Kalkınma Bakanlığı 2015 Yılı Bütçe Sunuş Konuşması için lütfen

Sayın Başkan,
Plan ve Bütçe Komisyonunun Değerli Üyeleri,
Değerli Bürokratlar ve Kıymetli Basın Mensupları,
Sunuşuma başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyor ve
bütçe görüşmelerinin hayırlı olmasını diliyorum.
Kalkınma Bakanlığı ve Bakanlığıma bağlı Türkiye İstatistik
Kurumu Başkanlığı (TÜİK), Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı (GAP), Konya Ovası Projesi Bölge
Kalkınma İdaresi Başkanlığı (KOP), Doğu Karadeniz Projesi
Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (DOKAP) ve Doğu Anadolu
Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (DAP) bütçelerinin
görüşülmesi vesilesiyle söz almış bulunuyorum.
Bakanlığımız, kalkınma sürecinde ülkemizin gelişme
hedeflerini gerçekleştirme ve kaynaklarını verimli bir şekilde
kullanma ve nesiller arası hakkaniyeti sağlama hedefi
doğrultusunda önemli çaba sarf etmekte, ülkemizin ekonomik
ve sosyal potansiyelinin mevcut ve gelecek nesillerin yaşam
kalitesini ve refahını sürekli iyileştirmek üzere kullanılmasına
büyük önem vermektedir.
Ülkemizin
kalkınma
sürecinde
ekonomik
refahın
yükseltilmesini, sosyal hakkaniyetin gözetilmesini ve çevrenin
korunmasını bütüncül ve dengeli bir şekilde ele alıyor, uzun vadeli
hedef ve stratejilerimizin gerçekleştirilmesinde, tüm politikaları
insan odaklı ve birbirleriyle uyumlu olarak tasarlıyoruz.
2014 yılı Bakanlığımız için önemli faaliyetlerin yürütüldüğü bir
yıl olmuştur.
1
Bölgesel gelişme politikamızın stratejik ana unsurları olan
Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisi, bölge planları ile bölgesel
kalkınma eylem planları hazırlık çalışmalarında son aşamaya
gelinmiştir.
Üniversitelerdeki araştırma altyapılarının daha etkin
kullanımını ve sürdürülebilirliğini sağlamak üzere Bakanlığımız
koordinasyonunda hazırlanan 6550 sayılı Araştırma Altyapılarının
Desteklenmesine Dair Kanun Başta Plan ve Bütçe Komisyonumuz
olmak üzere Değerli Milletvekillerimizin katkılarıyla yürürlüğe
girmiştir.
2014 yılında Onuncu Kalkınma Planındaki 25 adet
Öncelikli Dönüşüm Programı çerçevesinde Bakanlığımız
koordinatörlüğünde oluşturulan taslak eylem planları, Ekonomi
Koordinasyon
Kurulunda
görüşülmektedir.
Görüşmeleri
tamamlanan 9 eylem planından oluşan ilk reform paketi 6
Kasım 2014 tarihinde Başbakanımız tarafından kamuoyu ile
paylaşılmıştır. Kalan 16 eylem planı iki paket halinde önümüzdeki
haftalarda kamuoyu ile paylaşılacaktır. Bu eylem planları YPK
kararı ile uygulamaya konulacaktır.
Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşüm sürecinde üst çerçeveyi
belirleyecek olan 2014-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem
Planını katılımcı bir anlayışla hazırladık. Eylem planı yakın bir
gelecekte kamuoyu ile paylaşılacaktır.
Yine 2014 yılında, 2015-2017 yıllarını kapsayan Orta Vadeli
Program ile 2015 Yılı Programı hazırlanmıştır. 2015 Yılı Yatırım
Programı çalışmalarımız devam etmektedir.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Bilindiği üzere 2013 yılında TBMM tarafından kabul edilen
ve 2014-2018 dönemini kapsayan Onuncu Kalkınma Planımız
dört temel eksen üzerine inşa edilmiş bulunmaktadır. Bunlar;
Nitelikli İnsan, Güçlü Toplum, Yenilikçi Üretim, İstikrarlı Yüksek
2
Büyüme, Yaşanabilir Mekânlar, Sürdürülebilir Çevre, Kalkınma
İçin Uluslararası İşbirliği’dir.
Onuncu Kalkınma Planıyla birlikte, önceki plan dönemlerinden
farklı olarak yeni bir yaklaşımı da ortaya koymuş bulunmaktayız.
Bu yeni yaklaşım, Öncelikli Dönüşüm Programları adıyla anılan
25 adet özel uygulama programlarını ifade etmektedir. Bu
programlar, Plan politikalarının tam olarak hayata geçirilememesi
ve uygulamanın yeterince yönlendirilememesi gibi sorunların
çözümüne ve Plan dönemi için belirlenen makro politikaların
uygulanabilirliğini artırmaya hizmet edecektir.
Tasarlanan bu programlar, Planda yer verilen politikalara ek
olarak, 2023 hedeflerine ve Planın amaçlarına ulaşılabilmesi
açısından önem taşıyan temel yapısal sorunlara çözüm olabilecek,
çarpan etkisi yüksek, kritik reform alanları için hazırlanmıştır.
Genellikle birden fazla bakanlığın sorumluluk alanına giren
ve kurumlar arası etkin koordinasyon gerektiren bu programlar
yönetilebilir ve ölçülebilir olması amacıyla sınırlı sayıda
tutulmuştur. Programların hayata geçirilmesinde ilgili bakanlık ve
kurumlar program koordinatörü veya bileşen sorumlusu olarak
görev almaktadır. Söz konusu programlar 90 bileşen ve 1300’ün
üzerinde eylemi içerecek şekilde ayrıntılandırılmıştır.
Her bir öncelikli dönüşüm programı, hazırlanan eylem
planları çerçevesinde hayata geçirilecektir. Bu çerçevede,
Ekonomi Koordinasyon Kurulunda ilgili Bakanların katılımıyla
gruplar halinde görüşülen taslak eylem planları YPK Kararıyla
uygulamaya konulacaktır. Eylem planları kapsamında gerekli
yasal düzenlemeler bir takvim dahilinde TBMM gündemine
sunulacaktır.
Planda yer alan politikalarla uyumlu olarak hazırlanan 2015
yılı Programında, Öncelikli Dönüşüm Programlarının eylem
planlarından 2015 yılında uygulamaya geçirilecek önemli
tedbirlere de yer verilmiştir.
3
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
Konuşmamın bu bölümünde 2015-2017 dönemini kapsayan
Orta Vadeli Program ve 2015 Yılı Programının hazırlanmasında
dikkate aldığımız dünya ekonomisinde yaşanan gelişmeler
hakkında bilgi vermek istiyorum.
Küresel kriz sonrasında dünya ekonomisi kademeli fakat
düzensiz bir toparlanma eğilimindedir. Küresel ekonomi ılımlı
ancak potansiyelin ve kriz öncesi seviyelerin altında bir büyüme
performansı göstermektedir. Gelişmiş ekonomilerde büyüme
hızı giderek iyileşmekle birlikte, kriz sonrası dönemde dünya
ekonomisinin lokomotifi rolünü üstlenen gelişmekte olan
ekonomilerin büyüme performansı son yıllarda zayıflamıştır.
Kriz sonrası dönemde alınan önlemler sonucu küresel
finans piyasalarında sağlanan iyileşmenin özellikle gelişmiş
ekonomilerdeki reel ekonomiye olan etkisi sınırlı kalmıştır. Bazı
gelişmiş ekonomilerin para politikası uygulamalarındaki ayrışma
ve yaşanan bölgesel siyasi gerilimler küresel ekonomik aktiviteyi
olumsuz etkilemiştir.
2013 yılında yüzde 3,3 oranında büyüyen dünya ekonomisinin
2014 yılında da bu seviyede büyümesi beklenmektedir. 2014
yılında dünya büyümesinde kayda değer bir artış beklenmemesinin
nedeni özellikle gelişmekte olan ekonomilerin büyümelerinde
gözlenen yavaşlamadır. 2015 yılında ise büyümenin hem
gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerin büyümelerinde
beklenen ivmelenme sonucu yüzde 3,8 olması öngörülmektedir.
Küresel kriz sonrasında yavaşlama eğilimine giren gelişmiş
ekonomilerin ekonomik büyümeleri iyileşmekte, ancak ülkeler
arası farklılıklar artmaktadır. ABD ekonomik göstergeleri
iyileşirken; Avro Bölgesinde büyüme zayıf ve işsizlik yüksek
seyretmekte, bölge deflasyon tehdidi altında bulunmaktadır.
Japonya’da yapısal katılıklar ve yüksek kamu borçları büyümeyi
4
sınırlamaktadır. 2013 yılında yüzde 1,4 oranında büyüyen
gelişmiş ekonomilerin 2014 yılında yüzde 1,8 ve 2015 yılında
yüzde 2,3 oranında büyüyeceği öngörülmektedir.
Son dönemde ekonomik göstergelerde sağlanan iyileşmeler
sonucu ABD Merkez Bankası 18 Aralık 2013 tarihinde tahvil
alımlarının azaltılmasına karar vermiş ve 2014 yılı Ocak ayından
itibaren tahvil alımları her ay 10 milyar dolar azaltılmıştır.
Tahvil alım programını 2014 yılı Ekim ayında sonlandıran
ABD Merkez Bankasının ekonomik göstergelerinde beklenen
iyileşmeye paralel olarak, 2015 yılının ikinci yarısından itibaren
faiz oranlarını artırmaya başlaması beklenmektedir. Ancak ABD
Merkez Bankasının faiz oranlarını ne oranda artıracağı, kısa ve
orta vadede nasıl bir geçiş yapacağı küresel finans piyasaları ve
ülkemiz için belirsizliğini korumaktadır.
Diğer taraftan, Japonya 31 Ekim 2014 tarihinde aldığı bir
kararla ilave parasal genişlemeye gideceğini açıklamıştır. ABD
Merkez Bankası’nın parasal genişlemeden çıkacak olması,
Japonya Merkez Bankası (BOJ)’un bu yönde karar almasına
neden olmuştur.
Avro Bölgesinde, bankacılık sektöründeki sorunların tam
anlamıyla aşılamaması, yüksek kamu borçları, yatırımların düşük
seyri, yüksek atıl kapasite ve yüksek işsizlik gibi yapısal sorunlar
devam etmektedir. Alınan önlemler sonucu finansal piyasalarda
sağlanan iyileşmelerin reel kesime yansıması sınırlı olmuş ve
yeterli büyüme sağlanamamıştır. Avro Bölgesi 2013 yılının ikinci
çeyreğinde teknik anlamda durgunluktan çıkmasına rağmen,
yılın tamamında yüzde 0,4 oranında daralmıştır. Bölgenin itici
gücü olan ülkelerden Almanya’yla birlikte Fransa ve İtalya’nın
da zayıf ekonomik performans göstermesi 2014 yılının bölge
için güçlü bir toparlanma yılı olma ihtimalini zayıflatmaktadır.
Bölgenin 2014 yılında sadece yüzde 0,8 oranında, 2015 yılında
ise yüzde 1,3 oranında büyümesi beklenmektedir.
Düşük büyümenin yanında bölge, deflasyon riskiyle de karşı
karşıyadır. Avrupa Merkez Bankası, bu risk karşısında orta
5
vadede enflasyonun yüzde 2 hedefini aşmayacağı beklentisiyle,
ilk faiz indirimini 2014 yılının Haziran ayında gerçekleştirmiş,
ayrıca Hedeflenen Uzun Dönem Yeniden Finansman İşlemleri
adı altında yeni bir önlem paketi açıklayarak ekonomide istenilen
canlanma sağlanıncaya kadar geleneksel olmayan para politikası
uygulamalarına devam edeceğini bildirmiştir.
2013 yılının ikinci çeyreğinden itibaren, ABD’nin genişlemeci
para politikasından çıkış sürecini başlatması, küresel finansal
piyasalarda dalgalanmalara neden olmuştur. Zayıf talep ve
yapısal sorunlar nedeniyle gelişmekte olan ülkelerde büyüme
performansı kriz öncesi döneme göre zayıflamıştır. Gelişmekte
olan ekonomilerin 2014 ve 2015 yıllarında sırasıyla yüzde 4,4 ve
yüzde 5 oranında büyüyecekleri tahmin edilmektedir.
Gelişmiş ekonomilerde devam eden genişletici para
politikalarına rağmen, zayıf talep nedeniyle küresel enflasyon
ılımlı seyretmektedir.
Küresel ekonomideki zayıf görünüm enerji ve endüstriyel
meta fiyatlarında gerilemeye neden olmuştur. Gıda fiyatlarında
kuraklığa bağlı dalgalanma görülmüştür. 2014 yılının ilk
çeyreğinden itibaren artan jeopolitik risklere rağmen, zayıf talep
ve arz yönlü gelişmeler nedeniyle petrol fiyatı düşmüştür. Orta
vadede bu eğilimin devam etmesi beklenmekle birlikte, jeopolitik
belirsizlikler geçici fiyat artışına yol açabilecektir.
ABD dışındaki gelişmiş ekonomilerde zayıf ekonomik
performans nedeniyle yeterli istihdam yaratılamamaktadır.
ABD’de 2013 yılında yüzde 7,3 seviyesinde gerçekleşen işsizlik
oranı azalma eğilimini devam ettirmektedir. Avro Bölgesinde
işsizlik oranı 2013 yılında yüzde 11,9 seviyesinde gerçekleşmiştir.
Genç işsizlik oranı oldukça yüksek seviyelerdedir. Bölgedeki
zayıf ekonomik görünüm, düşük üretim seviyesi ve zayıf talep
bölge için kronik bir sorun haline gelen işsizliğin çözümünü
güçleştirmektedir.
6
Son dönemde küresel ekonomik toparlanmaya dair endişeler
artmıştır. Bunda etkili olan dört temel risk; Avro Bölgesinde
düşük büyüme ve deflasyon, gelişmekte olan ekonomilerin
potansiyel büyümesinin azalması, küresel finansal koşullarda
sıkılaşma ve jeopolitik gerginliklerin artmasıdır.
Küresel görünüme ilişkin bu özet değerlendirmeler
çerçevesinde, önümüzdeki dönemde küresel büyümenin
artırılması önemli bir gündem maddesi olarak öne çıkmaktadır.
İstihdam yaratan, güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümenin
sağlanmasına yönelik kararların alınması G-20 gündemindeki
konu başlıkları arasında yer almaktadır. G-20 bünyesindeki
ülkelerin kendine özgü farklılıklarını ve ihtiyaçlarını dikkate alarak
büyümeyi hızlandıracak stratejiler geliştirmek için çalışmalar
başlatılmıştır. Bu stratejiler arasında yatırımları artırarak altyapıyı
geliştirmek, daha fazla istihdam yaratmak, ticaretin önündeki
engelleri azaltmak ve rekabeti teşvik etmek bulunmaktadır. Bu
süreçte, ülkelerin uluslararası düzeyde koordineli bir biçimde
hareket etmeleri ve politikaların eşgüdümlü hale getirilmesi
önemli görülmektedir.
2015 yılında G-20 Dönem Başkanlığını Türkiye’nin devralacak
olması, ülkemizin küresel sorunların çözümüne katkı sağlaması
açısından bir fırsat olacaktır.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Şimdi de sizlere Türkiye ekonomisindeki gelişmeler
hakkında bilgi vermek istiyorum.
2013 yılında, toplam yurtiçi talebin büyümeye katkısının 6,7
puana ulaşmasının belirleyici etkisiyle GSYH artış hızı yüzde 4,1
olarak gerçekleşmiştir.
2013 yılında, ihracat yatay bir seyir izlerken özellikle altın
ithalatında kaydedilen önemli miktardaki artış nedeniyle toplam
ithalatın yükselmesi sonucunda net ihracatın büyümeye katkısı
7
negatif 2,6 puan olarak gerçekleşmiştir. Altın ticareti hariç
tutulduğunda ise, 2012 yılında başlayan dengelenme süreci
2013 yılında da devam etmiş ve net ihracatın büyümeye
katkısı 2012 yılında 2,3 puan, 2013 yılında ise 0,6 puan olarak
hesaplanmıştır. 2013 yılında katma değer; tarım sektöründe
yüzde 3,5, sanayi sektöründe yüzde 3,4 ve hizmetler sektöründe
yüzde 5,6 oranında artış kaydetmiştir. Sanayi ve hizmetlerde
büyüme hızları beklentileri aşarken, tarım sektörünün büyüme
hızı beklentinin bir miktar altında kalmıştır.
Cari açığı azaltmak amacıyla alınan makro ihtiyati tedbirlerin
etkisiyle yurt içi talep zayıflama eğilimine girmiştir. Bu süreçte
döviz kurunda ortaya çıkan gelişmelerin de etkisiyle ihracat artış
eğilimini korurken, ithalat azalmaya başlamış ve net ihracatın
büyümeye katkısı 2014 yılının ilk yarısında 2,7 puan olarak
kaydedilmiştir. Ancak, özel sektör sabit sermaye yatırımlarında
kaydedilen azalmanın etkisiyle yılın ilk yarısında GSYH artış hızı
yüzde 3,3 oranında gerçekleşmiştir. Yılın ikinci yarısında hem net
mal ve hizmet ihracatının hem de nihai yurt içi talebin büyümeye
pozitif katkı vermeye devam etmesi öngörülmektedir.
Diğer taraftan, özel kesim sabit sermaye yatırımlarının
büyümeye katkısının yılın ikinci yarısında da beklenenin altında
gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Aynı dönemde sanayi
üretiminin ılımlı bir artış eğiliminde seyretmesi, tarımsal üretimin
ise olumsuz hava koşulları nedeniyle azalması beklenmektedir.
Bu gelişmeler ve öngörüler altında, 2014 yılında GSYH
büyümesinin yüzde 3,3 olacağı tahmin edilmektedir.
Toplam faktör verimliliğinin yeterli düzeyde artmaması
büyüme potansiyelinin artmasının önündeki diğer bir kısıttır.
Üretim faktörlerinin büyümeye katkısı incelendiğinde, 2013
yılında büyümeye katkının tamamen sermaye stoku ve yüksek
oranda artış gösteren istihdamdan geldiği görülmektedir. 2014
yılında da büyümenin istihdam ve sermaye stokundaki artıştan
kaynaklanması beklenmektedir.
8
TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketinde 2014 yılı Şubat dönemiyle
birlikte Eurostat’a uyum çerçevesinde yeni düzenlemelere
gidilmiştir. Oluşturulan yeni seriye göre, 2013 yılında tarım
dışı istihdamdaki artış, bir önceki yıla göre, 761 bin kişi olarak
gerçekleşmiştir. İşgücüne katılma oranının, bir önceki yıla göre,
0,7 puan artmasının da etkisiyle işsizlik oranı 0,6 puan artarak
2013 yılında yüzde 9’a yükselmiştir. Aynı yılda tarım dışı işsizlik
oranı yüzde 10,9’a, genç nüfusta işsizlik oranı ise yüzde 17,1’e
çıkmıştır.
Mevsimsel etkilerden arındırılmış verilere göre işsizlik oranı,
2013 yılının Eylül döneminden itibaren azalma eğilimine girmiştir.
Ancak 2014 yılının ilk yarısında ekonomideki yavaşlamanın
ve işgücüne katılma oranının yüzde 49,5’ten yüzde 50,5’e
yükselmesinin de etkisiyle işsizlik oranı artmaya başlamıştır.
İşsizlik oranı 2014 yılı Ocak döneminde yüzde 9,2 iken Temmuz
döneminde yüzde 10,4’e yükselmiştir. Aynı dönemde tarım
dışı istihdamda, özellikle hizmetler sektörü kaynaklı bir artış
eğilimi gözlenmiştir. Mevsimsel etkilerden arındırılmış istihdam
oranı, Ocak 2014 döneminde yüzde 44,9’dan, Temmuz 2014
döneminde yüzde 45,2’ye yükselmiştir.
Toplam istihdam, mevsimsel etkilerden arındırılmış verilere
göre Temmuz 2013-Temmuz 2014 döneminde 1 milyon 187 bin
kişi artış kaydetmiştir. Bu dönemde istihdam; tarımda 221 bin
kişi, sanayi sektöründe 97 bin kişi, hizmet sektöründe (inşaat
dâhil) ise 870 bin kişi artış göstermiştir. İstihdamdaki bu artışlara
rağmen, Temmuz 2014 döneminde, tarım dışı işsizlik oranı yüzde
12,5’e, genç nüfusun işsizlik oranı ise yüzde 19,1’e yükselmiştir.
Küresel kriz sonrası 2009 - 2014 döneminde Avro Bölgesinde
istihdam yüzde 3,2 azalırken, OECD ülkelerinde bu dönemde
istihdam yüzde 2,3 oranında artmıştır. Türkiye’de ise, mevsimsel
düzeltilmiş istihdam serisine göre Nisan 2009 – Temmuz 2014
döneminde istihdam yüzde 28,3 oranında artarak, 5,7 milyon
kişiye istihdam sağlanmıştır.
9
2013 yılında yurtiçi talep kaynaklı olmak üzere reel
sektörde gözlenen canlanma ve altın ithalatında görülen aşırı
artış neticesinde dış ticaret açığı 99,9 milyar ABD dolarına
yükselmiştir. Böylece 2012 yılında 48,5 milyar ABD doları olarak
gerçekleşen cari işlemler açığı, 2013 yılında 65,1 milyar ABD
dolarına yükselmiştir. Altın ticareti hariç tutulduğunda ise cari
işlemler açığı aynı yıllar itibarıyla 54,2 milyar ABD dolarından
53,3 milyar ABD dolarına gerilemiştir.
2014 yılının Ocak-Eylül döneminde ihracat, yakın çevre
ülkelerde yaşanan siyasi gelişmelere rağmen yurtiçi talebin zayıf
seyretmesi ve döviz kurunda yaşanan gelişmeler neticesinde
artış eğilimi sergilemiştir. Sözkonusu dönemde ihracat yüzde
5,5 oranında artarak 118,5 milyar dolara ulaşmıştır. İthalatta ise
yurtiçi talepteki daralmaya bağlı olarak azalma gerçekleşmiş,
altın ithalatı da uzun dönem eğilimine dönmüştür. Ocak-Eylül
döneminde ithalat yüzde 4,2 oranında azalarak 179,7 milyar
dolar olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde dış ticaret açığı yüzde
18,8 oranında azalmış ve 61,1 milyar dolara gerilemiş, ihracatın
ithalatı karşılama oranı ise yüzde 66’ya yükselmiştir. Türkiye
İhracatçılar Meclisi kayıtlarına göre 2014 yılı Ekim ayında ihracat
tarihi bir rekor kırarak 12,6 milyar dolara ulaşmıştır.
2014 yılının Ocak-Ağustos döneminde cari açık, bir önceki
yılın aynı dönemine göre yüzde 35,4 oranında azalarak 29,6
milyar dolara gerilemiştir.
Yurtiçi talebin kontrolü ve altın ithalatında beklenen azalma
kapsamında 2014 yılı dış ticaret açığının 83,5 milyar ABD dolarına
ulaşması beklenmektedir. Altın ve enerji hariç dış ticaret açığının
ise 2013 yılındaki 38,9 milyar ABD doları seviyesinden 2014
yılında 32,5 milyar ABD dolarına gerilemesi öngörülmektedir. Dış
ticaret açığındaki bu gelişmeler neticesinde 2013 yılında yüzde
7,9’a yükselen cari işlemler açığının GSYH’ya oranının, 2014
yılı sonunda yüzde 5,7’ye düşmesi beklenmektedir. Altın ticareti
10
hariç tutulduğunda ise, cari işlemler açığının GSYH’ya oranının
yüzde 6,5’ten yüzde 5,6’ya düşeceği tahmin edilmektedir.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
2013 yılında yüzde 9,9’a kadar gerileyen özel kesim tasarruf
oranının, özel tüketimdeki yavaşlama nedeniyle, 2014 yılında 1,8
puan yükselmesi beklenmektedir. Kamu kesimi tasarruf oranının
ise, 2014 yılında kamu harcanabilir gelirindeki reel artışın
büyüme hızının altında kalmasının etkisiyle, 0,2 puan gerilemesi
öngörülmektedir. Böylece, toplam yurt içi tasarruf oranının 2014
yılında, bir önceki yıla göre 1,5 puan artarak yüzde 14,9 olacağı
tahmin edilmektedir.
2014 yılında, GSYH’ya oran olarak, özel kesim tasarruflarının
artması, özel yatırımlarının azalması; kamu kesiminde ise
tasarruf oranının düşmesi, yatırımların ise bir önceki yıl seviyesini
koruması beklenmektedir. Böylece, özel sektörde tasarruf yatırım
açığının azalması, kamuda ise artması öngörülmektedir.
Son yıllarda, büyümenin düşük veya negatif olduğu yıllar
hariç tutulduğunda, tasarruf yatırım açığı genel olarak artış
eğilimindedir. Bu eğilimin temel belirleyicisi özel kesim tasarruf
oranlarındaki azalmadır. Yüksek ve sürdürülebilir büyüme ve
bunun sağlıklı finansmanı açısından özel tasarruflarda artış
sağlanması hayati öneme sahiptir. Özel tasarrufların yetersiz
olması ve bunun sonucunda özel sabit sermaye yatırımlarının
zayıf performansı büyüme potansiyelini aşağı çekmektedir.
Hâlihazırda kısıtlı olan yurt içi tasarruflarımızın ekonomi için
üretken alanlarda kullanılması üretim potansiyelimiz açısından
büyük önem taşımaktadır. Bir yandan tasarruf oranlarımızı artırıcı
politikalarımızı sürdürürken, diğer yandan artan tasarrufları
üretken alanlara yönlendirmeye devam edeceğiz.
2013 yılı ilk yarısında azalma eğiliminde olan temel mal
fiyatları yılın ikinci yarısında Türk Lirasında yaşanan değer
11
kaybıyla birlikte artmaya başlamıştır. Hizmet fiyatlarında, geriye
dönük fiyatlama davranışının giderek güçlenmesi ve maliyet
artırıcı gelişmeler nedeniyle yüksek artışlar kaydedilmiştir. Yıl
genelinde, enerji fiyatlarında düşme eğilimi gözlenirken alkollü
içecekler ve tütün ürünleri fiyatları ise yapılan vergi düzenlemeleri
sonucunda yüksek seyretmiştir. Bu gelişmeler sonucunda TÜFE
yıllık artış hızı 2013 yılında yüzde 7,4 olarak gerçekleşmiştir.
2014 yılı Ocak-Ekim döneminde TÜFE birikimli artış hızı bir
önceki yılın aynı dönemine göre 1,55 puan artarak yüzde 8,45
olarak gerçekleşmiştir. Bu gelişmede, Türk Lirasında yaşanan
değer kayıpları ve enflasyon beklentilerindeki bozulmanın
fiyatlama davranışları üzerindeki olumsuz etkisi sonrasında
çekirdek enflasyonda kaydedilen artışlar belirleyici olmuştur.
Bununla birlikte olumsuz hava koşulları nedeniyle belirgin bir
şekilde yükselen gıda fiyatları ve tütün ürünleri fiyatlarındaki artış
da TÜFE birikimli artış hızının ivmelenmesinde etkili olmuştur.
Böylece TÜFE yıllık artış hızı 2014 yılı Ekim ayında yüzde 8,96
olarak gerçekleşmiştir. Yılsonunda TÜFE yıllık artış hızının yüzde
9,4 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.
2013 yılı Mayıs ayından itibaren küresel ekonomideki
belirsizliklerin artması sonucunda gelişmekte olan ülkelere
ve Türkiye’ye yönelik sermaye akımlarında dalgalanmalar
yaşanmaya başlamıştır. Söz konusu dalgalanmaların yurt içi mali
piyasalardaki olumsuz etkilerine Merkez Bankası, ilk aşamada
politika faizi dışındaki araçlarla karşılık vermiştir. Bu kapsamda
piyasaya verilen likiditenin maliyetini ve piyasadaki döviz
likiditesini artırıcı adımlar atılmıştır. Banka, 2013 yılı sonuna
kadar faiz dışı araçlarla sağladığı bu sıkı duruşu sürdürmüştür.
Ancak 2013 yılı sonuna doğru küresel ekonomiye ilişkin riskler
ve yurt içindeki siyasi gelişmeler nedeniyle mali piyasalarda
dalgalanmalar artmaya başlamıştır. Söz konusu dalgalanmaların
yarattığı olumsuz durum enflasyon görünümünü ve beklentilerini
orta vadeli hedeften uzaklaştırmıştır.
12
Bu gelişmelerin sonucunda Merkez Bankası 2014 yılı
Ocak ayında politika faizini 550 baz puan artırarak yüzde 10
seviyesine yükseltmiştir. 2014 yılı Mayıs ayından itibaren yurt içi
mali piyasalardaki iyileşmelerin sonrasında Banka, enflasyonist
risklere karşı sıkı duruşunu bozmayacak şekilde ölçülü faiz
indirimleri gerçekleştirmiştir.
2013 yılında yüzde 0,5 düzeyinde gerçekleşen kamu
kesimi borçlanma gereğinin GSYH’ya oranının 2014 yılında,
2015 yılı Programında öngörüldüğü gibi, yüzde 1 seviyesinde
gerçekleşeceği, program tanımlı kamu kesimi faiz dışı fazlasının
ise yüzde 0,4 olacağı tahmin edilmektedir.
Kamu kesiminin en önemli bileşeni olan merkezi yönetim
bütçesi 2013 yılında GSYH’ya oranla yüzde 1,2 açık vermiştir.
Merkezi yönetim bütçesinde GSYH’ya oran olarak yüzde 1,9
düzeyinde programlanan bütçe açığının 2014 yılı sonunda yüzde
1,4 düzeyinde; program tanımlı faiz dışı fazlanın ise başlangıçta
öngörüldüğü gibi yüzde 0,5 düzeyinde olması beklenmektedir.
Genel devlet borç stoku düşüş eğilimini devam ettirmektedir.
Bu kapsamda, 2013 yılsonu yüzde 36,2 olarak gerçekleşen AB
tanımlı genel devlet borç stokunun GSYH’ya oranının, 2014
yılında yüzde 33,1 seviyesine gerileyeceği tahmin edilmektedir.
Son yıllardaki gelişmeler Ülkemizin Dünya Ekonomik
Forumunun Küresel Rekabet Gücü Endeksindeki konumuna
da yansımıştır. Ülkemiz, bu Endekse göre yapılan sıralamada
2012 yılında önemli bir atılım kaydederek, 2011 yılında 142 ülke
arasında 59. sıradan 2012 yılında 144 ülke arasında 43. sıraya
yükselmiştir. Küresel ekonominin kriz sonrasında zayıf kalan
toparlanma performansına ve özellikle yakın coğrafyalarımızda
cereyan eden olumsuz gelişmelere rağmen, ülkemiz, rekabet
gücünü belirli ölçüde korumayı başarmış ve bu Endekste 2014
yılında 45. sırada yer almıştır.
13
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Şimdi de önümüzdeki döneme ilişkin makroekonomik
amaçlarımız ve hedeflerimizden kısaca bahsetmek istiyorum.
2015-2017 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programda yer alan
temel amaç ve makroekonomik öncelikler çerçevesinde; küresel
ekonomideki toparlanma eğiliminin yavaşlamasına ve Türkiye’nin
yakın coğrafyasında meydana gelen siyasi gelişmelerin yarattığı
jeopolitik risk unsurlarına rağmen; enflasyonla mücadeleyi
kararlılıkla sürdürmek ve büyüme performansını yükseltirken cari
işlemler açığını düşürmeye devam etmek, 2015 Yılı Programının
temel makroekonomik amaçlarıdır. Bu amaçların yanı sıra, yurtiçi
tasarrufları artırmak, kamu mali dengelerini gözetmek, finansal
istikrarı güçlendirmek önceliklerimizdir. Bu amaçlarla birlikte
ekonominin diğer alanlarını da kapsayan yapısal reformlara hız
verilecektir.
Bu çerçevede, Onuncu Kalkınma Planında yer alan öncelikli
dönüşüm programları kapsamında hazırlanan eylem planları
uygulamaya konulacaktır. Programın makroekonomik çerçevesi;
uluslararası finans piyasalarında 2013 yılı Mayıs ayından itibaren
başlayan dalgalanmalar, küresel likidite koşullarında beklenen
gelişmeler ve komşu ülkelerdeki siyasi gelişmelerin getirdiği
belirsizlik ortamı göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır.
2015 yılında GSYH büyümesi yüzde 4 ve bu büyüme hızı ile
uyumlu işsizlik oranı yüzde 9,5 olarak öngörülmüştür.
Toplam talep koşullarının enflasyona düşüş yönünde
yaptığı katkının 2015 yılında da devam edeceği ve bunun yanı
sıra enflasyon üzerinde maliyet yönlü baskı da oluşmayacağı
öngörülmektedir. Buna göre TÜFE yıllık artış hızının 2015 yılında
yüzde 6,3 seviyesine gerileyeceği tahmin edilmektedir.
Dünya ticaretinde ve ticaret ortaklarımızın ekonomilerinde
2015 yılında sınırlı bir toparlanmanın da etkisiyle ihracatın yüzde
14
7,8 oranında artarak 173 milyar dolara ulaşması beklenmektedir.
Büyüme performansı ve petrol fiyatlarındaki beklentilere bağlı
olarak ithalatın yüzde 5,7 oranında artarak 258 milyar dolar
seviyesine ulaşacağı öngörülmektedir. Bu çerçevede, 2015
yılında cari işlemler açığının yaklaşık 46 milyar dolar seviyesinde
gerçekleşeceği, GSYH’ye oranının ise yüzde 5,4 olacağı tahmin
edilmektedir. Altın ticareti hariç tutulduğunda cari işlemler açığının
GSYH’ye oranı yüzde 5,1’e gerilemesi, enerji hariç tutulduğunda
ise yüzde 0,6 oranında fazla vermesi öngörülmektedir.
2015 yılında kamu kesimi borçlanma gereğinin GSYH’ya
oranının yüzde 0,4’e gerilemesi, program tanımlı kamu kesimi
faiz dışı fazlasının ise yüzde 1,2’ye yükselmesi hedef alınmıştır.
2015 yılında merkezi yönetim bütçesi açığının GSYH’ya
oranının yüzde 1,1’e gerilemesi, program tanımlı faiz dışı
fazlasının ise yüzde 1,1’e yükselmesi hedeflenmiştir.
AB tanımlı genel devlet borç stokunun GSYH’ya oranının
2015 yılında ise yüzde 31,8 seviyesine gerileyeceği tahmin
edilmektedir.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Ülkemizin son on yılda gerçekleştirdiği istikrarlı büyüme
eğilimini devam ettirebilmesi için verimli alanlara yatırım yapılması
ve bu yatırımların güvenilir ve sürekli kaynaklar ile karşılanması
gerekmektedir. Bu kapsamda yurtiçi tasarrufların artırılması ve
verimli yatırım alanlarına aktarılması ülkemizin temel ekonomik
önceliklerinden birini teşkil etmektedir.
2000’li yılların başından itibaren ülkemizde toplam tasarruf
oranı özel kesim tasarrufları kaynaklı olarak düşmektedir. Disiplinli
maliye politikası sonucunda kamu tasarruflarında kaydedilen
artış özel kesim tasarruflarındaki düşüşü telafi edememiştir.
Yurtiçi tasarruf oranlarımızın OECD ülkeleri ve gelişmekte olan
ülkelerle kıyaslandığında oldukça düşük düzeyde seyrettiği
15
gözlemlenmektedir. Hızlı bir büyüme süreci ile yüksek gelir
grubundaki ülkeler arasında konumlanmayı hedefleyen ülkemiz
açısından, yurtiçi tasarrufların artması büyüme ve dış finansman
bakımından olumlu bir zemin oluşturacaktır.
2013 yılı sonunda özel tüketimi kontrol altına almak ve
yurtiçi tasarruflardaki gerilemeyi sınırlamak amacıyla tüketici
kredilerindeki genişlemeyi kısıtlamaya yönelik makro-ihtiyati bir
takım tedbirler alınmış ve bu tedbirlerin etkileri 2014 yılı boyunca
hissedilmiştir. Bu tedbirler sonucunda 2013 yılı sonunda yüzde
27,7 olan tüketici kredisi yıllık artış hızı 2014 yılı üçüncü çeyreği
itibarıyle yüzde 14,4 düzeyine kadar gerilemiştir. Bu doğrultuda,
2014 yılı sonu itibarıyla yurtiçi tasarrufların özel kesim kaynaklı
olarak arttığı gözlemlenmektedir.
Onuncu Kalkınma Planı Çerçevesinde ortaya konulan Yurtiçi
Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi Öncelikli Dönüşüm
Programının bu sorunu yapısal boyutuyla ele alarak çözüme
önemli katkı sağlaması beklenmektedir. Söz konusu program
kapsamında; mali piyasa araçlarıyla ve vergisel araçlarla
tasarrufların özendirilmesi ve üretken yatırımlara yönlendirilmesi
amaçlanmaktadır.
Bu programda, üretken olmayan alanlara yönelen yatırımların
cazibesini azaltmaya yönelik tedbirlerin yanı sıra, üretken
alanlardaki yatırımları kolaylaştıracak düzenlemelere de yer
verilecektir. Örneğin, imalat sanayiinde kapasite ve verimlilik artışı
sağlamak amacıyla, imalat sanayii makine-teçhizat yatırımları
finansmanında kolaylıklar getirilecek ve yatırımları teşvik edici
vergisel ve vergi dışı mekanizmalar gözden geçirilerek, sistemin
etkinliğini artıracak düzenlemeler yapılacaktır.
Sayın Başkan ve Değerli Milletvekilleri,
Üretim kapasitesinin ve rekabet gücünün artmasını sağlamak
amacıyla sektörel politikalara ve reformlara önem veriyoruz.
16
Onuncu Kalkınma Planının büyüme stratejisi verimlilik artışı
ve sanayileşmenin hızlandırılması yoluyla ihracata dayalı, özel
sektör öncülüğünde, rekabetçi üretim yapısının geliştirilmesine
dayanmaktadır.
Bu strateji çerçevesinde, Onuncu Kalkınma Planında
imalat sanayiinde dönüşüm hedeflenmiştir. İmalat sanayiinde
dönüşümün ana odakları; yenilikçilik ve firma becerileri,
bölgelerin üretime etkili katılımı, sektörler arası entegrasyon,
yeşil teknoloji ve üretim ile dış pazar çeşitliliğidir. Plandaki amaç
ve hedeflere ulaşılmasını teminen hem yatay alanlara yönelik
hem de sektörlere yönelik somut politikalar yer almaktadır. Bu
kapsamda Sağlık Endüstrilerinde Yapısal Dönüşüm Programı
önemli uygulama alanlarımızdan biridir.
Tarımda, toplumun yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamak
üzere örgütlülüğü ve verimliliği yüksek, rekabet gücünü artırmış,
doğal kaynakları sürdürülebilir bir şekilde kullanabilen bir yapıyı
hedefliyoruz. Bu hedefe ulaşırken tarımda suyun etkin kullanımı,
tarımsal işletmelerin ekonomik ölçekte üretim gerçekleştirmesi,
ürün piyasalarında ve üretici gelirlerinde istikrarın sağlanması,
hayvancılığın potansiyeli yüksek bölgelerde hızla geliştirilmesi,
tarım ve gıda ürünlerinde güvenilirliğin temini öncelikli politika
alanlarımızdır.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
Enerji sektöründe yüksek büyüme ortamının yaratacağı
enerji talebinin zamanında, yeterli düzeyde, güvenli ve düşük
maliyetle karşılanabilmesi temel hedefimizdir. Bu doğrultuda,
cari açık sorunu ve arz güvenliği gözetilerek, petrol, doğalgaz ve
kömürde yerli kaynaklardan azami derecede faydalanılmasına,
yenilenebilir enerjinin kullanılmasına ve ekonomide enerji
verimliliğinin artırılmasına yönelik politikaları sürdürüyoruz. Yerli
Kaynaklara Dayalı Enerji Üretim Programı ve Enerji Verimliliğinin
Geliştirilmesi Programı ile bu politikaları uygulamaya geçiriyoruz.
17
Ekonominin rekabet gücünün korunması ve geliştirilmesi
için lojistik sektörü ve ulaştırma altyapısına önem veriyoruz.
Lojistik merkezler ve nitelikli ulaşım altyapısı inşa ederek; lojistik
maliyetinin düşürülmesini, ticaretin geliştirilmesini ve ülkemizin
lojistikte bölgesel bir üs olmasını hedefliyoruz. Bu amaçla
Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm Programını uygulamaya
koyuyoruz. Diğer yandan bölünmüş yollar, hızlı tren hatları,
büyük liman projeleri, büyük havalimanları ve kent içi raylı sistem
projelerini işletmeye alarak ulaşım altyapısında büyük bir atılım
yapıyoruz.
Hizmetler sektöründe katma değeri yüksek alanların
payının artırılmasını ve hizmet ihracatının çeşitlendirilmesini
amaçlıyoruz. Bu kapsamda; ticaret hizmetlerinde hizmet
kalitesinin artırılmasını, rekabetin ve tüketicinin korunmasını;
turizmde uluslararası bir marka haline gelinmesini ve sağlık
turizmi başta olmak üzere turizmin çeşitlendirilmesini; yurt
dışı müteahhitlik gelirlerinin artırılmasını ve teknik müşavirlik
hizmetlerinin geliştirilmesini hedefliyoruz.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Vatandaşlarımıza daha nitelikli, yaygın ve kolay ulaşılabilir
temel kamu hizmeti sağlanması açısından eğitim ve sağlık
alanlarında önemli gelişim ve dönüşümler gerçekleştirilmiştir.
Sosyal dayanışma ve korumanın sağlanması, sosyal içerme
ve yoksullukla mücadele kapsamında kapsayıcı bir sağlık ve
sosyal güvenlik sistemi ile daha etkin ve yaygın bir sosyal hizmet
ve yardım sistemi oluşturulmuştur.
Ekonomik ve sosyal alanlarda kaydedilen önemli gelişmelerin
daha üst seviyelere taşınmasını amaçlayan Hükümetimiz sağlık,
eğitim, istihdam, Ar-Ge ve sosyal koruma politikaları başta olmak
üzere çalışmalarını sürdürmektedir.
İnsanımızın ekonomik, sosyal ve kültürel hayata bilinçli, aktif
ve sağlıklı bir şekilde katılımlarının sağlanması amacıyla veriye
18
ve kanıta dayalı politikalarla desteklenen, erişilebilir, nitelikli,
maliyet etkin ve sürdürülebilir sağlık hizmeti sunumu bizim için
önem arz etmektedir.
Eğitim sisteminde bireylerin kişilik ve kabiliyetlerini geliştiren,
hayat boyu öğrenme yaklaşımı çerçevesinde işgücü piyasası
ile uyumunu güçlendiren, fırsat eşitliğine dayanan kalite odaklı
dönüşüm sürdürülecektir.
Yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında bulunan kesimlerin
fırsatlara erişimlerinin kolaylaştırılması yoluyla ekonomik ve
sosyal hayata katılımlarının artırılması ve yaşam kalitelerinin
yükseltilmesi, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve yoksulluğun
azaltılması hedeflenmektedir. Bu kapsamda, sosyal koruma
ağının sosyo-ekonomik ve yerel şartlar dikkate alınarak, nüfusun
tümünü kapsayan, etkin, dezavantajlı kesimleri topluma entegre
eden, toplumun her kesimine sorumluluk vererek sosyal dışlanma
ve yoksulluk riskini en aza indiren bir yapıya kavuşturulması;
sosyal hizmet ve yardımlar alanında bütüncül hizmet sunulması;
sosyal yardım-istihdam bağlantısının güçlendirilerek yoksul
kesimin istihdam edilebilirliğinin artırılması ve üretken duruma
geçirilmesi önemli politika alanlarımızdır.
Uyguladığımız ekonomik ve sosyal politikalar neticesinde
Türkiye’de gelir eşitsizliği azalmıştır. TÜİK verilerine göre
Türkiye’de gelir eşitsizliği 1994 yılında 0,49 seviyesinde iken,
2002 yılında 0,44’e, 2013 yılında ise 0,38’e gerilemiştir.
Uluslararası alanda insani kalkınma kavramı kişinin satın
alma gücündeki artışın yanı sıra, eğitim ve sağlık gibi alanlarda
sağlanan ilerleme ile ölçülmektedir. Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı (UNDP) tarafından 2014 yılında güncellenen
istatistiklere göre Türkiye’nin İnsani Gelişme Endeksi değeri
2000 yılındaki 0,653 değerinden 2013 yılındaki 0,759 değerine
ulaşmıştır. Buna paralel olarak 2005 yılında Türkiye 174 ülke
arasında 85. sırada iken, 2013 yılında 187 ülke arasında 69.
19
sıraya yükselmiştir. Türkiye’nin endeks değeri, yüksek insani
gelişme kategorisindeki ülkeler için ortalama 0,735 olarak ölçülen
ve ayrıca, Avrupa ve Orta Asya ülkelerinin 0,738 olarak ölçülen
ortalama İnsani Gelişme Endeksi değerlerinin üzerindedir.
Küresel krizin etkilerini başarıyla yönetmesi, son yıllarda
yaptığı eğitim reformları ve yatırımları ile beklenen okullaşma
oranını çarpıcı bir şekilde artırması ve yine son 12 yılda sağlık
alanında gerçekleştirdiği dönüşümler ülkemizin bu ilerleyişinde
etkili olan temel faktörler olmuştur. Söz konusu sıralama ile
Türkiye yüksek insani gelişmişlik kategorisinde yer almaktadır.
Önümüzdeki hedef ise en üst kategori olan çok yüksek insani
gelişme eşiğini aşmaktır.
Toplumun tüm kesimlerine insana yaraşır iş fırsatlarının
sunulduğu, işgücünün niteliğinin artırıldığı, toplumsal cinsiyet
eşitliği ile işçi sağlığı ve iş güvenliği şartlarının iyileştirildiği
ve güvenceli esneklik yaklaşımının benimsendiği bir işgücü
piyasasının oluşturulması hedeflenmektedir. Bu kapsamda
bölgesel, yerel ve sektörel işgücü dinamikleri dikkate alınarak,
başta kadın ve gençler olmak üzere tüm kesimler için nitelikli
istihdam imkânlarının geliştirilmesi; iş ve aile yaşamını
uyumlaştırma politikalarının hayata geçirilmesi; kayıt dışı
istihdamla etkin mücadelenin sürdürülmesi; mesleki rehberlik
ve danışmanlık hizmetleri başta olmak üzere aktif işgücü
politikalarının etkinleştirilmesi ön plana çıkan politika alanlarıdır.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Bu bölümde, yatırımlar hakkında bilgi vermek istiyorum.
Hükümetimiz, kamu ve özel sektör yatırımlarını bütüncül bir
bakış açısıyla ele almaktadır. Bu çerçevede, kamu ve özel sektör
yatırımları birbirlerini tamamlayacak alanlara yönlendirilmekte,
kamu yatırımları, özel sektör tarafından gerçekleştirilemeyecek
alanlarda yoğunlaştırılırken, özel sektörün etkin yönetim
ve finansal imkânlarından yararlanmaya yönelik çabalar
sürdürülmektedir.
20
İstikrarlı ve yüksek büyümenin sağlanabilmesi için özel kesim
yatırımlarının artırılmasını önemsiyoruz. Bu doğrultuda, hem
yatırım ortamının daha cazip hale getirilmesi hem de stratejik ve
bölgesel yatırımlar başta olmak üzere yatırımların özendirilmesi
için çeşitli çalışmalar yürütmekte ve politikalar uygulamaktayız.
2014 yılında 361,7 milyar TL olarak gerçekleşeceği tahmin
edilen toplam sabit sermaye yatırımlarının reel olarak yüzde 4,2
artışla 2015 yılında 399,3 milyar TL, GSYH’ye oran olarak da
yüzde 20,5 olması beklenmektedir. Bunun yüzde 78’inin özel
kesim tarafından gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Ülkemizin
kalkınmasında, rekabet gücümüzün artırılmasında, özel kesimin
gelişmesinde ve halkımızın refah seviyesinin iyileştirilmesinde
kamu yatırımlarını önemli bir araç olarak görüyoruz.
Gerek küresel kriz döneminde gerekse küresel krizden çıkış
sürecinde potansiyel büyümeye katkı veren yatırımlarımızı
finansman imkânlarımızın elverdiği ölçüde artırdık.
2014 Yılı Yatırım Programı kapsamında, mahalli idare
yatırımları, yatırım işçiliği ve kamulaştırma giderleri hariç olmak
üzere, toplam proje tutarı 438,5 milyar TL olan 2 bin 753 adet
kamu yatırım projesi yürütülmektedir.
2014 yılında 85,4 milyar TL olarak gerçekleşmesi beklenen
toplam kamu sabit sermaye yatırımlarının GSYH’ye oranının
yüzde 4,8 olacağı tahmin edilmektedir. 2015 yılında ise
toplam kamu sabit sermaye yatırımlarının, 2014 yılı başlangıç
ödeneklerine göre nominal olarak yüzde 17 artışla 88,5
milyar TL’ye ulaşarak GSYH’ye oranının yüzde 4,6 oranında
gerçekleşmesi öngörülmüştür. Söz konusu tutarın, yatırım işçilik
tutarı hariç olmak üzere yüzde 45,2’sinin merkezi yönetim bütçesi
kapsamında, yüzde 33,5’inin ise mahalli idareler tarafından
yürütülmesi programlanmıştır.
2015 yılına ilişkin kamu yatırımlarına yönelik temel politikamız,
özel sektör tarafından gerçekleştirilemeyecek ekonomik ve
21
sosyal altyapı alanlarına yoğunlaşmaya devam etmek, yatırım
uygulamalarında bürokrasiyi azaltarak kuruluşlara mümkün
olduğu ölçüde esneklik sağlamak, yerel nitelikli yatırımların yerel
yönetimlerce gerçekleştirilmesini temin etmek ve yatırımların
finansmanında kamu-özel işbirliği yöntemlerinden azami ölçüde
yararlanmaktır.
2015 yılında, sektörel olarak eğitim, sağlık, içme suyu ve
kanalizasyon, bilim-teknoloji, ulaştırma ve sulama yatırımlarına,
bölgesel bazda ise GAP, DAP, KOP ve DOKAP başta olmak
üzere ekonomik ve sosyal altyapı projelerine öncelik verilecektir.
Proje bazında ise devam eden projelerden en kısa sürede
tamamlanabilecek projelere, yeni proje tekliflerinde ise azami
oranda seçici olunarak, sektörel öncelikler doğrultusunda
ekonomik ve sosyal katkısı yüksek ve acil hizmet ihtiyacının
karşılanmasına yönelik yatırımlara öncelik verilecektir.
2001 yılında 9,4 yıl olan kamu yatırım stokunun ortalama
tamamlanma süresi, 2014 yılında 4,4 yıla kadar düşürülerek çok
önemli bir iyileşme sağlanmıştır.
Sayın Başkan ve Değerli Üyeler,
Önümüzdeki dönemde de özel sektörün işletmecilik
becerilerinden ve ilave sermaye birikiminden faydalanmayı
amaçlayan Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) modelinden azami ölçüde
yararlanmaya devam edeceğiz.
Ülkemizde, 1986 yılından bu yana 183 KÖİ projesinin
uygulama sözleşmesi imzalanmıştır. 2014 yılı Ekim ayı itibarıyle
söz konusu projelerin sözleşme değeri 102 milyar doları
aşmaktadır. Toplamda 80’i Yap-İşlet-Devret (YİD), 5’i Yap-İşlet ve
68’i İşletme Hakkı Devri yöntemiyle olmak üzere hayata geçirilen
KÖİ modelli proje sayısı 153’tür. Yapımına devam edilen toplam
30 projenin ise 19’u YİD, 11’i Yap-Kirala-Devret modellidir.
Uygulama sözleşmesi imzalanan projeler içerisinden işletme
22
hakkı devri yöntemi ile yürütülenleri çıkardığımızda, toplam
yatırım büyüklüğünün 44,7 milyar dolar olduğunu; bu tutarın 36
milyar dolarlık kısmının ise 2002 sonrası döneme ait olduğunu
görmekteyiz.
Önümüzdeki dönemde de KÖİ modelli projeleri hayata
geçiren kamu kurumlarında kurumsal kapasitenin geliştirilmesi ve
taraflar arasındaki koordinasyonun güçlendirilmesi ile mevzuatın
geliştirilmesine yönelik çalışmalara devam edeceğiz.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
2006-2014 döneminde kurulan 51 yeni devlet üniversitesinin
gelişim sürecine Bakanlığımız önemli destekler vermektedir.
Bu üniversitelerin gelişim süreçlerinde Bakanlığımız aktif bir rol
almış ve söz konusu üniversitelere 2006-2014 dönemi için 2014
fiyatlarıyla toplam 7,1 milyar TL yatırım ödeneği tahsis edilmiştir.
2015 yılında ise bu üniversitelere 1,39 milyar TL ödenek tahsisi
planlanmaktadır.
Ülkemizin kalkınma sürecinde Ar-Ge ve yeniliğin kritik
işlevinin bilincinde olarak Bakanlığımız, bu alanda da koordine
edici ve yönlendirici bir rol üstlenmektedir.
Toplam Ar-Ge harcamalarının GSYH’ye oranı 2002 yılında
yüzde 0,53 iken 2012 yılında yüzde 0,92 olmuştur. Kamu
Yatırım Programıyla Ar-Ge’ye ayrılan kamu kaynakları ise, 2002
yılında 114,3 milyon TL iken, 2014 yılında 1,835 milyar TL’ye
yükseltilmiştir. 2015 yılında bu rakamın yaklaşık 1,896 milyar TL
olması planlanmıştır.
Ar-Ge’ye ayrılan kamu destekleri ile büyük ölçekli araştırma
altyapılarının kurulmasına, yeni kurulan ve gelişmekte
olan üniversitelerde merkezi araştırma laboratuvarlarının
oluşturulmasına, temel ve uygulamalı araştırma projelerinin
desteklenmesine, araştırmacı insan gücü yetiştirilmesine ve özel
sektörün Ar-Ge projelerinin desteklenmesine yönelik programlar
yoğun bir şekilde sürdürülmektedir.
23
Bu çerçevede, son on yılda değişik zamanlarda yatırım
programına alınan 180 tematik araştırma altyapı projesinden
100’ün üzerinde proje tamamlanmıştır. Bu merkezler ağırlıklı
olarak yaşam bilimleri, malzeme, havacılık ve uzay, bilgi ve
iletişim, savunma teknolojileri ile nanoteknoloji alanlarındadır.
Öte
yandan,
üniversitelerin
araştırma
kapasitesini
geliştirmek üzere 51 üniversitede merkezi araştırma laboratuvarı
tamamlanmış, 45’inde ise devam etmektedir. Yapımına devam
edilen merkezi araştırma laboratuvarlarından 13 tanesi 2014
yılında yatırım programına alınmıştır.
Araştırma altyapılarının daha etkin kullanımını ve
sürdürülebilirliğini sağlamak üzere desteklenmesine ilişkin
hususları düzenleyen 6550 sayılı Araştırma Altyapılarının
Desteklenmesine Dair Kanun 10/07/2014 tarihli Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu kanunla araştırma altyapılarının yönetimi, finansmanı,
personel yapısı ile izleme, değerlendirme ve desteklenmesine
ilişkin düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, araştırma
altyapılarına hem personel ve idame yatırım olanakları
sağlanmakta hem de performans esaslı bir fonlama mekanizması
getirilmektedir. Kanunla ilgili ikincil mevzuat çalışmalarının 2015
yılında tamamlanması öngörülmektedir.
Sayın Başkan ve Değerli Üyeler,
Yerel ve bölgesel kalkınmaya yönelik önemli adımlar da
atmaktayız. Yeni bölgesel gelişme yaklaşımımız daha dengeli
ve topyekûn kalkınma olarak özetlenebilir. Bir taraftan bölgesel
gelişmişlik farklarını azaltarak refahın ülke sathına daha dengeli
yayılmasını sağlamayı, diğer taraftan tüm bölgelerin potansiyelini
değerlendirip rekabet güçlerini artırmayı hedefliyoruz.
Bölgesel gelişme yaklaşımımız her bölgenin kendi şart ve
imkânlarına duyarlıdır. Yerel düzeyde yapısal dönüşümü esas
24
almaktadır. Bir yandan bölgesel gelişmişlik farklarını azaltarak
hakkaniyeti sağlamayı diğer yandan her bir bölgenin kalkınma
fırsatlarını ortaya çıkarıp değerlendirerek rekabet gücünü
geliştirmeyi hedeflemekteyiz. Bu hedeflere ulaşmak için sadece
merkezden belirlenen politikalar ve yürütülen projeler yerine,
bölgesel önceliklerin belirlenmesi ve uygulanmasına yerinde
aktif katılımın sağlanmasını benimsemekteyiz.
Bu yeni hedeflerin hayata geçirilebilmesi için gerekli stratejik
yol haritalarını ulusal ve bölgesel düzeyde oluşturduk. Bölgesel
gelişme politikasının ulusal düzeydeki öncelik ve stratejilerini
belirlemek, mekânsal gelişme ve sosyo-ekonomik kalkınma
politikaları arasında uyumu güçlendirmek, alt ölçekli plan ve
stratejilere genel çerçeve oluşturmak üzere Bölgesel Gelişme
Ulusal Stratejisi (BGUS) hazırladık.
Bu strateji, bir taraftan kalkınma ajanslarının ve bölge kalkınma
idarelerinin planlama çalışmaları ve programları için genel bir
çerçeve sunarken, diğer yandan da merkezi kuruluşların bölgesel
kalkınmayla ilişkili politika ve uygulamalarını yönlendirecektir.
Bu strateji ile uyumlu olarak, tüm bölgelerimiz için 2014-2023
dönemi öncelik ve hedeflerini belirleyen 25 bölge planı kalkınma
ajansları koordinasyonunda katılımcı süreçlerle hazırlanmıştır.
Doğu Anadolu Projesi (DAP), Doğu Karadeniz Projesi
(DOKAP) ve Konya Ovası Projesi (KOP) için kurulan bölge
kalkınma idarelerimiz kendi bölgelerinde kamu yatırımlarının
önceliklendirilmesi, daha etkili ve verimli bir şekilde yürütülmesi
konusunda görev üstlenmiştir. Bu kapsamda öncelikli yatırımların
gerektirdiği araştırma, planlama, programlama, projelendirme,
izleme, değerlendirme ve koordinasyon hizmetleri bu idarelerce
yerine getirilmektedir.
2014-2018 dönemi için DAP, DOKAP, KOP Eylem Planları
bölgelerdeki paydaşlarla birlikte hazırlanmış, aynı dönem için
GAP Eylem Planı da güncellenmiştir.
25
Bölgesel gelişmeye yönelik yeni kurumsal yapının ana
unsurları; ulusal düzeyde Bölgesel Gelişme Yüksek Kurulu,
Bölgesel Gelişme Komitesi, bölgesel düzeyde ise bölge kalkınma
idareleri ve kalkınma ajanslarıdır.
Bölgesel Gelişme Yüksek Kurulunun, 2014 yılı sonuna
kadar Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejisini, kalkınma ajansları
tarafından hazırlanan bölgesel gelişme planlarını ve DAP,
DOKAP, GAP ve KOP eylem planlarını görüşerek karara
bağlaması hedeflenmektedir.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Kalkınma Ajanslarımız bölgesel gelişmede yapısal
dönüşümün temel unsurlarından biridir. 26 Düzey 2 bölgede
kurulu kalkınma ajansları toplam 1.084 personel ile hizmet
vermektedir. Ajanslar yerel potansiyeli harekete geçirmek
suretiyle bir yandan sürdürülebilir bölgesel gelişmeyi sağlamayı
hedeflerken, diğer yandan bölge içi gelişmişlik farklarının
azaltılmasını gözetmektedir.
Bölgesel gelişmenin 2014-2023 dönemi yol haritasını
oluşturan bölge planları tüm Düzey 2 bölgelerde kalkınma
ajanslarının koordinasyonunda yerelde aktif katkı ve katılım
sağlanarak hazırlanmıştır.
Ajanslar, başta Onuncu Kalkınma Planı olmak üzere ulusal
politikalara yerel düzeyde katkı alınması için önemli bir ara
yüz haline gelmiştir. Ajans bünyesindeki yönetim ve kalkınma
kurulları katılımcı demokrasi açısından örnek bir nitelik
taşımakta, bölgelerindeki paydaşlarının kalkınma önceliklerinin
belirlenmesine yönelik görüş ve önerilerini alarak bunu merkezi
düzeye taşımaktadır.
Ajanslar bölgelerinde kalkınmayı hızlandırmak, rekabet
gücünü yükseltmek üzere hizmet vermektedir. Bölge plan
ve stratejilerinin öncelik alanlarında yürüttükleri mali destek
26
programları vasıtasıyla ilgili bütün kesimlerin nitelikli projeleriyle
bölgesel kalkınma dinamiklerini desteklemektedir.
Yürütülen güdümlü proje desteği kapsamında, 2008-2014
döneminde inceleme ve uygulama aşamasında olmak üzere 33
proje bulunmakta olup, bu projelere ajans desteği kapsamında
yaklaşık 120 milyon TL kaynak tahsis edilmesi planlanmaktadır.
Güdümlü proje örnekleri arasında, sağlık teknolojileri
geliştirici ve hızlandırıcısı, fuar alanı ve kongre merkezi, iş
geliştirme merkezi, teknik tekstil araştırma uygulama merkezi ve
bitki sağlığı kliniğinin oluşturulması gibi projeler bulunmaktadır.
Bunlara ilaveten Ajanslar, bölgenin rekabet gücünün
artırılması amacıyla öncelikli sektörler, kümelenme, Ar-Ge
ve yenilik, sınır-ötesi işbirliği programları, bölgelerin ihracat
potansiyelleri gibi konularda analiz ve stratejiler hazırlamakta ve
uygulamaları desteklemektedir.
Ajanslar, mali destek programlarının yanı sıra bölgesel
fırsatlardan yararlanılması amacıyla doğrudan faaliyet desteği
uygulamaları gerçekleştirmiş, bu çerçevede başvuruda bulunan
751 projeden 286’sına destek vermiştir.
Teknik destekler kapsamında ise, 2008-2013 döneminde
yaklaşık 6 bin proje başvurusu yapılmış, bunlardan yaklaşık 3
bin proje desteklenmiş ve yaklaşık 20 milyon TL kaynak tahsis
edilmiştir.
Kalkınma ajanslarına, 2008-2014 Ekim döneminde merkezi
bütçeden toplam 1,4 milyar TL kaynak aktarılmıştır. 2014 yılında
tahsis edilen merkezi bütçe payı 499 milyon TL’dir. Bu kaynakların
önemli bir kısmı mali destek programlarında ve yenilikçi, model
projelerin geliştirilmesinde kullanılmaktadır. Ajanslarımız
tarafından yürütülen proje çağrılarına, 2008 yılından bu yana
yaklaşık 33 bin proje başvurusu yapılmış, bunlardan yaklaşık 7
bin proje desteklenmiş ve yaklaşık 1,9 milyar TL kaynak tahsis
27
edilmiştir. Yararlanıcılar tarafından harcanan eş finansman
tutarıyla birlikte gerçekleşen toplam yatırım büyüklüğü yaklaşık
3,3 milyar TL’ye ulaşmaktadır.
Yatırım destek ofisleri (YDO) yatırım destek faaliyetlerini 81
ilde yaklaşık 220 kişiyle sürdürmektedirler. YDO’ların illerinin
iş ve yatırım ortamını geliştirmek üzere daha sistemli, planlı
ve programlı çalışmalar yapmasına imkân verecek mevzuat
altyapısı oluşturmak amacıyla hazırlanan Kalkınma Ajansları
Yatırım Destek Ofisleri Yönetmeliği 27/08/2014 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Önümüzdeki dönemde bu Yönetmeliğin
uygulanmasına ilişkin olarak Bakanlığımca çıkarılacak usul ve
esasların ardından, yatırım destek ofislerinin ilin ve bölgenin
kalkınmasına olan katkısının artması hedeflenmektedir.
Bugüne kadar, YDO’lar: 65 bin yatırımcıya çeşitli konularda
danışmanlık hizmeti vermiş, kamu, özel ve diğer kurum ve
kuruşlara 20 binden fazla bilgilendirme ve danışmanlık ziyareti
yapmışlar, yaklaşık 3 bin yurt içi ve yurt dışı iş ve tanıtım
organizasyonlarına katılım sağlamışlardır. Ayrıca, 2 bin adet
rapor, analiz, tanıtıcı broşür yayımlamışlar, 5 bin kişiye girişimcilik,
dış ticaret, vb. konularda eğitim vermişler, 100 yatırımcı için
teşvik belgesi düzenleyerek Ekonomi Bakanlığına iletmişler ve 3
binden fazla teşvik izleme ziyareti yaparak 250’den fazla teşvik
belgesinin kapatma işlemini yapmışlardır.
Kalkınma ajansları tarafından, bölgelerin potansiyeli ve
sunduğu fırsatlar yerli ve yabancı yatırımcılara sunulmuş,
yabancı yatırımcıya yer seçimi konusu dâhil olmak üzere, ilgili
bütün destekler verilmiştir. Bu çerçevede, yatırım tanıtım turları
düzenlenmiş, yerli ve yabancı heyetler ağırlanmış, ulusal ve
uluslararası fuarlara katılım sağlanmıştır.
Ajansların önümüzdeki dönem öncelikleri arasında
bölgelerinde iş ve yatırım ortamının geliştirilmesi, yatırım
imkânlarının tanıtımı, beşeri ve kurumsal kapasitenin geliştirilmesi,
28
bölgesel kalkınma projelerine yönelik finansman araçlarının
çeşitlendirilmesi, istihdam ve yoksullukla mücadele öncelikli
olmak üzere sosyal kalkınmanın hızlandırılması bulunmaktadır.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Şimdi sizlere Bölge Kalkınma İdarelerimizin faaliyetleri
hakkında bilgi vermek istiyorum.
GAP projesinin enerji ve sulama bileşenleri kapsamında;
22 baraj ve 19 hidroelektrik santrali ile sulama şebekelerinin
yapımı, toplamda yaklaşık 1,8 milyon hektar alanın sulamaya
açılması ve yılda 27 milyar kilovat-saat hidroelektrik enerjisi
üretimi hedeflenmiştir. Bu hedef çerçevesinde, GAP kapsamında
işletmeye açılan santraller bugüne kadar 23,5 milyar dolar
değerinde 392,1 milyar kilovat-saat elektrik üretmişlerdir.
Enerji ve sulama altyapısındaki bu büyük ilerlemelerin yanında
ekonomik ve beşeri göstergelerde ilerleme sağlanması amacıyla
kalkınmanın insan ve toplum boyutunu esas alan bir yaklaşımla
eylem planlarının ilki 2008-2012 dönemi için hazırlanmış ve
uygulamaya konulmuştur.
GAP Eylem Planı kapsamındaki yatırımlara 2008-2013
döneminde toplam 22,4 milyar TL kaynak aktarılmış ve 19,4
milyar TL harcama gerçekleştirilerek eylem planındaki proje ve
faaliyetler büyük oranda tamamlanmıştır. Eylem Planı ile birlikte
GAP Bölgesi yatırımlarının merkezi bütçe içindeki payı yüzde
7’den, yüzde 14’e yükseltilmiştir. Böylece 2007 yılında yüzde 62
olan GAP’ın genel nakdi gerçekleşmesi 2013 sonunda program
ödeneğine göre yüzde 87’ye ulaşmıştır. 2014 yılında GAP
bölgesine toplam 4,8 milyar TL kaynak tahsis edilmiştir.
Eylem Planı kapsamındaki uygulamalar bölgenin ekonomik ve
sosyal göstergelerinde kısa sürede önemli iyileşmeler sağlamıştır.
GAP Bölgesine kayıtlı ihracat, ülke ihracatı içindeki payının da
artmasıyla 2008 yılında 4,4 milyar dolar düzeyindeyken, 2013
yılında 8,9 milyar dolara ulaşmıştır.
29
Eylem Planı döneminde özellikle sulama altyapısında ciddi
gelişmeler sağlanmış, sulamaya açılan alan 273 bin hektardan 411
bin 500 hektara yükselmiştir. Önümüzdeki dönemde barajlardaki
suyu tarım arazisine taşıyacak ana kanalların tamamlanmasıyla
projenin bölgedeki tarımsal üretim ve toplumsal refah üzerindeki
olumlu etkileri de daha açık görülebilecektir. Sulama ana kanal
inşaatlarının yaklaşık yüzde 69’u bitirilmiştir. 701,3 km’si Eylem
Planı döneminde olmak üzere, 2013 yılı sonuna kadar toplam
934,7 km ana kanal hizmete alınmış veya hazır hale getirilmiştir.
Ana kanal inşaatlarının tamamlanma aşamasına gelmesiyle
birlikte sulama şebekelerinin proje ve inşaat çalışmalarına da hız
verilmiştir. 2014 yılı itibarıyla 187 bin 332 hektar alanı sulayacak
şebeke inşaatları devam etmektedir.
Sulama projeleriyle eş zamanlı yürütülen toplulaştırma
projeleri ile tarım arazileri modern tarıma ve üretime uygun olarak
yeniden biçimlendirilmektedir. Eylem Planı kapsamındaki 79 proje
ile 1.835 köyde yaklaşık 2,4 milyon hektarlık alanda yapılacak
toplulaştırma gerek ülkemizin gerekse dünyanın tek seferde
yapılan en büyük toplulaştırma çalışmasıdır. Ayrıca, toplulaştırma
yapılan yörelerde tarlalar ve köyler sulama, kanalizasyon sistemi
ve yola kavuşmaktadır. 2014 yılı Haziran sonu itibarıyla 2,3
milyon hektar alanda çalışmalar tamamlanmıştır.
GAP kapsamındaki enerji yatırımları tamamlanma aşamasına
gelmiştir. Eylem Planı kapsamında inşaatı devam eden ve
yüzde 73 gerçekleşme sağlanan Dicle üstündeki en büyük
baraj olan Ilısu Barajı ve HES’in de tamamlanmasıyla birlikte bu
alandaki fiziki gerçekleşme yüzde 90’ı aşacak ve Cizre Barajının
yapımının da önü açılacaktır. 235 bin hektar arazinin sulanmasını
sağlayacak olan Silvan Barajının inşaatı sürmektedir. Silvan,
Atatürk Barajından sonraki en büyük sulama barajı olacaktır.
94 bin hektar alana hizmet edecek olan Suruç Ovası Pompaj
Sulamasının en önemli ayağını oluşturan 18 km uzunluğundaki
Suruç Tüneli tamamlanmıştır.
30
GAP Eylem Planı kapsamında ulaştırma alanında da önemli
gelişmeler kaydedilmiştir. 351 km uzunluğundaki KızıltepeSilopi bölünmüş yolunun 323 km’si Bitümlü Sıcak Karışım (BSK)
seviyesinde tamamlanmıştır. 91 km uzunluğundaki DiyarbakırMardin bölünmüş yolunun tamamı sathi kaplamalı, 25 km’si
BSK bölünmüş yol seviyesinde tamamlanarak trafiğe açılmıştır.
Diyarbakır Çevre Yolu BSK olarak tamamlanmıştır. 187 km
uzunluğundaki Diyarbakır-Siverek-Şanlıurfa yolunun tamamı
bölünmüş yol olarak trafiğe açılmış, 97,4 km’si BSK bölünmüş
yol seviyesinde bitirilmiştir. Gölbaşı-Adıyaman-Kahta yolunun
tamamı bölünmüş yol olarak ve 44 km uzunluğundaki CizreŞırnak yolunun 37 km’si sathi kaplamalı bölünmüş yol olarak
trafiğe açılmıştır.
Eğitim alanında gerçekleştirilen çalışmalarla okullaşma
oranlarında önemli artışlar kaydedilmiştir. 6 yeni üniversite
kurulmuş, böylece bölgedeki devlet üniversitesi sayısı 9 olmuştur.
Bu üniversitelere Eylem Planı dönemi içinde 1,2 milyar TL kaynak
tahsis edilmiştir. Bu sayede fakülte sayısı, program sayısı ve
üniversiteye kabul edilen öğrenci sayısı hızla artmış ve öğrenciler
daha modern koşullarda eğitim olanağına kavuşmuştur.
Sağlık sektöründe bölgede on bin kişiye düşen hasta yatağı
2007 yılında 13,9 iken, 2013 yılında 20,2’ye yükseltilmiştir.
2007 yılında 6 bin 548 olan hekim sayısı 2013’te 10 bin 79’a
ulaşmıştır. Bebek ve anne ölüm oranları sağlık fiziki ve beşeri
altyapısındaki gelişmelerle geçtiğimiz son dört yılda önemli
oranda düşürülmüştür.
GAP eylem planının oluşturduğu uygun ortam ve sinerji özel
sektör yatırımlarına da çok olumlu yansımıştır. Gerek ülkemizin
rekabet gücünü geliştirmeye, gerek bölgesel kalkınmayı
hızlandırmaya yönelik olarak uygulamaya konulan yeni yatırım
teşvik programımız 2012’de revize edilmiş ve bölgesel kalkınma
hedefi daha güçlü hale getirilmiştir. İki yıldan beri uygulanan
31
yeni teşvik sisteminin performansı, eski teşvik sisteminin son iki
yıllık performansı ile karşılaştırıldığında; GAP bölgesi illerinde
düzenlenen belge adedinde yüzde 41, taahhüt edilen sabit
yatırım tutarında yüzde 164 ve taahhüt edilen istihdam adedinde
ise yüzde 150 oranında bir artış görülmektedir.
Eylem Planı döneminde sanayi altyapısını geliştirmeye
yönelik 7 adet OSB ve 8 adet KSS tamamlanmış, Bölge’deki
OSB sayısı 16’ya, KSS sayısı 35’e yükselmiştir.
2008-2012 dönemi için planlanan eylemler önemli ölçüde
tamamlanmış olup, büyük ölçekli yatırımların hızlandırıcı etkisini
yenilikçi uygulamalarla daha da artırmak amacıyla 2014-2018
dönemini içeren ikinci GAP Eylem Planı hazırlanmıştır.
Yeni dönem Eylem Planı ile öncelikle devam eden yatırımların
tamamlanması esas olacaktır. Bunun yanı sıra, gerçekleştirilen
tüm icraatın kalıcılığını sağlamak, yenilikçi, ekonomik ve sosyal
gelişmeyi hızlandırıcı ve istihdam artırıcı yeni programlarla GAP
kalkınma sürecini sürdürülebilir kılmak Eylem Planının temel
misyonudur. Eylem planında beş gelişme ekseni belirlenmiştir:
•
Ekonomik kalkınmanın hızlandırılması
•
Sosyal gelişmenin güçlendirilmesi
•
Şehirlerde yaşanabilirliğin artırılması
•
Altyapının geliştirilmesi
•
Kurumsal kapasitenin geliştirilmesi
Bu gelişme eksenleri kapsamında modern sulama tekniklerinin
uygulanması, ulaşım ve konut altyapısının tamamlanması,
rekabetçi ürün türlerine geçilmesi, pazarlama olanaklarının
genişletilmesi, insan kaynakları ve kurumsal kapasitelerin
geliştirilmesi, doğal ve kültürel dokunun değerlendirilmesi
gibi ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeyi kolaylaştırıcı yeni
politikalar uygulanarak Bölgenin rekabet gücü desteklenmeye
32
devam edilecektir. Yaşanabilir şehirler, turizm, organik ve iyi
tarım, yenilenebilir enerji ve inovasyon çalışmaları yeni dönemin
önemli unsurları olacaktır.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
Doğu Anadolu bölgemiz için katılımcı bir anlayışla hazırlanan
DAP Eylem Planı (2014-2018), 2014 yılı sonuna kadar Bölgesel
Gelişme Yüksek Kurulu tarafından onaylanarak yürürlüğe
girecektir.
Eylem planı taslağında bölgenin yüksek katma değerli tarım
ve hayvancılık merkezi haline getirilmesi vizyonu benimsenmiştir.
Eylem planı kapsamında bölgenin gelişimi için 5 temel ekseni
belirlenmiştir:
•
Gıda ve tarım sektörlerinde verimlilik ve katma değerin
artırılması
•
Sanayi ve hizmetler sektörlerinin güçlendirilmesi
•
Altyapı, kentleşme ve çevrenin korunması
•
Beşeri-sosyal sermayenin
güçlendirilmesi
•
Kurumsal kapasitenin geliştirilmesi,
ve
sosyal
altyapının
Bu gelişme eksenleri kapsamında bölgede tarım ve
hayvancılık faaliyetlerinde görülen düşük katma değerli üretim
sorunu ve coğrafi yapıdan kaynaklanan kısıtları azaltmak
amacıyla tarımsal alt ve üstyapı çalışmalarının yanısıra, bölgenin
diğer bölgelerimize nazaran yavaş gelişme gösteren sanayi ve
hizmetler sektörleri ile beşeri sermayesinin güçlendirilmesine
yönelik çalışmalar 2014-2018 döneminin önemli odaklanma
alanları olacaktır.
DAP BKİ 2014 yılı bütçesi 69 milyon TL olarak belirlenmiş
olup, bunun 4 milyon TL’si cari bütçe, 65 milyon TL’si ise sermaye
gideri ve transferi olarak belirlenmiştir. DAP İdaresi hali hazırda
23 personeli ile faaliyetlerine devam etmektedir.
33
2013 yılında 14 ilde DAP Tarımsal Sulama Programı
başlatılmıştır. 2013 yılında 232 km yenileme ve bakım, 417 km
ise yeni olmak üzere toplam 649 km kapalı sistem ve açık kanal
sulama şebekesi tesis edilmiştir. 2013 yılında 164 proje ile 33 bin
786 hektar alan sulamaya açılmıştır.
2014 yılı içerisinde de devam ettirilen DAP Tarımsal Sulama
Programı kapsamında küçük ölçekli tarımsal sulama projeleri için
İl Özel İdareleri, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları
ile Büyükşehir Belediye Başkanlıklarından gelen 98 proje
kabul edilmiş olup, tahsis edilen 40 milyon TL ödenek projelere
bağlanmıştır. Projelerin tamamlanması ile birlikte yaklaşık 25 bin
566 hektar alanın sulamaya açılması planlanmaktadır.
DAP Bölge Kalkınma İdaresi, 2015 yılında da Bölge İl Özel
İdareleri, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları ve
Büyükşehir Belediye Başkanlıkları vasıtasıyla küçük ölçekli
tarımsal sulama sistemleri projelerinin yapımına finansman
desteği sağlamaya devam edecektir. 2015 yılında Küçük Ölçekli
Tarımsal Sulama Projelerine 40 milyon TL ödenek tahsis edilmesi
öngörülmektedir.
DAP Bölgesinde su sıkıntısı bulunan bölgelere Hayvan İçme
Suyu Göletleri yapılması amacıyla 2013 yılı içerisinde başlatılan
programa 2014 yılında devam edilmiştir. Bölgede bulunan altı
il (Ardahan, Bingöl, Elazığ, Iğdır, Kars, Muş) İl Özel İdareleri,
Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıkları ile Büyükşehir
Belediye Başkanlıklarından gelen Hayvan İçme Suyu Göleti
Projelerine 4,4 milyon TL ödenek tahsis edilmiştir.
Doğu Anadolu Bölgesinde bulunan üniversitelerin Veterinerlik
ve Ziraat Fakülteleri Araştırma ve Uygulama Birimlerinin fiziki
altyapı ihtiyaçlarının giderilmesi ve üç adet Çiftçi Eğitim Merkezi
kurulması amacıyla 2013 yılında başlatılan projenin devamı
olarak 2014 yılında ilgili üniversitelere 2,4 milyon TL ödenek
aktarılacaktır. Proje ile bölge çiftçisine teorik ve pratik eğitimlerin
verilmesi hedeflenmiştir.
34
DAP Bölgesinin tarımsal üretimde verimlilik ve katma değerinin
artırılmasını sağlamak üzere 2014 yılı içerisinde Meyveciliği
Geliştirme, Kurumsal Kapasiteyi Artırma, Ruhsatlı Canlı
Hayvan Pazarları Kurulması ve DAP Bölgesi Koyunculuğunun
Geliştirilmesi Projesi uygulamaya başlanmıştır.
DAP BKİ 2015 yılında Yenilenebilir Enerji Fizibilite Çalışmaları,
Turizm Gelişim Koridoru Projesi, Kış Turizmi Strateji Belgesi,
Girişimcilik Ekosistemini Geliştirmeye Yönelik Araştırma Projesi,
Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesine Yönelik Araştırma ve
Eğitim Projesi, DAP Bölgesi Sınır İlçeleri Ekonomik ve Sosyal
Kalkınma Programı gibi bir çok alanda faaliyetlerini sürdürecektir.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
Doğu Karadeniz Bölgemiz için DOKAP Eylem Planı (20142018) hazırlanmıştır. Eylem planı kapsamında bölgenin gelişimi
için 5 temel eksen şunlardır:
•
Turizm ve çevresel sürdürülebilirlik
•
Ekonomik kalkınma
•
Altyapı ve kentsel gelişme
•
Sosyal gelişme
•
Yerel düzeyde kurumsal kapasitenin geliştirilmesi
Doğu Karadeniz Bölgemizin kalkınmasında hakim unsurlardan
birisi turizmin geliştirilmesidir. Eylem planı ve DOKAP Turizm
Master Planı kapsamında üst kotlardan geçerek Doğu Karadeniz
yaylalarını birleştirecek Yeşil Yol güzergâhının belirlenmesi ve
yapımı da ele alınacaktır. Bu proje ile bölgede yazın yayla turizmi,
doğal sit alanları ve arkeolojik alanlara; kışın da kış sporlarına
yönelik konaklama merkezlerine erişim kolaylaştırılacaktır.
Doğu Karadeniz Projesi BKİ 32 personeli ile faaliyetlerine
devam etmektedir. İdarenin 2014 yılı bütçesi 59,3 milyon TL
35
olup, bunun 5,5 milyon TL’si sermaye giderleri, 50 milyon TL’si
sermaye transferleri ve 3,8 milyon TL’si ise cari harcamalardan
oluşmaktadır.
DOKAP Bölge Kalkınma İdaresi tarafından veri toplama,
paydaşlarla işbölümü, yatırımların belirlenmesi faaliyetleri
yapılmış ve Doğu Karadeniz Turizm Master Planı çalışmaları
yürütülmüştür. Bu kapsamda bölgenin önemli yaylalarını ve kırsal
yerleşimlerini birleştirerek yeni bir turistik çekim alanı oluşturmaya
yönelik Yeşil Yol Projesini hayata geçirmek üzere 2013 yılında
Yeşil Yol inşaatında kullanılmak üzere 8 il özel idaresine toplam
40 milyon TL aktarılmış, 2014 yılında ise toplam 47 milyon TL
kaynak tahsis edilmiştir. Hali hazırda, Yeşil Yol güzergâhında
turizmin geliştirilmesi için ilgili kalkınma ajansları (DOKA, OKA,
KUDAKA) tarafından 2014 yılında ortak mali destek programı
uygulamasına dair hazırlıklar da devam etmektedir.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Konya Ovası Projesi (KOP) eylem planı; bakanlıklar, valilikler,
üniversiteler, kalkınma ajansları ve bölgedeki tüm aktörlerin
katılımı ile hazırlanmıştır. Eylem Planı, KOP Bölgesini bir bütün
olarak ele alan entegre bir bölgesel kalkınma projesi niteliğindedir.
Eylem planı kapsamında bölgenin gelişimi için 5 temel eksen
belirlenmiştir:
•
Toprak ve su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı
•
Ekonomik yapının güçlendirilmesi
•
Altyapının geliştirilmesi ve kentleşme
•
Beşeri ve sosyal yapının güçlendirilmesi
•
Kurumsal kapasitenin geliştirilmesi
Bu gelişme eksenleri kapsamında bölgede kuraklık ve su
kalitesi sorunu ve iklim değişikliğinden kaynaklanan sıkıntıları
ortan kaldırmak amacıyla tarımsal alt ve üstyapı çalışmalarının
36
yanısıra, yenilenebilir enerji, temiz ulaşım, kentleşme ve
akıllı şehir perspektifleri, inovasyon ve beşeri sermayenin
geliştirilmesine yönelik çalışmalar 2014-2018 döneminin önemli
unsurları arasında olacaktır.
KOP İdaremiz tarafından kapsamdaki illerde kuraklığın
önlenmesi, sulamada etkinliğin ve üretimde verimliliğin artırılması
amacıyla, Küçük Ölçekli Sulama Sistemlerinin Rehabilitasyonu
ve Yaygınlaştırılması Programı (KÖSİP) başlatılmıştır. Bu
program 2011 ve 2012 yıllarında Kalkınma Bakanlığı bütçesinden
aktarılan finansman ile gerçekleştirilmiştir. 2013 yılından itibaren
ise KOP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı bütçesine konulan
ödenek kullanılarak yürütülmeye devam edilmiştir.
2011-2013 döneminde KÖSİP kapsamında toplam 188,7
milyon TL’lik ödenek kullanılarak, 349 proje gerçekleştirilmiştir.
Bu projeler ile bölgede 63 bin 484 hektar alan sulamaya açılmıştır.
2014 yılında; 74,2 milyon TL’lik ödenek ile bölgede 11 bin 733
hektar alanın sulamaya açılması planlanmaktadır. 2014 yılında
program kapsamında sulama projelerinin yanı sıra, sulama
amaçlı yenilenebilir enerji kullanımı için rüzgâr enerjisi santralleri
de desteklenmekte olup, söz konusu projeler için toplam 4,2
milyon TL ödenek tahsis edilmiştir. KOP Bölge Kalkınma İdaresi
42 personel ile hizmet vermektedir.
İdarece, Konya İli Ulusal ve Uluslararası Veri Merkezleri
Kurulması İçin Uygunluk Araştırması Projesi, KOP Bölgesi Kültür
Varlıkları Envanteri Projesi, KOP Bölgesi Turizm Master Planı gibi
projeler yürütülmekte; bölgenin demografik ve tarımsal yapısı,
doğal varlıkları ile yenilenebilir enerji potansiyeli konularında
analizler yapılmaktadır.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
Kalkınma ajansları ve Bölge Kalkınma İdareleri tarafından
sunulan hizmet ve desteklere ilave olarak; KÖYDES, SUKAP,
37
SODES ve Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı gibi özel
programlarla bölgesel kalkınma bakımından öncelikli konularda,
yerel aktörlerle birlikte çeşitli uygulamaları hayata geçirmekteyiz.
Kırsal kesime yönelik önemli kamu yatırımlarından biri
olan, Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES),
2005-2013 yılları arasında 79 ilde (İstanbul ve Kocaeli illeri
hariç) uygulanmıştır. 2014 yılından itibaren ise, yeni mevzuat
gereğince, büyükşehir belediyesi olmayan 51 ilde uygulanmaya
devam edilmektedir.
KÖYDES Projesi ile kırsal kesimde yıllardan beri
süregelen içme suyu ve yol sorunlarının ortadan kaldırılması
amaçlanmaktadır. Bu kapsamda; ülke genelinde köy yolu, köy
içme suyu, küçük ölçekli sulama işleri ve atık su konularında
yerel idarelerin köy alt yapısı projelerine destek sağlanmaktadır.
Türkiye genelinde projeye 2005-2013 döneminde, toplam 8,8
milyar TL ve 2014 yılında 346 milyon TL olmak üzere toplamda
9,2 milyar TL kaynak tahsis edilmiştir. 2005-2014 (1 Ağustos
2014 itibarıyla) uygulama döneminde Türkiye genelinde yaklaşık
7 bin km ham ve tesviye, 79 bin km stabilize, 105 bin km asfalt
ve 2 bin 700 km beton yol olmak üzere, toplamda 194 bin km
yol inşa edilmiştir. Ayrıca, 15,8 milyon metrekare alana kilit parke
döşemesi yapılmış ve 39 bin km uzunluğundaki yolun ise onarımı
gerçekleştirilmiştir.
İçme suyu bileşeni kapsamında ise, 4 bin 255 ünitesi (köy
ve köy bağlısı) susuz, 47 bin 150 ünitesi ise suyu yetersiz olmak
üzere 51 bin 405 ünite yeterli ve sağlıklı içme suyuna kavuşmuştur.
Ayrıca, 142 ünitede 29 bin 929 kişinin yararlandığı atık su projesi
yürütülmüştür. Küçük sulama sektörü yatırımlarıyla yaklaşık 61
bin hektar tarım alanı da sulamaya kavuşturulmuş olup, 65 bin
701 çiftçi ailesi bu sulama yatırımlarından yararlanmaktadır.
Böylece, söz konusu dönemde toplam köy yolu ağı yaklaşık
42 bin km artmasına rağmen, asfalt-beton yol oranı yüzde 33’ten
38
yüzde 46’ya, suyu yeterli ünite oranı ise yüzde 81’den yüzde
92’ye çıkmıştır.
Bildiğiniz üzere, Belediyelerin acil nitelikli olan ancak
finansmanında zorluk yaşanan içme suyu ve kanalizasyon
projelerine kaynak sağlanması için 2010 yılında Bakanlığımız
koordinatörlüğünde Su, Kanalizasyon ve Altyapı Projesi (SUKAP)
başlatılmıştır.
Projeye 2011 yılından bu yana toplam 2 milyar TL civarında
ödenek ayrılmıştır. Bu kapsamda toplam proje stoku 2 bin 673’e
ulaşmıştır. SUKAP’a 2015 yılında 590 milyon TL ödenek tahsisi
planlanmıştır.
Bakanlığımız 2008 yılında GAP Eylem Planı ile bölgede
başlattığı Sosyal Destek Programını (SODES) genişleterek
devam ettirmiştir. SODES ile yoksulluk, göç ve kentleşmeden
kaynaklanan sosyal sorunların giderilmesi, değişen sosyal
yapının ortaya çıkardığı ihtiyaçlara karşılık verilmesi, toplumsal
dayanışma ve bütünleşmenin güçlendirilmesi, toplumun
dezavantajlı kesimlerinin ekonomik ve sosyal hayata daha aktif
katılmalarının sağlanması amaçlanmaktadır.
Bugüne kadar 875 milyon TL tutarında yaklaşık 7 bin
500 projenin desteklendiği SODES programı, içerik ve
kapsam itibarıyla yeniden tasarlanmaktadır. Yeni yönetim
modelinin oluşturulabilmesi için 2014 yılında teklif çağrısına
çıkılmamıştır. Ancak, 2015 yılından itibaren SODES Programının
uygulanmasına daha güçlü bir şekilde devam edilecektir.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
Düşük gelirli ve yoğun göç veren bölgelerde çekim merkezi
işlevi üstlenebilecek şehirlerin desteklenmesi çerçevesinde
bölgesel kalkınma politikamızın uygulama araçlarından birisi
de Cazibe Merkezleri Destekleme Programıdır. Program, kritik
sektör ve projelerin desteklenmesi suretiyle ekonomik ve sosyal
canlılık oluşturulması esasına dayanmaktadır.
39
Program kapsamında 2008-2010 döneminde Diyarbakır’da
pilot uygulama yürütülmüştür. Pilot uygulama kapsamında
14 projeye 48,7 milyon TL kaynak aktarılmıştır. 2010-2014
döneminde uygulama Şanlıurfa, Van, Erzurum ve son olarak
Gaziantep’e yaygınlaştırılmıştır. Bu dönemde toplam 22 proje
program kapsamına alınmıştır. Anılan projelerin 19 tanesi kültür/
turizm temalı olup, projelerin toplam maliyeti 315 milyon TL’dir.
Bugüne kadar uygulamanın başlatıldığı beş şehre 259 milyon TL
kaynak aktarılmıştır.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Konuşmamın bu bölümünde, AB’nin Katılım Öncesi Mali
İşbirliği Aracı (IPA) çerçevesinde aday ülkelere sağladığı
mali yardımlar konusunda bilgi vermek istiyorum. 2014-2020
döneminde Türkiye’ye sağlanacak olan IPA fonlarının başta,
Onuncu Kalkınma Planında belirlenen hedeflerimiz olmak üzere,
ülkemizin öncelikleri doğrultusunda kullanılması ve AB’ye üyelik
sürecine azami katkı sağlaması temel hedefimizdir. Bu fonların
oluşturulan izleme ve koordinasyon mekanizmasıyla etkili bir
şekilde yönetilmesine devam edilecektir.
2014-2020 dönemi (IPA II) hazırlık çalışmaları ilgili kurumların
katılımıyla AB Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı koordinasyonunda
yürütülmüş ve son aşamaya gelinmiştir. Bu kapsamda, IPA II
döneminde ülkemize sağlanacak AB fonlarının genel çerçevesini
ve finanse edilecek öncelikli alanları belirleyen Ülke Strateji
Belgesi Ağustos ayında Avrupa Komisyonu tarafından kabul
edilmiştir.
AB Mali İşbirliği kapsamında ülkemize tahsis edilen fonların
kullanım kapasitesinin artırılmasını sağlamak üzere kalkınma
ajansları ile ilgili Bakanlıklarımız arasında işbirlikleri kurulmaktadır.
Esasında, kalkınma ajanslarının kuruluş amaçlarından biri
de adaylık ve üyelik döneminde ülkemize tahsis edilecek AB
fonlarından faydalanmak üzere bölgesel düzeyde kurumsal
40
altyapının geliştirilmesidir. Ülkemizin coğrafi büyüklüğü, bölgeler
arası gelişmişlik farkları ve IPA kaynaklarının kısıtlı miktarı göz
önünde bulundurularak IPA II döneminde belirli sektörlerde coğrafi
odaklanma yaklaşımı uygulanacaktır. Yaklaşım kapsamında
ülkemize tahsis edilen fonların bir bölümünün görece az gelişmiş
bölgelerde kullandırılması öngörülmektedir. Kalkınma ajanslarının
coğrafi odaklanma yaklaşımı çerçevesinde üstlenecekleri
görevlere ilişkin çalışmalar Bakanlığımız koordinasyonunda
devam etmektedir.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
Onuncu Kalkınma Planı ile uygulamaya koyduğumuz Yerelde
Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesi Öncelikli Dönüşüm Programı
ile önceliklerin isabetli belirlenmesi, uygulamada kalitenin ve
kaynak kullanımında verimliliğin artırılması, kalkınma çabalarının
güçlendirilmesi için yerel düzeyde kurumsal kapasitenin,
katılımcılığın ve yönetişimin geliştirilmesi amaçlanmaktadır.
Program ile; yerel hizmet sunumunda verimliliğin artırılması,
yerelde faaliyet gösteren idare ve kuruluşların insan kaynakları
yönetimi strateji ve uygulamalarının güçlendirilmesi, yerelde
faaliyet gösteren idare ve kuruluşların proje yönetimi kapasitelerinin
artırılması, yerel düzeyde politika oluşturma ve uygulama
süreçlerine meslek örgütleri de dâhil olmak üzere STK’ların ve
üniversitelerin katkısının artırılması hedeflenmektedir.
Kırsal alanda ise; tarımsal altyapının ve örgütlenme düzeyinin
artırılması, tarım dışı ekonomik faaliyetlerin desteklenmesi,
insan kaynaklarının geliştirilmesi, yoksulluğun azaltılması, kırsal
yerleşim birimlerinin sosyal ve fiziki altyapılarının geliştirilmesi,
doğal çevrenin ve kaynakların korunması ile orman köylülerinin
yerinde kalkındırılması şeklindeki temel politika öncelikleriyle
uyumlu olarak kırsal alan planlaması kapsamında kamu
yatırımları gerçekleştirilmektedir.
41
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Ülkemizin önemli gündem maddelerinden biri de bilgi
toplumuna dönüşümdür. Çağımızda bilgi üretimi önem
kazanmakta, ekonomilerde bilgi tabanlı ürün ve hizmet sunan
sektörlerin ağırlığı artmaktadır. Ekonomik etkisinin yanı sıra bilgi
ve iletişim teknolojilerinin günümüzün ihtiyaçlarına hızlı bir biçimde
cevap verebilme potansiyeli, kamu hizmetlerinin sunumunda bu
teknolojilerden yararlanılmasını zorunlu hale getirmiştir. Bilgi
toplumuna ve bilgi ekonomisine geçiş çalışmalarını, ülkemizin
ekonomik ve sosyal kalkınmasının temel bileşeni olarak görüyor,
bu anlayışla, e-Dönüşüm çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.
Bu kapsamda, Bakanlık olarak bilgi toplumuna dönüşüm
politikalarımızı büyüme ve istihdam odaklı olarak şekillendiriyoruz.
Bilgiye erişim için genişbant erişim başta olmak üzere, teknik
altyapının geliştirilmesini hedefliyoruz. Bilişim teknolojileri
işletmelerin verimliliğini artırmada ve uluslararası rekabet
gücüne katkı sağlamada kritik önem arz etmektedir. Bu amaçla
bulut bilişim, büyük veri, makinalar arası iletişim, yeni katma
değerli hizmetlere imkân vermek için kamu bilgisinin paylaşımı
gibi konuları ön plana alıyoruz. Bilişimin sağlık, savunma, enerji,
ulaştırma, kentleşme gibi önemli sektörlerde kullanımını sağlayan
çalışmaları hayata geçiriyoruz. Eğitimde bilişim teknolojilerinin
kullanımını artırıyor, nitelikli istihdamın artması için bilişim
yetkinliği gerektiren mesleklerin gelişimini hedefliyoruz.
Son yıllarda ülkemizde hayata geçirilen e-devlet projeleri
ile hizmetlerin vatandaşlara ve işletmelere ulaştırılması
kolaylaştırılmış, bu alanda önemli mesafeler kat edilmiştir. Bu
kapsamda T.C. Kimlik Kartı Projesi, Kamu Entegre Veri Merkezi
Projesi, e-Yazışma Projesi, Elektronik Kamu Alımları Platformu
Projesi gibi e-devlet projelerine ilişkin çalışmalara 2015 yılında
da devam edilecektir.
2003-2014 döneminde, bilgi ve iletişim teknolojileri
kullanımında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. 2014 yılı Haziran
42
ayı itibarıyla, ülkemizdeki toplam genişbant abone sayısı
37 milyona, toplam mobil telefon abone sayısı 71 milyona
ulaşmıştır. Genişbant abonelerinin yüzde 76’sını mobil
genişbant aboneleri oluşturmaktadır. Bireylerin ise yüzde 45’i
düzenli olarak internet kullanmaktadır. Diğer yandan, internet
erişimine sahip işletmelerin oranı yüzde 90,8 seviyesini geçmiş
durumdadır. 2014 Yılı Yatırım Programında kamu kurumlarının
263 adet bilişim projesi için yaklaşık 3,7 milyar TL ödenek
ayrılmıştır.
Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşüm sürecinde üst
çerçeveyi belirleyecek olan 2014-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi
ve Eylem Planını katılımcı bir anlayışla hazırladık. Resmileşme
aşamasında olan yeni Strateji ve Eylem Planında, Onuncu
Kalkınma Planında tanımlanan bilgi toplumu politika ve
hedeflerini detaylandırdık. Odak noktası büyüme ve istihdam
olan yeni Stratejinin bu yönüyle Ülkemizin 2023 hedeflerini
geçekleştirmesinde önemli bir rol oynamasını öngörüyoruz.
Ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda kalkınmaya yönelik
politikaların bilimsel araştırmalar sonucunda oluşturulması önem
arz etmektedir. Bu öncelik doğrultusunda, Yükseköğretimin
Uluslararasılaşması Çerçevesinde Türk Üniversitelerinin
Uluslararası Öğrenciler İçin Çekim Merkezi Haline Getirilmesi
Araştırma Projesini tamamlama aşamasına getirilmiş,
Türkiye’nin Sağlık Turizmi Potansiyelinin Belirlenmesi ve
Geliştirilmesi Araştırma Projesi çalışmaları ise sürdürülmektedir.
Bundan sonraki süreçte de, kalkınmaya yönelik politikalara
katkı sağlanması amacıyla stratejik alanlarda araştırmalara
devam edilecektir.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Şimdi İstanbul Uluslararası Finans Merkezi ile ilgili gelişmeler
hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum. 2014 Mart ayı itibarıyla,
İstanbul Uluslararası Finans Merkezi (İFM) Stratejisi ve Eylem
Planında yer alan 71 eylem yüzde 77,6 düzeyinde tamamlanmış
43
bulunmaktadır. İFM çalışmaları sonucunda İstanbul, Küresel
Finans Merkezleri Endeksine ilk kez 2009 yılında 72’nci sıradan
girmiş ve 2014 yılı Eylül ayı itibarıyla 42’inci sıraya yükselmiştir.
2018 yılında hedefimiz ilk 25 içinde yer almaktır.
Onuncu Kalkınma Planında yer alan İFM Öncelikli Dönüşüm
Programıyla, İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi olmasına
yönelik çalışmalara yeni bir ivme kazandırılacaktır.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Kamu idarelerinde stratejik planlama uygulamasında
merkezi uyumlaştırma rolü olan Bakanlığımız, edindiği tecrübeyle
sürecin sürekli bir şekilde iyileştirilmesi yönünde çalışmalarına
devam etmektedir.
Bu kapsamda uygulama etkinliğinin artırılması, hesap
verebilirlik anlayışının, planlamadan izleme ve değerlendirmeye
kadar yönetim döngüsünün tüm aşamalarında hayata geçirilmesi
temel amacı doğrultusunda; stratejik planların üst politika
belgeleriyle uyumunun artırılması, stratejik plan, performans
programı ve faaliyet raporlarının niteliğinin güçlendirilmesi ve
stratejik yönetim uygulamalarının merkezi düzeyde izlenmesi ve
değerlendirilmesine yönelik çalışmalarımız sürmektedir.
Bu kapsamda, merkezi kamu kurumlarının stratejik planlama
süreçlerini daha etkin ve etkili hale getirmeyi amaçlayan Stratejik
Yönetimde Kapasite Geliştirme Projesi 2013 yılında başlatılmış
olup, Proje çerçevesinde kamu idarelerine yönelik 1.075 adam/
gün eğitim verilmiş; 4 adet ülke raporu hazırlanmıştır.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
Bakanlığımız, sürdürülebilir kalkınma anlayışının hayata
geçirilmesi açısından kamu, özel ve sivil toplum kuruluşları
arasında koordinasyonu sağlamakta; sürdürülebilir kalkınmayla
ilgili uluslararası çalışmalara aktif katılım ve katkı vermektedir.
44
Bu çerçevede Birleşmiş Milletlerde başlatılan 2015 sonrası
Kalkınma Gündemi müzakereleri takip edilmekte olup, ulusal
sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin önceliklendirilmesine yönelik
başlatılan çalışmalar 2015 yılında tamamlanacaktır.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanı oldukları ve Ülkemizin
İslam dünyasına dönük en önemli iktisadi ve ticari projesi olan
İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari Daimi Komitesi
(İSEDAK) 30 yıldır 57 İslam ülkesini kesintisiz şekilde bir araya
getirmektedir. İslam Ülkeleri İSEDAK çatısı altında sosyal ve
ekonomik kalkınma sorunlarını görüşmekte; ekonomik işbirliğini
geliştirmenin ve ticareti artırmanın yolları üzerinde düzenli
istişarelerde bulunmaktadır. İSEDAK, yalnızca çok taraflı olarak
değil, ikili olarak da Ülkemizin İslam ülkeleriyle ilişkilerini ve
işbirliğini geliştirmesi için önemli bir platform oluşturmaktadır.
İSEDAK, yapılan teknik işbirliği başta olmak üzere çeşitli
alanlarda bilgi ve tecrübe paylaşımı, kapasite gelişimi, ilgili milli
kurumlarımıza, üye ülkelerin deneyimlerini ve iyi uygulama
örneklerini öğrenme ve bu ülkelerin iş yapma kültürünü yakından
tanıma imkânı sağlamaktadır. Böylece İSEDAK 57 üye ülke
arasında çeşitli alanlarda ortak bir lisan geliştirilmesine; anlayış
birliği oluşturulmasına ve politikaların yakınlaştırılmasına hizmet
etmektedir.
İSEDAK, Sayın Cumhurbaşkanımızın yüksek himayelerinde
hazırlanan ve 2012 yılında kabul edilen İSEDAK Stratejisiyle
yeni bir işbirliği çerçevesine kavuşmuştur. İSEDAK Stratejisi,
İSEDAK’ın daha etkin bir işbirliği platformu olarak çalışmalarını
sürdürmesine, ülkemizin İSEDAK’taki öncü rolünün pekişmesine
ve İslam coğrafyasıyla olan karşılıklı ticaret ve yatırımlarının
artmasına katkı sağlayacaktır. 2013 yılında uygulamaya geçen
İSEDAK Stratejisinin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak
amacıyla iki önemli uygulama mekanizması oluşturulmuştur.
Söz konusu uygulama mekanizmalarından birincisi olan ve
altı işbirliği alanının her birinde yılda iki kez Ankara’da toplanan
45
Çalışma Grupları, üye ülke uzmanlarını düzenli olarak bir araya
getirerek bilgi üretilmesi, iyi uygulamaların paylaşılması ve
üye ülkeler arasında anlayış birliği oluşturularak politikaların
yakınlaştırılmasını amaçlamaktadır. Bu kapsamda, Çalışma
Gruplarının 3 üncü toplantıları Mart-Nisan 2014; 4 üncü toplantıları
Eylül-Ekim 2014 döneminde başarıyla gerçekleştirilmiştir.
Çalışma Gruplarına üye ülke temsilcilerinin yanı sıra,
uluslararası kuruluş, sivil toplum kuruluşu ve özel sektör temsilcileri
de toplantılara katılarak tartışmaları zenginleştirmektedir. Çalışma
Grupları kapsamında hazırlanan analitik çalışmalar ve sektörel
görünüm raporları, İSEDAK üyesi ülkelerin beşeri ve kurumsal
kapasitelerinin gelişimine önemli katkılar sağlamaktadır.
Stratejinin getirdiği ikinci uygulama mekanizması olan İSEDAK
Proje Finansman Mekanizması ile üye ülkelerin ve ilgili İİT
kuruluşlarının İSEDAK Stratejisinin hedeflerine ve çok taraflılığa
hizmet eden teknik işbirliği ve kapasite geliştirme projelerine mali
destek sağlanmaktadır. İSEDAK Proje Finansman Mekanizması
ile İSEDAK projeleri daha uygulanabilir kılınmakta ve üye ülkelerin
proje hazırlama ve uygulama konusunda teknik kapasitelerinin
arttırılmasına imkân sağlanmaktadır. 2 Eylül 2013 tarihinde
çıkılan 1 inci Proje Teklif Çağrısına üye ülkeler ve İİT kuruluşları
yoğun ilgi göstermiştir. Bu kapsamda 98 proje başvurusu alınmış
olup, başarılı bulunan projelere Ülkemiz tarafından finansman
desteği sağlanmıştır. İkinci proje teklif çağrısına ise 1 Eylül 2014
tarihinde çıkılmış; bu kapsamda 20 üye ülke ve 3 İİT kuruluşundan
toplam 62 proje başvurusu alınmıştır.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
Son dönemde Bakanlık olarak özellikle Türkiye’nin tarihi,
kültürel ve ekonomik açıdan ortaklık ve benzerlikleri olan komşu
ve çevre ülkelerle bilgi ve tecrübe paylaşımı faaliyetlerine ağırlık
vermiş bulunuyoruz. Uluslararası kalkınma ilişkilerimizi, amaca
hizmet edecek bir biçimde somut kalkınma işbirliği programlarına
dönüştürmek bu konudaki temel perspektifimizi oluşturmaktadır.
46
Türkiye’nin kalkınma alanında sahip olduğu bilgi ve tecrübeden
yararlanmak isteyen pek çok ülke temsilcilerinin Bakanlığımıza
yaptıkları ziyaretler vesilesiyle Türkiye modelini ve uluslararası
kalkınma perspektifimizi daha iyi anlatma imkânına sahip
oluyoruz. Bu bağlamda hâlihazırda Tunus başta olmak üzere
çeşitli ülkelerle makroekonomi, istihdam, bölgesel kalkınma,
kamu-özel ortaklıkları, bölgelerarası işbirliği, yerel yönetimler,
yoksullukla mücadele, yatırım teşvik politikaları ve kamu yatırım
programı gibi pek çok alanda işbirliği faaliyeti yürütülmektedir.
İSEDAK kapsamında başlattığımız proje hibe mekanizması
ile çevre ve bölge ülkelerinin kapasite geliştirme ihtiyaçlarına
dönük olarak yürüttükleri projelere de finansman desteği
sağlamaktayız. Yürüttüğümüz tüm bu faaliyet ve projelerin
Türkiye’nin bölgesindeki yumuşak gücünü daha da tahkim
edecek ve muhatap olunan ülkelerin de yararına olacak şekilde
tasarlandığının altını çizmek isterim.
Kalkınma işbirliği altyapısının ulusal düzeyde güçlendirilmesi
amacıyla da Kalkınma İşbirliğinin Ulusal Altyapısının Geliştirilmesi
başlığıyla yeni bir öncelikli dönüşüm programı başlatmış
bulunuyoruz. Hazırlanan program kapsamında; çok sayıda
kamu kurumu ile işbirliği halinde kamu kurumlarımızın dış ilişkiler
birimlerinin ve yurtdışındaki misyonlarımızın kapasitelerinin
güçlendirilmesi, acil ve insani yardımlarımızın etkinleştirilmesi,
kalkınma işbirliğimizin hukuki, kurumsal ve teknik altyapısının
geliştirilmesi gibi somut hedeflere yönelik tanımlanmış birçok
proje ve faaliyete odaklanacağız.
Bununla ilgili hazırlanan eylem planı da yürürlüğe konularak
Onuncu Plan dönemi boyunca tamamıyla uluslararası kalkınma
alanına yönelik geniş çaplı bir dönüşüm hareketi başlatılmış
olacaktır. Program kapsamında ayrıca eğitim ve araştırma
altyapısını güçlendirme amacıyla öngördüğümüz çok sayıda
faaliyet ve projeler de bulunmaktadır. Bu bağlamda uluslararası
47
işbirliğine yönelik olarak gerek eğitim kurumlarımızda öğrenci ve
öğretmenlerimizde farkındalık oluşturmayı gerekse yükseköğretim
ve sivil toplum kuruluşlarının araştırma altyapılarını desteklemeyi
hedefliyoruz.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
Konuşmamın son bölümünde Türkiye İstatistik Kurumunun
faaliyetleri hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum.
Sosyal ve ekonomik konular ile ilgili alınacak her türlü karar
ve yapılacak her türlü yatırımda istatistiksel bilgilerin gerekliliği
yadsınamaz bir gerçektir. Doğru ve zamanında karar almada
gerekli bilgiyi sağlamak ve bilgi çağının gereği olan gelişmeye açık
olmak, güçlü bir istatistik ve bilgi sistemi altyapısını oluşturmak,
ülkemizin bugünü ve geleceği için önemlidir.
TÜİK’in uluslararası standartlara uygun istatistikleri üretme
ve ulusal istatistik sistemi içindeki koordinasyonu sağlama
konusundaki görev ve sorumlulukları giderek artmaktadır. Bu
nedenle, Kurumda değişim ve gelişim süreci başlatılarak etkili
ve verimli bir kamu hizmeti sunulması amaçlanmıştır. Stratejik
plan, performans programlarının hazırlanması, Resmi İstatistik
Programı (RİP) çalışmaları ve AB’ye uyum çalışmaları söz
konusu değişim ve gelişim sürecini tetiklemiştir.
Gerek TÜİK’in Avrupa İstatistikçiler Konferansında Yönetim
Kuruluna girmesi, gerekse Avrupa Komisyonu tarafından
yayımlanan 2014 Yılı Türkiye İlerleme Raporunda İstatistik
faslında Avrupa Birliği müktesebatına uyumun “ileri düzeyde
olduğu” ifadesi, TÜİK’in yürüttüğü çalışmalar ve Türk İstatistik
Sisteminin geldiği düzeyi göstermektedir.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
Uluslararası standartlarda, kullanıcı odaklı ve sürdürülebilir bir
istatistik sistemi kurmak vizyonuyla hareket eden TÜİK, istatistik
48
sistemimizin güçlendirilmesi ve entegrasyonu çerçevesinde,
planlı istatistik üretim sürecine yönelik olarak çok yıllı
programlama dönemine geçmiştir. 5 yıllık süreler için hazırlanan
Resmi İstatistik Programının 2007-2011 yıllarını kapsayan birinci
beş yıllık dönemi başarıyla uygulanmış, 2012-2016 yıllarını
kapsayan ikinci beş yıllık plan 1 Ocak 2012 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Program kapsamında, 63 kurum sorumluluğunda, 295
konuda veri ve bilgi üretimi gerçekleştirilmektedir.
Yeni program döneminde Resmi İstatistik Programında yer
alan istatistiklerden kaliteye ilişkin asgari şartları sağlayan,
uluslararası standartlara uygun olan resmi istatistikleri
değerlendirerek bu istatistiklerin kalite logosuyla birlikte
yayımlanması
hedeflenmektedir.
Kalite
standartlarını
sağlayamayan istatistiklerin uygunluğunun kontrol edilmesi
işlemi düzenli olarak yapılacaktır.
TÜİK ve Programa dahil kurum ve kuruluşlarca üretilen
istatistiklerin ve Türkiye İstatistik Sistemine ilişkin gelişmelerin
kamuoyuna tek kapıdan sunumunu gerçekleştirmek amacı ile
Resmi İstatistik Portalı oluşturulmuş ve 25 Mart 2014 tarihinde
kamuoyunun kullanımına açılmıştır. Portal, üretilen tüm resmi
istatistiklere, konularına ve kurumlarına göre sorgulama yaparak,
erişim imkanı sağlamaktadır.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
TÜİK, 2014 yılında alanda veri derleme yöntemi ile yapılan
75 araştırmada; 352 bin 267 hanehalkı, 235 bin 148 fert ve 413
bin 850 işyeri ile görüşerek önemli konularda veriler elde etmiştir.
TÜİK’in en önemli hedeflerinden biri, istatistiklerin üretilebilmesi
için ihtiyaç duyduğu verilerin toplanmasında cevaplayıcılara
getirdiği yükü azaltmaktır. Bu amaçla, gelişen teknolojinin de
yardımıyla, yeni veri toplama yöntemlerine geçilmektedir. Bu yeni
yöntemlerin başında anketlerin bilgisayar destekli soru formları
49
kullanılarak, telefonla merkezi olarak yapılması ve doğrudan
internet üzerinden doldurulması uygulamaları gelmektedir.
TÜİK bilişim personeli tarafından geliştirilen ve Harzemli
olarak adlandırılan internet uygulaması, cevaplayıcıların internet
üzerinden soru formlarını cevaplamalarına imkan vererek zaman
ve kaynak tasarrufu sağlamaktadır. 2014 yılından itibaren, veri
giriş işlemleri işyerleri tarafından Harzemli internet uygulaması ile
gerçekleştirilmeye başlanmış olup, 2015 yılı itibarıyla hanehalkı
araştırmalarının da bu platforma kademeli olarak aktarılması
planlanmaktadır.
Ayrıca, işyerleriyle yapılan anketlerin bütünüyle elektronik
ortamda toplanabilmesi için 2014 yılından itibaren geliştirilen
alternatif internet bazlı veri toplama yöntemlerinden biri de
Elektronik Veri Transferi projesidir. Elektronik Veri Transferi (eVT), işyeri araştırmalarında cevaplayıcıların kendi bilgisayarında
kullanmakta olduğu muhasebe programı ile internet üzerinden
doğrudan TÜİK veri tabanına veri aktarabildiği bir platformdur.
Bu sayede cevaplayıcı yükünün hafiflemesi, veri giriş süresinin
azalması, veri giriş hatalarının en aza inmesi, zaman ve kaynak
tasarrufu sağlanması hedeflenmektedir.
Bu yıl, Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri Araştırmasında ilk
kez kullanılmaya başlanan e-VT sistemi sayesinde daha önce
ortalama dört saati aşan soru formu doldurma işlemi, 10-15
dakikada gerçekleşmektedir. 2014 yılında 26 bin 821 işyerinden
otomatik olarak veri toplanarak TÜİK sistemine aktarılmıştır. Bu
uygulamanın yaygınlaştırılması ve işyerlerinden bilgi derlenen
tüm araştırmaların sisteme dâhil edilmesi amaçlanmaktadır.
Cevaplayıcı yükü, TÜİK tarafından geliştirilmekte olan yeni
veri derleme yöntemlerinin kullanımının yanı sıra idari kayıtların
etkin kullanımı ve paylaşımı ile büyük ölçüde azaltılacaktır. Bu
nedenle TÜİK, Türk İstatistik Sisteminde yer alan Bakanlık ve
müstakil tüm kurumların tuttukları idari kayıtların niteliklerinin
50
tespiti amacıyla Kurumsal Tarama Çalışması başlatmış olup,
kurumların 896 adet idari kaydının olduğu belirlenmiştir.
Ülkemizde kurum/kuruluşlar tarafından tutulan idari
kayıtlardan yeterli ölçüde istifade edilmesi amacıyla Ulusal Kayıt
Sistemi Standardının oluşturulması çalışmaları başlatılmıştır.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
TÜİK tarafından istatistik sisteminin güncellenmesi,
yenilenmesi ve güçlendirilmesi adına yapılan bazı çalışmalara
da yer vermek isterim.
TÜİK tarafından yürütülen önemli çalışmalardan biri olan
Hanehalkı İşgücü Araştırması, işgücü piyasasına yönelik
istihdam edilenler ve işsizlere ilişkin istatistiklerin temel veri
kaynağını oluşturmaktadır. Araştırma 2000 yılından beri her ayın
ilk haftası referans dönemi alınarak uygulanmakta idi. Eurostat’ın
bu konudaki tavsiyeleri doğrultusunda 2014 yılından itibaren
sürekli ankete geçilmiş ve yılın 52 haftasında söz konusu anket
uygulanmıştır. Böylece daha hassas bir ölçüm ve AB ülkeleri
ile tam uyum sağlanmıştır. Ayrıca, işsizlerin iş arama kriterinde
kullanılan 3 aylık iş arama süresi, yine Eurostat’ın bu konudaki
tavsiyeleri dikkate alınarak 4 haftaya çekilmiştir. Bu kapsamda,
yeni uygulamanın geçmiş seri ile karşılaştırılabilirliğini sağlamak
amacıyla, 2013 yılı Ocak ayı ile 2014 yılı Şubat ayları arasında
mevcut Hanehalkı İşgücü Anketi ve sürekli anketin pilot
uygulaması eş zamanlı yapılmıştır.
Söz konusu seride yeni nüfus projeksiyonu ve idari bölünüş
temel alınmıştır. Ayrıca OECD ve diğer uluslararası kuruluşlar
ile karşılaştırılabilirliği sağlamak amacıyla 15-64 yaş grubunda
yer alan nüfusa ilişkin temel işgücü göstergeleri de yeni seri ile
birlikte yayınlanmaya başlamıştır.
İşgücü göstergeleri, sürekli anket uygulamasına göre ve son
kriterler dikkate alınarak, 15 Mayıs 2014’te açıklanmış ve zaman
serileri 2005 yılı Ocak ayına kadar geriye dönük revize edilmiştir.
51
Tarım ve sanayi kapsamında hesaplanarak NACE Rev.1
sınıflamasına göre yayımlanmakta olan Üretici Fiyat Endeksinde
(ÜFE); diğer göstergelerle karşılaştırılabilir ve AB normları ile
tam uyumlu endeksler oluşturmak amacıyla değişiklik yapılmıştır.
2014 yılından itibaren tarım sektörü hariç olmak üzere sadece
sanayi kapsamında NACE Rev.2 sınıflamasına uygun olarak
Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) 3 Şubat 2014 tarihinde
yayınlanmaya başlamıştır. Yİ-ÜFE sanayi sektöründeki üreticilerin
yurt içine sattıkları ürünlerin fiyat değişimini yansıtmaktadır.
Ayrıca açıklanan yeni seri ile birlikte, mevcut seriler 1982 yılına
kadar geriye çekilmiştir.
Sanayi sektöründeki üreticilerin yurt dışına sattıkları ürünlerin
fiyat değişimini ölçen Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi (YD-ÜFE),
2010 temel yıllı olarak 27 Şubat 2014 tarihinde yayınlanmaya
başlamıştır.
Tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörlerindeki üreticilerin
sattıkları ürünlerin fiyat değişimini daha sağlıklı bir şekilde
yansıtmak ve AB normlarına uyum kapsamında NACE Rev.2
sınıflamasına uygun olan 2010 temel yıllı Tarım Ürünleri Üretici
Fiyat Endeksi (Tarım ÜFE) hesaplanmış ve 14 Şubat 2014
tarihinde kullanıcılara sunulmuştur.
Mevcutta yayınlanan Yİ-ÜFE, YD-ÜFE ve Tarım ÜFE’nin yanı
sıra Hizmetler için ÜFE’nin hesaplanması yönünde çalışmalar
devam etmektedir.
TÜİK’in bu yıl açıkladığı bir diğer önemli istatistik de Hayat
Tablolarıdır. Hayat tabloları, her yaştaki nüfusun ölümlülük
olasılıklarını ve hayatta kalma sürelerini ayrıntılı olarak açıklayan
tablolardır. Ayrıca ülkelerin sosyo-ekonomik gelişmişlik
seviyelerini, yaşam kalitesini ve ölümlülük seviyelerini ölçmekte
kullanılan önemli bir gösterge olan doğuşta beklenen yaşam
süresi göstergesi de hayat tabloları yoluyla elde edilmektedir.
52
Ülkemize özel hayat tabloları TÜİK tarafından ilk kez Türkiye
ve iller düzeyinde idari kayıtlara dayalı olarak üretilmiştir. Türkiye
geneli için tekli yaşlara göre düzenlenmiş tam hayat tablosu ile
il düzeyinde doğuşta beklenen yaşam süresine ilişkin ayrıntılı
sonuçlar 1 Ekim 2014 tarihinde kamuoyuna sunulmuştur.
Yine bu yıl ilk kez Karayolu Trafik Kaza İstatistikleri 17
Temmuz 2014 tarihinde kullanıcılarla paylaşılmıştır.
TÜİK tarafından uygulanan bir diğer değerli çalışma olan
Zaman Kullanım Araştırması bireylerin çeşitli günlük faaliyetleri
içinde zamanlarını nasıl kullandıklarını ortaya koymak amacıyla
yapılmaktadır. İlki 2006 yılında uygulanan çalışmanın ikincisine 1
Ağustos 2014 tarihinde başlanmıştır.
2009 yılından itibaren dönemlik olarak yayınlanmakta olan
Konut Satış İstatistikleri haber bülteni, 2014 yılından itibaren
aylık olarak, birinci ve ikinci el konut satışı ile yerli yabancı
satış ayrımını da içerecek şekilde kullanıcılarla paylaşılmaya
başlanmıştır.
Kamuoyu tarafından yakından takip edilen Yaşam
Memnuniyeti Araştırması, vatandaşın genel mutluluk algısını,
toplumsal değer yargılarını, temel yaşam alanlarındaki genel
memnuniyetini ve kamu hizmetlerinden memnuniyetini ölçmek,
memnuniyet düzeylerinin zaman içindeki değişimini takip etmek
amacıyla gerçekleştirilmektedir. 2003 yılından itibaren uygulanan
bu araştırma ile Hükümet olarak kendi performansımızı ölçen
bir sistem geliştirdik ve bu ölçüm mesleki bağımsızlığı kanunla
güvence altına alınmış uluslararası saygın bir kurum olan
TÜİK tarafından yapılmaktadır. Daha önce Türkiye geneli için
yaklaşık 4 bin 800 hane ile gerçekleştirilen Yaşam Memnuniyeti
Araştırması, geçen yıl ilk kez il bazında tahmin verecek şekilde
yaklaşık 125 bin haneyle gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın Türkiye
geneli sonuçları 11 Mart 2014 tarihinde, il bazındaki veriler ise 14
Nisan 2014 tarihinde kamuoyu ile paylaşılmıştır.
53
İl bazında vatandaşımızın mutluluk ve memnuniyet düzeyini
görebildiğimiz bu çalışma sonuçları TÜİK’in bir diğer önemli
çalışması olan İllerin Yaşanabilirlik Endeksinin hesaplanmasında
da kullanılacaktır.
İllerin yaşanabilirlik durumunu karşılaştırılabilir olarak
göstermeyi amaçlayan İllerin Yaşanabilirlik Endeksi için il bazında
eğitim, sağlık, maddi yaşam koşulları, barınma, bireysel refaha
ilişkin göstergeler, yaşam kalitesi göstergeleri bir bütün halinde
değerlendirilmekte olup, endekse ilişkin çalışmalar devam
etmektedir.
Genel ekonomik durumla ilgili gelişmeleri bir bütün olarak
kapsamlı bir biçimde veren Ekonomik Güven Endeksi, tüketici
ve sektörel güven endekslerinden oluşan çok önemli bir bileşik
göstergedir. Bu endeksin 2015 yılından itibaren aylık olarak
yayımlanması planlanmaktadır.
Yine 2014 yılında Ülkemizde tarımsal işletmelerin tamamına
ait güncel bir çerçeve elde edilmesi, ulusal düzeyde sürdürülebilir
bir tarımsal işletme kayıt sistemi kurulması için, Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı ile TÜİK arasında işbirliği protokolü
imzalanmıştır. Protokol kapsamında Tarımsal Üretim Kayıt
Sistemi (TÜKAS) çalışmalarına 2014 yılında başlanmış olup,
kayıt kalitesi ile ilgili çalışmalara 2015 yılında devam edilecektir.
TÜKAS kayıtlarının tamamlanması ile AB uyum sürecinde ihtiyaç
duyulan tarımsal ekonomik hesaplar, bitkisel üretim ve hayvancılık
konularında 2015 yılında araştırmalar yapılabilecektir.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
TÜİK tarafından hayata geçirilen önemli bir uygulama olan
Parasal Değerleri Güncelleme Aracı, belli bir tarihteki parasal
değeri TÜFE ve Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) değişim
oranları kullanılarak talep edilen tarihteki değere dönüştürme
aracıdır. Hem kurumlar hem de vatandaşlar için zaman ve
kaynak tasarrufu sağlayacak olan bu uygulama ile TÜİK internet
54
sayfasında yapılan hesaplamalar barkodlu olarak kullanıcıya
sunulmakta olup, resmi evrak niteliği taşımaktadır.
Ülkemiz ekonomisinin yapısal analizi ve planlanması amacıyla
2012 yılı için Arz-Kullanım ve Girdi-Çıktı Tabloları hazırlanması
için detaylı soru kağıtları kullanılarak 2013 yılı içerisinde
işyerlerinden veri derlenmiş olup, bu veriler analiz çalışmasının
tamamlanmasına bağlı olarak 2015 yılında yayınlanacaktır.
Önemli makroekonomik göstergelerden birisi olan Gelir
Yöntemi ile GSYH’nin yayınlanması yönünde metodolojik
çalışmalar tamamlanmış olup sonuçlar değerlendirilmektedir.
TÜİK, Uluslararası Hizmet Ticaretinin üretilmesi konusunda
gerekli araştırmaları yapmış olup, paydaş kurumların görüşlerini
de alarak Ekim 2014 tarihi itibarıyla alan çalışmasına başlamıştır.
Kullanıcılar tarafından verilerin yorumlanmasında önemli bir
kıstas olan mevsimsel düzeltilmiş serilerin sayısı artırılmıştır.
2012 yılında 5 konu başlığı altında 15 seri mevsimsel düzeltilmiş
olarak yayınlanmakta iken, 2014 yılında 13 konu başlığı altında
toplam 547 seri mevsimsel düzeltilmiş olarak yayınlanmıştır.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
TÜİK’in uluslararası işbirliği çalışmalarına büyük önem
vermekteyiz. TÜİK, Ülkemizin dış politikasına uygun olarak, çeşitli
ülke ve ülke gruplarına yönelik ikili ya da çok taraflı istatistik işbirliği
projeleri, teknik yardım program ve protokollerinin hazırlanması
ve uluslararası anlaşmalara uygun şekilde yürütülmesi
konularında kapsamlı çalışmalar gerçekleştirmektedir. Yine bu
doğrultuda, uluslararası kuruluşlar, ulusal istatistik ofisleri ve
bölgesel teşkilatlar ile istatistik alanındaki işbirliği çalışmaları
sürdürülmektedir.
TÜİK bu çerçevede, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi
Başkanlığı ile Türkmenistan’da durum tespit ziyareti
gerçekleştirmiş, Tunus Ulusal İstatistik Kurumu ve Moğolistan
55
İstatistik Ofisi ile işbirliği faaliyetleri yürütmüştür. Bu ülkelerin yanı
sıra, Nijer, Filistin, Azerbaycan İstatistik Kurumlarından uzmanlara
da TÜİK uzmanları tarafından danışmanlık hizmeti verilmiştir.
Söz konusu işbirliği çalışmaları kapsamında önümüzdeki
dönemde Somali, Endonezya, Kırgızistan ve Türkmenistan ile
yeni programların başlatılması planlanmaktadır.
İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve
Eğitim Merkezi (SESRIC) aracılığı ile birçok İslam Ülkesine
yönelik işbirliği faaliyetleri yürütülmekte bu kapsamda sadece
2014 yılı içinde Katar, Kuveyt, Yemen, Birleşik Arap Emirlikleri,
Uganda, Bangladeş, Umman, Arnavutluk, Kazakistan ve
Azerbaycan’a istatistik alanında eğitim ve danışmanlık hizmetleri
verilmiştir.
Sayın Başkan, Değerli Üyeler,
Her alanda hızlı değişimlerin ve dönüşümlerin yaşandığı
çağımızda, geleceğe yönelik doğru planlama yapılabilmesi,
ancak güçlü bir istatistiki altyapı ve güvenilir veriler ile sağlanabilir.
Ünlü yazar George Wells’in, “İstatistiki düşünme bir gün etkin
vatandaşlık için okuma yazma kadar gerekli olacaktır.” sözü
aslında bu konuda çok şey ifade etmektedir.
Gelişmiş ülkelerle aynı standartlarda ve karşılaştırılabilir
verilerin eksiksiz, istenilen ayrıntıda üretilmesi için idari
kapasitelerinin yanı sıra teknik ve mali imkanlarının da artırılması
gerektiğinin altını çizmek isterim.
Sayın Başkan, Kıymetli Milletvekili Arkadaşlarım,
Kalkınma anlayışımızı, dünya ve Türkiye ekonomisine
ilişkin gelişmeleri ve yürüttüğümüz önemli program ve projeleri
özetlemeye çalıştığım konuşmama burada son verirken,
Bakanlığım ve bağlı kuruluşları bütçelerinin ülkemize hayırlı
olmasını diler, hepinize yapacağınız katkılar için şimdiden
teşekkür eder, saygılarımı sunarım.
56