TÜRKİYE ZİRAAT ODALARI BİRLİĞİ ◘HASAT BURUK BAŞLADI Haziran 2014 | Sayı: 354 Ücretsiz Yayın ◘TOPRAK VE ÇEVRE Ayın Konusu İÇİNDEKİLER HABERLER T ZOB DİYOR Kİ! 6 HASAT BURUK BAŞLADI 22 DOĞAL AFETLER VURMAYA DEVAM EDİYOR 9 BAHÇELİ'DEN TZOB'A ZİYARET 24 TABİİ AFETLER HAZİRAN AYINDA DA DURMADI 11 BAYRAKTAR'DAN RAMAZAN UYARISI 27 TZOB OTOMASYON PROJESİ DEVREYE GİRDİ 28 KİMSE ÇİFTÇİYİ YOK SAYAMAZ 15 YANGIN ÇOK BÜYÜK 18 ORTAKÖY ZİRAAT ODASI HİZMET BİNASI AÇILDI 20 BAYRAKTAR NİĞDE'DE İNCELEMELERDE BULUNDU 21 BOR ZİRAAT ODASI YENİ HİZMET BİNASINDA 30 ÜRETİCİ MARKET FİYATLARI ARAŞTIRMASI 32 DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ 38 TOPRAK BAYRAMI AYIN KONUSU 54 TARIM VE ÇEVRE İmtiyaz Sahibi TZOB Adına Genel Başkan Ş. Şemsi Bayraktar Genel Yayın Müdürü Bekir Şinasi Özdemir Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ebru Mine Esen Yayın Kurulu M. Hikmet Yavuzyiğit Metin Türkyılmaz Ömer Kaya Salim Altay Hasan Hüseyin Coşkun Dr. Fethi Güven Prof. Dr. Mevhibe Albayrak Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu Prof. Dr. Erdoğan Güneş Dr. Özden Hiçbirol Görsel Katkı 56 TOPRAKLARIN KORUNMASI İÇİN YAPILMASI GEREKENLER 58 EROZYON 60 ÇEVRE AMAÇLI DESTEKLER 62 TÜRKİYE'DE SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIMSAL ARAZİ YÖNETİMİ ODALARIMIZDAN 68 ODA BAŞKANLARI ELEKTRİK İÇİN ANKARA’DA 74 HASAT ŞENLİĞİ’NİN ÜÇÜNCÜSÜ YAPILDI Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı "Tarım ve İnsan" fotoğraf yarışmasından alınmıştır. Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın Basım Tarihi 23.07.2014 Dağıtım PTT Kargo Yönetim Yeri Türkiye Ziraat Odaları Birliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü GMK Bulvarı No: 25 Demirtepe/ANKARA Tel: 312 231 63 00 (Pbx) Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77 e-mail:[email protected] Yapım Ajansı Kurumsal Yayıncılık | Pazarlama İletişimi Tel: 312 447 48 25 Baskı Mattek Mat. Basım Yayın Tan. Tic.San.Ltd.Şti. Ağaç İşl.San.Sitesi 1354 Cad. 1362 Sok. No:35 İvedik / Ankara Tel: 312 433 23 10 Çiftçi ve Köy Dünyası dergisi basın ahlak kurallarına uymayı taahhüt eder. Yayımlanan yazıların sorumlulukları sahiplerine ait olup, Birliğimiz görüşlerini yansıtmamaktadır. Dergide yayımlanan yazılar, kaynak gösterilmek koşuluyla, diğer yayın organlarında yayımlanabilir. Gönderilen yazılar iade edilmez. TÜRKİYE ZİRAAT ODALARI BİRLİĞİ SESLENİŞ Ziraat Odalarımızın değerli mensupları, sevgili çiftçi dostlarım, Haziran, yurdumuzun hemen her bölgesinde tarım faaliyetlerinin yoğunlaştığı, hasadın hemen her bölgemizde başladığı, alın terinin, emeğin ürüne dönüştüğü bir ay… Biliyorsunuz, bu üretim sezonunda hemen her türlü tabii afetle karşı karşıya kaldık. Birçok üründe tarlalarımıza, bağlarımıza, bahçelerimize adeta ateş düştü. Yine birçok üründe gelecek sezonları da etkileyecek zararlar yaşadık. Bu süreci çok yakından izliyor; düzenlediğimiz toplantılar, yaptığımız görüşmeler, hazırladığımız raporlarla sorunu ülkemizin gündeminde tutmaya çalışıyor, çözüm için gayret gösteriyoruz. Değerli arkadaşlarım, Mayıs ayında başladığımız ve sahada yaptığımız incelemeleri Haziran ayında da ve daha yoğun şekilde sürdürdük. Her yıl geleneksel olarak düzenlediğimiz Hasat Günü’nü Konya’da yaptık. Bu ziyaret, inceleme ve toplantılarda da dile getirdiğimiz gibi, tarımda bu yıl yaşadıklarımız, 2007 yılındaki kuraklıktan farklı oldu. Kuraklık, arkasından don, arkasından birçok bölgede dolu, arkasından aşırı yağışlar ve sel felaketi, hortum ve fırtına geldi. Tarım sektörünün bu yıl yaşamadığı afet neredeyse kalmadı. Tabii bunlar Allah'tan, yapabileceğimiz bir şey yok. Ancak, muhakkak surette çiftçimizi ayakta, moralini yüksek tutmamız ve önümüzdeki yıl tarlaya girmesini sağlamamız lazım. Peki, çiftçimizin moralini nasıl yükselteceğiz? Tarım Kredi ve Ziraat Bankası borçlarının birkaç yıl faizsiz olarak ertelenmesini talep ediyoruz. Bu da yetmiyor elbette… Çiftçimizin Sosyal Güvenlik Kurumu'na borçları var. Bunların yapılandırılmasını istiyoruz. Çiftçimizin elektrik borçları müthiş maliyet getiriyor. Sondajla çok derinlerden, yüzlerce metreden su çekiyor. Muazzam bir elektrik maliyeti var. Çiftçilerimiz zaman zaman bu maliyeti karşılayamıyor. Elektrik borçlarının yapılandırılmasını, kapanan sayaçların da açılmasını talep ediyoruz. Çünkü bir doğal afet yaşıyoruz. Özel bankalardan kredi alan çiftçilerimizle alakalı, bankalarla görüşmelerimiz devam ediyor. Onların da borçları yapılandırmasını talep ediyoruz. Birliklerle, kooperatiflere olan borçlarla ilgili de aynı talebimiz söz konusu. Bütün bunları yaptığımızda çiftçimizin moralini yükseltmiş oluruz. Bunları yapamazsak, çiftçimiz borçlarını ödeyebilmek için malını mülkünü satıp göç etmek zorunluluğuyla karşı karşıya kalır. Sözlerimin başında da belirttiğim gibi, önümüzdeki yıl, bu ülkenin gıda güvencesini sağlama adına ve Türkiye'deki 76 milyonu besleme adına, muhakkak surette çiftçimizin tarlaya dönmesini sağlamamız lazım. Bu tedbirler alındığında çiftçimiz tarlaya döner ve üretimine devam eder. Aksi takdirde bizler tarım sektöründe çalışacak çiftçiyi zor buluruz. Kıymetli Çiftçi Dostlarım, Birçoğunuz da şahit olmuşsunuzdur. Gerek merkezi gerekse yerel yöneticilerin olduğu hemen her toplantı ya da görüşmede üzerinde son derece ehemmiyetle durduğumuz bir konu daha var: Verimli tarım arazilerimizin korunması… BAŞKANDAN Ş. Şemsi BAYRAKTAR Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Cenabı Allah bu toprakları, Türk çiftçisi işlesin, üretsin ve bu ülkeyi beslesin diye bahşetmiş. Bu toprakların üzerine bina, fabrika, başka işletmeler yapın, yapılaşmaya gidin diye bize bahşetmemiş. Günahtır... Zaten biz, bu toprakları açık bir fabrika görüyoruz. Fabrika üzerine fabrika kurulmaz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Biz fabrika üzerine fabrika istemiyoruz. Değerli arkadaşlarım, Biliyorsunuz, Ramazanda spekülasyonları ve haksız kazançları önlemek amacıyla fiyatları takibe alıyoruz. Bu yıl, bazı ürünlerde yaşanacak arz eksikliği nedeniyle gıda fiyatları, daha önceki yıllardan çok daha büyük bir önem arz ediyor. Biliyorsunuz, Ramazanda gıdaya talep artıyor ve özellikle et, et ürünleri, süt ürünleri, bakliyat ve unlu mamullere talep yoğunlaşıyor. 7 yıldır Ramazan öncesi fiyatları tespit edip, başlangıcından sonuna kadar takipçisi oluyoruz. Bu Ramazan öncesi de düzenlediğimiz basın toplantısıyla fiyatları kamuoyumuzla paylaştık. Fiyat artışı görülebilecek ürünleri, alınması gerekli önlemleri belirttik; mevsimsel olarak üretimin artacağı ürünlerde fiyat gerilemeleri beklediğimizi de vurguladık. ‘Ramazan fırsatçılığı yapılmasın’; ‘Halkımızın mağdur edilmemesi için spekülatörlere fırsat verilmesin, piyasaların canlanması için Ramazanı dört gözle bekleyen esnafımız da zan altında bırakılmasın’ istiyoruz. Bu talebimizin yerine gelmesi için, bütün ilgili kurum ve kuruluşları sorumluluklarını ve görevlerini yerine getirmeye davet ediyoruz. Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak da fırsatçılığa fırsat vermemek için Ramazanın hem öncesinde hem devamında ve hem de bayramda üretici, hal, pazar ve market fiyatlarını mercek altına alıyoruz. Değerli arkadaşlarım, Bütün bunları paylaşırken bir hususun altını özellikle çizmek gerekiyor. Bu çalışmaları yaparken bizim üretici fiyatlarını baskılamak gibi bir hedefimiz asla yok. Hedefimiz aracılar ve satış noktasında bulunanlar, üreticiden ürünü ucuza kapatıp pahalı satanlardır. Mübarek Ramazan ayında da ülkemizin gıda üretimini bu sıcaklara rağmen sürdüren üreticilerimize çalışmalarında kolaylık, kazanç ve ürünlerinde bolluk ve bereket diliyor; bütün İslam âlemi ve ülkemiz için Ramazan ayının hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Her vesileyle Sayın Valilerimize ve Sayın Belediye Başkanlarımıza sesleniyor, “Lütfen verimli tarım arazilerini imara açmayın' diyoruz. Artık yeter... Zira Türkiye’miz toprak zengini bir ülke değil. Birinci sınıf tarım arazilerimiz, bütün ülke kara alanlarımızın sadece yüzde 6’sı kadar… Evet, yanlış okumuyorsunuz, sadece yüzde 6’sı… Sanayi tesislerinin de yapılaşmaların da işletmelerin de verimli tarım arazileri üzerine kurulmasını kati surette istemiyoruz. Bu verimli tarım arazileri bizim çocuklarımızın ve geleceğimizin istikbali... Çocuklarımız ve geleceğimizin istikbaliyle oynamaya da kimsenin hakkı yok. 5 HABERLER HASAT BURUK BAŞLADI Bayraktar, Meram'da ilk arpa hasadını yaptı TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Önümüzdeki yıl, bu ülkenin gıda güvencesini sağlama ve Türkiye'deki 76 milyonu besleme adına, muhakkak surette çiftçimizin tarlaya dönmesini sağlamamız lazım." Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, "Muhakkak surette çiftçimizi ayakta tutmamız, moralini düzeltmemiz ve önümüzdeki yıl tarlaya girmesini sağlamamız lazım. Bu sene gerçekten çiftçimiz açısından tam bir felaket yılı oldu. Çiftçimizin bağına, bahçesine, tarlasına adeta bir ateş düştü" dedi. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Bayraktar, Konya'nın Meram İlçesi Boyalı Mahallesi’nde arpa hasadı yaptı. 6 Hasat bayramı için düzenlenen törene katılan Bayraktar, burada Konyalı çiftçilere hitap etti. Bayraktar, hasadın, bir yıl boyunca sarf edilen emek, alınteri, gayret ve masrafın karşılığı olduğunu ama bu yıl hasadın çok iyi olmadığını söyledi. Kuraklık, don, şiddetli yağışlar ve sel felaketlerinin çiftçinin ürünlerine büyük zarar verdiğini ifade eden Bayraktar, "Bu yıl kuraklık, tarım sektörüne fevkalade büyük sıkıntı verdi. Ekim, Kasım, Aralık, Ocak ve Şubat ayları maalesef mevsim normallerinin altında yağış aldı. Mart ayında nispeten yağış oldu ama üretimimizi kurtaracak seviyede değildi. Nisan ayındaki yağışlar bizi perişan etti. Mayıs, Haziran aylarındaki yağışlar da hasarımızı gidermeye yetmedi. Ocak ve Şubat aylarında havaların fevkalade sıcak gitmesi, yağışların az olması bizi tedirgin etti. Üreticimizi uyarmak zorunda kaldık. Üreticimize dedik ki, 'Aman Allah korusun, bu sıcaklardan sonra meyveler çiçek açar, arkasından gelecek olan bir don bizi perişan eder' dedik ve üreticilerimizi uyardık. Nitekim korktuğumuz başımıza geldi ve Mart sonunda Nisan başında bir don hadisesiyle karşı karşıya kaldık ve bazı bölgelerde meyvelerimiz yüzde 100’e yakın oranda zarar gördü. “Bu yıl 2007’de yaşanan kuraklıktan farklı oldu” Tarımda bu yıl yaşananlar 2007 yılında yaşanan kuraklıktan farklı oldu. Kuraklık, arkasından don, arkasından birçok bölgede dolu, arkasından aşırı yağışlar ve sel felaketi, hortum ve fırtına geldi. Tarım sektörünün bu yıl yaşamadığı afet kalmadı. Tabii bunlar Allah'tan, yapabileceğimiz bir şey yok" dedi. HABERLER "Dane kaybını önlememiz gerek" Bayraktar, hububat hasadında yaşanan yüzde 3 dane kaybının devam ettiğini ve bunun önlenmesi gerektiğini dile getirdi. Şemsi Bayraktar, Türkiye'de ortalama 20 milyon ton civarındaki buğday hasadından 600 bin tonunun hasat sırasında kaybedildiğine dikkat çekti. Bayraktar, arka arkaya gelen bu afetleri dikkatle alarak önce Karadeniz'de Ordu’da bir toplantı yaparak, hasarı yerinde tespit ettiklerini, ardından Malatya'ya ve diğer bölgelere gittiklerini aktardı. "Pankobirlik bir yapılandırma düşünüyor" "Tarım Kredi ve Ziraat Bankası borçlarının birkaç yıl faizsiz olarak ertelenmesini talep ediyoruz. Bu da yetmez. Çiftçimizin SGK'ya borçları var. Bunların yapılandırılmasını istiyoruz. Çiftçimiz cazibe suya kavuşamadı. Sondajla çok derinlerden, yüzlerce metreden su çekiyor. Müthiş bir elektrik maliyeti var ve çiftçi zaman zaman bu maliyeti karşılayamıyor. Elektrik borçlarının yapılandırılmasını, kapanan sayaçların da açılmasını talep ediyoruz. Çünkü bir doğal afet yaşıyoruz. Özel bankalardan kredi alan çiftçilerimizle alakalı, bankalarla görüşmelerimiz devam ediyor. Onların da borçları yapılandırmasını talep ediyoruz. Pankobirlik Genel Müdürü’nü aradım. Buraya ve kooperatife olan borçlarınız var. Onlara da bir yapılandırma talep ettik. Pankobirlik bir yapılandırma düşünüyor. İnşallah onu da gerçekleştirmiş oluruz." “Zararları giderici tedbirler çiftçilerin moralini yükseltecek” Zararları giderici tedbirlerin çiftçilerin moralini yükselteceğine işaret eden Bayraktar, "Bütün bunları yaptığımızda çiftçimizin moralini yükseltmiş oluruz. Bunları yapmazsak, çiftçimiz borçlarını ödeyebilmek için malını mülkünü satıp göç etmek zorunda kalır. Hatta 'Çocuklarımızı tarımda, kırsalda tutmak istiyoruz. Eğer gerekli yardımlar yapılmazsa çocuklarımızı kırsalda tutma şansımız yok. Hiç olmazsa bulunduğumuz bölgede kamuya eleman alırken tarımda zarar gören çiftçilerimizin çocuklarına öncelik sağlansın' şeklinde bize talepte bulunuyorlar. Bu da makul bir teklif. Gerekli yardımlar yapılmazsa çocuklarımızı kırsalda tutma şansımız yok. Çocuklarımızı elimizden kaçıracağız. Bu konuyu raporlarımıza intikal ettirerek hükümetimize sunacağız. Çok daha önemlisi, önümüzdeki yıl, bu ülkenin gıda güvencesini sağlama adına ve Türkiye'deki 76 milyonu besleme adına, muhakkak surette çiftçimizin tarlaya dönmesini sağlamamız lazım. Tedbirler alındığında çiftçi tarlaya döner ve üretimine devam eder. Aksi takdirde tarım sektöründe çalışacak çiftçi bulamayız" dedi. “Kız çocuklarına miras bırakmayacağız diye birçok yerde intikal yaptırılmıyor” Çiftçi Kayıt Sistemi’nin (ÇKS) önemine değinen Bayraktar, çiftçinin bir kısmının ÇKS’ye kayıtlı olmadığı için Tarım Kredi ve Ziraat Bankası’ndan kredi alamadıklarını bildirdi. Bayraktar, şunları kaydetti: “Geçen gün Sakarya’daydım. Muhtarla bir toplantı yaptım. Orada da ÇKS’ye kayıtlı olmayan çiftçilerimiz var. Kız kardeşlerinize miras bırakmamak için ÇKS’ye kayıt yaptırmadıklarını söyledim. Veraset ilamı elinizde intikali yaptırmıyorsunuz. Bunu yapmayın. İntikal işlemlerinde vergi alınmıyor. İntikali yaptırın. ÇKS’ye kaydınızı yaptırın. Ve devlet desteklerinden yararlanın. Kız çocuklarına miras bırakmayacağız diye birçok yerde intikal yaptırılmıyor. Ve devletten destek alınmıyor. Ziraat Bankası ile Tarım Kredi Kooperatifleri’nden düşük faizli ayni ve nakdi kredi kullanılmıyor. Bunu yapmamız lazım. Bu fevkalade önemli.” ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Hükümetin ve özel bankaların, çiftçilerin borçlarına yönelik gerekli kolaylıkları sağlaması gerektiğini, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne borçların yapılandırılmasının yangını söndürmeye yetmeyeceğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti: 7 HABERLER yapmadığımız takdirde bu hedefler bir hayaldir. Şimdiden uyarıyoruz. Bu tedbirleri alın. Çiftçimiz bu hedeflere ulaşmaya hazır, bekliyor. İnşallah bu ulvi yolda Cenab-ı Allah yar ve yardımcımız olsun. Bu etkinliğe katıldığınız için hepinize ve tüm sıkıntılara rağmen, üretmeye devam eden çiftçimize teşekkür ediyorum” dedi. Konuşmaların ardından Şemsi Bayraktar, tarlada arpa hasadı yaptı. “Verimli tarım arazileri imara açılmamalı” Konuşmasında verimli tarım arazilerinin korunması konusuna da yer veren Bayraktar, şunları söyledi: "Sayın valilere ve belediye başkanlarına sesleniyorum; lütfen verimli tarım arazilerini imara açmayın. Artık yeter. Türkiye toprak zengini değil. Birinci sınıf tarım arazileri tüm ülke kara alanının sadece yüzde 6’sı kadar. Bütün sanayi tesisleri, yapılaşmalar, bütün bu işletmeler, hepsi verimli tarım arazileri üzerinde. Bu verimli tarım arazileri bizim çocuklarımızın geleceği. İstikbalimizle oynamaya kimsenin hakkı yok. Cenab-ı Allah bu toprakları, Türk çiftçisi işlesin, üretsin ve bu ülkeyi beslesin diye bahşetmiş. Üzerine bina, fabrika, başka işletmeler yapın, yapılaşmaya gidin diye bahşetmemiş. Günahtır. Bu topraklar açık bir fabrikadır. Fabrika üzerine fabrika kurulmaz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok.” ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Devrim niteliğinde kanun 8 Parçalı arazilerde tarım yapmanın zorlaştığına dikkati çeken Bayraktar, sorunun çözümü için hükümetin çıkardığı yeni kanunla arazi parçalanmasının önüne geçildiğini vurgulayarak, "Devrim niteliğinde bir kanun çıktı ve Miras Hukuku değişti. Artık toprakları parçalanamayacak. Biz 1926 yılında İsviçre'den medeni hukuku aldık ve toprakları parçalaya parçalaya 59 dekara kadar düşürdük. Bir üreticinin toplu olarak 59 dekarı da yok, orda 10, burada 5, şurada 7 dekar, toplamda 7 parsel. Türkiye'de 30 milyon parsel var. Bu parseller üzerinde verimli üretim yapma, teknoloji kullanma, ekonomik manada üretim yapma şansımız yok. Konuyla ilgili çalışmalarımızı yaptık ve Başbakan'a, ilgili bakanlara götürdük. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’mızın hazırladığı kanuna büyük destek verdik ve kanun, Meclis'ten çıktı. Bundan sonra arazilerin parçalanmasının önüne geçeceğiz. Çünkü bizim hedefimiz; bugün var olan 62 milyar dolarlık tarımsal hasılayı 10 yıl içinde 150 milyar dolara çıkarmak. Bugün için 3035 milyon turisti besliyoruz. 50 milyon turisti beslememiz lazım. 10 yıl sonra 85 milyonu aşan Türkiye nüfusunu beslememiz lazım. Bunu yapmak için de çiftçimiz sorunlarını çözmemiz, önünü açmamız lazım. Bunu Meram Ziraat Odası Başkanı Ali Ataiyibiner, hasat bayramı töreninde yaptığı konuşmada, bu yıl hububatta ciddi manada sıkıntılı günler geçirdiklerini, gerek Konya olarak gerek Türkiye olarak üretim rekoltesinin düşmesinin söz konusu olduğunu söyledi. Don ve kuraklık zararı ile ilgili de sıkıntılar yaşadıklarını bildiren Ataiyibiner, "Geçtiğimiz günlerde de lokal olarak bazı bölgelerde sel ve dolu felaketleri yaşadık. Her şeye rağmen bugün hasat şenliğimiz başladı” dedi ve bundan sonraki günlerde bir felaket olmadan hayırlı uğurlu bir hasat olmasını temenni etti. Hasat törenine TZOB Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Mustafa Hepokur, Konya ve çevre il ve ilçelerden Ziraat Odası başkanları, Konya Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdür Vekili Orhan Tat, Meram Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü Serbülent Ünal, Karatay Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü Esat Altıntaş ve Selçuklu Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü Sabri Yağlıca ve çiftçiler katıldı. HABERLER BAHÇELİ'DEN TZOB'A ZİYARET Bayraktar: Enerjimizi, ülkemizin sorunlarının çözülmesi noktasında harcamak istiyoruz. Enerjimizi öfkeyle sıkıntıyla harcamak istemiyoruz Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, tüm siyasi kurumlar, sivil toplum kuruluşları, aydınlar özellikle de halkın cumhurbaşkanlığı seçimlerine karşı çok duyarlı olmasında fayda bulunduğunu bildirerek, “Geçmişteki gelişen olaylardan dersler çıkarılmasını ve Türkiye, bir kaosa, bir bunalıma sokulmadan Cumhurbaşkanımızın seçimini gerçekleştirmemizde yarar olduğu kanaatindeyiz” dedi. Bahçeli, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar'ı Cumhurbaşkanlığı seçimi çerçevesinde, makamında ziyaret etti. Basına kapalı görüşme öncesinde, Bahçeli ve Bayraktar, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresinin 28 Ağustos’ta tamamlanacağını, yasa gereği 28 Ağustos’tan 60 gün öncesinde yeni seçilecek Cumhurbaşkanı için sürecin başlayacağını bildiren Bahçeli, “Bu süreci değerlendirmek toplumumuzun birçok kesimiyle görüş alışverişi yapmak amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi bir dizi ziyaret sürecini başlatmıştır. Bugün bu ziyaretimizin bir aşaması Türkiye Ziraat Odaları Birliği olmaktadır. Çok değerli Genel Başkan Şemsi Bayraktar'ın tarım kesiminde meydana gelen büyük zayiat ve hasarları göz önüne alarak yapmış olduğu değerlendirmelerin, bunların bütün tedbirlerinin neler olması gerektiğinin, zayiat ve hasarın nasıl olduğunu ve kuraklık, don, dolu ve sellerle çiftçimizin büyük bir tahribat içinde bulunduğunu ifade ederken, bütün siyasi partilerimizi ilgilendirme düşüncesini saygıyla karşıladığımızı ifade etmek istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden 52 milletvekilimizle, hükümetimiz ve TBMM tarafından tarım kesimimizin iyileştirilmesi açısından alınacak her türlü tedbire katkı sağlayacağımızı burada belirtmek istiyorum. MHP, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini çok önemsemektedir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nde 19 kez Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında büyük bir sorun yaşandığını söylemek mümkün değildir. Ama belli bir aşamadan sonra Cumhurbaşkanlığı seçimleri parlamentoda bulunan parti liderlerinin ve üyelerinin ve onların önereceği dışarıdan şahsiyetlerin meclisten seçilmesini öngörmesine rağmen Cumhurbaşkanlığı seçimleri ya siyasi krizlerin habercisi olmuş ya da böyle bir krizin yaşanmasına sebep olmuştur. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Sadece temsilcisi olduğumuz kesim değil, bütün milletimiz, yeni Cumhurbaşkanımızın, Anayasamız çerçevesinde devlet organları, kurum ve kuruluşları uyum içinde çalıştıracak bir ismin olmasını beklemektedir." 9 HABERLER Gerilim stratejisi takip edilmesini uygun bulmuyor. Kucaklayıcı, bütünleştirici, bu ülkede yaşayan her insanımızı bütün düşüncesi ve inançlarıyla kucaklayabilecek, Anayasa çerçevesinde hareket edebilecek, yeminine sadık bir Cumhurbaşkanı ile geleceğe yönelmek istiyor. Biz de bu konuda siyasi parti olarak üzerimize düşen sorumluluğun idraki ile görevlerimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. Bayraktar; “Halkımızın huzura ihtiyacı var” Hepimizin dikkatini çekecek olan konulardan bir tanesi 1980 yılında cumhurbaşkanlığı seçimi 114 tur ile yapılmasına rağmen sonuç alınamamıştır. Bunun getirdiği ara rejimlerdeki yaşanan sıkıntıların hepsini bilmekteyiz. Hal böyle olunca Türkiye’de tüm siyasi kurumlar, sivil toplum kuruluşları, aydınlarımız özellikle de halkımızın cumhurbaşkanlığı seçimlerine karşı çok duyarlı olmasında fayda olduğu kanaatindeyiz. Geçmişteki gelişen olaylardan dersler çıkarılması ve Türkiye bir kaosa bir bunalıma sokulmadan cumhurbaşkanımızın seçimini gerçekleştirmemizde yarar olduğu kanaatindeyiz” dedi. “MHP bu süreci büyük ölçüde tamamlamıştır” ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI MHP’nin bu seçimle ilgili görüşmeler sürecini büyük ölçüde tamamladığının altını çizen Bahçeli, “Şimdi önemli sosyal kesimlerin kuruluşları olarak toplumumuzun dikkatini çeken ve toplumumuzdaki sosyal, siyasi ve ekonomik olayları yönlendiren kuruluşlarımızla son görüşme turumuzu yapmaktayız. Bugün de Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nde bulunuyoruz” diye konuştu. 10 “Nasıl bir Cumhurbaşkanı” olması gerektiği konusunda, ortak bir zeminin, bir görüş birliğinin önemine vurgu yapan Bahçeli şunları kaydetti: “Cumhurbaşkanlığı seçimini bir tartışma zeminine sürükler, kamplaşma, cepheleşme, gerilim stratejileriyle Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimini anlaşılmaz hale getirir isek bunda Türkiye’nin çok büyük sıkıntıları olur. Halbuki ülkemiz kamplaşma istemiyor. Kutuplaşma istemiyor. TZOB Genel Başkanı Bayraktar da Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak Türkiye Ziraat Odaları Birliği’ni ziyaret etmek suretiyle gösterdiği nezakete teşekkür etti. Türkiye’nin bu yıl 12. Cumhurbaşkanını seçeceğini, bu seçimin özelliğinin ilk defa Cumhurbaşkanını halkın seçmesi olduğunu belirten Bayraktar, “Bu seçimin, milletimizin ulaştığı demokratik olgunluğa yakışır bir şekilde, huzur ortamında geçmesini temenni ediyoruz. Özellikle bugünlerde tarım kesiminin büyük sancıları var. Tarım kesimi çok huzurlu bir seçim istiyor. Biliyorsunuz Ekim ayından Mart ayına kadar çok kurak bir dönem yaşadık. Kuraklık üreticilerimizi fevkalade olumsuz etkiledi. Mart ayında yaşadığımız don olayı üreticileriizi fevkalade olumsuz etkiledi” dedi. Son bir haftadır da yaşanan don felaketinin yine üreticileri olumsuz etkilemeye devam ettiğine vurgu yapan Bayraktar, “Böyle bir sıkıntı içinde bulunan değerli çiftçilerimiz, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, huzurlu bir ortamda, itidal içinde yapılmasını diliyoruz. Enerjimizi, ülkemizin sorunlarının çözülmesi, noktasında harcamak istiyoruz. Yine enerjimizi öfkeyle sıkıntıyla harcamak istemiyoruz. Cumhurbaşkanlığı makamı ülkemizin birliğini ve dirliğini temsil eden bir makam. Seçilecek olan Cumhurbaşkanımızın yurtiçinde ve yurtdışında vatandaşlarımızın tamamını kucaklamasını temenni ediyoruz. Başta tarım kesimi olmak üzere, ülkemizdeki sosyal kesimlerin önemli problemleri bulunmaktadır. Seçilecek Cumhurbaşkanının bütün bu sorunlara sahip çıkmasını ve bu kesimleri kucaklamasını temenni ediyoruz. Başta tarım olmak üzere birçok sektörde büyük potansiyeli olan 21. yüzyıl Türkiye’sine ışık tutacak, önderlik edecek bilgi, beceri ve tecrübeye sahip olmasını, ülkemizin etkinliğini ve saygınlığını uluslararası platformda temsil edecek kabiliyette ve yeterlilikte olmasını arzu ediyoruz. Sadece temsilcisi olduğumuz kesim değil, milletimiz, yeni Cumhurbaşkanımızın, Anayasa çerçevesinde devlet organları, kurum ve kuruluşlarını uyum içerisinde çalıştıracak bir ismin olmasını beklemektedir. Huzurlu bir seçim arzu ediyoruz.” Bahçeli’nin, TZOB'u ziyareti nedeniyle gösterdiği alakaya teşekkür eden Bayraktar, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ülkeye hayırlar getirmesini niyaz etti. Görüşmede, MHP Genel Başkan Yardımcıları Atila Kaya, Edip Semih Yalçın, MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, TZOB Yönetim Kurulu Başkan Vekili M. Nuri Şeyda Sorman, Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Mustafa Hepokur, Yönetim Kurulu Üyeleri Mehmet Latif Maskan, Ahmet Bahadır Sezgin de hazır bulundu. HABERLER BAYRAKTAR'DAN RAMAZAN UYARISI Ramazan öncesi gıda fiyatlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bayraktar: Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın da talebimiz doğrultusunda ithalata sıcak bakmamasını memnuniyetle karşılıyor ve kendilerine de teşekkür ediyoruz Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yaklaşan Ramazan öncesi gıda fiyatlarına ilişkin, “Önümüzdeki günlerde tarla ürünlerine geçilmesiyle; domates, taze fasulye, kabak, patlıcan, patates, karpuz ve kavun gibi ürünlerde üretim artışı olacak ve fiyatlar daha makul seviyeye oturacak. Kuru gıdalarda, tavuk, kuzu ve dana etinde bir fiyat artışı beklemiyoruz” dedi. Bayraktar, TZOB Genel Merkezi’nde Ramazan öncesi gıda fiyatlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çiftçinin bu yıl yaşamadığı bir doğal afet kalmadığını belirten Bayraktar, “Çiftçimizin bağına, bahçesine, tarlasına ateş düştü” diye konuştu. Doğal afet yaşanan bölgelere Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Üyeleriyle giderek çiftçiye moral vermeye çalıştıklarını anlatan Bayraktar, sorunları dinlediklerini, toplantılara bürokratların da katıldığını söyledi. Çiftçinin, zararlarının tazminini beklediğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Bu yıl Ramazan öncesi gıda fiyatlarının önceki yıllardan daha büyük bir önem arz ettiği herkesin malumu. Zira, 2013-2014 üretim sezonu başlangıcından itibaren, çiftçimizin bağına, bahçesine adeta ateş düşüren doğal afetlerin hemen her türlüsünün yaşandığı bir yıl oldu. Kuraklıkla başlayan, ardından don afetiyle devam eden, dolu, fırtına, aşırı yağış, hortumla, iki bölgemiz dışında ülkemizin tamamına yakınını daha önceki yıllarda görülmediği şekilde etkileyen, tabii afetler yaşadık. Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, yaraların sarılması, ülkemizin gıda güvencesini sağlayan çiftçimizin sorunlarının sahada dinlenmesi ve incelenmesi için yurt genelini kapsayan toplantılar düzenledik. Neticede, iller bazında hazırladığımız zararlar, talepler ve beklentilerle ilgili raporları, başta Başbakanlık olmak üzere, tüm bakanlıklara, muhalefet liderlerine, ilgili birimlere ilettik. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Saydığım ürünlerde fiyatlarda bir artış görüldüğü takdirde bu artışın spekülasyona bağlı bir artış olduğu kanaatimiz hasıl olacak. Özellikle ürün fiyatlarını Ramazan boyunca takip edeceğiz." 11 HABERLER ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Yerinde yaptığımız incelemelerde tespitlerimiz o ki, bu yıl çiftçimizin sorunları büyüktür, acilen ve farklı tedbirlerle çözülmesi zorunluluğu vardır. Bu sorunları, çiftçimize moral verecek şekilde çözemezsek, gelecek üretim sezonuna hazırlamakta zorluk çekeriz, çiftçiyi tarlaya sokamayız. Alınacak tedbirler; çiftçimize can suyu, onları gelecek sezona hazırlayacak şekilde moral olmalı, tarlasına, bağına, bahçesine girmesi için teşvik etmelidir. Bunu yapamazsak bu yılki sıkıntıları gelecek yıllara taşımak gibi bir sorunla karşı karşıya kalabiliriz. 12 Hükümetimiz bir adım atarak, düşük faizli kredileri, bir yıl erteleme kararı almıştır. Ancak; sahada yaşanan ile alınan tedbirleri karşılaştırdığımızda bunu yeterli görmemekteyiz. Çünkü ÇKS kayıtlarındaki sıkıntılar nedeniyle düşük faizli kredi kullanamamış çok sayıda çiftçimiz, yüksek faizli borçlarını nasıl ödeyeceğinin büyük endişesini yaşamaktadır. Kısaca özetlemeye çalıştığımız durum nedeniyle, dinen manevi iklimimizin en değerli bölümünü oluşturan Ramazan ayında, artan gıda ihtiyacının, spekülasyona bu yıl çok daha açık olduğu hepimizin malumudur. Bazı ürünlerde yaşanan arz eksikliği, elbette bir miktar fiyat artışlarına yol açacaktır. Ancak, vefakar, cefakar çiftçimizin bin bir emekle ürettiği, sadece rızkını çıkaracak kadar elde ettiği gelirin, hiçbir aracının cebine haksız şekilde bir kuruş olarak yansımasını kabul etmiyoruz. Borç ertelemesi Borç ertelemesinin bir yıl değil birkaç yıl olmasını istiyoruz. Diğer kurumlara olan çiftçi borçlarının, elektrik borçları da dahil olmak üzere erteleme kapsamına girmesini arzu ediyoruz. Çiftçi Kayıt Sistemine girmeyen üreticilerimizin borç ertelemesi yapılmadı. Doğal afetlerden zarar gören ve ÇKS’ye girmeyen çok sayıda üreticimiz var. Bu üreticilerimize de bir yapılandırma bekliyoruz. Bunları yapamazsak, çiftçimizin önümüzdeki yıl üretim için tarlaya girme şansı kalmaz, Allah korusun, Allah, bu ülkeyi açlıkla imtihan etmesin, en büyük korkumuz budur, çiftçimiz tarlaya girmediği takdirde önümüzdeki yılların üretimi de düşecek, ülkemiz gıda güvencesini sağlama noktasında bir tehditle karşı karşıya kalacaktır.” “TZOB olarak bu yıl her zamankinden daha çok önem vereceğiz” Şemsi Bayraktar, “Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, 7 yıldır Ramazan öncesi yaptığımız, ardından ay boyunca takipçisi olduğumuz çalışmalara, bu yıl her zamankinden daha çok önem vereceğiz. Buradaki sorumluluğumuzun farkındayız. Ancak bir talebimiz de gıda fiyatlarının spekülatif yükselmesini önleyecek bütün kurum ve kuruluşlarımıza yöneliktir. Onların da konuya bizim kadar duyarlı yaklaşacağından, takipçisi olacağından emin olduğumuzu önemle vurgulamak isterim” dedi. Tarım arazilerinin korunması Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına dikkat çeken Bayraktar, “Ülkemizin kaybedecek tek karış tarım arazisi yoktur. Sanıldığı kadar toprak zengini bir ülke değiliz. Aksine sahip olduğumuz arazinin sadece yüzde 6’sını birinci sınıf tarım arazileri oluşturmaktadır. Gittiğim her yerde sayın valilere, belediye başkanlarına seslendim. Cenabı Allah, kutsal bildiğimiz bu vatanın toprağını bize, çiftçimiz üretsin, insanlarımızı doyursun diye bahşetmiştir. Biz çiftçiler olarak, çiftçilerimizin temsilcisi olarak, artık tarım arazilerimizin imara da, sanayiye de açılmasını, kirletilmesini istemiyor, aksine her zamankinden daha çok korunmasını ve kollanmasını bekliyoruz” dedi. “İthalat lobileri tedirginlik yaratıyor” Ramazan ayında gıdaya talebin arttığını, bu talebin özellikle et, et ürünleri, HABERLER “Fiyatlara geçmeden önce, bir kez daha uyarmak istiyorum ki; et fiyatlarında görülebilen en küçük artışta bile harekete geçen ithalat lobileri, üreticilerimizde büyük tedirginlik yaratmaktadır. Hayvan ithalatının ne üreticiye, ne tüketiciye bir faydası vardır. Tek kazanan yabancı ülkelerin çiftçileri, ithalat lobileri ve aracılar olmuştur. Bu yıl yaşanan doğal afetler, hayvan yemi olarak kullanılan ürünlerde de ciddi üretim kayıplarına neden olacaktır. Hayvancılıkta en fazla kullanılan yemlerden, mısırda, arpada, soyada, fiğde üretim kaybı beklenmektedir. 2012 yılında yaşanan ve ithalatla aşılmaya çalışılan ‘saman krizi’nin bu yıl da yaşanmasının muhtemel görünmesi bu hususun ilk sinyallerini vermesi açısından önemlidir. En önemli beklentimiz; yem fiyatlarının yükselmesini önleyici tedbirlerin alınması ve üreticilerin desteklenmesidir. Haziran ayı itibarıyla son altı aylık sürede, yem ve yem hammaddelerinin fiyatları, yüzde 5-41,9 arasında değişen oranlarda artmıştır. Kısa sürede, yüksek artışların olması üretim maliyetlerini ve karkas et fiyatlarını artırdı. Şu anda canlı kilogramı 13 liraya alınacak bir dananın, 8 aylık besi sonunda, karkas maliyeti, üreticinin karı olmadan 19 lira 26 kuruşa kadar çıkacaktır. Dolayısıyla, yağsız karkas satış fiyatının kilogramı 19 lira 10 kuruş olduğu düşünüldüğünde, besiye canlı kilogramı 13 lira ve altında maliyetle hayvan koymadan üretimin sürdürülemez olduğu görülmektedir. Bu hesaplamada üretim maliyetlerinin 8 ay süreyle artmayacağı da varsayılmıştır. Yem fiyatlarında artış olması durumunda, canlı dana kilogram fiyatı 13 liranın altında olsa dahi üreticimiz zarar edecektir. Bayraktar: “Et fiyatlarının Ramazan ayında yükselmesi için bir sebep yok. Piyasada yeterli hayvan bulunmaktadır.” Yem fiyatları makul düzeyde tutulmalı Bu çerçevede, hükümetimizin yem fiyatlarını makul düzeyde tutacak bütün tedbirleri almasını bekliyoruz. Türkiye, orta ve uzun vadede hayvancılıktaki sorunlarını çözmek zorundadır. 77 milyon nüfusa sahip bir ülkenin, temel gıdalardan olan ette ithalata bağlı olması, kaliteli kaba yem açığını kapatamaması kabul edilemez. Mera ıslahı çok önemli. Ülkemizde önemli meralar var. Öncelikle ve acilen yapılması gereken, ucuz yem kaynağı olan meraların hızla ıslah edilmesi, üreticilerimizin hizmetine sunulması, ucuz gübre, mazot, tohum temini gibi yem hammadde üretim maliyetlerini düşürecek tedbirlerin alınması gereklidir. Ayrıca süt sektöründe istikrarın sağlanması, ucuz besi materyalinin temin edilmesi bu kapsamda atılacak önemli adımlardan birisi olacaktır. Süt sığırcılığı, erkek danaların et materyali olarak da kullanılması nedeniyle et fiyatlarını doğrudan etkilemektedir. Ana yoksa dana yoktur. Süt fiyatlarında istikrar sağlanamazsa, üretici makul bir gelirle üretimine devam edemezse süt sığırları kasaba gider. Sürecin sonunda hem süt hem de et sektörü darbe yer. Ramazana yakın son 20 günlük fiyatlara bakıldığında dana etinde, kuzu etinde, tavuk etinde büyük bir artış yoktur. Hatta son bir yılı değerlendirdiğimizde tavuk eti fiyatları geriye gitmiştir. Ahırlarımız dolu. Üretim hem büyükbaşta, hem küçükbaşta yeterli, tavukçuluk sektörü de rahatlıkla tüketimi karşılayabilir. Et fiyatlarının Ramazan ayında yükselmesi için bir sebep yok. Piyasada yeterli hayvan bulunmaktadır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın da talebimiz doğrultusunda ithalata sıcak bakmamasını memnuniyetle karşılıyor ve kendilerine de teşekkür ediyoruz.” Tarla üretimine geçilmemesi nedeniyle bir miktar fiyat artışı oldu Sivri biber, kabak ve salatalıkta örtü altı yetiştiriciliğinin sonuna gelinmesi ve tarla üretimine geçilmemesi nedeniyle fiyat artışı olduğunu vurgulayan Bayraktar, kayısı, fındık, kiraz gibi bazı meyve fiyatlarının da doğal afetler nedeniyle arttığını anımsatarak, “Önümüzdeki günlerde tarla ürünlerine geçilmesiyle domates, taze fasulye, kabak, patlıcan, patates, karpuz ve kavun gibi ürünlerde üretim artışı olacak ve fiyatlar makul seviyeye oturacak. Kuru gıdada artış beklemiyoruz. Saydığım ürünlerde fiyatlarda artış görüldüğü takdirde spekülasyona bağlı olduğu kanaatimiz hasıl olacak. Fiyatları Ramazan boyunca takip edecek ve spekülatif artış varsa, kamuoyunu ve ilgili kurum ve kuruluşları bilgilendireceğiz, uyaracağız” ifadelerini kullandı. Market fiyatları Ramazana yakın son 20 günlük fiyatlara bakıldığında, market fiyatlarında 5 üründe fiyat değişimi görülmezken, 13 üründe azalma, 18 üründe ise fiyat artışı olmuştur. Fiyat değişimi görülmeyen ürünler; maydanoz, ayçiçeği yağı, toz şeker, çilek ve kuru kayısıdır. Fiyat düşüşü, yüzde 34,3 ile en fazla karpuzda görülmüştür. Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 12,03 ile kirazda görülmüştür. Kirazı yüzde 11,60 ile marul, yüzde 11,35 ile kuru fasulye, yüzde 11,13 ile limon, yüzde 10,15 ile yeşil soğan izlemiştir. Üretici fiyatları Üretici fiyatlarına baktığımızda ise; 8 üründe fiyatlar bir ay önceki fiyatlara göre değişmezken, 11 üründe azalma, 13 üründe ise fiyat artışları olmuştur. Maydanoz, kuru soğan, kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek, pirinç, kuru incir ve zeytinyağı fiyatlarında değişim meydana gelmemiştir. Fiyat düşüşü yüzde 27,78 oran ile en fazla karpuzda görülmüştür. Karpuzu yüzde 26,92 ile havuç, yüzde 23,40 ile patlıcan, yüzde 19,25 ile yeşil fasulye, yüzde 18,67 ile çilek, yüzde 16,67 ile domates, yüzde 16 ile patates, yüzde 14,86 ile Antep fıstığı takip etmiştir. Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 38,78 ile sivri biberde görülmüştür. Sivri biberi yüzde 36,36 ile kabak, yüzde 32,80 ile limon, yüzde 30,06 ile yeşil soğan, yüzde 26,86 ile yumurta, yüzde 22,30 ile kırmızı mercimek, yüzde 17,04 ile elma, yüzde 10,92 ile marul izlemiştir. Fiyatı artan ürünlerin hangi nedenle yükseldiğine baktığımızda, sivri biber, kabak, salatalık gibi ürünlerde örtü altı yetiştiriciliğinin sonuna gelinmesi, tarla ürünlerinin de tam olarak piyasaya çıkmaması etkili olmuştur. Elma ve limonda ise ürün depolardan temin edilmektedir. Arzdaki daralma fiyatları yükseltmiştir. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI süt ürünleri, bakliyat ve unlu mamullerde yoğunlaştığını bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: 13 HABERLER Et, süt ve yumurtada ise fiyatların az da olsa yükselmesinin nedeni, artan üretim maliyetlerdir. Kırmızı mercimek fiyatı yeni sezon ürününe aittir. Geçen sezon ürünü ile kıyaslandığında fiyatlarda bir miktar artış görülmüştür. Patates, domates, çilek, yeşil fasulye, patlıcan, karpuz gibi ürünlerde hasat edilen ürün miktarındaki artışa bağlı olarak fiyatlarda gerileme yaşanmıştır. Havuçta görülen fiyat düşüşünde ise talepteki daralma etkili olmuştur. Kayısı, fındık, kiraz gibi bazı meyvelerde fiyat artışının nedeni doğal afetlerdir. Önümüzdeki günlerde tarla ürünlerinin tam olarak piyasaya çıkmasıyla birlikte domates, taze fasulye, patlıcan, biber, salatalık, kabak, patates, karpuz, kavun gibi ürünlerde üretim artışı olacaktır. Üretim artışının fiyatlara olumlu yansıması beklenmektedir. Son 20 günde, baklagillerde kuru fasulyede yüzde 11,35’lik bir artış olmuştur. Bunun dışında, kırmızı mercimekte yüzde 0,61’lik bir artış, nohutta yüzde 4,35, yeşil mercimekte yüzde 0,3’lük bir fiyat düşüşü görülmektedir. Kuru fasulyede bu yıl üretim artışı olacağı tahmin ediliyor. Kuru gıdalarda bir fiyat artışı beklemiyoruz. Tavuk etinde yüzde 0,11’lik bir artış olmuştur. Dana ve kuzu etinde yüzde 1,1’lik bir artış meydana gelmiştir. Dana, kuzu ve tavuk etinde üretim yeterli ve ciddi bir fiyat artışı beklemiyoruz. Kuru gıdalarda, tavuk, dana ve kuzu etinde fiyat artışı olursa spekülatif olduğu ortaya çıkar. Tespit edip ilgili yerleri uyarırız.” Bu yıl ve geçen yıl Ramazan öncesi fiyatlarının karşılaştırılması Üreticide en fazla fiyat artışı yüzde 180 oran ile kuru kayısıda görülmüştür. Kuru kayısıdaki fiyat artışını yüzde 104 fındık, yüzde 77,46 Antep fıstığı, yüzde 57,93 kiraz, yüzde 54,90 elma, yüzde 49,43 ile karpuz, yüzde 39,13 ile kuru fasulye, yüzde 35,37 ile yumurta, yüzde 30,77 ile kırmızı mercimek, yüzde 30,20 ile limon, yüzde 30 ile zeytinyağı, yüzde 28,85 ile şeftali, yüzde 27,78 ile süt takip etmiştir. “Markette en fazla fiyat düşüşü yüzde 48,52 ile domateste görülmüştür. Domatesi yüzde 31,46 ile sivri biber, yüzde 10,53 ile kuru soğan izlemiştir.Buna karşılık, fiyatı en fazla artan ürün yüzde 154,50 oran ile kuru kayısı olmuştur. Kuru kayısıdaki fiyat artışını yüzde 70,80 ile Antep fıstığı, yüzde 64,24 ile fındık, yüzde 56,53 ile kuru fasulye, yüzde 41,65 ile kiraz, yüzde 38,10 ile şeftali, yüzde 34,38 ile pirinç, yüzde 28,82 ile kavun, yüzde 26,75 ile limon, yüzde 21,50 ile havuç takip etmiştir. Bildiğiniz gibi Ramazan ayları bir önceki yıla göre on gün önce başlamaktadır. Fiyatlara bu durumun da etki edebildiği gözden kaçırılmamalı, ayrıca bazı ürünlerin fiyatlarındaki artışların doğal afetlerden kaynaklandığı unutulmamalıdır. Geçen yıl Ramazan öncesine göre üretici ve marketlerde fiyatı artan ürünlere baktığımızda, kuru kayısı, Antep fıstığı, fındık yaşanan don nedeniyle rekoltedeki kayba bağlı olarak fiyatlar artış göstermiştir. Kuru fasulyede ise dolar kurundaki yükseliş, önemli üretici ülkelerde fiyat artışları yaşanması ithal fiyatlarını artırmış, bu da iç piyasaya yansımıştır. Bu yıl kuru fasulye üretiminde artış olacağı tahmin edilmektedir. Şu anda üreticinin elinde kuru ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Bu yıl ve geçen yıl Ramazan öncesi fiyatları karşılaştırdığında, market fiyatlarında 9 üründe azalma, 28 üründe ise fiyat artışı olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: 14 Ramazan ayı öncesinde son bir yılda, üretici fiyatlarında, 3 üründe fiyat değişimi olmazken, 12 üründe azalma, 18 üründe ise fiyat artışı olmuştur. Maydanoz, kavun ve nohut fiyatlarında değişim meydana gelmemiştir. Fiyat düşüşü yüzde 53 oran ile en fazla sivri biberde görülmüştür. Sivri biberi yüzde 51,22 ile domates, yüzde 38,61 ile kuru soğan, yüzde 31,12 ile patlıcan, yüzde 21,25 ile kuru üzüm, yüzde 18,87 ile yeşil soğan izlemiştir. fasulye bulunmamaktadır. Son yirmi günde yüzde 11,35’lik fiyat artışının sebebi değildir. Üretimdeki artışa paralel olarak fiyatların gerilemesi beklenmektedir.” Tüm taraflar gereken hassasiyeti göstermeli Ramazan ayının başlamasına sayılı günler kala tüm gözlerin gıda fiyatlarına çevrildiğini, tüketicilerin yeterli ve güvenilir gıdaya uygun fiyatla erişebilmesinin herkesin dileği olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Üreticiden tüketiciye varıncaya kadar tüm taraflar bu hususta gereken hassasiyeti göstermelidir. Üretici, esnaf, halk, Ramazan ayını dört gözle beklemektedir. Tüm taraflar Ramazan ayının anlam ve önemine yakışır şekilde hareket etmeli, halkımız mağdur edilmemelidir. Gıda denetimleri artırılmalı, halkın sağlığıyla oynanmamalıdır. Bu şekilde hareket etmeyenler öncelikle karşılarında bizi bulacaklardır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Ramazan ayı boyunca da piyasaların nabzını tutacağız, tespitlerimizin sonuçlarını da siz değerli basın mensuplarımız aracılığıyla kamuoyunun dikkatine sunacağız. Basınımızın çok değerli temsilcileri, üreticilerimiz, tüketicilerimiz ve her kesim için çok önemsediğimiz konuları ele aldığımız basın toplantısına katıldığınız için en samimi duygularımla teşekkürlerimi sunuyor, Ramazan ayının milletimiz ve tüm İslam alemi için hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah’tan diliyorum.” HABERLER YANGIN ÇOK BÜYÜK TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Yaraların sarılması için elimizden geleni mutlaka yapacağız. Bundan tüm çiftçilerimiz emin olsunlar." Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Sakarya’da geçtiğimiz hafta içinde meydana gelen selden olumsuz etkilenen ilçe ve köylerde incelemelerde bulundu, üreticilerle görüştü, muhtar ve kaymakamlardan bilgi aldı. Bayraktar, Ziraat Odaları Sakarya İl Koordinasyon Kurulu ve Akyazı Ziraat Odası Başkanı Ali Şener Bayraktar, Sakarya Ziraat Odası Başkanı Hamdi Şenoğlu, Sakarya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Mehmet Erdemir, Akyazı İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Murat Özer ile birlikte selden zarar gören Sakarya merkez, Akyazı ve Gevye’de, Hasanbey, Yağcılar, Yuvalak ve Düzyazı mahallerine giderek mahalle muhtarları ve kahvehanelerde toplanan çiftçilerle görüştü, taleplerini dinledi ve daha sonra da ekili alanlara giderek zararı yerinde inceledi. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Bayraktar, Sakarya’da selden zarar gören yerlerde incelemelerde bulundu 15 HABERLER Sel felaketinin sebep olduğu zarar ve mağduriyet Şemsi Bayraktar, konuyla ilgili ilk olarak Akyazı Kaymakamı Mustafa Ballı’yı makamında ziyaret etti. Bayraktar, aşırı yağışların neden olduğu selden zarar görenler ve selden sonra yapılan çalışmalar hakkında bilgiler aldı. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, daha sonra Akyazı Belediye Başkanı Hasan Akcan’ı makamında ziyaret etti. Ziyarette konuşan Bayraktar, “Belediye başkanımıza hem hayırlı olsun hem de geçmiş olsun dileklerimizi iletmek için ziyaret ettik. Belediye Başkanı olarak zor bir görev. Bu görevi yüklenen değerli kardeşimize başarılar diliyorum” dedi. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Belediye Başkanı Hasan Akcan da TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın yaptığı ziyaretin kendisini mutlu ettiğini söyledi. Akcan, “Biz de geçen hafta Ankara’ya gittiğimizde kendilerini makamlarında ziyaret etmiştik. Bu tür ziyaretlerimiz karşılıklı olarak devam edecektir. Çünkü hem Sayın Bayraktar’ın hem de bizim tek hedefimiz var, o da güzel ilçemize hizmet etmektir” diye konuştu. 16 Akyazı’daki incelemelerini tamamladıktan sonra Sakarya’ya bağlı Hasanbey Mahallesinde çiftçi ve mahalle muhtarları ile görüştü. TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, selden en çok etkilenen ikinci ilçe olan ve can kaybı veren Geyve İlçesinde inceleme ve görüşmelerine devam etti. Geyve Kaymakamı İdris Akbıyık’ı da ziyaret eden Şemsi Bayraktar, karşılıklı görüş alışverişinde bulundu. Kaymakam Akbıyık’tan zararla ilgili bilgi aldı. Bayraktar, Geyve’de sele kapılarak hayatını kaybeden Taner Yaman’ın ailesine taziye ziyareti yaptı. Taner Yaman’ın babası Şaban Yaman’la görüşen Bayraktar, başsağlığı dileklerini iletti ve her konuda kendilerine yardıma hazır olduğunu ifade etti. Sele kapılarak hayatını kaybeden Taner Yaman’ın çalıştığı tavuk çiftliğini de ziyaret eden Bayraktar, çiftlik sahibi ve çalışanları ile görüşerek onlara da hem başsağlığı hem de geçmiş olsun dileklerini iletti. Şemsi Bayraktar son olarak Geyve Ziraat Odası’nda, Oda Başkanı Süleyman Pınar’dan meydana gelen zarar ve yapılan çalışmalar hakkında bilgi aldıktan sonra basın mensuplarına demeç verdi, sorularını yanıtladı. Türkiye’nin ve Sakarya’nın 2007 yılında da kuraklık başta olmak üzere doğal afetler yaşadığını, ancak son yağışların sebep olduğu sel felaketinin daha büyük zarar verdiğini söyleyen Bayraktar, “Türk çiftçisini önce aşırı sıcak, sonra don ve dolu daha sonra da aşırı yağışlar vurdu. Çiftçimiz arka arkaya gelen bu felaketler sonucunda eli kolu bağlanmış hale geldi. HABERLER Çiftçi borçlanarak üretim yapıyor Çiftçinin elinde yeterli miktarda para olmadığı için ekimini sürekli olarak borçlanarak yaptığına dikkat çeken Bayraktar, “Ekim alanları yeterli olmadığı için çiftçi küçük alanlarda fazla maliyetli üretim yapmakta ve ürettiğinin, akıttığı alın terinin karşılığını alamamakta, borçlanarak üretim yapmak zorunda kalmaktadır” dedi. Erteleme en az 3 yıla yayılmalı Çiftçinin Ziraat Bankası ile Tarım Kredi Kooperatiflerinin yanı sıra özel bankalara ve Pancar Kooperatifleri’ne borçlu olduğunu, bu borçlardan sadece Ziraat Bankası ile Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olanların bir yıl, yüzde 3 faizle ertelendiğine dikkati çeken Bayraktar, “Borçların 3 yıla yayılmasını ve yüzde 3 faizin kaldırılmasını yani borçların faizsiz ertelenmesini istiyoruz. Taleplerimizi ilgili bakanlıklara ilettik. Çiftçimizin özel bankalarla Pancar Kooperatifleri’ne olan borçlarının da faizsiz, üç yıl süreyle ertelenmesiyle ilgili olarak Ankara’ya döner dönmez çalışma başlatacak, yaraların sarılması için elimizden geleni mutlaka yapacağız. Bundan tüm çiftçilerimiz emin olsunlar. Tarım Sigortası henüz oturmadı. Ödenecek primin yüzde 50’sini devletin karşılamasına rağmen Tarsim’e beklenen ilginin gösterilmemesinin altında yatan sebep bulunmalı ve düzeltilmelidir. Türkiye’de araziler gün geçtikçe küçülüyor. Yeni çıkarılan ve devrim niteliğindeki Miras Hukuku Kanunu ile bundan böyle arazi parçalanmasının önüne geçilecek. Sakarya’da arazi toplulaştırılması çalışmalarına başlanacak. İlk başlarda yaşanabilecek bazı sıkıntılara el birliğiyle göğüs gerilmeli. Bu yasa 50 yıl önce çıkarılmalı ve tarım işletmelerinin küçülmeleri önlenmeliydi.” Birlik olarak yapılan girişimler sonucunda bu yılki mısır destek primlerinin 20 Haziran'dan itibaren ödenmeye başlanacağının müjdesini veren Bayraktar, “Ödenecek olan mısır desteği primi ile çiftçimiz nefes alacaktır diye düşünüyorum” dedi. Çiftçinin talepleri Şemsi Bayraktar’dan çiftçinin talepleri ise şunlar oldu: •Borç ödemeleri daha uzun süreye yayılsın ve faizsiz olsun. •Ziraat Bankası ile Tarım Kredi Kooperatifleri’nin kredileri artırılsın. •Çiftçinin öz kaynaklarının artırılmasına yönelik çalışmalar yapılsın. •Çiftçi çocuklarına kamu alanlarında öncelikli olarak çalışma hakkı verilsin. •Devlet selden zarar gören çiftçiye hibe gübre ve tohum versin. •Çiftçiye ucuz mazot verilsin. •Ürüne de destek verilsin. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Bir taraftan ürettiğini kaybeden çiftçimiz, diğer taraftan da çeşitli borçlarını nasıl ödeyeceğini düşünmektedir” dedi. 17 HABERLER ORTAKÖY ZİRAAT ODASI HİZMET BİNASI AÇILDI Bayraktar: Ziraat odaları hizmette birbirleriyle yarışır hale geldi ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 50 yıldır değişmeyen kanunun 2004 yılında değişmesiyle Ziraat Odaları’nın hizmet açısından önünün açıldığını bildirerek, “Ziraat Odaları hizmette birbirleriyle yarışır hale geldi” dedi. 18 TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Açılışını yaptığımız yeni hizmet binasıyla çiftçilerimize daha iyi bir hizmet sunma imkanına kavuşacaktır." Bayraktar, Aksaray’ın Ortaköy İlçesi Ziraat Odası yeni hizmet binasının açılışını yaptı. Ziraat Odalarının son dönemde büyük gelişmeler gösterdiğini, oda başkanlarının adeta hizmet yarışında olduğunu, çok başarılı ve güzel hizmetler ürettiklerini belirtti. Türkiye’de 764 Ziraat Odası olduğunu ve yüzde 70’e yakınının kendi binasına, 75'inin toprak tahlil laboratuvarına, yüzde 44'ünün tarımsal araç ve makina parkına sahip olduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti: “Bunlar bizim açımızdan gurur verici gelişmeler. Çiftçimize hizmette de bize kolaylık sağlıyor. Zaten Ziraat Odalarımızın temel amacı da çiftçimize hizmettir. Biz çiftçilerimizden aldığımız parayı, hizmet olarak çiftçilerimize geri veriyoruz. Çiftçimizin parası, onun alın terinin, el emeğinin karşılığı. Bu nedenle, bir kuruşunu dahi harcarken bunun farkında olmalıyız. Tabii, geldiğimiz bu seviyeyi daha da ileri taşımalı, daha fazla toprak analiz laboratuvarını, daha fazla tarımsal araç-makina parkını çiftçilerimizin hizmetine sunmalıyız. Bu anlayışla ve daha çok, daha hızlı, daha etkin de çalışırsak, çiftçimizin her derdine merhem oluruz. Tarımın sorunları sadece kamuya bırakılamayacak kadar önemlidir.” Kuraklık ve don afetinden Aksaray da önemli ölçüde etkilendi Bu yıl ülke çapında yaşanan kuraklık ve don afetinden Aksaray’ın da önemli ölçüde etkilendiğini bildiren Bayraktar, “Aksaray’ın da içinde bulunduğu İç Anadolu Bölgemizde hububatta rekolte kaybı, diğer bölgelere göre daha yüksek olacak. Yaşanan kuraklık, kuruda ekili ürünlerin gelişimini olumsuz etkilerken, aynı zamanda barajlarda doluluk seviyelerinin azalmasına, yer altı su sevilerinin de gerilemesine yol açtı. Hububat üretimi yapan üreticilerimiz, yağış yetersizliği nedeniyle zaman zaman mecburen ek sulama yapmak zorunda kaldı. Yapılan bu sulamalar üretim maliyetlerini daha da artırdı. HABERLER TZOB olarak, bütün bu sorunları, bölge bölge ve il il tarayarak, ayrıca mahallinde kapalı ve saha toplantıları yaparak bir rapor haline getirdiklerini, bu raporu, başta Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, bakanlara, muhalefet partilerine ileterek, çözüm istediklerini belirten Bayraktar, “Yaralarının acilen sarılması gerekiyor. Üreticilerimizin borçları 1 yıl ertelendi ama bu yeterli değil. Erteleme 3 yıla çıkarılmalıdır. Çiftçinin SGK'ya prim borçları var, elektrik borçları var, bu borçlar yeniden yapılandırılmalı ve üreticiye yeni finansman kaynakları yaratılmalıdır ki yeni üretim sezona sorunsuz hazırlanabilsin” dedi. Bayraktar, GAP, KOP, DAP, DOKAP gibi projelerin acilen tamamlanması, suyun toprakla buluşturulması gerektiğini bildirerek, “Suyun israf edilmemesi çok önemli. Bunun için, modern sulama sistemlerinin kurulması önemli bir husustur. İlçemizde bazı üreticilerimiz ürün çıkışlarının yetersiz olması nedeniyle yeniden ekim yaptı. Bunun bir maliyeti var” dedi. Ortaköy’ün, hayvancılıkla uğraşan bir ilçe olduğunu, yaşanan kuraklığın, başta saman olmak üzere, kaba yem üretimini olumsuz etkileyeceği için hayvancılık yapan üreticilerin de sıkıntı yaşayacağını belirten Bayraktar, “Çiftçimizin bir diğer sorunu da, binbir zorlukla ürettiği ürünü uygun fiyatla satamamasıdır. Bunun yolu örgütlenmeden geçmektedir. Eğitim ve örgütlenme, tarımımız için olmazsa olmaz bir unsurdur” diye konuştu. Ortaköy Kaymakamı Harun Başıbüyük, Ziraat Odalarının çalışmalarına her türlü desteği vereceklerini ve yardıma hazır olduklarını bildirdi. Başıbüyük, “Böyle bir hizmet binasını kazandıran Ziraat Odamıza teşekkür ederiz” dedi. Açılışa, Ortaköy Kaymakamı Harun Başıbüyük, Belediye Başkanı Mahmut Ütük, SGK Aksaray İl Müdürü Saffet Çalışkan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Zeynep Çakmak, Aksaray Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ahmet Koçer, Ticaret Borsası Başkanı Hamit Özkök, Ahiler Kalkınma Ajansı Kalkınma Kurulu Başkanı Hatice Şahin Eroğlu, TZOB Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Mustafa Hepokur, Bölge oda başkanları, çiftçiler katıldı. Ortaköy Ziraat Odası Başkanı Yıldız Coşkun, TZOB Genel Başkanı Bayraktar, TZOB Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi Mustafa Hepokur, Kaymakam Harun Başıbüyük ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Çakmak’a plaket verdi. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Bunun yanı sıra ürün çıkışlarının yetersiz olduğu yerlerde çiftçimiz yeniden ekim yapmak zorunda kaldı. Bu da maliyetleri önemli ölçüde yükseltti” dedi. 19 HABERLER BAYRAKTAR NİĞDE’DE İNCELEMELERDE BULUNDU Bayraktar: İthalatın önünü açtırmayacağız Bir ithalat bugün üretimi yok eder. Benim yem maliyetlerimi dikkate almayan anlayışa, üretici fiyatlarını yüksek görmek suretiyle bir ithalat kapısı açılıp yanlışa düşülürse bu sefer üretimden vazgeçen çiftçimiz eti bir süre sonra tüketiciye pahalı yedirir. Bunun faturası tüketiciye ağır çıkar. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, birtakım açılış ve ziyaretler için geldiği Niğde’de yaptığı açıklamada, Ramazan öncesi "Et lobisi"nin çalışmalara başladığını belirtti. Bayraktar, Niğde Ziraat Odasında basın toplantısı düzenledi. Ramazan öncesi et lobisinin çalışmalara başladığını belirten Bayraktar, "Bu sene de ithalatın önünü açtırmayacağız" dedi. Bayraktar ilk ziyaretini Niğde Ziraat Odası'na yaptı. Niğde Ziraat Odası Başkanı Veli Kenar ve Yönetim Kurulu Üyeleri tarafından karşılanan Bayraktar yaptığı açıklamada, her Ramazan ayı başlangıcında et ithalatı lobilerinin hortladığını söyledi. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Geçmiş yıllarda da bu lobi ile mücadele ettiklerini vurgulayan Bayraktar, şunları söyledi: 20 “Bu ülkede özellikle et ithalatı lobileri hortluyor. Bunlar her Ramazan ayı öncesinde, 'Et fiyatları yükseldi, et ithalatının önü açılmalı' diye faaliyete başlıyorlar, basında açıklamalarda bulunuyorlar ama bu lobiler belli alanlarda faaliyet yapıyorlar. Geçen sene de biz bunlarla mücadele ettik ve geçen yıl ithalatın önünü açtırmadık. Bu sene Ramazan ayında da ithalatı açtırmayacağız. Çok yoğun bir şekilde et fiyatlarının arttığını söyleyerek ithalatın önünü açmak istiyorlar. Üretici fiyatları ve tüketici fiyatlarıyla ben de onlara gideceğim. Üreticiden 18-19 TL’ye eti alıyorlar. Bizim zaten yem maliyetlerimiz var, bunun altında satamam çünkü yem fiyatları artıyor. Üretici et fiyatlarını artıramıyor, uzun zamandır böyle. Bunun altına da düşemeyiz. İthalat kapısını açtığımızda tüketici fiyatlarını aşağı indirirken, üretici fiyatları yerinde kalacaksa buna itirazımız yok ama her ithalat şunu göstermiştir, tüketici fiyatlarını 1 lira 2 lira aşağı indirirken üretici fiyatlarını 5-6 lira aşağı indirmişlerdir. Olan üreticiye oluyor. Esas olan üretimdir, üretimi artırmaktır. Türkiye bu gayretin içerisinde, desteklemeler bu yönde. Üretimin önünü ithalatla kapatmayalım. Üretimi artırmaya çalışırken, çiftçilerimizin önünü kesmeyelim, üreticiye zarar verirsek tüketicide zarar görür. Üreticiden alınan fiyatla, tüketici arasındaki makasa baktığımızda parayı kimin kazandığı orta yerde, aradaki makas büyük. Et ile alakalı spekülatif faaliyetlere meydan vermemek lazım.” Bu yıl hububat verimlerinin düşük olduğunu belirten Bayraktar, “Hububat rakamları düşecek. Çok spekülasyona meydan vermemek için rakam vermeyeceğim ama geçen seneki üretim rakamlarının altına ineceğiz, dolayısıyla saman ithalatı yapabiliriz” diye konuştu. Bayraktar daha sonra Sazlıca kasabasındaki elma bahçesini de ziyaret ederek incelemelerde bulundu. HABERLER BOR ZİRAAT ODASI YENİ HİZMET BİNASINDA Bayraktar: Odalarımızın yüzde 75’i kendi hizmet binasına kavuştu sonra geliyor. Niğde elma bahçelerinde gördüğüm bir eksikliği söylemek istiyorum. Ağaçlar çok yaşlı. Ağaçları gençleştirmez ve üretimi çeşitlendiremezsek Niğde elma üretiminde zirveye çıkamaz. Bu hizmet binası yapımında emeği geçen çiftçilerimize, ilçe ziraat odası başkanıma, ilçe belediye başkanımıza huzurlarınızda teşekkür ediyorum." Açılış törenine CHP Niğde Milletvekili Doğan Şafak, Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan, Bor Kaymakamı Abdullah Küçük, Bor Belediye Başkanı Sıtkı Erat, TZOB Yönetim Kurulu Muhasip üyesi Mustafa Hepokur, il ve ilçe Ziraat Odası başkanları ve vatandaşlar katıldı. Açılışta Bor Ziraat Odası Başkanlığı tarafından TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar'a plaket ve deri seccade hediye edildi. Bayraktar, açılışta yaptığı konuşmada, çiftçilerden gelen kaynakları çiftçiye hizmet olarak geri vermeye gayret ettiklerini ifade etti. Şemsi bayraktar şunları kaydetti: "Türkiye genelinde yaklaşık 764 Ziraat Odamız var. Odalarımızın yüzde 75'i kendi hizmet binalarına kavuşmuş durumda. 5,5 milyon üyesi ile TZOB Türkiye'de en büyük birliktir. Odalara gelen para çiftçimizin alın teridir. Eğer bu parayı çiftçimize hizmet olarak değerlendiremezsek beni de, oda başkanlarını da, çiftçimizden gelen bu para yakar. Bu sene mart ayından itibaren çiftçimiz her türlü afeti gördü. Mayıs ayı yağışlarını beklerken çiftçimiz dolu ve sel felaketiyle karşılaştı. Türk çiftçisinin bu sene yaşamadığı afet yok. Allah'tan gelene yapacak bir şey yok. Ancak birtakım tedbirleri almak zorundayız. Çiftçimizin bu sıkıntılı halini paylaşmalı ve gidermeliyiz. Niğde'de elma bahçelerini gezdim, bütün meyveleri don vurmuş. Niğde elma üretiminde Isparta, Karaman illerinden ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar açılışlar ve ziyaretler için gittiği Niğde’de Bor Ziraat Odasının yeni binasını hizmete açtı. 21 TZOB DİYOR Kİ! DOĞAL AFETLER ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "En son 30-31 Mayıs ve 1 Haziran tarihlerinde yaşanan dolu bazı bölgelerde ürüne büyük zarar verdi." 22 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin başının dertten kurtulmadığını, bu üretim sezonunda kuraklık, don, dolu, fırtına, aşırı yağış gibi tabii afetlerle geçtiğini, doğal afetlerin tarımı vurmaya devam ettiğini bildirdi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, en son 30-31 Mayıs ve 1 Haziran tarihlerinde yaşanan dolunun bazı bölgelerde ürüne büyük zarar verdiğini belirtti. 2013-2014 üretim döneminin başladığı Ekim ayından bu yana yağışların yetersizliğinin yanı sıra, Mart ayı sonunda gerçekleşen dondan üreticilerin büyük zarar gördüğünü hatırlatan Bayraktar, “Yaşanan bu felaketlerin üzerine 30-31 Mayıs ve 1 Haziran tarihlerinde ülkemizin bazı bölgelerinde meydana gelen dolu yağışı, bütün bunların üzerine tuz biber olmuştur. Büyük sıkıntıdaki çiftçiye yeni bir sorun yaşatmıştır” dedi. Zarar gören yerler Ziraat Odalarından alınan bilgiye göre, özellikle Bursa, Yozgat, Manisa, Mersin, Ankara, Eskişehir, Kırıkkale, Çorum, Kayseri, Samsun ve Amasya’nın bazı ilçelerinde meyve, sebze, zeytin, buğday, arpa, mısır, nohut, pancar, yonca, bağ alanlarında yüzde 20’lerden yüzde 100’e yaklaşan oranlarda zarar yaşandığına dikkati çeken Bayraktar, tespit edilen zararla ilgili şu bilgileri verdi: Bursa Gürsu: Meyve üretimi ile seracılığın yoğun olarak yapıldığı Bursa Gürsu’da, elma, armut ve şeftalide yüzde 20’den yüzde 90’lara varan oranlarda zarar meydana geldi. 400 dekar alanda bulunan seraların yüzde 50’si zarar gördü. Bursa Mudanya: 6 köy meydana gelen dolu yağışından olumsuz etkilendi. Özellikle 3 köyde yağışlar etkili oldu. Armut, elma ve şeftalide yüzde 40 ile yüzde 50 oranında hasar bekleniyor. TZOB DİYOR Kİ! Bursa Nilüfer: Çaylık köyünde 4 bin dönüm kadar bir alanda, buğday, zeytin ve meyvelerde zarar meydana geldi. İstanbul: Daha çok şehir merkezinde etkili olan yağışlar, tarım alanlarında zarara yol açmadı. Yozgat Boğazlıyan ve Sarıkaya: Her iki ilçede de buğday, arpa, silajlık mısır ve nohutta yüzde 100’e varan oranlarda hasar meydana geldi. Tarlalar biçer döver giremez durumda. Manisa: Merkez ilçede 5-10 bin dönüm alanda başta bağ, mısır, domates olmak üzere ekili tüm ürünlerde yüzde 100’e varan oranlarda dolu zararı görüldü. Eskişehir: Toplam 400 bin dekar alanda hububat, meyve ve sebze zarar gördü. Çankırı: 2 köyde buğday ve arpada hasar olmakla birlikte büyük bir kayıp yaşanmadı. Kırıkkale Sulakyurt: Hasar Tespit Komisyonu raporuna göre, buğdayda yüzde 41, ayçiçeğinde yüzde 50, bağlarda yüzde 35-50, kavun-karpuzda yüzde 3540 kayıp meydana geldi. Kırıkkale Keskin: Buğday ve arpada zarar meydana geldi. Yıldırım düşmesi sonucu 3 hayvan telef oldu. Çorum: Merkez ilçede patates, sebze ve soğanda bir miktar hasar meydana geldi. Aşırı yağışlar yer yer sel baskınlarına yol açtı. Yüksek yerlerde sorun görülmedi. Çorum İskilip: Bağ ve bahçelerde bir miktar hasar meydana geldi. Manisa Akhisar: Buğday ekili alanlar ile bağlarda, bir miktar da mısır ekili alanlarda zarar meydana geldi. Çorum Bayat: 2 köyde etkili olan dolu yağışı arpa ve buğdaya yüzde 30 ile yüzde 40 arasında zarar verdi. Mersin Silifke: Şeftali, elma, kiraz ve ceviz başta olmak üzere tüm meyveler zarar gördü. Gelecek yıl sürgün verecek olan dallar da zarar meydana geldi. Bunun yanı sıra seralarda da büyük zarar oldu. Zararın bazı alanlarda yüzde 100’e yaklaştığı görüldü. Çorum Osmancık: İşyerlerinde hasar meydana geldi. Sele kapılan bir kişi hayatını kaybetti. Ankara Sincan: Meydana gelen dolu yağışından meyve ve sebze alanları ile arpa ekili alanlar hasar gördü. İlçede yapılan hasar tespit çalışmaları sonucuna göre, yüzde 30-40’dan yüzde 70-80’e varan oranlarda kayıp oldu. Ankara Çubuk: Meyve, sebze ve buğday alanlarında yüzde 70 üzerinde hasar bekleniyor. Bayraktar: "Zarar gören alanlarda TARSİM sigorta eksperleri ve hasar tespit komisyonlarının çalışmaları devam ediyor." Kayseri Kocasinan: 30 bin dönüm tarım alanı doludan zarar gördü. Buğday, arpa, bağ ve bahçelerde hasar bazı yerlerde yüzde 100’ü buldu. Kayseri Bünyan: 20 bin dönüm alanda dolu zararı oldu. Buğday, arpa, bağ ve bahçelerde yüzde 100’e yaklaşan hasar meydana geldi. Samsun Canik, Atakum ve İlkadım: İlk incelemelere göre, Canik, Atakum ve İlkadım ilçelerinde buğday ve meyvede dolu nedeniyle yüzde 20-30 kayıp bekleniyor. Amasya: Merkez ilçede dolu çok zarar vermezken, buğday, pancar, yonca selden tamamen zarar gördü.” Ziraat Odalarından TZOB’a gelen raporlara göre başka illerdeki hasar tespitlerini de takip ettiklerine dikkati çeken Bayraktar, TARSİM sigorta eksperleri ve hasar tespit komisyonlarının çalışmalarının devam ettiğini bildirdi. Üreticilerin iklimsel olumsuzluklar nedeniyle zorlu bir dönem geçirdiğini bildiren Bayraktar, “Dolu zararı sigorta kapsamında olsa da üreticinin büyük bölümü çeşitli nedenlerle sigorta yaptıramamıştır. Kuraklık gibi kapsam dışı afetler için 2090 sayılı Kanun ihtiyaca cevap verememektedir” dedi. TZOB’dan Doğal Afetleri Değerlendirme Toplantıları sonuç raporu Şemsi Bayraktar, üreticinin yaşadığı afetlerin yerinde tespiti ve üretici beklentilerinin belirlenmesi amacıyla, Ziraat Odaları temsilcileri, bakanlık, ilgili kurum, kuruluş yetkililerinin katılımıyla “Doğal Afetleri Değerlendirme” toplantıları yaptıklarını, zarar gören tarım alanlarını inceleyip durum tespitinde bulunduklarını hatırlattı. Bayraktar, hazırladıkları raporları, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye, Hazine’den sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Bakanlar Kurulu üyelerine, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkan ve üyelerine, bölge milletvekillerine ilettiklerini belirtti. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Bursa Osmangazi: 2 köyde zarar görüldü. Özellikle çiçeklenme döneminde olan zeytin ağaçlarında zarar meydana geldi. Zeytinde bir sonraki yıl ürünü verecek olan meyve gözlerinde hasarlar oluştu. 23 TZOB DİYOR Kİ! TABİİ AFETLER HAZİRAN AYINDA DA DURMADI Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ekim 2013’de başlayan bu üretim sezonunda doğal afetlerin hemen hepsini yaşayan çiftçinin, Haziran ayında da rahat yüzü görmediğini bildirdi. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Bayraktar, “Bursa, Yozgat, Muğla, Manisa, Ankara, Eskişehir, Çankırı, Kırıkkale, Çorum, Kayseri, Samsun, Amasya, Denizli, Nevşehir, Manisa, Adana, Mersin, Kahramanmaraş, Osmaniye, Düzce, Zonguldak, Bartın, Karabük, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bolu, Yalova, Bilecik, Sinop, Ordu, Tokat, Sivas, Gaziantep, İzmir, Konya illerinde 4, 5, 6 ve 13 Haziran tarihlerinde görülen aşırı yağış, bazı illerde de dolu ürüne zarar verdi” dedi. 24 Ekim-Nisan döneminde Mart ayı dışında normalin çok altında kalan yağışların Mayıs ayında normalin üzerin e çıktığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Mayıs ayında yağış ortalaması normalin yüzde 21, geçen yılın yüzde 37,2 üzerinde 58,5 milimetre olarak gerçekleşmiştir. Her ne kadar Mayıs ayı yağışları normalin üzerinde olsa da kış aylarında yağışların yetersiz kalması nedeniyle 2013 Ekim-2014 Mayıs döneminde, birikimli yağışlar genel olarak normalden ve geçen yılın aynı dönemindeki yağışından az oldu. Normali 549,5 milimetre, geçen yılın aynı dönem ortalaması ise 614,8 mm iken, 2013 Ekim-2014 Mayıs döneminde yağış ortalaması 426,5 mm’de kaldı. Bu dönemdeki yağış miktarı normale göre yüzde 22,4, geçen yıla göre ise yüzde 30,6 azaldı. Ekim-Mayıs aylarında birikimli olarak normale göre yağış azalması yüzde 32,2 ile en fazla Akdeniz Bölgesinde görüldü. Bu bölgeyi yüzde 30,6 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi, yüzde 30,5 ile Doğu Anadolu Bölgesi, yüzde 26,5 ile İç Anadolu Bölgesi, yüzde 14,1 ile Karadeniz Bölgesi, yüzde 13,1 ile Ege Bölgesi, yüzde 12,8 ile Marmara Bölgesi izledi.” Mayıs ayında kuraklık riskinin oluştuğu İç Anadolu bölgesinde normalinin üzerinde oluşan yağışın, bazı alanlarda faydalı olduğunu belirten Bayraktar, kış yağışlarındaki yağışlar yetersiz olduğu İç Anadolu ve Akdeniz Bölgelerinde bahar aylarına kadar yeterli gelişimi tamamlanamayan alanlarda, Mayıs ayı yağışlarının etkisinin beklenenin altında kaldığını vurguladı. Ayrıca, hasadın devam ettiği Akdeniz Bölgesinde gerçekleşen aşırı yağışların buğday hasadını zorlaştırdığına dikkati çeken Bayraktar, İç Anadolu Bölgesinde aşırı yağışların sele dönüştüğü alanlar ile dolu yağışının gerçekleştiği buğday alanlarında zarar meydana geldiğini bildirdi. Ekim ayından bu yana yaşanan risklerin tümü değerlendirildiğinde hububatta kış kuraklığının ardından yaşanan don, dolu, aşırı yağışların bu yıl verim kaybına yol açtığını vurgulayan Bayraktar, Haziran ayında yaşanan afetlerle ilgili olarak şu bilgileri verdi: •4 Haziran 2014 tarihinde yaşanan dolu ve aşırı yağışlardan etkilenen yerler: Bursa Gürsu: Meyve üretimi ile seracılığın yoğun olarak yapıldığı Bursa Bursa Mudanya: 6 köy meydana gelen dolu yağışından olumsuz etkilendi. Özellikle 3 köyde yağışlar etkili oldu. Armut, elma ve şeftalide yüzde 40 ile yüzde 50 oranında hasar bekleniyor. Bursa Osmangazi: 2 köyde zarar görüldü. Özellikle çiçeklenme dönemindeki zeytin ağaçlarında zarar meydana geldi. Zeytinde bir sonraki yıl ürününü verecek olan meyve gözlerinde de hasarlar oluştu. Bursa Nilüfer: Çaylık köyünde 4 bin dönüm kadar bir alanda, buğday, zeytin ve meyvelerde zarar meydana geldi. İstanbul: Daha çok şehir merkezinde etkili olan yağışlar, tarım alanlarında zarara yol açmadı. Ankara Çubuk: Meyve, sebze ve buğday alanlarında yüzde 70 üzerinde hasar bekleniyor. Eskişehir: Toplam 400 bin dekar alanda hububat, meyve ve sebze doludan zarar gördü. Çankırı: 2 köyde buğday ve arpada hasar olmakla birlikte büyük bir kayıp yaşanmadı. Kırıkkale Sulakyurt: Hasar Tespit Komisyonu raporuna göre, buğdayda yüzde 41, ayçiçeğinde yüzde 50, bağlarda yüzde 35-50, kavun-karpuzda yüzde 3540 kayıp meydana geldi. Kırıkkale Keskin: Buğday ve arpada zarar meydana geldi. Yıldırım düşmesi sonucu 3 hayvan telef oldu. Çorum: Merkez ilçede patates, sebze ve soğanda hasar meydana geldi. Aşırı yağışlar yer yer sel baskınlarına yol açtı. Yüksek yerlerde bir sorun görülmedi. Yozgat Boğazlıyan ve Sarıkaya: Hem Boğazlıyan hem de Sarıkaya ilçelerinde buğday, arpa, silajlık mısır ve nohutta yüzde 100’e varan oranlarda hasar meydana geldi. Tarlalar biçerdöver giremez durumda. Çorum İskilip: Bağ ve bahçelerde bir miktar hasar meydana geldi. Manisa: Merkez ilçede 5-10 bin dönüm alanda başta bağ, mısır, domates olmak üzere ekili tüm ürünlerde yüzde 100’e varan oranlarda dolu zararı görüldü. Çorum Osmancık: İşyerlerinde hasar meydana geldi. Sele kapılan bir kişi hayatını kaybetti. Manisa Akhisar: Buğday ekili alanlar ile bağlarda, bir miktar da mısır ekili alanlarda zarar meydana geldi. Mersin Silifke: Şeftali, elma, kiraz ve ceviz başta olmak üzere tüm meyveler zarar gördü. Gelecek yıl sürgün verecek olan dallar da zarar meydana geldi. Bunun yanı sıra seralarda da büyük zarar oldu. Zararın bazı alanlarda yüzde 100’e yaklaştığı görüldü. Ankara Sincan: Meydana gelen dolu yağışından meyve ve sebze alanları ile arpa ekili alanlar hasar gördü. İlçede yapılan hasar tespit çalışmaları sonucuna göre, yüzde 30-40’dan yüzde 70-80’e varan oranlarda kayıp oldu. Çorum Bayat: 2 köyde etkili olan dolu yağışı arpa ve buğdaya yüzde 30 ile yüzde 40 arasında zarar verdi. Kayseri Kocasinan: 30 bin dönüm tarım alanı doludan zarar gördü. Dolu yağışı olana yerlerde ekili olan buğday, arpa, bağ ve bahçelerde hasar bazı yerlerde yüzde 100’ü buldu. Kayseri Bünyan: 20 bin dönüm alanda dolu zararı oldu. Dolu yağışı olan yerlerde ekili olan buğday, arpa, bağ ve bahçelerde yüzde 100’e yaklaşan hasar meydana geldi. Samsun Canik, Atakum ve İlkadım: Canik, Atakum ve İlkadım ilçelerinde buğday ve meyvelerde dolu nedeniyle yüzde 20-30 kayıp bekleniyor. Amasya: Merkez ilçede dolu çok zarar vermezken, buğday, pancar, yonca selden tamamen zarar gördü. Bayraktar: "Çiftçimiz Haziran ayında bile büyük zarara uğradı. Üreticilerin zararları telafi edilmelidir." •5 Haziran 2014 tarihinde yaşanan dolu ve aşırı yağışlardan etkilenen yerler: Denizli Honaz: İlçede şiddetli yağmur gerçekleşti. Dağlık köylerde sel oldu. Nevşehir Kozaklı: İlçenin Yassıca, Küllüce, Karahasanlı, Kanlıca, Karasenir ve Merkeze bağlı mahallelerinde yaşanan aşırı yağış ve dolu büyük zarara neden oldu. Özellikle buğday arazilerinde zarar var. Manisa Merkez, Sarıgöl, Saruhanlı: Dolu yağışı üzüm bağlarına, buğday, mısır, domates ve karpuz ürünlerine zarar verdi. Bağlarda yedek budaklarda zarar gördüğü için gelecek senenin ürünü de etkileneceği tespit edildi. İl genelinde toplamda yaklaşık 7 bin dekar alanda zarar oluştu.” •6 Haziran 2014 tarihinde yaşanan dolu ve aşırı yağışlardan etkilenen yerler: Bayraktar, 6 Haziran 2014 tarihinde Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre Adana, Osmaniye’yi de içine alan Çukurova bölgesi aşırı yağışların, Çukurova dışında kalan Adana bölgesi, Tarsus, Kahramanmaraş’ın batısı, Osmaniye, Düzce, Zonguldak, Bartın, Karabük ise çok kuvvetli, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bolu, Yalova, Bursa’nın doğusu, Bilecik, Eskişehir, Ankara’nın kuzeyi, Kastamonu, Çankırı, Sinop, Samsun, Ordunun Batısı, Çorum, Tokat, Amasya, Sivas’ın güney ve batısı, Kayseri, Nevşehir’in doğusu ve Yozgat’ın kuvvetli yağışların etkisi altında kaldığını belirtti. •2-9 Haziran 2014 tarihinde yaşanan dolu ve aşırı yağışlardan etkilenen yerler: Sakarya Akyazı ve Hendek: Akyazı İlçesi’nde bir hafta boyunca düşen aşırı yağışlar özellikle mısır ekili alanlarda zarara yol açtı. Boyca büyük olan mısırlarda ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Gürsu’da, elma, armut ve şeftalide yüzde 20’den yüzde 90’lara varan oranlarda zarar meydana geldi. 400 dekar alanda bulunan seraların yüzde 50’si zarar gördü. 25 TZOB DİYOR Kİ! yatmalar olurken, çürüme şeklinde zarar da meydana geldi. Hendek İlçesi’nde bir hafta süren aşırı yağışlar sele yol açtı. Mısır ve buğday ekili alanlar sele maruz kaldı. Dolu yağışı ise fındıklarda bir miktar zarar meydana getirdi. Hasar tespit çalışmaları devam ediyor. •13 Haziran 2014 tarihinde yaşanan dolu ve aşırı yağışlardan etkilenen yerler: Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Gaziantep, Adıyaman İlinin batısı ile İzmir, Aydın, Muğla’nın Fethiye, Kaş, Finike ilçeleri hariç ülkenin tümünde yağışların etkili olduğunu vurgulayan Bayraktar, 13 Haziran 2014 tarihinde yaşanan dolu ve aşırı yağışlardan etkilenen yerler konusunda ise şunları kaydetti: “Bursa İlimize bağlı Orhaneli, Gürsu, Orhangazi ve Nilüfer ilçelerimizle Yozgat Boğazlıyan ilçesine bağlı 2 belde ve 7 köyde, Gaziantep’te aşırı yağış ve dolu nedeniyle buğday, arpa, nohut gibi ürünlerle; armut, incir, erik, elma, şeftali, kiraz, zeytin, sebze bahçeleri ve seralarda yüzde 90’lara varan oranlarda zarar oluştu. Aşırı yağışlar nedeniyle Sakarya’nın Hendek, İzmir’in Tire, Konya’nın Seydişehir gibi ilçelerinde çeşitli zararlar gerçekleşti. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Bursa: Dolu bölgede tahıl, meyvesebze ve zeytinde önemli derecede zarar meydana getirdi. Kirazlarda aşırı yağışlar çatlamaya yol açtı. 26 Meyve (şeftali, üzüm, incir, erik, elma, kiraz), sebze, zeytin ve bağ alanlarında yüzde 20’den yüzde 100’e varan oranlarda zarar meydana gelmiştir. Aşırı yağışların çiçeklenme döneminde meydana gelmesi sonucu zeytinde tutum az, üzümde ise kavrulma olmuştur. Sakarya Hendek: Hendek’te ovada merkeze yakın köylerde meydana gelen aşırı yağışlar, ekilen mısırlarda çürüme görüldü yol açtı. Yeniden ekim yapılma durumu var. Sebzelerin tamamı zarar gördü. İzmir Tire: Aşırı yağışlar ve dolu sebze ekili alanlar ile buğday, mısır ve zeytinliklerde hasara yol açtı. 5-6 bin dekar alan fazla yağış ve doludan etkilendi. Adana Seyhan: Buğday hasadı tamamlandığı bölgede, yağış olan yerlerde sebze ve meyvede kısmi zarar görüldü. Konya Seydişehir: Yağışlar buğdayı olumsuz etkiledi. Pas hastalığı görülmeye başlandı. Havaların kapalı gitmesi halinde kayıp bekleniyor.” •19-20-21 Haziran 2014 tarihinde yaşanan dolu ve aşırı yağışlardan etkilenen yerler: Bursa Karacabey, Edirne Lalapaşa ve Süloğlu, Sakarya, İstanbul Silivri ve Kocaeli Kandıra’da aşırı yağış ve dolu tarım ürünlerine zarar verdi. Bursa Karacabey: Aşırı yağış ve dolu özellikle domates ve karpuzlarda yüzde 60’dan yüzde 70’e varan oranlarda zarara yol açtı. İlçe tarım müdürlüğünce oluşturulan hasar tespit komisyonu hasar tespit çalışmalarına devam ediyor. İstanbul Silivri: Aşırı yağış ve dolu ekili alanlarda zarara neden oldu. Özellikle dolu yağışı buğdayda başakların kırılmasına ve yatmasına yol açarak zarar meydana getirdi. Ayçiçeğinde de bir miktar zarar meydana geldi. Kocaeli Kandıra: İlçeye düşen aşırı yağış büyük hasara yol açmamakla birlikte, özellikle yeni ekilen mısırlarda yağışın çıkış dönemine rastlaması zarara neden oldu. Edirne Lalapaşa ve Süloğlu: Haziran ayının 20’sinde özellikle Lalapaşa ve Süloğlu ilçelerinde dolu şeklinde düşen yağış ayçiçeğinde çiçek tablaları ve yapraklarda zarara neden oldu. Buğdayda ise başakların kırılmasına ve yatmaya yol açtı. Buğday ve ayçiçeğinde meydana gelen dolu zararı için TARSİM eksperlerine durum iletildi. Hasar tespit çalışmaları devam etmekle birlikte ürünlerde yüzde 40 ile yüzde 60 zarar bekleniyor. Sakarya Erenler ve Gevye: Erenler ve Gevye’de dolu şeklinde düşen yağış bir miktar zarara yol açtı. Üreticinin zararları telafi edilmelidir Bayraktar, çiftçinin Haziran ayında bile büyük zarara uğradığını bildirerek, Ziraat Odalarımızdan TZOB’a intikal eden raporlara göre başka illerdeki hasar tespitlerini de takip ettiklerine dikkat çekti. Bayraktar, zarar gören alanlarda TARSİM sigorta eksperleri ve hasar tespit komisyonlarının çalışmalarının devam ettiğini bildirdi. Üreticilerin iklimsel olumsuzluklar nedeniyle zorlu ve sıkıntılı bir dönem geçirdiğini bildiren Bayraktar, “Her ne kadar dolu zararı sigorta kapsamında olsa da üreticilerin büyük bölümü çeşitli nedenlerle sigorta yaptıramamıştır. Ayrıca kuraklık gibi risk kapsamı dışında afetler için 2090 sayılı Kanun ihtiyaca cevap verememektedir. Üreticilerin zararları telafi edilmelidir” dedi. TZOB DİYOR Kİ! TZOB OTOMASYON PROJESİ DEVREYE GİRDİ Bayraktar:" 20 hafta sürecek eğitim çalışmalarının sonunda sistem, Türkiye genelinde 764 Ziraat Odasında kullanılacak." Bayraktar, yaptığı açıklamada, eğitim ve yaygınlaştırma çalışmaları için TZOB bünyesinde eğitim merkezi kurulduğunu, Ziraat Odalarından gelen personele, uzman eğitimcilerin sistem konusunda eğitim verdiğini belirtti. Eğitim ve yaygınlaştırma çalışmalarının 20 hafta süreceğini vurgulayan Bayraktar, sistemin Türkiye genelindeki 764 Ziraat Odasında kullanılmaya başlanacağını bildirdi. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, çalışmalar kapsamında 764 Ziraat Odası’nın elemanlarının eğitimden geçirileceğini kaydetti. Otomasyon sistemi Bayraktar, Türk çiftçisinin refahının artırılması ve tarım sektörünün istenilen seviyeye ulaşabilmesi açısından otomasyon sisteminin önemine vurgu yapan Bayraktar, devreye giren otomasyon yazılım sisteminin çok geniş uygulama sahası olduğunu belirterek, “Çiftçi kütük bilgileri, arazi ve tarımsal bilgiler, üretim deseni ve miktarları, bina ve tesis varlığı, alet ve makine varlığı, hayvan ve su ürünleri varlığı sistemde görülecek. Çiftçilerin SGK’ya kayıtları çevrimiçi olarak yapılacak. E-Devlet kapsamında kamu ve diğer kuruluşlarla web servisleri üzerinden bilgi paylaşımında bulunulacak. Çiftçi bilgilerinin kontrolü çevrimiçi yapılacak ve gerekli belgeler hazırlanabilecek” dedi. Otomasyon sisteminde, çiftçilere ilişkin üye kayıt defterleri başta olmak üzere üyeliğe dair tüm ayrıntıların yer alacağının altını çizen Bayraktar, “İçişleri Bakanlığı aracılığıyla kimlik ve adres bilgileri, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü aracılığıyla tapu kayıtları, Maliye Bakanlığı ile vergi bilgileri, SGK ile sosyal güvenlik bilgileri sorgulanabilecek. Sistem, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) ile entegre çalışabilecek.” TZOB Genel Başkanı Bayraktar, sistemle ülke geneline yayılmış 764 Ziraat Odası’nın idari işlemlerinin sistem üzerinden elektronik ortamda yapılmasının mümkün olduğunu vurguladı. Tarım sektörüyle ilgili politikaların belirlenmesinde rol oynayacak Şemsi Bayraktar, otomasyon sisteminin Ziraat Odaları arasında iş ve işlemlerde standart birliğine ve tarımla ilgili verilerin en kısa zamanda Türkiye Ziraat Odaları Birliği bünyesinde toplanmasına olanak vereceğine, sistemin tarımın içinde bulunduğu durumun izlenmesini sağlayacağına, tarımla ilgili politikaların belirlenmesinde önemli katkılarda bulunacağına dikkati çekti. Bayraktar, otomasyon sistemine geçmek için TZOB bünyesinde uluslararası standartlara uygun bir veri merkezi oluşturduklarını, merkezde otomasyon yazılım çalışmaları için gerekli tüm donanımın yer aldığını belirtti. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Bayraktar, TZOB otomasyon projesinin devreye girdiğini bildirerek, “Ocak 2013 tarihinde sözleşmesini imzaladığımız proje devreye girdi. Eğitim çalışmalarına başladık” dedi. 27 KİMSE ÇİFTÇİYİ YOK SAYAMAZ ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Tarımın bu yıl yaşamadığı afet kalmadı. Çiftçimiz zor durumda. Türkiye bunu da konuşmalı, çözüm yolları üretmeli." 28 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye’nin seçimden başka bir şey konuşmaz olduğunu bildirerek, “Son yılların en büyük doğal afeti yaşanmasına rağmen tarım sektörü ne siyasetin ne de medyanın gündeminde. 77 milyonu besleyen 5 milyonun üzerindeki çiftçimizi bu ülkede kimse yok sayamaz, sıkıntılarını görmezden gelemez” dedi. yağış, fırtına, hortum gibi doğal afetlerin hemen her türlüsünün yaşandığını belirtti. Doğal afetlerin 81 ilin büyük çoğunluğunda zarara yol açtığını vurgulayan Bayraktar, İç Anadolu ve Akdeniz bölgelerinin kuraklıktan şiddetli bir şekilde etkilendiğine, tahılların hepsinde rekolte düşüşü beklendiğine dikkati çekti. Bayraktar, çiftçinin zor durumda olduğunu, Türkiye’nin bunu da konuşması, çözüm yolları üretmesi, gerçek gündemine dönmesi gerektiğini belirtti. Bayraktar, en önemli tahıl olan buğdayda geçen yıl 22 milyon 50 bin ton olan rekoltenin, bu yıl 18 milyon tonu bulmasının bile sevindirici bir gelişme olacağını bildirdi. Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, 2013-2014 üretim döneminde başlangıcından itibaren, kuraklık, don, dolu, aşırı Kuraklık başta olmak üzere doğal afetlerin sadece tahılları ve meyveyi olumsuz etkilemeyeceğini, yem bitkilerinde de TZOB DİYOR Kİ! “Mart ayında yaşanan don olayı çok sayıda ilde etkili oldu. Kayısı, fındık, elma, ceviz başta olmak üzere hemen hemen bütün meyveler dondan etkilendi. Yer yer yüzde 90’lara varan üretim kayıpları oluştu. Fiyatlar mevsim normallerinin çok üzerinde seyrediyor. Son bir yılda market fiyatları, kuru kayısıda yüzde 154,5, Antep fıstığında yüzde 70,8, iç fındıkta yüzde 60,24, kirazda yüzde 41,65, şeftalide yüzde 38,10, kavunda yüzde 28,82, limonda yüzde 26,75, elmada yüzde 17,25 arttı. Artış oranları enflasyonun çok üzerinde... “Seçimden başka bir şey konuşmaz olduk” rekolte kaybına neden olacağına dikkati çeken Bayraktar, şöyle devam etti: “Önemli üretim bölgelerimizde yaşanan kuraklık nedeniyle buğday ve arpada sap boyu yeterince gelişemedi, kısa kaldı. Bu da saman üretiminin beklenenin çok altında kalacağını gösteriyor. Türkiye, 2012 yılında saman ithal etmek zorunda kalmıştı. Saman ithalatına yönelik düzenlemeler, bu yıl da böyle bir yola gidileceğini bize gösteriyor” dedi. Türkiye’nin zaten kaliteli kaba yem açığı yaşadığını hatırlatan Bayraktar, bu yıl hayvan yemi olarak da kullanılan buğday, arpa, mısır, çavdar, yulaf ve tritikalenin yanı sıra fiğ gibi yem bitkileri üretiminde de önemli rekolte kaybı beklendiğini, bunun Üreticimizin, tarlasına, bahçesine ateş düştü. Çiftçimiz zor durumda. Bunlar önemli sorunlar. Bunu konuşup, çözüm yolları üretmemiz gerekirken, seçimden başka bir şey konuşmaz olduk. 2013 yılı sonundan bu yana sürekli seçimi konuşuyoruz. Seçimler elbette önemli. Demokrasinin vazgeçilmez unsuru. Ama gelişmiş ülkeler öncelikle seçimi değil, geçimi konuşuyor. Gelişmiş ülkelerde sokakta, çarşıda, tarlada, pazarda seçim konuşulmuyor. Herkes işinde gücünde... Çalışıyor, üretiyor. Sistem normal düzeninde işliyor.” Türkiye’nin artık gerçek gündemine, işine gücüne dönmesi gerektiğini, ülkenin sorunlarını masaya yatırması, çözüm yollarını araması gerektiğini belirten Bayraktar, şu konulara değindi: “Tarımın bu yıl yaşamadığı afet kalmadı ama gündemde yer almıyor. Son yılların en büyük doğal afetini yaşanmasına rağmen tarım sektörü ne siyasetin ne medyanın gündeminde. Her akşam televizyonlarda seçim, dış politika üzerine oturumlar yapılıyor. Tarımı konuşan yok. Çok büyük bir afet yaşandı ama televizyonlarda hiçbir açık oturumda tartışma konusu yapılmadı. Gıda güvencesinden daha önemli bir konu var mı? Büyük bir felaket yaşıyoruz. Bu afetin sonuçlarını Ağustos ayından itibaren göreceğiz. Tedbirler alınmadığı takdirde Türkiye’nin gıda güvencesini sağlayamayız. Tarımın sorunları ve çözüm yolları tartışılmalı. 77 milyonu besleyen 5 milyonun üzerindeki çiftçimizi bu ülkede kimse yok sayamaz. Afetin boyutlarının çok büyük olmasına rağmen, tarım sektörü, ulusal medyada, televizyonlarda yer bulamıyor. Tarıma niçin medyamız bu kadar uzak? Çiftçimiz, insanlarımızı doyuruyor. Bundan daha önemli bir konu var mı? Bazı kesimlerin bunun farkında olmaması bizi üzüyor.” “En önemli konu gıda güvencesi ve güvenliğidir” Öncelikle sorunlara odaklanılması gerektiğini, bu yıl mahalli idareler genel seçimi yapıldığını, Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacağını belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “2015 yılında da milletvekili genel seçimleri var. Seçimler olacak ama sorunları da konuşmalıyız. Ancak bizim çiftçimizin, üreticimizin, tüm halkımızın sorunlarını görmemize engel olmamalı. Kimse, içinde bulunduğumuz yıldaki üretim yetersizliği nedeniyle Türkiye’nin tarımda çok daha fazla ithalata mecbur kalabileceğini göz önünde bulundurmuyor. Dünyada olduğu gibi ülkemizin en önemli konusu gıda güvencesi ve güvenliğidir. Gıda güvencesini sağlayan da Türk çiftçisidir. Çiftçimizin sorunu aynı zamanda ülkemizin sorunudur. 77 milyon nüfusumuzu, 35 milyon turist ve 1 milyonu aşkın Suriyeli mülteciyi, 2 milyondan fazla Türkiye’de yaşayan yabancıyı doyuran, 17 milyar dolarlık tarım ve gıda ihracatının gerçekleştirilmesini sağlayan çiftçimizin sorunlarını çözmezsek, ülkemizin gıda güvencesi sıkıntıya girer. Çiftçimizi ne yapıp edip tarlada tutmalıyız. Finansman ihtiyacını sağlamalı; elektrik, Sosyal Güvenlik prim borçları dahil tüm borçlarını en az 2-3 yıl ertelemeliyiz. Özel bankalara olan borçlarını yapılandırmalıyız. Mazot, gübre, ilaç, tohum gibi girdi maliyetlerini en makul seviyede tutmalıyız. Bunlar yapılmalı ki doğal afetlerden ve borçlardan beli bükülen çiftçimiz yeni üretim sezonuna hazırlanabilsin, ekip biçebilsin, ülkemizin gıda güvencesini sağlamaya devam etsin.” ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI hayvancılığı da olumsuz etkileyeceğini, yem ve dolayısıyla üreticinin maliyetlerini artıracağını vurguladı. Zaten şu sıralar üreticinin dana karkası kilogramı 19 lira 10 kuruştan, neredeyse maliyetine sattığını, bu maliyetlerin daha da artması halinde üretimin sürdürülemez bir hale geleceğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: 29 TZOB DİYOR Kİ! İ C İ T E ÜR T E K R A M ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Üretici fiyatlarında Mayıs ayında 15 üründe fiyatlar bir ay önceki fiyatlara göre değişmezken, 11 üründe azalma, 6 üründe ise fiyat artışı meydana geldi." 30 FİYATLARI ARAŞTIRMASI Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Mayıs ayında market fiyatlarına bakıldığında, 7 üründe fiyat değişimi görülmezken, 14 üründe azalma, 15 üründe ise fiyat artışı olduğunu, üretici fiyatlarında ise 15 üründe fiyatlar bir ay önceki fiyatlara göre değişmezken, 11 üründe azalma, 6 üründe ise fiyat artışı meydana geldiğini bildirdi. Şemsi Bayraktar, Mayıs ayında en fazla fiyat düşüşünün markette salatalık, üreticide kabakta, en fazla fiyat artışının markette kuru kayısıda, üreticide havuçta görüldüğünü bildirerek, “Market fiyatlarında en fazla fiyat düşüşü 25,33 ile salatalık, en fazla fiyat artışı yüzde 29,92 oran ile kuru kayısıda görüldü. Üretici fiyatlarında ise kabak fiyatı yüzde 35,61 düşerken, havuç fiyatı yüzde 30 arttı” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, üreticiden tüketiciye, halkın tamamını yakından ilgilendiren gıda fiyatlarındaki değişimleri, takip etmeye ve tespitlerini kamuoyunu doğru bilgilendirme amacıyla da açıklamalara devam ettiklerini bildirdi. Bayraktar: "Mayıs ayında ıspanak, patates, fındık, yumurta, süt, mısırözü yağı, toz şeker fiyatlarında değişim görülmezken, fiyat düşüşü yüzde 25,33 ile en fazla salatalıkta oldu." Mayıs ayında ıspanak, patates, fındık, yumurta, süt, mısırözü yağı, toz şeker fiyatlarında değişim görülmezken, düşüşün yüzde 25,33 ile en fazla salatalıkta olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: Kabaktaki fiyat düşüşünü yüzde 34,15 oran ile domates, yüzde 25,86 oran ile yeşil fasulye, yüzde 13,89 oran ile salatalık, yüzde 13,68 oran ile fındık, yüzde 12,50 oran ile yumurta, yüzde 7,14 oran ile maydanoz, yüzde 5,46 oran ile yeşil soğan, yüzde 3,79 oran ile sivri biber, yüzde 2,94 oran ile kuru üzüm ve yüzde 2,09 oran ile de kuzu eti izledi. Üretici fiyatlarında en fazla fiyat artışı yüzde 30 oran ile havuçta yaşandı. “Salatalıktaki fiyat düşüşünü yüzde 23,31 oran ile domates, yüzde 18,68 oran ile kabak, yüzde 17,47 oran ile yeşil fasulye, yüzde 16,70 oran ile kuru soğan, yüzde 10,92 oran ile yeşil soğan, yüzde 9,57 oran ile çilek, yüzde 8,15 oran ile sivri biber, yüzde 7,36 oran ile kuru fasulye, yüzde 5,98 oran ile marul, yüzde 2,57 oran ile kırmızı mercimek, yüzde 2,52 oran ile yeşil mercimek, yüzde 2,26 oran ile ayçiçek yağı ve yüzde 2,17 oran ile de maydanoz izledi. Havuçtaki fiyat artışını yüzde 20,97 oran ile patates, yüzde 15,63 oran ile Antep fıstığı, yüzde 15,38 oran ile kuru kayısı, yüzde 8 ile elma ve yüzde 3,62 oran ile dana eti takip etti.” Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 29,92 oran ile kuru kayısıda görüldü. Şemsi Bayraktar, lahanada yüzde 432, kabakta yüzde 386,53, ıspanakta yüzde 361,90, sivri biberde yüzde 361,15 fiyat farkı bulunduğunu vurguladı. Kuru kayısıdaki fiyat artışını yüzde 19,91 ile havuç, yüzde 16,14 ile limon, yüzde 14,77 ile Antep fıstığı, yüzde 11,02 ile lahana, yüzde 5,27 ile kuru üzüm, yüzde 5,18 ile kuru incir, yüzde 4,92 ile nohut, yüzde 3,81 ile patlıcan, yüzde 3,40 ile dana eti, yüzde 2,85 ile kuzu eti, yüzde 2,33 ile elma, yüzde 1,60 ile tavuk eti, yüzde 1,11 ile pirinç, yüzde 1 ile zeytinyağı takip etti.” Üretici fiyatlarındaki değişimler Mayıs ayındaki üretici fiyatlarına bakıldığında, 15 üründe fiyatlar bir ay önceki fiyatlara göre değişmezken, 11 üründe azalma, 6 üründe ise fiyat artışı olduğu bilgisini veren Bayraktar, şöyle devam etti: “Mayıs ayında, patlıcan, ıspanak, lahana, marul, kuru soğan, limon, çilek, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru incir, süt ve zeytinyağı fiyatlarında ise değişim meydana gelmedi. Üretici fiyatlarında düşüş yüzde 35,61 oran ile en fazla kabakta görüldü. Üretici-market fiyat farkı Bayraktar, Mayıs ayındaki, seçilmiş ürünlerde üretici ve market fiyatları arasındaki fark incelediğinde, en fazla farkın yüzde 453,85 ile maydanozda görüldüğünü bildirdi. Fiyat değişimlerinin nedenleri Üreticilerde fiyatı artan ürünlere bakıldığında fiyatı en fazla artışın havuçta olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Havuçta piyasaya arz edilen ürün miktarındaki azalmaya bağlı olarak ürün fiyatları artış gösterdi. Arzın erkenci çeşitlerden sağlandığı patateste ise piyasada bulunan ürünlerin yeni ürün olmasıyla birlikte fiyatlarda yükselme yaşandı. Antep fıstığı ve kayısıda ise rekoltede meydana gelen düşüşe bağlı olarak ürün fiyatlarında artış yaşandı. Fiyatı düşen ürünlere baktığımızda da, kabak, domates, yeşil fasulye, salatalık, sivri biber gibi ürünlerde hava sıcaklıklarıyla birlikte hasat edilen ürün miktarındaki artış ürün fiyatlarının düşüşünde etkili oldu. Genel olarak değerlendirdiğimizde arz ve talepteki değişime bağlı olarak fiyatlarda artış ve azalışların meydana geldiği görüldü.” ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Market fiyatlarındaki değişimler TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Mayıs ayındaki market fiyatlarına bakıldığında, 7 üründe fiyat değişimi görülmezken, 14 üründe azalma, 15 üründe ise fiyat artışı olduğunu belirtti. 31 TZOB DİYOR Kİ! V R E E Ç GÜ N Ü A Y N Ü D ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Deniz seviyesini değil, sesinizi yükseltin 32 TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "İklim değişikliğiyle mücadele için sesimizi yükseltirsek geleceğimizi kurtarabiliriz." Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çevre sorunları ve iklim değişikliğinin tarımı olumsuz etkilediğini, bilimsel raporların, iklimde 1950’lerden beri gözlenen bazı değişikliklerin 1000 yıllık zaman diliminde benzeri görülmemiş düzeyde olduğunu tespit ettiğini bildirerek, “Artık iyice belirgin hale gelen küresel ısınma, iklim rejimini bozuyor. Dünyanın bazı bölgelerinde kuraklık yaşanırken, bazı bölgelerini sel götürüyor” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, Dünya Çevre Günü’nün çevre sorunlarına dikkat çekmek, doğayı ve dünyayı korumak için küresel farkındalığı artırmak amacıyla her yıl 5 Haziran'da kutlandığını belirtti. Bu yıl Çevre Günü’nün temasının “Küçük Adalar ve İklim Değişikliği” olarak belirlendiğini bildiren Bayraktar, bu yıl kutlamaların “Deniz seviyesini değil, sesinizi yükseltin” sloganıyla yapıldığını vurguladı. Küçük ada devletleri yılı Araştırmaların iklimde meydana gelen değişikliklerin tarih boyunca uygarlıkları derinden etkilediğini gösterdiğini, özellikle sanayideki hızlı gelişim ve insan faaliyetleri sonucu atmosfere verilen sera gazlarındaki artışın günümüzde de iklim TZOB DİYOR Kİ! değişikliği kavramını önemli kıldığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Birleşmiş Milletler, küçük ada devletlerinin sorunlarının çözümüne katkı sağlanması ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin yakalanabilmesi amacıyla 2014 yılını Kalkınmakta Olan Küçük Ada Devletleri Yılı olarak ilan etti. Küçük ada devletleri başta doğal afetler olmak üzere dış etkenlere açık durumdalar ve büyük bir bölümü iklim değişikliğinin oluşturduğu yıkıma karşı mücadele ediyor. Bilindiği gibi atmosfere verilen sera gazlarındaki artış, küresel ısınmaya ve bunun sonucunda iklimin değişmesine neden oluyor. Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından 1988 yılında kurulan ve insan faaliyetlerinin neden olduğu iklim değişikliğinin risklerini değerlendirmek üzere çalışmalar yapan ve Türkiye’nin de üyesi bulunduğu Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 5. Değerlendirme Raporu’na göre, küresel iklimdeki ısınma kesindir. 1950’lerden beri gözlenen değişikliklerin bazıları bin yıllık zaman diliminde benzeri görülmemiş düzeyde. Bu dönemde atmosfer ve okyanuslar ısındı, kar ve buz miktarları azaldı, deniz seviyesi yükseldi ve sera gazlarının atmosferdeki konsantrasyonları arttı. Yine 1951-2010 yılları arasında küresel ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artış, çok yüksek olasılıkla insan faaliyetlerinden kaynaklandı. Küresel ortalama deniz seviyesi 1901-2010 yılları arasında 19 santimetre yükseldi. Rapora göre okyanuslar 21. yüzyıl süresince de ısınmaya devam edecek.” “İklim değişikliği sorunu küresel düzeyde çözülmeli” Tüm dünyayı ilgilendiren iklim değişikliği sorununun küresel düzeyde çözülmesi gerektiğine dikkati çeken Bayraktar, şöyle devam etti: “İnsanlığın kötü sonla karşılaşmayı beklemeden bilim dünyasının çalışmalarını dikkate alması, bu çalışmaların sonuçlarını uyarı niteliğinde algılayıp harekete geçmesi gerekmektedir. Ülke olarak bizim de küresel çözüm içinde yer almamız, iklim değişikliğine uyum politikalarımızı belirlememiz ve uygulamamız zorunludur. İklim değişikliğine uyum sürecinin etkin olabilmesi için fosil yakıtlara dayalı enerji yatırımlarının yerine rüzgar, güneş enerjisi, biyogaz ve biyokütle gibi daha temiz ve doğayla dost yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim sağlanmalıdır. Yenilenebilir enerji kaynakları ile sürdürülebilir enerji altyapısı oluşturulmalı, emisyonları azaltmak üzere acil eylem planları hazırlanmalı ve bir an önce uygulamaya konulmalıdır. Çevre sorunları ve bu sorunlar içinde yer alan iklim değişikliği, insanlık aleyhine işleyen bir süreçtir. Etkilerini artık somut olarak görmeye başladığımız bu süreci yavaşlatmak, belki de durdurmak elimizde. İklim değişikliğiyle mücadele için sesimizi yükseltirsek geleceğimizi kurtarabiliriz.” Son 1400 yılın en sıcak 30 yılı Rapora göre yaşadığımız son 30 yılın her on yılının, 1850'den beri gözlenen on yıllık dönemlerden daha sıcak olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Kuzey Yarım Küre’de 1983-2012 yılları arasındaki dönem, muhtemelen son 1400 yılın en sıcak 30 yıllık dönemi oldu. Küresel ortalama yüzey sıcaklığı verileri, 1901-2012 döneminde yaklaşık 0,9°C'lik bir artış gösterdi. Bu dönem boyunca sıcaklıklar dünyanın hemen hemen her tarafında arttı. Küresel ısınmanın 2100 yılı sonrasında da devam edeceği öngörülüyor” dedi. Artık iyice belirgin hale gelen küresel ısınma, iklim rejimini bozuyor. Dünyanın bazı bölgelerinde kuraklık yaşanırken, bazı bölgelerini sel götürüyor. Türk çiftçisi de bu yıl kuraklık, don, dolu, fırtına gibi hemen hemen bütün doğal afetleri yaşadı. Afetler yüzünden başta kayısı, fındık, elma ve Antep fıstığı olmak üzere hemen bütün meyvelerde kayıp var. İç Anadolu ve Akdeniz Bölgelerimiz kuraklıktan önemli oranda etkilendi. Başta buğday ve arpa olmak üzere tahıl üretiminde bir düşüş olacağını tahmin ediyoruz. Çiftçimizin bu badireyi atlatabilmesi ve yeni üretim dönemine hazır hale gelebilmesi için gerekli destekler verilmeli. Üreticimize yeni üretim dönemi için finansman desteği de sağlanmalıdır.” Kaynaklarımızı etkin kullanmak ve israfı önlemek zorundayız Suyun, tarımsal sulama, enerji üretimi ve sanayi için öneminin tartışılamayacağını, iklim değişikliği sonucu yağışlardaki olası azalmanın, beraberinde kuraklık ve çoraklaşmayı getireceğini dolayısıyla tarımsal üretimin olumsuz etkileneceğini belirten Bayraktar, “Tüm bu olumsuzluklar gıda güvenliğini tehdit eder boyuta ulaşabilecektir. Hepimiz biliyoruz ki tarım, gıda güvenliği ve sürdürülebilir kalkınma için merkezi bir rol oynamaktadır. Bu nedenle kaynaklarımızı etkin kullanmak ve israfı önlemek zorundayız” dedi. İklim değişikliği küresel gıda güvenliği için büyük bir risk İklim değişikliğinin; insan sağlığı, küresel gıda güvenliği ve ekonomik kalkınma için büyük bir risk oluşturduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “İklim değişikliği karşısında en hassas bölgelerden birisinin Akdeniz Havzası olduğu biliniyor. Yağışlar azalıyor, kuraklık belirtileri dikkat çekiyor. Ülkemiz küresel ısınma tehdidi altında. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Bayraktar: "Çevre sorunları ve iklim değişikliği tarımı olumsuz etkiliyor." 33 TZOB DİYOR Kİ! ÜRETİCİDEN TÜKETİCİYE d estek Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bu üretim sezonunda yaşanan afetlere rağmen, Mayıs ayında tüketicide en fazla fiyat düşüşünün, gıda ve alkolsüz içeceklerde görüldüğünü bildirerek, “Mayıs ayında yüzde 1,35 gerileyen gıda ve alkolsüz içeceklerdeki fiyatlar, tüketici fiyatlarındaki artışı yüzde 0,4’e çekti. Üretici tüketiciye destek oldu” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, tüketici fiyat endeksinde yüzde 24,45 ile en fazla ağırlığa sahip olan gıda ve alkolsüz içeceklerde Mayıs ayı enflasyonunun yüzde 1,35 gerilediğini, beş aylık enflasyonun yüzde 7,55, Mayıs ayı itibarıyla son bir yıllık enflasyonun yüzde 14,11, oniki aylık ortalamalara göre Mayıs ayı itibarıyla yıllık enflasyonun yüzde 11,12 olduğunu belirtti. Ana harcama gruplarında tüketici fiyatları Gıda ve alkolsüz içeceklerde, Mayıs ayı tüketici enflasyonunun Mart’ta yüzde 2,1, Nisan’da yüzde 1,42 arttığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Tüketicide Mayıs enflasyonu, gıda ve alkolsüz içecekler, ulaştırma, ev eşyası, alkollü içecekler ve tütün ile haberleşmede geriledi. Mayıs ayında tüketici fiyatları gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 1,35, ulaştırmada yüzde 0,50, ev eşyasında yüzde 0,16, alkollü içecekler ve tütünde yüzde 0,15 ile haberleşmede yüzde 0,11 düştü. Buna karşın giyim ve ayakkabıda Mayıs ayı tüketici fiyatları endeksi yüzde 9,19 arttı. Artış, lokanta ve otellerde yüzde 1,11, eğitimde yüzde 0,99, sağlıkta yüzde 0,98, çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 0,49, konutta yüzde 0,36, eğlencede yüzde 0,21 oldu.” ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Bayraktar, Mayıs ayında yüzde 0,40 artan TÜFE enflasyonunun, Ocak-Mayıs aylarında yüzde 5,38, Mayıs ayı itibarıyla son bir yılık dönemde yüzde 9,66, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 8,23 arttığını belirtti. 34 Şemsi Bayraktar, tarımda üretici enflasyonunun, genelde gıda ve alkolsüz içeceklerdeki tüketici fiyatlarındaki artışın altında kaldığını, üreticide Nisan enflasyonun yüzde 4,25 ile beklentilerin üzerinde arttığını ve Ocak-Mart’ta yüzde 2,5 olan 3 aylık enflasyonu, Ocak-Nisan döneminde yüzde 6,86 düzeyine çektiğini hatırlattı. Meyve fiyatlarında artış, sebze fiyatlarında düşüş Bayraktar, şunları kaydetti: “Mayıs ayı tarım, ormancılık ve balıkçılıkta fiyat artışı 14 Mayıs’ta açıklanacak. O zaman tarım ve gıdada karşılaştırma daha net ortaya çıkacak. Zaten Ocak-Nisan döneminde gıdada tüketici fiyatlarındaki artış, yüzde 9,02 iken, üreticide yüzde 6,86 düzeyinde olmuştu. Üretici fiyatlarındaki artış, sürekli tüketici fiyatlarındaki artışın altında kalıyor. Tarım ve gıdada fiyat istikrarı şart. Üreticiden tüketiciye ürün uygun fiyatlarla ulaştırılmalı. Üretici de kazanmalı, tüketici de uygun fiyatla tüketebilmelidir.” Bazı meyvelerde Mayıs ayındaki fiyat artışının yaşanan don afetinin bir sonucu olduğunu, buna karşın, sivri biber, taze fasulye, bezelye, domates, patlıcan başta olmak üzere sebze fiyatlarında, ürün artışına bağlı olarak yüksek oranlı düşüşler görüldüğünü bildiren Bayraktar, şunları söyledi: “Piyasaya sürülen ürün miktarındaki artışla birlikte fiyatlar istikrara kavuşacaktır. Kuru kayısıda yüzde 32,97, fındık içinde yüzde 29,40, limonda yüzde 17,43, çilekte yüzde 14,37, elmada yüzde 11,53, Antep fıstığında yüzde 10,56, pirinçte yüzde 3,12, zeytinyağında yüzde 2, ekmekte yüzde 1,29 arttı. Buna karşın, sivri biber fiyatı yüzde 52,36, taze fasulye fiyatı yüzde 35,21, bezelye fiyatı yüzde 30,35, domates fiyatı yüzde 28,68, patlıcan fiyatı yüzde 25,62, yumurta fiyatı yüzde 6,12, tavuk eti fiyatı yüzde 5,17, süt fiyatı yüzde 1,49, kaşar peyniri fiyatı yüzde 1,19, koyun eti fiyatı yüzde 0,88 geriledi.” TZOB DİYOR Kİ! DESTEKLEMELERDEN BLOKE KALDIRILMALI Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bu yıl kuraklık, don, dolu afetleri yaşayan çiftçinin destekleme ödemelerinin bloke edilmesinin mağdur ettiğini bildirerek, “Destekleme ödemeleri üzerindeki bloke kaldırılmalı, ödemeler yapılmalıdır” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu bulunan çiftçilere, bu borçları ödeninceye kadar, 2014 yılında yapılması gereken tarımsal destekleme ödemelerinin verilmemesinin çiftçiyi zor durumda bırakacağını belirtti. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde faaliyet gösteren Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş’nin (Dicle EDAŞ) pamuk ve mısırda 2013 yılı için dekar başına 90 lira olarak belirlediği elektrik bedellerinin yüksek olduğuna dikkati çeken Bayraktar, “Elektrik bedelleri düşürülmeli, aşağı çekilmelidir” dedi. “Üreticilerimiz hak ettiği destekleme ödemelerini almalılar” Çiftçinin, ülke çapında yaşanan kuraklık, don, dolu, aşırı yağış gibi afetler nedeniyle sıkıntılı bir üretim dönemi geçirdiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “2014 yılı destekleme ödemelerinin, tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borçlarının ödenmesine bağlanması çiftçimizi mağdur eder. Destekleme ödemeleri üzerindeki bloke kaldırılmalı, ödemeler yapılmalıdır. Üreticilerimizin hak ettiği destekleme ödemelerini alabilmeleri gerekir. Cazibe sulama olmadığı için fazla elektrik kullanılarak metrelerce yer altından su çekilmekte, sulama yapılmaktadır. Bu sulama şekli üretim maliyetlerini artırmaktadır. Çiftçimiz için büyük bir yük oluşturmaktadır. Büyük miktarlara ulaşan elektrik borçları yapılandırılmalıdır. Bunlar yapılandırılmazsa, destekleme ödemeleri yapılmazsa önümüzdeki yılın üretimi tehlikeye girer.” “Çiftçimiz hasattan sonra yeni üretim dönemine hazırlanacak” Çiftçinin hasattan sonra yeni üretim dönemine hazırlanacağını belirten Bayraktar, “Çiftçimiz hasatta ürünü toplamak ve biçmek için para harcayacak. Hasattan sonra da tarlasına kültürel işlemler yapacak, girdi kullanacak, yeni üretim sezonuna hazırlanacak. Bütün bunlar parayla olacak. Çiftçimize finansman olanağı yaratılmalı, destekleme ödemeleri yapılmalı ki gelecek yılın üretim sezonuna hazırlansın” dedi. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Cazibe sulama olmadığı için fazla elektrik kullanılarak metrelerce yer altından çekilen su maliyeti artırmaktadır." 35 TZOB DİYOR Kİ! YUMURTA TAVUK ETİ İNEK SÜTÜ Üretimindeki Artış Sürüyor ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kanatlı sektörünün 2014 yılına iyi başladığını bildirerek, “Ocak, Şubat, Mart ve Nisan aylarında hem tavuk yumurtası hem tavuk eti üretiminde artış var. Nisan ayında tavuk yumurtası üretimi yüzde 5,03 artışla 1 milyar 417 milyon 93 bin adede, tavuk eti üretimi yüzde 9,74 artışla 162 bin 927 tona çıktı” dedi. 36 Bayraktar, yaptığı yazılı açıklamada, 2010 yılının Eylül ayında, aylık 1 milyar adet üretim sınırının geçildiğini tavuk yumurtasında, 2011 yılı Ocak ayında 1,1 milyar, 2012 yılı Mart ayında 1,2 milyar, 2012 Ekim ayında 1,3 milyar, 2013 Ekim ayında 1,4 milyar adedin aşıldığını belirtti. 2013 yılının Ekim ayında 1 milyar 450 milyon 697 bin adede ulaşan tavuk yumurtası üretiminin, Kasım ayında 1 milyar 418 milyon 61 bin, Aralık ayında 1 milyar 444 milyon 142 bin, 2014 Ocak ayında 1 milyar 462 milyon 302 bin, Şubat ayında 1 milyar 396 milyon 670 bin, Mart ayında 1 milyar 461 milyon 93 bin olduğunu bildiren Bayraktar, Nisan ayında ise 1 milyar 417 milyon 93 bin adet tavuk yumurtası üretildiği bilgisini verdi. Bayraktar, Ocak-Nisan döneminde, 2013 yılında 5 milyar 383 milyon 23 bin olan tavuk yumurtası üretiminin 2014 yılında yüzde 6,59 artışla 5 milyar 738 milyon 30 bine yükseldiğini belirtti. Tavuk eti üretiminde artış 2013 yılı Nisan ayında 148 bin 470 ton olan tavuk eti üretiminin, yüzde 9,74 artışla 2014 Nisan ayında 162 bin 927 tona çıktığını bildiren Bayraktar, “Ocak-Nisan döneminde, 2013 yılında 565 bin 270 ton olan tavuk eti üretimi 2014 yılında yüzde 6,54 artışla 602 bin 233 tona yükseldi” dedi. Bayraktar, 2013 yılında 16 milyar 496 milyon 751 bin adet olan yumurta üretiminin Nisan ayı itibarıyla yıllık bazda 16 milyar 851 milyon 758 bin ile 17 milyar adede, 1 milyon 758 bin 363 ton olan tavuk eti üretiminin ise Nisan ayı itibarıyla yıllık bazda 1 milyon 795 bin 324 ton ile 1,8 milyon tona yaklaştı. Hindi eti üretiminde de artış Bayraktar, hindi eti üretiminin 2014 yılında Ocak ayı hariç, Şubat, Mart, Nisan aylarında arttığını bildiren Bayraktar, “Hindi eti üretimi Ocak ayında 2 bin 976 tondan 2 bin 905 tona indikten sonra, Şubat ayında 2 bin 83 tondan 3 bin 255 tona, Mart ayında 2 bin 727 tondan 3 bin 959 tona, Nisan ayında 2 bin 639 tondan 3 bin 558 tona yükseldi” dedi. Nisan’da sanayiye aktarılan inek sütü miktarı 794 bin ton Sanayiye aktırılan inek sütü miktarının 2014 yılı Nisan ayında 793 bin 858 ton olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Nisan ayında sanayiye aktarılan inek sütü miktarı da geçen yılın aynı ayına göre, yüzde 8,25 artışla 733 bin 380 tondan 793 bin 858 tona yükseldi. 2013 yılı Ocak ayında 637 bin 956 ton olan sanayiye aktarılan süt miktarı, Şubat ayında 622 bin 381 ton, Mart ayında 710 bin 712 ton, Nisan ayında 733 bin 380 ton, Mayıs ayında 772 bin 785 ton, Haziran ayında 692 bin 84 ton, Temmuz ayında 675 bin 158 ton, Ağustos ayında 628 bin 996 ton, Eylül ayında 594 bin 456 ton, Ekim ayında 605 bin 194 ton, Kasım ayında 611 bin 918 ton, Aralık ayında 653 bin 490 ton oldu. 2014 Ocak ayında sanayiye 710 bin 33 ton, Şubat ayında 684 bin 115 ton, Mart ayında 789 bin 355 ton, Nisan ayında ise 793 bin 858 ton inek sütü aktarıldı. 2013 yılında sanayiye 7 milyon 938 bin 510 ton inek sütü aktarılmıştı. Sanayiye aktarılan inek sütü miktarı Nisan ayı itibarıyla yıllık bazda 8 milyon 211 bin 442 ton ile 8,2 milyon tonu geçti. Ocak-Nisan dönemlerine bakıldığında 2013 yılında 2 milyon 704 bin 429 ton olan sanayiye aktarılan inek sütü miktarı 2014 yılında yüzde 10,09 artışla 2 milyon 977 bin 361 tona ulaştı.” Kanatlı sektörü ihracatı Bayraktar, kanatlı sektörünün özellikle yumurta üretiminde olağanüstü başarı gösterdiğini, 2009 yılında 126,6 milyon TZOB DİYOR Kİ! yaşanabilecek olması ve buna yönelik şimdiden tedbir alınmaya çalışılması, bahsedilen bu hususun ilk sinyallerini vermesi açısından önemlidir. Yem fiyatlarının yükselmesi üretim maliyetlerini artıracak, bu da ithal lobilerini harekete geçirecektir. Dikkatli olunmalı. Beklentimiz, yem piyasa fiyatlarının yükselmesini önleyici tedbirlerin alınması, bu konuda üreticilerin desteklenmesidir. Kümes hayvanları etleri, sakatatları ve benzeri ürün ihracatının 2009 yılında 150,8 milyon dolarken, 2010 yılında 203,3 milyon dolara, 2011 yılında 385,4 milyon dolara, 2012 yılında 527,3 milyon dolara çıktığını belirten Bayraktar, ihracatın, 2013 yılında, 2012 yılına göre yüzde 15,3 artarak 608 milyon 66 bin 271 dolar olduğunu hatırlattı. Bayraktar, tavuk yumurtası ve tavuk etinin hem üretimde hem ihracatta hızlı bir şekilde arttığını, 2012 yılında 877 milyon 944 bin 741 dolar olan sektördeki toplam ihracatın, 2013 yılında 1 milyar doları aşarak 1 milyar 14 milyon 420 bin 333 dolara çıktığını vurguladı. Şemsi Bayraktar, Ocak-Nisan döneminde 211 milyon 28 bin 348 dolarlık kümes hayvanları ve sakatatları ihracatı, 152 milyon 354 bin 47 dolarlık yumurta ve yumurta ürünleri ihracatı, 143 milyon 356 bin 683 dolarlık süt ve süt ürünleri ihracatı yapıldığını belirtti. Yem bitkilerinde beklenen üretim kayıpları TZOB Genel Başkanı Bayraktar, bu yıl üretim yılının başladığı Ekim ayından bu yana yaşanan, kuraklık, don, fırtına, dolu gibi afetlerin özellikle hayvan yemi olarak da kullanılan buğday, mısır, arpa, çavdar, yulaf, tritikale, sorgum, soya, fiğ, tohumluk korunga ve diğer yemlik bitkilerde üretim kayıplarına neden olduğunu, bunun Türkiye İstatistik Kurumu’nun birinci tahmin verilerine göre de tespit edildiğini bildirdi. Bahsedilen ürünlerde yaşanacak verim kayıpları dolayısıyla hayvancılığın en önemli maliyet kalemlerinden biri olan yem fiyatlarının yükselmesine, dolayısıyla üretim maliyetlerinin daha da artmasına neden olabileceğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti: “2012 yılında yaşanan ve ithalatla aşılmaya çalışılan ‘saman krizi’nin bu yıl da Dolayısıyla tekrar bir araya gelip fiyatın yeniden üretici lehine revize edilmesine ihtiyaç olacaktır. Şimdiden bu konuda gerekli hazırlıkların yapılması, buna yönelik tedbirlerin alınması gerekmektedir. Türkiye’nin çok büyük bir kanatlı sektörü potansiyeli var. Süt üretimi de hızla artıyor. Üretim artışı sekteye uğratılmamalı, yem sıkıntısı yaşatılmamalı, girdi maliyetleri makul seviyelerde tutulmalı. Üretim planlanmalı, ihracat olanakları zorlanmalı, istikrarlı büyüme sağlanmalıdır.” ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI dolar olan tavuk yumurtası ihracatının, 2010 yılında 156,2 milyon, 2011 yılında 284,2 milyon, 2012 yılında 350,6 milyon dolara, 2013 yılında yüzde 15,9 artışla 406 milyon 354 bin 62 dolara yükseldiğini bildirdi. Yakın zamanda Ulusal Süt Konseyi’nde yapılan toplantı da litre başına 1 lira 5 kuruş olan çiğ süt tavsiye fiyatları, yüzde 9,52’lik artışla 1 lira 15 kuruş olarak belirlendi. Yem maliyetlerinde risklerin gerçekleşmesi halinde yem fiyatları yükselecek, belirlenen bu fiyat ilerleyen dönemlerde üretimin sürdürülebilirliğini sağlamayacaktır. 37 TZOB DİYOR Kİ! TOPRAK BAYRAMI Toplam karasal alanımızın sadece yüzde 6’sı birinci sınıf arazi konumunda. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Toprak bakımından fakir bir ülke olduğumuzu unutmamalı, topraklarımızı çok iyi korumalıyız." 38 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bilinenin tersine Türkiye’nin toprak bakımından fakir bir ülke olduğunu, bunun unutulmaması ve toprakların çok iyi korunması gerektiğini bildirdi. Bayraktar, “Toplam karasal alanımızın sadece yüzde 6’sı birinci sınıf arazi konumunda” dedi. Tabiatın dengesinin bozulması ekosistemi etkiliyor Şemsi Bayraktar, “Kara ve demir yollarının genişletilerek ulaşımı rahatlatma çabası var. Turizmin gelişmesine paralel olarak tesis yatırımları çoğalıyor. Bütün bunlar özellikle kalabalık bölgelerde ve sahil kesimlerinde doğayı son derece olumsuz etkiliyor” dedi. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, toprak bayramı dolayısıyla yaptığı açıklamada, günümüzde, teknolojinin gelişimi ve nüfus artışı ve tüketici alışkanlıklarının değişmesi gibi sebeplerle, gıda, giyim, enerji ürünlerine insanoğlunun ihtiyacının hiçbir zaman olmadığı kadar arttığını belirtti. Bayraktar, her şeyin birbiriyle muntazam bir uyum içinde olduğu ekosistemde, bitki, hayvan, su, iklim ya da toprak gibi unsurların herhangi birinin dengesinin bozulmasının bir diğerini etkileyerek, sonuçta ekosisteme zarar verdiğini vurguladı. Bilinçsiz ve çarpık kentleşmenin arttığına, ihtiyacı karşılayabilmek için daha fazla sanayi bölgesi yapımı yoluna gidildiğine dikkati çekti. Her geçen gün erozyon, çölleşme, toprak kirlenmesi, tuzlanma, toprak içindeki organik madde ve mikroorganizma varlığının azalması gibi sebeplerin, TZOB DİYOR Kİ! Yüzölçümü 78,06 milyon hektar olan Türkiye’nin, 24,2 milyon hektar işlenen tarım arazisi bulunuyor. Toplam karasal alanımızın yüzde 31’i tarım arazisi. Yine toplam karasal alanımızın sadece yüzde 6’sı, hiçbir sorunu bulunmayan ve her türlü tarım yapılabilen, birinci sınıf tarım arazisi konumunda. Toprak bakımından fakir bir ülkeyiz. Bunu unutmamalı ve topraklarımızı çok iyi korumalıyız.” Drenaj koşullarının iyileştirilmesi, basınçlı sulama tekniklerinin artırılması, toprakların organik maddece zenginleştirilmesi, tuzluluk problemlerin bertaraf edilmesi gibi sorunların acilen çözümü için projelerin hazırlanması ve bunların uygun görülenlerinin hemen uygulanması gerektiğini bildiren Bayraktar şunları söyledi: “Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, bu tür pahalı yatırımların yapılması ülke ekonomilerine kısa vadede ağır bir yük olarak görünse de, uzun vadede getireceği faydaların gözden kaçırılmaması fevkalade önemlidir.” topraklar üzerinde sürekli bozulmalara neden olduğunu bildiren Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Bunların yanında tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı, aşırı ve bilinçsiz sulama ve gübreleme işlemleri, uygun miktarda kullanılmayan pestisitler, ağır ve sürekli toprak işlemeleri ve aşırı hayvan otlatma gibi tarımsal uygulamalar da topraklarımıza zarar veriyor. Dünyadaki toplam toprak varlığımızın yüzde 25’i çölleşme tehdidi altındadır ve yok olmaya yüz tutmuştur. Çölleşme dolaylı olarak 1 milyar insanı etkiliyor Dünyadaki toplam toprak varlığımızn yüzde 25'i çölleşme tehdidi altındadır ve yok olmaya yüz tutmuştur. Birleşmiş Milletler’in hazırlamış olduğu bir rapora göre, dünya üzerinde 250 milyon kişi Tarım topraklarının en temel sorunu amaç dışı kullanım Tarım topraklarımız için en temel ve devam etmekte olan sorunun hiç şüphesiz tarım arazilerin amaç dışı kullanımı olduğuna dikkati çeken Bayraktar, açıklamasında şu görüşlere verdi: “Tarım arazilerinin nüfusa bağlı olarak giderek azalması nedeniyle gelecekte yaşanması muhtemel açlık tehlikesi, tarım arazilerinin korunması ve etkin kullanımının sağlanmasının ne kadar gerekli ve önemli olduğunu gözler önüne sermektedir. Tarım topraklarının verimliliğinin artırılması suretiyle, tarımsal üretim belli bir noktaya kadar artırılabilir. Ancak belirli bir miktardan sonra, tarımsal üretimi artırmak, tarım alanlarının artırılmasıyla mümkündür. Toprağın önemini anlayan ülkeler, artan nüfusun ve giderek daha da artan gıda talebinin karşılanmasını, çevre ve tarımın sürdürülebilirliğini sağlamak için ülkesel tarım politikalarını yeniden şekillendiriyorlar.” Türkiye’de de kentsel yapılaşmanın, iyi nitelikli araziler üzerinde yoğunlaştığını, tarım yapılan alanların daha düşük nitelikli arazilere doğru kaydığını belirten Bayraktar, şöyle devam etti: “Hatta ülkemizde sanayi, çoğunlukla iyi nitelikli ve üretken araziler üzerinde kurulmuştur. Endüstriyel kuruluşların çevresindeki şehirleşme olgusu gelişmiş, üstün vasıflı tarım arazileri azalmış ve niteliklerinin bozulmasına neden olmuştur. Birlik olarak birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin imara açılarak, bu alanlarda sanayi ve yerleşim yerleri yapılmasını tam bir felaket olarak nitelendiriyoruz.” Vali ve belediye başkanları tarım arazilerini imara açmamalı Tarım alanlarının imara açılması yerine mevcut yerleşim alanlarında kentsel dönüşüm projeleri yapılarak, insanların bu alanlarda ikamet etmelerinin sağlanması gerektiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Uygulanabilirliği olan tüm il ve ilçelerimiz için bu kentsel dönüşüm projeleri geliştirilmeli, hayata geçirilmeli ve tarım alanlarının mevzuat bakımından imara açılması zorlaştırılmalıdır. Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak; yayınladığımız genelgeyle Ziraat Odası başkanlarının, arazilerin tarım dışı kullanımın önlenmesi konusunun yakın takipçisi olmaları ve Toprak Koruma Kurullarında etkin bir şekilde faaliyet göstermelerinin sağlanmasının gerektiğini açıkladık. Bazı odalarımız bu konuda başarılı olmuş, önemli adımlar atmışlardır. Valiler ve belediye başkanlarımızın tarım arazilerini, meraları imara açmamaları gerekir. Aksi takdirde hem doğal yaşam, hem bitkisel üretimimiz, hem de hayvancılığımız önemli darbe yer.” ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI çölleşmeden doğrudan, 1 milyar insan ise dolaylı yönlerden etkilenmektedir. 39 TZOB DİYOR Kİ! TARIMDA İSTİHDAM VE ÜRETİCİ FİYATLARI TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Tarım, emek yoğun bir sektör olması nedeniyle üretimdeki payının çok üzerinde istihdam sağlıyor." Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım sektörünün, emek yoğun bir sektör olması nedeniyle üretimdeki payının çok üzerinde istihdam sağladığını, yurtiçi gelirin yüzde 7,4’ünü karşılayan tarımın istihdamdaki payının ise yüzde 20’leri aştığını bildirdi. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Şemsi Bayraktar, Mart ayında tarımda çalışan sayısının, Şubat ayına göre 260 bin kişi artarak 5 milyon 55 bin kişiden 5 milyon 315 bin kişiye çıktığını belirtti. 40 Tarımın istihdamdaki payı yüzde 20'leri aştı Bayraktar, yaptığı açıklamada, 25 milyon 583 bin olan istihdam edilenlerin 13 milyon 90 bininin hizmetler, 5 milyon 365 bininin sanayi, 1 milyon 812 bininin inşaat, 5 milyon 315 bininin ise tarımda çalıştığını vurguladı. Yurtiçi gelirin yüzde 7,4’ünü karşılayan tarımın istihdamdaki payı yüzde 20’leri aştığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Şubat ayında tarımın istihdamdaki yüzde 20,2 olan payı, Mart ayında yüzde 20,8’e yükseldi. Tarım, emek yoğun bir sektör olması nedeniyle üretimdeki payının çok üzerinde istihdam sağlıyor. 2013 yılında tarım, cari fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasıladan (GSYH), Ocak, Şubat ve Mart aylarını kapsayan ilk çeyrekte yüzde 3,9, Nisan, Mayıs ve Haziran aylarını kapsayan ikinci çeyrekte yüzde 6,2, Temmuz, Ağustos ve Eylül ayını kapsayan üçüncü çeyrekte yüzde 12,3, Ekim, Kasım ve Aralık aylarını kapsayan dördüncü çeyrekte ise yüzde 6,6 pay aldı. Bu yılın ilk çeyreğinde tarım, yurtiçi hasıladan yüzde 3,7 pay aldı. Buna rağmen, istihdamın Şubat ayında yüzde 20,2’sini, Mart ayında yüzde 20,8’sini karşıladı. Sanayinin istihdamdaki payı yüzde 21, inşaatın payı yüzde 7,1, hizmetlerin payı yüzde 51,2 düzeyinde gerçekleşti.” TZOB DİYOR Kİ! Tarımın çözüme kavuşturulması gereken en büyük sorunlarından birisi de kayıt dışı çalışmadır. bulunduğunu bildiren Bayraktar, “62 bin işverenin 30 bini, 416 bin ücretli ve yevmiyelinin 322 bini, 2 milyon 219 bin kendi hesabına çalışanın 1 milyon 557 bini, 2 milyon 617 bin ücretsiz aile işçisinin 2 milyon 368 bininin kayıt dışı istihdam olduğu biliniyor. Buna göre, tarımda istihdam edilen 5 milyon 315 bin nüfusun yüzde 80,5’i, yani 4 milyon 277 bini kayıt dışı” dedi. Bayraktar, tarımda istihdam edilen erkeklerde kayıt dışı istihdamın yüzde 70’de kalırken, kadınlarda yüzde 92,9’a kadar ulaştığını, kayıt dışılığın önlenmesi ve tarımdaki tüm nüfusun sosyal güvence kapsamında olması için çalışmalar yürütülmesi gerektiğine dikkati çekti. Tarımda üretici fiyatları Tarım kadınlarda işsizliği yüzde 15,1’den yüzde 11,2’ye çekti Tarımın bu özelliği nedeniyle ülke ekonomisine yük olmak bir yana, istihdamın tek hanede tutulmasına da yardımcı olduğunu bildiren Bayraktar, “Mart ayında bile tarım, toplamda işsizliği 1,9 puan azaltarak yüzde 9,7 ile tek hanede kalmasını sağladı. Tarım erkeklerde işsizliği yüzde 10,4’den yüzde 9,3’e, kadınlarda ise yüzde 15,1’den 11,2’ye çekti” dedi. Bayraktar, Mart ayında tarımın 2 milyon 887 bin erkek, 2 milyon 427 bin kadına iş ve aş yarattığını, erkeklerin yüzde 16,1’inin, kadınların yüzde 31,9’unun tarımda çalıştığını vurguladı. Tarımın çözüme kavuşturulması gereken en büyük sorunlarından birinin de kayıt dışı çalışma olduğunu, 5 milyon 315 bin istihdamın 62 bininin işveren, 416 bininin ücretli ve yevmiyeli, 2 milyon 219 bininin kendi hesabına çalışan, 2 milyon 617 bininin ise ücretsiz aile işçisi konumunda Üretici fiyatlarının, Mayıs ayı itibarıyla son bir yıllık dönemde tarımın genelinde yüzde 11,2, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 6,60 arttığını belirten Bayraktar, “Mayıs ayında, fiyatların, tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 11,66, sebze ve kavunkarpuz, kök ve yumrularda yüzde 24,33, balık ve diğer balıkçılık ürünlerinde yüzde 7,43, canlı kümes hayvanları ve yumurtada yüzde 2,73, diğer çiftlik hayvanları ve hayvansal ürünlerde yüzde 0,08 geriledi. Çok yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 28,54, diğer ağaç ve çalı meyveleri ile sert kabuklu meyvelerde yüzde 11,84 arttı. Lifli bitkilerde yüzde 0,1, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 0,54, canlı sığırlar, mandalar ile bunlardan elde edilen işlenmemiş sütte yüzde 0,96, yağlı meyvelerde yüzde 1,02, pirinç dışındaki tahıllar, baklagiller ve yağlı tohumlarda yüzde 1,03, koyun ve keçiler ile bunların işlenmemiş süt ve yapağılarında yüzde 0,52, çeltikte yüzde 5,50, ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 2,60 arttı. İşlenmemiş tütün ile içecek üretiminde kullanılan bitkisel ürünlerde fiyatlar değişmedi” dedi. Tüketici fiyatlarında Mayıs ayı enflasyonu yüzde 0,40 artmıştı. Gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 1,35 gerilemişti. Mayıs ayında gıda ve alkolsüz içeceklerde, son bir yıllık enflasyon yüzde 14,11, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 11,12 olmuştu. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Bayraktar, Mayıs ayında tarımın genelinde üretici fiyatlarının değişmediğini, tarım ve avcılık ürünlerinde yüzde 0,12, ormancılık ürünlerinde yüzde 2,6 arttığını, balıkçılıkta yüzde 7,43 gerilediğini bildirdi. 41 TZOB DİYOR Kİ! ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Toprak geleceğindir, iklime dayanıklı hale getirelim. 42 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kuraklık, erozyon ve çölleşme sonucu kaybedilen toprağın insanlığın ortak geleceğinin tehlikeye girmesi demek olduğunu vurgulayarak, “110 ülkede yaşayan 1,2 milyar insan ve 4 milyar hektardan fazla arazi çölleşme tehdidi altında” dedi. Bayraktar, 17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından bu yılın temasının “Ekosistem tabanlı uyum” ve sloganın da "Toprak Geleceğindir, İklime Dayanıklı Hale Getirelim” olarak belirlendiğini ifade etti. Şemsi Bayraktar, toprağın dünyadaki yaşamın temeli ve 2 milyardan fazla insanın geçim kaynağı ve hayati bir değer olduğunun altını çizdi, BM verilerine göre, her yıl 12 milyon hektar verimli alanın yanlış kullanım nedeniyle çölleşmeye maruz kaldığını belirtti. Büyük çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerden oluşan 110 ülkede yaşayan 1,2 milyar insan ve 4 milyar hektardan fazla arazinin çölleşme tehdidi altında bulunduğuna dikkati çeken Bayraktar, çölleşmenin, kurak, yarı kurak ve yarı nemli alanlarda iklim değişmeleri ve insan aktiviteleri sonucunda oluşan arazi bozunumu olarak tanımlandığını belirterek, şunları söyledi: “Çölleşme toprağın aşırı kullanımı, iklim değişikliği, ormansızlaşma, anız yakma, amaç dışı toprak kullanımı, aşırı otlatma ve plansız sulama ve eğitimsizlik gibi nedenlerle meydana gelmektedir. Ayrıca nüfus artışına paralel olarak gıda, toprak ve suya olan talebin artması, küresel ekonominin büyümesi sonucu doğal kaynaklar üzerindeki baskının artması da nedenler arasındadır. Sanayideki hızlı gelişim günümüzde çevre sorunlarının artmasına neden TZOB DİYOR Kİ! Ülkemizde yaşanan çölleşmenin nedenleri Türkiye’de aşırı ekim, aşırı otlatma, plansız sulama ile yılda 500 bin hektar toprağın çölleşmesine neden olunduğunu vurgulayan Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Ülkemizde tarım alanlarının yüzde 59’unda, orman alanlarının yüzde 54’ünde ve mera alanlarının yüzde 64’ünde aktif erozyon görülmektedir. Her yıl 182 milyon ton verimli üst toprak sediment halinde akarsular tarafından taşınmaktadır. Toprağa aşırı ekim toprağın yorulmasına neden olmakta, aşırı otlatma erozyonu önleyen bitki örtüsünü yok etmekte, plansız sulama ise ekim alanlarının tuzlanmasına neden olmakta ve yılda 500 bin hektar toprağın çölleşmesine yol açmaktadır. Yaşamın devamı için zorunlu ihtiyaç olan toprak ve su gibi olmazsa olmaz doğal kaynaklarımızın korunması ve amacına uygun kullanılması son derece önemlidir. Bu nedenle tarım ve orman arazilerinin amaç dışı kullanımı engellenmeli; ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmalarına ağırlık verilmeli, erozyon kontrolü ve çayır/mera ıslahı için gerekli finansman sağlanmalı, sulak alanlar ve biyolojik çeşitlilik korunmalı, ürün ve arazi planlaması yapılmalıdır.” Atmosferde son 800 yılda görülmeyen değişiklik Bu yılki tema çerçevesinde, iklim değişikliğine adaptasyonun sağlanması için su, toprak ve biyolojik çeşitlilik gibi doğal kaynakların korunmasında da doğal çözümlere odaklanılması gerektiğinin vurgulandığını bildiren Bayraktar, atmosferdeki görülen değişikliklerin son 800 yıllık dönemde hiç olmadığı kadar yüksek düzeye ulaştığını bildirdi. Bayraktar, “Bilindiği gibi, atmosfere verilen sera gazları ve bu gazların oranındaki artış iklim değişikliğinin en önemli sebeplerinden biridir. Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli’nin son raporuna göre atmosferdeki karbondioksit, metan ve diazotmonoksit gazlarının atmosferdeki konsantrasyonları, son 800 yıllık dönemde hiç olmadığı kadar yüksek bir düzeye ulaşmıştır. Atmosferde tespit edilen karbondioksit birikimleri temel olarak fosil yakıt yanması ve ikincil olarak net arazi kullanımı değişikliğinden kaynaklanan emisyonlar nedeniyle sanayi öncesi döneme göre yüzde 40 oranında artmıştır” dedi. “Doğal afetler çiftçimizi zor durumda bırakıyor” Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre 2013 yılında gözlenen meteorolojik afetler içinde yüzde 37 ile fırtına, yüzde 19 ile dolu ve yüzde 18 ile şiddetli yağış-sellerin ilk sıralarda yer aldığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Son yıllarda kuraklık ve sel gibi doğal afetlerin sayısındaki artış dünya çapında insanlığı tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Bu olaylar geçimini topraktan sağlayan çiftçileri zor durumda bırakmakta, gıda güvencesini tehlikeye sokmaktadır. değişikliği sürecinin olumsuz etkilerine karşı hazırlıklı ve dayanıklı olmak zorundayız. Her geçen gün azalmakta olan doğal kaynaklarımızı ve verimli arazilerimizi korumalı, bozulan alanların rehabilitasyonu için çalışmalara hız vermeliyiz” dedi. Bayraktar, şunları kaydetti: “Çölleşme, küresel boyutta bir problem olarak karşımızdadır. Topraklarının büyük bir kısmı çölleşme ve erozyon tehdidi altında bulunan ve büyük bir tarımsal potansiyele sahip ülkemizde insanlarımızın çölleşme ve erozyonla mücadele konusunda daha fazla duyarlı ve bilinçli olabilmesi için kamu ve özel kuruluşların konuya gereken hassasiyeti göstermeleri son derece önemlidir. Toplumda çölleşmeyle mücadele bilincinin oluşturulması, çevre sorunlarına karşı duyarlı olunması ve gerekli önlemlerin alınmasının temelinde eğitim yatmaktadır. Her geçen yıl artarak devam eden arazi bozunumunu önlemek ve toprağı korumak için toplumda çölleşmeyle mücadele bilincinin oluşturulması, çevre sorunlarına karşı duyarlı olunması ve gerekli önlemlerin alınması gerekir. Geleceğimizin güvence altına alınması için üreticiden tüketiciye, toplumun her kesiminin çölleşmeyle mücadele konusuna gereken hassasiyeti göstermesi ve üzerine düşen görevi yapması önem arz etmektedir.” Büyük bir coğrafya ve farklı iklim bölgelerine sahip olan ülkemizde de, kuraklık ve sel gibi afetler oldukça sık meydana gelmekte, can ve mal kayıplarına yol açmaktadır. Çiftçimiz bu yıl da kuraklık, don, dolu, fırtına gibi hemen hemen bütün doğal afetleri yaşamıştır. İç Anadolu ve Akdeniz Bölgemiz kuraklıktan önemli oranda etkilenmiştir. Çiftçilerimizin mağduriyetinin giderilmesi ve yeni üretim dönemine hazır hale gelebilmeleri için gerekli destekler verilmelidir.” Doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı şart TZOB Genel Başkanı Bayraktar, gelecek nesillerin gıda gereksinimlerinin ülke kaynakları ile karşılanabilmesi başta toprak ve su olmak üzere ancak ve ancak doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımıyla mümkün olduğuna dikkati çekti. Bayraktar, “Toprağımız geleceğimizdir, toprağımız geleceğindir. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için iklim ◄ TZOB ► olurken, plansız kentleşme ve fosil yakıtların aşırı kullanımı iklim değişikliği sürecini hızlandırmakta, sanayileşme ve kentleşmenin de etkisiyle hızlı ve bilinçsiz bir şekilde tüketilen toprak ve su kaynakları, aynı hızla kirletilmeye devam etmektedir.” 43 TZOB DİYOR Kİ! TRAKTÖR SAYISI NİSAN’DA ARTTI Traktör sayısı Nisan ayında 4 bin 953 adet artarak 1 milyon 581 bin 146 adede çıktı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, traktör sayısının 2014 yılının Nisan ayında, Mart ayına göre 4 bin 953 adet artarak 1 milyon 576 bin 193 adetten 1 milyon 581 bin 146 adede yükseldiğini bildirdi. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Bayraktar, yaptığı açıklamada, Mart ayında iller arasında traktör sayısında en fazla artışın 299 adetle Konya’da olduğunu, Konya’yı 194 adetle Manisa, 173 adetle Kayseri, 172 adetle İzmir, 170 adetle Bursa, 134 adetle Denizli, 127 adetle Adana ve Gaziantep, 125 adetle Sivas izlediğini belirtti. 44 Nisan ayında traktör sayısındaki artışın Diyarbakır’da 115, Balıkesir ve Adıyaman’da 113, Erzurum’da 111, Afyonkarahisar’da 105, Aydın’da 101 adedi bulduğunu vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti: “Traktör sayısı, Nisan ayında, Aksaray’da 95, Ardahan’da 94, Çorum’da 93, Muş’ta 92, Denizli’de 91, Şanlıurfa’da 89, Samsun’da 86, Sakarya ve Kahramanmaraş’ta 82, Kastamonu ve Nevşehir’de 80, Ankara’da 79, Yozgat’ta 74, Muğla’da 72, Burdur’da 71, Tokat’ta 70, Kütahya’da 66, Malatya ve Çanakkale’de 65, Kars’ta 58, Mersin’de 57, Van’da 56, Kırşehir’de 55, Eskişehir’de 53, Karaman’da 52, Bolu’da 50 adet arttı. Nisan ayında, traktör sayısındaki artış, Uşak’ta 49, Amasya ve Kilis’te 45, Edirne’de 44, Çankırı’da 43, Niğde’de 41, Tekirdağ ve Düzce’de 38, Hatay, Isparta ve Kocaeli’nde 37, Kırklareli ve Elazığ’da 36, Osmaniye’de 30, Mardin’de 26, Ağrı’da 24, Şırnak’ta 23, Bilecik ve Iğdır’da 22, Erzincan, Batman ve Siirt’te 20, Sinop’ta 17, Bartın’da 16, Kırıkkale’de 15, Tunceli’de 13, Gümüşhane ve Bitlis’te 12’de kaldı. Traktör sayısı İstanbul’da 8 adet azalırken, Rize ve Bingöl’de artmadı, Trabzon’da 4, Artvin ve Karabük’te 5, Zonguldak, Giresun ve Yalova’da 6, Hakkari’de 8, Ordu’da 9 adet arttı.” Toplam sayısında birinci Manisa, ikinci Konya Traktör sayısında Manisa’nın 76 bin 521 adetle liderliğini koruduğunu bildiren Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Manisa’yı 74 bin 496 adetle Konya, 55 bin 787 adetle Balıkesir, 54 bin 985 adetle Bursa, 54 bin 981 adetle İzmir, 46 bin 959 adetle Ankara, 46 bin 441 adetle Samsun, 45 bin 980 adetle Adana, 42 bin 372 adetle Denizli, 41 bin 340 adetle Antalya izledi. Aydın’da 38 bin 213, Tokat’ta 37 bin 220, Ayfonkarahisar’da 36 bin 415, Çorum’da 35 bin 756, Şanlıurfa’da 31 bin 956, Sakarya’da 31 bin 773 traktör var. Mersin’de traktör sayısı Nisan ayında 82 artarak ilk kez 30 bini geçti. İlde Mart ayında 29 bin 965 olan traktör sayısı, Nisan ayında 30 bin 22 adede çıktı. Traktör sayısı Bingöl’de 957’ye, Hakkari’de 748’e, Trabzon’da 183’e, Rize’de ise 41’e kadar iniyor. Kütahya, Edirne, Çanakkale, Yozgat, Tekirdağ, Sivas, Muğla, Gaziantep ve Kastamonu’da 25 bin ile 30 bin arasında, Kayseri, İstanbul, Diyarbakır ve Eskişehir’de 20 bin ile 25 bin arasında, Malatya, Hatay, Burdur, Isparta, Bolu, Nevşehir, Kırklareli, Amasya, Kahramanmaraş, Kars, Uşak, Aksaray, Erzurum’da 15 bin ile 20 bin arasında, Kocaeli, Niğde, Osmaniye, Adıyaman, Çankırı’da 10 bin ile 15 bin arasında, Karaman, Kırşehir, Bilecik, Muş, Düzce, Mardin, Zonguldak, Elazığ, Kırıkkale, Ardahan, Sinop, Van, Ağrı, Erzincan ve Karabük’te 5 bin ile 10 bin arasında, Batman, Kilis, Iğdır, Gümüşhane, Bitlis, Giresun, Bayburt, Yalova, Siirt ve Ordu, Şırnak, Tunceli ve Artvin’de 1000 ile 5 bin arasında traktör bulunuyor.” TZOB DİYOR Kİ! ! ÇKS KAYDI UYARISI Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçi kayıt sisteminde başvuruların 30 Haziran Pazartesi günü mesai saati bitiminde sona ereceğini bildirerek, “Çiftçilerimizin yoğunluk yaşanabileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak bir an önce ÇKS kayıtlarını yaptırmalarında fayda var” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, TZOB’un girişimleriyle, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 27 Mayıs 2014 tarihinde ÇKS kaydı başvurularıyla ilgili süreyi 31 Mayıs 2014 tarihinden 30 Haziran 2014 tarihine uzattığını hatırlattı. Yeni ÇKS yönetmeliğine göre, üreticilerin 2014 yılında bir defaya mahsus olmak üzere aynı yıl içinde hem 2014, hem de 2015 yılı olmak üzere iki defa ÇKS başvurusu yaptıracaklarını belirten Bayraktar; “Çiftçilerimiz 30 Haziran 2014 tarihi mesai bitimine kadar 2014 yılı ÇKS başvurularını yaptıracaklar. Üreticilerimiz olası sıkışıklıkları düşünerek son günü beklenmeden tarım il ve ilçe müdürlüklerine bir an önce başvurusunu yapmalı.” dedi. 2015 yılı ÇKS başvuruları ise 1 Eylül’de başlayacak, 31 Aralık 2014 tarihinde sona erecek. Üreticilerimizin bu hususa çok dikkat etmeleri ve birbiriyle karıştırmamaları gerekiyor. 30 Haziran’a 3 iş günü kaldı. Çiftçilerimizin yoğunluk dolayısıyla mağduriyet yaşamamaları için, 2014 ÇKS başvurularını bir an önce yaptırmaları kendi yararlarınadır. Çünkü ÇKS kaydını yaptıramayanlar, 2014 yılı desteklerinden faydalanamayacaklar.” ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Çiftçilerimiz 30 Haziran 2014 tarihi mesai bitimine kadar 2014 yılı ÇKS başvurularını, 1 Eylül-31 Aralık 2014 tarihleri arasında da 2015 yılı ÇKS başvurularını yapacaklar." 45 TZOB DİYOR Kİ! ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI ANTEP FISTIĞINA ALAN BAZLI DESTEK TALEBİ 46 TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Çok önemli bir ürün olan Antep fıstığında sorun ancak alan bazlı destekle çözülür. Antep fıstığında da fındıktaki gibi alan bazlı destek verilmelidir." Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Antep fıstığı anacı (çöğür) ile kurulan bahçelerin destek kapsamına alınmasının önemli olduğunu bildirerek, “çok önemli bir ürün olan Antep fıstığında sorun ancak alan bazlı destekle çözülür. Antep fıstığında da fındıktaki gibi alan bazlı destek verilmelidir” dedi. Hakkındaki Tebliğ”de Antepfıstığı anacı ile en az 10 dekar alanda tesis edilen bahçelerin destek alacağını, başvuruların, 2014 yılı yazlık dikimler için 3 Haziran 2014 tarihinden itibaren 29 Ağustos 2014 tarihi mesai saati bitimine kadar, güzlük dikimler için ise 1 Ekim 2014 tarihinden, 31 Aralık 2014 tarihi mesai bitimine kadar yapılması gerektiğini belirtti. Bayraktar, yaptığı açıklamada, “Yurt İçi Sertifikalı Fidan/Çilek Fidesi ve Standart Fidan Kullanımı Desteklemesi Şemsi Bayraktar, meyve bahçesi tesisine standard fidanla kurulması halinde dekara 100 lira, sertifikalı fidanla TZOB DİYOR Kİ! Türkiye’de Antep fıstığı yetiştiriciliğinin genellikle sulama imkanlarının yeterli olmaması nedeniyle kuru tarım alanlarında yapıldığını, aşılı fidanların bu alanlarda verime yatmasında sıkıntılar yaşandığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Çöğürle tesis edilecek bu bahçelerde daha sonra aşılama yapılması daha uygun olacaktır. Antep fıstığında ‘kendine yeten’ değil, ürettiğimiz ürünü ihraç edebilen konuma gelebilmek pekâlâ mümkündür. Söz konusu tebliğle beraber bu yolda bir adım daha atılmış oldu. Türkiye’de üretilen Antep fıstığının çoğunluğu iç tüketime gidiyor. Türkiye Antep fıstığı ihracatından 2013 yılı için 3 bin 947 ton karşılığında 48 milyon dolar gelir elde etti. İthalat yok denilecek düzeyde. Ülkemizde Antep fıstığının tüketiminin 2008-2013 döneminde yıllık ortalama 103 bin ton civarında olması nedeniyle üretilen ürünün hemen hepsi iç tüketime gidiyor. bulunduğu 5 ülke tarafından yapılıyor. İran, 2012 yılında üretilen 1 milyon 5 bin 436 ton olan Antep fıstığının; yüzde 46,95’ini, 472 bin 97 tonluk kısmını İran tek başına karşılıyor. İkinci sırada 231 bin ton üretim, yüzde 23’lük payla ABD, üçüncü sırada 150 bin ton üretim, yüzde 14,92’lik payla Türkiye üçüncü sırada. Çin, yüzde 7,36’lık pay ve 74 bin tonluk üretimle dördüncü, Suriye yüzde 5,69’luk pay ve 57 bin 195 ton üretimle beşinci sırada yer alıyor. Ülkemizde Antep fıstığı ağırlıklı olarak Güneydoğu Anadolu bölgesinde yetiştiriliyor olsa da irili ufaklı bahçelerle ülke genelinde 41 ile yayılmış durumda. Ancak üretimin yaklaşık yüzde 90’lık kısmı Gaziantep, Şanlıurfa, Siirt, Adıyaman ve Kahramanmaraş’tan karşılanıyor.” Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2012 rakamlarına göre; dünyada 21 ülkede Antep fıstığı yetiştiriciliği yapıldığını belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Son 10 yıllık periyodda her yıl ortalama 730 bin ton kabuklu Antep fıstığı üretiliyor ve üretim her yıl bir önceki yıla oranla yaklaşık yüzde 6 büyüme gösteriyor. Dünya genelinde, Antep fıstığı dikili tarım arazisi alanı, 1995-2013 döneminde yüzde 38,2 artışla 357 bin 525 hektardan, 494 bin 255 hektara çıktı. Aynı dönemde üretim miktarı ise yüzde 154,1 artışla 395 bin 704 tondan 1 milyon 5 bin 436 tona ulaştı. 2012 yılında Antep fıstığı üretiminin yüzde 98’i Türkiye’nin de içinde “Çin, Vietnam, Almanya, Rusya, Hollanda, Belçika ve Fransa, Antep fıstığında ithalat yapan büyük ülkelerdir. Ancak Almanya, Hollanda ve Belçika büyük miktarlarda Antep fıstığı ithal etmiş olsalar da ülke içi tüketimleri çok azdır ve ithal ettikleri ürünü ihraç etmektedirler. Lezzet ve aroma yüksek ama meyve büyüklüğü küçük Ülkemizde üretilen Antep fıstıklarının, lezzetli ve aromasının yüksek olmasına rağmen meyvelerin genellikle küçük ve kabukta doğal çıtlama oranının düşük olması ve çıtlamanın sonradan yapılması zorunluluğu rekabet gücünü azaltmaktadır. Ülkemiz şartlarındaki girdi fiyatlarının yüksekliği yanı sıra çıtlatma gibi işlemler de maliyeti artırmaktadır. Öte yandan İran fıstıkları tat ve aroma bakımından Türk fıstıklarıyla rekabet edemese de meyve büyüklükleri bakımından avantajı elinde bulundurmaktadır. Uluslararası Kabuklu ve Kuru Meyve Konseyi’ne (INC) yıllık kişi başına tüketilen Antep fıstığında, Suriye ilk sırada bulunurken, Türkiye ikinci, İran üçüncü sıradadır.” Dünya üretimi artıyor payla ABD ilk sırada yer alırken, İran ve Çin’in yüzde 30 ve 16’lık paylarla ABD’yi takip ettiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti: Üretim alanında da artış var Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 1995-2013 döneminde, Antep fıstığı dikili alanlarının yüzde 36,2 genişlemeyle, 206 bin 500 hektardan 281 bin 300 hektara çıktığını belirten Bayraktar, “Aynı dönemde üretim miktarı, yüzde 146,1 artışla 36 bin tondan 88 bin 600 tona yükseldi. Ancak 2013 yılında rekoltenin düşük olmasının nedeni; geçtiğimiz 2 yıl üst üste rekoltenin yüksek olması ve bu nedenle ağaçlarda meydana gelen fizyolojik yorgunluk kaynaklıdır. 1995-2012 dönemi dikkate alındığında; üretim miktarındaki artışın 3,16 katını geçtiği görülecektir” dedi. INC rakamlarına göre; dünya genelinde 2012 yılında yapılan 352 bin ton Antep fıstığı ihracatında yüzde 40’lık Sulu şartlarda Antep fıstığı üretimi yapılması nedeniyle ABD ve İran’da verimin yüksekliği de bu ülkelere ayrı bir avantaj sağlamaktadır.” Antep fıstığına destek sağlanması sayesinde üretimin üç dört katına çıkarılabileceğini belirten Bayraktar, çöğür desteğinin yanına alan bazlı desteğin de ilave edilmesiyle üretim, ihracatta artışın yanı sıra tüketiciye uygun fiyattan ürün sunumunun mümkün olacağını bildirdi. Bayraktar: "Antep fıstığında ‘kendine yeten’ değil, ürettiğimiz ürünü ihraç edebilen konuma gelebilmek pekâlâ mümkündür." ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI kurulması halinde dekara 230 lira destek verileceği bilgisini verdi. 47 TZOB DİYOR Kİ! GIDADA SPEKÜLASYONA İZİN VERİLMEDİ ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI TZOB Genel Başkanı Bayraktar: "Spekülasyona fırsat verilmemesine ilişkin uyarılarımız etkili oldu. Gıda fiyatlarında önemli artışlar yaşanmadı." 48 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ramazan’dan önce, 19-27 Haziran döneminde, fiyat değişimlerine bakıldığında, mevsim itibarıyla hasat edilen ürün miktarındaki artışa paralel olarak fiyatların ucuzlayacağı yönündeki öngörüleri ile spekülasyona fırsat verilmemesine ilişkin uyarılarının etkili olduğunu bildirdi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, market fiyatlarında, 19-27 Haziran döneminde, 16 üründe fiyat değişimi görülmezken, 12 üründe azalma, 10 üründe ise fiyat artışı, üretici fiyatlarında ise 16 üründe fiyat değişimi olmazken, 11 üründe azalma, 7 üründe ise fiyat artışı meydana geldiğini belirtti. Şemsi Bayraktar, Ramazan’dan önceki 8 günlük dönemde, market fiyatlarında, yeşil soğan, kavun, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, kuru kayısı, kuru incir, fındık, Antep fıstığı, yumurta, süt, dana eti, kuzu eti, zeytinyağı, ! ayçiçek yağı fiyatlarında değişim yaşanmadığını bildirdi. Markette fiyat düşüşünün yüzde 14,56 oran ile en fazla şeftalide görüldüğü bilgisini veren Bayraktar, “Şeftalideki fiyat düşüşünü yüzde12,58 ile havuç, yüzde 12,27 ile salatalık, yüzde 12 ile patates, yüzde 10,57 ile yeşil fasulye izledi. Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 9,48 oran ile limonda görüldü. Limondaki fiyat artışını yüzde 6,99 ile pirinç, yüzde 4 ile sivri biber, yüzde 3,47 ile çilek, yüzde 3,40 ile maydanoz takip etti. Market fiyatlarındaki artış oranı yüzde 0,26 ile yüzde 9,48 arasında değişti” dedi. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, 19-27 Haziran döneminde, üretici fiyatlarında, domates, maydanoz, yeşil soğan, limon, kiraz, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru kayısı, kuru incir, fındık, Antep fıstığı, yumurta, süt fiyatlarında değişim yaşanmadığını bildirdi. Bayraktar, fiyat düşüşünün yüzde 22,12 oran ile en fazla karpuzda görüldüğünü, TZOB DİYOR Kİ! karpuzdaki fiyat düşüşünü yüzde 15,79 ile havuç, yüzde 15 ile kabak, yüzde 13,33 ile patates, yüzde 12,66 ile salatalığın izlediğini belirtti. Şemsi Bayraktar, bu dönemde üretici fiyatlarında en fazla fiyat artışının yüzde 11,48 oran ile çilekte görüldüğünü, çilekteki fiyat artışını yüzde 11,06 ile sivri biber, yüzde 7,22 ile patlıcanın takip ettiğini kaydetti. Şemsi Bayraktar, üretici fiyatlarındaki artış oranının yüzde 0,29 ile yüzde 11,48 arasında değiştiğine dikkati çekti. Bayraktar, Ramazan’dan önce yaptığı basın toplantısında, Ramazan dolayısıyla artan talepten yararlanmaya, haksız kazanç elde etmeye yönelik her durumun karşısında olacaklarını ifade ederek, “Ramazan ayı öncesinde Birliğimiz tarafından düzenlenen basın toplantısı ile bu kutsal ayda üreticiden tüketiciye, halkımızın tamamını yakından ilgilendiren gıda fiyatlarındaki değişimleri takip edeceğimizi; kamuoyunu bilgilendirme amacıyla açıklamalar yapacağımızı bildirmiştik. Bu mübarek günlerde halkımızın mağdur edilmemesini, sağduyulu davranılmasını istemiş; konuyla ilgili her kişi ve kurumu spekülatörlere fırsat verilmemesi için gereken tedbirleri almaya çağırmıştık. 19-27 Haziran döneminde, fiyat değişimlerine bakıldığında, mevsim itibarıyla hasat edilen ürün miktarındaki artışa paralel olarak fiyatların ucuzlayacağı yönündeki öngörülerimiz ile spekülasyona fırsat verilmemesine ilişkin uyarılarımızın etkili olduğunu görüldü” dedi. Aylık değişimler 30 Mayıs-27 Haziran 2014 döneminde, market fiyatlarının 3’ünde fiyat değişimi olmazken, 13 ürünün fiyatında azalma, 20 ürünün fiyatında artış, üretici fiyatlarının 7’sinde fiyat değişimi görülmezken, 13 üründe fiyat düşüşü, 12 üründe fiyat yükselişi meydana geldiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Market fiyatlarında, kuru soğan, kuru kayısı, ayçiçek yağı fiyatlarında değişim yaşanmadı. Fiyat düşüşü yüzde 36,47 oran ile en fazla karpuzda görüldü. Karpuzdaki fiyat düşüşünü yüzde 22,27 ile havuç, yüzde 21,57 ile yeşil fasulye, yüzde 18,40 ile patates, yüzde 15,81 ile patlıcan izledi. Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 21,67 oran ile limonda oldu. Limondaki fiyat artışını yüzde 12,60 ile kiraz, yüzde 11,40 ile kuru fasulye, yüzde 10,95 ile sivri biber, yüzde 10,21 ile yeşil soğan, yüzde 10,15 ile marul takip etti. Üretici fiyatlarında, maydanoz, kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek, pirinç, kuru incir ve süt fiyatlarında değişim olmadı. Fiyat düşüşü yüzde 43,75 oran ile en fazla karpuzda meydana geldi. Karpuzdaki fiyat düşüşünü yüzde 38,46 ile havuç, yüzde 27,20 ile patates, yüzde 21,71 ile yeşil fasulye, 17,87 ile patlıcan, yüzde 16,67 ile domates, yüzde 14,86 ile Antep fıstığı, yüzde 10,97 ile salatalık takip etti. Üreticilerde en fazla fiyat artışı ise yüzde 54,13 ile sivri biberde görüldü. Sivri biberdeki fiyat artışını yüzde 32,80 ile limon, yüzde 30,64 ile yeşil soğan, yüzde 26,86 ile yumurta, yüzde 22,30 ile kırmızı mercimek, yüzde 20,37 ile elma, yüzde 15,91 ile kabak izledi.” Fiyat değişimlerinin nedenleri 19-27 Haziran ve 30 Mayıs-27 Haziran dönemlerindeki verilere bakıldığında, TZOB tarafından yapılan uyarıların etkili olduğunu, gıda fiyatlarında önemli artışlar yaşanmadığını vurgulayan Bayraktar, şöyle devam etti: “Bu süreçte, üretici fiyatlarında ve marketlerde özellikle yaş meyve ve sebzede fiyat düşüşü görüldü. Hasat edilen ürün miktarındaki artışa bağlı olarak karpuz, patates, yeşil fasulye, salatalık, şeftali gibi ürünlerde fiyatlar geriledi. Havuçta talep azalmasına bağlı olarak fiyatlar düştü. Limon, elma gibi ürünlerde görülen fiyat artışında mevsimsel özellikler nedeniyle arzdaki daralma etkili oldu. Fiyatların artacağı iddia edilen ette de 19-27 Haziran döneminde üretici fiyatlarında artan üretim maliyetleri nedeniyle çok cüzi, dana etinde 20, kuzu etinde 6 kuruşluk bir artış meydana gelirken, marketlerde et fiyatları artış göstermedi. Mevsim itibarıyla hasadının yoğunlaşmasıyla, sebze ve meyvenin, en ucuz, en lezzetli, en kaliteli üretildiği bir döneme giriyor olmamız dolayısıyla, halkımız bu ürünleri bol miktarda, afiyetle tüketebilir. Tüketicilerimizin yeterli ve güvenilir gıdaya uygun fiyatla erişebilmesi hepimizin dileğidir. Üreticiden tüketiciye varıncaya kadar tüm taraflar, bu hususta gereken hassasiyeti göstermelidir. TZOB olarak Ramazan ayı boyunca, hem üretici hem de market fiyatlarını takibe devam edeceğiz. Bütün gayret ve uğraşımız, kutsal Ramazan ayında artan talebi milletimizin aleyhine haksız kazanca dönüştürmeye engel olmaktır. Ramazan boyunca sürdüreceğimiz çalışmaların sonucunu yine kamuoyumuzla paylaşacağız.” RÖPORTAJ TARIMIN ARAŞTIRMA MERKEZİ Masum Burak Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü Verimliliğin, üretimin en önemli unsuru araştırma ve geliştirme; kısaca AR-GE faaliyetleri… Konu tarım olunca önemi daha belirgin şekilde artıyor elbette. Bu sayımızda, ulusal kalkınma planları doğrultusunda tarımsal araştırma ve geliştirme stratejilerini ve önceliklerini belirleyen; toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesinden rasyonel kullanımına, hayvan ve bitki hastalıkları konusunda araştırmalardan, Bakanlığa bağlı araştırma kuruluşlarının hedeflerini belirlemeye kadar geniş bir yelpazede görev alanı bulunan TAGEM’in Sayın Genel Müdürü Masum Burak’ı konuk ediyoruz. Kısa adı TAGEM olan Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü’nün çalışmalarını, bu perspektif ışığında ülkemiz tarımını mercek altına almak istiyoruz. Sayın Genel Müdürüm, ülkemizde tarımsal araştırmalara verilen önem nedir? Biliyorsunuz, son yıllarda sağlıklı beslenme ve güvenilir gıda konusunun stratejik bir sektör olarak ön plana çıkması sebebiyle, dünyaya paralel olarak ülkemizde de tarımsal araştırmaya önem verilmektedir. Bu kapsamda tarımsal TAGEM araştırmaya ayrılan ödenek her geçen gün artmaktadır. Bitkisel üretimde güvenli ve güvenilir ürün elde edilmesi, verimliliğin artması ve çeşitlendirilmesi, tarımsal araştırmaların önem verdiği Ar-Ge konularındandır. Gerek Genel Müdürlüğümüz DPT projeleri gerekse Ar-Ge projeleri kapsamında yapılan birçok projede hem üniversite hem özel sektör hem de diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliğine girilmiş yapılan protokollerle çalışmalara destek verilmiştir. Tarım üretiminin sürdürülebilir bir şekilde arttırılması Ar-Ge yoluyla gerçekleştirilebilir. Ülkemiz geneline yaygın ve en kapsamlı araştırma kuruluşları Bakanlığımız araştırma kuruluşlarıdır. Cumhuriyet tarihine dayanan köklü araştırma enstitülerimizde yılların birikimiyle ve çağı yakalayan yenilikçi yapımızla çok önemli araştırmalara imza atılmaktadır. Yıllar içerisinde kaynak kullanımımızda görülen artışlar Tarımsal Ar-Ge’ye verilen önemin en iyi göstergesidir. Kurulan ileri araştırma merkezlerimiz içinde, dünyanın sayılı yapılar arasında olanlar bulunmaktadır. Faaliyete geçen Araştırma ve Eğitim Merkezleri Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI TAGEM Genel Müdürü Burak: 50 Tarım üretiminin sürdürülebilir bir şekilde artırılması Ar-Ge yoluyla gerçekleştirilebilir. Son 10 yılda, uluslararası organizasyonlarla 94 proje yürütüldü; toplam proje bütçelerinden 8 milyon 996 bin USD ve 20 milyon 390 bin Avro pay alındı. İzmir-2009 Türkiye Tohum Gen Bankası Ankara-2010 Tıbbi Aromatik Bitkiler Merkezi Antalya-2010 Kuraklık Test Merkezi Konya-2010 Hayvancılık Biyoteknoloji Merkezi Ankara-2011 Yumurta Tavuğu Geliştirme Merkezi Ankara-2011 Enerji Tarımı Araştırma Merkezi Samsun-2011 GAP Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi Diyarbakır-2011 GAP Tarımsal Eğitim Merkezi Şanlıurfa-2013 Bitkisel Biyoteknoloji Merkezi Ankara-2013 Bitkisel Biyoçeşitlilik ve Geofit Araştırma Merkezi Müdürlüğü İstanbul-2014 RÖPORTAJ RÖPORTAJ içeren projeler içindeki ortaklığımız devam etmektedir. Genel Müdürlüğümüz ve bağlı enstitüler 6. Çerçeve Programında 14 projeye dahil olarak toplam proje bütçelerinden 393 bin 926 Avro pay alırken, 7. ÇP da 16 projeye dahil olmuş ve 1 milyon 221 bin Avro pay almışlardır. Son 10 yılda, Genel Müdürlüğümüz ve bağlı Enstitüler ile FAO, ICARDA, Dünya Bankası, JICA, UNDP, AB gibi uluslararası organizasyonlarla işbirliği halinde 94 proje yürütülmüştür. Toplam proje bütçelerinden kurumumuz 8 milyon 996 bin USD ve 20 milyon 390 bin avro pay almıştır. Bakanlık-TÜBİTAK işbirliği ile yürütülen projeler daha çok Bakanlığımız bütçesini aşan, alt yapı geliştirme, bilgi ve teknoloji üretmeye yönelik projelerdir. Bu projelerden elde edilen sonuçların uygulamada kullanılmasıyla, tarımsal üretimde verimliliğin ve kalitenin artmasına katkıda bulunulmaktadır. Bakanlık genel bütçesinin yeterli olmadığı durumlarda gıda, yem ve hayvan sağlığı konularında ülke ihtiyaçlarını dikkate alan büyük bütçeli Ar-Ge çalışmalarını yürütmek üzere, TÜBİTAK, üniversite ve özel sektör ile işbirliğine gidilmektedir. Ar-Ge desteklerine gelirsek… Bu konuda neler söylersiniz? Bakanlığımızın ve tarım sektörünün ihtiyaç duyduğu öncelikli konularda bilgi ve teknolojilerin geliştirilmesi, çiftçiler, tarımsal sanayiciler ile ihracatçılara aktarılması ve tarım sektöründeki örgütlerin ArGe kapasitelerinin geliştirilmesi amacıyla Bakanlığımızca desteklenen projelerdir. Ar-Ge destek programından üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve özel sektörce hazırlanan projeleri desteklenebilmektedir. Projelere verilecek destek üst limiti 300 bin liradır ve her yıl belirlenen “Öncelikli Ar-Ge Konuları” kapsamında hazırlanmış projeler değerlendirmeye alınmaktadır. Programın başladığı 2007 yılından 2013 yılı sonuna kadar 154 proje destekleme kapsamına alınmış ve bu projelerden 50’si sonuçlandırılmıştır. Halen devam eden 104 proje destekleme kapsamındadır. Bu güne kadar verilen destek tutarı 18 milyon liradır. AB’nin yanı sıra uluslararası ölçekte sürdürülen çalışmalarınız hakkında söyleyecekleriniz nelerdir? AB ve uluslararası proje kaynaklarından azami ölçüde yararlanılmaya gayret edilmektedir. Türkiye’nin AB Çerçeve Programına katılımıyla birlikte özellikle gıda konusunda araştırmalar çerçeve programların içerisinde yer almaya başlamıştır. Bu kapsamda 7. Çerçeve Programında, AB bünyesinde gıda üretim ve tüketiminde sürdürülebilirliği sağlamaya yönelik projeler ile gıda endüstrisi, gıda mevzuatı, sektörel etki analizi ve eğitim konularını Bu kapsamda Biyogüvenlik Kanunu ile modern biyoteknolojinin insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevre ve biyolojik çeşitlilik üzerinde olabilecek olumsuz etkilerini önlemek ve modern biyoteknolojinin mevcut ve potansiyel faydalarından ulusal ihtiyaçlar doğrultusunda güvenliği sağlayarak yararlanmak amacıyla hukuki, idari ve teknik tedbirler geliştirilmektedir. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Kamu, özel sektör ve Bakanlık ve TÜBİTAK işbirliği projeleriyle ilgili başlığı biraz daha açabilir miyiz? Araştırma kuruluşlarımızla özel sektör işbirliği kapsamında projelerin yürütülmesini desteklemekteyiz. Araştırmacılarımız, özel sektör işbirliği kapsamında proje almaları teşvik edilmekte, böylece özel sektörde araştırma kuruluşlarımızın alt yapısından yararlanma imkânı bulmaktadır. Proje çalışmalarından elde edilecek sonuçların özel sektör vasıtasıyla kısa sürede, doğrudan uygulamaya aktarılması mümkün olmakta ve bitkisel üretimde verimliliğin ve kalitenin aktarılması sağlanmış olmaktadır. Biyogüvenlik yasasının ülkemiz açısından önemi nedir? Biyogüvenlik Kanunu’nun amacı; bilimsel ve teknolojik gelişmeler çerçevesinde, modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilen genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerinden kaynaklanabilecek riskleri engellemek, insan, hayvan ve bitki sağlığı ile çevrenin ve biyolojik çeşitliliğin korunması, sürdürülebilirliğinin sağlanması için biyogüvenlik sisteminin kurulması ve uygulanması, bu faaliyetlerin denetlenmesi, düzenlenmesi ve izlenmesi ile ilgili usul ve esasları belirlemektir. 51 RÖPORTAJ tohumluk dış ticaretinde yaklaşık 4 bin 300 ton fazla vermiştir. Kurulma Aşamasında olan Araştırma ve Eğitim Merkezleri Bitkisel Doku Kültürü Merkezi İzmir Biyolojik Mücadele Merkezi Adana Bitki Islahı ve Generasyon Atlatma Merkezi Adana Soğuğa Dayanıklılık Test Merkezi Erzurum Damızlık Etçi Tavuk Geliştirme Merkezi Eskişehir Koyunculuk Biyoteknoloji Merkezi Balıkesir Milli Botanik Bahçesi Ankara Türkiye Geofit Bahçesi Yalova Tarımsal Biyoteknoloji Merkezi Mersin Ulusal Gıda Starter Kültür Gen Bankası Bursa Su Ürünleri Gen Bankası ve Biyoteknoloji Merkezi Trabzon Alabalık Islah, Üretim ve Balıklandırma Merkezi Rize Biyoteknik Mücadele ve Bitki Koruma Ürünleri Uyg. Teknikleri Merkezi İzmir Türkiye’nin sahip olduğu zengin biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla genetiği değiştirilmiş bitki üretimi yasaklanmıştır. Ar-Ge tohumculuk ve hibrid tohum yetiştirilmesi çalışmalarınız ve hedeflerinizi özetlemek gerekirse, neler söylersiniz? Tescil işlemlerinin başlatıldığı 1963 yılından 2013 yılı sonuna kadar Tarla Bitkileri konusunda ülkemizde toplam 2063 çeşit tescil ettirilmiştir. Bunlardan 102 adede (%5) üniversite, 1015 adedi (%49) özel sektör, 897 adedi de (%46) Bakanlık Araştırma Enstitüleri tarafından tescil ettirilmiştir. Özel sektör tarafından tescil ettirilen çeşitlerin tamamına yakını teknoloji transferi yoluyla getirilen yabancı çeşitler iken, Bakanlık araştırma enstitüleri tarafından tescil ettirilen çeşitlerin %99’u yerli imkânlarla geliştirilenlerdir. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Diğer yandan, buğday ve arpada üretilen çeşitlerin %95’i, nohut ve mercimekte %100’ü yerli çeşitlerden oluşmaktadır. 52 Domates, mısır ve ayçiçeği tohumluklarında da yerli çeşit oranı artmaya devam etmektedir. Tohumculuk sektörümüzün büyüme ve gelişmesi devam etmektedir. Son 10 yılda tohumluk üretimimiz %345 artarak 2012 yılında 647 bin tona yükselmiştir. Yürütülen çalışmalar ve sektöre sağlanan destekler ile üretimin 2015 yılında 800 bin tona, 2023 yılında ise 1 milyon tonun üzerine çıkarılması hedeflenmektedir. Sebzecilikte, 2004 yılında başlatılan, “Türkiye F1 Hibrit Sebze Çeşitlerinin Gelişmesi ve Tohumluk Üretiminde Kamu-Özel Sektör İşbirliği Projesi” ile yerli hibrit sebze çeşitlerinin kullanım oranı %50’lere ulaşmıştır. Bu proje sayesinde; ilk ticari tohumluk kayıtları başlatılmış, domates, biber, kavun ve hıyarda ilk yerli çeşitlerin ticari tohumluk kayıtları yapılmış; araştırma enstitülerimizdeki sebze tohumluğu gen havuzu büyüklüğü 10 katına çıkartılmış; 8 sebze türüne ait 15.000 örnek, 5 Araştırma Enstitümüzde muhafaza altına alınmıştır. Sebzecilikte standart domates tohumluğunun %50’si, patlıcanın %55’i, hıyarın %100’e yakını kendi çeşitlerimizdir. Tohumluk üretiminin yanında ihracatında da önemli artışlar yaşanmıştır. 2002-2012 döneminde tohumluk ihracatı miktar olarak %362, parasal değer olarak %597 artmıştır. Türkiye 2012 yılında Yerli gen kaynaklarının korunmasına gelince… Ülkemiz 4 bini endemik olmak üzere, 12 binden fazla bitki türüne ev sahipliği yapmaktadır. Bakanlığımızca genetik kaynaklarımızın sürdürülebilir kullanımı için bu türlerin bulunduğu yaşam alanında veya yaşam alanı dışında korunmasına yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Bu kapsamda 2010 yılında Ankara’da açılışını yaptığımız dünyanın sayılı Gen Bankalarından olan Türkiye Tohum Gen Bankasında 3.390 türde, toplam 86.619 örnek muhafaza edilmektedir. Ayrıca, tohum olarak saklanması mümkün olmayan genetik kaynaklar, Araştırma Enstitülerimize ait 16 Arazi Gen Bankasında muhafaza edilmektedir. Uluslararası Zeytin Konseyi ile yürütülen çalışmalar neticesinde Dünyanın 3. Zeytin Koleksiyonu’nun Türkiye’de kurulması kararlaştırılmıştır. Kuruluş çalışmaları 2012 yılında başlatılmış olup, 2015 yılında tamamlanması planlanmaktadır. Ilıman iklim kuşağında, barındırdığı tür sayısı bakımından dünyanın en büyük Geofit Bahçesinin temeli bu yıl Ocak ayında Sayın Bakanımızın katılımlarıyla atılmış, bu yılın Haziran ayında açılması planlanmaktadır. Bu kapsamda, ülkemiz florasında bulunan 1000’den fazla tür doğal soğanlı ve yumrulu süs bitkisinden oluşan genetik kaynağımız toplanmış ve kayıt altına alınmıştır. Araştırma Enstitülerimizce yürütülen çalışmalar sonucunda; ilk yerli narenciye çeşitleri geliştirilmiş ve dünyanın ilk çekirdeksiz limonu üretilmiştir. Ayrıca, 5 adet çekirdeksiz üzüm, 5 adet Trabzon hurması, 2 adet Antep fıstığı, 2 adet fındık ve 4 adet nar çeşidi geliştirilerek üreticilerimizin hizmetine sunulmuştur. Meyvecilikte bugüne kadar toplam 892 adet meyve/ asma çeşidi ile 199 adet anaç tescil ettirilmiştir. Sayın Genel Müdürüm, açıklamalarınız için teşekkür ediyor, çiftçimiz ve ülkemiz açısından son derece önemli çalışmalarınızda başarılar diliyoruz. TOPRAK VE ÇEVRE AYIN KONUSU AYIN KONUSU Bekir Şinasi Özdemir TZOB Yönetim Kurulu Üyesi TARIM ve ÇEVRE Her türlü çevresel kirlenme ve doğal kaynakların yanlış kullanımı nedeniyle ekosistemlerde doğal denge bozulmakta ve tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, çevre sorunları geleceğimiz için büyük tehdit oluşturmaktadır. Yapılan araştırmalar Dünyadaki mevcut çevre kirliliğinin %50 'sinin, son 35 yılda meydana geldiğini ortaya koymaktadır. 1970’li yıllardan itibaren hızla artan dünya nüfusu, plansız sanayileşme ve sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bilinçsizce kullanılan tarım ilaçları, yapay gübreler ve kimyasal maddelerin kullanımının giderek yaygınlaşması çevre kirliliğine neden olmaktadır. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Gerekli çevresel önlemler alınmadan, arıtma tesisleri kurulmadan, geri dönüşüm alanları hazırlanmadan üretime geçen sanayi tesisleri veya sanayi bölgeleri, ormanların tahribi, yangınlar, arazilerin yanlış 54 kullanımı, erozyon, aşırı otlatma sonucu doğal bitki örtüsünün tahribi, maden, kireç, taş ve kum ocaklarının faaliyetleri sonucu çevreye verilen zararlar çevreyi tehdit eden faktörler arasında sayılmaktadır. Çevre sorunlarını ana başlıklar olarak ele alacak olursak; toprak ve su kirliliği öne çıkan konular arasındadır. Toprak ve su kirliliği Çevrenin kirletilmesine çeşitli sektörlerin değişen oranlarda katkıları olmakla birlikte en büyük payı sanayi ve enerji sektörü almaktadır. Birçok sanayi kuruluşu gerekli önlemleri almadan üretim faaliyetlerine başlamakta, hava, su ve toprağa verdikleri atıklarla çevreyi yoğun bir şekilde kirletmektedirler. Gerek modern tarıma geçişle gerek 19. yy sonlarına doğru başlayan sanayileşme süreciyle birlikte, toprak ve su kirliliği de bir çevre sorunu olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Toprak ve su kirliliği her geçen gün daha da ciddi boyutlara ulaşan önemli çevre problemleri arasında yer almaktadır. Toprak ve su, çok uzun sürede oluşan ancak kısa sürede kirlenerek, aşınarak kaybolan doğal kaynaklardır. Toprak, tarım sektörü için vazgeçilmez bir üretim faktörü olduğu kadar sanayi ve kentleşme için de aynı derecede önem taşımaktadır. Toprak kalitesindeki değişim tarımda verimliliği olumsuz yönde etkilemektedir. Evsel, sanayi ve tarımsal kaynaklı atıksuların arıtılmadan su ortamlarına bırakılması, nüfus artışı, zirai mücadele ilaçlarını kullanımı ve aşırı gübreleme ve toprak erozyonu gibi faktörlerin etkisi sonucunda sularımız kirlenmektedir. Hızlı nüfus artışı ve sanayileşme atık su yönetimini zorlaştırmakta, artan su kullanımı aynı zamanda su kirliliğini hızlandırmaktadır. Halen evsel atık suların çok az kısmı arıtılmaktadır. Hiç arıtılmamış ya da kısmen arıtılmış kanalizasyonların büyük bir kısmı yüzey sularına boşaltılmaktadır. Kanalizasyonlardan ve açıktaki katı atık depolama alanlarından kaynaklanan sızıntılar yer altı sularına karışarak kirliliğe neden olmakta ve su kalitesini bozmaktadırlar. Sanayi kirliliği yeterince denetlenememekte, sanayi atıksularının çok az bir bölümü arıtılmaktadır. İşletmelerin arıtım tesislerinin yetersiz olması ve iyi çalıştırılmaması nedeniyle kirlilik artmaktadır. Sanayi kaynaklı arıtılmayan suyun önemli kısmının tarımda kullanılması, zaman zaman tarım uygulamalarında yapılan yanlışlıklar, toprak kirliliğini dolayısıyla su kirliliğini önemli bir sorun olarak ortaya çıkarmaktadır. Sonuç olarak kirlenen hava, su ve toprak günümüzde canlıların yaşamını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Ülkemizin önemli tarım ve endüstri merkezlerini kapsayan akarsu havzalarında yer alan su kaynaklarının kalitesi, II. Sınıf (az kirlenmiş su) ve IV. Sınıf (çok kirlenmiş su) arasında değişmektedir. Çeşitli nedenlerle kirlenmiş bir çok yer üstü sularımız ve göllerimiz bulunmaktadır. Sakarya, Meriç-Ergene, Gediz nehirleri, Nilüfer, Susurluk ve Nif Çayı gibi akarsularımız bunlar arasında yer almaktadır. Ülkemizde tarım alanları yeraltı suları (% 37.55), akarsular (% 28.64) veya barajdan alınan (%15.87) sularla sulanmaktadır. Su kaynaklarımız korunup gözetilmezse önümüzdeki yıllarda kirlilik nedeniyle tarım alanlarımız sulanamaz hale gelecektir. İçme ve kullanma suyunu sağladığımız, tarımsal alanlarımızı suladığımız, balık üretimi için kullandığımız akarsularımızın kirlenmesi Ülkemiz için ekonomik bir kayıptır. Önümüzdeki yıllarda çevre sorunlarının artacağı ve dolayısıyla sularımızın daha fazla kirleneceği göz önünde bulundurulmalı, bir an önce gerekli tedbirler alınmalıdır. Dünyada bulunan 1,4 milyar km3 toplam su miktarının %97,5’i okyanuslarda ve denizlerde tuzlu su olarak, sadece %2,5’i nehir ve göllerde tatlı su olarak bulunmaktadır. İnsanoğlunun yararlanabileceği nitelikte olan tatlı su miktarının bu kadar az olması, tatlı su kaynaklarına verilmesi gereken önemi ortaya koymaktadır. Nüfus artışı, hızlı kentleşme ve sanayileşme faaliyetleri doğal olarak suya olan talebi artırmaktadır. Çevre kirliliği ve iklim değişikliği gibi faktörlerin su kaynakları üzerine etkileri sonucu miktar ve kalite bakımından yeterli suya erişimin zorlaşacağı da bilinen bir gerçektir. Ülkemizde kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarının 1.519 m3 civarında olduğu, su zengini bir ülke olmadığımız ortadadır. Araştırmalar Türkiye’nin önümüzdeki 25 yıl içinde ihtiyaç duyacağı su miktarının bugünkü ihtiyacı olan su miktarının yaklaşık üç katı olacağını göstermektedir. Tüm bu faktörlerin su kaynakları üzerindeki olumsuz etkileri düşünüldüğünde, doğal kaynaklarımızın korunması ve doğru kullanılmasının önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Artan nüfusun su ihtiyacının karşılanabilmesi için su havzalarının yerleşim ve sanayi tesisleri tarafından işgali önlenmeli, su kaynakları kirletilmemelidir. Toprak kirliliğinin önlenebilmesi için; tarım ve orman arazilerinin amaç dışı kullanımı engellenmeli; ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmalarına ağırlık verilmeli, erozyon kontrolü ve çayır/mera ıslahı için gerekli finansman sağlanmalıdır. Toprak kirliliğinin ulusal düzeyde tespiti için gerekli altyapı oluşturulmalıdır. Toprak ve su bütün sektörlerin temel yapı taşlarıdır. Ancak sınırlı olan bu kaynaklarının tüm sektörler tarafından çevre ile uyumlu bir şekilde ve en etkin biçimde kullanılması gerekmektedir. Artan nüfusun su ihtiyacının yeterince karşılanabilmesi için su havzaları yerleşim ve sanayi tesisleri ile işgal edilmemeli, su kaynakları kirletilmemeli, mera ve ormanlık alanlarımız çoğaltılmalıdır. Tarımsal üretim faaliyetlerinin çevreye duyarlı ve doğal kaynakları korumayı hedefleyen bir sistemde sürdürülmesi, iyi tarım uygulamalarına verilen desteklerin devam etmesi, sürdürülebilir doğal kaynak yönetiminin sağlanması, çevreyle dost tarım ve ormancılık faaliyetlerinin benimsenmesi gerekmektedir. Toplumda çevre bilincinin oluşturulması, İnsanlarımızın toprak ve su gibi doğal kaynaklarımızın tükenebilir olduğunun fakına varmalarını sağlamalıdır. Furkan Okumuş TZOB Teknik Müşavir AYIN KONUSU Toprak; “Kayaların ve organik maddelerin, iklim, organizmalar ve topografyanın çok uzun süreli etkileri altında, çeşitli derecelerdeki fiziksel parçalanma, kimyasal ve biyolojik ayrışma ürünlerinden meydana gelen, içinde geniş bir canlılar topluluğu barındıran, bitkilere durak yeri ve besin kaynağı görevi yapan, belli oranda su ve hava içeren, farklı özellikte katmanlardan kurulu, dinamik, üç boyutlu, doğal, canlı bir maddedir” şeklinde tanımlanmaktadır. Doğal ve canlı bir madde olan toprağın tarımda üretim faktörü olarak kullanılabilmesi için; fiziksel, kimyasal, biyolojik özelliklerinin tarıma uygun olması yanında, ürün çeşidine göre topografya ve iklim koşullarının da uygun olması gerekmektedir. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Çok uzun yıllarda oluşan, üretilemeyen ve sınırlı bir kaynak olan toprağın elden çıkıp gitmesi maalesef çok hızlı olabilmektedir. Bilim çevrelerinde 1 cm toprak katmanının oluşabilmesi için 100 ila 1000 yıllık bir 56 TOPRAKLARIN KORUNMASI İÇİN YAPILMASI GEREKENLER süreden söz edilmektedir. Tabii bu toprak katmanının tarımda kullanılabilmesi için 25 santimetrelik kısma ihtiyaç duyulduğu düşünüldüğünde sürenin ne kadar uzun olacağı da ortadadır. Toprak, tarım için vazgeçilmez olsa da, diğer tüm sektörler ve yerleşim yerleri için aynı öneme sahiptir. Bu bakımdan toprağın tarım ve diğer tüm sektörler arasındaki paylaşımı arasında bir dengenin olması tüm çevrelerin çıkarlarına hizmet edecektir. Son yıllarda nüfus artışla beraber orman, mera ve tarım arazileri, nispeten daha fazla gelir getirmesi ve biraz da zorunlu olarak teknoloji, sanayii turizm gibi sektör alanlarına devşirilmiş, şehirleşme, ulaşım gibi zorunlu ihtiyaçların giderilmesi için kullanılmıştır. Tarım arazilerinin sorunları Tarım arazilerimizin elden çıkması, tarımda kullanılamaz hale gelmesini birkaç başlık altında toplayabiliriz. Bunlardan birincisi tarım arazilerinin amaç dışı kullanımıdır. İşlemeli tarıma uygun, her türlü bitkinin yetiştirilebileceği alanlar yani birinci sınıf tarım arazileri bile, yerleşim yeri ihtiyacının karşılanmasında kullanılabildiği gibi sanayi bölgesi olarak da kullanılabilmektedir. Bunun yanında, askeri amaçlı alan, ulaşım ihtiyacının giderilebilmesi için ayrılan alan (havaalanı, otogar, karayolu, demiryolu, otoban gibi) ya da turistik amaçlı alan olarak da kullanılabilmektedir. Tabii bunlar zorunlu ihtiyaçlar olup, yapılması gereken yapılardır. Ancak bu zorunluluk, söz konusu yapıların verimli tarım arazileri üzerinde yapılmasını da gerektirmez. Verimli bir ovanın tam ortasından geçirilen bir karayolu ya da karayoluna yakın olması gerekçe gösterilerek inşa edilen bir sanayi bölgesi tarım arazilerine geri dönüşü olmayan zararlar vermektedir. Tarım arazilerini kullanılamaz hale getiren ikinci bir neden ise topraklarda meydana gelen erozyondur. Ülkemizde %63'ü çok şiddetli ve şiddetli, %20'si ise orta şiddetli, % 7'si ise hafif şiddetli derecede olmak üzere, erozyon görülen yaklaşık 67 milyon hektar arazimiz vardır. İşlemeli tarıma uygun, her türlü bitkinin yetiştirilebileceği alanlar yani birinci sınıf tarım arazileri hariç diğer tüm tarım arazilerimizde erozyon görülmektedir. Erozyon sonucu taşınan verimli topraklar; tarım arazileri, çayır mera alanlarının azalması gibi nedenlerden bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretiminde kayıplara veya verimde azalmalara, diğer taraftan baraj göllerini doldurarak, ekonomik ömürlerini kısalmasına da neden olur. Bitki örtüsünü olumsuz yönde etkileyerek, toprak kayması, çığ ve sel taşkınları gibi afetlerin çoğalmasına sebep olmaktadır. AYIN KONUSU Erozyonun sürekli olduğu alanlarda gerekli önlemler alınmadığı takdirde; verimli üst tabakanın ortadan kalkması sonucu, özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerde çöl görünümde, organik maddesi neredeyse hiç kalmayacak, biyoçeşitlilik tamamen ortadan kalkacak, bitki yetiştirilmesi mümkün olmayacak alanlar oluşacaktır. Bunun bir sonraki adımı ise çölleşmedir. Toprakların kirlenerek tarım dışına çıkmasının ise tek sebebi vardır, o da insandır! Bugün topraklarımız, evsel ya da fabrika atıklarıyla, radyoaktif atıklarla, hava kirliliğinin neden olduğu asit yağmurlarıyla, tarımda zararlılarla mücadelede kullanılan tarım ilaçlarıyla, verimi artırmak için kullanılan gübrelerle, sulama suyu olarak kullanılan kirli sularla devamlı kirletilmektedir. Egzoz gazları, ozon, karbonmonoksit, kükürtdioksit, kurşun ve kadmiyum vs. gibi zehirli maddeler rüzgârlar ile uzak mesafelere taşınmakta ve yağışlarla yere inerek, toprak ve suları kirletmektedir. Bunun sonucunda, topraktaki bitkiler tarafından alınacak besin elementlerinin konsantrasyonu değiştiği gibi, besin elementleri yeni bileşikler oluşturarak bitki tarafından alınamaz forma dönüşmektedirler. Topraklarda biriken çeşitli bileşikler toprakların hava ve su geçirgenliklerini bozarak toprakta fiziksel değişiklikler meydana getirirler. Özellikle sanayi atıklarından kaynaklanan ağır elementlerin toprağa karışmasıyla, insan için zehirli olabilecek bu ağır elementler bitkiden dolaylı ya da direk insan vücuduna geçebilmektedir. Yapılması gerekenler Ülkemiz ekonomisinin temel taşlarından biri tarımdır. Tarımın en büyük girdisinin toprak olması bakımından üzerinde en fazla durulması gereken konulardan birisi de hiç şüphesiz tarım arazilerinin korunması olmalıdır. “Toprağı korumak, geliştirmek, tarım arazilerini sınıflandırmak, asgari tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerini belirlemek ve bölünmelerini önlenmek, tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak planlı kullanımını sağlamak” amacıyla 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Toprakların korunmasında kanunların caydırıcılığı olabilir, olmalıdır da. Ancak birey düzeyinde toprak, su, hava gibi sınırlı kaynakların optimum düzeyde kullanımını ve korunması gerektiğinin bilincinde olmak gerekmektedir. Tarımdan hayatını kazanan çiftçilerin toprakları korumada daha dikkatli olması gerekmektedir. Ekim döneminde toprağın fiziksel yapısının bozulmaması için, toprağı tavında sürmekle işe başlanabilir. Eğimli arazilerde erozyonun etkilerini en aza indirebilmek içinse eğim dikine sürümler yapılmalıdır. Fazla toprak işleme işlemlerinden kaçınılmalı, toprak işlemesiz doğrudan ekim yapabilen makineler tercih edilmelidir. Zararlılarla mücadelede kullanılan pestisit miktarının, uygulama zamanı ve şeklinin belirlenmesinde uzman yardımı alması çok önemlidir. Uygulanan pestisitlerin toprakların kimyasal özelliklerini değiştirmemesi, toprak içindeki yararlı mikroorganizmaların da ölümüne yol açmayacak miktar, zaman ve şekilde uygulanması gerekir. Verimi artırmak için kullandığımız gübreleri, toprak analizi yaptırdıktan sonra, analiz sonuçlarına paralel, tavsiye edilen miktar, uygun zaman ve uygun gübre çeşidine göre yapılması, uygulanan toprakların gübre tarafından kirlenmesini önleyecektir. Tarımda kullanılan sulama suyunun kalitesi kontrol edildikten sonra sulama yapılmalıdır. Suyun tuz konsantrasyonu, Na oranı, CL oranı, toksik iyonlar varlığı, askı halinde taşıdığı katı madde miktarı ve suyun sıcaklığının laboratuvarda en az bir kere analizi yaptırıldıktan sonra kullanılması; toprakların çoraklaşmaması için atılmış önemli bir adım olacaktır. Tarımsal üretimde en büyük üretim faktörü konumundaki toprakların erozyonla ya da çoraklaşarak ya da kirlenerek elden çıkması, ilk olarak çiftçilerimizi etkileyecektir. Toprağını kaybeden bir çiftçi geçimini başka sektörlerde aramak zorunda kalacaktır. Ancak toprağına sahip çıkan, kültürel işlemlerde dikkatli olan çiftçiler bildikleri işi yapmaya devam edecektir. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Çoraklaşma; tarım arazilerinin yararlanamaz hale getirerek elden çıkmasına neden olan diğer bir faktördür. Bu sorun; toprağın kendi özelliklerinden kaynaklanabileceği gibi, insan, iklim ve çevre koşulları ile son derece ilgilidir. Ancak insan faktörü çoraklaşmada diğerlerine göre daha etkilidir. Tarımsal üretim yapılan alanlarda aşırı ya da yanlış yapılan sulamalar, uygun olmayan sulama yönteminin seçilmesi, drenaj sisteminin olmaması, drenaj koşullarına dikkat edilmeden yapılan sulamalar, sulama suyunun kalitesi gibi insan kontrolünde olan ve dikkat edilmeyen hususlar topraklarda tuzlulaşma, alkalileşme meydana getirebilir. Tuzlulaşma ya da alkalileşme meydana gelen topraklar elbette çeşitli yöntemlerle tekrar tarımda kullanılabilir hale gelebilir, ancak ekonomik olarak getireceği yük son derece büyük olacaktır. 57 Ebru Kuzu TZOB Teknik Müşavir AYIN KONUSU 1.Giriş Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çevre sorunları geleceğimiz için büyük tehdit oluşturmaktadır. Doğal ekosistemler insanlığın ve geleceğin garantisidir. Ancak doğal kaynakların yanlış kullanımı ekosistemlerin bozulmasına yol açmakta ve tüm canlıların yaşamı tehlikeye girmektedir. Erozyonun doğanın normal süreci içinde meydana gelmesine “normal erozyon” denir. Ancak toprak, su ve bitki örtüsü arasındaki doğal dengeyi bozucu nitelikteki insan faaliyetleri sonucu meydana gelmesi ise “hızlandırıcı erozyon” olarak adlandırılmaktadır. İklim, topoğrafya, toprak özellikleri, bitki örtüsü ve insan faktörü erozyon oluşumuna etki eden faktörlerdir. Ancak insan faaliyetlerinin etkisi erozyonu doğanın karşılayamayacağı oranda artırabilmektedir. Meydana geliş sebeplerine göre 5 farklı erozyon tipi vardır. Bunlar “Su Erozyonu”, “Rüzgar Erozyonu”, “Çığ Erozyonu”, “Yerçekimi Erozyonu (kitle hareketleri)” ve “Buzul Erozyonu”dur. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Ülkemiz, gerek coğrafi konumu gerekse iklim, toğografya, jeolojik yapı ve toprak şartları sebebiyle erozyona karşı oldukça hassastır. Tüm ülke topraklarımızın yaklaşık yüzde 90'ında su erozyonu, yüzde 1’inde rüzgar erozyonu meydana gelmektedir. 58 Erozyon kontrolü için; •Erozyon riski yüksek ve işlenmeye elverişli olmayan arazilerde tarım yapılmaması, bu tip arazilerin mera olarak değerlendirilmesi veya bu alanların ağaçlandırılması, •Yanlış toprak işleme, yanlış ekim ve yanlış sulamanın önlenmesi, •Çayır ve meraların tahribatının önlenmesi, mevcut alanların ıslahı, •Orman tahribatının önüne geçilmesi, ağaçlandırmanın hızlandırılması ve orman yangınlarına karşı gerekli tedbirlerin alınması, •Su kaynaklarının korunması gerekmektedir. 2.Erozyonun Zararları Erozyon, en önemli çevre sorunlarından biri ve toprak kaybının en büyük etkenidir. Erozyon, toprağın çeşitli etkenlerle aşınıp, taşınmasıdır. Bugün dünya ülkelerinin pek çoğu erozyon tehlikesiyle karşı karşıyadır. Yapılan araştırmalara göre; dünyada her yıl yaklaşık olarak ortalama 24 milyar ton toprak erozyonla kaybedilmektedir. •Erozyonla taşınan toprak, toprakta bulunan organik maddelerin ve mikroorganizmaların da taşınması demektir. Dolayısıyla erozyon sonucu toprağın verimi azalmaktadır. •Erozyon nedeniyle verimsizleşen ve yok olan topraklarda üretim yapılamaması sonucu kırsal kesimden kentlere göç artmakta, ekonomik ve sosyal sorunları da beraberinde getirmektedir. •Meraların iklimsel etkiler ve aşırı otlatma nedeniyle tahribi de erozyona neden olmakta, bu durum hayvancılığımızı olumsuz etkilemektedir. •Erozyon sonucu taşınan topraklar barajlarda birikerek barajların ekonomik ömürlerini kısaltmaktadır. •Erozyon nedeniyle yeşil alanların ve toprağın yok olması ekolojik dengenin bozulmasına yol açmakta, biyolojik çeşitlilik azalmakta ve iklim değişikliği süreci hızlanmaktadır. •Bitki örtüsünün yok olması, erozyon ve toprak kayması sonucu sel, taşkın ve çığ felaketleri artmaktadır. •Erozyon nedeniyle bitki örtüsü ve toprağın yok olması, kar ve yağmur sularının yeraltı su kaynaklarına erişimini engellemektedir. 3.Tarım Alanlarında Erozyon Erozyon nedeniyle toprak kaybının yoğun olarak yaşandığı alanların başında tarım alanları gelmektedir. Ülkemizde tarım alanlarının yüzde 59’unda, orman alanlarının yüzde 54’ünde ve mera alanlarının yüzde 64’ünde aktif erozyon görülmektedir. Tarım alanlarında yaşanan erozyonun sebeplerinin başında arazilerin arazi kabiliyet sınıflarına göre kullanılmaması, hatalı nadas uygulamalarının yapılması, yanlış sulama yöntemleri, eğimli arazilerin önlem alınmadan işlenmesi, hatalı toprak işleme, tarla tesviyesi ve drenaj gibi tarla içi tedbirlerin alınmamış olması ve anız yakma gibi nedenler gelmektedir. 3.1 Tarım Alanlarında Erozyona Karşı Alınabilecek Önlemler Toprak kaybının yoğun olarak yaşandığı alanların başında tarım alanları gelmektedir. Eğimli tarım alanlarında toprağı erozyona karşı korumak için alınması gereken önlemleri şu şekilde sıralayabiliriz. •Ekim nöbeti (münavebe) Aynı tarım alanında unuz yıllar aynı cins ürün yetiştirmenin zararlarını ortadan kaldırmak için münavebe yapılması önerilmektedir. Münavebe, aynı alanda birbirini izleyen yıllarda farklı ürün yetiştirme şeklinde uygulanabilir. Bir diğer yol da farklı ürünlerin aynı tarım alanında şeritler halinde yetiştirilmesi ve her bir şeritte yetiştirilen ürünün takip eden yılda bir diğeriyle değiştirilmesidir. •Uygun toprak işleme Eğimli tarım alanlarında toprağın eğime dik olarak sürülmesi gerekir. Bu şekilde yüzey akışı azalmış ve erozyon önlenmiş olur. AYIN KONUSU •Şerit ekimi Farklı bitki türlerinin toprağı erozyondan koruma etkileri de farklıdır. Örneğin mısır, pamuk ve sebze gibi çapa bitkileri toprağı korumada etkisi en az olan bitki türleridir. Bunun yanında baklagil (yonca, korunga, fiğ gibi) ve buğdaygil (mavi ayrık, yüksek çayır yulafı gibi) yem bitkileri toprak koruyucu özelliği yüksek bitkilerdir. Bu nedenle çapa bitkileri koruyucu bitkilerle paralel arazi şeritleri üzerinde, birbirlerini takip eden bir sıra içinde yetiştirilmelidir. Baklagil ve buğdaygil yem bitkileri toprağın organik madde miktarını artırarak toprak verimliliğinin artmasını da sağlamaktadırlar. •Gübreleme Hayvan gübresi veya bitki gübresi ile yapılan gübreleme toprağı bitki besin maddeleri yönünden zenginleştirir, toprağın suyu emme özelliği artar ve erozyona karşı korunur. •Teraslama Teraslar yüzeydeki suyu tutup toprağa sızdıran veya suyu erozyona sebep olmayacak şekilde tarım alanı dışına akıtan kanallardır. Ülkemizde yaygın olarak kullanılan teras tipi “seki terası”dır. Bu teraslama tipi eğimi yüzde 20’den yüzde 50’ye kadar değişen eğimli arazilerde uygulanmaktadır. Tarım alanlarında erozyonun önlenmesi için toprak işlemesiz veya minimum toprak işlemeli tarım, iyi tarım uygulamaları ve organik tarım uygulamalarının desteklenmesi ve yaygınlaştırılması tarım alanlarında erozyonun azalmasına yardımcı olacaktır. 4.Sonuç Erozyon sonucunda toprağın verimli üst tabakası yok olmakta, faydalı toprak katmanını kaybeden arazilerde çölleşme başlamaktadır. Erozyonun etkisi sebebiyle kaybedilen verimli topraklar tarımsal üretim kapasitesinin düşmesine sebep olmaktadır. Kaybedilen toprak, her yıl yaklaşık 50 milyar m3 yağışın depolanamıyor olması anlamına gelmektedir. Üst toprak kaybedildiğinde azalan verimi telafi etmek için daha fazla gübre kullanmak ve toprağın su tutma kapasitesi azaldığı için daha fazla sulama yapmak gerekmekte, bu sebeplerden dolayı üretim maliyetleri artmaktadır. Dünyada erozyon sebebiyle çölleşme tehlikesi olan 110 ülke bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından yapılan hesaplamalara göre, dünyada çölleşme ve erozyonun önüne geçebilmek için yılda 42 milyar dolar harcanması gerekmektedir. Her yıl 182 milyon ton verimli üst toprak sediment halinde akarsular tarafından taşınmaktadır. Erozyon sonucunda barajlarda biriken toprak, kullanılabilir baraj rezervuar hacminde önemli kayıplara neden olmakta, barajların ekonomik ömrünü kısaltmaktadır. Mevcut verilere göre Türkiye’de yaşanan şiddetli erozyonun sonucu olarak Altınapa Barajı 19, Bayındır Barajı 28, Demirköprü Barajı 41, Hirfanlı Barajı 33, Karamanlı Barajı 13, Kartalkaya Barajı 19, Kemer Barajı 22, Selevir Barajı 27, Sürgü Barajı 35, Yalvaç Barajı 27 yılda ekonomik ömrünü tamamlamıştır. Erozyondan etkilenmeye devam eden Buldan Barajı’nın 72, Çaygören Barajı’nın 77, Çubuk–1 Barajı’nın 75, Kesikköprü Barajı’nın 66, Seyhan Barajı’nın ise 70 yılda ekonomik ömrünü tamamlaması beklenmektedir. Her yıl Keban barajı'na 32 milyon, Karakaya Barajı'na 31 milyon ton toprak birikmektedir. Verimli tarım arazilerini yok eden yanlış uygulamaların ve erozyonun yarattığı kayıpları parasal olarak değerlendirmek mümkün değildir. Çünkü toprağın oluşması binlerce yılı gerektirmektedir. Bu açıdan bakıldığında toprak, paha biçilemez ve yaşamın devamı için zorunlu bir kaynaktır. Doğayla insan arasındaki bağı oluşturan tarımda yalnız maksimum üretimi elde etmeyi değil, toprağın en iyi biçimde kullanılmasını, üretkenliğinin uzun bir dönem boyunca devam ettirilmesini ve sürdürülebilirliği de hedeflemek gerekmektedir. 5.Kaynaklar: 1.Türkiye’de Erozyon Kontrolü Çalışmaları., Orman ve Su İşleri Bakanlığı Çölleşmeyle Mücadele Genel Müdürlüğü. 2.Orman ve Su İşleri Bakanlığı Erozyonla Mücadele Eylem Planı 2013-2017, (Taslak). 3.http://www.cem.gov.tr 4.Erozyona Karşı Alınabilecek Önlemler, Ders Notu, Prof. Dr. Ertuğrul GÖRCELİOĞLU. 5.http://www3.tema.org.tr/Sayfalar/ CevreKutuphanesi ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI •Malçlama Uzun bir süre koruyucu bitki örtüsünden yoksun kalacak eğimli arazilerde toprak yüzeyinin yaprak, sap ve saman gibi organik maddelerle kaplanarak erozyona karşı korunması işlemidir. 59 Hüsnü Ege TZOB Teknik Müşavir AYIN KONUSU Çevre, dinamik bir yapıdadır fakat geleceğini korumak için süreklilik gösteren bir dengeye sahiptir. Bu dengeyi doğal afetler ve insan bozmaya çalışmaktadır. Aslında doğal afetleri de üreten insanın kendisidir. Neredeyse de başarıya ulaşmıştır. İnsan, başlangıçta, doğal denge içinde çevrenin ta kendisi iken, tarıma, yani bitkisel ve hayvansal üretime geçtikten sonra bir müddet tarımın bu dengeyi bozmadan onu çeşitlendirmesini sağladı. Fakat tarım dışı, sanayi devrimi, tüm çevreyi bozmaya başladı. Fabrikalar her türlü çevreyi tahrip etti. Yeryüzü ve gökyüzü dengesini bozdu. En verimli tarım toprakları işgal edildi. İklim değişiklikleri felaket oldu. Atıklar topraklara, sulara bırakıldı, tarım tehdit altına girdi. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Sanayi devrimi tarımda da kendini gösterdi. Kimyasal girdilerle, makineleşmeyle tarım da doğal dengeyi etkilemeye başladı. Kendine yeterli üretimden, pazara yönelik üretime geçişle doğayla barışık yaşayan çiftçi bir anda kendini devamlı büyümek isteyen değişik çevre içinde buldu. Doğal çiftçi gitti sanayi çiftçisi türedi. 60 ÇEVRE AMAÇLI DESTEKLER Dünyanın elden gittiği gerçeği görüldü, aksi yönde seferber olunsa da, acımasız serbest piyasa ekonomisi, doğal kaynakların gitgide azalması bu süreci durdurmadı. Gelişmiş ülkeler, elden giden çevreyi koruma altına alma, sanayisini çevre boyutuyla ıslah etme gayretlerini artırdı, bu yolda büyük paralar harcadı, tarımı da düşünerek onu doğal dengeye katkı sağlamaya davet etti. Bunun için destekler verdi. Tarıma verilen destekler çevre koruma ile ilişkilendirildi. Bu amaçla örnek olması açısından 2013 yılında ABD hükümeti yaklaşık 3,7 milyar dolar destek verdi. AB aşırı tarımsal üretimden çevreyi bozduğunun farkına 1988 yılında vardı. 10 yıl boyunca çiftçilerine ekilen arazileri azaltmaları karşılığında destekler verdi. AB için 2003 yılından sonra çevreyi korumak bir zorunluluk oldu. 2013 yılında çevre koruma ve biyoçeşitliliği korumak ve artırmak için çiftçilerine yaklaşık 5,7 milyar avro destek verdi. Türkiye, Avrupa Birliğine geçiş sürecinin de verdiği bir zorunlulukla çevre koruma yolunda önemli adımlar attı. Bakanlık kuruldu. Önemli kanunlar çıkarıldı. Çevre Kanunu ve bu kanuna dayanılarak hazırlanan diğer ikincil mevzuat ve 20072023 yıllarını kapsayan AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi uygulamaya konuldu. Çevre ve tarım ilişkisi, Türkiye'de özellikle doğal afetler, aşırı sulamadan toprak tuzlulaşması, erozyon, toprağa kimyasalların bulaşıp yüzey sularıyla nehirlere, akarsulara karışması, vahşi yaşam çevresini etkileme ve doğal kaynakları koruma ve doğal kaynaklar döngüsüne yardım etme boyutunda önem kazanmıştır. Bu ilişkiden ortaya çıkan olumsuzlukları giderme, olumlu yanların sürdürülebilirliğini sağlama yönünde politikaların geliştirilmesi ve uygulanması söz konusu olmaktadır. Tarım çevre ilişkilerinde olumsuzlukları giderme açısından Çevre Kanunu’na dayanılarak Su Kalitesinin Korunması ve Su Kirliliğini Önlemek Amacıyla Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği, Zirai ilaçların kullanımı, Genetik Kaynaklarının ve Biyoçeşitliliğin Korunması mevzuatı, Mera Kanunu, Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Tarım Arazilerinin Korunması ve Kullanılmasına Dair Yönetmelikler, Tohumculuk Kanunu ve Tarım Kanunu Türkiye'de tarım çevre ilişkilerine yön veren en önemli mevzuat olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye'de Tarım Kanununun, politikalarla ilgili kısmında insan sağlığı ve çevreye duyarlılık vurgulanmaktadır. 5488 sayılı Tarım Kanununun 19'uncu maddesine göre, Bakanlar Kurulunca mülga Tarım ve Köyişleri Bakanlığının teklifi üzerine 27/10/2008 tarihinde Çevre Amaçlı Tarımsal Arazilerin Korunması AYIN KONUSU (ÇATAK) Programını Tercih Eden Üreticilerin Desteklenmesine İlişkin Karar yürürlüğe konulmuştur. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, verilerine göre 2011 yılı itibariyle (ÇATAK) Projesi ile erozyon, toprak ve su kirliliği olan, yoğun tarımsal faaliyetlere maruz kalmış, sulama suyu sıkıntısı bulunan ve doğal dengesi bozulmuş 92 bin 780 dekar alanı tekrar tarıma kazandırılmıştır. Uygulama sonunda 28 bin 693 üreticiye toplam 98 milyon 473 bin lira destekleme ödemesi yaptı. 2006 yılında 469 üreticiyle başlayan bu uygulama 2013 yılı sonu itibariyle tam 61 katına çıkmıştır. Bu program ile 3 alanda destek verilmektedir. Minimum toprak işlemeli tarım kategorisi için dekar başına 30 lira, arazinin boş bırakılması uygulamaları (setleme, canlı veya cansız perdeleme, taş toplama, drenaj, jips uygulaması, malçlama, ahır ya da çiftlik gübresi uygulaması, aşırı otlatmanın engellenmesi ve çok yıllık buğdaygil veya yonca hariç baklagiller ile alanı kaplama) kategorisi için dekar başına 60 lira verilmektedir. Çevre dostu tarım teknikleri ve kültürel uygulamalar (organik tarım, çevreye duyarlı bir şekilde kontrollü ilaç ve gübre kullanımı) kategorisi için de dekar başına 135 lira ödeme yapılıyor. Bu destekleme kategorileri dışında proje kapsamındaki üreticilere yüzde 70 hibe destekli makine ve ekipman desteği de verilmektedir. Taş toplama makinesi tamburlu sulama sistemi, sulama sistemi, anıza doğrudan ekim makinesi, gübre dağıtma makinesi gibi makine ve ekipmanlar için 2013 yılında 90 çiftçiye 1,7 milyon liralık bir hibe desteği tahsis edilmiştir. Diğer yandan, 2004 yılında çıkarılan iyi tarım uygulamaları (İTU) hakkında yönetmelik ve bu yönetmeliğe göre yayınlanan genelgeler doğrultusunda çiftçiler tarafından insan ve hayvan sağlığına ve çevreye zarar vermeyecek şekilde üretim yapılmaktadır. Bu yönetmelik çerçevesinde üretim yapan çiftçiler desteklenmektedir. 2007 yılında 651 çiftçi ile başlayan İTU 2009 yılında yaklaşık 10 kat artışla 6000 çiftçiye ulaşmıştır. 2009 yılında 0,3 milyon lira olan destek miktarı 2013 yılında 15 milyon liraya yükseldi. Yine organik tarım kanununa dayanarak kimyasal girdiler kullanılmadan yapılan organik üretim çevre dostu olarak uygulaması gittikçe artan bir üretim biçimidir. 2002 yılında 150 ürün için uygulanan organik tarım 2011 yılında yüzde 50 artarak 225 ürüne yükselmiştir. 2002 yılında 89,8 bin dekar olan toplam üretim alanı 2011 yılında 7 kat artarak 614,6 bin dekara ve 2002 yılında 310 bin ton olan üretim 2011 yılında 9 kat artarak 2,9 milyon tona yükselmiştir. 2009 yılında 6,3 milyon lira olan destek miktarı 2013 yılında 90 milyon liraya yükseldi. Bu rakamlar Türk çiftçisinin çevre dostu olduğunu ve bu konularda aldığı desteğin hakkını verdiğini göstermektedir. Bakanlığımızın sorunlu alanların tespiti, uygulama alanlarının genişletilmesi ve çiftçilerin bu konuda eğitimi hususlarında yapacağı çalışmaların önemi yanında verilen destek miktarlarının etkisiyle bu konudaki çiftçi eğilimini ve isteğini ortaya koyan araştırmalar yapması buna göre de destek miktarlarını artırma konusunda çalışma yapması programın geleceği açısından elzemdir. ÇATAK Projesini çiftçilerimize tanıtmak ve benimsetmek için illerde ve ilçelerde Ziraat Odalarımızın çalışmaları devam etmektedir. Bu konuda odalarımızı çiftçilerimizin yanında, onlara uygulama alanlarının tespitinde yardımcı olmaları ve Bakanlığa projelerini sunmalarını beklemekteyiz. Henüz tüm illerin üçte birinin proje kapsamında olması daha çok yol olduğunun göstergesidir. Gerek tarımdan ve gerekse sanayiden kaynaklanan tüm olumsuz çevre bozulmalarının önüne geçecek önlemlere destek vermeliyiz. Bozulan alanları da ıslah etmek çevre açısından acilen göz önüne alınması gereken bir faaliyet olsa gerektir. Bu konuda sadece Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının kısıtlı bütçesi ile projeler yapmak yetmeyecektir. Özellikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu konuda daha duyarlı olmalıdır. AB'nin de bu konudaki fonlarının devreye sokulması gerekmektedir. Gelişmiş ülkelerde tarımsal desteklerin ve politikaların çevresel boyutuna verdikleri önemi biz erken devrede lehimize çevirmeliyiz. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Bu programa göre; tarımsal arazilerde toprak ve su kalitesinin korunması, yenilenebilir doğal kaynakların sürdürülebilirliği ve yoğun tarımsal faaliyetlerin olumsuz etkilerinin azaltılmasına yönelik gerekli kültürel tedbirlerin alınması amacıyla; Çanakkale, Isparta, Kahramanmaraş, Karaman, Kayseri, Kırşehir, Konya, Nevşehir ve Niğde illerinde programa katılan ve hibe sözleşmesi imzalayan çiftçilere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nca tarımsal destekleme ödemesi yapılmaktadır. Daha sonra bu karar iki defa değiştirilerek program kapsamına yeni iller alınmıştır. Böylece 2006 yılında pilot olarak 4 ilde uygulaması başlatılan ÇATAK 2013 yılı itibariyle 30 ilde yürütülmeye başlanmıştır. Projenin 81 ile yaygınlaştırılması planlanmıştır. 61 TÜRKİYE’DE SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIMSAL ARAZİ YÖNETİMİ 1.Giriş Arazi yönetimi toprak, su, bio-çeşitlilik ve çevresel kaynakların insan ihtiyaçları ve ekosistem gereklilikleri düşünülerek, bütünleşmiş yönetimini sağlayan bilgi temelli bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Dünyada artan nüfus daha fazla gıda üretimi, barınma ve enerji ihtiyacı doğurmuştur, bununla beraber iklim değişikliğine bağlı olarak artan doğal afetler ve arazi bozlumu (kuraklaşma) tarımsal arazi kullanımı üzerinde ciddi baskı oluşturmuştur. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Bu kapsamda düşünüldüğünde sürdürülebilir tarımsal arazi yönetimi (TAY) sadece tapu-kadastro, mülkiyet hakları acısından değil aynı zamanda toprağa bağlı sosyal eşitliği, ekonomik büyümeyi ve çevre korumasını garanti altına alan politikaların uygulanabilmesi için temel altyapıyı sağlayacak, bu problemlerin çözümüne olanak sağlayacak sistemleri içermelidir. 62 Bu çalışmada tarımsal alanların yönetimi ve arazi yönetimi ve arazi geliştirme faaliyetleri konusunda yapılan çalışmalar irdelenmiştir. 2.Arazi yönetimi amaç ve politikaları Ülkemizde arazi yönetimi dağınık bir yapı arz etmektedir. Arazi ile ilgili 88 Yasa, KHK ve Tüzük bulunmaktadır. Dolaylı hükümlerin bulunduğu düzenlemeler de dahil edildiğinde bu rakam 300’e ulaşmaktadır (ÇETE 2008). Dolayısıyla, bugün bazı çakışma, uyuşumsuzluk ve boşluklar oluşmuştur. Başbakanlık ve 9 bakanlığa bağlı 55 kurum arazi ile ilgili faaliyet yapmaktadır. Bu kurumlardan her biri etüt ve haritalama, kadastro, arazi değerleme, kamulaştırma, toplulaştırma, ıslah ve geliştirme gibi farklı arazi faaliyetlerinden bir veya birden fazlası ile ilgili çalışmalar yapmaktadır. 3.Türkiye’de arazi yönetimi ve arazi geliştirme faaliyetleri 3.1 Arazi Kullanımı ve Kalkınma Ülkemizin izdüşüm alanı 77.79 milyon hektar olarak ölçülmüş olup nitelik ve kullanım açısından farklı arazi nevilerinden oluşmaktadır. Tarım arazileri % 35,6 ile en büyük payı alırken bunu % 30,2 ile orman-fundalık araziler ve % 28.0 ile de çayır-mera arazileri izlemektedir. Yerleşim alanları % 0.7 gibi bir oran görülmesine rağmen bugün bu oranın çok daha fazla olduğunu söylemek mümkündür. 3.2 Tarım Parsel Bilgi SistemiMera Bilgi Sistemi Tarım parselleri veri tabanının oluşturulmasında iki temel veri kullanılmıştır. SPOT 5 uydusu 2.5 m çözünürlüklü görüntüleri ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü (TKGM) KVK sisteminden temin edilen kadastro parselleridir. Mera Bilgi Sistemi (MERBİS) ile Türkiye genelinde bugüne kadar 2,6 milyon hektarlık alan kayıt altına alınırken, proje Hakkı Emrah Erdoğan GTHB Tarım Reformu Gn. Müdürlüğü Mühendis Yüksel Şahin GTHB Tarım Reformu Gn. Müdürlüğü Tarım Arazileri Değerlendirme Daire Başkanı Metin Türker GTHB Tarım Reformu Gn. Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı AYIN KONUSU ile mera, çayır alanları, hayvan verileri gibi bilgilere ilişkin sayısal veriler sistem üzerinden, arazi yüzeyi de uydu üzerinden görüntülenebilmektedir. 3.3 Kurumsal Yapı Ülkemizdeki arazilerin tespit ve tescilinde Mülkiyet Kadastrosu, Orman Kadastrosu ve Mera Kadastrosu farklı Bakanlıklar tarafından yürütülmektedir. Hazine arazilerinin yönetiminde Maliye Bakanlığı ve Milli Emlak Genel Müdürlüğü, Orman arazilerinin yönetiminden Çevre ve Orman Bakanlığı ve ilgili Genel Müdürlükler, Mülk arazilerinin yönetiminde ise Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, DSİ ve İl Özel İdareleri gibi kurumlar görevler yapmaktadır. Ülkemizde tarım arazilerinin yönetiminde başta Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü olmak üzere çok sayıda Bakanlık ve kurum görev almaktadır. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, kadastro ve tapu hizmetlerini yürütürken, 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 3082 sayılı Sulama alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanunu ile de Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, kırsal alan düzenlemeleri ve verimliliği artırıcı çalışmalar yürütmektedir. Benzer hizmetleri yürüten bu iki kurum ve yasanın gözden geçirilerek yeniden yapılandırılması sağlanmalıdır. Toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesinden sorumlu 2 genel müdürlük görev yapmaktadır. 500 lt/sn’in üzerindeki su kaynaklarının geliştirilmesinden DSİ Genel Müdürlüğü sorumlu iken 5286 sayılı kanunla da il özel idareleri (mülga KHGM) AYIN KONUSU 500 lt/sn’in altındaki su kaynaklarının geliştirilmesinden sorumludur. Küçük ve büyük ölçekli sulama projeleri, toprak etüt ve haritalama çalışmaları, drenaj ve tarla içi geliştirme hizmetleri (TİGH) gibi kırsal alanda verimliliği artırıcı arazi ile ilgili çalışma yapan yatırımcı kuruluşlar da yetki, görev ve sorumluluk açısından yeniden yapılandırılarak sürdürülebilir bir yapı tesis edilmelidir. 3.4 Mevzuat Ülkemizde arazi yönetimi ile ilgili tek bir kanun yoktur. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Hakkında Kanun, 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun bu konuda önemli kanunlardır. 3083 sayılı “Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanunu” ile tarım arazilerinin korunması, verimliliğin artırılması, ürünlerin değerlendirilmesi, istihdam imkânlarının artırılması ve kırsal kalkınmanın sağlanması hedeflenmektedir. Bu amaçla uygulanan Tarım Reformu Kanunu ile uygulama alanı ilan edilen bölgelerde tarım reformu uygulamaları kapsamında verimliliği artırıcı ve kırsal alanın düzenlenmesine yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Ayrıca Tarım Reformu uygulama alanlarında yeter gelirli işletme büyüklükleri (norm arazi) belirlenmekte ve tarım topraklarının belirlenen normun altına parçalanması önlenmektedir (TRGM 2011). kalkınma tehdit edilmektedir. Özellikler I, II, III ve IV. Sınıf sulu tarım arazilerinde kanaletlerin toplanması, imar ve sanayi alanlarına dönüştürülmesi, amacı dışında kullanılması kabul edilmesi zor sorunları da beraberinde getirmektedir. 4.2 Toplulaştırma ve TİGH Arazi toplulaştırması ile tarım alanlarındaki toprağın verimli ve ekonomik olarak işletilmesi, korunması ve geliştirilmesi gibi tarla içi çalışmalar yapıldığından tarımda kullanılan enerji miktarı azaltılabilmekte bununla da yaklaşık % 25 salım azalmaktadır. Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından; 31.12.2012 tarihi itibariyle 54 ilde 232 ilçede 3932 uygulama alanında çalışmalar yürütülmekte olup, 2010–2015 döneminde DSİ tarafından sulamaya açılacak alanlar başta olmak üzere ülke genelinde yaklaşık 5 milyon hektar alanda arazi toplulaştırma çalışması tamamlanmış olacaktır (Engürülü ve ark, 2011; GTHB, 2012). 4.3 Sulama Yatırımları Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından verilen Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında, tarla içi sulama sistemlerin kapalı ve basınçlı sistemlere dönüştürülmesi için hibe desteği verilmektedir. Ayrıca, az işlemeli veya işlemesiz tarım uygulamalarının geliştirilmesi ve bu tür uygulamalara uygun makinelere devlet desteği verilmektedir. Buna ilaveten, birden fazla faaliyeti bir arada yapan makine kombinasyonların kullanımının artması ile enerji kullanımında azalma ve toprakta organik madde miktarının artırılması sağlanmaktadır. 4.4 Arazi Islah Çalışmaları Tarımda üzerinde önemle durulması gereken konulardan birisi toprak ve su kaynaklarının korunarak geliştirilmesidir. Toprak ve su doğal ve suni uygulamalarla kirlenme ve bozulma eğilimindedir. Aşırı sulama taban suyunun yükselmesine ve tuzlanmaya neden olurken, atıklar toprakların kirlenmesine, erozyon ise toprakların kaybolmasına yol açmaktadır. Toprak muhafazası denilince: arazi kullanımı, arazi ıslahı, erozyona karşı alınan önlemler, drenaj, kontrollü sulama gibi tedbirler anlaşılmaktadır. Arazi toplulaştırması yapılırken tarla içi yol şebekesinin, sulama tesislerinin ve yüzey tahliye sisteminin inşası ile birlikte sorunlu alanların ıslahına yönelik drenaj, tesviye, taşkın tesisleri, ekolojik koridorların oluşturulması, ağaçlandırma alanlarının ayrılması gibi pek çok uygulama yapılabilmektedir. Bununla beraber, 2006 yılında başlatılan ve tarım alanında yenilikçi uygulamalar 4.Arazi geliştirme faaliyetleri Arazi Kullanım Planları ile ülkesel ve bölgesel doğal kaynaklarının rasyonel olarak kullanılmasını sağlamak için; tarımsal üretim, sanayi, rekreasyon, şehirsel yerleşim ve turizm gibi araziye yönelik faaliyetler bir ile arada değerlendirilmektedir. Kamu kurumlarından gelen arazi taleplerinin tarım dışı kullanımları ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Toprakların arazi kullanım kabiliyet sınıflarına göre kullanılması zorunluluk arz etmektedir. Aksi takdirde verimli topraklar tarım dışı amaçlarla kullanılarak yok olmakta, gıda güvenliğimiz ve kırsal ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI 4.1 Arazi Kullanım Planlaması Sürdürülebilir arazi yönetimi için arazilerin mevcut kullanımları ile gelecekteki talepler ve ihtiyaçlar doğrultusunda en uygun kullanım şekillerinin belirlenmesi işidir. 63 AYIN KONUSU kapsamında değerlendirilebilecek olan “Çevre Amaçlı Tarım Arazilerini Koruma Programı” (ÇATAK) kapsamında gerçekleştirilen uygulamalar, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltma yönünde faaliyetleri içermesi yanında, tarımsal faaliyetler nedeniyle insan kaynaklı olumsuz etkilerin giderilmesi ile ilgili faaliyetleri de kapsamaktadır. Çevre Amaçlı Tarımsal Arazilerin Korunmasını sağlamak amacıyla çevre dostu tarım teknikleri ve kültürel uygulamalarını tercih eden çiftçilere alan bazlı destekleme ödemesi yapılmaktadır. 5.Arazi yönetimi ve kırsal kalkınma 5.1 Üretim Planlaması Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı etkin bir üretim planlaması yapabilmek, verimlilik ve üretici kârını artırabilmek, arztalep dengesini sağlayabilmek, kamu finansman yükünü azaltmak, uluslararası rekabette güçlü konuma gelmek gibi hedeflerle “Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli” geliştirmiştir (Anonim, 2011a). Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli çerçevesinde; uygun tarımsal ürünü, doğru yerde, verimli ve yeterli miktarda yetiştirme amacına yönelik olarak “Havza Bazlı Fark Ödemesi Kapsamında Desteklenen Ürünler” listesi yayımlanmakta ve dinamik bir üretim planlaması yapılmaya çalışılmaktadır (Oguz ve ark, 2012). ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI 5.2 Organik Tarım Türkiye’de organik tarım uygulamaları, 1980’li yılların ortalarında başlamıştır. Organik tarım; Toprak verimliliğini ekolojik koşulları göz önüne alarak doğal yollarla uzun dönem için sağlamak, toprak ve genetik kaynak erozyonunu önlemek, su miktar ve kalitesini korumak, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak ve enerji tasarrufuna katkı sağlamaktadır. 2011 yılında 42.460 üretici, 614.618 ha arazide organik tarım yaparak toplam 1.659.543 ton organik ürün elde etmiştir (Engürülü ve ark, 2011, GTHB/BUGEM, 2012). 64 5.3 İyi Tarım Uygulamaları İyi Tarım Uygulamaları “İyi Tarım Uygulamaları Hakkında Yönetmelik” hükümleri ile yürütülmektedir. Çevre, insan ve hayvan sağlığına zarar vermeyen bir tarımsal üretimin yapılması, doğal kaynakların korunması, tarımda izlenebilirlik ve sürdürülebilirlik ile güvenilir ürün arzının sağlanması amaçlanmaktadır. 2011 yılında 3,042 üretici, 498.363 ha arazide iyi tarım uygulaması gerçekleştirmiştir (Engürülü ve ark, 2011, GTHB/BUGEM, 2012). 5.4 Karbon tutumu için yutak alanlarının artırılmasına yönelik çalışmalar Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu (5403) çıkarılarak toprağın doğal veya yapay yollarla kaybını ve niteliklerini yitirmesini engelleyerek korunmasını, geliştirilmesini ve çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak planlı arazi kullanımının sağlanması gerekmektedir. Sertifikalı fidana ve meyve tesisine destek verilmesiyle meyve bahçesi tesislerinin artması, ve mera ıslahı çalışmaları karbon tutumu için yutak alanların artırılması konusunda yapılan çalışmalardır (TRGM, 2012). 5.5 Kuraklık Yönetimi Kuraklık, etkilediği bölgedeki hava, su ve toprak üzerinde olumsuz etkiler bırakan, yavaş gelişen önemli bir doğal afettir. Kuraklığın izlenmesi ve yönetimi konusu oldukça önem taşımaktadır. Kuraklığın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Ancak, alınacak önlemler sayesinde kuraklığın olumsuz etkileri en aza indirilebilecektir. Suyun arz ve talebindeki dengeyi çok iyi kurarak kuraklığın olumsuz etkilerini azaltmak mümkün olabilir. 6.Sonuç ve öneriler Topraklarımız verimli bir şekilde işletilememekte, tarım alanlarının amaç dışı kullanımı artmaktadır. Aşırı ilaç ve gübre kullanımı toprağı yormakta çevre sorunlarına yol açmaktadır. Aşırı sulama taban suyunu yükseltmekte tuzlanma ve çoraklaşmalara yol açmaktadır. Toprak kaynaklarının korunması, geliştirilmesi için idari, teknik ve hukuki düzenlemeler ile sürdürülebilir arazi yönetimine ihtiyaç vardır. Tarım Şurası ve Kalkınma planlarında da öncelikler belirlenmiştir. Başarıya ulaşmak için; ülke kadastro işlemleri bitirilmeli, detaylı toprak etütleri, haritalama ve arazilerin yeteneklerine göre sınıflandırılması yapılmalı, arazi Kullanım Planları yapılmalı, uygun değer işletme büyüklükleri havza ve bölgeler bazında tespit edilmeli ve Tarım işletmelerinin daha fazla parçalanması ve küçülmesini önlemek için Medeni Kanunun Mirasla ilgili hükümleri değiştirilmelidir. KAYNAKLAR •GTHB, 2012. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı TRGM faaliyet raporu •GTHB/BUGEM, 2012 Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı BUGEM verileri •Oğuz .H., Ögüt. H., Gökdoğan. O. 2012. Iğdır Univ. J. Inst. Sci. & Tech. 2 (2,Ek:A): 77-84, •TRGM 2011, Faaliyet Sonuçları Raporu. •Çete, 2008, Türkiye İçin Bir İdare Sistemi Yaklaşımı, Doktora Tezi, KTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü, Trabzon 1. Giriş Tarım, her ülke için en temel sektörlerden birisidir ve kırsal alanda yaşayanların hayatlarını devam ettirebilmeleri için çok önemlidir. 1960’tan 1990’lı yıllara kadar tarımsal faaliyetlerdeki değişimler çoğunlukla üretimi artırmaya yönelik olmuştur. Tarım teknolojilerinde meydana gelen gelişmeler ve yeni tekniklerin bulunması gibi yollarla tarımda verimlilik artmıştır. Ancak, verimliliğin artmasının yanında tarımsal faaliyetlerin çevre üzerine olan olumsuz etkileri de önemli boyutlara ulaşmıştır. Tarımsal faaliyetlerde kimyasal girdilerin aşırı kullanılması, toprağın yoğun kullanımından dolayı verimliliğinin düşmesi, yeraltı ve yüzey sularının kirlenmesi gibi nedenler çevreyle beraber insan ve hayvan sağlığını olumsuz etkilemektedir. Bu olumsuz etkilerin en önemlilerinden birisi toprakların yapısında meydana gelen bozulmalardır. Bu çalışmada, tarımsal faaliyetlerin özellikle toprak üzerine olan etkileri incelenerek; yaşanan sorunlara ve çözüm önerilerine değinilmiş ve mevcut durumun ortaya konmasına, yasal boyutunun incelenmesine; kısacası Türkiye’nin bu konudaki fotoğrafının çekilmesine çalışılmıştır. 2. Tarımsal faaliyetlerin toprak üzerine olan etkileri Çevre sorunlarının büyük kısmı doğal kaynakların yanlış, kötü ve amaç dışı kullanımı ile ilgili olduğundan, doğanın temel unsurlarından biri olan toprağın kirlenmesi önemli çevre sorunları arasında yer almaktadır. Günümüzde artan gereksinimleri karşılamak için insanların toprağa müdahalesi artmış, sanayileşme ile birlikte verimli tarım alanları yok edilmiştir (Olhan 2011). Tarımsal faaliyetlerde bitki hastalıklarıyla mücadelede kullanılan kimyasal ilaçların, TARIMSAL FAALİYETLERİN TOPRAK ÜZERİNE OLAN ETKİLERİ ve YÖNELİK YASAL DÜZENLEMELER verimin artırılması için kullanılan kimyasal gübrelerin, erozyon ve toprağın sürülmesi sonucu oluşan toz, toprak, hayvan gübresi, hayvan ve bitki artığı ve sap-saman dahil olmak üzere her türlü tarımsal faaliyet sonucu meydana gelen katı ve sıvı atıkların sebep olduğu kirlilik “tarımsal kirlilik” olarak tanımlanmaktadır (Şanlısoy 2002). Toprak kirliliği ise genel bir tanımla insan etkinlikleri sonucunda toprağın fiziksel, kimyasal, biyolojik ve jeolojik yapısının bozulmasıdır. Toprak kirliliği, toprakta yanlış tarım teknikleri, yanlış ve fazla gübre ile tarımsal mücadele ilaçları kullanma, atık ve artıkları, zehirli ve tehlikeli maddeleri toprağa bırakma sonucunda ortaya çıkmaktadır. Yine, toprak kirliliği hava ve su kirliliği, evsel ve endüstriyel atıklar ile diğer kirleticilerin gerekli önlemler alınmadan toprağa verilmesi ile ortaya çıkmaktadır. Genel olarak toprak ise sorunları erozyon, çoraklaşma, drenaj yetersizliğinin neden olduğu yaşlılık, taşlılık, tarımsal girdilerin aşırı kullanımı, endüstrileşme ve kentleşme için verimli tarım topraklarının kullanılması, endüstriyel tesisler ve evsel atıkların neden olduğu sorunlar olarak sıralanabilir (İkincikarakaya vd. 2013). Toprak, ekosistemin her parçasında yer almakta olup canlı doğal kaynakların varlıklarını sürdürebilmesi için, hava ve su ile birlikte vazgeçilmez doğal bir kaynaktır. Toprak ayrıca, su kaynaklarının potansiyelini koruma, flora ve faunayı barındırma ve ekolojik dengenin sağlanması açılarından temel çevre öğesidir (Bilen 2009). Tarımsal üretimin gerçekleştirildiği doğal kaynak olan toprak açısından önemli konulardan birisi ekim nöbeti uygulamasıdır. Ekim nöbetinin yapılmadığı tarımsal üretimde topraktaki bitki besin maddelerinin tek yönlü tüketilmesi neticesinde toprak verimliliğinin azalması, kalitesinin bozulması, toprakta hastalık ve zararlıların çoğalması ve erozyon gibi sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Tarımsal faaliyetler neticesinde toprakta görülebilecek kirlilik unsurlarından birisi kullanılan kimyasal girdilerin toprakta birikmesi sonucu ortaya çıkmaktadır. Geleneksel alışkanlıklarla kimyasal girdilerin bilinçsiz kullanılması neticesinde bu kimyasallar toprakta birikebilmektedir. Örneğin, gübrelemenin toprağı tanımadan, uygun zamanda ve uygun yöntem ile yapılmamasından ve gübrelemenin aşırı yapılması sonucu toprak reaksiyonunun (pH) ve strüktürünün (yapısının) bozulması, topraktaki canlıların azalması veya yok olması topraktaki toksik madde miktarında artış gibi olumsuz etkiler meydana gelebilir. Bu olumsuz etkiler uzun dönemler sonra ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, çoğu zaman üreticiler tarafından gübrelerin toprak üzerine etkisinin olmadığı ya da az olduğu yönünde görüşler bulunmaktadır. Bir diğer kimyasal girdi olan tarım ilaçları da hem toprak üstündeki bitkileri hem de toprak içerisindeki canlıları kısacası flora ve faunayı olumsuz etkilemektedir. Kimyasal ilaçların uzun yıllar kullanılması ve toprakta birikmesi toprağın özelliklerini bozmakta, toprak verimliliği için yarayışlı olan mikroorganizmaların kısmen veya tamamen yok olmasına sebep olmaktadır. Ayrıca, kimyasal ilaçlar yeraltı sularına karışabilmekte ve buharlaşma yolu ile atmosfere karışarak zarar verebilmektedir. Kimyasal ilaçların toprak üzerine olan bir diğer etkisi de ilaç kalıntıları ile bulaşmış olan topraklarda yetiştirilen ürünlerin kalıntıları bünyelerine almaları ile ilgilidir. Bu gibi topraklarda yetiştirilen ürünlerin insanlar ve hayvanlar tarafından tüketilmesi olumsuz etkilerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Dr. Yener Ataseven Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü AYIN KONUSU 65 AYIN KONUSU ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Tarımsal üretim sürecinde toprağı doğrudan etkileyen bir diğer sorun da hasat sonrası tarlada kalan anızın yakılmasıdır. Anız ve hasat artıklarının yakılması sonucu toprakta yaşayan canlılar yok olmakta ve ayrıca atmosfere karışan çeşitli gazlar hava kalitesini de bozmaktadır. Anız ve hasat artıklarının yakılması yerine toprağa karıştırılması topraktaki canlı yaşamının sürdürülebilirliğine katkı sağlayacaktır. 66 Tarımsal faaliyetlerden kaynaklanabilecek toprak sorunlarından birisi de toprak işleme ile ilgilidir. Toprak işlemenin etkileri toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri üzerinde görülmektedir. Toprağın kümeleşmesi, sıcaklığı, suyun infilitrasyonu (yağmur veya sulama sularının toprak katmanları boyunca yer çekiminin etkisi ile yüzeyden aşağıya doğru inmesi) ve tutulması gibi özellikleri toprak işleme ile değişim göstermektedir. Geleneksel tarımda topraktan olabildiğince faydalanma gayreti ve hatalı toprak işleme yöntemleri neticesinde toprak canlılığını yitirmekte, erozyona maruz kalmakta, su kaynakları kirlenmekte ve gereğinden fazla işgücü, zaman ve yakıt tüketimine neden olarak çevre kirlilikleri meydana gelmektedir (Bilen 2009). Kentsel ve endüstriyel atık sular, arıtılmadan su kaynaklarına bırakılmakta ve dere, ırmak ve göl gibi yüzeysel sular kirlenebilmektedir. Su kaynaklarının kıt olması nedeniyle, bu sular tarımsal sulama amaçlı kullanılabilmektedir. Böylece, kirli sular içerisindeki zararlı maddeler toprağa karışıp birikmekte ve toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısını bozmaktadır. Ayrıca, topraktaki kirlenme zamanla yetiştirilen ürünlere geçmekte, bitkilerin kirlenmesi ise bu bitkilerle beslenen hayvanlara geçmekte ve sonunda besin zinciri bu kirlilikten etkilenmektedir (Öcal 2009). Toprak kirlenmesi neticesinde verimlilikte meydana gelen düşüş, üreticinin elde edeceği gelirin de düşmesi anlamına gelmektedir. Sürecin son aşaması ise toprak kirlenmesi neticesinde görülen çoraklaşma ve çölleşme; bunun neticesinde de üreticilerin tarımı bırakmaları ve büyük şehirlere göç etmesi olarak değerlendirilebilir. Nitekim, Trakya Bölgesi’nde Ergene Havzası’nda bu konuda yapılan çalışmalarda bu yönde sonuçlara ulaşılmıştır (Kocaman vd. 2011). Tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan bir sorun olmasa da tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı (yerleşim, yatırım ve madencilik, sulama tesislerinin yapımı gibi amaçlarla) tarım sektörü açısından önemlidir. Ayrıca; çayır ve meralarda aşırı otlatma, toprak erozyonu, ormanların yakılması neticesinde tarla açılması, nükleer kirlenme, sanayi atıkları ve kentsel atıklar gibi sorunlar da toprakları doğrudan etkilemektedir. 2.1. Tarımsal faaliyetlerden kaynaklanabilecek toprak kirliliğinin önlenmesine yönelik yasal düzenlemeler Toprakların kirlenmesinin önüne geçilmesi konusunda ilgili kurumlar gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Kirletici unsurların çeşitlerine göre ilgili Bakanlıklar ve Belediyeler gibi kurumlar sorumluluk almaktadırlar. Bu bölümde, özellikle tarımsal faaliyetlerden kaynaklanabilecek toprak kirliliklerinin önüne geçilmesi amacıyla yapılan düzenlemelerin incelenmesine çalışılmıştır. Toprak kirliliğinin önlenmesi ve kontrol edilmesine yönelik olarak 10.12.2001 tarihli ve 24609 sayılı Resmi Gazete’de “Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği” yayınlanmıştır. Daha sonra bu Yönetmelik 31.05.2005 tarihli ve 25831 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan hali ile değişikliğe uğramıştır. Bu Yönetmelik’in amacı alıcı ortam olarak toprak kirlenmesinin önlenmesi ve kirliliğin giderilmesi olarak ifade edilmiştir. Ayrıca bu Yönetmelik’te Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın, toprak analizine dayalı olarak söz konusu toprak için en uygun gübre ile en uygun tarım ilacının kullanılmasına ilişkin özendirici faaliyetlerde bulunmakla yükümlü olduğuna dair bir ifade bulunmaktadır (Anonim 2005a). AYIN KONUSU Bu konudaki bir diğer düzenleme de 08.06.2010 tarihli ve 27605 sayılı “Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik” ile yapılmıştır. Yönetmeliğin amacı; alıcı ortam olarak toprağın kirlenmesinin önlenmesi, kirlenmenin mevcut olduğu veya olması muhtemel sahaları ve sektörleri tespit etmek, kirlenmiş toprakların ve sahaların temizlenmesi ve izlenmesi esaslarını sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu bir şekilde belirlemek olarak ifade edilmiştir. Söz konusu Yönetmelik 14.06.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Yönetmelik ile değişikliğe uğramıştır. Bu Yönetmeliğin yayınlanması ile birlikte 31.05.2005 tarih ve 25831 sayılı “Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği” yürürlükten kaldırılmıştır. 3. Sonuç ve genel değerlendirme Özellikle, tarımsal faaliyetlerin toprak üzerine olan etkilerinin ve meydana gelebilecek sorunların önlenmesine yönelik yasal düzenlemelerin incelenmesi amacıyla yapılan bu çalışma neticesinde ortaya çıkan sonuçlar ve öneriler aşağıda belirtilmiştir: •Topraklarda görülen kirlilik, günümüzün en önemli sorunlarından bir tanesidir. Bu kirliliğe neden olan kaynaklardan bir tanesi tarımsal faaliyetlerdir. Toprağın tarımsal faaliyetler dışında kirlenmesine neden olan sanayi, turizm, yerleşim alanları gibi diğer etmenlerin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. •Türkiye’de toprakların kirlilikten korunması ile ilgili yasal düzenlemeler yapılmıştır ancak uygulama aşamasında hala sıkıntıların olduğu söylenebilir. •Gübrelemede uygun zaman sonbahar ve kış ayları dışında olmalıdır. Yağışlı olabilecek günlerden önce de gübreleme yapılmasından kaçınılmalı, azot içeren gübrelerin kullanımının azaltılması gerekmektedir. •Toprağın analiz edilerek hangi gübrelere ihtiyacı olduğunun belirlenmesi ve analiz sonucuna göre gübre uygulamasının yapılması gerekmektedir. •Gereksiz yere yapılan ilaçlamadan sakınmak gerekmektedir. Gereksiz ve aşırı yapılan ilaçlamanın toprak ve bu toprak üzerinde yetiştirilen bitkiler üzerine olumsuz etkilerinin olduğu unutulmamalıdır. •Tarımsal faaliyetlerden kaynaklanabilecek toprak kirlenmelerinin önüne geçilmesi için organik tarım yöntemi önerilebilir. Çünkü, organik tarımda herhangi bir kimyasal gübre ve ilaç kullanılması yasaktır. •Yine, topraklarda meydana gelebilecek kirlenmelerin önlenmesi için önerilebilecek yöntemlerden bir diğeri de İyi Tarım Uygulamaları’dır. İyi Tarım Uygulamaları’nda girdi kullanımı kontrollü bir şekilde yapıldığından kirlenmelerin önüne geçilmesi sağlanabilmektedir. •Toprakların korunması için üreticilerin anız yakılması uygulamasından vazgeçmesi gerekmektedir. Çünkü, anız yakılması neticesinde toprağın yüzeyindeki organik madde yok edilmiş olmaktadır. •Toprak kaynaklarının kirlilikten korunması konusunda ilgili kurumların bu konuda yürürlükte olan kanunların yürütülmesinde kontrol ve denetim mekanizmasını çalıştırması gerekmektedir. 4. Kaynaklar Anonim, 2005a. Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği. 31.05.2005 tarihli ve 25831 sayılı Resmi Gazete. Anonim, 2005b. Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu. 03.07.2005 tarihli ve 5403 sayılı Resmi Gazete. Anonim, 2010. Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik. 08.06.2010 tarihli ve 27605 sayılı Resmi Gazete. Bilen, E. 2009. Geleneksel Tarım ve Çevre Kirliliği İlişkisi. Erişim Tarihi: http:// www.eto.org.tr/?p-564 İkincikarakaya, S.Ü., Beyaz, K.B., Rezaei, F. 2013. Doğal Kaynaklar ve Tarım. Türk Bilimsel Derlemeler Dergisi, 6(1):104-109. Kocaman, H., Koldere, A.Y., Oğuzhan, A. 2011. Trakya’da Ergene Nehri Kirliliğinin Tarım Üretimine Olan Etkisi: Edirne Örneği. Karadeniz Fen Bilimleri Dergisi, 2(5), 89-104. Olhan, E. 2011. Çevreye Yönelik Tarım Politikaları. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Ders Notları, Ankara. Şanlısoy, A. 2002. İstanbul’daki Su Toplama Havzalarında Yaşanan Sorunlar, Nedenleri ve Çözüm Önerileri. İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI 03.07.2005 tarihli 5403 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu”nda valiliklerin, tarımsal veya tarım dışı faaliyetlerden kaynaklanan toprağı kirletici ve bozucu olumsuzlukların izlenmesi ve giderilmesi için gerekli önlemleri almasına ve aldırmasına yönelik bir hüküm yer almıştır. Ayrıca, toprağı kirletenlere 09.08.1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun ilgili hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir (Anonim 2005b). Ancak, söz konusu Kanun’da değişiklik yapan 15.05.2014 tarihli ve 29001 sayılı “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”da toprakların kirlenmesi halinde nasıl bir yol izleneceği konusunda bir hüküm yer almamıştır. 67 ODALARIMIZDAN ODA BAŞKANLARI ELEKTRİK İÇİN ANKARA’DA Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak, Batman, Siirt ve Bitlis il ve ilçe ziraat odası başkanlarından oluşan heyet, Ankara’da, elektrik ve desteklemelerde yaşanan sorunlarla ilgili bir dizi görüşme yaptı. Tarımsal sulamada kullanılan elektrikte yaşanan sorunlara ve bundan kaynaklı destekleme ödemelerinin bloke edilmesine çözüm bulmak amacıyla Ankara’da temaslarda bulunan Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’daki 7 ilden il ve ilçe ziraat odası başkanları, temasları çerçevesinde Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ile konuyu değerlendirdi. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Ankara’da bölge milletvekilleriyle görüşen daha sonra Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’u ziyaret eden heyet üyeleri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a da konuyu iletti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile bir araya gelen oda başkanları, destekleme 68 ödemelerinin bloke edilmesinin bu yıl kuraklık, don, dolu afetleri yaşayan çiftçiyi mağdur ettiğini, destekleme ödemeleri üzerindeki blokenin kaldırılarak, ödemelerin yapılmasını istedi. Soruna çözüm bulunmasını bekleyen oda başkanları şu konulara dikkat çekti: “Destekleme ödemelerinin bloke edilmesi, bu yıl kuraklık, don, dolu afetleri yaşayan çiftçiyi mağdur etti. Destekleme ödemeleri üzerindeki bloke kaldırılmalı, ödemeler yapılmalıdır. Üreticilerimizin hak ettiği destekleme ödemelerini alabilmeleri gerekir. Tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcu bulunan çiftçilere, bu borçları ödeninceye kadar, 2014 yılında yapılması gereken tarımsal destekleme ödemelerinin verilmemesi çiftçiyi zor durumda bırakır. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde faaliyet gösteren Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş’nin (Dicle EDAŞ) pamuk ve mısırda 2013 yılı için dekar başına 90 lira olarak belirlediği elektrik bedeli yüksektir. Elektrik bedelleri düşürülmeli ve aşağı çekilmelidir. Cazibe sulama olmadığı için fazla elektrik kullanılarak metrelerce yer altından su çekilmekte, sulama yapılmaktadır. Bu sulama şekli üretim maliyetlerini artırmaktadır. Çiftçimiz için büyük bir yük oluşturmaktadır. Büyük miktarlara ulaşan elektrik borçları yapılandırılmalıdır. Bunlar yapılandırılmazsa, destekleme ödemeleri yapılmazsa önümüzdeki yılın üretimi tehlikeye girer. Çiftçimiz hasattan sonra yeni üretim dönemine hazırlanacak. Çiftçimiz hasatta ürünü toplamak ve biçmek için para harcayacak. Hasattan sonra da tarlasına kültürel işlemler yapacak, girdi kullanacak, yeni üretim sezonuna hazırlanacak. Bütün bunlar parayla olacak. Çiftçimize finansman olanağı oluşturmalı, destekleme ödemeleri yapılmalı ki gelecek yılın üretim sezonuna hazırlansın.” ODALARIMIZDAN KÜTAHYA'YA İNCELEME ZİYARETİ Çankırı Ziraat Odası Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu üyesi Nejat Gamzeli, Kütahya’da temas ve incelemelerde bulundu. Gamzeli, Kütahya Ziraat Odası Başkanı Ömer Demirtaş ve Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte Naşa Belde Belediye Başkanlığına seçilen eski Simav Ziraat Odası Başkanı Kadir Bütüner ile Vali Şerif Yılmaz’ı makamlarında ziyaret etti. Vali Şerif Yılmaz, 11-17 Haziran tarihlerinin hem 'Toprak Haftası hem de Toprak Bayramı’na denk geldiğini belirterek, bütün çiftçilerin Toprak Bayramını kutladı. Vali Yılmaz, Toprak Bayramı etkinlikleri kapsamında, İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ve Kütahya Ziraat Mühendisleri Odası İl Temsilciliği'nin İl Özel İdaresi toplantı salonunda ortaklaşa 'Tarım Arazilerinin Korunması Paneli' düzenlediğini de belirtti. EKİLİ ALAN YANGINLARI KORKUTUYOR Adıyaman Ziraat Odaları ve 25’er dekarlık bağ ve badem bahçesi yandı. Ekili ve dikili alanlarda yangınların artması nedeniyle Adıyaman Ziraat Odası Başkanı Kemal Şahin, yangınların çıkış sebeplerini ortadan kaldırmak için vatandaşları duyarlı olmaya davet etti. Adıyaman’da son günlerde hububat ekili tarlalarda meydana gelen yangınlara karşı Adıyaman Ziraat Odası Başkanı Kemal Şahin vatandaşları dikkatli olmaları konusunda uyardı. Son bir hafta içerisinde Adıyaman merkezde yaklaşık 80 dekarlık hububat tarlası, Kahta ilçesinde 500 dekar hububat Adıyaman’da 1,5 milyon dekar hububat ekili alan bulunduğunu aktaran Şahin, hasat döneminden sonra da anızların yakılmamasını, toprak zenginliğinin yok edilmemesini istedi. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Şahin, “Bir yıllık emek bir anlık sigarayla yok olabilir. Arazide sigara içilmemesini, hasat bitene kadar piknik konusunda duyarlı davranılmasını istiyoruz. Üreticimizin hem maddi hem de manevi kaybı olurken, yangınlar ilimizin ekonomisi açısından da kayıptır. Bir anlık dalgınlık ve dikkatsizlik her şeyi bir anda yok edebilir” dedi. 69 ODALARIMIZDAN ORGANİK BAL PROJESİ Alaplı Ziraat Odası Başkanı Şeref Türkoğlu, yörelerinin organik bal üretimi konusunda da uygun olduğunu belirterek, bu çerçevede yürüttükleri projeyi hayata geçirdiklerini bildirdi. Başkan Türkoğlu, 2009 yılında başlayan çalışmalar sonucunda 18 bin dekar fındık bahçesinin organik tarım kapsamına girdiğini belirterek, “Gümeli beldemizde 600 çiftçimiz bulunuyor. Bunlardan 450’si organik fındık üretimi yapıyor. Diğer 150 çiftçimiz de kimyasal kullanmıyor” dedi. Organik bal üretimine de uygun hale gelen beldede hazırladıkları projenin kabul edildiğini ifade eden Türkoğlu, şunları kaydetti: “Bakanlığımız tarafından organik bal üretimine başvuran 20 çiftçimize dağıtılmak üzere 18’er kovan tahsis Alaplı Ziraat Odası edildi. Kovanları düzenlediğimiz törenle hak sahiplerine dağıtmaya başladık. Amacımız ilçemizde fındıktan sonra çiftçimize ikinci bir ek gelir yaratmak. İlçemiz ormanları, orman gülü, kestane çiçeği ve ıhlamur açısından oldukça zengin. Bal üretimimizi daha da geliştirdikten sonra, markalmaya giderek toplu alım ve toplu pazarlama yöntemleriyle Gümeli’de organik arıcılığı teşvik etmeye ve geliştirmeye devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde Aydınyayla, Aşağıdağ, Çatak, Hallı köylerini de organik üretime teşvik edeceğiz. 1-2 yıl içerisinde Alaplı‘yı organik bal üretimi kapsamına alacağız.” ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI HATIRA ORMANINA FİDANLAR DİKİLDİ 70 Başakşehir Ziraat Odası Çatalca Orman İşletme Müdürlüğü organizasyonuyla gerçekleştirilen hatıra ormanına dikilen fidanların giderlerini Başakşehir Ziraat Odası Başkanlığı karşıladı. Ziraat Odaları 50. Yıl Hatıra Ormanı ağaçlandırma törenine Silivri, Arnavutköy, Eyüp, Başakşehir, Büyükçekmece, Sarıyer, Beykoz, Kartal ve Çatalca Ziraat Oda Başkanları ile diğer yöneticiler ve çalışanlar katılarak ilk fidanları dikti. Türkiye Ziraat Odaları Birliği ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın imzaladıkları ağaçlandırma seferberliği protokolü çerçevesinde İstanbul’da 50. Yıl Hatıra Ormanı oluşturuldu. İstanbul Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu ve Başakşehir Ziraat Odası Başkanı Ömer Demir, günümüzde tek bir ağacın bile büyük önemi olduğunu belirterek, böyle bir çalışmayı gerçekleştirmenin gururunu yaşadıklarını belirtti. ODALARIMIZDAN ÇİFTÇİLERE ÇİLEK ÜRETİMİ TAVSİYESİ Beyşehir Ziraat Odası Beyşehir Ziraat Odası tarafından Hüyük ilçesinde bulunan çilek bahçelerine gezi düzenlendi. Gezi programına Beyşehir Ziraat Odası Başkanı Adem Metli, Başkan Yardımcısı Yunus Haşimoğlu, Genel Sekreter Faruk Aydın, yönetim kurulu üyeleri ve meyve üretimine ilgi duyan oda üyesi üreticiler katıldı. Hüyük İlçe, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Yücel Doğan ve ziraat mühendislerinin de eşlik ettiği gezi programında ilçede çilek üretimi yapan üreticilerin ekili alanları ziyaret edildi. Hüyük ilçesine bağlı Çavuş Mahallesi'nde çilek yetiştiren Ali Sezgin'in bahçesinde incelemelerde bulunan Beyşehirli üreticiler, üretimi yerinde görürken, yetiştirme faaliyetleri ile ilgili bilgiler aldı. Hüyük İlçe, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Yücel Doğan, Hüyük’te üreticilerin kısıtlı arazi imkanlarına sahip olmasına rağmen, çilek üretimine yöneldikten sonra iyi para kazanmaya başladığını, bu üründe yetiştiriciliğin en karlı meyvecilik haline geldiğini aktardı. Çiftçinin 1 dekarlık alanda 10 bin liraya kadar kazanç elde edebildiğine vurgu yapan Doğan, buğday ve şeker pancarı gibi ürünlerin ekilişinin yaygın olduğu Beyşehir ilçesinde de üreticinin alternatif ürünlere yönelerek yüksek seviyede gelir elde edebileceğini ifade etti. BİÇERDÖVER PROTOKOLÜ İMZALANDI Burdur Ziraat Odası Burdur Ziraat Odası Başkanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ve Çiftçi Malları Koruma Başkanlığı işbirliğiyle hububatların biçerdöver protokolü yapıldı. Kubilay, "Belirlenen ücretin dışında, artı, eksi para ve tarlanın büyük ya da küçük olması gibi değişik yorumlara artık meydan verilmemeli. Bu sene çiftçilerden de üç arkadaşımızı aldık. 24 saat telefonlarımız açıktır. Herhangi bir dane dökümü, yüksek biçme veya fiyat olayında değişiklikler yapıldığında bize bildirmelerini istiyoruz. Tüm çiftçilerimize bol ve bereketli günler diliyorum" dedi. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Biçerdöver Protokolü ile ilgili açıklama yapan Burdur Ziraat Odası Başkanı Kemal Kubilay, "Burdurlu bazı çiftçilerimiz, İl Müdürlüğü’nden katılan arkadaşımız ve Çiftçi Malları Koruma Başkanlığı yönetimi ile buğday 14 TL, arpa 13 TL olarak belirlenmiş ve protokole de biçerdöverciler imzalarını atmışlardır" dedi. 71 ODALARIMIZDAN ZARARIN BOYUTU BÜYÜK Gemlik Ziraat Odası Bursa'da dolu ve bahar yağmurlarından 1 milyon 840 bin ton tarım ürünü zarar gördüğü bildirildi. Konuya ilişkin düzenlenen toplantıya İl Tarım Müdürü Ömer Çelik, Bursa Çiraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Ali Çelik, AK Parti Bursa Milletvekili Bedrettin Yıldırım, CHP Bursa Milletvekili İlhan Demiröz ve MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy katıldı. Gecikmeli bahar yağmurları ve dolu yağışının Bursa tarımına verdiği zararı anlatan Başkan Ali Çelik, şunları söyledi: “Buğday ve arpa ekiminden sonra yağışların olmaması nedeniyle çimlenen köklerde boğaz ve pas hastalıkları, mayıs ayında aşırı yağışlar sebebiyle yatmalar meydana geldiğinden yüzde 40’ların üzerinde ürün kaybı olmuştur. Sebzelerde yağış sebebiyle domates, kavun, karpuz ve sebze ekimleri yapılamamıştır. Yapılabilen yerlerde ise kök ve mantar hastalıklarının başında da mildiyö hastalığı sebebiyle tarlalar yeniden sürülmüştür. Ekimi yapabilenler Haziran ayı başında ekilmiş, ekilemeyen sahalara silajlık mısır ekmiş, bezelye ve fasulye gibi sebzeler dolu sebebiyle tamamen yok olmuştur.” Aşırı yağışlar ve dolu sebebiyle armut, kiraz, şeftali, elma, çilek ve vişnede bölgenin yüzde 40 ile 75 oranında zarar gördüğünü, zeytinde arazilerin aşırı yağış sebebiyle çamur olması ve çiçekte döllenme olmadığı için etkin zirai mücadelenin yapılama- ORGANİK FINDIK ÜRETİMİ ARTIYOR ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Türkiye’de en çok fındık üretiminin yapıldığı Ordu’da ‘organik fındık üretimi’ için başlatılan çalışmalar giderek genişliyor. Son olarak 742 dekar alana sahip 37 üretici organik üretimine geçti. 72 Ordu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ile Ordu Ziraat Odası Başkanlığı tarafından ortaklaşa yürütülen ‘Fındıkta Organik Tarımın Yaygınlaştırma Projesi’ kapsamında Altınordu ilçesine bağlı Kızılhisar, Kayadibi, Bayadı, Saraycık ve Bucak mahallelerinde 5 yıldır kimyasal gübre kullanmayan 37 üreticiye ait toplam 742 dekar alanda organik tarım denetimleri yapıldı. Denetim sırasında üreticilere ait tüm arazi ve depolar incelenirken ayrıca üründen numune alınarak analiz yapıldı. Yapılan bu incelemelerin olumlu ve alınan analiz sonuçlarının temiz çıkması neticesinde 37 üretici ‘Organik Ürün Geçiş Sertifikası’ almaya hak kazandı. Ordu ili, 3 bin 924 tonluk üretimle Türkiye’de organik fındık üretiminde ilk sırada yer alıyor. dığını ifade etti. Çelik, "Buğday 231 ton, arpa 25 bin ton, sebze, domates, bezelye ve fasulye 1 milyon 230 bin ton armut 101 bin ton, kiraz 26 bin ton, şeftali 103 bin ton, çilek 28 bin ton ve zeytin 96 bin ton zarar görmüştür. Anlaşılacağı gibi bölgemizdeki çiçeklenme döneminde aşırı yağışlar meyve çiçek döllenmesine mani olmuş, sonraki dolu nedeniyle tonaj ve parasal değer olarak üreticimizi zor durumda bırakmıştır. Üreticilerimizin üretimini sürdürebilmesi için mevcut Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine borçları 5 yıldan az olmak kaydıyla ve faizleri silinerek ertelenmelidir. Hükümetimizin bölgemizi afet bölgesi ilan etmesi, bu konuda kanun çıkarılması uzun zaman alacağından Bakanlar Kurulu kararı alıp mağduriyetimizin ortadan kaldırılması gerekmektedir.” Ordu Ziraat Odası ODALARIMIZDAN ELEME TESİSİ HİZMETE GİRDİ Kulu Ziraat Odası Eleme tesisi yanında kurulan kantarında çiftçiler için çok önemli olduğunu ücretsiz olarak çiftçilerin hizmetine sunduklarını, devlet tarafından tarımsal ve hayvansal hibe, ucuz kredileri çiftçilerimize duyurarak çiftçilerimize her konuda rehberlik ederek onların daha başarılı olduklarını görmekten kıvanç duyduklarını ifade eden başkan İsmet Erdoğan çiftçilere hayırlı ve bol kazançlı yıllar diledi. Kulu’da 14 Mayıs Dünya Çiftçiler gününde Atatürk anıtına çelen koyma töreninden sonra çiftçilerimizin hizmetine sunulan eleme tesisi ve 60 tonluk kantarın açılışı yapıldı. İparttan hibeli çıkan traktörlerin anahtarları çiftçilerimize teslim edildi Eleme tesisimiz çevre düzenlemesiyle yaklaşık 470 bin TL ye kurulduğunu ifade eden Başkan İsmet Erdoğan saatte 5 ton kapasiteli elektronik ve otomatik paketleme sistemine sahip olan eleme tesisinin yıllardır çiftçilerinin hayali olduğu ve bu tesisle çiftçilerinin yüzünü güldürdüklerini, sertifikalı tohum kullanarak ekim yapmalarını hasat ettikleri sertifikalı tohumlarını eleme tesisi sayesinde eleyerek iki üç yıl ekebileceklerini hububatın yanı sıra Bakliyat, yağlı tohum ve tıbbi aromatik bitkilerinde elemesini yaptıklarını ifade etti. Sincik Ziraat Odası Başkanlığı ilçede taşımalı olarak eğitim gören öğrencilere yönelik kitap okuma yarışmasında dereceye girenleri ödüllendirdi. Sincik İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü koordinasyonunda yapılan yarışmada dereceye giren öğrencilere bisiklet ve tablet bilgisayarlarını Sincik Ziraat Odası Başkanı Kadir Altıntel takdim etti. Altıntel, "Sincik Ziraat Odası olarak eğitime her türlü desteği vermeye hazırız. İlçemizin gelişmesi için eğitim seviyesinin yükselmesi gerekiyor. Bu bağlamda, Ziraat Odası olarak, eğitimli çiftçilerin yetişmesini arzu ediyor; coğrafi yapısı meyvecilik ve arıcılığa elverişli olan ilçemizde Adıyaman Üniversitesi’nin meyvecilik ya da arıcılık üzerine bir meslek yüksek okulu açmasını istiyoruz” dedi. Sincik Ziraat Odası ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI ZİRAAT ODASI MİNİK YÜREKLERİ SEVİNDİRDİ 73 ODALARIMIZDAN HASAT ŞENLİĞİ’NİN ÜÇÜNCÜSÜ YAPILDI Kurtalan Ziraat Odası Kurtalan Ziraat Odası Başkanlığı’nın organize ettiği ve bu yıl üçüncüsü düzenlenen Hasat Bayramı Şenliği Yunuslar Köyü’nde yapıldı. Tören öncesinde Siirt Vali Yardımcısı Bahadır Yörük ve beraberindekiler Yunuslar köyünde bulunan sera ve süt ürünleri tesislerini gezerek yetkililerde bilgi aldı. Törende konuşan Vali Yardımcısı Yörük, arazide elde edilen ürünlerde hem rekolte hem de kalite anlamında veriminin gurur verici olduğunu söyledi Siirt'te devam eden sulama projeleriyle 5 yıl içinde elde edilecek ürünlerin daha verimli olacağını kaydeden Yörük, bunun ihracat anlamında da ülkemize ciddi katkısı olacağını vurguladı. Kurtalan Kaymakamı Mustafa İmamoğlu da ilçenin Siirt'in en büyük tarım arazilerine sahip olduğunu ifade ederek, "Dicle Kalkınma Ajansı'na sunduğumuz bir proje ile Yayıklı köyümüzde bir sulama kanalını hayata geçirdik. Sulama kanalları konusunda çalışmalarımız sürüyor" dedi. Törende Kurtalan Ziraat Odası tarafından, tarıma katkı sağlayan çiftçilere plaket verildi. Kurtalan Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Günbat, “Siirt’in en büyük ilçesi ve tarım olarak en geniş arazilere sahip olan Kurtalan ilçemizde 5 sulu, 5 de kuru tarım yapan çiftçilerimize diğer tüm çiftçileri temsilen plaket sunduk. Bol kazançlı ve bereketli bir yıl diliyorum” diye konuştu. TRAKTÖR MUAYENE VE KONTROL UYARISI Söke Ziraat Odası Başkanı Kemal Kocabaş, üreticileri traktörlerinin muayene ve kontrollerini zamanında yaptırmaları konusunda uyardı. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Tarım açısından yoğun bir dönem olduğunu vurgulayan Başkan Kocabaş, yaptığı açıklamada şunları kaydetti: 74 “Çiftçimizin kullandığı lastik tekerlekli traktörlerin muayene ve kontrollerinin yeterince ve etkin olarak yapılamamasının, güvenlik tertibatlarının yetersiz olmasının sıkıntılar yarattığını biliyoruz. Bu durum can ve mal güvenliğimizi tehdit ettiğini bu nedenle lastik tekerlekli traktör ve makinaların muayene ve kontrollerinin zamanında yapılması konusunda daha önce uyarıda bulunmuştum. Yeni çıkan yönetmeliğe göre muayenesi olmayan traktörlerin 2. el satışı yasaklanmıştır. Çiftçilerimizin mağdur olmamaları için traktörlerin bir an önce muayene ettirmeleri gerekmektedir.” Söke Ziraat Odası ODALARIMIZDAN YAĞMUR, SICAK VE RUTUBET HASTALIKLARA NEDEN OLDU Tekirdağ Ziraat Odası Tekirdağ Ziraat Odası Başkanı İmdat Saygı, Tekirdağ’da havanın bir anda değişim göstermesinden dolayı ürünlerde az da olsa hastalık meydana geldiğini söyledi. Tekirdağ Ziraat Odası Başkanı Saygı, zarar meydana gelen köylerde ve tarlalarda incelemelerde bulunduklarını, çiftçinin az da olsa hava değişiminden dolayı zarar gördüğünü ifade etti. Güneşli ve sıcak havanın ardından aniden bastıran yağışların ürünlere zarar verdiğini dile getiren Saygı, "Olumsuz yağışların zararları da oldu. Yağmur yağdı, sıcak oldu. Sıcak, rutubetle birtakım hastalıklara sebep oldu. Kök boğaz hastalığı dediğimiz hastalık yer yer görülmekte. Bu tabii ki tohum çeşitliliğinden de kaynaklanıyor. Biz gidip gördüğümüz yerlerde sınır tarlalara baktığımızda bir kısmı gerçekten sıkıntılı, bir kısmı çok az zarar görmüş. Zarar, asma yerler dediğimiz yağışın çok şiddetli olduğu yerlerde görüldü" dedi. Saygı, genel olarak sıkıntı görülmediğini de ifade ederek, “Buğdayda bizim tespitlerimize göre yüzde 5 ile yüzde 10 arası bir sorun var. İnşallah böyle kalır. Şu anda hastalıklar başladığı gibi değil, durmuş vaziyette. Tüm çiftçilerimize bereketli bir yıl diliyorum" diye konuştu. MEYVEDE BEKLENTİ YÜKSEK Tatvan Ziraat Odası Meyveciliğin her geçen gün geliştiği Bitlis’te havaların bu yıl ılıman geçmesi ve çiçeklenme oranının da yüzde 80-90’lara ulaşması dolayısıyla bu yıl yüksek verim bekleniyor. Bitlis’te elma ağaçlarından oldukça lezzetli ve kaliteli elmalar elde edildiğini vurgulayan Kızılca, “Meyvecilik sektöründe her geçen gün payımız artıyor. Bu kapsamda özellikle son yıllarda bakanlığın desteklemeleriyle ekilen elma bahçelerinden elde edilen yüksek verimlerle bölgenin büyük ölçüde meyve ihtiyacı karşılanıyor. Bu yılda yaptığımız inceleme neticesinde elma bahçelerindeki çiçeklenme oranının oldukça yüksek olduğunu, buna bağlı olarak veriminde yüksek olacağını düşünüyoruz. Bu sayede de özellikle Ahlat ve Tatvan ilçelerimizde her geçen gün gelişen meyvecilik sektörünün daha da çok gelişeceğini ümit ediyoruz” diye konuştu. ◄ TZOB ► ÇİFTÇİVEKÖYDÜNYASI Tatvan ile Ahlat ilçeleri arasındaki elma bahçelerinde incelemelerde bulunan Tatvan Ziraat Odası Başkanı M. Şerif Kızılca, bu yılki elma bahçelerinden yüksek verim beklediklerini söyledi. Ahlat ve Tatvan genelinde yaklaşık 50 elma bahçesi bulunduğunu ifade eden Ziraat Odası Başkanı Kızılca, meyvecilik sektörünün her geçen gün geliştiği Bitlis’te bölgenin büyük ölçüde meyve ihtiyacının karşılandığını ifade etti. 75 TZOB TZOB Resmi Gazete’de Yayımlanan Tarımla İlgili Kanun, Karar, Yönetmelik ve Tebliğler 03 Haziran 2014 ■ İthalatta Gözetim Uygulanmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2012/3)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ■ Çiftçi Kayıt Sistemine Dahil Olan Çiftçilere Mazot, Gübre ve Toprak Analizi Destekleme Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2014/20) ■ Yurt İçi Sertifikalı Fidan/Çilek Fidesi ve Standart Fidan Kullanımı Desteklemesi Hakkında Tebliğ (No: 2014/21) ■ Bitkisel Üretimde Biyolojik ve/veya Biyoteknik Mücadele Destekleme Ödemesi Uygulama Tebliği (No: 2014/23) ■ Yurt Dışında Gerçekleştirilen Fuar Katılımlarının Desteklenmesine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2009/5)’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2014/1) 04 Haziran 2014 ■ 2014/6359 Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Konya Ovası ve Doğu Karadeniz Projeleri Kapsamındaki İllerde Hayvancılık Yatırımlarının Desteklenmesine İlişkin Karar 06 Haziran 2014 ■ Toprak Ürünleri Sanayi Teknik Komitesinin Oluşumu ve Görevlerine Dair Tebliğ (No: SGM: 2014/17) 07 Haziran 2014 ■ Çiftlik Muhasebe Veri Ağı Sistemine Dâhil Olan Tarımsal İşletmelere Katılım Desteği Ödemesi Yapılmasına Dair Tebliğ (No: 2014/24) ■ Balıkçı Gemisini Avcılıktan Çıkaranlara Yapılacak Destekleme Tebliği (No: 2014/26) ■ Su Ürünleri Yetiştiriciliği Destekleme Tebliği (No: 2014/27) 12 Haziran 2014 ■ Islah Amaçlı Hayvan Yetiştirici Birliklerinin Kurulması ve Hizmetleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 17 Haziran 2014 ■ Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeline Göre 2014 Yılı Ürünü Yağlı Tohumlu Bitkiler, Hububat ve Baklagil Fark Ödemesi Desteğine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı Uygulama Tebliği (No: 2014/25) 21 Haziran 2014 ■ Sığır Cinsi Hayvanların Tanımlanması, Tescili ve İzlenmesi Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ■ Yem Katkıları ve Premikslerin Üretimi, İthalatı, İhracatı, Satışı ve Kullanımı Hakkında Tebliğ’in (Tebliğ No: 2002/66) Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Tebliğ (No: 2014/29) 25 Haziran 2014 ■ Örtüaltı Kayıt Sistemi Yönetmeliği 27 Haziran 2014 ■ Tarımda Kullanılan Kimyevi Gübrelere Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Temmuz Ayın Konusu TARIMSAL SULAMA TÜRKİYE ZİRAAT ODALARI BİRLİĞİ ◘HASAT BURUK BAŞLADI ◘TOPRAK VE ÇEVRE Ayın Konusu Haziran 2014 | Sayı: 354 Ücretsiz Yayın
© Copyright 2024 Paperzz