekici bir film olacağını düşünmemin yanı sıra, yurtdışında da filmin duygusunun çok tanıdık geleceğini ve lokal bir hikaye gibi görünse de aslında uluslararası bir izleyiciye ulaşacağını düşünüyorum. Kendi Aramızda, şimdiye kadar Kültür Bakanlığı senaryo geliştirme desteği ve Selanik Film Festivali’nde CNC ödülü aldı. Önümüzdeki dönem için Kültür Bakanlığı Yapım Desteğine ve ortak yapımcımız ile birlikte Eurimages’a başvurmayı istiyoruz. I believe that there should be more scripts about women in Turkey. Kendi Aramızda (A History of Women), is a story with very fertile women characters. A man dies in a muslim village, where in winter he’s the only one left behind while all the men are in the town with the snow that suddenly sets in. The women of the village try to bury the man according to Muslim traditions. The film will also be a hit abroad and even though it looks like a local story, it will appeal to an international audience. Kendi Aramızda (A History of Women), tells the story of women that have to overcome the obstacles caused by the pressure of the rules of male-dominated society, often-times by putting smiles on their faces. The fact that it tells the story both in a tragic and a funny way about how women deal with the situation when the oldest man of the village dies makes the film different. The film creates a full circle for me when I take the venues and visuals reference from Ülkü Oktay’s short film Zilo. Besides thinking it will be an interesting film in Turkey, I think that it will also be a hit abroad and even though it looks like a local story, it will appeal to an international audience. Kendi Aramızda (A History of Women) has received the script development support from the Ministry of Culture and a CNC Award from the Thessaloniki Film Festival. For the next agenda we’re thinking about applying for the production support of the Ministry of Culture and the Eurimages with our co-producer. Gökçe Işıl Tuna 50 Kendi Aramızda / A History of Women PITCHING / PITCHING ÜLKÜ OKTAY 1980 yılında Ankara’da doğdu. ODTÜ’de mimarlık eğitimi aldıktan sonra Bilgi Üniversitesi Sinema-TV bölümünde yüksek lisans yaptı. Yazmış olduğu senaryolar yurtiçi ve yurt dışında çeşitli ödüller aldı. 2007’de Ankara Sinema Derneği tarafından gerçekleştirilen Kars Öyküleri Kısa Film Senaryo Yarışması’nda, yazmış olduğu Zilo adlı senaryosu seçilen ilk beş senaryodan biridir. 2010 yılında tamamlanan film prömiyerini Uluslararası Rotterdam Film Festivali’nde yapıp yerli ve yabancı pek çok festivalde gösterilmiştir. 2008 yılında NISI MASA Avrupa Kısa Film Senaryo Yarışması’nda Bacaksızlar adlı senaryosu, yarışmanın hem Türkiye hem de Avrupa ayağında birinci seçilmiştir. Onur Ünlü’nün Sen Aydınlatırsın Geceyi adlı filminin ve Zeki Demirkubuz’un son filminin yardımcı yönetmenliğini yapmıştır. YÖNETMEN DIRECTOR Was born in Ankara in 1980 and studied architecture at Middle East Technical University before going to Bilgi University’s Film School in Istanbul. While she was studying filmmaking, she started to write screenplays and direct music videos. Some of her screenplays won various awards in national and international competitions. In 2007, the Ankara Cinema Association held a screenplay contest entitled the “Stories of Kars Script Competition”. Her screenplay Zilo was one of the five chosen by a selection committee made up of prominent Turkish filmmakers. In 2010, this omnibus film Tales from Kars made its world premiere at the Rotterdam Film Festival and also screened in various both national and international film festivals. In 2008, NISI MASA organized a European Short Script Contest, and her screenplay Scamps was the winner of both the national and international competition. She has worked as an assistant director of Onur Ünlü’s Thou Gild’st the Even and Zeki Demirkubuz’s latest film. Kendi Aramızda (A History of Women), proje geliştirme aşamasında / in development Kars Öyküleri: Zilo (Tales from Kars: Zilo), 2010 kısa film / short film 51 PITCHING / PITCHING GÖKÇE IŞIL TUNA YAPIMCI PRODUCER Kendi Aramızda / A History of Women 2003 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema-TV Bölümünü bitirdi. Mezun olduktan sonra New York Film Akademisinde senaryo ve 16mm üzerine dersler aldı ve televizyon reklamlarında çalıştı. 2004 yılından sonra çeşitli diziler ve filmlerde uluslarararası koordinasyon, yardımcı yapımcılık yaptı. Bir İstanbul Masalı, Anlat İstanbul, Takva, Vavien, Bir Zamanlar Anadolu’da projelerinde çalıştı. 2008 yılında California Üniversitesi-Irvine’da Proje Yönetimi üzerine sertifika eğitimi aldı. 2011 yılında Motiva Film’i kurdu ve kendi şirketi bünyesine sinema filmleri ve belgeseller yapıyor. After graduating in 2003 from the Cinema - Television department of Istanbul Bilgi University, she took screenwriting and 16mm filmmaking courses in New York Film Academy and started working in television commercials. In 2004, she started working as international coordinator and assistant producer in movies and television series such as Bir İstanbul Masalı, Istanbul Tales, Takva: A Man’s Fear of God, Vavien, Once Upon a Time in Anatolia. In 2008 she took courses on Project Management in University of California’s certificate program in Irvine. In 2011, she has started Motiva Film, making feature films and documentaries. Kendi Aramızda (A History of Women), Yönetmen / Director: Ülkü Oktay proje geliştirme aşamasında / in development Sessizlik (Silence) Yönetmen / Director: Seren Yüce, çekim aşamasında / in production Küf (Mold) Yönetmen / Director: Ali Aydın, 2012 Ich Liebe Dich Yönetmen / Director: Emine Emel Balcı, 2012, belgesel / documentary Ana Dilim Nerede (Where is my Mother Tongue) Yönetmen / Director: Veli Kahraman, 2012, belgesel / documentary 52 Kendi Aramızda / A History of Women Motiva Film 2011 yılında kuruldu. Ana Dilim Nerede ve Ich Liebe Dich isimli iki belgesel yaptıktan sonra Ali Aydın’ın ilk filmi Küf’ü yaptı. Küf, 2012 yılında dünya galasını Venedik Film Festivali’nde yaptı ve Geleceğin Aslanı Ödülü’nü aldı. Halihazırda Seren Yüce’nin ikinci filmi Sessizlik’in yapım aşamasında devam ediyor. Ülkü Oktay’ın Kendi Aramızda isimli ilk uzun metraj projesi finans aşamasında, 2016 kışında çekilmesi planlanıyor. Motiva Film was founded in 2011. After two documentaries Where is My Mother Tongue and Ich Liebe Dich, Motiva Film produced a debut film Mold directed by Ali Aydın. Mold premiered at the Venice Film Festival Critics Week in 2012 and won the Lion of the Future Award. Now, Motiva Film is producing Seren Yüce’s second film Sessizlik and a debut film of Ülkü Oktay’s A History of Women is in the financing phase. PITCHING / PITCHING MOTİVA FİLM YAPIMCI ŞİRKET PRODUCTION COMPANY Kendi Aramızda (A History of Women), Yönetmen / Director: Ülkü Oktay proje geliştirme aşamasında / in development Sessizlik (Silence) Yönetmen / Director: Seren Yüce çekim aşamasında / in production Küf (Mold) Yönetmen / Director: Ali Aydın, 2012 Ich Liebe Dich Yönetmen / Director: Emine Emel Balcı, 2012 belgesel / documentary Ana Dilim Nerede (Where is my Mother Tongue) Yönetmen / Director: Veli Kahraman (2012) belgesel / documentary 53 PITCHING ORKESTRA ORCHESTRA Yönetmen / Director Senarist / Screenwriter Yapımcı / Producer Reis Çelik Ortak Yapımcı / Co-Producer Oliver Damian Planlanan Çekim Tarihi Estimated Shooting Dates 2015 Ağustos / August Planlanan Çekim Yerleri Estimated Shooting Locations Berlin, Diyarbakır, Irak / Iraq Tahmini Bütçe / Estimated Budget 1.900.000 Euro Kurmaca / Feature Dramedy Türkçe, Almanca / Turkish, German Türkiye / Turkey Yapım Şirketi/ Production Company Kaz Film (Türkiye / Turkey), 27 Film Production (Almanya / Germany) İletişim / Contact Reis Çelik (yapımcı, yönetmen / producer, director) [email protected] +90 536 278 71 10 Deneyimli yönetmen Reis Çelik, projenin aynı zamanda yapımcısı. Proje, bu yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yapım desteği almıştı. Experienced director Reis Çelik is also the producer of this project. This project has funded by the Ministry of Culture and Tourism. 54 Körfez Savaşı döneminde Berlin Senfoni Orkestrası konser için bir Arap ülkesine giderken Bağdat bombalanmaya başlanır ve uçak Diyarbakır’a zorunlu iniş yapar. Petrol ülkesinde verilecek konser daha da önem taşır. Orkestra kara yolu ile illegal bir yolculuğu göze alır. İçi orkestra için düzenlenen TIR aracı ile Irak Kerbela Çölü geçilecektir. İnsan kaçakçılığında uzman çılgın bir Kürt şoför ve otoriter batı disiplinli orkestra şefi bu sıra dışı yolculukta karşı karşıyadır. Orkestrayı taşıyan araç çölde ilerlerken, Bağdat’ı yerle bir eden Amerika, çöle kara birlikleri indirme planı içindedir. Kum fırtınası TIR’ın ilerlemesini durdurur. Bir gece kum fırtınasının geçmesini bekleyen orkestra sabah uyandığında bir sürprizle karşı karşıyadır. Çünkü şoför TIR’ın çekicisini römorktan ayırıp gitmiştir. Körfez Savaşı döneminde Berlin Senfoni Orkestrası konser için bir Arap ülkesine giderken Bağdat bombalanmaya başlanır ve uçak Diyarbakır’a zorunlu iniş yapar. At the outset of the Gulf War, the Berlin Symphony Orchestra is on its way to perform for a set of Arab countries. Once the bombing of Baghdad begins, the plane carrying the orchestra is forced to land in Diyarbakir. At the outset of the Gulf War, the Berlin Symphony Orchestra is on its way to perform for a set of Arab countries. However, once the bombing of Baghdad begins, the plane carrying the orchestra is forced to land it Diyarbakir rather than continuing. The concert’s to be given to countries with oil economies takes on a larger importance. The orchestra looks at ways to drive (illegally) to their destination, and opt to take a tractor trailer to Kerbala in Iraq. Their driver is a crazy Kurdish man who has experience in human trafficking across the border, and his character comes into conflict with the authoritarian, rule-bound Western conductor during their unusual voyage together. As the truck moves through the desert, America has planned to station ground troops in the desert after their demolition of Baghdad. A sandstorm forces the truck to come to a halt and after the storm has ended, the orchestra discovers that the truck driver has driven off without them, leaving just them and the trailor behind in the desert. Orkestra / Orchestra Orkestra film projesi benimle beraber yaklaşık on beş yıldır yaşayan bir geçmişe sahiptir. Gazetecilik yaptığım yıllarda çokça içinde bulunduğum Ortadoğu savaş bölgelerinde bir çok şeye tanık oldum ve bir çok hikaye yaşadım. Zaman zaman savaşın ortasında sıkışıp kaldığımızda bir yol bulup merkezlerin dışında ıssız köylerde kalırdım. Bu kalışlarım bana hep şunu düşündürmüştür. Dışarda bir savaş oluyor. Birileri kimi çıkarları için bunu başlatıyor. Birileri onlara karşı savaşıyor. Ölümlerin ve yıkımların bedelini kim ödüyor. Bu savaşların hiçbir yerinde ve hiçbir masasında söz hakkı olmayan sıradan insanlar hep bu bedelleri ödeyenler oluyor. Hiçbir şeyden haberdar olmayan ama her şeyin faturasını ödeyen insanların kaderi dünyanın her yerinde aynı. Sanatı hep bu masumiyetin yanına taşıma arzum, yıllardır bana Orkestra projesini hayata geçirmem konusunda baskıcı güç olmuştur. Bu proje fantastik bir düşü tarihten bu yana yaşanan acımasız iktidar kavgaları üzerine oturtan bir kurguyla ele almaya çalışmıştır. 1300 yıl önceki Kerbela olayı ile bu gün yaşananlar arasında çok fazla bir fark yoktur. Şekil, biçim ve silahlar değişmiş ama akıllar ve iktidar hırsı hiç değişmemiştir. Orkestra şefi Karayan karakteri ile doğuyu anlamakta zorlanan batının temsilini çizerken, Tır şoförü karakteri ile de doğunun kargaşasını ortaya koymaya çalışacağız. Orkestranın çölün ortasında az su ve az yiyecekle yalnız kalmasından sonra ise insanların gerçek kimliklerinin ortaya çıkışı üzerine yoğunlaşacağız. PITCHING / PITCHING YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S STATEMENT Ölümlerin ve yıkımların bedelini kim ödüyor. Bu savaşların hiçbir yerinde ve hiçbir masasında söz hakkı olmayan sıradan insanlar hep bu bedelleri ödeyenler oluyor. Finale taşıyacağımız büyük müzik karşılaşması ile insanın ortak dilini bulma yolunda sahneler kurmaya çalışacağız. Komedi-dram türünde bir yol filmi olarak tanımlayabileceğimiz Orkestra projesi aslında insanın derinliklerini arayan bir felsefe filmi olarak da tanımlanabilir. My film project Orkestra (Orchestra) has been with me for about fifteen years. During my time as journalist I often entered war zones in the Middle East, and I witnessed firsthand so many things and lived so many stories. From time to time, when we were captured in the middle of the war, I often found a way to escape from the cities and stayed in villages, far from the so-called civilization. These stays always made me think of the following: There’s war going on outside. Someone began it for some interests. Some others are fighting against them. And who is paying for all the death and destructions? Those who pay the most are always ordinary people whose voices are never heard. The destiny of all people who aren’t aware of anything but have to pay the bill of everything is the same, all over the world. My desire is to make my art about this innocence was the driving force behind my Orkestra (Orchestra) project. This project tries to set a fantastic dream above the power struggles that are fought since the beginning of mankind. There are not many differences between the Battle of Karabala in the year 680 and today’s wars. The war types and weapons may have changed but the minds and the power hunger never have changed. There’s war going on outside. Someone began it for some interests. Some others are fighting against them. And who is paying for all the death and destructions? Those who pay the most are always ordinary people whose voices are never heard. With the character of the Conductor Karajan we are drawing the picture of the West who never understood but also never tried to understand the East, and the character of a truck driver will represent the bedlam of the Middle East. Reis Çelik 55 PITCHING / PITCHING YAPIMCI GÖRÜŞÜ PRODUCER’S STATEMENT Orkestra film projesi, yapımcı açısından birkaç yönüyle ele alındığında, sanatsal ağırlığı, yapılabilirliği ve pazarlanabilirliği ile dikkat çekmektedir. Orkestra / Orchestra Orkestra film projesi, yapımcı açısından birkaç yönüyle ele alındığında, sanatsal ağırlığı, yapılabilirliği ve pazarlanabilirliği ile dikkat çekmektedir. Öncelikle Orkestra projesinin çok özgün öykü zenginliği dikkat çeken birincil özelliğidir. Aynı zamanda bu zengin öykünün yapım açısından zor bir proje olduğu gerçeğini bir yapımcıya hemen fark ettirmektedir. Müzik temelli öykünün doğuyu ve batıyı temsil eden orkestralarının oluşturulması ve film çekiminden uzun süre önce çalıştırılmaya başlanılması, yapımcılık açısından önemli bir ön çalışma sürecini işaret etmektedir. Uluslararası oyuncuların ve ekiplerin yer alacağı projenin çekimlerinin çöl ortamında gerçekleştirilmesi ise yine ciddi bir organizasyonun gerektirdiğini ortaya koymaktadır. Tüm zorluklarına rağmen dünyanın bölgesel savaşlarla büyük acılar yaşadığı günümüzde, içinde dram ve komedi unsurlarını barındıran Orkestra projesi, müzik teması üzerinden barışı ana fikir edinmesi, filmin sinema dünyasında gişe şansını ve farklı ülkelerde pazarlanma şansını ortaya koymaktadır. Gerçek bir film yapımcısının bir yapıma girmesinin temel teşviki elbetteki o yapımın yatırımı karlı kılmasıdır fakat sanatın sözününün böyle bir süreçte tüm dünyaya taşınmasında bir yapımcınında pay sahibi olması da onu duygusal olarak teşvik edici diğer bir unsurdur. Tüm bunlar, Orkestra film projesinin bir yapımcıyı böyle bir maceraya sürükleyecek en önemli ipuçlarıdır. The film project Orchestra is a project that from the producers’ perspective has a number of advantages in terms of its artistic vision, feasibility and marketability. The film project Orkestra (Orchestra) is a project that from the producers’ perspective has a number of advantages in terms of its artistic vision, feasibility and marketability. The first thing any producer will notice is the sheer originality of the story of Orkestra (Orchestra). At the same time, producers will notice how potentially difficult it might be to complete the full rich tapestry of this project. It is important to note that this music-based story has its orchestra representing both the West and the East and that work on the project has been ongoing for quite some time now, which of course is quite an important point for any producer. Organizing both international actors and crews and moving them to the middle of the desert is a serious undertaking and takes significant planning. Despite all the difficulties, today the world is once again experiencing great loss of life and pain from regional conflicts, within which are the dramas and comedies depicted by Orkestra (Orchestra). A critical idea is that music remains one of the potential keys to peace, as well as the fact that the film’s box office potential and ability to be marketed abroad provide much opportunity. While of course any producer’s primary concern is to make profit off of his or her investment, this project presents the opportunity to both satisfy the material requirements of the investment as well as satisfy emotional investment in being part of this important and artistic production. All of the above represent the most important points for a producer to bring about the opportunity offered by the Orkestra (Orchestra) film project. Reis Çelik 56 Orkestra / Orchestra PITCHING / PITCHING REİS ÇELİK 1961 yılında Ardahan’da doğdu. İlk ve orta öğrenimden sonra İstanbul’a yerleşti. İstanbul Belediye Konservatuarı’nda müzik öğrenimi ve İktisat Fakültesinde Uluslararası Ekonomi okudu. “Dünya Gazetesi”, daha sonra “Günaydın Gazetesi”nde muhabir olarak on yılı aşkın çalıştı. “Günaydın Gazetesi” içinde 1984 yılında Türkiye’nin ilk özel televizyon girişimi olan “Video Gazete” projesinde yer aldı. Daha sonra bu yayının yönetmenliğini üslendi. Benzer bir yayını Almanya’da “Türkiye’den Video Selam” adıyla gerçekleştirdi. Çok sayıda reklam filmleri ve on iki belgesel film yaptı. Fotoğrafçılık konusundaki çalışmalarını ise aralıksız sürdürdü. On iki ayrı ülkede fotoğraf sergileri açtı. 1992 yılında ATV televizyonun kurucuları arasında yer aldı. Çok sayıda program hazırlayıp yönetti. 1995 yılında gazetecilik, televizyonculuk ve reklamcılıkla ilgili çalışmalarına son vererek tamamen sinemaya yöneldi. İlk uzun metraj filmi Işıklar Sönmesin’i 1996 yılında çekti. Şu sıralar altıncı uzun metraj sinema filmi Orkestra üzerine çalışmaktadır. YÖNETMEN, YAPIMCI DIRECTOR, PRODUCER Reis Çelik was born in Ardahan in eastern Anatolia in 1961. He moved to Istanbul after middle school and studied music and theatre at the State Conservatoire. In 1982 he began a career in journalism, working as an economics/political correspondent for various national newspapers. In the following years, both his interviews and photographs appeared in several international newspapers and magazines. Around the same time, he began making documentary films, commercial and political campaign films, as well as maintaining an active interest in still photography. To date Çelik’s photographic work has been featured in exhibitions in over twelve countries. In 1996 he directed his debut feature, Let There Be Light. He is currently working on his sixth feature film, Orchestra. Orkestra (Orchestra), 2016 proje geliştirme aşamasında / in development Lal Gece (Night Of Silence), 2012 F Tipi Film, 2011 kısa film / short film Mülteci (Refugee), 2007 İnat Hikayeleri (Tales of Intransigence), 2004 Hoşçakal Yarın (Goodbye Tomorrow), 1998 Işıklar Sönmesin (Let There Be Light), 1996 57 PITCHING / PITCHING OLIVER DAMIAN YAPIMCI PRODUCER Orkestra / Orchestra Yirmi yıllık profesyonel tecrübesiyle, yapımcı Oliver Damian, Alman film endüstrisinin sevilen ve tanınan yapımcılarından birisidir. Damien, Berlin’deki Egoli Tossell Film’de yapımcılık tecrübelerinden sonra 2005’de 27 Films Production adlı kendi yapım şirketini kurdu. 1996’da Babelsberg’deki Konrad Wolf Üniversitesi’nde film ve televizyon yapımcılığı bölümünü bitirdi. Oliver Damian, Avrupa Film Akademisi, Almanya Film Akademisi, ACE (Ateliers du Cinéma Européen) ve EAVE (European Audiovisual Entrepreneurs) üyesidir. 2010’da Cannes’da Producers on the Move’a seçilmiştir. With twenty years of professional experience in the film business, producer Oliver Damian is a well-known and appreciated partner in the German film business. He founded 27 Films Production in 2005 in order to focus on his own slate of Projects after being for years producer partner at Egoli Tossell Film Berlin. He made his graduate in Film & Television Production from the University of Film & Television “Konrad Wolf” in Babelsberg in 1996. Oliver Damian is member of the European Film Academy (EFA), German Film Academy, ACE Network (Ateliers du Cinéma Européen) and EAVE (European Audiovisual Entrepreneurs). Oliver was appointed Producer On The Move in 2010 in Cannes.. 58 Orkestra / Orchestra Kaz Film kuruluşundan buyana toplan beş uzun metraj film yapını gerçekleştirmiştir. Belgesel film yapı üzerine de çalışmalar yapan şirket yedi belgesel film yapımını gerçekleştirmiştir. Kaz Films has produced five feature films since its establishment. The company is also involved in the production of documentaries, and has completed the production of seven documentary films. PITCHING / PITCHING KAZ FİLM YAPIMCI ŞİRKET PRODUCTION COMPANY Orkestra (Orchestra), Director / Producer: Reis Çelik, 2016 proje geliştirme aşamasında / in development Lal Gece (Night Of Silence), Director / Producer: Reis Çelik, 2012 İnadına Film Çekmek (Filming Against All Odds), Director / Producer: Reis Çelik, 2009 belgesel / documentary F Tipi Film, Director / Producer: Reis Çelik, 2011 kısa film / short film Mülteci (Refugee), Director / Producer: Reis Çelik, 2007 Deli mi? Veli mi? (Crazy? Parents?), Director / Producer: Reis Çelik, 2006, belgesel / documentary İnat Hikayeleri (Tales Of Intransigence), Director / Producer: Reis Çelik, 2004 Hoşçakal Yarın (Goodbye Tomorrow), Director / Producer: Reis Çelik, 1998 İlkleri Toprağı Anadolu (First the soil of Anatolia), Director / Producer: Reis Çelik, 1997 belgesel / documentary Işıklar Sönmesin (Let there Be Light), Director / Producer: Reis Çelik, 1996 İşçiler Şirket Kurunca (Workers Company by the Authority), Director / Producer: Reis Çelik, 1992 belgesel / documentary Bir Köy Kent Olurken (The city Becomes a Village Of), Director / Producer: Reis Çelik, 1991 belgesel / documentary Nazım Hikmet Ziyaretçin Var (There Nazim Hikmet Visitor), Director / Producer: Reis Çelik, 1990 belgesel / documentary 59 PITCHING ORYANTALYA Yönetmen / Director Senarist / Screenwriter Kutluğ Ataman Yapımcı / Producer Arzu Göknar, Kutluğ Ataman Planlanan Çekim Tarihi Estimated Shooting Dates 2016 Ocak–Şubat / January– February Planlanan Çekim Yerleri Estimated Shooting Locations Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (Maraş Bölgesi) / Turkish Republic of Northern Cyprus (Maras District) Tahmini Bütçe / Estimated Budget 1.700.000 Euro Kurmaca / Feature Psikolojik Drama / Psychological Drama Türkçe, Almanca / Turkish, Germany Türkiye / Turkey Yapım Şirketi / Production Company Saatleri Ayarlama Enstitüsü İletişim / Contact Tacim Açık (yapımcı / producer) [email protected] +90 533 763 10 90 Son filmi Kuzu, Berlinale Panorama bölümünde yer alan deneyimli yönetmen Kutluğ Ataman’ın yeni projesi. Ataman aynı zamanda Arzu Göknar ile birlikte filmin yapımcısı. Kutluğ Ataman’s newest project following The Lamb which was at Berlinale Panorama this year. Ataman is also one of the producers of the film with Arzu Göknar. 60 On dokuz yaşında yakışıklı Mazlum fakir olduğu için, sevdiği Vicdan’la evlenmesine izin verilmez. Vicdan’ın ailesinden öç almak için en yakın arkadaşı, Vicdan’ın ikiz erkek kardeşi Civan’ı öldürdüğünde yanlışlıkla Vicdan’ı öldürdüğünü anlar. Mazlum bu büyük ihanetinin verdiği suçluluk duygusundan kaçmaya çalışırken, kendini tekrardan bu aşkın başladığı 70’li yılların savaş sonrası şehrinde bulacak, aynı hayatı sonsuza dek yaşayacaktır. Mazlum bu büyük ihanetinin verdiği suçluluk duygusundan kaçmaya çalışırken, aynı hayatı sonsuza dek yaşayacaktır.. As Mazlum tries to escape from the guilt of destroying the love of his life, he repeatedly returns to this story. Mazlum, an attractive nineteen year old man, is in love with Vicdan, a beautiful young woman whom he cannot marry because of class differences. In revenge against her family he murders his best friend, Vicdan’s twin brother Civan, only to discover that through mistaken identity he has killed her instead. As he tries to escape from the guilt of destroying the love of his life, he repeatedly returns to this story, trapped in the post-apocalyptic world of the 1970’s Mediterranean city where it all began. Oryantalya PITCHING / PITCHING Oryantalya, aşk ve tutkunun neden olduğu bir cinayetin hikayesini anlatır. Tutku, hikayenin kahramanı Mazlum’un işlediği cinayetin bir cezası olarak onun yakasını asla bırakmaz ve onu ölümsüzlüğe mahkum eder. Mazlum sonsuza kadar sevmeye, sevdiğini yeniden öldürmeye ve onu tekrar bulup sevmeye mahkumdur. İlk bekaretini kaybettiğini ana döndüğü her zaman cinsellik ve mahremiyet korkusu her seferinde onu yakalar. Bu an, masumiyetini kaybettiği o an, sonsuza kadar kendini tekrar edecektir. YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S STATEMENT Dairesel yapısı Oryantalya’yı bir doğu masalı kılar ancak anlatım tarzı modernisttir. Oryantalya aynı anda geleceğe ve geçmişe doğru ilerleyen bir hikaye anlatır. Oryantalya hiç bitmeyen bir aşk hikayesidir. Oryantalya hayalet bir şehirde mi geçer? Neden hep kendini tekrar eder? Sevgilinin büyük evinde neler yaşanır? Hikayesi gerçek mi yoksa Mazlum’un cinsel nevrozunun bir ürünü müdür? Hikayenin dünyası yanmakta, yağmalanmakta ve kendisini küllerinden tekrardan yaratmaktadır. Oryantalya’nın dünyası aktif bir savaş alanıdır. Oryantalya aynı anda geleceğe ve geçmişe doğru ilerleyen bir hikaye anlatır. Kişilikler ve hikayeleri sarmal bir şekilde gelişen zaman içerisinde her iki yöne doğru ilerler, sarmal çatıdan dolayı seyahatleri boyunca tekrardan buluşur, tekrardan sever ve birbirlerini tekrardan katlederler. Bütün bu çıldırmışlığa rağmen hikaye neden ve sonuç ilişkisi mantığını korur ve kendi içerisinde bütün erotik bir masal anlatır. Bu masal genel seyirci tarafından rahatça algılanır bir eğlencedir. Oryantalya hiç bitmeyen bir aşk hikayesidir. Modernist tarzı ve gerçek bir hayalet şehirde geçen sürreel dünyasıyla, Oryantalya dünya seyircisi için alışılagelmişin dışında, benzersiz bir deneyim olacaktır. Oryantalya tells the story of a murder caused by love and obsession. As punishment for the murder he commits, obsession will never set Mazlum’s conscience free and it condemns him to immortal agony. Mazlum is bound to the forces of love, and must kill the object of his love, and must rediscover the object of his desire in order to love again. His own fear of sexuality and intimacy keeps haunting him, as he will always come back to the starting point of the loss of his virginity. That moment, the time he loses his innocence, will repeat forever. This circular structure is what makes Oryantalya a typically Middle Eastern tale. And yet it is told in a modernist style. Is Oryantalya set in a ghost city? Why does it repeat itself? What happens in the lover’s large house? Is the story real or is it a product of Mazlum’s sexual neurosis? It is implied that the world of the story is charred, burnt and pillaged, recreating itself from its own ashes. Oryantalya’s stage is an active battleground. Oryantalya’s story moves toward the future and back to the past simultaneously. Oryantalya is a never ending love story. Oryantalya’s story moves toward the future and back to the past simultaneously. The characters and their stories progress in time in both directions and in a circular fashion; they meet again, they love again, they kill each other again. Despite the implication of insanity, the story progresses in the usual logic of cause and effect and tells a simple and coherent erotic story. For this reason the story is accessible and entertaining to a broad audience. Oryantalya is a never ending love story. Modernist in its style and set in a surreal world of a real ghost city, Oryantalya will be a unique experience for audiences everywhere. Kutluğ Ataman 61 PITCHING / PITCHING YAPIMCI GÖRÜŞÜ PRODUCER’S STATEMENT Hikaye, 70’li yıllarda, savaştan sonra terk edilmiş gerçek bir Akdeniz şehrinde gerçekleşir. Oryantalya Oryantalya ile olgun dünya seyircisine ulaşmayı amaçlıyoruz. Sürreel hikayesi hem eğlenceli hem de sade. Bir filmin de bu sadelikte ve bu anlayışta yapılmasına inanıyoruz. Bütün oyunculuklar çok gerçekçi olacak. Stili ve hikayesi fazlaca dramatize edilmiş anlardan uzak olacak; bu durum da hikayenin amacına tezat yaratmış olacak. Kesinlikle bir sürreel hikaye anlatımı havasına vurgulama yapılmayacak. Hikayenin kendinden başka, bütün oyunculuklar ve hikaye anlatımı son derece gerçekçi olacak, adeta 70’li yıllardan bir moda defilesi havasında anlatılacaktır. Hikayenin erkek karakterinin cinsel nevrozları ve belki de eşcinsel olabileceğine dair imalar, genel seyirci kitlesinin yanı sıra, özellikle eşcinsel seyirci kitlesinin de ilgisini çekecektir. Ancak eşcinsellik teması hikayenin ana aktörü olmadığından seyirci kitlesi sadece eşcinsel seyirci ile sınırlı kalmayacak. Bu hikayenin ana aktörü cinselliktir. Eşcinsel ve heteroseksüel erotizm, arzu ve seks, binaların duvarlarından akacak ve sıcak asfalttan yüzeye çıkacak. Hikaye, 70’li yıllarda, savaştan sonra terk edilmiş gerçek bir Akdeniz şehrinde gerçekleşir. Türk ordusu tarafından kapatılmış ve mühürlenmiş şehre, o tarihten bu yana geçiş izni verilmemiştir. Şehir, 70’li yıllarda kalmıştır. Hala el sürülmemiştir ve erotik bir hikaye için mükemmel bir mekandır. Bu şehirde çekim yapmak için özel bir iznimiz bulunmaktadır. Çok etkileyici oyuncularının ve 70’lı yılların mimarisinin dışında, filmde tüm duygusunu ve etkisini tamamlayacak ve yine 70’li yıllara ait moda ve aksesuarlar kullanılacaktır. Müziğin, Dalida’nın, Aznavour’un ve onların Türkçe versiyonlarının havasında olmasını hayal ediyoruz. Dünya festival seyircisine ek olarak Avrupa ve Türkiye’de eğitimli seyirciye ulaşmayı amaçlıyoruz. The story is set in a real Mediterranean city which was deserted in a war in the 1970s. With Oryantalya we aim to reach mature global audiences. This somewhat surreal story is enjoyable and unpretentious. This is how the film must be made. All acting will be very realistic. The style and story will be without operatic moments: these would work against its purpose. There will be absolutely no emphasis on the fact that this is surreal storytelling. Apart from the tale itself, all acting and storytelling elements will be realistic, told in a hyper-modernist fashion. As a story about the male character’s sexual neurosis, with implications that he may be gay, the film will be of special interest to gay audiences worldwide. And yet its appeal is not limited to a gay public, since the gay theme is not the main actor here. Sexuality is. Gay and straight eroticism, desire and sex will ooze from the walls of the buildings and from the hot asphalt. The story is set in a real Mediterranean city which was deserted in a war in the 1970’s. It is a no-go area sealed by the Turkish Army and has never been seen since. The city is frozen in time. It is still intact and offers a unique location for an erotic story. We obtained a special permit to film in this city. Aside from attractive actors and cool 70’s architecture, the film will have 70’s style fashion and props, which should add to the overall mood and effect. We imagine the music to be the sound of Dalida and Aznavour, and their Turkish versions. We aim to reach educated European and Turkish publics for both cinema and TV, as well as festival audiences around the world. 62 Arzu Göknar, Kutluğ Ataman Oryantalya PITCHING / PITCHING KUTLUĞ ATAMAN 1988 yılında Amerika, Kaliforniya Üniversitesi’nde (UCLA) sinema yüksek lisansını tamamladıktan sonra 1994 yılında Karanlık Sular adlı ilk filmini çekti. SİYAD Ödülleri’nde En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo ödüllerinin yanı sıra Uluslararası Ankara Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazandı. 1998 yılında ikinci uzun metrajlı filmi Lola+Bilidikid, 49.Uluslararası Berlin Film Festivali’nin Panorama bölümünün açılışını yaptı. Film, New York, The New Festival’de En İyi Film ödülü ve Berlin Film Festivali’nde de Jüri Özel Ödülü’nü kazandı. 2005 yılında gösterime giren İki Genç Kız ile Ankara ve Antalya film festivallerinde En İyi Yönetmen ve En İyi Film ödülünü aldı. Asya Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’nü kazandı. 2009 yılında Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Jüri Başkanlığı yaptı. 2014 yılında çektiği son filmi Kuzu dünya prömiyerini Berlinale’de yaptı ve festivalde CICAE Ödülü’nü kazandı. YÖNETMEN, YAPIMCI DIRECTOR, PRODUCER Kutlug Ataman was educated at UCLA Film School. He is a filmmaker known for his strong characterizations and humanity. His first feature, The Serpent’s Tale, brought him rapid acclaim, winning the Best Film, Director and Screenplay awards from the Turkish Film Critics Association and many others. Lola+Bilidikid opened the Panorama section of the 49th Berlinale, won the Best Film award at New York’s The New Festival and the Jury Special Prize at the Berlinale. 2 Girls confirmed his position as one of the top Turkish filmmakers, winning Best Director and Best Film prizes at both the Ankara and Antalya Film Festivals, and Best Film at the Asian Film Festival, India. Journey to the Moon is a feature length mockumentary, screened at Moscow, London and Istanbul Film Festivals. It was shown on the occasion of Ataman’s appointment as laureate of the 2011 Routes Award by the European Culture Foundation. Ataman’s The Lamb was shown in the Panorama Special Section of Berlinale 2014 where it won the CICAE Art Cinema Award. Oryantalya, 2016 proje geliştirme aşamasında / in development Kuzu (The Lamb), 2014 Aya Seyahat (Journey to the Moon), 2009 İki Genç Kız (2 Girls), 2005 Lola+Bilidikid, 1998 Karanlık Sular (Serpent’s Tale), 1994 63 PITCHING / PITCHING Oryantalya ARZU GÖKNAR YAPIMCI PRODUCER İstanbul doğumlu sanat profesyoneli ve yapımcı Arzu Göknar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün yeni projelerinin geliştirilmesi alanında çalışmaktadır. Aynı zamanda, Kutluğ Ataman’ın yeni film projesi Oryantalya’da yapımcı olarak görev almaktadır. Göknar, İstanbul Modern’in kuruluş aşamasında bulunmuş ve kurumun Kaynak Geliştirme Departmanı yürütücülüğünü yapmıştır. Çağdaş Sanat dünyasındaki diğer önemli rolü ise; Türkiye’nin en büyük sanat fuarı olan Contemporary Istanbul’un ortak yürütücülüğünü yapmış olmasıdır. İstanbul Avrupa Kültür Başkenti 2010 Fonu desteğiyle özel bir tasarım projesi yaratmış Berlin, Milano ve İstanbul’da tasarım sergileri yönetmiştir. Andrei Konchalovsky, Marco Rissi, Kim Dempster gibi tanınmış yönetmenler ve NBC, Hallmark, Co-Production gibi yapım şirketleriyle uzun metrajlı film, reklam ve belgesellerde çalışmıştır. Born in Istanbul, art professional and producer Arzu Göknar is working on the development of new projects for The Institute of Readjustment of Clocks. She is currently working as a producer on Kutluğ Ataman’s Oryantalya. She was one of the establishers at the start-up operation of Istanbul Museum of Modern Art and has worked as the Head of Resource Development. Another key role she has played in the contemporary art world is as co-director of Turkey’s largest and most important art fair Contemporary Istanbul. In 2010 she created a project funded by the European Capital of Culture Fund. As part of this project she was the director for a major design exhibition that took place in Berlin, Milan and Istanbul. She worked with some well known directors and production companies such as Andrei Konchalovsky, Marco Rissi, Kim Dempster, NBC TV, Hallmark and Co-Production in their feature lenghth films, documentaries and commercials. Oryantalya, 2016 proje geliştirme aşamasında / in development 64 Oryantalya İstanbul merkezli Saatleri Ayarlama Enstitüsü uzun metrajlı filmler ve belgeseller alanında ticari ve sanatsal uzmanlığa sahiptir. Kutluğ Ataman’ın kendi filmleri ve eserlerine ek olarak diğer başarılı yönetmen ve sanatçıların işbirliğine de açıktır. Dünya çapında önemli festival ve marketlerde geniş izleyici kitlesine ulaşan yapıtlar birçok uluslararası ödül kazanmıştır. Saatleri Ayarlama Enstitüsü Avrupa Film Akademisi üyesidir. The Institute (for the readjustment of clocks) is a production company based in İstanbul, Turkey. We specialize in feature films and documentaries with artistic and commercial potential. The company has produced all of Kutluğ Ataman’s features and major artwork installations as well as other directors and artists, receiving awards and attracting wide audiences in major film festivals and markets around the globe. We are a member of the European Film Academy. PITCHING / PITCHING SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ YAPIMCI ŞİRKET PRODUCTION COMPANY Oryantalya, Yönetmen / Director: Kutluğ Ataman, 2016 proje geliştirme aşamasında / in development Kuzu (The Lamb), Yönetmen / Director: Kutluğ Ataman, 2014 Aya Seyahat (Journey to the Moon), Yönetmen / Director: Kutluğ Ataman, 2009 İki Genç Kız (2 Girls), Yönetmen / Director: Kutluğ Ataman, 2005 Lola+Bilidikid, Yönetmen / Director: Kutluğ Ataman,1998 Karanlık Sular (Serpent’s Tale), Yönetmen / Director: Kutluğ Ataman,1994 65 PITCHING PUSLU AYDINLIK MISTY ILLUMINATION Yönetmen / Director Senarist / Screenwriter Hüseyin Karabey Yapımcı / Producer Hüseyin Karabey, Su Baloğlu Planlanan Çekim Tarihi Estimated Shooting Dates 2015 Mayıs / May Planlanan Çekim Yerleri Estimated Shooting Locations İstanbul Tahmini Bütçe / Estimated Budget 450.000 Euro Kurmaca / Feature Kara Film, Dram / Film Noir, Drama Türkçe, Kürtçe / Turkish, Kurdish Türkiye / Turkey Yapım Şirketi / Production Company Asi Film İletişim / Contact Hüseyin Karabey (yapımcı, yönetmen / producer, director) [email protected] +90 532 285 34 86 İstanbul hastanesinin acil bölümüne gece yarısı, şalvarlı Türkçe bilmeyen bir baba, kollarında ağır travma altında Ferhat (14) isimli bir Kürt çocukla gelir. Aynı gece Ahmet (20) adlı bir genç sokakta karıştığı bir kavga sonrasında polisler tarafından aynı hastaneye getirilir. Ahmet askere gidecek bir gruba saldırmıştır ve ağır bir şekilde dövülmüştür. Elinde sıkı sıkı tuttuğu bir kutu vardır. Her iki kolunda da toplam üç saat. Bir gün Aysun hemşirenin saati Ferhat’ın odasında kaybolur. Ertesi gün saatin farklı bir kayışla Kürt babanın kolunda, Aysun Hemşirenin saatinin kayışının ise farklı bir saatle Ferhat’ın kolunda olduğunu görür. Hastane yönetimi ne Ferhat, ne Ahmet ne de kaybolan saatlerle ilgilenir. Genç Kürt psikolog Zeynel durumu araştırmaya karar verir. Su Baloğlu (yapımcı / producer) [email protected] Elinde +90 538 916 51 16 sıkı sıkı tuttuğu bir kutu vardır. Her iki kolunda da toplam üç saat. He has a box in his hands, which he does not let go of. He is wearing three watches on his wrist. Son dönem Türk sinemasının başarılı yönetmenlerinden Hüseyin Karabey’in yeni projesi. Projenin yapımcılığını Karabey ile birlikte Su Baloğlu yapacak. This is the newest project of one of the latest sensations of Turkish cinema, director Hüseyin Karabey. Su Baloğlu will produce the film along with Karabey. 66 A fifty-year old Kurdish father arrives at the emergency room of the central hospital in Istanbul with his son Ferhat (14) in his arms who is suffering from serious trauma. That same day, Ahmet (20) gets involved in a fight and is brought to the hospital by the police because of mental problems. Ahmet attacked a group of men who was about to leave for their military service. He has a box in his hands, which he does not let go of. He is wearing three watches on his wrist. Nobody pays any attention to the stolen watches of the patients until the watch of a nurse Aysun (30) is stolen in Ferhats’ room. The next day the nurse sees her watch with a different band on the wrist of the Kurdish father and the band with a different watch on Ferhats’ wrist. The doctors in charge do not want to deal with Ahmet, Ferhat or the watches. The young resident Kurdish doctor Zeynel decides to investigate Ahmet the young soldier, Ferhat the Kurdish child and the mystery of the stolen watches. Puslu Aydınlık / Misty Illumination Puslu Aydınlık Kürt gerillaları ve Türk devleti arasında otuz yıldır süren çatışmaların yol açtığı sorunları anlatan bir film. Bu dönemde devletin uyguladığı yanlış politikalar sonucu sivil Kürt halkı ile istemedikleri bir savaşta yer almak zorunda kalan genç Türk askerleri ve onların aileleri savaşın kurbanı olmuşlardır. Savaşın büyük kentlere yansıması ekonomik zorluk ve her türden insan ilişkililerinin bozulması şeklinde gerçekleşti. Hikayemiz 90’lı yılların sonunda İstanbul da bir akıl hastanesinde geçer. Toplumun her kesiminden gelen hastalar Türkiye’nin bir prototipidir. Hastane ve yöneticileri de her türlü sorunu yok sayan Türkiye’nin kendisi. Sorunları çözmek yerine sorun yokmuş gibi davranan doktorlar bir hastaneyi yönetirse ne olur diye sordum kendime, çünkü Türkiye’nin son otuz yılına yön veren politikacılar bunu yaptı sadece. Hastane içine sıkışmış, birlikte yaşamak zorunda olan insanlar. Kimin hasta kimin doktor olduğu sık sık karışıyor. Hastane yönetimi sorunlara çare olmaktan çok uzakta. Resmi politikalar sonucu tedavi süreçleri tıkanmış durumda. İşte bu koşullara isyan edip rahatsızlananların, aslında bu ülkenin vicdanı olduğunu göstermek istiyorum. Her şeye rağmen hiçbir şey yokmuş gibi davrananlar ise sağlıklı gözüken doktorlar ve yöneticiler. Karanlık bir film olacak. Katastrofik bir ortamda hastaneye sıkışmış karakterlerin gidebilecekleri başka bir yer de yoktur. Kamera dar mekanlarda sıkışmışlığımızı aktüel kamera ile daha tedirgin hale getirecek. Uzun plan sekanslar dramatik gerilimi aktaracak. Oyunculuk ve senaryonun öne çıktığı psikolojik bir drama yaratmaya çalışacağım Puslu Aydınlık ‘ta. Yaşanan trajedilerin içinde umudun pırıltısının hissedileceğini söyleyebilirim filmin sonunda. Savaş sonrası travma ile Türkiye daha yüzleşmedi. Barış sürecini yaşadığımız şu süreçte toplumu bekleyen ruhsal hastalıklarımızla yüzleşmek zorundayız diye düşünüyorum. Bölgesel çatışmaların yoğunlaştığı günümüz dünyasında, her ülkede yaşanabilecek bir hikaye Puslu Aydınlık. This is a story about the problems created by the conflict between the Turkish state and Kurdish guerrillas over the past 30 years. In this period, due to the flawed policies of the state many Kurdish civilians, Turkish soldiers and their families fell victim of an unwanted war. The war had economic repercussions in urban areas but it also damaged human relations on many levels. Our story takes place in the 1990s in a mental institution. Here patients from all sections of society are like prototypes of Turkey. The hospital and its workers represent Turkey who has a tendency to pretend that problems do not exist. I asked myself what would happen in a hospital if the doctors who run it ignore its problems, because that’s exactly how I feel Turkey has been run by politicians in the last 30 years. In this hospital people are stuck and forced to live together. Often one loses track of who is in fact the patient and who is the doctor. The hospital’s management is far from trying to find solutions to problems. Hence what I would like to show is that the people who up rise against these terrible conditions and fall ill represent the country’s consciousness. And that those who carry on as if nothing is wrong are the seemingly healthy management and doctors. The film is a little dark. The characters that have ended up in this hospital due catastrophic events are trapped here and have nowhere else they can go. The use of the camera in tight, claustrophobic locations will reflect and support this eerie sense of being trapped. Long shot sequences will enhance the dramatic suspense. The script and the acting will be at the forefront in the psychological drama that Puslu Aydınlık (Misty Illumination) will be. I would like to add that at the end of the film the audience will be left with a glimmer of hope despite the tragedy of the story told. Turkey has yet to face its postwar traumas. I feel that in this time where we are going through a peace process it is imperative that we face and accept that our society will experience psychological illnesses. In a time where there is an increase in territorial conflicts in the world I feel that this story could take place anywhere in this world. Hüseyin Karabey PITCHING / PITCHING YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S STATEMENT Bu koşullara isyan edip rahatsızlananların, aslında bu ülkenin vicdanı olduğunu göstermek istiyorum. Her şeye rağmen hiçbir şey yokmuş gibi davrananlar ise sağlıklı gözüken doktorlar ve yöneticiler. What I would like to show is that the people who up rise against these terrible conditions and fall ill represent the country’s consciousness. And that those who carry on as if nothing is wrong are the seemingly healthy management and doctors. 67 PITCHING / PITCHING YAPIMCI GÖRÜŞÜ PRODUCER’S STATEMENT Bu koşullara isyan edip rahatsızlananların, aslında bu ülkenin vicdanı olduğunu göstermek istiyorum. Her şeye rağmen hiçbir şey yokmuş gibi davrananlar ise sağlıklı gözüken doktorlar ve yöneticiler. What I would like to show is that the people who up rise against these terrible conditions and fall ill represent the country’s consciousness. And that those who carry on as if nothing is wrong are the seemingly healthy management and doctors. 68 Puslu Aydınlık / Misty Illumination Puslu Aydınlık yönetmen ve yapımcı olarak gerçekleştirdiğim üçüncü filmim olacak. Yapımcı kimliğimde ise daha başka birçok film var. Günümüz Türkiye’sinde kendi filmlerimizin yapımcısı olmak sorumluluğu, bize bu mesleğin inceliklerini de öğretti. Puslu Aydınlık tek mekanda geçen hikayenin ve oyunculuğun öne çıktığı bir proje olacak. Yönetmen ve yapımcı olarak bunu hem yapımcılık hem de yönetmen ayağında bir avantaj olarak görüyorum. Tek mekan, bize uzun süre prova ve kısa sürede çekim olanağı tanıyacak. Hikaye yaratıcı bir ekip elinde nefes kesici bir psikolojik drama dönüşeceğine eminim. Ortak yapımlara müsait bir proje olduğu da açık. Nispeten düşük bir bütçe ile gerçekleşebilecek olmasının da ortak yapımcılar için cazip olacağını düşünüyorum. Bütün oyuncu kadrosunun profesyonel oyunculardan oluşmasının, hem çalışma koşullarını hem de satış olasılıklarını kolaylaştıracağına inanıyorum. Puslu Aydınlık (Misty Illumination) will be the third film that I will have directed and produced. I have many other films in which I have only worked on the production side. The reality of today’s Turkey has in a way forced filmmakers like myself to assume the role of producer in order to make our films happen but this has taught us the work. Puslu Aydınlık (Misty Illumination) will be shot in a single location and thus the acting will be at the forefront. I feel that this is a great advantage as both the producer and the director of the project, because the single location will allow us a long period dedicated to rehearsals and only require a short amount of shooting time. In the hands of a good creative team I am confident that this film will be a breathtaking psychological drama. I believe that the relatively low budget aspect of the film will be an appealing opportunity for co-producers. The cast will be formed by established professional actors which I feel will create a good working environment and help boost sales. Hüseyin Karabey Puslu Aydınlık / Misty Illumination 1970 İstanbul doğumlu. İstanbul’da Pertevniyal Lisesi’ni bitirdikten sonra Uludağ Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde beş yıl okudu mezun olmadan okulu bıraktı. Ardından Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Bölümü’ne girdi ve mezun oldu. On iki yıldır belgesel sinema alanında çalışmakta. İlk Uzun metrajlı filmi Gitmek: Benim Marlon ve Brandom 37.Rotterdam Uluslararası Film Festivali’nde gösterildi ve 6.New York Tribeca International Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü kazandı. Gitmek: Benim Marlon ve Brandom filmi otuz altı uluslararası film festivaline katıldı ve birçok ödül kazandı. Dünya prömiyerini Berlin film festivalinde yapan Sesime Gel yönetmenin ikinci uzun metraj filmidir. PITCHING / PITCHING HÜSEYİN KARABEY YÖNETMEN, YAPIMCI DIRECTOR, PRODUCER Born in 1970, he graduated from the Cinema-TV department of Marmara University in 2001. My Marlon and Brando is his first feature film; it was selected for 37th Rotterdam International Film Festival and made its North American premiere at the 6th New York Tribeca International Film Festival where it brought Hüseyin Karabey the Best Director award. To this date, the film has been screened in thirty six international film festivals and won numerous awards. Come to My Voice is Hüseyin Karabey’s second feature film premiered in Berlinale 2014. Puslu Aydınlık (Misty Illumination) , 2015 proje geliştirme aşamasında / in development Sesime Gel (Come to My Voice), 2014 Unutma Beni İstanbul (Do Not Forget Me Istanbul), 2011 Hiçbir Karanlık Unutturamaz (No Darkness Can Make Us Forget), 2010 animasyon kısa film / short animation Gitmek: Benim Marlon ve Brandom (My Marlon and Brando), 2008 Pina Bausch, Istanbul, “Breath”, 2004 belgesel / documentary Sessiz Ölüm (Silent Death), 2001 docudrama Boran, 1999 kısa film / short film 69 Puslu Aydınlık / Misty Illumination PITCHING / PITCHING SU BALOĞLU YAPIMCI PRODUCER Fransa Charles de Gaulle (Lille III) Üniversitesi’nde iki yıl “Kültürel Endüstriler” eğitimi aldı. 2012 yılında Ottawa Carleton Üniversitesi “Film Çalışmaları” bölümünden mezun oldu. 2006 yılından bu yana Türkiye, Fransa ve Kanada’da çeşitli film festivallerinde görev aldı. 2011 yılında ortağı olduğu RS SU YAPIM tarafından gerçekleştirilen televizyon programlarının prodüksiyon tasarımını ve program editörlüğünü yapmaktadır. 2013–2014 yılları arasında Sinema ve Televizyon bölüm asistanlığını yürüttüğü Kadir Has Üniversitesi’nde Yüksek Lisans eğitimine devam etmektedir. She studied Cultural Industries in Université Charles de Gaulle - Lille 3 for two years. In 2012 she graduated from Carleton University in Ottawa with a B.A. degree in Film Studies. She worked in various film festivals in Turkey, France and Canada. Since 2011, she has been working as a production designer in television programs produced by RS SU YAPIM of which I am the co-founder. She is in the process of pursuing a M.A. degree in Cinema and Television at Kadir Has University, where she served as a teaching assistant between 2013–2014. Puslu Aydınlık (Misty Illumination), Yönetmen / Director: Hüseyin Karabey, 2015 proje geliştirme aşamasında / in development Tabu, 2014 kısa film / short film 70 Puslu Aydınlık / Misty Illumination Asi Film yapım yaklaşık on yıldır bağımsız filmcilerin oluşturduğu kolektif bir yapıdır. Uzun yıllardır ulusal ve uluslararası birçok yönetmeni bir araya getiren projeler gerçekleştirmiştir. 2006 yılında bu oluşumun kurucularından Hüseyin Karabey’in Gitmek adlı filmiyle Asi Film resmi bir yapı da kazanmıştır. Asi Filmin ilk ve uzun metraj projesi Gitmek: Benim Marlon ve Brandom filmi otuza yakın ülkede gösterilmiş ve on sekiz uluslararası ödül kazanmıştır. Belgesel projeleri ve uzun metraj çalışmalarını kolektif bir yapıda gerçekleştiren Asi Film en son yedi yönetmenli Unutma Beni İstanbul, 2010 uzun metraj kurmaca filmi gerçekleştirmiştir. Yine yönetmenliğini ve yapımcılığını Hüseyin Karabey’in yaptığı Sesime Gel, 2014 dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde gerçekleştirmiştir. Bir çok uluslararası yapımın Türkiye ortaklığını gerçekleştirmiştir. Çalışılan ülkeler arasında Malezya, Almanya, Yunanistan, Fransa bazılarıdır. Asi Film, sinema filmi, belgesel film, kısa film ve uluslararası ortak yapım projeleri gerçekleştirmektedir. Uluslararası film yapımcılarının Türkiye’de gerçekleştirmek istedikleri projelerde prodüksiyon hizmetleri sağlamaktadır. Asi Film Production has been a collective of independent filmmakers in Istanbul for over ten years, bringing together filmmakers. In 2006, its co-founder Hüseyin Karabey registered it as an official production company in order to produce My Marlon and Brando, which has already received some international awards, thus transforming Asi Film Production into an established and successful company in the public eyes. Resources and facilities have been built up which are now being used by a collective of filmmakers who may be temporarily based in Istanbul but tell stories from all around the region. Asi Film produced recently Do Not Forget Me Istanbul with seven international directors. Come to My Voice is Hüseyin Karabey’s second feature film premiered in Berlinale 2014. Asi Film also coproduced many international productions from Germany, Greece, France and Malaysia. Asi Film produces motion pictures, documentary films, short films and international co-production projects and also provides production services to international filmmakers working on projects in Turkey. PITCHING / PITCHING ASİ FİLM YAPIMCI ŞİRKET PRODUCTION COMPANY Puslu Aydınlık (Misty Illumination), Yönetmen / Director: Hüseyin Karabey, 2015 proje geliştirme aşamasında / in development Sesime Gel (Come to My Voice), Yönetmen / Director: Hüseyin Karabey, 2014 Unutma Beni İstanbul (Do Not Forget Me Istanbul) Yönetmen / Director: Hüseyin Karabey, 2011 kısa film / short film Hiçbir Karanlık Unutturamaz (No Darkness Can Make Us Forget), Yönetmen / Director: Hüseyin Karabey, 2010 animasyon kısa film / short animation Gitmek: Benim Marlon ve Brandom (My Marlon and Brando), Yönetmen / Director: Hüseyin Karabey, 2008 Pina Bausch, Istanbul, “Breath”, Yönetmen / Director: Hüseyin Karabey, 2004 belgesel / documentary Sessiz Ölüm (Silent Death), Yönetmen / Director: Hüseyin Karabey, 2001 docudrama Boran, Yönetmen / Director: Hüseyin Karabey, 1999 kısa film / short film 71 PITCHING SON ÇIKIŞ SIREN’S CALL Yönetmen / Director Ramin Matin Yapımcılar / Producers Emine Yıldırım, Oğuz Kaynak Senarist / Screenwriter Can Kantarcı, Ramin Matin Planlanan Çekim Tarihi Estimated Shooting Dates 2016 Haziran–Temmuz / June– July Planlanan Çekim Yerleri Estimated Shooting Locations İstanbul, Antalya Tahmini Bütçe / Estimated Budget 600.000 Euro Kurmaca / Feature Kara Komedi / Black Comedy Türkçe / Turkish Türkiye / Turkey Yapım Şirketi / Production Company Giyotin Film İletişim / Contact Emine Yıldırım (yapımcı / producer) [email protected] +90 532 646 19 07 Oğuz Kaynak (yapımcı / producer) [email protected] +90 216 450 33 11 Ramin Matin (yönetmen / director) [email protected] +90 533 466 43 78 Geçtiğimiz sene Kusursuzlar filmi ile Altın Portakal’da En İyi Film Ödülü’nü kazanan Ramin Matin’in üçüncü uzun metrajı. Yapımcı Emine Yıldırım ve Matin üçüncü kez birlikte çalışıyorlar. This is the third feature film of Ramin Matin, who last won the award of Best Film at the Golden Orange film festival with his film The Impeccables. Producer Emine Yıldırım and Matin are working together for the third time. 72 Yeni İstanbul’a hoş geldiniz! Kaosun, plansız betonlaşmanın ve 15 milyonluk bir ahalinin fethettiği bir saatli bomba. Hayatından bezmiş, 9–5 ofis çalışanı Tahsin ise artık sabrının son demlerinde. Tahsin, canına tak eden bir gün, bu vahşi İstanbul’dan kaçıp onu cezbeden Akdeniz sahillerine yerleşmeye karar verir. Pılını pırtısını toplar ve yollara düşer. Lakin, umutlu bir yolculuk gibi başlayan bu macera absürt ve komik bir şehir kabusuna dönüşür. Çünkü Tahsin İstanbul’dan ne kadar kurtulmak istese de, İstanbul onu bırakmaya hazır değildir ve çıkmasına izin vermez! Tahsin, canına tak eden bir gün, bu vahşi İstanbul’dan kaçıp onu cezbeden Akdeniz sahillerine yerleşmeye karar verir. Getting out of this joint, Tahsin has decided to take off to the picturesque Mediterranean coast. Welcome to the New Istanbul! It’s become a ticking time bomb conquered by chaos, engulfed by its own concrete jungle and a mob of 15 million people. Weary 9-to-5er Tahsin has had it, he’s getting out of this joint and he’s decided to take off to the picturesque Mediterranean coast. He packs his essentials, hits the road. But what begins as a hopeful journey transforms into an absurd and comical urban nightmare in this mega-city. Because even though Tahsin wants to let go of Istanbul, Istanbul is not quite ready to let go of Tahsin and doesn’t allow him to leave! Son Çıkış / Siren’s Call Dünyanın her yerinde şehirler yaşamı kolaylaştırmak yerine zorlaştırmaya başladı. Bitmeyen yeni konut inşaatları, genişleyen şehir, sonsuz trafik ve kapasite üzerinde çalışan aşırı kalabalık toplu taşıma araçları şehirlilerin sınırlarda gezen ruh hallerini alt üst ediyor, dengelerini bozuyor. Kimi şehirler bu sorunları planlamaya ve dengelemeye çaba sarf ederken kimileri kontrolsüz bir akışa bırakıyor kendini. İşte bu şehirler arsız bir kanser gibi yayılıp genişliyor. Tahsin’e göre İstanbul tam da böyle bir şehir ve artık Tahsin’in tahammül eşiği çoktan aşılmış. Gürültüye ve şehrin getirdiği früstürasyona dayanamaz hale gelmiş Tahsin. Nedensiz basılan kornalardan, avazı çıktığı kadar bağıran sokak satıcılarından, havlayan sokak köpeklerine kadar İstanbul’daki ses katman katman durmadan çoğalıyor ve Tahsin’in sinirlerini adeta yiyip bitiriyor. Ses tasarımı hem bütün bunları yansıtmakta ve filmin absürt mizahını vurgulamakta kilit bir rol oynayacak. Tahsin büyük bir inşaat şirketi çalışanı olarak bir yerde kendisini sorumlu hissediyor şehrin başına gelenlerden. Bütün rahat yaşamını, kaliteli eğitimini, zevklerini aslında şehrin talanından elde etmiş bir yerde. Ancak bu şirket de tıpkı İstanbul gibi, Tahsin’e kafes gibi geliyor. Film boyunca Tahsin’in yaşadıkları çoğunlukla İstanbulluların günlük olarak karşılaştığı durumlar. Film bir yerde mecburen komediye dönüyor çünkü aslında İstanbul’da gündelik hayat genelde son derece absürt ve akıldışı. Bu yolculuk esnasında film, şehrin ve insanlarının çok çeşitli taraflarını gösterecek. Örneğin, karşıdan karşıya geçmek gibi çok basit şeylerin bile zor olabileceği bir şehirde yaşamanın insanı nasıl etkilediğini irdeleyecek. Diğer taraftan film burjuva sınıfın değişim için caba sarf etmek yerine durmadan şikayet edip çekip gitmeyi hayal eden tavırlarını da eleştiriyor. PITCHING / PITCHING YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S STATEMENT Film, After Hours veya Coen kardeşlerin filmlerinde olduğu gibi gittikçe absürtleşen bir kara komedi. Şehrin ritmine uygun olarak çok akıcı ve dinamik bir kurgusu olacak. Film, After Hours veya Coen kardeşlerin filmlerinde olduğu gibi gittikçe absürtleşen bir kara komedi. Şehrin ritmine uygun olarak çok akıcı ve dinamik bir kurgusu olacak. All around the world cities are becoming nightmarish and impossible to live in. Endless construction, non-stop traffic, and over-crowded public transportation are taking their toll on inhabitants’ fragile psyches. Whereas some places around the world are trying their best to control and limit these problems others are perfectly content to let their cities run amok, spreading voraciously like cancer. Istanbul is one of those, especially from the point of view of Tahsin, who is about the cross the threshold of his tolerance. He cannot bear all of the noise and frustration of this city. From cars needlessly honking, to street peddlers bellowing to stray dogs barking the city is layer upon layer of unnerving sounds. The sound design will be key in bringing all of this forward while at the same time emphasizing the absurd humour of it in the style of Tati. Tahsin also feels responsible somewhere deep in his mind. As the employee of a large construction company he owes all his fancy education and comfortable lifestyle to the lucrative destruction of the city. This corporation entraps him like a spider web, much like Istanbul itself. The film is a dark comedy with an everincreasing absurdity similar to After Hours or the style of the Coen brothers. It will be a very fluid and dynamic film matching the rhythm of the city. What Tahsin experiences throughout the film is what a good part of Istanbulites deal with on a daily basis. The film plays out inevitably as a comedy because most of what happens to people in this city is absurd. Throughout this reversed odyssey the film deals with the many aspects and inhabitants of the city but more importantly it aims to explore and display the effects of the city on people when even simple things like crossing the street can quickly become a Sisyphean task. The film also challenges the defeatist attitude of the Turkish upper middle class who constantly complain and dream of running away but never can bring itself to push for change. The film is a dark comedy with an ever-increasing absurdity similar to After Hours or the style of the Coen brothers. It will be a very fluid and dynamic film matching the rhythm of the city. Ramin Matin 73 PITCHING / PITCHING YAPIMCI GÖRÜŞÜ PRODUCER’S STATEMENT Hedefimiz, tipik oryantalist fantezilerin ötesinde, bu şehirde yaşayan insanların günlük ve pratik hayatlarının hakiki ve maskesiz deneyimini aktarmak. We want to go beyond the typical oriental fantasies regarding this city and present an authentic and raw experience of what the city is really like for its inhabitants. 74 Son Çıkış / Siren’s Call Son Çıkış megapollerdeki günlük hayatın absürtlüğünü otuzlu yaşların sonundaki bir erkek karakterinin bakış açısından anlatmaktadır. Tahsin, ütopik Akdeniz sahillerine ulaşmak için bu megapolden çıkmaya çalışmaktadır. Ama sürekli başına gelen aksiliklerden ötürü, kendini İstanbul sınırları içeresinde, irade dışı gelişen farklı bir yolculuğun içinde bulur. Nihayetinde hikaye mizaha öncelik vererek, herhangi bir kentlinin (yerli ve yabancı) özdeşleşebileceği , gerçeküstü ama sahici deneyimlerinden oluşan bir şehir içi odisesi sunacaktır. Arka planda ise İstanbul’u şiddetle istila eden beton cangılı kentsel dönüşümüne işaret edecektir. Benchmark gördüğümüz filmler Scorcese’den After Hours, Date Night, Inside Llewyn Davis ve İtirazım Var’dan oluşmaktadır. Hem yerel sinema seyircisini hem de Avrupa Türk diyaspora seyircisinin ilgisini çekmek için, televizyonda tanınan A-listesi bir oyuncuyla çalışmak istiyoruz. Ana hedef kitlemiz 35–45 yaş arası izleyiciler. İstanbul 2014’te Tripadvisor sitesinde bir numaralı seyahat destinasyonu seçildi; pazarlama stratejimizde şehrin cazibesini kullanacağız. Ama hedefimiz, tipik oryantalist fantezilerin ötesinde, bu şehirde yaşayan insanların günlük ve pratik hayatlarının hakiki ve maskesiz deneyimini aktarmak. Nörotik ama hareketli, gelişmemiş ama çağcıl, plansız ama heybetli, tahammülsüz ama gevşek, akıldışı ama isterik bir şekilde komik. Son Çıkış bir EAVE 2014 projesidir ve aynı zamanda Temmuz 2014’te DAB Ortak-Yapım’dan Uluslararası Yapım Potansiyeli Geliştirme Ödülü almıştır. 2015 senesinin sonunda finansmanı kilitleyip, bahar 2016’da çekime girmeyi hedefliyoruz. 2017’de A-Listesi bir festival prömiyerinden sonra Türkiye’de alternatif bir dağıtım modeli uygulayacağız. Kulaktan-kulağa-yayma amacıyla, filmi önce belirli açık hava sinemalarında ve parklarda özel gösterim gerçekleştirip, hemen sonrasında klasik sinema dağıtımını yapmak hedefimiz. Ardından, TV ve VOD gösterimleri. Şu anda senaryonun ilk taslağını çalışıyoruz. The film is about the absurdities of daily life in a mega-city told through the POV of a thirty-something male character called Tahsin, who is trying to get out of the crazy city to set out on his journey towards the utopic Mediterranean coast. The only problem is that because of constant mishaps he finds himself on an alternative and involuntary journey throughout Istanbul. Ultimately the story will prioritize humour as we watch Tahsin’s odyssey within the city which are composed of hyperbolic yet genuine situations that any city-dweller (local & foreign) can ultimately relate to, and in the in the background we will suggest the effects of massive urban growth in a city which does not know any borders. The benchmark films we can refer to are Martin Scorcese’s After Hours, Date Night, Inside Llewyn Davis and the Turkish film Itirazım Var. We intend to work with a Turkish A-List actor who is also a national TV celebrity and can draw in the local audience and the Turkish diaspora audiences in Europe. Our main target audience is the 35–45 age group. Istanbul is the No.1 destination voted on Tripadvisor.com in 2014; in our marketing strategy we’ll use the city’s present lure. Yet in the film, we want to go beyond the typical oriental fantasies regarding this city and present an authentic and raw experience of what the city is really like for its inhabitants: messy but lively, underdeveloped yet contemporary, disorderly yet formidable, intolerant but yielding, insane but hysterically funny. The film is an EAVE 2014 project, and also received funding at DAB Yerevan for its international co-production potential. We plan to secure financing by the end of 2015, and shoot in spring 2016. We want to start off with an A-List Festival Premiere in 2017, and then set out on a mixed- distribution model. We would first utilize an eventdriven theatrical release by showing the film in open-air neighborhood parks throughout Turkey to spread the word-of-mouth. After several of these events we would like to release the film through a classical theatrical release, and then release it to TV and VOD. Currently we are working on the first draft of the screenplay. Emine Yıldırım Son Çıkış / Siren’s Call PITCHING / PITCHING RAMİN MATİN 1977 yılında doğdu. Loyola Marymount Üniversitesi Sinema Bölümü’nden mezun olduktan sonra, Bilgi Üniversitesi’nden Sinema Bölümü’nde yüksek lisansını bitirdi. 2005’te kurulan Giyotin Film’in kurucu ortaklarındandır. İlk uzun metraj filmi Canavarlar Sofrası Altın Portakal Film Festivali’nde, Montpellier Cinemed Film Festivali’nde, Ankara Film Festivali’nde ödüller aldı. Kusursuzlar ikinci filmidir, film Busan Film Festivali’nde dünya prömiyerinden sonra Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödülünü kazanmıştır, aynı zamanda yurtdışında bir çok festivalde gösterilmiştir. Şu anda iki uzun metraj film projesi üzerine çalışmaktadır. YÖNETMEN DIRECTOR Ramin was born in 1977. He completed his bachelor degree in Communication Arts, Loyola Marymount University. He then completed his master’s degree from the Istanbul Bilgi University Cinema Department. In 2005 he co-founded Giyotin Films. His first feature The Monsters’ Dinner won awards at the Antalya Golden Orange, Ankara and Montpellier Film Festivals and has been screened at the “No Limit” section of the Transylvania Film Festival. His second film The Impeccables premiered at the Busan Film Festival and has moved on to receive the Best Film and Best Director Awards at the Antalya Golden Orange Film Festival. He is currently working on the development of two feature films. Son Çıkış (Siren’s Call), 2016 proje geliştirme aşamasında / in development Kusursuzlar (The Impeccables), 2013 Canavarlar Sofrası (The Monsters’ Dinner), 2011 75 PITCHING / PITCHING EMİNE YILDIRIM ODTÜ İşletme Bölümü’nden mezun olduktan sonra Emine Yıldırım, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümü’nde yüksek lisans çalışmalarını tamamladı. 2005 senesinde, Bilgi Üniversitesi’nden sınıf arkadaşlarıyla beraber Giyotin Film Prodüksiyon Şirketi’ni kurdu. Tanıtım filmleri, kısa filmler ve uluslararası yapım belgesellerin yapımcılığını ve ortak yapımcılığını yürüttü. Ramin Matin’in ilk uzun metraj filmi Canavarlar Sofrası’nın yapımcılığını gerçekleştirdi, film ulusal ve uluslararası festivallerden ödül aldı. Matin’in yönettiği Kusursuzlar’ın yapımcılığını ve senaristliğini üstlendi, film 2013 Altın Portakal Film Festivali En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödüllerini aldı. Yapımcılığını gerçekleştirdiği ve Derya Durmaz’ın yönettiği Ziazan adlı kısa film 2014 Diversity in Cannes’dan iki ödülle döndü, 2014 Mersin Kısa Film Yarışması’nda birincilik ödülü aldı. Emine Yıldırım, “Todays Zaman” gazetesi için sinema yazarı olarak çalışmaktadır ve EAVE üyesidir. After completing her undergraduate degree in Business Administration at METU, Emine Yildirim obtained her MA in Film Studies at Istanbul Bilgi University. In 2005, she co-founded Giyotin Film and started producing short films and internationally co-produced documentaries. Her first feature-length fiction film The Monster’s Dinner, directed by Ramin Matin won multiple awards nationally and internationally. She is also the writer/producer of Matin’s second feature The Impeccables which premiered at the Busan FF and received the Best Film and Best Director Awards at the Antalya Golden Orange FF. She recently completed Derya Durmaz’s short film Ziazan, which had already won major awards at in short film circuit including Diversity in Cannes Short Showcase. Emine also writes for the “English Daily Today’s Zaman”. She is a 2014 EAVE participant. Son Çıkış (Siren’s Call), Yönetmen / Director: Ramin Matin, 2016 proje geliştirme aşamasında / in development Ziazan, Yönetmen / Director: Derya Durmaz, 2014 kısa film / short film Kusursuzlar (The Impeccables), Yönetmen / Director: Ramin Matin, 2013 Canavarlar Sofrası (The Monsters’ Dinner), Yönetmen / Director: Ramin Matin, 2011 OĞUZ KAYNAK İstanbul Üniversitesi Radyo TV Sinema Bölümü’nden mezun olan Oğuz Kaynak, yüksek lisansını Bilgi Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü’nde tamamlamıştır. Tezini sinemada ses kullanımı üzerine gerçekleştirdikten sonra pek çok ulusal ve uluslararası projede ses tasarım, montaj ve kayıt alanlarında çalışmıştır. TRT İstanbul Radyosu Radyo 3’de on yılı aşkın program yapımcılığı yapan Oğuz Kaynak 2007 yılından bu yana çalışmalarına kurucusu olduğu Giyotin Film’de yapımcı ve ses tasarımcısı olarak devam ettirmektedir. Yapımcılığını ve ses tasarımını üstlendiği projelerden Canavarlar Sofrası Altın Portakal Film Festivali’nde jüri özel ödülü, Kusursuzlar en iyi film ve en iyi yönetmen ödüllerini kazanmıştır. Oğuz Kaynak had graduated from Istanbul University Radio TV Cinema Department and got his MA degree from Istanbul Bilgi University Film & TV Department. After finishing his MA thesis that focused on film sound, he worked in various national and international projects as a sound designer, sound editor and production sound mixer. He produced radio programs on film music and guitar music for 10 years in the national radio, TRT Radio 3. He is one of the co-founders of Giyotin Film. Since 2007 he is working in Giyotin Film as a producer and sound designer. The films he produced and did the sound design; Monsters’ Dinner got the jury award in Golden Orange Film Festival and The Impeccables won the best film and best director awards in the same festival. Son Çıkış (Siren’s Call), Yönetmen / Director: Ramin Matin, 2016 proje geliştirme aşamasında / in development Kusursuzlar (The Impeccables), Yönetmen / Director: Ramin Matin, 2013 Canavarlar Sofrası (The Monsters’ Dinner), Yönetmen / Director: Ramin Matin, 2011 YAPIMCI PRODUCER YAPIMCI PRODUCER 76 Son Çıkış / Siren’s Call Son Çıkış / Siren’s Call Giyotin Film 2005’te İstanbul’da kurulan bağımsız bir yapım şirketidir. Bağımsız uzun metraj, belgesel ve kısa film alanında çalışmakta olan Giyotin Film, uluslararası ortak yapım ve dağıtım potansiyeli taşıyan filmler üretmetmeye odaklanır. Aynı zamanda Türkiye’de çekilen yabancı projelere yürütücü yapımcılık yapmaktadır. Uzun metraj yapımlarımız arasında uluslararası ve ulusal ödüllü distopik hiciv Canavarlar Sofrası (Antalya FF, Montpellier FF, Transivanya FF) ve psikolojik gerilim Kusursuzlar (Busan FF, Antalya FF En İyi Film ve En İyi Yönetmen) bulunmaktadır. Giyotin’in belgesel yapımları içinde Discovery Kanalı Avrupa için gerçeklşetirilmiş altı kısa belgesel (Baloon Tycoon, Oktaykan Power, TT Motors, Pimp My Moped, Istanbul Apocalypse ve Devrim), ulusal ödüllü uzun metraj belgesel 3 Saat ve Avrupa Komisyonu Fonuyla gerçekleştirilen Yastığım Taş, Yorganım Taş belgeselleri bulunmaktadır. Giyotin şu anda iki uzun metraj film ve web serisi üzerinde calışmaktadır. Amacımız kalbi, cesareti ve vizyonu olan projeler üretmek ve bu özelliklere sahip projelerde işbirliği yapmaktadır. Giyotin Film is an Istanbul-based independent production company founded in 2005. We produce high-quality feature films, documentaries and short films, with a potential for international co-production and international circulation. Giyotin also provides production services to foreign companies filming in Turkey. Our feature line-up is comprised of the social satire The Monsters’ Dinner which won several awards in the international and national festival circuit including at the Montpellier, Transylvania, and Antalya Film Festivals and The Impeccables, a psychological thriller which competed at the Busan FF Flash Forward Competition, received the Best Film and Best Director awards at the Antalya Golden Orange IFF. Giyotin’s documentary line-up includes six short films for the Discovery Channel Europe (Balloon Tycoon, Oktaykan Power, TT Motors, Pimp My Moped, Istanbul Apocalypse and Devrim), the nationally acclaimed social documentary 3 Hours and Sinasos an Oasis in the Desert, funded by the European Commission to Turkey. Giyotin is currently developing two feature films and a web-series. It is our aim is to create and collaborate on projects that have soul, grit and vision. PITCHING / PITCHING GİYOTİN FİLM YAPIMCI ŞİRKET PRODUCTION COMPANY Son Çıkış (Siren’s Call), Yönetmen / Director: Ramin Matin, 2016 proje geliştirme aşamasında / in development Ziazan, Yönetmen / Director: Derya Durmaz, 2014 kısa film/ short film Kusursuzlar (The Impeccables), Yönetmen / Director: Ramin Matin, 2013 Canavarlar Sofrası (The Monsters’ Dinner), Yönetmen / Director: Ramin Matin, 2011 3 Saat (3 Hours) Yönetmen / Director: Can Candan, 2008 belgesel / documentary Yaştığım Taş, Yorganım Taş, (My Pillow is Stone, My Blanket is Stone) Yönetmen / Director: İrem Kütük, 2007 belgesel / documentary 77 78 YAPIM AŞAMASI PLATFORMU WORK in PROGRESS PLATFORM Bir Varmış Bir Yokmuş Once Upon a Time Dolanma Entanglement Kıtmir Rüzgarın Hatıraları Memories of the Wind Sarmaşık Ivy Toz Bezi Dust Cloth WORK in PROGRESS BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ ONCE UPON A TIME Yönetmen / Director İlksen Başarır Yapımcı / Producer Hazal Dut Senarist / Screenwriter İlksen Başarır Mert Fırat Oyuncular / Cast Mert Fırat Melisa Sözen Görüntü Yönetmeni Director of Photography Emre Tanyıldız Kurgu / Editor Ömer Özyılmazel Çekim Tarihi / Shooting Dates 2014 Eylül / September Çekim Yeri /Shooting Location İstanbul Filmin Tahmini Süresi / Estimated Running Time 90’ Planlanan İlk Gösterim Tarihi / Planned Release Date 2015 Mart / March Kurmaca / Feature Romantik / Romance Türkçe / Turkish Türkiye / Turkey Yapım Şirketi / Production Company Kutu Film İletişim / Contact Hazal Dut (yapımcı / producer) [email protected] +90 531 568 21 83 Yönetmen/senarist İlksen Başarır ve oyuncu/senarist Mert Fırat ikilisinin yeni projeleri. Çekimleri Eylül ayında gerçekleştirilen filmin 2015 bahar aylarında bitirilmesi planlanıyor. The newest project of director/ screenwriter Ilksen Başarır and actor/screenwriter Mert Fırat. Shooting has just completed in September and the film is expected to be finished by spring 2015. 80 Bir şarkıyı beğenirsiniz çünkü onu yazan, bir şekilde size dokunmuştur. Nehir’in peşine düştüğü şarkıda ise sonu olmayan bir yol Ozan’a çıkmaktadır. Birinin kararlılığı ile diğerinin gelgitleri arasında sıkışıp kalan ilişkileri, aslında biraz da yetişkinlerin elinde kalan son masaldır. Birinin kararlılığı ile diğerinin gelgitleri arasında sıkışıp kalan ilişkileri, aslında biraz da yetişkinlerin elinde kalan son masaldır. Their relationship constantly traps them between one’s indecision and the decisiveness of the other. The story of their relationship is thus one of the last remaining fairy tales for adults. When you like a song, you like it because the writer touches you in some way. The song Nehir hears always ends up leading her to Ozan. Their relationship constantly traps them between one’s indecision and the decisiveness of the other. The story of their relationship is thus one of the last remaining fairy tales for adults. Bir Varmış Bir Yokmuş / Once Upon a Time Bir Varmış Bir Yokmuş; masallardan yola çıkan, şimdiki zamanı sözlü anlatımdan bize kalanlar üzerine yakalayan bir hikaye. Modern dünyada yaşanan bir aşkın öyküsü. Sorunlar bildik ve herkes için tanıdık ama kahramanların başa çıkma yöntemleri farklı. Film aşkın büyüsünü anlatıyor çünkü aşk, iki insanın birbirlerine anlattıkları masalı yaşamak istedikleri sürece devam eder. Film, aşka dair tüm anları extreme close-up’lar ve film boyunca kullanılan omuz kamera stiliyle anlatacak. Filmde, kahramanın bir rock grubu solisti olması nedeniyle, karakterin dünyasını yansıtan şarkılar olacak. Ayrıca aşkın inişli çıkışlı ruh halini yansıtmak amacıyla ve hikayenin merkezinde masallar olduğu için, tanıdık müzik aletlerinin bilinmeyen sesleri kullanılacak. Filmin bir masalla başlayıp bir masalla bitmesi de bütün hikayeyi seyirciye nasıl algılaması gerektiğine dair net bir fikir verecek. WORK IN PROGRESS YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S STATEMENT Modern dünyada yaşanan bir aşkın öyküsü. Sorunlar bildik ve herkes için tanıdık ama kahramanların başa çıkma yöntemleri farklı. Bir Varmış Bir Yokmuş (Once Upon a Time) is a story that takes tales left to us from oral narrative traditions as its point of departure to the present day. This is the story of a love lived in the modern world. The problems may be familiar for everyone but what’s not are the protagonists’ ways of coping with them. The film illustrates the spell of love, for love lasts as long as two individuals want to live the tale they tell each other. In the film all moments of love are shot using extreme close-ups, and the style of shoulder camera is made use of throughout the film. Music in the film will be fashioned in a way to reflect the male protagonist’s world as a rock band soloist/guitarist as well as the bumpy mood of the central love story, and since at the core of the story are tales, unknown sounds of musical instruments will be used. That the film begins and ends with a tale suggests to the audience a clear idea of how the whole story should be perceived. İlksen Başarır This is the story of a love lived in the modern world. The problems may be familiar for everyone but what’s not are the protagonists’ ways of coping with them. 81 WORK IN PROGRESS YAPIMCI GÖRÜŞÜ PRODUCER’S STATEMENT Projenin başarısını gerek senaryo, gerek çekim teknikleriyle, günümüz “brutal” gerçekçiliğinin karşısına kendi masal dilini koymasında buluyor ve seyirciye başka bir dünyayı mümkün kılacağına inanıyorum. The anticipated success lies in the fact that both with its subtle screenplay and shooting techniques, the project effectively opposes its language of tales against today’s brutal realism, and I believe that it will make another world possible for the audience. 82 Bir Varmış Bir Yokmuş / Once Upon a Time Kutu Film’in yapımcısı olarak 2009’dan beri beraber İlksen Başarır’la birlikte çalışmaktayım. Bu beş sene içinde, yurtiçi ve yurtdışında çeşitli ödüller almış olan Başka Dilde Aşk ve Atlıkarınca gibi başarılı projeler gerçekleştirdik. Mars Entertainment Group’la işbirliği içinde tamamladığımız Erkek Tarafı (Testosteron) filmi, vizyona girdiği Kasım 2013’ten beri beğeni toplamakta. Bir yıldır senaryo çalışmaları süren Bir Varmış Bir Yokmuş isimli sinema filmi, Kutu Film Yapımcılık’ın dördüncü filmi olup, çekimleri Eylül ayında tamamlanmıştır. Yönetmenliğini İlksen Başarır’ın yaptığı filmin başrollerinde son dönemin dikkat çeken oyuncularından Mert Fırat ve Melisa Sözen yer alıyor. Filmin görüntü yönetmenliğini Emre Tanyıldız, kurgusunu ise Ömer Özyılmazel üstlenmektedir. 2015 yılında ortalama yüz kopya ile vizyona girmesi planlanmakta olan projenin, yurtiçiyle sınırlı kalmayıp uluslararası platformlarda da başarı kazanacağını öngörürken, Başka Dilde Aşk filmimiz referans olarak gösterilebilir. Projenin başarısını gerek senaryo, gerek çekim teknikleriyle, günümüz “brutal” gerçekçiliğinin karşısına kendi masal dilini koymasında buluyor ve seyirciye başka bir dünyayı mümkün kılacağına inanıyorum. Bir Varmış Bir Yokmuş isimli sinema filmi, Kutu Film Yapımcılık’ın dördüncü filmi. As the producer of Kutu Films, I have been working with İlksen Başarır since 2009. Within these five years, we have produced successful projects such as Başka Dilde Aşk (Love in Another Language) and Atlı Karınca (Merry-go-round) which received various awards both domestically and abroad. The film Erkek Tarafı (Testosteron-The Boy’s Side) which we completed in collaboration with Mars Entertainment Group has also received wide acclaim since November 2013 it came out. The motion-picture Bir Varmış Bir Yokmuş (Once Upon a Time), the screenplay of which has been in development for a year is the fourth film of Kutu Film Production and its shooting process has completede in September. The leading characters are played by Mert Fırat and Melisa Sözen who are among the prominent actors/actresses in Turkey. The director of photography is Emre Tanyıldız, while Ömer Özyılmazel will take care of the editing process. The success of our film Başka Dilde Aşk (Love in Another Language) may well be taken as cause for our anticipation that this project, which we expect to come out in 2015 with a hundred copies on will also achieve success in the international platform as well as at home. I think that the anticipated success lies in the fact that both with its subtle screenplay and shooting techniques, the project effectively opposes its language of tales against today’s brutal realism, and I believe that it will make another world possible for the audience. Bir Varmış Bir Yokmuş (Once Upon a Time) will be the forth feature film of Kutu Film.. Hazal Dut Bir Varmış Bir Yokmuş / Once Upon a Time Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldu. Okulu bitirdikten sonra 2000 yılında İFR (İstisnai Filmler ve Reklamlar)’de yardımcı yönetmen olarak çalışmaya başladı. Burada dört sene boyunca birçok yabancı ve Türk yönetmenle reklam ve uzun metraj projelerinde yer aldı. İlk sinema filmi deneyimi Semir Aslanyürek’in Şellale adlı filmi oldu. 2005 yılından itibaren serbest olarak mesleğini sürdüren İlksen Başarır, ANS, Dinamo, PTT, Anka Film gibi yapım şirketleriyle çalışmaya devam etti. WORK IN PROGRESS İLKSEN BAŞARIR YÖNETMEN DIRECTOR İlksen Başarır, 2009 yılında T.C Kültür Bakanlığı katkılarıyla Başka Dilde Aşk filmini çekmiştir. Bu filmiyle ulusal ve uluslararası önemli ödüller aldı. Yönetmen, ikinci filmi Atlıkarınca’yı 2010 yılında gerçekleştirmiştir. Bu filmiyle 47. Antalya Altın Portakal Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü; 30. İstanbul Uluslararası Film Festivali’nde Radikal Halk Ödülü aldı. Son filmi Erkek Tarafı (Testosteron) 2013 yılında vizyona girdi. Born in 1978 in Istanbul, director Ilksen Başarır graduated from Saint-Benoit French High School. After obtaining a bachelor’s degree in Marmara University Department of Communications, she went on to work in IFR as an assistant director. During her four years of employment at IFR, she collaborated with many foreign and Turkish directors in television commercials and feature film projects. Ilksen Başarır directed her first feature film Love in Another Language in 2009, with the support of Republic of Turkey Ministry of Culture. The film won several awards both national and international. Her second feature film Merry-go-round in 2010 also won Best Screenplay at the 47th Antalya International Film Festival, Radikal City Council Special Award in 30th Istanbul Film Festival. Her third film Testosteron-The Boy’s Side was released in 2013. Erkek Tarafı (Testosteron) / Testosteron-The Boy’s Side, 2013 Atlıkarınca (Merry-go-round), 2010 Başka Dilde Aşk (Love in Another Language), 2009 83 WORK IN PROGRESS Bir Varmış Bir Yokmuş / Once Upon a Time HAZAL DUT YAPIMCI PRODUCER 1982 yılında İstanbul’da doğdu. Saint Benoit Fransız Lise’sini bitirdikten sonra eğitimini Fransa’da Nice Üniversitesi Sophia Antipolis’de sanat ve iletişim okuyarak, ardından Paris’de Ecole Supérieur de Pub.’de iletişim marketingi masterı yaparak tamamladı. Paris’de İrene75 adlı prodüksiyon ajansında bir sene çalıştıktan sonra, İstanbul’a dönerek Fırat Erez ile birlikte fotoğraf üzerine çalıştı. 2009 yılından bu yana Kutu Film’de yapımcı olarak yer almaktadır. Hazal Dut was born in 1982 in Istanbul. After graduating from Saint Benoit French High School in Istanbul, she studied art and communication at University of Sophie Antipolis in Nice and received a master’s degree at Ecole Supérieure de Publicité, de Communication et de Marketing in Paris. During 2007, she worked at Irene-75, a production agency in Paris and moved back to Istanbul in February 2008. After spending one year working on commercial photography with Firat Erez, she joined Kutu Film as a producer in 2009. Erkek Tarafı (Testosteron) / Testosteron-The Boy’s Side, Yönetmen / Director: İlksen Başarır, 2013 Atlıkarınca (Merry-go-round), Yönetmen / Director: İlksen Başarır, 2010 84 Bir Varmış Bir Yokmuş / Once Upon a Time 2009 yılında İlksen Başarır ve Mert Fırat tarafından kuruldu. Kutu Film 2009 yılında, T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle, ilk uzun metraj filmi olan Başka Dilde Aşk’ı yaptı. İlksen Başarır ve Mert Fırat’ın beraber yazdığı ilk uzun metraj olan bu filmin başarısında, Türkiye’de ilk kez sağır bir karakterin başrolde olmasının da önemli etkisi vardı. Başka Dilde Aşk aynı zamanda işitme engellilere özel gösterim yapan ilk film olup hem ulusal hem uluslararası yarışmalarda birçok ödül kazandı. Kutu Film ikinci uzun metraj filmi Atlıkarınca’yı 2010 yılında gerçekleştirdi. Senaryosu İlksen Başarır ve Mert Fırat tarafından yazılan ikinci film oldu. Ensest konusunun son derece gerçekçi ve etkileyici biçimde anlatıldığı film, vizyona girdiği tarihten itibaren uzun süre tartışıldı. Mars Entertainment Group işbirliğiyle gerçekleştirilen üçüncü film Erkek Tarafı (Testosteron) ise 2013’ün Kasım ayında gösterime girdi. Kutu Film was established by İlksen Başarır and Mert Fırat in 2009. Kutu Film produced its first feature film Love in Another Language in 2009 with the support of Turkish Ministry of Culture. This was the first feature film Ilksen Basarir and Mert Fırat have written together. The film had great success because it was the first time a deaf character was used as a leading role in a movie in Turkey. Love In Another Language is the first movie that was shown with closed captioning in Turkey for deaf people and won various awards both in local and international competitions. Kutu film produced its second feature movie Merry-go-round in 2010. It was the second co-written script by Ilksen Basarir and Mert Fırat. This movie caused much discussion in Turkey. The incestuous relationship in the family has been revealed with remarkable realism. Kutu Film’s third movie executed with Mars Entertainment Group Testosteron-The Boy’s Side was in theatres by November 2013. WORK IN PROGRESS KUTU FİLM YAPIMCI ŞİRKET PRODUCTION COMPANY Erkek Tarafı (Testosteron) / Testosteron-The Boy’s Side, Yönetmen / Director: İlksen Başarır, 2013 Atlıkarınca (Merry-go-round), Yönetmen / Director: İlksen Başarır, 2010 Başka Dilde Aşk (Love in Another Language), Yönetmen / Director: İlksen Başarır, 2009 85 WORK in PROGRESS DOLANMA ENTANGLEMENT Yönetmenin İlk Filmi / Debut Feature Yönetmen / Director Senarist / Screenwriter Tunç Davut Yapımcı / Producer Sinem Altındağ, Tunç Davut Oyuncular / Cast Muhammet Uzuner Defne Halman Şükrü Babacan Görüntü Yönetmeni Director of Photography İlker Berke Kurgu / Editor Ayhan Ergürsel Çekim Tarihi / Shooting Dates 2014 Temmuz–Ağustos / July– August Çekim Yeri /Shooting Location Bolu Filmin Tahmini Süresi / Estimated Running Time 100–110’ Planlanan İlk Gösterim Tarihi / Planned Release Date 2015 Şubat / February Kurmaca / Feature Drama Türkçe / Turkish Türkiye / Turkey Yapım Şirketi / Production Company Tekhne Film Yapım İletişim / Contact Sinem Altındağ (yapımcı / producer) [email protected] +90 532 592 64 47 Tunç Davut (yapımcı, yönetmen / producer, director) [email protected] +90 533 551 63 72 Tunç Davut’un ilk uzun metraj filmi. Çekimleri Ağustos ayında tamamlanan filmin kurgu süreci devam ediyor. Tunç Davut’s first feature length film. Shooting began in August and the editing process is still ongoing. 86 Kemal ve Cemal, Batı Karadeniz’deki bir köyün dışında, babadan kalma evde yaşayan mevsimlik orman işçisi iki kardeştir. Kadro alamamaları onları belirsiz bir geleceğe sürüklemektedir. Yeni bir yaşam kurma umuduyla Kemal’in peşine takılıp gelen Nalân kısa sürede evi sahiplenir. Nalân’ın varlığı, annelerinin ölümüyle sarsılan Cemal’e huzur verirken Kemal’in kaygılarını artırır. Cemal, ağabeyinin annelerinin maaşını almayı sürdürmesinden tedirgindir. Onu vazgeçirmeye çalışır. Kardeşler arasındaki ikilik büyümektedir. Nalân’ın gidişiyle aralarının düzeleceğine inanan kardeşler iki yabancı gibi yaşamlarını sürdürür. Cemal gizlice Nalân’ı görmeye gider. Bir gün Kemal, yitirmek istemediği kardeşini ucuz kasaba oteline değin izler. Korkularını ona anlatırken Nalân elinde bavulu yanlarında belirir. Nalân’ın varlığı, annelerinin ölümüyle sarsılan Cemal’e huzur verirken Kemal’in kaygılarını artırır. Although Nalan’s presence soothes Cemal, who feels shaken by his mother’s death, it deepens a growing rift between the brothers. As seasonal forest workers, brothers Kemal and Cemal struggle with an uncertain future, living in a house on the outskirts of a village in the West Black Sea Region. One day Kemal arrives home with Nalân. Although her presence soothes Cemal, who feels shaken by his mother’s death, it deepens a growing rift between the brothers. Cemal feels uneasy about his brother concealing their mother’s death to withdraw her salary from the bank. Their differences mount as he tries to deter him. Nalân gets disappointed with Kemal’s increasingly erratic behavior. She opens herself up to Cemal’s compassionate world. After Nalân’s departure, the brothers carry on living like two strangers. Cemal secretly sees Nalân. Afraid of losing his brother, Kemal one day follows him to the town’s cheap hotel. As he confesses his fears of their possible separation, Nalân appears with a suitcase in her hand. Dolanma / Entanglement WORK IN PROGRESS Toplumsal ve ekonomik baskılarla yabancılaşan günümüz insanı sonlu varlığının içine kapanmış, mutluluğunu bu sonluluğun içinde arayıp ‘Umutsuzluk Hastalığı’na yakalanmıştır. Dolanma, Karadeniz kırsalında bu hastalığa yakalanmış mevsimlik orman işçisi iki kardeş ve düşkün bir kadının öyküsüdür. Doğaya ve kendilerine yabancılaşan, ilişkileri birbirine dolanan, yazgılarına boyun eğen bu üç kişinin umutsuzluklarını sorgulamak bu çalışmanın düşünsel ve duygusal boyutlarını oluşturmaktadır. YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S STATEMENT Dolanma, insanın varoluşu kadar eski bir anlatı olan Habil-Kabil mitosundan beslenir. Mitos bilindiği gibi ‘Kardeşlik, Kıskançlık ve Pişmanlık’ temalarını içerir. Bu temalar hiçbir çağda güncelliğini yitirmemiş gerek klasik gerek modern anlatılarda farklı biçimlerde ele alınmıştır. Dolanma’nın bu temaları işleyişi açısından yerelden yola çıkıp evrensele ulaşabilecek nitelikte özgün bir öykü olduğunu düşünüyorum. Dolanma, Karadeniz kırsalında umutsuzluk hastalığına yakalanmış mevsimlik orman işçisi iki kardeş ve düşkün bir kadının öyküsüdür ve bu öykü, insanın varoluşu kadar eski bir anlatı olan HabilKabil mitosundan beslenir. Dolanma’da öyküyü, karakterlerin gündelik olaylar içerisindeki duygusal çatışmalarını öne çıkarak kurdum. ‘Neden-Sonuç’ mantığının kırıldığı bir ‘Gerçekçilik’e vurgu yapan bir öyküleme yöntemini benimsedim. Karakterlerin açılımı hakkında bir iki ipucu vermek isterim. Bir ben’i olduğunun farkında olmayan umutsuz kişi Kemal için gelecek belirsizdir; elle tutulur bir yarın düşü yoktur, gününü kurtarmaktan başka bir şey düşünemez. Sıkıntılı geçmişinden kurtulmaya çalışan, kendisi olmak istemeyen umutsuz kişi Nalân’dır. Yaşama karşı inancını yitiren bu kadın için de gelecek belirsizdir. O da kaçmayı seçer, oradan oraya sürüklenir. Bir şeyler yapma, bir şeyler kurma gücünü bulan, kendisi olmak isteyen umutsuz kişi Cemal’dir. HES direnişinin sesine kulak kabartır; toprağına, suyuna, doğasına sahip çıkmak için direnen köylülere destek verip geleceği tasarlamak ister. The modern human, alienated under social and economic pressure, is shut inside his finite existence, and is suffering from the “Sickness of Despair”, looking for his happiness within this finitude. Entanglement is of two brothers, seasonal forest workers in the rural Black Sea Region and an indigent woman who are suffering from the sickness of despair. Questioning their despair, who’ve become alienated from nature and themselves, whose relationships have gotten tangled up, and who’ve given in to their destinies, constitutes the intellectual and emotional focus of this work. Entanglement feeds off of the myth of Cain and Able, a narrative dating back to the origins of humanity. The myth includes the themes of Brotherhood, Envy and Remorse which have never lost their currency in any age, and have been studied in different manners in various classical and modern narratives. In Entanglement, I’ve set up the story by putting the emotional conflicts of the characters in the course of daily events in the foreground. I’ve embraced a method of narrative that emphasizes a particular realism where the logic of cause and effect is broken. I’d like to present a few clues on the development of my characters. For Kemal, in despair at not being conscious of having a self, the future is uncertain; there is no concrete dream of tomorrow; all he can think of is how to save the day. The one trying to escape from her troublesome past, in despair at not willing to be herself is Nalân. The future is also uncertain for her, and she’s lost her belief in life. She too chooses to run away, dragging herself from place to place. The one who’s found the power to do, to establish things, in despair at willing to be himself, is Cemal. He gives an ear to the voice of the resistance against hydroelectric power stations; in supporting the villagers who resist to protect their soil, water and nature, he sets out to design the future. Entanglement is of two brothers, seasonal forest workers in the rural Black Sea Region and an indigent woman who are suffering from the sickness of despair. Entanglement feeds off of the myth of Cain and Able, a narrative dating back to the origins of humanity. Tunç Davut 87 WORK IN PROGRESS YAPIMCI GÖRÜŞÜ PRODUCER’S STATEMENT Post-prodüksiyon takvimi gözetildiğinde, Berlin Film Festivali başvurusu, öncelik arz etmektedir. SE-YAP Festivaller İstanbul’da projesi kapsamında Kasım’da Berlin Film Festivali yetkililerine sunum yapılması hedeflenmektedir. Applying to international festivals is our main concern and according to our post-production schedule, the Berlin Film Festival takes priority. We’ve been planning to meet with Berlin Film Festival representatives during SE-YAP’s Festivals in Istanbul Project which will happen in November. 88 Dolanma / Entanglement Dolanma, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2012/4 dönem kararıyla yapım desteğine uygun görülmüştür. Proje geliştirme sürecinde ortak yapım arayışına girilmiştir. Ortak yapım marketlerine, forumlara ve fonlara başvurulmuş ancak somut bir gelişme sağlanamamıştır. Bolu’da yerel destek aranmıştır. Kamu kurumları, sanayici ve iş adamları, ticaret odası ve çeşitli dernekler ile görüşülmüştür. Bolu Belediyesi’nin desteğiyle, Aladağlar bölgesinde bir kütük ev ve ahır yapılmıştır. Ekip konaklaması ve yemeği için aynî destek alınmıştır. Bolu Valiliği ve Orman Bölge Müdürlüğü’nden lojistik destek sağlanmıştır. Çekimler 21 Temmuz 2014 tarihinde başlamış, dört hafta sürmüştür. Sony F65 kamera kullanılmış, RAW video formatında 4K çözünürlük ile çalışılmıştır. Çekim sonuna kadar yapılan harcamalar, Kültür Bakanlığı’ndan sağlanan yapım desteği, aktarılan öz kaynak ile ayni destekler toplamının üzerinde gerçekleştiğinden projenin tamamlanması için kaynak ve ortak yapımcı arayışı sürmektedir. Almanya’dan Salar Film, Ayhan Salar ile görüşülmektedir. Anlaşılırsa Kasım 2014’te Filmförderung Hamburg’a başvuru yapılacaktır. Work in Progress platformları başvuru takvimi hazırlanmıştır. Başlıcaları Antalya Film Forum, AGORA Work in Progress, Doha Film Instute Grants, When East Meets West organizasyonlarıdır. Off-line kurgu Eylül ayının ikinci haftasında başlamıştır. Ekim sonunda bitirilmesi öngörülen bu aşamada Ayhan Ergürsel ile çalışılıyor. Ses tasarımı için Zound Studio, Burak Topalakçı ile görüşülmektedir. Kırlangıç animasyonları ve kompozit eşlemeler için Toni Landis ile görüşülmektedir. Post-prodüksiyon takvimi gözetildiğinde, Berlin Film Festivali başvurusu, öncelik arz etmektedir. SE-YAP Festivaller İstanbul’da projesi kapsamında Kasım’da Berlin Film Festivali yetkililerine sunum yapılması hedeflenmektedir. İstanbul, Antalya ve Adana Film Festivalleri öncelikli olarak başvurulacak ulusal mecralardır. Dağıtım stratejisi henüz kesinleşmemiştir, festival takvimine göre belirlenecektir. Our project Entanglement that we’ve been working on it since 2011 obtained support from the Turkish Ministry of Culture and Tourism’s production fund in 2012. During the project development period, application to co-production markets were reached out to however no tangible result was achieved. We sought for local support and contacted public institutions, industrialists and businessmen in Bolu. With the support of Municipality of Bolu, the main film location, a log house and a barn was constructed. For the crew’s accommodation, in kind support was found. During the pre-production and production period logistical support was provided by public institutions. Shooting started on July 21st, 2014 and lasted for four weeks. The film is shot using a Sony F65 in 4K, RAW format. The actual budget covering the whole pre-production and production stage exceeded total finances, including the Ministry of Culture’s fund, equities and in-kind investments. Hence we are looking for financers, co-producers and other support. We’ve been in contact with Ayhan Salar, Salar Film, Germany for co-production. If we come to an agreement, application to Filmförderung Hamburg in October 2014 is on the agenda. An application plan for the post-production support has been made. Antalya Film Forum, AGORA Works in Progress, Doha Film Instute Grants, Trieste Film Festival When East Meets West stand as first options. Off-line editing has started in the second week of September and is planned to be finished by the end of October. For audio editing and sound design we are in contact with Burak Topalakçı from Zound Studio. For swallow animations and composite editing processes we are planning to work with Toni Landis. Applying to international festivals is our main concern and according to our post-production schedule, the Berlin Film Festival takes priority. We’ve been planning to meet with Berlin Film Festival representatives during SE-YAP’s Festivals in Istanbul Project which will happen in November. Istanbul, Antalya and Golden Boll Film Festivals are our national festival application priorities. We haven’t determined a distribution strategy yet, but it will be planned after festival schedule is shaped. Sinem Altındağ, Tunç Davut Dolanma / Entanglement WORK IN PROGRESS TUNÇ DAVUT Tunç Davut, Anadolu Üniversitesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Sinema ve Televizyon eğitimi almıştır. İlk kısa filmi Çatal, Bilge Karasu’nun bir öyküsünden uyarlamadır. Tunç Davut, Yönetmen Yeşim Ustaoğlu’nun Güneşe Yolculuk filminde yönetmen yardımcılığı yapmıştır. Kariyeri boyunca çeşitli TV filmi, dizi ve reklam filmlerinde yönetmenlik, senaristlik ve yapım yardımcılığı görevlerinde bulunmuştur. Çalışmalarından olan Kınalı Kuzular, Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği tarafından En İyi Belgesel Film ödülüne layık görülmüştür. Uzun metraj film projesi Dolanma Kültür Bakanlığı tarafından yapım desteğine uygun görülmüştür. YÖNETMEN, YAPIMCI DIRECTOR, PRODUCER Tunç Davut studied Cinema and Television in Eskişehir and Istanbul. His first work was a short film The Fork based on a story by Bilge Karasu. He worked as a First Assistant Director in the film Journey To The Sun by Yeşim Ustaoğlu. His career in the film and media industry to date includes several made-for-TV films, TV series and commercials of exceptional quality. One of his works, Hennaed Lambs, thirteen TV films about Gallipoli Campaign, created for Turkish Radio&Television are acknowledged as some of the best documentary films in Turkey and awarded by RTGD (Turkish Association of Radio Television Journalists). His first feature film Entanglement is supported by Republic Of Turkey Ministry Of Culture’s Production Fund. Dolanma (Entanglement), 2014 post-prodüksiyon / post-production Korkma (Fear Not), 2011–2012 belgesel / documentary Kınalı Kuzular (Hennaed Lambs), 2006–2007 televizyon filmi / TV movie Çatal (The Fork), 1996 kısa film / short 89 WORK IN PROGRESS Dolanma / Entanglement SİNEM ALTINDAĞ YAPIMCI PRODUCER Sinem Altındağ 2008 yılında Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun olmuştur. 2012 yılında uluslararası nitelikte bağımsız filmler yapmak amacıyla Tunç Davut ile Tekhne Film’i kurmuştur. Yine aynı yıl içerisinde, Yapımlab’da Zeynep Özbatur Atakan yönetiminde yürütülen Temel Yapımcılık Atölyesine katılmıştır. Dolanma ilk film projesidir. Graduated from Boğaziçi University Mechanical Engineering Department in 2008 and went on to concentrate on the field of film making, Sinem Altındağ participated in Yapımlab’s Producer Workshop led by Zeynep Özbatur Atakan. In 2012, aiming to make high-profile, director driven independent films, she established Tekhne Film with Tunç Davut. She’s since been working on Entanglement, the first feature film project of the company. Dolanma (Entanglement), 2014 post-prodüksiyon / post-production 90 Dolanma / Entanglement WORK IN PROGRESS Tekhne Film uluslararası nitelikte bağımsız filmler yapmak amacıyla 2012 yılında Tunç Davut ve Sinem Altındağ tarafından kurulmuş bir yapım şirketidir. Tekhne Film özgün, yüksek nitelikte, yönetmene dayalı filmler geliştirmeyi ve yapmayı amaçlar. Şirketin ilk uzun metraj projesi olan Dolanma, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapım desteğine uygun görülmüştür. TEKHNE FİLM Tekhne Film is an internationally oriented, independent film production company from Istanbul, Turkey. It was established in 2012 by Tunç Davut who is an experienced professional with more than fifteen years in the field and by Sinem Altındağ, a young and dynamic entrepreneur. Tekhne Film is dedicated to develop and produce unique, author driven feature films, both fiction and documentary. Hence, it aims to enhance the New Turkish Cinema with independent films of high quality of content and have a potential to be acclaimed in international cinema scene. The current title is Entanglement supported by Turkish Ministry of Culture’s Production Fund. Dolanma (Entanglement), 2015 Post-Prodüksiyon / PostProduction YAPIMCI ŞİRKET PRODUCTION COMPANY 91 WORK in PROGRESS KITMİR Yönetmen / Director Yapımcı / Producer Senarist / Screenwriter Derviş Zaim Oyuncular / Cast Gizem Akman Mehmet Ali Nuroğlu Görüntü Yönetmeni Director of Photography Taner Tokgöz Çekim Tarihi / Shooting Dates 2014 Ağustos–Eylül / August– September Çekim Yeri / Shooting Location İstanbul Filmin Tahmini Süresi / Estimated Running Time 100’ Planlanan İlk Gösterim Tarihi / Planned Release Date 2016 Şubat / February Kurmaca / Feature Drama Türkçe / Turkish Türkiye / Turkey Yapım Şirketi / Production Company Yeşil Film İletişim / Contact Derviş Zaim (yapımcı, yönetmen / producer, director) [email protected] +90 542 416 34 00 Deneyimli yönetmen Derviş Zaim’in son filminin çekimleri Eylül ayında tamamlandı. Festivalde ulusal yarışmada Balık filmi ile yer alan Derviş Zaim, Kıtmir’in kurgusuna yeni başladı. Experienced director Derviş Zaim’s newest feature film was recently finished. Derviş Zaim recently received much acclaim in national competitions with his last film Fish which will be at the national competition of Antalya Golden Orange Film Festival. 92 Sine amcasının mimarlık ofisinde çalışan ama sektörün durumundan hoşlanmayan bir mimardır. Sine’nin amcası Rüstem ihale almak için rüşvet dahil riskli ilişkilere girmeye başlamıştır. Sine ve amcası geçmiş senelerde küçük ve parasız bir dernek için İstanbul’un varoşlarına bir toplu konut projesi yapmıştır. Aynı dernekte çalışan, kendisi ile aynı yaşlardaki Yaren adlı erkek, toplu konutlara yakın bir yere bir cami inşa ettirmek istediklerini belirtir. Sine alışılmışın dışında bir cami tasarlar. Sine’nin erkek arkadaşı Hakan onları kıskanmaktadır. İnşaat başlar. Ancak toplu konutlardaki yer kayması ile süreç yarım kalır. Yer kayması dernek üyelerinin bazı konutlarının çökmesine yol açmıştır. Felaketzedeler Sine’ye kötü davranırlar. Polis dernek üyelerini yakalar. Sine suçluluk duyar. Hakan’dan ayrılmak ister. Hakan kıskançlık krizine girer, polisi arar ve şirketin rüşvet verdiğini ihbar eder. Polis Sine’yi aramaya başlayınca Sine yarım kalmış cami inşaatına sığınır. Mekan onu değiştirir. Sine amcasının mimarlık ofisinde çalışan ama sektörün durumundan hoşlanmayan bir mimardır. Sine, a bright, young architect who works for Rüstem, her uncle’s practice, is troubled by the shape of present-day architecture. Sine, a bright, young architect who works for Rüstem, her uncle’s practice, is troubled by the shape of present-day architecture, but she can’t resign due to her uncle’s financial woes. To avoid bankruptcy, the firm plans to bid for state contracts to build prestige mosques. Success requires wheeling and dealing, a job which is delegated to Hakan. As Sine’s boyfriend, he is out to impress Rüstem in order to secure his marriage. Hakan finds ways to bribe officials to improve the company’s chances of landing better construction projects from the local government. As an escape from the office, Sine agrees to design another mosque on a suburban housing complex the firm built for a small housing co-op. Her innovative plans for a cave-like mosque meet with approval from Yaren, her peer at the co-op. We sense an electricity between them. Construction of Sine’s cave mosque is halted by a landslide which flattens the co-op houses. The co-op sues Rüstem’s firm and loses its case. Traumatized Sine separates from Hakan. Hakan talks to the police about bribery. Sine hides in an unfinished mosque. Kıtmir Proje, özgün bir mimari üretim sürecinin çalkantılarını ele almakta; bu coğrafyanın mimari biçimlerinin günümüze nasıl aktarılabileceğine ya da aktarılması esnasında ne gibi zorluklarla karşılaşılabileceği konusuna odaklanmaktadır. Toplumda, kolayca fark edileceği üzere, iyi, sahici ve değerli mimarinin nasıl olması gerektiğine dair ilgi artmaktadır. Türk sinemasında daha önce fazla ele alınmamış bu tarz bir arayış sürecinin mimar ve birey üzerinde yarattığı çalkantıyı dokunaklı biçimde ele almak projenin temelinde yer almaktadır. Böylesi bir arayış sürecinin ortasında, insanın başkalarına karşı insani değerlerini korumaya devam edip edemeyeceği filmin önemli meselelerinden biridir. Film, ucuz iyimserliklere düşmeden sorunu dürüst ve mesafeli olarak ele almaya çalışacak yine bu tavrına paralel olarak nihilizme ve kör karamsarlığa sapmadan, insanın kendi geleceğini kurma kapasitesinin altını çizmeye gayret edecektir. Film rahatlamaya (uyumaya) çalışan uyku hastalığına yakalanmış bir karakteri ele almakta ve onun bu yöndeki yolculuğunun serüvenini ekrana getirmeye gayret etmektedir. Bu neden dolayısıyla karakterin kendi yaptığı mimari yapıda ilk kez uyuduğu yerden sonrası ile ilgili gelişim çizgisinin nasıl anlatılacağı konusunu ele almak yararlı olacaktır. Bu rahatlama noktasından sonraki olayları; karakteri başka bir oyuncuyu oynatmak sureti ile anlatmayı tasarlıyoruz. This project addresses the upheaval involved in an innovative approach to the architectural production process; the focus is on how the architectural forms of this particular geographical region can be adapted to the present day, or on the kind of problems that can be encountered during their adaptation. There is plenty of evidence to suggest that society in general is showing a growing interest in what constitutes high-quality, genuine and reputable architecture. This project therefore sets out to take an incisive look at the dilemmas facing both the architect and the individual in the quest to tailor traditional forms to contemporary use. It is, indeed, a theme which has been given little screen time in Turkish cinema before now. One of the film’s main concerns is to explore whether a person is able to maintain his/her sense of humanity towards others when engaged in such a quest. The film will address the problem honestly and dispassionately without recourse to facile optimism and, in a similar way, seek to emphasize the individual’s capacity to build his/her own future without deviating into nihilism or bleak pessimism. The film also deals with a character (Sine) in search of release (sleep) and sets out to mirror the episodes involved in her journey on screen. So it may at this point be worth elucidating how the character’s development will be portrayed after she sleeps properly for the first time in an architectural structure of her own design. Specifically, I intend to use another actress to play the character throughout the narrative following this point of release. Derviş Zaim WORK IN PROGRESS YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S STATEMENT Film, ucuz iyimserliklere düşmeden sorunu dürüst ve mesafeli olarak ele almaya çalışacak yine bu tavrına paralel olarak nihilizme ve kör karamsarlığa sapmadan, insanın kendi geleceğini kurma kapasitesinin altını çizmeye gayret edecektir. This project therefore sets out to take an incisive look at the dilemmas facing both the architect and the individual in the quest to tailor traditional forms to contemporary use. 93 WORK IN PROGRESS YAPIMCI GÖRÜŞÜ PRODUCER’S STATEMENT Kıtmir sanat sineması örneği olma özelliği taşıdığı için uluslararası satış ajanları arasından filme uygun ve yakın olabilecek olanlarla öncelikle bağlantı kurulacaktır. Since Kıtmir is an art house oriented project, we plan to contact with relevant sales agents as soon as possible. 94 Kıtmir Filmin montajını Şubat 2015 gibi bitirmeyi planlıyoruz. Çekim sonrası görsel efektleri Nisan 2015 gibi İstanbul’da bitirmemiz olası gözükmektedir. Çekim sonrası özel efektleri için gereken çalışmalar devam ederken onlara paralel olarak ses işlemlerini de başlatmayı düşünüyoruz. Ses işlemleri Türkiye’de gerçekleştirilecek ve muhtemelen Haziran 2015 gibi sona erdirilecektir. Daha sonra renk düzeltme ve DCP hazırlama gibi işlemlere sıra gelecek ve bu işlemler Atina’da Eylül sonrasında gerçekleştirilmeye çalışılacaktır. Kasım gibi filmi bitirmeyi planlamaktayız. Kıtmir sanat sineması örneği olma özelliği taşıdığı için uluslararası satış ajanları arasından filme uygun ve yakın olabilecek olanlarla öncelikle bağlantı kurulacaktır. Ayrıca ulusal ve uluslararası film festivallerine başvurularda bulunulacaktır. Yerli film festivalleri arasından Antalya Film Festivali başvurulacak yerlerin arasında ilk sırada yer alacağa benzemektedir. We plan to finish picture editing in Turkey by February 2015. It is estimated that we may be able to finish up the post production visual effects by April 2015. While we focus on VFX, sound-editing and other sound works will be on the agenda parallel to VFX preparation. We guess that sound work may finish up by June 2015. Color grading, DCP mastering will be done in Athens after we finish sound (this stage will be after September). We estimate that the film will be ready by November 2015. Since it is an art house oriented project, we plan to contact with relevant sales agents as soon as possible. At the same time, we’ll try to submit the film first to international film festivals and then to national ones. Antalya Film Festival will be our first internal platform. It is among our objectives to have an optimal Turkish Distributor for the internal market. Derviş Zaim Kıtmir WORK IN PROGRESS DERVİŞ ZAİM Derviş Zaim Boğaziçi ve Warwick Üniversitelerinde; sırasıyla İşletme ve Kültürel Çalışmalar (MA) eğitimi gördü. Yunus Nadi Roman ödülünü kazanan “Ares Harikalar Diyarında”(1994) adlı kitabından sonra ilk filmi Tabutta Rövaşata’yı çekti. Yurtiçi ve yurtdışında birçok ödül kazanan bu filmi, yine benzer biçimde, prestijli birçok ulusal ve uluslararası festivallerden başarıyla dönen Filler ve Çimen, Çamur, Cenneti Beklerken, Nokta ve Gölgeler ve Suretler adlı uzun metrajlı kurmaca filmleri ve Paralel Yolculuklar (Ortak yönetmen: Panicos Chrysanthou) adlı belgeseli izledi. Derviş Zaim, halen çeşitli üniversitelerde sinema konusunda ders vermektedir. YÖNETMEN, YAPIMCI DIRECTOR, PRODUCER Derviş Zaim graduated from Boğaziçi University (Istanbul) with an economics degree and then from Warwick University (UK) with an MA in cultural studies. His debut feature Somersault In A Coffin, made in 1997, won him international recognition and numerous awards at leading festivals worldwide. This was followed in 2000 by Elephants and Grass, which achieved similar success at national and international festivals. His third feature, Mud, considers the ethnic problem in Cyprus and won the UNESCO Award at the Venice Film Festival in 2003. Next came Waiting for Heaven, Dot and Shadows and Faces, a trilogy reflecting on three of Turkey’s traditional art forms. In between, he co-directed Parallel Trips, a 2003 documentary on the experiences and legacy of the 1974 war in Cyprus, with Cypriot filmmaker, Panicos Chrysanthou. He is also author of the 1992 awardwinning novel, ‘Ares in Wonderland’. Now based in Istanbul, Zaim lectures on filmmaking at a number of universities. Kıtmir, 2016 post-prodüksiyon / post-production Balık (Fish), 2014 Devir (Cycle), 2012 Gölgeler ve Suretler (Shadows and Faces), 2010 Nokta (Dot), 2008 Cenneti Beklerken (Waiting For Heaven), 2006 Paralel Yolculuklar (Parallel Trips), 2004, belgesel / documentary Çamur (Mud), 2003 Filler ve Çimen (Elephants and Grass), 2000 Tabutta Rövaşata (Somersault In A Coffin), 1997 95 Kıtmir WORK IN PROGRESS YEŞİL FİLM YAPIMCI ŞİRKET PRODUCTION COMPANY Kıtmir, Yönetmen / Director: Derviş Zaim, 2016 postprodüksiyon / post-production Balık (Fish), Yönetmen / Director: Derviş Zaim, 2014 Gölgeler ve Suretler (Shadows and Faces), Yönetmen / Director: Derviş Zaim, 2010 96 Yeşil Film Derviş Zaim’in yönettiği Gölgeler ve Suretler ile Balık filmlerinin ortak yapımcısı konumundadır. Yeşil Film is co-production company of Shadows and Faces and Fish. Kıtmir WORK IN PROGRESS 97 WORK in PROGRESS RÜZGARIN HATIRALARI MEMORIES OF THE WIND Yönetmen / Director Özcan Alper Yapımcı / Producer Soner Alper Senarist / Screenwriter Özcan Alper, Ahmet Büke Oyuncular / Cast Onur Saylak Mustafa Uğurlu Ebru Özkan Görüntü Yönetmeni Director of Photography Andreas Sinanos Kurgu / Editor Baptiste Gacoin Ses Tasarımcısı / Sound Design Lars Ginzel Çekim Tarihi / Shooting Dates 2014 Haziran–Ağustos / June–August Çekim Yerleri / Shooting Locations Batum (Gürcistan / Georgia), Artvin II. Dünya Savaşı’nın son günlerinde, muhalif şair Aram Türkiye’den (Türkiye / Turkey), İstanbul kaçmak zorunda kalır. Aram’ın Karadeniz ormanlarındaki, SovyetFilmin Tahmini Süresi / Estimated Gürcistan sınırına olan bu yolculuğu Türkiye’nin unutturulmaya Running Time çalışılan geçmişi ve sürgün hayatı ile ilgili ipuçları taşır. 130’ Planlanan İlk Gösterim Tarihi / Planned Release Date II. Dünya Savaşı’nın son günlerinde, muhalif şair 2015 Kasım / November Aram Türkiye’den kaçmak zorunda kalır. Kurmaca / Feature Drama, Dönem, Tarihi / Drama, Toward the end of the Second World War, an Period, Historical Türkçe, Ermenice, Rusça / Turkish, opposition artist, Aram, has to flee from Turkey to Armenian, Russian save his life. Türkiye / Turkey Yapım Şirketi / Production Company Toward the end of the Second World War, an opposition artist, Aram, Nar Film has to flee from Turkey to save his life. This journey that ends before İletişim / Contact reaching Soviet-Georgia border in the forest carries clues about the Soner Alper (yapımcı / producer) forgotten past of Turkey and life of an exile. [email protected] +90 554 364 04 50 Son dönem Türk sinemasının başarılı yönetmenlerinden Özcan Alper’in Sonbahar ve Gelecek Uzun Sürer’den sonraki üçüncü uzun metraj filmi. Filmin kurgu süreci devam ediyor. Özcan Alper’s third feature film following Autumn and Future Lasts Forever. The film was shot in Batum, Artvin and Istanbul and editing is still ongoing. 98 Rüzgarın Hatıraları / Memories of the Wind Bundan önceki iki filmimde politik olarak esasen hep şunu anlattım. Resmi tarihin yarattığı tahribatlara rağmen, geçmişte yaşananlarla bir şekilde hem kişisel olarak hem de toplum olarak yüzleşmek. Bunu gerçekleştirirken ise, bütün bu politik tarih içerisinde özellikle de insanı aramak ve onu anlatmak, yapmak istediğim sinema için bu etik dürtüyü kaybetmemek önemli bir olguydu benim için. İkinci Dünya Savaşı döneminde yaşanan Holokost, genelde insanlık, özelde ise Avrupa uygarlığı için hiç şüphesiz asla tahayyül edilecek, varılacak bir yer değildi. Türkiye de ise bu dönemle ilgili halen konuşulamıyor. Konuşma çabalarının olduğunda ise neredeyse bu insanlık suçunun benzer uygulamalarını mazur gösterme gibi bir çaba söz konusu. Açıkçası yine aynı durum devam etmektedir; geçmişini üzerini örtme, yüzleşmeme. Benzer şeyleri tekrar, tekrar yaşama. Oysa henüz bugün bile kabul edilmeyen Ermeni soykırımı ve trajedisinin üzerinden henüz otuz yıl bile geçmemişti o yıllarda. Beni bu filmde, Şair Aram’ın özelinde genel olarak 1940’ların Türkiye’sindeki benzer hayatların izini sürmeye iten, esas olarak, hep baskıcı ve otoriter dönemlerdeki entelektüellerin yaşamı ve özel olarak da onlardaki bu ‘nostalji duygusu ve melankoli’ oldu. Çünkü bu tarz dönemleri yaşamış entelektüellerin portrelerinde, melankolik bir yaşama ve doyumsuz bir nostaljiye tanık olunur hep. Onlar, hep şimdinin gerçekliği ile yaşanılası geleceğin hayali arasındaki o uyumsuz çizgide yaşamaya yazgılı oldular. Şair Aram da, Türkiye’de ‘hem Ermeni, hem de sosyalist’ olmanın gerilimini iliklerine kadar yaşayanlardan biriydi. Nerdeyse insanlığın tarihi ile koşut bu iki duyguyu anlama çabası, benim için sisler içindeki bir ormanda yürüyüşe çıkan belirsiz pek çok yüzü belirleme, fotoğraflama, peliküle aktarma çabasına dönüşüyor. Her bir yüz, bu kişisel biyografilerle, grupsal biyografiler arasında yaşanmış bir ömrün hüzün dolu belgelerine dönüşüyor. Rüzgarın Hatıraları (Memories of the Wind), like my former feature films Sonbahar (Autumn) and Gelecek Uzun Sürer (Future Lasts Forever), is a project aiming to dwell on the efforts to confront the past, and confront the history of Turkey through the intermingling of individual and social experiences. The Second World War and in particular the Holocaust makes the most critical section of this rupture. What led me to pursue the traces of lives similar to that of Aram the Poet in 1940’s was my interest in the lives of the intellectuals in the age of oppression and authoritarianism as well as the particular “sense of nostalgia” and “melancholy”. Because when we look at the portraits of the intellectuals who live through such oppression, we witness a melancholic life and dissatisfied nostalgia. They have always been doomed to live on the absurd border between the reality of the present and the dream of the future. Aram the Poet felt the tension—to the extreme—of being simultaneously “an Armenian” and “a dissident”. In general, contrary to melancholy which is confined with individual consciousness, nostalgia concentrates on the relationship between individual biography and intercommunal/international biographies, between individual memory and collective memory. In this film, I am going to try to demonstrate the link between Aram’s individual memory and Turkey’s collective memory. WORK IN PROGRESS YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S STATEMENT Beni bu filmde, Şair Aram’ın özelinde genel olarak 1940’ların Türkiye’sindeki benzer hayatların izini sürmeye iten, esas olarak, hep baskıcı ve otoriter dönemlerdeki entelektüellerin yaşamı ve özel olarak da onlardaki bu ‘nostalji duygusu ve melankoli’ oldu. What led me to pursue the traces of lives similar to that of Aram the Poet in 1940’s was my interest in the lives of the intellectuals in the age of oppression and authoritarianism as well as the particular “sense of nostalgia” and “melancholy”. For me, trying to understand these two emotions which are almost parallel to the history of the humanity is like an act to identify and photograph numerous shadowy faces walking in the woods and to transfer them to pellicle. Between individual biographies and community biographies, each face, each frame turns out to be the sad documents of a life. Özcan Alper 99 WORK IN PROGRESS YAPIMCI GÖRÜŞÜ PRODUCER’S STATEMENT Rüzgarın Hatıraları‘nın içerik bakımından ve sinematografik açıdan çok güçlü olacağına inanıyorum. I believe Memories of the Wind will be very strong both content-wise and cinematographically. 100 Rüzgarın Hatıraları / Memories of the Wind Rüzgarın Hatıraları, yönetmen Özcan Alper’in uzun zamandır yapmayı düşündüğü bir projeydi. Bu projenin bugünün Türkiye’sinde hakim olan linç kültürü ve eksilen kültürler arası diyalog bağlamında çok önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin kuruluş tarihi ve öncesinde toplu sürgüne göndermeler, katliamlar Türkiye’deki insanlar için önemli travmalar haline gelmiştir. Maalesef ki bugün halk da, hükümet de genellikle bu acıyla yüzleşmektense reddetmeyi tercih ediyor. Özcan Alper’in önceki iki filmini hesaba katarsak ve senaryosunun sürgüne gönderilen bir Ermeni şairi konu aldığını düşünürsek, Rüzgarın Hatıraları’nın içerik bakımından ve sinematografik açıdan çok güçlü olacağına inanıyorum. Bu sebeplerden ötürü yukarıda da ifade ettiğim gibi filmin Türk sineması için cesur ve heyecan verici bir yapım olacağına düşünüyorum. Memories of the Wind is a project that director Özcan Alper has been considering for a long time. I believe this project is very important in the context of today’s Turkey where dialogue between cultures are diminishing and a culture of lynch mobs is prevailing. Mass exiles and massacres which date back to the establishment of the Turkish Republic and before have become a very significant trauma for the people of Turkey. Unfortunately today both the state and the public in general still choose to deny these past pains, instead of facing them. Taking Özcan Alper’s two previous films into account, and the story of this new project which is based on the exile of an Armenian poet, I believe this film will be very strong both content-wise and cinematographically. Because of the reasons I stated above, I also believe it will be a courageous and exciting film for the Turkish Cinema. I’m sure that the director will handle this issue in a way to open new grounds for further discussion of these crucial topics. Soner Alper Rüzgarın Hatıraları / Memories of the Wind WORK IN PROGRESS ÖZCAN ALPER 1975’te Artvin’de doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde 1992–1996 arasında Fizik, 1996–2003 arasında Bilim Tarihi okudu. 1996–2001 yılları arasında çeşitli sinema atölyelerine ve Nazım Kültür Evi sinema seminerlerine katıldı. 2008’de yönettiği ilk uzun metrajlı filmi Sonbahar Türkiye ve dünyada altmıştan fazla festivalde gösterildi, otuz dört ödül kazandı. 2009’da Avrupa Film Akademisi Avrupa Keşfi ödülüne aday gösterildi. İkinci uzun metrajlı filmi olan Gelecek Uzun Sürer’in Dünya Prömiyerini Toronto Film Festivali’nin Çağdaş Dünya Sineması seçkisinde yapan Alper, 18. Adana Altın Koza Film Festivali, Malatya Film Festivali, Kerala Film Festivali (Hindistan) ve Vesoul Asya Filmleri Festivali gibi festivallerden çeşitli ödüller aldı. On beşten fazla festivalde yarışan ve on bir tane ödül alan Gelecek Uzun Sürer’in festival yolculuğu devam ediyor. YÖNETMEN DIRECTOR Özcan Alper was born in Artvin in 1975. He studied Physics and the History of Science at Istanbul University. He attended various cinema workshops between 1996–2001. His first feature film Autumn was shown at more than sixty international film festivals and won many awards and much acclaim. He was nominated for the European Discovery by the European Film Academy. His second feature film Future Lasts Forever made its World Premiere at the 36th Toronto International Film Festival. Rüzgarın Hatıraları (Memories of the Wind), 2015 post-prodüksiyon / post-production Gelecek Uzun Sürer (Future Lasts Forever), 2011 Sonbahar (Autumn), 2008 Tokai City’de Rapsodi ve Melankoli (Rhopsody and Melancholy in Tokai City), 2005, belgesel / documentary Bir Bilim Adamıyla Zaman Enleminde Yolculuk (Voyage in The Time With a Scientist), 2004 belgesel / documentary Momi, 2001 kısa film / short film 101 WORK IN PROGRESS Rüzgarın Hatıraları / Memories of the Wind SONER ALPER YAPIMCI PRODUCER Artvin’de doğdu. Ondokuz Mayıs Üniversitesi İstatistik Bölümü’nden mezun oldu. Özcan Alper’in ilk uzun metraj filmi olan Sonbahar’ın yapım ve dağıtım süreçlerinde görev aldı. Kültür Bakanlığı tarafından desteklenen Uluslararası Kafkas Film Günleri’nin koordinatörlüğünü yürüttü. Nar Film’in kurucuları arasında yer almaktadır. Özcan Alper’in yönetmenliğini üstlendiği TMMOB belgeseli ve Gelecek Uzun Sürer filminde yapımcı olarak görev aldı. Alper, ayrıca 32.İstanbul Film Festivali’nde Ulusal Bölümde yarışacak Saroyan Ülkesi isimli belgesel filmin de yapımcısıdır. He was born in Artvin. He was graduated from Ondokuz Mayıs University, Statistics Department. He worked with Özcan Alper for his film Autumn in the production and distribution processes. He has worked as the coordinator of the International Caucasus Film Days which was supported by Turkish Ministry of Culture. He is the cofounder of Nar Film. He is the producer of the documentary project TMMOB as well as Özcan Alper’s second feature film Future Lasts Forever. Recently Soner Alper produced a feature documentary titled Saroyanland which was chosen for National Competition in the Istanbul Film Festival. Rüzgarın Hatıraları (Memories of the Wind), Yönetmen / Director: Özcan Alper, 2015 post-prodüksiyon / post-production Saroyan Ülkesi (Saroyan Land), Yönetmen / Director: Lusin Dink, 2013 Gelecek Uzun Sürer (Future Lasts Forever), Yönetmen / Director: Özcan Alper, 2011 102 Rüzgarın Hatıraları / Memories of the Wind WORK IN PROGRESS NAR FİLM Nar Film 2009 yılında kuruldu. 2008’de Özcan Alper’in yönettiği, Türkiye ve dünyada birçok festivalde gösterilen ve ödüller alan ilk filmi Sonbahar’ı şirket bünyesine aldı. Kurulduğu günden itibaren çeşitli kurumsal belgeseller, tanıtım filmleri ve uzun metrajlı sinema filmleri gerçekleştirdi. 2011 yılında Özcan Alper’in yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği Gelecek Uzun Sürer isimli filminin ve 2013 yılında Lusin Dink’in Yönetmenliğini yaptığı Saroyan Ülkesi isimli film projelerinin yapımcılığını üstlenmiştir. Ayrıca şirketin hedefleri arasında yer alan genç yönetmenlerin ilk filmlerine yapımcılık yapma ilkesi kapsamında yönetmenliğini Kıvanç Sezer’in yapacağı Babamın Kanatları isimli uzun metraj film projesinin yapımcılığını üstlenecektir. Filmin çekimlerine 2014 yılının Kasım ayında başlanması planlanmaktadır. Rüzgarın Hatıraları (Memories of the Wind), Yönetmen / Director: Özcan Alper, 2015 postprodüksiyon / post-production Özcan Alper’in üçüncü film projesi olan Rüzgarın Hatıraları’nın çekimlerine 2014 yılının haziran ayında başlanacaktır. Kurulduğu günden itibaren birçok uluslararası ortak yapım film projesine imza atan Nar Film, Türkiye sinemasının görünürlük kazanması ve başarıya ulaşması için çaba göstermektedir. Babamın Kanatları (My Fathers Wings), Yönetmen / Director: Kıvanç Sezer, 2015, proje geliştirme aşamasında / in development Nar Film was founded in 2009. The company acquired the rights for Özcan Alper’s 2008 debut feature film Autumn, which was screened at numerous festivals in Turkey and around the world, and won many awards. The company went on to produce various corporate documentaries, commercials and feature films. In 2011, Nar Film produced Future Lasts Forever, written and directed by Özcan Alper, and in 2013, Lusin Dink’s Saroyanland. In line with its mission of producing the debut feature films of up-and-coming young directors, the company is currently preparing to produce Kıvanç Sezer’s feature film project My Father’s Wings. Principal photography for the film is planned to begin in November 2014. YAPIMCI ŞİRKET PRODUCTION COMPANY Saroyan Ülkesi (Saroyanland), Yönetmen / Director: Lusin Dink, 2013 Gelecek Uzun Sürer (Future Lasts Forever), Yönetmen / Director: Özcan Alper, 2011 Sonbahar (Autumn), Yönetmen / Director: Özcan Alper, 2008 Memories of the Wind, Özcan Alper’s third feature film to be produced by Nar Film, began filming in June 2014. Having completed many co-production projects since its establishment, Nar Film is working to contribute to the recognition and success of the cinema of Turkey. 103 WORK in PROGRESS SARMAŞIK IVY Yönetmen / Director Senarist / Screenwriter Tolga Karaçelik Yapımcı / Producer Bilge Elif Turhan Oyuncular / Cast Nadir Sarıbacak Hakan Karsak Kadir Çermik Özgür Emre Yıldırım Osman Alkaş Görüntü Yönetmeni Director of Photography Gökhan Tiryaki Kurgu / Editor Evren Luş Ses Tasarımcısı / Sound Designer Umut Şenyol Çekim Tarihi / Shooting Dates 2014 Mart–Nisan / March–April Çekim Yeri / Shooting Location Istanbul Filmin Tahmini Süresi / Estimated Running Time 100’ Planlanan İlk Gösterim Tarihi / Planned Release Date 2015 Kasım / November Kurmaca / Feature Drama Türkçe / Turkish Türkiye / Turkey Yapım Şirketi / Production Company Karaçelik Film İletişim / Contact Bilge Elif Turhan (yapımcı / producer) [email protected] +90 5334598747 İlk uzun metraj filmi Gişe Memuru ile tanıdığımız Tolga Karaçelik’in ikinci uzun metraj filmi. Projenin post-prodüksiyonunun 2015 başında bitirilmesi hedefleniyor. Second feature film of Tolga Karaçelik who’s known with debut feature Gişe Memuru. The postproduction is expected to finish at the beginning of 2015. 104 Yönetmenin İkinci Filmi / Director’s Second Film Sarmaşık gemisi Mısır’dan yük aldıktan sonra Angola’ya gidecektir. Sefer devam ederken geminin armatörü iflas eder ve ortadan kaybolur. Gemi Mısır’a geldiğinde armatörün liman parasını ödemediği anlaşılır, geminin üstünde haciz vardır. Liman yetkilileri, gemiyi kimsenin uğramadığı demirleme alanına çekerler. Mürettebattan gemiyi olası tehlikelere karşı hareket ettirebilecek sayıda kişinin kalması gerektiğini belirtirler. Beybaba diye hitap edilen geminin kaptanı, makineden Kürt, mutfaktan kamarot Nadir, gemicilerden Alper ve Cenk, usta gemici olarak da İsmail gemide kalır. Hepsinin kalmayı seçişindeki hikaye başkadır. Sarmaşık bu altı adamın yiyecek ve içecek kıtlığıyla gemide geçirdiği yüz yirmi günün hikayesidir. Bu süre boyunca bu altı adamın arasında tartışmalar çıkacak, gruplaşmalar olacak, kaptanın yanında yer alma çabası bir gelgitle kaptana karşı birleşmeye dönüşecek ve gemi insanın insanı avladığı bir arenaya dönüşecektir. Sarmaşık, altı adamın yiyecek ve içecek kıtlığıyla bir gemide geçirdiği yüz yirmi günün hikayesidir. A team of six people will need to stay on board for twenty days in case the ship has to be moved while there. Sarmaşık is a boat with plans to carry goods from Egypt to Angola. When the ship arrives in Egypt, it becomes clear that the ship owner has not paid the port fee and that the ship has been foreclosed. Port authority officials pull the ship to the anchorage zone. A team of six people will need to stay on board in case the ship has to be moved while there: a machinist, an officer, two sailors, a cook, and a master sailor. As their passports are seized, the crew starts to wait on Egyptian shores for an indefinite period of time. Small conflicts grow into big fights as the food and beverage supplies run out and the ship turns into a battlefield where men hunt men. Sarmaşık / Ivy İşlevini kaybetmiş bir otorite, hiyerarşinin içindeki konumunu ne kadar devem ettirebilir? Bu senaryoyu yazarken aklımda olan soru hep buydu. Bir gemi gitmediği sürece gemi değildir. Peki o zaman kaptanla ne yapalım? Farklı altyapılardan, sosyal, etnik, kültürel geçmişlerden gelen beş adam ve otoritesini devam ettirmek zorunda olan gitmeyen bir geminin kaptanı. Beraber açlık ve susuzlukla geçen yüz yirmi gün. Geri dönmek istemeyen bu gemide kalacağı ve çekeceği zorluğu geri dönmeye tercih eden beş kişi ve esasında hikayesi onlara benzeyen geri dönecek evi olmayan bir kaptan. Denizcilik dünyasında buna benzer çok olay yaşanmaktadır. En son bu senaryoyu yazarken 22 Eylül tarihli “Hürriyet” gazetesi, Angola açıklarında doksan gün boyunca kaderlerine terk edilmiş gemicileri haber yaptı. Bu gemiciler tıpkı benim hikayemde olduğu gibi doksan gün boyunca yağmur suyu içip tuttukları balıkları yiyerek hayatta kalmışlardı. Ne düşündüler? Birbirleriyle ilişkileri nasıldı? Hikayenin nerdeyse bir sosyolojik test haline dönen bu kısmı ilk başta ilgimi çekti. Somali korsanlarının elinde gemide dört ay kalmış bir makineciyle konuşmuştum. Bana en büyük zorluğun korsanlardan değil, mürettebattan geldiğini söylemişti. Bu şekilde zorlanan insanların başında bir de otoritesini devam ettirmek zorunda olan Kaptan’ın durumu. Otorite ve birey ilişkileri açısından benim için birçok şeyi düşünme fırsatını sundu bu hikaye. Gemide mahsur kalan gemiciler için geçerli olan bazı şeylerin hepimiz için geçerli olduğunun farkına vardım. WORK IN PROGRESS YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S STATEMENT İşlevini kaybetmiş bir otorite, hiyerarşinin içindeki konumunu ne kadar devem ettirebilir? Bir gemi gitmediği sürece gemi değildir. Peki o zaman kaptanla ne yapalım? Kaptanlarımız gittikçe muhafazakarlaşıyor hatta yer yer faşistleşiyor, acaba onlar da denizin bittiğinin farkındalar mı? Deniz bitti. Gitmeyen gemi, gemi değildir. Hikayemizdeki gemicilerin sorduğu soruyu sormanın vakti bugün değilse yarın gelmeyecek mi: Peki öyleyse kaptanla ne yapmalı? I always had this question in mind as I was writing this script: “An authority that has lost its function—how long can it maintain its hierarchical status?” Five men from different social, ethnic, cultural backgrounds who prefer to stay onboard an idle ship instead of returning and a captain with no home to return to. One hundred and twenty days spent together—hungry and thirsty. Many stories like this take place in the shipping world. As I was writing this script, I saw a newspaper article about seamen left to their faith for ninety days offshore in Angola. These men survived these ninety days by drinking rainwater and eating the fish they caught. What do they think, how do they interact—this part of the story—which is almost a sociological experiment—attracted me first. I had talked to a machinist who was kidnapped by Somali pirates for four months. He told me that the biggest difficulty was not the pirates but the ship’s own crew. I always had this question in mind as I was writing this script: “An authority that has lost its function – how long can it maintain its hierarchical status?” The position of the captain who needs to continue his authority above the men in this difficult situation. This story gave me the chance to think about authority and personal relations. I realized that some parts of the seamen’s situation also apply to all of us. Our captains are becoming more conservative every day, sometimes more fascist. Do they also realize that the sea is over? The sea is over; a ship that doesn’t sail is not a ship. Isn’t it time we ask the questions that the seamen in our story are asking: What to do with the captain now? Tolga Karaçelik 105 WORK IN PROGRESS YAPIMCI GÖRÜŞÜ PRODUCER’S STATEMENT Film Temmuz ayında Karlovy Vary Film Festivali Works in Progress bölümüne seçildi. Orada hem World Sales şirketleri hem de festival direktörleri ile görüşme şansımız oldu. The film was selected for the Karlovy Vary Film Festival’s “Works in Progress” section. At the festival, we have had the opportunity to meet many World Sales representatives and festival directors. 106 Sarmaşık / Ivy Sarmaşık filminin çekimleri Nisan 2014’te tamamlandı. Montaj ve ses dizaynı Türkiye’de yapıldı ve Eylül 2014’te bitti. Filmin renk düzeltme ve özel efekt işlemleri halen Berlin’de ortağımız Cine Choramatix tarafından yapılmaktadır. Ekim sonuna doğru bitmesini planlıyoruz. Temmuz ayında Karlovy Vary Film Festivali Works in Progress bölümüne seçildi. Orada hem World Sales şirketleri hem de festival direktörleri ile görüşme şansımız oldu. Dünya prömiyeri için Sundance Film Festivali ile irtibat halindeyiz. The film Ivy completed filming in April 2014. Editing and sound design for the film was completed in Turkey in September 2014. Color correction and special effects are still underway, being carried out by our partner Cine Choramatix in Berlin, to be completed in October. The film was selected for the Karlovy Vary Film Festival’s “Works in Progress” section. At the festival, we have had the opportunity to meet many World Sales representatives and festival directors. We are in contact with the Sundance Film Festival for our world premiere. In July, the film was selected for the Karlovy Vary Film Festival’s “Works in Progress” section. At the festival, we have had the opportunity to meet many World Sales representatives and festival directors. Bilge Elif Turhan Sarmaşık / Ivy Tolga Karaçelik Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra New York’da sinema eğitimi almıştır. Yurtiçi ve yurtdışı festivallerde gösterilmiş beş kısa filmi vardır. İlk uzun metraj filmi olan Gişe Memuru dünya çapında çok sayıda festivalde gösterilmiştir. Gişe Memuru New York’taki Modern Sanatlar Müzesi’nde bir hafta boyunca gösterimde kalan ilk Türk filmidir. Film, Amerika ve Kanada’da otuz beşten fazla şehirde gösterilmiştir. WORK IN PROGRESS TOLGA KARAÇELİK YÖNETMEN DIRECTOR Tolga Karaçelik studied film in New York after receiving his law degree in Turkey. In addition to writing and directing five short films that have been shown at various festivals domestically and internationally, he wrote and directed music videos and served as director of photography on a documentary. His award winning feature debut Toll Booth has screened at numerous prestigious international film festivals. Toll Booth is the first Turkish film ever to have a one-week theatrical run at MoMA in New York. Sarmaşık (Ivy), 2015 post-prodüksiyon / post-production Gişe Memuru (Tool Booth), 2010 107 WORK IN PROGRESS Sarmaşık / Ivy BİLGE ELİF TURHAN YAPIMCI PRODUCER 1980’de İstanbul’da doğdu. 2002 yılında Çanakkale Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. 2002–2007 yılları arasında bilişim sektöründe çalıştı. 2008 yılında Yeni Sinemacılar ile sinema sektöründe çalışmaya başladı. Sinema filmlerinin yapım departmanında yapımcı asistanlığından yürütücü yapımcılığa kadar farklı görevler aldı. She was born in 1980 in İstanbul and graduated from Cannakale University, Management Department on 2002. She worked in IT between 2002–2007. She started her career with Yeni Sinemacilar, one of the leading independent production companies in Istanbul and participated in many titles. She worked in several different positions in Production Department such as Assistant to the Producer and Line Producer. Sarmaşık (Ivy), Yönetmen / Director: Tolga Karaçelik, 2015 postprodüksiyon / post-production İstanbul United, 2014 ortak yapımcı / co-producer, belgesel / documentary 108 Sarmaşık / Ivy Karaçelik Film 2010 yılında kuruldu. Şirketin ilk yapımı olan Gişe Memuru dünyada çok sayıda prestijli festivalde gösterildi. Karaçelik Film was founded in 2010. Its first production was Toll Booth. The award-winning feature debut Toll Booth has screened at numerous prestigious international film festivals. WORK IN PROGRESS KARAÇELİK FİLM YAPIMCI ŞİRKET PRODUCTION COMPANY Sarmaşık (Ivy), 2015 postprodüksiyon / post-production Gişe Memuru (Toll Booth), 2010 109 WORK in PROGRESS TOZ BEZİ DUST CLOTH Yönetmenin İlk Filmi / Debut Feature Yönetmen / Director Senarist / Screenwriter Ahu Öztürk Yapımcı / Producer Çiğdem Mater, Nesra Gürbüz Oyuncular / Cast Asiye Dinçsoy Nazan Kesal Mehmet Özgür Serra Yılmaz Didem İnselel Görüntü Yönetmeni Director of Photography Meryem Yavuz Kurgu / Editor Ali Aga Çekim Tarihi / Shooting Dates 2014 Mayıs–Haziran / May–June Çekim Yeri /Shooting Location İki gündelikçi kadın...Temizliğe gittikleri evlerdeki insanlarla kurdukları Istanbul ilişkiler, gündelik çatışmalar, kendi arkadaşlık-kardeşlikleri ve bu yakın Filmin Tahmini Süresi / Estimated arkadaşlığın hiyerarşisi, hayata tutunma çabası, kadınlık, annelik, Running Time temizlik ve yoksulluk… 100’ Nesrin ve Hatun şehrin yoksulluğuyla zenginliği arasındaki bir Planlanan İlk Gösterim Tarihi / vagonda gelip giderken hayatı anlamaya ve kendilerine çıkış yolları Planned Release Date bulmaya çalışırlar. Hatun temizliğe gittiği mahallede bir ev almak için 2015 Şubat / February para biriktirmeye çalışırken, Nesrin önce onu terk eden kocasının Kurmaca / Feature yokluğuyla, kendi yalnızlığıyla yüzleşir; ardından da beş yaşındaki Drama kızıyla tek başına hayata tutunmanın yollarını arar. Yolları birbirine Türkçe, Kürtçe / Turkish, benzemez ama yoldaşlık bakidir. İki kadın, birbirine benzemez Kurdish hayallerle hayata tutunmaya çalışırlar. Türkiye / Turkey Yapım Şirketi / Production Nesrin ve Hatun şehrin yoksulluğuyla zenginliği Company Ret Film / Roni Film arasındaki bir vagonda gelip giderken, hayatı İletişim / Contact anlamaya ve kendilerine çıkış yolları bulmaya Çiğdem Mater (yapımcı / çalışırlar. producer) [email protected] Travelling between the ghettos of Istanbul and the +90 532 291 12 11 city lights, Nesrin and Hatun try to understand life Nesra Gürbüz (yapımcı / and survive in their own ways. producer) [email protected] +90 535 969 03 19 Two cleaning women, their relationships with the people they clean for, the conflicts in their daily lives, the hierarchy in their sisterly friendships, their struggle to survive, womanhood, motherhood, cleaning and poverty. These are the essential themes the film deals with. Ahu Öztürk’ün ilk uzun Travelling between the ghettos of Istanbul and the city lights, Nesrin metraj filmi. Projenin and Hatun try to understand life and survive in their own ways. As post-prodüksiyonunun Hatun tries to save enough money to buy a home in a neighborhood 2015 başında bitirilmesi where she goes to clean, Nesrin first faces up to the absence of her planlanıyor. Debut feature runaway-husband and her own loneliness, and then tries to find by Ahu Öztürk. The posta way to survive with her five year-old daughter. Their paths are production is expected to different, but fellowship is eternal. Two women attempting to survive finish at the beginning of with/despite their divergent dreams. 2015. 110 Toz Bezi / Dust Cloth Çocukluğumun net anlarından. İstanbul’a geldik, ilk durak teyzem. Bir sabah onunla, bir oda bir mutfak evinden, uzun bir yolculukla üç oda bir salon bir eve geldim. Bu, orta sınıfın mahrem alanıyla ilk tanışmamdı. Evde kimse yoktu, yatağın üstüne yatacak kadar yakınlıkla eşyalara dokunamamamı sağlayan hayali duvar arasındaydım. Bu yoksulluk yaşantımdan sezgisel olarak bildiğim mesafeyi işaret ediyordu. Bu mesafeden rahatsız olan, aşılabilir bulan annem bana üstü utançla kaplı bir sır emanet etti. Sır, teyzemin temizlikçi olduğu, bu bilginin saklanması gerektiğiydi. Üniversitede sol tedrisatla birlikte, devraldığım utancın ilk deşifresi sınıfsal kinle oldu. Çalışmaya başlayınca, arkadaşlarımın gündelikçi kadınlarla problemlerini anlatmaları, bu duyguyu bana anımsattı. Peki ben nerede duruyordum? İki yıl önce başka bir gündelikçi akrabamız “Çerkeziz biz bacı,” dediğinde şaşkınlıkla baktım. Kürtçeden başka dil bilmeden ölen annesini tanıdığım bu kadın, hiçbir rasyonel cevaba teslim olmadan, gerçeküstü bir kahraman gibi karşımdaydı. Kürtlüğü, bütün siyasi meselelerin arasında kaynayan gündelik alanda, kaçılacak bir coğrafya gibi algılamıştı. Olanaksız duran bu algı, Türkiye’deki Kürtlüğün farklı yaşandığını, gerçeğin tam da bu heterojenlikte saklı olduğunu anlamamı sağladı. Bu hikayeyi dillendirme isteğim üzerine çok düşündüm. Kültürel, politik, etik cümleler kurdum. Bunların üzerinden atladığımda ulaştığım şey, dipteki utanç oldu. Bu ilk gençliğimde ailemin gündelikçi kadınlarını sevmeme rağmen onlardan duyduğum utanç değildi bu. Bu utançtan duyduğum utançtı. Utancın akılsal olana geçit vermeyen, indirgenemez bir yara olduğunu, ancak dillendirilerek akıtılabileceğini biliyordum. Yazmaya başladım. Bu dünyanın bir parçası olduğum için gerçekliği, doğallığı yakalayacağımı düşündüm. Ama gördüm ki artık bu dünyadan değilim. Bu sınıfa ait olmak dilsiz, sessiz olmak anlamına geliyordu ama hikayeyi anlatacak bir dilim vardı. Sonuçta bu film, gerçeği yakalamaya çalışan kişisel bir film olacak. It was one of the clearest memories of my childhood. We came to Istanbul to visit our relatives. The first stop was my aunt and one day, I traveled from her one-room flat to a three-room one. This was the first time that I met with the private space of middle class. We were alone. I felt that I was so close to everything, though technically I could just lie down on the bed, there was an imaginary wall that prevented me from doing it. This represents a distance that I know intuitively from my poorer years growing up. Noticing my frustration between the differences in means, my mother told me a secret when we returned. The secret was the fact that my aunt was a cleaning woman though I should not tell this to anyone else. After my leftist college years, the first indication of carrying this secret was my class resentment. Afterwards, when I started working, the conversation of my colleagues about their problems with their cleaning woman reminded me this feeling again. So, where was I? Two years ago when another cleaning woman relative came to visit us and told us that she was Circassian, I was shocked. This woman whose mother I knew had died without knowing any language other than Kurdish, was standing in front of me like a surreal character without being defeated to any rational explanation. This helped me understand that Kurdish identity can be experienced very differently in Turkey and the point that we can touch reality is hidden in this heterogeneity. I thought a lot about my willingness to tell this story of my aunt. First, I looked for answers in the cultural, political, and ethical spheres. After all these, what I began to feel shame. It was not the shame that I felt about these women of my family, it was the shame of feeling this shame. So I decided to write the story, knowing that it is the only way of recovering.When I started to work on this film, I believed that I would catch the nature and reality, as I was part of this world. However, I understood that I do not belong to this world anymore. Because belonging to that class means being speechless, silent, but I found a language to tell these stories. So even though I will try to catch the reality, it will be a personal film. Ahu Öztürk WORK IN PROGRESS YÖNETMEN GÖRÜŞÜ DIRECTOR’S STATEMENT İlk gençliğimde ailemin gündelikçi kadınlarını sevmeme rağmen onlardan duyduğum utanç değildi bu. Bu utançtan duyduğum utançtı! After all these, what I began to feel shame. It was not the shame that I felt about these women of my family, it was the shame of feeling this shame. 111 WORK IN PROGRESS YAPIMCI GÖRÜŞÜ PRODUCER’S STATEMENT Bir kadının, kadınların öyküsünü anlatacak olmasından heyecanlandık, hararetle çalışmaya başladık. Toz Bezi’nin zorlu ama güzel bir yolculuğu oldu. Toz Bezi / Dust Cloth Ahu hikayesi Toz Bezi’ni bizimle paylaştığında 2011 Kasım ayıydı. Anlatmak istediği hikaye geldiği sınıftan, çevredendi, çok güçlüydü. Hikayeyi anlatmasını, sanki kendi hayatını anlatırmışçasına heyecanla dinledik. Bir kadının, kadınların öyküsünü anlatacak olmasından heyecanlandık, hararetle çalışmaya başladık. Toz Bezi’nin zorlu ama güzel bir yolculuğu oldu. Toz Bezi iki Kürt temizlikçi kadının hayallerini ve mücadelesini anlatan bir kadın draması, bir arkadaşlık filmi. Çok yakın arkadaş olan iki kadının, Hatun ve Nesrin’in kimi zaman benzer, kimi zaman farklı dertlerle başa çıkmaya çalışmaları, İstanbul’da ayakta durma çabaları… Türkiye’de orta sınıf insanların çoğunun evlerine gündelikçiler gidiyor. Bu kadınların %99’u sosyal güvence olmaksızın çalışıyor. Gündelikçi kadınlar, çoğumuzun gündelik hayatının bir parçası… Çekimlerini 2014 Haziran’ında tamamladığımız Toz Bezi’nin postprodüksiyonunu 2014 Aralık’ında bitirmeyi hedefliyoruz. 2015 Kış dönemi festivallerine başvurmak niyetindeyiz: Sundance, Rotterdam ve Berlinale. Filmi 2015 bahar aylarında vizyona sokmayı hedefliyoruz. Toplu bilet satımı ve Başka Sinema izleyiciye ulaşmamız için önemli iki araç olacak. Ayrıca filmin vizyonu sırasında, Ev İşçileri Sendikası IMECE ile birlikte paneller ve kadın matineleri düzenlemek istiyoruz. Bu süreçte medya ile ilişkilerimizi de kullanarak, konuyu ve filmi gündeme getirmeyi ve kamusal alanda tartışmaya açmayı umuyoruz. Klasik dağıtım modellerinin yanı sıra, günü yakalamayı ve böylece seyirciyi yakalamayı hedefliyoruz. Hem VOD, hem DVD hem de Pay TV açısından yeni ve hızlı yöntemleri kullanmayı amaçlıyoruz. Sinefiller ve festival izleyicileri dışındaki ana hedef kitlemiz otuz yaş üstü, şehirli, orta sınıf, evlerini gündelikçi kadınlara emanet eden kadın izleyici… We’ve been watching her telling us the story of her life with enthusiasm. And also, having a story about women that will be told by a woman was a very important motivation for us. It was 2011 autumn, when Ahu first shared with us her story Toz Bezi (Dust Cloth). As she is coming from the class and environment that she want to explain, we’ve been watching her telling us the story of her life with enthusiasm. And also, having a story about women that will be told by a woman was a very important motivation for us. Toz Bezi (Dust Cloth) is a female drama/buddy film expressing the wishes and struggles of two Kurdish cleaning ladies in Turkey. Nesrin and Hatun are two close friends, dealing with sometimes similar, sometimes different problems, and they are trying to survive in a big city, Istanbul. In Turkey, most of the middle class have cleaning ladies at home. 99% of them do not have a social security. The issue of cleaning ladies is somehow related to most of our lives, at least in most of the women’s lives. We are planning to finish the post-production by November 2014. We will apply to the 2015 winter term festivals: Sundance, Rotterdam and Berlinale. The film will be in theaters by spring 2015 and we will use crowd-ticketing as a distribution tool. Başka Sinema will also be a very important tool to reach our audience. We are also planning to organize women-only matinees and some social events like talks with the NGO’s of home workers. We will make the issue a hot topic of that term, and use our connections within media. We are not planning to follow the classical distribution model, as times are changing and it is not easy to hold an audience’s interest for a long time. We want to follow the day and date release model, in terms of DVD sales, VOD platforms and film distribution to Pay TV’s. Our main target beside cinephiles and festival audiences will be 30+ women; mostly urban, middle class who have social conscious on the issue. As we also have a quite famous cast and a specific understanding of humor, Toz Bezi (Dust Cloth) can be successful both in festivals and theatres. 112 Çiğdem Mater, Nesra Gürbüz Toz Bezi / Dust Cloth WORK IN PROGRESS AHU ÖZTÜRK İstanbul’da doğdu. Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü’nden mezun oldu. 2002’de Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Sinema-TV bölümünde yüksek lisans eğitimini tamamladı. 2000 yılından bu yana çeşitli sinema projelerinde çalışmaktadır. Toz Bezi ilk uzun metraj projesidir. Toz Bezi, 7.Köprüde Buluşmalar Film Projesi Geliştirme Atölyesi’nde Fransa Ulusal Film Merkezi (CNC) tarafından verilen 10.000 Avro değerinde destek ödülünü kazandı. Ardından Saraybosna Film Festivali Cinelink Ortak Yapım Marketi’nde EAVE Yapımcılık ödülünü kazandı ve Hollanda Film Festivali kapsamında düzenlenen Holland Film Meeting’e katıldı. YÖNETMEN DIRECTOR She studied philosophy and cinema. In 2004, she directed her first documentary Chest. In 2010, she participated in the ‘Tales from Kars’ of Festival on Wheels with her short Open Wound. Open Wound has been shown in many international film festivals such as Rotterdam, Istanbul, Jerusalem, Sarajevo, Beirut. Dust Cloth is her first feature film project and received a CNC Award at the Meetings on the Bridge Film Development Workshop in Istanbul, April 2012 and the EAVE Scholarship award at Cinelink Co-Production Market in Sarajevo, July 2012. Dust Cloth has been selected to the Holland Film Meeting in 2012. Toz Bezi (Dust Cloth), 2015 post-prodüksiyon / post-production Kars Öyküleri: Açık Yara (Tales from Kars: Open Wound), 2010, kısa film / short film Sandık (Chest), 2004 belgesel / documentary 113 WORK IN PROGRESS Toz Bezi / Dust Cloth ÇİĞDEM MATER YAPIMCI PRODUCER Anadolu Üniversitesi’nde sinema okudu, Marmara Üniversitesi’nde medya sosyolojisi yüksek lisansı yaptı. 2005’e kadar ABC News, Boston Globe, Sky News, ARTE, Los Angeles Times gibi yabancı basın yayın kuruluşlarına çevirmen, yapımcı ve muhabir olarak çalıştı. 2005–2009 arasında Anadolu Kültür’de program koordinatörlüğü, 2009–2010’da Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nde koordinatörlük yaptı. Seren Yüce’nin yönettiği Çoğunluk’ta yardımcı yapımcıydı. 2009’dan bu yana Ermenistan Türkiye Sinema Platformu’nun koordinatörlüğünü yürütüyor. She studied film in Anadolu University in the, Faculty of Communication Sciences and did her MA on media sociology in at Marmara University, Communication Faculty. She has worked as a translator, reporter and producer for international media such as ABC News, Boston Globe, Sky News, ARTE, Los Angeles Times. Between 2005 and 2009, she was the program coordinator mostly responsible for the Caucasus Programs. She was the coordinator in Mithat Alam Film Center on 2009– 2010. She was the associate producer for Seren Yuce’s Majority in 2010. She is the coordinator of the Armenia Turkey Cinema Platform. She now produces feature films and documentaries in Ret Film. Çarpık Ev (The Crooked House), Yönetmen / Director: Barış Özbiçer, 2015 proje geliştirme aşamasında / in development Geçmiş Şehirler (Past Cities), Yönetmen / Director: Yetvart Danzikyan, proje geliştirme aşamasında / in development, belgesel / documentary Toz Bezi (Dust Cloth), Yönetmen / Director: Ahu Öztürk 2015 postprodüksiyon / post-production Sivas, Yönetmen / Director: Kaan Müjdeci, 2014 ortak yapımcı / coproducer NESRA GÜRBÜZ YAPIMCI PRODUCER 1985’te Ankara’da doğdu. ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü‘nde lisans ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültürel İncelemeler Bölümü’nde yüksek lisans yaptı. Birçok film festivalinde ve kültür kurumunda çalıştı. 2010–2011’de Ermenistan Türkiye Sinema Platformu’nun yapım koordinatörlüğünü yaptı ve platform kapsamında yapılan üç filmin yürütücü yapımcılığını üstlendi. 2009–2012 yılları arasında Anadolu Kültür’de çalışan Nesra Gürbüz, belgesel ve uzun metraj film yapımcılığı yapıyor. She studied international relations and cultural studies. During 2010–11, she was the production coordinator of Armenia Turkey Cinema Platform’s “Films Beyond Borders”. She worked as executive producer of the three films made as within the Platform. She worked in Anadolu Kültür as project coordinator and now she is producing films and documentaries. Toz Bezi (Dust Cloth), Yönetmen / Director: Ahu Öztürk 2015 postprodüksiyon / post-production Sivas, Yönetmen / Director: Kaan Müjdeci, 2014 ortak yapımcı / coproducer Galata, 2011 Garabet Amca (Uncle Garabet), 2011 114 Toz Bezi / Dust Cloth Ret Film, Çiğdem Mater ve Nesra Gürbüz tarafından 2012 yılında kurulmuştur. Bağımsız uzun metrajlar, belgeseller ve kısa filmler üretmeyi hedeflemektedir. Ret Film anlatım dilinde yeni yollar/stillere sahip genç yönetmenleri desteklemeyi amaçlamaktadır. Toz Bezi, Ret Film’in ilk uzun metraj film projesidir. Ret Film was founded in 2012 by Çiğdem Mater and Nesra Gürbüz. It aims to produce independent features, documentaries and shorts. Ret Film aims to support young directors with new ways/styles of narration. WORK IN PROGRESS RET FİLM YAPIMCI ŞİRKET PRODUCTION COMPANY Toz Bezi (Dust Cloth), Yönetmen / Director: Ahu Öztürk 2015 post-prodüksiyon / postproduction Dust Cloth is its first feature film project. 115 116 ETKİNLİKLER EVENTS Paneller, Ustalık Sınıfları, Atölye Çalışması ve Kahvaltı Buluşmaları Panel Discussions, Master Classes, Workshop and Round Table Talks 14 EKİM SALI TUESDAY OCTOBER 14 Ustalık Sınıfı / Master Class LAURENT CANTET İlk uzun metrajı Ressources Humaines ile En iyi İlk Film Sezarı’nı alan Laurent Cantet, 2008 yılında Sınıf filmi ile Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi aldı. Son filmi Havana’ya Dönüş’ün gösterimi için festivalin konuğu olan Cantet, Antalya Film Forum kapsamında filmleri ve sinemaya bakışına dair katılımcılarla bir sohbet gerçekleştirecek. Laurent Cantet won the Caesar Award for Best Debut in 2001 with his debut feature Human Resources, In 2008 he won the Palme d’Or at the Cannes Film Festival with his master piece The Class. Cantet will be attending the 51st International Antalya Golden Orange Film Festival for the screening of his latest film Return to Ithaca, and will be hosting a Master Class on his films and his approach to cinema at the Antalya Film Forum. 14.00 Su Otel Hotel Su 118 Panel / Panel Discussion 15 EKİM ÇARŞAMBA WEDNESDAY OCTOBER 15 FESTİVALLERİN GELECEĞİ FUTURE OF FILM FESTIVALS ELMA TATARAGIC Saraybosna Film Festivali / Sarajevo Film Festival Elma Tataragic, kurucularından olduğu Saraybosna Film Festivali’nin “Yarışma” ve “In Focus” bölümlerinin seçicilerindendir. Movies for the competition as well as the “In focus” programme were selected by Elma Tataragic, one of the festival’s founders. PAOLO BERTOLIN Uluslararası Venedik Film Festivali / Venice International Film Festival Venedik Film Festivali’nin programcılarından Bertolin aynı zamanda Nyon’daki Visions du Réel Film Festivali’nin ve Udine’deki Far East Film Festivali’nin danışmanlarından birisidir. Bertolin is currently a correspondent of the Venice International Film Festival, responsible for South East Asia; Asia Pacific consultant for Visions du Réel in Nyon, Switzerland; and a consultant for Far East Film Festival in Udine, Italy, responsible for Malaysia, Indonesia and Vietnam. REMI BONHOMME Cannes Film Festivali—Eleştirmenler Haftası / Cannes Film Festival—La Semaine de la Critique Rémi Bonhomme, 2003’te katıldığı La Semaine de la Critique’in genel koordinatörüdür. Rémi Bonhomme is the general coordinator of La Semaine de la Critique that he started to collaborate in 2003. 14.00 Su Otel Hotel Su 119 16 EKİM PERŞEMBE THURSDAY OCTOBER 16 Panel / Panel Discussion YAPIMCILARLA SİNEMANIN GELECEĞİ ÜZERİNE PRODUCERS TALKING ABOUT THE FUTURE OF CINEMA ALEXANDRE MALLET-GUY Memento Films Distribution—Memento Films Production Tüm dünyadan ödüllü yönetmenlerin yapımlarının da bulunduğu art-house filmler konusunda uzman prodüksiyon ve dağıtım şirketleri, Memento Films Distribution ve Memento Films Production şirketlerinin kurucusudur. Alexandre Mallet-Guy is the founder of Memento Films Distribution and Memento Films Production (France) specialized in art-house films by award winning directors from all over the world. CEDOMIR KOLAR A.S.A.P. Films Cedomir Kolar, Paris’de yaşayan otuz yılı aşkın deneyimi olan bir film yapımcısıdır. Akademi ödülü adayı Before The Rain’in ve Akademi Ödüllü No Man’s Land’in de yapımını üstlenmiştir. Film producer since over thirty years based in Paris. He also produced Academy Award nominee Before The Rain and Academy Award winner No Man’s Land. JIM STARK La Semaine de la Critique / Eleştirmenler Haftası Amerikan bağımsız sinemasının önemli yapımcılarından Jim Stark, 1983’den bu yana, düşük bütçeli sinema filmlerinin yapım, dağıtım, pazarlama, proje geliştirme, senaryo ve finansman aşamalarında yer almıştır. Jim stark is an independent American producer who has been involved in writing, developing, financing, producing, selling, distributing and marketing low budget fiction feature films since 1983. 14.00 Su Otel Hotel Su 120 Ustalık Sınıfı / Master Class 17 EKİM CUMA FRIDAY OCTOBER 17 ABBAS KIAROSTAMI İran Yeni Dalga Sineması’nın önemli temsilcilerinden Abbas Kiarostami, 70’li yıllardan bu yana bir çok belgesel ve uzun metraj filme imzasını attı. 1997’de Kirazın Tadı filmiyle 50. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’nin sahibi olan Kiarostami bu yıl Altın Portakal’a Yaşam Boyu Başarı Ödülü almak için konuk oluyor. Sinema anlayışını İran Yeni Dalga’sının özelliklerinden biri olan şiirsel anlatımlarla destekleyen Kiorostami, Antalya Film Forum’a bir Ustalık Sınıfı ile konuk oluyor. Among the most notable figures of Iranian cinema, Abbas Kiarostami has directed numerous documentaries and feature films since the 1970s. In 1997, Kiarostami won the Palme d’Or at the Cannes Film Festival with his masterpiece Taste of Cherry, and will be receiving the Lifetime 50th Achievement Award at the 51. International Antalya Golden Orange Film Festival this year. Kiarostami, whose poetic storytelling has been a central feature of the Iranian New Wave, will be presenting a Master Class at the Antalya Film Forum. 14.00 Su Otel Hotel Su 121 18 EKİM CUMARTESİ SATURDAY OCTOBER 18 Atölye Çalışması / Workshop PAUL CRONIN New York’da bulunan School Of Visual Arts ve London Film School’da öğretim görevlisi olan Paul Cronin 18 Ekim 2014’te geleneksel hikâye anlatıcılığı hakkında bir atölye yapacak. Herzog ve Kiarostami gibi yönetmenler hakkındaki kitapların yanı sıra, efsanevi hoca Alexandre Mackendrick’in kitaplarının da editörlüğünü yapan Cronin, bu atölyesinde dramatik yapının öğelerini Aristo’nun Poetika’sından David Mamet’in eserlerine uzanan bir çerçevede inceleyecektir. Paul Cronin, lecturer at the School of Visual Arts (New York) and the London Film School, will hold a one-day seminar on October 18th about classical storytelling in cinema. Editor of books about Werner Herzog, Abbas Kiarostami and legendary teacher Alexander Mackendrick, Cronin’s presentation will focus on some of the key works of dramatic construction, from Aristotle’s Poetics to the books and essays of David Mamet. 10.30–15:30 Su Otel Hotel Su 122 Kahvaltı Buluşmaları Round Table Talks Stefano Tealdi Konuşmacı / Speaker 1985’te ortaklarıyla birlikte Stefilm’i kuran Stefano Tealdi, burada belgesel projeleri geliştiriyor, yapımcılığını üstleniyor ve yönetiyor. Stefano Tealdi established Stefilm with his partners in 1985 where he develops, produces and directs documentary projects. Teresa Hoefert De Turegano Konuşmacı / Speaker Teresa Hoefert de Turégano, Medienboard BerlinBrandenburg (Almanya) sinema fonunun, uluslararası ortak yapımlar ve Türkiye-Almanya ortak yapım geliştirme fonları da dahil olmak üzere çeşitli işbirliği programlarından sorumludur. Teresa Hoefert de Turégano is a funding advisor at the Medienboard Berlin-Brandenburg (Germany) responsible for international co-productions and various cooperation programmes including the Germany-Turkish co-production development fund. Francine Hetherington Raveney Konuşmacı / Speaker Francine Hetherington Raveney European Women’s Audivisual Network (EWA) direktörlüğünün yanı sıra art house belgesel ve tür sineması prodüktörlüğü yapmaktadır. Francine Hetheringon Raveney is Director of the European Women’s Audivisual Network (EWA) and producer of a number of art house documentaries and genre features.. 16 EKİM PERŞEMBE THURSDAY OCTOBER 16 “Belgeselde Yeni Eğilimler” “Current Trends in Documentary” “Almanya ile Ortak Yapım” “Co-production with Germany” “Sinema Endüstrisi’ne Kadınların Katkısı” “Participation of Women in Cinema Industry” 123 16 EKİM PERŞEMBE THURSDAY OCTOBER 16 “Post Prodüksiyon Aşamasında Renk Düzeltme” “Color Grading in Post Production” “Online Dağıtımda Yeni Eğilimler” “Current Trends in Online Distribution” 124 Kahvaltı Buluşmaları Round Table Talks Serkan Semiz Konuşmacı / Speaker İşini seven, yaratıcı ve hızlı renk düzeltmecilerin çalıştığı Color-ist, DaVinci Resolve ile 4K’ya kadar her türlü dijital formatta color grading yapmaktadır. With its team of enthusiastic, creative and hard-working colorists, Color-ist performs color grading using Da Vinci Resolve in all digital formats, with up to 4K resolution. David Nicholas Wilkinson Konuşmacı / Speaker Guerilla Films’in kurucu ve sahibi David Nicholas Wilkinson, aynı zamanda yüzün üstünde filmin yapımcılığını ve dağıtımını üstlenmiştir. David Nicholas Wilkinson founder and current owner of the Guerilla Films, has produced and/or distributed well over hundred feature films. Kahvaltı Buluşmaları Round Table Talks Ally Derks Konuşmacı / Speaker Ally Derks, Avrupa’nın önde gelen belgesel festivallerinden IDFA’nın (Uluslararası Amsterdam Belgesel Filmler Festivali) direktörüdür. Ally Derks is the director of IDFA (International Documentary Film Festival Amsterdam) which is one of the prominent festivals in Europe. Nadia Dresti Konuşmacı / Speaker 2006’da sanat direktörü delegeliğine seçildiği Locarno Film Festivalinde Endüstri Günleri’ni de başlatanlardan Nadia Dresti, halen festivalin ulusararası ilişkiler sorumlusudur. 17 EKİM CUMA FRIDAY OCTOBER 17 “Yaratıcı Belgesellerin Festival Stratejisi” “Festival Strategy of Creative Documentaries” “Locarno Film Festivali’nde İletişim Ağı Olanaklarını Keşfedin” Nadia Dresti is the delegate of the Artistic Direction of the Festival del Film Locarno since 2006, where she also launched the Industry Days as well and became Head of International. “Discover the Networking Possibilities at the Locarno Film Festival” Nurcan Güzel, Münir Karataş Konuşmacılar / Speakers “Türk Filmlerinin İnternet Hakları ve salonsuz.com Projesi” Nurcan Güzel, uzun yıllar pazarlama, reklam ve prodüksiyonda çeşitli alanlarında çalıştıktan sonra 2001 yılında Mor Film’i kurmuştur. After working in several fields at marketing, advertising and production several years, Nurcan Güzel established Mor Film in 2001. Münir Karataş işletme lisans ve reklamcılık yüksek lisans eğitimlerinden sonra, freelance yönetmen olarak tv dizileri, reklam filmleri, belgeseller, tv program/showları ve video klipler gerçekleştirmiştir. “Turkish Films Internet Rights and salonsuz.com Project” After studying management and advertising, Münir Karataş worked as a director at TV serials and shows advertisements, documentaries and music clips. 125 17 EKİM CUMA FRIDAY OCTOBER 17 “Başka Sinema’nın Yaratıcılarıyla Tanışın” “Meet the Creators of Başka Sinema” “Binger Lab ve Sinema Filmleri Proje Geliştirme” “Binger Lab and Project Development of Films” “Festivallerden ne beklemeli?” “What to Expect From Film Festivals?” 126 Kahvaltı Buluşmaları Round Table Talks İmre Tezel, Emre Akpınar Konuşmacılar / Speakers İmre Tezel, Başka Sinema proje direktörüdür. Imre Tezel is the project director of Başka Sinema. Emre Akpınar, M3 Film yönetici ortağıdır. Emre Akpınar is M3 Film’s associate manager. Gamila Ylstra Konuşmacı / Speaker Gamila Ylstra Amsterdam’da bulunan uluslararası kurmaca ve belgesel film geliştirme platformu olan BingerFilm Lab’ın CEO’su. Gamila Ylstra is the CEO of BingerFilm Lab, an Amsterdam based Lab for the development of International feature film and documentary. Peter Scarlet Konuşmacı / Speaker I-Cut’ın kurucu CEO’su olan Peter Scarlet film festivallerine, programlama ve organizasyon alanında, sinema profesyonellerine de festival tercihlerinde danışmanlık yapmaktadır. Peter Scarlet is the founder and CEO of I-Cut, the company advises film festivals on programming and organization, and filmmakers on festival choices. NOTLAR NOTES 127 ANSET Özel Sağlık ve Eğitim Kültür İnş. Tic. Ltd. Şti. Meltem Mh. Sakıp Sabancı Bulv. Atatürk Kiltür Parkı İçi AKM No:7 Muratpaşa, ANTALYA Tel: +90 (242) 248 90 22 [email protected] www.anset.com.tr EDGE YAPIM ve DANIŞMANLIK Sheraton İstanbul Üçyol Mevkii 34398 Maslak İSTANBUL Tel: +90 (212) 265 92 92 [email protected] ZEYNO FİLM Başkurt Sok. Ürgüp Palas Apt. 19/3 34433 Beyoğlu İSTANBUL Tel: +90 (212) 252 4556 Fax: +90 (212) 252 4556 [email protected] Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin beşinci maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde bandrol taşıması zorunlu değildir 128
© Copyright 2024 Paperzz