ĠLĠ : MANĠSA TARĠH : 02/01/2015 Muhterem Müslümanlar Bu

ĠLĠ
TARĠH
: MANĠSA
: 02/01/2015
ve günahlarınızı bağıĢlasın. Çünkü Allah çok
bağıĢlayandır, çok merhamet edendir.”3
Sevgili KardeĢlerim!
MEVLĠD KANDĠLĠ
Muhterem Müslümanlar
Bu akşam mübarek gecelerden biri olan
Mevlid Kandilini idrak edeceğiz.
Peygamber
Efendimizden
önce
cahiliye
döneminde insanlar, putlara tapıyor, zayıfları
eziyor, kan döküyor, kadını bir mal gibi alıp
satıyor, kız çocuklarını diri diri toprağa
gömüyorlardı.
Şair Mehmet Akif ERSOY,
cahiliyenin karanlık dönemini şu dizeleriyle bakın
nasıl anlatıyor: “Sırtlanları geçmiĢti beĢer
yırtıcılıkta DiĢsiz mi bir insan, onu kardeĢleri
yerdi.” Peygamber efendimiz (s.a.s.) „in dünyayı
teşrifiyle, cahiliye karanlığına gömülmüş insanlık
aydınlığa kavuşmuştur. Zira Yüce Allah, O‟nu
(s.a.v.) âlemlere rahmet olarak göndermiştir.
Nitekim Kur‟an-ı Kerim‟de şöyle buyrulmaktadır:
’’(Ey Peygamber!) Biz seni, ancak âlemlere
rahmet olarak gönderdik.’’1
Sevgili Mü’minler!
Peygamber Efendimizi sevmek, Allah
sevgisinden sonra sevgilerin en yücesidir. Bu
hususta
Sevgili
Peygamberimiz
şöyle
buyurmaktadır: ”Hiçbiriniz, ben, kendisine anne
babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan
daha
sevgili
olmadıkça
îman
etmiĢ
olmazsınız.”2 Fakat O‟nu (s.a.s.) sevmek, sadece
söz ile değil ancak O‟nu örnek almak ve sünnet-i
seniyyesini hayatımıza tatbik etmekle mümkün
olacaktır. O‟nun (s.a.s.) sünnet-i seniyyesini
yaşamak ve O‟na (s.a.s.) tabi olmak aynı zamanda
Yüce Allah‟ın sevgisine nail olmaya ve
günahlarımızın bağışlanmasına vesiledir. Nitekim
Yüce
Mevla
Kur‟an-ı
Kerim‟de
şöyle
buyurmaktadır:
“De
ki:
Eğer
Allah’ı
seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin
Yüce Rabbimiz bizlere, pek çok lütuf ve
ihsanda bulunmuştur. Bu lütuf ve ihsanların en
kıymetlisi, Yüce Mevla‟mızın Peygamber
Efendimiz‟i bizlere elçi olarak göndermesi ve
O‟na (s.a.s.) ümmet olmayı da bizlere nasip
etmesidir. Nitekim Allah-ü Teala Kuran-ı
Kerim‟de şöyle buyurmaktadır: “Andolsun ki
içlerinden kendilerine Allah’ın ayetlerini
okuyan, kendilerini temizleyen, kitap ve
hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle
Allah (c.c.), mü’minlere büyük bir lütufta
bulunmuĢtur. Halbuki daha önce onlar bir
dalalet içinde idiler.’’4
Yüce Rasül (s.a.s.), bütün insanlık için
büyük bir rahmettir. Ümmetine son derece düşkün
ve ümmetinin sıkıntıya düşmesini asla istemeyen
çok merhametli bir Peygamber‟dir. Bu hususta
Yüce Yaradan Kur‟an-ı Kerim‟de şöyle
buyurmaktadır: “Andolsun, size kendi içinizden
öyle bir peygamber gelmiĢtir ki, sizin sıkıntıya
düĢmeniz ona çok ağır gelir. O size çok düĢkün,
mü’minlere karĢı da çok Ģefkatli ve
merhametlidir.’’5
Aziz Mü’minler!
Mevlid Kandilini kutlarken her bir
mü‟min, Peygamber Efendimiz‟e çokça salat-ü
selam getirmeli; kendisi, ailesi ve anne-babasına;
vatanına, milletine; İslam âlemine ve de tüm
insanlığa gözyaşı dökerek samimiyetle dua
etmelidir. Aynı zamanda mü‟min, Peygamber
Efendimiz‟in güzel ahlakını göz önüne alarak
kendi yaşamını gözden geçirmelidir.
Değerli KardeĢlerim!
Bu münasebetle Mevlit Kandilinizi tebrik ederken
hutbemi, başta okuduğum hadis-i şerifin mealiyle
bitirmek istiyorum: “Kim benim sünnetimi ihya
ederse beni sevmiĢ olur. Beni seven de cennette
benimle beraber olur.”6
1
Enbiya 21/107
Buhâri, İman, 8
3
Âl-i İmran 3/31
4
Tevbe 9/128
5
.Âl-i İmran 3/164
6
Tirmizi, Sünen, İlim, 39/16
2
Hazırlayan: İl İrşat Kurulu
ĠL
TARĠH
: MANĠSA
:09.01.2015
ِ ِ‫ثِسِىِِللاِِانسِحًٍِِِِانسِح‬
‫ُى‬
ِ‫وإذِرأذٌِزثُّ ُكىِنئٍِشكسرُىَِلشَدَ ُكىِونئٍِكفسرُى‬
1
ِ‫إٌِعراثٍِنشدَد‬
ِِ‫ِعِجِجِبَِلِيِس‬:ِ‫للاُِعِهُِِِِّوِِسِهِى‬
ِ ًِِ‫سى ُِلِللاِِصِه‬
ُِ ‫قِبِلِز‬
ِِ‫ِوِنُِِسِِذِاكَِِلِحِدِِإِّل‬،ِ‫ِإٌِِِأِيِسُِِِ ُِكهِ ُِِّخُِِس‬،ٍِِ‫اِِنُ ًُِؤِي‬
ِ،ُِّ ِ‫ِفِكِبٌِِخُِِسِاِن‬،ِ‫ِإٌِِِأِصِبثِزِ ُِِّسِسِا ُِءِشِكِس‬،ٍِِ‫نِهِ ًُِؤِي‬
2
ِ »ُِّ ِ‫ِصِجِسِِفِكِبٌِِخُِِسِاِن‬،‫ء‬
ُِ ‫وِإٌِِِأِصِبثِزِ ُِِّضِسِا‬
ġÜKÜR NĠMETĠ ARTIRIR
Muhterem Müslümanlar!
Yüce Allah, bizi en güzel biçimde
yaratmış3,
her
birimizi
dilediği
gibi
4
şekillendirmiş , bize sayamayacağımız nimetler
bahşetmiş5, göklerdeki ve yerdeki her şeyi bizim
hizmetimize vermiş6, sonra da bizi kendisinin
halifesi olarak yeryüzüne göndermiştir7.
Değerli KardeĢlerim!
Bizler bu dünyada misafir olarak
bulunuyoruz. Gözümüzü çevirdiğimiz her yerde
Allah‟ın bize sunduğu nimetleri görüyoruz.
Aldığımız her nefeste O‟nun bize bağışladığı
hayatı soluyor, yediğimiz her lokmada O‟nun
ikramlarını tadıyoruz. Biliyoruz ki bütün bular
bizim içindir. Çünkü Yüce Rabbimiz Lokman
Suresi 20. ayette şöyle buyuruyor: “Görmedin
mi: Göklerde ve yerde ne varsa hepsini Allah
sizin hizmetinize verdi. Açık ve gizli nimetlerini
üzerinize yağdırdı.”
Aziz KardeĢlerim!
Şükür; nimet, lütuf ve ihsanlarından
dolayı, Rabbimize minnet ve şükran duygularımızı
ifade etmektir. Şüphesiz her nimetin, bir şükrü ve
beraberinde getirdiği sorumluluklar vardır. Şunu
iyi bilelim ki, şükretmek sadece dille “Ya Rabbi
şükür” demek değildir. Şükür, her nimeti Allah'ın
razı olacağı şekilde değerlendirmektir. Aldığımız
her
nefesin,
hayatımızın,
gençliğimizin,
zenginliğimizin, ilmimizin kendine has bir şükrü
vardır. Sözgelimi, zekât ve sadaka vermek,
kazandığımız helal servetin şükrüdür. Bildiğimiz
hakikatleri öncelikle kendi hayatımızda tatbik
etmek ve başkalarına da öğretmek, ilmin şükrüdür.
Sahip olduğumuz gençlik enerjisini, hak, hakikat
ve insanlığa hizmet uğrunda harcamak, gençliğin
şükrüdür.
Değerli KardeĢlerim!
Şükür, nimetlerin artmasına; isyan ve
nankörlük ise, bu nimetlerin yok olmasına
sebebiyet verir. Bu itibarla nimetlerin artışı veya
yok oluşu bir anlamda bizim tutum ve
davranışlarımıza
bağlıdır.
Nitekim
Yüce
Mevla‟mız Kuran-ı Kerim'de: “Andolsun
Ģükrederseniz elbette size nimetimi artırırım.
Eğer nankörlük ederseniz hiç Ģüphesiz azabım
çok Ģiddetlidir.” buyurmak suretiyle bu hususu
bizlere hatırlatmaktadır.
Değerli Mü’minler!
Bir gün hepimiz için bu dünya hayatı
bitecek, ebedi âlem olan ahiret hayatı başlayacak.
Herkes kıyamet günü kendisine verilen nimetlerin
hesabını Yüce Yaratıcıya verecek.8
Gelin bu
dünyada Rabbimizin bize sunduğu nimetlerin
kıymetini bilelim ve bu kadar lütfundan dolayı
Rabbimize şükredelim.
Hutbemi başta okuduğum Hadis-i Şerifle
bitiriyorum: “Mü’minin baĢka hiç kimsede
bulunmayan ilginç bir hâli vardır; onun her iĢi
hayırdır. Eğer bir geniĢliğe (nimete) kavuĢursa,
Ģükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer
bir darlığa (musibete) uğrarsa, sabreder ve bu
da onun için hayır olur.”
1
İbrahim, 14/7.
Müslim, Zühd, 64.
3
Tîn, 95/4.
4
İnfitâr, 82/8.
5
İbrahim, 14/34.
6
Câsiye, 45/13.
7
Fâtır, 35/39.
8
Tekâsür, 102/8.
2
Hazırlayan: İl İrşat Kurulu
ĠL
:MANĠSAِِِ
TARĠH :16.01.2015
ِ‫ض‬
ُ ‫ضهبِانسًٰ ىادُ ِواّلز‬
ُ ‫وسبزعُىاِا ٰنًِيغفسحِيٍِزثِّ ُكىِوجُخِعس‬
ٍُِ‫اُعددِنه ًُز ٖق‬
ِ ُ‫ِقبلِللاُِعصِوجمِأعددد‬:‫قبلِزسى ُلِللاِصهًِّللاُِعهُِّوسهى‬
ًِ‫نعجبدٌِِانصبنحٍُِِيبِّلِعٍُِزأدِوّلِأُ ُذٌِسًعذِِوّلِخطسِِعه‬
ِ‫قهتِثشس‬
EBEDĠ SAADET YURDU “CENNET”
Muhterem Müslümanlar!
Yüce Allah, okuduğum ayet-i kerimede
şöyle buyuruyor: “Rabbinizin bağıĢına ve
geniĢliği göklerle yer arası kadar olan, Allah'a
karĢı gelmekten sakınanlar için hazırlanmıĢ
bulunan cennete koĢun.”1
Okuduğum hadis-i şerifte Peygamber
Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Cenâb-ı Hak
buyuruyor ki: Salih kullarım için ben, cennette
hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın
iĢitmediği ve insanın kalbinden bile geçmeyen
nice nimetler hazırladım.”2
KardeĢlerim!
Cennet, Yüce Allah‟ın mümin kulları için
vaad ettiği ve arzulanan her türlü nimetle donattığı
ebedî mutluluk yurdudur. Kur‟an-ı Kerim‟de şöyle
buyrulmaktadır: “Gönüllerin özleyeceği, gözlerin
hoĢlanacağı her Ģey orada vardır. Ve siz orada
ebediyen kalacaksınız.”3 Mutlak adalet sahibi
olan Cenâb-ı Hak, yapılan hiçbir iyiliği ya da
kötülüğü karşılıksız bırakmayacaktır.4 Mü‟min
olup sevapları günahlarından çok olduğu ortaya
çıkanlar ebediyyen içinde kalmak üzere cennete
girecekler; günahları sevaplarından çok olan
mü‟minler cezaları miktarınca kalmak üzere
cehenneme
girecekler;
cezaları
bitince
cehennemden çıkıp cennete gireceklerdir. Kâfirler
ise ebedi olarak cehennemde kalacaklardır.
Değerli Mü’minler!
Kur‟ân-ı Kerim ve sahih hadislerde yer
alan bilgiler doğrultusunda cennet nimetlerinin
ana özelliklerini şu şekilde sayabiliriz: 1. Sonsuz
lüks ve konfor. 2. Sürekli barış ve huzur. 3.
Cennet ehlinin hem bedenî hem ruhî bakımdan
son derece güçlü ve yetenekli olmaları. 4. Manevi
tatmin (rıza). 5. Allah‟ı görmek, O‟nunla
konuşmak. 6. Bütün bunları saran bir ebediyet.5
Aziz KardeĢlerim!
Cennet ehli asıl mutluluğu manevi
tatminde bulacaktır. Bedeni ihtiyaçları gideren ve
cismani zevkler sağlayan cennet nimetleri aslında
cennetlikler için amaç değildir. Asıl hedef Allah
rızasıdır. İnsan için bu rızaya nail olmak, Allah
Teâlâ‟yı müşahede etmek ve O‟nunla konuşmaktır
en büyük mutluluk. Bu bağlamda Yüce Rabbimiz,
Tevbe süresinin 72. ayetinde şöyle buyurmaktadır:
“Allah mümin erkeklerle mümin kadınlara
içlerinde ebedi kalacakları, zeminlerinden
ırmaklar akan cennetler, adn bahçelerinde
güzel meskenler vaad etti. Allah’ın rızası ise
hepsinden daha üstündür. ĠĢte en büyük saadet
de budur. ”
Saygıdeğer Mü’minler!
Allah Teâlâ‟nın rızasını kazanmak, hesabı
kolay verip Rabbimizin cennetiyle müşerref
olmak, cemalini seyretmek, Efendimiz (s.a.s)‟e
cennette komşu olmak bizim için tarifi imkânsız
mutluluklardır. Ebedi âlemde Rabbimiz karşısında
mahcup duruma düşmemek, hüsrana uğramamak,
yüzü kara olanlardan olmamak için kısacık
ömrümüzde
Yaratana
kullukta
ihlâslı,
yaratılanlara karşı merhametli olalım. Küçük
dünya menfaatlerini elde etmek adına ahiretimizi
mahvedecek, Rabbimizin rızasını, cennetini ve
cennetteki nimetlerini kaybettirecek hatalardan,
günahlardan şiddetle uzak duralım.
Hutbemizi meleklerin Mü‟min suresi 8-9.
Ayetlerdeki duasıyla bitirelim: “Rabbimiz!
Mü’minleri ve babalarından, eĢlerinden,
soylarından iyi olanları, kendilerine söz
verdiğin Adn cennetlerine koy; Ģüphesiz güçlü
olan, Hakim olan ancak Sensin. Onları
kötülüklerden koru! O gün kötülüklerden kimi
korursan, ona Ģüphesiz rahmet etmiĢ olursun.
Bu büyük kurtuluĢtur.”
1
Âl-i İmran, 3/133.
Buhari, Tefsir, 32/1.
3
Zuhruf, 43/71.
4
Zilzal, 99/7-8.
5
DİA, Cennet, c. VII, s. 381.
2
Hazırlayan: İl İrşat Kurulu
Ġli
:Manisa
Tarih : 23.01.2015
ِ ‫ثسىِللاِانسحًٍِانسح‬
‫ُى‬
ِ‫ورسيِانً ٰهئكخِحب ٖفٍُِّيٍِحىلِانعسشَُِسجِّ ُحىٌِثحًد‬
ّ ٰ ‫زثِّهىِوقُضًِثُُ ُهىِثبنحقِِّو ٖقُمِانحًد‬
ًٍُِٖ ‫ةِانعبن‬
ِّ ‫ُِلِلِز‬
ٌِ‫ِنىِأَكىِركىَى‬:‫سى ُلِللاِصهًِللاُِعهُِّوِسهى‬
ُ ‫قبلِز‬
ِ‫كًبِركىَىٌِعُدٌَِلظهزكىِانًالئكخِثأجُحزهب‬
NURANĠ DOSTLARIMIZ MELEKLER
Muhterem Müslümanlar!
Okuduğum
âyet-i
kerimede
Yüce
Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Melekleri görürsün
ki, Rablerine hamd ile tesbih ederek, ArĢ’ın
etrafını kuĢatmıĢlardır. Artık aralarında
adaletle hükmolunmuĢ ve âlemlerin Rabbi olan
Allah'a hamdolsun denilmiĢtir.”1
Müminler Allah‟a, O‟nun Resulü Hz.
Muhammed‟e ve ona gönderilen hakikatlerin
tümüne iman ederler. İmanın şartlarından olan
meleklere de inanmakla yükümlüdürler. İslam
âlimlerine göre Melekler; nurlu, latif ve gözle
görülmeyen varlıklardır. Allahu Teâlâ, melekleri,
kendisine ibadet etmek ve kendilerine verdiği
işleri
noksansız
olarak
yapmakla
görevlendirmiştir. Meleklere iman, imanın şartı
olan altı şartın içindedir ve vahiy meleği olan
Cebrail;
Allah'tan
aldığı
İlâhî
vahyi,
peygamberlere ulaştıran bir elçidir. Bu bakımdan
vahye ve peygamberlere inanmak, onlara vahyi
ve peygamberliği getiren meleklerin varlığına
inanmayı da gerektirmektedir. Meleklerin
varlığına inanmak, gerek Kur‟ân-ı Kerim‟de ve
gerekse de imanın altı esasının sıralandığı
Amentü”de, Allah‟a imandan hemen sonra
zikredilmiştir. Bu nedenle meleklerin varlığını
inkâr etmek insanı küfre götürür.
Değerli Müminler!
Said b. el-Müseyyeb (ra)den rivayet
edildiğine göre; “ kırda namaz kılan bir
kimsenin sağında bir melek, solunda bir melek
namaz kılarlar. Burada mümin Ezan okur,
kamet getirir yahut yalnız kamet getirir namaz
kılarsa arkasında dağlar kadar melekler de
namaz kılar.”2 Melekler yemezler, içmezler,
uyumazlar, günah da işlemezler; çünkü
kendilerinde nefis yoktur. Gıdalarını zikir ve
tesbihten alırlar. Erkeklik-kadınlık özellikleri
yoktur. Melekler, bu kâinatta olup biten her şeyle
ilgilidirler. Yüce Allah melekleri, her işe ve her
varlığa nezaret etmekle ve kâinatın nizamını
sağlamak ile görevlendirmiştir. Melekler, hep
insanların yanında bulunur ve onlardan hiç
ayrılmazlar. Kur‟ân-ı Kerim‟de bu husus şöyle
beyan olunmuştur: “ Muhakkak ki üzerinizde
koruyucu melekler vardır.”3 Meleklere inanan
kimse, meleklerin insanın dar ve sıkıntılı anlarında
mü‟minlerin yardımına yetişeceğini bildiğinden
bu gibi durumlarda ümidini kaybetmez. Allah‟a ve
onun yardımına sığınır. Örneğin her insanın
öldükten sonra, istisnasız gireceği kabir ve
mezardaki yalnızlık, karanlık, darlık, soğukluk
vahşetinden ve ümitsizliğinden insanı Allah‟ın
melekleri olan Münker Nekir‟in arkadaşlığı
kurtarır. Meleklere iman edenlerin maneviyatları
güçlenir ve Allah‟a karşı sorumluluk duygusu
gelişir.
Aziz müminler!
İslam dinine göre meyillerini, hayırlı işlere
sevk eden kullara Yüce Allah ruhani dostları olan
melekler vasıtasıyla yardım eder. Bu hakikatin
bilincinde olan mümin; Sırat-ı müstakim üzere
hareket eder ve kulluk vazifesini yerine getirir.
Rabbimizin kusursuz sanatı olan bu âlemde;
hakikati, güzellik ve hayırları Allah‟ın emriyle bu
âleme yayıp, neşreden melekler bizim nurani
dostlarımızdır. Bu şuurla hareket etme bilincine
nail olma duasıyla cumanızı tebrik ediyorum.
Hutbemizi, Allah Rasülü (s.a.s)‟nün başta
okuduğumuz hadis-i şerifiyle bitirelim: “ ġayet
siz benim yanımda olduğunuz gibi diğer
zamanlarda da böyle olursanız melekler
kanatları ile sizi gölgelendirir.”4
1
Zümer, 39/75.
Muvatta, Salat 2.
3
İnfitar , 82/10.
4
Tirmizi, Kıyamet 20.
Hazırlayan: Lütfi BOZKALE
Şehzadeler Din Hizmetleri Uzmanı
Redaksiyon: İl İrşat Kurulu
2
ĠL
:MANİSA
TARĠH:30.01.2015
‫اٌِانصهىحِرُهًِعٍِانفِحشبءِوان ًُُكس‬
ِ‫ِ«إٌِأولِِيِب‬:ِ‫سى ُلِللاِصهًِّللاُِعهُِّوسهى‬
ُِ ِ‫قبلِز‬
ِ،ُُِّ‫تِثِّانِعِجدَُِىوِِانِقُِبيِخِيٍِِعًِهِّصِالِر‬
ُ ِ‫َُحِبس‬
ِ‫ِفقد‬،ِ‫ِوِإٌِِفسِدِد‬،ِِ‫ِفقدِأفهِحِوأَِجِح‬،ِِ‫فئٌِصهُحِذ‬
ِ‫خبةِوِخسس‬
ĠLK HESABINI VERECEĞĠMĠZ AMEL
NAMAZ
Değerli Mü’minler!
Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz
şöyle
buyuruyor:
“ġüphesiz
ki
namaz,
hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor.”1
Okuduğum hadis-i şerifte Peygamber
Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Kıyamet
gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun
namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, iĢi iyi
gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa,
kaybeder ve zararlı çıkar.”2
KardeĢlerim!
İslâmiyet‟te bugün bilinen şekliyle beş vakit
namaz hicretten bir buçuk yıl kadar önce Mi„râc
gecesinde farz kılınmıştır. Hz. Peygamber ve
sahabe-i kiram döneminden itibaren namaz ibadeti,
bütün çeşitleriyle Hz. Peygamber‟in uygulama ve
açıklamalarına uygun şekilde, nesilden nesile dinî
hayatın canlı bir parçası olarak intikal ettirilmiş ve
İslâm âlimleri namazın farz olduğu hususunda
görüş birliği içinde olmuşlardır. Bu sebeple fıkıh
eserlerinde namazın farziyetinin kitap, sünnet ve
icmâ delillerine dayandığı ve bu ibadetin en
kuvvetli dinî vecîbelerden biri olduğu belirtilir.
Muhterem Mü’minler!
Namaz ibadetiyle mükellef sayılmak için
gerekli olan şartlara namazın vücûb şartları denir.
Bir kimseye namazın farz olması için Müslüman,
âkıl ve bâliğ olması gerekir. Cenabı Hak Kur‟an-ı
Kerim‟de; “Ailene namazı emret ve kendin de
ona devam et.”3 buyuruyor.
KardeĢlerim!
Namaz mü‟minin hayatında bir denge
unsurudur. Her gün belirli vakitlerde eda edilen bu
ibadet, kişiyi disipline ve düzenli bir hayata alıştırır.
Namazın kişiyi ruhen arındırıp yüceltmesi yanında
beden, elbise ve namaz mahalliyle ilgili temizlik
şartı gereği maddî temizliğe vesile olduğu, ayrıca
vücudun çeşitli organlarının hareket etmesine,
eklemlerin bükülmesine ve kasların gerilip
gevşemesine imkân sağlayarak vücuda zindelik
kattığı
göz
ardı
edilmemelidir.
Kıymetli KardeĢlerim!
Namaz, Allah ile kul arasındaki ilişkiyi bir
ömür boyu amelî olarak sürdüren, insanın
eylemlerini dinî ve ahlâkî hükümler çerçevesinde
geliştirmesine yardımcı olan bir ibadettir. Hem
zâhirî şartlarına ve rükünlerine, hem ihlâs, huşû,
takvâ gibi mânevî şartlarına özen gösterilerek
kılınan namaz hayâsızlık ve kötülük olarak
değerlendirilen tutum ve davranışlarla uyuşmaz.
Namaz âdeta bir nasihatçi ve uyarıcı gibi kişiyi bu
davranışlardan alıkoyar. Namaza devam edildikçe
genellikle kötülüklere ve günahlara karşı koyma
duygusu gelişir. Böylece kişi büyük günahlardan
uzaklaşmaya başlar, kötü alışkanlıklarından
pişmanlık duyarak tevbe etmeye yönelir. Bir
müminin namazını kılmaması düşünülemez.
Tembellik ya da ihmalkârlık nedeniyle namaz
kılmamak büyük günahtır. Böyle bir durumda
hemen tevbe etmek ve vaktinde kılınmayan
namazları kaza etmek gerekir. Uyanamadığı veya
unuttuğu için namazını kılamayan kimse,
hatırlayınca hemen namazını kaza eder.
Muhterem Mü’minler!
Hutbemi Hz. İbrahim (a.s)‟in duasıyla
bitirmek istiyorum: “Rabbim beni namaza devam
eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle
kimseler yarat. Rabbimiz duamı kabul eyle.”4
1
Ankebut, 29/45.
Tirmizi, Mevâkît 188.
3
Taha, 20/132.
4
İbrahim, 14/40.
2
Hazırlayan: Özcan Arık
Redaksiyon: Il Irşat Kurulu