www.boryad.org Eylül - Ekim - Kasım Yıl: 9 Sayı: 56 Pages, 51-62 Tofaş CEO’su Kamil Başaran Yeni Tebliğ Halka Arz Çalışmalarını Olumsuz Etkiler mi? Konut Satışları Azalıyor Kardemir Genel Müdürü Fadıl Demirel Son 5 Yılda Borsadaki Yabancı Yatırımcı Sayısı Tasarruf sağlayan çözümlerle Danone Hayat İçecek yarına hazır Danone Hayat İçecek, dolaplarında kullandığı makineler arası iletişim teknolojisiyle verimliliği %25 artırdı. İşinizde hazır olmak Vodafone ile işte bu kadar kolay. yarinahazirim.com Vodafone Danone Hayat İçecek Genel Müdür Yardımcısı İşOrtağım Vodafone Group, 20 yıldır Makineler Arası İletişim alanında hizmet vermektedir. Vodafone İş Ortağım Makineler Arası İletişim Çözümleri’ne ait detaylı bilgi için vodafone.com.tr/isortagim/m2m’yi ziyaret edebilirsiniz. Borsa Yatırımcıları Derneği Resmi Dergisi BORYAD’ın Mesajı Eylül - Ekim - Kasım 2014 Yıl:9 Sayı:56 3 Aylık olarak yayınlanır. Parayla satılmaz. Borsa Yatırımcıları Derneği Adına İmtiyaz Sahibi (Sorumlu) Veli Serdar Vilyoni Danışma Kurulu Gökhan Gürok Görkem Tonguç Uslu Genel Koordinatör Şevket Doğan Bilge Yayın Yönetmeni Ayşe Fındık Yazı İşleri Müdürü Emrah Tunç İngilizce Bölüm Çevirisi Kenan Er Görsel Yönetmen Tayfun Yanar Kurumsal İletişim Türkan Özügeldi Rezervasyon Tel: (216) 456 26 57 Faks: (216) 456 36 02 E-mail: [email protected] Yönetim Merkezi KALAMIŞ MEDYA VE AJANS Mimar Sinan Mahallesi Atlas Sokak No:29/2 Üsküdar / İstanbul Tel: (0216) 495 79 29 Baskı ADA OFSET Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi E Blok No:(ZE2) 1.Kat Topkapı / İstanbul Tel: (0212) 567 12 42 Yayın ilkelerine uymayı taahhüt eden BORYAD Dergisi’nin isim hakkı Borsa Yatırımcıları Derneği’ne aittir. BORYAD Dergisi’ndeki yazıların kaynak gösterilerek kullanılmasında hiçbir sakınca yoktur. BORYAD Dergisi’nde yayınlanan yatırım, bilgi ve tavsiyeleri, yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanan yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Merhaba, Piyasalar son günlerde dalgalı bir seyir izliyor… Dolar, oldukça hareketli. Çevre bölgelerde yaşanan siyasi gelişmeler, FED ve kredi derecelendirme kuruluşlarından gelecek haber beklentileri, piyasaların volatil seyrini bir süre daha devam ettirecek gibi… Böyle dönemlerde yatırım kararları çok daha dikkat gerektiriyor. Biz de piyasanın uzmanlarına, piyasanın seyrini ve bu süreçte öne çıkan yatırım araçlarını sorduk. Uzmanlar tarafından yapılan değerlendirmeleri, Yatırım sayfalarımızda bulabilirsiniz. Borsa İstanbul’da yapılan işlemler incelendiğinde, yabancı yatırımcıların ağırlığı göze çarpıyor. BORYAD olarak BIST’in yabancılarının son 5 yıl içindeki varlığını mercek altına aldık. Son 5 yılda yabancı yatırımcı sayısında ne gibi gelişmeler oldu, yabancı yatırımcılarda hangi ülkeler başı çekiyor? Tüm bu soruların cevaplarını Araştırma sayfalarımızda okuyabilirsiniz… “Otomobil, bu yılı ihracat lideri olarak tamamlar…” Tofaş CEO’su Kamil Başaran, ülke ihracatının lokomotifi konumunda bulunan otomotiv sektörünün bu yılı da ihracat lideri olarak tamamlamasını beklediklerini söylüyor. Kamil Başaran’la bir söyleşi gerçekleştirdik, Başaran hem Tofaş’ın hedefleriyle ilgili bilgiler verdi hem de otomobil sektörünün bu yılını değerlendirdi. Kardemir Genel Müdürü Fadıl Demirel ve NG Kütahya Seramik Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Güral ise kendileriyle gerçekleştirdiğimiz söyleşilerde, projeleri ve şirket hedefleriyle ilgili açıklamalarda bulundular. Piyasaları son günlerde meşgul eden konulardan biri de Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından yayınlanan ve Borsa kotundan çıkmak isteyen şirketlere bu hakkı tanıyan tebliğ. Yeni tebliğde yatırımcı haklarına aykırı bazı maddeler olduğu gerekçesiyle Derneğimizin çeşitli itirazları olmuştu. Ancak SPK, yatırımcı haklarını da içeren bazı maddelerde düzenleme yapma yoluna gitti. Bu tebliğle ilgili detayları Dosya sayfalarında okuyabilirsiniz… Ayrıca BORYAD Hukuk Komitesi Başkanı Av. Gökhan Gürok, konuyla ilgili Derneğimizin bakış açısını Yorum sayfalarında sizlerle paylaştı. Sevgili BORYAD Üyeleri, Sermaye piyasalarında yatırımcı hakları konusundaki hassasiyetimizi her durumda dile getiriyor ve gerektiği takdirde çeşitli adımlar atmaya çalışıyoruz. Sizlerin gösterdiği ilgi ve destek bizim için oldukça önemli. Bu anlamda, BORYAD’a verdiğiniz her türlü destek için teşekkür ederiz. Bir sonraki sayıda görüşmek üzere… SİZİN İÇİN BİRİKTİRİYORUZ İçindekiler İçindekiler 8 Haber 12 Yorum 16 Yorum 18 Araştırma 22 Söyleşi 28 Dosya Piyasaların Gündeminden Öne Çıkan Haberler SPK’nın Yeni Düzenlemelerine Hukuki Bakış İnşaat Sektöründe Yaşanan Gelişmeler Borsadaki Yabancı Yatırımcı Payları Tofaş CEO’su Kamil Başaran Konut Satışlarında Son Durum 32 Söyleşi 36 Dosya 40 Söyleşi 42 Yakın Bakış 44 Mercek 46 Yatırım 51 İngilizce Bölüm Kardemir Genel Müdürü Fadıl Demirel Yeni Tebliğin Piyasadaki Yansımaları BU SEFER DE ÖDÜLLERİ Akbank altı büyük uluslararası kuruluş tarafından “Türkiye’nin En İyi Bankası” ve “Türkiye’nin En Değerli Banka Markası” seçildi.* Bu başarıyı borçlu olduğumuz siz değerli müşterilerimize sonsuz teşekkürler. Brand Finance Türkiye'nin En Değerli Banka Markası NG Kütahya Seramik Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Güral Kurumsal Yayıncılık The Banker Türkiye'nin En İyi Bankası Etkili Kurumsal Değişimin Kuralları Piyasaların Volatil Seyri Devam Ediyor World Finance Türkiye'nin En İyi Bankası Yabancı Okurlarımız İçin Konuların Özeti * 2013 yılı ödülleri Euromoney Türkiye'nin En İyi Bankası EMEA Finance Türkiye'nin En İyi Bankası Global Banking & Finance Review Türkiye'nin En İyi Bankası Haberler 08 5. İstanbul Finans Zirvesi Bu yıl beşinci kez düzenlenen İstanbul Finans Zirvesi, 15-16 Eylül tarihlerinde gerçekleştirildi. Türkiye ve dünyadan çok sayıda katılımcının olduğu zirvede Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı ve Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vahdettin Ertaş konuşma yaptı. K üresel finans dünyasından katılımcıların bir araya geldiği 5. İstanbul Zirvesi İstanbul Conrad Otel’de yapıldı. Zirvenin açılış seremonisi, Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Turhan, TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, Şekerbank Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hasan Basri Göktan ve IFS Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Murat Yülek’in katılımıyla gerçekleştirildi. Turhan açılışta yaptığı konuşmada, bugünden 2025 yılına kadar geçecek sürede ortaya çıkacak her 10 küresel şirketten 7’sinin gelişmekte olan ülkelerde olacağını belirterek, bunun iktisadi yapı ve ilişkiler sistemi açısından önemli bir değişime işaret ettiğini ve Türkiye’nin de buna mutlaka hazır olması gerektiğini söyledi. Babacan: ”25 konuluk dönüşüm programı üzerinde çalışıyoruz” Zirvenin son günü, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı ve Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vahdettin Ertaş’ın konuşmalarıyla tamamlandı. Ali Babacan, açılışta yaptığı konuşmada, hükümet olarak 5 yıllık 10. Kalkınma Planı’nın özel dönüşüm programları üzerinde çalıştıklarını belirterek, “İlk defa 25 konuda özel dönüşüm programıyla beraber yayımladığımız bir plan. Yaklaşık 1200’ün üzerinde bir eylemin 2018’e kadar takvimlendirilmesini yapıyoruz. Ekim sonu kasım başı gibi Başbakanımız tarafından açıklanacak bu eylem planı Türkiye’nin detaylı bir yol haritası olacak. 25 dönüşüm programından bir tanesi de İstanbul Finans Merkezi ile ilgili programımız” ifadelerini kullandı. Şimşek: “Enflasyonun neredeyse zirveyi bulduğu kanısındayız” Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise enflasyon rakamlarına ilişkin, “Enflasyonun neredeyse zirveyi bulduğu kanısındayız, bundan sonra sıkı bir duruşla enflasyonu tekrar 5-7 aralığına, daha sonra da orta-uzun vadede %5’in altına düşürmeyi ümit ediyoruz” dedi. Şimşek, kredi derecelendirme kuruluşlarından bir tek isteklerinin olduğunu belirterek, “Objektif bir değerlendirme istiyoruz. Tabii ki onlar işlerini yapacak, biz işimizi yapacağız” ifadesini kullandı. Başçı: “TCMB, kötü gün dostudur” TCMB Başkanı Erdem Başçı, TCMB’nin kötü gün dostu olduğunu belirterek, “İyi zamanlarda bankaları terbiye etmeye çalışır ama kötü zaman geldiğinde bankalara destek verir. Biz küresel kriz öncesinde bankalara borç verme faizini %10’dan %7’ye çektik, güven verdik. Dünyada faizler kalıcı olarak düştüyse ve ABD’de normalleşme bittikten sonra faiz oranları %4’ü geçmeyecekse bizim %10 fazla mı geliyor?Benim kişisel tahminim, iyi zamanlarda biz bunu rahatlıkla %9’a çekebiliriz” değerlendirmesinde bulundu. SPK Başkanı Vahdettin Ertaş ise, Türkiye’nin son yıllarda ekonomik değişim ve dönüşüm yaşadığına, bunun sadece sermaye piyasalarında değil ekonominin bütün alanlarında görüldüğüne dikkati çekti. Haberler 10 Bank Asya Hisseleri Gözaltı Pazarı’nda İşlem Görüyor İlk olarak 7 Ağustos’ta işleme kapatılan Bank Asya hisseleri 15 Eylül’de borsada işlem görmeye başlamıştı. 18 Eylül günü işlem sırası tekrar kapatılan Bank Asya hisseleri, 30 Eylül’den itibaren Gözaltı Pazarı’na alındı. H isselerinde sert düşüş hareketleri yaşanması nedeniyle 7 Ağustos’ta hisseleri borsada geçici olarak işleme kapatılan Bank Asya, son olarak Gözaltı Pazarı’na alındı. 7 Ağustos’taki kararın ardından Borsa İstanbul’dan şu şekilde bir açıklama gelmişti: “Ulusal Pazar’da işlem görmekte olan Asya Katılım Bankası A.Ş. (ASYAB.E) paylarının işlem sırası, Borsamız Hisse Senetleri (Pay) Piyasası Yönetmeliği’nin 25/a maddesi uyarınca, 07.08.2014 tarihinde ikinci seans öncesinde geçici olarak işleme kapatılmıştır.” Bu karar sonrasında Gelir İdaresi, Bank Asya’yı vergi tahsilatı yapan bankalar listesinden çıkardı. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) da, Bank Asya ile hizmet protokollerinin sonlandırıldığını açıkladı. 15 Eylül Pazartesi ise Borsa İstanbul A.Ş. Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda, Bank Asya hisselerinin yeniden işlem göreceği duyuruldu. Bu duyurudan sonra brüt takas kuralı ile açılan hisseler %10 gerileyerek 1,10 liradan taban fiyatına geriledi. Hisse fiyatları gün sonunda 0,99 liraya kadar düştü. Tüm hafta boyunca dalgalı bir seyir izleyen hisseler, 18 Eylül’de geçici bir süre işleme kapatıldı. Aynı gün içinde hisseler yeniden işleme açılırken, anormal hareketler yaşanması nedeniyle tekrar kapatıldı. Borsa İstanbul, Bank Asya hisselerinin sırasını Gözaltı Pazarı Genelgesi’nin üçüncü maddesi ‘b’ bendini gerekçe göstererek geçici olarak işleme kapatırken, hisselerin 30 Eylül tarihinden itibaren Gözaltı Pazarı’nda işleme açılacağını duyurdu. Son olarak Bank Asya hisseleri 30 Eylül’de Gözaltı Pazarı’nda işlem görmeye başladı. Gözaltı Pazarı’nda hisse senetleri sadece ikinci seansta sınırlı bir sürede işlem görüyor. Gözaltı Pazarı’nda şu anda 37 şirketin hissesi bulunuyor. Yorum 12 “İtirazlarımız Sonuç Verdi” Av. Gökhan Gürok BORYAD Hukuk Komitesi Başkanı BORYAD olarak, 1 Temmuz’da yürürlüğe giren ve şirketlerin kottan çıkma haklarını içeren tebliğe yönelik, bazı maddelerinde yatırımcı haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle, çeşitli itirazlarımız olmuştu. SPK, tebliğin ilgili maddelerinde yeniden düzenleme yoluna giderek önemli bir adım attı. G eçtiğimiz aylarda SPK, gündemi meşgul eden ve sonuçlarıyla da yatırımcıları ilgilendiren bir tebliği yürürlüğe aldı. Sizlere, borsaya açılan bazı şirketlerin borsa kotundan çıkma hakkına yönelik bu tebliğe Derneğimizin hukuki yaklaşımını aktaracağım. Ayrıca, bu tebliğin piyasalara olası etkileri hakkında da bazı noktaların altını çizmeye çalışacağım. SPK tebliğiyle tanınmış olan hak doğrultusunda, sermayenin ya da oy haklarının doğrudan ya da dolaylı olarak %95’ini bulan hakim ortak, müracaat ile kottan çıkma işlemlerine başlayabildiği gibi azınlık hisseler için de alım çağrısında bu- lunabiliyor. Azınlık hisselerin alımında fiyat belirlenirken ise, borsadan çıkma kararının açıklanmasından önceki 30 günün fiyat ortalaması alınmaktaydı. Derneğimize bu konuda itirazlar geldi ve biz de bu itirazları farklı platformlarda dile getirdik. Zira fiyatlandırmada son 30 gün ortalamasının esas alınması çeşitli manipülasyonlara yol açabileceği gibi, söz konusu hisseler o süre zarfında, global ölçekte oluşan dalgalanmalardan etkilenmiş olabilirdi. Bu açılardan bakıldığında 30 gün oldukça kısa bir süreydi. Neticeten yapmış olduğumuz itirazlar ve dile getirdiğimiz kaygılar SPK’nın konuyu yeniden düzenlemesi ve daha sağlıklı bir hale getir- mesine vesile olmuştur. Tebliğdeki yeni düzenleme ile kottan çıkma hakkının kullanılmasında fiyat ortalaması şu şekilde belirlenecek: Kararın kamuya açıklanmasından önceki 30 gün, 180 gün ve bir yıl içerisinde borsada oluşan ağırlıklı ortalama fiyat, hazırlatılacak değerlendirme raporu ve kararın kamuya açılandığı tarihten önceki son bir yıl içinde varsa pay bedelinin tespitine yönelik yapılan işlemlere esas pay değeri kararlaştırılarak, bunların arasından en yüksek bedel pay alım teklifi fiyatı olarak belirlenecek. Özetle; tebliğ bu haliyle fiyat belirlenmesi hususunda çok daha makul hale gelmiştir. Oluşması muhtemel mağduriyetleri eski uygulamaya göre minimuma indirmiştir. Yorum 14 “Ticari Kanun’a aykırı noktalar var” Konunun ortaklıktan çıkarma hakkı olarak kullanılması durumu ise tarafımızdan halen sakıncalı ve Ticaret Kanunu’na aykırı olarak görülmektedir. Zira kottan çıkmaya karar vermiş olan hakim ortak, kottan çıkma kararı alıp şartları uygun ise bu hakkını da kullanabilir. Ancak bu süreçte tüm azınlık hisseleri de alma hakkının tanınması hakkaniyete ve kanuna aykırıdır. Azınlık hisseler borsada işlem görmese bile şirkete ortak olarak kalmak isteyebilirler. İlgili düzenleme, Ticaret Kanunu hükümlerince, azınlık hisselerin şirkete ortak olarak kalmaları yönünde olmalıdır. Hisse sahibi olunan şirketin borsada işlem görüp görmemesinin ortaklık konusuyla alakası bulunmamaktadır. Bu sebeple yeniden bir düzenleme yapılması, bu konuda oluşabilecek mağduriyetleri önleyecektir. Aksi halde bu uygulama sonucunda mağduriyetlerin olacağı ve konunun yargıya taşınacağı da muhakkak gözükmektedir. Tüm bu hukuki düzenlemelerin yanı sıra kottan ayrılmak isteyen firmaların olması borsamız ve dolayısıyla ekonomimiz açısından da olumsuz bir gelişmedir. Bireysel yatırımcıların alım-satım sırasında oluşabilecek farktan yararlanmasının ötesinde, şirketlere ortak olarak elde edilecek temettü gelirinden faydalanmaları unsuru ön plana çıkarılmalıdır. Şirketler de daha şeffaf yönetimler, dünya çapında tanınırlık ve ticaret yapabilmek adına borsa kotunda olmalıdır. Bu sebeple, borsada işlem gören şirketlerin sayıları kottan çıkarmaktan ziyade, daha da artırılmalıdır. Borsada işleme açılırken elde edilen kârın bu doğrultuda harcanmasıyla ve dünya ticaretinde markalaşarak ve daha uzak noktalara doğrudan ve daha etkin ulaşarak kazanılacak ekonomik değerle, ülkemiz de ticaretin ulaştığı bu noktalarda siyasi ve ekonomik söz sahibi olacaktır. Hazırlanmakta olan tebliğler ve kanunların bu doğrultuda yapılandırılması ve şirketlerin borsa kulvarında yer almaları için yönlendirilmeleri elzemdir. Tüm bu hukuki düzenlemelerin yanı sıra kottan ayrılmak isteyen firmaların olması, borsamız ve dolayısıyla ekonomimiz açısından da olumsuz bir gelişmedir. Bireysel yatırımcıların alım-satım sırasında oluşabilecek farktan yararlanmasının ötesinde, şirketlere ortak olarak elde edilecek temettü gelirinden faydalanmaları unsuru ön plana çıkarılmalıdır. Şirketler de daha şeffaf yönetimler, dünya çapında tanınırlık ve ticaret yapabilmek adına borsa kotunda olmalıdır. Yorum 16 Gayrimenkul Sektörünün Geleceğine Bakış… Haydar Öztürk BORYAD İstişare Kurulu Başkanı Sıcak paranın cazibesiyle inşaatın nereye kadar finanse edilebileceği sorusu tartışma konusu olsa da, gayrimenkul sektörü yatırım cazibesini bir süre daha korumaya devam edecek gibi… S on yıllarda inşaat sektörü, Türkiye ekonomisinin büyümesine paralel bir büyüme başarısı sergileyerek gelişim sürecini oldukça olumlu yönde kullanmış görünüyor. Bu başarının yanı sıra inşaat sektörü çeşitli eleştirilerin de hedefinde. Sektöre yönelik eleştiriler ağırlıklı olarak, rant ekonomisinin, sanayi üretiminin önüne geçtiği ve sermaye akımlarının artık rant ekonomisinin rüzgârına kapılarak, katma değeri yüksek ürünler yerine inşaatı tercih ettiği yönünde. Bir anlamda işin kolayının tercih edildiği savunuluyor. Özellikle vurgu yapılan hususlardan birisi de, sıcak paranın cazibesiyle inşaatın nereye kadar finanse edileceği sorusu… Aslında sektörde istihdam edilen bir işçinin aynı zamanda, yapı ürünleri, kimya, cam, mobilya gibi sektörleri hareket geçirerek çok yönlü istihdam sağladığı gerçeği, sektörün, ekonominin içinde önemli bir aktör olduğunu göstermeye yetiyor. Diğer taraftan, yakın zamanda yapılan Gayrimenkul Sektörü Liderler Zirvesi’ndeki açıklamalarda özetle şöyle denildi: “Nüfus artışı, iç göç ve kentsel dönüşüm gibi unsurların etkisiyle önümüzdeki 15 yılda 15 milyon adedin üzerinde yeni konut ihtiyacının doğması beklenen sektör, ekonomide 3 trilyon dolara yakın ek hacim yaratabilir. Ayrıca Türkiye GSYH’sının yaklaşık %6’sını oluşturan inşaat ve gayrimenkul sektörü, Türkiye’nin büyümesinde itici güçtür. Önümüzdeki 15 yıl içinde yapılacak yatırımlarla Türkiye GSYH’ndaki payını iki katına çıkarabilmesinin yanı sıra, sektör, Türkiye’nin orta gelir tuzağından çıkmasında da belirleyici olacaktır.” “Yabancıların gayrimenkul alabilmesi satışlara olumlu yansıdı” 2012 yılında yapılan düzenlemeyle yabancıların gayrimenkul sahibi olmalarını sağlayan kanun satışlara olumlu yansıdı. Ayrıca kentsel dönüşümle birlikte mevcut yapıların kaliteli ve güvenli hale getirilmesini kapsa- yan düzenleme de, sektörün gelişmesine önemli katkılar sağladı. Sektörün ekonomiye olan faydalarının yanı sıra beklentilerinden de söz etmek gerekir. Bu anlamda, katma değer vergisinde yapılan düzenleme önemli konulardan biri. Konut satışlarında kademeli katma değer vergisi uygulaması ile maliyetlerde ortaya çıkan artışların, satışlar üzerinde baskı yaratması, çözüm bekleyen önemli bir sorun. Sektörde haksız rekabetin giderilmesi yönünde adımlar atılmasının zamanı gelmiş de geçiyor bile… Gerçekte bir müteahhitlik yasası bile mevcut değilken, maalesef tanımı olmayan bu mesleğin denetlenmesi ve kontrolü de mümkün olamıyor. Sektörün şikâyet ettiği haksız rekabet koşullarının ortadan kaldırılması kısa zamanda zor gözüküyor. Satışların düşmesiyle birlikte oluşan stok maliyetleri, fiyatlarda bir miktar düşmeye neden o olsa da gayrimenkul sektörü yatırım cazibesini korumaya devam edecek gibi… Araştırma 18 Borsada Yabancıların Tercihi Bankalar ve Holdingler de etkisiyle yabancı payı %61’lere kadar düştü. Ancak mart ayının son haftası yerel seçimlere ilişkin öngörülerin netleşmesiyle beraber yeniden alımlar görülüyor. Yabancıların %63-63,5 bandında seyrettiği Mart-Temmuz dönemi sonrası Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin beklentilerin yeniden satın alınmasıyla beraber, yabancıların portföy değerinde zirve seviyeler yaşandı. Genel trende bakıldığında ise yabancıların özellikle mart ayından sonra pozisyonlarını koruduğu ortaya çıkıyor. Yabancılar Hacimli İşlem Yapıyor 2014 yılının ilk 8 ayında yabancı yatırımcıların borsadaki oranı %63-63,5 seviyelerinde seyretti. Borsanın son 5 yılına bakıldığında da borsadaki yabancı payının %62-67 arasındaki seyrini koruduğu görülüyor. Yabancılar arasında liderlik ABD’nin elinde. BIST’in yabancılarının tercihlerinde başı ise, bankalar, holdingler ve GYO’lar çekiyor. B orsadaki yabancı oranı, hem piyasaların gidişatını gözlemleme hem de yabancı yatırımcının piyasalara olan ilgisini değerlendirebilmek açısından her zaman için önemli olmuştur. Finansal takvime göre yılın son çeyreğine yaklaştığımız bugünlerde, yabancı yatırımcının borsadaki varlığını mercek altına aldık. 2014 yılı ilk 8 ayında yabancı yatırımcıların borsadaki oranının %63- 63,5 seviyelerinde seyrettiğini görüyoruz. Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) verilerine göre, yabancıların portföy büyüklüğü 4 Eylül verileri itibarıyla 69,7 milyar dolar (yaklaşık 150,5 milyar TL civarında). Ancak özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin beklentinin fiyatlandığı Temmuz ayında yabancıların portföy değeri bir zirve yaparak 71,3 milyar dolar (30 Temmuz kuru itibarıyla yaklaşık 152 milyar TL) olarak gerçekleşti. Ayrıca yabancı payı da %64,2 seviyelerine gelmiş durumda. 2014 Ocak ayına baktığımızda, hem yerel seçim ortamının yarattığı belirsizlikler hem de 17 ve 25 Aralık’ta yaşanan siyasi gerginliklerin etkisi kendini gösteriyor. Bu gelişmelere ilişkin negatif fiyatlamalara ek olarak, TCMB’nin faizleri 500 baz puan yukarı çekmesinin Yabancı yatırımcıların, aylar bazında gerçekleştirdikleri alım-satımlar incelendiğinde, BIST-30 hisselerinde hacimli işlem yaptıkları göze çarpıyor. Hisse bazında yapılan alım satımlarda, banka ve holdingler gibi endeks kağıtlarının ön plana çıktığı görülüyor. Yılın ilk 8 ayında lot bazında en fazla alınan sektörler ise holdingler, bankalar ve GYO’lar. Hacimler bazında bakıldığında ise toplam hacim içerisinde yabancıların düşük bir paya sahip olduğu görülse de, yerli yatırımcılar daha çok orta-küçük ölçekli hisselerde yatırımlarını tutarken; yabancı yatırımcıların endeks hisselerinde yoğunlaştıkları için piyasanın yönü üzerinde daha belirleyici rol oynadıkları bir tablo karşımıza çıkıyor. Peki, yılın bundan sonraki aylarında borsadaki yabancı yatırımcı oranı nasıl bir çizgide ilerler? Gedik Yatırım Menkul Değerler Araştırma Uzman Yardımcısı Kemal Ozan Sayın, öngörüsünü farklı dinamikler üzerinden açıklıyor: “Artık endeksin önünde neredeyse hiçbir hikâye kalmadı. Enflasyon ve büyüme verilerine bakıldığında da TCMB’nin pek bir manevra alanı olmadığı görülüyor. Yılın geri kalanında yabancı yatırımcının performansını etkileyecek önemli iç dinamiğin Fitch’in yapacağı not Borsadaki toplam hacim içerisinde yabancıların düşük bir paya sahip olduğu görülse de, yerli yatırımcılar daha çok orta-küçük ölçekli hisselerde yatırımlarını tutarken; yabancı yatırımcıların endeks hisselerinde yoğunlaştıkları için piyasanın yönü üzerinde daha belirleyici rol oynadıkları bir tablo karşımıza çıkıyor. açıklaması olacağını düşünüyoruz. Fitch’ten eğer notun görünümünün negatife düşeceğine veya not indirimine ilişkin bir sinyal alınırsa, o zaman yabancı paylarının %6160’lara kadar çekilmesini görebiliriz. Bu yabancı para çıkışı da ilk etapta bankalarda olacağı için endeksi negatif etkileyebilir. Ancak, Fitch’in son seminerinde verdiği sinyallerden sonra pozisyonlarında belirgin bir değişim görülmeyen yabancıların bu çıkışının sınırlı kalabileceği görüşündeyiz. Dış dinamikler bu noktada daha belirleyici olacaklar. Özellikle FED’in atacağı adımların gelişmekte olan piyasalar üzerindeki etkisi dikkate alındığında, gelecek sinyaller de yabancıların pozisyonlarında etkili olacaktır. Ancak mevcut konjonktürde genel kanı, yabancıların pozisyonlarını koruyarak %62,563,5 arasında bir payla yılı tamamlayacağı şeklindedir.” 2014 yılında borsadaki yabancı yatırımcı fotoğrafı böyle… Geçtiğimiz yıllarda, yabancıların borsadaki payında çok büyük oynamalar olmadı. 2009-2013 arasında yabancıların portöy oranları yıllara göre artış ya da azalış yaşarken, borsadaki yabancı payı %62-67 arasındaki seyrini korudu. Merkezi Kayıt Kuruluşu’nun verilerine göre, yabancı yatırımcı sayısı son beş yıl içinde artış gösterdi. Bu sayı 2009 yılında 7 bin 454 iken, sonraki yıllarda yükselerek sırayla 7 bin 523, 7 bin 732 ve 8 bin 304 olarak gerçekleşti. 2013 yılına bakıldığında ise bu rakamın yine arttığı ve 9 bin 555 olduğu görülüyor. 19 Araştırma 20 En Çok 2013 yılında Artış Gösterdi milyon lira düzeyinde; bunun da 140 milyar 529 milyon lirası yabancılara, 72 milyar 676 milyonu yerli yatırımcılara ait bulunuyordu. Borsa’da 2012 sonunda %65,9 olan yabancı payı 2013 sonu itibarıyla %62,6’ya geriledi. Başka deyişle Borsa’da yerli yatırımcıların payı %34,1’den %37,4’ e yükseldi. 2013 sonu itibarıyla yabancı yatırımcılarda ortalama portföy büyüklüğü 122 milyar 219 milyon TL’ye gelirken, sayıları 1 milyonu aşan yerli yatırımcının ortalama portföy büyüklüğü ise sadece 73 milyar TL oldu. Son 5 yılın rakamları incelendiğinde yabancı yatırımcı sayısında en çok artışın yaşandığı yıl 2013 oldu. 2013’te bir önce yıla göre yabancı yatırımcı sayısında net 1251 kişilik bir artış gerçekleşti. Bu, diğer yıllarla kıyaslandığında önemli bir artış oranı. Ancak diğer taraftan benzer artış, yabancılara ait toplam portföyde gerçekleşmedi. 2012 yılında BIST’te yabancılara ait toplam portföy 140 milyar 529 milyon TL iken bu rakam 2013’te 122 milyar 219 milyon TL’ye düştü. Kısacası yatırımcı sayısındaki artış, portföy büyüklüğüne yansımadı. Yabancılarda Birincilik ABD’nin 2012 sonu itibarıyla toplam portföy büyüklüğü 213 milyar 205 BIST’te işlem gören hisse senetlerinde yabancılar arasında birinciliği ABD elinde tutuyor. 2014 BIST’te işlem gören hisse senetlerinde yabancılar arasında birinciliği ABD elinde tutuyor. 2014 yılının ilk 8 aylık verilerine göre ABD’yi sırasıyla Birleşik Krallık, Lüksemburg, İrlanda, Hollanda ve Singapur izliyor. Merkezi Kayıt Kuruluşu’nun verilerine göre, yabancı yatırımcı sayısı son beş yıl içinde artış gösterdi. Bu sayı 2009 yılında 7 bin 454 iken, sonraki yıllarda yükselerek sırayla 7 bin 523, 7 bin 732 ve 8 bin 304 olarak gerçekleşti. 2013 yılına bakıldığında ise bu rakamın yine arttığı ve 9 bin 555 olduğu görülüyor. yılının ilk 8 aylık verilerine göre ABD’yi sırasıyla Birleşik Krallık, Lüksemburg, İrlanda, Hollanda ve Singapur izliyor. Bu yılın Ağustos ayı incelendiğinde, 1.340 ABD’li yatırımcının Borsa’daki toplam portföyü 40 milyar 70 milyon TL iken, Birleşik Krallık yatırımcılarının portföy büyüklüğü 28 milyar 574 TL olarak gerçekleşti. Geçtiğimiz yıllara bakıldığında da birbirine yakın rakamlar ortaya çıkıyor. 2013 yılında BIST’te işlem gören hisse senetlerinin 40 milyar 305 milyon lira ile %20,6’sı 1.312 ABD’li yatırımcıya aitti. ABD’lilerin BIST’teki payı 2013’te 2012 sonuna göre 1 puan gerilemişti. 2013 sonu itibarıyla 515 İngiliz 24 milyar 889 milyon TL ile Borsa’nın %12,7’sine, Lüksemburglu 329 yatırımcı da 7 milyar 834 milyon lira ile %4’üne sahipti. TS EN 13162 ve TS EN 14303 Standartlarına tabi, binalarda ve tesisatlarında kullanılan İzocam Camyünü Isı ve Ses Yalıtım Malzemeleri, Yapı Malzemeleri Yönetmeliği (305/2011/AB) çerçevesinde CE işareti taşımaya haizdir. İzocam Camyünü ürünler sadece bio ürün kategorisine verilen EUCEB sertifikasına sahiptir. 22 Kamil Başaran Söyleşi 2 014’ün son çeyreğine yaklaşıyoruz. Otomobil sektörü nasıl bir yıl geçiriyor? Yılı, tüm sektörler içinde lider olarak tamamlar mı sizce? Tofaş CEO’su Kamil Başaran “Otomobİl, bu yılı İhracat lİderİ olarak tamamlar” Tofaş, 2014 yılında iç pazarda yaşanan daralmaya rağmen kâr artışını korumayı başardı. Şirket, finansallardaki olumlu trendini, yılın sonuna kadar sürdürme hedefinde. Tofaş CEO’su Kamil Başaran, iç ve küresel pazarlardaki ekonomik dalgalanmalardan etkilenmeme stratejilerini, “ihracat pazarlarını çeşitlendirerek riskleri etkin şekilde yönetmek” olarak açıklıyor. Kuzey Amerika ve Kanada pazarlarına ağırlık veren Tofaş, Doblo Amerika projesiyle, 2014-2021 yılları arasında ABD ve Kanada’ya 175 bin araç ihraç etmeyi hedefliyor. Başaran’a göre bu proje, Türk otomotiv tarihinde yeni bir başarı hikâyesi olacak. Türk otomobil sektörüyle ilgili değerlendirmeler de yapan Başaran, “Ülke ihracatının lokomotifi konumunda bulunan otomotiv sektörünün bu yılı da ihracat lideri olarak tamamlamasını bekliyoruz” diyor. Bilindiği üzere, otomotiv sektörü 2014 yılına belirgin bir daralmayla girdi. 2014 başında devreye giren ÖTV zammı, tüketici kredilerindeki yeni düzenlemeler ve yüksek döviz kuru artışı, pazardaki daralmayı daha da derinleştirdi. Global ekonomideki iyileştirici adımlar ve Türkiye’deki seçimlerin ardından oluşan daha pozitif havayla, hem ekonomik göstergeler hem de sektör talebinde toparlanma görüldü. 2014’ün ilk çeyreğinde aylık satışlar 35-40 bin aralığında seyrederken, bu rakamlar Nisan ayında 50 bin, Mayıs’tan itibaren ise 60 bin adetlere yükseldi. Hâlâ da aynı seviyede devam ediyor. Ocak-Ağustos dönemine baktığımızda, toplam pazarın geçen yılın aynı döneme göre %21,5 oranında daralarak, 406 bin 967 adet düzeyinde satış gerçekleştirildiğini görüyoruz. Avrupa’nın en büyük hafif ticari araç üreticisi konumunda bulunan ülkemizde, 8 aylık dönemde hafif ticari araç pazarı, bir önceki yılın aynı dönemine göre %24,79 azaldı ve 89 bin 461 adet satış gerçekleşti. Bu kapsamda, pazardaki kademeli artışın yıl içinde devam edeceğini, 2014 yılını sektörün 700 bin seviyesinde tamamlayacağını öngörüyoruz. Bu yıl 1 milyon adet seviyesinde üretim yapılacağını öngördüğümüz Türk otomotiv sektörü, OcakAğustos döneminde ihracatını geçen yıla göre %8,9’luk artışla 14 milyar 976 milyon 950 bin dolara yükseltti. Rakamları incelediğimizde, ülke ihracatının lokomotifi konumunda bulunan otomotiv sektörünün bu yılı da ihracat lideri olarak tamamlamasını bekliyoruz. Avrupa pazarındaki daralma nedeniyle, ihracat pazarlarımızı çeşitlendirme stratejisi geliştirerek, bu alandaki riskleri en etkin şekilde yönetmeyi başardık. Bu kapsamda, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Güney Amerika’da yeni pazarlara ihracata başladık. Vauxhall markasıyla ise İngiltere gibi zor bir pazarda gücümüzü artırdık. Son 2 yılda Tofaş’ın güçlü ihracat yelpazesine Arjantin, Fas, Ukrayna, Şili gibi yeni pazarlar eklendi. Tofaş yılın ilk yarısında kârını önceki yılın aynı dönemine oranla %24,3 artırdı… Bu yıl beklentileriniz paralelinde mi ilerliyor? Tofaş, 2014’ü nasıl tamamlamaya hazırlanıyor? 2014’ün ilk yarısında satış gelirlerimizi 3 milyar 495 milyon TL’ye, net kârımızı ise belirttiğiniz gibi geçen yılın aynı dönemine göre %24,3 artırıp 268,6 milyon TL’ye yükselttik. Pazarda yaşanan daralmaya rağmen, iç pazar ve ihracattaki istikrarlı performansımızı koruyarak, paydaşlarımıza değer yaratmayı sürdürüyoruz. Ocak-Ağustos döneminde 6 markamızla 48 bin adede yakın satış gerçekleştirdik. Hafif ticari araç pazarındaki 8 aylık performansımızla ise son 4 yılın en yüksek pazar payına ulaştık. Ağustos sonu itibarıyla 24 bin 521 adet araç satarak, %27,4 ile hafif ticari araç pazarındaki liderliğimizi koruduk... Fiat markalı ticari araçların 3’te birini, Bursa’da üretiyoruz. Hem iç pazar hem de küresel pazarlardaki ekonomik dalgalanmalardan etkilenmemek için, ihracat pazarlarını çeşitlendirme stratejisini geliştirdik ve riskleri etkin şekilde yönettik. Yılsonunda iç pazardaki daralmaya rağmen finansallardaki olumlu trendimizi sürdürmeyi öngörüyoruz... 2014 yılı içinde karşılaştığınız temel problemler ve bu sorunları aşmak için geliştirdiğiniz stratejiler neler oldu? İhracatımızın yaklaşık %70’ini gerçekleştirdiğimiz Avrupa pazarındaki daralma nedeniyle, ihracat pazarlarımızı çeşitlendirme stratejisi geliştirerek, bu alandaki riskleri en etkin şekilde yönetmeyi başardık. Bu kapsamda, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Güney Amerika’da yeni pazarlara ihracata başladık. Vauxhall markasıyla ise İngiltere gibi zor bir pazarda gücümüzü artırdık. Son 2 yılda Tofaş’ın güçlü ihracat yelpazesine Arjantin, Fas, Ukrayna, Şili gibi yeni pazarlar eklendi. Geçtiğimiz yıl ihracat hacmimizi %4 artırarak 1,6 milyar euro gelir elde ettik. Kuzey Amerika ve Kanada pazarına ağırlık vermiş durumdasınız… Bu pazarlara yönelik çalışmalarınızdan kısaca bahsedebilir misiniz? Sektör, ihracatla ayakta kalmaya, Türk ekonomisine katma değer sağlamaya devam ediyor. Sektörün ihracat faaliyetlerine katma değer sağladığımız için son dere- 23 Kamil Başaran Söyleşi 24 Kamil Başaran: “Tofaş’ın 520 milyon dolar yatırım değerine sahip yeni binek otomobili projesi kapsamında, 2015-2023 yıllarını kapsayan dönemde 580 bin adet araç üretilmesi ve bunun üçte birinin ihraç edilmesi hedefleniyor.” ce gururluyuz. 2014 sonunda Kuzey Amerika’ya başlayacak Doblo Amerika ihracatı, pazar çeşitlendirme stratejimizin bir parçası. Türk otomotiv tarihinde yeni bir başarı hikâyesi olacak Doblo Amerika projesiyle, 2014-2021 yılları arasında ABD ve Kanada’ya 175 bin araç ihraç etmeyi hedefliyoruz. 360 milyon dolar yatırımla, ABD ve Kanada’daki müşteri taleplerine ve regülasyonlara uygun geliştirilecek Doblo Amerika, Tofaş ve Türk yan sanayisine kıymetli bir deneyim edinme şansı tanıyacak. Şu anki Avrupa otomobil pazarını nasıl yorumluyorsunuz? Tofaş, Avrupa pazarına yönelik olarak nasıl bir yol takip ediyor? Avrupa pazarının 2014 ilk 6 aylık rakamlarını incelediğimizde; otomotiv pazarının %6,5 oranında büyüdüğünü görüyoruz. Ocak-Haziran 2014 döneminde 7 milyon 800 bin aracın satıldığı Avrupa pazarında, 2013’e göre bir toparlanma oldu- Doblo Amerika ve Yeni Doblo modellerinin yanı sıra; 2013’te duyurduğumuz yeni binek modeli üretiminin devreye girmesiyle ilgili çalışmalar, tüm hızıyla devam ediyor. Yeni binek aracımızı 2015’in sonuna doğru Türkiye’yle birlikte pek çok ülkede müşterilerimizle buluşturmayı hedefliyoruz. üretiminin devreye girmesiyle ilgili çalışmalar, tüm hızıyla devam ediyor. Yeni binek aracımızı 2015’in sonuna doğru Türkiye’yle birlikte pek çok ülkede müşterilerimizle buluşturmayı hedefliyoruz. Tofaş’ın 520 milyon dolar yatırım değerine sahip yeni binek otomobili projesi kapsamında, 2015-2023 yıllarını kapsayan dönemde 580 bin adet araç üretilmesi ve bunun üçte birinin ihraç edilmesi hedefleniyor. Projeyle, ihracatın yanı sıra iç pazarda tüm müşteri beklentilerini karşılayacak özelliklere sahip, güncel ve rekabetçi bir binek aracı üretilmesi hedefleniyor. Binek aracı projemiz, çok yeni bir dönemin müjdecisi olacak. Tofaş olarak Ar-Ge çalışmalarında fark yaratmak adına neler yapmaktasınız? Yakın zaman içinde piyasaya yeni çıkacak bir aracınız var mı? Bize biraz bu araçtan bahsedebilir misiniz? Bizi ulusal ve uluslararası arenada sürdürülebilir rekabet gücüyle öne çıkaracak alanın, Ar-Ge ve yenileşim olduğunun bilincine çok önce vardık. Henüz ülkemizde Ar-Ge yatırımları yok denecek kadar azken, 1990’lı yıllarda rotamızı geleceğe yönelterek yeni teknolojilerin peşine düştük. Daha iyi, daha güvenli, daha çevreci olabilmek için Arge’mizi kurduk. Tofaş’ın en önemli özelliklerinden birisi hiç kuşkusuz bugün ulaştığı Ar-Ge yetkinliğidir. Bursa’daki fabrikamızda 600 çalışanımızla birlikte, Fiat-Chrysler’in Avrupa’daki 2’nci büyüklükteki Ar-Ge merkezinden biri olmanın gururunu yaşıyoruz. Aynı zamanda, dünya çapında otomotiv markalarının farklı ülkelerdeki müşterileri için ürün ve teknoloji geliştirme yetkinliğine sahip Ar-Ge merkeziyle, fikri ve sınai mülkiyet hakları kendisine ait modellere sahip ender üreticilerden biriyiz. Doblo Amerika ve Yeni Doblo modellerinin yanı sıra; 2013’te duyurduğumuz yeni binek modeli Artık yeni projelerde etkisini gösteren yetkinliklerimizin de katkısıyla, “Otonom Ar-Ge” seviyesine ulaş- ğunu söyleyebiliriz. Otomobil satışları açısından bakacak olursak, ilk 6 ayda pazarda %6,2 büyümeyle 6 milyon 850 bin civarında araç satışı gerçekleşti. Avrupa’nın en büyük ticari araç üreticisi olan Türkiye açısından en sevindirici artış ise hafif ticari araçta kaydedildi, Ocak-Haziran döneminde %10,2 büyümeyle 790 binden fazla araç satıldı. Avrupa pazarlarında gözlemlediğimiz toparlanmanın etkisiyle, özellikle 2016’da Avrupa’nın kaybettiği pazarı geri kazanacağını tahmin ediliyoruz. Bu kapsamda 2015 sonu itibarıyla tüm yenilenmiş ürün hatlarımızla beraber, Avrupa pazarında önceki yıllardaki rakamları yakalamayı hedefliyoruz. ma hedefine odaklanmış durumdayız. Böylece; ürün geliştirmenin her adımında, kendi kaynak ve yetkinliklerimizi kullanabilir hâle geleceğiz. Ar-Ge çalışmalarımızın fikri mülkiyet hakları açısından gelişimini de takip ediyoruz. Patent başvuru sayımız 2013 yılında 145’e yükseldi ve Türkiye’nin patent liderleri arasında yer aldık. Avrupa Birliği projelerinde aktif olarak yer alıyoruz. Üzerinde çalışmakta olduğumuz 8 AB projesinin yanı sıra, “AB 7. Çerçeve Programı” kapsamında başlatılan Robo-Partner Projesi’nin koordinatörlüğünü üstlendik. Sekiz ülkeden 14 kurum ve kuruluşun işbirliğiyle hayata geçirilen projeyi ve 8 milyon euro’luk bütçesini Tofaş yönetiyor. Üretim teknolojileri alanında Türkiye’de ilk defa Tofaş tarafından koordine edilen Robo-Partner ile “Geleceğin Fabrikaları”nda robotların montaj hattında insan- Henüz ülkemizde Ar-Ge yatırımları yok denecek kadar azken, 1990’lı yıllarda rotamızı geleceğe yönelterek yeni teknolojilerin peşine düştük. Daha iyi, daha güvenli, daha çevreci olabilmek için Ar-ge’mizi kurduk. Tofaş’ın en önemli özelliklerinden birisi hiç kuşkusuz bugün ulaştığı Ar-Ge yetkinliğidir. larla birlikte kullanım olanaklarının artırılması amaçlanıyor. Kurumsal yönetim uygulamalarında şirketiniz önemli bir başarı trendi yakaladı. Şimdi ise, yakın bir zamanda hesaplanmaya başlanması beklenen Sürdürülebilirlik Endeksi gündemde ve Tofaş’ın, BIST 30 şirketlerinden biri olarak bu endekste yer almak için yoğun bir çalışma temposu içinde olduğunu yakından izliyoruz. Kurumsal yönetime verdiğiniz önemi ve özellikle sürdürülebilirlik konusundaki yaklaşımlarınızı ve çalışmalarınızı bizimle paylaşır mısınız? 2013 yılsonu itibarıyla kurumsal yönetim derecelendirme notumuzu 9,14’e yükselttik. Böylece “En Yüksek Nota Sahip Otomotiv Şirketi” olma başarısını sürdürdük. Kurumsal Yönetim Endeksi’nin kurulduğu 2007’den bu yana her yıl notumuzu yükseltmemiz, çizdiğimiz yolda başarıyla yürüdüğümüzü kanıtlıyor. Ayrıca Tofaş, kurumsal yönetim ilkelerine verdiği önem ve bunu dinamik bir süreç olarak sürdürmesiyle, otomotiv sektörünün yanı sıra yatırımcı ve paydaşları için de bir güven unsuru ve farkındalık yaratmış oluyor. Bu konuda özellikle son 10 yılda gittikçe önemi artan kurumsal yönetim düzenlemeleri gibi, sürdürülebilirlik kriterleri özellikle yatırımcılar nezdinde önemli bir parametre olarak yer almaya başladı. Borsa İstanbul (BIST) yeni bir endeks uygulamasını hayata geçirmeye hazırlanıyor. Sürdürülebilirlik Endeksi’nin bu yıl içinde öncelikle BIST 30’da yer alan şirketleri içerecek şekilde oluşturulması amaçlanıyor. Tofaş’ın “Kurumsal Sürdürülebilirlik Politikası”yla, çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim temelinde sürdürülebilir geleceği hedefleyen stratejilere dayalı iş modellerini ve bu doğ- 25 Kamil Başaran Söyleşi 26 Türkiye’de ilk defa Tofaş tarafından koordine edilen Robo-Partner ile “Geleceğin Fabrikaları”nda robotların montaj hattında insanlarla birlikte kullanım olanaklarının artırılması amaçlanıyor. rultudaki süreçleri, bütünsel bir yaklaşımla ele alıyoruz. Örneğin, yaptığımız faaliyetleri paydaşlarımıza ve yatırımcılarımıza şeffaf bir şekilde raporlamak üzere, bu yıl başlattığımız raporlama çalışmalarını devam ettirmeyi planlıyoruz. Türk otomotiv sektöründe uluslararası Karbon Saydamlık Projesi olan CDP raporlamasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Özellikle kurumsal yatırımcıları nezdinde önemli bir uluslararası saygınlığı bulunan CDP’nin “Çevresel İklim Değişikliği” programı raporunu hazırlayarak, değerlendirilmek üzere CDP’ye müracaat ettik. Tofaş olarak ayrıca bu yıl Türkiye’de bir “Sürdürülebilirlik Raporlaması” yapan ilk otomotiv şirketi olma yolunda da adım attık. Sürdürülebilirliğin sosyal boyutu kapsamında, Tofaş olarak uyguladığımız “WCM - Dünya Klasında Üretim” modeli ise öncelikli olarak iş süreci, iş güvenliği ve sağlığını içeriyor. Fabrikamızda birinci hedefimizi iş kazalarını sıfırlamak olarak belirlemiş durumdayız ve son derece zor olmasına rağmen bu hedefe net bir şekilde ilerliyo- Tofaş açısından gerek Kurumsal Yönetim Endeksi, gerekse Sürdürülebilirlik Endeksi’ni birbirini tamamlayan iki süreç olarak değerlendiriyoruz. Özellikle 21. yüzyılda şirketler bağlamında üretim, hizmet ve finansal konularda sürdürülebilirlik konsepti, en önemli hareket noktaları arasında yer alacak. ruz. Son 5 yılda iş kazalarını %95 azaltarak tek haneli rakamlara indirdik. Dünya Klasında İş Güven- liği yaklaşımı ve sürekli gelişen bir kültürle, çalışanların istese de hata yapamayacağı güvenli çalışma ortamını yaratarak, yalın ve proaktif yöntemler geliştiriyoruz. İş güvenliği konusunda uyguladığımız yöntemler ve sonuçlar, ülkemizde ve Avrupa Birliği’nde takdirle karşılandı ve ödüllendirildi. 2013 yılında Avrupa Birliği İş Güvenliği Ödülleri’nde ülkemizi temsil ettik. AB’ye üye ve aday ülkelerden katılan yüzlerce proje/firma arasında, farklı sektörlerden ödül alan en iyi 10 şirket arasına seçildik. Şirketinizin öncelikli hedeflerini sıralayabilir misiniz? Kendini sürekli yenileyen, insanlara yakın olan, çevre ve toplumla dost bir Tofaş ve değer zinciri değişmeyen amaçlarımız arasında yer alıyor. Gelecekte farklı tüketici segmentlerinin ihtiyaçlarına cevap verebilecek daha geniş ve bütünleşmiş bir ürün gamını hedefliyoruz. Ar-Ge ve inovasyona yatırımla, katma değerli ürün ve hizmetler üretmeyi, büyüme hedeflerini destekleyecek politikaları devreye almayı planlıyoruz. Dosya 28 Konut Satışları Geriliyor Geçen yıl, konut satışları açısından altın bir yıldı. Makul konut kredi faizleri, konut sektörünü tepe noktalara taşıdı. Bu yıl ise durum farklı. Satışlar, yılın ilk 7 ayında %10 daraldı. Kredi faizleri, konut satışlarında en önemli tetikleyici güçlerden biri. Ancak büyüme ve cari açık endişeleri, bir süre daha faizlerin aşağıya inmesine engel olacak gibi görünüyor. 2 010 yılından itibaren kredi için makul faiz oranlarının oluşmasıyla birlikte konut kredisi kullanımı çok gelişti. Gelinen noktada 2013 yılı sonu itibarıyla, 50,4 milyar TL konut kredisi kullandırımı ile Türk ekonomi tarihinin en yüksek hacminin yakalandığı belirtiliyor. 2013, konut sektörü açısından çok önemli bir yıl oldu. Öyle ki, 2013 yılının ikinci çeyreğinde kullandırılan konut kredisi hacmi, 2014 yılının ilk iki çeyreğinde kullandırılan konut kredisi hacminin toplamından daha fazlaydı. 2010 yılına göre, 2011 ve 2012 yıllarındaki daralma ve duraklama döneminden sonra gelen 2013, hem 2014 yılının ilk 6 ayında konut kredisi kullanımında bir önceki yılın 6 ayına göre tutar olarak %48 oranında bir azalma yaşandı. Bu dönemde 15 milyar TL’lik konut kredisi kullanımı ile 115,5 milyar TL’lik hacme ulaşıldı. sı 452 bin 477 kişi, 2011 yılında 414 bin 33 kişi iken, 2012 yılında ise 372 bin 802 kişiye kadar düştü. 2013 yılında 595 bin 772 kişi konut kredisi kullandı. 2014 yılının ilk 6 ayında ise konut kredisi kullanımında bir önceki yılın 6 ayına göre tutar olarak %48 oranında bir azalma yaşandı. Bu dönemde 15 milyar TL’lik konut kredisi kullanımı ile 115,5 milyar TL’lik hacme ulaşıldı. İlk 6 ayda konut kredisi kullanan kişi sayısı da 168 bin 521 olarak gerçekleşti. Dolayısıyla kullanan kişi sayısında da geçen senenin ilk altı ayına göre %50’nin üzerinde azalma olduğunu görüyoruz. Konut Kredisi Kullanımı 2013’te Tepe Noktasına Ulaştı Konut kredisi ortalaması 2012 yılında 76 bin 362 TL iken, 2013 yılında 84 bin 596 TL’ye sıçramıştı. 2014 yılında da kullanılan konut kredisi ortalaması artış trendini devam ettirerek, ilk 6 ayında 89 bin 277 TL’ye ulaştı. 2011 yılının üçüncü döneminden itibaren keskin bir şekilde azalmaya başlayan konut kredisi kullanımı, 2012 yılı üçüncü döneminden itibaren toparlanmaya başladı. 2013 yılının ikinci döneminde tepe noktaya ulaştı. 2013 yılı, konut satışı ile birlikte konut kredisi kullandırımında da rekor yıl olarak kayıtlara geçti. 2013 yılında konut satışları adedi 1.157.190 olarak gerçekleşti. Diğer yıllara göre bu kadar kes- TÜRKİYE’DE YILLIK KONUT KREDİSİ KULLANDIRIMI kin bir yükselişin olmasına, hem borçlanma maliyetlerinin tarihin en düşük seviyelerine inmesinin hem de Ocak 2013’ten itibaren ruhsatı alınan konutlara uygulanacak olan KDV oranlarındaki artışın talebi öne çekmesinin sebep olduğu ifade ediliyor. 2014 yılına ise siyasi riskler ve bir önceki yıla göre yüksek faizlerle başlanmasına rağmen yılın ilk 7 ayında 609 bin 877 adet konut satışı yapıldı. Fatih Tosun: “Satışlardaki istikrarsızlık devam ediyor” Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz TSKB Gayrimenkul Değerleme Genel Müdür Yardımcısı Fatih Tosun, Türkiye genelinde yıllık toplam konut satışına bakıldığında, istikrarsızlığın devam ettiğini söylüyor. Tosun, konutun son 5 yılını şu TÜRKİYE’DE YILLIK KONUT KREDİSİ KULLANDIRILAN KİŞİ SAYISI konut satışında hem de konut kredisi kullanımında rekorlar yılı oldu. 2010 yılında yaklaşık 32 milyar TL olan konut kredisi kullanımı tutar olarak 2011 ve 2012 yıllarında sırasıyla 29,75 milyar TL ve 28,5 milyar TL seviyelerine düştü; 2013 yılında ise büyük bir sıçrama ile 50,4 milyar TL oldu. 2010 yılında konut kredisini kullanan kişi sayı- 29 Dosya 30 şekilde değerlendiriyor: “Son 5 yılın ortalamasına baktığımızda 745 bin adetin karşımıza çıktığını, 2013 yılında gerçekleşen 1.157.190 adet toplam konut satışının sektöre umut dağıttığını görüyoruz. Ancak 2014 yılının ilk 7 ayında 2013 yılına göre konut satışında %9,7’lik bir daralmanın gerçekleştiğini, bu durumun yıl genelinde konut satışlarında %10 ve üzerinde bir daralmayı işaret ettiğini söyleyebiliriz. 2014 yılının ilk 7 ayında toplam konut satışlarının sadece %32’si ipotekli konut satışı olarak gerçekleşmiş görünüyor. 2013 yılının ilk 7 ayında bu oran %43’tü. İpotekli konut satışında %32 oranında azalma olduğunu işaret ediyor bu veriler.” Türkiye 2014 yılına siyasetin ekonominin önüne geçtiği bir yıl olarak başladı. Ancak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra ekonomi daha ön plana çıkmaya başladı. Büyüme ve cari açık endişeleri, şimdilik faizlerin aşağıya inmesine engel olacak gibi görünüyor. Faizler konut satışlarında en önemli tetikleyici güçlerden biri. Bu yılın Nisan ayından itibaren tekrar iniş trendine girmiş durumda. Ancak sektör uzmanları faizlerin 2013 yılı ikinci çeyreğindeki düzeye inip inmeyeceğini şu an için tahmin etmenin zor olduğunu ifade ediyorlar. Konut Sektöründe Yeni Trendler Konut satışlarında fotoğraf böyle… Peki, tüketicinin konut tercihleri ne Konut sektöründeki son 10 yıllık dönemde yaşanan hareketlilik belli trendleri başlattı, bu trendler zaman içinde değişim sürecine girdi. 2014 yılı itibarıyla değişen trendleri incelediğimizde, en önemli değişimin özellikle kent merkezinin bir çeper uzağındaki ikincil merkezlerde, 1+1’lerden 2+1’lere doğru bir yönelişin olduğu gözlemleniyor. Bu durumun ortaya çıkmasındaki en önemli neden olarak da, yatırımdan daha çok bugün ya da ileride bir gün alınan evde oturma ihtiyacının doğabileceği olduğu belirtiliyor. yönde? Diğer bir ifadeyle, konut sektöründeki yeni trendler neler? Konut sektörünün özellikle son 10 yılda yaşadığı gelişim oldukça dikkat çekici. Konut sektörü açısından en yüksek arzın bulunduğu İstanbul’da yaşanan değişim, temelde teknolojik gelişmeler ve insanların teknolojiye erişim imkânının artması, konut kredi faizlerinin düşmesi, insanların yaşam tarzlarındaki değişiklikler, deprem riski ve ulaşım alternatiflerinin güçlenmesi gibi faktörlere göre şekilleniyor. TÜRKİYE’DE KULLANDIRILAN KİŞİ BAŞI KONUT KREDİSİ ORTALAMASI Büyük şehirlerde şehir merkezlerinde yaşanan hava kirliliği, yeşil ve sosyal alan eksikliği, insanların şehir dışında da olsa bu tarz imkânları olan konutlara talep göstermesinde önemli unsurlar olarak ortaya çıkıyor. Konut kredilerinin düşmesiyle alım gücünün daha üstünde de olsa nitelikli konut projelerinde yer almak isteyenler için konutların alanları küçüldü ve birim m2 fiyatları yüksek olsa da, toplam fiyatlar erişilebilir seviyelere geldi. Son yıllarda 1+0 ve 1+1 tipi daire KONUT KREDİSİ HACMİNİN 3 AYLIK DÖNEMLERDE ARTIŞI, BİN TL 2013 yılında konut satışları adedi 1.157.190 olarak gerçekleşti. 2014 yılına ise siyasi riskler ve bir önceki yıla göre yüksek faizlerle başlanmasına rağmen yılın ilk 7 ayında 609 bin 877 adet konut satışı yapıldı. TSKB Gayrimenkul Değerleme Genel Müdür Yardımcısı Fatih Tosun, esas daralmanın konut satışında değil, konut kredisinde olduğunu söylüyor. TÜRKİYE’DE DÖNEMSEL OLARAK TOPLAM KONUT SATIŞI tanımlarının hayatımıza girmesiyle, yatırım veya oturum amaçlı bu dairelere olan talep de tahminlerin aksine olumlu oldu. Bu dairelere bakış açısı proje geliştiricisi açısından satışı kolay, alıcı açısından da ulaşılabilir bedele sahip şeklinde olmaya başladı. Özellikle 2009-2013 yılları arasında satışa çıkan projelerde 1+0 ve 1+1 tiplerinin bulunduğu projelerde, toplam konut sayılarının %25-40 oranında küçük metrekareli dairelere yer verildiği görülüyor. 2014 yılında lansmanı yapılan projelerde, şehir merkezinden uzak, sosyal imkânları olan konut projelerinde 1+0 ve 1+1 daire tipi sa- TÜRKİYE’DE YILLIK TOPLAM KONUT SATIŞI yısının azaldığı, aile tipi konut gereksinimini karşılayacak 2+1, 3+1 tipindeki dairelerin sayılarının arttığı görülüyor. Ancak birim metrekare satış değerlerinin 6.000 USD ve üzeri olduğu lüks rezidans projelerinde küçük alanlı daire tiplerine büyük oranlarda yer verilmeye devam edildiği de göze çarpıyor. Depreme dayanıklı, iç mekân kalitesi nitelikli, içerisinde havuz, sosyal tesis, açık ve kapalı spor alanları bulunan, yeşil alana önemli ölçüde yer ayrılan projeler, şehir içinde yer alan apartman tipi konutlarda yaşayanlar için heyecan verici olarak karşılanıyor ve talep görmeye devam ediyor. Ancak artan konut stoğu ve rekabet ortamı beraberinde farklılaşmayı da beraberinde getiriyor. Bu farklılaşmada, projenin bilinirliğini artırmada en büyük rol farklı mimari konseptlere dayanıyor. Son dönemde satışa sunulan konut projelerinde mimari konseptin daha ön planda tutulmaya başlandığı, mimari çözümlerin iyi birer pazarlama aracı olarak kullanılmaya başlanması yine son dönemin trendlerinden... Bir de yüksek katlı binalarda kat bahçeleri ile geniş alana yayılan büyük projelerdeki yeşil alanlar, yine daha çok ön planda tutulmaya başlanan özellikler olarak karşımıza çıkıyor. 31 Fadıl Demirel Söyleşi 32 Kardemir Genel Müdürü Fadıl Demirel “Büyük bİr yatırım hamlesİ başlattık” Türkiye sanayisinin en önemli şirketlerinden Kardemir, demir çelik sektöründe hem dünyada hem de Türkiye’deki konumunu güçlendirme hedefine yönelik yatırımlarını sürdürüyor. Son dört yıl içinde büyük bir yatırım hamlesi başlattıklarını söyleyen Kardemir Genel Müdürü Fadıl Demirel, bu yatırımlar neticesinde, şirketin katma değeri yüksek ürünleri ihraç eder konuma geleceğini belirtiyor. Kardemir’in vizyonu; “Türkiye’de üretilmeyen ürünleri de üreterek küresel rekabet gücüne sahip, en az 3 milyon ton çelik üretmek”. Fadıl Demirel, “Demiryolu ulaşım sektörüne yaptığımız yatırımlar da bu vizyonumuz doğrultusunda atılan adımlardır” diyor. Demirel ile şirketin hedef ve stratejilerini konuştuk… D ünya demir çelik sektöründe ne gibi gelişmeler öne çıkıyor? Bugüne bakıldığında sektörün yönünü belirleyen parametreler nelerdir? Sizden sektörün genel bir fotoğrafını alabilir miyiz? Dünya ham çelik üretimi, 2000 yılından sonra dünya ekonomisindeki istikrarlı büyümeye ve artan talebe bağlı olarak hızlı bir büyüme sürecine girmiştir. 2000 yılında 850 milyon ton sevisindeki dünya ham çelik üre- timi, 2013 yılında 1,607 milyar tona ulaşmıştır. Çin, dünyanın en büyük ham çelik üreticisidir. Dünya ham çelik üretiminin yarısını Çin gerçekleştirmektedir. Çin’in büyümesi, dünya ham çelik ortalamasının üzerinde seyretmiştir. 2014 yılında da bu seyrini sürdürmektedir. Çin’in üretimindeki yüksek oranlı artış, tüm dünyada demir çelik ticaretindeki dengeleri değiştirmiştir. Gerek ham madde fiyatlarında gerekse ürün fiyatlarında, Çin’in talebi belirleyici olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Kapasite fazlalığı, dünya çelik sektöründe öne çıkan temel sorunlardan biri olarak kabul edilmektedir. Dünya ham çelik üretim kapasitesi 2 milyar tonu aşmıştır. Ham çelik üretiminin 1,6 milyar ton civarında olduğu dikkate alındığında yaklaşık 400 milyon ton seviyesinde bir kapasite fazlasının olduğu görülmektedir. Kapasite fazlalığı her geçen yıl daha da artmaktadır. Bu durum fiyatlar üzerinde baskı oluşturmakta ve çelik sektörünün kârlılığını olumsuz yönde etkilemektedir. Sektörümüz 2023 yılında, 85 milyon ton kapasite, yıllık 70 milyon ton üretim ve 55 milyar dolar tutarında ihracat hedeflemektedir. Bu hedeflere ulaşabilmek için, cevherden üretim yapan entegre tesislere yatırım yapılmalı ve yeni entegre tesisler devreye alınmalıdır. Bu strateji, ülkemiz çelik sektörü için sağlıklı bir büyüme stratejisidir. Çubuk ve Kangal Haddehanesi yatırımı. reti de önemli bir seviyede artış göstermiştir. 2013 yılında demir çelik ürünleri toplam dış ticaret hacmi 30 milyar dolar seviyelerine ulaşmıştır. rümüz 2023 yılında, 85 milyon ton kapasite, yıllık 70 milyon ton üretim ve 55 milyar dolar tutarında da ihracat hedeflemektedir. Kardemir’in bu yılki faaliyet ve finansal performansını nasıl değerlendiriyorsunuz? Şirket için bu yılın avantaj ya da dezavantajları neler oldu? 2013 yılında Türkiye demir-çelik üretiminde Brezilya ve Ukrayna’yı geride bırakarak dünyanın sekizinci büyüğü oldu. Ekonomisi ve sanayileşmesinde demir-çelik yatırım ve faaliyetlerinin önemli rol oynadığı Türkiye’de sektör nasıl gelişmeler gösteriyor? 2013 yılında 15 milyar 788 milyon dolar değerinde, 19 milyon ton demir çelik ürünü ihraç edilmiştir. Ülkemizin 2013 yılı toplam ihracatı 152 milyar dolar olup, demir çelik ürünlerinin toplam ihracat içindeki payı %10’dur. Geçen yıl 12 milyar 818 milyon dolar değerinde 14 milyon 858 bin ton demir çelik ürünü ithal edilmiştir. Ülkemiz, toplam dış ticareti içinde önemli bir paya sahip olan demir çelik ürünlerinde net ihracatçı konumundadır. Ülkemiz demir çelik sektörü, son yıllarda önemli bir büyüme kaydetmiştir. 2000 yılında 14 milyon 325 bin ton ham çelik üretimi ile dünya sıralamasında on yedinci, Avrupa sıralamasında beşinci olan Türkiye, üretim artışında yakaladığı dünya ortalamasının oldukça üzerindeki performansla 2013 yılında 34 milyon 654 bin ton ham çelik üretimi ile dünyada sekizinci, Avrupa’da ise Almanya’dan sonra ikinci sırada yer almıştır. Üretimdeki artışa paralel olarak demir çelik ürünleri dış tica- Ancak ürün grupları bazında dış ticaret verileri incelendiğinde, demir çelik sektörünün katma değeri yüksek ürünlerde net ithalatçı olduğu gözlemlenmektedir. Bu sorun, T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca hazırlanan “Türkiye Demir Çelik ve Demir Dışı Metaller Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nda” da sektörün zayıf yönleri arasında yer almıştır. Planda sürdürülebilir, rekabetçi ve yenilikçi bir üretim yapısının oluşturulması gerekliliğine dikkat çekilmiştir. Sektö- Kardemir 2010 yılı sonunda 1,1 milyon ton/yıl olan sıvı çelik üretim hacmini, 3.3 milyon ton/yıl seviyesine çıkarmak amacıyla yatırım programı yürütmektedir. Bu kapsamda 2013 yılından başlayarak faaliyet sonuçlarımıza olumlu etki sağlayarak faaliyet kârlılığımızı artıracak bazı tesisler işletmeye alınmıştır. Tamamlandığında üretim ve satış hacminizin artışına ve faaliyet kârlılığımıza olumlu etkisi olacak 5 No.lu yüksek fırın yatırımız ve 120 ton’luk çelikhane konvertör yatırımımız da tamamlanma aşamasına gelmiştir. Bu yatırımlarımızı 2014 yılının üçüncü çeyreğinde işletmeye almayı planlıyoruz. Bütün bu sürdürülen yatırım faaliyetleri ve proseslerimizde sağlanan verimlilik artışlarının katkıları da dikka- 33 Fadıl Demirel Söyleşi 34 Fadıl Demirel: “Önümüzdeki günlerde devreye alacağımız 5 No.lu yüksek fırınımızla birlikte sıvı ham demir üretim kapasitemiz 3 milyon ton/yıl seviyesine yükselecek.” te alındığında şirketimiz 2014 yılının birinci çeyreğinde 100.800.484 TL, ikinci çeyreğinde 99.247.393 TL olmak üzere 2014 yılının ilk yarısında toplam 200.047.877 TL net kâr elde etmiştir. Bu performans geçen yılın tamamının %100 üzerindedir. Kardemir, çelik sektöründe entegre demir çelik üreticileri kategorisinde yer almaktadır. Bu açıdan üretim proseslerimiz ark ocaklı çelik üreticilerinden farklı olarak kömür ve cevherden başlamaktadır. Sektörde kömür ve cevher hammaddelerinde global fiyat dengeleri 2014 yılı için entegre tesisler lehine görünmektedir. Kardemir de bundan istifade etmektedir. Ancak 2014 yılı kârlılığımızı salt bu avantajla açıklamamız doğru olmaz. Kârlılığımıza yapılan yatırımların verimlilik artışları çok daha önemli katkılar sağlamaktadır. Dezavantajlar bölümünde Kardemir’i endirekt etkilemesi açısından ABD pazarında Türk çelik üreticilerine uygulanan antidamping uygulamaları, bölgemizdeki (Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Ukrayna’daki) politik gerilimler ve pazarlardaki bilinmezlik sayılabilir. Karabük’ü demiryolu malzemeleri için bir üretim merkezine dönüştürmek istediğinizi ifade ettiniz… Bu- gün, bu hedefinizde hangi aşamadasınız? Ne gibi çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz? Vizyonumuzu, “Türkiye’de üretilmeyen ürünleri de üreterek küresel rekabet gücüne sahip, en az 3 milyon ton çelik üretmek” olarak belirledik. Demiryolu ulaşım sektörüne yaptığımız yatırımlar da bu vizyonumuz doğrultusunda atılan adımlardır. Ülkemizin tüm ray ihtiyacını karşılayabilen, aynı zamanda ihracat yapan tek ray üreticisi konumundayız. Hızlı tren raylarını, oluklu rayları, mantarı sertleştirilmiş rayları üretiyoruz. Ayrıca, Çankırı’da TCDD ve VoestAlphine ortaklığında kurduğumuz tesiste demiryolu makası üretiyoruz. Bu tesis de ülkemizin demiryolu makası üreten en büyük tesisidir. Ray üretimiyle yetinmiyoruz. Demiryolu tekeri üretimine yönelik Demiryolu Tekeri Üretim Tesisi yatırımımıza da start verdik. Yatırımı 30 ay gibi kısa bir sürede tamamlayıp, tesisi 2016 yılının ilk yarısında devreye almayı planlıyoruz. Demiryolu Tekeri Üretim Tesisimizde, mevcut durumda Türkiye’de üretimi olmayan ve yurtdışından tedarik edilen yük ve yolcu vagonları, yüksek hızlı tren vagonları, hafif raylı sistemler ve lokomotifler için teker üreteceğiz. Tesisin Ülkemizin tüm ray ihtiyacını karşılayabilen, aynı zamanda ihracat yapan tek ray üreticisi konumundayız. Hızlı tren raylarını, oluklu rayları, mantarı sertleştirilmiş rayları üretiyoruz. Ayrıca, Çankırı’da TCDD ve VoestAlphine ortaklığında kurduğumuz tesiste demiryolu makası üretiyoruz. Bu tesis de ülkemizin demiryolu makası üreten en büyük tesisidir. kapasitesini 200.000 adet/yıl olarak planladık. Üretimlerimizi uluslararası piyasalara da ihraç edeceğiz. Yakın zaman önce Alman KFW IPEX Bank ile 138,8 milyon euro’luk kredi sözleşmesi imzaladınız. Bu anlaşmanın detaylarını ve bu krediyle yapılması planlanan yatırımlardan bahsedebilir misiniz? Alman KFW IPEX Bank aracılığıyla İtalya’dan ve Almanya’dan temin edilen iki yatırımımızın dış finansmanı ile ilgili olarak kredi anlaşması imzaladık. Bunlardan ilki yatırım malları ağırlıklı olarak İtalya’dan sağlanan 700 bin ton/yıl kapasiteli Çubuk ve Kangal Haddehanesi yatırımımıza ilişkin 48.553.607 euro tutarındaki kredi anlaşması. Diğeri ise yatırım malları ağırlıklı olarak Almanya’dan sağlanan 200 bin adet/yıl kapasiteli demiryolu tekeri yatırımımıza ilişkin 93.225.000 euro tutarındaki kredi anlaşması. Bu iki yatırım kredisi 3 yıl ödemesiz 10 yıl geri ödeme dönemi olmak üzere 13 yıl vadeli uzun vadeli ve çok uygun şartlarla sağlanmış kredilerdir. Bu yatırımlar tamamlandığında Kardemir’in ürün gamına ithal ikamesi sağlayacak ve kârlığımıza çok önemli katkılar sağlayacaklardır. Yeni yatırım planlarınız nelerdir? Yeni yatırımlarınızda öncelik vereceğiniz alanlar bulunuyor mu? Son 4 yıl içinde büyük bir yatırım hamlesi başlattık. Üretime başladığı 1939 yılından 2010 yılına kadar 1 milyon ton/yıl sıvı çelik üretime ancak ulaşabilmiş olan şirketimiz, bugün 2 milyon ton/yıl üretim seviyesine gelmiştir. Önümüzdeki günlerde devreye alacağımız 5 No.lu yüksek fırınımızla birlikte sıvı ham demir üretim kapasitemiz 3 milyon ton/yıl seviyesine yükselecek. Çelikhane kapasite artırımı yatırımımızda da önemli mesafeler kaydettik. Yine önümüzdeki günlerde devreye alacağımız 120 ton kapasiteli üçüncü konverterimiz ile sıvı çelik üretim kapasitemiz 3 milyon ton/yıl seviyesine ulaşacaktır. Hemen ardından da mevcut 90 ton kapasiteli iki konverterimizin kapasitesini de 120 tona çıkartacağız. Bu şekilde sıvı çelik üretim kapasitemiz 3,4 milyon ton/ yıl seviyesine ulaşacaktır. Bu üretim artışını, vasıflı çelikler üreterek değerlendireceğiz. Bu noktada öne çıkan ve yatırım çalışmaları devam eden iki büyük yatırımız, Çubuk ve Kangal Haddehanesi ile Demiryolu Tekeri Üretim Tesisi’dir. Proje bütçesi 90 milyon dolardır. Tesisi 20 ay gibi kısa bir sürede, 2015 yılının başında devreye almayı hedefliyoruz. Tesiste, mevcut durumda ülkemizde üretilmeyen ve yurtdışından tedarik Son 4 yıl içinde büyük bir yatırım hamlesi başlattık. Üretime başladığı 1939 yılından 2010 yılına kadar 1 milyon ton/ yıl sıvı çelik üretime ancak ulaşabilmiş olan şirketimiz, bugün 2 milyon ton/yıl üretim seviyesine gelmiştir edilen katma değeri yüksek ürünler üretilebilecektir. Demiryolu Tekeri Üretim Tesisi’ni de 30 ay gibi kısa bir sürede tamamlayıp, tesisi 2016 yılının ilk yarısında devreye almayı planlıyoruz. Proje bütçesi 140 milyon dolardır. Demiryolu Tekeri Üretim tesisimizde, mevcut durumda Türkiye’de üretimi olmayan ve yurtdışından tedarik edilen yük ve yolcu vagonları, yüksek hızlı tren vagonları, hafif raylı sistemler ve lokomotifler için teker üreteceğiz. Demiryolu ulaşım sektöründe milli bir marka olma hedefimize hizmet edecek önemli bir yatırımdır. Sosyal sorumluluk projelerine yönelik çeşitli yatırımlarınız bulunuyor… Bölge ve ülke ekonomisi için değer yaratırken, eğitim, kültür, sanat, sağlık ve spor alanlarındaki faaliyetlere de önemli seviyede kaynak ayırmaktayız. En büyük desteği ise eğitime veriyoruz. Karabük Üniversitesi yerleşkesinde kurulan Demir Çelik Enstitüsü ve Araştırma Geliştirme Merkezi’nin binasını şirketimiz yapmıştır. Karabük Üniversitesi bünyesinde kurulan ve ülkemizde tek olan Demir Çelik Enstitüsü, yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve katma değeri yüksek vasıflı çelik üretilmesi (AR-GE ve ÜR-GE faaliyetleri) hedeflerimize yönelik önemli bir gelişmedir. Karabük Üniversitesi Mühendislik Fakültesi ile İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi binalarının yapımını da şirketimiz üstlenmiştir. Kurumsal sosyal sorumluluk alanında verdiğimiz diğer destekler, ilimizdeki çeşitli sosyal tesisler ve spor tesislerinin yapımı, Kardemir Karabükspor olarak sayılabilir. Şirketinizin hedefleri ve bu hedefler yönünde yaptığı çalışmaları anlatabilir misiniz? 2011 yılının ilk yarısında yeni Sinter Fabrikası ve 1 No.lu Yüksek Fırın, 2012 yılında yeni Kireç Fabrikası, 2013 yılında Yeni Sürekli Döküm Tesisi, 50 MW gücündeki yeni Enerji Santrali, 70 fırın Yeni Kok Fabrikası işletmeye alınmıştır. Diğer taraftan, çelikhane üretim kapasitesinin artırılmasına yönelik 120 ton kapasiteli yeni konverter ilavesi yatırımı ile 1.200.000 ton/yıl kapasiteli yeni yüksek fırın yatırımı önemli ölçüde tamamlanmış olup, tesislerin önümüzdeki günlerde işletmeye alınması hedeflenmektedir. Bu süre zarfında, bu tesislere ilave olarak çok sayıda yardımcı tesis yatırımını da tamamladık. Nihai ürün üretimine yönelik, Çubuk ve Kangal Haddehanesi yatırımımızda önemli mesafeler alındı. Tesisi 2015 yılının başında devreye almayı planlıyoruz. Devam eden diğer önemli yatırımımız Demiryolu Tekeri Üretim Tesisini de 2016 yılının başında faaliyete geçireceğiz. 3 milyon ton/yıl seviyesine önümüzdeki günlerde ulaşacağız. Katma değeri yüksek ürünler üretmek hedefimizde önemli mesafeler kaydettik. Devam eden Çubuk ve Kangal Haddehanesi ve Demiryolu Tekeri Üretim Tesisi yatırımlarımızı tamamladığımızda, katma değeri yüksek vasıflı çelik üreten bir şirket olacağız. 35 Dosya 36 Yeni Tebliğ, Halka Arz Çalışmalarını Olumsuz Etkiler mi? S PK tarafından 1 Temmuz’da yürürlüğe alınan Ortaklıktan Çıkarma ve Satma Hakları tebliği, bazı tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu konuda yapılan eleştirilerde ağırlıklı olarak savunulan nokta, bu tebliğin, son yıllarda gerçekleştirilen halka arzı teşvik eden çalışmalarını olumsuz yönde etkileyebileceği yönündeydi. Yatırımcılarımızdan da konuyla ilgili sorular gelmeye başladı. Bizde öncelikle SPK’dan bu tebliğin detaylarını öğrendik ve sonrasında BIST yönetiminden bu tebliğin Borsa’daki yansımalarını almaya çalıştık. SPK, bu tebliğ ile halka açık ortaklıklarda hakim ortağın diğer ortakları ortaklıktan çıkarma hakkı ile diğer ortakların paylarını hakim ortağa satma hakkının uygulanmasına ilişkin usul ve esasların ilk kez düzenlendiğini belirtiyor. Tebliğ ile düzenlenen temel hususlar ise şöyle: Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) yakın bir zaman önce, Borsa kotundan çıkmak isteyen şirketlere, ilgili hususlara uymak koşuluyla bu hakkı tanıyan bir tebliği yürürlüğe aldı. Bu uygulama, birçok dünya borsasında uzun zamandır yer alıyor. Ancak yeni tebliğ Türkiye’de “Halka arz çalışmalarını olumsuz etkiler mi?” sorularıyla gündeme geldi. Piyasa uzmanlarının görüşü, böyle bir risk olmadığı yönünde. Diğer taraftan SPK, kendilerine ulaşan görüş ve talepleri de dikkate alarak tebliğde bazı değişiklikler yapıyor. Bireysel yatırımcıların hak ve menfaatlerini de içeren bu değişikliklerle tebliğ, daha makul bir hale geliyor. 1)Ortaklıktan çıkarma ve satma haklarının doğması için ulaşılması gereken oran, oy haklarının %95’i olarak belirlenmiştir. Bu hakkı kullanmak isteyen hakim ortağın, %95 oranına ulaşılmasını veya bu orana sahipken ek pay alımında bulunulmasını takip eden 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde bu hakkını kullanmak üzere ortaklığa başvurması gerekmektedir. 2)Hakim ortağın başvurusu üzerine ortaklık yönetim kurulunun; talepte bulunan pay sahiplerinin gerekli çoğunluğa sahip olup olmadığını araştırması, ödenecek bedeli değerlendirmesi ve diğer ortakların paylarının iptali ile söz konusu paylar karşılığında çıkarılacak yeni payların ihracı amacıyla karar alması, ortaklığın da ihraç belgesinin onaylanmasını teminen Sermaye Piyasası Kurulu’na başvurması gerekmektedir. Payları borsada işlem gören ortaklıklar eş zamanlı ola- Şirketlerin kottan çıkması sırasında küçük yatırımcıların paylarını satacağı fiyatın tespiti ile ilgili yeni düzenleme yapmak için SPK’nın tebliğde değişiklik yoluna gitmesi, bireysel yatırımcılar tarafından olumlu karşılandı. Bu değişikliğin, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerini korumak adına önemli bir adım olduğu ifade ediliyor. rak paylarının borsa kotundan çıkarılması için borsaya başvururlar. 3)Kurul onayını takiben üç iş günü içerisinde hakim ortak diğer ortakları ortaklıktan çıkarmaya ilişkin toplam bedeli ortaklığın banka hesabına yatırır ve ortaklıktan çıkarma hakkının kullanımına konu olan paylar, ihraç belgesinin ticaret siciline tescil tarihi itibarıyla iptal edilmiş sayılır. 4)Ortaklıktan çıkarma hakkının kullanıldığı ortaklıklar, Kurul tarafından resen Kanun kapsamından çıkarılır. 5)Ortaklıktan çıkarma hakkının doğduğu tarihten itibaren üç ay- lık hak düşürücü süre içerisinde hakim ortak dışındaki diğer ortakların sahip oldukları payları hakim ortağa satma hakkı doğar. 6)Satma hakkı talepleri ortaklığa yazılı olarak iletilir ve ortaklık tarafından, talepte bulunan pay sahiplerinin ortaklık sıfatı araştırılarak, ödenecek bedel değerlendirilir ve pay sahiplerinin bu talepleri hakim ortağa bildirilir. Hakim ortak satma hakkı kullanım taleplerini talebin kendisine ulaşmasını izleyen en geç altı iş günü içerisinde sonuçlandırır. 7)Ortaklıktan çıkarma ve satma haklarının kullanımında ödenecek bedelin belirlenmesinde SPKn’nun 24 üncü maddesinin esas alınır. Bedel; a) Payları borsada işlem gören ortaklıklar için; hakim ortak konumunun kazanıldığının veya hakim ortak konumunda bulunup ek pay alındığının kamuya açıklandığı tarihten önceki otuz gün içinde borsada oluşan ağırlıklı ortalama fiyatların aritmetik ortalaması, b) Payları borsada işlem görmeyen ortaklıklar için, fiyatın adil ve makul olduğunun tespiti amacıyla hazırlanan değerleme raporunda tespit edilen fiyat olarak dikkate alınır. Tebliğde Bazı Değişiklikler Yapılıyor Yeni tebliğin içeriği ana hatlarıyla böyle. Diğer taraftan SPK, söz konusu Tebliğ’in yürürlüğe girmesi sonrasında Kurul’a ulaşan görüş ve talepleri de dikkate alarak, temel olarak ortaklıktan çıkarma hakkının kullanılmasına ilişkin sürecin belirlenmesinde azınlık ve hakim ortak arasında oluşan bilgi asimetrisinin giderilmesi ve azınlığın fiyata itiraz hakkını sağlayacak bir mekanizma oluşturulması hedefi ile Tebliğ’de bazı değişiklikler yapıyor. Taslak düzenleme ile yatırımcıların hak ve menfaatlerinin korunması amacı 37 Dosya 38 çerçevesinde fiyatın adil olmadığı iddiasına bağlı olarak beş ayrı fiyatın dikkate alınması ve bunlar içinde en yüksek bedelin pay alım teklifi fiyatı ve ortaklıktan çıkarma hakkı bedeli olarak belirlenmesine imkân sağlanması hedefleniyor. Çağrı Fiyatı Belirlemede Değişiklik Şirketlerin kottan çıkması sırasında küçük yatırımcıların paylarını satacağı fiyatın tespiti ile ilgili yeni düzenleme yapmak için SPK’nın tebliğde değişiklik yapma yönünde adım atması, bireysel yatırımcılar tarafından olumlu karşılandı. Bu değişikliğin, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerini korumak adına önemli bir adım olduğu ifade ediliyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Borsa Yatırımcıları Derneği Başkanı Veli Vilyoni, Dernek olarak yatırımcıları korumak adına yeni düzenlemeye yönelik bu hususta bazı itirazları olduğunu, bu itirazların sonuç vermesinden ise mutlu olduklarını söyledi. Vilyoni: “SPK çağrı fiyatı belirlemede değişikliğe gitmiştir. Yatırımcıların yaşayacağı mağduriyetler böylece önlenmiş olup sağlıklı piyasa koşullarına geri dönülmüştür” dedi. SPK’nın değişiklik kararıyla yatırımcıların mahkeme kapıları önündeki mağduriyetlerinin de önlendiğine dikkati çeken Vilyoli, karar öncesinde çağrı fiyatı açıklayan beş şirketin de bu kapsama alınması gerektiğini söyledi. Yeni Düzenlemenin Temel Amaçları Nelerdir? Bu düzenleme, son yıllarda sermaye piyasasını geliştirmeye yönelik atılan adımlardan biri. Düzenlemenin ortaya çıkış sürecine göz attığımızda, aşamalarını daha net görmek mümkün. 2012 yılında yürürlüğe giren 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 27’nci maddesiyle, halka açık ortaklıklarda hakim ortağın diğer ortakları ortaklıktan çıkarma hakkı ile diğer ortakların paylarını Ortaklıktan çıkarma ve satma haklarına ilişkin benzer düzenlemeler gelişmiş ülke borsalarında uzun zamandır uygulanıyor. Ülkemizde konuyla ilgili ilk düzenleme ise Türk Ticaret Kanunu ile yapıldı. hakim ortağa satma hakkının kullanılabilmesinin koşulları belirtilerek; söz konusu konular AB mevzuatına uyum kapsamında ilk defa S. P. Kanunu’nda düzenlenmişti. Söz konusu Kanun maddesini dayanak alan ve hazırlanması için Kanun’da bir yıllık süre tanınan SPK’nın II-27.1 sayılı “Ortaklıktan Çıkarma ve Satma Hakları Tebliği”, 1 Temmuz’da yürürlüğe girdi. Diğer bir deyişle uygulama, Kanun’un yürürlüğe girmesinden bir buçuk yıl sonra başladı. Ortaklıktan çıkarma ve satma haklarına ilişkin benzer düzenlemeler gelişmiş ülke borsalarında uzun zamandır uygulanıyor. Ülkemizde konuyla ilgili ilk düzenleme ise Türk Ticaret Kanunu ile yapıldı. SPK, Ortaklıktan çıkarma ve satma hakkına ilişkin düzenlemelerin temel amaçlarını şu şekilde özetliyor: “Belirli bir pay oranına ulaşan kişi ya da grubun, halka açık bir şirket olarak kalmanın maliyeti ve yönetim risklerinin bundan sağlanan menfaatleri aşması durumunda şirketin yapısını değiştirme, halka açıklık statüsünden çıkma gibi planlarının küçük yatırımcının haklarını da koruyacak şekilde gerçekleştirilebilmesi, derinliği olmayan hisse se- netlerinde yapay fiyat oluşumuna sık rastlanması nedeniyle bu tür işlemlerden yatırımcıların korunması, kontrol yetkisi bulunmayan pay sahiplerinin, etki edemediği kararların sonuçlarına katlanmak istememesi durumunda ortaklıktan adil bir bedel karşılığında ayrılmasına olanak tanınmasıdır.” Halka Arz Çalışmalarını Olumsuz Etkiler mi? Gelelim asıl soruya: Bu adım, halka arz teşvik çalışmaları sürecini etkiler mi? Söz konusu düzenlemenin yürürlüğe girmesi ile birlikte, Fiili Dolaşım Oranı (FDO) %5’in altında olan şirketlerden 5’inin Borsa kotundan çıkmak için başvurduklarını görüyoruz. Borsa İstanbul Kotasyon ve Özel Pazar İş Grubu Müdürü Sertaç Fuad Karaağaoğlu, bunun doğal bir süreç olduğunu ve dünyanın gelişmiş borsalarına bakıldığında, bu borsaların kota alma prosedürlerinin yanı sıra borsa kotundan da çıkış mekanizmalarını da bulundurduklarını ifade ediyor. Karaağaoğlu, borsalara katılım kadar, borsalardan çıkış mekanizmalarının da bulunmasının, bu mekanizmaların basit ve kolay uygulanabilir olmasının hem şirketlerin borsada işlem görme isteklerini artırmak hem de borsalar arasındaki rekabette öne geçebilmek açısından önem arz ettiğini söylüyor. Borsa İstanbul olarak bu konuda SPK’ya ve Borsa’ya müracaat eden 5 şirketin yetkilileri ile görüştüklerini de söyleyen Karaağaoğlu, durumu şu şekilde özetliyor: “Bunlardan dördü, yakın geçmişte yabancı sermayedarlar tarafından satın alınmış şirketler. Hakim ortak konumuna gelen yabancı ortakların, dünya piyasalarından uygun koşullarla finansmana ulaşabilmeleri, kendi ülke borsasında zaten işlem görüyor olmaları ve satın aldıkları Türk şirketini yeniden yapılandıracak olmaları, fiili dolaşım Söz konusu tebliğler yürürlüğe girdikten sonra borsa kotundan çıkmak için resmi başvuru yapan 5 şirketin toplam işlem hacminin Borsa’nın toplam işlem hacmi içindeki payı binde 2. Bu şirketlerin toplam piyasa değerlerinin Borsa’daki tüm şirketlerin toplam piyasa değerleri içindeki payı binde 9 iken, Borsa’daki şirketlerin toplam halka açık kısımları içindeki payları ise binde 1. oranları düşük olan bu şirketlerin az sayıda yatırımcı ve düşük işlem hacimleri ile piyasa değerlerinin oluşumunun önüne geçmek gibi temel bazı nedenlerle bu kararı aldıklarını gördük. Dolayısıyla, alınan bu kararların halka arz teşvik çalışmalarını olumsuz yönde etkileyeceğini düşünmemekteyiz. Çünkü halka arz kararı verecek şirketler ile Borsa kotundan çıkmak isteyen şirketlerin bu kararlarına temel teşkil eden saikler tamamen farklıdır. Borsa İstanbul ya da SPK tarafından kaynaklanan bir nedenle bu kararlar alınmış değil. Diğer yandan şirketlerin kottan çıkması sırasında küçük yatırımcıla- Borsa İstanbul Kotasyon ve Özel Pazar İş Grubu Müdürü Sertaç Fuad Karaağaoğlu, borsalara katılım kadar borsalardan çıkış mekanizmalarının da bulunmasının, bu mekanizmaların basit ve kolay uygulanabilir olmasının, hem şirketlerin borsada işlem görme isteklerini artırmak hem de borsalar arasındaki rekabette öne geçebilmek açısından önem arz ettiğini söylüyor. rın paylarını satacağı fiyatın tespiti ile ilgili yeni düzenleme yapmak için SPK’nın tebliğde değişiklik yapmak üzere çalıştığı bilinmektedir.” Söz konusu tebliğler yürürlüğe girdikten sonra borsa kotundan çıkmak için resmi başvuru yapan 5 şirketin toplam işlem hacminin Borsa’nın toplam işlem hacmi içindeki payı binde 2. Bu şirketlerin toplam piyasa değerlerinin Borsa’daki tüm şirketlerin toplam piyasa değer- leri içindeki payı binde 9 iken, Borsa’daki şirketlerin toplam halka açık kısımları içindeki payları ise binde 1. Her yeni düzenlemede olduğu gibi, bu tebliğin etkileri de zaman içinde daha net bir şekilde ortaya çıkacak. Diğer taraftan, bireysel yatırımcıları korumaya yönelik düzenlemeler ise, yatırımcıların bu süreçten olumsuz yönde etkilenmemesi açısından önemli bir adım olarak yorumlanıyor. 39 Erkan Güral Söyleşi 40 NG Kütahya Seramik Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Güral “Yurtdışı pazarlarımızı genİşleteceğİz” NG Kütahya Seramik yurtdışı pazarında nasıl bir yere sahip ve bu payı artırmayı düşünüyor musunuz? Ağırlıklı ihracat bölgeleriniz nerelerdir? Kütahya Seramik yakın bir zaman önce 225 milyon TL’lik bir yatırımla yeni bir fabrika açtı. Şirket hem Türkiye’deki hem de yurtdışındaki pazar paylarını artırma hedefinde. Erkan Güral ile yeni yatırımlarından dünya seramik sektörüne, tasarım faaliyetlerinden Milli Takımlar ana sponsorluğuna kadar uzanan çok yönlü bir söyleşi yaptık… Ö ncelikle sizden şirketin bu yılına dair finansal bir değerlendirme alabilir miyiz? Şirket açısından nasıl bir yıl yaşanıyor? 2014, bizim için oldukça başarılı bir sene oldu. Türkiye’nin dört bir tarafından siparişler alıyoruz. Öte yandan yıl boyunca sürdürdüğümüz yeni showroom açılışları da devam ediyor. Yeni yatırımlarımızla üretim kapasitemizi genişletiyoruz. Özellikle büyük ebatlı seramikler konusunda dünyada ilk olma özelliğine sahip ürünleri pazara sunuyoruz. NG Kütahya Seramik’in tasarım yaklaşımı, tasarıma bakış açısı nedir? NG Kütahya Seramik ailesi olarak ürünlerimizde tasarım, inovasyon ve fonksiyonelliğin bir arada bulunmasına önem veriyoruz. En son teknolojilerin kullanıldığı fabrikalarımızda teknoloji ile tasarımı buluşturarak binlerce renk ve desen seçeneğinde, yüzlerce farklı ebatta, yer-duvar karosu, sırlı porselen karo ve teknik granit seramik üretimi yapıyoruz. Ürünlerimiz, deneyim, inovasyon yeteneği ve tutkuyla tasarlanıyor. Seramik sektörüne yön veren tasarımlarımızı hayata geçirebilmek için ve dünya seramik endüstrisinin önde gelen markaları arasında yer aldık. 225 milyon TL yatırım yaptığımız yeni fabrikamız, 77 bin metrekaresi kapalı olmak üzere toplam 320 bin metrekare arsa üzerine kuruldu. 300 kişinin çalıştığı fabrika, büyük ebat teknik granit seramik üretim kapasitesi ve teknolojisi ile dünya seramik sektörüne adını altın harflerle yazdırdı. Bu anlamda yalnızca Türkiye için değil, dünya için de bir ilki gerçekleştirdik. Bu fabrika ile bugüne dek dünyada üretilmesi imkânsız olduğu düşünülen ürünlere imza atıyoruz. Türkiye’de ve dünyada ilk kez üretilen 120x240, 160x480 cm boyutundaki karolarla seramik sektörüne yön verecek nitelikte büyük ebatlar sunuyoruz. gerekli olan teknolojik alt yapıyı fabrikalarımıza kuruyoruz. Sürekli yeni modeller yaratarak, her beğeniye hitap edecek ürünler sunuyoruz. Deneyimli ekibimizin bilgi ve birikimini, genç tasarımcılarımızın yenilikçi anlayışıyla buluşturuyoruz. Eylül ayında 225 milyon TL yatırımla yeni fabrikanızı açtınız. Bu yatırımınızın detaylarını ve bu yatırımla ilgili beklentilerinizi bizimle paylaşır mısınız? Biz her zaman ‘ilk’leri hayata geçirdik. Sektörümüzde hayal olarak görülen çalışmaları birer birer gerçekleştirdik Avrupa’da kriz sebebiyle bir daralma yaşandı ve Avrupa seramik sektörü bundan etkilendi. Çin, şu anda dünyanın en büyük üreticisi konumunda bulunuyor. İspanya ve İtalya’nın ardından gelen ülkemizi ihracat bağlamında değerlendirdiğimizde, dünyanın dört bir yanına ihracat yapan Türkiye ile karşılaşıyoruz. Katma değeri son derece yüksek bir sektör olan seramik sektörü, kendi dinamikleri ve hammaddeleri ile üretim yaptığından, cari açık konusunda ülkemize gerçekten destek veren sektörlerimizden biri ve bu anlamda oldukça önem taşıyor. Avrupa, Ortadoğu ve Arap ülkeleri, Amerika, Asya, Kanada ve Rusça konuşulan ülkeler önemli pazarlarımız arasında yer alıyor. Afrika kıtası ise şu anda gelişmekte olan önemli bir pazar olarak bizim de dikkatle takip ettiğimiz pazarlardan biri. Yeni fabrikamızda üretilen karoların önemli bölümünün bu pazarlara ihraç edileceğini öngörüyoruz. Avrupa, Ortadoğu ve Arap ülkeleri, Amerika, Asya, Kanada ve Rusça konuşulan ülkeler önemli pazarlarımız arasında yer alıyor. Afrika kıtası ise şu anda gelişmekte olan önemli bir pazar olarak bizim de dikkatle takip ettiğimiz pazarlardan biri. Kısa bir süre önce NG Kütahya Seramik olarak Milli Takımlar ana sponsorlarından biri oldunuz. Konuyla ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz? Türkiye Futbol Federasyonu ile gerçekleştirilen sponsorluk anlaşmasıyla, Türk Milli Futbol Takımları’nın ana sponsoru olduk. Türk Milli Futbol Takımları’na destek veren ilk seramik markası olarak yine bir ilki daha hayata geçirdik. Avrupa’da ve dünyada yepyeni başarılar için Türk Milli Futbol Takımı ile el ele koşacağız. Fatih Terim liderliğindeki Milli Takımımız tarihinin en büyük başarılarına koşarken, NG Kütahya Seramik ailesi olarak takımımızın yanında olmanın gururunu yaşıyoruz. Şirketinizin kısa ve uzun vadeli hedeflerini ana hatlarıyla öğrenebilir miyiz? NG Kütahya Seramik olarak bugüne dek hayata geçirdiğimiz tüm çalışmalara ‘ilk ve en büyük’ olma arzusuyla başladık. Bu hedefimize ulaşarak, Türkiye’de pek çok önemli ve yenilikçi projeyi müşterilerimizin Erkan Güral: “Fatih Terim liderliğindeki Milli Takımımız tarihinin en büyük başarılarına koşarken, NG Kütahya Seramik ailesi olarak takımımızın yanında olmanın gururunu yaşıyoruz.” beğenisine sunduk. Bizim daima büyük hedeflerimiz oldu. Önümüzdeki dönemde de şimdiye kadar olduğu gibi sektörümüzde öncü olmaya devam edeceğiz. Hem sektörümüze hem de ülke ekonomisine katkı yapmayı sürdüreceğiz. Türkiye’de pazar payımızı artırırken, yurtdışında var olan pazarlarımızı genişleteceğiz. Öte yandan NG Kütahya Seramik olarak, Türkiye’nin yanı sıra Avrupa’da da kendinden söz ettirecek ürün gruplarıyla farklılığımızı ve yenilikçi vizyonumuzu zirveye taşıyacağız. Farklı şehirlerde showroom’lar açarak kalitemizi profesyonellere ve nihai tüketicilere ulaştırmaya devam edeceğiz. 41 Yakın Bakış 42 Planlamadan Baskıya... Kurumsal Yayıncılık Her kurumun kendine has ayrı bir kültürü var ve kurum yayını çıkaran ekipler bu kültürü doğru algılamak, özümsemek ve bunu yansıtabilmekle yükümlü. Bu yaklaşım ise “müthiş bir uzmanlık” gerektiriyor. Dergiler, gazeteler, televizyon, radyo ve son yılların en büyük buluşu internet... Birçok farklı mecrada başıboş dolaşan binlerce mesajın, kirlenmeden yerine ulaşabilmesi mümkün mü? Geçmişten bugüne neredeyse her kurum bu sorunun yanıtını arıyor. Bu yolda yaşanan büyük iletişim kazalarından bazı firmalar kurtulamadı, bazıları ise büyük yaralar aldı. Artık, ‘işi bilene bırakma’ devrindeyiz. Şirketler küçülüyor, geçmişte kendi bünyelerinde hallettikleri işleri ‘outsource’ yöntemiyle çözüyor ve kendilerini birçok şeyden, ‘biraz anlayanlar’dan kurtarıp “işin ehli” olanlara teslim ediyor. Kurumlar, mesajlarını “iletişim kazalarına uğramadan yerlerine doğru bir biçimde ulaştırma” görevini de ehliyetli uzmanlara bırakıyor. Bu kurumların, iş-iletişim hedeflerine hizmet eden mesajları, doğru ve sağlıklı bir biçimde belirledikleri hedef kitleye ulaştırmalarını sağlayan en önemli araçlardan birisi de kurum yayınları olarak karşımıza çıkıyor. “Dergiden kuş çıkacak!” Kurumsal yayınlar, firmanın iş ve iletişim hedefleri, değerleri ve öz kültürüyle örtüşmelidir. Peki, kurum dışından bir ekip bunu nasıl yansıtabilir? Hemen söyleyelim: Bilgi ve uzmanlıkla... Bu uzmanlık, kurumun değerlerini, hedeflerini ve kültürünü araştırır. Hizmet verdiği sektörü ve tüketici kitlesini tanır; bunu iyi bir tasarımla birleştirir. “Bakın, size öyle bir dergi yapacağım ki içinden kuş çıkacak,” diyen, işinin ehli olmayan ajansların sözlerine boş yere heves etmeyin. 15 yıldır içinden kuş çıkan bir yayın görmedim ama sizi iyi ifade eden bir uzmanın hazırladığı yayının, kurumunuzun iç iletişimine büyük değer kattığını rahatlıkla söyleyebilirim. Doğa Özkan Bersay İletişim Grubu / Kreatif Direktör [email protected] “Farklı” olmak Dergiden kuş çıkartamazsınız ama öyle bir yayın hazırlarsınız ki okuyucunun “farklı” bakışıyla, masasında tutma süresiyle, çantasına alıp eve götürmesiyle bu emeğin karşılığını alırsınız. Tasarım dili kurumu yansıtmalı İşin en zor kısmına geldik... Sanıldığının aksine, tasarım derginin gizli öznesi değil, yüklemidir. Çünkü herkes tasarımdan “bir şekilde” anlar. Tasarım yaparken karışan birçok editör arkadaşıma, kendi yapması için koltuğumu hemen teslim etmişimdir! :) İşin şakası bir yana, herkesin gözü farklıdır. Kimi sadelikten kimi ise hareketli tasarımdan hoşlanır. Derginin tasarım ön izlemesi zaten kurumsal kimliği oluşturur. Şirketin iş yapış biçimi, hedef kitlesi ve piyasadaki duruşu, kurumsal yayının da tasarımını belirler. Devamlı kendini yenileyen teknoloji firmasının dergi tasarımını pop-art yapabilmek cesaret ister. Ya da otomotiv sektöründeki bir kurumun yayınına bisiklet kapağı basabilirmisiniz? Uluslararası birçok tasarım ve Koç Holding şirketlerinin hemen hemen hepsinin logo tasarımlarına imza atan üstad Ivan Charmayeff bir röportajında şöyle der: “Bence biz hikaye anlatmıyoruz. Biz sadece çalıştığımız şirketlerin yaptıklarını, size verdikleri servisi, marka olarak ifade ettiklerini basit bir şekilde önünüze sunarak akılda kalmalarını sağlıyoruz. Bizim yaptığımız onların hikayesini temsil eden semboller yaratmak. Ama hikayeyi yazan onlar. Eğer onlar işlerini iyi yapmazsa, size sundukları ürün ya da servisi kaliteli tutmazsa, bizim yarattığımız logo ya da kurumsal kimliğin hiçbir çekiciliği kalmaz. Onların hikayesi pozitifliğini koruduğu sürece, bizim tasarladığımız logonun siz de uyandırdığı his de pozitif kalacaktır.” Bu cümlelerle alçakgönüllüğünü de ortaya koyan Charmayeff, boşuna idol olmadığını ve “işin ehli”ne güvenmenin ne kadar önemli olduğunu çok iyi anlatıyor. Sadece çizgiden ibaret olduğu düşünülen tasarım sürecinin altında o kadar çok hazırlık, marka okuması ve kurumu anlama çabası var ki... Peki nedir bu kurum içi yayıncılık süreci? Hedefinizi iyi belirleyin: Bu noktada pek çok soruyu yanıtlamaya hazır olun. Pazar hedefleriniz neler? Hedef kitlenizi kimler oluşturuyor? Müşteri ya da çalışan sadakatini sağlamak ana hedefleriniz arasında mı? Bu soruları daha da çoğaltabiliriz... En önemlisi, bu sorulara dersine iyi çalışmış bir editoryal kadroyla cevap aramaktır. İçeriğiniz kurumu yansıtmalı: Derginin yayın kurulunu oluşturan kurum tarafı ve editoryal kadro bir araya gelerek, haber başlıklarını, kadronun sorumluluk alanları belirler. Oluşturulan içeriğin kurumun iletişim hedeflerini ve hassasiyetlerini yansıtması büyük önem taşımaktadır. Üretimi doğru planlanmalı: Üretim planı haber akışının nasıl ve hangi tarihler arası sağlanacağı, derginin tasarım sürecinin ne zaman başlayacağı ve finalin ne zaman verileceği süreçlerini kapsar. Bu planının doğru planlanması, yayının sürekliliğini sağladığı gibi, okur nezdindeki kurum algısının yukarı çekilmesini de sağlayacaktır. Uygun editörü seçin: Üretim planının yapılmasının ardından gerekli malzemeler toplanır ve yayını hazırlayan kuruluş, öncelikle yazıların içeriğini ve formatını belirler. Saptanan format doğrultusunda, (röportaj, makale, deneme...) sorumlu editör yazıları redakte etmeye başlar. Yazılar tamamlandıktan sonra tasarım aşamasına geçilir. Unutulmamalıdır ki kurum yayıncılığında haberleri hazırlayacak editörler kilit kişilerdir. Editör seçimi, yayının sürdürülebilirliğini doğrudan etkilemektedir. Tasarımın yapılması ve maket sunumu: Editör tarafından oluşturulan yazılar tasarımla birlikte yayının ana omurgasını oluşturur. Kurumun hazırlanan makete onay vermesinin ardından baskı aşamasına geçilir. Baskıda ödün vermeyin: Bu kadar emeğin bir araya toplanmasının ardından işin en önemli kısımlarından biri matbaadır. Sayfaların istenilen kalitede basılması için üretim ekibi matbaa ile sürekli bir iletişim içinde olmalıdır. Bu aşamadan sonra artık derginize dokunabilirsiniz. :) Kurumsal dergi, kurumun çalışanına ya da hedef kitlesine seslendiği en önemli iletişim aracıdır. Sizi iyi tanıyan, “işin ehli” bir kadro ile hazırlanacak bir yayın, yıllar sonra kurumsal hafızayı oluşturduğu gibi, kendi birimini ya da kendisini dergide gören bir çalışanın aidiyet duygusunu da artıracaktır. 43 Mercek 44 Etkili Kurumsal Değişimin Yol Haritası Değişim hayatın gerçeği. Değişim hayatın dinamiği. Değişim hayatın olmazsa olmazı. Baş döndüren bir hızla değişen bu çağa şirketler nasıl uyum sağlamalı? ABD’li ünlü istatistikçi Edward Deming’in ifadesiyle; “Yeni bir ekonomik çağı yaşıyoruz. Yönetim; başarı için harekete geçmeli, sorumlulukları öğrenmeli ve değişim için liderlik üstlenmelidir.” İK Danışmanı Av. Helin Koç D eğişim kaçınılmaz bir gerçekliktir. Değişime direnmek, akıntıya kürek çekmektir. Çünkü değişmeyen tek şey değişimdir. Değişim hem insanlar hem kurumlar ve hem de toplumların yaşamlarında karşılaştıkları kaçınılmaz bir olgu olup, planlı veya plansız olarak bir sistemin, bir sürecin veya bir ortamın bir durumdan başka bir duruma geçirilmesidir. Amerika’da başlayıp Avrupa’ya hızla yayılan ve varlığını uzun bir süre daha koruyacağı beklenen kriz orta- mı, kurumsal yapılar ve organizasyonlar açısından köklü değişimlere sahne oldu. Krizle öne çıkan ve finansal ağırlıklı konular arasında bir süre göz ardı edilen bu organizasyonel etki, sonraki süreçte, sadece batı ülkelerinde değil, tüm dünyada kendisini hissettirmeye başladı. Gerek çalışanlar gerekse şirketler için tüm alışılmış kuralları tekrar belirleyen bu yeni dünyanın sloganı şu: Fark Yaratarak Değişemezsen Yok Olursun! Peki, şirketler neden değişime ihtiyaç duyar? Çünkü değişim bir ihtiyaçtır. Kurum, uygun bir değişim düzleminde değişim gereklerine olumlu bir cevap vermediğinde “değişmemenin” ürettiği sonuçlar çok daha kökten olur. Çalışanları kurumlara uzun vadeli bağlayan sahiplenme duygusunu geliştiren uygulamalar yerlerini, küçülerek var olmaya yönelik, kısa vadeli önlemlere bıraktı. Yani, hayata tutunma korkusu ağır bastı... Aslında bu değişimin, batı toplumunun çalışanlara yaklaşımından oldukça uzakta ve patron şirketleri ağırlıklı bir özel şirket portföyüne sahip olan, bizim gibi ülkeleri, ilk aşamada fazla etkilemediği düşünüldü. Ancak globalleşmenin batıdan, doğunun en gizli ülkelerine kadar yayıldığı günümüz dünyasında, olumlu veya olumsuz hiçbir değişimden uzak kalınamazdı. Ül- kemizde yatırım yapmış dev şirketlerdeki gelişmeler, birer birer batan uluslararası kuruluşlar, ülkemizdeki çalışma yaşamını da hızla etkilemeye başladı. Günlük ve korkuyla yaşayan şirketler, çalışanlar için de ciddi iş güvenliği endişeleri yaratmaya başladı. Şirketler neden değişime ihtiyaç duyar? Gerek çalışanlar gerekse şirketler için tüm alışılmış kuralları tekrar belirleyen bu yeni dünyanın sloganı ise şu: Fark Yaratarak Değişemezsen Yok Olursun! Peki, şirketler neden değişime ihtiyaç duyar? Çünkü değişim bir ihtiyaçtır. Kurum, uygun bir değişim düzleminde değişim gereklerine olumlu bir cevap vermediğinde “değişmemenin” ürettiği sonuçlar çok daha kökten olur. Yıpratıcı olur. Sarsıcı olur. Değişimin içinden ve dört bir yandan etkiyen o hem bilindik hem bilinmez değişimin türbülansından geçmek, gerçekte acı verir, yıpratıcıdır ama aynı zamanda kaçınılmaz ve gereklidir de. Var olabilmenin formülü! Şirketler için var olabilmenin formülü: verimlilik x 2, masraflar + 2 olurken, geleceğin çalışma öncelikleri: • Birleşim yönetimi, • Panik yönetimi, • İş basitleştirme teknikleri, • Kurumsal yeterlilik ve artı değer analizleri, kurumsal genlere dayalı butik yönetim sistemleri gibi korku üretimi uygulamalar olacak. Çalışanlar ise, işe girişlerinden başlayarak kariyerlerinin her aşamasında: • Beklenti analizleri yaparak etkili iletişim kurma, • Fark yaratarak dikkat çekme, • Çalışanlar arası rekabette var olma, ve benzeri yeni yöntemler kullanarak, kariyer savaşlarında var olmaya çalışacaklar. Mademki milenyuma girdik. Değişim çağında yaşıyoruz. O zaman kurumsal değişim farkındalığı konusundaki bu makaleyi Edward Deming’in şu anlamlı ifadesiyle bitirelim: Yeni bir ekonomik çağı yaşıyoruz. Yönetim; başarı için harekete geçmeli, sorumlulukları öğrenmeli ve değişim için liderlik üstlenmelidir. 45 Yatırım 46 Piyasalar Volatil Bir Seyir İzliyor ALB Menkul Değerler Araştırma Uzmanı Arda Coşar “Büyümenin zayıf seyri devam eder” T Düşük büyüme beklentileri, düşürülemeyen enflasyon, IŞİD örgütünün Suriye ve Irak’taki saldırıları, Ukrayna–Rusya kaynaklı jeopolitik gerginlikler piyasada dalgalanmalar yaratıyor. Yılın son çeyreğine, FED ve kredi derecelendirme kuruluşlarından gelecek haberlerin beklentisiyle giren piyasaların görünümünü ALB Menkul Değerler’den Arda Coşar, Destek Menkul Değerler’den Engin Kılıç ve Ekonomist Mehmet Ali Kalfa yorumladı… ürkiye ekonomisi ilk çeyrekte iç talepte görülen zayıflığa rağmen özellikle net ihracatta görülen artışa bağlı olarak %4,7’lik bir büyüme kaydetse de, ikinci çeyrekte hem net ihracatın büyümeye olan katkısının azalması hem de iç talepte zayıflığın artarak devam etmesi sebebi ile büyüme %2,1 seviyesine geriledi. Zira ilk çeyrekte güçlü gelen sanayi üretim verileri, ikinci çeyrekte zayıflık göstermişti. Üçüncü çeyrek sanayi üretim verilerine baktığımız zaman, yılın geri kalanında büyümede zayıf seyrin devam etmesini bekliyoruz. Enflasyon tarafında, iklim koşullarından kaynaklanan gıda fiyatlarındaki yüksek seyir ve geçen seneye göre yüksek olan döviz kurlarının fiyatlara olan etkisiyle yükselen ve bir türlü düşürülemeyen rakamlarla karşı karşıya kaldık. Ancak burada asıl önemli olan, enflasyonun arz yönlü enflasyon olması; bu durum da merkez bankasının enflasyonla olan mücadelesinde elini kısıtlıyor. Bu açıdan gıda fiyatlarındaki yüksek seyir giderilmeden enflasyonda gerileme beklemek oldukça güç. Yıl sonunda %9-10 arası enflasyonun gerçekleşmesi beklenebilir. Cari açık tarafında ise geçen seneye göre yüksek döviz kurlarının etkisi, zayıf iç talep ve gelişmiş ülkelerde görülen toparlanma süreci sayesinde gerileme devam ediyor. Cari açıktaki gerileme eğilimine baktığımız zaman yaklaşık 45 milyar USD ile GSYH’nin %6’sının aşağına gerilemesini bekliyoruz. Diğer bir yandan 1 yıl vadeli 167,1 milyar USD dış borç ve finanse edilmesi gereken tahmini 45 milyar USD cari açık, toplamda yaklaşık 212 milyar USD yurt dışı finansman ihtiyacı ekonomi açısından risk yaratıyor. FED’in 2015 yılı ikinci çeyreğinde faiz artırım sürecine başlaması ve küresel düzeyde USD faizlerinin yükselmesi, hem TL üzerinde değer kaybı hem de faizlerde görülebilecek yükselmeyle ekonomiyi tehdit ediyor. Ekonomi üzerinde diğer önemli risk ise düşürülemeyen enflasyon. “Yurt dışı ve yurt içi riskler, endeksi baskılıyor” Yılın son çeyreğinde gündemde FED faiz artırım beklentileri, Avrupa Merkez Bankası (AMB) genişlemeci politikaları, yurt içinde enflasyon ve kredi derecelendireme kuruluşları en önemli gündem maddeleri olması beklene- bilir. FED endişeleri sebebiyle gelişmekte olan ülke para birimlerinde görülen zayıflığın TL üzerinde etkili olduğunu görüyoruz. USDTRY’nin 2.2250 üzerinde tutunması önemli. Bu seviye üzerinde tutunması durumunda 2.2500 ve 2.2630 dirençlerinin hedeflenmesi, haber akışıyla 2.2250 seviyesi aşağısında kalması durumunda ise 2.2000 ve 2.1850 desteklerinin hedeflenmesi beklenebilir. FED tarafından gelebilecek açıklamaların, USDTL üzerinde sert hareketlere sebebiyet verebileceği gözden kaçmamalıdır. BIST 100’de Mart ayında başlayan yükseliş 84 bin 500 seviyesine kadar sürmüş, ilerleyen dönemde FED endişeleri, jeopolitik riskler, yurt içinde ise kredi derecelendirme kuruluşları ve yüksek enflasyon sebebiyle geriledi. BIST 100’de hisse senedi fiyatları emsal ülkelere göre pahalı olmamakla beraber, yurt dışı ve yurt içi risklerin endeksi baskıladığı görülmekte. BIST 100’de bundan sonra önemli olan 76 bin desteği üzerinde tutunması. Bu seviyesinin üzerinde tutunması durumunda tekrar 80 bin - 82 bin 500 ve 84 bin 500 dirençlerini hedeflemesi ve son çeyrekte 76 bin - 84 bin 500 seviyeleri arasında dalgalanması beklenebilir. 76 bin desteğinin aşağı yönlü kırılması durumunda ise 72 bin desteğini hedefleyen bir endeksle karşılaşabiliriz. “Yatırımcılar risk profiline göre çeşitlendirme yapmalı” Yatırımcıların tasarruflarında risk profiline göre çeşitlendirme yapmaları gerekli. Bu kapsamda kişinin risk profiline göre tasarruflar hisse senedi, sabit getirili menkul kıymetler, USD ve altına dağıtılabilir. Hisse senedi ağırlıklı yatırım yapanlara satış, faaliyet kârı ve net kârını geçen sene aynı döneme göre artıran, ihracat yapan, net döviz borcu olmayan ya da az olan, yükseliş trendinde bulunan sanayi hisselerine ağırlık vermeleri; aynı zamanda endekste görülebilecek yukarı yönlü sert hareketlerden yararlanmak içinde bir miktar banka hissesi bulundurmaları önerilebilir. Ayrıca seçilen hisselerin yükseliş trendinde bulunması gerekli. Ancak en önemlisi BIST 100 endeksinin 76 bin desteğini aşağı yönlü kırması durumunda VİOP 30 kontratında satış yaparak hisse senedi pozisyonlarını hedge’lemeleri önem arz etmektedir. 47 Yatırım 48 Ekonomist Destek Menkul Değerler Kaldıraçlı İşlemler Birim Yöneticisi Mehmet Ali Kalfa Engin Kılıç Y “FED ve kredi derecelendirme kuruluşlarından gelecek yorumlar ön planda olacak” urt içi piyasalar için oldukça volatil bir üç çeyreği geride bırakmak üzereyiz. Özellikle yurt içi tarafta yaşanan siyasi gerilimler, ABD ekonomisinin toparlandığı algısını oluşturan olumlu ekonomik veriler, küresel ölçekte artan siyasi tansiyon ve petrol fiyatlarının bu gelişmelere olan etkisi, Euro Bölgesi ekonomilerindeki zayıf seyir ve buna bağlı olarak Avrupa Merkez Bankası’nın ekonomik aktiviteye yönelik atmış olduğu adımlar gerek yurt içi gerekse yurt dışı piyasalarda hareketliliğe neden oldu. Yurt içi piyasalar özelinde içinde bulunduğumuz yılın ilk çeyreğinde siyasi tansiyonda yaşanan gelişmelere bağlı olarak kurda 2,39 seviyelerine yükselişler görülmüş ve ardından TCMB kur tarafında yaşanan sert yükselişi engellemek amacıyla politika faizlerini %4,5 seviyesinden %10 seviyesine yükseltmişti. Aynı dönemde endekste ise 60 bin seviyelerine kadar gerilemeler görülmüştü. Fakat TCMB’nin politika faizi üzerinde radikal bir karar alması sonucu kur tarafında kademeli olarak 2,06 seviyelerine kadar gerilemeler görüldü. Endekste ise 84 bin seviyeleri test edildi. Fakat Irak-Suriye ve Ukrayna–Rusya kaynaklı jeopolitik gerginliklerin finansal piyasalarda dalgalanma yarattığı gözlemlendi. ABD Merkez Bankası’nın yaptığı açıklamalarda faiz oranlarının piyasanın beklentisinden daha erken bir tarihte değiştirilebileceği algısı da, özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde satış baskısının artmasına neden olmaktadır. Genel anlamda 2014 yılının ilk üç çeyreği sert hareketliliğin yaşandığı bir konjonktüre denk geldi. “Endekste 74 bin-80 bin aralığında hareketler görülebilir” Yılın son çeyreğinin de hareketli geçmesini beklemekteyiz. FED, 29 Ekim tarihinde yapacağı FOMC toplantısında 15 milyar dolarlık tahvil alarak alımı yaparak bu politikayı sonlandıracak. Dolayısıyla ABD ekonomisinden olumlu verilerin gelmeye devam etmesi sonucu FED üzerinde faiz artırımı baskısının oluşmasını beklemekteyiz. Bu durum, özellikle gelişmekte olan piyasalar üzerinde “En belirgin sorun, reel ekonomilerdeki yavaşlama” satış baskısının oluşmasına neden olacak en önemli gelişme. Yurt içi piyasalarda ise TCMB’nin beklentilerinin aksine yüksek seyreden enflasyon ve beklentilerden düşük gelen büyüme rakamlarının finansal piyasalarda baskı oluşturması beklenebilir. Tabii bu durumda TCMB’nin faiz politikasının da önemi yüksek. Enflasyon rakamının beklentilerden yüksek seyri ve kur tarafında 2,25 seviyelerine doğru yükseliş potansiyelinin görülmesi, TCMB’nin faiz indirimi konusunda elini zorlaştırmaktadır. Avrupa tarafından gelecek açıklamalar ise bir diğer önemli gelişmedir. Kredi derecelendirme kuruluşları Fitch ve Moody’s’in Türkiye ekonomisi hakkında yapacakları toplantının kararları da dikkatle takip edilecektir. 3 Ekim’de Fitch ve 5 Aralık’ta Moody’s’in yapacağı açıklamalarda kredi notu görünümünün durağandan negatife çekilmesi gündemde. Yalnız kısa vadeli notta herhangi bir indirim beklememekteyiz. ECB’nin son toplantısında faizleri sıfır düzeyine yakınlaştırması ve varlığa dayalı menkul alımı programına gidileceğini açıklaması, euro bazlı carry trade akımının oluşacağı algısını yarattı fakat bu algının kısa sürdüğü gördük. Son çeyrekte FED ve kredi derecelendirme kuruluşlarından yapılacak yorumların ön plana çıkacağını, bu sayede de doların yurt içi piyasalarda değer kazanmaya devam etmesini beklemekteyiz. Endekste ise 74 bin - 80 bin aralığında hareketler görülebilir. Y ılın ilk üç çeyreğinde bir bütün olarak global anlamda yurt dışı borsaların çok küçük düzeltmelerle sürekli yukarı yönde hareket ettiği bir zaman dilimi oldu. Türkiye ekonomisi bu zaman diliminde ilk çeyrekte %4,7 ve 2. çeyrekte ise %2,1’lik bir büyüme kaydetti. Henüz açıklanmamış olan 3. çeyrek büyümesinin de iç talepte özellikle yılın 3. çeyreğindeki yavaşlama sebebiyle %3’ün altında bir rakam olmasını beklemekteyim. İlgili dönemde özellikle 2. çeyrekten itibaren enflasyon bekleyişlerinin ise gerçeklerden uzak olduğu ortaya çıktı ve TC Merkez Bankası’nın gösterge faizleri düşüreceği beklentilerini önemli ölçüde askıya aldı. Bu zaman diliminde yaşanan Ukrayna-Rusya gerilimi, Suriye ve Irak’a yayılan IŞİD örgütü ve örgütün saldırıları ve İsrail’in Gazze saldırısı jeopolitik sorunlar olarak adlandırıldı. Ancak bu jeopolitik sorunlar, Borsa İstanbul ve yurtdışı piyasaları ciddiye alınır derecede etkilemedi. Yılın ilk 3 çeyreğinde ortaya çıkan bu jeopolitik sorunların Türk ekonomisine reel anlamda ya dolaylı ya da direkt olarak etkisi oldu. IŞİD’ın varlığını Irak’ta hissettirmesi Türkiye’nin 2. ihracat pazarı olan Irak’a ihracatın yaklaşık %50 düşmesine yol açıp reel ekonomi anlamında göze görünen en ciddi sorun olarak karşımıza çıktı. Rusya-Ukrayna çatışması Rusya ile Avrupa Birliği ve ABD arasında karşılıklı ekonomik ambargolar uygulanmasına yol açtı ve bu sorunun bu şekilde tırmanması Türk ekonomisini reel anlamda ve dolaylı olarak hem negatif ve hem de pozitif şekilde etkiledi. “Piyasalar volatil bir seyir izler” Yakın gelecekte gerek yurt içi gerekse yurt dışı piyasalarda volatil bir seyir izlenmesini beklemekteyiz. Bu tarz hareketlerden dolayı yatırımcılar portföy çeşitlendirmesine giderek, hisse pozisyonlarını bir miktar azaltıp, yabancı para (dolar) pozisyonlarını artırabilirler. Ayrıca özel sektör tahvilleri de portföylerde bulundurulabilir. Ayrıca ons altında yaşanan gerilemeler sonucu orta ve uzun vade için portföylere altın eklenebilir. Hisse seçiminde ise öz sermaye kârlılığı yüksek, borçluluk oranı ve döviz yükümlülüğü düşük şirket hisselerine orta ve uzun vadeli düşünülerek yatırım yapılabilir. “Borçlu Japonya, global krize neden olabilir” Yılın son çeyreğine girerken global anlamda reel ekonomilerde yavaşlama ve ekonomilerin talep yönlü enflasyon yaratamaması en belirgin sorun olarak karşımıza çıkmakta. Açıklanan verilerden ABD ekonomisinin 2009 yılından itibaren yaşadığı düzelme ortamının doyum noktasına ulaştığını görmekteyim. Bunun dışında ABD ekonomisinin 2014’ün başlarında ve ortalarında tahmin edilen %3’lük büyüme ve %2’lik enflasyon rakamına ulaşamayacağını düşünmekteyim. Zira ABD’de düşük ücretler sebebiyle halkın tüketim gücünün düşmesi, iç talepte her türlü tüketim yönünde yavaşlamaya sebebiyet vermektedir. Japonya’da ise dünyadaki yavaşlamadan mümkün olduğunca az etkilenmek için ağırlıklı olarak iç talebi canlandırıcı önlemler alınmasına rağmen ülkenin borçluluk düzeyinin %140 civarında olması ve bu borcun yakın gelecekte döndürülemeyeceği gerçeği herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir ve durum global anlamda bir krize sebep olabilir. Avrupa Birliği ekonomileri ise Almanya haricinde ya durgunluk ya da küçülme yaşamaktadır. Çin ekonomisine dair ise global anlamda yumuşak iniş mi yoksa sert iniş mi yaşanacağı tartışılmaktadır. Son açıklanan veriler Çin ekonomisinin konut sektöründen kaynaklanan sorunlar sebebiyle sert iniş yaşayacağı senaryolarına ağırlık kazandırmaktadır. Çin ekonomisi bölgede başta Avustralya ve Yeni Zelanda olmak üzere pek çok ekonomiyi, global anlamda ise hem ABD hem de Avrupa Birliği ekonomilerini etkileyebilecek güçte olan dünyanın ikinci büyük ekonomisidir. Türkiye özelinde ise iç talebin yılın 4. çeyreğinde yavaşlamaya devam edeceğini öngörmekteyim. Ekonomik teoride “bir ekonomide tüketim olağan şekilde devam etmediğinde, yani azaldığında bu durumdan kaynaklanan ayrıca bir enflasyon olur” saptaması vardır. Dolayısıyla Türkiye’de TÜFE enflasyonunda yılsonuna kadar bir düşme trendi yaşanmayacağını, büyümenin ise ilk çeyrekte öngördüğüm gibi yıllık bazda %3 civarı gerçekleşeceğini, yılın son çeyreğinde ise %2,5 civarı gerçekleşebileceğini öngörmekteyim. Bu şartlar altında BIST 100 endeksi için 3. çeyrek için öngördüğüm görülebilecek 85 bin zirvesinin yılın geri kalanı için 82 bin olarak yenileyebiliyorum. Bu haliyle BIST100 endeksi için halihazırda %5-7 arası yukarı bir potansiyel kalmıştır öngörüsünü taşımaktayım. Yatırımcılara son çeyreğe doğru girerken portföylerini çeşitlendirmelerini, genel anlamda hisse senetleri piyasalarındaki ağırlığı %25 veya daha da altına çekip, %25 civarı emtia (mesela altın), %25 ABD doları bazlı sabit getirili yatırım araçlarına ve %25 ise sabit getirili TL bazlı yatırım araçlarına yönelmelerini önerebilirim. 49 www.boryad.org September - October - November Tofaş CEO Kamil Başaran Housing Sales Slump General Manager of Kardemir Fadıl Demirel Changes in the Number of Foreign Investors in the Last 5 Years Scope 52 Foreigners at the Stock Exchange Prefer Banks and Holdings developments, with the effects also of the Central Bank of Turkey’s (TCMB) raising the interest rates by 500 basis points, foreigners’ share fell down to some 61 percent. But as the forecasts about local elections became clearer at the last week of March, new purchases were made. Following the March-July period, in which foreigners’ share moved in the 63-63.5 interval, expectations about the presidential election were repurchased and then portfolio value of foreigners saw new peaks. When the overall trend is analyzed, it appears that foreigners maintained their position especially after March. Foreigners carry out sizable transactions In the first eight months of 2014, foreign investors’ share in the stock exchange moved between 63 and 63.5 percent. When we look at the last five years of the stock exchange, it appears that the share of foreigners has stayed between 62 and 67 percent. The U.S. keeps the leading position among foreign investors. Foreigners at BIST prefer mostly banks, holdings and REITs. T he share of foreigners in the stock exchange has always been important with regard to both monitoring the course of markets and evaluating foreign investors’ interest in markets. As we are approaching the last quarter of the year these days according to the financial calendar, we put the presence of foreign investors in the stock exchange under the scope. We see that foreign investors’ share in the stock exchange moved around 63 to 63.5 percent in the first eight months of 2014. According to Central Registry Agency (MKK) data, portfolio volume of foreigners is around $69.7 billion (approximately TL 150.5 billion) as of Sept. 4. But in July, when the expectations about the presidential election were priced, the value of portfolios held by for- eigners peaked with $71.3 billion (TL 152 billion at the exchange rate on July 30). Additionally, the share of foreigners reached up to 64.2 percent. When we look at January 2014, both the uncertainties created by local elections and political tensions arising at 17 and 25 December stand out. In addition to negative pricing related to these When the transactions by foreign investors are analyzed on a monthly basis, it is seen that they carry out sizable transactions in BIST-30 stocks. Looking at the transactions on stock basis, indexleading stocks like those of banks and holdings stand out. In the first eight months of the year, the most purchased stocks on the lot basis belong to sectors like holdings, banks, and real estate investment trusts (REITs). In terms of volume, while foreigners seem to have a small share in the total volume, domestic investors maintain their investments mostly in small-medium level stocks. However, since foreign investors focus on index stocks, they play a more determining role with respect to the course of the market. So, what course will the share of foreign investors in the stock exchange follow in the rest of the year? Assistant Research Expert Kemal Ozan Sayın from Gedik Investment Securities bases his forecast on different dynamics: “The index has virtually no story In terms of volume, while foreigners seem to have a small share in the total volume, domestic investors maintain their investments mostly in small-medium level stocks. However, since foreign investors focus on index stocks, they play a more determining role with respect to the course of the market. left. When inflation and growth data are looked at, it appears that the TCMB does not have much of a room for maneuver. We think that the important internal dynamic that will affect foreign investors’ performance in the rest of the year is the awaited statement from Fitch Ratings about Turkey’s credit rating. If Fitch signals that the credit rating is to be revised to negative or downgraded, then we can expect the share of foreign investors to recede down to 6160 percent. Since that outflow of foreign money may occur in banks at the first stage, the index can be negatively affected. But we can predict that a possible exit by foreigners, whose positions have not shown a significant change after the signals Fitch gave at its latest seminar, will be limited. External dynamics will be more decisive at that point. Especially when the effects of the Fed’s planned steps on developing markets are taken into consideration, the signals to come will have an impact on foreigners’ position. But the general opinion in the current conjuncture is that foreigners will keep their positions and finish the year with a share of 62.5-63.5 percent. That is the picture of foreign investors in the stock exchange in 53 Scope 54 2014. In recent years, there have not been large fluctuations in the share of foreigners in the stock exchange. While foreigners’ share in portfolios has increased or decreased on a yearly basis between 2009 and 2013, their share in the stock exchange maintained its course between 62 and 67 percent. According to MKK data, the number of foreign investors has increased in the last five years. Standing at 7,454 in 2009, the number rose to 7,523 first and then to 7,732, and 8,304 in the following years, respectively. Looking at the data for 2013, we see the number rose again to 9,555. The biggest increase in 2013 Analysis of the data for the last five years shows that the biggest increase in the number of foreign investors occurred in 2013. In 2013, there was a net year-over-year increase of 1,251, in the number of foreign investors. That figure represents a considerable increase as compared to previous years. On the other hand, however, there has not been a similar increase in the total portfolio size held by foreign- ers. In 2012, total portfolio value of foreigners at BIST was TL 140 billion 529 million. This figure fell to TL 122 billion 219 million in 2013. Briefly stated, the increase in the number of investors was not reflected in portfolio volume. Total portfolio volume stood at TL 213 billion 205 million at the end of 2012, with TL 140 billion 529 million of this belonging to foreigners, and TL 72 billion 676 million belonging to domestic investors. Foreigners’ share in the stock exchange, which was 65.9 percent at the end of 2012, declined to 62.6 percent as of the end of 2013. In other words, the share of domestic investors in the stock exchange rose from 34.1 to 37.4 percent. While the portfolio volume of foreigners stood at TL 122 billion 219 million at the end of 2013, that of over one million domestic investors was only TL 73 billion. Americans come first among foreigners Among the foreigners holding shares being traded at the BIST, According to MKK data, the number of foreign investors has increased in the last five years. Standing at 7,454 in 2009, the number rose to 7,523 first and then to 7,732, and 8,304 in the following years, respectively. Looking at the data for 2013, we see the number rose again to 9,555. Americans come first. According to data from the first eight months of the year, United Kingdom, Luxembourg, Ireland, Netherlands, and Singapore follow the US, respectively. As of August 2014, total portfolio volume of 1,340 American investors in the stock exchange was TL 40 billion 70 million, while that of investors from United Kingdom totaled TL 28 billion 574 million. Review of the data from previous years provides somehow similar figures. In 2013, TL 40 billion 305 million or 20.6 percent of the shares traded at the BIST belonged to 1,312 American investors. Americans’ share in the BIST decreased by 1 percent as compared to 2012. At the end of 2013, 515 British investors held 12.7 percent of the shares with a total of TL 24 billion 889 million, and 329 investors from Luxembourg held 4 percent of shares with a portfolio of TL 7 billion 834 million. Ayrıntılı bilgi: isbank.com.tr Kamil Başaran Intervıew 56 commercial vehicles in the country under the Fiat brand in Bursa. In order to protect ourselves from economic fluctuations in both domestic and global markets, we developed a strategy to diversify export markets and managed the risk effectively. We expect to maintain the positive trend in financial data through the year. CEO of Tofaş Kamil Başaran What were the main problems you had and the strategies you developed to overcome these problems in 2014? “Automotive sector will finish the year as the export champion” Tofaş managed to maintain profit growth in 2014 despite a shrinking domestic market. The company aims to maintain the positive trend in financial data through the end of the year. Tofaş CEO Kamil Başaran says their strategy to be protected from economic fluctuations in global markets is “to diversify export markets and manage the risks effectively.” W e are nearing the last quarter of 2014. How does the automotive industry perform this year? Do you think it will finish the year as the leader among all sectors? As is known, automotive industry entered 2014 amidst apparent contraction in the market. The hike in special consumption tax (ÖTV) rates effective at the beginning of 2014, new arrangements regarding consumer loans, and high increase in exchange rates have further aggravated the contraction in the market. With the help of remedial measures in the global economy and the more positive atmosphere emerging in Turkey after the elections, a recovery in both economic indicators and industry demand occurred. Turkish automotive industry, in which we estimate a production of around 1 million units this year, saw exports in the January-August period grow by 8.9 percent yearon-year and rise to $14.976 billion. Looking at the figures, we expect the automotive industry, which is the locomotive sector of the country in terms of exports, to finish this year as the export champion again. Tofaş increased its profit by 24.3 percent in the first half of the year. Is the year going on in parallel to your expectations? How does Tofaş prepare to end 2014? In the first half of 2014, we raised our sales revenue to TL 3,495 billion, and our net profit to TL 268.6 million with a 24.3 percent increase as you mentioned above. Despite the contraction in the market, we continue to create value for our stakeholders by maintaining our stable performance in exports. In the January-August period we sold around 48,000 units under our six brands. In the light commercial vehicle segment, we reached the highest market share in the last four years with our eight-month performance. As of the end of August, we sold 24,521 vehicles and maintained our leadership in the light commercial vehicle segment with a 27.4 percent increase. We produce one-third of Although Turkish automotive market saw market contraction in the first half of the year, it still has a huge potential. Tofaş has always tried to envision the future from a broad perspective, made its plans and investments thinking about the next 10 to 20 years. So, knowing that the negative or static period in the last few years is temporary, we believed in continuing our investment without losing motivation and carried out great projects. Due to contraction in the European market which absorbs 70 percent of our exports, we have developed a strategy to diversify our export markets and managed the risks in this field effectively. In this regard, we began to export to new markets in the Middle East, North Africa, and South America. We have strengthened our presence in a difficult market like Great Britain with the Vauxhall brand. In the last two years, such new markets as Argentina, Morocco, Ukraine, and Chile have been added to the already extensive export range of Tofaş. Last year we generated an income of 1.6 billion euros after expanding our export volume by 4 percent. Despite fluctuations in domestic and global markets, we are putting in performance in line with our production, domestic market, and ex- We began to export to new markets in the Middle East, North Africa, and South America. We have strengthened our presence in a difficult market like Great Britain with the Vauxhall brand. In the last two years, such new markets as Argentina, Morocco, Ukraine, and Chile have been added to the already extensive export range of Tofaş. tween 2014 and 2021 with the Doblo America project that will be a new success story in the history of Turkish automotive industry. Planned to be realized with an investment of US$360 million in accordance with the customer demands and regulations in North America and Canada, the project will provide Tofaş and Turkish supplier-industry a valuable opportunity for gaining experience. Could you share with us your efforts and approaches with regard to corporate governance and sustainability? You concentrate on North American and Canadian markets. Could you tell us about your initiatives related to these markets? In line with the importance we attach to the Corporate Governance Principles, we raised our corporate governance grade to 9.14 in 2013 through continuous development initiatives. As a consequence, we maintained our status as “the company with the highest grade.” Borsa Istanbul (BIST) is going to create Sustainability Index. With our “Corporate Sustainability Policy”, we deal with the business models and the processes in this direction that aim for a sustainable future on the basis of corporate, social, and environmental management, through an integrated approach. For example, we think that the CDP reporting – an international Carbon Disclosure Project – is important to Turkish automotive industry. At Tofaş we took a step this year toward becoming the first domestic automotive company to do “Sustainable Reporting.” The industry tries to keep up through exports and continues to provide added value to the Turkish economy. We are utterly proud of providing added value to the industry’s export activities. Doblo America Export, which is set to start at the end of 2014 and target North America, is a part of our market diversification strategy. We plan to export 175,000 vehicles to the US and Canada be- The “World Class Manufacture (WCM)” Model, which we implement as part of the social dimension of sustainability, includes primarily work processes and occupational health and safety. The primary goal at our factory is to establish zero occupational accident. The methods we applied and the results we obtained have been praised and awarded both in Turkey and the European Union. port targets. The fact that 80 percent of our sales in domestic market are comprised of locally-produced models strengthens our competitive position. At this point, a large share of local models in production brings positive contribution. 57 Fadıl Demirel Intervıew 58 dance with this vision. Currently we are the single rail producer that can meet the entire rail demand in Turkey, besides with exporting rail. We produce high-speed rail lines, grooved rail, and head-hardened rail. Additionally, we produce railway switch in Çankırı province at a facility we have set up in partnership with Turkish State Railways (TCDD) and the Austrian firm VoestAlphine. This is the largest railway switch production facility in Turkey. General Manager of Kardemir Fadıl Demirel “We launched a massive investment thrust” Kardemir, one of the leading Turkish industrial enterprises, continues its investments in iron and steel industry with the aim of strengthening its position both in the global and domestic iron and steel sectors. Saying they have launched a massive investment thrust in the last four years, Kardemir General Manager Fadıl Demirel adds that the company will be able to export high value added products thanks to these investments. H ow do you evaluate Kardemir’s operations and financial performance this year? What are the advantages and disadvantages for this year for the company? Karabük Iron and Steel Enterprises (Kardemir) currently pursues a program to raise its liquid steel production capacity that stood at 1.1 million tons per year in 2010 to 3.3 million tons. As part of this effort, beginning with the end of 2013 some facilities, which will positively influence our operating results and increase our operating profitability have been taken into operation. Within this context, the investments for the 5th blast fur- nace and the 120-ton converter steelworks, which will allow our production and sales volume to increase and our operating profitability to rise after realization, are about to be completed. We plan to take these investments into operation at the third quarter of 2014. Taking into consideration these ongoing investment operations and contributions from productivity increases in our processes, our company had a net profit of TL 200 million 47 thousand 877 in the first half of 2014 (TL 100 million 800 thousand 484 in the first quarter, and TL 99 million 247 thousand 393 in the second quarter) in total. This performance represents We aren’t satisfied with producing only rail. We have also started the construction of our Rail Wheel Manufacturing Facility Project. We plan to complete the investment in just 30 months and take the facility into operation by the first half of 2016. At the Rail Wheel Manufacturing Facility, we will produce rail wheels for freight and passenger wagons, high-speed train wagons, light rail systems, and locomotives which are not yet produced in Turkey and imported from abroad. We planned the facility’s capacity to be 200,000 units per year. We will also export our products to international markets. more than a 100 percent increase as compared to the figures for entire 2013. What are your new investment plans? Have you designated priority areas for the new investments? You state that you want to turn the town of Karabük into a center for the production of railway rolling stock materials. How much have you advanced toward this target so far? What kind of efforts do you plan to carry out? We have launched a massive investment thrust in the last four years. Our company, which has managed to attain a liquid steel production capacity of 1 million tons per year since the start of production in 1939 until 2010, reached a capacity of 2 million tons per year now. With the 5th blast furnace we are going to take into operation in the upcoming days, our liquid crude iron production capacity will reach 3 million tons per year. We have also made considerable progress in our steel mill capacity increase investment. Again, with the 120-ton We defined our vision as “To attain global competitive power by producing also those products that are not manufactured yet in Turkey, and produce at least 3 million tons of steel.” The investments we have made into the railway transport industry are steps in accor- Currently we are the single rail producer that can meet the entire rail demand in Turkey, besides with exporting rail. capacity third converter that will become operational in the coming days, our liquid-steel production capacity will reach 3 million tons per year. Immediately after that, we will upgrade the capacities of the existing two converters to 120 tons from 90 tons each. Thus our annual liquid-steel production capacity will rise to 3.4 million tons. We will make use of this production increase by churning out high-quality steel in accordance with our vision: “To attain global competitive power by producing also those products that are not manufactured yet in Turkey, and produce at least 3 million tons of steel.” We have two large investments standing out at this point and are in progress: Bar and Wire Rod Mill and Rail Wheel Manufacturing Facility. The Bar and Wire Rod Mill is an investment intended to produce high value added products as part of our company’s growth strategies. It will have an annual production capacity of 700 thousand tons and serve especially the automotive sector and machinery manufacturing industry. The project’s budget is $90 million. We plan to take the facility into operation in just 20 months, at the beginning of 2015. The facility will produce high value added products that are not produced yet in Turkey and procured from abroad. We also plan to complete the Rail Wheel Manufacturing Facility in just 30 months and take it into operation by the first half of 2016. The project’s budget is $140 million. At the Rail Wheel Manufacturing Facility, we will produce rail wheels for freight and passenger wagons, high-speed train wagons, light rail systems, and locomotives which are not yet produced in Turkey and procured from abroad. We planned the facility’s capacity to be 200,000 units per year. We will also export our products to international markets. This is an important investment that will support our aim of becoming a national brand in railway transport industry. 59 Scope 60 Housing Sales Slump 2013 was a golden year for the housing market in terms of sales. Reasonable housing loan rates helped the housing sector peak. This year, however, it is a different story. Housing sales dropped by 10 percent in the first seven months of the year. Lending rates are one of the most significant factors behind housing sales. But worries about economic growth and current account seem to thwart a decline in interest rates for some time. A s reasonable interest rates for housing loans emerged beginning with 2010, demand for housing loans increased. At that point, the volume of total housing loans reached a historic peak with TL 50.4 billion as of the end of 2013. Indeed, 2013 proved to be a turning point for housing sector. So that, the volume of housing loans extended in the second quarter of 2013 surpassed that of total loans extended in the first two quarters of 2014. As compared to 2010, following the contraction and stagnation in 2011 and 2012, 2013 turned out to be a year of records in terms of both housing sales and the volume of housing loans extended. Overall volume of housing loans extended has totaled approximately TL 32 billion in 2010, but dropped to TL 29.75 and TL 28.5 in 2011 and 2012, respectively. In 2013, however, the volume jumped to TL 50.4 The volume of housing loan received dropped by 48 percent in the first six months of 2014, as compared to the same period in 2013. In this period, overall volume of housing loan reached TL 115 billion with an increase of TL 15 billion. with a huge increase. The number of people getting housing loan was 452,477 in 2010, and 414,033 in 2011, but fell down to 372,802. In 2013, a total of 595,772 people got housing loan. The volume of housing loan received dropped by 48 percent in the first six months of 2014, as compared to the same period in 2013. In this period, overall volume of housing loan reached TL 115 billion with an increase of TL 15 billion. Again in the same period, the number of people receiving housing loan was 168,521. Thus we see that the number of people receiving housing loan declined by over 50 percent as compared to the first six months of 2013. Housing loan volume peaked in 2013 Average housing loan size was TL 76,362 in 2012. The figure rose to TL 84,596 in 2013. This upward trend in housing loan size continued to grow also in 2014, rising to TL 89,277 in the first six months. Volume of housing loans, which began to face a sharp decline begin- ning with the third quarter of 2011, began to recover from the third quarter of 2012 onward, arriving at a peak in the second quarter of 2013. 2013 went down in recent history as the year with a record volume of housing loans extended, together with housing sales. In 2013, a total of 1,157,190 houses were sold. That figure meant a sharp increase as compared to previous years. The increase was attributed to two parallel developments: borrowing costs saw record-low levels and value added tax (KDV) rates on houses which received building licenses after January 2013 were raised. These developments predated the demand. Although we entered 2014 with political risks and higher interest rates comparing to 2013, 609,877 houses were sold in the first seven months. Fatih Tosun: “Unstable sales trend continues” Deputy General Manager of TSKB Real Estate Appraisal Company, Fatih Tosun, whom we asked to comment on the matter, says that nationwide housing sales figures show the unstable sales trend continues. Mr. Tosun evaluates the last five years of the housing market as follows: “The average total number of houses sold in the last 5 years appear to be 745,000. With the overall number of houses sold in 2013 reaching 1,157,190, the sector’s hopes for the future grew. But there occurred a 9.7 percent contraction in housing sales in the first 7 months of 2014, pointing to an overall decline of 10 percent or more for the year. Only 32 percent of overall housing sales in the first 7 months of 2014 were mortgaged sales. That rate was 43 percent in the same period of 2013. The data suggest mortgaged house sales dropped by 32 percent.” Turkey entered 2014 with politics overshadowing economy. Economic issues began to come to the fore after the presidential election. But worries about economic growth and current account seem to thwart a decline in interest rates for the moment. Lending rates are 61 Scope 62 Deputy General Manager of TSKB Real Estate Appraisal Company, Fatih Tosun, says that nationwide housing sales figures show the unstable sales trend continues. one of the most significant factors behind housing sales. The rates entered a downward trend beginning with April. However, experts from the sector say it is difficult to predict at the moment whether the interest rates will drop to their level in the second quarter of 2013 or not. New trends in the housing sector The above analysis refers to housing sales. But what about consumers’ house preferences? In other words, what are the new trends in the housing sector? The development of the housing sector, especially in the last decade, is quite interesting. Changing trends in Istanbul, which harbors the largest housing supply, are shaped basically by such factors as technological developments, greater access to technology, the decline in housing loan rates, changes in lifestyle, earthquake risk, and improvement in transportation alternatives. Air pollution, lack of green space and socializing spaces observed in city centers emerge as significant reasons leading people to demand houses – even in outlying areas – with this kind of amenities. With falling housing loan rates, housing spaces diminished for those desiring to buy quality houses in special projects and overall prices came to affordable levels although price per square meter is high. In recent years, as flat types like 1+1 (a flat with one bedroom and one other room) and 1+0 (one bedroom flat) emerged, demand for these flats that are designed for investment or residence turned out well contrary to expectations. The perception of this type of flats suggests they are seen to be easy to sell from the point of project developers and affordable from the point of buyers. Especially in those projects containing 1+1 and 1+0 types of flats that were put up on sale between 2009 and 2013, around 2540 percent of overall houses were smaller in terms of square meter. When we look at the housing projects launched in 2014, located in outlying areas and offering social spaces, we see that percentage of 1+1 and 1+0 types of flats declined while that of 2+1 and 3+1 In 2013, a total of 1,157,190 houses were sold. Although we entered 2014 with political risks and higher interest rates comparing to 2013, 609,877 houses were sold in the first seven months. flats which can meet the demand for family houses increased. But it is seen that large-space flats are preferred over small-space ones in the luxury residence projects with average unit price per square meter exceeding US$ 6,000. Projects offering earthquake-resistant houses with high interior space quality, containing pool, social facilities, indoor and outdoor sport facilities and significant amount of green space are seen as exciting and demanded by people living in apartments in the interior areas of cities. But the growing housing stock and competition bring along diversification as well. In this diversification thrust, different architectural concepts assume the biggest role in boosting the recognition of the project. As for the latest trends in the market, architectural concept began to receive greater attention and architectural solutions were used as a marketing tool in recently launched housing projects. Again, floor gardens in highrise buildings and green spaces in sprawling huge projects emerge as prioritized elements. Teşekkürler Türkiye! 20 yıldır hep daha iyisi için çalıştık, sayenizde Türkiye’nin Turkcell’i olduk. Gelecekte de teknolojimizle, birlikte her gün daha iyiye…
© Copyright 2024 Paperzz