Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonunun Değerli Üyeleri, Değerli Bürokratlar ve Kıymetli Basın Mensupları, Sunuşuma başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyor ve bütçe görüşmelerinin hayırlı olmasını diliyorum. Kalkınma Bakanlığı ve Bakanlığıma bağlı Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı (TÜİK), Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (GAP), Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (KOP), Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (DOKAP) ve Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (DAP) bütçelerinin görüşülmesi vesilesiyle söz almış bulunuyorum. Bakanlığımız, kalkınma sürecinde ülkemizin gelişme hedeflerini gerçekleştirme ve kaynaklarını verimli bir şekilde kullanma ve nesiller arası hakkaniyeti sağlama hedefi doğrultusunda önemli çaba sarf etmekte, ülkemizin ekonomik ve sosyal potansiyelinin mevcut ve gelecek nesillerin yaşam kalitesini ve refahını sürekli iyileştirmek üzere kullanılmasına büyük önem vermektedir. Ülkemizin kalkınma sürecinde ekonomik refahın yükseltilmesini, sosyal hakkaniyetin gözetilmesini ve çevrenin korunmasını bütüncül ve dengeli bir şekilde ele alıyor, uzun vadeli hedef ve stratejilerimizin gerçekleştirilmesinde, tüm politikaları insan odaklı ve birbirleriyle uyumlu olarak tasarlıyoruz. 2014 yılı Bakanlığımız için önemli faaliyetlerin yürütüldüğü bir yıl olmuştur. 1 Bölgesel gelişme politikamızın stratejik ana unsurları olan Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi, bölge planları ile bölgesel kalkınma eylem planları hazırlık çalışmalarında son aşamaya gelinmiştir. Üniversitelerdeki araştırma altyapılarının daha etkin kullanımını ve sürdürülebilirliğini sağlamak üzere Bakanlığımız koordinasyonunda hazırlanan 6550 sayılı Araştırma Altyapılarının Desteklenmesine Dair Kanun Başta Plan ve Bütçe Komisyonumuz olmak üzere Değerli Milletvekillerimizin katkılarıyla yürürlüğe girmiştir. 2014 yılında Onuncu Kalkınma Planındaki 25 adet Öncelikli Dönüşüm Programı çerçevesinde Bakanlığımız koordinatörlüğünde oluşturulan taslak eylem planları, Ekonomi Koordinasyon Kurulunda görüşülmektedir. Görüşmeleri tamamlanan 9 eylem planından oluşan ilk reform paketi 6 Kasım 2014 tarihinde Başbakanımız tarafından kamuoyu ile paylaşılmıştır. Kalan 16 eylem planı iki paket halinde önümüzdeki haftalarda kamuoyu ile paylaşılacaktır. Bu eylem planları YPK kararı ile uygulamaya konulacaktır. Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşüm sürecinde üst çerçeveyi belirleyecek olan 2014-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planını katılımcı bir anlayışla hazırladık. Eylem planı yakın bir gelecekte kamuoyu ile paylaşılacaktır. Yine 2014 yılında, 2015-2017 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program ile 2015 Yılı Programı hazırlanmıştır. 2015 Yılı Yatırım Programı çalışmalarımız devam etmektedir. Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, Bilindiği üzere 2013 yılında TBMM tarafından kabul edilen ve 2014-2018 dönemini kapsayan Onuncu Kalkınma Planımız dört temel eksen üzerine inşa edilmiş bulunmaktadır. Bunlar; Nitelikli İnsan, Güçlü Toplum, Yenilikçi Üretim, İstikrarlı Yüksek 2 Büyüme, Yaşanabilir Mekânlar, Sürdürülebilir Çevre, Kalkınma İçin Uluslararası İşbirliği’dir. Onuncu Kalkınma Planıyla birlikte, önceki plan dönemlerinden farklı olarak yeni bir yaklaşımı da ortaya koymuş bulunmaktayız. Bu yeni yaklaşım, Öncelikli Dönüşüm Programları adıyla anılan 25 adet özel uygulama programlarını ifade etmektedir. Bu programlar, Plan politikalarının tam olarak hayata geçirilememesi ve uygulamanın yeterince yönlendirilememesi gibi sorunların çözümüne ve Plan dönemi için belirlenen makro politikaların uygulanabilirliğini artırmaya hizmet edecektir. Tasarlanan bu programlar, Planda yer verilen politikalara ek olarak, 2023 hedeflerine ve Planın amaçlarına ulaşılabilmesi açısından önem taşıyan temel yapısal sorunlara çözüm olabilecek, çarpan etkisi yüksek, kritik reform alanları için hazırlanmıştır. Genellikle birden fazla bakanlığın sorumluluk alanına giren ve kurumlar arası etkin koordinasyon gerektiren bu programlar yönetilebilir ve ölçülebilir olması amacıyla sınırlı sayıda tutulmuştur. Programların hayata geçirilmesinde ilgili bakanlık ve kurumlar program koordinatörü veya bileşen sorumlusu olarak görev almaktadır. Söz konusu programlar 90 bileşen ve 1300’ün üzerinde eylemi içerecek şekilde ayrıntılandırılmıştır. Her bir öncelikli dönüşüm programı, hazırlanan eylem planları çerçevesinde hayata geçirilecektir. Bu çerçevede, Ekonomi Koordinasyon Kurulunda ilgili Bakanların katılımıyla gruplar halinde görüşülen taslak eylem planları YPK Kararıyla uygulamaya konulacaktır. Eylem planları kapsamında gerekli yasal düzenlemeler bir takvim dahilinde TBMM gündemine sunulacaktır. Planda yer alan politikalarla uyumlu olarak hazırlanan 2015 yılı Programında, Öncelikli Dönüşüm Programlarının eylem planlarından 2015 yılında uygulamaya geçirilecek önemli tedbirlere de yer verilmiştir. 3 Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Konuşmamın bu bölümünde 2015-2017 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program ve 2015 Yılı Programının hazırlanmasında dikkate aldığımız dünya ekonomisinde yaşanan gelişmeler hakkında bilgi vermek istiyorum. Küresel kriz sonrasında dünya ekonomisi kademeli fakat düzensiz bir toparlanma eğilimindedir. Küresel ekonomi ılımlı ancak potansiyelin ve kriz öncesi seviyelerin altında bir büyüme performansı göstermektedir. Gelişmiş ekonomilerde büyüme hızı giderek iyileşmekle birlikte, kriz sonrası dönemde dünya ekonomisinin lokomotifi rolünü üstlenen gelişmekte olan ekonomilerin büyüme performansı son yıllarda zayıflamıştır. Kriz sonrası dönemde alınan önlemler sonucu küresel finans piyasalarında sağlanan iyileşmenin özellikle gelişmiş ekonomilerdeki reel ekonomiye olan etkisi sınırlı kalmıştır. Bazı gelişmiş ekonomilerin para politikası uygulamalarındaki ayrışma ve yaşanan bölgesel siyasi gerilimler küresel ekonomik aktiviteyi olumsuz etkilemiştir. 2013 yılında yüzde 3,3 oranında büyüyen dünya ekonomisinin 2014 yılında da bu seviyede büyümesi beklenmektedir. 2014 yılında dünya büyümesinde kayda değer bir artış beklenmemesinin nedeni özellikle gelişmekte olan ekonomilerin büyümelerinde gözlenen yavaşlamadır. 2015 yılında ise büyümenin hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerin büyümelerinde beklenen ivmelenme sonucu yüzde 3,8 olması öngörülmektedir. Küresel kriz sonrasında yavaşlama eğilimine giren gelişmiş ekonomilerin ekonomik büyümeleri iyileşmekte, ancak ülkeler arası farklılıklar artmaktadır. ABD ekonomik göstergeleri iyileşirken; Avro Bölgesinde büyüme zayıf ve işsizlik yüksek seyretmekte, bölge deflasyon tehdidi altında bulunmaktadır. Japonya’da yapısal katılıklar ve yüksek kamu borçları büyümeyi 4 sınırlamaktadır. 2013 yılında yüzde 1,4 oranında büyüyen gelişmiş ekonomilerin 2014 yılında yüzde 1,8 ve 2015 yılında yüzde 2,3 oranında büyüyeceği öngörülmektedir. Son dönemde ekonomik göstergelerde sağlanan iyileşmeler sonucu ABD Merkez Bankası 18 Aralık 2013 tarihinde tahvil alımlarının azaltılmasına karar vermiş ve 2014 yılı Ocak ayından itibaren tahvil alımları her ay 10 milyar dolar azaltılmıştır. Tahvil alım programını 2014 yılı Ekim ayında sonlandıran ABD Merkez Bankasının ekonomik göstergelerinde beklenen iyileşmeye paralel olarak, 2015 yılının ikinci yarısından itibaren faiz oranlarını artırmaya başlaması beklenmektedir. Ancak ABD Merkez Bankasının faiz oranlarını ne oranda artıracağı, kısa ve orta vadede nasıl bir geçiş yapacağı küresel finans piyasaları ve ülkemiz için belirsizliğini korumaktadır. Diğer taraftan, Japonya 31 Ekim 2014 tarihinde aldığı bir kararla ilave parasal genişlemeye gideceğini açıklamıştır. ABD Merkez Bankası’nın parasal genişlemeden çıkacak olması, Japonya Merkez Bankası (BOJ)’un bu yönde karar almasına neden olmuştur. Avro Bölgesinde, bankacılık sektöründeki sorunların tam anlamıyla aşılamaması, yüksek kamu borçları, yatırımların düşük seyri, yüksek atıl kapasite ve yüksek işsizlik gibi yapısal sorunlar devam etmektedir. Alınan önlemler sonucu finansal piyasalarda sağlanan iyileşmelerin reel kesime yansıması sınırlı olmuş ve yeterli büyüme sağlanamamıştır. Avro Bölgesi 2013 yılının ikinci çeyreğinde teknik anlamda durgunluktan çıkmasına rağmen, yılın tamamında yüzde 0,4 oranında daralmıştır. Bölgenin itici gücü olan ülkelerden Almanya’yla birlikte Fransa ve İtalya’nın da zayıf ekonomik performans göstermesi 2014 yılının bölge için güçlü bir toparlanma yılı olma ihtimalini zayıflatmaktadır. Bölgenin 2014 yılında sadece yüzde 0,8 oranında, 2015 yılında ise yüzde 1,3 oranında büyümesi beklenmektedir. Düşük büyümenin yanında bölge, deflasyon riskiyle de karşı karşıyadır. Avrupa Merkez Bankası, bu risk karşısında orta 5 vadede enflasyonun yüzde 2 hedefini aşmayacağı beklentisiyle, ilk faiz indirimini 2014 yılının Haziran ayında gerçekleştirmiş, ayrıca Hedeflenen Uzun Dönem Yeniden Finansman İşlemleri adı altında yeni bir önlem paketi açıklayarak ekonomide istenilen canlanma sağlanıncaya kadar geleneksel olmayan para politikası uygulamalarına devam edeceğini bildirmiştir. 2013 yılının ikinci çeyreğinden itibaren, ABD’nin genişlemeci para politikasından çıkış sürecini başlatması, küresel finansal piyasalarda dalgalanmalara neden olmuştur. Zayıf talep ve yapısal sorunlar nedeniyle gelişmekte olan ülkelerde büyüme performansı kriz öncesi döneme göre zayıflamıştır. Gelişmekte olan ekonomilerin 2014 ve 2015 yıllarında sırasıyla yüzde 4,4 ve yüzde 5 oranında büyüyecekleri tahmin edilmektedir. Gelişmiş ekonomilerde devam eden genişletici para politikalarına rağmen, zayıf talep nedeniyle küresel enflasyon ılımlı seyretmektedir. Küresel ekonomideki zayıf görünüm enerji ve endüstriyel meta fiyatlarında gerilemeye neden olmuştur. Gıda fiyatlarında kuraklığa bağlı dalgalanma görülmüştür. 2014 yılının ilk çeyreğinden itibaren artan jeopolitik risklere rağmen, zayıf talep ve arz yönlü gelişmeler nedeniyle petrol fiyatı düşmüştür. Orta vadede bu eğilimin devam etmesi beklenmekle birlikte, jeopolitik belirsizlikler geçici fiyat artışına yol açabilecektir. ABD dışındaki gelişmiş ekonomilerde zayıf ekonomik performans nedeniyle yeterli istihdam yaratılamamaktadır. ABD’de 2013 yılında yüzde 7,3 seviyesinde gerçekleşen işsizlik oranı azalma eğilimini devam ettirmektedir. Avro Bölgesinde işsizlik oranı 2013 yılında yüzde 11,9 seviyesinde gerçekleşmiştir. Genç işsizlik oranı oldukça yüksek seviyelerdedir. Bölgedeki zayıf ekonomik görünüm, düşük üretim seviyesi ve zayıf talep bölge için kronik bir sorun haline gelen işsizliğin çözümünü güçleştirmektedir. 6 Son dönemde küresel ekonomik toparlanmaya dair endişeler artmıştır. Bunda etkili olan dört temel risk; Avro Bölgesinde düşük büyüme ve deflasyon, gelişmekte olan ekonomilerin potansiyel büyümesinin azalması, küresel finansal koşullarda sıkılaşma ve jeopolitik gerginliklerin artmasıdır. Küresel görünüme ilişkin bu özet değerlendirmeler çerçevesinde, önümüzdeki dönemde küresel büyümenin artırılması önemli bir gündem maddesi olarak öne çıkmaktadır. İstihdam yaratan, güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümenin sağlanmasına yönelik kararların alınması G-20 gündemindeki konu başlıkları arasında yer almaktadır. G-20 bünyesindeki ülkelerin kendine özgü farklılıklarını ve ihtiyaçlarını dikkate alarak büyümeyi hızlandıracak stratejiler geliştirmek için çalışmalar başlatılmıştır. Bu stratejiler arasında yatırımları artırarak altyapıyı geliştirmek, daha fazla istihdam yaratmak, ticaretin önündeki engelleri azaltmak ve rekabeti teşvik etmek bulunmaktadır. Bu süreçte, ülkelerin uluslararası düzeyde koordineli bir biçimde hareket etmeleri ve politikaların eşgüdümlü hale getirilmesi önemli görülmektedir. 2015 yılında G-20 Dönem Başkanlığını Türkiye’nin devralacak olması, ülkemizin küresel sorunların çözümüne katkı sağlaması açısından bir fırsat olacaktır. Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, Şimdi de sizlere Türkiye ekonomisindeki gelişmeler hakkında bilgi vermek istiyorum. 2013 yılında, toplam yurtiçi talebin büyümeye katkısının 6,7 puana ulaşmasının belirleyici etkisiyle GSYH artış hızı yüzde 4,1 olarak gerçekleşmiştir. 2013 yılında, ihracat yatay bir seyir izlerken özellikle altın ithalatında kaydedilen önemli miktardaki artış nedeniyle toplam ithalatın yükselmesi sonucunda net ihracatın büyümeye katkısı 7 negatif 2,6 puan olarak gerçekleşmiştir. Altın ticareti hariç tutulduğunda ise, 2012 yılında başlayan dengelenme süreci 2013 yılında da devam etmiş ve net ihracatın büyümeye katkısı 2012 yılında 2,3 puan, 2013 yılında ise 0,6 puan olarak hesaplanmıştır. 2013 yılında katma değer; tarım sektöründe yüzde 3,5, sanayi sektöründe yüzde 3,4 ve hizmetler sektöründe yüzde 5,6 oranında artış kaydetmiştir. Sanayi ve hizmetlerde büyüme hızları beklentileri aşarken, tarım sektörünün büyüme hızı beklentinin bir miktar altında kalmıştır. Cari açığı azaltmak amacıyla alınan makro ihtiyati tedbirlerin etkisiyle yurt içi talep zayıflama eğilimine girmiştir. Bu süreçte döviz kurunda ortaya çıkan gelişmelerin de etkisiyle ihracat artış eğilimini korurken, ithalat azalmaya başlamış ve net ihracatın büyümeye katkısı 2014 yılının ilk yarısında 2,7 puan olarak kaydedilmiştir. Ancak, özel sektör sabit sermaye yatırımlarında kaydedilen azalmanın etkisiyle yılın ilk yarısında GSYH artış hızı yüzde 3,3 oranında gerçekleşmiştir. Yılın ikinci yarısında hem net mal ve hizmet ihracatının hem de nihai yurt içi talebin büyümeye pozitif katkı vermeye devam etmesi öngörülmektedir. Diğer taraftan, özel kesim sabit sermaye yatırımlarının büyümeye katkısının yılın ikinci yarısında da beklenenin altında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Aynı dönemde sanayi üretiminin ılımlı bir artış eğiliminde seyretmesi, tarımsal üretimin ise olumsuz hava koşulları nedeniyle azalması beklenmektedir. Bu gelişmeler ve öngörüler altında, 2014 yılında GSYH büyümesinin yüzde 3,3 olacağı tahmin edilmektedir. Toplam faktör verimliliğinin yeterli düzeyde artmaması büyüme potansiyelinin artmasının önündeki diğer bir kısıttır. Üretim faktörlerinin büyümeye katkısı incelendiğinde, 2013 yılında büyümeye katkının tamamen sermaye stoku ve yüksek oranda artış gösteren istihdamdan geldiği görülmektedir. 2014 yılında da büyümenin istihdam ve sermaye stokundaki artıştan kaynaklanması beklenmektedir. 8 TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketinde 2014 yılı Şubat dönemiyle birlikte Eurostat’a uyum çerçevesinde yeni düzenlemelere gidilmiştir. Oluşturulan yeni seriye göre, 2013 yılında tarım dışı istihdamdaki artış, bir önceki yıla göre, 761 bin kişi olarak gerçekleşmiştir. İşgücüne katılma oranının, bir önceki yıla göre, 0,7 puan artmasının da etkisiyle işsizlik oranı 0,6 puan artarak 2013 yılında yüzde 9’a yükselmiştir. Aynı yılda tarım dışı işsizlik oranı yüzde 10,9’a, genç nüfusta işsizlik oranı ise yüzde 17,1’e çıkmıştır. Mevsimsel etkilerden arındırılmış verilere göre işsizlik oranı, 2013 yılının Eylül döneminden itibaren azalma eğilimine girmiştir. Ancak 2014 yılının ilk yarısında ekonomideki yavaşlamanın ve işgücüne katılma oranının yüzde 49,5’ten yüzde 50,5’e yükselmesinin de etkisiyle işsizlik oranı artmaya başlamıştır. İşsizlik oranı 2014 yılı Ocak döneminde yüzde 9,2 iken Temmuz döneminde yüzde 10,4’e yükselmiştir. Aynı dönemde tarım dışı istihdamda, özellikle hizmetler sektörü kaynaklı bir artış eğilimi gözlenmiştir. Mevsimsel etkilerden arındırılmış istihdam oranı, Ocak 2014 döneminde yüzde 44,9’dan, Temmuz 2014 döneminde yüzde 45,2’ye yükselmiştir. Toplam istihdam, mevsimsel etkilerden arındırılmış verilere göre Temmuz 2013-Temmuz 2014 döneminde 1 milyon 187 bin kişi artış kaydetmiştir. Bu dönemde istihdam; tarımda 221 bin kişi, sanayi sektöründe 97 bin kişi, hizmet sektöründe (inşaat dâhil) ise 870 bin kişi artış göstermiştir. İstihdamdaki bu artışlara rağmen, Temmuz 2014 döneminde, tarım dışı işsizlik oranı yüzde 12,5’e, genç nüfusun işsizlik oranı ise yüzde 19,1’e yükselmiştir. Küresel kriz sonrası 2009 - 2014 döneminde Avro Bölgesinde istihdam yüzde 3,2 azalırken, OECD ülkelerinde bu dönemde istihdam yüzde 2,3 oranında artmıştır. Türkiye’de ise, mevsimsel düzeltilmiş istihdam serisine göre Nisan 2009 – Temmuz 2014 döneminde istihdam yüzde 28,3 oranında artarak, 5,7 milyon kişiye istihdam sağlanmıştır. 9 2013 yılında yurtiçi talep kaynaklı olmak üzere reel sektörde gözlenen canlanma ve altın ithalatında görülen aşırı artış neticesinde dış ticaret açığı 99,9 milyar ABD dolarına yükselmiştir. Böylece 2012 yılında 48,5 milyar ABD doları olarak gerçekleşen cari işlemler açığı, 2013 yılında 65,1 milyar ABD dolarına yükselmiştir. Altın ticareti hariç tutulduğunda ise cari işlemler açığı aynı yıllar itibarıyla 54,2 milyar ABD dolarından 53,3 milyar ABD dolarına gerilemiştir. 2014 yılının Ocak-Eylül döneminde ihracat, yakın çevre ülkelerde yaşanan siyasi gelişmelere rağmen yurtiçi talebin zayıf seyretmesi ve döviz kurunda yaşanan gelişmeler neticesinde artış eğilimi sergilemiştir. Sözkonusu dönemde ihracat yüzde 5,5 oranında artarak 118,5 milyar dolara ulaşmıştır. İthalatta ise yurtiçi talepteki daralmaya bağlı olarak azalma gerçekleşmiş, altın ithalatı da uzun dönem eğilimine dönmüştür. Ocak-Eylül döneminde ithalat yüzde 4,2 oranında azalarak 179,7 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde dış ticaret açığı yüzde 18,8 oranında azalmış ve 61,1 milyar dolara gerilemiş, ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 66’ya yükselmiştir. Türkiye İhracatçılar Meclisi kayıtlarına göre 2014 yılı Ekim ayında ihracat tarihi bir rekor kırarak 12,6 milyar dolara ulaşmıştır. 2014 yılının Ocak-Ağustos döneminde cari açık, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 35,4 oranında azalarak 29,6 milyar dolara gerilemiştir. Yurtiçi talebin kontrolü ve altın ithalatında beklenen azalma kapsamında 2014 yılı dış ticaret açığının 83,5 milyar ABD dolarına ulaşması beklenmektedir. Altın ve enerji hariç dış ticaret açığının ise 2013 yılındaki 38,9 milyar ABD doları seviyesinden 2014 yılında 32,5 milyar ABD dolarına gerilemesi öngörülmektedir. Dış ticaret açığındaki bu gelişmeler neticesinde 2013 yılında yüzde 7,9’a yükselen cari işlemler açığının GSYH’ya oranının, 2014 yılı sonunda yüzde 5,7’ye düşmesi beklenmektedir. Altın ticareti 10 hariç tutulduğunda ise, cari işlemler açığının GSYH’ya oranının yüzde 6,5’ten yüzde 5,6’ya düşeceği tahmin edilmektedir. Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, 2013 yılında yüzde 9,9’a kadar gerileyen özel kesim tasarruf oranının, özel tüketimdeki yavaşlama nedeniyle, 2014 yılında 1,8 puan yükselmesi beklenmektedir. Kamu kesimi tasarruf oranının ise, 2014 yılında kamu harcanabilir gelirindeki reel artışın büyüme hızının altında kalmasının etkisiyle, 0,2 puan gerilemesi öngörülmektedir. Böylece, toplam yurt içi tasarruf oranının 2014 yılında, bir önceki yıla göre 1,5 puan artarak yüzde 14,9 olacağı tahmin edilmektedir. 2014 yılında, GSYH’ya oran olarak, özel kesim tasarruflarının artması, özel yatırımlarının azalması; kamu kesiminde ise tasarruf oranının düşmesi, yatırımların ise bir önceki yıl seviyesini koruması beklenmektedir. Böylece, özel sektörde tasarruf yatırım açığının azalması, kamuda ise artması öngörülmektedir. Son yıllarda, büyümenin düşük veya negatif olduğu yıllar hariç tutulduğunda, tasarruf yatırım açığı genel olarak artış eğilimindedir. Bu eğilimin temel belirleyicisi özel kesim tasarruf oranlarındaki azalmadır. Yüksek ve sürdürülebilir büyüme ve bunun sağlıklı finansmanı açısından özel tasarruflarda artış sağlanması hayati öneme sahiptir. Özel tasarrufların yetersiz olması ve bunun sonucunda özel sabit sermaye yatırımlarının zayıf performansı büyüme potansiyelini aşağı çekmektedir. Hâlihazırda kısıtlı olan yurt içi tasarruflarımızın ekonomi için üretken alanlarda kullanılması üretim potansiyelimiz açısından büyük önem taşımaktadır. Bir yandan tasarruf oranlarımızı artırıcı politikalarımızı sürdürürken, diğer yandan artan tasarrufları üretken alanlara yönlendirmeye devam edeceğiz. 2013 yılı ilk yarısında azalma eğiliminde olan temel mal fiyatları yılın ikinci yarısında Türk Lirasında yaşanan değer 11 kaybıyla birlikte artmaya başlamıştır. Hizmet fiyatlarında, geriye dönük fiyatlama davranışının giderek güçlenmesi ve maliyet artırıcı gelişmeler nedeniyle yüksek artışlar kaydedilmiştir. Yıl genelinde, enerji fiyatlarında düşme eğilimi gözlenirken alkollü içecekler ve tütün ürünleri fiyatları ise yapılan vergi düzenlemeleri sonucunda yüksek seyretmiştir. Bu gelişmeler sonucunda TÜFE yıllık artış hızı 2013 yılında yüzde 7,4 olarak gerçekleşmiştir. 2014 yılı Ocak-Ekim döneminde TÜFE birikimli artış hızı bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,55 puan artarak yüzde 8,45 olarak gerçekleşmiştir. Bu gelişmede, Türk Lirasında yaşanan değer kayıpları ve enflasyon beklentilerindeki bozulmanın fiyatlama davranışları üzerindeki olumsuz etkisi sonrasında çekirdek enflasyonda kaydedilen artışlar belirleyici olmuştur. Bununla birlikte olumsuz hava koşulları nedeniyle belirgin bir şekilde yükselen gıda fiyatları ve tütün ürünleri fiyatlarındaki artış da TÜFE birikimli artış hızının ivmelenmesinde etkili olmuştur. Böylece TÜFE yıllık artış hızı 2014 yılı Ekim ayında yüzde 8,96 olarak gerçekleşmiştir. Yılsonunda TÜFE yıllık artış hızının yüzde 9,4 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. 2013 yılı Mayıs ayından itibaren küresel ekonomideki belirsizliklerin artması sonucunda gelişmekte olan ülkelere ve Türkiye’ye yönelik sermaye akımlarında dalgalanmalar yaşanmaya başlamıştır. Söz konusu dalgalanmaların yurt içi mali piyasalardaki olumsuz etkilerine Merkez Bankası, ilk aşamada politika faizi dışındaki araçlarla karşılık vermiştir. Bu kapsamda piyasaya verilen likiditenin maliyetini ve piyasadaki döviz likiditesini artırıcı adımlar atılmıştır. Banka, 2013 yılı sonuna kadar faiz dışı araçlarla sağladığı bu sıkı duruşu sürdürmüştür. Ancak 2013 yılı sonuna doğru küresel ekonomiye ilişkin riskler ve yurt içindeki siyasi gelişmeler nedeniyle mali piyasalarda dalgalanmalar artmaya başlamıştır. Söz konusu dalgalanmaların yarattığı olumsuz durum enflasyon görünümünü ve beklentilerini orta vadeli hedeften uzaklaştırmıştır. 12 Bu gelişmelerin sonucunda Merkez Bankası 2014 yılı Ocak ayında politika faizini 550 baz puan artırarak yüzde 10 seviyesine yükseltmiştir. 2014 yılı Mayıs ayından itibaren yurt içi mali piyasalardaki iyileşmelerin sonrasında Banka, enflasyonist risklere karşı sıkı duruşunu bozmayacak şekilde ölçülü faiz indirimleri gerçekleştirmiştir. 2013 yılında yüzde 0,5 düzeyinde gerçekleşen kamu kesimi borçlanma gereğinin GSYH’ya oranının 2014 yılında, 2015 yılı Programında öngörüldüğü gibi, yüzde 1 seviyesinde gerçekleşeceği, program tanımlı kamu kesimi faiz dışı fazlasının ise yüzde 0,4 olacağı tahmin edilmektedir. Kamu kesiminin en önemli bileşeni olan merkezi yönetim bütçesi 2013 yılında GSYH’ya oranla yüzde 1,2 açık vermiştir. Merkezi yönetim bütçesinde GSYH’ya oran olarak yüzde 1,9 düzeyinde programlanan bütçe açığının 2014 yılı sonunda yüzde 1,4 düzeyinde; program tanımlı faiz dışı fazlanın ise başlangıçta öngörüldüğü gibi yüzde 0,5 düzeyinde olması beklenmektedir. Genel devlet borç stoku düşüş eğilimini devam ettirmektedir. Bu kapsamda, 2013 yılsonu yüzde 36,2 olarak gerçekleşen AB tanımlı genel devlet borç stokunun GSYH’ya oranının, 2014 yılında yüzde 33,1 seviyesine gerileyeceği tahmin edilmektedir. Son yıllardaki gelişmeler Ülkemizin Dünya Ekonomik Forumunun Küresel Rekabet Gücü Endeksindeki konumuna da yansımıştır. Ülkemiz, bu Endekse göre yapılan sıralamada 2012 yılında önemli bir atılım kaydederek, 2011 yılında 142 ülke arasında 59. sıradan 2012 yılında 144 ülke arasında 43. sıraya yükselmiştir. Küresel ekonominin kriz sonrasında zayıf kalan toparlanma performansına ve özellikle yakın coğrafyalarımızda cereyan eden olumsuz gelişmelere rağmen, ülkemiz, rekabet gücünü belirli ölçüde korumayı başarmış ve bu Endekste 2014 yılında 45. sırada yer almıştır. 13 Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, Şimdi de önümüzdeki döneme ilişkin makroekonomik amaçlarımız ve hedeflerimizden kısaca bahsetmek istiyorum. 2015-2017 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programda yer alan temel amaç ve makroekonomik öncelikler çerçevesinde; küresel ekonomideki toparlanma eğiliminin yavaşlamasına ve Türkiye’nin yakın coğrafyasında meydana gelen siyasi gelişmelerin yarattığı jeopolitik risk unsurlarına rağmen; enflasyonla mücadeleyi kararlılıkla sürdürmek ve büyüme performansını yükseltirken cari işlemler açığını düşürmeye devam etmek, 2015 Yılı Programının temel makroekonomik amaçlarıdır. Bu amaçların yanı sıra, yurtiçi tasarrufları artırmak, kamu mali dengelerini gözetmek, finansal istikrarı güçlendirmek önceliklerimizdir. Bu amaçlarla birlikte ekonominin diğer alanlarını da kapsayan yapısal reformlara hız verilecektir. Bu çerçevede, Onuncu Kalkınma Planında yer alan öncelikli dönüşüm programları kapsamında hazırlanan eylem planları uygulamaya konulacaktır. Programın makroekonomik çerçevesi; uluslararası finans piyasalarında 2013 yılı Mayıs ayından itibaren başlayan dalgalanmalar, küresel likidite koşullarında beklenen gelişmeler ve komşu ülkelerdeki siyasi gelişmelerin getirdiği belirsizlik ortamı göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır. 2015 yılında GSYH büyümesi yüzde 4 ve bu büyüme hızı ile uyumlu işsizlik oranı yüzde 9,5 olarak öngörülmüştür. Toplam talep koşullarının enflasyona düşüş yönünde yaptığı katkının 2015 yılında da devam edeceği ve bunun yanı sıra enflasyon üzerinde maliyet yönlü baskı da oluşmayacağı öngörülmektedir. Buna göre TÜFE yıllık artış hızının 2015 yılında yüzde 6,3 seviyesine gerileyeceği tahmin edilmektedir. Dünya ticaretinde ve ticaret ortaklarımızın ekonomilerinde 2015 yılında sınırlı bir toparlanmanın da etkisiyle ihracatın yüzde 14 7,8 oranında artarak 173 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. Büyüme performansı ve petrol fiyatlarındaki beklentilere bağlı olarak ithalatın yüzde 5,7 oranında artarak 258 milyar dolar seviyesine ulaşacağı öngörülmektedir. Bu çerçevede, 2015 yılında cari işlemler açığının yaklaşık 46 milyar dolar seviyesinde gerçekleşeceği, GSYH’ye oranının ise yüzde 5,4 olacağı tahmin edilmektedir. Altın ticareti hariç tutulduğunda cari işlemler açığının GSYH’ye oranı yüzde 5,1’e gerilemesi, enerji hariç tutulduğunda ise yüzde 0,6 oranında fazla vermesi öngörülmektedir. 2015 yılında kamu kesimi borçlanma gereğinin GSYH’ya oranının yüzde 0,4’e gerilemesi, program tanımlı kamu kesimi faiz dışı fazlasının ise yüzde 1,2’ye yükselmesi hedef alınmıştır. 2015 yılında merkezi yönetim bütçesi açığının GSYH’ya oranının yüzde 1,1’e gerilemesi, program tanımlı faiz dışı fazlasının ise yüzde 1,1’e yükselmesi hedeflenmiştir. AB tanımlı genel devlet borç stokunun GSYH’ya oranının 2015 yılında ise yüzde 31,8 seviyesine gerileyeceği tahmin edilmektedir. Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, Ülkemizin son on yılda gerçekleştirdiği istikrarlı büyüme eğilimini devam ettirebilmesi için verimli alanlara yatırım yapılması ve bu yatırımların güvenilir ve sürekli kaynaklar ile karşılanması gerekmektedir. Bu kapsamda yurtiçi tasarrufların artırılması ve verimli yatırım alanlarına aktarılması ülkemizin temel ekonomik önceliklerinden birini teşkil etmektedir. 2000’li yılların başından itibaren ülkemizde toplam tasarruf oranı özel kesim tasarrufları kaynaklı olarak düşmektedir. Disiplinli maliye politikası sonucunda kamu tasarruflarında kaydedilen artış özel kesim tasarruflarındaki düşüşü telafi edememiştir. Yurtiçi tasarruf oranlarımızın OECD ülkeleri ve gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığında oldukça düşük düzeyde seyrettiği 15 gözlemlenmektedir. Hızlı bir büyüme süreci ile yüksek gelir grubundaki ülkeler arasında konumlanmayı hedefleyen ülkemiz açısından, yurtiçi tasarrufların artması büyüme ve dış finansman bakımından olumlu bir zemin oluşturacaktır. 2013 yılı sonunda özel tüketimi kontrol altına almak ve yurtiçi tasarruflardaki gerilemeyi sınırlamak amacıyla tüketici kredilerindeki genişlemeyi kısıtlamaya yönelik makro-ihtiyati bir takım tedbirler alınmış ve bu tedbirlerin etkileri 2014 yılı boyunca hissedilmiştir. Bu tedbirler sonucunda 2013 yılı sonunda yüzde 27,7 olan tüketici kredisi yıllık artış hızı 2014 yılı üçüncü çeyreği itibarıyle yüzde 14,4 düzeyine kadar gerilemiştir. Bu doğrultuda, 2014 yılı sonu itibarıyla yurtiçi tasarrufların özel kesim kaynaklı olarak arttığı gözlemlenmektedir. Onuncu Kalkınma Planı Çerçevesinde ortaya konulan Yurtiçi Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi Öncelikli Dönüşüm Programının bu sorunu yapısal boyutuyla ele alarak çözüme önemli katkı sağlaması beklenmektedir. Söz konusu program kapsamında; mali piyasa araçlarıyla ve vergisel araçlarla tasarrufların özendirilmesi ve üretken yatırımlara yönlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu programda, üretken olmayan alanlara yönelen yatırımların cazibesini azaltmaya yönelik tedbirlerin yanı sıra, üretken alanlardaki yatırımları kolaylaştıracak düzenlemelere de yer verilecektir. Örneğin, imalat sanayiinde kapasite ve verimlilik artışı sağlamak amacıyla, imalat sanayii makine-teçhizat yatırımları finansmanında kolaylıklar getirilecek ve yatırımları teşvik edici vergisel ve vergi dışı mekanizmalar gözden geçirilerek, sistemin etkinliğini artıracak düzenlemeler yapılacaktır. Sayın Başkan ve Değerli Milletvekilleri, Üretim kapasitesinin ve rekabet gücünün artmasını sağlamak amacıyla sektörel politikalara ve reformlara önem veriyoruz. 16 Onuncu Kalkınma Planının büyüme stratejisi verimlilik artışı ve sanayileşmenin hızlandırılması yoluyla ihracata dayalı, özel sektör öncülüğünde, rekabetçi üretim yapısının geliştirilmesine dayanmaktadır. Bu strateji çerçevesinde, Onuncu Kalkınma Planında imalat sanayiinde dönüşüm hedeflenmiştir. İmalat sanayiinde dönüşümün ana odakları; yenilikçilik ve firma becerileri, bölgelerin üretime etkili katılımı, sektörler arası entegrasyon, yeşil teknoloji ve üretim ile dış pazar çeşitliliğidir. Plandaki amaç ve hedeflere ulaşılmasını teminen hem yatay alanlara yönelik hem de sektörlere yönelik somut politikalar yer almaktadır. Bu kapsamda Sağlık Endüstrilerinde Yapısal Dönüşüm Programı önemli uygulama alanlarımızdan biridir. Tarımda, toplumun yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamak üzere örgütlülüğü ve verimliliği yüksek, rekabet gücünü artırmış, doğal kaynakları sürdürülebilir bir şekilde kullanabilen bir yapıyı hedefliyoruz. Bu hedefe ulaşırken tarımda suyun etkin kullanımı, tarımsal işletmelerin ekonomik ölçekte üretim gerçekleştirmesi, ürün piyasalarında ve üretici gelirlerinde istikrarın sağlanması, hayvancılığın potansiyeli yüksek bölgelerde hızla geliştirilmesi, tarım ve gıda ürünlerinde güvenilirliğin temini öncelikli politika alanlarımızdır. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Enerji sektöründe yüksek büyüme ortamının yaratacağı enerji talebinin zamanında, yeterli düzeyde, güvenli ve düşük maliyetle karşılanabilmesi temel hedefimizdir. Bu doğrultuda, cari açık sorunu ve arz güvenliği gözetilerek, petrol, doğalgaz ve kömürde yerli kaynaklardan azami derecede faydalanılmasına, yenilenebilir enerjinin kullanılmasına ve ekonomide enerji verimliliğinin artırılmasına yönelik politikaları sürdürüyoruz. Yerli Kaynaklara Dayalı Enerji Üretim Programı ve Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi Programı ile bu politikaları uygulamaya geçiriyoruz. 17 Ekonominin rekabet gücünün korunması ve geliştirilmesi için lojistik sektörü ve ulaştırma altyapısına önem veriyoruz. Lojistik merkezler ve nitelikli ulaşım altyapısı inşa ederek; lojistik maliyetinin düşürülmesini, ticaretin geliştirilmesini ve ülkemizin lojistikte bölgesel bir üs olmasını hedefliyoruz. Bu amaçla Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm Programını uygulamaya koyuyoruz. Diğer yandan bölünmüş yollar, hızlı tren hatları, büyük liman projeleri, büyük havalimanları ve kent içi raylı sistem projelerini işletmeye alarak ulaşım altyapısında büyük bir atılım yapıyoruz. Hizmetler sektöründe katma değeri yüksek alanların payının artırılmasını ve hizmet ihracatının çeşitlendirilmesini amaçlıyoruz. Bu kapsamda; ticaret hizmetlerinde hizmet kalitesinin artırılmasını, rekabetin ve tüketicinin korunmasını; turizmde uluslararası bir marka haline gelinmesini ve sağlık turizmi başta olmak üzere turizmin çeşitlendirilmesini; yurt dışı müteahhitlik gelirlerinin artırılmasını ve teknik müşavirlik hizmetlerinin geliştirilmesini hedefliyoruz. Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, Vatandaşlarımıza daha nitelikli, yaygın ve kolay ulaşılabilir temel kamu hizmeti sağlanması açısından eğitim ve sağlık alanlarında önemli gelişim ve dönüşümler gerçekleştirilmiştir. Sosyal dayanışma ve korumanın sağlanması, sosyal içerme ve yoksullukla mücadele kapsamında kapsayıcı bir sağlık ve sosyal güvenlik sistemi ile daha etkin ve yaygın bir sosyal hizmet ve yardım sistemi oluşturulmuştur. Ekonomik ve sosyal alanlarda kaydedilen önemli gelişmelerin daha üst seviyelere taşınmasını amaçlayan Hükümetimiz sağlık, eğitim, istihdam, Ar-Ge ve sosyal koruma politikaları başta olmak üzere çalışmalarını sürdürmektedir. İnsanımızın ekonomik, sosyal ve kültürel hayata bilinçli, aktif ve sağlıklı bir şekilde katılımlarının sağlanması amacıyla veriye 18 ve kanıta dayalı politikalarla desteklenen, erişilebilir, nitelikli, maliyet etkin ve sürdürülebilir sağlık hizmeti sunumu bizim için önem arz etmektedir. Eğitim sisteminde bireylerin kişilik ve kabiliyetlerini geliştiren, hayat boyu öğrenme yaklaşımı çerçevesinde işgücü piyasası ile uyumunu güçlendiren, fırsat eşitliğine dayanan kalite odaklı dönüşüm sürdürülecektir. Yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında bulunan kesimlerin fırsatlara erişimlerinin kolaylaştırılması yoluyla ekonomik ve sosyal hayata katılımlarının artırılması ve yaşam kalitelerinin yükseltilmesi, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve yoksulluğun azaltılması hedeflenmektedir. Bu kapsamda, sosyal koruma ağının sosyo-ekonomik ve yerel şartlar dikkate alınarak, nüfusun tümünü kapsayan, etkin, dezavantajlı kesimleri topluma entegre eden, toplumun her kesimine sorumluluk vererek sosyal dışlanma ve yoksulluk riskini en aza indiren bir yapıya kavuşturulması; sosyal hizmet ve yardımlar alanında bütüncül hizmet sunulması; sosyal yardım-istihdam bağlantısının güçlendirilerek yoksul kesimin istihdam edilebilirliğinin artırılması ve üretken duruma geçirilmesi önemli politika alanlarımızdır. Uyguladığımız ekonomik ve sosyal politikalar neticesinde Türkiye’de gelir eşitsizliği azalmıştır. TÜİK verilerine göre Türkiye’de gelir eşitsizliği 1994 yılında 0,49 seviyesinde iken, 2002 yılında 0,44’e, 2013 yılında ise 0,38’e gerilemiştir. Uluslararası alanda insani kalkınma kavramı kişinin satın alma gücündeki artışın yanı sıra, eğitim ve sağlık gibi alanlarda sağlanan ilerleme ile ölçülmektedir. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından 2014 yılında güncellenen istatistiklere göre Türkiye’nin İnsani Gelişme Endeksi değeri 2000 yılındaki 0,653 değerinden 2013 yılındaki 0,759 değerine ulaşmıştır. Buna paralel olarak 2005 yılında Türkiye 174 ülke arasında 85. sırada iken, 2013 yılında 187 ülke arasında 69. 19 sıraya yükselmiştir. Türkiye’nin endeks değeri, yüksek insani gelişme kategorisindeki ülkeler için ortalama 0,735 olarak ölçülen ve ayrıca, Avrupa ve Orta Asya ülkelerinin 0,738 olarak ölçülen ortalama İnsani Gelişme Endeksi değerlerinin üzerindedir. Küresel krizin etkilerini başarıyla yönetmesi, son yıllarda yaptığı eğitim reformları ve yatırımları ile beklenen okullaşma oranını çarpıcı bir şekilde artırması ve yine son 12 yılda sağlık alanında gerçekleştirdiği dönüşümler ülkemizin bu ilerleyişinde etkili olan temel faktörler olmuştur. Söz konusu sıralama ile Türkiye yüksek insani gelişmişlik kategorisinde yer almaktadır. Önümüzdeki hedef ise en üst kategori olan çok yüksek insani gelişme eşiğini aşmaktır. Toplumun tüm kesimlerine insana yaraşır iş fırsatlarının sunulduğu, işgücünün niteliğinin artırıldığı, toplumsal cinsiyet eşitliği ile işçi sağlığı ve iş güvenliği şartlarının iyileştirildiği ve güvenceli esneklik yaklaşımının benimsendiği bir işgücü piyasasının oluşturulması hedeflenmektedir. Bu kapsamda bölgesel, yerel ve sektörel işgücü dinamikleri dikkate alınarak, başta kadın ve gençler olmak üzere tüm kesimler için nitelikli istihdam imkânlarının geliştirilmesi; iş ve aile yaşamını uyumlaştırma politikalarının hayata geçirilmesi; kayıt dışı istihdamla etkin mücadelenin sürdürülmesi; mesleki rehberlik ve danışmanlık hizmetleri başta olmak üzere aktif işgücü politikalarının etkinleştirilmesi ön plana çıkan politika alanlarıdır. Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, Bu bölümde, yatırımlar hakkında bilgi vermek istiyorum. Hükümetimiz, kamu ve özel sektör yatırımlarını bütüncül bir bakış açısıyla ele almaktadır. Bu çerçevede, kamu ve özel sektör yatırımları birbirlerini tamamlayacak alanlara yönlendirilmekte, kamu yatırımları, özel sektör tarafından gerçekleştirilemeyecek alanlarda yoğunlaştırılırken, özel sektörün etkin yönetim ve finansal imkânlarından yararlanmaya yönelik çabalar sürdürülmektedir. 20 İstikrarlı ve yüksek büyümenin sağlanabilmesi için özel kesim yatırımlarının artırılmasını önemsiyoruz. Bu doğrultuda, hem yatırım ortamının daha cazip hale getirilmesi hem de stratejik ve bölgesel yatırımlar başta olmak üzere yatırımların özendirilmesi için çeşitli çalışmalar yürütmekte ve politikalar uygulamaktayız. 2014 yılında 361,7 milyar TL olarak gerçekleşeceği tahmin edilen toplam sabit sermaye yatırımlarının reel olarak yüzde 4,2 artışla 2015 yılında 399,3 milyar TL, GSYH’ye oran olarak da yüzde 20,5 olması beklenmektedir. Bunun yüzde 78’inin özel kesim tarafından gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Ülkemizin kalkınmasında, rekabet gücümüzün artırılmasında, özel kesimin gelişmesinde ve halkımızın refah seviyesinin iyileştirilmesinde kamu yatırımlarını önemli bir araç olarak görüyoruz. Gerek küresel kriz döneminde gerekse küresel krizden çıkış sürecinde potansiyel büyümeye katkı veren yatırımlarımızı finansman imkânlarımızın elverdiği ölçüde artırdık. 2014 Yılı Yatırım Programı kapsamında, mahalli idare yatırımları, yatırım işçiliği ve kamulaştırma giderleri hariç olmak üzere, toplam proje tutarı 438,5 milyar TL olan 2 bin 753 adet kamu yatırım projesi yürütülmektedir. 2014 yılında 85,4 milyar TL olarak gerçekleşmesi beklenen toplam kamu sabit sermaye yatırımlarının GSYH’ye oranının yüzde 4,8 olacağı tahmin edilmektedir. 2015 yılında ise toplam kamu sabit sermaye yatırımlarının, 2014 yılı başlangıç ödeneklerine göre nominal olarak yüzde 17 artışla 88,5 milyar TL’ye ulaşarak GSYH’ye oranının yüzde 4,6 oranında gerçekleşmesi öngörülmüştür. Söz konusu tutarın, yatırım işçilik tutarı hariç olmak üzere yüzde 45,2’sinin merkezi yönetim bütçesi kapsamında, yüzde 33,5’inin ise mahalli idareler tarafından yürütülmesi programlanmıştır. 2015 yılına ilişkin kamu yatırımlarına yönelik temel politikamız, özel sektör tarafından gerçekleştirilemeyecek ekonomik ve 21 sosyal altyapı alanlarına yoğunlaşmaya devam etmek, yatırım uygulamalarında bürokrasiyi azaltarak kuruluşlara mümkün olduğu ölçüde esneklik sağlamak, yerel nitelikli yatırımların yerel yönetimlerce gerçekleştirilmesini temin etmek ve yatırımların finansmanında kamu-özel işbirliği yöntemlerinden azami ölçüde yararlanmaktır. 2015 yılında, sektörel olarak eğitim, sağlık, içme suyu ve kanalizasyon, bilim-teknoloji, ulaştırma ve sulama yatırımlarına, bölgesel bazda ise GAP, DAP, KOP ve DOKAP başta olmak üzere ekonomik ve sosyal altyapı projelerine öncelik verilecektir. Proje bazında ise devam eden projelerden en kısa sürede tamamlanabilecek projelere, yeni proje tekliflerinde ise azami oranda seçici olunarak, sektörel öncelikler doğrultusunda ekonomik ve sosyal katkısı yüksek ve acil hizmet ihtiyacının karşılanmasına yönelik yatırımlara öncelik verilecektir. 2001 yılında 9,4 yıl olan kamu yatırım stokunun ortalama tamamlanma süresi, 2014 yılında 4,4 yıla kadar düşürülerek çok önemli bir iyileşme sağlanmıştır. Sayın Başkan ve Değerli Üyeler, Önümüzdeki dönemde de özel sektörün işletmecilik becerilerinden ve ilave sermaye birikiminden faydalanmayı amaçlayan Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) modelinden azami ölçüde yararlanmaya devam edeceğiz. Ülkemizde, 1986 yılından bu yana 183 KÖİ projesinin uygulama sözleşmesi imzalanmıştır. 2014 yılı Ekim ayı itibarıyle söz konusu projelerin sözleşme değeri 102 milyar doları aşmaktadır. Toplamda 80’i Yap-İşlet-Devret (YİD), 5’i Yap-İşlet ve 68’i İşletme Hakkı Devri yöntemiyle olmak üzere hayata geçirilen KÖİ modelli proje sayısı 153’tür. Yapımına devam edilen toplam 30 projenin ise 19’u YİD, 11’i Yap-Kirala-Devret modellidir. Uygulama sözleşmesi imzalanan projeler içerisinden işletme 22 hakkı devri yöntemi ile yürütülenleri çıkardığımızda, toplam yatırım büyüklüğünün 44,7 milyar dolar olduğunu; bu tutarın 36 milyar dolarlık kısmının ise 2002 sonrası döneme ait olduğunu görmekteyiz. Önümüzdeki dönemde de KÖİ modelli projeleri hayata geçiren kamu kurumlarında kurumsal kapasitenin geliştirilmesi ve taraflar arasındaki koordinasyonun güçlendirilmesi ile mevzuatın geliştirilmesine yönelik çalışmalara devam edeceğiz. Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, 2006-2014 döneminde kurulan 51 yeni devlet üniversitesinin gelişim sürecine Bakanlığımız önemli destekler vermektedir. Bu üniversitelerin gelişim süreçlerinde Bakanlığımız aktif bir rol almış ve söz konusu üniversitelere 2006-2014 dönemi için 2014 fiyatlarıyla toplam 7,1 milyar TL yatırım ödeneği tahsis edilmiştir. 2015 yılında ise bu üniversitelere 1,39 milyar TL ödenek tahsisi planlanmaktadır. Ülkemizin kalkınma sürecinde Ar-Ge ve yeniliğin kritik işlevinin bilincinde olarak Bakanlığımız, bu alanda da koordine edici ve yönlendirici bir rol üstlenmektedir. Toplam Ar-Ge harcamalarının GSYH’ye oranı 2002 yılında yüzde 0,53 iken 2012 yılında yüzde 0,92 olmuştur. Kamu Yatırım Programıyla Ar-Ge’ye ayrılan kamu kaynakları ise, 2002 yılında 114,3 milyon TL iken, 2014 yılında 1,835 milyar TL’ye yükseltilmiştir. 2015 yılında bu rakamın yaklaşık 1,896 milyar TL olması planlanmıştır. Ar-Ge’ye ayrılan kamu destekleri ile büyük ölçekli araştırma altyapılarının kurulmasına, yeni kurulan ve gelişmekte olan üniversitelerde merkezi araştırma laboratuvarlarının oluşturulmasına, temel ve uygulamalı araştırma projelerinin desteklenmesine, araştırmacı insan gücü yetiştirilmesine ve özel sektörün Ar-Ge projelerinin desteklenmesine yönelik programlar yoğun bir şekilde sürdürülmektedir. 23 Bu çerçevede, son on yılda değişik zamanlarda yatırım programına alınan 180 tematik araştırma altyapı projesinden 100’ün üzerinde proje tamamlanmıştır. Bu merkezler ağırlıklı olarak yaşam bilimleri, malzeme, havacılık ve uzay, bilgi ve iletişim, savunma teknolojileri ile nanoteknoloji alanlarındadır. Öte yandan, üniversitelerin araştırma kapasitesini geliştirmek üzere 51 üniversitede merkezi araştırma laboratuvarı tamamlanmış, 45’inde ise devam etmektedir. Yapımına devam edilen merkezi araştırma laboratuvarlarından 13 tanesi 2014 yılında yatırım programına alınmıştır. Araştırma altyapılarının daha etkin kullanımını ve sürdürülebilirliğini sağlamak üzere desteklenmesine ilişkin hususları düzenleyen 6550 sayılı Araştırma Altyapılarının Desteklenmesine Dair Kanun 10/07/2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla araştırma altyapılarının yönetimi, finansmanı, personel yapısı ile izleme, değerlendirme ve desteklenmesine ilişkin düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, araştırma altyapılarına hem personel ve idame yatırım olanakları sağlanmakta hem de performans esaslı bir fonlama mekanizması getirilmektedir. Kanunla ilgili ikincil mevzuat çalışmalarının 2015 yılında tamamlanması öngörülmektedir. Sayın Başkan ve Değerli Üyeler, Yerel ve bölgesel kalkınmaya yönelik önemli adımlar da atmaktayız. Yeni bölgesel gelişme yaklaşımımız daha dengeli ve topyekûn kalkınma olarak özetlenebilir. Bir taraftan bölgesel gelişmişlik farklarını azaltarak refahın ülke sathına daha dengeli yayılmasını sağlamayı, diğer taraftan tüm bölgelerin potansiyelini değerlendirip rekabet güçlerini artırmayı hedefliyoruz. Bölgesel gelişme yaklaşımımız her bölgenin kendi şart ve imkânlarına duyarlıdır. Yerel düzeyde yapısal dönüşümü esas 24 almaktadır. Bir yandan bölgesel gelişmişlik farklarını azaltarak hakkaniyeti sağlamayı diğer yandan her bir bölgenin kalkınma fırsatlarını ortaya çıkarıp değerlendirerek rekabet gücünü geliştirmeyi hedeflemekteyiz. Bu hedeflere ulaşmak için sadece merkezden belirlenen politikalar ve yürütülen projeler yerine, bölgesel önceliklerin belirlenmesi ve uygulanmasına yerinde aktif katılımın sağlanmasını benimsemekteyiz. Bu yeni hedeflerin hayata geçirilebilmesi için gerekli stratejik yol haritalarını ulusal ve bölgesel düzeyde oluşturduk. Bölgesel gelişme politikasının ulusal düzeydeki öncelik ve stratejilerini belirlemek, mekânsal gelişme ve sosyo-ekonomik kalkınma politikaları arasında uyumu güçlendirmek, alt ölçekli plan ve stratejilere genel çerçeve oluşturmak üzere Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi (BGUS) hazırladık. Bu strateji, bir taraftan kalkınma ajanslarının ve bölge kalkınma idarelerinin planlama çalışmaları ve programları için genel bir çerçeve sunarken, diğer yandan da merkezi kuruluşların bölgesel kalkınmayla ilişkili politika ve uygulamalarını yönlendirecektir. Bu strateji ile uyumlu olarak, tüm bölgelerimiz için 2014-2023 dönemi öncelik ve hedeflerini belirleyen 25 bölge planı kalkınma ajansları koordinasyonunda katılımcı süreçlerle hazırlanmıştır. Doğu Anadolu Projesi (DAP), Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) ve Konya Ovası Projesi (KOP) için kurulan bölge kalkınma idarelerimiz kendi bölgelerinde kamu yatırımlarının önceliklendirilmesi, daha etkili ve verimli bir şekilde yürütülmesi konusunda görev üstlenmiştir. Bu kapsamda öncelikli yatırımların gerektirdiği araştırma, planlama, programlama, projelendirme, izleme, değerlendirme ve koordinasyon hizmetleri bu idarelerce yerine getirilmektedir. 2014-2018 dönemi için DAP, DOKAP, KOP Eylem Planları bölgelerdeki paydaşlarla birlikte hazırlanmış, aynı dönem için GAP Eylem Planı da güncellenmiştir. 25 Bölgesel gelişmeye yönelik yeni kurumsal yapının ana unsurları; ulusal düzeyde Bölgesel Gelişme Yüksek Kurulu, Bölgesel Gelişme Komitesi, bölgesel düzeyde ise bölge kalkınma idareleri ve kalkınma ajanslarıdır. Bölgesel Gelişme Yüksek Kurulunun, 2014 yılı sonuna kadar Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisini, kalkınma ajansları tarafından hazırlanan bölgesel gelişme planlarını ve DAP, DOKAP, GAP ve KOP eylem planlarını görüşerek karara bağlaması hedeflenmektedir. Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, Kalkınma Ajanslarımız bölgesel gelişmede yapısal dönüşümün temel unsurlarından biridir. 26 Düzey 2 bölgede kurulu kalkınma ajansları toplam 1.084 personel ile hizmet vermektedir. Ajanslar yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle bir yandan sürdürülebilir bölgesel gelişmeyi sağlamayı hedeflerken, diğer yandan bölge içi gelişmişlik farklarının azaltılmasını gözetmektedir. Bölgesel gelişmenin 2014-2023 dönemi yol haritasını oluşturan bölge planları tüm Düzey 2 bölgelerde kalkınma ajanslarının koordinasyonunda yerelde aktif katkı ve katılım sağlanarak hazırlanmıştır. Ajanslar, başta Onuncu Kalkınma Planı olmak üzere ulusal politikalara yerel düzeyde katkı alınması için önemli bir ara yüz haline gelmiştir. Ajans bünyesindeki yönetim ve kalkınma kurulları katılımcı demokrasi açısından örnek bir nitelik taşımakta, bölgelerindeki paydaşlarının kalkınma önceliklerinin belirlenmesine yönelik görüş ve önerilerini alarak bunu merkezi düzeye taşımaktadır. Ajanslar bölgelerinde kalkınmayı hızlandırmak, rekabet gücünü yükseltmek üzere hizmet vermektedir. Bölge plan ve stratejilerinin öncelik alanlarında yürüttükleri mali destek 26 programları vasıtasıyla ilgili bütün kesimlerin nitelikli projeleriyle bölgesel kalkınma dinamiklerini desteklemektedir. Yürütülen güdümlü proje desteği kapsamında, 2008-2014 döneminde inceleme ve uygulama aşamasında olmak üzere 33 proje bulunmakta olup, bu projelere ajans desteği kapsamında yaklaşık 120 milyon TL kaynak tahsis edilmesi planlanmaktadır. Güdümlü proje örnekleri arasında, sağlık teknolojileri geliştirici ve hızlandırıcısı, fuar alanı ve kongre merkezi, iş geliştirme merkezi, teknik tekstil araştırma uygulama merkezi ve bitki sağlığı kliniğinin oluşturulması gibi projeler bulunmaktadır. Bunlara ilaveten Ajanslar, bölgenin rekabet gücünün artırılması amacıyla öncelikli sektörler, kümelenme, Ar-Ge ve yenilik, sınır-ötesi işbirliği programları, bölgelerin ihracat potansiyelleri gibi konularda analiz ve stratejiler hazırlamakta ve uygulamaları desteklemektedir. Ajanslar, mali destek programlarının yanı sıra bölgesel fırsatlardan yararlanılması amacıyla doğrudan faaliyet desteği uygulamaları gerçekleştirmiş, bu çerçevede başvuruda bulunan 751 projeden 286’sına destek vermiştir. Teknik destekler kapsamında ise, 2008-2013 döneminde yaklaşık 6 bin proje başvurusu yapılmış, bunlardan yaklaşık 3 bin proje desteklenmiş ve yaklaşık 20 milyon TL kaynak tahsis edilmiştir. Kalkınma ajanslarına, 2008-2014 Ekim döneminde merkezi bütçeden toplam 1,4 milyar TL kaynak aktarılmıştır. 2014 yılında tahsis edilen merkezi bütçe payı 499 milyon TL’dir. Bu kaynakların önemli bir kısmı mali destek programlarında ve yenilikçi, model projelerin geliştirilmesinde kullanılmaktadır. Ajanslarımız tarafından yürütülen proje çağrılarına, 2008 yılından bu yana yaklaşık 33 bin proje başvurusu yapılmış, bunlardan yaklaşık 7 bin proje desteklenmiş ve yaklaşık 1,9 milyar TL kaynak tahsis 27 edilmiştir. Yararlanıcılar tarafından harcanan eş finansman tutarıyla birlikte gerçekleşen toplam yatırım büyüklüğü yaklaşık 3,3 milyar TL’ye ulaşmaktadır. Yatırım destek ofisleri (YDO) yatırım destek faaliyetlerini 81 ilde yaklaşık 220 kişiyle sürdürmektedirler. YDO’ların illerinin iş ve yatırım ortamını geliştirmek üzere daha sistemli, planlı ve programlı çalışmalar yapmasına imkân verecek mevzuat altyapısı oluşturmak amacıyla hazırlanan Kalkınma Ajansları Yatırım Destek Ofisleri Yönetmeliği 27/08/2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Önümüzdeki dönemde bu Yönetmeliğin uygulanmasına ilişkin olarak Bakanlığımca çıkarılacak usul ve esasların ardından, yatırım destek ofislerinin ilin ve bölgenin kalkınmasına olan katkısının artması hedeflenmektedir. Bugüne kadar, YDO’lar: 65 bin yatırımcıya çeşitli konularda danışmanlık hizmeti vermiş, kamu, özel ve diğer kurum ve kuruşlara 20 binden fazla bilgilendirme ve danışmanlık ziyareti yapmışlar, yaklaşık 3 bin yurt içi ve yurt dışı iş ve tanıtım organizasyonlarına katılım sağlamışlardır. Ayrıca, 2 bin adet rapor, analiz, tanıtıcı broşür yayımlamışlar, 5 bin kişiye girişimcilik, dış ticaret, vb. konularda eğitim vermişler, 100 yatırımcı için teşvik belgesi düzenleyerek Ekonomi Bakanlığına iletmişler ve 3 binden fazla teşvik izleme ziyareti yaparak 250’den fazla teşvik belgesinin kapatma işlemini yapmışlardır. Kalkınma ajansları tarafından, bölgelerin potansiyeli ve sunduğu fırsatlar yerli ve yabancı yatırımcılara sunulmuş, yabancı yatırımcıya yer seçimi konusu dâhil olmak üzere, ilgili bütün destekler verilmiştir. Bu çerçevede, yatırım tanıtım turları düzenlenmiş, yerli ve yabancı heyetler ağırlanmış, ulusal ve uluslararası fuarlara katılım sağlanmıştır. Ajansların önümüzdeki dönem öncelikleri arasında bölgelerinde iş ve yatırım ortamının geliştirilmesi, yatırım imkânlarının tanıtımı, beşeri ve kurumsal kapasitenin geliştirilmesi, 28 bölgesel kalkınma projelerine yönelik finansman araçlarının çeşitlendirilmesi, istihdam ve yoksullukla mücadele öncelikli olmak üzere sosyal kalkınmanın hızlandırılması bulunmaktadır. Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, Şimdi sizlere Bölge Kalkınma İdarelerimizin faaliyetleri hakkında bilgi vermek istiyorum. GAP projesinin enerji ve sulama bileşenleri kapsamında; 22 baraj ve 19 hidroelektrik santrali ile sulama şebekelerinin yapımı, toplamda yaklaşık 1,8 milyon hektar alanın sulamaya açılması ve yılda 27 milyar kilovat-saat hidroelektrik enerjisi üretimi hedeflenmiştir. Bu hedef çerçevesinde, GAP kapsamında işletmeye açılan santraller bugüne kadar 23,5 milyar dolar değerinde 392,1 milyar kilovat-saat elektrik üretmişlerdir. Enerji ve sulama altyapısındaki bu büyük ilerlemelerin yanında ekonomik ve beşeri göstergelerde ilerleme sağlanması amacıyla kalkınmanın insan ve toplum boyutunu esas alan bir yaklaşımla eylem planlarının ilki 2008-2012 dönemi için hazırlanmış ve uygulamaya konulmuştur. GAP Eylem Planı kapsamındaki yatırımlara 2008-2013 döneminde toplam 22,4 milyar TL kaynak aktarılmış ve 19,4 milyar TL harcama gerçekleştirilerek eylem planındaki proje ve faaliyetler büyük oranda tamamlanmıştır. Eylem Planı ile birlikte GAP Bölgesi yatırımlarının merkezi bütçe içindeki payı yüzde 7’den, yüzde 14’e yükseltilmiştir. Böylece 2007 yılında yüzde 62 olan GAP’ın genel nakdi gerçekleşmesi 2013 sonunda program ödeneğine göre yüzde 87’ye ulaşmıştır. 2014 yılında GAP bölgesine toplam 4,8 milyar TL kaynak tahsis edilmiştir. Eylem Planı kapsamındaki uygulamalar bölgenin ekonomik ve sosyal göstergelerinde kısa sürede önemli iyileşmeler sağlamıştır. GAP Bölgesine kayıtlı ihracat, ülke ihracatı içindeki payının da artmasıyla 2008 yılında 4,4 milyar dolar düzeyindeyken, 2013 yılında 8,9 milyar dolara ulaşmıştır. 29 Eylem Planı döneminde özellikle sulama altyapısında ciddi gelişmeler sağlanmış, sulamaya açılan alan 273 bin hektardan 411 bin 500 hektara yükselmiştir. Önümüzdeki dönemde barajlardaki suyu tarım arazisine taşıyacak ana kanalların tamamlanmasıyla projenin bölgedeki tarımsal üretim ve toplumsal refah üzerindeki olumlu etkileri de daha açık görülebilecektir. Sulama ana kanal inşaatlarının yaklaşık yüzde 69’u bitirilmiştir. 701,3 km’si Eylem Planı döneminde olmak üzere, 2013 yılı sonuna kadar toplam 934,7 km ana kanal hizmete alınmış veya hazır hale getirilmiştir. Ana kanal inşaatlarının tamamlanma aşamasına gelmesiyle birlikte sulama şebekelerinin proje ve inşaat çalışmalarına da hız verilmiştir. 2014 yılı itibarıyla 187 bin 332 hektar alanı sulayacak şebeke inşaatları devam etmektedir. Sulama projeleriyle eş zamanlı yürütülen toplulaştırma projeleri ile tarım arazileri modern tarıma ve üretime uygun olarak yeniden biçimlendirilmektedir. Eylem Planı kapsamındaki 79 proje ile 1.835 köyde yaklaşık 2,4 milyon hektarlık alanda yapılacak toplulaştırma gerek ülkemizin gerekse dünyanın tek seferde yapılan en büyük toplulaştırma çalışmasıdır. Ayrıca, toplulaştırma yapılan yörelerde tarlalar ve köyler sulama, kanalizasyon sistemi ve yola kavuşmaktadır. 2014 yılı Haziran sonu itibarıyla 2,3 milyon hektar alanda çalışmalar tamamlanmıştır. GAP kapsamındaki enerji yatırımları tamamlanma aşamasına gelmiştir. Eylem Planı kapsamında inşaatı devam eden ve yüzde 73 gerçekleşme sağlanan Dicle üstündeki en büyük baraj olan Ilısu Barajı ve HES’in de tamamlanmasıyla birlikte bu alandaki fiziki gerçekleşme yüzde 90’ı aşacak ve Cizre Barajının yapımının da önü açılacaktır. 235 bin hektar arazinin sulanmasını sağlayacak olan Silvan Barajının inşaatı sürmektedir. Silvan, Atatürk Barajından sonraki en büyük sulama barajı olacaktır. 94 bin hektar alana hizmet edecek olan Suruç Ovası Pompaj Sulamasının en önemli ayağını oluşturan 18 km uzunluğundaki Suruç Tüneli tamamlanmıştır. 30 GAP Eylem Planı kapsamında ulaştırma alanında da önemli gelişmeler kaydedilmiştir. 351 km uzunluğundaki KızıltepeSilopi bölünmüş yolunun 323 km’si Bitümlü Sıcak Karışım (BSK) seviyesinde tamamlanmıştır. 91 km uzunluğundaki DiyarbakırMardin bölünmüş yolunun tamamı sathi kaplamalı, 25 km’si BSK bölünmüş yol seviyesinde tamamlanarak trafiğe açılmıştır. Diyarbakır Çevre Yolu BSK olarak tamamlanmıştır. 187 km uzunluğundaki Diyarbakır-Siverek-Şanlıurfa yolunun tamamı bölünmüş yol olarak trafiğe açılmış, 97,4 km’si BSK bölünmüş yol seviyesinde bitirilmiştir. Gölbaşı-Adıyaman-Kahta yolunun tamamı bölünmüş yol olarak ve 44 km uzunluğundaki CizreŞırnak yolunun 37 km’si sathi kaplamalı bölünmüş yol olarak trafiğe açılmıştır. Eğitim alanında gerçekleştirilen çalışmalarla okullaşma oranlarında önemli artışlar kaydedilmiştir. 6 yeni üniversite kurulmuş, böylece bölgedeki devlet üniversitesi sayısı 9 olmuştur. Bu üniversitelere Eylem Planı dönemi içinde 1,2 milyar TL kaynak tahsis edilmiştir. Bu sayede fakülte sayısı, program sayısı ve üniversiteye kabul edilen öğrenci sayısı hızla artmış ve öğrenciler daha modern koşullarda eğitim olanağına kavuşmuştur. Sağlık sektöründe bölgede on bin kişiye düşen hasta yatağı 2007 yılında 13,9 iken, 2013 yılında 20,2’ye yükseltilmiştir. 2007 yılında 6 bin 548 olan hekim sayısı 2013’te 10 bin 79’a ulaşmıştır. Bebek ve anne ölüm oranları sağlık fiziki ve beşeri altyapısındaki gelişmelerle geçtiğimiz son dört yılda önemli oranda düşürülmüştür. GAP eylem planının oluşturduğu uygun ortam ve sinerji özel sektör yatırımlarına da çok olumlu yansımıştır. Gerek ülkemizin rekabet gücünü geliştirmeye, gerek bölgesel kalkınmayı hızlandırmaya yönelik olarak uygulamaya konulan yeni yatırım teşvik programımız 2012’de revize edilmiş ve bölgesel kalkınma hedefi daha güçlü hale getirilmiştir. İki yıldan beri uygulanan 31 yeni teşvik sisteminin performansı, eski teşvik sisteminin son iki yıllık performansı ile karşılaştırıldığında; GAP bölgesi illerinde düzenlenen belge adedinde yüzde 41, taahhüt edilen sabit yatırım tutarında yüzde 164 ve taahhüt edilen istihdam adedinde ise yüzde 150 oranında bir artış görülmektedir. Eylem Planı döneminde sanayi altyapısını geliştirmeye yönelik 7 adet OSB ve 8 adet KSS tamamlanmış, Bölge’deki OSB sayısı 16’ya, KSS sayısı 35’e yükselmiştir. 2008-2012 dönemi için planlanan eylemler önemli ölçüde tamamlanmış olup, büyük ölçekli yatırımların hızlandırıcı etkisini yenilikçi uygulamalarla daha da artırmak amacıyla 2014-2018 dönemini içeren ikinci GAP Eylem Planı hazırlanmıştır. Yeni dönem Eylem Planı ile öncelikle devam eden yatırımların tamamlanması esas olacaktır. Bunun yanı sıra, gerçekleştirilen tüm icraatın kalıcılığını sağlamak, yenilikçi, ekonomik ve sosyal gelişmeyi hızlandırıcı ve istihdam artırıcı yeni programlarla GAP kalkınma sürecini sürdürülebilir kılmak Eylem Planının temel misyonudur. Eylem planında beş gelişme ekseni belirlenmiştir: • Ekonomik kalkınmanın hızlandırılması • Sosyal gelişmenin güçlendirilmesi • Şehirlerde yaşanabilirliğin artırılması • Altyapının geliştirilmesi • Kurumsal kapasitenin geliştirilmesi Bu gelişme eksenleri kapsamında modern sulama tekniklerinin uygulanması, ulaşım ve konut altyapısının tamamlanması, rekabetçi ürün türlerine geçilmesi, pazarlama olanaklarının genişletilmesi, insan kaynakları ve kurumsal kapasitelerin geliştirilmesi, doğal ve kültürel dokunun değerlendirilmesi gibi ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeyi kolaylaştırıcı yeni politikalar uygulanarak Bölgenin rekabet gücü desteklenmeye 32 devam edilecektir. Yaşanabilir şehirler, turizm, organik ve iyi tarım, yenilenebilir enerji ve inovasyon çalışmaları yeni dönemin önemli unsurları olacaktır. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Doğu Anadolu bölgemiz için katılımcı bir anlayışla hazırlanan DAP Eylem Planı (2014-2018), 2014 yılı sonuna kadar Bölgesel Gelişme Yüksek Kurulu tarafından onaylanarak yürürlüğe girecektir. Eylem planı taslağında bölgenin yüksek katma değerli tarım ve hayvancılık merkezi haline getirilmesi vizyonu benimsenmiştir. Eylem planı kapsamında bölgenin gelişimi için 5 temel ekseni belirlenmiştir: • Gıda ve tarım sektörlerinde verimlilik ve katma değerin artırılması • Sanayi ve hizmetler sektörlerinin güçlendirilmesi • Altyapı, kentleşme ve çevrenin korunması • Beşeri-sosyal sermayenin güçlendirilmesi • Kurumsal kapasitenin geliştirilmesi, ve sosyal altyapının Bu gelişme eksenleri kapsamında bölgede tarım ve hayvancılık faaliyetlerinde görülen düşük katma değerli üretim sorunu ve coğrafi yapıdan kaynaklanan kısıtları azaltmak amacıyla tarımsal alt ve üstyapı çalışmalarının yanısıra, bölgenin diğer bölgelerimize nazaran yavaş gelişme gösteren sanayi ve hizmetler sektörleri ile beşeri sermayesinin güçlendirilmesine yönelik çalışmalar 2014-2018 döneminin önemli odaklanma alanları olacaktır. DAP BKİ 2014 yılı bütçesi 69 milyon TL olarak belirlenmiş olup, bunun 4 milyon TL’si cari bütçe, 65 milyon TL’si ise sermaye gideri ve transferi olarak belirlenmiştir. DAP İdaresi hali hazırda 23 personeli ile faaliyetlerine devam etmektedir. 33 2013 yılında 14 ilde DAP Tarımsal Sulama Programı başlatılmıştır. 2013 yılında 232 km yenileme ve bakım, 417 km ise yeni olmak üzere toplam 649 km kapalı sistem ve açık kanal sulama şebekesi tesis edilmiştir. 2013 yılında 164 proje ile 33 bin 786 hektar alan sulamaya açılmıştır. 2014 yılı içerisinde de devam ettirilen DAP Tarımsal Sulama Programı kapsamında küçük ölçekli tarımsal sulama projeleri için İl Özel İdareleri, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları ile Büyükşehir Belediye Başkanlıklarından gelen 98 proje kabul edilmiş olup, tahsis edilen 40 milyon TL ödenek projelere bağlanmıştır. Projelerin tamamlanması ile birlikte yaklaşık 25 bin 566 hektar alanın sulamaya açılması planlanmaktadır. DAP Bölge Kalkınma İdaresi, 2015 yılında da Bölge İl Özel İdareleri, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları ve Büyükşehir Belediye Başkanlıkları vasıtasıyla küçük ölçekli tarımsal sulama sistemleri projelerinin yapımına finansman desteği sağlamaya devam edecektir. 2015 yılında Küçük Ölçekli Tarımsal Sulama Projelerine 40 milyon TL ödenek tahsis edilmesi öngörülmektedir. DAP Bölgesinde su sıkıntısı bulunan bölgelere Hayvan İçme Suyu Göletleri yapılması amacıyla 2013 yılı içerisinde başlatılan programa 2014 yılında devam edilmiştir. Bölgede bulunan altı il (Ardahan, Bingöl, Elazığ, Iğdır, Kars, Muş) İl Özel İdareleri, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları ile Büyükşehir Belediye Başkanlıklarından gelen Hayvan İçme Suyu Göleti Projelerine 4,4 milyon TL ödenek tahsis edilmiştir. Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan üniversitelerin Veterinerlik ve Ziraat Fakülteleri Araştırma ve Uygulama Birimlerinin fiziki altyapı ihtiyaçlarının giderilmesi ve üç adet Çiftçi Eğitim Merkezi kurulması amacıyla 2013 yılında başlatılan projenin devamı olarak 2014 yılında ilgili üniversitelere 2,4 milyon TL ödenek aktarılacaktır. Proje ile bölge çiftçisine teorik ve pratik eğitimlerin verilmesi hedeflenmiştir. 34 DAP Bölgesinin tarımsal üretimde verimlilik ve katma değerinin artırılmasını sağlamak üzere 2014 yılı içerisinde Meyveciliği Geliştirme, Kurumsal Kapasiteyi Artırma, Ruhsatlı Canlı Hayvan Pazarları Kurulması ve DAP Bölgesi Koyunculuğunun Geliştirilmesi Projesi uygulamaya başlanmıştır. DAP BKİ 2015 yılında Yenilenebilir Enerji Fizibilite Çalışmaları, Turizm Gelişim Koridoru Projesi, Kış Turizmi Strateji Belgesi, Girişimcilik Ekosistemini Geliştirmeye Yönelik Araştırma Projesi, Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesine Yönelik Araştırma ve Eğitim Projesi, DAP Bölgesi Sınır İlçeleri Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Programı gibi bir çok alanda faaliyetlerini sürdürecektir. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Doğu Karadeniz Bölgemiz için DOKAP Eylem Planı (20142018) hazırlanmıştır. Eylem planı kapsamında bölgenin gelişimi için 5 temel eksen şunlardır: • Turizm ve çevresel sürdürülebilirlik • Ekonomik kalkınma • Altyapı ve kentsel gelişme • Sosyal gelişme • Yerel düzeyde kurumsal kapasitenin geliştirilmesi Doğu Karadeniz Bölgemizin kalkınmasında hakim unsurlardan birisi turizmin geliştirilmesidir. Eylem planı ve DOKAP Turizm Master Planı kapsamında üst kotlardan geçerek Doğu Karadeniz yaylalarını birleştirecek Yeşil Yol güzergâhının belirlenmesi ve yapımı da ele alınacaktır. Bu proje ile bölgede yazın yayla turizmi, doğal sit alanları ve arkeolojik alanlara; kışın da kış sporlarına yönelik konaklama merkezlerine erişim kolaylaştırılacaktır. Doğu Karadeniz Projesi BKİ 32 personeli ile faaliyetlerine devam etmektedir. İdarenin 2014 yılı bütçesi 59,3 milyon TL 35 olup, bunun 5,5 milyon TL’si sermaye giderleri, 50 milyon TL’si sermaye transferleri ve 3,8 milyon TL’si ise cari harcamalardan oluşmaktadır. DOKAP Bölge Kalkınma İdaresi tarafından veri toplama, paydaşlarla işbölümü, yatırımların belirlenmesi faaliyetleri yapılmış ve Doğu Karadeniz Turizm Master Planı çalışmaları yürütülmüştür. Bu kapsamda bölgenin önemli yaylalarını ve kırsal yerleşimlerini birleştirerek yeni bir turistik çekim alanı oluşturmaya yönelik Yeşil Yol Projesini hayata geçirmek üzere 2013 yılında Yeşil Yol inşaatında kullanılmak üzere 8 il özel idaresine toplam 40 milyon TL aktarılmış, 2014 yılında ise toplam 47 milyon TL kaynak tahsis edilmiştir. Hali hazırda, Yeşil Yol güzergâhında turizmin geliştirilmesi için ilgili kalkınma ajansları (DOKA, OKA, KUDAKA) tarafından 2014 yılında ortak mali destek programı uygulamasına dair hazırlıklar da devam etmektedir. Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, Konya Ovası Projesi (KOP) eylem planı; bakanlıklar, valilikler, üniversiteler, kalkınma ajansları ve bölgedeki tüm aktörlerin katılımı ile hazırlanmıştır. Eylem Planı, KOP Bölgesini bir bütün olarak ele alan entegre bir bölgesel kalkınma projesi niteliğindedir. Eylem planı kapsamında bölgenin gelişimi için 5 temel eksen belirlenmiştir: • Toprak ve su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı • Ekonomik yapının güçlendirilmesi • Altyapının geliştirilmesi ve kentleşme • Beşeri ve sosyal yapının güçlendirilmesi • Kurumsal kapasitenin geliştirilmesi Bu gelişme eksenleri kapsamında bölgede kuraklık ve su kalitesi sorunu ve iklim değişikliğinden kaynaklanan sıkıntıları ortan kaldırmak amacıyla tarımsal alt ve üstyapı çalışmalarının 36 yanısıra, yenilenebilir enerji, temiz ulaşım, kentleşme ve akıllı şehir perspektifleri, inovasyon ve beşeri sermayenin geliştirilmesine yönelik çalışmalar 2014-2018 döneminin önemli unsurları arasında olacaktır. KOP İdaremiz tarafından kapsamdaki illerde kuraklığın önlenmesi, sulamada etkinliğin ve üretimde verimliliğin artırılması amacıyla, Küçük Ölçekli Sulama Sistemlerinin Rehabilitasyonu ve Yaygınlaştırılması Programı (KÖSİP) başlatılmıştır. Bu program 2011 ve 2012 yıllarında Kalkınma Bakanlığı bütçesinden aktarılan finansman ile gerçekleştirilmiştir. 2013 yılından itibaren ise KOP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı bütçesine konulan ödenek kullanılarak yürütülmeye devam edilmiştir. 2011-2013 döneminde KÖSİP kapsamında toplam 188,7 milyon TL’lik ödenek kullanılarak, 349 proje gerçekleştirilmiştir. Bu projeler ile bölgede 63 bin 484 hektar alan sulamaya açılmıştır. 2014 yılında; 74,2 milyon TL’lik ödenek ile bölgede 11 bin 733 hektar alanın sulamaya açılması planlanmaktadır. 2014 yılında program kapsamında sulama projelerinin yanı sıra, sulama amaçlı yenilenebilir enerji kullanımı için rüzgâr enerjisi santralleri de desteklenmekte olup, söz konusu projeler için toplam 4,2 milyon TL ödenek tahsis edilmiştir. KOP Bölge Kalkınma İdaresi 42 personel ile hizmet vermektedir. İdarece, Konya İli Ulusal ve Uluslararası Veri Merkezleri Kurulması İçin Uygunluk Araştırması Projesi, KOP Bölgesi Kültür Varlıkları Envanteri Projesi, KOP Bölgesi Turizm Master Planı gibi projeler yürütülmekte; bölgenin demografik ve tarımsal yapısı, doğal varlıkları ile yenilenebilir enerji potansiyeli konularında analizler yapılmaktadır. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Kalkınma ajansları ve Bölge Kalkınma İdareleri tarafından sunulan hizmet ve desteklere ilave olarak; KÖYDES, SUKAP, 37 SODES ve Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı gibi özel programlarla bölgesel kalkınma bakımından öncelikli konularda, yerel aktörlerle birlikte çeşitli uygulamaları hayata geçirmekteyiz. Kırsal kesime yönelik önemli kamu yatırımlarından biri olan, Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES), 2005-2013 yılları arasında 79 ilde (İstanbul ve Kocaeli illeri hariç) uygulanmıştır. 2014 yılından itibaren ise, yeni mevzuat gereğince, büyükşehir belediyesi olmayan 51 ilde uygulanmaya devam edilmektedir. KÖYDES Projesi ile kırsal kesimde yıllardan beri süregelen içme suyu ve yol sorunlarının ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Bu kapsamda; ülke genelinde köy yolu, köy içme suyu, küçük ölçekli sulama işleri ve atık su konularında yerel idarelerin köy alt yapısı projelerine destek sağlanmaktadır. Türkiye genelinde projeye 2005-2013 döneminde, toplam 8,8 milyar TL ve 2014 yılında 346 milyon TL olmak üzere toplamda 9,2 milyar TL kaynak tahsis edilmiştir. 2005-2014 (1 Ağustos 2014 itibarıyla) uygulama döneminde Türkiye genelinde yaklaşık 7 bin km ham ve tesviye, 79 bin km stabilize, 105 bin km asfalt ve 2 bin 700 km beton yol olmak üzere, toplamda 194 bin km yol inşa edilmiştir. Ayrıca, 15,8 milyon metrekare alana kilit parke döşemesi yapılmış ve 39 bin km uzunluğundaki yolun ise onarımı gerçekleştirilmiştir. İçme suyu bileşeni kapsamında ise, 4 bin 255 ünitesi (köy ve köy bağlısı) susuz, 47 bin 150 ünitesi ise suyu yetersiz olmak üzere 51 bin 405 ünite yeterli ve sağlıklı içme suyuna kavuşmuştur. Ayrıca, 142 ünitede 29 bin 929 kişinin yararlandığı atık su projesi yürütülmüştür. Küçük sulama sektörü yatırımlarıyla yaklaşık 61 bin hektar tarım alanı da sulamaya kavuşturulmuş olup, 65 bin 701 çiftçi ailesi bu sulama yatırımlarından yararlanmaktadır. Böylece, söz konusu dönemde toplam köy yolu ağı yaklaşık 42 bin km artmasına rağmen, asfalt-beton yol oranı yüzde 33’ten 38 yüzde 46’ya, suyu yeterli ünite oranı ise yüzde 81’den yüzde 92’ye çıkmıştır. Bildiğiniz üzere, Belediyelerin acil nitelikli olan ancak finansmanında zorluk yaşanan içme suyu ve kanalizasyon projelerine kaynak sağlanması için 2010 yılında Bakanlığımız koordinatörlüğünde Su, Kanalizasyon ve Altyapı Projesi (SUKAP) başlatılmıştır. Projeye 2011 yılından bu yana toplam 2 milyar TL civarında ödenek ayrılmıştır. Bu kapsamda toplam proje stoku 2 bin 673’e ulaşmıştır. SUKAP’a 2015 yılında 590 milyon TL ödenek tahsisi planlanmıştır. Bakanlığımız 2008 yılında GAP Eylem Planı ile bölgede başlattığı Sosyal Destek Programını (SODES) genişleterek devam ettirmiştir. SODES ile yoksulluk, göç ve kentleşmeden kaynaklanan sosyal sorunların giderilmesi, değişen sosyal yapının ortaya çıkardığı ihtiyaçlara karşılık verilmesi, toplumsal dayanışma ve bütünleşmenin güçlendirilmesi, toplumun dezavantajlı kesimlerinin ekonomik ve sosyal hayata daha aktif katılmalarının sağlanması amaçlanmaktadır. Bugüne kadar 875 milyon TL tutarında yaklaşık 7 bin 500 projenin desteklendiği SODES programı, içerik ve kapsam itibarıyla yeniden tasarlanmaktadır. Yeni yönetim modelinin oluşturulabilmesi için 2014 yılında teklif çağrısına çıkılmamıştır. Ancak, 2015 yılından itibaren SODES Programının uygulanmasına daha güçlü bir şekilde devam edilecektir. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Düşük gelirli ve yoğun göç veren bölgelerde çekim merkezi işlevi üstlenebilecek şehirlerin desteklenmesi çerçevesinde bölgesel kalkınma politikamızın uygulama araçlarından birisi de Cazibe Merkezleri Destekleme Programıdır. Program, kritik sektör ve projelerin desteklenmesi suretiyle ekonomik ve sosyal canlılık oluşturulması esasına dayanmaktadır. 39 Program kapsamında 2008-2010 döneminde Diyarbakır’da pilot uygulama yürütülmüştür. Pilot uygulama kapsamında 14 projeye 48,7 milyon TL kaynak aktarılmıştır. 2010-2014 döneminde uygulama Şanlıurfa, Van, Erzurum ve son olarak Gaziantep’e yaygınlaştırılmıştır. Bu dönemde toplam 22 proje program kapsamına alınmıştır. Anılan projelerin 19 tanesi kültür/ turizm temalı olup, projelerin toplam maliyeti 315 milyon TL’dir. Bugüne kadar uygulamanın başlatıldığı beş şehre 259 milyon TL kaynak aktarılmıştır. Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, Konuşmamın bu bölümünde, AB’nin Katılım Öncesi Mali İşbirliği Aracı (IPA) çerçevesinde aday ülkelere sağladığı mali yardımlar konusunda bilgi vermek istiyorum. 2014-2020 döneminde Türkiye’ye sağlanacak olan IPA fonlarının başta, Onuncu Kalkınma Planında belirlenen hedeflerimiz olmak üzere, ülkemizin öncelikleri doğrultusunda kullanılması ve AB’ye üyelik sürecine azami katkı sağlaması temel hedefimizdir. Bu fonların oluşturulan izleme ve koordinasyon mekanizmasıyla etkili bir şekilde yönetilmesine devam edilecektir. 2014-2020 dönemi (IPA II) hazırlık çalışmaları ilgili kurumların katılımıyla AB Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı koordinasyonunda yürütülmüş ve son aşamaya gelinmiştir. Bu kapsamda, IPA II döneminde ülkemize sağlanacak AB fonlarının genel çerçevesini ve finanse edilecek öncelikli alanları belirleyen Ülke Strateji Belgesi Ağustos ayında Avrupa Komisyonu tarafından kabul edilmiştir. AB Mali İşbirliği kapsamında ülkemize tahsis edilen fonların kullanım kapasitesinin artırılmasını sağlamak üzere kalkınma ajansları ile ilgili Bakanlıklarımız arasında işbirlikleri kurulmaktadır. Esasında, kalkınma ajanslarının kuruluş amaçlarından biri de adaylık ve üyelik döneminde ülkemize tahsis edilecek AB fonlarından faydalanmak üzere bölgesel düzeyde kurumsal 40 altyapının geliştirilmesidir. Ülkemizin coğrafi büyüklüğü, bölgeler arası gelişmişlik farkları ve IPA kaynaklarının kısıtlı miktarı göz önünde bulundurularak IPA II döneminde belirli sektörlerde coğrafi odaklanma yaklaşımı uygulanacaktır. Yaklaşım kapsamında ülkemize tahsis edilen fonların bir bölümünün görece az gelişmiş bölgelerde kullandırılması öngörülmektedir. Kalkınma ajanslarının coğrafi odaklanma yaklaşımı çerçevesinde üstlenecekleri görevlere ilişkin çalışmalar Bakanlığımız koordinasyonunda devam etmektedir. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Onuncu Kalkınma Planı ile uygulamaya koyduğumuz Yerelde Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesi Öncelikli Dönüşüm Programı ile önceliklerin isabetli belirlenmesi, uygulamada kalitenin ve kaynak kullanımında verimliliğin artırılması, kalkınma çabalarının güçlendirilmesi için yerel düzeyde kurumsal kapasitenin, katılımcılığın ve yönetişimin geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Program ile; yerel hizmet sunumunda verimliliğin artırılması, yerelde faaliyet gösteren idare ve kuruluşların insan kaynakları yönetimi strateji ve uygulamalarının güçlendirilmesi, yerelde faaliyet gösteren idare ve kuruluşların proje yönetimi kapasitelerinin artırılması, yerel düzeyde politika oluşturma ve uygulama süreçlerine meslek örgütleri de dâhil olmak üzere STK’ların ve üniversitelerin katkısının artırılması hedeflenmektedir. Kırsal alanda ise; tarımsal altyapının ve örgütlenme düzeyinin artırılması, tarım dışı ekonomik faaliyetlerin desteklenmesi, insan kaynaklarının geliştirilmesi, yoksulluğun azaltılması, kırsal yerleşim birimlerinin sosyal ve fiziki altyapılarının geliştirilmesi, doğal çevrenin ve kaynakların korunması ile orman köylülerinin yerinde kalkındırılması şeklindeki temel politika öncelikleriyle uyumlu olarak kırsal alan planlaması kapsamında kamu yatırımları gerçekleştirilmektedir. 41 Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, Ülkemizin önemli gündem maddelerinden biri de bilgi toplumuna dönüşümdür. Çağımızda bilgi üretimi önem kazanmakta, ekonomilerde bilgi tabanlı ürün ve hizmet sunan sektörlerin ağırlığı artmaktadır. Ekonomik etkisinin yanı sıra bilgi ve iletişim teknolojilerinin günümüzün ihtiyaçlarına hızlı bir biçimde cevap verebilme potansiyeli, kamu hizmetlerinin sunumunda bu teknolojilerden yararlanılmasını zorunlu hale getirmiştir. Bilgi toplumuna ve bilgi ekonomisine geçiş çalışmalarını, ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınmasının temel bileşeni olarak görüyor, bu anlayışla, e-Dönüşüm çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Bu kapsamda, Bakanlık olarak bilgi toplumuna dönüşüm politikalarımızı büyüme ve istihdam odaklı olarak şekillendiriyoruz. Bilgiye erişim için genişbant erişim başta olmak üzere, teknik altyapının geliştirilmesini hedefliyoruz. Bilişim teknolojileri işletmelerin verimliliğini artırmada ve uluslararası rekabet gücüne katkı sağlamada kritik önem arz etmektedir. Bu amaçla bulut bilişim, büyük veri, makinalar arası iletişim, yeni katma değerli hizmetlere imkân vermek için kamu bilgisinin paylaşımı gibi konuları ön plana alıyoruz. Bilişimin sağlık, savunma, enerji, ulaştırma, kentleşme gibi önemli sektörlerde kullanımını sağlayan çalışmaları hayata geçiriyoruz. Eğitimde bilişim teknolojilerinin kullanımını artırıyor, nitelikli istihdamın artması için bilişim yetkinliği gerektiren mesleklerin gelişimini hedefliyoruz. Son yıllarda ülkemizde hayata geçirilen e-devlet projeleri ile hizmetlerin vatandaşlara ve işletmelere ulaştırılması kolaylaştırılmış, bu alanda önemli mesafeler kat edilmiştir. Bu kapsamda T.C. Kimlik Kartı Projesi, Kamu Entegre Veri Merkezi Projesi, e-Yazışma Projesi, Elektronik Kamu Alımları Platformu Projesi gibi e-devlet projelerine ilişkin çalışmalara 2015 yılında da devam edilecektir. 2003-2014 döneminde, bilgi ve iletişim teknolojileri kullanımında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. 2014 yılı Haziran 42 ayı itibarıyla, ülkemizdeki toplam genişbant abone sayısı 37 milyona, toplam mobil telefon abone sayısı 71 milyona ulaşmıştır. Genişbant abonelerinin yüzde 76’sını mobil genişbant aboneleri oluşturmaktadır. Bireylerin ise yüzde 45’i düzenli olarak internet kullanmaktadır. Diğer yandan, internet erişimine sahip işletmelerin oranı yüzde 90,8 seviyesini geçmiş durumdadır. 2014 Yılı Yatırım Programında kamu kurumlarının 263 adet bilişim projesi için yaklaşık 3,7 milyar TL ödenek ayrılmıştır. Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşüm sürecinde üst çerçeveyi belirleyecek olan 2014-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planını katılımcı bir anlayışla hazırladık. Resmileşme aşamasında olan yeni Strateji ve Eylem Planında, Onuncu Kalkınma Planında tanımlanan bilgi toplumu politika ve hedeflerini detaylandırdık. Odak noktası büyüme ve istihdam olan yeni Stratejinin bu yönüyle Ülkemizin 2023 hedeflerini geçekleştirmesinde önemli bir rol oynamasını öngörüyoruz. Ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda kalkınmaya yönelik politikaların bilimsel araştırmalar sonucunda oluşturulması önem arz etmektedir. Bu öncelik doğrultusunda, Yükseköğretimin Uluslararasılaşması Çerçevesinde Türk Üniversitelerinin Uluslararası Öğrenciler İçin Çekim Merkezi Haline Getirilmesi Araştırma Projesini tamamlama aşamasına getirilmiş, Türkiye’nin Sağlık Turizmi Potansiyelinin Belirlenmesi ve Geliştirilmesi Araştırma Projesi çalışmaları ise sürdürülmektedir. Bundan sonraki süreçte de, kalkınmaya yönelik politikalara katkı sağlanması amacıyla stratejik alanlarda araştırmalara devam edilecektir. Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, Şimdi İstanbul Uluslararası Finans Merkezi ile ilgili gelişmeler hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum. 2014 Mart ayı itibarıyla, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi (İFM) Stratejisi ve Eylem Planında yer alan 71 eylem yüzde 77,6 düzeyinde tamamlanmış 43 bulunmaktadır. İFM çalışmaları sonucunda İstanbul, Küresel Finans Merkezleri Endeksine ilk kez 2009 yılında 72’nci sıradan girmiş ve 2014 yılı Eylül ayı itibarıyla 42’inci sıraya yükselmiştir. 2018 yılında hedefimiz ilk 25 içinde yer almaktır. Onuncu Kalkınma Planında yer alan İFM Öncelikli Dönüşüm Programıyla, İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi olmasına yönelik çalışmalara yeni bir ivme kazandırılacaktır. Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri, Kamu idarelerinde stratejik planlama uygulamasında merkezi uyumlaştırma rolü olan Bakanlığımız, edindiği tecrübeyle sürecin sürekli bir şekilde iyileştirilmesi yönünde çalışmalarına devam etmektedir. Bu kapsamda uygulama etkinliğinin artırılması, hesap verebilirlik anlayışının, planlamadan izleme ve değerlendirmeye kadar yönetim döngüsünün tüm aşamalarında hayata geçirilmesi temel amacı doğrultusunda; stratejik planların üst politika belgeleriyle uyumunun artırılması, stratejik plan, performans programı ve faaliyet raporlarının niteliğinin güçlendirilmesi ve stratejik yönetim uygulamalarının merkezi düzeyde izlenmesi ve değerlendirilmesine yönelik çalışmalarımız sürmektedir. Bu kapsamda, merkezi kamu kurumlarının stratejik planlama süreçlerini daha etkin ve etkili hale getirmeyi amaçlayan Stratejik Yönetimde Kapasite Geliştirme Projesi 2013 yılında başlatılmış olup, Proje çerçevesinde kamu idarelerine yönelik 1.075 adam/ gün eğitim verilmiş; 4 adet ülke raporu hazırlanmıştır. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Bakanlığımız, sürdürülebilir kalkınma anlayışının hayata geçirilmesi açısından kamu, özel ve sivil toplum kuruluşları arasında koordinasyonu sağlamakta; sürdürülebilir kalkınmayla ilgili uluslararası çalışmalara aktif katılım ve katkı vermektedir. 44 Bu çerçevede Birleşmiş Milletlerde başlatılan 2015 sonrası Kalkınma Gündemi müzakereleri takip edilmekte olup, ulusal sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin önceliklendirilmesine yönelik başlatılan çalışmalar 2015 yılında tamamlanacaktır. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanı oldukları ve Ülkemizin İslam dünyasına dönük en önemli iktisadi ve ticari projesi olan İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari Daimi Komitesi (İSEDAK) 30 yıldır 57 İslam ülkesini kesintisiz şekilde bir araya getirmektedir. İslam Ülkeleri İSEDAK çatısı altında sosyal ve ekonomik kalkınma sorunlarını görüşmekte; ekonomik işbirliğini geliştirmenin ve ticareti artırmanın yolları üzerinde düzenli istişarelerde bulunmaktadır. İSEDAK, yalnızca çok taraflı olarak değil, ikili olarak da Ülkemizin İslam ülkeleriyle ilişkilerini ve işbirliğini geliştirmesi için önemli bir platform oluşturmaktadır. İSEDAK, yapılan teknik işbirliği başta olmak üzere çeşitli alanlarda bilgi ve tecrübe paylaşımı, kapasite gelişimi, ilgili milli kurumlarımıza, üye ülkelerin deneyimlerini ve iyi uygulama örneklerini öğrenme ve bu ülkelerin iş yapma kültürünü yakından tanıma imkânı sağlamaktadır. Böylece İSEDAK 57 üye ülke arasında çeşitli alanlarda ortak bir lisan geliştirilmesine; anlayış birliği oluşturulmasına ve politikaların yakınlaştırılmasına hizmet etmektedir. İSEDAK, Sayın Cumhurbaşkanımızın yüksek himayelerinde hazırlanan ve 2012 yılında kabul edilen İSEDAK Stratejisiyle yeni bir işbirliği çerçevesine kavuşmuştur. İSEDAK Stratejisi, İSEDAK’ın daha etkin bir işbirliği platformu olarak çalışmalarını sürdürmesine, ülkemizin İSEDAK’taki öncü rolünün pekişmesine ve İslam coğrafyasıyla olan karşılıklı ticaret ve yatırımlarının artmasına katkı sağlayacaktır. 2013 yılında uygulamaya geçen İSEDAK Stratejisinin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla iki önemli uygulama mekanizması oluşturulmuştur. Söz konusu uygulama mekanizmalarından birincisi olan ve altı işbirliği alanının her birinde yılda iki kez Ankara’da toplanan 45 Çalışma Grupları, üye ülke uzmanlarını düzenli olarak bir araya getirerek bilgi üretilmesi, iyi uygulamaların paylaşılması ve üye ülkeler arasında anlayış birliği oluşturularak politikaların yakınlaştırılmasını amaçlamaktadır. Bu kapsamda, Çalışma Gruplarının 3 üncü toplantıları Mart-Nisan 2014; 4 üncü toplantıları Eylül-Ekim 2014 döneminde başarıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışma Gruplarına üye ülke temsilcilerinin yanı sıra, uluslararası kuruluş, sivil toplum kuruluşu ve özel sektör temsilcileri de toplantılara katılarak tartışmaları zenginleştirmektedir. Çalışma Grupları kapsamında hazırlanan analitik çalışmalar ve sektörel görünüm raporları, İSEDAK üyesi ülkelerin beşeri ve kurumsal kapasitelerinin gelişimine önemli katkılar sağlamaktadır. Stratejinin getirdiği ikinci uygulama mekanizması olan İSEDAK Proje Finansman Mekanizması ile üye ülkelerin ve ilgili İİT kuruluşlarının İSEDAK Stratejisinin hedeflerine ve çok taraflılığa hizmet eden teknik işbirliği ve kapasite geliştirme projelerine mali destek sağlanmaktadır. İSEDAK Proje Finansman Mekanizması ile İSEDAK projeleri daha uygulanabilir kılınmakta ve üye ülkelerin proje hazırlama ve uygulama konusunda teknik kapasitelerinin arttırılmasına imkân sağlanmaktadır. 2 Eylül 2013 tarihinde çıkılan 1 inci Proje Teklif Çağrısına üye ülkeler ve İİT kuruluşları yoğun ilgi göstermiştir. Bu kapsamda 98 proje başvurusu alınmış olup, başarılı bulunan projelere Ülkemiz tarafından finansman desteği sağlanmıştır. İkinci proje teklif çağrısına ise 1 Eylül 2014 tarihinde çıkılmış; bu kapsamda 20 üye ülke ve 3 İİT kuruluşundan toplam 62 proje başvurusu alınmıştır. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Son dönemde Bakanlık olarak özellikle Türkiye’nin tarihi, kültürel ve ekonomik açıdan ortaklık ve benzerlikleri olan komşu ve çevre ülkelerle bilgi ve tecrübe paylaşımı faaliyetlerine ağırlık vermiş bulunuyoruz. Uluslararası kalkınma ilişkilerimizi, amaca hizmet edecek bir biçimde somut kalkınma işbirliği programlarına dönüştürmek bu konudaki temel perspektifimizi oluşturmaktadır. 46 Türkiye’nin kalkınma alanında sahip olduğu bilgi ve tecrübeden yararlanmak isteyen pek çok ülke temsilcilerinin Bakanlığımıza yaptıkları ziyaretler vesilesiyle Türkiye modelini ve uluslararası kalkınma perspektifimizi daha iyi anlatma imkânına sahip oluyoruz. Bu bağlamda hâlihazırda Tunus başta olmak üzere çeşitli ülkelerle makroekonomi, istihdam, bölgesel kalkınma, kamu-özel ortaklıkları, bölgelerarası işbirliği, yerel yönetimler, yoksullukla mücadele, yatırım teşvik politikaları ve kamu yatırım programı gibi pek çok alanda işbirliği faaliyeti yürütülmektedir. İSEDAK kapsamında başlattığımız proje hibe mekanizması ile çevre ve bölge ülkelerinin kapasite geliştirme ihtiyaçlarına dönük olarak yürüttükleri projelere de finansman desteği sağlamaktayız. Yürüttüğümüz tüm bu faaliyet ve projelerin Türkiye’nin bölgesindeki yumuşak gücünü daha da tahkim edecek ve muhatap olunan ülkelerin de yararına olacak şekilde tasarlandığının altını çizmek isterim. Kalkınma işbirliği altyapısının ulusal düzeyde güçlendirilmesi amacıyla da Kalkınma İşbirliğinin Ulusal Altyapısının Geliştirilmesi başlığıyla yeni bir öncelikli dönüşüm programı başlatmış bulunuyoruz. Hazırlanan program kapsamında; çok sayıda kamu kurumu ile işbirliği halinde kamu kurumlarımızın dış ilişkiler birimlerinin ve yurtdışındaki misyonlarımızın kapasitelerinin güçlendirilmesi, acil ve insani yardımlarımızın etkinleştirilmesi, kalkınma işbirliğimizin hukuki, kurumsal ve teknik altyapısının geliştirilmesi gibi somut hedeflere yönelik tanımlanmış birçok proje ve faaliyete odaklanacağız. Bununla ilgili hazırlanan eylem planı da yürürlüğe konularak Onuncu Plan dönemi boyunca tamamıyla uluslararası kalkınma alanına yönelik geniş çaplı bir dönüşüm hareketi başlatılmış olacaktır. Program kapsamında ayrıca eğitim ve araştırma altyapısını güçlendirme amacıyla öngördüğümüz çok sayıda faaliyet ve projeler de bulunmaktadır. Bu bağlamda uluslararası 47 işbirliğine yönelik olarak gerek eğitim kurumlarımızda öğrenci ve öğretmenlerimizde farkındalık oluşturmayı gerekse yükseköğretim ve sivil toplum kuruluşlarının araştırma altyapılarını desteklemeyi hedefliyoruz. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Konuşmamın son bölümünde Türkiye İstatistik Kurumunun faaliyetleri hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum. Sosyal ve ekonomik konular ile ilgili alınacak her türlü karar ve yapılacak her türlü yatırımda istatistiksel bilgilerin gerekliliği yadsınamaz bir gerçektir. Doğru ve zamanında karar almada gerekli bilgiyi sağlamak ve bilgi çağının gereği olan gelişmeye açık olmak, güçlü bir istatistik ve bilgi sistemi altyapısını oluşturmak, ülkemizin bugünü ve geleceği için önemlidir. TÜİK’in uluslararası standartlara uygun istatistikleri üretme ve ulusal istatistik sistemi içindeki koordinasyonu sağlama konusundaki görev ve sorumlulukları giderek artmaktadır. Bu nedenle, Kurumda değişim ve gelişim süreci başlatılarak etkili ve verimli bir kamu hizmeti sunulması amaçlanmıştır. Stratejik plan, performans programlarının hazırlanması, Resmi İstatistik Programı (RİP) çalışmaları ve AB’ye uyum çalışmaları söz konusu değişim ve gelişim sürecini tetiklemiştir. Gerek TÜİK’in Avrupa İstatistikçiler Konferansında Yönetim Kuruluna girmesi, gerekse Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan 2014 Yılı Türkiye İlerleme Raporunda İstatistik faslında Avrupa Birliği müktesebatına uyumun “ileri düzeyde olduğu” ifadesi, TÜİK’in yürüttüğü çalışmalar ve Türk İstatistik Sisteminin geldiği düzeyi göstermektedir. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Uluslararası standartlarda, kullanıcı odaklı ve sürdürülebilir bir istatistik sistemi kurmak vizyonuyla hareket eden TÜİK, istatistik 48 sistemimizin güçlendirilmesi ve entegrasyonu çerçevesinde, planlı istatistik üretim sürecine yönelik olarak çok yıllı programlama dönemine geçmiştir. 5 yıllık süreler için hazırlanan Resmi İstatistik Programının 2007-2011 yıllarını kapsayan birinci beş yıllık dönemi başarıyla uygulanmış, 2012-2016 yıllarını kapsayan ikinci beş yıllık plan 1 Ocak 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Program kapsamında, 63 kurum sorumluluğunda, 295 konuda veri ve bilgi üretimi gerçekleştirilmektedir. Yeni program döneminde Resmi İstatistik Programında yer alan istatistiklerden kaliteye ilişkin asgari şartları sağlayan, uluslararası standartlara uygun olan resmi istatistikleri değerlendirerek bu istatistiklerin kalite logosuyla birlikte yayımlanması hedeflenmektedir. Kalite standartlarını sağlayamayan istatistiklerin uygunluğunun kontrol edilmesi işlemi düzenli olarak yapılacaktır. TÜİK ve Programa dahil kurum ve kuruluşlarca üretilen istatistiklerin ve Türkiye İstatistik Sistemine ilişkin gelişmelerin kamuoyuna tek kapıdan sunumunu gerçekleştirmek amacı ile Resmi İstatistik Portalı oluşturulmuş ve 25 Mart 2014 tarihinde kamuoyunun kullanımına açılmıştır. Portal, üretilen tüm resmi istatistiklere, konularına ve kurumlarına göre sorgulama yaparak, erişim imkanı sağlamaktadır. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, TÜİK, 2014 yılında alanda veri derleme yöntemi ile yapılan 75 araştırmada; 352 bin 267 hanehalkı, 235 bin 148 fert ve 413 bin 850 işyeri ile görüşerek önemli konularda veriler elde etmiştir. TÜİK’in en önemli hedeflerinden biri, istatistiklerin üretilebilmesi için ihtiyaç duyduğu verilerin toplanmasında cevaplayıcılara getirdiği yükü azaltmaktır. Bu amaçla, gelişen teknolojinin de yardımıyla, yeni veri toplama yöntemlerine geçilmektedir. Bu yeni yöntemlerin başında anketlerin bilgisayar destekli soru formları 49 kullanılarak, telefonla merkezi olarak yapılması ve doğrudan internet üzerinden doldurulması uygulamaları gelmektedir. TÜİK bilişim personeli tarafından geliştirilen ve Harzemli olarak adlandırılan internet uygulaması, cevaplayıcıların internet üzerinden soru formlarını cevaplamalarına imkan vererek zaman ve kaynak tasarrufu sağlamaktadır. 2014 yılından itibaren, veri giriş işlemleri işyerleri tarafından Harzemli internet uygulaması ile gerçekleştirilmeye başlanmış olup, 2015 yılı itibarıyla hanehalkı araştırmalarının da bu platforma kademeli olarak aktarılması planlanmaktadır. Ayrıca, işyerleriyle yapılan anketlerin bütünüyle elektronik ortamda toplanabilmesi için 2014 yılından itibaren geliştirilen alternatif internet bazlı veri toplama yöntemlerinden biri de Elektronik Veri Transferi projesidir. Elektronik Veri Transferi (eVT), işyeri araştırmalarında cevaplayıcıların kendi bilgisayarında kullanmakta olduğu muhasebe programı ile internet üzerinden doğrudan TÜİK veri tabanına veri aktarabildiği bir platformdur. Bu sayede cevaplayıcı yükünün hafiflemesi, veri giriş süresinin azalması, veri giriş hatalarının en aza inmesi, zaman ve kaynak tasarrufu sağlanması hedeflenmektedir. Bu yıl, Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri Araştırmasında ilk kez kullanılmaya başlanan e-VT sistemi sayesinde daha önce ortalama dört saati aşan soru formu doldurma işlemi, 10-15 dakikada gerçekleşmektedir. 2014 yılında 26 bin 821 işyerinden otomatik olarak veri toplanarak TÜİK sistemine aktarılmıştır. Bu uygulamanın yaygınlaştırılması ve işyerlerinden bilgi derlenen tüm araştırmaların sisteme dâhil edilmesi amaçlanmaktadır. Cevaplayıcı yükü, TÜİK tarafından geliştirilmekte olan yeni veri derleme yöntemlerinin kullanımının yanı sıra idari kayıtların etkin kullanımı ve paylaşımı ile büyük ölçüde azaltılacaktır. Bu nedenle TÜİK, Türk İstatistik Sisteminde yer alan Bakanlık ve müstakil tüm kurumların tuttukları idari kayıtların niteliklerinin 50 tespiti amacıyla Kurumsal Tarama Çalışması başlatmış olup, kurumların 896 adet idari kaydının olduğu belirlenmiştir. Ülkemizde kurum/kuruluşlar tarafından tutulan idari kayıtlardan yeterli ölçüde istifade edilmesi amacıyla Ulusal Kayıt Sistemi Standardının oluşturulması çalışmaları başlatılmıştır. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, TÜİK tarafından istatistik sisteminin güncellenmesi, yenilenmesi ve güçlendirilmesi adına yapılan bazı çalışmalara da yer vermek isterim. TÜİK tarafından yürütülen önemli çalışmalardan biri olan Hanehalkı İşgücü Araştırması, işgücü piyasasına yönelik istihdam edilenler ve işsizlere ilişkin istatistiklerin temel veri kaynağını oluşturmaktadır. Araştırma 2000 yılından beri her ayın ilk haftası referans dönemi alınarak uygulanmakta idi. Eurostat’ın bu konudaki tavsiyeleri doğrultusunda 2014 yılından itibaren sürekli ankete geçilmiş ve yılın 52 haftasında söz konusu anket uygulanmıştır. Böylece daha hassas bir ölçüm ve AB ülkeleri ile tam uyum sağlanmıştır. Ayrıca, işsizlerin iş arama kriterinde kullanılan 3 aylık iş arama süresi, yine Eurostat’ın bu konudaki tavsiyeleri dikkate alınarak 4 haftaya çekilmiştir. Bu kapsamda, yeni uygulamanın geçmiş seri ile karşılaştırılabilirliğini sağlamak amacıyla, 2013 yılı Ocak ayı ile 2014 yılı Şubat ayları arasında mevcut Hanehalkı İşgücü Anketi ve sürekli anketin pilot uygulaması eş zamanlı yapılmıştır. Söz konusu seride yeni nüfus projeksiyonu ve idari bölünüş temel alınmıştır. Ayrıca OECD ve diğer uluslararası kuruluşlar ile karşılaştırılabilirliği sağlamak amacıyla 15-64 yaş grubunda yer alan nüfusa ilişkin temel işgücü göstergeleri de yeni seri ile birlikte yayınlanmaya başlamıştır. İşgücü göstergeleri, sürekli anket uygulamasına göre ve son kriterler dikkate alınarak, 15 Mayıs 2014’te açıklanmış ve zaman serileri 2005 yılı Ocak ayına kadar geriye dönük revize edilmiştir. 51 Tarım ve sanayi kapsamında hesaplanarak NACE Rev.1 sınıflamasına göre yayımlanmakta olan Üretici Fiyat Endeksinde (ÜFE); diğer göstergelerle karşılaştırılabilir ve AB normları ile tam uyumlu endeksler oluşturmak amacıyla değişiklik yapılmıştır. 2014 yılından itibaren tarım sektörü hariç olmak üzere sadece sanayi kapsamında NACE Rev.2 sınıflamasına uygun olarak Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) 3 Şubat 2014 tarihinde yayınlanmaya başlamıştır. Yİ-ÜFE sanayi sektöründeki üreticilerin yurt içine sattıkları ürünlerin fiyat değişimini yansıtmaktadır. Ayrıca açıklanan yeni seri ile birlikte, mevcut seriler 1982 yılına kadar geriye çekilmiştir. Sanayi sektöründeki üreticilerin yurt dışına sattıkları ürünlerin fiyat değişimini ölçen Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi (YD-ÜFE), 2010 temel yıllı olarak 27 Şubat 2014 tarihinde yayınlanmaya başlamıştır. Tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörlerindeki üreticilerin sattıkları ürünlerin fiyat değişimini daha sağlıklı bir şekilde yansıtmak ve AB normlarına uyum kapsamında NACE Rev.2 sınıflamasına uygun olan 2010 temel yıllı Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım ÜFE) hesaplanmış ve 14 Şubat 2014 tarihinde kullanıcılara sunulmuştur. Mevcutta yayınlanan Yİ-ÜFE, YD-ÜFE ve Tarım ÜFE’nin yanı sıra Hizmetler için ÜFE’nin hesaplanması yönünde çalışmalar devam etmektedir. TÜİK’in bu yıl açıkladığı bir diğer önemli istatistik de Hayat Tablolarıdır. Hayat tabloları, her yaştaki nüfusun ölümlülük olasılıklarını ve hayatta kalma sürelerini ayrıntılı olarak açıklayan tablolardır. Ayrıca ülkelerin sosyo-ekonomik gelişmişlik seviyelerini, yaşam kalitesini ve ölümlülük seviyelerini ölçmekte kullanılan önemli bir gösterge olan doğuşta beklenen yaşam süresi göstergesi de hayat tabloları yoluyla elde edilmektedir. 52 Ülkemize özel hayat tabloları TÜİK tarafından ilk kez Türkiye ve iller düzeyinde idari kayıtlara dayalı olarak üretilmiştir. Türkiye geneli için tekli yaşlara göre düzenlenmiş tam hayat tablosu ile il düzeyinde doğuşta beklenen yaşam süresine ilişkin ayrıntılı sonuçlar 1 Ekim 2014 tarihinde kamuoyuna sunulmuştur. Yine bu yıl ilk kez Karayolu Trafik Kaza İstatistikleri 17 Temmuz 2014 tarihinde kullanıcılarla paylaşılmıştır. TÜİK tarafından uygulanan bir diğer değerli çalışma olan Zaman Kullanım Araştırması bireylerin çeşitli günlük faaliyetleri içinde zamanlarını nasıl kullandıklarını ortaya koymak amacıyla yapılmaktadır. İlki 2006 yılında uygulanan çalışmanın ikincisine 1 Ağustos 2014 tarihinde başlanmıştır. 2009 yılından itibaren dönemlik olarak yayınlanmakta olan Konut Satış İstatistikleri haber bülteni, 2014 yılından itibaren aylık olarak, birinci ve ikinci el konut satışı ile yerli yabancı satış ayrımını da içerecek şekilde kullanıcılarla paylaşılmaya başlanmıştır. Kamuoyu tarafından yakından takip edilen Yaşam Memnuniyeti Araştırması, vatandaşın genel mutluluk algısını, toplumsal değer yargılarını, temel yaşam alanlarındaki genel memnuniyetini ve kamu hizmetlerinden memnuniyetini ölçmek, memnuniyet düzeylerinin zaman içindeki değişimini takip etmek amacıyla gerçekleştirilmektedir. 2003 yılından itibaren uygulanan bu araştırma ile Hükümet olarak kendi performansımızı ölçen bir sistem geliştirdik ve bu ölçüm mesleki bağımsızlığı kanunla güvence altına alınmış uluslararası saygın bir kurum olan TÜİK tarafından yapılmaktadır. Daha önce Türkiye geneli için yaklaşık 4 bin 800 hane ile gerçekleştirilen Yaşam Memnuniyeti Araştırması, geçen yıl ilk kez il bazında tahmin verecek şekilde yaklaşık 125 bin haneyle gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın Türkiye geneli sonuçları 11 Mart 2014 tarihinde, il bazındaki veriler ise 14 Nisan 2014 tarihinde kamuoyu ile paylaşılmıştır. 53 İl bazında vatandaşımızın mutluluk ve memnuniyet düzeyini görebildiğimiz bu çalışma sonuçları TÜİK’in bir diğer önemli çalışması olan İllerin Yaşanabilirlik Endeksinin hesaplanmasında da kullanılacaktır. İllerin yaşanabilirlik durumunu karşılaştırılabilir olarak göstermeyi amaçlayan İllerin Yaşanabilirlik Endeksi için il bazında eğitim, sağlık, maddi yaşam koşulları, barınma, bireysel refaha ilişkin göstergeler, yaşam kalitesi göstergeleri bir bütün halinde değerlendirilmekte olup, endekse ilişkin çalışmalar devam etmektedir. Genel ekonomik durumla ilgili gelişmeleri bir bütün olarak kapsamlı bir biçimde veren Ekonomik Güven Endeksi, tüketici ve sektörel güven endekslerinden oluşan çok önemli bir bileşik göstergedir. Bu endeksin 2015 yılından itibaren aylık olarak yayımlanması planlanmaktadır. Yine 2014 yılında Ülkemizde tarımsal işletmelerin tamamına ait güncel bir çerçeve elde edilmesi, ulusal düzeyde sürdürülebilir bir tarımsal işletme kayıt sistemi kurulması için, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile TÜİK arasında işbirliği protokolü imzalanmıştır. Protokol kapsamında Tarımsal Üretim Kayıt Sistemi (TÜKAS) çalışmalarına 2014 yılında başlanmış olup, kayıt kalitesi ile ilgili çalışmalara 2015 yılında devam edilecektir. TÜKAS kayıtlarının tamamlanması ile AB uyum sürecinde ihtiyaç duyulan tarımsal ekonomik hesaplar, bitkisel üretim ve hayvancılık konularında 2015 yılında araştırmalar yapılabilecektir. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, TÜİK tarafından hayata geçirilen önemli bir uygulama olan Parasal Değerleri Güncelleme Aracı, belli bir tarihteki parasal değeri TÜFE ve Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) değişim oranları kullanılarak talep edilen tarihteki değere dönüştürme aracıdır. Hem kurumlar hem de vatandaşlar için zaman ve kaynak tasarrufu sağlayacak olan bu uygulama ile TÜİK internet 54 sayfasında yapılan hesaplamalar barkodlu olarak kullanıcıya sunulmakta olup, resmi evrak niteliği taşımaktadır. Ülkemiz ekonomisinin yapısal analizi ve planlanması amacıyla 2012 yılı için Arz-Kullanım ve Girdi-Çıktı Tabloları hazırlanması için detaylı soru kağıtları kullanılarak 2013 yılı içerisinde işyerlerinden veri derlenmiş olup, bu veriler analiz çalışmasının tamamlanmasına bağlı olarak 2015 yılında yayınlanacaktır. Önemli makroekonomik göstergelerden birisi olan Gelir Yöntemi ile GSYH’nin yayınlanması yönünde metodolojik çalışmalar tamamlanmış olup sonuçlar değerlendirilmektedir. TÜİK, Uluslararası Hizmet Ticaretinin üretilmesi konusunda gerekli araştırmaları yapmış olup, paydaş kurumların görüşlerini de alarak Ekim 2014 tarihi itibarıyla alan çalışmasına başlamıştır. Kullanıcılar tarafından verilerin yorumlanmasında önemli bir kıstas olan mevsimsel düzeltilmiş serilerin sayısı artırılmıştır. 2012 yılında 5 konu başlığı altında 15 seri mevsimsel düzeltilmiş olarak yayınlanmakta iken, 2014 yılında 13 konu başlığı altında toplam 547 seri mevsimsel düzeltilmiş olarak yayınlanmıştır. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, TÜİK’in uluslararası işbirliği çalışmalarına büyük önem vermekteyiz. TÜİK, Ülkemizin dış politikasına uygun olarak, çeşitli ülke ve ülke gruplarına yönelik ikili ya da çok taraflı istatistik işbirliği projeleri, teknik yardım program ve protokollerinin hazırlanması ve uluslararası anlaşmalara uygun şekilde yürütülmesi konularında kapsamlı çalışmalar gerçekleştirmektedir. Yine bu doğrultuda, uluslararası kuruluşlar, ulusal istatistik ofisleri ve bölgesel teşkilatlar ile istatistik alanındaki işbirliği çalışmaları sürdürülmektedir. TÜİK bu çerçevede, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı ile Türkmenistan’da durum tespit ziyareti gerçekleştirmiş, Tunus Ulusal İstatistik Kurumu ve Moğolistan 55 İstatistik Ofisi ile işbirliği faaliyetleri yürütmüştür. Bu ülkelerin yanı sıra, Nijer, Filistin, Azerbaycan İstatistik Kurumlarından uzmanlara da TÜİK uzmanları tarafından danışmanlık hizmeti verilmiştir. Söz konusu işbirliği çalışmaları kapsamında önümüzdeki dönemde Somali, Endonezya, Kırgızistan ve Türkmenistan ile yeni programların başlatılması planlanmaktadır. İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (SESRIC) aracılığı ile birçok İslam Ülkesine yönelik işbirliği faaliyetleri yürütülmekte bu kapsamda sadece 2014 yılı içinde Katar, Kuveyt, Yemen, Birleşik Arap Emirlikleri, Uganda, Bangladeş, Umman, Arnavutluk, Kazakistan ve Azerbaycan’a istatistik alanında eğitim ve danışmanlık hizmetleri verilmiştir. Sayın Başkan, Değerli Üyeler, Her alanda hızlı değişimlerin ve dönüşümlerin yaşandığı çağımızda, geleceğe yönelik doğru planlama yapılabilmesi, ancak güçlü bir istatistiki altyapı ve güvenilir veriler ile sağlanabilir. Ünlü yazar George Wells’in, “İstatistiki düşünme bir gün etkin vatandaşlık için okuma yazma kadar gerekli olacaktır.” sözü aslında bu konuda çok şey ifade etmektedir. Gelişmiş ülkelerle aynı standartlarda ve karşılaştırılabilir verilerin eksiksiz, istenilen ayrıntıda üretilmesi için idari kapasitelerinin yanı sıra teknik ve mali imkanlarının da artırılması gerektiğinin altını çizmek isterim. Sayın Başkan, Kıymetli Milletvekili Arkadaşlarım, Kalkınma anlayışımızı, dünya ve Türkiye ekonomisine ilişkin gelişmeleri ve yürüttüğümüz önemli program ve projeleri özetlemeye çalıştığım konuşmama burada son verirken, Bakanlığım ve bağlı kuruluşları bütçelerinin ülkemize hayırlı olmasını diler, hepinize yapacağınız katkılar için şimdiden teşekkür eder, saygılarımı sunarım. 56
© Copyright 2024 Paperzz