İlk Türk Devletleri - Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü

2. ÜNİTE
İLK TÜRK DEVLETLERİ
TARİH 5
NELER ÖĞRENECEĞİZ?
Bu ünitenin sonunda;
1. Türk milletinin dünya tarihindeki önemi, milletler ailesi içindeki şerefli geçmişini kavrayacaksınız.
2. Atalarımızın çeşitli zamanlarda ve yerlerde devletler kurduklarını öğreneceksiniz.
3. Devlet adamlarımızın yerinde gösterdikleri uzak görüşlülük, fedakarlık gibi
yeteneklerini ya da bilinçsiz davranışları sebebi ile olayların ve tarihin akışını nasıl etkilediklerini bileceksiniz.
4. Milli bağımsızlığın değerini kavrayacaksınız.
ANAHTAR KAVRAMLAR
ANAYURT
UYGUR
TÜRK
KÜLTÜREL
ETKİLEŞİM
KÖK TÜRK
HUN
ÇİN SEDDİ
İPEK YOLU
30
TARİH 5
GİRİŞ
Sevgili Öğrenciler!
Türkler tarih boyunca çok geniş coğrafi mekânlara dağılmış ve her zaman için
bulundukları yerlerde etkili olup, tarihin uzun bir döneminde dünya siyasetine yön
vermişlerdir. Bu ünitemizde tarihe yön vermiş bir millet olan Türklerin ilk anayurdunun neresi olduğu ve buralarda oluşan uygarlıklar konusunu sizlerle paylaşacağız.
E
OKUYALIM
İlk Türkler, yani en eski atalarımız bugün Orta Asya diye bilinen yerde, Tanrı Dağları ile Altay
Dağları arasında yaşıyorlardı. Tarih
öncesi insanlar ve kültürlerle uğraşan bilim adamlarının o bölgelerde
yaptıkları kazılardan elde edilen
bilgilere göre, Türkler beyaz ırktan
ve geniş kafalı (brakisefal), orta
boylu insanlardı; Burası Çin’le sınırdaş olan bir ülke idi; bu yüzden
Türkler’ in eski tarihlerine ait bilgiResim. 02.01: Altay Dağları
lerin pek çoğunu Çin tarihinden
öğreniyoruz. Çin tarihleri Milat’tan Önce 2000-1000 yılları arasında ilk Türk hükümdarlarından bahsediyorlar. Böylece Türkler’ in bilinen tarihi, dört bin yıllık bir tarihtir.
Türkler o zamanlarda hem soy, hem dil bakımından yakın komşularından, yâni
Çinlilerden ve Moğollardan farklı idiler. Asıl geçim kaynakları hayvancılıktı. Bu yüzden hep hareket hâlinde bir hayat sürüyorlar, çok iyi at kullanıyorlardı. Son derece
çevik süvari birlikleri sayesinde komşu ülkeler üzerinde hâkimiyet kurabiliyorlardı.
Çin’de bile zaman zaman hükümdarlık, Türk ailelerinin eline geçiyordu.
Erol GÜNGÖR, Tarihte Türkler, s,11,12
?
Yukarıdaki metinde verilen bilgilere göre
1. Türklerin ilk Anayurdu nerelerdir?
2. Türk Tarihini niçin Çinlilerden öğrenmek zorunluluğu oluşmuştur?
3. Türklerin hangi özellikleri ön plana çıkmaktadır?
31
TARİH 5
1. TÜRK ADININ ANLAMI VE KÖKENİ
“Eğer bir millet büyükse kendisini tanımakla daha büyük olur. “
Mustafa Kemal Atatürk
E
DÜŞÜNÜNÜZ
Atatürk’ün yukarıdaki sözü sizde hangi düşünceleri oluşturmaktadır?
İnsanlık tarihinde seçkin bir yeri olan, başka toplumları etkileyen ve çoğu zaman yönlendiren milletimizin adının anlamı ve kökeni hakkında pek çok araştırmalar yapılmış, bu konuda çeşitli fikirler ileri sürülmüştür. Türk, Ön Asya mitolojisinde
Nuh Peygamber’in torunu Yafes’in adıdır. Mukaddes kitaplardaki rivayetlere göre
Nuh Peygamber, dünyayı oğulları Hâm, Sâm ve Yafes arasında paylaştırırken Türklerin atası olarak kabul edilen Yafes’e Ceyhun Nehri ötesindeki memleketleri yani
Türkistan’ı vermiştir.
Türk adına ilk olarak Çin yıllıklarında rastlanmıştır. Türk adını devlet adı olarak
da, ilk kez Kök Türkler kullanmışlardır. Çin kaynaklarında “miğfer” anlamında kullanılan Türk adı, Kök Türk Kitabelerinde Türk veya Türük şeklinde geçmektedir. Uygurlar
zamanından kalma belgeler kelimenin “güç, kudret “anlamı taşıdığını ortaya koymaktadır. Kaşgarlı Mahmut, “Divân-ı Lûgat-it Türk” adlı eserinde, Türk adının “olgunluk çağı” anlamına geldiğini belirtmiştir. Macar bilgini A.Wambery ise Türk adının
“türemek, çoğalmak” anlamlarına geldiğini söyler. Ziya Gökalp Türk kelimesinin anlamını “töreli, kanun nizam sahibi” olarak açıklar. Atatürk, Onuncu Yıl Nutkunda Türk
milleti hakkındaki düşüncelerini şu sözlerle ifade etmiştir:
“Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir.
Çünkü Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Çünkü
Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir.”
“Şunu da ehemmiyetle belirtmeliyim ki yüksek bir insan cemiyeti olan Türk
milletinin tarihî bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.”
?
Atatürk’ün yukarıdaki sözlerinden yola çıkarak Türk adını tanımlamak isteseydiniz neler söylerdiniz? Neden?
32
TARİH 5
Türkiye adı coğrafi bir terim olarak, VI. yüzyıla ait Bizans kaynaklarında Orta
Asya için, IX. ve X. yüzyıllarda Volga Nehri’nden Orta Avrupa’ya kadar uzanan bölge,
XII. yüzyıldan itibaren de Anadolu için kullanılmıştır. Bazı kaynaklarda Türkiye adı
XIII. yüzyılda Memlûklerin egemenliğindeki Mısır ve Suriye için de kullanılmıştır.
E
OKUYALIM
TÜRKLERİN TEMEL ÖZELLİKLERİNDEN BAZILARI
Arap müellifi(Yazar) Cahiz’den (ö. 869) itibaren, Türk’e verilen ve yüklenilen
özelliklerin bazıları şunlardır:
1. Türk, edepli, terbiyeli, akıllı ve temiz kalplidir, azimlidir, hoşgörülüdür, tedbir
sahibidir.
2. Türk, sağlam yapılıdır, cesurdur, kahramandır. İyi savaşır. Türk ancak korkulması gerekenden korkar. Türkler iyi savaşçı oluşları sebebiyle, bütün Orta Çağlar boyunca, dünyanın da en seçkin askerlerinden sayılmışlardır.
3. Türk namusludur, güvenilir insandır.
4. Türk zayıf ve acizleri korur; savaş zamanlarında korkunç bir muharip görünümünde ise de o barış zamanlarında en sakin insandır. Bu zamanlarda gelene gidene yemek yedirir-içirir, yardım eder.
5. Türk tabiatın içinden geldiğinden, küçük yaşlarından itibaren hayat kavgasına alışmıştır. Hayatın ve yaşamanın zorluklarını bilir ve onları çözmeye yatkındır.
Cahiz’in dediğine göre “Türk, eli kolu bağlı olarak bir kuyuya atılsa, mutlaka bir çaresini bulup kurtulur”. Belki bu sebepten daha doğuştan iyi mücadelecidir.
Türkler, dünya coğrafyasında sayıca çok kalabalık bir millet olmamakla birlikte,
komşularına göre üstün özellikleri sebebiyle Dünya tarihinde seçkin ve çok önemli
bir yer tutmuşlardır. Bunun belli başları sebeplerini de şöyle sıralayabiliriz:
a. Türk, teşkilatçıdır; teşkilatçı özelliği onun sadece halkını değil, özellikle silahlı kuvvetlerini seçkin bir hale sokar.
b. Türk, durmak nedir bilmez; o her zaman çalışır. Hepsinden önemlisi durmaksızın kendisini aşmak ve yenilemek ister.
c. Türk, “sade” insandır: O kısa ve öz konuşur; uzun ve boş sözlerden nefret
eder. Bu sebeple “sadelik, açık ve yalın” olmak onun en belirgin vasıflarındandır.
33
TARİH 5
d. Türk, ata erken zamanlarda sahip olduğundan, atın sürati ve hareketli oluşu
sebebiyle komşularına büyük üstünlük sağlamıştır. Bu sebeple olsa gerek Cahiz şöyle diyordu: “Türk’ün ömrünün at üzerinde geçen günlerinin, yer üzerinde oturarak
geçirdiği günlerden daha çok olduğunu görürsün”.
e. Türk, bir maden olarak “demir”i erken bir zamanda bilmiş, demiri çelik haline
sokarak güçlü silahlara sahip olmuştur. Böylesine üstün silahları ve yukarda sözünü
ettiğimiz “at”ı ile komşularına karşı başarılı olmuştur.
Tuncer Baykara, Türklüğün En Eski Zamanları, GTT 1 s,358,359’dan özetlenmiştir.
?
Metinde verilen bilgilere göre;
1. Türklerin karakter yapılarının oluşmasında nelerin etkili olduğu söylenebilir?
2. Türklerin dünya tarihinde önemli bir yere sahip olmasının sebepleri nelerdir?
2. BÜYÜK HUN DEVLETİ
Tarihte bilinen ilk Türk Devle ’ti Hunlardır. Hun Devleti’nin ne zaman kurulduğu kesin olarak tespit edilememiştir. . Hun adına ilk kez M.Ö. 318 yılına ait Çin
kaynaklarında rastlanmıştır. Bu tarihte Hunlar, beş Çin beyliği ile anlaşıp bir diğer
Çin beyliğine saldırmışlardır. Bu olay, IV. yüzyılın başlarında devletlerarası ilişkilerde
önemli rol oynayan, güçlü bir Hun Devleti’nin bulunduğunu açıkça göstermektedir.
Çinlilerin MÖ 318 yılında Türklerle yaptıkları ittifak Hunlarla ilgili tarihte bilinen ilk
yazılı belgedir. Bu sırada Hunların yurtları Orhun-Selenga ırmaklar ile bu ırmakların
batısında yer alan Ötüken çevresiydi. Hun ismi, Çin kaynaklarında “Hiung-Nu” şeklindedir. “Hiung-Nu” kelimesi “kavim, halk, topluluk” anlamlarına gelmektedir.
E
OKUYALIM
ÇİN SEDDİ NİÇİN YAPILDI
Çin beylikleri arasındaki egemenlik mücadelesine karışan Hunlar, Çin toprakları üzerine akınlarını ve baskılarını karşı konulmayacak derecede artırdılar ve Çin’in
bütün Kuzey eyaletlerini ele geçirdiler. Çinliler, zamanın en mükemmel silâhlarına ve
en hızlı hareket kabiliyetine sahip olan Hun akıncılarına karşı koyamadılar. Çin kralları, Hun akınlarını durdurabilmek için dünyanın hiçbir yerinde ve devletinde görül-
34
TARİH 5
memiş tedbirlere başvurdular. Hun akınlarına karşı Çin
Cao Krallığı’nın inşa etmeye
başladığı surlar, Ts’in Krallığı zamanında tamamlandı
(M.Ö.214) ve bugün görenleri
hayretler içinde bırakan 2400
km. uzunluğundaki “Çin Seddi” meydana getirildi.
Öte yandan, aynı Cao
Krallığı’nda Hun akınları yüzünden, , köklü reform hareResim. 02.02: Çin Seddin’ den Bir Görünüm
ketlerine girişilmek zorunda
kalındı. Önce ağır savaş arabaları hizmetten kaldırıldı. Yerine Hunlarınki gibi manevra kabiliyeti yüksek atlı birlikler teşkil olundu. Ayrıca, askerlerin üzerinden hareketi
engelleyen ipekli uzun elbiseler çıkarıldı. Bunun yerine Hun pantolonları, çizmeleri
ve başlıkları (börk) giydirildi; belleri Hun kemerleri ile sıkıldı; hepsi Hun silâhları ile
donatıldı ve Hun tarzında eğitimlere başlandı. Fakat Çin aldığı bütün bu tedbirlerle
Hun akınlarını durduramadı.
Salim KOCA, Türk Kültürünün Temelleri, s 42,43’ten yararlanılarak hazırlanmıştır.
?
Verilen bilgilere göre Çinliler, Türklerden neler öğrenmişlerdir?
Teoman Dönemi(MÖ 220-209)
Asya Hunlarının bilinen ilk hükümdarı Teoman’dır. Teoman; Çinliler, Yüeçiler ve
Moğol asıllı Tunguzlarla savaşmıştır. Askeri bakımdan üstün olan Türkler, bu mücadeleler sonucunda Çin’i zor durumda bırakmışlar ve Çin topraklarının bir kısmını ele
geçirmişlerdir. Teoman Türk boylarını kendi egemenliğinde birleştirmeyi başararak,
Türklerin siyasi birliğini sağlamıştır.
Teoman eşinin etkisiyle büyük oğlu Mete’nin hükümdar olmasını engellemek
istemiştir. Bunu sağlamak için de Mete’yi Yüeçilere rehin olarak göndermiştir. Ancak
Mete kaçarak güçlü bir ordu kurmuş ve bir süre sonra babasına karşı ayaklanarak
Babası Teoman’ı öldürüp, Hun hükümdarlığını ele geçirmiştir. Bu olayla ilgili aşağıda
verilen metni okuyunuz.
35
TARİH 5
E
OKUYALIM
METE HAN’IN HÜKÜMDAR OLMASI
Teoman’ın oğullarından biri Mete idi. Sonradan Teoman çok sevdiği bir hanımla evlendi. Bu hanımı bir oğul doğurdu. Bundan sonra Teoman küçük oğlunu
tahta çıkarmak istedi. Üvey annesinin ısrarı üzerine Mete’yi Yüeçilere rehin olarak
gönderdi. Teoman, Yüeçilere ani olarak bir baskın yaptı. Yüeçiler Mete’yi öldürmek
istedi.Fakat Mete atını aldı ve kaçtı. Geri döndü. Geri dönünce Teoman tarafından
övüldü. Teoman, Oğlu Mete’nin on bin atlı askerî birliğe komutan olması için bir
emir çıkardı.
Mete “ıslık çalan” bir ok yaptı. Kendi okçu atlılarına eğitim yapmalarını emretti.
Ordusuna şöyle dedi. “Islıklı ok nereye atılırsa herkes aynı hedefe ok atacaktır. Okunu
atmayanların ise başları kesilecektir.”
Mete ava gitti. Avda Mete bizzat kendisinin atına bir ıslıklı ok attı. Fakat Mete’nin
askerlerinden bazıları atına ok atma cesaretini gösteremediler. Bunun üzerine Mete
harekete geçti. Ok atmayanları cezalandırdı.
Mete bir gün de babası Teoman ile bir ava çıkmıştı. Avda ıslıklı okunu babasına
attı. Mete’nin askerleri Mete’nin ıslıklı okunu izlediler ve Teoman’ı öldürdüler. Böylece Mete kendisini hakan olarak tahta çıkardı.
Prof. Dr. Bahaeddin Ögel Büyük Hun İmparatorluğu, s. 213’den düzenlenmiştir.
?
Metindeki bilgilere göre o dönemde devletlerarası ilişkiler hakkında neler söylenebilir?
36
TARİH 5
Harita. 02.01: Asya Hun Devleti
Mete Dönemi
Teoman’dan sonra MÖ 209 yılında Asya Hun Devleti’nin başına oğlu Mete
“şanyü” unvanını alarak geçmiştir. Mete, Hun ordusunu onlu sisteme göre yeniden
düzenleyerek Askerlerini on, yüz, bin ve on bin kişilik gruplara ayırmış ve her grubun
başına bir komutan atamıştır. Böylece Türk tarihindeki ilk düzenli ordu teşkilatını
Mete kurmuştur.
Mete tahta çıktığında ülkesinin doğusunda Moğol
asıllı bir kavim olan Tunguzlar, güneyinde Çinliler, güneybatısında da Yüe-çiler bulunuyordu. Tunguzlar Hun devletindeki hükümdar değişikliğinden yararlanmak istediler.
Bu amaçla Mete’den toprak istediler. Ülke topraklarının en
küçük parçasının bile hiçbir şekilde verilemeyeceğini ifade
eden Mete, sefere çıkıp, Tunguzları ağır bir yenilgiye uğratarak vergiye bağlamıştır.
Mete, Tunguzlardan sonra İpek Yolu ticaretini engelleyen Yüe-çiler üzerine sefere çıkarak bu yolun güvenliğini
sağlamıştır. Daha sonra da kuzeye yönelerek Hunlarla akraResim. 02.03: Metehan
ba olan Tölesler ve Kırgızları egemenliği altına almıştır. Bu
durum Çin yıllıklarında “Hunların bütün soylu büyük kişileri Mete’nin hâkimiyetini
tanımışlar ve onu en büyük şanyü olarak yüceltmişlerdir.” şeklinde ifade edilmiştir.
Mete MÖ 201 yılında Çin seferine çıkarak Çin’in kuzeyindeki Ordos bölgesine
sahip olmuştur. Bunun üzerine Çin İmparatoru Kao-ti büyük bir ordu ile Hunların
37
TARİH 5
üzerine yürümüş fakat başarı sağlayamamıştır. Çin bozkırlarını Hunlara bıraktı. Ayrıca her yıl tahıl, ipek ve yıllık vergi vermeyi kabul etti. Zor durumda kalan Çinliler,
MÖ 200 tarihinde Hunlarla bir antlaşma imzalamışlardır. Bu antlaşmaya göre Çinliler,
Hunlara vergi vermeyi(yiyecek ve ipek) ve ülkenin kuzeyindeki bozkırları Hunlara
bırakmayı kabul etmişlerdir. Mete, Çin gibi son derece geniş topraklara sahip bir
devletin dışardan yönetilemeyeceğini ve istilâ edilemeyeceğini bildiği için, Çin topraklarına yerleşmeyi uygun görmemiş böyle bir antlaşmayı daha uygun görmüştür.
Çin’e yerleşilirse Türklerin çok kalabalık olan Çinliler içerisinde benliklerini kaybedeceklerine inanmıştır. Fakat Çin’i sürekli olarak askerî baskı altında tutmak istemiştir.
?
Mete’nin Çin siyasetinin önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Mete, MÖ 174 yılında öldüğü zaman, devletin sınırları, doğuda Kore’ye, batıda
Aral gölüne, kuzeyde Baykal gölüne, güneyde Tibet’e ve Karakurum dağlarına kadar
uzanıyordu. Tarihte bilinen ilk Türk devleti olan Asya Hun Devletini Mete Han teşkilatlandırmıştır. Mete, saltanatının 20 yıl gibi uzun bir dönemini Hun hâkimiyeti altında Orta Asya birliğini kurma faaliyetiyle geçirmiştir. Mete, 26 tane büyüklü küçüklü
devleti ortadan kaldırarak, Hun siyasî birliğini kurmuştur. Mete bu durumu “Ok ve
yay gerebilen kavimleri bir aile gibi birleştirdim şimdi onlar Hun oldular” şeklinde
açıklamıştır. Bu sözden anlaşıldığı gibi, Mete, Orta Asya’da sadece Hun siyasî birliğini
kurmakla kalmamış, aynı zamanda bu topluluklara “Hun olma”, yani millet olma bilincini de kazandırmıştır.
Özet olarak, Mete, M.Ö. 209 yılında Hun tahtına çıkmış, kendisinden toprak
talebinde bulunan Moğol kökenli Tunguzları ağır bir şekilde cezalandırmış, eşi bulunmayan bir taktikle Çin imparatorunu kuşatıp, vergiye bağlamış, Türkçe konuşan
ve Türk soyundan olan toplulukları Hun hâkimiyeti altında toplayarak, Hun siyasî
birliğini kurmuş ve Hun Devleti’ni sadece Orta Asya’nın değil, bütün Asya’nın, hatta
bütün dünyanın en büyük gücü haline getirmiştir. Zaman zaman Çin üzerinde siyasî
baskısını hissettirerek, Hun halkına uzun bir barış ve huzur dönemi yaşatmıştır.
Kİ-Ok Dönemi (MÖ174-MÖ 160)
Mete’nin M.Ö. 174 yılında ölümünden sonra tahta oğlu Ki-ok geçmiştir. Çin’e
karşı babasının politikalarını devam ettiren Ki-ok MÖ 161 yılında Çin’in merkezine
kadar ilerleyip Hun baskısının azalmadığını Çinlilere göstermiştir. Bundan sonra Çin
ile ilişkilerini barış ortamında yürüten Ki-ok, bir Çinli prenses ile evlenmiştir. Ki-ok,
38
TARİH 5
Çin’i baskı altına aldıktan sonra İpek Yolu üzerinde oturan Yüe-çiler üzerine yönelmiştir. Vurduğu ağır bir darbe ile Yüe-çileri mağlup ederek, bu kavmi göç etmeye
zorlamıştır. Ki-ok’un vurduğu darbeden sonra Orta Asya’yı terk ederek, bugünkü
Afganistan, Pakistan ve Kuzey Hindistan’a gelen Yüe-çiler, burada büyük İskender
zamanından kalan Grek kolonilerine son vererek, Kuşan adıyla anılan yeni bir devlet
kurmuşlardır (M.Ö. 138).Yüe-çiler üzerine yapılan seferle İpek Yolu, tamamen Hunların eline geçmiştir.
Harita 02.02: İpek Yolu Haritası
E
OKUYALIM
HUN İKTİDARINI HEDEF ALAN YIKICI ÇİN PROPAGANDASI
Çin imparatorları, özellikle barış zamanlarında Hun Hakanlarına eş olarak gönderdikleri prenseslerin maiyetlerinde Türk ülkesine soktukları ajanlar vasıtasıyla Hun
beyleri ve Hun birliği içindeki kavimler arasında sinsice ayrılık tohumları ekiyorlardı.
Ayrıca ticaret yoluyla Hun ülkesine bol miktarda ipek ve lüks eşya göndererek, onları rahata ve zevke alıştırıyorlardı. Hâlbuki rahat ve zevk düşkünlüğü atlı-göçebe ve
akıncı hayat tarzına tamamen aykırı idi. Bu, dışarıdan çökertilemeyen kalenin içeriden çökertilmesi demekti.
39
TARİH 5
Çin hayat tarzına karşı özenti, ilk defa Ki-ok Kağan zamanında kendini göstermiştir. Hunların güçlü zamanlarında pek etkisi görülmeyen bu olumsuz durumlar,
daha sonraki zayıf hakanlar zamanında tam bir huzursuzluk kaynağı oldu. Hun iktidarında derin çatlaklar belirmeye başladı.
Salim Koca, Türk Kültürünün Temelleri, s. 51,52
?
Hun Kağanlarının Çinli prenseslerle evlenmelerinin Türk tarihi açısından olumsuz etkileri neler olmuştur?
Kün-Çin Dönemi (MÖ160-126)
Kiok’un yerine geçen Kün-Çin dedesi ve babası ölçüsünde başarılı olamamıştır.
Onun zamanında Hun iktidarı sarsıntılar geçirmeye başlamıştır. Çinliler, ilk defa ufak
çapta da olsa Hun akınlarını sınır boylarında durdurmayı başarmışlardır. Bu dönemden itibaren Çinliler’in gözünde Hunların yenilmezliği inancı yıkılmaya başlamıştır.
Büyük Hun Devleti’nin Parçalanışı ve Yıkılışı
Hun akınları karşısında önceleri devamlı
savunmada kalan Çinliler, gönderdikleri ajanlar vasıtasıyla Hunlar hakkında iyice bilgi sahibi olmuş ve zamanla savunma durumunu terk
edip, tıpkı Hunlar gibi saldırıya geçmişlerdir.
İlk önce Hunları taklit ederek atlı ordu birlikleri
oluşturan Çin, batıya doğru yayılma politikasını başlatarak; Tanrı dağları, Çungarya, Turfan,
Resim 02.06: Büyük Hun Devleti Bayrağı
Yarkent, Kuça gibi İpek Yolları üzerinde bulunan Hun topraklarını istilâya girişmiştir. MÖ 60 yılında ipek Yolu’nun denetimi Çinlilerin eline geçmiştir. Bu durum sonucunda Hun devlet gelirlerinde önemli ölçüde
azalmalar oldu. Çünkü onlar, ipek yollarını kullanan tüccarlardan geçit ve koruma
vergisi alıyorlardı. Ayrıca, Çin’den vergi ve hediye olarak sağlanan giyecek ve yiyecek
maddeleri de birdenbire kesildi, öte yandan, Hunların yaşadıkları bölgeler, onların
bütün ihtiyaçlarını karşılamaya elverişli değildi. Gittikçe artan ekonomik darlık, Hun
birliği içindeki boyların devlete bağlılığını zayıflatıyordu. Bütün bunlara Çinli prenseslerle gelen casusların Hun ülkesinin birliğini bozacak çalışmaları da eklenince,
Hun Devleti zayıflamaya başlamıştır.
40
TARİH 5
Devletin zayıflayıp asker| ve ekonomik gücünü kaybettiği sıralarda Ho-HanYeh hükümdar olmuştur. Ho-Han-Yeh, Çin himayesinde yaşamak isteyince kardeşi Çi-Çi ona karşı çıktı. Çi-Çi ve taraftarları özgürlüklerinden taviz verilmesini utanç
olarak değerlendiriyorlardı. Yabancı egemenliğini tanımak istemeyen Çi-Çi, batıya
giderek Çu ve Talas ırmakları düzlüğünde ayrı bir devlet kurdu. Ho-Han-Yeh ise güneye çekilerek Çin’in himayesine girdi. Böylece Hun Devleti biri güneyde, diğeri batıda olmak üzere ikiye ayrıldı (M.Ö. 58).
E
OKUYALIM
Çİ-Çİ’NİN TÜRK TARİHİNDEKİ ÖNEMİ
İstiklâli feda etmeyi “gülünç ve utanç verici” bulan Çi-çi, kendisini destekleyen
beyleri ve boyları yanına alarak, batıya çekildi. Tanrı dağlarının kuzeyinde oturan Vusunların direnişini kırdı. Tarbagatay bölgesindeki Ogurları, İrtiş kaynak havzasındaki
Tinginleri ve Kırgızları itaat altına aldı. Bundan sonra Çu-Talas havzasına yerleşen Çiçi, burada kendisine, etrafı surlarla çevrili yeni bir başkent kurdu (M.Ö. 41).
Çi-çi’nin bu hızlı yükselişi, kuvvetler dengesini daima elinde tutmak isteyen
Çin’i telaşlandırdı. Çi-çi’nin üzerine, Ho-han-yeh kuvvetleriyle destekli 70 bin kişilik
bir kuvvet gönderdi. Bu ordu, Çi-çi’yi başkentinde kuşattı. Çi-çi, böyle bir harekâtı
beklemediği için Çin ordusuna hazırlıksız yakalandı. Çi-çi, burada, Çin’e ve kardeşine karşı tarihin en dramatik istiklâl mücadelesini verdi. Çin ordusu, Talas ırmağı
kıyısındaki surlarla çevrili olan Hun başkentini tamamen tahrip ettikten sonra Çiçi’nin sarayına ulaştı. Bütün şehir, sokak sokak, oda oda didik didik edildi. Başta Çi-çi
olmak üzere Tiginler, hatunlar ve saray mensuplarından 1518 kişi, devlet ve istiklâl
uğruna hayatlarını kaybettiler. Böylece, Batı Hun Devleti’nin siyasî varlığı tamamen
sona erdi (M.Ö. 36). Çi-çi’ye bağlı olan Hun boylan ise, bölgede dağınık bir hayat
yaşamaya başladılar.
Sonuç olarak, Çi-çi ve taraftarları, istiklâl mücadelesini hayatlarıyla birlikte kaybettiler; fakat onlar gelecek nesillere ölmez bir ideal ve örnek bıraktılar. Gerçekten de onlar, istiklâl ve devletleri uğruna hayatlarını kaybetmişler, fakat inançlarını
yaşatmayı başarmışlardır. Zira bir süre sonra oğullarının ve torunlarının ruhunda
istiklâl fikri tekrar uyanmış, dedelerinin uğrunda hayatlarını kaybettikleri devlete ve
istiklâle tekrar kavuşmuşlardır.
Genel Türk Tarihi Ansiklopedisi 1,S,563
41
TARİH 5
?
Çi-Çi ve arkadaşlarının verdikleri mücadelenin Türk tarihindeki önemiyle ilgili
neler söylenebilir?
Çin egemenliğinde yaşayan Doğu Hunlarına bir süre sonra güçlü devlet adamı
Yü Şan-yü (MS 18-46), yeniden bağımsızlıklarını kazandırdı. Ancak Hunlar aralarında
çıkan anlaşmazlıklar sonucu MS 48 yılında bir kez daha Kuzey ve Güney Hunları olarak ikiye ayrıldılar. Kuzey Hun Devleti MS 156 yılında Çinlilerin ve Siyenpilerin saldırıları sonucu dağıldı. Güney Hun Devleti ise Çinlilerin atadığı hükümdarlar tarafından
yönetildiği için bağımsız bir siyaset izleyemedi. MS 216 yılında tamamen yıkıldı.
Asya Hun Devleti’nin yıkılması ve bazı Türk boylarının Batıya göç etmesi üzerine Orta Asya’nın en güçlü devleti haline gelen Çin, bir süre Hunları egemenlikleri
altında tutmuştur. Hunlar, Çin idaresinde kalmalarına rağmen milli benliklerini korumaya çalışmışlardır.
Asya’da bu dönemde Orhun ve Selenga nehirleri arasında Avar, İran’da Sasani,
Maveraünnehir bölgesinde de Akhun Devleti kurulmuştur
3. KAVİMLER GÖÇÜ
M.Ö. 36 yılında Çinlilerin saldırıları sonucu dağılan Batı Hunları, Kırgız bozkırlarına gelip yerleşmişlerdi. Kuzey Hun Devleti’nin yıkılmasından sonra batıya hareket
eden Hunlar da Kırgız bozkırlarına geldiler. Daha önce gelmiş olan Hun boylarıyla
birleştiler ve güçlendiler. Avrupa Hunlarının ataları olan bu topluluklar, M.S,350 yılında batı yönünde harekete geçtiler. Aral gölü ile Hazar denizinin kuzeyindeki Alan
ülkesini ele geçirdiler. Batıya doğru ilerlemeyi sürdüren Hunlar, M.S.375 yılında İtil
(Volga) nehrine ulaştılar. Bu tarihlerde Hunların başında, Balamir adında bir hakan
bulunuyordu.
Hunların Avrupa içlerine doğru ilerleyişi karşısında, bu bölgede yaşayan Kavimlerden Vızigotlar, Ostrogotlar, Vandallar, Burgondlar ve Germenler, batıya doğru,
birbirlerini iterek yer değiştirdiler. Doğu Avrupa’da yaşayan bu kavimlerin 375 yılından itibaren Hun baskısı nedeniyle Avrupa içlerine doğru ilerleyerek yer değiştirmelerine tarihte Kavimler Göçü adı verilmiştir. Bu olay yıllarca sürmüş ve pek çok
ulusun yer değiştirmesiyle sonuçlanmıştır. Kavimler Göçü ile ilgili aşağıda verilen
haritayı inceleyiniz?
42
TARİH 5
Harita 02.03: Türklerin Göç Yolları
Kavimler Göçü’nün Sonuçları
Dünya tarihinin önemli olaylarından biri olan Kavimler Göçü’nün sonuçlarını
şöyle özetleyebiliriz:
1. Roma İmparatorluğu, 395 yılında Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmış, 476 yılında Batı Roma İmparatorluğu yıkılmıştır.
2. Avrupa’daki kavimlerin birbirleriyle karışıp kaynaşması sonucunda bugünkü Avrupa milletlerinin temelleri atılmıştır. Bunu kısaca açıklarsak; Alanlar, Vandallar
ve Vizigotların İspanya Yarımadasına yerleşmesiyle, İspanya, Angıllar ve Saksonların
Britanya Adası’na yerleşmesiyle İngiltere, Germenlerin Ren Nehri Bölgesine yerleşmesiyle Almanya, Frankların Manş Denizi çevresine yerleşmeleriyle Fransa gibi devletlerin temelleri atılmıştır.
3. Germen kavimleri arasında Hristiyanlığın yayılmasıyla birlikte kilise ve din
adamları güç kazanmıştır. Bu durum inanç ve bilgiyi dinle birleştiren ve bir Orta Çağ
felsefesi olan skolastik düşüncenin Avrupa’da egemen olmasına neden olmuştur.
4. Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla Avrupa’da yaşanan otorite boşluğu, eyaletlerde yönetimi ellerinde bulunduran soyluların bağımsız hareket etmelerine, bu durum da feodalite rejiminin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
5. Avrupa’ya yerleşen Türkler, Avrupa Hun Devleti’ni kurmuşlar ve Avrupa kültürünü etkilemişlerdir.
43
TARİH 5
6. Bazı tarihçiler Kavimler Göçü’nü ilk çağın sonu orta çağın başlangıcı kabul
etmişlerdir.
?
1.Kavimler Göçü’nün Avrupa’ya etkileri neler olmuştur?
2.Kavimler Göçü’nün siyasi ve kültürel sonuçlarıyla ilgili neler söylenebilir?
4. AVRUPA HUN DEVLETİ
Balamir Dönemi
Kuzey Hun Devleti’nin dağılmasından sonra batıya çekilen Hunlar, Ural ve Volga nehirleri arasına yerleşip buradaki Türkleri bir araya toplamaya çalıştılar. Hunlar,
IV. yüzyılın ortalarında Alan ülkesini ele geçirdikten sonra, 374 yılında İtil (Volga)
nehri kıyılarında göründüler. Bu tarihlerde Karadeniz’in kuzeyindeki düzlüklerde,
Ostrogotlar ve Vizigotlar yaşıyordu. Başlarında Balamir’in bulunduğu Hunlar, önce
Ostrogotları, daha sonra Vizigotları yenilgiye uğrattılar ve onların yerlerini terk etmelerine neden oldular.
Uldız Dönemi
Balamir’den sonra 378 yılında başa geçen Uldız döneminde iki kol halinde
hareket eden Avrupa Hunlarının bir bölümü Roma topraklarına girmiş, diğeri de
Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya girmiştir. Anadolu’ya giren Hunlar, Çukurova ve
Suriye’de bir süre kaldıktan sonra tekrar Karadeniz’in kuzeyindeki topraklara döndüler (395-396). Bu olay, Türklerin Anadolu’da ilk kez görülmeleri açısından önemlidir.
Hun Hakanları, V. yüzyılın başlarından itibaren komşu oldukları Bizans ve Roma
İmparatorlukları ile yakın ilişkiler kurmuşlardır. Avrupa Hun Devleti’nin dış politikası
Uldız döneminde belirlenmiştir. Uldız, Bizans’ı baskı altına alırken, Batı Roma’yı koruyucu bir tutum içine girmiştir. Örneğin, “barbar” kavimleri birleştirip başına geçen
Got lideri Radagais, Batı Roma İmparatorluğu’nu ortadan kaldırmak maksadıyla harekete geçince, Roma’nın imdadına Uldız yetişmiştir. Uldız, Floransa’nın güneyinde
Radagais’e vurduğu ağır bir darbe ile, bir daha birleşmelerine imkân kalmayacak
şekilde bu Got kitlelerini dağıttığı gibi, Roma’yı da büyük bir tehlikeden kurtarmıştır.
Uldız, siyasetinin öteki cephesini de ihmal etmiyordu. O, bazen Tuna’yı geçiyor,
karşısına çıkan Bizans valisine, “istersem, güneş ışıklarının eriştiği her yeri ele geçirebilirim” diyerek, onu tehdit ediyor, baskısını hissettiriyordu. Başka bir ifade ile Uldız,
korkutma siyasetini uygulayarak amacına ulaşmasını çok iyi biliyordu. Uldız, önce
44
TARİH 5
Bizans’ı baskı altına alarak Batı Roma İmparatorluğu ile iyi ilişkiler kurmayı, daha
sonra da Batı Roma üzerine yürümeyi dış politikasının esası olarak belirlemiştir.
Uldız’ın 410 yılında ölümünden sonra yerine Karaton geçti. On yıl kadar hükümdarlık yapan Karaton hakkındaki bilgiler son derece azdır. Karaton’dan sonra
Hunların yönetimine 422 yılında Rua geçti. Bu sırada, Hun ve Roma İmparatorlukları
arasındaki ilişkiler oldukça iyi durumdaydı. Roma, Hunlar’dan sağladığı askerî destek sayesinde Galyadaki Got ve Frank kitlelerini İtaat altında tutabiliyordu. Bizans
ise bir taraftan Rua’ya ağır vergiler ödeyerek Hun baskısından kurtulmaya çalışırken
diğer yandan Hun ülkesine soktuğu ajanlar vasıtasıyla yabancı soydan olan kavimlere olumsuz propaganda yaptırarak, Hunları zor durumda bırakmaya çalışıyordu.
Rua’dan sonra ise Hunların başına Attila ve Bleda, birlikte geçtiler (434.)
Harita 02.04: Avrupa Hun Devleti
Attila Dönemi
Avrupa Hun Devleti en parlak dönemini Attila zamanında yaşamıştır. Attila
Büyük kardeşi Bleda ile birlikte tahtı paylaşmakla beraber, tüm yetkiler kendisinde
olmuştur. Babası Muncuk erken öldüğü için, Attila amcası Rua’nın yanında yetişmiş,
daha iş başına gelmeden devlet yönetme siyasetinin temellerini öğrenme imkânını
bulmuştur. İş başına gelince de, yönetimde gösterdiği üstün başarıdan dolayı bü-
45
TARİH 5
tün otorite Attila’da toplanmıştır. Bleda ise, ikinci derecede kalmıştır. Attila’nın başa
geçtiği dönemde, Doğu Roma İmparatorluğu ile bazı sorunlar yaşanmaktaydı. Bu
sorunların temelinde ise Bizans İmparatorluğu tarafından esir edilen ya da değişik
nedenlerle bu ülkeye sığınan Türkler bulunmaktaydı.
Attila, Hun-Bizans ilişkilerini yeniden düzenlemek istiyordu. 434 yılında Doğu
Roma İmparatoru’nun iki devlet arasındaki sorunların görüşülmesi amacıyla bir elçilik heyeti göndermesi, bu konuda Attila’ya beklediği fırsatı verdi. Bizans elçilerini, Tuna ve Morova nehirlerinin birleştiği yerdeki Margos kalesi önünde karşılayan
Attila, Doğu Roma heyetiyle tarihe Margos Barışı (434) olarak geçen bir antlaşma
imzaladı. Attila’nın, isteklerini, barış koşulları olarak yazdırdığı ve Kontstantia Barışı
olarak da bilinen bu antlaşmanın başlıca maddeleri şunlardır:
• Hunlar tarafından esir edilmiş Romalılar ile çeşitli nedenlerle ülkelerini terk
eden Hunlar, Doğu Roma Devleti’ne kabul edilmeyeceklerdir.
• Romalı mülteciler ve esirlerin her biri için Avrupa Hunlarına sekiz altın fidye
ödenecektir.
• Bizans, Hunlara bağlı kavimlerle antlaşma yapmayacaktır.
• Ticari faaliyetler belirli sınır kasabalarında devam edecektir.
• Yapılan antlaşma devamlı olacak ve her iki taraf da uyacaktır.
• Bizans’ın Hunlara ödemekte olduğu vergi 300 altın libreden 700 altın libreye
çıkacaktır.
?
Margos Antlaşması’nın içeriğinden yola çıkarak Avrupa Hun Devleti’nin Doğu
Roma İmparatorluğu karşısındaki askeri ve siyasi durumu hakkında neler söylenebilir?
Attila, Margos anlaşmasından sonra ülkenin doğu bölgesini denetimi altına
aldı. Volga boylarındaki Ak-Oğurların ayaklanma girişimlerini bastırdı (435). Bu sırada iç karışıklıklar içinde bulunan Batı Roma, Hunlardan yardım istemek zorunda
kaldı. Bu yardım sırasında Oktar komutasındaki bir Hun ordusu, Burgondlara karşı
büyük bir zafer kazandı (436). Hun-Burgond mücadelesi, Almanların ünlü Nibelungen destanlarının kaynağı olmuştur.
46
TARİH 5
Attila’nın Seferleri
I.Balkan Seferi
Margos Barışı’ndan bir süre sonra Bizans, barış hükümlerine aykırı davranışlarda bulunmaya başladı. Hun mezarlarının Bizanslı papazlar tarafından açılıp soyulması, Attila’yı son derece kızdırdı. Ayrıca, Türk boylarından bazıları Bizans tarafından
isyana teşvik ediliyordu. Bizans, Hunlara göndermeyi vadettiği 700 Libre altını da ihmal etmişti. Bütün bu sebepler bir araya gelince, Attila Bizans’ı cezalandırmaya karar
verdi. Ordularının başında Belgrat ve Niş üzerinden Bizans topraklarına giren Attila
Balkanlarda süratle ilerlemeye başladı. Bizans, Attila’nın ezici gücü karşısında ancak
batı Roma’nın araya girmesiyle kurtulabildi. Batı Roma, önceki barış şartlarının aynen yerine getirilmesini garanti edince, Attila amacına ulaşmış olarak geri döndü.
II.Balkan Seferi
Bizans, Batı Roma sayesinde elde ettiği barışın kıymetini takdir edemedi.
Kaçakları iade etmediği gibi Hun mezarlarını soyanları da cezalandırmadı. Üstelik
yükümlü olduğu yıllık vergiyi de ödemekte isteksizlik gösterdi. Bu durum üzerine
tekrar harekete geçen Attila, Balkanlar’da 70 den fazla Bizans şehrini geçerek Büyük
Çekmece ’ye kadar ilerledi. Bizans İmparatoru Attila’nın önünde bir kere daha boyun eğerek barış istedi. Bizans İmparatoru II. Theodosius’un elçisi Anatolyos, Attila
tarafından kabul edildi ve anlaşmaya varıldı. Anatolyos Barışı denilen bu antlaşmaya
göre;
a) Bizans’ın ödediği yıllık vergi üç katına çıkarılacak,
b) Bizans, savaş tazminatı ödeyecek,
c) Tuna’nın güneyinde beş günlük mesafedeki yerler askerden arındırılacaktı.
Bizans imparatoru Attila’nın bütün isteklerini kabul etmişti ama bunlardan
gittikçe ağırlaşan yıllık vergileri ödemekte güçlük çekiyordu. İmparator bu ağır durumdan kurtulabilmek için bir suikastla Attila’yı ortadan kaldırmayı plânladı. . Bu
durumu önceden haber alan Attila, Hun başkentine gelen elçilik heyetindeki suikastçıya, suçunu itiraf ettirdi. Daha önce en küçük bir olayı dahi savaş sebebi sayan
Attila, bu olay üzerine, imparatoru ağır bir dille suçlamakla yetindi. Bunun sebebi,
Attila’nın, Bizans’ı yeter derecede yıpratmış olduğuna ve onlardan ülkesine bir zarar gelmeyeceğine inanmasıydı. Bizans’ı tamamen kendine bağlı kabul eden Attila,
bundan sonra Batı Roma’ya yönelme zamanının geldiğine inanıyordu.
Attila, Batı Roma üzerine yapacağı sefere, bir bahane aramıştır. Bu amaçla Kendisine daha önce bir nişan yüzüğü gönderen İmparator III. Valantien’in kız kardeşi
47
TARİH 5
Honorya’nın (Honoria) teklifini kabul ettiğini bildirdi. Çeyiz olarak da, imparatorluğun yarısını istedi. Attila, isteklerinin kabul edilmemesi üzerine, bunu savaş nedeni
saydı. Attila, 451 yılı başlarında 200 bine varan ordusu ile Orta Macaristan’dan batıya
doğru harekete geçti. Mart ayında Ren nehrini üç koldan geçerek Galya’ya(Fransa)
girdi. (Galya seferi, 20 Haziran 451). Amacı, Roma ile birleşmesine fırsat bırakmadan
Gotlar’a ağır bir darbe vurmaktı. Fakat, Attila’nın hareketini adım, adım takip eden
Romalı General Aetyus(Aetius), çeşitli kavimlerden oluşan ordusu ile aynı zamanda
Galya’ya geldi ve Gotlar’la birleşti. Yeni katılanlarla Aetius’un da gücü 200 bine ulaştı, iki ordu Katalon ovasında karşılaştı. Öğleye doğru başlayan çarpışmalar, bütün
gece sürmüş, iki taraf da çok kayıp vermiştir. Verdikleri kayıplar yüzünden oldukça
sarsılmış olan Got ve Frank kuvvetleri, sabahleyin savaş meydanım terk edince, desteksiz ve müttefiksiz kalan Aetius da çekilmek zorunda kaldı.”
Bu seferde iki taraf da çok kayıp vermesine rağmen kesin sonuç alınamamıştır(451). Attila’nın, bu savaşın sonucunda amacına ulaştığı görülmektedir. Attila’nın
amacı, Batı Roma İmparatorluğunun asker deposu durumunda olan Galya’yı saf dışı
etmekti. Bu nedenle, önce Galya (Fransa) üzerine yürüyen Attila, Romanın müttefiklerinin savaş gücünü kırarak Roma’yı desteksiz bıraktı.
İtalya Seferi
Attila, 452 yılında, 100 bin kişilik ordusuyla Alpleri aşarak İtalya’ya girdi. Roma,
Attila’nın karşısına çıkaracak bir kuvvet bulamadı. Senato, ne olursa olsun barış yapmak kararındaydı. Bu amaçla, arabuluculuk için yardım istedikleri Papa I. Leon’un
başkanlığında bir heyet, Attila’nın yanına gönderildi. Papa I. Leon, Attila’dan, tüm
Hristiyanlık dünyası adına Roma’yı bağışlamasını istedi. Attila, Papa ile anlaştıktan
sonra geri döndü. Papa, Hunların elindeki esirlerin serbest bırakılmasını da sağladı.
Attila’nın geri dönüşünde, Roma’nın Hristiyanlar için kutsal bir merkez olması, Batı
Roma’nın gücünün kırıldığına inanması, Doğu’da bir tehlike olarak gördüğü Sasani
Devleti üzerine sefere çıkmak istemesi Bizans’ın, Hun topraklarına saldırdığı haberleri gibi nedenler etkili olmuştur.
E
OKUYALIM
ATTİLA
Attila, bütün Avrupa’yı gücü önünde boyun eğdiren karşı konulmaz bir otorite
olmasına rağmen, günlük hayatında gösterişten hoşlanmaz, sadeliği severdi. Yiyip,
içmekte ve giyimde hep aynı sadelik hâkimdi. Öte yandan, o, yabancılara karşı gü-
48
TARİH 5
cünü ve servetini göz kamaştıran bir parlaklıkla ve etkili bir şekilde göstermekten
hoşlanırdı. Özellikle yabancı elçilere verdiği ziyafetler, gücünün ve servetinin gözler
önüne serildiği bir yer olurdu.
Kendi çağında yazılan tarih kitapları onu iyiliksever, alçak gönüllü ve daha birçok yüksek niteliklere sahip bir hükümdar olarak tanıtırlar.1
Avrupalının hatırasında Hunlar kadar derin iz bırakan başka bir kavim yoktur.
Kilise çevrelerinde Attila’nın Galya ve İtalya seferlerinden dolayı daha ilk Ortaçağdan
beri birçok efsane meydana gelmiş ve bu efsaneler sahne sanatına( Film ve Tiyatro
oyunlarına) bol malzeme sağlamıştır. Fakat Avrupa kavimleri arasında meydana gelen Attila ve kavmi hakkındaki efsaneler ülkelere göre değişir
Hıristiyanlar, günahlarından dolayı Allah’ın kendilerini cezalandırmak maksadıyla, Attila’ya Allah’ın Kamçısı unvanını vermişlerdi. Bizanslılar Attila’nın öldüğüne
inanmamış ve onun bir komplo kurbanı duğunu düşünmüşlerdir.
Got-Longobard efsanelerinde Attila, harpten hoşlanan, ılımlı tabiatta keskin
zekâlı bir hükümdardır. Kilise menkıbelerinde Attila, dünya hâkimi ise de, silâhsız ve
âciz kilise mensupları ondan üstündürler. Galya’da meydana gelen menkıbelerde
Attila, genellikle çok kan dökücü ve merhametsizdir.
İtalyanlar arasında Attila çok değişik şekildedir. Bu ülkede
daha sonra yüzyıllarda meydana gelen pek çok olay Attila’ya mal
edilmiştir. Dante’ye göre Attila, Hıristiyanlığı sevmediğinden birçok İtalyan şehrini kül etmiştir. Cermen efsanelerinde Attila, çok
büyük ve âlicenap bir hükümdardır. Attila’nın sarayında birçok
Cermen hükümdarı yaşar. Nibelungen destanı Hun-Cermen
mücadelelerinden meydana gelmiştir. Bu hikâyelerde Attila, büyük otoriteye sahip, azametli, asil ruhlu bir hükümdardır.
Resim 04.05: Attila
Macarlar arasında Attila ve Hunların çok değişik bir yeri vardır. Bir zamanlar,
Hunlarla Onoğurların karışarak yeni bir siyasi Türk topluluğu meydana getirdiği sırada onlarla beraber yaşadıkları sanılan eski Macarlar, Hunları, Macarın ataları kabul
eder ve en eski Macar kroniklerinde bu görüş yer tutar, ismen biline ilk Macar reisi
Ârpad ailesi üyeleri arasında, efsanevî atalarının Attila olduğu inancı yerleşmişti. Bugün Romanya’nın Erdel (Transilvanya) eyaletinde yaşayan Macar kabilesi Sekeller de
kendilerini Hunların soyundan sayarlar. Bu yüzde Macar sarayında ve Macarlar arasında, daha başlangıçtan beri, bir Hun geleneğinin olduğu tahmin edilmektedir.2
1.Salim KOCA, Türk Kültürünün Temelleri, s,65
2.Şerif BAŞTAV, Avrupa Hunları, GTT 1 Ansiklopedisi s,637,638’
49
TARİH 5
?
1. Avrupa Hunlarının, Avrupalılar üzerindeki etkileriyle ilgili neler söylenebilir?
2. Attila hakkında farklı görüşlerin ortaya çıkmasının sebepleri hakkında neler
söylenebilir?
Avrupa Hun Devleti’nin Yıkılışı
Attila ile birlikte Hun Devleti’nde babadan oğula geçen bir hükümdarlık sistemi yürürlüğe girmiştir. Attila’nın ölümünden sonra yerine geçen oğulları İlek, Dengizik ve İrnek, ülkeyi babaları gibi yönetemediler. İlk olarak tahta çıkan ilek, ayaklanan
Germen kavimleriyle savaşırken öldü (454). Dengizik, birliği yeniden sağlamak ve
devlete eski gücünü kazandırmak için Bizans’la giriştiği savaşta öldü (469). İrnek,
büyük kardeşlerinin ölümünden sonra, Orta Avrupa’da tutunmanın zor olacağını
anlayarak, Hunların büyük bir kısmı ile Karadeniz’in kuzeyindeki geniş düzlüklere
çekildi. Hunların büyük bir kısmı Orta Asya’ ya geri dönerken, , bir kısmı da Avrupa’
ya doğru ilerleyen Avarlara katıldılar. Avarlara katılan Hunlar, daha sonra Macarların
ve Bulgarların ortaya çıkmasına zemin hazırladılar. Avrupa’da kalan Hun boylarının
bir kısmı kültürel etkileşim sonucunda IV. Yüzyıldan itibaren Hristiyanlığı kabul etmeye başlamışlardır.
Avrupa Hunları, siyasi istikrar ve güvenliği sağladıklarından dolayı doğu batı
arasındaki ticaret faaliyetlerini kolaylaştırmışlardır. Avrupalılar, pantolon ve ceket
giymeyi, at koşumları ve atları eyerleme yöntemleri konularında Hunlardan etkilenmişlerdir. Ayrıca Avrupa’daki bazı kavimler ordularını Türk ordusunu örnek alarak
yapılandırmışlardır.
?
Attila’nın ölümünden kısa bir süre sonra Avrupa Hun Devleti’nin yıkılış nedenleri hakkında neler söylenebilir?
5. AKHUNLAR
Akhunlar beşinci yüzyılda, Asya’nın önde gelen siyasi kuruluşları arasında yer
almışlardır. Türkistan, Mâverâünnehir, Afganistan, Horasan ve Hindistan’ın kuzey
bölgelerinde, Sakalar ve Kuşanlar gibi büyük bir devlet kuran Akhunlar, sadece askeri değil, siyâsi kültürel ve medeni durumları ile yaşadıkları yüzyılda önemli etkiler
50
TARİH 5
bırakmışlardır. Onların Bizans, Sasani, Çin ve Hindistan’daki hanedanlar ile siyasi ve
askeri temasları olmuştur.
Akhunların bağlı oldukları büyük kabile Hunlardı. Yani Büyük Hun Devleti’nin
yıkılmasından sonra Afganistan’ın kuzeyine yerleşen Hunlar, Akhun Devleti’ni kurmuşlardır.
Akhunları, komşuları ile sıkı ilişkileri nedeni ile tarihlerde farklı isimlerle yer
almıştır. Çin kaynaklarında, I-ta, I-tien, Iep-t’ien, Hua, Ye-tha kelimeleri Akhunların
karşılığıdır. İranlılar ise Akhunları Eftalit(Heftal,Heftalit,Hebtal) adı ile isimlendirmişlerdir. Eftalit adı, Sâsânî hükümdarı Fıruz’u yenilgiye uğratan Hun hükümdarı “Eftalanos” tan gelmektedir.
Akhunlar, IV. yüzyılda, Asya içlerinden batıya göç ettiler. Yüeçilerin varisi olan
Kuşanların çökmesinden sonra, Hun kabileleri arasında güçlenerek, büyük bir devlet kurdular. Akhunlar, bundan sonra, iklimi ve zenginliği ile farklı bir yaşayış ortamı
olan, Hindistan’a indiler. Indus’ Nehri’nin yukarı havzasında, şimdiki Pencab bölgesinde hakim duruma geçtiler ve yerleştiler. Toharistan ve Badgis’in vadileri onların
başlıca yaşayış alanları idi. Akhunlar, Hind edebiyatında, destanlarında, kitabelerinde, paralarında ve coğrafyasında uzun zaman yer alarak, kendilerinden bahsettirmişlerdir.
Harita 02.05: Akhun Devleti
51
TARİH 5
Akhunların Güçlenmesi
Akhunlar, V. yüzyılın başlarında Ceyhun Nehri’ni geçerek, Sâsânî topraklarını
işgal etmeye başladılar. Sâsânî hükümdarı V. Behram Gur (420-438), Rey şehri önlerine kadar ilerleyen Akhunları yenilgiye uğrattı.Doğu sınırlarına yerleşmiş olan Akhunlara karşı rahatsızlık duyan Sâsânîler sınır ihlallerini önlemek için kuleler yaptılar.
459-484 tarihleri arasında saltanat süren Şâh Firûz, Akhunların yardımı ile tahta çıkabildi. Onu destekleyen Akhun başında hükümdarı, Ahsunvar (Aksuvar) idi.
Ahsunvar, Akhun hâkimiyetini Kuzey Hindistan’a kadar genişletti.
Bir müddet sonra Firûz Akhunlara karşı verdiği sözleri tutmadı. Yapılan savaşta
Firuz’u yenen ve bağışlayan Aksuvar, daha sonra Akhunların arazine tekrar saldıran
Firuzla tekrar savaştı.Firuz bu savaşta hayatını kaybetti.
Firûz’dan sonra 484-531 yılları arasında, Sasani hükümdarı Şah Kavad idi. Bir
ara taht kavgasını kaybeden Kavad, yeniden tahtı elde etmeyi Akhunlar vasıtası ile
gerçekleştirebildi. Aksuvar ile dostluk tesis etti. Bu defa, , ülkeyi temelden sarsacak
olan olay , Mazdek’in tutumu idi. Yeni bir fikirle ortaya çıkan Mazdek, insanların mutluluğunu servet ve kadının bozduğunu bunların, toplumun ortak malı olması halinde sıkıntıların sona ereceğini söylüyordu.Mazdek tahtı sarsacak kadar kuvvetlendi.
Bir müddet sonra Kavad, , ülkesini terk etti ve Akhunlara sığındı. Onlar, yine yardımcı
kuvvet vererek, Mazdek isyanını bastırdılar ve Kavad tekrar tahtına kavuştu.
Akhunlar, V.yüzyılın ikinci yarısında Afganistanı Hindistan’a bağlayan geçilmesi zor geçitleri aşarak Hindistan içlerine girmeye başladılar ve Kuzey Hindistan’ı
egemenlikleri altına aldılar. Hindistan’a yapılan akınlar sırasında, Akhunların başında Toraman adlı bir hükümdar bulunuyordu. Pencap bölgesini bütünüyle Akhunlann denetimi altına alan Toraman, Hindistan’ın üst bölgelerinin gerçek ve ilk fatihi
olmuştur.
Akhunların Yıkılışı
I. Husrev Anuşirvan (531-579) Kavad’dan sonra Sasani hükümdarı olmuştu. Bu
sıralarda Akhunların doğusundaki yeni siyâsi güç Kök Türklerdi. Bunlar, askeri ve ticari yollar nedeni ile Akhunların rakibi idiler. Çünkü ipek yolu ticaretinin kontrolü
Akhunların elinde idi. Kök Türklerin Batıya doğru genişlemeleri için tek engel Akhunlardı. Bu nedenle, Sasani-Kök Türk ittifakı yapıldı. Sasaniler Kök Türklerin batı
kolunu yöneten İstemi Han ile birlikte Akhunların üzerine yürüdüler. Büyük bir zafer kazanarak, Akhunları yenilgiye uğrattılar. Akhunlar, Kök Türklerin ve Sasanilerin
ortak saldırıları sonucunda yıkıldılar ve toprakları, bu iki devlet arasında paylaşıldı
(564).
52
TARİH 5
?
Akhunların, İran ve Hindistan tarihindeki etkileri ile ilgili neler söylenebilir?
6. KÖK TÜRKLER
Asya Hun Devleti’nin dağılmasından sonra Orta Asya’da dağınık hâlde yaşayan
Türkleri bir araya getirerek siyasî birlik kuran Türk devleti Kök Türklerdir. Tarihte Türk
adını ilk kez devlet adı olarak Kök Türkler kullanmışlardır. Kök Türklerin atalarının
Hunlar olduğu Çin kaynaklarında belirtilmiştir. Orta Asya’da Büyük Hun Devleti’nden
sonra kurulan ikinci büyük Türk devleti Kök Türklerdir. Kök Türkleri kuranlar Aşina kabilesidir.
E
OKUYALIM
ERGENEKON DESTANI
Köktürkler bütün Türk illerinde herkesi itaat
altına almış, başkaldıran kavim ve kabileleri devlete
bağlamışlardı. Hiç kimse onlarla boy ölçüşemezdi.
Onların bu kudretini kıskanan düşman kavimler birleşerek Köktürkleri ortadan kaldırmak için saldırıya
geçtiler. Haince kurdukları pusu sonucu Köktürkleri
yendiler ve çoğunu öldürdüler. Kağanları İl Han’ın Resim 04.06: Ergenekon’dan Çıkış
Temsili Resim
küçük oğlu Kayı ve yeğeni Tokuz kurtuldu. Kayı ve
Tokuz eşleriyle birlikte gündüzleri saklanıp geceleri ilerlediler ve geldikleri yoldan
başka yolu olmayan bir vadiye yerleştiler. Buraya “Ergenekon” dediler. Ergenekon’un
tatlı suları, türlü yemişleri, av için kuş ye geyikleri vardı. Ulu Tanrıya şükredip burada rahat ve güvenle yaşamaya başladılar. Dört yüz yıl sonra o kadar çoğaldılar ki
Ergenekon’a sığamadılar. Buradan göç etmeye karar verdiler. Ancak çıkış yolu bulamadılar. Aralarında bir demirci vardı. Demirci, “Şu dağda demir madeni var, demiri
eritirsek belki dağ bize geçit verir.” dedi. Dağın her tarafını odun ve kömürle kat kat
doldurdular. Yetmiş manda derisinden körükler yapıp yetmiş yere koydular. Tanrı’nın
yardımı ile, dağ ateşe dayanamadı, demir eriyip gidince bir geçit açıldı. Çıkıp Göktürk yurduna geldiler. Kayı Han’ın torunu Börteçine kağan oldu, dört bir yana adam
gönderip yurtlarını yine aldıklarını bildirdi ve herkesin kendisine boyun eğmesini
emretti. Göktürkler yine eski sân ve şereflerine kavuştular.
53
TARİH 5
Dağı delip Ergenekon’dan çıktıkları günü kutsal kurtuluş günü ilân ettiler. Her
yılın o gününde büyük merasim yaptılar. Kağan bir demiri kızdırıp örse koyarak çekiçle döver, onun ardından bütün Türk beyleri demir döverek kurtuluşlarını anarlardı (Günümüzdeki Nevruz Bayramı kutlamaları Kök Türklerin Ergenekon’dan çıktıkları
güne dayanır).
Erol GÜNGÖR, Tarihte Türkler, s,39,40’tan özetlenmiştir.
?
Ergenekon Destanıyla ilgili verilen bilgilerden yola çıkarak I.Kök Türk Devleti’nin
kuruluşuna dair hangi çıkarımlarda bulunulabilir?
I. Kök Türk Devleti (552-659)
Kök Türkler VI. yüzyıl ortalarında, Bumin adında bir liderin idaresinde, Avar
Devleti’ne bağlı olarak yaşıyorlardı. Demircilikle uğraşan Kök Türkler bağlı bulundukları Avarlara silah yapıyorlardı. Bumin Han, Avar hükümdarının emri ile 551 yılında Avarlara isyan eden Töleslerin isyanını bastırdı. Bumin, Töleslerin ayaklanmalarını
bastırdıktan sonra Avar hükümdarının kızıyla evlenmek istedi. Ancak Bumin’in bu
Harita 02.06: Kök Türk Devleti
54
TARİH 5
isteğine Avar hükümdarı “siz, bizim kölelerimiz, demircilerimizsiniz. Nasıl olurda bizden kız istemeye cesaret edebilirsiniz” diyerek Bumin’ in isteğini geri çevirdi. Bunun
üzerine Bumin kendine bağlı kabilelerle Avarlara karşı ayaklanarak Avarları yenilgiye
uğrattı. Bumin merkezi Ötüken olmak üzere Kök Türk Devleti’ni kurdu ve İl - Kağan
unvanını aldı (552). Bumin Kağan eski Türk geleneklerine uygun olarak devletin batı
kanadını “yabgu” unvanıyla kardeşi İstemi’ ye verdi. Bumin Kağan devleti kurduğu
sene içinde öldü.
Bumin Kağan’dan sonra devleti bir süre Ko-lo Kağan yönetti. Ama o da uzun
yaşamadı. Ko-lo Kağan’ın ölümünden sonra yerine Mukan Kağan geçti.
Mukan Kağan Dönemi(552-576)
Mukan Kağan döneminde Kök Türkler en güçlü zamanlarını yaşamışlardır.
Mukan Kağan ilk olarak Avarları yenilgiye uğratıp onları batıya göçe zorladı (555).
Doğu’da Moğol soyundan olan Kitanları ve bir Türk boyu olan Kırgızları yenerek hakimiyeti altına aldı. Çin üzerine seferler düzenledi. Amcası İstemi Yabgu ile birlikte
Ak Hunlar üzerine yapılan seferlere katıldı. Kısa sürede ülke topraklarını, doğuda
Mançurya’dan batıda İran’a kadar uzanan büyük bir imparatorluk hâline getirdi.
Diğer taraftan ülkenin batı kanadını yabgu unvanıyla yöneten İstemi, yaptığı
seferlerle, Altay Dağlarının batısından Issık Göl ve Tanrı Dağlarına kadar hâkimiyet
sahasını genişletti. İstemi Yabgu’nun en büyük amacı İpek Yolu’nun denetimini ele geçirmekti. Bu amaçla Ak Hunlara karşı Sasanilerle işbirliği yaparak Ak Hun
Devleti’ne son verdi. Bir süre sonra Sasanilere karşı da Bizans’la işbirliği yaptı. Bu yüzden Bizans ve Sasani savaşları başladı. Bu durumdan yararlanan İstemi Yabgu İpek
Yolu’nun denetimini ele geçirdi. Kök Türkler ekonomik yönden güçlendi. Devletin
sınırları batıdan Hazar Denizi’ne kadar ulaştı.
E
OKUYALIM
İPEK YOLU MÜCADELESİ
Kök Türk Devletinin sınırları güneybatıda Akhun (Eftalit) Devleti’nin sınırlarına
dayanınca, İpek Yolu tamamen Kök Türklerin dış politika hedefleri arasına girdi. Bu
sırada ipek Yolunun önemli bir kısmı Akhunlar elinde bulunuyordu. Kök Türklerin,
İpek Yolu siyasetinde ilk teşebbüsleri, Akhun Devleti’ni ortadan kaldırmak maksadıyla Sasanî Devleti ile bir ittifak kurmak şeklinde başladı. Akhunlara karşı Kök Türk
ve Sasanî hükümdarları arasında bir ittifak kuruldu. Bu ittifak ayrıca, hanedan üyeleri
arasında yapılan evlilikler yoluyla kuvvetlendirildi.
55
TARİH 5
Bu İttifak gereğince, Batı Kök Türklerin başında bulunan istemi Yabgu, 557 yılında tek başına vurduğu bir darbe ile Akhun Devleti’ni yıktı. Akhun topraklan Kök
Türklerle Sasaniler arasında paylaşıldı. Böylece, İpek Yolunun Orta Asya kısmı Kök
Türklerin eline geçmiş oldu. Fakat Sasani hükümdarı, yaptığı anlaşmaya sadık kalmadı; ticareti engellemeye başladı. O, bununla da kalmadı: ticaret kervanlarıyla gelen Kök Türk elçilerini öldürttü; tüccarların ipeklerini ellerinden alarak yaktırdı.
Buna karşılık İstemi Yabgu, İpek Yolunu daima açık tutmak ve mal akışını sağlamak istiyordu. Bunun için Sasani engelinin mutlaka kırılması lazım geliyordu. Bu
maksatla İstemi Yabgu, Sasanilere karşı yeni bir müttefik bulmak için Bizans ile siyasî
ilişki kurma yoluna gitti. İki devlet arasında karşılıklı elçiler gidip geldi. Sonunda Kök
Türklerle Bizans arasında, Sasaniler karşı ittifak kuruldu.
Böylece tarihte Bizans ile Türkler arasında ilk defa siyasî ilişki kurulmuş oldu.
Bu ittifak sonunda ipek Yolu üzerindeki Sasani engeli ortadan kaldırılmış oldu. Bizans saldırıları ile zayıflayan Sasani Devleti, Hz. Ömer zamanında Müslüman Arap
orduları tarafından kolayca yıkılacaktır. Gerçekleştirdiği seferlerle Orta Asya’nın batı
bölgelerini Türkleştiren istemi Yabgu 576 yılında öldü.
Salim Koca, Eski Türklerde Sosyal ve Ekonomik Hayat, G T T 2,
s. 377 -373 den yararlanılarak hazırlanmıştır.
?
Metinde verilen bilgilere göre İpek Yolu’nu devletlerarası ilişkilere deki önemi
hakkından neler söylenebilir?
Tapo Kağan Dönemi (572 - 581)
Tapo Kağan ülkenin büyüklüğü nedeniyle kendi yönetimindeki Doğu kanadını ikiye ayırmış, Doğuya yeğeni İşbara’yı, Batıya da kardeşi Jotan’ı yabgu unvanı ile
atamıştır. Batı bölgesini yöneten İstemi Yabgu’nun 576 yılında ölmesi üzerine yerine
oğlu Tardu geçmiştir.
Tapo Kağan’ın Maniheizmi kabul etmesi ve bu dinin yayılması için çalışması,
diğer yandan Çin’e olan hayranlığı halkın tepkisini çekmiş, Kök Türk Devleti ileri gelenleri de bu durumu hoş karşılamamışlardır. Diğer yandan Tapo Kağan Buda dinini
Kök Türk ülkesinde yerleştirmeye ve korumaya çalışmıştır. Dış politikada da başarılı
olamayarak itibarı sarsılan Tapo kağan 581 yılında ölmüştür.
Tapo Kağan’ın ölümü üzerine Kurultay tarafından hükümdar seçilen İşbara
Kağan döneminde Çin, Türkleri milli kimliklerinden uzaklaştırmak için yoğun çaba
56
TARİH 5
harcamıştır. Çin İmparatoru’nun İşbara’dan Türk töresinden vazgeçmesini istemesi
üzerine, İşbara; “Çok eski çağlardan beri devam eden adet ve geleneklerimizi değiştirmeye benim gücüm yetmez.” cevabını vermiştir.
?
İşbara Kağan’ın sözlerine göre Türklerin hangi özellikleri dile getirilmektedir?
Kök Türk Devleti’nin İkiye Ayrılması
Türk Devletlerinin ikili sistemle yönetilmesi en zayıf yönleri idi. Kök Türk Devleti de bu sisteme uygun olarak kurulmuştu. Batı Kök Türk Yabguları, Doğu Kök Türk
Kağanları’nın hâkimiyetlerini tanıyorlar, fetihleri, iç ve dış işleri hep Doğu adına yürütüyorlardı. Devletin kurucusu Bumin Kağan’ın yüksek hâkimiyetini tanıyan İstemi
Yabgu, batı bölgelerinin yöneticisi idi. İstemi’nin yerine geçen Tardu’nun Doğuda
bulunan İşbara Kağan’ın üstünlüğünü tanımaması, bir iç harbe yol açtı. Çinliler tarafından da körüklenen bu mücadele sebebiyle Kök Türk Devleti kuruluşundan otuz
yıl sonra doğu ve batı Kök Türk devletleri olarak ikiye ayrıldı (582).
AK HUN DEVLETİ
AVRUPA HUN DEVLETİ
ASYA HUN DEVLETİ
200
0
200
KÖK TÜRKLER
UYGURLAR KIRGIZLAR
SASANİLER
DOĞU ROMA
ROMA İMPARATORLUĞU
300
İSLAM DEVLETİ
BATI ROMA
300
MİLATTAN ÖNCE
400
500
600
700
800
900
1000
MİLATTAN SONRA
Tarih şeridi
Yukarıdaki tarih şeridine göre Kök Türklerin çağdaşı olan devletler hangileridir?
Doğu Kök Türk Devleti
Kök Türk Devleti’nin 582 yılında ikiye ayrılmasından sonra, Doğu Kök Türk Devleti, kendisini toparlayamadı ve gücünü kaybetmeye başladı. İşbara Kağan’ın arka
arkaya Çin’e düzenlediği bütün seferler, başarısızlıkla sonuçlandı. Çin, ipek ticaretini
engelleyip, Kök Türklerin on bin kadar tüccarını sınır dışı etti. Bu durum Göktürkler
arasında açlık ve yoksulluğun doğmasına yol açtı. Kendine bağlı boyların Batı Göktürklere sığınması üzerine, İşbara Kağan zor durumda kaldı. 585 yılında Kök Türk
57
TARİH 5
istiklâli ağır bir darbe yedi. Sonunda iç bunalımlara ve dış baskılara dayanamayan
İşbara Kağan, Çin egemenliğini tanımak zorunda kaldı. Çin’in asıl amacı Kök Türkleri, Çinlileştirmek idi. Türk geleneklerine bağlı olan İşbara Kağan, 585 yılında Çin
imparatoruna yazdığı bir mektupta, siyasî istiklâlini feda ettiği halde, Çinlileşmeye
şiddetle karşı çıkmıştır. O, mektubunda Çin imparatoruna şöyle demiştir: “Oğlumu
sarayınıza gönderiyorum. Size, ilahî kökten gelen atları her yıl takdim edecektir. Sabah akşam emirlerinizi bekleyeceğim. Fakat elbiselerimizin önünü açmaya, omuzlarımızda dalgalanan saç örgülerimizi çözmeye, dilimizi değiştirmeye ve sizin kanunlarınızı kabul etmeye gelince; örf ve âdetlerimiz çok eski olduğu için, onları bozmaya
cesaret edemedim. Bütün milletimiz de aynı kalbe sahiptir.
Çin esareti altında bulunan İşbara Kağan 587 yılında öldü. İşbara Kağan’dan
sonra sırayla Yehu, Tülan, Kimin,ve Şipi Kağan oldular. 600-609 yılları arasında Kağanlık yapan Kimin, Çin imparatoruna, “Türk kavmini Çinliler gibi yapmaya giyim,
âdet ve dilde Çinlileştirmeye hazır bulunduğunu” bildirdi. Bunun üzerine Çin, Kök
Türk Kağanlarını devamlı kontrol altında tutabilmek için, onları kendi ülkesinde
oturmaya mecbur tuttu.
Kimin Kağan’dan sonra yerine geçen oğlu Şipi (609-619), Çin’de meydana gelen karışıklıklardan da yararlanarak ülkesini yeniden güçlendirmeye çalıştı. Asayiş ve
huzuru yeniden sağladı. Batıda Tibet, doğuda Amur ırmağına kadar uzanan topraklar üzerinde hâkimiyet kurdu. İşbara Kağan’dan bu yana Kök Türklerin Çin’e vermekte olduğu haracı vermeyi bıraktı. Kendisine karşı savaş açan Çin imparatorunu, ani
bir baskınla kuşattı. Çin imparatoru, Kök Türklere yıllık vergi vermek şartıyla ancak
kurtulabildi. Bu yenilgiden sonra Çin’de iç karışıklıklar başladı. Bunun sonucun da ise
Çin’de Sui hanedanının yönetimi yıkıldı ve yerine Tang hanedanı geçti.
Şipi Kağan 619 yılının Şubat ayında Çine yaptığı bir akın esnasında öldü. Onun
yerine oğlu küçük olduğundan kardeşi İlteber Şad Çu-lo unvanıyla kağanlığa geçti.
Çin’de yeni kurulan T’ang hanedanının birçok muhalifi vardı. Kök Türkler, bu muhalifleri destekleyerek T’ang hanedanının güçlenmesini engelliyorlardı. Bu arada
Çin’in kuzeyindeki şehirler sürekli olarak Kök Türkler tarafından yağmalanıyordu.
Çin imparatoru Kök Türklerin saldırılarını engellemek amacıyla Çu-lo Kağan’a bir elçi
gönderdiler. Çu-lo Kağan ikna edilemedi fakat Çinli elçi kendi tarafına çektiği bazı
adamlar sayesinde kağanı zehirledi. Bir müddet sonra Çu-lo Kağan aldığı zehrin etkisi sonunda öldü(621).
Çu-lo Kağan’dan sonra yerine kardeşi Kie-li (Hieli) geçti. Bu dönemde Çin başkenti yakınlarına kadar uzanan akınlar yapıldı. Çin’in kuzeyindeki bütün şehirler Kök
Türkler tarafından kuşatılıyordu. 625 yılına kadar süren akınlar sonrasında Çin’le barış yaptı.
58
TARİH 5
627 yılında ağır bir kış olmuş, hayvanların çoğu öldüğü için kıtlık baş göstermişti. İçine düştüğü ekonomik sıkıntıdan vergileri artırarak kurtulmak isteyen Kie-li
Kağan, büyük bir isyanla karşılaşıp, kendine bağlı boyların çoğunu kaybetti. Kağan,
kıtlık ve soğuk dolayısıyla güneye doğru ilerledi. Fakat 630 yılında Çinlilerin kurduğu
pusuya düşerek, yanında kalan son birliklerini de kaybetti. Daha sonra kendisi de
yakalanarak Çin’e götürüldü (630).Böylece Türkler Çin hâkimiyetini tanımak zorunda
kaldı. Doğu Kök Türk Devleti de bu olayla birlikte sona erdi.
Harita 02.07: Doğu Kök Türk Devleti
Batı Kök Türk Devleti (582-659)
582 yılında Doğu’dan ayrılan Batı Kök Türkleri, bir taraftan Kök Türk birliğini
tekrar kurmaya, bir taraftan da batı yönünde sınırlarını genişletmeye çalıştılar. Tardu
Kağan zamanında Doğu Kök Türk Devleti’ni hâkimiyeti altına almak için mücadele
etti.
Tardu Kağan, batıyı da ihmal etmedi. Kırım’da Bizans’a ait olan Kerç Kalesi’ni
alan Batı Köktürk orduları, bir süre sonra Kersonesos Kalesi’nin önlerinde göründüler. Bu sıralarda başka bir orduları da Kafkaslar’daki Derbend’i kuşatmıştı. Bu akınlar
sonunda Tardu Kağan, ülkesinin topraklarını Kırım yarımadasına kadar genişletti. Ayrıca Batı Türkistan’da oturan Soğdlarm bütün krallıkları Tardu’nun hakimiyetine girdiler. 591 yılında Doğu Türkistan’daki Turfan Krallığı da ele geçirildi. 588-89 yıllarında
Sasaniler üzerine yapılan hücumlar sonucunda Baktriya ve Toharistan işgal edilerek Herat’a kadar ulaşılmıştır. Bu sırada Sasani imparatorluğu tahtında Anuşirvan’ın,
İstemi Yabgu’nun kızı Fakim’den doğan Türkzade lakaplı Hürmüz hüküm sürüyordu. Fiziki görüntüsünden dolayı Türklere benzediği için Türkoğlu anlamına gelen
Türkzade lakabıyla meşhur olmuştu. Hürmüz’ün oğlu Hüsrev Perviz’in hükümdarlığı
zamanında Batı Kök Türk askerleri Sasanilerin iç mücadelelerine karışarak onlar üzerinde baskı kurdular.
59
TARİH 5
Tardu Kağan zamanında, Toharistan, Kunduz, Belh gibi ülkeler de Batı Kök
Türkleri tarafından fethedilmişti. Devletin sınırları batıda Kırım yarımadasına, güneyde Keşmir’e kadar uzanıyor; Kafkasya, Horasan, Afganistan ve Kuzey Hindistan
Türkleşiyordu. Tardu, 598 yılında Bizans imparatoruna yazdığı mektupta kendini
“Yedi iklimin ve yedi ırkın” büyük hükümdarı” olarak tanıtıyordu.
Tardu Kağan’ın Çin’e başlattığı seferi, onun
sonunu hazırlayan olayların başlangıcı oldu: Kök
Türk ordusunun geçtiği yollardaki nehirlerin, kuyuların, pınarların önceden Çinli ajanlar tarafından zehirlenmesi, Tardu’nun çok sayıda asker ve
at kaybetmesine yol açtı. . Bu olaydan sonra Türk
kavimleri arasında ayaklanmalar başladı. Bu kavimlerden biri olan Tölesler’in ayaklanmasını bastırmakta Tardu başarısızlığa uğrayınca, yenilgiyi
içine sindiremeyerek 603 yılında ortadan kayboldu ve böylece tarihten izini sildirdi.
Tardu’nun ölümünden sonra yerine geçen
hakanlar, Çin’in baskılarına karşı koyamadılar, iç
Resim 02.07: Bumin Kağan
karışıklıkları önleyemediler. Tardu’nun küçük torunu Tong Yabgu (618-630) döneminde, Kök Türkler yeniden güçlendiler. Bu dönemde yeni kurulan ordu ile birlikte sınırlarda yeni topraklar ele geçirildi. Töleslerin ayaklanması bastırıldı. 619 yılında Sasaniler yenilgiye uğratılarak Rey ve İsfahan şehirleri
ele geçirildi. 623 yılında Bizans imparatoru Heraklius ile Hazarlar ve Batı Kök Türkleri,
Sasani ordularını ağır bir mağlubiyete daha uğrattılar. Göktürklerin Sasani hükümdarı Hüsrev Perviz’i yenmesi İslam dünyasına büyük kolaylık sağlamıştır. Zayıflayan
Sasani imparatorluğu ileriki yıllarda İslam kuvvetleri
tarafından kolayca yıkılmıştır.
Resim 02.08: Kök Türk Kitabeleri
60
Tong Yabgu’nun son zamanlarında ülke içinde asayiş ve düzen tekrar bozuldu; taht kavgaları ve
ayaklanmalar başladı. Özellikle On-ok ve Karlukların
isyanları devletin çöküşünü hızlandırdı.630 yılında
Tong Yabgu’nun öldürülmesi üzerine On-ok ve Tölesler ayaklandılar. Çin, bu fırsatı kaçırmadı; hemen
işe karışarak batı kök Türklerini egemenliği altına
almaya başladı. Çin, 630 yılında başlattığı Batı Kök
Türklerini egemenliği altına alma faaliyetini, ancak
659 yılında tamamlayabildi ve bu tarihte Kök Türkler
tamamen Çin hakimiyetine girdiler.
TARİH 5
?
Doğu ve Batı Kök Türklerin yıkılış sebeplerini düşündüğünüzde her iki devletin
yıkılışlarındaki ortak sebeplerle ilgili neler söylenebilirsiniz?
II. KÖK TÜRK DEVLETİ (682-744)
Kök Türkler 682 yılına kadar Çin esaretinde yaşadılar. Çinliler bir arada tutmayıp, Çin seddi boyunca kurdukları eyaletlere dağıtarak konar göçer bir hayat yaşayan Türkleri şehirlerde yaşamaya zorlayıp enerji ve hareket kabiliyetlerini zayıflatmak istediler. Esir yaşamayı kabul edemeyen Türk soylularından bazıları hayatlarına
son verirken Kürşad, Nişufu gibi kahramanlar da giriştikleri istiklâl mücadelelerinde
hayatlarını kaybettiler. Bu olaylar Türkler arasında kuvvetli bir millî şuur uyandırdı.
Kürşad’ın yaptığı mücadeleyi anlatan aşağıdaki metni okuyunuz.
E
OKUYALIM
KÜRŞAD İHTİLALİ
Türklerin Çin esaretine girmesini hazmedemeyen Kürşad ve
otuz dokuz arkadaşı Türklerin bağımsızlıkları için planlar yapıyorlardı. Kök Türk Kağanlığı soyundan
gelen Kürşad, Çin imparatorunu
kaçırmayı ve fidye karşılığında
Türklerin serbest bırakılmasını
planlıyordu. Ancak planlarının öğrenilmesi üzerine Çin Sarayı’nı basarak imparatoru kaçırmaya karar
verdiler.
O gece gökteki yıldızlar titreşip yanıyor, Ötüken den gelen sert
rüzgâr ciğerlere dolup taşıyordu.
Kürşad’ın evinde toplantı vardı.
Kürşad ve Böğü Alp güvendikleri
Türk beylerinden birkaçını çağır-
Resim 02.09: Kürşad’ ın Temsili Resmi
61
TARİH 5
mışlardı. Yedi kişi az ışıklı bir odada büyük bir iş konuşuyorlardı. Her zamanki gibi
ciddi idiler. Kürşad sözlerine şöyle başladı: “Türk beyleri! On yıl boyunca süren tutsaklık sona erecektir. Ötüken de devlet kuran atalarımızın ruhunu daha çok incitmemek, ıssız kalmış bozkırları daha çok güldürmemek, budunu ünsüz bırakmamak,
Türk Tanrısını daha çok öfkelendirmemek için devleti yeniden kuracağız. Devleti diriltmek içinde Çin imparatoruna karşı mücadeleyi başlatacağız.” dedi.
Kürşad ve arkadaşları Çin sarayını basarak imparatoru esir almak istediler. Ancak, yerden mantar biter gibi çoğalan Çin muhafızlarına karşı büyük mücadele vermelerine rağmen imparatoru ele geçiremeyeceklerini anlayarak sarayı terk ettiler.
Onları takip eden Çin ordusu ile Vey Irmağı kıyısında savaşarak hayatlarını kaybettiler. Ancak Kürşad ve arkadaşlarının bu hareketten diğer Türk boyları arasında bağımsızlık mücadelelerinin başlamasında etkili oldu.
Hüseyin Nihat ATSIZ , Bozkurtların Ölümü, s. 389 - 390’dan hazırlanmıştır.
?
Türklerin Çin’e karşı bağımsızlık mücadelesine başlamalarında hangi özellikleri etkili olmuştur?
Kürşad ve arkadaşlarının başlattıkları bağımsızlık mücadelesi Çin hâkimiyetinde
bulunan Türklerin cesaretlerini artırdı. Kök Türkler Kutluk öncülüğünde başlattıkları
bağımsızlık mücadelesini başarıyla sonlandırarak 682 yılında II. Kök Türk Devleti’ni
kurdular. Kutluk kendisini kağan ilan ederek “devleti derleyip toparlayan” anlamına gelen ilteriş unvanını aldı. Ötüken’i başkent yaptı. Bağımsızlığın kazanılmasında
önemli rol oynayan Tonyukuk’u vezir olarak tayin etti. Kardeşi Kapgan’ı “şad” diğer
kardeşi Tosifu’yu “yabgu” tayin etti. Kök Türklerin ikinci defa kurdukları bu devlete,
kurucusun adından dolayı Kutluk Devleti denmiştir.
Kutluk İlteriş Kağan (682 - 692), batıdaki On-ok ve kuzeydeki Kırgızlar dışındaki
bütün Türk boylarını bir yönetim altında toplamayı başardı. Çin’i baskı altında tutmak amacıyla 682-687 yılları arasında Çin’e 46 sefer düzenledi. Bu akınlar sonunda
pek çok Çin şehrini tahrip ederek büyük ganimetler ele geçirdi. Kök Türkleri yeniden
eski gücüne kavuşturan Kutluk İlteriş Kağan 692 yılında ölünce yerine kardeşi Kapgan Kağan geçti.
Kapgan Kağan Dönemi (692-716)
Uzak görüşlü ve büyük bir devlet adamı olan Kapgan Kağan’ın ileriye dönük
belirlediği hedefler; Çin’i sürekli olarak baskı altında tutmak, Çin’de yaşayan Türk
62
TARİH 5
boylarını Ötüken’e çekmek ve Asya’daki bütün Türk boylarını Kök Türk birliği altında
toplamaktı.
Kapgan Kağan döneminde Türk boylarının çoğunun Kök Türk hâkimiyetine
girmesiyle Türk birliği büyük ölçüde sağlandı. Çin’i baskı altında tutan Kapgan Kağan, Kırgızları yenmiş ve ülkelerini ele geçirmiştir. On-okları da yenerek Balkaş, Isık
göl ve Talas bölgelerini Kök Türklere bağlamıştır.
Kapgan Kağan’ın devlet yönetimin uyguladığı sert ve kırıcı politikası ile Çin’in
bölücü kışkırtmaları iç isyanların çıkmasına sebep olmuştur. Bu dönemde çıkan Türgişlerin ve Karlukların isyanları güçlükle bastırılabildi. Kapgan Kağan, en son Oğuzların ayaklanmasını bastırdıktan sonra Ötüken’e dönerken, Oğuz boylarından Bayırkular tarafından pusuya düşürülerek öldürülmüştür(716).
?
Kapgan Kağan hedeflerinden hangilerini gerçekleştirmiştir? Bu hedeflerin gerçekleşmesinin Kök Türk tarihi açısından önemi hakkında neler söylenebilir?
Bilge Kağan Dönemi (716-734)
Kapgan Kağan 716 yılında ölünce Kök Türklerin başına oğlu İnal Kağan geçti. İnal Kağan devlet yönetiminde başarılı olamadı. Bunun üzerine Kutluk Kağan’ın
oğlu Kül Tigin tarafından tahttan indirildi. Kül Tigin, ağabeyi Bilge’yi kağan yaparken
kendisi de ordu komutanlığı görevini üstlendi. Devletin kuruluşunda önemli hizmetleri bulunan Tonyukuk ise danışmanlık görevine tekrar getirildi.
Bilge Kağan tahta çıktıktan soma hemen iç
isyanları bastırarak yurt içindeki kargaşaya son verdi. Kültigin düzenlediği seferlerle Dokuz Oğuzların,
717’de Uygurların ve 718’de Karluklar’ın isyanlarını
bastırıp itaat altına aldı. Bilge Kağan Kök Türklere
bağlı Türk boylarını ayaklanmaları için kışkırtan Çin’i
cezalandırmak düşüncesiyle 720 yılında sefere çıktı.
Öncelikle Basmiller yenilgiye uğratılarak Beş-Balık
şehri kuşatıldı. Kan-su’da yapılan savaşta Çin ordusu
yenildi, Beş-Balık şehri ele geçirildi (720). Bu tarihten
sonra Bilge Kağan Çin’le savaşmanın topluma bir yarar sağlamayacağını düşünerek Çinlilerle barış yaptı.
Resim 02.10: Kültigin Büstü
63
TARİH 5
E
OKUYALIM
TONYUKUK, KÜLTİGİN, BİLGE KAĞAN
Diplomasi sanatının emsalsiz ustası olan Tonyukuk, üç Türk kağanına (İlteriş,
Kapgan, Bilge) 46 yıl hizmetten sonra, 725’i takip eden yıllarda öldü(727). Batılı araştırıcılar onu Alman birliğinin kurucusu “Bismark”a benzetirler. Çin iç ve dış politikasının bütün cephelerini çok iyi bilen Tonyukuk, bu devlete karşı aldığı etkili ve isabetli
tedbirleriyle Kök Türk Kağanlarının başarıya ulaşmalarında başlıca rol oynamıştır.
Örneğin Bilge Kağan zamanında Türklerin Budizm dinine girmesini engellemiş, aynı
zamanda Türklerin etrafı surlarla çevrili şehirlerde oturmasına engel olarak Çinliler
tarafından tekrar esir edilmelerine mani olmuştur. Onun için, kendi adıyla anılan bir
yazıt dikilmiştir.
Tonyukuk’tan sonra, Kök Türk ordularının zafer kahramanı olan Kültigin öldü
(731). Bütün ömrünü Kök Türk ordularının başında savaşlarda geçiren Kültigin, cesareti ve iyi savaşçılığı ile ün yapmıştır. O, doğuştan komutan ve hiçbir tehlikeden çekinmeyen cesur bir cengâverdi. Ölümü başta Bilge Kağan olmak üzere, bütün Türk
İlini yasa boğmuştur. Kültigin için, yabancı temsilcilerin de katıldığı büyük bir cenaze töreni yapılmış, bir yıl sonra da Bilge Kağan tarafından adına bir yazıt dikilmiştir.’””’
Bilge Kağan, iki büyük yardımcısını kaybettikten sonra önemli bir faaliyette
bulunmadı. Sadece Kitan ve Tatabı kavimleri üzerine birer sefer düzenledi. Öte yandan, o, Çin ile kurduğu dostluğu evlilik yoluyla daha da sağlamlaştırmak istedi; fakat
kendisine uygun görülen Çinli prensesle evlenemedi. Buyrukçor adında yüksek dereceli bir memuru tarafından zehirlenerek öldürüldü (734).
Bilge Kağan’ın ölümü, daha Kültigin’in acısını unutmamış olan Türk topluluklarını tekrar yasa boğdu. Çin imparatoru bu büyük Türk kağanı için ülkesinde yas ilân
etti. Onun için bir anıt kabir yapıldı ve yabancı temsilcilerin de katıldığı bir törenle
22 Haziran 735 tarihinde gömüldü. Bir yıl sonra da oğlu tarafından adına dikilen bir
yazıtla hatırası ebedileştirildi.
Öldüğü sırada 50 yaşlarında olan Bilge Kağan, 19 yıl “Şad”, 19 yıl da “Kağan”
olarak milletine hizmet, etmiştir. O, ölçülü ve ılımlı; fakat sağlam ve eğilmez bir karakterle imkânlarının sınırlarını hiç gözden kaçırmadan hedefine ısrarla yürürdü.
Bütün hayatını ölümsüzlüğüne inandığı Türk milletinin birlik ve refahına harcadı.
Millî şuuru ayakta tutmak, onun hayatının en büyük gayesi oldu. Aynı zamanda ileri
görüşlü bir siyaset adamı olan Bilge Kağan, komşu ülkelere, özellikle Çin’e karşı saygı
uyandıran dengeli bir politika izledi.
64
TARİH 5
Bilge Kağan, Orhun yazıtlarındaki ölmez fikirleriyle karşımıza zamanını aşmış
bir lider olarak çıkmaktadır. O, adı geçen yazıtlarda, Türk töresinden, Türk ilinden,
Türk kağanına bağlılıktan ve Türk kültüründen ayrılmanın nasıl bir felâketle sonuçlandığını acı ve ibret verici levhalar halinde gözler önüne serer. Bilge Kağan bununla
da yetinmez, özellikle gelecek nesillerin bu felâketlerden dersler almasını ister.
Salim KOCA, Türk Kültürünün Temelleri, s, 87-89
?
1. Vezir Tonyukuk’un Kök Türk tarihindeki önemini söyleyiniz?
2. Kültigin hangi özelliği ile tarihe geçmiştir?
3. Bilge Kağan’ın Orhun Yazıtlarındaki fikirleri hangi açıdan önem taşımaktadır?
Harita 02.08: II. Kök Türk ( Kutluk) Devleti
II.Kök Türk Devleti’nin Yıkılması
Bilge Kağan’nın ölümünden sonra Göktürk tahtına çıkan oğulları Türk Bilge
Kağan ve Tengri Han onun yerini tutamadılar; Tengri Han, çocuk yaşta başa geçtiği
için yönetim, annesinin eline geçti. Hatun, devlete hâkim olamadı, Hanedan üyeleri
65
TARİH 5
birbirine düşünce, devlete bağlı boylar ayaklandılar. Bu durumdan yararlanan Basmiller, Karluklar ve Uygurlar birleştiler. Basmil başbuğu, kağan ilân edildi (742). Daha
sonra son Kök Türk kağanı Ozmış’ı öldürdüler ve Kök Türk egemenliğine son verdiler
(742). Fakat bir süre sonra üç ortağın arası açıldı; bunlardan Uygurlar iktidarı tek başlarına ele geçirdiler. Böylece Türklerin kutlu yurt olarak kabul ettikleri Ötüken’de Kök
Türklerin yerini yeni bir Türk Devleti olan Uygurlar almıştır.
7. UYGURLAR
Orta Asya Türk tarihinin eski döneminde
bozkır kültürüyle kurulan üçüncü devlet Uygur
Kağanlığıdır. Uygurlar yerleşik hayat tarzını benimsemeleri dolayısıyla Türk tarihinin farklı bir
cephesini oluşturdular.
Uygurlar, bağımsız bir devlet kurmadan
önce, Orhun ve Selenga ırmaklarının bulunduğu
yerlerden Aral Gölü çevresine kadar uzanan bölgelerde, oymaklar halinde yaşıyorlardı. Başlarında Resim 02.11: Uygur Devleti Bayrağı
Erkin unvanını taşıyan bir bey bulunuyordu. Kapgan Kağan zamanında Kök Türklere bağlandılar. Uygurlar, Kök Türklerin zayıf durumda olmalarından faydalanarak , Basmil ve Karluk kabileleri ile birleşerek Kök Türk
Devleti’ni yıktıktan sonra, bağımsız bir devlet kurdular (744). Başkentleri Ötüken’di.
Daha sonra “Ordu Balık” denen Karabalagasun Uygurların başkenti olmuştur.
Kutluk Bilge Kül Kağan Dönemi:
Uygur Devleti’nin kurucusu olan Kutluk Bilge Kül Kağan, Ordubalık (Karabalgasun) şehrini
kurarak başkent yapmıştır. Bu dönemde devletin
sınırları Amur ırmağından Altay Dağları’na kadar
uzanmıştır. 747’de ölen Kutluk Bilge Kağan’ın yerine, oğlu Moyen Çur (747-759) geçmiştir.
Resim 02.12: Kutluğ Kül Bilge Kağan
66
TARİH 5
Harita 02.09: Uygur Devleti
Moyen- Çur Dönemi (747 - 759): Moyen-Çur zamanında Türgişler ve Kırgızlar
Uygur hâkimiyetini tanıdılar. Bu sıralarda Orta Asya hâkimiyeti için Çinlilerle Müslüman Araplar arasında şiddetli mücadeleler oluyordu. 751 yılında yapılan Talas Savaşında Müslüman Araplar, Çinlileri ağır bir yenilgiye uğrattılar. Çinlilerin Orta Asya’dan
çekilmesi sonucunu doğuran bu olaylar üzerine Çin’de hoşnutsuzluklar ve isyanlar
baş gösterdi. Bu isyanların bastırılmasında Uygurlar Çin imparatoruna yardım ettiler.
Bu yardım karşılığı olarak Çin, yılda 20 bin top ipek vermeye başladı. Bundan sonra
Çin üzerinde Uygur kağanlarının doğrudan etkileri görülmeye başlamıştır.
Bögü Kağan Dönemi (759 - 780): Bögü adı, akıl ve feraset sahibi, alim, sihirbaz anlamlarına gelir. Bögü Kağan karışıklık içindeki Çin’i nüfuzu altına almak için,
Çin İmparatoru’na yardım politikalarını sürdürdü. 762’de Tibetlilerin saldırılarına ve
isyancılara karşı imparatoru korumak amacıyla Çin’e bir sefer yaptı. Burada birçok
şehri işgal ederek pek çok ganimet elde etti. Bu sefer Türk kültür tarihi bakımından
önemli sonuçlar doğurmuştur. Bögü Kağan ülkesine dönerken dört Mani rahibini
de beraberinde getirmiş, Mani dinine ait bir de tapınak yaptırmıştır. Ancak bu din
sadece kağan ve çevresinde kabul görmüştür. Hayvansal gıdalar yenmesini yasaklayan Maniheizm, savaşçılık duygusunu zayıflatıp, Uygurların hayat anlayışlarında
büyük değişiklikler meydana getirmiştir. Bu değişiklerden biri Uygurların yerleşik
67
TARİH 5
yaşama geçmesidir. Yerleşik hayata geçilmesiyle birlikte Türklerde sosyal yaşam değişmiş, tarım ve mimari gelişmiş, şehircilik ve şehir kültürü ortaya çıkmıştır. Kurulan
şehirler o dönemin canlı ticaret merkezleri olmuştur.
Uygurlar, Mani dinini halkın öğrenmesi amacıyla çok sayıda kitap yazmışlardır.
Bu kitapların basımında matbaanın temeli sayılabilecek kalıplar kullanmışlardır.
Uygurlar, en parlak dönemlerini Bögü Kağan’ın yirmi yıllık hükümdarlığı döneminde yaşamıştır. Bögü Kağan, Kırgızlar üzerine de bir sefer düzenledikten sonra Çin’e sefer yapmayı planladığı bir sırada, bu sefer yüzünden anlaşamadığı yakın
adamlarından biri olan Tung Baga Tarkan tarafından 780 yılında öldürülmüştür.
E
OKUYALIM
Uygurlar sayı bakımından çok değillerdi. Fakat disiplinleri ile cezaları çok şiddetli ve kendileri de çok cesur idiler. Yüksek tekerlekli arabaları vardı. Göçlerde ve
harplerde bu arabalarına çok güveniyorlardı. Başlangıçta bütün Uygur boylarını
kendi idaresi altına toplayan müşterek bir reisleri yoktu. Konargöçer oldukları için
de sürekli olarak bir yerde oturmuyorlardı. Ata binmede ve ok atmadaki maharetleri fevkalade idi. Hayatlarını çoğu zaman, akın yapmakla devam ettirirlerdi. Çünkü
toprakları çok verimsizdi. Selenga, Orhun ve Tola nehirlerinin kıyılarında oturan bu
oymakların atları çok azdı. Fakat koyun ve sığırları pek çoktu.
Bahaddin Ögel, Türk kültürünün Gelişme Çağları. C I s. 62
?
Mani dini Uygurların metinde verilen özelliklerini nasıl etkilemiştir?
Baga Tarkan Dönemi (780 - 789): Baga Tarkan, cesaretliliği, kuvvetli idareciliği
ve ülkede düzeni sağlamak için çıkarmış olduğu kanunlarla tanınmıştır.
Baga Tarkan, Kırgızları yenmiş, Çin ile olan dostane ilişkilerini, Çin’li bir prensesle evlenerek geliştirmiştir. Ama Uygurlar içinde bulunan dokuz Oğuzlara karşı
uyguladığı olumsuz tutum, devlet içinde büyük karışıklıklara sebep olmuştur.
Baga Tarkan’ın 789 yılında ölümünden sonra Uygurların başına, aynı aileden
dokuz Uygur hakanı geçti ise de onlar Tibetlilerin saldırılarını önlemede pek başarılı
olamamışlardır. Ayrıca 839 yılında yaşanan şiddetli kış mevsimi ve bunun neticesinde gelen kıtlık, açlık ve şiddetli salgın hastalıklar, Uygurları ekonomik ve sosyal
yönden olumsuz şekilde etkilemiştir. Bu durumdan yararlanan Kırgızlar, 840 yılında
68
TARİH 5
Uygur topraklarına girerek, başkent Karabalgasun’u (Ordu-Balık) ele geçirip Uygur
hakanını öldürerek Uygur Devleti’ne son vermişlerdir.
Devletleri yıkılan Uygurlar, kitleler halinde göç etmeye başladılar. Uygurların
büyük bir kısmı Karluk ülkesine, bir kısmı da Doğu Türkistan’da Beş-Balık, Turfan ve
Hoça gibi önemli ticaret merkezleri civarına yerleşerek buralarda yeni devletler kurdular.
Kansu Uygur Devleti (Sarı Uygurlar):
Yurtlarını terk eden Uygurların bir bölümü, Çin’de Kansu bölgesine yerleşerek Kançov şehrinde
yeni bir devlet kurdular. Siyasi ve
askerî alanda fazla kendilerini gösteremeyen Kansu Uygurları, Çin ile
olan akrabalık bağları sayesinde
onlarla ticari ve dostluk ilişkilerini
geliştirmişlerdir.
Kansu Uygur Devleti, 940
yılında Kitanların,1028 yılında da
Tangutların yönetimi altına gir- Resim 02.13: Sincan Bölgesinin Başkenti Urumçi’nin
Günümüzden Bir Görünümü
diler. 1226 yılında ise Cengiz Han
idaresindeki Moğolların egemenliğine girdiler. Sarı Uygurlar günümüzde, Doğu
Türkistan’da varlıklarını sürdürmektedirler.
Doğu Türkistan (Turfan) Uygur Devleti:
Beş Balık, Turfan ve Koçu çevresine yerleşen Uygurlar, Kırgızlar tarafından öldürülen son Uygur hakanı Alp Külüg Bilge’nin yeğeni Mengli’yi kendilerine kağan
seçerek bir devlet kurdular.(856).Tibetlilerin saldırılarını önlemelerine karşılık Çin,
onların kurduğu devleti tanımak zorunda kaldı.
Uygurlar, ticaret yolları üzerinde bulunduğu için tarım ve ticaretle uğraşmışlar,
Çin ve batı ülkeleriyle ticaret yaparak, ekonomik yönden güçlenmişlerdir. Ticaretin
yanında tarım ve hayvancılık da gelişmiştir.
Turfan Uygurları, 1206 yılında Karahitayların, 1209’da da Moğol İmparatorluğu’nun egemenliği altına girdiler. Moğol İmparatorluğu’nda önemli idari görevler
alan Uygurlar, Moğolların resmî dillerinin Uygur dili olmasını sağladılar. Ayrıca kül-
69
TARİH 5
tür ve medeniyet yönünden de etkili olan Uygurlar, Moğolların Türkleşmesinde ve
Çağatay edebiyatının oluşmasında önemli rol oynadılar. Moğollar Uygurlardan hayvancılık, meyvecilik ve sanatla ilgili pek çok şey öğrenmişlerdir.”Uygurlar’dan elçiler
Roma’da, öğretmenler Cengiz ailesinin içinde, ekonomistler Moğol hükümetlerinde,
mühendisler Moğol ordularında vazife gördüler” diyen L.Rasony bu değerlendirmesiyle Uygarların kültür rehberliği ve hocalık özelliklerini dile getirmiştir.
E
OKUYALIM
UYGUR DEVRİ’NİN GENEL KARAKTERİ
Uygur Kağanlığı Kök-Türk Devleti’nin sahip olduğu mirasın üzerine kurulduğu
için, bu devletin yani bozkır kültürünün geleneğini sürdürüyordu. Ancak, zamanla
Çinlilerle fazla yakınlaşma, Maniheizm’in girmesi hayat tarzını eskisine göre değiştirmelerine sebep oldu. Soğdluların devlet mekanizmasında yer alıp etkili olmalarının da rolü vardı. Uygur devleti Dokuz Oğuz boyları üzerinde yükselmişti. Yani halk
unsurunun esası onlardı. Zaten, Karluk, Türgiş gibi kalabalık boylar Orta Asya’nın
batısında Sır Derya, Çu, Talas, İli gibi ırmakların havzalarında yoğunlaşmıştı. Dokuz
Oğuz tabiri Çin kaynaklarında doğudaki Töles boylarına verilen addır ve 627 yılında
ilk defa kullanılmıştır. Bunun yanında Uygurlar kendi içlerinde on kabileden oluşmaktaydılar.
Karabalsagun, devletin merkeziydi ve devlet meclisi burada toplanırdı. KökTürklerin kullandığı bütün unvanların aynı zamanda Uygurlar tarafından kullanıldığını görüyoruz. Ama bazı unvanların karşılıkları değişmişti. Mesela Çince kökenli
olan Tutuk unvanı askeri vali yerine boy reisi anlamına geliyordu. Sayılan 11 tane
olup siyasi görevlerinin yanında devlet için vergi toplarlardı. Hükümdarlık babadan
oğula geçerken, Tun Baga Tarkan, 779’da bir ihtilalle onu tahtından indirerek kağan
olmuştu. Ancak, o da hanedandan geliyordu. Bakanlarının çoğu Mani dinine girdikten sonra Soğdlulardan seçiliyordu. XI. yüzyılın başlarından itibaren Mani dini ağırlığını iyice hissettirmeye başladı. 807’de Çin’e giden Uygur elçilerinin yanında Mani
rahipleri de vardı. Halbuki 779’da ihtilal yapan Tun Baga Tarkan, Mani dinini benimseyenleri devletten uzak tutmuştur. On üç hükümdarın yedisinin hanımı Çinli idi.
Uygurlar deve ve ata dayalı basit bir ulaşım sistemi kurmuşlardı. Eserini IX. asrın ortalarında yazmış olan el-Cahız’a göre Uygurlar Mani dinini kabul ettikten sonra
Karluklara yenilmeye başlamışlardı. Yeni kabul edilen din Uygur kağanlarının savaş
isteklerini köreltmiş olmalıydı. Belki Uygurlar arasında bozkır ve şehirli olmak üzere
iki farklı hayatın ortaya çıkması devletin temelini sarsan bir başka sebepti. Devletin
70
TARİH 5
başkent dışındaki otoritesi zayıflamış, dolayısıyla boy reislerine fırsat çıkmıştı. Lüks
ve gevşek hayat askeri mücadelelere karşı devlet adamlarının gücünü bitirirken, iktidarı ele geçirmek için vezirler fırsat kolluyorlardı.
Ahmet TAŞAĞIL, Uygurlar, GTT 1, S, 722, 744’ten özetlenmiştir.
?
1. Uygurlar içinde hangi Türk toplulukları yer almıştır?
2. Tun Baga Tarkan hangi özelliği ile diğer Uygur kağanlarından ayrılmaktadır?
3. Uygurların hayat tarzlarının değişmesinde neler etkili olmuştur?
71
TARİH 5
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
Aşağıda verilen çoktan seçmeli sorularını cevaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi Çin kaynaklarında Türk adının anlamı olarak kullanılmıştır?
A. Miğfer
B. Güç
C. Olgunluk çağı
D.Töreli
2. Türkler, bir başka topluluğun egemenliği altına girmektense özgür yaşayabilecekleri başka yerlere göç etmeyi tercih etmişlerdir?
Bu durumun aşağıdakilerden hangisine ortam hazırladığı ileri sürülebilir?
A. Türklerin değişik coğrafi bölgelere yayılmasına
B. Ülke topraklarının genişlemesine
C. Yerleşik hayata geçişin hızlanmasına
D.Türk kültürünün zayıflamasına
3. Aşağıdaki Türk devletlerinden hangisinin saldırılarına karşı Çin Seddi yapılmıştır?
A. Kök Türkler
B. Avarlar
C. Büyük Hun Devleti
D.Akhunlar
4. “Boyun eğmeyeceğiz. Zira, öteden beri Türkler başkalarına bağlı yaşamayı
hakir görürler. Savaşçı süvari hayatımız sayesinde adı, yabancıları titreten bir
millet olduk. Biz ölsek de kahramanlığımızın şöhreti kalacak. Çocuklarımız ve
torunlarımız diğer kavimlerin efendisi olacaklardır.” Sözleriyle bağımsızlığın
önemini belirten Çi-Çi aşağıdaki Türk devletlerinden hangisinin hükümdarıdır?
A. Asya Hun Devleti
B. Batı Hunları
C. Doğu Hunları
D.Kuzey Hunları
72
TARİH 5
5. Aşağıdakilerden hangisi Kavimler Göçü’nün sonuçlarıyla ilgili bir gelişme
değildir?
A. Avrupa yüzyıla yakın bir süre karışıklıklar içinde kaldı
B. Roma İmparatorluğu ikiye ayrıldı.
C. Avrupa’da yeni Türk devletleri kuruldu.
D.Türkler İpek Yolu’na hâkim oldu.
6. Avrupa Hun Devleti Hükümdarı Attila aşağıdaki seferlerden hangisini tamamlayıp
ülkesine döndükten sonra ölmüştür?
A. Birinci Balkan
B. İkinci Balkan
C. Galya
D.İtalya
7. Mazdek isyanının bastırılmasına yardım ederek Şah Kavad’ın tekrar Sasani
hükümdarı olmasını sağlayan Türk devleti aşağıdakilerden hangisidir?
A. Avrupa Hun
B. Asya Hun Devleti
C. Akhun devleti
D.Avarlar
8. Kök Türkler döneminde devlet, doğu - batı olarak ikiye ayrılmıştır. Doğu tarafını
büyük Hakan unvanı ile Bumin, batı tarafını ise içişlerinde bağımsız, dışişlerinde
Bumin’e bağlı olarak kardeşi İstemi Yabgu yönetmiştir.
Bu durum aşağıdakilerden hangisine kanıt olarak gösterilebilir?
A. Devletin ikili sistemle yönetildiğine
B. İstemi Yabgu’nun tam bağımsız hareket ettiğine
C. Yerleşik hayat tarzının benimsendiğine
D.Taht kavgalarının yaşandığına
9. Uygurlar, Türk devletleri arasında ilk defa yerleşik hayat tarzını benimsemeleri
dolayısıyla Türk tarihinin farklı bir cephesini oluşturdular.
Aşağıdakilerden hangisi Uygurların yerleşik hayata geçmesiyle ilgili bir gelişme
73
TARİH 5
olarak değerlendirilemez?
A. Tapınaklar yapmaları
B. Kendilerine ait bir alfabe oluşturmaları
C. Tarımsal faaliyetlerle uğraşmaları
D.Şehirlerin etrafına surlar yapmaları
10. I. Asya Hun Devleti
II. Kök Türkler
III. Akhunlar
IV. Uygurlar
Verilen devletler kuruluş tarihlerine göre göre aşağıdakilerin hangisinde doğru
olarak sıralanmıştır?
A. I -II-III-IV
B. II-I-III-IV
C. III. I- II- IV
D.I- III- II- IV
74