Prostat Nedir? Prostat erkeklerde mesanenin (idrar torbası) altında rektumun (makat) önünde yer alan ve yardımcı üreme organı olarak görev yapan, normalde ceviz büyüklüğünde, yaklaşık 20 gr ağırlığında, olan bir salgı bezidir. Asıl görevi orgazm sonucu boşalma esnasında spermin taşınması için gerekli sıvının üretimidir. Şekilde de görüldüğü gibi prostatın içinden “üretra” denilen mesaneden idrarı penis ucuna taşıyan idrar kanalı geçer. Prostat Hastalıkları Nelerdir? 1-Prostat Enfeksiyonları (Prostatitler) 2-Benign Prostat Hiperplazisi (BPH – Prostatın iyi huylu büyümesi) 3-Prostat Kanseri Benign Prostat Hiperplazisi (BPH – Prostatın iyi huylu büyümesi) Nedir? Her erkekte yaşlanmayla değişen hormonal düzenin etkisiyle prostat bezinde iyi huylu büyüme meydana gelir. Prostatın sadece iç bölgesindeki dokuda bir büyüme söz konusudur. Bu büyüme 60 yaşındaki erkeklerin %50’sinde, 80 yaşındaki erkeklerin ise %90’ında beklenen bir sonuçtur. Fakat her prostat büyümesi idrar şikayetlerine (yani klinik BPH tablosuna) neden olmaz. BPH için risk faktörleri ilerleyen yaş ve ailede BPH veya prostat kanseri öyküsü olmasıdır. Epidemiyolojik çalışmalara göre 55-74 yaşları arasındaki tüm erkek popülasyonunun %5-30’unda şikayetlere neden olan klinik BPH görülmektedir. Bu nedenle prostatın büyümesi tek başına önemli değildir. Burada önemli olan mesanenin rahatça idrarı boşaltmasına engel oluşturacak şekilde, üretrayı sıkıştıran prostat dokusundaki büyümenin varlığıdır. Hastada BPH nedeniyle iritatif ve obstrüktif yakınmalar görülür. Eğer büyüme hep dış tarafa doğru olursa hastada idrarla ilgili hiçbir yakınma görülmeyebilir. Burada vurgulanması gereken önemli bir nokta; BPH bir çeşit kanser değildir ve kanser gelişimi için bir zemin hazırlamaz. Bunlar iki ayrı hastalıktır, biri diğerinin nedeni olamaz. Fakat aynı prostatta hem BPH hem prostat kanseri birlikte bulunabilir. Bu nedenle BPH tedavisi vermeden önce beraberinde prostat kanseri olmadığına mutlaka emin olunmalıdır. Normal Prostat Büyümüş Prostat (BPH) İyi huylu prostat büyümesi olan hastalarda İritasyon oluşturan semptomlar (şikayetler) Sık idrara gitme (gece ve gündüz) Gece idrar yapmak için kalkma İdrar yaparken yanma hissi (disüri) Ani idrar yapma isteği (sıkışma), idrar yapmayı erteleyememe durumu İdrar kaçırma (tuvalete yetişememe veya sürekli damlama) Obstrüktif semptomlar İdrar yapmaya başlamada zorlanma İdrar yaparken zorlanma veya ıkınma İdrar akışının zayıf ve azalmış olması Kesik kesik işeme İdrar yaparken çatallanma İdrarın sonunda uzun süren damlama İdrar yaptıktan sonra mesanenin tamamen boşalmadığı hissi İdrarda kan görülmesi Şikayetlerin uzun zaman süreci içerisinde yavaş yavaş gelişmesi ve bu şikayetlerin hastalar tarafından yaşlılığın doğal bir seyri olarak algılanması, hastanın hekime geç başvurmasına ve bu nedenle de hastalığa bağlı komplikasyonların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ne Zaman Doktora Başvurmalıyım? Bir erkek, yukarıda belirtilen şikayetlerinin olduğunu fark ederse, idrarda kan görürse, ağrı ve yanma ile idrar yapıyorsa veya hiç idrar yapamaz hale gelmişse hemen doktora başvurmalıdır. ”İdrar akımının yavaşlaması ve zorlanma yıllar içinde yavaş yavaş oluştuğu için hastalar genellikle bu değişimi hissetmez veya yaşlanmaya bağlı doğal bir sonuç olarak görüp önemsemeyebilirler. Fakat zamanla mesane etkilenmeye başladığında BPH’nın diğer sıkıntıları görülmeye başlar.” Tedavi Yapılmasında Gecikilmiş Hastalarda Neler Gözlenebilir (BPH Komplikasyonları)? Mesanede fonksiyon bozukluğu: Mesaneyi bir su pompasına benzetirsek; BPH nedeniyle tıkanmış üretradan idrarı geçirmeye çalışan ve zor durumda kalan mesane, tıkanmış su kanalına karşı suyu pompalamaya çalışan ve sonunda bozulan su motoruna benzer. BPH’nın oluşturduğu tıkanıklığa karşı mesane kasında önce artış ve büyüme meydana gelir. Fakat sonra mesanenin uzun süre tam boşaltılamamasına bağlı olarak mesane kası genişler, zayıflar ve idrar yapma sırasındaki kasılma yeteneğini kaybeder. Bu aşırı derecede olursa tıkanmaya neden olan BPH dokusu ameliyatla ortadan kaldırılsa dahi mesane bozulduğu için hasta rahat idrar yapamayabilir, sıkışma tarzında idrar kaçırabilir. İdrar kaçırma: İşeme sonrası kalan idrar miktarı arttıkça taşma tarzında veya işlevi bozulan mesane nedeniyle sıkışma tarzında idrar kaçırması görülebilir. İdrar yolu enfeksiyonu: Yeterince boşalamayan mesanedeki artık idrar enfeksiyon (sistit, prostatit, epididimit, orşit) oluşumu için zemin oluşturur. Mesane taşları: Mesanede kalan artık idrar zamanla taş oluşumu için ortam oluşturur. Taş enfeksiyon, mesane irritasyonu, kanama ve idrar akışında tıkanmalara neden olabilir. Akut idrar retansiyonu (ani olarak hiç idrar yapamama): Uzun süre idrar tutmak, alkol kullanımı, uzun süre hareketsiz kalmak, soğuk hava, allerji veya grip ilaçları nedeniyle idrar sfinkteri işeme hissi varlığında rahatça gevşeyemez ve idrar akımı oluşamaz. Hastada ciddi karın ve kasık ağrısı gelişir. Acilen sonda konularak mesanedeki idrar boşaltılmalıdır. Mesaneden böbreğe idrar kaçağının olmasıyla idrar yollarında genişleme Böbrek yetmezliği: Böbreğe idrar kaçışı idrar yollarının içinde basınç artışına ve idrar yolu enfeksiyonları oluşturarak sonuçta böbrek yetmezliğine neden olur. BPH tanısında kullanılan tetkikler İdrar ile ilgili şikayetlere neden olabilecek BPH dışında başka pek çok hastalık vardır. Bunların başında prostat kanseri, mesane kanseri, idrar yolu darlıkları, taş hastalığı, idrar yolu enfeksiyonları, mesanenin nörolojik hastalıkları, şeker hastalığı ve ilaçlar gelir. Bu nedenle uzman doktorun yapacağı yerinde sorgulama, fizik muayene ve aşağıdaki tekiklerle yapılacak ayırıcı tanı tedavi öncesi çok önemli bir aşama olmaktadır. Sonuçta tedavinin başarısı doğru tanı ve doğru tedaviye bağlıdır. Prostat muayenesi: Parmakla yapılan bu muayene, palpasyon duygusunu veren başka bir yöntem henüz olmaması nedeniyle, halen en önemli tanı yöntemlerinden biridir. Prostatın kıvamı, sertlik veya nodül varlığı, simetri ve büyüklüğü değerlendirilir. Prostatta sertlik varlığı prostat kanserinden şüphelendirir. Tam idrar tahlili: İdrar yolları ile ilgili pek çok veri elde etmek için yapılır İdrar kültürü: Enfeksiyon ajanının ve antibiyotik duyarlılığının test edilmesi için yapılır. Böbrek fonksiyon testleri (kan üre azotu, kreatinin): Böbrek fonksiyonlarını değerlendirmek için yapılır. Serum prostat spesifik antijen (PSA): BPH ve prostat kanseri aynı hastada birlikte olabilir. Bu nedenle yukarıdaki tetkiklere ek olarak her hastada PSA kan testi yapılması muhtemel prostat kanseri varlığı hakkında ipucu verecektir. İdrar akım ölçümü (Üroflowmetri): İdrar akımının objektif kriterlerce (volüm, hız, süre) değerlendirilmesi için kullanılır. Normal maksimum idrar akış hızı saniyeda 15 ml, ortalama akış hızı ise 10 ml olmalıdır. Normal idrar yapma süresi ise 30 saniye yani yarım dakikadır. BPH’da prostat idrar yolunu tıkıyorsa bu değerlerde azalma görülecek ve idrar yapma süresi uzayacaktır. Bu testin sağlıklı olması için yapılan idrar miktarı en az 150 ml olmalıdır. İşeme sonrası mesanede kalan artık idrar miktarının ölçülmesi: Ultrasonografi ile ölçülür. Ultrasonografi: Prostat, mesane ve böbreklerin değerlendirilmesi için kullanılır. Karından veya rektumdan yapılabilir. Prostatın yapısı, büyüklüğü, büyüme tipi ve idrar yaptıktan sonra mesanenin tam olarak boşaltılıp boşaltılmadığı değerlendirilir. Basınç-Akım Çalışmaları: Gerekli görüldüğü durumlarda (şeker hastalığı, nörolojik hastalık, pelvik bölgeden ameliyat geçirmiş olmak, vs) şikayetlerin nedeninin BPH’dan mı yoksa mesane bozukluğundan mı kaynaklandığını ortaya koymak amacıyla yapılır. Mesaneye konulan özel bir kateterle mesane basınçları, idrar yolundaki akış hızı ve basınçları ürodinami cihazıyla ölçülür. Sistoüretroskopi: Bu yöntemle tüm üretra ve mesane özel optik cihazlarla incelenir. Şikayetlerin nedeninin BPH, idrar yolunda darlık, taş veya tümör nedeniyle mi olduğu gözle görülerek değerlendirilir. Zorlanmaya bağlı mesanede oluşmuş değişiklikler de bu inceleme sırasında tespit edilir. BPH Nasıl Tedavi Edilir? Her büyüyen prostat mutlaka tıkanıklık yapacak diye bir kural yoktur. Bu nedenle tek başına prostat büyüklüğü tedavi kararı vermek için yeterli değildir. Her hasta için tedavi yöntemi belirlenirken prostatın büyüklüğü ve büyüme tipi, mesanenin etkilenip etkilenmediği yanında hastanın şikayetlerinin derecesi, yaşı ve başka hastalıkların varlığı da dikkate alınır. Bu nedenle tüm hastalar için belirlenmiş standart yöntemler yoktur. Hastaya özgü en uygun tedavi yöntemini hasta ve doktor ortak karar vererek şekillendirmelidir. İzlem, ilaç tedavisi, minimal invaziv yöntemler ve cerrahi tedaviler BPH tedavisinde uygulanan başlıca yöntemleridir. Tedavi seçenekleri aşağıda açıklanmıştır. 1. Gözleyerek Bekleme (İzlem): BPH çok nadiren hızlı bir ilerleme gösterebilir. Şikayetleri çok hafif düzeyde olan hastalar herhangi bir aktif tedavi almadan sadece yaşam tarzlarında değişiklikler yaparak kontrol altında izlenebilirler. Alınacak tedbirlerle hastanın şikayetleri tolere edilebilir seviyeye indirildiği sürece belirli aralıklarla takip edilebilir. Şikayetlerde artış olduğunda aktif tedavi yöntemlerine geçilmelidir. 2. İlaç Tedavileri: BPH hastanın günlük aktivitelerini ve yaşam kalitesini bozmaya başlamışsa erken dönem bulguları ilaç tedavileri ile kontrol edilebilir. Bir dönem fayda görülen bu tedaviden ilerleyen dönemlerde ilaca rağmen hastanın şikayetleri tekrar edebilir. Bu grup hastalar ve uzun süreli ilaç kullanımını takiben artık ilacı bırakmak isteyen hastalarda diğer tedavi alternatifleri düşünülmelidir. Ayrıca prostatın median lobunun büyüdüğü hastalarda ilaç tedavisinin etkinliği düşüktür. Bu durumda diğer tedavi alternatifleri uygulanmalıdır. Genel olarak iki çeşit ilaç tedavisi vardır. o 5-alfa redüktaz enzim inhibitörleri: Prostatın büyümesine neden olan dihidrotestosteronun oluşumunu sağlayan enzim olan 5-alfa redüktaz enzimini bloke ederek etkili olan bu grup ilaçlar finasterid ve dutasteriddir. Maksimum etkileri 6-12 aylık kullanım sonrasında ortaya çıkar. Prostatta %30 oranında küçülme yapabilirler. En etkili olduğu hasta grubu orta derecede şikayetleri ve 30-40 gr’ın üzerinde prostatları olan hastalardır. Yan etkileri ereksiyonda azalma, cinsel istekte azalma, meni miktarında azalma ve memelerde büyüme ve hassasiyettir. PSA düzeyinde azalma yaptıkları için prostat kanseri açısından değerlendirme yapılırken bu ilaçların kullanıldığı konusunda doktora mutlaka bilgi verilmelidir. o Alfa blokerler: Amaç prostat boyutlarını küçültmekten ziyade prostat ve mesane boynundaki düz kasları gevşeterek daha rahat idrar yapmaya yardımcı olmaktır. Doksazosin, terazosin, alfuzosin ve tamsulosin bu grupta yer alan ilaçlardır. Doxazosin sıklıkla hem hipertansiyon hem de BPH tedavisi için kullanılır. Etkinlikleri birbirine yakındır. Etkileri birkaç gün içinde ortaya çıkar. İlaç tedavisi uygun olan hastaların %70’inde ilaçtan fayda görülür. Bu ilaçlar prostatın büyüklüğü üzerinde bir etkiye sahip olmadıkları için prostattaki büyüme süreci devam eder ve bir süre sonra ilacın etkinliği azalır. En önemli yan etkileri postural hipotansiyon (ani ayağa kalkıldığında tansiyon düşmesi), baş dönmesi, sersemlik, yorgunluk, halsizlik ve baş ağrısıdır. Ayrıca prostat ve mesane boynundaki kasların kasılması orgazm sırasında meninin ileriye doğru atılmasına yardımcı olduğu için, bu ilaçlar kullanıldığında meninin ileriye doğru atılması zorlaşır ve bir kısmı mesane içerisine kaçar. o Kombinasyon Tedavileri: 5-alfa redüktaz inhibitörleri ve alfa blokerler birlikte kullanılır. 3. Fitoterapi: BPH tedavisinde hiç faydası olmayan bir tedavi yönteminin etkisi, yani plasebo etkisi, %40’dır. Pek çok diyet veya bitkisel kaynaklı yöntemler ve bileşimler tedavi amaçlı önerilmiştir. Fakat pek çoğu bilimsel bir kanıta dayanmamaktadır. Kullanılan tüm ilaçlar da aslında bitkilerden elde edilmiş ekstrelerdir. Fakat amaca uygun kısımları izole edilerek üretilmişlerdir. Fakat fitoterapide bitkilerin istenilmeyen belki de zararlı etkilerine de maruz kalınmaktadır. BPH tedavisinde kullanılan fitoterapötik bileşimlerin çoğu 5-alfa redüktaz enzimini bloke etme özelliğine sahiptirler. Bir kısmı da prostat dokusu üzerindeki östrojen reseptörlerini bloke ederek prostat büyümesine engel olur. Bu tür ilaçlar fitoterapi ile ilgilenen kişilerce önerilmektedir. Yan etkileri de dikkate alınarak tercih edilebilir. o Saw palmetto (seranoa repens) 5-alfa redüktaz enzimini bloke ederek ve östrojenin prostat dokusu üzerindeki östrojen reseptörlerine bağlanmasını bloke ederek etki eder. Etkinliği finasteridden daha düşüktür. o Pygeum Africanum saw palmetto benzeri etki gösterir fakat etkinliği daha düşüktür. o Soy Isoflavone içerdiği fitoöstrojenler aracılığıyla prostat üzerindeki östrojen reseptörlerine bağlanarak inhibitör etki gösterir. Etkinliği ölçülemeyecek kadar azdır. o European Flower Pollen Extract anti-inflamatuar ve prostat büyümesini engelleyici etkisi olduğu söylenmesine rağmen ölçülebilmiş bir etkinliği yoktur. 4. Minimal İnvaziv Yöntemler: Prostatın üretrada oluşturduğu tıkanıklığı bir ölçüye kadar açan, hastalara daha az risk oluşturan, fakat etkinliğinin düşük olması nedeniyle tekrarlanmaya gerek duyulan yöntemlerdir. Bu yöntemlerde ısıtma, mikrodalga, ultrasonik enerji ve dondurma gibi değişik enerji yöntemleriyle BPH dokusu bir miktar küçültülür. İlaç tedavilerine göre daha etkin ama cerrahi tedavilere göre daha az etkin yöntemlerdir. Etkinlikleri ölçüsünde de yan etkileri vardır. Patoloji tahlili için doku elde edilemez. Bu nedenle prostatın transizyonel bölgesinden kaynaklanan veya bu bölgeye geçmiş prostat kanseri odağını tespit etmek mümkün olmaz. Hastalarda erken dönemde ağrılı idrar yapma, hatta bazen bir süre sondalı kalmayı gerektirecek ölçüde idrar yapmakta zorluk görülebilir. Tedavi uygulanan prostat dokusu nekroze olup döküldükten sonra bu tarz şikayetler düzelir. Doğru hastalarda kullanıldıklarında etkinlikleri daha iyidir. Bu tedavilerden fayda görmeyenlere cerrahi tedavi uygulanması gerekir. o Termoterapi (Isı Tedavisi): Bu yöntemler orta derecede büyümüş prostatlarda ve orta derecede idrar şikayetleri olan hastalarda faydalı olabilmektedir. Orta lobun da mesane içine doğru büyüdüğü BPH hastalarında bu yöntemler yeterince etkili olmayabilir. Özellikle kalp ve damar hastalarının kullandığı kumadin ve aspirin gibi kan sulandırıcı ilaçlar bu yöntemlerin uygulanabilmesi için bir engel teşkil etmez. BPH dokusundaki küçülme cerrahi ile elde edilen küçülmeden azdır. 1. Yoğunlaştırılmış Yüksek Enerjili Ultrason (High Intensity Focused Ultrasound, HIFU): Yoğunlaştırılmış yüksek enerjili ultrason dalgalarının kullanılarak, sağlıklı çevre dokuya zarar vermeden prostat dokusunu ısıtarak hücre ölümünü hedefleyen bir tedavidir. Rektal yoldan uygulama yapılır. İşlem sonrası sonda 1 hafta kalır. Bu yöntem henüz deneyseldir. 2. Mikrodalga Tedavisi (Transurethral microwave thermotherapy, TUMT): Bu yöntemde mikrodalga enerjisi ile BPH dokusu ısıtılarak hücre ölümü oluşturulur. 6-12 hafta içinde ölü hücreler prostattan uzaklaştırılır ve büyümüş doku küçülür. Bu yöntemde özel bir sonda mesaneye kadar ilerletilir. Prostatik üretra düzeyinde yer alan mikrodalga anteni BPH dokusuna mikrodalga enerjisi yayarak doku üzerinde ısınmayı sağlar. Diğer dokuları korumak için de serum sirkülasyonu ile soğutma sağlanır. Bu dokulardaki ısı düzeyi sensörlerce kontrol altında tutulur. Enerji seviyesi kademeli olarak arttırılarak etkili düzeye ulaşılır. 30 dakika süren işlem lokal anestezi altında uygulanabilmektedir. İşlem sonrası prostatta oluşan ödem ve inflamasyon sonucu hasta idrarını yapamayacağından sonda en az 1 hafta kalmalıdır. Hastalarda idrar yaparken yanma ve sızı hissi, sık idrara gitme, idrar kaçırma, sıkışma hissi ve idrarda kan olması görülebilecek sorunlar olup 3 hafta içinde azalarak düzelir. Bazen sondalı kalma süresi uzayabilmektedir. Hasta seçimi önemlidir. Herhangi bir nedenle üretra darlığı olan, penil protez veya artifisyel üretral sfinkteri olan hastalarda bu yöntem uygulanmamalıdır. TUMT cihazını üreten farklı firmalar değişik modelleri piyasaya sürmüşlerdir. Üretim sırasına göre ilk çıkan modeller Prostatron, Targis, sonra üretilenler Prostalund, CoreTherm, TherMatrx, Prolieve’dir. o Radyofrekans Tedavisi (Transurethral needle ablation, TUNA): Bu yöntemde prostata batırılan özel iğneler aracılığıyla uygulanan radyofrekans dalgaları prostat dokusunda ısınma sonucu hücre ölümüne ve küçülmeye neden olur. Üretraya ve çevre sağlıklı dokulara zarar vermez. Lokal anestezi altında 1 saatten az bir sürede uygulanabilir. Üretrada iritasyon, kanama, obstrüksiyon veya ağrılı mesane spazmlarına neden olabilir. 3-4 gün sondalı kalmak gerekebilir. Hastalar 1-2 gün içinde günlük aktivitelerine dönerler. BPH semptomlarının düzelmesi 2-6 hafta alır. Uzun süreli komplikasyonlar üriner retansiyon, seksüel disfonksiyon olup nadir görülür. o Transüretral Prostat Elektrovaporizasyon (TUVP): Yüksek güçte elektrik akımı kullanılarak elde edilen yüksek ısı prostat dokusuna direkt olarak sistoskop eşliğinde vaportrode ile uygulanarak buharlaşma elde edilir. İşlem 20-65 dakika alır. Sonda 2 gün kalır. o Lazerle Prostat Ameliyatı: Lazer ışınlarının endoskopik yolla idrar yolları içerisinden iletilmesiyle prostat dokusunun buharlaştırılmasıdır. Amaç mesaneye doğru bir kanal açarak idrarın rahat akışını sağlamaktır. Patolojik inceleme için doku alınamıyor olması muhtemel prostat kanseri olabilecek şüpheli durumlarda prostat kanserinin gözden kaçmasına neden olabilir. Lazer enerjisi ile prostat dokusu buharlaştırılıp, idrar kanalı genişletilmektedir. Çok büyük prostatlarda makul bir süre içinde yeteri kadar doku buharlaştırılıp, rahat idrar yapmayı sağlayabilecek bir kanal oluşturmak mümkün olmayabilir. Bu nedenle hastanın lazer tedavisine uygun olup olmadığının, konunun uzmanı olan ürolog hekimlerin değerlendirmesi ve hasta ile karşılıklı görüşmesi sonrasında belirlenmesi gereklidir. Az sayıda hastada prostat kanserine bağlı olarak üretrada tıkanıklık gelişirse lazer tedavisi diğer yöntemler gibi uygulanabilir. Burada bilinmesi gereken en önemli nokta, lazer uygulaması ile kanser asla tedavi edilemez, tedavi edilen idrar yolundaki tıkanıklıktır. Lazerle prostat ameliyatlarında değişik lazer enerjileri kullanılmıştır. Uygulama açısından da farklılıklar gösterir. Lazer enerjisinin prob ucundan verilmesi (TULIP), probtan yana 90 derece açıyla verilmesi (VLAP), dokuya probun temas ettirilmesi (contact laser) ve bir başka uygulama yönteminde direkt dokunun içine batırılan fiberoptik prob ile lazer uygulamaları (interstitial laser coagulation) mevcuttur. İlk uygulamaya konulan Nd:YAG lazer ile prostat dokusu yakılır ve kurutulur. Yakılan dokular sonradan dökülür ve prostatik üretrada açıklık oluşur. Fakat yan etkilerinin çokluğu nedeniyle günümüzde tercih edilmemektedir. Ameliyat bölgesinde oluşan ödem nedeniyle hastanın bir süre sondalı kalması gerekebilir. Potasyum titanil fosfat lazer (greenlight, yeşil ışık) endoskop yardımıyla uygulanır. Lazer enerjisinin dalga boyunun özelliği nedeniyle yeşil ışık verir. 60-80 watt’lık ilk jenerasyon cihazlardan sonra 120 watt’lık cihazlar üretilmiştir. Birim zamanda alınan doku miktarı da böylece biraz daha artmıştır. Kanama daha az olur. Kan sulandırıcı (aspirin, kumadin) kullanma zorunluluğu olan veya anestezi ve ameliyat riski yüksek hastalarda tercih edilmektedir. Belirli bir sürede buharlaştırılan doku miktarı az olması nedeniyle büyük prostatlarda uygun bir yöntem değildir. Hastaların çoğunda sondanın 1 gün kalması yeterli olur. Hastalar işlem sonrası 2 hafta boyunca efor gerektiren hareketlerden sakınmalıdırlar. Tüm prostat ameliyatları sonucunda görülebilen meninin dışarı çıkmama ihtimali TUR ameliyatına göre daha düşüktür (%60). Diğer minimal invaziv yöntemlere göre kısa sürede sonuç alınır ve uzun süre etkinliği devam eder. Dezavantajları altın standart yöntem olan transüretral rezeksiyona göre daha az doku alınabilir ve mesane iritasyonu ve buharlaştırılan prostat dokusunun altında oluşan koagulasyon alanı nedeniyle haftalarca süren sık sık idrar yapma ihtiyacı, sıkışma hissi ve idrar yaparken yanma görülebilir. Bu durum ameliyat sonrası dönemde hastanın hayat kalitesini bozabilir. Diğer önemli bir dezavantajı ise patolojik inceleme için doku alınamamasıdır. Bu nedenle hastaların muhtemel bir prostat kanseri varlığı açısından mutlaka ameliyat öncesi değerlendirilmesi şarttır. Holmium lazer greenlight lazerden farklı olarak hem dokuyu buharlaştırma hem de rezeke edebilme (kesme) yeteneğine sahiptir. Ablasyon (buharlaştırarak yok etme) işlemine HoLAP ((holmium laser ablation of the prostate), rezeke ederek enükleasyon yapma işlemine HoLEP (holmium enucleation of the prostate) denilmektedir. HoLEP yöntemiyle patolojik inceleme için doku da alınmaktadır. HoLAP prostat volümü 60 gr altında ise uygun olmaktadır. o Prostatik Stent: Cerrahi tedavi uygulanması gereken, fakat genel durum bozukluğu veya diğer tıbbi sorunlar nedeniyle cerrahi uygulanamayacak hastalarda prostatik stent kullanılabilir. Prostatik stentler temel olarak prostatik üretra içine yerleştirildikten sonra açılarak çevre dokuyu etrafa iterek pasajı sağlayan helezonik yay şeklinde materyallerdir. Uygulanabilmesi için genel anesteziye ihtiyaç göstermemesi, lokal anesteziyle kolayca yerleştirilebilmesi ve kanama gibi komplikasyonlarının çok nadir olması avantajlarıdır. Fakat bazen stentin yerleştirilmesi yanlış olabilir veya yerinden kayabilir, iritasyona ve sık idrar yapmaya, idrar kaçırma ve ağrı hissine neden olabilir. Bazen stent üzerinde taş oluşabilir. Stent çıkartılmak istenildiğinde de oldukça zorlanılabilir. Stent tipleri 1. kalıcı metalik stentler 2. vücut sıcaklığına geldiğinde genişleyen metalik stentler 3. bio-degradable (birkaç ay sonra eriyebilen materyalden yapılmış) stentler 4. plastikten yapılmış, gerektiğinde kolayca çıkarılabilen stentler 5. Cerrahi Tedaviler: Hastalar ilaç tedavilerine yeterli cevap vermediklerinde veya klinik durumları gerektirdiğinde doğrudan cerrahi tedaviye yönlendirilebilir. BPH tedavisinde en etkili ve kalıcı yöntem cerrahi yöntemlerdir. Diğer yöntemlere göre riskleri daha fazladır. Fakat bu riskler cerrahi yöntemlerdeki ve anestezideki gelişmelere paralel olarak kabul edilebilir seviyelere inmiştir. Cerrahi yöntemlerle prostatın idrar yolunu tıkayan büyümüş kısmının tamamı alınır. Cerrahi tedavi uygulanan hastaların uzun bir süre yeniden ameliyat olma riskleri çok düşüktür (15 yıl sonra %10). Aşağıdaki özelliklere sahip hastalarda ilk tedavi seçeneği cerrahi yöntem olmalıdır: 1. Hastanın hiç idrar yapamaz hale gelmesi 2. İlaç tedavisine ve minimal invaziv yöntemlere yeterli cevap vermeyen hastalar 3. İdrarda devam eden kanama olması 4. Büyümüş prostatın yaptığı tıkanıklığa bağlı mesanede taş oluşmuş olması 5. Sık idrar yolu enfeksiyonu geçirmek 6. İdrar yolunda uzun süre devam eden tıkanıklığa bağlı böbrek yetmezliği gelişmesi Hasta ve doktor önerilen cerrahi yöntemleri faydaları ve riskleri açısından karşılıklı olarak konuşmalı ve hastaya en uygun yönteme karar vermelidir. Cerrahi tedaviler sırasında mesane boynu da açıldığı için ameliyat sonrasında meni büyük oranda orgazm sırasında dışarı atılamaz, geriye mesane içine doğru boşalır (retrograd ejakülasyon). Cerrahi tedavilerin komplikasyonları uygulanan yönteme göre değişmekle birlikte az bir oranda (%0,2) idrar kaçırma ve idrar yolunda darlıklar görülebilir. BPH temelde ereksiyon problemleriyle birlikte görülebilecek bir hastalıktır. Bu durum aynı patolojinin farklı organlardaki ortaya çıkış halleridir. Yapılan ameliyatın ereksiyon üzerinde özel bir etkisi yoktur. Hatta prostat şikayetleri düzelen hasta ereksiyonda da düzelme görebilir. o TUR – Prostatektomiler (Kapalı, endoskopik prostat ameliyatı): Transüretral prostat rezeksiyonu (TUR-P), cerrahi ve anestezi yöntemlerindeki gelişmeler sonucu bugün için dünyada altın standart (en doğru ve güvenilir) yöntem olarak bilinmektedir. BPH tedavisinde en sık uygulanan yöntemdir. Son yıllarda minimal invaziv yöntemler özellikle lazer ameliyatları popülarize edilmektedir. Yeni gelişmelerin de desteklenmesi gerekmektedir. Fakat etkinlik, güvenilirlik açısından henüz TUR-P ameliyatına üstün bir yöntem geliştirilememiştir. Bu nedenle minimal invaziv yöntemler uygulanırken hasta seçimini dikkatlice yapmak daha önemli hale gelmektedir. TUR-P yöntemi genel anestezi veya belden anestezik madde enjeksiyonu ile belden aşağısının uyuşturulması (spinal, epidural anestezi) eşliğinde uygulanmaktadır. TUR ameliyatında prostatın tamamı değil, idrar kanalını tıkayan büyümüş prostat dokusunun tamamı (minimal invaziv yöntemlerde tamamı alınmamaktadır) özel irigasyon sıvısı altında elektrik enerjisi (koter) kullanılarak küçük parçalar halinde dışarı alınmaktadır. Teknolojik gelişmeler neticesinde tecrübeli ellerde kan verilmesine gerek olmadan minimum kanama ile ameliyat tamamlanabilmektedir. Ameliyat sonrası bir ucu mesane içinde olan sonda 2 gün kalmaktadır. Sonda çekildikten sonraki ilk birkaç günde idrar yaparken hafif yanma şikayeti kesi yapılan alanlara bağlı olup normaldir. Bu tarz şikayetler 12 hafta içinde geçer ve hasta rahat idrar yapmaya başlar. Bu nedenle hastalara 2 hafta istirahat etmeleri, bir risk faktörü yoksa günde 3 litre sıvı almaları, kabız kalmamaları, ağırlık kaldırmamaları ve en önemlisi prostat üzerine bası yapacak tarzda kalçanın üzerine oturmamaları tavsiye edilir. Henüz hiçbir yöntem TUR-prostatektomi üzerinde başarı sağlayamamıştır. TUR-prostatektomi en başarılı tedavi yöntemi olma özelliğini korumaktadır. Minimal invaziv yöntemlere göre TUR-P ameliyatının avantajları: 1. idrar yolunu tıkayan büyümüş prostat dokusunun tamamının kısa bir sürede (ortalama 1 saat) alınarak yeniden tıkanma olması ihtimalini minimuma indirmesi, 2. patolojik inceleme yapılabilmesi için doku elde edilmesi, 3. uzun süreli sondalı kalma gereği olmaması, 4. uzun dönemde en etkili tedavi yöntemi olmasıdır. TUR-P sırasında düz kas sfinkterini içeren mesane boynunda açıklık oluşturulduğu için hastaların %75’inde ameliyat sonrası dönemde meni dışarı çıkmayabilir. Daha az oranda olmasına rağmen minimal invaziv yöntemlerde de bu durum görülmektedir. Şekilden de görüldüğü gibi prostattın büyüyen BPH dokusu alınır, dış kabuk kısmı kalır. Burada vurgulanması gereken önemli bir nokta şudur: Prostat kanseri çoğunlukla prostatın kabuk kısmından gelişir. Bu nedenle BPH tedavisi amacıyla uygulanan ameliyat yöntemleri hastayı prostat kanserine karşı korumaz. Bu hastaların prostat kanseri geliştirme riskleri hiç ameliyat olmamış hastalarla eşittir. Bu nedenle BPH nedeniyle ameliyat olan hastalar da yılda bir defa mutlaka prostat kanseri açısından kontrol olmalıdırlar. o Transüretral Prostat İnsizyonu (TUIP): Genç yaşta ve küçük prostatı olanlarda tercih edilebilecek bir yöntemdir. Retrograd ejakülasyon riski olmasına rağmen TUR ameliyatına göre daha düşüktür. Hastanın rahat idrar yapmasını sağlamak amacıyla prostat ve mesane boynuna elektrokoterle derin kesi yapılarak (doku alınmaz) prostatın oluşturduğu darlık rahatlatılır. o Açık Prostatektomi: TUR veya lazer ameliyatlarının güvenli bir şekilde yapılamayacak kadar prostatın büyük olduğu durumlarda açık ameliyat yöntemi uygulanır. Ayrıca, açık cerrahi gerektiren mesanede divertikül, mesanede büyük taş gibi ek sorunların varlığında da uygulanmalıdır. Göbek altından cilde yapılan bir kesi ile mesaneye ulaşılır, mesane açılarak prostatın büyüyen dokusu çepeçevre dönülerek çıkarılır. TUR prostat ameliyatından farklı olarak sonda birkaç gün daha fazla tutulur. Sonuç olarak, açık prostat ameliyatı ile usulüne uygun olarak yapılmış TUR prostat ameliyatının etkinlikleri aynıdır. Tek fark, TUR ameliyatında belirli bir sürede alınabilecek doku miktarı sınırlı olduğu için, büyük prostat varlığında açık ameliyat yapılır. Bu açık ameliyat prostat kanseri varlığında yapılan prostatın tamamının alındığı radikal prostatektomi denilen ameliyattan farklıdır. Diğer yöntemlerle kıyaslandığında açık ameliyat sonucunda semptomlardaki düzelme daha belirgin ve uzun sürelidir. En sık rastlanılan yan etkisi mesane boynundaki sfinkterin alınması nedeniyle ameliyat sonrası dönemde meninin dışarı çıkmamasıdır. Hem TUR hem de açık ameliyatın etkinliğinin ne kadar olacağını görmek için 6-8 haftanın geçmesi gerekmektedir. Ameliyat öncesi dönemde prostatın yapmış olduğu tıkanıklık nedeniyle oluşmuş rezidüel enfeksiyon ve mesane duvarının ne kadar zarar gördüğü ve bunların etkileri bu süre sonunda değerlendirilebilir. Prostatın iyi huylu büyümesi nedeni ile her ne yöntemle cerrahi tedavi uygulanırsa uygulansın unutulmaması gereken husus, bu ameliyatlarda prostatın sadece büyüyen kısmının alındığı, kalan kısmında her zaman için prostat kanseri gelişme riskinin olduğudur. Bu nedenle ameliyattan sonra da doktorunuzun belirleyeceği aralıklarla prostat kanseri açısından muayene ve PSA kan testi ile kontrollere devam etmeniz gerekmektedir. Aslında her hastada uygulanması ideal olan bir tedavi yöntemi yoktur. Her hasta ayrı bir olgu olarak değerlendirilmeli ve tedavi yöntemleri konusunda hastanın bilgilendirilmesi sonrası nasıl bir yol izleneceğine beraber karar verilmelidir.
© Copyright 2024 Paperzz