İNTES Genç Yöneticiler Grubu İnşaat Muhasebesi Semineri düzenledi İNTES Genç Yöneticiler Grubu -İGY İNTES üyelerine yönelik muhasebe, finansman ve insan kayaklarında çalışanlarınıza yönelik bir seminer programı düzenledi. Seminerin konuşmacısı Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe Finansman Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Kaval oldu. Ey yükselen nesil! Gelecek sizindir... Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası Gazetesi • Yıl 2014 Sayı: 36 / Yıl: 10 • ISSN: 1304 - 7183 “HER ŞEYDEN ÖNCE YAPTIĞINIZ İŞİN MÜKEMMEL OLMASI LAZIM.” Türkiye’nin ve sektörün önemli markalarından biri olan Cemil Özgür İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin Onursal Başkanı Cemil Özgür yeni sayımızın duayen konuğu. Diyarbakır’da başlayan iş hayatını, bugünlere kadar taşıyan Özgür, geçmişi unutmadan sürekli ileriye bakarak, erişilmesi zor hedeflere ulaşmış bir isim. Dürüstlüğün en önemli ilkesi olduğunu söyleyen Özgür; “Dürüst çalışmak ve itibarınızı korumak mecburiyetindesiniz. İtibar her şeyin üstündedir. Yani ne kadar para kazanırsanız kazanın, itibarınızı kaybederseniz kıymeti yok.” açıklamasında bulunuyor. Cemil Özgür’ün röportajını okurken geçmişe doğru bir yolculukta yapacaksınız. Başarılı bir iş adamının profilinin anlatıldığı röportajımızı keyifle okuyacağınıza inanıyoruz. tamamı sayfa “Öğrencisi, Öğretim Görevlisi, İdari Kadrosu ve Mezunlarıyla Her Daim Öncü” Üniversite’de bir marka dediğimiz zaman akla ilk gelen üniversitelerin başında ODTÜ gelir. Yıllardır bu marka değerini koruyan ODTÜ bu sayımızın Gençlik bölümünde. ODTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet YALÇINER’i konuk ettiğimiz sayıda İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü ve ODTÜ’yü daha yakından inceleme fırsatı bulduk. Yalçıner, öğrenci profili hakkında şu bilgiyi verdi; “İnşaat mühendisliği bölümüne her sene 180 öğrenci kabul edilmektedir. ODTÜ İnşaat Mühendisliği programına kayıtlı öğrencilerin %80’i bu programa ilk dört tercihinden birisinde girmiştir. Bu durum öğrenci profilimizin büyük bölümünün inşaat mühendisi olmayı seçtiğini göstermektedir. Prof. Dr. Ahmet Yalçıner ile bu sayımızda hem bir çınar niteliğindeki İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü hem de ODTÜ’yü konuştuk. tamamı sayfa 10 6 Bir Marka’dan, Marka Bir Proje! STFA İnşaat Grubu, 75 yıldan fazla 24 ülkede, 36 yıldır da Ortadoğu ve Körfez Bölgesi’nde faaliyetlerini sürdüren başarılı bir marka. STFA’nın yeni ve iddialı projesi ise Kuveyt’te ilk kez gerçekleştireceği liman projesi. STFA'nın Kuveyt'te liman inşaatı projesi "Small Boat Harbours"un temel atma töreni Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Kuveyt Petrol Bakanı Dr. Ali Omair ve STFA Üst Yönetiminin katılımıyla gerçekleşti. Kuveyt Oil Company tarafından ihale edilen, “Small Boat Harbours” projesi, Al Ahmedi Limanı’nın kapasitesinin genişletilmesini ve Abu Halifa’da yeni bir servis limanı inşaatını kapsıyor. 490 milyon dolar değerindeki projenin 38 ayda tamamlanması hedefleniyor. Kuveyt’e yeni bir soluk getirecek bu proje ile STFA’da başarının kolay kazanılmadığını bir kez daha ispatlamış olacak. tamamı sayfa 16 Ofis Tasarlarken Ofis dediğimiz zaman birçok insanın aklına eskilerden kalmış olan görüntüler gelmekte, hatta bazen, benzetmeler yaparken bile aklımızda kalan mekânları da hatırlayarak dile getirilmekte. Tasarımcılarsa işte burada etkin rol oynuyor. Tasarımcılar tarafından bundan seneler önce yapılan tasarımlar sadece ev üzerine devam etmekteydi ancak bugünkü anlayış öyle değil... İç Mimar ve Çevre Tasarımcısı Murat Özdamar üretken ve yaşanabilir bir ofis ortamının nasıl olması gerektiği konusunda bilgilerini sizinle paylaşıyor... tamamı sayfa 13 2 İGY ’DEN HABERLER İNTES Genç Yöneticiler Grubu İnşaat Muhasebesi Semineri düzenledi İNTES Genç Yöneticiler Grubu -İGY İNTES, üyelerine ve muhasebe, finansman, insan kayaklarında çalışanlarına yönelik bir seminer programı düzenledi. Seminerin konuşmacısı Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Muhasebe Finansman Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Kaval oldu. Prof. Kaval’ın verdiği bilgilere göre, Yeni Türk Ticaret Kanunu ile birlikte belirli büyüklüğü aşan şirketlere Uluslararası Muhasebe/Finansal Raporlama Standartlarına (UMS/UFRS) göre mali tabloları düzenleme zorunluluğu getirildi. İşletmeler vergi yükümlülüklerini yerine getirebilmek için eskiden olduğu gibi defterlerini vergi yasalarına uygun tutarken ve vergi beyannamelerine ek olarak verilen bilançolarını Tekdüzen Hesap Planına göre hazırlayıp sunacaklar. Ancak, Genel Kurullarına sunacakları mali tabloları Uluslararası Muhasebe/ Finansal Raporlama Standartlarına göre hazırlamak zorunda olacaklar. İki sistem arasında fark ortaya çıktı. Buna göre, vergi yasalarına göre işin tam tamamlan- ması sonucunda kâr tespit edilip vergisi tamamlanmadan sonra verilirken, bu sisteme göre her yıl inşaat kârı hesaplanıp vergi karşılığı ayırmak gerekiyor. türülmesi ve izleyen yıllarda da bunun etkilerinin takibi gerekiyor. Bu da inşaat muhasebesinde oldukça önemli bir sorun oluyor. Bu durumda yıl içinde vergi yasalarına göre tutulan kayıtların yıl sonlarında UMS/UFRS’lere uygun şekle dönüş- Prof. Kaval, inşaat taahhüt işletmelerinde sorumlu muhasebecilere yönelik olan bu seminer programında bu düzeltme- lerin ne şekilde gerçekleştirilebileceğine dair örnek uygulamaları da aktardı. Seminere üye firmaların Muhasebe ve Finans biriminde çalışan personeli katıldı. İGY Üyeleri Bülent Uğur Ecevit ile Bir Araya Geldi İNTES Genç Yöneticiler Grubu Ekonomi Bakanı Eski Müsteşar Yardımcısı Bülent Uğur Ecevit ile bir öğle yemeğinde bir araya geldi. Genç Yöneticiler Grubu çalışmalarına büyük destek veren Ecevit’e İGY’nin yeni döneminde çalışmalara ilişkin öneriler alındı. Ecevit İGY tarafından gerçekleştirilen Hindistan Teknik Müteahhitlik Heyeti Gezisi, Polonya Teknik Müteahhitlik Heyeti Gezisi ve Umman Teknik Müteahhitlik heyeti gezilerine başkanlık yapmıştı. Yemeğe İGY Başkanı Burak Çelik, Başkan Yardımcıları Emrah Yaykıran, Emre Güray, İGY Üyelerinde Ali Cey- lan, Asude Öztürk Camadan, İrem Şerefoğlu, Mert Yıldızhan, Murat Güleç, Seda Öztürk katıldı. Yemekte Varşova Başticaret Müşaviri Koray Akgüloğluda bulundu. Akgüloğlu DTM Anlaşmalar Dairesi Başkanlığı döneminde İGY’nin Kosova - Makedonya, Arnavutluk - Karadağ gezilerini kapsayan Balkanlar Müteahhitlik Heyeti programının organize edilmesine ve ziyaret programı sonrasında elde edilen verilerin kitap olarak basılmasına destek olmuştu. Akgüloğlu daha sonra Varşova Ticaret Müşaviri olarak İGY’nin Polonya Müteahhitlik Heyeti programının organize edilmesini sağlamıştır. BAŞKAN’ DAN 3 BURAK ÇELİK İGY Dönem Başkanı Sevgili okurlar, Hepimiz 13 Mayıs 2014 tarihinde gerçekleşen Soma’daki Maden Kazası ile sarsıldık. Olay facia olarak anıldı. Gerçekten de elim ve acısı tarifsiz bir kaza yaşadık. Telaffuzu bile çok zor. 301 can kaybı yaşandı. Sayı ne olursa olsun bana göre her iş kazası bir faciadır. Çünkü, yitirilen bir insan hayatıdır. Bize göre zaman zaman tek tek yaşanan kazalar haberler arasındaki satırlarda kalırken geride kalan, aileleri dostlarıdır. Onlarda çok derin izler bırakacak, unutulmayacak acılardır. İş kazaları tüm dünyada trajik boyutlara ulaşmıştır. Özellikle inşaat sektörümüz çalışma koşulları gereği bu kazaların en fazla yoğun olarak yaşandığı sektör konumundadır. İnşaat sektörümüz yüzlerce üretim alanını etkileyen bir sektör olarak ülke kalkınmasında ve ülke ekonomisinde kilit öneme sahiptir. Bu nedenle iş kazalarına etkin önlem alınması hayati öneme sahiptir. Her yıl binlerce insanın yaşamını yitirmesine ya da sakat kalmasına sebep olan iş kazaları ve meslek hastalıkları, tüm sektörlerin önemli gündemleri arasındadır. Yaşadıklarımız iş sağlığı ve güvenliği konusunda daha ciddi adımların atılması gerektiğini vurgulamaktadır. İnşaat sektöründe kendine has çalışma koşulları olmasından dolayı daha fazla iş kazası yaşanmaktadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından açıklanan verilere göre, iş kazalarının yüzde 34’ü inşaat işlerinde gerçekleşmektedir. Çünkü, sektörün ağır ve tehlikeli işlerin yoğun olduğu bir işkolu özelliğinde olması kazaların diğer işkollarına göre daha ağır ve acı sonuçlar doğurmasına sebebiyet vermektedir. Sektördeki bu zafiyet yaşanan ekonomik, bilimsel ve teknolojik gelişmelerden yeterince faydalanılmamasından kaynaklanmaktadır. İşverenler maalesef iş sağlığı ve güvenliği önlemleri için alınacak tedbirler ve güvenlik harcamalarını bir maliyet azaltma unsuru olarak görmektedirler. Halbuki, insan ömrü ve yaşam kalitesi hiçbir maliyet ile ölçülemez. İş kazası meydana geldikten sonra oluşacak dolaylı ve dolaysız maliyetler işverenler için ağır yükler getirmektedir. Bu, maliyetlerin hesaplanabilir tarafıdır. Manevi maliyetin ise hesaplanabilmesi mümkün değildir. İş güvenliği tedbirleri, maliyet unsuru gözetilmeksizin en yeni teknolojiler kullanılarak alınmalıdır. Her gün gelişen teknoloji, insan hayatını güven içerisine alacak önlemler sunmaktadır. Öyleyse, gelişen teknolojiden yararlanarak insan hayatını koruyacak tüm tedbirler alınmalıdır. İş kazalarının önlenmesinde etkin bir mevzuat da önemlidir. 2003 yılında 4857 sayılı İş Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ve kanunu takip eden iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yönetmeliklerin çıkması ile konu, etkin bir şekilde takip edilmeye başlamıştır. 2012 yılında iş sağlığı ve güvenliğine özgü bir Kanun'un çıkması ile konu yasal olarak etkin bir şekilde takip edilmeye başlanmıştır. Artık, Kanun ile pek çok iş yerinde risk değerlendirme yapma zorunluluğu getirilmiştir. Ancak, sadece kanun yapmak, yürürlüğe almak hiçbir zaman tek başına yeterli değildir. Hem işveren hem de işçi kesiminde iş güvenliği bilincinin oluşması gereklidir. Çünkü, güvenli iş yerleri tesis etmek ve kurallara uymak bir kültürdür. Bu kültür ve bilinç düzeyi ise ancak eğitim ile tesis edilebilir. Mesleki riskleri önceden belirlemek ve bunların oluşmasını engellemek, iş sağlığı ve güvenliğinin temel felsefesi olmalıdır. Bu konuda en etkin sonuç ise eğitim ile atılabilir. Yani, işkolumuzda iş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesinde öncelik eğitimde olmalıdır. Bu nedenle bireylerin küçük yaştan itibaren yaşam sağlığı ve güvenliği konusunda eğitilerek ve bilinçlendirilerek yetiştirilmesi gerekmektedir. İNTES GENÇ YÖNETİCİ GAZETESİ Bu bilinç ilkokulda verilen eğitim ile pekiştirilmelidir. Bireyler günlük hayatlarında nelerin güvenli veya güvensiz olduğu hakkında belli bir fikre sahip olmalıdır. İşverenler tarafından verilen eğitimlerin etkin olması için eğitimleri alacak kişinin belli bir altyapıya sahip olması gerekmektedir. Böylelikle ülkede iş güvenliği kültürü oluşturulabilecektir. Bugün iş sağlığı ve güvenliğini firma kültürünün, temel değerleri arasına katmış, son derece ciddi inşaat firmalarımız bulunmaktadır. İNTES üyesi gibi firmaların dünyada ve Türkiye’de inşa ettiği eserler arasında iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine ilişkin sıfır iş kazası örneği teşkil eden örnekler bulunmaktadır. Bu uygulamaların tersi örneklere devletimiz tarafından kanun ile son derece ciddi cezalar getirilmiştir. Bu cezalar sonuna kadar uygulanmalı, önlem alınmaması nedeni ile oluşan en ufak bir iş kazası bile cezasız kalmamalı, bedeli sonuna kadar ödenmelidir. Ancak, şu da unutulmamalıdır. Ödüllendirme, yaşamımızın her alanında bizi motive eden çok önemli bir unsurdur. Çoğu zaman, kısa vadede eğitim ya da yasal uygulamalar ile elde edemeyeceğimiz sonuçlar, ödüllendirme mekanizmaları ile hızla elde edilebilmektedir. Her olayda suçlu aramaktansa devlet, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler bir araya gelerek güvenli bir çalışma hayatını tesis edebilmek için somut adımlar atmalıyız. Ülkemizde tüm yapılarda güven unsurunun ön planda olması ve kazaların yaşanmaması en büyük dileğimizdir. Genç Yönetici Gazetemiz’de yine farklı yazarları ve konuları okuyucularımız ile buluşturuyoruz. Sektörümüzün duayenlerini ziyaretlere devam ediyoruz. Bu sayımız için Cemil Özgür Müessesesi Basım Tarihi: 26.05.2014 Sayı: 36 (Mart-Nisan) Yıl: 10 ISSN: 1304 - 7183 Bir dünya üniversitesi Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü ise kıymetli öğretim üyeleri ile ülkemize nitelikli genç inşaat mühendislerini kazandırmakta. Hepsi aldıkları eğitim ile gelecekte büyük eserlerin inşa edilmesine öncülük edecekler. ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof Dr. Ahmet Yalçıner bilimsel, akademik, sosyal ve kültürel yönleri ile ODTÜ’yü anlattı. Türk inşaat firmaları dünyada dev eserler üretmeye devam ediyor. Bu kez Genç Yönetici’de Türkiye’nin önde gelen müteahhitlik firmalarından STFA’nın Kuveyt’teki ilk projesi olan Servis Limanları İnşaatı projesini anlattık. Dünyada enerji arz güvenliği en önemli gündem maddesi olurken Yeşil Binalar da giderek yaygınlaşmakta. Ülkemizde de yeşil binalara ilişkin örnekler çoğalmaktadır. ÇEDBİK-Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Duygu Erten yeşil binaların gelecek için önemini anlattı. Önümüz yaz. İnşaat sektörü en yoğun günlerine başlıyor. Ülkemizin kalkınmasına destek olmak, halkımıza istihdam alanları sağlamak en önemli amacımız. Sağlıklı ve güvenli şantiyelerimizde çalışmalarımızın hızla sürmesi dileği ile... İNTES Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası Adına Sahibi: Celal Koloğlu Sorumlu Müdür: H. Necati Ersoy YÖNETİM YERİ YAYIN KURULU ASUDE ÖZTÜRK CAMADAN BAŞAR GÜVENSOY BURAK ÇELİK BURÇİN KARGIN CAN ADİLOĞLU CEM ADİLOĞLU CENK KANAT ÇİĞDEM KURT DORUK COŞKUNSU EBRU ÇELİK CEYLAN ELİF GÜRAY Onursal Başkanı Sayın Cemil Özgür’ü ziyaret ettik. Kendisinin anlattıklarını hayranlıkla dinledik. ELİF YAVUZ YAMAN EMRAH YAYKIRAN EMRE GÜRAY ESRA ÖZTÜRK IŞIL GÜVENSOY İREM ŞEREFOĞLU KEMAL CEYLAN KORAY KARADUMAN LEYLA NASIROĞLU MERT YILDIZHAN MERİÇ AYDENİZ MEHMET GÖCEN MURAT GÜLEÇ NAZLI HÜRMEYDAN ÖZGÜR HAŞEMOĞLU SEDA ÖZTÜRK SELAHATTİN ÖNEN SELİM AKIN TUVANA AYDINER TOLGA KOLOĞLU UĞUR KOÇOĞLU 4. Cadde 719. Sok. No: 3 Yıldız/Çankaya- Ankara Tel: 0.312 441 43 50 • Faks: 0.312 441 36 53 www.intes.org.tr • [email protected] Editör: Aslı Kutlucan Kaptan Yapım: Gergedan Tanıtım • 0.312 442 75 10 • www.gergedantanitim.com Sanat Yönetmeni: Levent Kaptan • Grafik Tasarım: Timuçin İpek Baskı: Tiremat Matbaacılık • Kazım Karabekir Cad. Kültür Çarşısı No:7/7 Altındağ - ANKARA • Tel: 0312 472 39 46 İki ayda bir yerel süreli yayın olarak yayımlanır ve abonelerine ücretsiz olarak gönderilir. PARA İLE SATILMAZ Gazetede yayımlanan yazılar, yazarların kişisel görüşü olup hiçbir şekilde İNTES tüzel kişiliğinin görüşü olarak mütalaa edilmez. 4 KURUM ÇEDBİK TÜRKİYE’DE “YEŞİL” DÖNÜŞÜMÜN LİDERİ OLACAK Yeşil, dünyanın belki de en çok özlem duyduğu renklerin başında geliyor. Bu yüzden de yeşili korumak, yaşatmak için yapılan her proje de çok değerli ve anlamlı. Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği ‘ÇEDBİK’ de bu düşünceyle kurulmuş bir dernek. Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği, Türkiye’deki yapı sektörünün sürdürülebilir ilkeler ışığında gelişmesine katkı sağlamak amacıyla kurulmuş. Altı yılda 175 üye pazarın dönümüne öncülük eden ÇEDBİK, yapı sektörünün sürdürülebilir gelişmesinde öncü bir rol üstleniyor. Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği-ÇEDBİK Başkanı Duygu Erten’den ÇEDBİK’in çalışmaları, yeşil binaların gelecek için önemi ve yeni projeleri hakkında bilgi aldık. leştirdi. Dernek, çevre dostu teknoloji üreticilerinden bina sahiplerine kadar bütün bina endüstrisindeki sektörler için yeşil binalar ana hedefi altında birleştirici bir rol oynamaktadır. Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği ayrıca mühendisler, mimarlar, bina sahipleri, bina yöneticileri ve kamu personeli için yeşil binalar konusunda bir danışma merkezi haline gelmeyi hedeflemektedir. ULUSAL YEŞİL Bina sertifikamız WEB sitemizde açık bilgi platforu olarak paylaşılmaktadır. Duygu ERTEN Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği Başkanı Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği, yeşil binalar konusunda kar gütmeyen bir sivil hareket ve çatı örgütü olarak 2007’de kuruldu. Uzun yıllar ABD’de Yeşil Binalar Konseyi üyesiydim. 20 yıl sonra Türkiye’ye döndüğümde yolum Nihat Gökyiğit ile kesişti. 23 üye ile çıktığımız yolda bugün 175 üyemiz var. Biz yeşil bina yapmanın sadece dünya için değil, aynı zamanda iyi iş yapış şekli ve karlılık olduğunu anladığımız için bu yola çıktık. Çok basit ama güçlü bir misyonla başladık. Türkiye’de yapı sektöründe yeşil dönüşümünün lideri olmak. Üyelerimizin başarıyla hayata geçirdiği ve sayıları 400’e yaklaşan yeşil bina projeleri ile misyonumuza sadık kaldığımızı kanıtladık. İstanbul’dan Gaziantep’e, Manisa’dan Erzurum’a yapılan bu binalar üyelerimizin 6 yıllık alın teri. Çatısı altında kurulduğumuz Dünya Yeşil Binalar Konseyi (WGBC)’nin kurulduğunda 32 konsey üyesi varken, bugün 101 ülkede yeşil bina konseyleri var. Avrupa’daki networkümüz (ERN)’nin şirket üye sayısı 4500’dür. Misyonumuz: Yapı sektörünün sürdürülebilir ilkeler ışığında gelişmesine ve pazarın dönüşümüne öncülük etmek. Vizyonumuz: Mevcut yapı ve yerleşimlerin sürdürülebilirlik ilkelerine uygun olarak dönüştürülmüş olduğu, yeni yapı ve yerleşimlerin bu ilkeler ışığında tasarlanıp uygulandığı bir Türkiye. Hedeflerimiz: Enerji ve çevre duyarlılığının tasarım ve inşaata yansıtılması için altyapı oluşturacak ve eko-malzeme yapımını desteklemek. CEDBİK olarak ulusal bir çevre dostu bina sertifika sistemi geliştirdik ve bu sistemin yasal mevzuata geçmesini sağladık. Dünyada var olan sertifikaları inceleyerek, bu sertifika sistemlerini Türkiye`nin coğrafyası iklimi ve sismik altyapısına göre adapte ettik. Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği, bu çalışmalarını inşaat sektöründeki bütün paydaşlarla işbirliği içerisinde gerçek- 4. Dönem Yönetim Kurulu olarak bayrağı devr aldığımızda, yeni bir yönetim dönemine girerken daha modern, daha çağdaş, yenilikçi ve şeffaf bir yapılanmaya karar verdik ve işe logo değişimi ile başladık. ÇEDBİK’in yapı sektörünün sürdürülebilir gelişmesindeki lider ve öncü rolü, derneğin dinamik ve çağa uygun bir sivil toplum kuruluşu olmasını gerektiriyor. Böyle bir yapılanmanın ışığında ÇEDBİK'in "yüzü" olan logosu, 21. yüzyıla layık bir şekilde yenilendi. Yenilenen logosu ve Yönetim Kurulu ile ÇEDBİK, tüm dernek üyelerinin de desteğiyle yeni dönemde de yapı sektörünün yeşil dönüşümüne öncülük etmeye devam edecek. Tasarlanan yeni logo, hem ÇEDBİK’in bir yapı kurumu olduğunu hatırlatıyor hem de misyonunu yansıtıyor. İleriye uçup giderek sonsuz döngüye, dinamizme ve ileri görüşlülüğe vurgu yapan logo, bir yandan da yere sağlam oturmuş bir binanın doğal kaynaklarla nefes alıp verişini simgeliyor. Soyutlanmış bir bina geometrisinden çıkan yeşil, mavi ve kırmızı renkler bunu simgelemek amacıyla her oluşumun bir parçası olan üç temel katmana değiniyor. ÇEDBİK'in logosu bu şekilde renkleriyle toprak, hava/su, ateş katmanlarından oluşan dinamik bir simge olarak tasarlanarak yenilenmiş oluyor. Yeşil Binaların hizmet alanları Hastanelerden, okullara, restoranlara dükkanlara, show roomlardan otellere yeşil bina yapmak mümkün. 2007’de ülkemizde yeşil bina yokken bugün itibariyle 317 LEED sertifika kayıdı ve 50’nin üzerinde BREEAM kayıtlı proje var. Bu projelerin 47 tanesi LEED sertifikası aldı. 30 tanesi Altın, 13 tanesi Gümüş ve 4 tanesi Platin sertifikalı… 270 proje LEED sertifikasını herhangi bir seviyeden almak için kayıtlı. Bu projelerin 200 tanesi Yeni İnşaat kategorisinden, 60+ tanesi Core and Shell, 10 tanesi varolan bina sertifikası (EBOM); geri kalanlar da hastaneler, okullar, perakende iç mimari ve bir de LEED V4’e başvuru yapmış hastane projesi var. BREEAM’de ise 45 proje kayıtlı. Yeni inşaat ağırlıklı olarak AVM’ler ve BREEAM-In-Use, yani var olan bina sertifikası alan projeler var. 1 BREEAM Communities kaydı var ki yeşil yerleşke anlayışının gelişmesi için bu çok önemli. 1 Mix Use proje ise DGNB sistemi ile ön sertifikayı aldı. Yani yaklaşık 400 bina yeşil bina olduğunu tescil etmeye çalışıyor ve sertifika başvurusu olmadan yapılan birçok yeşil bina var. Sektörde işgücü sayısı yetersiz Ülkemizde özellikle enerji simülasyonu, işletmeye alma gibi konularda uzman eksiğimiz büyüktür. Akredite profesyonel olmak zor olmasa da, uluslararası yeşil bina sertifikalarının akredite profesyonelleri olmak çok iyi derecede İngilizce bilmeyi gerektirdiğinden, henüz sektörde istenilen sayılara ulaşılamadı. Enerji tasarrufu binalar sürdürülebilir gelecek için kritik rol oynuyor Ülkemizde enerjinin yaklaşık yarısını mevcut binalar tüketiyor. Bundan sonra binaları enerji ve su tasarruflu yapsak bile, mevcut binaları dönüştürmezsek bu çabalar denizde damla kadar kalıyor. İşte tam da bu noktada yeşil bina kavramı ortaya çıkıyor. Yeşil bina, ekolojik doğaya dost bina demek. Belli standartlara uygun tasarım ve inşaat yaparak sertifikalanmakta olan yeşil binalar yapı sektöründe daha değerli, doğaya saygılı, ekolojik, konforlu ve enerji tüketimini azaltan binalar olarak yeni bir yönelim ve sektör ortaya çıkardılar. KURUM Bugün geldiğimiz noktada, mevcut yapı stokundan kaynaklanan sorunlara en genel anlamıyla baktığımızda şunu görüyoruz; karbondioksit gazının dünyadaki salımının %50’si, su kullanımının yaklaşık %12’si, atıkların %65’i ve enerji tüketiminin %40’ı mevcut yapılardan kaynaklanıyor. Benzer bir şekilde Türkiye’de tüketilen toplam elektriğin %25’i konutlarda kullanılıyor. Konutlarda tüketilen elektriğin yaklaşık %20‘si aydınlatma amaçlı kullanıma ait. Bu rakamlar gayrimenkul yatırım sektörünün ciddi biçimde iklim değişikliği ve enerji verimliliği konularında mücadele etmesi gerekliliğini gündeme getiriyor. Eski binaların yıkılıp enerji etkin binaların yenilerinin inşa edilmesi yerine, mevcut binaların iyileştirilmesinin çok daha mantıklı ve hesaplı olduğunu çatısı altında kurulduğumuz Dünya Yeşil Binalar Konseyleri’nin paylaştığı iyi örneklerle görüyoruz… ÇEDBİK-2. Zirvesinde TAPAI 101 binasının bina yöneticisini davet ettik. Kendisi dünyanın ilk LEED+EBOM alan en yüksek binasını yönetiyordu. Ortaya koyduğu rakamlar tasarruf potansiyelini tüm açıklığıyla ortaya koydu. Mevcut binalarda sadece ısıtma verimliliğini artıracak uygulamalar sayesinde, enerji tasarrufunda yüzde 25’lik bir iyileşme sağlanabilir. Bu iyileşme rakamı, enerji konusunda yılda yaklaşık 5-6 milyar dolarlık tasarruf sağlayabilir. Bu yüzden özellikle enerji verimliliği uygulamalarının, gerek çevresel gerek toplumsal gerekse ekonomik açıdan sürdürülebilir bir gelecek için çok kritik olduğunu düşünüyoruz. Mevcut ya da yeni yapılacak olan yapılarda yeşil bina oluşumu için belli kriterlerin sağlanmasına yönelik en önemli sertifikasyon sistemlerinden biri olan LEED, BREEAM, HQE, DGNB gibi sertifika sistemleri yeşil dönüşüm için önemli bir araç görevi üstleniyor. Üyelerimizden GAMA Holding’in Ankara’daki merkez binası ilk LEED-GOLD sertifika alan varolan bina oldu. İşveren, bu sayede holding merkezinde hem bir bilinç oluşturduğunu hem de fiziksel koşulların revizyonuyla çeşitli noktalarda tasarruf sağladığını aktardı. Yine Boğaziçi Üniversitesi’nde HAMLIN HALL yeşil iyileştirme yaparak LEED-GOLD aldı ve binada yüksek tasarruflu su armatürleri ve sıhhi tesisat seçilerek, su tüketiminde %40, enerji verimliliğinde %30’un üzerinde kazanç sağlandı. Yeşil Binalar konusunda ÇEDBİK önemli başvuru kaynağı oldu Ekonomi Bakanlığı, Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik firmalarımızın yurt dışı piyasalarındaki genel durumu ve yeşil binalar hakkında bilgi edinmek için yurt içinde bir “Yeşil Binalar ve Ulus- 5 lararası Hizmet Ticareti Anketi” hazırlamıştır. Sonuçlarını paylaşmak için ilgili teknik müşavirlik firmalarının ve diğer ilgili kuruluşların katılımıyla 17 Nisan 2014 tarihinde yine aynı Bakanlıkça bir seminer düzenlenmiştir. Bunun sonucunda bir sonuç bildirgesi yayınlamıştır. Bu bildirge “ÇEDBİK” olarak ülkemizde yeşil binalar konusunda lider sivil toplum kuruluşu olduğumuzu bir kez daha ortaya koyan sonuçları paylaşmıştır. Bu sonuç dökümanı ile ilgili Ekonomi Bakanlığınca aşağıdaki açıklamalar yapılmıştır. “Katılımcıların, yeşil binalar hakkında sırasıyla en çok internet, dergiler ve akademik kaynaklardan faydalandığı kaydedilmiştir. Bu kaynakların ardından gelen Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği’nin (ÇEDBİK), sektördeki takip edilirlik düzeyinin ciddi boyutlara (%32,4) ulaşması dikkat çekicidir. Veriler, yeşil binalar hakkında sektöre ve diğer ilgili çevrelere bilgi ve rehberlik sağlamak bakımından özel sektörün daha ön planda olduğuna, kamu kuruluşlarının ise maalesef sektörün gerisinde kaldığına işaret etmektedir. Bu sonuçlara paralel olarak, katılımcılar tarafından yapılan ilave yorumlarda da en çok yeşil bina konseylerine (World Green Building Council, US Green Building, Green Building Council-Russia) ve yeşil bina konseyleriyle bağlantılı firmalara ve LEED yeşil bina sertifikası gibi unsurlara atıfta bulunulmuştur. Örneğin, Rusya’da faaliyet gösteren bazı firmalarımızın, Green Building Council-Russia üyeliği kanalıyla ülkedeki yeşil bina alanındaki gelişmeleri takip ettiği tahmin edilmektedir. Katılımcılar tarafından ayrıca İngiliz yeşil bina sertifikası BREEAM ile Alman yeşil bina sertifikası DGNB’ye atıfta bulunulmaktadır.” Üyesi olduğumuz World Green Building Council (WGBC) ve uluslararası network’ümüzden aldığımızgüç ve bilgi birikimimizle ülkemizde son yedi yılda bilinçlendirme ve bilgiyi yayma anlamında gözle görülür yol kat ettik. Ama asıl görevlerimiz şimdi başlıyor. Bilginin hayata geçirilmesi, tabana yayılması, adil ve yerel ekonomiyi destekleyecek çözümlere ulaşılması için daha stratejik çalışmamız gereken bir döneme giriyoruz. Bu ay sonu itibariyle 10 komitemizin üyeleri tekrar seçilecek ve aktif olarak çalışmaya başlayacak. Ülkemizde 5000’in üzerinde profesyonele ve akademik çevrelere yeşil binalar ile ilgili eğitimler verdik. ABD’de yeşil binalara yüzlerce teşvik var Çevre dostu binalar konusunda teşviklerin en yaygın ve çeşitli olduğu ülke olan ABD’de bu konuda araştırmalar yapılmıştır. Ulusal Ticari Bina araştırmaları örgütü olan The National Association of Industrial and Office Properties (NAIOP)’un yaptığı bir çalışmaya göre, Amerika Birleşik Devletleri’nde bu konuda her eyalette farklı olmak üzere yüzlerce teşvik programı bulunmakta ve halen uygulanmaktadır. Bunların en yaygın olanları: 1.Bürokratik işlemlerde (ruhsat, onay, izin) öncelik/harçlarda indirim Bu kapsama giren destekler, daha çok yapı ruhsatı alınması, oturma izni çıkarılması vb. bürokratik işlemlerde yeşil binaların öncelikli olarak değerlendirilmesi ya da bu işlemler için alınan ücretlerin yeşil binalar için azaltılması şeklindedir. Los Angeles şehrinde LEED sertifikasına aday projeler bunu belgelendirdiği takdirde, projeden projeye değişmekle beraber 15 gün gibi kısa sürelerde yapı ruhsatı alabiliyorlar. Ülkemizde bu binaların inşasının yaygınlaşması sertifika seviyesine göre yapı ruhsatı almak için ödenecek harçlarda da indirimler olmaktadır. Yine California eyaletinde çeşitli şehirlerde yürürlükte olan uygulamalara göre yeşil binalara %10’a yakın oranlarda harç indirimleri yapılmaktadır. 2.Alınan sertifika seviyesine göre belirlenen vergi, genel gider indirimleri Bu kapsamda destekler çeşitli eyalet ve şehir yetkili kurumları tarafından belirlenen LEED sertifikası seviyesine göre bina sahiplerinin/kullanıcılarının ödemesi gereken vergilerin ve/veya binanın enerji ve su tüketim bedellerinin azaltılması şeklinde olmaktadır. Cincinnati kentinde LEED sertifikasını hedefleyen ve bunu belgeleyen projeler hedefledikleri sertifika seviyesine göre gayrimenkul vergilerinde indirim almaktadır. New York ve Virginia eyaletlerinde yine buna benzer uygulamalar vardır. 3.Yüksek emsal izinleri Bu desteğin öngörüldüğü şehirlerde yeşil olması tasarlanan binalar, belirlenen hedefleri yakalamayı taahhüt ederse, normalde izin verilen emsallerin üzerinde yapılaşma hakkı verilmektedir (Green Density Bonus). Seattle kentine uygulanan teşvik programına göre, en az LEED Silver seviyesinde bir sertifika hedefleyen yeşil binalara kapsamlarına göre normalden yüksek “density bonus” yani emsal izni verilmektedir. Virginia eyaletinde de LEED sertifikasını hedefleyen projelere green building density bonus uygulaması vardır. 4.Hibe ve düşük faizli krediler, parasal destekler Portland kentinde uygulanan teşvik programına göre yeşil binalara özelliklerine göre 225.000 dolara kadar varan meblağlarda hibeler ve yine Oregon eyaletinde çeşitli kentlerde yeşil binalara düşük faizli krediler verilmektedir. Chicago kenti genelinde yeşil çatılar vb. uygulamalara çeşitli hibe kredileri ve finans olanakları sağlanmaktadır. New York eyaletinde enerji verimli ve yeşil binalara 1999’dan beri 92 milyon doların üzerinde teşvik ve hibe kredileri verilmiştir. Burada not edilmesi gereken önemli konu; yukarıda bahsedilenler ve bunlar haricinde kalan öteki bütün teşviklerde taahhüt edilen yeşil bina ölçütlerinin yerine getirilmesi esastır. Bunda olacak herhangi bir yetersizlik ve sapma durumunda riske atılamayacak ciddi cezalar öngörülmektedir. Bu sayede sistemin güvenilirliği korunmakta, bu teşvikleri gerçekten bu işi isteyen ve yapacak projelerin hedeflemesi sağlanmaktadır. Örnek Belediyeler BURSA-NİLÜFER ve GAZIANTEP Belediyesi tarafından yürütülen çalışmalar bu konuda önemi örnek oluşturmaktadır. Bursa`nın en gelişmiş ilçesi olan Nilüfer’de 50 dairenin üzerindeki sitelerde bahçe sulamasında kullanılmak üzere yağmur sularını depolama şartı, 3 dairenin üzerindeki apartmanlarda da bahçe ve ortak aydınlatma için güneş enerjisi kurma şartı getirildi. 100 bin konutun bulunduğu ve planlı yapılaşmayla örnek olan Nilüfer’de, belediye meclisi önemli bir çalışmaya imza attı. Belediye, 3 dairenin üstünde ruhsat alacak işyeri ve konutların ortak kullanım alanlarında güneş enerjisi kullanılmasını, 50 dairenin üzerindeki sitelerde yağmur sularının depolarda toplanarak bahçe sulamada kullanılması mecburiyeti getirdi. Meclis üyeleri: "Standartları yükseltmek güzel bir karar. Zorunluluk yerine teşvik getirelim. İmar harcında, su harcında indirim yaparak teşvik edelim." dediler. Gaziantep Belediyesi’nin gerçekleştirdiği Ekolojik Kent Projesi, İklim Eylem Planı ve daha birçok başarılı projeye imza atıyor. Kırsal alanın karakterini koruyan ve güçlendiren, çağdaş, öncü ve örnek bir kent planlaması Gaziantep Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı ve Türkiye’de ilk olarak Gaziantep’te hayata geçirilen “Ekolojik Kent”in çevreye katkılarının yanında sunacağı imkanların ve yaratacağı fırsatların yanısıra, ekolojik kentin önemi ve bu alanda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, doğal yapıya zarar vermeyen yüksek yalıtım değerine sahip binaların yapımındaki teşvik ve destekler de hazırlanıyor. 6 DUAYEN “MÜTEAHHİTLİK MESLEĞİNİ SÜRDÜRÜNÜZ AMA DÜRÜSTLÜK EN ÖNEMLİ İLKENİZ OLSUN” Bu sayımızda Duayen Köşemiz’de yaptıklarıyla bir ekol olan Cemil Özgür’ü konuk ettik. Cemil Özgür İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. Onursal Başkanı olan Özgür, 1946 yılında 19 yaşındayken iş hayatıyla tanışmış. Cemil Özgür, basamakları sırayla ve sabırla tırmanırken, zorluklarla yılmadan mücadele etmiş. Genç Yöneticiler’e önemli tavsiyelerde bulunan Özgür şunları söyledi; “Her zaman dürüstlük ön planda oldu benim için. 10 defa vergi rekortmenleri arasına girdim. 2003 yılında “Üstün Hizmet Ödülü” aldım. Sizlere de en önemli tavsiyem müteahhitlik mesleğini sürdürünüz ama dürüstlük en önemli ilkeniz olsun, ikincisi de hiç kimseye taviz vermeyeceksiniz. Bir taviz verirseniz arkası gelir, onu kapatamazsınız.” Cemil Özgür ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızda sadece bir duayenin başarılarla dolu olan hayatını değil, aynı zamanda nasıl duayen olunduğunu da öğreneceksiniz. Meslek yaşamınıza nasıl başladığınızı anlatabilir misiniz? 1927 doğumluyum. 1946 yılında bir akrabamın sineması vardı, ayın zamanda müteahhitlik yapıyordu. Sinemada da gişe memurluğu yapıyordum. Gişe memurluğu yaparken Diyarbakır’ın önde gelen aileleri için ön sıralardan yer ayırırdım. Arta kalan koltukları da Diyarbakır’ın bekarlarına satardık. Orada çalışırken herkes ile diyalogum iyi olmuştu dolayısıyla Diyarbakır halkı beni çok sevdi. Bir gün Belediye Fen İşleri Müdürü geldi, “Cemil Bey, gel seni müteahhit yapalım” dedi, ben de “Efendim, ben burada ayda 30 liraya çalışıyorum. Benim param yok ki müteahhitlik yapayım” dedim. “Yahu, herkes seni seviyor, fazla bir zorluğu yok. İşi alırsın yaparsın, tamamladıktan sonra paranı alırsın, gider borçlarını ödersin. Herkes seni seviyor iş verirler” dedi. Kafama yatmadı. Üç dört ay geçtikten sonra Allah razı olsun, benden vazgeçmedi, gene geldi beni zorladı. “Burada oturarak maaşla bir yere varamazsın, gel sana müteahhitlik işi verelim” dedi. Patrona durumu anlattım, iznini istedim ne düşündüğünü sordum, patron da bana; “Akşam sinemada, gişede kalmak kaydıyla gündüzleri istediğini yap, karışmam” dedi. Böylece gündüz inşaat işine başlarken, geceleri de sinemada gişe memurluğunu devam ettirdim. 346 liralık bir işle inşaat işine başladım. Bu işi aldıktan sonra aynı şekilde işler almaya devam ettiniz mi? Evet işlerin devamı büyüyerek gelmeye başladı. 500 lira, 800 lira, 1.000 lira, 5.000 lira, en son 30 bin liralık bir iş üstlendim. 1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi ile İller Bankası tarafından Şehir ve Kasabalarda İçme Suyu İhaleleri çıkmaya başladı. Bu işlerden birisi de Muş İli’nin Varto Kasabası’nın 51.000 TL keşif bedelli içme suyu işi idi. Bu işi aldıktan sonra Bulanık ve Malazgirt’in içme suyu işlerini üstlendim. O zamanlarda Türkiye’de boru yapılmıyordu. İçme suyu işlerinde müteahhitlere boruları İller Bankası yurt dışından ithal edip veriyor, İstanbul’da teslim ediyordu. Ve biz de oradan deniz yoluyla Trabzon’a, Trabzon’dan Erzurum’a, Erzurum’dan Varto’ya, Van’a getiriyorduk. Tabi o zamanlar şartlar çok ağırdı. Özellikle kış şartları çok çetindi. Mevsim dona çekti mi kamyonların geçebilmesi için beklerdiniz. Çimento taşıyan kamyonların şoför mahallinde koltuk yoktu, oturma yerinde arkasında sırtımızı yaslayabileceğimiz bir kalas vardı. Bütün kamyonlar böyle idi. Yol şartları çok zordu. Kamyonlar yollarda yapılan servis yollarından gidiyordu. Karşıdan gelen boş kamyonlara rastlayınca boş kamyonlar geri giderek 3-4 km uygun yerlerde yapılan ceplere girer, dolu kamyonlara yol verirdi. Türkiye’nin yokluk günleri idi. Amele yevmiyesi 2,5 liraydı. Ayda 60-70 lira adamın eline para geçince 50 defa dua ediyordu size. Türkiye’nin zor yıllardan geçtiği bir dönemde müteahhitliği öğrenmişsiniz. Evet, biz yokluğu iyi öğrendik. Mesela Diyarbakır’da 1946’da, ekmek karneyleydi. Size verdikleri büyük ekmek yarım ekmek. Ekmeğe o zaman DUAYEN katık da yok. Şimdiki gibi bolluk yok Türkiye'de. 10 tane ayakkabı mağazası göremezdiniz. Sümerbank’tan ayakkabıyı alırdınız. Bir iki tane ayakkabı mağazaları olurdu, onlar da ikinci, üçüncü sınıf ayakkabılar. Memurlar da, halk da Sümerbank’tan ayakkabısını alırlardı. Mesela, şekerin kilosu halka 5 lira idi, memurlara 150 kuruştu. Biz iki arkadaş lokantaya giderdik, yemek yerdik, ödediğimiz hesap 9 - 10 kuruş idi. Peki, bu kadar zorlukları görmüş biri olarak bugünü ve geçmişi iş yapmak açısından kıyaslayabilir misiniz? O zaman şartlar çok ağırdı, imkânlar yoktu. Türkiye'de makine yoktu. 1960’tan sonra iş makinaları gelmeye başladı. Örneğin sözünü ettiğim içme suyu işinde Varto’nun bütün şebekesini kazdık, boru gelmedi. İller Bankası boruları yetiştiremedi ancak Ekim ayında boruyu verdiler. Biz de Erzurum’a kadar getirebildik. Erzurum’dan sonrası kaldı. İş bahara kalırsa arazi sulak olduğu için kanalların hepsi dolar. Mecburen boruyu getirip yapmak zorundasınız. Don mevsimi oldu, 7 kamyon boru yükledik Varto’ya gitsin diye. Sabahleyin telgraf geldi, şoför; “Efendim, kar yağdı, Hınıs’a kadar ben geldim, diğer arkadaşlar kamyonları boşaltıp geri döndüler” demişti. İnşaatta yarım asırlık bir geçmişiniz var. İlk günden bugüne en çok nelere özen gösterdiniz? Bu işin temelinde dürüstlük vardır. Eğer dürüst davranırsanız başarılı olmamak için hiçbir neden yok. Örneğin yaptığım işlerde hiç geçici kabulde eksik çıkmaz. İşi tam yaparım. Eğer kötü yapılmışsa bozarım, yıkarım, yeniden döktürürüm. İşe başlarken de şantiye şefi ile kontrol şefini yan yana getiririm, ikisine de yemin ettiririm. Teknik ayrıntılardan fedakârlık yapamayacaklarını belirtirim. Çünkü yaptığımız işleri ülkemiz insanı için yapıyoruz, başka yere değil. Kaliteden fedakârlık yaparsanız mutlaka bir gün aksilik çıkar ortaya ve o aksilikten mahcup olursunuz. İdareler nezdinde de itibarınızı kaybedersiniz. Eğer bu sektörde yol alacaksanız, başarılı olmak için idarelerle münasebetiniz de çok iyi olacak. Kavgayı, sürtüşmeyi bir tarafa bırakacaksınız. Ve işin kalitesinden fedakârlık etmezseniz her zaman üstünsünüz. Her zaman layığı veçhile teşvik edilirsiniz. Meslek yaşamınızda en çok hafızanızda kalan proje hangisiydi? Viranşehir’den Cizre’ye kadar Güney Petek yolunu yapıyorduk. Orada da hırsızlık vakaları vardı maalesef. Bir gün 7 şantiyemizi soydular. Bayram arifesi idi. Ücretler ödensin diye şantiyeye para gönderdik. Muhasebeciler parayı Diyarbakır’daki bankadan aldılar. Banka müdürü bu saatte para Mardin’e gitmez diye uyardı. Banka müdürü yarın sabah alın götürün, diyor. Ama muhasebeciler ısrar ediyor. Parayı şantiyeye götürüyorlar. Bekçide hırsızlarla beraber çalışıyormuş. Para geldiğinde haber veriyor, 7-8 kişi geliyorlar, daha masanın üstünde iken para 5 kuruş dağıtılmadan 38 bin lirayı alıp gidiyorlar. İkinci sıkıntılı işimiz de Tunceli’de oldu. Tunceli Barajı’nı yapıyoruz. Baraj Tunceli’ye 18 kilometre mesafede bir köprü var, köprünün yanında da karakol var. Tunceli’de DSİ’nin misafirhanesinde kalıyorduk. Tunceli’ye girerken polis, jandarma ekipleri “Nasıl geldiniz?” Yolda bir şey yok muydu?” diye ısrarla soruyorlar. “Yolda bir şey olsaydı gelemezdik buraya” dedik. O dönemler terör olayları çok fazla idi. Meğer bizden de şüphelenmişler. Orada işler zordu. Tunceli’de şantiye şefi ve kalfa ile gezerken oralı olan bir şoför mektup getirdi bana. “Nedir bu, kim?” dedim, “Dağdakiler verdi” dedi. Hemen kolundan tuttum, muhasebeye götürdüm, “Bunun hesabını kes” dedim. Biz işimizden taviz vermedik. İşi bitirdik ama kamyonlarımızı yaktılar. Şantiyede asker olmasına rağmen, bunlar başımıza geldi. Van’da da iş yaptım. Orada da güvenlik açısından zor günler yaşadım. Türk müteahhitlik sektörünün bugün için en temel sorunları nelerdir? Müteahhitlik sektörünün en büyük temel sorunu Kamu İhale Mevzuatından kaynaklanmakta. Kanundaki boşluklar nedeni ile büyük tenzilatlarla işler alınabiliniyor. Bence 2886 sayılı mevzuat daha iyi idi. Ayrıca bir de iş deneyim belgeleri hususu var. Bir işten çok sayıda kişi deneyim belgesi alıp, ihalelere girebiliyor. İş alabilmek için düşük bedeller ile teklif veriyor, o yüzden bizim gibi müteahhitler iş alamıyor. Eskiden yarış daha azdı. Demokrat Parti'nin iktidara geldiği zamanda müteahhit fazla yoktu, parmakla sayılırdı. Özellikle DSİ müteahhidi olmak çok zordu ve kolay bir şey değildi ama şimdi bir ihaleye 50-60 tane firma rahatlıkla girip o ihaleden dosya alabiliyor. Eski devrilerde ödenek almak da daha kolaydı. Dünyada Türk müteahhitlerinin yaptıkları işleri takip ediyor musunuz? Evet dünyada Türkler çok iyi iş yaptılar. Son yıllarda yapılan işlerin tutarları milyar dolarlara ulaştı. Türklerin Daha gencim 23-24 yaşında bunlarla nasıl uğraşacaksınız. Yani çok zor. Hiçbir yakınım yoktu. Doğrusunu söylemek lazımsa, para olmazdı, peynir ekmekle idare ederdik. Erzurum’dasın, parayı harcadın mı iki gün sonra para biterdi, kimden para isteyeceksiniz. Ama tüm zorluklara rağmen işleri dürüstçe yaptık, hiçbir fedakârlıktan kaçmadık. Adamları beklettim borular geldi, boruları karlar içinde döşedik. İki senede işi tüm zorluklara rağmen bitirdik. İş gerçekten zordu o zamanın teknolojisi ile zemin bir kayalıkta boruları döşemek güçtü. Ancak başka bir zorlukta yokluk nedeni ile hırsızlığın çok olması idi. Mesela malzemeler yok oluyordu. Çalıştırdığın adama soruyorsun: “Ne oldu malzemelere, vallahi bilmiyorum” derdi, bir şey diyemiyorsun. Ama her yer böyle değildi. Ekonomik durum çok önemli. 1956’da da Karacabey ve Yenişehir şubelerini aldım. Karacabey’e gittim, esnaftan bekçi istiyorum, “Bekçiyi ne yapacaksın”, dediler ki: “Burası Karacabey, altını tenekeye koy, herkes görsün, sabahleyin gel say bir tane eksilmez.” Burada hırsızlık vakaları yoktur. Yani burada da sonsuz güven vardı. Gerçekten ekonomik durumu iyi olan şehirlerde, kasabalarda hırsızlık vakası olmuyordu. Cemil ÖZGÜR Cemil Özgür İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. Onursal Başkanı 8 DUAYEN müteahhitlik sektörüne yabancı ülkelerde gösterdikleri başarı şayana takdirdir. Bu başarı işi iyi bilmemiz, bir de pratik çözümler bulmamızdan kaynaklanıyor. Ama şimdi maalesef Türk inşaatçıları dünyada en kuvvetli oldukları pazarı, Libya’yı kaybettiler. Ülkedeki yeni yönetim nedeni ile bu saatten sonra Libya’da taşeronluk yapılabilir. Libya zaten demokratik bir ülke değildi. Petrolü bol zengin bir ülke idi. Yabancı ülkeler de bu kaynaklardan istifade edelim diye mahvettiler ülkeyi. Yoksa öyle kalsaydı daha iyi idi işin açıkçası. Ama Libya’yı da kale olarak almamak gerekli. Müteahhitlerimiz daha farklı bölgelerde, Kuzey Afrika, Sahra Altı gibi ülkelerde büyük işler yapıyorlar. Bu pazarlarda kalıcı olmak önemli. Günlük yaşantınız nasıl gidiyor, hâlâ ofise, şirkete geliyorsunuz, işlerinizi takip ediyorsunuz. İNTES’in 2011 yılı Şubat ayında gerçekleşen 157.Geleneksel Toplantısı’nda bir veda konuşması yaptım. O tarihten beri de şirket işleri ile aktif olarak çocuklarım ilgileniyorlar, ben arada bir şirke- te geliyorum. Bir şey sorarlarsa cevap veriyorum, sormazlarsa hiç karışmıyorum. Sağ olsunlar onlar da hala bana danışırlar. Günlük yaşantımda çok boş zamanım da olmuyor. Anılarımı yazıyorum. Ben anlatıyorum, çocuklar kaleme alıyor. Bu sene bitirmeyi istiyorum. Genç Yöneticilere tavsiyeleriniz nelerdir? 2004 yılında Türkiye genelinde Gelir Vergisi Mükellefi olarak Vergi Rekortmeni oldum. Her zaman dürüstlük ön planda oldu benim için. 10 defa vergi rekortmenleri arasına girdim. 2006 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’den “Üstün Hizmet Ödülü” aldım. Sizlere de en önemli tavsiyem müteahhitlik mesleğini sürdürünüz ama dürüstlük en önemli ilkeniz olsun, ikincisi de hiç kimseye taviz vermeyeceksiniz. Bir taviz verirseniz arkası gelir, onu kapatamazsınız. Her şeyden önce yaptığınız işin mükemmel olması lazım. Teknikten fedakârlık etmeyeceksiniz. Teknikten fedakârlık yaparsanız kazanmak için veya zararı azaltmak için, hiçbir faydası yok. Hem itibarınızı kaybediyorsunuz hem de o işler kötü oluyor. Dürüst çalışmak ve itibarınızı korumak mecburiyetindesiniz. İtibar her şeyin üstündedir. Yani ne kadar para kazanırsanız kazanın, itibarınızı kaybederseniz kıymeti yok. Bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. ANALİZ 9 TÜRKİYE’DE SANAYİSİZLEŞME OLGUSU Sanayisizleşme olgusu, ülkelerin ekonomik gelişim süreçlerinde; üretim yapılarında ortaya çıkan ani bir değişimle, ekonomik gelişmenin doğal seyri olan tarımdan sanayiye, sanayiden hizmetlere doğru gelişme zincirinin bozulması ve sanayi sektörünün toplam hasıla içindeki payının ve sanayi sektöründeki istihdamın toplam istihdam içerisindeki payının gittikçe azalması şeklinde açıklanmaktadır. Funda Mert Hitit Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Mezunu Sanayisizleşme olgusu, ülkelerin ekonomik gelişim süreçlerinde; üretim yapılarında ortaya çıkan ani bir değişimle, ekonomik gelişmenin doğal seyri olan tarımdan sanayiye, sanayiden hizmetlere doğru gelişme zincirinin bozulması ve sanayi sektörünün toplam hasıla içindeki payının ve sanayi sektöründeki istihdamın toplam istihdam içerisindeki payının gittikçe azalması şeklinde açıklanmaktadır. Gelişmiş ülke ekonomilerinde milli gelir içerisinde hizmet sektörünün payının daha hızlı artması beklenen doğal bir durumdur. Oysa günümüzde özellikle gelişmekte olan ülkelerde sanayi kesiminde çalışanların toplam çalışanlar içindeki payı sürekli azalmaktadır. Yüksek verimlilik sağlayan hizmet sektörü her ne kadar ülkeler için kârlı gözükse de, Türkiye gibi büyük işgücüne sahip ülkelerde, hizmet sektörünün bu işgücünün tamamını absorbe etmesi gerçekleşmez. Diğer taraftan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin sürdürülebilir büyümeyi devam ettirebilmesi için üretim yapmaları bir zorunluluktur. Bu yüzden, bu makalede sektörlerin büyüklükleri ve paylarının değişimi temel göstergelerle incelenmiş, bu değişimlerin istihdam yapısı ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içindeki paylar üzerindeki etkisi üzerinde durulmuştur. Ayrıca orta gelir tuzağı yaklaşımının sanayi sektörü üzerine yansımaları incelenmiştir. Son kısımda ise ulaşılan sonuç ve önerilere yer verilmiştir. dır. Söz konusu ülkelerde istihdamın ve milli gelirin sektörel dağılımı açısından, hizmet sektörünün üstünlüğü de göze çarpmaktadır. Sanayisizleşme olarak adlandırılan bu süreç Grafik 1’den takip edileceği üzere Türkiye açısından da ciddi bir tehdit olarak görülmektedir. Sanayi sektörünün GSYİH içindeki payında küçük iniş çıkışlar yaşanmakla birlikte 2010 yılında yüksek bir paya sahip değildir. 1980 yılında sanayinin GSYİH içindeki payı %26,5’tir. Bu oran 1980-1990 döneminde yaklaşık olarak %8 puan artış gösterdikten sonra neredeyse sabit bir düzeyde günümüze kadar gelmiştir. Günümüzde ise bu oran %26-27 bandında seyretmektedir. Sektörel yapıdaki değişimler incelendiğinde, en önemli değişimlerin hizmet sektöründe gerçekleştiği görülmektedir. tüketiciler ithal mallarına yönelip, yerli üretici de üretim sürecinden çekilmektedir. Dolayısıyla kısa vadeli sermaye akımlarının ülkemize yönelik olarak hızlanmış olması da ülkemizdeki sanayisizleşmenin en önemli belirleyicileri arasındadır. sürecinin varlığına işaret etmektedir. Sanayisizleşme sürecinin ana nedeninin ise, sanayinin niteliğinin düşük teknolojili olmasından kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Türkiye ihracatının 2010 yılı itibariyle teknolojik dağılımına baktığımızda yüksek teknolojili ürün grubu %5 düzeyinde olması bu durumu doğrular niteliktedir. Türkiye’nin sektörel yapısına bakıldığında Türkiye’nin sanayisizleşme tuzağına doğru hızla yol kattettiği görülmektedir. SaSöz konusu yapısal değişim istihdamın nayisizleşme tuzağına doğru ilerlemenin sektörel yapısında da kendini gösterbaşlıca nedeni ise, Gümrük Grafik 2: Türkiye Sektörlerin Toplam İstihdam İçindeki Payı Birliği Anlaşmasıyla rekabet gücünü gittikçe kaybeden sanayi üretiminin yüksek teknolojili ve katma değer Kaynak: Dünya Bankası, http: //data. worldbank. org/ verilerinden hareketle çizilmiştir. üreten bir yapıya kavuşTürkiye’de Sanayisizleşme Olgusu turulamamış Yakın zamana kadar sanayileşme ve mektedir. 1980 yılında, istihdam edilen olmasıdır. Diğer taraftan GSYİH içeekonomik gelişme kavramları birlikte toplam işgücünün %20’si sanayi, %35’i risinde sanayi sektör payının artmaması kullanılırken, günümüzde özellikle geliş- ise hizmet sektöründe istihdam edilir- ve söz konusu payda azalmalar yaşanması mekte olan ülkelerde sanayi sektörünün ken 2010 yılına gelindiğinde sanayi sanayimizin ileri teknoloji bir üretim yapıGSYİH içindeki payı sürekli azalmakta- ve hizmet sektörlerinin payları sırasıy- sına sahip olmamasından kaynaklanmakla la %26,2 ve %50,1 birlikte düşük teknolojili üretim yapısı olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin orta gelir tuzağına yakalanGrafik 1: Türkiye’de Sektörlerin GSYİH içindeki Payı (%) Bu da istihdam fırsat- mış ülkeler arasında değerlendirilmesine ları yaratmada sanayi neden olmuştur. Yani Türk sanayisi düşük sektörünün öneminin ve orta teknolojili bir üretimle orta gelir giderek azaldığını gös- tuzağına yakalanmış gibi görünmektedir. termektedir. Diğer taraftan imalat sanayinin ekonomi Sanayinin GSYİH ve içindeki payı azalırken, orta gelir tuzağı istihdamın sektörel sarmalından çıkmak güçleşmektedir. dağılımına ilişkin veri- Ayrıca yabancı sermayenin ülkeye kontKaynak: Dünya Bankası, http: //data. worldbank. org/ ler Türkiye ekonomisi rolsüz girişi, ulusal paranın aşırı değerverilerinden hareketle çizilmiştir. için “sanayisizleşme lenmesine yol açmakta bu da göreli olaSanayi Tarım Hizmetler (deindustrialization)” rak ithal malları ucuzlatmakta ve böylece Türkiye’nin sektörel yapısına bakıldığında Türkiye’nin sanayisizleşme tuzağına doğru hızla yol kat ettiği görülmektedir. GSYİH içerisinde sanayi sektör payının artmaması ve söz konusu payda azalmalar yaşanması sanayimizin ileri teknoloji bir üretim yapısına sahip olmamasından kaynaklanmakla birlikte düşük teknolojili üretim yapısı Türkiye’nin orta gelir tuzağına yakalanmış ülkeler arasında değerlendirilmesine neden olmuştur. Bu bağlamda Türkiye ekonomisi için sanayileşme sürecinin devam ettirilmesine yönelik önlemler alınmalıdır. Türkiye’nin hızla kısa vadeli finansman tercihinden uzaklaşması gerekmektedir. Ayrıca Türkiye’nin orta gelir tuzağına düşmemesi için mutlaka kısa vadeli büyüme oranlarını yakalaması, orta ve uzun vadede ise büyümeyi sürdürmesi gerekmektedir. Düşük teknolojilerle ve düşük emek maliyetleriyle ucuza ürettiğini ihraç ederek var olmaya çalışan sanayi yerine yüksek teknolojili üretim yapısına sahip sanayi sektörü olmalıdır. Bu durumda teşvik müessesinden yararlanılarak sanayi sektörüne vergi avantajları sağlanmak gibi pek çok önlem birlikte uygulanabilir. Kaynakça BDDK. 2012, Finansal Piyasalar Raporu. DPT. 2009, Kaynak: http://www.dpt. gov.tr/Portal.aspx?PortalRef=3 (Erişim Tarihi: 20.12.2012 Eğilmez, Mahfi, Orta Gelir Tuzağı ve Türkiye, http: //www. mahfiegilmez. com/2012/12/orta-gelir-tuzağı-ve turkiye. htm, (Erişim Tarihi: 10. 12. 2012). Şahbaz, Ussal, Sanayisizleşme: Türkiye Ekonomisindeki Son Tehlikeli Eğilim Mi? http:// http://www.tepav.org.tr/tr/ kose-yazisi-tepav/s/2516 (Erişim Tarihi: 30.03.2011) Tonus, Özgür. 2007, Gümrük Birliği Sonrasında Türkiye’de Dışa Açıklık ve Sanayileşme, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 17, ss. 193- 10 GENÇLİK "GELECEĞİMİZİ ŞEKİLLENDİREN FARKIMIZDIR, BİZİ FARKLI YAPAN İSE GELECEĞİMİZDİR." Türkiye’nin en önemli üniversitelerinin başında gelen Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ), öğretim üyesi kalitesi ve uluslararası iletişimdeki başarısıyla tam bir başarı örneğidir. Bu ay ki “Gençlik” köşemizin konuğu ise ODTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı PROF.DR. AHMET YALÇINER. İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde birçok yeni projeye imza atmayı hedefleyen Yalçıner, bölümün misyonunu ise şöyle tanımlıyor; Ülkemizde İnşaat Mühendisliği alanında en üstün nitelikli lisans ve lisansüstü eğitimi vererek, yüksek potansiyele sahip öğrencilerin bölümümüzden mümkün olan en fazla kazanımla mezun olmalarını sağlamak. Prof. Dr. Ahmet Yalçıner ile İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü, çalışmalarını, ileriye yönelik hedeflerini ve ODTÜ’yü konuştuk. ODTÜ İnşaat Mühendisliği bölümü ne zaman kuruldu, akademik personel ve öğrenci profilleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Akademik personelinizin bilimsel çalışma yapabilme imkanları ve araştırma geliştirme çalışmalarına olan katkılarından söz edebilir misiniz? ODTÜ İnşaat Mühendisliği bölümü 1957 yılında kuruldu. Fakültemizde 1280 lisan öğrencisi, 335 yüksek lisans öğrencisi öğrenim görmektedir. İnşaat mühendisliği bölümüne ise her sene 180 öğrenci kabul edilmektedir. ODTÜ İnşaat Mühendisliği programına kayıtlı öğrencilerin %80’i bu programa ilk dört tercihinden birisinde girmiştir. Bu durum öğrenci profilimizin büyük bölümünün inşaat mühendisi olmayı seçtiğini göstermektedir. Üniversitemizde yüksek kapasiteli bilgisayarlar ve yazılım altyapısı, inşaat mühendisliğinin her dalında olmak üzere dünyanın en gelişmiş deneysel çalışmalar için alanlar ve laboratuvar sistemleri mevcut. Bunların başta gelen dalları Yapı Mekaniği, Geoteknik, Ula- 2011 yılında öğrencilerimiz arasında yapılan ankette inşaat bölümünü seçme nedenlerine bakıldığında önemli etkenlerin bu meslekten iyi gelir elde etmeyi beklemeleri ve ODTÜ programı olması olduğu görülmüştür. Daha ikincil sebepler arasında aile etkisi ve ÖSYM seçim sistemine göre kazanmış olmaları gelmektedir. Diğer seçeneği seçenlerin verdikleri yanıtlar incelendiğinde daha çok mühendis olmak, büyük yapılar tasarlamak, vs gibi motivasyonlar göze çarpmaktadır. İnşaat Mühendisliği bölümünde yapım yönetimi dalı, yapı malzemeleri dalı, geomatik mühendisliği dalı, geoteknik dalı, hidrolik dalı, kıyı ve deniz mühendisliği, hidromekanik, su kaynakları, yapı mühendisliği dalı, ulaştırma dalında öğretim üyelerimiz eğitim vermektedir. şım Mühendisliği, Malzeme Mühendisliği, Hidromekanik, Kıyı ve Deniz Mühendisliği dallarıdır. Öğretim üyeleri ve Araştırma Görevlileri için yurt dışı bilimsel toplantılara katılım destekleri verilmektedir. İnşaat Mühendisliği bölümünün en önemli ilkeleri nelerdir? Misyonumuz • Ülkemizde İnşaat Mühendisliği ala- nında en üstün nitelikli lisans ve lisansüstü eğitimi vererek, yüksek potansiyele sahip öğrencilerin bölümümüzden mümkün olan en fazla kazanımla mezun olmalarını sağlamak • Öncelikleri ülke sanayisinin ihtiyaçlarını karşılamak ve akademik insan kaynakların değişimini ve hareketliliğini sağlamak olan, bu öncelikleri lisansüstü eğitim etkinlikleriyle bir- GENÇLİK leştiren, uluslararası standartları ve açılımları da göz önünde bulunduran ileri düzeyli araştırma projelerini hayata geçirmek • Toplumun ve çeşitli kurumların karşılaştıkları problemlerin çözümüne yardımcı olmak üzere edinilmiş uzman bilgi birikimini paylaşmak ve yaymak etkili bir şekilde müfredata ve araştırma konularına aktarılması için gerekli yöntem ve mekanizmaları oluşturmak • Tüm eğitim ve araştırma etkinliklerinde mesleğin teknik boyutlarının olduğu kadar ahlaki, sosyal, kültürel, çevresel ve ekonomik yönlerini de dikkate almak • Eğitim, araştırma ve kamu sektörü alanlarındaki görevlerimizi yerine getirirken, hem fiziksel altyapımız hem de insan kaynaklarımız ile ilgili kalite yönetiminin kesintisiz devamını sağlamak • Gelecek için planlayıp yeniliklere çabuk uyum sağlamak Vizyonumuz • Öğrencileri; inşaat mühendisliği problemlerinin tanımlanması, çözümü, sentezlenmesi ve tasarımı için gereken bilgi, kabiliyet ve yaratıcı düşünce ile donatmak “Geleceğimiz farkımızdır, farkımız geleceğimizdir.” • Verimlilik ihtiyacının bilincinde olarak üniversite içerisinden başlayarak toplumumuza, ülkemize, mesleğimize, bilime ve insanlığa karşı sorumluluğumuzu devamlı gözden geçirmek • Teknoloji, bilgi erişimi ve bilgi ilerlemesindeki en son gelişmelerin hızlı ve • Mevcut başarımıza göz ardı edilemeyecek şekilde katkıda bulunmuş olumlu geleneksel niteliklerimizi korumak • Ülkemizin ihtiyaçların yönelik olmasının yanı sıra, mesleğe ve bilime katkı sağlayan çalışmalara öncülük etmesi gereken araştırma etkinliklerine önem vermek 11 • Öncelikle ülkemizin yararı için ve genel olarak tüm insanlığın yararı ve gelişimi için edinilmiş olan bilgi birikimini aktarma ve paylaşma yoluyla hizmete sunmak • Eğitim ve araştırma için gereken fiziksel ortamı sürekli geliştirmek ve ilerletmek • Kısacası; öğrencisi, öğretim görevlisi, idari kadrosu ve mezunlarıyla her daim öncü, lider olmak ve mükemmeli yakalamak için gayret göstermek ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü diğerlerinden farlı kılan da bu istek ve gayrettir. Bu nedenledir ki; "Geleceğimizi şekillendiren farkımızdır, bizi farklı yapan ise geleceğimizdir." Bölümünüz ile ilgili yeni projeleriniz neler? Deprem mühendisliği, akıllı ulaşım sistemleri, akıllı yapılar, iklim değişikliği ve adaptasyon, dayanıklı yapılar, dayanıklı toplumlar, afet analiz, önlem ve yönetimi, yeni inşaat malzemeleri, yenilenebilir enerji ve enerji verimliği alanlarında çalışmalar sürdürmekteyiz. ODTÜ’lü inşaat mühendislerinin ilk öğrendiği temel konular nedir? Vizyon, teknoloji ve rekabet anlayışı ile ilgili genç nesillere nasıl bir mesaj verebilirsiniz? Bölümümüzde eğitim gören öğrencilerimize ilk yıl İnşaat Mühendisliğine Giriş adı altında ders verilmektedir. Dersin amacı geleceğin inşaat mühendislerine İnşaat Mühendisliği’nin ana alanları hakkında bilgi veren bir oryantasyon dersi niteliğindedir. Derste öğrencilerin alacakları derslerin sıralaması ve içerikleri ve öğretim elemanlarının tanıtılması hedeflerinin yanısıra profesyonel mühendislik yaşamı hakkında bilgilendirme, sözlü ve yazılı mühendislik iletişim gibi birbirinden çok farklı konular bulunmaktadır. Dersin çıktısı olarak da öğrencilerin inşaat mühendislerinin ne yaptığı ve bunun eğitimini nasıl alacaklarını hakkında daha iyi fikir sahibi olması belirlenmiştir. Bu kapsamda mühendisliğe atılan ilk 12 GENÇLİK Futbol Takımı, Futsal Takımı, Güreş Takımı, Hentbol Takımı, Judo Takımı, Karate-Do Takımı , Kayak Takımı, Korfbol Takımı, Masa Tenisi Takımı, Okçuluk Takımı, Orienteering Takımı, Ragbi Takımı, Satranç Takımı,Serbest Dalış, Snowboard Takımı, Squash Takımı, Sualtı Hokeyi Takımı, Taekwon-Do Takımı, Tenis Takımı, Voleybol Takımı Yelken Takımı, Yüzme Takımı. adımlarda genç inşaat mühendislerine kazandırılmaya çalışan en önemli ilkeler şöyledir: • İnşaat mühendisliği çalışma alanlarını tanıtmak ve genel bir vizyon vermek, • Mesleki hayatları hakkında temel kavramları ve becerileri tanıtmak, • İnşaat mühendisliği eğitimi hakkında genel bilgi vermek ve öğretim elemanlarını tanıtmak, • İnşaat mühendisliği konusunda mesleki bir merak uyandırmak ve motivasyonlarını artırmak, • Deney tasarlama, yapma, çıkan verileri inceleme ve yorumlama becerisi, • Çok disiplinli takımlarda görev yapma becerisi, • Profesyonel ve etik sorumluluk anlayışı, • Etkili iletişim becerisi geliştirmek. Üniversitede öğrencilere sunulan burs imkanları nelerdir? ODTÜ Rektörlüğü tarafından her yıl ihtiyaç sahibi öğrencilere, yemek, yurt, maddi olmak üzere çok sayıda destekler verilmektedir. İnşaat Mühendisliği Bölümü olarak her yıl en az 70 öğrencimize de yaşam olanaklarının iyileştirilmesi için Bölüm tarafından burslar sağlanmaktadır. Üniversitede öğrencilere sunulan sosyal imkanlar nelerdir? Öğrencilerimiz şehrin gürültüsünden uzak mükemmel bir doğal ortamı olan kampüsümüzde her türlü sosyal ve sportif olanaktan yararlanma imkanına sahiptirler. Çeşitli spor tesislerinin bulunduğu üniversitemizde öğrenci ve personelimiz birçok branşta etkinliklere katılabilir. Akademik takvimin başlaması ile birlikte çeşitli branşlarda spor kursları ve turnuvaları düzenlenir. Ayrıca üniversitelerarası spor yarışmalarında bay ve bayan takımlarımız üniversitemizi temsil etmektedirler. Öğrencilerimiz her yıl yapılan seçmelere katılarak diledikleri spor takımlarına katılma olanakları bulunmaktadır. Akademik yıl süresince spor salonları 09.00-22.30 saatleri arasında, öğrenci veya öğrenci gruplarına açıktır, ancak spor alanları genellikle akşamları ve hafta sonları belirli saatlerde spor takımları için antrenman amacıyla ayrılır. Tenis ve futbol gibi sporlar için günlük saha rezervasyonları yapılmaktadır. Spor Merkezi ise 08:00-17:00, cumartesi günleri 14:30-20:45, pazar günleri de 12:00-15:30 saatleri arasında öğrencilerimizin kullanımına açıktır. Açık ve kapalı yüzme havuzları, kapalı spor salonları, çim futbol stadyumu, futbol sahaları, tenis kortları, açık basketbol ve voleybol sahaları, masa tenisleri, koşu parkurları, kriket sahası, Amerikan futbol sahası, güç geliştirme ve cimnastik salonu, spor merkezi tüm ODTÜ mensuplarına hizmet vermektedir. Ankara’nın en önemli doğal ortamlarından ODTÜ arazisinin içerisinde bulunan Eymir Gölü ise öğrencilerimiz için önemli sosyal alanlardan birisidir. Göl ve çevresi, ODTÜ öğrencilerinin kürek, balık avlama, piknik yapma gibi etkinlikleri için uygun bir ortam oluşturmaktadır. Göl ve çevresinde ayrıca yemek yenilebilecek yerler de vardır. Ayrıca sporun hemen her alanında takım ve bireysel spor alanlarında topluluklarımız vardır. Bu topluluklar; Aikido Topluluğu, Briç Topluluğu, Can Kurtarma ve İlkyardım Topluluğu, Dağcılık ve Kış Sporları Topluluğu, Denizcilik ve Yelken Topluluğu, Doğa Sporları Topluluğu, Eşli Danslar Topluluğu, İzcilik Topluluğu, Jonglörler Topluluğu, Kapoera Topluluğu, Motor Sporları ve Trafik Topluluğu, Satranç Topluluğu, Sualtı Topluluğu, Sualtı Sporları Topluluğu, Tenis Topluluğu Takım sporlarımız ise: Erkek Takımları olarak, Amerikan Futbol Takımı, Karting Takımı, Kriket Takımı, Sualtı Ragbisi, Su Topu Takımı Kadın-Erkek öğrencilerimizin oluşturduğu takımlar ise, Badminton Takımı, Basketbol Takımı, Bilardo Takımı Bisiklet Takımı, Briç Takımı, Cimnastik Takımı, Eskrim Takımı, Frizbi Takım, ODTÜ’de, öğrencileriniz için bilim, kültür, ve sanat ile iç içe yaşamalarına olanak sağlamak üzere de topluluklar bulunmaktadır. Bize bu topluluklar hakkında da bilgi verebilir misiniz? ODTÜ’de eğitim gören öğrencilerimiz eğitim hayatları boyunca sınırsız sosyal oluşumlar içerisinde olabilme imkanına sahiptir. Öğrencilerimizin dahil olabileceği sosyal gruplar şöyle: Amatör Astronomi Topluluğu, Amatör Fotoğrafçılık Topluluğu, Ar-Ge Topluluğu, Arkeoloji Topluluğu, Atatürkçü Düşünce Topluluğu, Avrasya Topluluğu, Avrupa Öğrencileri Forumu Topluluğu, Avrupa Teknoloji Öğrencileri Topluluğu, Balkan Topluluğu, Bilgisayar Topluluğu, Bilim Kurgu ve Fantezi Topluluğu, Bilim ve Teknik Topluluğu, Biyoloji ve Genetik Topluluğu, Biyomedikal Mühendisliği Topluluğu, Caz Topluluğu, Çağdaş Dans Topluluğu, Çevre Topluluğu, Çocuk Aklım Topluluğu, Dış Politika ve Uluslararası İlişkiler Topluluğu, Eğitim Topluluğu, Ekonomi Topluluğu, Engelsiz ODTÜ Topluluğu, Felsefe Topluluğu, Fizik Topluluğu, Gastronomi Topluluğu, Genç Girişimciler Topluluğu, Genç Yazarlar Topluluğu, Gıda Topluluğu, Go Topluluğu, Gülmece Topluluğu, Güzel Sanatlar Topluluğu, Havacılık ve Uzay Topluluğu, Havacılık Topluluğu, IEEE ODTÜ Öğrenci Topluluğu, İletişim Topluluğu, İlk-Yar Topluluğu, İstatistik Topluluğu, İşletme Topluluğu, Japon Kültür Topluluğu, Jeoloji Topluluğu, Kimya Topluluğu, Kişisel Gelişim Topluluğu, Kitap Topluluğu, Klasik Gitar Topluluğu, Klasik Türk Müziği Topluluğu, Kuş Gözlem Topluluğu, Lodos Topluluğu, Makine ve İnovasyon Topluluğu, Malzeme Bilimleri Topluluğu, Matematik Topluluğu, Medya Topluluğu, Meslek ve İş Etiği Topluluğu, Mimarlık Topluluğu, Moda Topluluğu, Modelleme ve Simülasyon Topluluğu, Münazara Topluluğu, Müzik Toplulukları, Müzikal Topluluğu, Psikoloji Topluluğu, Radyo Topluluğu, Robot Topluluğu, SIAM Öğrenci Topluluğu, Sinema Topluluğu, Siyaset Bilimi Topluluğu, Sosyal Demokrasi Topluluğu, Sosyalist Düşünce Topluluğu, Sosyoloji Topluluğu, Tarih Topluluğu, Tasarım Topluluğu, Tiyatro Topluluğu,Türk Halk Bilimi Topluluğu, Türkçe Topluluğu, Uluslararası Gençlik Topluluğu, Uluslararası Öğrenci Topluluğu, Uluslararası Öğrenci Değişimi Topluluğu, Uluslararası Ticaret ve Lojistik Topluluğu, Uzak Doğu Topluluğu, Verimlilik Topluluğu, Yapı Topluluğu, Yaratıcılık ve Sosyal Yenilik Topluluğu. ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi (KKM) hakkında bilgi verebilir misiniz? ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi Ankara’nın önemli salonlarından birisidir. Merkez, her türlü ulusal ve uluslararası kongre, seminer, toplantı, konferans, kültürel ve sanatsal etkinliğin düzenlenmesine olanak sağlayacak mekansal ve teknik altyapıya sahiptir. Merkez tüm Ankaralılara hizmet vermektedir. ODTÜ mezunlarını üniversiteden mezun olduktan sonra nasıl bir hayat bekliyor? Mezunlarımız, profesyonel yaşam için gerekli temel bilgileri edinmiş olarak, araştırma, yenilik, farklı düşünme, problem çözme yetenekleri kazanmış olarak iş yaşamına başlarlar. Başarılı dereceleri olanlar mezun olduklarında lisansüstü eğitim için yurt dışından kabul almaktadırlar. Mezunlarımızın hemen hepsi en kısa zamanda iş bulabilmektedirler. MİMARİ 13 OFİS TASARLARKEN... Murat Özdamar Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi İçmimar ve Çevre Tasarımcı(MFA) Ofis dediğimiz zaman birçok insanın aklına eskilerden kalmış olan görüntüler gelmekte, hatta bazen, benzetmeler yaparken bile aklımızda kalan mekânları da hatırlayarak dile getirilmekte. Tasarımcılarsa işte burada etkin rol oynuyor. Tasarımcılar tarafından bundan seneler önce yapılan tasarımlar sadece ev üzerine devam etmekteydi ancak bugünkü anlayış öyle değil. Bugün içmimarlığı, hacimlere can vermek (Marie Louis Sue – 1940); insanların ihtiyaçları zevkleri ve fizyolojik – psikolojik gerekleri doğrultusunda alanlara-hacimlere şekil vermek; olarak tanımlıyoruz. Bunu yaparken fiziksel gereksinmeleri de işin içerisine katarak, sıcaklık–soğukluk, akustik, aydınlatma gibi konularla birlikte, acil durumları, yani yangın, doğal afet gibi konuları da değerlendiriyoruz. İçmimarlık; bünyesinde güzel sanatları, ev ekonomisinin bir parçası, mimarlığın odaklanan özel bir alanı olarak yapılandırılmış ve uzmanlaşarak gelişmiştir. Bu açıdan bakıldığında içmimarlık güzel sanatların getirdiği plastik değerleri içeren, estetik bilgi ile yoğrulmuştur. Ancak mimarlığın bina olgusuyla ilişkilendirilen bir konumda da yer almaktadır. Bina içinde yer alan mekânların hacim ve yüzeylerini değerlendirirken, yapı sistemleri, fiziksel çevre kontrolü, aydınlatma, ergonomi, ısıtma gibi mekân konforu konularında da bilgili olmak gerekmektedir. Bugün içmimarlık insanın içinde bulunduğu her mekânda işlev görmektedir ve bunun en önemli alanlarından birisidir “ofislerimiz”. Çalışan kişiler genel itibariyle gün içerisindeki büyük vakitlerini ofislerinde ya da çalıştıkları alanlarda geçirmekteler, bu da söz konusu zamanın, insanların tabirleriyle, “düzgün, keyifli, aydınlık, rahat kullanılabilir...” şekillerle yaşanması anlamlarına gelmektedir. Ofis nedir? Birçok görüşe göre, “zamanımızı geçirdiğimiz yer”, ama daha tanımsal bir yaklaşımla; “bir işletmeyi veya bir hizmeti kontrol etmek üzere faaliyetlerin yapıldığı alanlar”, olarak tanımlanır. İnsanların yaşantıları içerisinde gerçekten önemli bir yer tutan mekânlardır, dolayısı ile bugün bir ofis tasarlanırken onlarca soru geliyor akıllara; Ofisimizi tasarlarken nelere dikkat etmeliyiz? Mobilyalar nasıl olmalı? Nasıl bir ofis istediğimize neye göre karar vermeliyiz? Zevkimize göre karar vermemiz yeterli mi? Bazı dekorasyon kuralları veya kriterleri var mı? Ofisimizde klasik bir hava yaratmak istiyorsak hangi renklere ağırlık vermeliyiz? Mobilya seçimimiz nasıl olmalı? Işıklandırmayı nasıl yapalım? Sanat eserlerini nasıl kullanabiliriz? Ofisimizde modern bir hava yaratmak istiyorsak hangi renklere ağırlık vermeliyiz? Mobilya seçimimiz nasıl olmalı? Işıklandırmayı nasıl yapalım? Sanat eserlerini nasıl kullanabiliriz? Çalışanların, müşterilerin ya da iş ortaklarının gözünde eğlenceli bir algı oluşturmak için ofis dekorasyonumuz nasıl olmalı?... ve bunlar gibi birçok soru. Bu da bugün ofislerimize verdiğimiz önemi ortaya koymaktadır. Ofis tasarımının önemi nedir? Bugün ofis tasarımında Türk firmalarından biri, "Motivasyon Tasarımı" kavramı çerçevesinde iş hayatındaki hiyerarşinin tam tersine, ofis hayatı içerisindeki tüm paylaşımcılara aynı önemi veriyor. Bu kavram ile firma, motive eden, hayal gücünü ve performansı artıran ofis mobilyaları tasarlıyor. Tasarım anlayışında ofis yaşamını keyifli, bireye fiziksel ve ruhsal mutluluk veren, isteklendirme ve verimliliği artıran bir yaşama taşımak, ‘Evden uzak ev’ fikrini ortaya koyuyor. Evlerimizdeki rahatı, konforu, özgünlüğü ve stili devam ettiren ve çalışma hayatını üretme sanatına dönüştüren bu yeni olgu, beklenilen ofis-insan diyalogunun da tamamlayıcısı olarak yer alıyor. Gensler şirketi tarafından yapılan araştırmaya göre; İşyeri ortamı iyileştirildiğinde çalışanların verimi yüzde 19 artıyor. Çalışanların yüzde 79’u ofis kalitesinin iş tatmininde etkili olduğunu dile getiriyor. Her 3 çalışandan biri, çalışma ortamının, bir işi kabul edip etmeme kararında belirleyici olduğunu söylüyor. 5 profesyonelden 4’ü çalışma ortamlarının kalitesinin iş tatminleri için çok önemli olduğunu, ama çalıştıkları ofislerin şirketin yaptığı işi ya da kendi işlerinin fonksiyonlarını desteklediğine inanmadıklarını vurguluyor. Çalışanların beşte biri ise ofislerini müşterilerine göstermeye utanıyor. Verimli ofis tasarımı nasıl olmalı? Ofis tasarımının ölçütleri meslek gruplarına göre değişiklik gösteren bir durumdur. Bir içmimarlık ofisi ile bir avukatlık bürosu, bir finans ofisi veya bir pazarlama ofisi asla aynı kıstaslarla ele alınamaz. Her meslek grubunun çalıştığı ofisin sorunları farklıdır. Ofis tasarımı yaparken şu soruları sormak gerekir: - Ofis kaç metrekare çalışma alanına sahip? - Belli olan metrekarede kaç kişi çalışacak? - Çalışma günleri ve saatleri nedir? - Ofisin müşteri çeşitliliği nedir? - Ofisin mevcut olduğu iklim ve coğrafi durum nedir? Tüm işler ve sektörler için artan bir şekilde ortak olan temalar birliktelik, iletişim, bağlantı, etkileşim, takım çalışması, bilginin paylaşımı, hızlı karar verme ve pazara hızlı girmedir. Günümüz ofisi tüm bu iş hedeflerini desteklemek ve bunun yanında 7 gün 24 saat çalışma yöntemlerini hedefleyen insani ve zevkli bir ortam yaratmak durumundadır. İş ortamı bağlayıcı ve şaşırtıcı olmak zorundadır. İçinde yer alanlara ilham vermeli, motive etmeli, misafirperver olmalı ve yaratıcılığı teşvik etmelidir. İşbirliği yapma isteğini ve ortak bilinci desteklemeli, esnek, uyum sağlanabilir ve değişime açık olmalı, sahiplenme, rahatlık ve kendine güven hislerini ortaya çıkarmalıdır. Dolayısı ile bir çalışma biçimi olması gerektiğine inanamayız. İş ortamları hepimizin gün içinde farklı şekillerde çalıştığımızın farkında olmalı ve bunu yansıtmalı. İnsanlara işyerlerini ve işlerine en iyi uyan gereçleri seçmelerine olanak sağlamalı. Farklı iş ortamları ve kavramları sunmalı, onların birey olarak, takım içinde, yoğunlaşarak ve iletişimde bulunarak çalışabilmelerine izin vermeli. Yapılan araştırmalar, ofisler için birçok görüşe rağmen, bazı ortak fikirlerde buluşmuşlardır; • Bir ofiste verimlilikten bahsedebilmek için, ofisin içerisindeki temiz hava dolaşımının çok iyi olması gerekmektedir. • Aydınlatmanın ofis standartlarına uygun olmalı ve mutlaka gözü yormayacak gün ışığı ampulleri kullanılmalıdır konu ile ilgili dikkat edilecek bir başka nokta da ışığınızın bilgisayar ekran ışığının önüne geçmemesi ve gözün yorulmamasının sağlanmasıdır. Dünya çapında bilimsel olarak kabul edilen 500 lüks düzeyindeki ışık miktarı unutulmamalıdır. • Önemli olan bir diğer nokta da ofisteki renklerdir. Elbette renk zevk işidir, ama çok uzun süre çalışılan ortamlarda mümkün mertebe aydınlık renkleri tercih etmekte fayda vardır. Ofislerde dikkat dağıtıcı ve saldırgan bir tutum yaratabilen kırmızı renk ile rahatlık ve uyku getirebilecek turuncu renkler kullanılmamalıdır. Ofislerde özellikle sakin renkler, pastel ve soğuk renkler; açık gri, açık sarı. vb renkler kullanılmalıdır. Sarı objeler bilinç açar, muhasebe, bankacılık ya da ekonomi ile uğraşan kişilerin okudukları dosyaların ya da ekranlarının köşesinde sarı bir obje bulundurmaları sayıları daha rahat akıllarında tutmalarını sağlar. • Ofis tasarımında önemli kalemlerden biri abartılı tasarımlardan kaçınmak olmalıdır. Abartılı tasarımlar kişiliğiniz hakkında ipuçları vermenize, yanlış seçimler ile yanlış anlaşılmanıza ya da gözünüzün bilgisayar ekranından kaymasına sebep olur. Ofisinizde yapılan toplantılarda gündemden çok tasarımlarınız dikkati toplayabilir. • Ofis tasarlanmaya başladığında ilk önce masaların yeri ayarlanmalıdır. Masaların genel olarak soldan ışık alması en idealidir. Aksi takdirde kalemin ve yazı yazdığınız elin gölgesi kâğıda düşerek sizi rahatsız edecektir. Tasarım yapılırken de çalışanların özellikleri dikkate alınmalı ve sol elini kullanan var ise ortaya konulmalıdır. • Aydınlatma ve masanız kadar bütün gün vaktinizi geçirdiğiniz oturduğunuz kullanılan koltuk da çok önemlidir. Koltuk kişiyi rahat ettirmeli ancak rehavete kapılmaması için çok da rahat olmamalıdır. Ancak sağlık için oturanın belini çok iyi kavramalı ve uygun yükseklikte olmalıdır. Oturulduğunda dirsekler masa hizasına denk gelmelidir. • Ofis içinde yerleştireceğiniz kanepeler çok rahat olmamalıdır. Gelen konukların fazla rahatlayarak, içlerinde koltuktan kalkmama arzusu uyanmasına, dolayısıyla görüşmelerin gereğinden fazla uzun sürmesine, konunun odak noktasının saparak verimsiz görüşmeler yapılmasına sebep olabileceği gibi sizin motivasyonunuzu da bozabilir. Ofiste kimse yokken de kanepenize gözünüz takılarak, sürekli rahatlama isteğinizin oluşmasına yol açabilir. • Yüksek stres gerektiren mesleklere sahip olanlar ofislerinde herhangi bir kazaya yol açmamak için cam masa vb. cam eşyalar kullanmamalıdırlar. Bu kişilerin ofislerinde ortada mümkün olduğunca az eşya ve aksesuar olmalıdır. • Ofislerde çok fazla eşya olmamalı. Kalabalık görüntü dikkatin sürekli olarak dağılmasına yol açar. Sizin sürekli taze ve canlı kalmanıza engel olur. • Ofislerde, işten bunaldığında çalışanları rahatlatmak için bilardo masası, dart, vb. bulundurabilirsiniz. Bu oyunları oynamak saldırgan duyguları atmakta yardımcı olacaktır. • Ofiste kalabalık yaratarak insanları strese sokabilecek yoğun obje kullanımından vazgeçilmelidir. 14 SAĞLIK POLEN ALERJİSİ (SAMAN, YAZ NEZLESİ) Alerji, hastanın esas olarak yaşam kalitesini düşüren ve hastaya gerek iş gerekse sosyal yaşantısında kısıtlamalar getiren bir hastalıktır. Bağışıklık sisteminin aslında zararlı olmayan bir maddeyi, örneğin poleni veya ev tozu akarını zararlı olarak algılayıp bunlara karşı aşırı immün yanıt oluşturması sonucu meydana gelir. Bağışıklık sistemi hafızasına yanlışlıkla “zararlı” olarak kaydedilen bu alerjenle tekrar karşılaşıldığında histamin adı verilen bir salgı üretilerek vücut savunması harekete geçirilir. Alerjen maddeye karşı fazla miktarda üretilen histamin salgısı, kaşıntı, ciltte döküntüler, hapşırma gibi alerjik şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olur. Doç. Dr. M. Cem Özbek TOBB ETÜ Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Alerjik burun akıntısı, toplumun %20 ila 25’ini etkileyen kronik bir hastalıktır. Alerjen kaynakları arasında aeroalerjen de denilen polenler bahar aylarında şikayetlerin artmasına neden olmalarından dolayı önemlidir. Saman nezlesi, yaz nezlesi veya bahar alerjisi gibi değişik adlarla da bilinen polen alerjisi en sık karşımıza çıkan alerji nedenidir. En sık alerjik şikayetler sulu, katı olmayan burun akıntısı, hapşırma, burun kaşıntısı, burun tıkanıklığı ve burun gerisine doğru akıntıdır. Bunların yanı sıra koku almada bozukluk, başağrısı, göz altında morluklar ve yorgunluk şikayetleri de sıklıkla bulunmaktadır. Alerjiye bağlı olarak burun tıkanıklığı gelişen kişi, gece rahat nefes alamaz ve sabahları yeterli dinlenememiş olarak kalkar. Alerjik bir burun akıntısını enfeksiyona bağlı bir nezleden nasıl ayırabiliriz? Öncelikle alerjik durumlarda ateş yoktur, halsizlik olabilir ancak kas ağrısı olmaz. Burun akıntısı alerjik hastalarda sulu ve renksizdir. Şikayetler 10 günden daha uzun süre devam eder. Hapşırma çok sık ve arka arkaya olur, burun, göz ve damakta kaşıntı vardır. Beraberinde astım veya gözlerde konjunktivit de gözlenebilir. Polenler mevsimlere ve bölgenin coğrafi yapısına göre değişiklikler göstermektedir. En sık ilkbahar ve erken yaz döneminde şikayetlere neden olurlar. Ağaç polenleri daha çok mayıs-haziran ayında, çimen polenleri temmuz-ağustos ve yabani ot polenleri ise eylül-ekim aylarında sorun yaratır. Ancak her zaman keskin sınırlarla ayırmak mümkün değildir. Bazı bitkiler yıl boyu polen üretebilirler. Polen alerjisi olanlar neler yapmalıdırlar? Öncelikle alerjenden kaçınma en önemli yoldur. Ne kadar az alerjenle karşılaşılırsa şikayetler de o derecede az olacaktır. Elbetteki polensiz ortam yaratılamaz ancak alınacak bazı basit tedbirlerle polenlerle temas ciddi anlamda azaltılabilir. Unutulmamalıdır ki, atopik bünye dediğimiz alerjik kişilerde, tek bir gruba örneğin sadece polenlere karşı alerji olabileceği gibi, birden fazla alerjen grubuna karşı da alerji gelişmiş olabilir. Polen alerjisi olan bir kişide aynı zamanda ev tozu akarlarına karşı da alerji bulunuyorsa sadece polenlere karşı alınacak önlemler, şikayetlerde azalma sağlayacak ancak tam olarak geçirmeyecektir. Bu nedenle alerjisi olduğunu düşünen bireylerin alerji testlerini yaptırmalarında mutlak fayda vardır. Koldan veya kandan yapılabilecek alerji test sonuçlarına göre doktorunuz size alerjiniz olup olmadığını, varsa neye karşı olduğunu söyleyecektir. Böylelikle, hangi polene karşı alerjisi olduğunu bilen hasta, hangi mevsimde nelerden kaçınması gerekeceğini de daha iyi bilecektir. Örneğin çimen alerjisi olan biri, çimler biçilirken ortamda ve yakınlarında bulunmamalı, çimler üzerinde piknik yapmaktan sakınmalıdır. Halk arasında gözle görülür olduğu için en sık kavaklardan uçuşan polenler suçlanmaktadır. Genel kanının aksine, yapılan alerji testlerinde kavak ağacına karşı olan alerji nadirdir. Benzer şekilde parfüme, egzoz veya sigara dumanına karşı olan hassasiyet de alerji değildir. Alerjik kişilerde daha çok gözlenen reaksiyoner bir durumdur. Polen alerjisi olan kişiler, bahar ve erken yaz döneminde ev dışı ve özellikle açık alan gezilerini sınırlandırmalı, kapı ve pencereler kapalı tutularak mümkünse havalandırma sistemleri kulanılmalıdır. Dışarı çıkarken maske ve gözlük takılması faydalı olacaktır. Özellikle rüzgarlı, sıcak, kuru ve güneşli parlak günlerde, sabah saatlerinde havadaki polen miktarı artmakta, yağmurlu günlerde ise azalmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde günlük hava durumu raporlarına ek olarak polen raporu da verilmekte ve böylece alerjisi olan kişilerin polenlerden mümkün olduğunca kaçınması sağlanmaktadır. Eve gelindiğinde giysilerin yatak odasından başka bir yerde değiştirilmesi önemlidir. Duş alınması vücutta ve özellikle saçlarda biriken polenlerden arınma konusunda yardımcı olur, alerjenle teması azaltır. Tüm önlemlere rağmen yine de şikayetler geçmeyebilir. Böyle durumlarda doktorunuza başvurarak yardım alınmalıdır. Doktorunuz sizden alacağı bilgilerle size en uygun tedaviyi belirleyecektir. Örneğin; ana şikayeti burun akıntısı ve hapşırma olan bir hastanın tedavisi, asıl şikayeti burun tıkanıklığı olan bir hastadan farklıdır. Aynı şekilde, çocuk ile erişkin veya gebelik gibi özellikli durumlarda tedaviler ve öncelikler farklıdır. Önemli olan bir konu; doktorunuzla iyi bir iletişim kurabilmek ve aceleci olmamaktır. Alerjide tüm ilaçları birden kullanmak yerine, basamak tedavisi dediğimiz ilaçların belirli bir düzene göre kullanılması doğrudur. Doğru seçilecek tek bir ilaçla hastalık kontrol altına alınabilecekken, hemen etkili sonuç almak adına birçok ilacı beraber kullanmak elbette ki yanlıştır. Hasta yakın kontrollerle takip edilerek her hasta için ideal olan tedavi planı belirlenmelidir. Birkaç cümle de çevre kirliliğinden bahsetmek faydalı olacaktır. Yapılan bazı çalışmalarda çevre kirliliğinin bazı alerjenlere karşı cevap gelişimini artırdığı gösterilmiştir. Günümüzde özellikle çocuklarda alerjik hastalıkların, astımın ve bronşitin artmasının asıl nedeninin önlenemeyen çevre kirliliği ve doğal olmayan beslenme alışkanlıkları olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle çevre kirliliği yaratan faktörlerden korunmak ve uzaklaşmak ve bu yönde toplum bilincini artırarak çevre kirliliğini azaltan çalışmalar yapmak gerekmektedir. TARİHTEN 15 Bir Cumhuriyet Çınarı… MUALLA EYÜBOĞLU ANHEGGER Bu bölümü hazırlarken hayatlarına sessizce konuk olduğumuz, yakından baktığımız, yaşadıkları dönem içinde gerçekleştirdiklerini görünce imrendiğimiz kadınlar… Bizim kadınlarımız… Mucizelere inanan, hayallerini gerçekleştiren, sabır ve güçle tarihe isimlerini yazdıran kadınlar… Bizim kadınlarımız…Bu sayımızda ise yine bir kadını, bir cumhuriyet çınarını konuk edeceğiz; Mualla Eyüboğlu Anhegger'i… Türkiye’nin ilk kadın mimarlarından olan Mualla Eyüboğlu, 13 Mart 1919'da Sivas'ın Aziziye kasabasında doğdu. Köklü bir aileye sahip olan Mualla Eyüboğlu'nun anne tarafı saraylı, babası Rahmi Eyüboğlu Osmanlı'nın son dönem kaymakamlarındandır. Babası Rahmi Eyuboğlu’nun 1924 yılında Trabzon mebusu seçilerek Büyük Millet Meclisi'ne girmesi nedeniyle, ailesi Trabzon'a yerleşince ilkokula burada başladı. 1929 yılında Eyuboğlu ailesi İstanbul'a taşındı ve aynı yıl babası Rahmi Eyuboğlu Atatürk tarafından kurdurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası'na katıldı. Mualla Eyuboğlu İstanbul Kız Lisesi'nde ortaokul eğitimine başladı, 1933-36 yılları arasında edebiyat kolunda eğitim gördü. Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü'nde dört kız öğrenciden biri olarak eğitim gördü ve 1942 yılında yüksek mimar olarak mezun oldu. 31 Aralık 1942'de İsmail Hakkı Tonguç tarafından Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'ne Yapı Kolu başkanı olarak atandı. 1947 yılında, Ortaklar Köy Enstitüsü'nde çalışırken zehirli sıtmaya yakalanıp İstanbul'a dönünceye kadar 5 yıl, hem Hasanoğlan'da çalışıp, hem de Anadolu'nun dört bir bucağındaki 21 köy enstitüsünün kuruluşuna katıldı. 1948-52 yılları arasında, Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü'nde Yüksek Şehircilik ve Tasarı Geometri kürsülerinde asistanlık yaptı. Yaz tatilinde Alman arkeolog Prof. Mittner ile Efes Tarihî Kenti’nde hafriyat mimarı olarak çalıştı. 1949 yılının yaz tatilinde Fransız Arkeoloji Enstitüsü Başkanı Prof. Albert Gabriel ve Halet Çambel'le birlikte Yazılıkaya'ya giderek hafriyat mimarlığı yaptı. Orada, eşi Alman Türkolog Dr. Robert Anhegger'le tanıştı. 1952 yılında Güzel Sanatlar Akademisi'ne bağlı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu'na raportör olarak atandı. Anadolu'nun çeşitli yerlerindeki şantiyelerde raportörlük yaptı. Bu arada Dr. Anhegger'le Balkan ülkelerine giderek ilk dönem Osmanlı eserlerini araştırdı, bunların planlarını çizerek rölövelerini çıkardı. 1953-1960 yılları arasındaki çalışma döneminde, Edirne, Kayseri, Sivas, Antakya, Mardin ve Trabzon'da Osmanlı dönemi eserlerinin onarımında görev aldı. Aynı yıllarda, İstanbul'da Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi'nden başlayarak, Sultan İbrahim Türbesi, Süleymaniye Arastası, Tabhane Binası, Ebufadıl Medresesi, Ayasofya Haziresi’nde III. Mehmed Türbesi, II. Selim Türbesi, III. Murad Türbesi, Ayasofya Şadırvanı ve Kütüphane, Topkapı Sarayı'nda Has Ahır'ın restorasyonlarında çalıştı. Robert Anhegger'la 1958 yılında evlendi. 1959 yılında Rumeli Hisarı'nın restorasyonunda çalışmaya başladı ve hisar 1971 yılında halka açıldı. Çalışma yaşamının en önemli işlerinden biri olan Topkapı Sarayı Harem Dairesi'nin onarımını, 1961-71 yılları arasında on yıl yürüttü ve tamamladı. 1973 yılına kadar Robert Anhegger'in Hollanda Goethe Enstitüsü direktörlüğüne getirilmesi üzerine, Amsterdam'da yaşadı. Yurt dışından sürdürdüğü çalışmalar süre- cinde, Emirgân Yalısı ve Siyavuşpaşa Köşkü onarımlarını tamamladı.1973 yılında Robert Anhegger’in Goethe Enstitüsü'nden emekliye ayrılması ile İstanbul'a döndüler. Bu süreçte, Ayasofya Türbeleri, Galata Mevlevîhanesi ve II. Mahmud Türbesi onarımlarında çalıştı. 1983 yılında, Anıtlar Kurumu Rölöve Bölümü'nden emekli oldu. Topkapı Sarayı’nda Padişah Evi (Harem) adlı kitabı 1986 yılında yayımlandı. TRT tarafından 1997 yılında çekilen Harem'in Gizemi belgeselinde danışmanlık yaptı ve oynadı. Mualla Eyüboğlu’nun ağabeyleri de Türkiye’nin kültür tarihine damgalarını vurmuş olan Sabahattin Eyüboğlu ve Bedri Rahmi Eyüboğlu’ydu. Şair ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu, her iki alanda yaptığı çalışmalarda da gerek halk edebiyatından, gerekse Anadolu kültüründen etkilendi; tüm bu etkilerle son derece özgün eserler meydana getirdi. Güzel Sanatlar Akademisi’nde başlayan resim eğitimini Paris’te sürdüren Bedri Rahmi Eyüboğlu, daha sonra Türkiye’ye dönmüş ve ölümüne kadar akademide yeni resim sanatçıları yetiştirmişti. Yazar, akademisyen ve çevirmen Sabahattin Eyüboğlu’nun Türkiye tarihindeki önemi de aynı Bedri Rahmi’ninki gibi tartışılmaz. Sabahattin Eyüboğlu, Halikarnas Balıkçısı ve Azra Erhat’la birlikte yeni bir Anadoluculuk görüşü ortaya koymuştu. 16 Ağustos 2009’da cumhuriyet çınarı tarihe derin bir iz bırakarak aramızdan ayrıldı. 90 yıl içinde, kökleri sonsuzluğa uzanan, binbir renge bürünen çınar, geriye Köy Enstitüleri hikayesini ve nice unutulmaz ruha bürünmüş eserler bıraktı. Ve bu çınarla, orman bir renk, bir doku daha kazandı. 16 DÜNYADAN PROJELER STFA KUVEYT’TE DEV BİR PROJEYE İMZA ATIYOR Türkiye’nin önde gelen müteahhit firmalarından STFA, Kuveyt’te dev bir projeye imza atıyor. Gerçekleştirdiği projeler ile bir marka olan STFA bilgi ve becerisini yurt dışına taşıyan ilk Türk Müteahhidi olarak Türk taahhüt sektörüne öncülük ederken, 75 yıldan fazla 24 ülkede faaliyetlerine devam etmiş, 36 yıldır da Ortadoğu ve Körfez Bölgesi’nde faaliyetlerini sürdürmektedir. STFA İnşaat Grubu’nun, Kuveyt’teki ilk projesi olan Servis Limanları İnşaatı Projesi’nin temeli düzenlenen bir törenle atıldı. 02 Nisan günü, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Kuveyt Türkiye Büyükelçisi Murat Tamer, Kuveyt Petrol Bakanı Dr. Ali Omair, Kuveyt Oil Company CEO’su Hashem S. Hashem, ve STFA Üst Yönetiminin yanı sıra Türk ve körfez basınından temsilciler ve çok sayıda davetli katıldı. Bir Proje Olarak Small Boat Harbours Kuveyt Oil Company tarafından ihale edilen, “Small Boat Harbours” projesi, Al Ahmedi Limanı’nın kapasitesinin genişletilmesini ve Abu Halifa’da yeni bir servis limanı inşaatını kapsıyor. 490 milyon dolar değerindeki projenin 38 ayda tamamlanması hedefleniyor. Projeyi ihale eden Kuwait Oil Company, (KOC) Körfez Bölgesi’nin en büyük kuruluşlarından birisi. Kuveyt hükümetinin sahip olduğu Kuwait Petroleum Corporation’a bağlı olan KOC kuruluşundan bu yana arama operasyonları, kıyı ve açık deniz araması, deneme kuyusu sondajı, kuyu üretimi, ham petrol ve doğal gaz araması yapıyor. STFA, Servis Limanları İnşaatı (Small Boat Harbours) Projesi kapsamındaki altyapı, bina inşaası ve tüm sistemin elektromekanik işleri için Lokal Canar ve Imco firmaları ile çalışıyor. Kuveyt şehrinin 32 km güneyinde, Kuveyt petrol sirketinin merkezi olarak bilinen Al Ahmadi bölgesindeki proje, Kuzey ve Güney olarak iki ana kısımdan oluşuyor. Proje kapsamında Deniz İşleri (Denizde tarama, Mendirekler, Bloklu Rıhtımlar, Pontoonlar, Ship Lift Sistem), Üst Yapı Bina ve Çevre Düzenleme İşleri, Elektrik İşleri, Mekanik İşleri ve ICT Sistemleri (Marine and Building Management Sistemleri, Telekomünikasyon Sistemleri) bulunuyor. Deniz üzerinden birbirlerine uzaklığı yaklaşık 7 km olan Kuzev ve Güney Limanları, toplam uzunluğu 4 km olan mendireklerle korunacak. Bu mendireklerin koruma tabakası 26,000 adet ‘Accropode II’ isimli beton ünitelerden oluşturulacak. -7.0 m CD seviyesine kadar taranacak olan limanlar sayesinde Kuveyt Oil Company daha büyük deniz araçlarına hizmet verebilecek. Kuveyt’in yeni değeri Proje kapsamında, Kuveyt Oil Company’nin gelecekte deniz araçlarına daha geniş yanaşma yeri sağlaması maksadıyla uzunluğu 2.5km’yi bulan rıhtımlar inşa edilecek. Güney Liman’da KOC’ye deniz araçlarının bakımını sağlamada yardımcı olacak son teknoloji bir gemi asansörü de inşa edilecek. Tersane, aynı anda üç deniz aracına hizmet verecek kapasitede olacak. Konuyla ilgili açıklamada bulunan STFA İnşaat Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Alp Taşkent; “”Small Boat Harbours” projesi ile; 36 yıldır bilgi, birikim ve deneyimimizi aktardığımız körfez ülkeleri arasına Kuveyt’in de eklenmesini, yalnızca bir yatırım değil iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesinde, önemli bir kilometre taşı olarak görüyoruz.” dedi.
© Copyright 2024 Paperzz