Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] Aile Akademisi Derneği -Bursa CEDAW (Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination Against Women) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme İNCELEME RAPORU © Kübra ÇAYIR Dizgi-Mizanpaj: Aile Akademisi Kapak Tasarım: Aile Akademisi Yayın Yılı: 2014 - Mayıs Aile Akademisi Derneği Alacamescid Mh. Çancılar Cd. Erdoğan Çakar İş hanı: 62/35 Osmangazi/Bursa 0224 225 47 41 0551 215 19 02 www.aileakademisi.org Aile Politikaları ve Mevzuat Takip Komisyonu Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 2 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER ........................................................................................................................................ 3 TAKDİM ................................................................................................................................................. 4 GİRİŞ ...................................................................................................................................................... 6 I.BÖLÜM: CEDAW: GENEL BİLGİLER ............................................................................................... 8 1.1. Sözleşmeyi Hazırlayanlar .............................................................................................................. 8 1.2. Sözleşmenin Tarihsel Arka Planı ................................................................................................... 8 1.3. Sözleşmenin Hazırlanma Gerekçeleri .......................................................................................... 10 1.4. Sözleşmenin Amacı .................................................................................................................... 10 1.5.Sözleşmenin İçeriği ...................................................................................................................... 11 1.6.Sözleşmenin Önemi ..................................................................................................................... 13 1.7. Sözleşmenin Bağlayıcılığı ........................................................................................................... 13 1.8.Sözleşmeyi İmzalayan Ülkeler ..................................................................................................... 14 1.9.Sözleşmenin Esas Aldığı Anahtar Kavramlar ............................................................................... 14 1.10. İhtiyari Protokol ........................................................................................................................ 15 II. BÖLÜM: CEDAW VE TÜRKİYE .................................................................................................... 16 2.1.Türkiye’nin Sözleşmeyi İmzalaması Ve Sözleşmenin Yürürlüğe Girmesi ..................................... 16 2.2.Uluslararası Hukuk Düzeyinde Yürürlüğe Girmesi ....................................................................... 17 2.3. İç Hukukta Yürürlüğe Girmesi .................................................................................................... 18 2.4. Sözleşmenin Türk Hukukundaki Yeri .......................................................................................... 20 3. BÖLÜM: CEDAW’IN ANALİZİ ....................................................................................................... 21 3.1. Sözleşmenin Değerlerimizle Uyuşmayan ya da Değerlerimiz Açısından Risk İçeren Maddeleri ... 21 3.2. Sözleşmenin Eşitlik Ve Haklar Mücadelesinde Göz Ardı Ettiği Bazı Noktalar ............................. 27 3.3.Sözleşmenin Türkiye Açısından Yansımaları ............................................................................... 29 3.4. Sözleşmenin Türkiye Açısından Yansımalarıyla İlgili Değerlendirme .......................................... 32 Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 3 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] TAKDİM CEDAW (Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination against Women ) modern kültürün kadın algısı temel alınarak hazırlanmış bir sözleşmedir. Bu yönüyle diğer kültürlerin kadın-erkek ve aile algısını ötekileştiren bir işleve sahiptir. Modern kültürün kadınerkek ve aile algısının niçin küresel bir tanımlama ve yaptırım ölçütü olarak alındığı ise tartışılması gereken önemli bir noktadır. Bu çalışmada da açıklandığı gibi, CEDAW’ın bizim ülkemizde de dönüştürücü bir rolü olmuştur. CEDAW’ın yürürlüğe girmesinden bu yana yaklaşık 20 yıl geçmiştir. Bu süre içinde ülkemizde CEDAW’a dayanan kültürel ve yapısal değişimler yaşanmıştır. Bu değişimlerin kadına ve aileye yönelik ortaya çıkardığı tablo, CEDAW’ın kadına yönelik sorunları çözeceği iddiasını sorgulamayı gerekli kılmıştır. Sorgulanması gereken bir diğer nokta, CEDAW ve CEDAW’ın ruhuna uygun hazırlanan sözleşme, yasa ve programların cinsiyetçi bir dil kullanıyor olmasıdır. Kadın-erkek dikotomisi üzerine bina edilen bu belgelerin, kadın erkek bütünlüğü/tamamlayıcılığı üzerine bina edilen aile kurumuna zarar vermesi kaçınılmazdır. Sonuçta öyle de olmuştur. Özellikle CEDAW’a dayalı değişimlerin daha hızlandığı ve görünür hale geldiği 15 yıldan bu yana aile kurumu hızlı bir çözülme süreci içine girmiştir. Bu tablo CEDAW ve benzeri belgelerin (İstanbul Sözleşmesi gibi) temel dayanağı olan “eşitlik” paradigmasının daha ciddi bir şekilde sorgulanmasını gerekli kılmaktadır. Toplumsal yapının üzerinde köklü değişikliklere neden olacak böylesi sözleşmelerin, toplumsal tabanda yeterince tartışmadan, “tepeden inmeci” bir şekilde uygulanmaya başlanması düşündürücüdür. Aile Akademisi Derneği olarak kadın-erkek ve aile sorunlarının arkasında yatan dönüştürücü politikaların ve bu politikaların dayandığı temel kavramların kendi değerlerimiz temelinde analiz edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 4 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] Bu çerçevede yapmış olduğumuz, Aile Politikaları ve İstanbul Sözleşmesi, Bilimsel Araştırmalarda Kadın Erkek Farklılıkları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Dayalı Politika Uygulayan Ülkelerde Kadın ve Aile isimli araştırmalarımıza da dernek sitemizden ulaşabilirsiniz. Elinizdeki “CEDAW İnceleme Raporu” yaklaşık üç aylık bir emeğin ürünüdür. Raporu hazırlama sorumluluğunu üstlenen Kübra Çayır’a teşekkür ediyorum. Çalışmanın toplumumuz için faydalı olmasını diliyorum. Dr. Mücahit Gültekin Aile Akademisi Derneği Başkanı Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 5 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] GİRİŞ Her bireyin, “insan” olarak doğuştan sahip olduğu haklar ve özgürlükler vardır. Bunların kullanımı, sınırları da gözetilerek devlet eliyle ve yasalar aracılığıyla koruma altına alınmıştır. Bu temelde, gerek ulusal nitelikteki belgelerde gerekse uluslararası alanda bağlayıcılığı daha fazla olan belgelerde bireyler arasında hiçbir konuda ayrımcılık gözetilmemesi gerektiği, bireylerin her alanda hak ve özgürlükler bakımından birbiriyle eşit oldukları vurgulanmıştır. Kuşkusuz ki, ayrımcılık deyince akla ilk gelenlerden biri “cinsiyet” temelli ayrımcılıktır. İnsan haklarını konu alan belgeler kadın ve erkek eşitliğini göz ardı etmemiş, kadının içinde bulunduğu durumu, “toplum, gelenek, din öyle gerektirdiği için” şeklinde ele almış ve kadının, bu zorunluluğun belirlediği rollerden kurtulması gerektiğini vurgulamıştır. Bu yolda ilk adımlar kadın erkek eşitliğinin istisnasız her alanda sağlanması için atılmıştır. Kadın ve erkek eğitim evlilik - çalışma hayatında, sosyal ve siyasal alanda, hukuk önünde eşit haklara sahip olacak ve bu eşitlik toplumun gelişmişliğinin, modernliğinin ölçülerinden biri olarak ele alınacaktır. Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi gelenek, dini anlayış ve toplumun baz aldığı değerler itibariyle kadınlar, erkeklerle eşit konumda değildir. Dolayısıyla eşitliğin sağlanması mücadelesinde sadece yasal düzenlemeler yeterli olmayacaktır. Bu düzenlemelerin toplumda benimsenmesi ve uygulanması için de çalışmalar yapılmalı ve buna engel olabilecek her türlü durum için önlem alınmalıdır. Daha net ifade edilecek olursa, kadın erkek eşitliği hedefine ulaşmak için bir “zihniyet dönüşümü” gerekmektedir. Mesele “insan hakları”yla ilgili olduğu için uluslararası nitelik de taşımaktadır ve dolayısıyla bu alanda yapılacak çalışmaların, alınacak önlemlerin ve en önemlisi bunların denetlenmesinin uluslararası boyutu önemli yer tutmaktadır. Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın her türlüsünü yok etmeyi ve kadınların haklarını korumayı esas alan, taraf devletler üzerinde bağlayıcılığı bulunan uluslararası bir belgedir. Kadın erkek eşitliğinin her alanda sağlanması için taraf devletlere her türlü yasal değişikliği yapma ve gerekli önlemleri alma Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 6 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] zorunluluğu getirmektedir. Hedeflenen eşitlik hali oluşana kadar kadınlara pozitif ayrımcılık yapılmasını da tavsiye eden Sözleşmenin denetiminin sağlanması için, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi oluşturulmuştur. Komite, taraf devletlerdeki temsilcileri aracılığıyla Sözleşmenin gereklerinin yerine getirilip getirilmediğini takip etmektedir. Bu çalışma, arka planını da göz önünde bulundurarak Sözleşmenin hazırlanışını, ülkemizde yürürlüğe girişini, amaçlarını, içeriğini, önemini ve bağlayıcılığını ele almaktadır. Bu kısımlar bilimsel çalışma niteliğinde objektif bilgiler içermektedir. Bunların devamında, Sözleşmenin bazı maddeleri eleştiriye tabi tutulmuş ve ülkemizde uygulanma süreci ve bu sürecin devamında meydana gelen gelişmelerden bahsedilmiştir. Son olarak bu gelişmelerle ilgili kısa bir değerlendirme yapılmıştır. Amacımız, CEDAW’ı kendi değerlerimiz perspektifinde incelemek, Sözleşmenin kadın, erkek ve en önemlisi de aile üzerindeki sosyo-kültürel ve yasal etkilerini değerlendirmektir. Bu doğrultuda bir katkı sunabilmiş olmayı temenni ediyoruz. Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 7 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] I.BÖLÜM CEDAW: GENEL BİLGİLER Bu bölümde sözleşmenin hazırlanmasına ilişkin bilgiler verilmektedir. Bu çerçevede sözleşmeyi hazırlayanlar, sözleşmenin tarihsel arka planı ve sözleşmenin hazırlanma gerekçelerine değinilecektir. 1.1. Sözleşmeyi Hazırlayanlar 1975 yılında Meksika’nın başkenti Meksiko’da toplanan birinci Dünya Kadın Konferansı‟nda bir Kadın Hakları Bildirgesi hazırlanması konusunda çağrı yapılmıştır, Kadının Statüsü Komisyonu tarafından Birleşmiş Milletlere üye ülkelerde kadın erkek eşitliğini sağlamak amacıyla hareket noktası "her türlü ayrımcılığın kaldırılması" olan "Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi(CEDAW)" hazırlanmıştır. Sözleşme, kadının statüsünün yükseltilmesine ve cinsler arası eşitliği sağlamaya yönelik özenle ve en ayrıntılı şekilde hazırlanmış olan uluslararası belge niteliğini taşımaktadır.1 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 18 Aralık 1979 tarih ve 34/180 sayılı önergeyle kabul edilen Sözleşme, 1 Mart 1980’de üye ülkelerin imzasına sunulmuş ve 27. maddesinde yer alan "İşbu sözleşme 20’nci onaylama veya katılma belgesinin Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine verilmesini izleyen 30’uncu gün yürürlüğe girer." hükmüne uygun olarak 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 1.2. Sözleşmenin Tarihsel Arka Planı 1789 Fransız Devrimi’yle başlayan, kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olma mücadelesinin gerçek kimliğini bulması yirminci yüzyılda mümkün olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ekonomik, sosyal ve siyasal alanlarda görülen değişimler, "her türlü eşitsizliğe karşı olma, 1 Moroğlu, N. (2002), Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu‟na Armağan sf. 881-918, (Kadınların İnsan Hakları Bildirisi ve Ek İhtiyari Protokol), İstanbul: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 8 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] uluslararası barış ve güvenliği koruma, topyekûn kalkınma" gibi evrensel kavramları ön plana çıkarmıştır. 1945’te kurulan Birleşmiş Milletler Teşkilatı, bu kavramların korunmasını amaçları arasında zikretmektedir.2 Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın kuruluşunun ardından Teşkilatın ana organlarından biri olan Ekonomik ve Sosyal Konsey'e bağlı olarak 1946 yılında "Kadının Statüsü Komisyonu"nun kurulması, BM’nin kadın konusuyla yakından ilgilendiğinin göstergesidir. Ayrıca yine BM teşkilatı tarafından dört defa Dünya Kadın Konferansı düzenlenmiş olması da bu ilginin diğer bir göstergesidir. 3 Kadınların yaşamın her alanında kalkınmaya katılmasını ve kalkınmadan erkeklerle eşit pay almasını sağlamak üzere raporlar hazırlamak ve üye devletlere bununla ilgili önerilerde bulunmak, kadın hakları açısından çözümlenmesi gereken problemlere yönelik tavsiye kararları çıkarmak Kadının Statüsü Komisyonu'nun görevlerindendir. 4 Birleşmiş Milletler tarafından 1948 yılında üye ülkelerin onayına sunulan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin cinsiyet ayrımı yapılmaksızın kaleme alınmasında Kadının Statüsü Komisyonu’nun önemli rolü olmuştur. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, kadın-erkek eşitliği prensibinin uluslararası planda kabulünün BM tarafından ilan edilmesi demektir. Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu'nun 1970'li yılların başında kadınların sorunlarına evrensel çözümler getirmek için kadının statüsü ve sorunlarını tespit etmek üzere yaptığı çalışmalarda, tüm üye ülkelerde kadınlara karşı ayrımcılığın farklı boyut ve görünümlerde devam ettiği sonucu ortaya çıkmıştır. 5 Bu ayrımcılığın yok edilmesi ve kadın ile erkeğin eşit haklara sahip olması hedefine ulaşmada bir adım olması amacıyla 1972 yılında Birlemiş Milletler Genel Kurulu, 1975 yılını “Uluslararası Kadın Yılı" olarak kabul etmiştir. Yine 1975 yılı, Meksiko’da ilk Birleşmiş Milletler Dünya Kadın Konferansı’nın gerçekleştirilmesi açısından önemlidir. Birinci Dünya Kadın Konferansı’nda "Kadının Eşitlik, Kalkınma ve Barışa Katkıları Meksika Deklarasyonu" ile "Uluslararası Kadın Yılının Hedeflerinin Gerçekleştirilmesi İçin Dünya Eylem Planı" kabul edilmiştir. Konferansta, 1985 yılına kadar "Eşitlik, Kalkınma ve Barış İçin BM 2 WEB 1: http://www.unicankara.org.tr/doc_pdf/chart_turkce.pdf 17.05.2014 tarihinde alıntılandı. WEB 2: http://www.kadininstatusu.gov.tr/tr/19136/Birlesmis-Milletler 17.05.2014 tarihinde alıntılandı 4 Erşen, U.B (2006), Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve Denetim Mekanizması (Yüksek Lisans Tezi) (acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1346/1948.pdf) 5 Moroğlu, N. (2002), Kadınların İnsan Hakları Bildirisi ve Ek İhtiyari Protokol, (http://www.turkhukuksitesi.com/makale_73.htm ) 3 Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 9 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] Kadınlar On Yılı" ilân edilerek, bu on yıl içinde kaydedilen gelişmelerin izlenip gözden geçirileceği İkinci Dünya Kadın Konferansının toplanmasına karar verilmiştir. Meksiko’da ayrıca bir Kadın Hakları Bildirgesi hazırlanması konusunda çağrı yapılmıştır. Bu çağrı üzerine “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” hazırlanmıştır. 1.3. Sözleşmenin Hazırlanma Gerekçeleri Kadınlara karşı ayrımcılığı tanımlamak Soyut olarak toplumsal cinsiyet eşitliğini değil kadınlara karşı ayrımcılığın önlenmesini sağlamak Kadınların “birey” olarak haklarını vurgulamak Hem yasal olarak hem uygulamada aynı zamanda da kamusal ve özel alanda olmak üzere kadın erkek eşitliğini gerçekleştirmek Geleneklerin ve toplumun belirlediği, hem kadına hem erkeğe yönelik “kısıtlayıcı ve kalıplaşmış roller”i değiştirmek 1.4. Sözleşmenin Amacı CEDAW’ın önemi, kadınların insan haklarının tamamından faydalanabilmesini, bu hakların korunmasını ve geliştirilmesini, toplumda kadın-erkek eşitliğinin gerçekleştirilmesi için zorunlu kabul etmesidir. Sözleşme, kadın-erkek eşitliğine dayanmayan bir “kadın hakları” anlayışını kabul etmemekte, taraf devletlerin kadınların insan haklarını daima kadın-erkek eşitliği temelinde gerçekleştirmelerini öngörmektedir. Sözleşme ayrımcı nitelikteki gelenekler, kalıplaşmış toplumsal cinsiyet rolleri gibi kültürel faktörleri kadınların insan haklarından yararlanmalarını kısıtlayan unsurlar olarak tanımlayarak ayrımcılığın sadece yasal yönlerine değil aynı zamanda kültürel boyutlarına da vurgu yapmaktadır. Sözleşmeyle taraf devletler, kurumsal veya toplumsal yapılarında kadınlara karşı var olan her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırma sorumluluğunu üstlenmektedir. Sözleşme “amacı” veya Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 10 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] “sonuçları” açısından “doğrudan” veya “dolaylı”, “kasıtlı” veya “kasıtsız” her türlü ayrımcılığı yasaklamakta, tamamının yok edilmesini öngörmektedir. Sözleşme ile eşitliğe aykırı olan tüm yasaların kaldırılması; eşitliğin yaptırım gerektiren uygulamalarla sağlanması ve cinslerin birbirine üstünlüğü veya ikincilliği üzerine kurulmuş tüm gelenek, görenek, örf ve âdetin ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Kadın ve Aileden Sorumlu Eski Bakan Selma Aliye Kavaf, 2010 yılımda CEDAW kapsamında Birleşmiş Milletler’de yapılacak toplantıya katılmak ve Türkiye’nin raporunu savunmak üzere gittiği New York’ta konuşması esnasında CEDAW’ın amacını şöyle dile getirmiştir: ”CEDAW Sözleşmesinin temel hedefi, toplumsal yaşamın her alanında kadın-erkek eşitliğini sağlamak amacıyla, kalıplaşmış kadın-erkek rollerine dayalı önyargıların yanı sıra geleneksel ve benzer tüm ayrımcılık içeren uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlamaktır. CEDAW Sözleşmesi, bağlayıcılığının yanı sıra içeriği ve kapsadığı alanların genişliği nedeniyle de kadın erkek eşitliğinin sağlanması konusunda önemli bir yasal düzenleme niteliği taşıyor.” 6 1.5.Sözleşmenin İçeriği Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nde "kadınlara karşı ayrım" kavramına açık bir tanım getirildikten sonra, her türlü ayrımcılığın kaldırılması amacıyla ve kadın erkek eşitliğinin sağlanması hedefine ulaşılıncaya kadar taraf devletlere bu yolda kararlı eşitlik politikaları izlemeleri önerilmektedir. Sözleşme'nin birinci maddesinde yer alan tanıma göre "Kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ya da öteki alanlardaki insan haklarının ve temel özgürlüklerin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran ya da bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayrım, dışlama ve sınırlama" bu sözleşme hükümleri açısından kadınlara karşı ayrım sayılmaktadır. CEDAW, başlangıç bölümü haricinde, toplam 30 maddeden oluşmaktadır. Bu maddeleri içerik ve yönteme ilişkin maddeler olarak ayırmak mümkündür. İçerik ile alakalı maddeler ilk 16 maddedir ayrıca 24. madde de bunlara dâhildir. Bu içerik maddelerinde devletlerin ayrımcılık yasağını ve eşitlik şartını hem genel ve hem de kadınların tek tek yaşam alanlarında 6 WEB 4: http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=15367252 (17.02.2014 tarihinde alıntılandı.) Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 11 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] gerçekleştirmesine ilişkin yükümlülükler belirtilmiştir. Yönteme yönelik maddeler ise, yukarıda geçenlerin dışında kalanlardır. Bunlar, komitenin yapısını ve görevini, taraf devletlerin rapor yükümlülüğünü, sözleşmenin kabulü, sözleşmenin değiştirilmesi, çekincelerin konması ve taraf devletlerarasında sözleşme ile ilgili ihtilaflara müdahale edebilecek uzlaştırma mekanizmalarına ilişkin yöntemleri tanımlamaktadır. 7 Sözleşme'de "kadınlara karşı ayrım" tanımı ayrıntılı olarak ele alındıktan sonra, bu ayrımcılığın kaldırılması için başta sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel olmak üzere diğer bütün alanlarda da kadınların tam gelişmesini ve ilerlemesini sağlamak, insan hakları ve temel özgürlüklerden erkeklerle eşit şekilde yararlanmalarını ve bunu fırsat eşitliği çerçevesinde kullanmalarını güvence altına almak amacıyla, taraf devletlerce yasal düzenleme yapılması dâhil, bütün uygun önlemlerin alınması önerilmektedir. Sözleşme'nin 4. maddesinde; kadın erkek eşitliğini fiilen sağlamak amacıyla taraf devletlerce alınacak "geçici ve özel önlemlerin" Sözleşme'de belirtilen cinsten bir ayrım olarak düşünülmeyeceği ifade edilmiştir. Amaç sadece yasal eşitlik değil, bu eşit yasal hakların kullanılabilmesini sağlayacak fırsat eşitliği politikaları uygulamaktır. Bunun yolu ise, kadınların içinde bulundukları ve eşitsizliğin hâkim olduğu konumun sebeplerini ortadan kaldırıncaya kadar olumlu ayrımcılık politikaları uygulamaktır. Olumlu ayrımcılık, “özellikle kadınların belirgin bir biçimde geri bırakıldığı alanlara girebilmeleri için bir eşik oluşturmak, örneğin kota koymaktır.” Kotalar belli meslek, eğitim kurumları, iş kademeleri veya karar mekanizmaları ya da siyasi partilere eşit olarak katılımı gerçekleştirmek için konulabilir. Söz konusu maddenin devamında hedeflenen eşitlik sağlanıncaya kadar uygulanması önerilen geçici ve özel önlemlere, hedefe ulaşıldığında son verileceği belirtilmiştir. 7 Akışoğlu, Ö (2012), Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin Genel Çerçevesi ve Sözleşme’nin Birinci Maddesinin Kapsamı ile Türk Hukukundaki Yeri (http://myuniversities.wordpress.com/2012/11/26/161/ ) Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 12 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] 1.6.Sözleşmenin Önemi CEDAW, bugün kadın haklarının bütün görüntüsünü çizen tek belgedir. Ayrıca CEDAW, kadın haklarının bütün görüntüsü içindeki ayrım yapmama ölçülerini/standartlarını ayrıntılarıyla ele alan tek uluslararası enstrümandır. 8 Kadınlar birçok durumda gerek cinsiyetleri gerekse etnik azınlığa mensubiyetleri, özürlü olmaları, maddi güçlerinin yetersizliği gibi sebeplerle haklarından faydalanma hususunda mağdur olabilmektedirler. Sözleşme, taraf devletleri yaşamın her alanında kadınların hukuksal ve gerçek düzeyde erkeklerle eşit haklara sahip olmalarını ve her kadının, haklarının tamamından faydalanmasını sağlamakla yükümlü kılmaktadır. 1.7. Sözleşmenin Bağlayıcılığı Sözleşme kadınlara karşı yapılan her türlü, cinsiyete dayalı ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve kadın haklarını korumak amacına yönelik yasal standartları bir araya getiren ve taraf devletler üzerinde bağlayıcı niteliği olan tek uluslararası hukuk aracıdır.9 CEDAW Sözleşmesi 18.maddesi uyarınca; taraf devletler, Sözleşmenin ülkelerinde yürürlüğe girmesini takip eden bir yıl içinde ilk raporlarını, daha sonra da her dört yılda bir dönemsel ülke raporlarını CEDAW Komitesine sunmak zorundadırlar. Komite, Sözleşmenin 17. maddesi uyarınca kurulmuştur ve Sözleşme hükümlerinin uygulanmasını denetlemekle görevlidir. Kadınların ilerlemesi ve ayrımcılığın ortadan kaldırılması konusunda ülkelerin sağladıkları ilerleme ve karşılaşılan engelleri içeren ülke raporlarını görüşmekte ve çeşitli sorular yönelterek ülkenin kadın hakları konusunda ulaşmış olduğu durumu analiz etmekte ve tavsiyelerde bulunmaktadır. Taraf devletler tarafından 8 Akışoğlu, Ö (2012), Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin Genel Çerçevesi ve Sözleşme’nin Birinci Maddesinin Kapsamı ile Türk Hukukundaki Yeri (http://myuniversities.wordpress.com/2012/11/26/161/ ) 9 Erşen, U.B (2006), Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve Denetim Mekanizması (Yüksek Lisans Tezi) (acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1346/1948.pdf) Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 13 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] hazırlanan ulusal raporları gözden geçiren Komitede ayrıca, kadının statüsünü geliştirmeye yönelik olarak alınan ulusal tedbirleri ve eylemleri kapsayan raporların sunumu hükümet temsilcileri tarafından sözlü olarak yapılmaktadır. Bu sunumun ardından Komitenin uzmanları ulusal rapora dönük yorumlarda bulunarak ek bilgiler talep edebilmektedirler. 1.8.Sözleşmeyi İmzalayan Ülkeler 2009 yılı itibariyle Sözleşmeye taraf ülke sayısı 186’dır. 10 BM’ye üye 193 devletten 7 tanesi ise sözleşmeyi henüz imzalamamıştır. 1.9.Sözleşmenin Esas Aldığı Anahtar Kavramlar Sözleşmede özellikle vurgu yapılan, birden fazla maddede hemen hemen aynı şekilde kullanılan kavramlar bulunmaktadır. Bunlar birlikte ele alındığında, Sözleşmenin yüklediği anlam itibariyle bir “özet” hükmü taşımaktadır. Kavramlar, kullanıldıkları maddelerin numaraları ve isimleriyle birlikte aşağıda tablo olarak gösterilmiştir. Kadınlara karşı ayrım Kadın erkek hak ve fırsat eşitliği Kadın hakları Erkeğin ya da kadının kalıplaşmış davranış rolleri Madde 1 – Tanım Madde 2 – Ayrımcılık Yasağı Madde 7 – Siyaset Madde 11 – Çalışma Yaşamı Madde 14 – Kırsal Kesimdeki Kadınlar Madde 1 – Tanım Madde 2 – Ayrımcılık Yasağı Madde 9 – Uyruk Madde 10 – Eğitim Madde 12 – Sağlık Madde 13 – Ekonomik ve Sosyal Haklar Madde 14 – Kırsal Kesimdeki Kadınlar Madde 15 – Yasalar Önünde Eşitlik Madde 16 – Evlenme Madde 2 – Ayrımcılık Yasağı Madde 5 – Ön Yargı ve Aile Madde 10 – Eğitim 10 Ülkelerin isimleri ve sözleşmeyi imzaladıkları tarihler şu linkteki adreste mevcuttur: WEB 5: http://www.iwrawap.org/convention/parties.htm (23.05.2014 tarihinde alıntılandı.) Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 14 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] Ayrıca “kadın hakları” kavramı bu şekilde sadece bir maddede geçtiği halde, Sözleşme’nin tamamına yakınında bahsedilen haklar ve eşitlik durumu, bu kavramı karşılamaktadır. 1.10. İhtiyari Protokol İhtiyari Protokol, CEDAW’ın taraf ülkelerce daha etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak için var olan denetleme mekanizmalarına ek olarak iki yeni aracı kadınların kullanımına sunmaktadır. Bu iki araç “kişisel başvuru” hakkı ve Komite’nin “inceleme” yetkisidir. İhtiyari Protokol, CEDAW ile tanınmış olan haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişi veya gruplara, Komite’ye doğrudan başvuru yapma hakkı tanır. Bu tarz kişisel başvuru haklarının tanındığı diğer uluslararası mekanizmalarda olduğu gibi, CEDAW İhtiyari Protokolü’nde de başvuru öncesinde ulusal yargı yollarının tamamının denenmiş olması gerekir. Bu şekilde sonuç alınamadığında, yazılı ve imzalı olma şartıyla başvuru yapılabilir. Ayrıca şikâyet konusunun CEDAW kapsamında korunan haklarla sınırlı olması zorunludur. Başka uluslararası yapı ve süreçlerin incelediği ya da şikâyet konusunun, ilgili devletin İhtiyari Protokolü kabulünden önce vuku bulan durumlarla ilgili olması halinde Komite, bu şikâyeti ele almaz. İhtiyari Protokol’ün diğer önemli tarafı, CEDAW Komitesi’ne tanınan “inceleme” hakkıdır. Bu çerçevede Komiteye verilen yetki, İhtiyari Protokol’e taraf olan ülkelerde CEDAW’da belirlenen haklarla ilgili önemli bir ihlal olduğu yönünde güvenilir bilgi alındığı zaman, Komite tarafından o devlete yönelik bir inceleme başlatabilme hakkıdır. Böyle bir inceleme için konuya ilişkin doğru ve sağlıklı bilgi alma amacı ile Komite tarafından söz konusu devlete iş birliği veya ziyaret talebinde bulunulabilecektir. İnceleme sonucunda CEDAW Komitesince oluşturulacak görüş ve öneriler şikâyetçi taraf ve ilgili devlete bildirilecektir. Ek İhtiyari Protokol’ün, devletlerin kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın kaldırılmasına ilişkin taahhütlerini yerine getirmeleri açısından itici güç oluşturacağı düşüncesi mevcuttur. Temel ilkelerin saptanmış olduğu Başlangıç bölümü ile birlikte 21 maddeden oluşan Protokol, yalnız Sözleşme'yi onaylamış devletlerin katılımına açıktır. Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 15 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] II. BÖLÜM CEDAW VE TÜRKİYE 2.1.Türkiye’nin Sözleşmeyi İmzalaması Ve Sözleşmenin Yürürlüğe Girmesi Türkiye, “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi”ni, 11 Haziran 1985 tarihinde imzalamıştır. Sözleşme, bazı maddelerinin Türk Medeni Kanunu’nun Aile Hukuku bölümü ile çelişmesi nedeniyle koyulan çekincelerle birlikte 1986 yılında yürürlüğe girmiştir. Türk Medeni Kanununda yapılması öngörülen değişikliklerin ışığında söz konusu çekinceler, Eylül 1999‟da kaldırılmıştır. Türk Vatandaşlık Kanunu’nda yapılan değişiklikler nedeniyle Sözleşmenin 9’uncu maddesine yönelik beyan da 29 Ocak 2008 tarihi itibariyle kaldırılmıştır. Böylece, Türkiye’nin Sözleşmenin esas maddelerine ilişkin herhangi bir çekince ya da beyanı kalmamıştır. Ancak, Türkiye’nin, Sözleşmenin 29’uncu maddesine ilişkin çekincesi varlığını sürdürmektedir. 11 Türkiye tarafından 8 Eylül 2000’de imzalanan ek İhtiyari Protokol 30 Temmuz 2002’de onaylanmış, 29 Ocak 2003’te yürürlüğe girmiştir. Türk Hükümeti, İhtiyari Protokolü kabul ederek, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne tam uyum sağlamayı taahhüt etmiştir. Sözleşmenin imzalanması, hükümlerinin uygulanabilir olması için yeterli değildir. Sözleşmenin yürürlüğe girmesinde gerekli olan diğer bazı işlemlerin tamamlanması gerekir. Bu işlemler iki şekilde olur: 11 Sözleşmenin uluslararası hukuk düzeyinde yürürlüğe girmiş olması gerekir. Sözleşmenin iç hukukta yürürlüğe girmiş olması gerekir. BM CEDAW Komitesine Sunulmak Üzere Hazırlanan Altıncı Periyodik Türkiye Raporu, 2008, Ankara Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 16 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] 2.2.Uluslararası Hukuk Düzeyinde Yürürlüğe Girmesi Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nin (CEDAW) 25. maddesinde, sözleşmeyi onaya bağlı olduğu ve onay belgesinin depozitör12 olarak atanan Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine tevdi etmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu nedenle sözleşmeye taraf olmak için, sözleşmenin "dikkate alınacağı, aykırı tutumlarda bulunmaktan sakınılacağı, ama taahhüt altına girmek istenmediği anlamına gelen" imzalanması yetmemekte, onaylanma işleminin de tamamlanması ve onay belgesinin Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine tevdi edilmesi gerekmektedir. Sözleşmenin 27. maddesine göre, bir devletin onay belgesini BM Genel Sekreterine tevdiinden sonraki 30. gün Sözleşme, o devlet için yürürlüğe girer. Türkiye Cumhuriyeti, iç hukuk açısından -aşağıda açıklanacak- prosedürü tamamladıktan sonra, sözleşme onay belgesini 20 Aralık 1985 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine tevdi etmiştir. Böylece sözleşme uluslararası hukuk açısından 27. maddenin 2. fıkrası gereğince katılma belgesinin tevdi tarihinden sonraki 30. gün olan 19 Ocak 1986 tarihinde ülkemizde yürürlüğe girmiştir. Katılma belgesi 20 Aralık 1985 tarihinde tevdi edilirken sözleşmenin “9. maddesinin 1. fıkrasına”; “15. maddesinin 2. ve 4. fıkralarına”; “16. maddesinin 1. fıkrasının c, d, f, g bentlerine” ve ayrıca “29. maddesinin 1. fıkrasına” çekince konulduğu bildirilmiştir. Türkiye tarafından BM Genel Sekreterine 20 Aralık 1985 tarihinde sözleşmeye katılma belgesi tevdi edilirken konulmuş olan çekincelerden 15. maddenin 2. ve 4. fıkraları ve 16. maddenin 1. fıkrasının c, d, f, g bentleri üzerindekiler 29 Haziran 1999 tarihinde kaldırılmıştır. Çekincelerin kaldırıldığına ilişkin yazı Dışişleri Bakanlığı'nca 29 Haziran 1999 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine gönderilmiştir. Söz konusu yazıda, sözleşmenin vatandaşlık konusundaki 9/1. maddesinde bulunulan beyanın ve uluslararası tahkim ve Adalet Divanı'nın yargı yetkisinin tanınması konusundaki 29/1. maddesinin üzerindeki çekincenin devam ettiği teyit edilmiştir.13 12 Depozitör: uluslararası anlaşmalarda orijinal metni elinde bulunduran devlet, kurum. Moroğlu, N. (2002), Kadınların İnsan Hakları Bildirisi ve Ek İhtiyari Protokol, (http://www.turkhukuksitesi.com/makale_73.htm) 13 Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 17 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] 2.3. İç Hukukta Yürürlüğe Girmesi Bir uluslararası sözleşmenin iç hukuk bakımından hüküm doğurabilmesi, Anayasanın 90. maddesinde belirtildiği gibi, sözleşmenin onaylanmasının bir kanunla uygun bulunması; sonra bu kanun uyarınca Bakanlar Kurulu tarafından sözleşmenin onaylanmasına ilişkin karar alınması; kararın Cumhurbaşkanı'nca imzalanması; sözleşmenin Türkçe ve hazırlanmış olduğu yabancı dildeki tam metni ve konulmuşsa çekincelerle birlikte Resmi Gazete’de yayınlanması işleminin tamamlanmasına bağlıdır. Türk hukukunda uluslararası antlaşmalarla ilgili temel hüküm 1982 Anayasasındaki 90. madde şöyledir: MADDE 90. [Milletlerarası antlaşmaları uygun bulma]: Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak antlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır. Ekonomik, ticarî veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan antlaşmalar, Devlet Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu antlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur. Milletlerarası bir antlaşmaya dayanan uygulama antlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticarî, teknik veya idarî antlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisince uygun bulunması zorunluluğu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticarî veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren antlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz. Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü antlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır. Sözleşme'nin iç hukuk bakımından yürürlüğe girmesinde izlenmiş olan prosedür şu şekildedir: 11 Haziran 1985 tarih ve 3232 sayılı "Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ne Katılımın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun" çıkarılmıştır (RG. 25.6.1985, S.18792). Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 18 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] Bu kanuna göre: Madde 1. "1 Mart 1980 tarihinden itibaren devletlerin imzasına açılan ve 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe giren Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine katılma uygun bulunmuştur." Madde 2. "Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer." Madde 3. " Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür." § 24 Temmuz 1985 tarih ve 9722 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla Sözleşme'ye katılım onaylanmıştır. Bakanlar Kurulu kararında belirtildiği gibi: "11 Haziran 1985 tarih ve 3232 sayılı Kanunla katılmamız uygun bulunan 1 Mart 1980 tarihinde imzaya açılan ve 3 Eylül 1981 'de yürürlüğe giren Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ne katılmamızın onaylanması, Dışişleri Bakanlığı'nın 28/6/1985 tarih ve ÇTIG/CTUK-721-701-30-2672-3525 sayılı yazısı üzerine 31/5/1963 tarihli ve 244 sayılı Kanunun 3. maddesine göre Bakanlar Kurulunca 24/7/1985 tarihinde kararlaştırılmıştır. "14 § Sözleşme’nin iç hukuk açısından hüküm doğurabilmesi için gerekli olan işlemler Sözleşme'ye katılımın onaylanmasına ilişkin yukarıda yazılı Bakanlar Kurulu kararının Cumhurbaşkanı'nın imzasıyla ve Sözleşme'nin Türkçe ve İngilizce metinlerine de yer verilerek 14 Ekim 1985 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanmasıyla tamamlanmıştır (RG.14 Ekim 1985, s.18898). Daha önce de belirttiğimiz gibi Sözleşme'ye çekince konulduğuna dair herhangi bir açıklama yoktur. Böylece, 27. maddenin 2. fıkrası gereğince katılım belgesinin 20 Aralık 1985 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine tevdi edilmesini izleyen otuzuncu gün olan 19 Ocak 1986 tarihinde Sözleşme Türkiye'de hem uluslararası hukuk hem de iç hukuk bakımından yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Resmi belgelerde görüldüğü üzere, Sözleşme uluslararası hukuk bakımından çekinceli olarak, iç hukuk bakımından ise çekincesiz olarak yürürlüğe girmiştir. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'nin yürürlüğe girişi sürecine baktığımızda özetle; Sözleşmeye katılmanın uygun bulunmasına dair kanunun çıkarıldığı, 14 WEB 3: http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/18898.pdf (24.05.2014 tarihinde alıntılandı.) Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 19 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] Bakanlar Kurulu kararıyla, söz konusu kanuna göre katılımın onaylandığı, Cumhurbaşkanı’nın imzasıyla Bakanlar Kurulu kararının ve Sözleşme’nin Türkçe ve İngilizce metinleriyle birlikte Resmi Gazete’de yayınlandığı görülmektedir. 2.4. Sözleşmenin Türk Hukukundaki Yeri CEDAW’ın Türk hukukundaki yeri, 1982 Anayasası’nın 90. maddesi kapsamındadır. “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmünde” olacağına göre, CEDAW’ın hükümleri bugün Türk hukuku açısından kanun ile eşdeğerdir. Ayrıca söz konusu madde uyarınca “bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.” Uluslararası antlaşmalara tanınmış bu özellik, antlaşmaların hükümlerini ulusal yasalardan daha üst bir yere koymaktan öte, 1969 tarihli Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi'nin Pacta Sunt Servanda (Ahde Vefa) ilkesinin 15 gereğinin bir sonucudur. Çünkü uluslararası antlaşmalar ancak antlaşmada saptanmış koşullara göre feshedilebilir ya da değiştirilebilir. Antlaşmanın ulusal bir kanunla yahut herhangi bir iç hukuk işlemi vasıtasıyla etkisiz hale getirilmesi hem antlaşmalara olan güveni sarsacak hem de bu işlemi gerçekleştiren devletin uluslararası sorumluluğunu doğuracaktır. 2004 yılında getirilen değişiklik ile “usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalar ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır” ifadesi 90. maddede yer almıştır. CEDAW’ın hükümlerinin temel hak ve özelliklere ilişkin olduğu düşünüldüğünde, CEDAW‟ın hükümleriyle aynı konuda farklı hükümler içeren Türk yasaları çatıştığında CEDAW‟ın hükümlerinin dikkate alınacağı sonucuna ulaşılır. 15 Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nin Pacta Sund Servanda (Ahde Vefa) başlığını taşıyan 26. maddesinde konuyla ilgili olarak "Yürürlükteki bir antlaşma, tarafları bağlar ve iyi niyetle uygulanmak zorundadır" denilmektedir. Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 20 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] 3. BÖLÜM: CEDAW’IN ANALİZİ 3.1. Sözleşmenin Değerlerimizle Uyuşmayan ya da Değerlerimiz Açısından Risk İçeren Maddeleri Sözleşme, amacıyla ilgili bölümde bahsi geçtiği gibi “kadın erkek ayrımına son vermek, kadınlara hayatın her alanında erkeklerle eşit haklar sağlamak” hedefi doğrultusunda çözüm olacağı düşünülen öneriler içermektedir. Ancak sunulan çözüm önerilerinin bir kısmı, bizim dinimiz ve kültürümüz açısından sorunlu gözükmektedir. Aslında “kadın erkek ayrımına son vermek” ve “kadın erkek eşitliğini sağlamak” amaçlarının din ve kültür bir yana, insan doğasına da uyumlu olup-olmadığı ve pratikte kadını da erkeği de mutlu edip etmeyeceği tartışmalıdır. Buna rağmen sözleşmenin ülkemizde yürürlüğe girmiş olması sebebiyle şimdi sadece sorun içerdiğini düşündüğümüz maddeleri ele alacağız: Madde 2 Taraf devletler, kadınlara karşı her türlü ayrımı kınar, tüm uygun yollardan yararlanarak ve gecikmeksizin kadınlara karşı ayrımı ortadan kaldırıcı bir politika izlemeyi kabul eder ve bu amaçla aşağıdaki hususları taahhüt ederler: Kadın ile erkek eşitliği ilkesini kendi anayasalarına ve diğer ilgili yasalara henüz girmemişse dâhil etmeyi ve yasalar ile ve diğer uygun yollarla bu ilkenin uygulanmasını sağlamayı, Kadın haklarının erkeklerle eşit temelde himayesini, yetkili ulusal mahkemeler ve diğer kuruluşlarla kadının her türlü ayrımcılığa karşı etkin bir şekilde korunmasını sağlamayı, Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 21 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] Kadın ve erkeğin yaratılış özellikleri aynı değildir. Dolayısıyla her konuda, her alanda eşit olmaları mümkün değildir ve beklenmemelidir. Bunu “hak” olarak görmek çoğunlukla kadına bazen de erkeğe “haksızlık”tır. Kadının erkekten daha iyi olarak yaratıldığı, kadının daha yatkın olduğu alanlarda erkekten aynı performansı beklemek erkeğe adaletsiz davranmak olduğu gibi erkeğin alanına giren, yapısal olarak kadına göre daha uygun olduğu durumlarda da kadından aynı performansı beklemek kadına adaletsizliktir. Asıl olan “eşitlik” değil “adalet”tir. Eşit olmama durumunu “ayrımcılık” olarak nitelemek yanlıştır. Madde 5 Taraf devletler, aşağıdaki bütün uygun önlemleri alacaklardır: Her iki cinsten birinin aşağılığı veya üstünlüğü fikrine veya kadın ile erkeğin “kalıplaşmış rollerine dayalı önyargıların, geleneksel ve diğer bütün uygulamaların ortadan kaldırılması”nı sağlamak amacıyla kadın ve erkeklerin “sosyal ve kültürel davranış kalıplarını değiştirmek” Burada kullanılan “aşağılık veya üstünlük” kelimeleri “eşitlik zıttı” anlamına gelmekteyse bunu da kabul edemeyiz. Ayrıca geleneğin, toplumun cinslere yüklediği bazı görevler vardır ve bunlar ciddi yanlışlara sebep olmadığı müddetçe bireyler tarafından yadırganmaz. Bu durumda da dışarıdan bir zorunlulukla davranışların değiştirilmeye kalkılması ya da bu davranışlar sebebiyle müeyyide uygulanması uygun gözükmemektedir. Aksi halde bu durum bir toplum mühendisliği uygulaması olarak algılanabilir. Madde 9 Taraf devletler, çocukların tabiiyeti konusunda kadınlara erkeklerle eşit haklar sağlayacaklardır. Türk toplumu ataerkil bir yapıya sahiptir ve aile ile ilgili meselelerde erkeğe daha fazla söz hakkı tanır. Bunu kadınlar da çoğunlukla böyle kabul eder. Ayrıca hem dini açıdan hem geleneğe bağlı olarak soy erkekten devam eder ve çocuğun nüfusu, uyruğu babasına aittir. Toplumumuzun Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 22 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] geleneğini etkileyen bir unsur olarak din de, erkeği aile reisi olarak gösterir 16. Normal şartlarda herhangi bir sıkıntıya yol açmayan bu durumu, eşlerin çatışmasına veya rekabetine dönüştürmeye sebep olacak şekilde gereksiz yere yok etmeye çalışmak anlaşılabilir bir şey değildir. Madde 10 Taraf devletler eğitim alanında kadınların erkeklerle aynı haklara sahip olmalarını sağlamak için kadınlara karşı ayrımı tasfiye etmek üzere gerekli her türlü tedbiri ve kadınlarla erkeklerin eşitliğine dayanan aşağıdaki tedbirleri alacaklardır. Kadın ve erkeğin rolleriyle ilgili kalıplaşmış kavramların eğitimin her şeklinden ve kademesinden kaldırılması ve bu amaca ulaşılması için “karma eğitim”in ve diğer eğitim şekillerinin teşvik edilmesi, özellikle ders kitaplarının ve okul programlarının yeniden gözden geçirilmesi ve eğitim metodlarının bu amaca göre düzenlenmesi, Kalıplaşmış kavramların eleştiriye tabi tutulmaksızın toptan kaldırılıp atılması yoluyla uygulanacak yöntemlerden sağlıklı sonuçlar alınması pek mümkün değildir. Ayrıca karma eğitimin faydaları konusunda ikna edici yeterli sebep yoktur aksine ayrı eğitimin gerekli olduğu sonucuna varan ciddi araştırmalar mevcuttur. Hem yabancı basında hem ülkemizde karma eğitimin eleştirildiği çokça bilimsel çalışma - araştırma bulmak mümkündür.17 Kadın ve erkeğin fiziksel ve ruhsal olarak farklı olduğu ispatına dayanan bu çalışmalarda “karma eğitim sisteminin uygulanmadığı kurumlarda öğrencilerin çok daha başarılı oldukları” bilgisi yer almaktadır. 18 Öte yandan bu çalışmaların bahsettiği “başarı durumu” sebebiyle olmasa da, geleneğine veya dini değerlerine bağlılığı toplumun ortalamasının üstünde olan aileler, ilköğretimden sonra özellikle kız çocukları konusunda hassas davranmakta ve eğitimleri için, mümkün olduğunca, karma olmayan ortamları tercih etmektedirler. Bunun için çocuklarını bazen özel okullara göndermekte, 16 Kur’an-ı Kerim’de, Nisa suresi 34. ayette “Allah’ın bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler, kadınların yöneticisi ve koruyucusudur…” buyrularak erkeklerin ailenin sorumlusu olduğu ifade edilmiştir. Dolayısıyla çocuğun da babanın nüfusuna yazılması söz konusudur. 17 Örnek olarak; Plotnik, R (2009), Psikolojiye Giriş, İstanbul: Kaknüs Yayınları Kavaklı, A.E (2002), Yüzyılın Pedagojik Yanlışı Karma Eğitim, İstanbul: Nesil Yayınları 18 Saygılı, S. (2012), Karma Eğitimin Eleştirisi, Eğitime Bakış, sayı 22, s 25-30 Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 23 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] bazen okul yönetimine uygun ortamın hazırlanması için ısrarcı olmakta, bazen de kural(!)lar gereği, okulda alacakları eğitimi ve devamında kariyeri de önemsedikleri için değerlerinden taviz vermektedirler. Karma eğitim müstakil bir araştırma konusu olduğu için burada sadece, negatif yönlerinin de göz ardı edilemeyecek kadar fazla olduğunu söylemekle yetiniyoruz. 19 Madde 11 Taraf devletler, istihdam alanında kadınlara karşı ayrımı önlemek ve kadın erkek eşitliği esasına dayanarak eşit haklar sağlamak için özellikle aşağıda belirtilen konularda bütün uygun önlemleri alacaklardır: Özellikle çocuk bakımevleri ağının tesisi ve geliştirilmesi yoluyla anne ve babanın aile yükümlülüklerini; görev ve sorumluluklarını kamu hayatına katılma ile birleştirmeyi mümkün kılacak destekleyici “sosyal hizmetler”in sağlanmasını teşvik etmek, Bu madde, kadının çalışmasını gerekli ve çocuğun varlığını kadının sosyal hayata katılmasına engel olarak gördüğü için, bu soruna çözüm önermektedir. Oysa -özellikle küçük yaşta, annesine muhtaç- çocuğu olan bir kadının asıl vazgeçilmez ve ilk görevi çocuğuyla ilgilenmektir. Geleneğimizde de dinimizde de böyledir. Ayrıca günümüzde yapılan pek çok bilimsel çalışma anne-çocuk birlikteliğinin, çocuğun sağlıklı gelişimi açısından önemine vurgu yapmaktadır. 20 Bu madde Türk toplumu için tamamen aykırı olmakla beraber günümüzde bu çözüm(!) yollarına başvuran ailelerin sayısı da maalesef hayli fazladır. Ayrıca sözleşmenin bazı maddelerinde çocuğun her şeyden önce geldiği vurgulanırken bu maddede çocuk geri plana itilmiştir. Bu da sözleşmeyi hazırlayanların açıklaması gereken bir tutarsızlık olarak görünmektedir. Sözleşme’nin “çalışma hayatı”yla ilgili maddelerine bakıldığında, kadını çalışmaya teşvik edici maddi ve manevi her yolun “yöntem ve önlem” olarak sunulduğu görülüyor. Aile kurumunu sarsan en önemli sebeplerden biri kadının çalışmasıdır. Çalışan kadının evinde geçirdiği vakitler 19 Hatipler, Ali (2012), İlim, Araştırma, Akıl ve Karma Eğitim, Eğitime Bakış, sayı 22, s 60-61 Bu konuda pek çok bilimsel çalışma yapılmıştır. Bir meta analiz çalışması için bkz.: http://aileakademisi.org/haber/anne-kucaginin-oenemi Ayrıca, John Bowlby’nin bağlanma kuramı ve Erikson’un gelişim evreleri yaşamın ilk yıllarındaki anne-çocuk birlikteliğinin önemine vurgu yapmaktadır. Bu konuya ilişkin bir kitap için bkz: Var Olan Annenin Yokluğu, Jasmin Lee Cori, Okuyan Us Yayınları 20 Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 24 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] azalmakta, eşinin bu durumdan rahatsız olması ve çocukların ilk ve en önemli eğitimini alacak bir aile ortamı bulamaması durumu da aile kurumuna zarar vermekte, eşlerin ilişkisini zedelemektedir. Bu sözleşmeyle, bahsettiğimiz sıkıntılar giderilmek yerine kadına yapılan haksızlıklar, adaletsizlikler artırılmış ve kadın mağdur, mazlum duruma düşürülmüştür. Modern yaşantının bunu gerektirdiği anlayışına sahip kadınların bile çoğu zaman, içinde bulundukları durumdan şikâyetçi oldukları görülmektedir. Şikâyet edilen durumlar arasında, patronların erkek olması halinde yaşanılan bir takım sıkıntılar, evdeki işleri konusunda verimsiz olmaları, çocuklarıyla yeterince vakit geçirememeleri örnek gösterilebilir. 21 Ayrıca sözleşme, kadının çalışmasını teşvik ederken çalışma ortamı konusuna değinmemekte, bu alanda herhangi bir düzenleme önermemektedir. Çalışma ortamlarına her yönüyle hâkim olan zihniyet, çoğu zaman toplumun genel zihniyetiyle uyuşmamaktadır. Maddi yönden ortalama bir ailenin çocuğu olarak büyüyen ve çalışma hayatına atılan bir kadın, birden bire kendisini kapitalist değerlerin hüküm sürdüğü bir ortamda bulabilmektedir. Öyle ki, iş arkadaşlarına ve dolayısıyla ortama uyum sağlamak adına, aldığı maaşın büyük çoğunluğunu sadece kozmetik ürünleri ve kıyafet için harcayabilmektedir. Yine ortamla ilgili bir sorun olarak, kadın ve erkeğin aynı yerde çalıştığı işler örnek gösterilebilir. Eşinin böyle bir ortamda çalışmasını istemeyen erkek bunu sıkıntı edebilmekte ve kadının vereceği tepkiye bağlı olarak sorun farklı mecralara kayabilmektedir. Madde 16 Taraf devletler, kadınlara karşı evlilik ve aile ilişkileri konusunda ayrımı önlemek için gerekli bütün önlemleri alacaklar ve özellikle kadın erkek eşitliği ilkesine dayanarak kadınlara aşağıdaki hakları sağlayacaklardır: Çocuğun “erken yaşta nişanlanması veya evlenmesi hiçbir şekilde yasal sayılmayacak” ve evlenme asgari yaşının belirlenmesi ve evlenmelerin resmi sicile kaydının mecburi olması için, yasama dâhil gerekli tüm önlemler alınacaktır. 21 Cam, E (2004), Çalışma Yaşamında Stres ve Kamu Kesiminde Kadın Çalışanlar, İnsan Bilimleri Dergisi Ayrıca bkz.: http://aileakademisi.org/node/367 Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 25 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] Erken yaşta nişan veya evlilik konusunda dini bir teşvik veya yasak söz konusu değildir ancak bu durumun normal karşılandığı gelenekler-kültürler vardır. Bizim ülkemizde de bazı bölgelerde erken yaşta evlilikler vardır ve taraflar bunu sorun olarak görmediği müddetçe yasal olarak yani zoraki engel olunması, sadece olumsuz örnekler üzerinden yola çıkılarak toplumun tamamını bağlayan bir yasa çıkarılması acaba ne kadar doğrudur? Ayrıca medya ve popüler kültür aracılığıyla cinselliği özendirme konusunda üst düzey çaba sarf edilmekte ve cinsel özgürlük savunulmaktayken bu özgürlüğün evlilikle meşru şekilde kullanılmasına “bireyin yaşı”nı öne sürerek karşı çıkılması da üzerinde durulması gereken dikkat çekici bir noktadır. Madde 14 Taraf Devletler, kırsal kesim kadınlarının, karşılaştıkları özel sorunları ve ekonominin parasal olmayan sektöründeki çalışmaları dâhil ailelerinin ekonomik bakımdan ayakta kalması için oynadıkları belirgin rolü göz önünde tutacak ve işbu Sözleşme hükümlerinin kırsal kesimdeki kadınlara uygulanmasını sağlamak için gerekli bütün önlemleri alacaklardır. Taraf Devletler, kadın ve erkeklerin eşitliği prensibine dayanarak: kırsal kalkınmaya katılmalarını ve bundan yararlanmalarını sağlamak için kırsal kesimdeki kadınlara karşı ayrımı ortadan kaldıran tüm uygun önlemleri alacaklar ve özellikle kırsal kesim kadınlarına aşağıdaki hakları sağlayacaklardır: Toprak ve tarım reformunda ve bunun yanı sıra yeniden iskân projelerinde eşit muamele ve tarımsal kredi ve borçlanma, pazarlama kolaylıkları ile uygun teknolojiden yararlanmak Bu maddede bahsi geçen “tarımsal kredi ve borçlanma”yla ilgili olarak eşin rızasına dair herhangi bir noktaya değinilmemiştir. Bu durumda kadının, eşinin rızası olmadan bu hakkını kullanmasının aile içinde ciddi bir sorun teşkil edebileceği ortadadır. Sözleşme kadın erkek eşitliğinin sağlanması adına yapılması gerekenlerden bahsederken kadın ve erkek arasındaki Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 26 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] olumlu ilişkiyi göz ardı etmekte, herhangi bir kadın ile herhangi bir erkek arasındaki ilişkiyi konu edinmektedir. 3.2. Sözleşmenin Eşitlik Ve Haklar Mücadelesinde Göz Ardı Ettiği Bazı Noktalar Bu başlık altında değinmemiz gereken ilk konu, Sözleşmenin kadının çalışma, eğitim, sağlık, temsil haklarından bahsetmesine rağmen “inancına uygun yaşama hakkı”ndan bahsetmemesidir. Ülkemizde yıllarca süren ve son birkaç yıldır çoğu alanda kaldırılmış olsa da varlığı kısmen devam eden ve bazı ülkelerde halen sürmekte olan başörtüsü yasağı bu konuda önemli bir örnektir. Başörtülü olmak dini inançla ilgili bir gerekliliktir ve bu konudaki yasak, kadını mağdur etmektedir. Erkeklerin inancına uygun yaşaması, giyinmesi ile ilgili direk bir yasak söz konusu olmamıştır. Çünkü erkekler için başörtüsü kadar belirleyici, sebebi hemen anlaşılan bir giyinmeyaşama tarzı yoktur. Ancak başörtüsü direk olarak bir semboldür ve yasaklanması hak ihlalidir. Kadının hakları ve haklarını kullanma özgürlüğü için çaba sarf edenlerin bunu göz ardı etmesinin sebepleri üzerine düşünmek gerekiyor. Sözleşmede dikkat çeken hususlardan biri de, “geleneksel” olarak nitelenen davranışların yanlışlığı üzerinde durulurken “modern” olanların hiçbir eleştiriye tabi tutulmamasıdır. Sözleşmeye bu açıdan bakıldığında şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor: Yanlış olan, kadını ikinci plana atan, haklarını ihlal eden her şey “geleneksel”; kadına haklarını teslim eden, erkekle eşit imkânlar tanıyan her şey “modern”. Dolayısıyla geleneksel olan tüm davranışların, rollerin yerine modern olanları koyulmalıdır. Böylece kadın “olması gereken” noktaya gelecektir, değeri, seviyesi yükselecektir. Hâlbuki modernizmin de eleştirisi yapılmaktadır ve modern olan her şeyin iyi, doğru olduğu anlayışını savunmak mümkün değildir. “Geleneksel yaşam biçiminin ortadan kaldırılması ve onun yerine modern bir yaşam biçiminin kurulması, modernleşmenin özünü oluşturmaktadır. Ancak yeni bir yaşam biçimi kurulurken geçmişe ait olan her şeyin parçalanıp yok olması yeni sıkıntıları beraberinde getirmektedir. Bu anlamda modernleşme bir yönüyle yıkıcı olurken diğer yönü ile yapıcıdır. Oysa geleneksel değerler ile yeni değerlerin çok iyi bir bileşiminin sağlanması gerekmektedir. Modernleşme projesinin bu anlamda çok başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Kimi zaman modernleşme projesini Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 27 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme yürütenler, modernleşmenin [İNCELEME RAPORU] araçlarını amaç haline getirmekte ve modernleşmeyi gerçekleştirebilmek için baskı ve zor kullanmayı bir yol olarak seçebilmektedir.” 22 Bu satırların modernizmi savunan zihinlere ait olması gösteriyor ki, modernizmin eleştirilmesi gereken noktaları da bulunmaktadır. Yeri gelmişken bu konuda bir eleştiriye daha göz atalım: “Cinsel devrimle başlayan değişim, kadının her alanda boy göstermesi neticesini verdi, bu katılımın olumlu yanları vardı elbette ama nihayetinde kadını bir meta haline getiren süreç de aynı süreçti. Reklam tabelalarından porno endüstrisine, otomobil fuarlarındaki stantlardan hava durumu spikerlerine kadar kadın bir eşya muamelesi görerek, iştahlı gözlerin beğenisine sunuldu. Bu „endüstriyel meta‟lık, doğal olarak güzellik fetişizmini de beraberinde getirdi. Bugün kadınların %90′ı, lanse edilen „güzel kadın‟ özelliklerine uymuyor. Ama buna rağmen kozmetik sektöründen, modaya, reklam sektöründen magazine, yazılı ve görsel medyadan, bizzat kadınların kendi aralarındaki kabullerine kadar dört koldan bu „güzellik fetişizmi‟ üzerlerine saldırıyor. Kadın „özgürleşirken‟ nasıl oldu da bu hale gelebildi? Çünkü kadın bu alanlara girdiğinde kendi özgün alanını yaratarak girmemişti; eskiden beri şikâyetçi olduğu ataerkilliğin bir başka formu olarak, insanın ortaya çıkışından beri devam eden bir dünyaya, „erkeklerin dünyasına‟ sert bir adım atmıştı sadece. Kuralları belirleyenler yine erkeklerdi, çünkü bu kuraları şekillendiren „erkeklerin doğası‟ idi. Bu dünyaya adım atmak yarışı da beraberinde getirdi, bu yarışta kulağa son derece hoş gelen bir “eşitlik” davası güdülüyordu güya ama kadın ve erkek ne fizyolojik ne de ruhsal açıdan eşit olmadığı için kadının yenilgisi daha en baştan mukadderdi. Ve kadın yenildi. Üstelik bu yenilginin tek cephesi yok, kadın bu savaşı kaybederek hem erkeklere, hem kadınsı varoluşunun o müthiş letafet ve nezaketini terk ederek kendi doğasına hem de bu fetişizminin kurbanları olarak, azınlıktaki „güzel‟ hemcinslerine yenildi.”23 22 Geleneksel Toplumdan Modern Topluma Geçiş, Yard. Doç. Dr. Serap Suğur, Doç. Dr. Nadir Suğur, (http://w2.anadolu.edu.tr/aos/kitap/ioltp/1268/unite02.pdf) 23 WEB 6 : http://www.derindusunce.org/2009/05/02/modernist-kadinin-cigligi/ (20.05.2014 tarihinde alıntılandı). Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 28 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] Sonuç olarak görüyoruz ki, modernizm temel argümanları sorgulanmaksızın kabul edildiğinde genelde tüm topluma özelde ise kadına zarar vermektedir, iddia edilen ve beklenilen mutluluğu sağlamamaktadır. 3.3.Sözleşmenin Türkiye Açısından Yansımaları Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)'nin ülkemizde yürürlüğe girmesinin ardından kadına yönelik özel politikalar oluşturulmasına hız verildiği, ulusal mekanizmaların kurulduğu, kadına dair çalışmaların akademik alanda hız kazandığı ve arttığı, kadın kuruluşlarının ortak hareket ederek bir baskı grubu oluşturduğu görülmektedir. Bu gelişmelerin bazıları; 1990 yılında Beş Yıllık Kalkınma Planları çerçevesinde kadın politikaları geliştirmek amacıyla ulusal mekanizma olarak “Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü” kurulmuştur. 1991 yılında kurulan 49. Hükümette Devlet Bakanlıklarından biri “Kadın ve Aileden Sorumlu” olarak görevlendirilmiştir. 19.11.1997 tarihinde Kadın Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nün önerisi üzerine İçişleri Bakanlığınca nüfus cüzdanlarında medeni hal kısmında “evli/bekâr/dul/boşanmış” gibi ifadelerin yerine sadece “evli” veya “bekâr” ifadelerinin kullanılmasını düzenleyen genelge yayımlanmıştır. 1997 yılında Medeni Kanun’da “evli kadına kocasının soyadı ile birlikte, önceki soyadını da taşıma hakkı”nı veren değişiklik yapılmıştır. 1999 yılında CEDAW’ın 15 ve 16’ıncı maddelerine konulan çekinceler kaldırılmıştır. 2001’de Anayasa’nın 41. maddesinin 1. fıkrasına “eşler arası eşitlik” ilkesi eklenmiştir. 22 Kasım 2001 tarihinde kabul edilen yeni Türk Medeni Kanunu 1 Ocak 2002’de yürürlüğe girmiştir. Medeni Kanun’da, ailede eşlerin eşit hak ve eşit sorumluluk sahibi olduklarına dair hükümler yer almıştır. 2004 yılında Anayasa’nın 10. maddesine “Kadın erkek eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür.” kuralı eklenmiştir. Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 29 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] Üniversiteler bünyesinde Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezleri ve yüksek lisans eğitimi verilen Ana Bilim Dalları kurulmuştur. İllerde Kadın Birimleri kurulmaya ve Kadın Sığınma Evleri açılmaya başlanmıştır. Başbakan, Bakan, Vali, Emniyet Müdürü olan kadınlar karar mekanizmalarında yer almışlardır. Devlet İstatistikleri arasında Kadın İstatistikleri yayınlanmıştır. Cinsiyete dayalı ayrımcılığı önlemek üzere yasalarda kapsamlı değişiklikler yapılması gündeme getirilmiş ve TMK. 15924; TCK. 43825; TCK. 440-441.26 maddeler kadın erkek eşitliğine aykırı oldukları için Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Kadına yönelik şiddete karşı yasal düzenleme yapılmış, 1998 tarihinde 4320 sayılı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” çıkarılmıştır. Kadın hakları konusunda çalışan kuruluşların işbirliği güçlendirilmiştir (örneğin İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği ve Türkiye Baroları Kadın Hakları Komisyonları işbirliğini oluşturan TÜBAKKOM). Kadın Eserleri Kütüphanesi ve bilgi merkezleri ayrıca kadınların okuryazarlığının %100 oranına çıkarılması için de kurslar açılmıştır. Yeni Türk Ceza Kanunu, 26 Eylül 2004 tarihinde TBMM tarafından kabul edilmiştir. Kadın hareketlerinin 2002-2004 yılları arasında ortaklaşa yürüttüğü “Kadın Bakış Açısından TCK Kampanyası” sayesinde yeni kanunda, kadın erkek eşitliğinin sağlanması, 24 Türk Medeni Kanunu iptal edilen 159. madde: Karı – koca mallarını idare için hangi usulü kabul etmiş olursa olsun, karı, kocanın serahaten veya zımnen müsaadesiyle bir iş veya san’atla iştigal edebilir. Kocanın izninden imtinaı halinde, karı, kendisinin bir iş veya san’at ile iştigal etmesi, birliğin veya bütün ailenin menfaati icabı olduğunu ispat ederse, bu izin, hâkim tarafından verilebilir. Koca, karısını bir iş veya san’atla iştigalden menettiği takdirde, keyfiyet, noter marifetiyle ilan edilmedikçe hüsnüniyet sahibi üçüncü şahıslara karşı hüküm ifade etmez. 25 Türk Ceza Kanunu iptal edilen 438. madde: Irza geçmek ve kaçırmak fiilleri fuhuşu kendine meslek edinen bir kadın hakkında irtikâp olunmuş ise, ait olduğu maddelerde yazılı cezaların üçte ikisine kadarı indirilir 26 Türk Ceza Kanunu iptal edilen 440. madde: Zina eden kadın hakkında altı aydan üç seneye kadar hapis cezası tertip olunur. Kadının evli olduğunu bilerek bu fiile ortak olan kimse hakkında da aynı ceza hükmolunur. 441. madde: Karısıyla birlikte ikamet etmekte olduğu evde yahut herkesçe bilinecek surette başka yerde karı koca gibi geçinmek için başkası ile olmayan bir kadını tutmakta olan koca hakkında altı aydan üç seneye kadar hapis cezası hükmolunur. Erkeğin evli olduğunu bilerek bu fiile şerik olan kadın hakkında da aynı ceza verilir. Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 30 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] kadınların ve çocukların bedensel ve cinsel haklarının yasal olarak korunabilmesi için son derece önemli 30’dan fazla değişiklik yapılmıştır. Yeni Ceza Kanunu‟nda kadının insan hakları ile ilgili değişiklikler: o Cinsel suçlar, “Topluma Karşı Suçlar” kısmının “Cinsel Bütünlüğe ve Edep Törelerine Karşı Suçlar” başlığı altından çıkarılarak “Kişilere Karşı Suçlar” kısmına alındı. o “Edep, töre, ırz, namus, ahlak, ayıp, edebe aykırı davranış” gibi söylemler Ceza Kanunu’ndan çıkarıldı. Eski ceza kanununda cinsel suçlar, çoğunlukla kadın cinselliğinin gelenekler adına kontrolünü içeren adab, ırz, namus, hayâ gibi tanımsız(!) ve zamana ve mekâna göre değişiklik(!) gösteren kavramlara atıfta bulunarak yapılmaktaydı. Örneğin, tecavüz ve cinsel taciz suçları, zorla ırza geçme ve ırza tassaddi şeklinde tanımlanıyordu. Evlilik dışı doğan çocukların anneleri tarafından öldürülmesi durumunda öldürme, kadının namusunu korumak için yaptığı bir eylem olarak kabul edilerek ceza indirimi uygulanıyordu. Yeni ceza kanununda bu tür referansların tümü ortadan kaldırıldı ve bu tür suçlarla ilgili tanımlar uluslararası insan hakları standartlarıyla uyumlu, kadının bedeni ve cinselliği üzerinde kontrolünü(!) esas alan şekilde düzenlendi. o Cinsel suçlarla ilgili tanımlar genişletildi, iş yerinde cinsel taciz suç olarak tanımlandı ve cinsel suçlara verilen cezalar arttırıldı. o Çocuklara yönelik cinsel istismara yönelik düzenlemelerde, “çocuğun rızası” kavramı kaldırılarak bu suçlar “cinsel istismar suçu” olarak ayrı bir başlık altında ele alındı. o “Evlilik içi tecavüz” suç olarak düzenlendi. o Namus cinayetlerinde ceza indirimleri yapılmasına neden olan “haksız tahrik” maddesi değiştirildi ve töre cinayetleri “ağırlaştırılmış insan öldürme” olarak düzenlendi. o Kadınların “evli - bekâr, bakire – bakire olmayan” temelinde ayrımcılığa uğramalarına neden olan maddeler değiştirildi. o “Hayâsızca Hareketler” maddesi sadece aleni cinsel ilişki ya da teşhircilik içeren davranışları kapsayacak biçimde daraltıldı. Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 31 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] o Tecavüz ve kadın kaçırma olaylarında suçu işleyenin mağdurla evlenmesi durumunda, suçluyu affeden veya cezasında indirime giden, suçtan caydırıcılığı olmayan nitelikteki maddeler kaldırıldı. 3.4. Sözleşmenin Türkiye Açısından Yansımalarıyla İlgili Değerlendirme Tüm bu yeniliklerle; Kadınlara, sürekli olarak haksızlığa uğradıkları, hali hazırda işleyen sistemin, kanunların, geleneklerin aleyhlerine olduğu ve diğer yandan da her halükarda haklı oldukları düşüncesi işlenmiştir. Hakları, özgürlükleri ve erkeklerle eşit konuma gelebilmeleri için mücadele etmelerinde kendilerine destek olacak resmi ve sivil kuruluşların varlığıyla, “aile içi mahremiyet” diye bir hassasiyetin olmaması gerektiği sonucuna götüren faaliyetler artırılmıştır ve kadınların kendilerini bu yolla güvende hissedecekleri iddia edilmiştir. “Boşanmış” ya da “eşini kaybetmiş” olma durumları, belki de bir zayıflık olarak görüldüğü için bilinmemesi tercih edilmiş, nüfus cüzdanlarından bunları belirten ibareler kaldırılmıştır. Kadınlar, cinsellikleri ile de konu olmuşlar ve bu alandaki düzenlemelerle özgürlük alanları genişletilmiştir. Bunun yanında, her durumda “mağdur” konumunda yer almışlardır. Ayrıca toplumun ahlâk anlayışının yasalar aracılığıyla ciddi anlamda değiştirilmesi yoluna gidilmiş ve bunun kadının lehine olduğu algısı oluşturulmaya çalışılmıştır. Kadın” ve “sorun” kelimelerinin beraber kullanılması kadınlar açısından incitici ve kabul edilmemesi gereken bir durum olmalıyken, sözleşmeye ruhunu veren anlayış bir bakıma algı mühendisliği yaparak; kadınların bunu “kendilerine daha çok değer verildiği, kendileriyle özel ilgilenildiği” şeklinde algılaması ve bu durumu hoşnut edici – gurur verici olarak görmeleri sağlanmıştır. Öyle ki, “kadının sorunları”nı kendilerine çalışma alanı edinmiş kurum ve kuruluşlarda, zihniyet ve yaşam tarzlarına çoğu zaman uymamasına rağmen aktif rol almış ve sıkıntılı durumlarında çareyi ilk olarak oralarda aramışlardır. Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 32 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] Aradan geçen uzun zamanların ardından, yaşadıkları değişimi gururla anlatmışlardır. Çünkü kadın artık özgürdür, eşine muhtaç (!) değildir, belki eşi bile yoktur. Çünkü sistemin bir parçası da “evliliğin kadın için zulüm olduğunu anlatmak” üzerine kurulmuştur. Sorumlulukları azalmıştır. Kendi parasını kazanmaktadır. Kimseye hesap vermemektedir. Burada belirtmek gerekir ki, elbette gerçekten zulüm gören kadınlar da vardır ve belki bu yenilikler sayesinde biraz olsun rahatlamışlar, kendilerine sığınacak yerler bulmuşlar ya da maruz kaldıkları haksızlıklar karşısında hukuki yönden destek bulabilmişlerdir. Ancak bizim eleştirimiz tüm bu faaliyetlerin ve yasal değişikliklerin uzun vadede yol açacağı olumsuz durumlaradır. Bu çalışmaların hiçbiri, iddia edildiği gibi kadın genel manada gerçekten mutsuzsa ve zulüm görüyorsa, kadını mutlu etmeye yetmeyecektir. 27 Kadınların çalışma hayatına katılımları arttıkça eşleriyle ve diğer erkeklerle rekabetleri de artmıştır ve bu durum kadın erkek eşitliği adına olumlu bir gelişme sanılmıştır ya da böyle gösterilmiştir. Oysa çoğunlukla erkeklerin oluşturduğu ve dolayısıyla erkeklere uygun şartların yer aldığı çalışma ortamlarında kadın zorlanmış ve yıpranmıştır. Ayrıca “iş”inin yanında, evinde de görevleri vardır ve bu yorucu iş hayatıyla ev hayatını birlikte götürme çabası kadının elinden tüm huzurunu, mutluluğunu bazen de daha ileri boyutta ruh\beden sağlığını almıştır. Bunlara rağmen kadın, kendisini “güçlü görünmek zorunda” hissetmiş ve bir de bu sebepten yorulmuştur. Sonuçta, “kadın hakları adına” üretilen bu yeni algı ve ortam kadını mağdur etmeye devam etmiştir. 27 Bu konuyu madde 11’in eleştirisinde ele almış ve örneklendirmiştik. Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 33 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] SONUÇ Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), kadınlara asırlar boyu ellerinden alındığını iddia ettiği haklarını ve özgürlüklerini iade etme, kadınların her alanda erkeklerle eşit konuma gelmelerini sağlama amacına uygun olarak çalışmalarını ve denetimlerini sürdürmektedir. Türkiye’de de taraf devlet olmanın gerektirdiği yükümlülükler gereği bir takım yasal değişiklikler yapılmış, bu değişikliklerin benimsetilmesi ve uygulanabilmesi için toplumun anlayışını değiştirmeye dönük adımlar atılmış ve önemli ölçüde başarılı olunmuştur. Artık anneler kızlarını “Okuyun, iş sahibi olun, kocanızın eline bakmayın, kendinizi ezdirmeyin.”, “Evlenip de ne yapacaksın, şimdiki aklım olsa hayatta evlenmezdim.” gibi cümlelerle yetiştirmektedir. Bu, CEDAW’a dayanan yaşam algısının toplumumuzda yerleşmeye başladığını göstermektedir; kadın çalışacak, eşiyle her alanda aynı haklara sahip olacak (tabi evliliğini devam ettirebilirse), “Hayat müşterektir” ilkesi, çiftler için önemini yitirecek ve kadın maaşıyla, mülküyle, çocukları üzerindeki hakkıyla eşinin daima karşısında yer alacaktır. Bugün, eşitlik ve haklar mücadelesinin bir yerinde var olmaya çalışan kadının halinden memnun olduğunu söyleyenler, kadını biraz daha dikkatle ve derin incelemelidir. Aksi halde hem kadının hem de erkeğin arasındaki psikolojik mesafe giderek açılacak, kadın ve erkek birbirine insani anlamda giderek daha fazla yabancılaşacaktır. Araştırmalar toplumsal cinsiyet eşitliğinin en iyi uygulandığı ülkelerde bile kadının yaygın bir şekilde şiddete maruz kaldığını göstermektedir(Şahin ve Gültekin, 2014). Uzmanlar sadece özel yaşamda değil kadının iş yaşamında da mutlu olmadığını söylemektedir. İşyerinde psikolojik tacizi inceleyen Işkın (2010) çalışan kadınların yarıya yakınının mobbing mağduru olduğunu belirtmektedir. Sözleşme maddeleriyle ilgili eleştirilerimizde belirtmeye çalıştığımız gibi, kadın ve erkeğin eşitlenmeye çalışılması, ne kadını ne de erkeği mutlu etmeye yetmiştir.. Kadın üzerinden yürütülen bu politika, kadına değer katmamış, kadının var olan değerini de tahrip etmiştir. Toplumu bir vücuda benzetirsek, vücudun herhangi bir organında var olan hastalık nasıl tüm bedeni etkiliyorsa; kadının eşitlik uğruna değerlerinden vazgeçerek içine düştüğü durum da tüm Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 34 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] toplumu olumsuz yönde etkilemiştir. Bu olumsuz dönüşümden en çok da “toplumun yapı taşı” olarak nitelediğimiz aile etkilenmiştir. İçinde yaşadığımız dünyanın kadına ve aileye ilişkin sunduğu tablo, pek çok uzmanın da belirttiği gibi hiç de iç açıcı değildir(Fukuyama, 2009). Bu dünya CEDAW’a da kaynaklık teşkil eden “eşitlik paradigması”nın var ettiği dünyadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı değerler test edilmiş ve ne kadına ne de erkeğe huzur getirmediği anlaşılmıştır. Bu değerlere dayalı sözleşme, yasa ve projelerin uygulanmaya devam edilmesi, sonucu test edilen bir uygulamaya devam etmek anlamına gelmektedir. Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 35 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme [İNCELEME RAPORU] KAYNAKÇA Akışoğlu, Ö (2012), Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin Genel Çerçevesi ve Sözleşme’nin Birinci Maddesinin Kapsamı ile Türk Hukukundaki Yeri (http://myuniversities.wordpress.com/2012/11/26/161/ ) BM CEDAW Komitesine Sunulmak Üzere Hazırlanan Altıncı Periyodik Türkiye Raporu, 2008, Ankara Cam, E (2004), Çalışma Yaşamında Stres ve Kamu Kesiminde Kadın Çalışanlar, İnsan Bilimleri Dergisi Erşen, U.B (2006), Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve Denetim Mekanizması (Yüksek Lisans Tezi) (acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1346/1948.pdf) Fukuyama, F.(2009), Büyük Çözülme, Profil Yayınları, İstanbul. Hatipler, Ali (2012), İlim, Araştırma, Akıl ve Karma Eğitim, Eğitime Bakış, sayı 22, s 60-61 Işkın, G.(2010), İşyerinde Psikolojik Taciz, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans tezi Kavaklı, A.E (2002), Yüzyılın Pedagojik Yanlışı Karma Eğitim, İstanbul: Nesil Yayınları Moroğlu, N. (2002), Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu‟na Armağan sf. 881-918, (Kadınların İnsan Hakları Bildirisi ve Ek İhtiyari Protokol), İstanbul: İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları Moroğlu, N. (2002), Kadınların İnsan Hakları Bildirisi ve Ek İhtiyari Protokol, (http://www.turkhukuksitesi.com/makale_73.htm ) Plotnik, R (2009), Psikolojiye Giriş, İstanbul: Kaknüs Yayınları Saygılı, S. (2012), Karma Eğitimin Eleştirisi, Eğitime Bakış, sayı 22, s 25-30 Suğur, S. – Suğur, N. Geleneksel Toplumdan Modern Topluma Geçiş, (http://w2.anadolu.edu.tr/aos/kitap/ioltp/1268/unite02.pdf) Şahin, M., Gültekin, M.(2014), Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Dayalı Politika Uygulayan Ülkelerde Kadın ve Aile/İzlanda-Finladiya-Norveç-İsveç-Türkiye, SEKAM yayınları, İstanbul http://www.unicankara.org.tr/doc_pdf/chart_turkce.pdf 17.05.2014 tarihinde alıntılandı. http://www.kadininstatusu.gov.tr/tr/19136/Birlesmis-Milletler 17.05.2014 tarihinde alıntılandı Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 36 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesine Dair Sözleşme http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/18898.pdf [İNCELEME RAPORU] 24.05.2014 tarihinde alıntılandı. http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=15367252 17.02.2014 tarihinde alıntılandı. http://www.derindusunce.org/2009/05/02/modernist-kadinin-cigligi/ http://www.iwraw-ap.org/convention/parties.htm Aile Akademisi Derneği | Mayıs 2014 20.05.2014 tarihinde alıntılandı. 23.05.2014 tarihinde alıntılandı 37
© Copyright 2024 Paperzz