Göster - SoruYurdu.com

Tüm Tarih Özet
Türk tarihinde bilinen ilk topluluk İskitlerdir.
Bilinen İlk Türk kadın hükümdarı İskitlerin Hükümdarı Tomris Hatun’dur.
• Hunlar, Avrupa’da devlet kurmayı başaran ilk Türk topluluğudur.
• Hunlar, tarihte ilk defa bütün Türkleri bir bayrak altında toplamışlardır.
• Orta Asya Türklerinin bir tek bayrak altında topladıkları ikinci dönem Göktürkler
dönemidir.
• Hunlar ve Avarlar, Avrupa’nın siyasal ve etnik yapısında doğrudan değişikliğe yol
açmıştır.
• II.Göktürk devleti; Karluk, Basmil ve Uygur Türk boylarının ayaklanması ile
yıkılmışlardır.
• Orhun kitabelerinin bir yüzü Göktürk alfabesi, diğer yüzü ise Çince yazılmıştır.
• Orhun Kitabelerinde Çin’e karşı verilen bağımsızlık mücadelesi anlatılır. Kağan
millete hesap verir. Devletin ve halkın karşılıklı olarak görevleri belirtilir. Ayrıca Türk
medeniyeti ve yasaları hakkında bilgi verir. Bu nedenle Göktürklerde “sosyal devlet”
anlayışı olduğu görülür.
• Sanat anlayışları Manastır, Saray yapımı ve bunların iç donanımı biçiminde gelişen
Türk devleti Uygurlardır.
• Uygurlar, Göktürklerin yıkılmasından sonra Orta Asya’da Kutluk Bilge Kül Kağan
tarafından Ötüken bölgesinde kurulmuştur. Daha sonra Karabalgasun (Ordubalıg)
başkent yapılmıştır.
• Sarı Uygurlar(Kansu Uygur Devleti) Çin’de yer alan Kansu bölgesinde
kurulmuşlardır. Hiçbir zaman tam bağımsız olmayan Sarı Uygurlar, Moğollar
tarafından yıkılmışlardır.
• Turfan Uygurları günümüzde Çin’de bulunan Sincan Uygur Özerk bölgesinde
yaşamaktadırlar.
• Uygurlar, yazılı hukuk kuralları oluşturan ilk Türk devletidir.
• Uygurlar, ciltçilik, minyatür, tezhip alanında eserler bırakan ilk Türk devletidir.
• Uygurlar, Gök Tanrı inancını ilk kez terk eden Türk devletidir.
• Uygurlar, Orta Asya’daki Türk devletlerinden uygarlık alanında en ileridir.
• Uygurlar, İlk kez kütüphane kuran Türk devletidir.
• Uygurlar, Moğolların Türkleşmesine katkı yapmışlardır.
• Uygurlar, Karabalgasun Yazıtları’nı bırakmışlardır.
• Türklerde ilk kez Uygurlar hukuk kurallarını yazılı hale getirmişlerdir.
• Uygurların hukuk kurallarını yazılı hale getirmeleri, halkın kira, borç, alım‐satım gibi
konularda sözleşme yapmaları hukuk konusunda ileri olduklarının kanıtıdır.
• Avarlar (Juan Juanlar), İlk kez İstanbul’u kuşatan Türk Boyu olmuşlardır. Bir kez
kendileri, bir kez de Sasanilerle birlikte kuşatmalarına rağmen sonuç alamamışlardır.
• Avarlar, yaklaşık 200 yıl boyunca Orta ve Doğu Avrupa’daki Slav topluluklarını
askerlik ve teşkilatlanma konusunda etkilemişlerdir. Zamanla kalabalık Slav
toplulukları içerisinde asimile olmuşlardır.
• Avarlar, İran’daki Sasanilerle birlikte 2 defa İstanbul’u kuşatmışlardır. (619‐629)
• Peçenekler, Anadolunun Türkleşmesi sırasında Balkanlarda Bizans'la mücadele
etmiş, İzmir'de büyük bir beylik kuran Çaka Bey ile ittifak yapıp İstanbul'u
kuşatmışlar; fakat Bizans’ın entrikaları sonucu diğer bir Türk boyu olan Kıpçaklarla
1053 de Lavinyon savaşını yapmışlardır bu savaşın en önemli özelliği ise bir imha
savaşı olmasıdır. Yani bu savaşta her iki tarafta birbirini yok etmeye çalışmıştır. Daha
sonra ise Kıpçaklar Balkanlara hakim olmuşdur.
• Kırgızlar, Sadece Orta Asya’da egemenlik kurmuşlardır. Orta Asya’da egemenlik
kuran son Türk boyu olmuşlardır. Dünyanın en uzun destanı Manas
• Hazarlar, Hz. Osman zamanında İslam ordularının kuzeye ilerleyişini
durdurmuşlardır. Böylece Kafkasların ve Rus Bozkırlarının Müslümanlaşmasına engel
olmuşlardır.
• Hazarlar, ilk Türk‐Müslüman savaşlarını yapmışlardır.
• Hazarlar, Türk boyları içinde tek tanrılı inanç sistemini benimseyen ilk boy
olmuşlardır.
• Hazar ülkesinde davalar; İki Müslüman, iki Hıristiyan, iki Musevi ve bir Şamanist
üyeden oluşan yedi kişilik hakimler kurulu tarafından görülürdü.
• Karluklar, II.Göktürk devleti tarafından yıkılmışlardır.
• Karluklar, İslamiyet’i kabul eden ilk Türk boyudur. Talas savaşında Arapları
destekleyerek kazanmalarını sağlamışlardır. İlk Müslüman Türk Devleti olan
Karahanlıların kuruluşunda etkili olmuşlardır.
• Türgişler, Uygurlardan sonra yerleşik hayata geçen ikinci Türk topluluğudur.
Müslümanlara karşı en çok onlar direnmiş ve İslamiyet’in Orta Asya’da yayılmasına
engel olmuşlardır.
• Kendi adına para bastıran ilk Türgiş hükümdarı Bağa Tarkan’dır.
• Tuna Bulgarları, Tuna Nehri çevresinde kurulmuşlardır ve İstanbul’u kuşatmışlardır.
Daha sonra Hıristiyanlığı benimseyerek milli benliklerini kaybetmişlerdir.
• İtil (Volga) Bulgarları, İtil Nehri çevresinde kurulmuşlardır. X.yy.da İslamiyeti kabul
etmişlerdir. Altınordu devleti tarafından yıkılmışlardır.
• Kumanlar (Kıpçaklar), Karahitayların baskısı sonucu batıya göç etmişlerdir. Doğu
Avrupa’ya yerleşerek Ruslarla mücadele etmişlerdir.
• Sibirler (Sabirler), önceleri Asya Hun devletine bağlı olarak yaşarken Avarlar’ın
baskısı sonucu Doğu Avrupa’ya yerleşmişlerdir. Bizanslılar ve Sasanilerle mücadele
etmişlerdir. Bugün Asya’nın kuzeyindeki topraklar için kullanılan Sibirya adı
Sabirlerden gelmektedir.
• Tarihte bilinen büyük Türk devletleri Oğuzlar tarafından kurulmuştur.
• Türk boyları içerisinde en aktif ve en etkili boy Oğuzlardır.
• Oğuzlar (Uzlar), En kalabalık Türk boyudurlar. 24 boy. Devlet kurma yetenekleri en
gelişmiş Türk boyu olan Oğuzlar; Selçuklular ve Osmanlılar gibi önemli devletlerin
•
•
1
www.soruyurdu.com
kuruluşunu sağlamışlardır. Ayrıca Malazgirt Savaşı’nda Bizans ordusunda Peçenekler
ile birlikte paralı askerlik yaparken Selçuklu ordusuna katılarak kazanmalarını
sağlamışlardır. Kumanlar (Kıpçaklar) ile yapmış oldukları mücadeleler Dede Korkut
Hikayeleri’nin konusu olmuştur.
• Oğuzların yerleşik yaşama geçmelerini sağlayan en önemli etken İslamiyet’i kabul
etmeleridir.
• İslamiyet öncesi Türk hükümdar unvanları: Kağan, Han, Hakan, Şanyü, İdikut,
İlteber.
• İslamiyet öncesinde, hükümdar töre adı verilen geleneklere dayalı yazısız hukuk
kurallarına uymak koşulu ile ülkeyi yönetebilirdi. Yani hükümdar asla sınırsız bir
yetkiye sahip değildi.
• Devlet ikili yönetim anlayışı ile sağ‐sol, doğu‐batı, kuzey‐güney gibi bölümlere
ayrılarak idare edilirdi. Kağan kutsal sayılan Doğu’da oturur diğer tarafta Yabgu
unvanlı yönetici bulunurdu.
• Devlet yönetiminde hükümdarın en büyük yardımcısı Vezir idi.
• Örgin: Taht
• Otağ: Hükümdar çadırı
• Tuğ: Sancak
• Buyruk: Bakan
• Agılıg: Hazine görevlisi
• İç buyruk: Saray işleriyle ilgili bakan
• Tangaç: Damgacı
• Subaşı: Ordu komutanı
• Şad: Hükümdarın büyük oğlu
• Katun (Hatun): Hükümdar eşi
• Toygun: Toy ve kurultaya katılma hakkına sahip olanlara verilen ad.
• Tarkan, apa: Saray görevlisi
• Tekin: Hükümdarın erkek çocukları
• Bitigci: Katip
• Yargucı: Tercüman, elçi, yargıç
• Türklerin Orta Asya’da yaşadıkları bölgelerin doğal sınırlarla korunmuş olmaması ve
dış tehditlerin sürekli olarak var olması askerlik alanında güçlenmelerine neden
olmuştur.
• Eski Türkler öldükten sonra yaşama inanırlardı. Bu yüzden ölenler kişisel eşyaları ile
birlikte Kurgan denilen anıt mezarlara gömülürlerdi. MÖ VII.yy.a ait olan Kazakistan’da
Alma Ata yakınlarında Isık Gölü civarında bulunan Esik Kurganı oldukça önemlidir.
Büyük ölçüde İskitlere ait olduğu kabul edilen Kurgan’da çok sayıda altın eşya, seramik
kaplar, tahta kaşıklar, gümüş kupa ve gümüş çanaklar çıkarılmıştır. Bu eşyalar
içerisinde en önemlisi Altın Adam dır.
• Ayrıca Altay dağlarında bulunan Hunlara ait olduğu varsayılan Pazırık Kurganı da
önemlidir. Bu Kurgan’da dünyanın en eski halısı olarak kabul edilen Pazırık Halısı
çıkarılmıştır. Dokuma sanatının şaheseri olarak kabul edilmiştir.
• Türklerde yazı kültürünün geç başlaması nedeni ile Türk tarihine ait ilk bilgilere Çin,
İran, Bizans, Rus ve Arap kaynaklarında rastlanmaktadır.
• Temeli İslamiyet Öncesi Döneme Dayanan Sanat Dalları: Mimari, Resim, Müzik,
Heykel, Minyatür, Tezhip, Fresk, Vitray, Duvar Resmi, Ciltçilik, Dokuma sanatı, Maden
sanatı
• Türklerde Uygurlarla Birlikte Görülen Gelişmeler: Yazılı hukuk, mimari, Tarım,
Fresk, Duvar resmi, Tezhip, Kağıt ve Matbaa, Minyatür, Ciltçilik, Vitray
• Türklerin Yerleşik Yaşama Geçmesinin Kanıtları: Tarım, Mimari, Sulama kanalları,
Duvar resmi, Fresk, Vitray
• Tezhip: Kitap süsleme sanatıdır.
• Minyatür: Kitap sayfalarının alt, üst ve kenar boşluklarına çizilen perspektiften uzak
küçük resimlerdir.
• Fresk (Fresko): Duvara sürülen yaş alçı sıva üzerine yapılan süsleme sanatıdır.
• Vitray: Renkli cam parçalarının birleştirilmesi ile oluşturulan süsleme sanatıdır.
• Göçebe yaşam bilimsel ve kültürel gelişmelere engel değildir. Ayrıca devletlerin kısa
ömürlü olmasına da sebep sayılmaz.
• Sanat ve ticaret göçebe yaşamda da faaliyet sahası içerisindedir.
• 1040’da Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılan Karahanlıların Doğu koluna
Karahitaylar; Batı koluna ise Selçuklular ve Harzemşahlar son vermiştir. (1212)
• Karahanlılar; Buhara, Kaşgar, Semerkant, Talas, Fergana gibi şehirleri ilim ve kültür
merkezi haline getirmiştir.
• Divan‐ı Lügat‐it Türk, Araplara Türkçe öğretmek amacıyla yazılmıştır.
• İhşidler (Akşitler), İslamiyet’in kutsal yeri olan Hicaz’ı egemenlik altına alan ilk Türk
devleti olmuşlardır. Fatimiler tarafından yıkılmıştır.
• Büyük Selçuklu Devleti, Oğuzların Üçoklar kolunun Kınık boyundandrlar.
• Dandanakan Savaşı (1040): Tuğrul ve Çağrı Beylerin Gaznelilere karşı kazandığı
savaştır. Bu savaşın sebebi; Selçukluların Gaznelilere ait Horasan bölgesine yerleşerek
yurt edinmek istemeleridir.
• Selçuklular, Çağrı Bey’in 1018 yıllarında Anadolu’ya yaptığı keşif akınları ile
Anadolu’yu tanıma imkanı bulmuş devletin kuruluşundan sonra ise yurt edinme
amaçlı fetihlere girişmiştir. Bu amaca yönelik ilk büyük savaş Pasinler Savaşıdır.
• Pasinler Savaşı (1048): Selçukluların Bizans’a ve onlara bağlı Gürcülere karşı
kazandığı ilk büyük savaştır.
• Halifenin siyasi yetkilerini Tuğrul Bey’e vermesi ile ilk kez din ve devlet işleri
birbirinden ayrılmıştır.
• Alparslan, Kafkas ve Gürcistan yöresine seferler düzenlemiş; Kars ve Ani kaleleri
alınmıştır.
Tüm Tarih Özet
Malazgirt Savaşı (1071): Türkiye Tarihi başlamış ve Anadolu’nun kapısı Türklere
açılmıştır.
• Katvan Savaşı (1141): B.Selçuklu, Moğollara yenilerek yıkılma sürecine girmiş ve
1157 yılında Sultan Sencer’in ölümüyle yıkılmıştır.
• Selçukluların Yıkılması ile Ortaya Çıkan Devletler: İran‐Horasan Selçukluları, Suriye
Selçukluları, Kirman Selçukluları, Anadolu Selçukluları.
• Selçukluların Yıkılması ile Ortaya Çıkan Atabeylikler: Şam’da Böriler, Musul’da
Zengiler, Fars’ta Salgurlular, Azerbaycan’da İl‐Denizliler, Erbil’de Beg‐Teginoğulları.
• Büyük Selçuklular’da İslamiyet öncesi dönemde görülen ülkeyi yönetme yetkisinin
tanrı tarafından verilmesi (Kut Anlayışı) devam etmiştir.
• Büyük Selçuklular devlet teşkilatını oluştururken Abbasileri ve Gaznelileri örnek
almışlardır. Hükümdarlar halife tarafından onaylanır ve adına hutbe okutulurdu. Buna
da Menşur denirdi.
• Türk İslam devletlerinde hükümdarlık ve bağımsızlık sembolleri:
• Hutbe okutmak, Para bastırmak (sikke), Taht, Bayrak (alem), Hilat (giysi), Asa, Çetr
(saltanat şemsiyesi), Nevbet (büyük davul), Tuğ, Tuğra
• Selçuklular, ülkeyi eyaletlere ayırarak yönetmişlerdir.
• Melik: Büyük eyaletlerin başına Melik adı verilen aile mensupları Atabeylerle
birlikte tayin edilirdi.
• Şıhne (Şahne): Askeri valiler
• Amid: Sivil valiler
• Muhtesip: Belediye işlerinden sorumlu
• Amiller: Şehir ve kasabaların mali işlerinden sorumlu
• Subası: Şehirlerin güvenlik ve asayişinden sorumlu
• Bistegani: Masrafları devlet tarafından karşılanan orduya denir. 3 ayda bir maaş
verilirdi.
• İkta sistemi ilk kez Hz. Ömer zamanında uygulanmıştır.
• Guleman‐ı Saray (Guleman‐ı Hassa) ordusu: Osmanlılarda Kapıkulu Ordusuna örnek
olmuştur.
• İkta Ordusu (Elayet ord, .Sipahi ord.), Osmanlılarda Tımarlı Sipahi ordusuna örnek
olmuştur.
• Atabey’in Osmanlılarda karşılığı Lala.
• Selçuklularda, Divan işleri Büyük Divanda (Divan‐ı Saltanat) görüşülürdü. Divanda
sultan ve vezirden başka Müşrif, Müstevfi ve Ariz adı verilen görevliler de yer alırdı.
• İkta Arazi, Osmanlılarda Dirlik Sistemine (Tımar Sistemine) örnek olmuştur.
• Selçuklularda bilim dili Arapça, resmi yazışma dili Farsça, gündelik konuşma dili
ise Türkçe olmuştur.
• Vezir Nizamülmülk, Bağdat’da Nizamiye Medresesi açmıştır. Ayrıca Siyasetname
adlı eseri ile hükümdarlara devlet yönetimi ile ilgili bilgiler vermiştir.
• Türkler tarih boyunca 12 Hayvanlı Türk takvimi, Takvim‐i Celali, Hicri Takvim, Rumi
Takvim ve Miladi Takvim kullanmışlardır.
2
www.soruyurdu.com
•
Türk‐İslam Dünyasında Yetişen Bazı Bilim Adamları
Matematik, Fizik,
• Pozitif bilimler onunla başlamış.
astronomi, mantık, • Bilimleri ilk kez sınıflandırmış.
psikoloji, siyaset
• Batıda Alfarabius adı ile tanınmış.
alanında eserler
• Eserleri Latinceye tercüme edilmiş.
• Aristo mantığını en iyi yorumladığı için
vermiş
İkinci Öğretmen (Muallim‐i Sani) lakabını
almış.
Biruni
Astronomi,
• Enlem ve boylamları hesaplamış.
(973‐1051)
matematik,
• Coğrafyanın Türk‐İslam Dünyasında
coğrafya, felsefe
bilim haline gelmesine hizmet etmiş.
İbni Sina
Tıp, Felsefe
• Batıda Avicenna adı ile tanınmıştır.
(982‐1037)
• Kanun adlı tıp kitabı Batı dillerine
çevrilerek üniversitelerde okutulmuştur.
• Hipokrat’tan sonra tıbbın ikinci babası
olarak kabul edilmiş ve Tıbbın Hükümdarı
diye anılmıştır.
Harezmi
Matematik,
Matematikte sıfır rakamı ilk kez Harezmi
(788‐850)
Astronomi ve
tarafından kullanılmıştır.
coğrafya
Uluğ Bey
Astronomi,
• Aynı zamanda önemli bir devlet
(1394‐1449)
Matematik
adamıdır. Timur’un torunudur.
• Heyet cetveli ile yıldızların fihristini
yapmıştır.
• En önemli eseri, Uluğ Bey Zeyci’dir.
(Zeyic, yıldızların konum ve hareketlerini
gösteren cetveldir.)
İbni Rüşt
Felsefe, Tıp,
• Pozitif bilime çok önem vermiş.
(1126‐1198)
Astronomi
• Rönesansın doğmasında etkili olmuş.
• Skolastik düşünceyi sarsmıştır.
Er Razi
Kimyager
• Sülfirik Asidi bulmuştur.
(1149‐1210)
Farabi
(870‐950)
•
İlk Türk‐İslam devletlerinde en fazla gelişme gösteren güzel sanat dalı mimaridir.
Karahanlılar
Tolunoğulları
Gazneliler
Büyük
Selçuklu
Devleti
Bazı Türk‐İslam Devletlerinde Önemli Mimari Eserler
Ayşe Bibi Türbesi
Tolunoğlu Camii
Zafer Kuleleri, Mahmut Bendi
Mescid‐i Cuma, Gülpayagan Camii, Zavere Camii, Diyarbakır Ulu
Cami, Mescid‐i Cami (Kazvin), Nizamiye Medresesi.
Kümbed‐i Ali, Cihil Duhteran, Herrekan Kümbetleri, Demavent
Kümbetleri, Kübet‐i Surh.
Sultan Sencer Türbesi, Tuğrul Bey Türbesi, Hoca Ahmet Yesevi
Türbesi, İmam‐ı Gazali Türbesi.
Kervansarayların ilk örnekleri Karahanlılar tarafından yaptırılan Ribat’lardı. Ribat,
sınır boylarına yaptırılan kalelere denirdi. Daha sonra bu kaleler kervanların barınma
yeri olarak hizmet vermiş ve kervansaraylara örnek olmuştur.
• Hıttin (Hattin Savaşı (1187): Eyyubiler, 1.Haçlı seferleri sırasında Fatimiler
tarafından kaybedilen Kudüs’ü geri almışlardır. 3. ve daha sonraki Haçlı seferlerine
neden olmuşlardır.
• Eyyubiler, 1250 yılında Kölemen ordu komutanlarından Aybey tarafından yıkılarak
yerine Memlükler Devleti kurulmuştur.
• Memlükler’in kurucusu İzzeddin Aybey’dir. Veraset sistemleri diğer Türk
devletlerinden farkldır.
• Ayn Calut Savaşı (1240): Memlükler, Moğolları bu savaşta mağlup ederek
Avrupa’nın ileride bir Moğol istilası altına girmesini önlemişlerdir.
• Memlüklerin, Mısır’da önemli mimari eserlerinden bazıları: Sultan Kayıtbay Camii,
Sultan Hasan Camii ve Sultan Kalavun Camiidir.
• Memlükler(Kölemenler), 1517 yılında Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim
tarafından yıkılmışlardır (Ridaniye Savaşı).
• Mısır’da kurulan Türk devletlerinden Tolunoğulları, Akşitler, Eyyubiler,
Memlükler’in yanı sıra Osmanlılar da Mısır’da egemen olmuşlardır.
• Babürler (1504‐1858): Hindistan’da Timur’un torunlarından Babür Şah tarafından
kurulmuştur. Hindistan’da siyasi birliği ilk kez sağlayan devlet olmuşlardır. Ayrıca bu
dönemde dünyanın yedi harikasından Tac Mahal yapılmıştır.
• Babür hükümdarı Şah Cihan 'ın ölen eşi Mümtaz Mahal için yaptırdığı bu anıt
mezarın yapımında İstanbul'dan gönderilen Osmanlı mimarları Mehmet İsa Efendi,
İsmail Efendi ve Hattat Settar Efendi de çalışmıştır.
• Halen devam etmekte olan Türkiye Tarihi 5 döneme ayrılmaktadır.
1. İlk Anadolu Türk Beylikleri dönemi
2. Anadolu Selçuklu Devleti
3. Anadolu Türk Beylikleri Dönemi
4. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi
5. Türkiye Cumhuriyeti Dönemi
• Danişmendoğulları, Anadolu’da ilk medrese (Yağıbasan Medresesi) açan ve ilk
para bastıran beyliktir.
• Artukoğulları, 3 kol halinde gelişmişlerdir. (Hasankeyf (Hısn‐ı Keyfa) kolu, Mardin
Kolu, Harput Kolu.
• Artuklulara ait eserler: Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan Hasankeyf
Köprüsü, Malabadi Köprüsü, Haburman Köprüsü, Deve Geçidi Köprüsü, Dunaysu,
Köprüsü ve Ambarçay Köprüsü Artuklulara aittir.
• Bu beyliklerin yanı sıra Anadolu’da kurulan beylikler;
• Sökmenoğulları (Ahlat ve Van Gölü),
• Dilmaçoğulları (Bitlis)
• Çubukoğulları (Harput)
• Yınaloğulları (Diyarbakır)
• Tanrıvermişoğulları (Efes)
• Konya, hem A.Selçukluların hem de Karamanoğulları beyliğinin başkenti olmuştur.
• Miryokefalon Savaşı (1176): II.Kılıçarslan Dönemi’nde Bizans mağlup edilerek
Anadolu kesin ve ebedi olarak bir Türk yurdu olmuştur.
• A.Selçuklu zamanında, Antalya, Alanya, Sinop Limanları ve Karadeniz'in kuzeyinde
yer alan Suğdak ticaret merkezi alınarak denizcilik ve ticarette önemli gelişmeler
sağlanmıştır.
• Yassıçemen Savaşı (1230): A.Selçuklu, Harzemşahlar Devleti’ne son vermiştir.
• Kösedağ Savaşı (1243): 1240 yılında çıkan Baba İshak isyanından sonra Moğol
istilası başlamış. A.Selçuklu, Moğollar ile yaptığı savaşı kaybetmiş. 1308 yılında Sultan
II.Mesut’un ölümü ile A.Selçuklu yıkılmış.
• Kösedağ Savaşı’ndan sonra Anadolu’da siyasi birlik bozulmuş, Beylikler Dönemi
denilen dönem başlamıştır.
•
A.SELÇUKLU DEVLETİNİN DAĞILMASIYLA KURULAN BEYLİKLER
• Aydınoğulları, Aydın, İzmir ve çevresinde kurulmuştur. Denizcilik alanında en ileri
giden beylik olmuşlardır.
• Karesioğulları, Balıkesir, Çanakkale ve çevresinde kurulmuştur. Aynı zamanda
denizci olan Karesioğulları, Osmanlıların yıktığı ilk beyliktir.
• Saruhanoğulları, Manisa ve çevresinde kurulmuş denizci bir beyliktir.
• Candaroğulları (İsfendiyaroğulları), Kastamonu ve Sinop çevresinde kurulmuş
denizci bir beyliktir.
• Menteşeoğulları, Muğla ve çevresinde kurulmuş denizci bir beyliktir.
• Hamitoğulları, Eğirdir ve Antalya çevresinde kurulmuş denizci bir beyliktir.
• Germiyanoğulları, Kütahya ve çevresinde kurulmuştur.
Tüm Tarih Özet
Eşrefoğulları, Beyşehir ve çevresinde kurulmuştur.
Sahipataoğulları, Afyon ve çevresinde kurulmuştur.
• İnançoğulları, Denizli ve çevresinde kurulmuştur.
• Ramazanoğulları, Adana ve çevresinde kurulmuştur.
• Osmanoğulları, Söğüt, Domaniç ve çevresinde kurulmuştur.
• Eretna Beyliği, Sivas merkez olmak üzere, Orta Anadolu’da kurulmuştur.
• Kadı Burhaneddin Beyliği, Eretna beyliğinin yerine kurulmuştur.
• Karamanoğulları, Konya ve Karaman yöresinde kurulmuştur. Kendilerini
Selçukluların Anadolu’daki tek varisi gördüklerinden Osmanlılarla en fazla mücadele
eden beylik olmuştur. ilk defa Anadolu’da Türkçe’yi resmi dil olarak kullanmıştır.
• A.Selçuklu Devleti’nde de önemli devlet işlerinin görüşüldüğü “Büyük Divan (Divan‐ı
Saltanat)” ve diğer divanlar bulunurdu.
• Büyük Divan: Çoğunlukla vezir, ara sıra hükümdar başkanlık ederdi. İnşa, Arz ,İşraf,
İstifa divanlarının başkanlarıyla pervane gibi görevliler Büyük Divan’ın üyeleriydi.
Üyelerin dışında divanda katipler ve tercümanlar bulunurdu. Devlet işleriyle ilgili
alınan kararlar divan defterine yazılırdı. Divanın güvenliğini Emir‐i Şemşir denilen
kişiler sağlardı. Büyük divan yaptığı işlerle günümüzde bakanlar kuruluna benzerdi.
• Niyabet‐i Saltanat: Hükümdarın yokluğunda devlet işlerini yürüten divan.
• Anadolu Selçuklularında ülke vilayetlere ayrılmıştır.
1. Meliklerin yönettiği vilayetler: Hükümdara bağlı idi. Meliklerin yanında tecrübeli
devlet adamları olan Atabeyler görev yapardı.
2. Merkeze bağlı vilayetler: Başında Subaşılar bulunurdu.
3. Sınırında bulunan vilayetler (Uç beylikler): Başında Uç beyi ve Valiler görev
yapardı. Sınırları korumakla görevliydiler. Gaza ve cihad anlayışı ile yarı bağımsız
şekilde idare edilirlerdi. A.Selçuklu devletinin zayıflaması ile uç beylikler
bağımsızlıklarını kazanmışlardır.
Muhtesip: A.Selçuklularda belediye işlerine bakardı.
Şıhne: A.Selçuklularında önemli şehir merkezlerinde bulunan askeri valilerdir. Bunlar
güvenlik ve zabıta işlerine bakarlardı.
Mirliva: Hükümdarın temsilcilerinden biri. Siyasi otoriteyi sağlamakla görevliydi.
Kadılar: Hükümdarın temsilcilerinden diğeri. Yargı işlerine bakardı.
Hazine‐i Amire: Devletin bütün gelirlerinin konulduğu devlet hazinesidir.
Hazine‐i Hassa: Hükümdarın kendine ait olan iç hazinedir.
Loncalar: Günümüzün Esnaf ve Sanatkarlar Cemiyetine benzer.
Darüşşifalar: A.Selçuklularında hastaların tedavisi için yapılmıştır. İlki Gevher Nesibe
Şifahanesi Kayseri’de kurulmuş.
• İlk Türk donanması Çaka Bey tarafından kuruldu (1081).
• A.Selçuklu devletinde resmi yazışma dili ve edebiyat dili Farsça, bilim dili ve
eğitim dili Arapça, Halkın konuşma dili ise Türkçe’dir.
• Halk Edebiyatı: Kırşehirli Şeyh Ahmet Gülşehri, Aşık Paşa
• Tasavvuf Edebiyatı: Mevlana Celaleddin Rumi, Ahmet Fakih, Şeyyad Hamza
• Halk Tasavvufu (Milli Tasavvuf): Yunus Emre (eserleri: Divan, Risaletü’n Nushiyye)
• Divan Edebiyatı: Hoca Dehhani, Germiyanlı Ahmedi
• Tıp: Hacı Paşa
• Tarih: İbn‐i Bibi, Kerimüddin Aksarayi, Ravendi
• Felsefe, Fizik: Abdüllatif
• Sanat alanında mimari oldukça ileridir.
• Mimari eserlerin süslemesinde: Ahşap, alçı, çini, taş, mermer
• Süslemede: Geometrik şekiller, yazılar, bitki motifleri, hayvan figürleri, nadiren
insan figürleri. (A.Selçuklu’da).
• Selçuklular çok sayıda camii, mescid, medrese, kümbet ve türbe, kale, köprü,
darüşşifa, kervansaray ve külliye inşa etmiştir. Ayrıca halıcılık, minyatür, hat, tezhip
ve ciltçilik dalları da büyük gelişme göstermiştir.
A.Selçuklu Dönemi’ne ait Bazı Önemli Medreseler
Konya
Sultaniye, Altun Aba, Sırçalı, İnce Minareli, Karatay ve
Atabekiyye Medreseleri
Sivas
Çifte Minareli, Gök ve Buruciye Medreseleri
Kayseri
Huant Hatun ve Sahibiye Medreseleri
Kırşehir
Cacaoğulları (Cacabey) Medresesi
Tokat
Gök Medrese
Antalya
Ertokuş Medresesi
Erzurum
Çifte Minareli Medrese
•
•
A.Selçuklu Dönemi’ne ait Bazı Önemli Darüşşifalar
Konya
Alaeddin Keykubat Darüşşifası
Sivas
I.İzzettin Keykavus Darüşşifası
Çankırı
Atabey Feruh Darüşşifası
Divriği
Turan Melek Darüşşifası
Amasya
Torumtay Darüşşifası
Tokat
Muinüddin Pervane Darüşşifası
Kastamonu Pervaneoğlu Ali Darüşşifası
Kayseri
Gevher Nesibe Darüşşifası
• Gevher Nesibe Darüşşifası, aynı zamanda top okulu özelliği taşıması açısından bir
ilktir.
A.Selçuklu Dönemi’ne ait Bazı Önemli Camiler
Konya
Alaeddin Camii
Niğde
Alaeddin Camii
3
www.soruyurdu.com
Malatya
Sivas
Afyon
Amasya
Ulu Camii
Ulu Camii
Ulu Camii
Burmalı Minare Camii
A.Selçuklu Dönemi’ne ait Bazı Önemli Külliyeler
Kayseri
Hunad Hatun Külliyesi, Hacı Kılıç Külliyesi
Konya
Sahip Ata Külliyesi
Sivas
Divriği Külliyesi
A.Selçuklu Dönemi’ne ait Bazı Önemli Saraylar
Konya
Kubadabad Sarayı, Sultan Kılıçarslan Sarayı
Kayseri
Saltanat Sarayı, Keykubadiye Sarayı
A.Selçuklu Dönemi’ne ait Bazı Önemli Kümbet ve Türbeler
Konya
Mevlana Türbesi, Karatay Türbesi
Kayseri
Döner Kümbet, Çifte Medrese Kümbeti
Sivas
I.Keykavus Kümbeti
A.Selçuklu Dönemi’ne ait Bazı Önemli Han ve Kervansaraylar
Kayseri
Alay Han (Aksaray yolu üzerinde)
Konya
Sultan Hanı (Aksaray yolu üzerinde)
Antalya
Alara Han (Alanya yolu üzerinde),
İncir Han (Burdur yolu üzerinde),
Susuz Han (Burdur yolu üzerinde),
Evdir Han (Isparta yolu üzerinde).
Denizli
Çardak Han (Afyon yolu üzerinde)
• Kut: B.Selçuklular, Karahanlılar, Gazneliler Kut anlayışını aynen sürdürmüşler, ancak
Memlüklerde hükümdar olmak için hükümdar soyundan gelme kuralına bağlı
kalınmamıştır.
• Monarşik anlayış: İlk Müslüman Türk devletlerinde kanun yapma yetkisinin
hükümdara ait olması.
• Teokratik anlayış: kanunların dine uygun olması. Çünkü teokrasi dine dayalı
yönetim biçimidir.
• İlk kez halifenin siyasal yetkisini elinden alan devlet Büyük Selçuklulardır.
• İznik, hem A.Selçuklu, hem de Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapmıştır.
OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA KÜLTÜR VE UYGARLIK
• Osmanlı Devleti, 1299‐1922 arasında yaşamıştır.
• Osmanlı Devleti’ni Osmanlı soyundan gelen hükümdarlar yönetirdi. Egemenlik
hakkının tanrı tarafından verildiğine inanılan hükümdar bütün yetkileri ellerinde
tutarlardı. Bu yönetim şekline Teokratik Mutlak Monarşi denir.
• Kısaca Mutlakiyet denilen bu yönetim şekli 1876 1.Meşrutiyetin ilanına kadar
devam etmiştir.
• Önceleri bey, gazi sonraları han, hakan, sultan, hünkar ve çoğunlukla padişah
denilen hükümdarlar yetkilerini dine ve törelere dayandırarak kullanırlardı.
• Kanunname‐i Ali Osman: İdari, ekonomik ve cezai alanlarda Osmanlıların örf ve
adetlerine göre padişahların kesin otoritelerine dayanarak çıkardıkları kanunların
bütününe verilen isimdir. Bu kanunları ilk olarak F.Sultan Mehmet daha sonra
K.Sultan Süleyman bir araya getirerek düzenlemişlerdir.
• Osmanlı padişahlarının emir ve buyruklarına Ferman ya da Hatt‐ı Hümayun denir.
• Osmanlılarda hükümdarlığın el değiştirmesi yani Veraset Sistemi, İslamiyet öncesi
Türk geleneklerine dayanmakta idi. Hükümdar olacak kişinin mutlaka aynı soydan
gelmesi gerekirdi. Ancak Ataerkil bir anlayış hakimdi, kadınların ve kadın tarafından
gelen akrabaların hükümdar olma şansları yoktu. Ülke hanedanın ortak malı sayıldığı
için Şehzade denilen hükümdar çocukları ve kardeşleri arasında taht kavgaları
yaşanırdı.
• Padişahlar Cülus Töreni ile tahta çıkarlar ve orduya Cülus Bahşişi dağıtırlardı. İlk
olarak Cülus bahşişi F.Sultan Mehmet tarafından dağıtılmış ve daha sonra devam
ettirilmişti.
• Osmanlılar merkezi yönetime büyük önem verirdi. I.Murat ülke hanedanın malıdır
anlayışı yerine, ülke hükümdar ve ailesinin malıdır anlayışını getirerek merkezi
otoriteyi daha da arttırmıştı. Bütün ülke merkezden yönetilirdi.
• Osmanlıların uzun yıllar yaşamasının temel nedenlerinden birisi bu merkeziyetçi
anlayış olmuştur ve bu yönü ile kendinden önceki Türk devletlerinden ayrılmıştır.
• Vezir‐i Azam (Sadrazam): Ülke yönetiminde padişaha yardımcı olan en önemli kişi.
• Divan‐ı Hümayun: En önemli kurum.
• Divan örgütü ilk olarak Orhan Bey zamanında İznik’te kurulmuştur. Ancak zamanla
sınırların genişlemesine paralel üye sayıları artmıştır. Ayrıca Orhan Bey döneminde ilk
donanma kurulmuş, ilk medrese açılmış ve ilk düzenli ordu kurularak devlet
teşkilatlanması yolunda önemli adımlar atılmıştır.
• Divan kurulduğu zaman F.Sultan Mehmet dönemine kadar padişahlar da üyesi ve
başkanı idi. Fatih padişahı divan üstü bir konuma getirerek merkezi gücünü arttırmak
için başkanlığı sadrazama bırakarak divandan ayrılmıştı.
Divan Üyeleri
Günümüzde karşılığı
Sadrazam (Vezir‐i Azam)
Başbakan
4
Tüm Tarih Özet
Kubbealtı Vezirleri
Kazasker
Defterdar
Reis’ülküttap
Devlet Bakanları
Adalet ve Milli Eğitim Bakanlıkları
Maliye Bakanlığı
Dışişleri Bakanlığı
Osmanlı Devlet Yönetiminde İleride Yapılan Düzenlemeler:
• XVII. yy.dan itibaren Divan toplantıları eski önemini yitirmeye başlamış III. Selim
döneminde danışma görevini Meşveret Meclisi denen kurum almıştır.
• II.Mahmut ise divan örgütünü kurarak yerine Bakanlar Kurulu (Nazırlar Kurulu)
Oluşturmuştur. Bu kurulda;
9 Sadrazamın yerini Başvekil,
9 Defterdarın yerini Maliye Nazırı,
9 Reis’ül Küttabın yerini Hariciye Nazırı
9 Sadaret Kethüdası’nın yerini Dahiliye Nazırı almıştır.
• Bu gelişmelerin yanı sıra XIX. yy.da;
9 Askeri işleri düzenleme ve planlama için Dar‐ı Şuray‐ı Askeri,
9 Yönetim işlerini planlamak için Dar‐ı Şuray‐ı Bab‐ı Ali,
9 Devlet memurlarını yargılamak için Meclis‐i Valay‐ı Ahkam‐ı Adliye
gibi meclisler ve komisyonlar kurulmuştur.
• 1876 yılında ise Kanun‐i Esasiye’nin ilanı ile ilk meclis açılarak parlamenter sisteme
geçilmiştir.
• Miri Arazi> Arpalık: Bazı devlet adamlarına ek gelir sağlamak amacıyla verilen
topraklardır.
• Miri Arazi> Dirlik>Has, Zeamet, Tımar
• Mustahfaz Tımarı: Bazı büyük camilerdeki din adamlarına verilen tımardır.
• Hizmet Tımarı: Saraydaki bazı hizmetkarlara verilen tımardır.
• Eşkinci (Kılıç) Tımarı: Savaşlarda yararlılık gösteren askerlere verilen tımardır.
• Devlet dirlik dağıtırken çalışanın makamına, mevkisine ve toprağın gelirine göre
hareket ederdi.
• Tımarlı Sipahi aşağıdaki görev ve sorumlulukları yerine getirirken devlet hazineden
masraf yapmazdı:
9 Cebelü denilen asker yetiştirme
9 Geliri kendisine verilen köyü yönetme
9 Geliri kendisine verilen köyün asayiş ve güvenliğini sağlama
9 Geliri kendisine verilen köydeki vergileri toplama
9 Geliri kendisine verilen köydeki üretimin devamlılığını sağlama
• Çiftbozan denetimini de Tımar Beyi yapardı.
• Mukataa Arazi: Devlet merkeze uzak olan Basra, Habeş, Yemen ve Tunus gibi
eyaletlerdeki topraklarını Mukataa Arazi yoluyla değerlendirirdi. Yani toprağın gelirini
önceden hesap eder, bu geliri bir nevi açık arttırma usulü ile ya da 1 ya da 2 yıllığına
şahıslara peşin para karşılığında kiralardı. Bu sisteme İltizam Sistemi, devletten
toprağı kiralayan kişiye de Mültezim denirdi.
• Malikane Arazi: Devlet sahibi ölünce bu toprağı Müsadere Sistemi yolu ile geri
alabilirdi.
• Müsadere Sistemi: Devletin gerek gördüğü hallerde vatandaşının mal varlığına el
koyma hakkıdır. Bu yüzden Osmanlılarda özel mülkiyet yoktur. Müsadere Sistemi
ileride II.Mahmut zamanında kaldırılarak özel mülkiyete geçiş için ilk büyük adım
atılmıştır. Özel mülkiyete ise ancak Tanzimat döneminde geçilmiştir.
• İlk düzenli orduyu Orhan Bey kurdu. Ancak Yaya ve Müsellem olmak üzere iki
kısımdan oluşan bu ordu sadece savaş zamanında görev yapıyordu ve ihtiyaçlara tam
anlamıyla cevap veremiyordu. Bunun üzerine I.Murat klasik ordu modelini oluşturdu.
Bu modele göre ordu Kara Ordusu ve Deniz Ordusu olmak üzere iki kısma ayrldı.
• Deniz Kuvvetleri ((Donanma)‐ Donanma‐yı Hümayun) KAPTAN‐I DERYA:
9 Akdeniz ve Karadeniz Donanması
9 Hint Donanması
9 Fırat Donanması
9 Tuna Donanması
9 Hazar Donanması
• Kapıkulu Ordusu: Dünyanın ilk daimi, düzenli ve profesyonel ordularından birisiydi.
Merkezde ve merkeze yakın yerlerde otururlardı. Merkez ordusu da denilirdi. Asker
ihtiyacı önce pençikoğlanı sistemi, daha sonra ise devşirme sistemi ile karşılanırdı.
• Pençikoğlanı Sistemi: Savaş esirlerinden askerliğe elverişli olanlarının 1/5’inin
seçilerek eğitilmesine denirdi. Ancak asker kaynağı savaş esirlerine dayalı olduğu için
risk altında idi. Özellikle Ankara Savaşı'ndan sonra yaşanan Fetret Dönemi'nde (1402‐
413) şehzede kavgaları nedeni ile asker sıkıntısı çekilmişti. Fetret Döneminden sonra
tahta çıkan 1.Mehmet (Çelebi) Devşirme Sistemi ile bu sorunu giderdi.
• Devşirme Sistemi: Osmanlılarda yaşanan Müslüman olmayan halkın (özellikle
Hristiyanların) birden fazla erkek çocuğu varsa bu çocuklardan bir tanesinin küçük
yaşta devlet tarafından alınarak Türkleştirilmesine ve Müslümanlaştırılmasına denirdi.
Alınan bu çocuklar Türk ve Müslüman ailelerin yanına verilerek askerlik çağına kadar
eğitilirdi. Askerlik çağına gelince toplanarak Acemi Oğlanlar Ocağı'na alınır ve askeri
eğitime tabi tutulurlardı. Eğitimleri bitince ise Kapıkulu Ordusunun herhangi bir
bölümünde görev yaparlardı.
• Acemi Oğlanlar Ocağı: Günümüzün acemi birliklerine benzerdi.
• Acemi Oğlanlar Ocağı'na gelen gençler arasında devlet zeki ve yetenekli olanlarını
seçerek sarayda bulunan Enderun Mektebi'nde devlet adamı olarak yetiştirirdi.
• Kapıkulu ordusu Selçuklulardaki Gulaman‐ı Saray (Gulaman‐ı Hassa) ordusu örnek
alınarak oluşturulmuştur.
www.soruyurdu.com
• Eyalet Ordusu (Tımarlı Sipahi Ordusu), Cebelü denen atlı askerlerden meydana
gelirdi.
• “Tımarlı Sipahi Ordusu” Selçuklulardaki “İkta Ordusu”örnek alınarak
oluşturulmuştur.
• Yardımcı Kuvvetler> Akıncılar (=Serhat Kulları)
• Yardımcı Kuvvetler> Derbentçiler: Ordunun sefer güzergahı üzerinde bulunan
köprüleri, geçitleri korumakla görevli birimdi. Ayrıca Yörükler de geçit, yol ve köprü
yapımında görev alırlardı.
• Bunların yanı sıra Tatarlar, Deliler, Beşliler gibi birimler ile Orhan Bey tarafından
kurulan Yaya ve Müsellemler de bu yardımcı kuvvetler içerisinde yer alırlardı.
• Osmanlılarda denizcilik faaliyetleri Orhan Bey zamanında Karesioğulları Beyliğinin
alınmasıyla başlamıştı.
• Yeniçeri Ocağı, I.Murat zamanında kurulmuş.
• İlk tersane Yıldırım Bayezit zamanında Gelibolu’da kurulmuştu.
• Denizcilik alanında F.Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde
büyük başarılar elde edilmişti. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman zamanında Barbaros
Hayrettin Paşa tarafından kazanılan Preveze Deniz Savaşı (1538) uzun yıllar Akdeniz’in
Osmanlı egemenliği altına girmesini sağlamıştı.
• Osmanlılarda maliye ve ekonomiden sorumlu olan görevli defterdardı. İlk para
Osman Bey, ilk altın para ise F.Sultan Mehmet tarafından bastırılmıştı.
• Devletin Gelir Kaynakları:
9 Halktan alınan Şer’i (İslami) ve Örfi vergiler
9 Savaşlarda elde edilen ganimetlerin 1/5’i
9 Gümrüklerden ve ticaret yollarından elde edilen gelirler
9 Maden, orman ve tuzla işletmelerinden elde edilen gelirler
9 Bağlı devlet ve beyliklerden alınan yıllık vergiler
• Şer’i Vergiler (Tekalif’i Şeriyye): Öşür, Haraç, Cizye(Kelle‐Baş vergisi)
• Bu şeri vergilerin yanı sıra devlet ekonomik durumu iyi olan Müslüman ailelerden
İslami bir farz olan zekat alarak gelirini arttırmaya çalışmıştı.
• Örfi Vergiler (Tekalif‐i Örfiye): İspenç, Çift Resmi, Çiftbozan, Amediye, Reftiye,
Müşüriye, Ağnam, Avarız, Baç, Cerime, Arus (Arusane), Derbent Resmi, Bennak,
Gümrük Resmi, Mücerret Resmi
• Mücerret Resmi: Evlenme çağına gelmiş ailesi ile birlikte oturan bekar erkeklerden
alınan vergi idi.
• Bennak Resmi: Evli ve ailesi ile birlikte oturarak onlardan geçinenlerden alınan vergi
idi.
• Niyabet Rüsumu: Yöneticilerin halktan aldığı vergidir. Suçlulardan alınan Cerimeler
de bu vergiye dahildir. Bunlara Bad‐i Hava vergisi de denir.
• Amediye: İthalat vergisi
• Reftiye: İhracat vergisi
• Müşüriye: Transit ticaret vergisi
•
Osmanlılarda Hazine Çeşitleri:
Hazine‐i Amire (Hazine‐i Birun – Dış Hazine): Osmanlılarda devletin güncelik
giderlerinin karşılandığı temel hazine idi.
Hazine‐i Enderun (İç Hazine): Osmanlılarda devletin olağanüstü hallerde (savaş,
kıtlık ve afet gibi) kullanmak için oluşturduğu tedbir hazinesi idi.
Ceb‐i Hümayun Hazinesi: Padişahın kişisel harcamalarını yaptığı şahsına ait hazine
idi.
• Bu hazinelere III.Selim Döneminde (1789‐1807) İrad‐ı Cedid Hazinesi de eklenmiştir.
III.Selim, Nizam‐ı Cedid adı verilen ıslahatlarının masraflarını karşılamak için bu hazineyi
kurmuştur. Ancak halk ödeneği vergiler artınca tepki göstermiştir.
• Yönetenler = Askeriler = Beraya
• Yönetilenler = Reaya
• İlmiye Sınıfı = Alimler Sınıfı = Ulema
• Seyfiye Sınıfı = Askeri Sınıf = Ümera
• Devlet hizmetinde olmak için Müslüman olma şartı aranırdı.
• Müslüman olmayan halk 1856 Islahat Fermanı ile devlette görev alma hakkına sahip
olmuştur.
• Osmanlı padişahlarından F.Sultan Mehmet ile II.Mahmut vatandaşları arasında din
ve mezhep ayrımı gözetmeyecekleri teminatını vermişlerdir.
• Osmanlılarda hukuk birliği yoktu.
• Osmanlılar hukuk alanında Tanzimat Döneminde önemli çalışmalar yapmışlardır.
Avrupa hukuku örnek alınarak, ticaret, arazi, ceza ve deniz hukuku oluşturulmuştur.
Avrupa hukukuna göre işleyen Nizamiye Mahkemeleri kurulmuştur. 1869‐1876 yılları
arasında Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında oluşturulan bir kurul ise Mecelle adı
verilen medeni kanunu hazırlamıştır.
OSMANLI DEVLETİNDE MAHKEMELER
Konsolosluk Mahkemeleri: Kapitülasyonlarla birlikte yabancı ülkelerin kendi
konsolosluklarında kurdukları ve kendi hukuk kurallarını uyguladıkları mahkemelerdir.
Ticaret Mahkemeleri: XIX. yy.da Avrupa ile ilişkilerin artması sonucu ticari
konulardaki anlaşmazlıkları gidermek için kurulan mahkemelerdir. 1840 yılında ticaret
meclisleri olarak göreve başlamış, 1848’de ticaret mahkemeleri adını almıştır.
Cemaat Mahkemeleri: Osmanlı Devleti’nde Gayr‐i Müslimlerin kendi iç hukuk
kurallarını uyguladıkları mahkemelerdir.
Şer’i Mahkemeler: Devletin kuruluşundan beri var olan, İslam hukukunun uygulandığı
mahkemelerdir.
Nizamiye Mahkemeleri: Tanzimat döneminde Avrupa mahkemeleri örnek alınarak
açılmış modern mahkemelerdir.
•
Tüm Tarih Özet
EĞİTİM
• Mahalle Mektepleri (Sıbyan mektebi): Günümüzün ilkokulu düzeyinde eğitim veren
okullardı. Basit okuma yazma ve dini eğitim verilirdi. Bu okulu bitiren erkek çocuklar
arzu ederlerse medreseye devam ederlerdi.
• Medrese: Günümüzün yüksekokullarına benzer. Sadece erkekler devam
edebilirlerdi. Masrafları vakıf araziler tarafından karşılandığı için parasız eğitim
verirlerdi.
• Osmanlılarda ilk medrese Orhan Bey zamanında İznik’de açılmıştır. Ancak
Yükselme Döneminde bu alanda büyük ilerleme kaydedilmiş ve önemli medreseler
inşa edilmişti. F.Sultan Mehmet tarafından açılan Sahn‐ı Seman Medresesi ile
K.Sultan Süleyman tarafından açılan Süleymaniye Medresesi çağının en önemli eğitim
kurumları arasında sayılırdı.
• Medreseler Cumhuriyet Döneminde de bir süre varlığını sürdürmüştür. 11 Mart
1924’te kaldırılmıştır.
• Müderris: Medrese hocası.
• Danişmend: Medrese hocasının yardımcısı.
• Molla, Sultan, Sofu: Medrese öğrencisi.
• Medrese mezunları İlmiye Sınıfı içerisinde yer alır, eğitim, öğretim adalet, hukuk ve
din işleri alanlarında çalışırlardı.
• Enderun Mektebi: İlk kez I.Murat tarafından Edirne Sarayı’nda açılan bu okulda
şehzadelerin eğitim almaları amaçlanmıştı. Ancak F.Sultan Mehmet zamanında
mektep Acemi Oğlanlar Ocağı’na gelen devşirmeler arasından zeki ve yetenekli
olanların seçilerek Devlet Adamı olarak yetiştirildiği okullara dönüştürüldü.
Başlangıçta sadece devşirmelerin alındığı okullara sonraları yetenekli Türk çocukları
da alınmaya başlanmıştı. 18.yy.dan sonra batı tarzında açılan okullar artınca eski
önemini yitiren mektep 20.yy başlarında kaldırıldı.
• Osmanlılarda yukarıdaki klasik okulların yanı sıra 18.yy.dan itibaren Batı tarzında
eğitim veren okullar da açılmıştı.
• Mesleki Eğitim: Osmanlılarda başlangıçta mesleki eğitim veren okullar yoktu.
Mesleki eğitim loncalara bağlı dükkanlarda usta‐çırak ilişkisi içerisinde yaparak ve
yaşayarak öğrenme anlayışı ile verilirdi. 19.yy.dan itibaren mesleki eğitim veren
okullar da açılmaya başlandı.
• Osmanlı Devleti’nde XVIII.yy.dan İtibaren Eğitim Alanında Yapılan Yenilikler:
• Hendesehane: I.Mahmut. Batı tarzında eğitim veren askeri bir okul.
• Deniz Mühendishanesi: II.Mustafa.
• İstihkam Okulu: I.Abdülhamit.
• III. Selim döneminde ise önceki batı tarzında eğitim veren okullar genişletilmiş ve
askeri okullarda Fransızca dil eğitimi verilmeye başlanmış.
• XIX.yy.da II.Mahmut döneminde ilköğretim zorunlu hale getirilmiş. Avrupa’ya ilk kez
öğrenci gönderilmiş.
• Mekteb‐i Tıbbiye: II.Mahmut. Askeri Tıp Okulu
• Mekteb‐i Harbiye: II.Mahmut. Harp okulu
• Mızıkay‐i Hümayun(Bando okulu): II.Mahmut. Mehterhanenin yerine kurulmuştur.
• Mekteb‐i Ulum‐u Edebiye: II.Mahmut. Devlet memuru yetiştirmek için açılmış.
• Mekteb‐i Maarif‐i Adliye: II.Mahmut. Devlet memuru yetiştirmek amacıyla açılmış.
• Rüştiye: II.Mahmut. Ortaokul düzeyinde Avrupa tarzı eğitim veren okul.
• Maarif Nezareti: Abdülmecit. Eğitim bakanlığı
• Mekteb‐i Mülkiye: Abdülmecit. Siyasal bilgiler Fakültesi’nin temelini oluşturur. İdari
alanda memur yetiştirir.
• Dar’ül fünun: Abdülmecit. Üniversite.
• Dar’ül Muallimin: Abdülmecit. Erkek öğretmen okulu
• Meclis-Maarif-i Umumiye: Abdülmecit. Bugünkü milli eğitimin temelidir.
İdadiler: Abdülaziz. Lise düzeyinde rüştiyelerin üstünde üç yıllık okullardı.
Sultaniler: Abdülaziz. İdadilerin üstünde eğitim ver beş yıllık lise düzeyinde
okullardı.
• Galatasaray Sultanisi: Abdülaziz. Fransızca öğretim vardı.
• Maarif‐i Umumiye Nizamnamesi: Abdülaziz. İlk, orta ve yüksek öğrenim
kurumlarının yönetim ilkeleri ve programları belirlendi.
• Dar’ül Müallimat: Abdülaziz. Kız öğretmen okulu
• Dar’üşşafaka: Abdülaziz. Kimsesiz çocuklar için açılmış.
• Ticaret Okulu, Halkalı Ziraat Mektebi, Sanayi‐i Nefise Mektebi, Baytar Mektebi: II.
Abdülhamit
• Osmanlı Devleti’nde resmi dil Türkçe idi. Bilim dili Arapça, Edebi dil Farsça.
Türkçe, Farsça ve Arapça sözcüklerin oluşturduğu Osmanlı Türkçesine Osmanlıca
denilmiştir.
• Divan edebiyatında en çok kullanılan nazım biçimleri: gazel, kaside, mesnevi ve
rubaidir.
• Osmanlı Divan Edebiyatında: Fuzuli, Baki, Nef’i, Nedim…
• Halk Edebiyatında mani, türkü, destan, koşma gibi nazım biçimleri ile sözlü yer
almaktadır. Eserlerde sade bir Türkçe kullanılmıştır.
• Osmanlı Halk edebiyatı temsilcileri: Köroğlu, Kaygusuz Abdal, Karacoğlan,
Erzurumlu Emrah, Hacı Bayram‐ı Veli, Dadaloğlu.
• Tasavvuf edebiyatı eserlerinde ilahi, nutuk, nefes, şathiye, devriye nazım biçimleri.
• Tasavvuf edebiyatının ünlü temsilcileri: Hoca Hacı Bayram‐ı Beli, Pir Sultan Abdal,
Akşemseddin, Kaygusuz Abdal.
• Osmanlılarda Eyaletler>Sancaklara, Sancaklar>Kazalara, Kazalar>Köylere ayrılarak
yönetilirdi.
•
•
5
www.soruyurdu.com
BAŞKENT: Osmanlı devleti henüz bir beylik durumundayken Söğüt ve çevresi
merkezdi. Sınırların genişlemesi ve fetihler sonucu İznik, Bursa ve Edirne Osmanlı’ya
başkentlik yapmıştır. İstanbul’un fethiyle birlikte devlet merkezi İstanbul oldu.
• Padişahlar devleti Topkapı Sarayı’ndan yönetirdi. Şehrin güvenliği “Yeniçeri
Ağası”nın sorumluluğundaydı. Şehirde adalet işlerini taht kadısı, belediye hizmetlerini
ise Şehremini yürütürdü.
• Eyalet: Osmanlılarda en büyük idari birimdi.
• Salyanesiz (Haslı‐Yıllıksız) Eyaletler: Anadolu, Rumeli, Karaman, Diyarbakır. Merkeze
doğrudan bağlı ve yakın olan eyaletlerdi. Bu eyaletlerdeki topraklarda Dirlik Sistemi
uygulanırdı. Başlarına merkezden Beylerbeyi (Mir‐i miran) denilen yöneticiler
atanırdı. Beylerbeyi eyaletin hem askeri hem de mülki en yetkili görevlisi idi.
• Salyaneli (Yıllıklı) Eyaletler: Mısır, Habeş, Yemen, Basra. Merkeze bağlı ancak uzak
olan eyaletlerdi. Bu eyaletlerdeki topraklar mukataa arazi yolu ile değerlendirilir ve
iltizam sistemi uygulanırdı. (1‐2 yıllığına kiralama, gelirini toptan alma. Geliri
doğrudan hazineye aktarılır.)
• Sancak: Günümüzün il büyüklüğünde olan yönetim birimi idi. Başlarında Sancak
Beyi bulunurdu. Sancak beyi de sancağın hem askeri hem de mülki en yetkili görevlisi
idi.
• Kaza: Günümüzün ilçe büyüklüğünde olan yönetim birimi idi. Başlarında Kadı
bulunurdu. Kadılar hem kazayı yönetir hem de kaza ve kazaya bağlı köylerdeki hukuki
davalara bakardı. Askerlikle uğraşmazlardı.
• Köy: Tımarlı sipahiler tarafından yönetilen en küçük idari birim idi.
• II. Mahmut döneminde Tımar sistemi kaldırılınca yerine Muhtarlıklar kurulmuştur.
Tanzimat döneminde ise 1864 yılında hazırlanan Vilayet Nizamnamesi(Abdülaziz
dönemi) ile eyaletler kaldırılmış yönetim birimi İl (Vilayet), Sancak(Liva), Kaza, Nahiye
(Bucak) ve Köy olarak yeniden düzenlenmiştir.
• İmtiyazlı birimler: (Kırım, Hicaz, Eflak, Boğdan). Bu yönetim birimleri dışında Bağlı
Beylik ve Hükümetler de bulunurdu. İç işlerinde bağımsız dış işlerinde ise merkeze
bağlı imtiyazlı (ayrıcalıklı) birimlerdi. Devlete yıllık vergi verirler, gerektiğinde asker
yardımında bulunurlardı. (Ancak Kutsal bölge olan Hicaz’dan vergi ya da asker
alınmazdı.) Yöneticilerini kendileri belirlerdi.
Osmanlı Devleti’nde Yetişen Bazı Önemli Bilim Adamları
Ali Kuşçu
Fethiye
F.Sultan Mehmet döneminde
Semerkant’dan İstanbul’a gelmiş
matematik ve astronomi bilginidir.
Sinan Paşa
• Tazarrunâme,
F.Sultan Mehmet döneminde yaşamış
• Maarifnâme
önemli bir matematikçidir.
• Tezkiretü’l‐Evliya
Piri Reis
• Dünya Haritası,
16.yy.da yaşamış denizci, haritacı ve
• Kitab‐ı Bahriye
coğrafyacıdır.
Seydi Ali
• Mirat’ül Memalik
16.yy.da yaşamış denizci ve
Reis
(Ülkelerin Aynası),
coğrafyacıdır.
• Muhit
Takıyyüddin Rasathane
16.yy.da yaşamış astronomdur.
Mehmet
(Gözlemevi)
İstanbul’da ilk Rasathane kurmuştur.
Matrakçı
• Tuhfetü'l Guzat
16.yy.da yaşamış bir bilim adamıdır.
Nasuh
• Cemalü'l Küttab
Matematik, coğrafya, tarih ve
• Kemalü'l Hisab
silahşorlük konularında eserler
• Umdetü'l Hisab
vermiştir. Aynı zamanda silahşor, hattat
• Süleymanname
ve ressamdır. Minyatürlü olarak yazdığı
• Mecmaü't Tevarih
tarih kitaplarında Osmanlı şehirciliği ve
• Beyan‐ı Menazil‐i
öteki yerleşme yerleri ile ilgili önemli
Sefer‐i Irakeyn‐i
bilgiler vermiştir.
Sultan Süleyman Han
• Fetihname‐i
Karaboğdan
Katip Çelebi
•
Hezarfen
Ahmet
Çelebi
Hezar, Farsça kökenli bir sözcük olup 1000 anlamına gelir.
Hezarfen ise "bin fenli" (bilimli) yani "çok şey bilen" anlamına
gelir. 17.yy.da yaşamıştır. Galata Kulesi’nden atlayıp uçarak
boğazın karşı yakasına geçmiştir.
17.yy.da yaşamıştır. İlk roket örneğini icat ederek uçmayı
başarmıştır.
Lagari
Hasan
Çelebi
Evliya
Çelebi
Keşfu’z Zünun
(Zanların keşfi),
• Cihannüma (Cihanı
gösteren)
• Atlas Minor çevirisi
Seyahatname
17.yy.da yaşamış bilim ve düşünce
adamıdır. Hacı Kalfa adı ile ün kazanmış.
Keşfu’z Zünün: İslam dünyasında
yazılmış olan 14.500 kitabın
bibliyografik künyesini vermektedir.
Türk bilim tarihinin ilk büyük bibliyografı
sayılmaktadır.
Cihannüma: Genel dünya coğrafyası.
17.yy.da yaşamıştır. İlk büyük
Türk gezgini (seyyah) dir.
SANAT
• Osmanlı sanat dalları: Mimari, el sanatları, hat, minyatür, tezhip, çinicilik, ciltçilik,
dokumacılık, ahşap sanatı, oymacılık, kakmacılık, maden sanatı, cam sanatı), musiki ve
seyirlik oyunlar.
Tüm Tarih Özet
• Mimari: Türk‐İslam devletlerinde en gelişmiş sanat dalı olan mimaride Osmanlılar da
çok önemli eserler meydana getirmişlerdir. Bu dönemde birçok cami, saray, hisar,
medrese, köprü, kervansaray, han, kapalı çarşı, bedesten, hamam, su kemeri ve türbe
yapılmıştır.
• Osmanlı mimarisinin en önemli ismi Mimar Sinan’dır. Kanuni Sultan Süleyman, II.
Selim ve IV.Murat dönemlerinde mimarbaşı olarak görev yapan Mimar Sinan 400’den
fazla eser meydana getirmiştir. Mimar Sinan’ın:
• Çıraklık dönemi eseri: Şehzade Camii
• Kalfalık dönemi: Süleymaniye Camii
• Ustalık dönemi: Selimiye Camii
İznik
Bilecik
Bursa
Edirne
İstanbul
Bazı Önemli Osmanlı Camileri
Hacı Özbek Camii, Yeşil Camii
Orhan Gazi Camii
Ulu Camii
Ulu Camii, Üç Şerefeli Camii
Yeni Camii, Sultan Ahmet Camii, Laleli Camii
İznik
Bursa
İstanbul
Amasya
Bazı Önemli Osmanlı Medreseleri
Süleyman Paşa Medresesi
Yıldırım Medresesi
Sahn-ı Seman Medresesi, Süleymaniye Medresesi
Rüstem Paşa Medresesi, Büyük Ağa Medresesi
Bursa
Konya
Edirne
Bazı Önemli Osmanlı Han ve Kervansarayları
Issız Han
Sultan Hanı
Rüstem Paşa Kervansarayı, Ekmekçioğlu Ahmet Paşa Kervansarayı
İznik
Bursa
İstanbul
Edirne
Bazı Önemli Osmanlı Külliyeleri
Orhan Gazi Külliyesi
Orhan Bey Külliyesi
Fatih Külliyesi, Süleymaniye Külliyesi
II.Bayezid Külliyesi
Edirne
İstanbul
Bazı Önemli Osmanlı Çarşıları
Edirne Bedesteni, Selimiye Çarşısı
Kapalı Çarşı, Mısır Çarşısı
Bursa
Edirne
İstanbul
Ağrı
Bazı Önemli Osmanlı Sarayları
Bursa Sarayı
Eski Saray
Topkapı Sarayı
İshak Paşa Sarayı (18.yy.da Doğu Beyazıt’a yapılmış)
Batı Tarzında 19.yy.da Yaptırılan Saraylar
İstanbul
Yıldız Sarayı
Dolmabahçe Sarayı
Beylerbeyi Sarayı
Çırağan Sarayı
Bazı Önemli Osmanlı Köprüleri
Bulgaristan (Svilengrad)
Mustafa Paşa Köprüsü (Mimar Sinan’ın)
Bosna-Hersek
Mostar Köprüsü (Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar
Hayrettin’in. 2005 yılında UNESCO tarafından Dünya
Miras Listesine eklenerek koruma altına alınmıştır.)
İstanbul
Büyükçekmece Köprüsü (Mimar Sinan’ın)
Kırklareli
Alpulu (Sokullu Mehmet Paşa) Köprüsü (Mimar Sinan’ın)
Osmanlı Hat sanatı temsilcileri: Amasyalı Şeyh Hamdullah, Afyonkarahisarlı Ahmet,
Hasan Çelebi, Hafız Osman, Mustafa Rakım Efendi
Minyatürcüler: Nigari, Nakkaş Osman, Nakkaş Hasan Paşa, Levni
Önemli Ressamlar: Şeker Ahmet Paşa, Osman Nuri Bey, Osman Hamdi Bey, Hüseyin
Zekai Paşa. Resim sanatı 19.yy.dan itibaren gelişmeye başlamıştır.
• Ayrıca Şeker Ahmet Paşa 1874 yılında (bir Türk ressamın yer aldığı) ilk resim
sergisini açan ressam olmuştur.
• Bu el sanatlarının yanı sıra Tezhip, Çinicilik, Ciltçilik, Dokumacılık, Ahşap Sanatı,
Oymacılık, Kakmacılık, Maden Sanatı, Cam Sanatı da oldukça ileri idi.
Musiki: Osmanlılarda musiki eğitimi Enderun Mektebinde verilirdi. Bu okulun musiki
bölümü konservatuvar gibi görev yapardı.
Önemli Musiki sanatçıları: Itri Efendi, Dede Efendi, Dellazade İsmail Efendi, Haci Arif
Bey, Şevki Bey, Zekai Dede.
• Padişah III.Selim Suzi Dilara makamını bulan önemli bir bestekar ve sanatçıdır.
• Askeri müzik ise Yeniçeri Ocağına bağlı Mehtaran‐ı Hümayun olarak
teşkilatlanmıştı. Ancak II.Mahmut mehteranı kapatarak yerine bando kurdu.
• 19.yy.da II.Mahmut tarafından kurulan Mızıkay‐ı Hümayun ve II.Meşrutiyet
zamanında açılan Dar’ül Elhan musiki eğitimi veren okullar olmuşlardır.
• Osmanlılarda seyirlik oyunlar meddah, kukla, karagöz, ortaoyunu ve tiyatro gibi
bölümlerden oluşurdu.
• II.Meşrutiyet döneminde açılan Dar’ül bedayi, İstanbul Şehir Tiyatrosuna dönüştü.
6
www.soruyurdu.com
• İlmiye sınıfı için medrese eğitimi almış olmak gerekirdi. Kadı İslam hukuku
eğitimini burada alırdı, fakat beylerbeyi ve sancakbeyi be tımarlı sipahi olmak için
medrese eğitimi almak zorunlu değildi.
• Tımar, dirlik arazinin en yaygın ve en önemli bölümüdür. Bu nedenle dirlik
sistemine tımar sistemi de denir.
• Osmanlılarda 18.yy.a kadar devlet adamı olabilmek için Türk olma ve Müslüman
olma şartı aranırdı.
• Osmanlı Devleti’nde Divan‐ı Hümayun “Yasama” ve “Yürütme” hakkına sahipti.
Yargı değil.
Osmanlı Devleti’nde Bazı Tarih Deyimleri ve Terimleri
Venedik’i Osmanlı hükümdarı yanında temsil eden ve
vatandaşları arasındaki hukuki davaları çözümleyen
yöneticilere verilen isim
Dizdar
Kale korumakla görevli askerlerin başı, kale
komutanlarına verilen isim
Giray
Kırım hanlarına verilen unvan
Haremeyn
Mekke ve Medine şehirlerine birlikte verilen isim
Hidiv
Mısır valilerine verilen unvan
İdadi
Bugünkü liselerin karşılığı olan okullardır. Sonraları
sultaniyeye çevrilmiştir.
İhtisab Ağası
İstanbul’un belediye işlerinin amiridir. 1854 yılında Şehir
(Muhtesip)
Eminliği’ne dönüşmüştür.
Kethüda
Bir yeri yöneten kimse kahya demektir. Bugünkü devlet
adamlarının işlerini gören kimse anlamında da kullanılır.
Liva
Kaza ile vilayet arasında bulunan bir idare birimidir.
Sancak da denilmektedir.
Mutasarrıf
Tanzimat’tan sonra idari ve askeri sancak beyliği
ayrılmıştır. Sancak beyliği kaldırılarak yerine mutasarrıflar
atanmıştır.
Naib
Vekil demektir. Kadıların kendi yerlerine gönderdikleri
kimseye de denirdi.
Sadaret Kaymakamı
Sadrazamların sefere gittikleri zaman yerlerine bakan
vezirlere verilen isimdir.
Sadaret Kethüdası
Sadrazamların yardımcılarıdır.
Voyvoda
Osmanlı Devleti’ne bağlı olan Eflak ve Boğdan prenslerine
verilen unvandır.
Arasta
Genellikle belirli bir işi yapan esnafın bir araya toplandığı
çarşılara verilen isimdir.
Bedesten
Değerli mal ve antika eşya, silah depolama ve satışı için
kullanılan üstü örtülü çarşılara denir. Günümüz banka ve
borsalarına benzer bir görevi olan ticaret merkezleridir.
Külliye
Genellikle cami merkezli oluşturulan medrese, mektep,
hamam, kütüphane, darüşşifa, türbe ve imarethane gibi
yapılar topluluğuna verilen isimdir.
İmaret
Yoksullara yiyecek veren aşevlerine verilen isim
Darül Bedayi
İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun eski adı
Muhassil
Devlete ait vergileri toplamakla görevli memurlardır.
Şehremini
Belediye başkanlarına verilen isim
Darüleytam
Babası
ölmüş çocuklara
bakılan
kurumdur.
OSMANLI
DEVLETİ KÜLTÜR
VE UYGARLIĞI
ENLER VE
İLKLER
• İlk Osmanlı parası Osman Bey döneminde bastırıldı (1320)
• Osmanlıların aldığı ilk beylik Karesi Beyliği'dir (1360)
• Orhan Bey döneminde ilk divan oluşturuldu.
• Orhan Bey döneminde ilk donanma oluşturuldu.
• Orhan Bey döneminde ilk medrese oluşturuldu.
• Orhan Bey döneminde ilk düzenli ordu oluşturuldu.
• Orhan Bey döneminde ilk kez Rumeli'ye geçildi (1353)
• Orhan Bey döneminde ilk vezir ve kadı tayini yapıldı.
• I.Murat döneminde ilk defa top kullanıldı.
• I.Murat döneminde ilk veziriazam tayini yapıldı.
• I.Murat döneminde ilk mali düzenleme yapıldı.
• Fatih Sultan Mehmet döneminde ilk kez örf‐i hukuk yazılı hale getirildi.
(Kanunname‐i Ali Osman)
• Osmanlı Devleti'nde ilk yabancı elçi bulundurma hakkını elde eden devlet
Venedik'tir (1479)
• Osmanlı Devleti'nde ilk ticari ayrıcalığın verildiği devlet Venedik'tir. (1479)
• Osmanlı Devleti'nde ilk tersane Yıldırım Bayezid zamanında Gelibolu'da kuruldu.
• Osmanlı Devleti'nde ilk gümüş para Orhan Bey, ilk altın para Fatih, ilk kağıt para da
Abdülmecit tarafından bastırıldı.
• Osmanlı Devleti'nde geleceğe dönük ilk bütçe Tarhuncu Ahmet Paşa tarafından
hazırlandı (1652)
Balyoz
OSMANLI DEVLETİ’NİN DURAKLAMA DÖNEMİNE GİRMESİ VE ISLAHAT HAREKETLERİ
• Kuyucu Murat Paşa, I.Ahmet’in sadrazamıdır. 17.yy. ıslahat mantığına uygun
davranarak baskı, şiddet yolu ile asayiş ve düzeni sağlamaya çalışmıştır.
Tüm Tarih Özet
IV.Murat, baskı, şiddet yolu ile asayiş ve düzeni sağlamaya çalışmıştır.
Tarhuncu Ahmet Paşa, IV.Mehmet’in sadrazamıdır. Özellikle ekonomi alanında
çalışmalar yapmıştır. İlk kez bütçe hazırlamış.
• Köprülüler Dönemi Islahatları: Osmanlılarda IV.Mehmet zamanında sırasıyla
sadrazamlık yapan;
9 Köprülü Mehmet Paşa
9 Köprülü Fazıl Ahmet Paşa
9 Merzifonlu Kara Mustafa Paşa
9 Köprülü Fazıl Mustafa Paşa
dönemlerine köprülüler dönemi denilmiştir.
• Köprülü Mehmet Paşa, sadrazamlığı koşullu olarak kabul eden ilk devlet adamıdır.
Koşulları: Saray işine karışmayacak, istediği kişilerle çalışacak ve hakkında şikayet
olursa yargılanmadan karar verilmeyecekti.
• Köprülüler baskı, şiddet ve askeri tedbirlerle asayişi sağlamayı başarmışlardır.
Devletin otoritesini sağlayarak içerde ve dışarıda saygınlığını arttırmışlardır. Fetihlerde
başarılar kazanmışlardır.
• Elde edilen başarılar nedeni ile Köprülüler dönemine Duraklama Dönemi
içerisinde Yükselme Dönemi denilmektedir.
18.yy Islahatlarının Genel Özellikleri:
9 Avrupa’nın askeri ve teknik üstünlüğü kabul edilerek batı örnek alınmıştır.
9 Islahatlar askeri alanda yoğunlaşmıştır.
9 Yenilik hareketlerine Ulema Sınıfı ve Yeniçeriler tepki gösterdikleri için sık sık
isyanlarla kesintiye uğramıştır.
9 Kişilere bağlı kalmış ve devlet politikası haline getirilmemiştir.
• I.Mahmut Dönemi’nde ilk kez Hendesehane (kara Mühendishanesi) adıyla batı
tarzında eğitim veren askeri teknik okul açılmıştır.
• I.Mahmut Dönemi’nde, Osmanlı ordusu Fransız ve Avusturya orduları tarzında
örgütlenerek bölük, tabur ve alay gibi bölümlere ayrılmıştır.
• I.Mahmut Dönemi’nde, Topçu ve Humbaracı ocakları düzenlenmiştir.
• I.Mahmut Dönemi’nde, ilk kez Avrupa’dan askeri ve teknik uzmanlar getirilerek
orduda görev yapmıştır. Asken Fransız olan Kont de Bonneval, Humbaracı Ahmet Paşa
adını alarak humbara ocağını ıslah etmiş.
• III.Mustafa Dönemi’nde, Topçu Ocağı ve Tersaneler ıslah edilmiş.
• III.Mustafa Dönemi’nde, Sürat Topçuları Ocağı kurulmuş.
• III.Mustafa Dönemi’nde, Mühendishane‐i Bahri Hümayun (Deniz Mühendishanesi)
adında deniz subayı yetiştiren bir denizcilik okulu açılmış.
• III.Mustafa Dönemi’nde, Esham‐ı Tahvil denilen Devlet Tahvilleri satışa sunulmuş,
böylece Esham Sistemi ile ilk kez iç borçlanmaya gidilmiştir.
• III.Mustafa Dönemi’ndeki ıslahatlar Osmanlı hizmetine girmiş bir Fransız olan
Baron de Tott ve Sadrazam Koca Ragıp Paşa tarafından yürütülmüştür.
• I.Abdülhamit Dönemi’nde, İstihkam Okulu açılmış.
• I.Abdülhamit Dönemi’nde, Ulufe alımı ve satımı yasaklanmış.
• I.Abdülhamit Dönemi’nde, Yeniçerilerin sayımı yapılmış.
• I.Abdülhamit Dönemi’nde, Batıdan uzmanlar getirilerek topçu, lağımcı ve humbara
ocakları düzenlenmiş.
YENİ VE YAKIN ÇAĞLARDA AVRUPA’DA GÖRÜLEN BAZI ÖNEMLİ GELİŞMELER
• K.Sultan Süleyman, Akdeniz ticaretini yeniden canlandırmak için Fransa’ya
kapitülasyonlar vermiştir.
• Ulusçuluk akımlarının artması Coğrafi Keşiflerden(15.ve 16.yy.lar) sonra değil,
Fransız İhtilali’nden(1789) sonra görülen bir gelişmedir.
• Fransız ihtilali’nin getirmiş olduğu milliyetçilik akımı Osmanlı Devleti’nde
dağılmalara yol açmıştır. Osmanlı Devleti bunu önlemek için halka birtakım
demokratik haklar vererek eşitliği sağlamak istemiştir. Bu amaçla Tanzimat ve Islahat
Fermanlarını ilan etmiştir. Bütün vatandaşlarını Osmanlı kimliği altında bir arada
tutmaya çalışmıştır. Halepa Fermanı ile Girit adasında yaşayan azınlıklara bir takım
ayrıcalıklar vererek devlete olan bağlılıklarını sürdürmek istemiştir.
• Coğrafi keşifler sonunda Ümit Burnu’nun bulunması İpek ve Baharat yollarının
canlılığını yitirmesine ve Akdeniz ticaretinin sönmesine yol açmıştır. Buna bağlı olarak
gümrük gelirleri azalmıştır.
• 18.yy.ın yarısında Avrupa’da görülen sanayi devrimi Osmanlı ekonomisini dışa
bağımlı hale getirerek yabancı malların ülke pazarına egemen olmasına yol açmıştır.
Çünkü Osmanlı Devleti bu gelişmeye ayak uyduramamış, kapitülasyonlar nedeni ile de
dışarıdan gelen mallara karşı önlem alamamıştır.
III.SELİM’DEN İTİBAREN DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ VE ISLAHATLAR
III.Selim Dönemi Islahatları
• III.Selim ıslahatlara ilk kez planlı ve programlı olarak başlayan padişah olmuştur.
Devletin sorunları ile ilgili devlet adamlarına raporlar Layiha‐Risale hazırlatmıştır. Bu
raporlar doğrultusunda devlet yapısında ilk kez radikal değişiklikler içeren ıslahatlar
yapmıştır.
• III.Selim’den önce IV.Murat da devlet adamlarına raporlar hazırlatmış, ancak bu
raporları ıslahatlarında dikkate almamıştır.
• III.Selim’in reform niteliği taşıyan ıslahatlarına Nizamı Cedit (Yeni düzen) adı
verilmiştir. Dönemin önemli ıslahatları şunlardır:
• Nizamı Cedit adı ile ilk kez batılı tarza sahip bir ordu kurulmuştur.
• III.Selim Yeniçeri Ocağını kaldırmaya cesaret edememiş Nizamı Cedit ordusu
kurarak Yeniçerilere karşı bir güç oluşturmayı düşünmüştür.
• Nizamı Cedit ordusunun eğitimi için Üsküdar ve Levent’te modern kışlalar
kurulmuştur.
•
•
7
www.soruyurdu.com
• Nizamı Cedid ordusu ile yeniliklerin masraflarını karşılamak amacıyla İradı Cedid
adıyla yeni bir hazine kurulmuştur.
• Avrupa’nın önemli merkezlerinde sürekli elçilikler açılmıştır.
• Avrupa’daki gelişmeleri takip etmek için Lale Devrinde geçici elçilikler açılırken bu
dönemde sürekli elçilikler açılmıştır.
• Kara Mühendishanesi, (Mühendishane‐i Berri Hümayün’a dönüştürülmüş,
Mühendishane‐i Bahri Hümayun ise geliştirilmiştir.
• Askeri okullarda ilk kez yabancı dil (Fransızca) eğitimi başlamış.
• Subayların eğitimi için batıdan askeri uzmanlar getirilmiş.
• III.Selim ıslahatlarına Nizamı Cedid ordusu nedeniyle Yeniçeriler, yenilik hareketleri
nedeniyle İlmiye Sınıfı, vergilerin artması nedeniyle de halk tepki göstermiş neticede
Kabakçı Mustafa İsyanı (1807) ile III.Selim tahttan indirilerek yerine IV.Mustafa
getirilmiştir. Böylece yenilik hareketleri II.Mahmut’a kadar kesintiye uğramıştır.
19.YY ISLAHAT HAREKETLERİ
Amaçları:
9 İmparatorluğun çöküşünü durdurmak ve birliğini sağlamak
9 Yabancı ülkelerin iç işlerine karışmalarını önleyerek egemenlik haklarını korumak
9 Fransız ihtilalinin getirmiş olduğu milliyetçilik hareketlerinin yayılmasını engellemek
9 Batının askeri ve teknik düzeyine ulaşmak
9 İmparatorluğun sosyal ve kültürel hayatının gelişmesini sağlamak
• 19.yy.da Osmanlılarda askerlik, eğitim, kültür, sağlık, ekonomi ve sosyal alanlarda
batılılaşma hareketleri hızlanmıştır. Ayrıca ilk kez Avrupa’da görülen
demokratikleşme hareketleri de siyasal ve sosyal alanda görülmeye başlamıştır.
Senedi İttifak: Devletin ayanlara söz geçiremeyecek kadar güçsüz olduğunu gösteren
bu belge hükümdarın yetkilerini sınırlandırması yönüyle İngiltere’deki Magna Carta’ya
benzemektedir.
• Senedi ittikaf, Osmanlılarda demokratikleşme hareketlerinin ilk adımı
sayılmaktadır.
• Sekbanı Cedit Ocağı: Alemdar Mustafa Paşa’nın isteği ile kurulmuştur. Fakat bu
ocak yeniçerilerin isyanı sonucu sadrazamın öldürülmesi nedeniyle kapatılmıştır.
• Eşkinci Ocağı: Bu isimle başka bir ordu daha kurulmuş ancak bu ocak da
yeniçerilerin isyanı sonucu kapatılmıştır.
• Vakayi Hayriye (1826): Bu olayla Yeniçeri ocağı kaldırılmış ve yerine Asakir‐i
Mansureyi Muhammediye adıyla yeni bir ordu kurulmuştur.
• II.Mahmut zamanında, askeri ve ekonomik amaçlı ilk kez erkek nüfus sayımı
yapılmıştır.
• II.Mahmut zamanında, ilk kez Avrupa’ya öğrenci gönderilmiş.
• II.Mahmut zamanında, İstanbul’da ilköğretim zorunlu hale getirilmiş.
• II.Mahmut zamanında, Divan‐ı Hümayun kaldırılarak yerine bakanlıklar (nezaretler)
kurulmuştur.
• II.Mahmut zamanında, devlet memuru maaşa bağlanmıştır.
• II.Mahmut zamanında, devlet memurlarına fes,ceket ve pantolon giyme
zorunluluğu getirilmiş.
• II.Mahmut zamanında, padişahın resminin devlet dairelerine asılması geleneği
başlamış.
• II.Mahmut zamanında, müsadere sistemi kaldırılmış. Müsadere sisteminin
kaldırılması ile özel mülkiyete geçiş yolunda ilk adım atılmış. (ama geçilmedi henüz)
• II.Mahmut zamanında, Tımar Sistemi kaldırıldı.
• II.Mahmut zamanında, Köy ve Mahalle muhtarlıkları kuruldu.
• II.Mahmut zamanında, devlet memurlarını yargılamak ve vatandaş ile hükümet
arasındaki davalara bakmak için Meclis‐i Valay‐ı Ahkam‐ı Adliye kurulmuş.
• II.Mahmut zamanında, yönetim işlerini planlamak için Dar‐ı Şuray‐ı Bab‐ı Ali
kurulmuş.
• II.Mahmut zamanında, Takvim‐i Vekayi adıyla ilk resmi gazete yayınlanmış.
• II.Mahmut zamanında, Karantina uygulaması başlamış.
• II.Mahmut zamanında, Yerli malı kullanımı özendirilmiş.
• II.Mahmut zamanında, Kumaş (Çuha) fabrikası kurulmuş.
• II.Mahmut zamanında, Ticaretin gelişmesi için gümrük düzenlemesi yapılmış.
• II.Mahmut zamanında, Ülkeye giriş ve çıkışlarda ilk kez pasaport uygulaması gelmiş.
Tanzimat Fermanı (Gülhane Hatt‐ı Hümayunu):
9 Herkesin mal, can, ırz ve namus hürriyetine saygı duyulacak
9 Herkes bağımsız mahkemelerde açık olarak ve eşit şartlarda yargılanacak.
9 Herkes belli yaşa geldiğinde belli süreler için askere alınacak. (Tanzimat fermanı ile
askerlik ocak anlayışından çıkarak vatan görevi haline gelmiş. Bütün erkek olan
Osmanlı vatandaşları zorunlu tutulmuş.)
9 Herkes gelirine göre vergi ödeyecek
9 Herkes kanun önünde eşit olacak
9 Hiç kimseye yargılanmadan ceza verilmeyecek
9 İşkence, dayak ve angarya kaldırılacak
9 Rüşvet ve iltimas kalkacak
• Tanzimat Fermanı ile padişahın yetkileri ikinci kez kısıtlanmış, vergi ödeme ve
askere gitme vatandaşlık görevi haline getirilmiş, hukuk, eğitim, askeri ve ekonomik
alanda yenilikler getirilmiş, halkın eşitliği sağlanarak bir Osmanlı vatandaşı
oluşturmaya çalışılmıştır.
• Tanzimat Fermalı ile Osmanlılarda ilk kez kanun gücünün üstünlüğü kabul edilerek
anayasal sürece geçiş için ilk adım atılmıştır.
• Tanzimat Fermanı ile Osmanlılar bekledikleri sonuçları alamamışlardır. Azınlıkların
bu haklardan yeterince faydalanamadığını öne süren yabancı devletlerin baskısı ile
1856 yılında Islahat Fermanı yayımlanmıştır. Islahat Fermanı ile azınlıklara birtakım
Tüm Tarih Özet
haklar daha vererek yabancı devletlerin içişlerine karışmalarını önlemek isteyen
Osmanlılar ayrıca Paris Barış Konferansı’nda kendi yararına kararlar alınmasını da
amaçlamıştır. Bu yüzden ferman Paris Barış Konferansı’nın bir maddesi olarak
yayımlanmıştır.
Islahat Fermanı:
Batılı devletlerin baskısı nedeniyle ilan edilen Islahat Fermanı ile Gayri Müslimlere
(azınlıklara) birtakım haklar verilmiştir.
9 Bedelli askerlik yapabilmek
9 Şirket ve banka kurabilmek
9 Devlet memuru olabilmek
9 Mahkemelerde eşit şartlarda şahitlik yapabilmek
9 İl Genel Meclisinde görev yapabilmek
• Islahat Fermanı ile yabancı ülkelerin baskısı daha da artmıştır. Çünkü ferman Paris
Barış Antlaşması’nın maddesi olarak ilan edilmiş ve uygulama zorunluluğu doğmuş.
Ferman ile azınlıklara daha fazla haklar verildiği için Müslüman halk tepki göstermiş.
• Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesi ile 1839’da başlayan ve I.Meşrutiyetin ilan
edildiği 1876 yılına kadar süren döneme Tanzimat Dönemi denilmiştir. Bu dönemde
Abdülmecid’in yanı sıra Abdülaziz, V.Murat ve II.Abdülhamit tahta çıkmışlardır.
• Abdülaziz (1861‐1776), resmi ziyaret amacı ile yurt dışına seyahate çıkan ilk padişah
olmuştur. Meşrutiyetin ilanına karşı olduğu için tahttan indirilmiş yerine V.Murat
getirilmiş.
TANZİMAT DÖNEMİNDE YAPILAN ISLAHATLAR
• 1864 yılında hazırlanan vilayet nizamnamesi ile eyaletler kaldırılmış yönetim
birimleri İl(Vilayet), Sancak (Liva), Kaza, Nahiye (Bucak), Köy olarak yeniden
düzenlenmiştir.
• İllerde valiye yardımcı olması için üyelerinin bir bölümü halk tarafından seçilen İl
Genel Meclisleri oluşturulmuştur.
• İl Genel Meclisi üyelerinin bir bölümünün halk tarafından seçilmesi ile halk ilk kez
yerel yönetime katılmıştır.
• Şeriat mahkemelerinin yanı sıra Avrupa hukuk sistemine göre işleyen Nizamiye
Mahkemeleri kurulmuştur.
• İlk kez Kaime adı verilen kağıt para bastırılmıştır.
• İltizam Sistemi kaldırılarak vergi toplama görevi Muhassıllara verilmiştir.
• Avrupa hukukundan örnek alınarak ticaret, arazi, ceza, borçlar ve deniz hukuku ile
ilgili düzenlemeler yapılmıştır.
• Şinasi ve Agah Efendi tarafından Tercüman‐ı Ahval adında ilk özel gazete
yayınlanmıştır.
• Bank‐ı Dersaadet adıyla ilk banka açılmıştır. Daha sonra Osmanlı Bankası adını
almıştır.
• Eğitim Bakanlığı (Maarif‐ı Umumiye Nezareti) kurulmuştur.
• İlkokul düzeyinde eğitim veren İptidailer, lise düzeyinde eğitim veren idadiler ve
Sultaniler açılmıştır.
• Günümüzün Siyasal Bilgiler Fakültesi olan Mekteb‐i Mülkiye açılmıştır.
• Erkek öğretmen okulu Dar’ül Muallimin ve kız öğretmen okulu Dar’ül Muallimat
açılmıştır.
• Yabancı ülkelere okul açma izni verilmiştir.
• İzmir‐Aydın arasında ilk demiryolu açılmıştır.
• İlk telgrafhane kurularak posta pulu bastırılmıştır.
• İlk kez Avrupalı devletlerden dış borç alınmıştır.
• Kız öğrenciler için Rüştiyeler açılmıştır.
• 1863’te Memleket Sandıkları kurulmuştur. (1888 de Ziraat Bankasına
dönüştürülmüştür.)
• 1868’de Şuray‐ı Devlet (Danıştay) kurulmuştur.
• Kırım Savaşı sırasında 1854 yılında Abdülmecid tarafından İngiltere’den ilk kez dış
borç alınmıştır.
I.MEŞRUTİYETİN İLANI VE II.ABDÜLHAMİT DÖNEMİ
• Jön Türkler (Genç Türkler‐ Genç Osmanlılar), Osmanlı Halkını Osmanlıcılık ruhu ve
vatandaşlık bilinci etrafında birleştirerek yönetime katarlarsa azınlıkların devlete bağlı
kalacağına inanıyorlardı. Meşrutiyet ilan edilirse, eşitlik ve özgürlük ilkelerinin kabul
edildiği bir meclis açılır, bu mecliste azınlıklara kendini temsil etme hakkı verilirse
dağılmanın önüne geçilir diye düşünüyorlardı. Bu amaçla Padişah Abdülaziz’e baskı
yapan Jön Türkler, Abdülaziz kabul etmeyince Şeyhülislamdan alınan bir fetva ile onu
tahttan indirip yerine V.Murat’ı getirdiler.
• V.Murat (1876) Osmanlı tahtında en kısa süre kalan padişahtır. Akli dengesi yerinde
olmadığı gerekçesi ile tahttan indirilmiş ve yerine II.Abdülhamit geçmiştir.
• II.Abdülhamit hükümdar olunca Belçika ve Prusya anayasalarını örnek alarak bir
anayasa (Kanun‐i Esasiye) hazırlatmış ve meşrutiyeti ilan etmiştir.
• Bu sırada İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya, İtalya ve Avusturya Balkanlardaki
durumunu görüşmek üzere İstanbul’da İstanbul Konferansı (Tersane Konferansı)
denilen bir konferans düzenlemekteydiler. Meşrutiyet aynı gün (23 Aralık 1876) ilan
edilmiş ve İstanbul Konferansı kararları etkilenmek istenmiştir. Konferans kararları ise
içişlerine müdahale gerekçesi ile reddedilmiştir.
Meşrutiyetin ilanı ile;
• Türk tarihinde ilk kez parlamenter sisteme geçilmiş ve meclis açılmıştır.
• Türk tarihinde ilk kez anayasa ilan edilmiş (Kanun‐i Esasiye) hazırlanmış ve anayasal
bir yönetim başlamıştır.
• Türk tarihinde ilk kez halk yönetime katılmıştır.
• Tanzimat ve Islahat Fermanlarından farklı olarak hakla verilen hak ve hürriyetler
daha da genişletilmiş hükümdarın yetkileri biraz daha kısıtlanmıştır.
8
www.soruyurdu.com
I.Meşrutiyetin özelliklerinden bazıları:
9 Yasama( Kanun yapma görevi meclise aitti.
9 Yürütme görevi padişahın seçtiği hükümete (Heyeti vükela‐Vekiller heyeti) aitti.
• I.Meşrutiyet döneminde siyasi partiler yoktu. Demokratik anlayışa ters düşen bu
sorun II.Meşrutiyet döneminde çözümlenmiştir.
• II.Abdülhamit, meşrutiyeti Jön Türkler gibi bir çözüm olarak görmemiş, padişah
olmak için kabul etmiştir.
• Ulusal egemenlik yolunda ilk adım 1876 Meşrutiyet’in ilanı ile atılmıştır.
İstibdat Döneminde Görülen Gelişmeler
• Sanayi Nefise Mektebi, Baytar Mektebi ve Halkalı Ziraat Mektebi açılmıştır.
• Duyun‐ı Umumiye İdaresi (Genel Borçlar İdaresi) kurulmuştur.
• Tütün üretimini arttırmak için Alman ve Fransız idaresinde bulunan Reji İdaresi
kurulmuştur.
• 19.YY.DA GÖRÜLEN BAZI ÖNEMLİ SİYASİ GELİŞMELER
• 19.yy.da Osmanlı İmparatorluğu toprak bütünlüğünü koruyabilmek için çaba
göstermiştir. Bu dönemde devlet, Fransız İhtilali’nin getirdiği siyasi, Sanayi
Devrimi’nin getirdiği ekonomik sorunlar ile karşı karşıya kalmıştır.
• Sanayi Devrimi’nin yol açtığı hammadde ve pazar arayışı Osmanlıların Afrika ve
Ortadoğu’daki topraklarının İngiltere ve Fransa tarafından işgal edilmesine de neden
olmuştur.
• Fransız İhtilali’nin getirdiği milliyetçili akımı nedeni ile özellikle Balkanlarda yaşayan
uluslar ayaklanmaya başlamıştır. İlk olarak Sırplar ayaklanmış, 1812 Bükreş
Antlaşması ile bazı ayrıcalıklar elde eden Sırplar 1829 Edirne Antlaşması ile özerklik,
1878 Berlin Antlaşması ile de bağımsız olmuşlardır.
• Daha sonra ayaklanan Yunanlılar ise Rusya, İngiltere ve Fransa’nın de desteğini
alarak 1829 Edirne Antlaşması ile bağımsızlığını kazanan ilk ulus olmuştur.
• Yunan isyanı sırasında İngiltere, Fransa ve Rusya 1827 Navarin Olayı ile Osmanlı
donanmasını yakmışlardır.
• Yunan isyanı sırasında Osmanlıya yardım eden Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali
Paşa da istekleri kabul edilmeyince isyan etmiştir. İsyanı bastıramayan devlet
Rusya’dan yardım istemek zorunda kalmış. Rus donanması padişahı korumak
amacıyla İstanbul’a gelince İngiltere ve Fransa da müdahale etmiş sorun uluslararası
bir boyut kazanmıştır. Avrupalı devletlerin baskısı ile barışa razı olan Mehmet Ali Paşa
ile 1833 Kütahya Antlaşması imzalanmıştır.
• Daha sonra yeniden ayaklanan Mehmet Ali Paşa Mısır’ın Osmanlıya bağlı kalması
ancak yönetiminin oğullarına geçmesi koşulu ile 1840 Londra Antlaşması’nı
imzalamıştır.
• Kütahya Antlaşması’ndan sonra Osmanlı Devleti Rusya ile 1833 Hünkar İskelesi
Antlaşmasını imzalayarak kendisini güvence altına almaya çalışmıştır. Antlaşma ile
Rusya Osmanlıya bir saldırı olursa yardım edecek, Osmanlı ise Rusya’ya bir saldırı
olursa boğazları kapatacaktı. 8 yıl süreli bu antlaşma ile Rusların Boğazlarda ayrıcalık
elde etmesi İngiltere ve Fransa’nın tepkisine yol açmıştır. Böylece ilk kez Boğazlar
Sorunu denilen yeni bir sorun ortaya çıkmıştır. 1841 Londra Boğazlar Konferansı’nda
imzalanan sözleşme ile Boğazların egemenlik hakkı tamamen Osmanlılara
bırakılarak sorun çözümlenmiştir.
• Yine bu dönemde İngiltere ile Osmanlı Devleti arasında Balta Limanı Antlaşması
denilen bir ticaret antlaşması imzalanmıştır. Osmanlılar İngiltere’nin desteğini almak
için bu antlaşma ile onlara geniş ekonomik ayrıcalıklar vermiştir. Balta Limanı
Antlaşması ile gümrük vergileri iyice azalmış ve Osmanlı Devleti açık bir Pazar haline
gelmiştir.
• 1853‐1856 yılları arasında ise Rusya ile Osmanlı Devleti arasında Kırım Savaşı
çıkmıştır. Ruslar Sinop Baskını denilen olayla Osmanlı donanmasını yakınca Rusların
Boğazlara ve Balkanlara egemen olacağını düşünen İngiltere, Fransa ve Piyomente
çıkarlarını korumak için Osmanlının yanında savaşa girmiştir. Bu durum karşısında
Rusya barışa razı olmuş ve Paris Barış Konferansı toplanmıştır. Konferans sonunda
imzalanan Paris Antlaşmas ile;
Osmanlılar ilk kez Avrupa devleti sayılmıştır.
Osmanlıların Avrupa devletler hukukundan yararlanması kabul edilmiştir.
Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünün korunacağı belirtilmiştir.
Karadeniz’in tarafsız olması iki tarafında donanma ve tersane bulundurması
kararlaştırılmıştır.
Paris Antlaşması ile Osmanlılar kendi toprak bütünlüğünü koruyamadığını kabul
etmiştir. Ayrıca savaşı kazanmasına rağmen Karadeniz’in tarafsızlığı nedeniyle yenik
devlet gibi sayılmıştır.
• Paris Antlaşması ile Osmanlılar kendi toprak bütünlüğünü koruyamadığını kabul
etmiştir. Ayrıca savaşı kazanmasına rağmen Karadeniz’in tarafsızlığı nedeniyle yenik
devlet gibi sayılmıştır.
• 1876 yılında Balkanların durumunu görüşmek için İstanbul’da Tersane Konferansı
düzenlenmiş, Sırbistan ve Karadağ’dan Osmanlı kuvvetlerinin çekilmesini, Bosna‐
Hersek ve Bulgaristan’a özerklik verilmesini kararlaştırmıştır. 1877 yılında ise Londra
Konferansı düzenlenmiş Bosna‐Hersek ve Bulgaristan’a yeni haklar verilmesi ve
ıslahatların Avrupalı devletlerce denetlenmesi kararlaştırılmıştır. Osmanlılar bu
konferanslarda alınan kararları iç işlerine ve egemenlik haklarına müdahale olarak
değerlendirmiş ve kabul etmemiştir. Bunun üzerine Ruslar Osmanlılara savaş açmıştır.
• 1877‐1878 Osmanlı‐Rus Savaşı (93 Harbi) denilen bu savaşta Ruslar büyük bir başarı
elde edince Osmanlılar barış istemek zorunda kalmışlardır.
• 1877‐1878 Osmanlı‐Rus Savaşı sırasında Osman Paşa Plevne’de büyük bir savunma
savaşı örneği vermiştir. Ayrıca Rusların Erzurum’u alma girişimi Aziziye Tabyası’nın
Tüm Tarih Özet
direnişi ile sonuçsuz kalmıştır. Aziziye Tabyası Nene Hatun’un gayretleri ve teşviki ile
halkın da yardımı sayesinde Erzurum’u korumayı başarmıştır.
• Taraflar arasında Ayestefanos (Yeşilköy) antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile
Ruslar Balkanlarda büyük bir üstünlük sağlayınca, İngiltere, Avusturya, Almanya karşı
çıkmışlar ve Rusya’ya yeni bir antlaşma yapmayı kabul ettirmişlerdir.
• Osmanlılar İngiltere’nin kendisine yardım etmesi için Kıbrıs’a yerleşmesine izin
vermiştir.
• Ayestefanos Antlaşmasının yerine Berlin’de bir konferans düzenlenerek Berlin
Antlaşması imzalanmıştır.
• Ayestefanos (Yeşilköy) Antlaşması imzalandığı halde yürürlüğe girmeyen yani ölü
doğan bir antlaşmadır. Bu yönü ile Sevr Antlaşması’na benzer.
• Berlin Antlaşması ile Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız olmuş, Kars, Ardahan
ve Batum Rusya’ya verilmiş, Ermeni Sorunu ilk kez ortaya çıkmıştır.
• Bunların yanı sıra Osmanlı Devleti dış borçlarını ödeyemeyince 1881 yılında
Muharrem Kararnamesi ile İstanbul’da Duyun‐u Umumiye İdaresi (Genel Borçlar
İdaresi) kurulmuştur. Bu idare devletin bazı gelir kaynaklarına el koyarak borçların
doğrudan ödenmesini sağlamaya çalışmıştır.
• Duyun‐u Umumiye İdaresi kurulunca Osmanlı ekonomisi tamamen yabancı
devletlerin denetimi altına girmiştir.
• 1879 yılında Avusturya‐Macaristan İmparatorluğu, Bosna‐Hersek’i, 1881 yılında
Fransa, Tunus’u, 1882 yılında İngiltere Mısır’ı işgal etmiştir.
• Ayrıca Girit Adası da ayaklanarak Yunanistan’a katılmaya çalışmıştır. Osmanlı
Devleti 1868 yılında Halepa Fermanı ile Girit’e birtakım ayrıcalıklar verse de 1869
yılında yeni bir ayaklanma daha çıkmıştır. Yunanistan’ın adayı işgal etmeye başlaması
üzerine de savaş çıkmıştır. 1897 yılında yapılan Dömeke Savaşı’nı kazanan Osmanlılar
İstanbul Antlaşması ile Girit Adası’nı şimdilik elinde tutmayı başarmıştır.
II.MEŞRUTİYET’İN İLANI
• Jön Türkler gizli cemiyetler kurarak meşrutiyetin yeniden ilan edilmesini ve anayasal
yönetime tekrar geçilmesini sağlamaya çalışmışlardır.
• M.Kemal Paşa da Harp Akademisini bitirdikten sonra ilk görev yeri olan Şam’da
arkadaşları ile birlikte Vatan ve Hürriyet Cemiyetini kurmuştur.
• Bu cemiyetlerden İttihad‐ı Osmaniye ile Osmanlı Hürriyet cemiyetleri birleşerek
1907 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni kurmuşlardır.
• 8‐9 Haziran 1908 yılında Rusya ile İngiltere arasında gerçekleşen Reval
Görüşmeleri’nde İngiltere, Rusya’yı Balkanlar ve Boğazlar politikasında serbest
bırakmıştır.
• Cemiyetin ileri gelenlerinden Enver ve Niyazi Beylerin Makedonya’da çıkardıkları
askeri ayaklanmaların yayılmasından çekinen II.Abdülhamit Anayasayı tekrar
yürürlüğe koyarak Meşrutiyeti yeniden ilan etmiştir. (23 Temmuz 1908)
II. Meşrutiyet’in ilanından sonra yaşanan karışıklıklar nedeni ile:
• Avusturya‐Macaristan İmparatorluğu, Bosna‐Hersek’i topraklarına kattığını ilan
etmiştir. (6 Ekim 1908)
• Bulgaristan bağımsızlığını ilan etmiştir. (5 Ekim 1908)
• Girit, Yunanistan’a katıldığını bildirmiştir. (6 Ekim 1908)
31 MART VAKASI (13 NİSAN 1909)
31 Mart Olayı İstanbul’da Meşrutiyete karşı olan gericilerin çıkardığı bir ayaklanmadır.
II.Meşrutiyetin ilanından sonra İstanbul’da yaşanan bazı karışıklıklar nedeni ile İttihat
ve Terakki Partisi Makedonya’da bulunan Avcı Taburları’nı buraya getirmiştir.
Güvenliğin sağlanması amacıyla İstanbul’a getirilen bu birlik disiplinsiz davranışları
nedeniyle tepkilere neden olmuştur. Bu durumu fırsat bilen Ahrar Partisi’nin
kışkırtmaları sonucu ayaklanma çıkmıştır. Gericilerin amacı meşrutiyeti yıkmak ve
Mutlakiyet denilen eski düzeni geri getirmektir. Padişah II.Abdülhamit ayaklanmayı
bastıracak tedbirler almayınca İttihat ve Terakki Partisi tarafından Selanik’te
hazırlanan Hareket Ordusu İstanbul’a gelerek isyanı bastırmıştır. Hareket Ordusu’nun
Komutanı Mahmut Şevket Paşa, Kurmay Başkanı ise Mustafa Kemal’dir.
• Türk tarihinde rejimi yıkmaya yönelik ilk ayaklanmadır. Bu yönü ile 1925’te çıkan
Şeyh Sait İsyanı’na ve 1930’da çıkan Menemen Olayı’na benzemektedir.
• II.Abdülhamit ayaklanmada rolü olduğu gerekçesiyle tahttan indirilerek yerine
V.Mehmet Reşat getirilmiştir.
• Meclis kararı ile tahttan indirilen ilk padişah II.Abdülhamit’tir. Daha sonra
TBMM’nin saltanatı kaldırması ile meclis kararı ile tahttan indirilen ikinci padişah
VI.Mehmet Vahdettin olmuştur.
Kanun‐u Esasi’nin ilk hali (I.Meşrutiyet) Kanun‐u Esasi’de 1909 yılında yapılan
değişiklikler (II.Meşrutiyet)
Kanun teklifi padişahın iznine bağlıdır.
Kanun teklifi padişahın iznine bağlı
değildir.
Hükümet padişaha karşı sorumludur.
Hükümet meclise karşı sorumludur.
Padişahın mahkeme kararı olmadan
Padişahın mahkeme kararı olmadan
sürgün yetkisi vardır.
sürgün yetkisi kaldırılmıştır.
Padişah, olağanüstü hallerde meclisi
Padişahın olağanüstü hallerde meclisi
kapatabilir.
kapatma yetkisi biraz daha kısıtlanmıştır.
Görüldüğü gibi Kanun‐i Esasiye’de yapılan değişiklikler daha demokratiktir. Ayrıca
1908’de II.Meşrutiyet’in ilanı ile siyasi partilerin kurulmasına da izin verilmiştir.
Adem‐i Merkeziyetçilik: Bu düşüncenin en önemli savunucusu Osmanlı hanedanına
mensup olan Prens Sabahattin’dir. Adem‐i Merkeziyetçiler Osmanlı vatandaşlarına
geniş özgürlükler verilmesini ve çeşitli etnik grupların federasyona benzeyen bir
siyasal yapı içinde yaşamalarını savunmuşlardır.
9
www.soruyurdu.com
Osmanlı devletinde eski ve yeni kurumların işlevlerini bir arada yürütmesi
Tanzimat Dönemi’nde görülmüştür. Bu dönemde geleneksek kurumların yanına batı
tarzında modern kurumlar açılmıştır.
• Tanzimat Fermanı’nın ilan edilme amaçları arasında halkın yönetime katılmasını
sağlamak gösterilemez. Çünkü halkın yönetime katılması ilk kez 1876 yılında
Meşrutiyet’in ilanı ile gerçekleşmiştir.
TRABLUSGARP SAVAŞI (1911‐1912)
Savaşın nedenleri
1. Siyasi birliğini geç tamamlayan İtalya’nın gelişen sanayisi için hammadde ve Pazar
arayışı.
(Savaşın ana nedeni budur. Ayrıca siyasi birliğini geç kuran Almanya’nın da İtalya ile
birlikte saldırgan bir politika izlemesi I.Dünya Savaşı’nın en önemli nedeni olmuştur.)
2. Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp’ı koruyacak gücünün olmaması
3. İngiltere ve Fransa’nın İtalya’yı kendi yanlarına çekmek için göz yumması
4. Trablusgarp’ın İtalya’ya yakın olması ve İtalyanların burayı Afrika’ya açılan bir kapı
olarak görmeleri.
• Osmanlı Devleti bölgeyi koruyacak gücü olmadığı için bölgeye ordu ve donanma
gönderemedi. Bunun üzerine aralarında Mustafa Kemal, Enver Paşa ve Fethi Bey gibi
vatanseverlerin bulunduğu gönüllü subaylar gizlice Trablusgarp’a giderek yerli halkı
örgütlediler. M.Kemal Derne ve Tobruk’ta, Enver Paşa Bingazi’de İtalya’ya karşı
başıarılı oldular. İtalyanlar Osmanlıyı barışa razı etmek için Rodos ve Oniki Ada’yı işgal
ettiler ve Çanakkale Boğazı’nı abluka altına aldılar. Osmanlılar barışa razı olmadılar.
Ancak I.Balkan Savaşı çıkınca barış istemek zorunda kaldılar. Bunun üzerine Uşi
(Ouchy) Antlaşması imzalandı (1912).
• Uşi Antlaşması’na göre;
1. Trablusgarp (Trablus ve Bingazi) İtalyanlara bırakılacak, sadece dini yönden halifeye
bağlı kalacaktı. (Böylece Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki varlığı tamamen sona
ermiştir.)
2. Rodos ve Oniki Ada Osmanlı Devleti’ne geri verilecekti.
• Osmanlı Devleti Rodos ve Oniki Ada’yı Balkan Savaşları bitinceye kadar güvenlik
açısından İtalya’nın koruyuculuğuna bırakmış, ancak bir daha da geri alamamıştır.
Rodos ve Oniki Ada II.Dünya Savaşı’ndan sonra İtalya’dan alınarak Yunanistan’a
verilmiştir.
• Görüldüğü gibi I.Balkan Savaşı’nın çıkması hem Trablusgarp’ın, hem de Rodos ve
Oniki Ada’nın kaybedilmesine neden olmuş, ayrıca Adalar Sorunu’nun doğmasına yol
açmıştır.
I.BALKAN SAVAŞI (1912‐1913)
Reval Görüşmesi’nden sonra Balkanlarda serbest kalan Rusya tarihsel amacı olarak
sıcak denizlere inme politikasını gerçekleştirmek için faaliyetlerini arttırmıştır.
Panslavizm politikası izleyerek Balkanlarda egemenlik kurmak isteyen Rusya’nın
kışkırtmasıyla Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ Osmanlıya karşı bir ittifak
kurmuşlardır. Balkan savaşlarının Makedonya’da ıslahat yapılması konusundaki
istekleri reddedilince Karadağ Osmanlıya savaş ilan etmiş ve savaş başlamıştır.
Sebepleri:
1. Fransız ihtilali ile ortaya çıkan milliyetçilik akımının etkisi
2. Rusya’nın Balkanlar’da izlediği Panslavizm politikası
3. Osmanlı Devleti’nin güçsüzlüğü ve İtalya ile savaş halinde olması
4. Balkan Devletlerinin Osmanlıları Balkanlardan tamamen atmak istemeleri
• Osmanlı Devleti bütün cephelerde bozguna uğramıştır. Bulgarların Çatalca’ya kadar
ilerlemeleri üzerine Osmanlılar barış istemiştir. Büyük devletlerin arabuluculuğu ile
Londra Konferansı toplanmış ve Londra Antlaşması (1913) imzalanmıştır.
Bu Antlaşmaya göre;
1. Osmanlılar Midye‐Enez çizgisinin batısında kalan topraklarını (Doğu Trakya (Edirne,
Kırklareli), Batı Trakya, Makedonya, Selanik) kaybetmiştir.
2. Ege Adalarının durumunun Batılı devletlerce belirlenmesi kararlaştırılmıştır.
3. Ege adaları İmroz ve Taşoz (Gökçeada ve Bozcaada) hariç Yunanistan’a bırakılmıştır.
4. Arnavutluk bağımsız olmuştur.
• Arnavutluk I.Balkan Savaşı’ndan faydalanıp Osmanlı egemenliğinden ayrılarak
bağımsız olmayı başaran son Balkan ülkesi olmuştur.
Bab‐ı Ali Baskını: I.Balkan Savaşı sonlarına doğru İttihat ve Terakki Partisi savaşlardaki
yenilgi kayıplarının sorumlusu olarak hükümeti görmüş ve Edirne’nin de kaybedileceği
endişesi ile bir hükümet darbesi yapmıştır. Bab‐ı Ali baskını denilen bu olay ile İttihat
ve Terakki Partisi devlet yönetimine tamamen egemen olmuştur. Devlet yönetimi
Enver, Talat ve Cemal Paşaların eline geçmiştir.
• II.Meşrutiyetin ilanında etkili olan İttihat ve Terakki Partisi 31 Mart Olayı’ndan sonra
yönetimdeki etkisini arttırmış ve Bab‐ı Ali Baskını ile de yönetime tamamen egemen
olmuştur. İttihat ve Terakki Partisi I.Dünya Savaşı sonuna kadar egemenliğini
sürdürmüştür.
• Atatürk bu savaştaki yenilgi nedeni ile cumhuriyetin ilanından sonra ordu ve
siyaseti birbirinden ayırmıştır.
II.BALKAN SAVAŞI (1913‐1914)
• Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ yanlarına Romanya’yı da alarak Bulgaristan’a karşı
savaş açtılar.
• Osmanlı Devleti de bu durumdan yararlanarak Midye‐Enez çizgisini aşmış, Edirne ve
Kırklareli’ni alarak Meriç Nehrine kadar ilerlemiştir. Bulgaristan’ın yenilmesi ve Batılı
devletlerin araya girmesiyle savaş sona ermiştir.
• Balkan Devletleri kendi aralarında Bükreş Antlaşması’nı imzalamışlardır. Osmanlı
Devleti ise Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan ile ikili antlaşmalar imzalamıştır.
1913 İstanbul Antlaşması (Osmanlı Devleti – Bulgaristan):
•
Tüm Tarih Özet
1. Edirne, Kırklareli ve Dimetoka Osmanlıya ait olacak.
• Osmanlı Devleti Dimatoka’yı I.Dünya Savaşı sırasında Bulgaristan’a vererek kendi
yanında savaşa girmesini sağlamıştır.
2. Yeni sınır Meriç Nehri olacak.
3. Bulgaristan’da kalan Türk ve Müslüman azınlığın hakları korunacak.
• Bu antlaşma ile ilk kez sınırlarımız dışında kalan Türklere azınlık statüsü verilerek
hakları güvence altına alınmıştır. Ayrıca günümüz Türkiye – Bulgaristan sınırı
çizilmiştir.
1914 Atina Antlaşması (Osmanlı Devleti – Yunanistan)
1. Yanya, Selanik, Girit ve Ege Adaları (Gökçeada ve Bozcaada hariç) Yunanistan’a ait
olacak.
• Osmanlı Devleti 1908 yılında Yunanistan’a katıldığını ilan eden Girit Adası’nı resmen
kaybetmiştir.
2. Yunanistan’da kalan Türk ve Müslüman azınlığın hakları korunacak.
• Osmanlı Devleti’nin İstanbul ve Atina antlaşmaları ile Batı Trakya’yı kaybetmesi
günümüze kadar süregelen Batı Trakya’daki Türk azınlığı Sorunu’na yol açmıştır.
1914 İstanbul Antlaşması (Osmanlı Devleti – Sırbistan)
Bu antlaşma ile Sırbistan’da kalan Türk ve Müslüman azınlığın hakları güvence altına
alınmıştır.
I. DÜNYA SAVAŞI (1913‐1914)
Almanya’nın I.Dünya Savaşı’na Osmanlı Devletini kendi yanında sokmak istemesinin
nedenleri:
• Yeni cepheler açarak yükünü hafifletmek
• Osmanlının hammadde kaynaklarından yararlanmak
• Osmanlı padişahının halifelik gücünü kullanmak
• Türk askerlerinin savaşçı kabiliyetinden yararlanmak
• Boğazları kontrol altında tutarak Rusların müttefikleri ile olan bağlantısını kesmek
ve Osmanlı Devleti’nin stratejik öneminden faydalanmak
Kafkas Cephesi:
• Başkomutan: Enver Paşa.
• Osmanlıların savaştığı ilk cephedir.
• Berlin Antlaşması ile kaybedilen Kars, Ardahan, Batum (Elviye‐i Selase) geri almak
istenmiştir.
• Enver Paşa mevsimin kış olmasına rağmen Sarıkamış Harekatı denilen taarruza
başlatmıştır.
• Bir süre sonra saldırıya geçen Ruslar, Erzurum, Trabzon, Erzincan, Van, Bitlis ve
Muş’u ele geçirmişlerdir.
• Kafkas Cephesi’ne sonradan tayin edilen M.Kemal Paşa Muş ve Bitlis’i Ruslardan
geri almayı başarmıştır.
• Bu savaşlar sırasında Ruslar ile işbirliği yapan Ermeniler Osmanlı ordusunu arkadan
vurmuş ve savunmasız halka büyük zararlar vermiştir. Bunun üzerine Tehcir yasası (14
Mayıs 1915) ile Ermeniler zorunlu olarak Suriye ve Lübnan’a göç ettirilmiştir.
• Rus çarlığı 19172de çıkan Bolşevik İhtilali (Ekim Devrimi) ile yıkılmıştır. Yerine
kurulan Sovyet Rusya ise Bağlaşma Devletleri ile yaptığı Brest‐Litowsk Antlaşması (3
Mart 1918) ile I. Dünya Savaşı’ndan çekilmiştir. Ruslar 1878 Berlin Antlaşması ile
kaybedilen Kars, Ardahan ve Batum (Elviye‐i Selase) dahil olmak üzere Doğu
Anadolu’dan çekişmiştir. Böylece Kafkas Cephesi resmen kapanmıştır.
• Rusların Kars, Ardahan ve Batum’dan çekilmelerinden sonra 14 Temmuz 1918’de
yapılan halk oylaması sonucu bu üç il Osmanlı yönetimine katılmak istediklerini
belirtmiştir. Böylece Brest‐Litowsk Antlaşması ile Kars, Ardahan ve Batum’un geri
alınması sağlanmıştır. Ancak Osmanlı Devleti I.Dünya Savaşı’nı kaybedince bu iller
yeniden sorun olmuşlardır.
Çanakkale Cephesi:
I.Dünya Savaşı çıktığı sırada Bulgaristan’da Sofya Ataşemiliteri (Askeri Ataşe) olan
Yarbay M.Kemal cephede görev almıştır. 19.Tümen komutanı olarak savaşa katılan
M.Kemal Arıburnu, Conkbayırı, Kireçtepe ve Anafartalar’da büyük başarılar kazanarak
İstanbul’un işgalini önlemiştir.
Bu başarılarından dolayı rütbesi albaylığa yükseltilen M.Kemal Anafartalar Grup
Komutanlığı’na getirilmiştir. Anafartalar Kahramanı unvanı verilen M.Kemal Paşa
Anadolu’da ve dünyada tanınmıştır. Ayrıca Çanakkale Cephesi Osmanlı Devleti’ni
1.Dünya Savaşı’nda kazandığı tek cephe olmuştur.
Irak Cephesi:
Modros Mütarakesi imzalandığı sırada Musul dışında bütün Irak elden çıkmış.
Suriye – Filistin Cephesi:
• Osmanlı Devleti Kanal Harekatında başarısız olunca saldırıya geçen İngilizler,
Arapların da desteğini alarak Filistin’i işgal etmişlerdir. İlerleyişini sürdüren İngilizler
Kudüs’ü, Beyrut’u ve Şam’ı almayı başarmışlardır.
• İngiltere Balfour Deklarasyonu denilen bir mektupla Amerika’ya “Filistin”de bir
Yahudi ulusal yurdu kurulmasını uygun bulduğunu ve bunun için her türlü çabayı
göstereceğini bildirmiştir.
• Daha sonra 6.Kolardu Komutanlığına getirilen M.Kemal Paşa İngilizleri Halep’te
durdurmayı başarmıştır. M.Kemal Paşa Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’na atandığı
sırada Mondros Mütarekesi imzalanmış ve cephe kapanmıştır.
Osmanlı Devleti I.Dünya Savaşı’nda Irak (Musul hariç), Suriye, Filistin, Yemen, Hicaz,
Lübnan ve Kudüs’ü kaybetmiştir.
I.Dünya Savaşında M.Kemal Paşa’nın Bulunduğu Görevler:
• Savaş başladığı sırada Bulgaristan’da Sofya Ataşemiliteri (Askeri Ateşe) olan Yarbay
M.Kemal, önce Çanakkale cephesi’nde görev yapmıştır.
10
www.soruyurdu.com
• Çanakkale cephesinde 19.Tümen Komutanı olarak Arıburnu, Conkbayırı, Kireçtepe
ve Anafartalar’da büyük başarılara imza atmış ve İstanbul’un İtilaf Devletleri
tarafından işgal edilmesini önlemiştir.
• Ardından rütbesi Albaylığa yükseltilerek Edirne’de bulunan 6.Kolordu
Komutanlığına getirilmiş.
• Kısa bir süre sonra da Kafkas Cephesi’nde 6.Kolordu Komutanlığına tayin edilmiş.
• Rütbesi Generalliğe yükseltilen M.Kemal Paşa bu cephede 2.Ordu Komutanlığı’na
getirilmiş, Muş’u ve Bitlis’i Ruslardan geri almayı başarmıştır.
• Daha sonra 7.Ordu Komutanı olarak Suriye‐Filistin Cephesi’nde görevlendirilmiştir.
Bu cephede Alman generalleri ile görüş ayrılığına düşen M.Kemal Paşa görevinden
ayrılarak İstanbul’a dönmüştür.
• İstanbul’da iken henüz veliaht olan Vahdettin ile Almanya seyahatine katılmıştır. Bu
seyahat sırasında Vahdettin’i yakından tanıma imkanı bulmuştur.
• İstanbul’a döndükten bir süre sonra yeniden Suriye‐Filistin Cephesi’ne 7.Ordu
Komutanı olarak tayin edilmiştir. Bu cephede İngilizleri ve Arapları Halep’te yenerek
durdurmayı başarmıştır.
• Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına atandığı sırada Mondros Mütarekesi
imzalanmış ve cephe kapanmıştır.
I.Dünya Savaşı’nın Sona Ermesi:
İtilaf Devletleri savaşı kaybeden devletlerle aşağıdaki ateşkes antlaşmalarını
imzalamıştır.
Bulgaristan ile
Selanik Ateşkes Antlaşması (29 Eylül 1918)
Osmanlı Devleti ile
Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918)
Avusturya – Macaristan ile
Villa Quiste Ateşkes Antlaşması (3 Kasım 1918)
Almanya ile
Rethandes Ateşkes Antlaşması (11 Kasım
1918)
I.Dünya Savaşının Sonuçları:
• Avrupa’nın siyasi yapışı değişmiştir.
• İmparatorluklar devri sona ermiştir.
• Çekoslovakya, Polonya, Yugoslavya, Litvanya ve Estonya gibi yeni devletler
kurulmuştur.
• Bu devletlerden Letonya, Litvanya ve Estonya bir süre sonra Sovyet Rusya’nın
egemenliği altına girmiştir. Ancak Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsız
olmuşlardır.
• Yeni siyasal rejimler ortaya çıkmıştır. (Rusya’da Komünizm, İtalya’da Faşizm,
Almanya’da Nasyonel Sosyalizm)
• Dünya barışını korumak amacıyla Milletler Cemiyeti (Cemiyet‐i Akvam)
kurulmuştur.
• Sömürgecilik anlayışının yerini manda ve himayecilik almıştır.
• Sivil savunma örgütleri kurulmaya başlamıştır.
• İlk kez tank, uçak ve denizaltı kullanılmıştır.
• Savaştan umduğunu bulamayan devletler 2.Dünya Savaşı’na neden olmuşlardır.
• İtilaf Devletleri savaşı kaybeden devletlerle çok ağır koşullar içeren antlaşmalar
imzalamıştır.
Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918):
Anadolu’da ilk direniş Hatay Dörtyol’da Fransızlara karşı yapılmıştır.
Mondros Mütarekesinin bu kadar ağır koşullar içermesinin sebebi ise I.Dünya Savaşı
sürerken İtilaf Devletleri’nin kendi aralarında Osmanlıyı paylaşmak için yaptıkları gizli
antlaşmalar olmuştur.
İtilaf Devletlerinin I.Dünya Savaşı Devam Ederken Yaptığı Gizli Anlaşmalar
İstanbul Ant.
• İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanmıştır. İtilaf
(10 Nisan 1915)
Devletleri savaşı kazanırlarsa Boğazları ve İstanbul’u
Ruslara vereceklerdi.
Londra Ant.
• İtalya’nın kendi yanlarında savaşa girmesi için İngiltere,
(26 Nisan 1915)
Fransa, İtalya ve Rusya arasında imzalanmıştır. İtilaf
Devletleri savaşı kazanırlarsa Osmanlı topraklarından
İtalya’ya verilecek pay diğerlerinden az olmayacaktı. Ayrıca
Rodos ve Oniki Ada İtalya’ya verilecek. Trablusgarp’taki
hakları da korunacaktı.
• İtalya Londra Antlaşması ile İttifak Devletleri yanından
ayrılmış ve İtilaf Devletleri’nin yanına geçmiştir.
Sykes‐Picot Ant.
• İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanmıştır.
(26 Nisan 1916)
Antlaşma ile İngiltere, Bağdat, Basra ve Irak’ın güneyini
alacaktı. Fransa Güneydoğu Anadolu, Kilikya ve Suriye’yi
alacaktı. Rusya ise Boğazlar ve İstanbul’un yanı sıra Doğu
Anadolu ve Doğu Karadeniz’in bir bölümünü alacaktı.
Saint Jean de
• İngiltere, Fransa ve İtalya arasında imzalanmış. Sykes‐
Maurienne Ant.
Picot Antlaşmasını öğrenen İtalya Anadolu’daki kendi
(17 Nisan 1917)
payının da netleştirilmesini istemiştir. Antlaşma ile
İtalya’ya Antalya’dan Muğla’ya kadar uzanan Akdeniz
Bölgesi ile Ege Bölgesi’nin bir kısmının verilmesi
kararlaştırılmıştır.
• İtilaf Devletleri’nin paylaşma tasarıları Rusya’nın
savaştan çekilmesi, ABD ile Yunanistan’ın savaşa girmesi ve
Wilson İlkeleri’nin yayınlanması nedeni ile birtakım
değişikliklere uğramıştır. Paylaşma konusu Paris Barış
11
Tüm Tarih Özet
Konferansı’nda yeniden ele alınmıştır.
Mac‐Mahon Ant.
(1915)
İngilizler ve Araplar arasında 1915 yılında imzalanmıştır.
Antlaşmaya göre Araplar Osmanlıya karşı İngilizlerle
birlikte savaşacaklar ve savaş sonunda bağımsız
olacaklardı.
• İtilaf Devletleri gizli antlaşmalar ile belirledikleri
paylaşma tasarılarını hayata geçirirken herhangi bir sorun
yaşamamak için Mondros Mütarekesi ile Osmanlı
Devleti’nin bütün imkanlarını elinden almaya çalışmıştır.
•
Mondros Mütarekesini İzleyen İşgaller:
İtilaf devletleri Boğazları ortak olarak işgal ederek 13 Kasım 19918’de İstanbul’a asker
çıkarmışlardır.
Pariş Barış Konferansı (18 Ocak 1919)
• İtilaf Devletleri yenilen devletlerle yapacakları barış antlaşmalarının şartlarını
belirlemek üzere Paris’te bir konferans düzenlemişlerdir. Wilson İlkeleri’nde gizli
antlaşmaların geçersiz sayılacağının belirtilmesine rağmen konferansta gizli
antlaşmalar dikkate alınmıştır.
• Paris Barış Konferansı’nda Osmanlı Devleti’nin topraklarının nasıl paylaşılacağı da
ele alınmış ve bu konuda büyük tartışmalar yaşanmıştır. Daha önce gizli antlaşmalar
ile İtalya’ya verilmesi kararlaştırılan İzmir ve Batı Anadolu Yunanistan’a bırakılmıştır.
• İtilaf devletleri arasındaki ilk anlaşmazlık Paris Barış Konferansı’nda çıkmıştır. Bu
durum Osmanlı ile yapılacak antlaşma taslağının hazırlanmasını engellemiştir.
Anlaşma taslağı San Remo’da hazırlanmıştır.
• Konferansta ayrıca Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti’nin kurulması, manda
yönetiminin uygulanması ve Milletler Cemiyeti’nin kurulması da karara bağlanmıştır.
İzmir’in İşgali (15 Mayıs 1919)
Hukuk’u Beşer Gazetesi Başyazarı Hasan Tahsin adı ile tanınan Osman Nevres işgal
sırasında Yunanlılara ilk kurşunu sıkmıştır.
İzmir’in haksız yere işgali, yapılan katliamlar ve Osmanlı Devleti’nin kayıtsızlığı ulusal
bilincin uyanmasına ve Milli Mücadele ruhunun doğmasına etki etmiştir.
Amiral Bristol Raporu Anadolu’daki gerçekleri ve Milli Mücadele’nin haklılığını ortaya
koyan ilk uluslar arası belgedir.
MEMLEKETİN İÇ DURUMU VE CEMİYETLER
• Bu sırada sadrazam olan Ahmet İzzet Paşa’da İtilaf Devletleri’nin aşırı istekleri ve
padişah ile düştüğü görüş ayrılıkları nedeni ile istifa etmek zorunda kalmıştır. Padişah
6.Mehmet Vahdettin, Ahmet İzzettin Paşa’nın yerine Tevfik Paşa’yı görevlendirmiş
ve bir süre sonra da Mebuslar Meclisi’ni dağıtmıştır (21 Aralık 1918).
• Anayasaya göre seçimlerin 4 ayda yenilenmesi gerekirken meclis ancak Sivas
Kongresi’nden sonra açılabilmiştir.
• Meclisin kapatılması, İtilaf Devletleri’nin baskısı ve Padişahın tutumundan rahatsız
olan Tevfik Paşa da istifa edince yerine Damat Ferit Paşa getirilmiştir.
• İlk kurulan milli cemiyet Trakya‐Paşaeli Müdafaa‐i Hukuk Cemiyetidir.
• İzmir Müdafaa‐i Hukuk Cemiyeti, Yunanlıların İzmir’i işgal etmesini engellemek
amacıyla kurulmuştur. İzmir’in işgalinden bir gün önce Redd‐i İlhak adını almıştır.
Balıkesir ve Alaşehir kongrelerinin düzenlenmesini sağlamıştır.
• Kilikyalılar Cemiyeti Kilikya denilen Adana, İçel, Maraş ve çevresini Fransız işgaline
ve Ermeni çetelerine karşı savunmak amacıyla kurulmuştur.
• Karakol Cemiyeti, İstanbul’da faaliyet göstermiş. Anadolu’ya silah ve cephane
göndererek ulusal mücadeleye destek olmuştur. Ancak Cemiyet 11 Ocak 1920’de
Sovyetler ile hiçbir kuruluştan yetki almadan Bakü Antlaşması adı verilen bir antlaşma
imzalamıştır. Sovyetlere birçok ayrıcalık tanıyan antlaşma M.Kemal Paşa tarafından
reddedilmiştir.
• Milli Cemiyetler, Milli Kongre cemiyeti dışında bölgesel kuruluş fikrini
gerçekleştirmeye çalışmışlardır.
• Milli Cemiyetler, Wilson İlkelerini hukuki dayanak olarak almışlardır.
• Milli Cemiyetler Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa‐i Hukuk Cemiyeti
adı altında birleştirilmişlerdir.
• Ulusal Cemiyetler Mondros Mütarekesinden sonra Osmanlı Devleti’nin işgaller
karşısında kayıtsız kalması nedeniyle kurulmuşlardır. Cemiyetler bölgesel kurtuluş
fikriyle hareket ederek kuruldukları bölgeleri savunmaya çalışmışlardır.
KURTULUŞ SAVAŞI HAZIRLIK DÖNEMİ
• M.Kemal Paşa, Fethi Okyar ile birlikte Minber isimli bir gazete çıkararak başta
İngilizler olmak üzere işgal güçlerinin tepkisini çekmiştir. Bu konuda padişaha ve
hükümete baskı yapmalarına neden olmuştur.
• M.Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışı ile birlikte Milli Mücadele fiilen
başlamıştır.
Havza Genelgesi (28 Mayıs 1919):
Genelge Halktan:
1. İzmir’in işgaline karşı mitingler düzenlemesini ve protesto edilmesini
2. İşgal kuvvetlerinin temsilcilerine ve İstanbul Hükümeti’ne işgalleri kınayan
telgraflar çekilmesini
3. Düzenlenecek mitinglerde Hıristiyan halka karşı saldırı ve düşmanlık girişimlerinde
bulunulmamasını istemiştir.
Önemi:
www.soruyurdu.com
1. M.Kemal Paşa’nın ulusal direniş bilincini oluşturmak için halka yönelik ilk girişimidir.
2. M.Kemal Paşa resmi görevinin ilk kez dışına çıkmıştır.
3. M.Kemal Paşa İstanbul Hükümeti tarafından geri çağrılmıştır.
Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919):
Havza genelgesinden sonra İstanbul Hükümeti’nin çağrısına uymayan M.Kemal Paşa
Amasya’ya geçmiş Rauf Bey, Ali Fuat Paşa ve Refet Bey ile buluşarak yeni bir genelge
hazırlamıştır. Genelge telgraf vasıtasıyla Erzurum’da bulunan 15.Kolordu Komutanı
Kazım Karabekir ve Konya’da bulunan Ordu Müfettişi Cemal Paşa tarafından
onaylandıktan sonra yayımlanmıştır.
Böylece Ulusal Mücadeleye ordu desteği sağlanmış ve kişisellikten kurtarılmıştır.
Genelgenin Maddeleri:
1. Vatanın bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı tehlikededir.
2. İstanbul Hükümeti üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yerine
getirememektedir. Bu durum ulusu yok olmuş gibi göstermektedir.
3. Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azmi ve kararı kurtaracaktır.
4. Ulusun durumunu ve davranışlarını göz önünde tutmak ve haklarını dile getirip
bütün dünyaya duyurmak için her türlü etkiden ve denetimden uzak ulusal bir
kurulun varlığı gereklidir.
5. Anadolu’nun her yönden güvenli yeri olan Sivas’ta ulusal bir kongre toplanmalıdır.
6. Sivas’ta düzenlenecek ulusak kongre için bütün illerin her sancağından, halkın
güvenini kazanmış 3 delegenin en kısa zamanda yola çıkması gerekmektedir.
7. Delegeler Müdafaa‐i Hukuk‐u Milliyet Dernekleri ve belediyelerce seçilecektir.
8. Herhangi olumsuz bir durumla karşılaşmamak için bu iş ulusal bir sır gibi tutulmalı
ve delegeler gereken yerlere kimliklerini gizleyerek gelmelidirler.
9. Doğu illeri adına 10 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre toplanacaktır. O güne kadar
diğer illerin delegeleri Sivas’a ulaşabilirlerse Erzurum Kongresi delegeleri de Sivas’ta
yapılacak genel kongreye katılmak için yola çıkacaktır.
10.
Askeri ve ulusal örgütler hiçbir biçimde dağıtılmayacak, komutanlıklar
başkalarına bırakılmayacak, silah ve cephane elden çıkarılmayacak, vatanın herhangi
bir bölgesine saldırı olursa vatan hep birlikte savunulacaktır.
Önemi
1. Kurtuluş Savaşı’nın amacı, gerekçesi, yöntemi, plan ve programı ilk kez belirtilmiştir.
2. Halkı savaşa çağıran bir ihtilal bildirisidir.
3. Kurtuluş Savaşı resmen başlamıştır.
4. İlke kez İstanbul Hükümeti’nin görevini yapmadığı belirtilmiştir.
5. İlk kez ulusal egemenlik kavramından bahsedilmiştir.
6. İlk kez ulusal bir kongrenin (Sivas Kongresi) yapılması istenmiştir.
7. İlk kez hem işgal güçlerine hem de İstanbul Hükümeti’ne açıkça karşı çıkılmıştır.
• Genelge’den rahatsız olan İstanbul Hükümeti M.Kemal Paşa’yı görevinden (9.Ordu
Müfettişliği) almış ve tutuklanmasını istemiştir. 2 Temmuz’da Erzurum’a gelen
M.Kemal Paşa 8 Temmuz’da askerlik mesleğinden ordu müfettişliğinden istifa
etmiştir. Çalışmalarını sivil olarak sürdürmüştür.
• M.Kemal Paşa 9.Ordu Müfettişi olarak Havza Genelgesi ile Amasya Genelgesi’ni
yayımlamıştır. Erzurum Kongresi’nden önce ayrıldığı askerlik mesleğine 5 Ağustos
1921’de Başkomutanlık yetkisi ile dönmüştür.
KURTULUŞ SAVAŞI SIRASINDA DÜZENLENEN BÖLGESEL KONGRELER
Mondros Mütarekesi’nden sonra Anadolu’da başlayan işgaller karşısında özellikle Batı
Anadolu’da birtakım bölgesel kongreler düzenlenmiştir.
Balıkesir Kongresi (26‐30 Temmuz 1919):
Redd‐i İlhak Cemiyeti tarafından düzenlenen yalnızca Batı Anadolu delegelerinin
katıldığı bölgesel bir kongredir. Yunan işgallerine karşı bölgelerini savunmak için
toplanmıştır. Amasya Genelgesi kararları büyük ölçüde benimsenmiştir. Padişaha
bağlı kalınacağı belirtilmiştir.
Alaşehir Kongresi (15‐25 Ağustos 1919):
Balıkesir Kongresi kararları yeniden değerlendirilmiş ve kabul edilmiştir. Ancak
Erzurum Kongresi kararlarına karşı çıkılmıştır. Yunan işgallerine karşı mücadeleye
devam edilmesi istenmiştir. Batı Anadolu’da ki Kuvay‐ı Milliye birliklerinin her
bakımdan desteklenmesi kararlaştırılmıştır. Fakat manda fikri son çare olarak
benimsenmiştir.
• Yunanlılara karşı Ayvalık kıyılarında başlayıp Soma‐Akhisar‐Salihli‐Nazilli
kasabalarının batısına uzanan bir hat üzerinde oluşturulan Batı Cephesi’nin
kurulması kararı bu kongrelerde alınmıştır.
• Bu kongrelerin yanı sıra Nazilli Kongresi (7 Ağustos 1919), 2.Balıkesir Kongresi (22
Eylül 1919), Lüleburgaz Kongresi (Nisan 1919), Edirne Kongresi (9 Mayıs 1919) ve
Afyon Kongresi (2 Ağustos 1920)’de düzenlenmiştir. Bu kongrelerin tamamı bölgesel
niteliklidir. Müdafaa‐i Hukuk Cemiyetleri tarafından düzenlenmiştir.
• 5 Ağustos 1920’de Pozantı’da düzenlenen M.Kemal Paşa’nın da katıldığı bir toplantı
Pozantı Kongresi Olarak anılmıştır. Oysaki söz konusu toplantıda Adana işgal altında
olduğu için Pozantı’nın il merkezi yapılması kararlaştırılarak sivil ve askeri örgütlenme
üzerinde durulmuştur.
ERZURUM KONGRESİ (23 Temmuz – 7 Ağustos 1919)
Doğu İlleri Müdafaa‐i Hukuk Cemiyeti tarafından düzenlenmiş bölgesel bir kongredir.
Kongrenin düzenlenmesine Trabzon Mühafaza‐i Hukuk‐ı Milliye Cemiyeti de yardım
etmiştir. Kongre, Doğu Anadolu’daki Ermenilerin ve Doğu Karadeniz’deki Rumların
faaliyetlerine karşı önlemler almak, bu bölgedeki Türk Halkının haklarını koruma, Doğu
illerinin bütünlüğünü sağlamak ve savunmak amacı ile toplanmıştır. Bu nedenle
kongreye Doğu illerinden gelen 54 delege katılmıştır.
Tüm Tarih Özet
Kongreye Erzurum, Trabzon, Sivas, Bitlis ve Van illerinin delegeleri katılmıştır.
Diyarbakır, Elazığ, Samsun delegeleri valilerin engellemeleri nedeniyle kongreye
katılamamışlardır.
Kongre M.Kemal Paşa katılmadan önce birtakım bölgesel kararlar almıştır. Bu
kararlar:
1. Vatandan ayrılmamak için her türlü ihtimal göz önüne alınacak, hiçbir fedakarlıktan
kaçınılmayacak ve kesinlikle göç edilmeyecek.
2. Memleket bir Ermeni saldırısına uğrarsa bu şiddetle karşılanacak ve milli varlığımız
korunacak.
3. İç düzeni koruyabilmek için bir Bekçi Örgütü kurulacak ve halk silahlandırılacak.
• Kazım Karabekir Paşa'nın daveti ile Erzurum'a gelen M.Kemal Paşa, kongreye
katılmış ve başkan seçilmiştir. Böylece bölgesel amaçla toplanan kongre bütün yurdu
ilgilendiren ulusal kararlar almıştır.
1. Ulusal sınırlar içinde vatan bir bütündür, bölünemez.
2. Her türlü yabancı işgaline karşı ve Osmanlı Hükümeti'nin dağılması halinde ulus hep
birlikte savunma yapacak ve direnecektir.
3. Vatanın korunmasına ve bağımsızlığına İstanbul Hükümeti'nin gücü yetmezse bu
amaçları gerçekleştirmek için geçici bir hükümet kurulacak ve bu hükümetin üyeleri
Sivas'ta toplanacak, Ulusal Kongre seçecektir. Ulusal Kongre toplanmamış ise bu
seçimi Heyet'i Temsiliye (Temsil Heyeti) yapacaktır.
4. Kuvay‐ı Milliyeyi amil, İrade‐i Milliyeyi hakim kılmak esastır. (Ulusal güçleri etkin
ulusal iradeyi egemen kılmak esastır.)
5. Hıristiyan halka siyasi egemenliğimizi ve toplumsal dengemizi bozacak ayrıcalıklar
verilemez.
6. Manda ve himaye kabul olunamaz.
7. Mebuslar Meclisi'nin derhal toplanmasına ve hükümet işlerinin meclis denetimi
altında yapılmasına çalışılacaktır.
8. Ulusal bağımsızlığımıza ve bütünlüğümüze saygılı olması koşulu ile herhangi bir
devletin teknik ve ekonomik yardımı alınabilir.
9. Ulusal iradenin onun çevresinde toplanan ulusal güçlerin varlığı padişahlık ve
halifelik makamını kurtaracaktır.
• Ulusal Egemenlik anlayışına ters düşen bu karar, padişahlık ve halifelik makamına
geleneksel bir bağlılık içinde olan halkın tepkisini çekmemek için alınmıştır.
Kongrenin Önemi:
1. Kongrenin temel fikri kayıtsız şartsız tam bağımsızlık ve milli egemenliktir.
2. İlk kez vatanın birliği, bütünlüğü ifade edilerek sınırarından söz edilmiştir.
3. İlk kez Misak‐ı Milli kararlarının esasları tespit edilmiştir.
4. İlk kez milli egemenliğe dayalı yeni bir devlet kurma düşüncesi belirtilmiştir.
5. İlk kez manda ve himaye reddedilmiştir.
6. İlk kez azınlıklara ayrıcalıklar verilmeyeceği belirtilmiştir.
7. Milli Mücadele'nin esas programı belirlenmiştir.
8. İlk kez Mebuslar Meclisi'nin toplanması istenmiştir.
• Kongrede ilk kez doğu illeri adına karar verme yetkisine sahip M.Kemal Paşa'nın
başkanı olduğu 9 kişilik bir Heyet‐i Temsiliye oluşturulmuş ve Doğu'daki Ulusal
Cemiyetler birleştirilmiştir. Bu kararların bölgesel nitelikli olmasının nedeni yürütme
ile ilgili olması ve kongreye sadece doğu illeri delegelerinin katılmasıdır.
• Erzurum Kongresinde “vatanın bütünlüğünü İstanbul Hükümeti sağlayamazsa
geçici bir hükümet kurulacaktır” kararı, Temsil Heyeti’nin kurulmasının uygulamaya
konulduğunun kanıtıdır.
• Mustafa Kemal Paşa hakın oyu ile ilk kez Erzurum kongresinde ulusal mücadelenin
lideri seçilmiştir.
SİVAS KONGRESİ (4‐11 Eylül 1919)
1. Ankara Valisi Muhittin Paşa’nın engelleme girişimi
2. Elazığ Valisi Ali Galip’in kongreyi basacağı iddiaları
3. Damat Ferit Paşa’nın düşmanca girişimleri
4. Fransızların Sivas’ı işgal edeceği söylentilerine rağmen kongre 38 delege ile
açılmıştır.
• Kongrede M.Kemal Paşa en çok Amerikan Mandası sorunu ile uğraşmıştır. Manda
yanlısı olan bazı arkadaşları onun kongreye başkan olmamasını istemişlerdir.
• Milli Mücadele’de M.Kemal Paşa’ya karşı ilk kez iç muhalefet burada ortaya
çıkmıştır.
• Bütün bu olumsuzlukların üstesinden gelen M.Kemal Paşa aşağıdaki kararların
alınmasını sağlamıştır.
1. Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar aynen kabul edilmiştir.
2. Bütün Milli Cemiyetler “Anadolu ve Rumeli Müdafaa‐i Hukuk Cemiyeti” adı
altında birleştirilmiştir.
•
M.Kemal Paşa ulusal güçleri birleştirmek ve savaşı tek elden yönetmek amacı ile
cemiyetleri birleştirmiştir.
3. Manda ve himaye kesin olarak reddedilmiştir.
•
Böylece tam bağımsızlık düşüncesi kesinleşmiştir.
4. Erzurum Kongresi’nden seçilen 9 kişilik temsil heyetine 6 ilave yapılarak 15 kişiye
çıkarılmış ve yurdun bütününü temsil edecek yetkiye sahip kılınmıştır.
•
TBMM’nin açılmasına kadar Kurtuluş Savaşı’nı M.Kemal Paşa başkanlığındaki bu
Temsil Heyeti yürütmüştür.
5. Meclis‐i Mebusan’ın derhal toplanması istenmiştir.
6. Milletin bağımsızlığını ve vatanın bütünlüğünü zedelememek kaydı ile dış
ülkelerden yardım alınabilir.
7. Vatanın herhangi bölgesinin işgali İstanbul Hükümeti’nce ihmal edilirse geçici bir
hükümet kurulacak ve millet adına idareyi ele alacaktır.
12
www.soruyurdu.com
8.
Misak‐ı Milli sınırları belirlenmiş ve kabul edilmiştir.
Mondros Mütarekesi imzalandığı andan itibaren elimizde kalan topraklar vatan
olarak belirlenmiştir.
9. Sivas Kongresi’nde seçilen Temsil heyeti, Batı Anadolu Kuvay‐ı Milliye
Komutanlığı’na Ali Fuat Paşa’yı tayin etmiştir.
•
Böylece Temsil Heyeti ilk kez yürütme gücünü kullanarak hükümet gibi hareket
etmiştir.
• Temsil heyetinin çalışmalarını halka duyurmak ve Ulusal mücadele aleyhine yapılan
propagandaları etkisiz hale getirmek amacıyla 14 Eylül 1919’da İrade‐i Milliye adında
bir gazete çıkarılmıştır.
• General Harbord Raporu Doğu Anadolu’da Türk nüfusunun yoğun olduğunu
belirtmişti. Bu rapor Kurtuluş Savaşı’nın haklılığını gösteren diğer bir uluslar arası
siyasi belge olmuştur.
AMASYA GÖRÜŞMESİ (20‐22 Ekim 1919)
Padişah Damat Ferit Paşa’nın yerine Ali Rıza Paşa’yı sadrazamlığa getirerek Milli
Mücadele’ye yakınlaşma politikası izlemiştir.
Bu hükümet değişikliği Temsil Heyeti ve ulusal hareketin İstanbul Hükümeti’ne karşı
elde ettiği ilk siyasi başarıdır.
M.Kemal Paşa meclisin İstanbul yerine güvenlik açısından uygun olan Bursa’da
toplanmasını istemiştir. Fakat Salih Paşa bu öneriyi bakanların ve başbakanın
milletvekilleri ile ilişkilerinin aksayacağını, İstanbul’dan vazgeçildiği yargısını
doğurarak İtilaf Devletleri’ne ve özellikle Yunanistan’a İstanbul’u almak için fırsat
vereceğini, bazı milletvekillerinin protesto ederek meclise gitmeyeceğini ve halkın
İstanbul’dan vazgeçildiğini zannedeceğini ileri sürerek kabul etmemiştir.
Protokole göre:
1. Seçimler serbestçe yapılarak Mebuslar Meclisi’nin derhal toplanması sağlanacaktır.
2. İstanbul hükümeti, Sivas Kongresi kararlarını kabul edecektir.
3. Azınlıklara siyasi ve ekonomik ayrıcalıklar verilmeyecektir.
4. İtilaf Devletleri ile yapılacak barış görüşmelerine Temsil Heyeti’nin de uygun
gördüğü kimseler katılacaktır.
5. İstanbul Hükümeti ARMHC’ni tanıyacaktır.
6. Türk yaşadığı iller düşmana terk edilmeyecek, manda ve himaye kabul edilmeyecek
ve vatanın bütünlüğü ve bağımsızlığı korunacaktır.
• İstanbul Hükümeti sadece Mebuslar Meclisi’nin toplanmasını kabul etmiş, diğer
kararlara merkezi otoritesini korumak için uymamıştır.
• Amasya Görüşmesi ile İstanbul Hükümeti ilk kez Temsil Heyeti’nin hukuksal olarak
varlığını ve gücünü resmen kabul etmiştir.
Komutanlar Toplantı (16‐28 Kasım 1919):
Temsilciler Kurulu ile Anadolu direnişini destekleyen kolordu ve tümen komutanları
arasında Sivas’ta toplanmışlardır. Toplantıda meclisin İstanbul’da toplanma
zorunluluğu kabul edilerek, bütün milletvekilleri ile görüşülmesine, meclis İstanbul’da
açıldıktan sonra da Temsilciler Kurulu’nun çalışmasını sürdürmesine ve barış
konferansı bizim için olumsuz bir karar verirse mücadeleye devam edilmesine karar
verilmiştir.
H.Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya Gelişi (27 Aralık 1919)
Amasya Görüşmesi’nden sonra İstanbul Hükümeti, Mebuslar Meclisi’nin açılması için
seçimler yapmıştır. Erzurum’dan milletvekili seçilen M.Kemal Paşa güvenliği açısından
İstanbul’a gitmeyi uygun görmemiştir. Ancak meclisin çalışmalarını daha yakından
izlemek için Temsil Heyeti ile birlikte Ankara’ya gelmiştir. Böylece Ankara Milli
Mücadele’nin merkezi olmuştur.
Milli Mücadelede Basın
TBMM daha sonra çıkarttığı kanunları yayınlamak amacıyla 7 Ekim 1920 tarihinde
Ceride‐i Resmiye adıyla ilk resmi gazetesini çıkarmıştır. Aralıklarla 1927 yılına kadar
yayın yapan Ceride‐i Resmiye 17 Aralık 1927 tarihinde Resmi Gazete adını almıştır.
Ulusal Hareketi Destekleyen Basın Kuruluşları: Sözbirliği Gazetesi, Ankara Gazetesi,
Vatan Gazetesi, Anadolu Gazetesi
Ulusal Harekete Karşı Olan Basın Kuruluşları: İstanbul Gazetesi, Yeni Hayat Dergisi
MEBUSLAR MECLİSİNİN TOPLANMASI VE MİSAK‐I MİLLİ KARARLARI
1. Misak‐ı Milli sınırları içinde olan Türk ve Müslümanların yaşadığı yerler bir
bütündür bölünemez.
2. Mondros Mütarekesi imzalandığı sırada işgal altında olan Arapların oturduğu
bölgelerin geleceği halk oylaması ile belirlenecektir.
3. Halkı özgür kalır kalmaz kendi istekleri ile anavatana katılmış olan Elviye‐i Selase
(Kars, Ardahan ve Batum) için gerekirse yeniden halk oylamasına başvurulmalıdır.
4. Batı Trakya’nın hukuksal durumu da, bu bölgede özgürce yapılacak halk oylaması
ile belirlenmelidir.
5. İstanbul ve Marmara’nın her türlü tehlikeden uzak tutulup güvenliği sağlanırsa
boğazlar ticarete ve ulaşıma açılacaktır.
6. Azınlıklara, komşu ülkelerdeki Müslümanlara verilen haklar kadar haklar
verilecektir.
7. Her devlet gibi bağımsızlığa ihtiyacımız olduğundan siyasal, hukuksal ve ekonomik
gelişmemizi engelleyecek sınırlamalara karşıyız. Borçlarımızın ödenme biçimi de bu
esaslara aykırı olamaz. (borçlar kafa karıştırmasın burada, kararla alakası yok)
• Bu madde ile açıkça Kapitülasyonlara karşı çıkılarak siyasi bağımsızlığın yanı sıra
ekonomik bağımsızlık da vurgulanmıştır.
• Misak‐ı Milli ile Milli Mücadele’nin kesin programı belirlenmiştir.
• Milli Mücadele’nin hukuksal dayanağı açığa çıkmış ve meşruluk kazanmıştır.
•
Tüm Tarih Özet
• Meclisin çoğunluğu saltanata bağlı olduğu için Misak‐ı Milli Kararları’nda sade ulusal
ve ekonomik bağımsızlığa yönelik ilkeler yer almış, ulusal egemenliğe ilişkin ilkeler yer
almamıştır.
İstanbul’un Resmen İşgal Edilmesi ve Mebuslar Meclisi’nin Dağıtılmasının
Nedenleri:
1. Mebuslar Meclisi’nce Misak‐ı Milli ve Cezalandırma Andı’nın kabul edilmesi
• Mebuslar Meclisi’nde 11 Mart 1920’de kabul edilen Cezalandırma Andı (Tecziye
Ahitnamesi) I.Dünya Savaşı’nı doğuran bunalımlardan başlayarak meclisin açılmasına
kadar iç ve dış siyasette devlet ve millete zarar veren bakanlar kurulu üyeleri ile
onlarla işbirliği yapanlar hakkında soruşturma açılmasını öngören bir kanun idi.
2. Kuva‐i Milliye’nin Maraş’ta Fransızlara karşı başarılı olması.
3. Anadolu hareketinin M.Kemal Paşa önderliğinde gelişerek güçlenmesi nedenleri ile
İstanbul’u 16 Mart 1920’de resmen işgal ederek Osmanlı Mebuslar Meclisi’ni
dağıtmışlardır.
TBMM’NİN AÇILMASI, AYAKLANMALAR, DÜZENLİ ORDUNUN KURULMASI VE
MUHAREBELER (23 Nisan 1920)
Meclis açılınca adının ne olacağı konusunda tartışma yaşanmıştır. 19 Mart tarihli
genelgede “Olağanüstü Yetkiler Taşıyan Bir Meclis” demekle yetinildiği için bu
konuda yapılan tartışmalar sonunda “Büyük Millet Meclisi” adında karar kılınmıştır.
Meclisin adının başına “Türkiye” kelimesi ilk kez 8 Şubat 1921’de getirilmiştir.
Hükümet işlerini meclis içinden seçilen ve meclise karşı sorumlu olan bir heyet
yürütecektir. Meclis başkanı bu heyetin de başkanı olacaktır.
İcra Vekilleri Heyeti denilen bu kurulun (Hükümetin) meclis tarafından seçilmesi
Meclis Hükümeti Sistemi’nin benimsendiğini göstermektedir.
Özellikleri
• Kurucu bir meclistir. Çünkü 1921 Anayasası’nı kabul ederek yeni bir Türk Devleti
kurmuştur.
• Olağanüstü yetkilere sahip bir meclistir. Çünkü yasama ve yürütme yetkisini
kendinde toplayarak Güçler Birliği ilkesini benimsemiştir.
• TBMM’nin ilk çıkardığı yasa Ağnam Kanunu (24 Nisan 1920)’dur. Bu kanunla
hayvancılıkla uğraşanlardan alınan Ağnam vergisi 4 katına çıkarılmıştır.
• İhtilalci bir meclistir. Çünkü işgal kuvvetlerine karşı ulusal bağımsızlık, saltanata
karşı ulusal egemenlik mücadelesi vermiştir.
• Meclis Hükümeti Sistemi’ni benimsemiştir. Çünkü hükümet üyelerini kendisi
seçmiştir.
• Meclis Hükümeti Sistemi, Cumhuriyet’in ilanına kadar devam etmiş yerine kabine
sistemi getirilmiştir.
• Milli bir meclistir. Çünkü azınlık milletvekilleri yoktur.
• Çok sesli ve demokratik bir yapıya sahip bir meclistir. Çünkü henüz siyasi partiler
yoktur ve her türlü siyasi görüşe sahip milletvekilleri tamamen halk tarafından
seçilmiştir.
• TBMM’nin açılmasından sonra Damat Ferit Paşa düşmanca tavrını sürdürmüş ancak
ulusal direnişi önleyememiştir. Bu nedenle İngilizler kendisini eskisi kadar
desteklemeyince 18 Ekim 1920’de istifa etmiştir. Yerine Tevfik Paşa getirilmiştir.
Saltanatın kaldırılmasına kadar görev yapan son sadrazam olan Tevfik Paşa ulusal
mücadeleye ılımlı yaklaşmaya çalışmıştır. Bu dönemde Tevfik Paşa Hükümeti ile
M.Kemal Paşa arasında Bilecik Görüşmesi yapılmıştır. 5 Aralık 1920’de yapılan
görüşmeye İstanbul Hükümeti’ni temsilen eski sadrazamlar Salih Paşa ve Ahmet İzzet
Paşa katılmışlardır. M.Kemal Paşa görüşmeyi TBMM Hükümeti dışında İstanbul’da
başka bir hükümetin var olduğunu kabul etmediğini belirterek resmi olmaktan
çıkarmıştır. Görüşmede olumlu bir sonuç alınamamıştır. Görüşme bitince Salih Paşa
ve Ahmet İzzet Paşa İstanbul’a gönderilmeyerek zorunlu olarak Ankara’ya
götürülmüşlerdir.
• M.Kemal Paşa bu zorunlu misafirlikle yurt içi ve yurt dışına İstanbul temsilcilerinin
Ulusal Mücadele’ye katıldıkları izlenimini vermek istemişlerdir.
• Ankara’da bir 3,5 ay kalan heyet serbest bırakılarak 19 Mart 1921’de tekrar
İstanbul’a dönmüştür.
TEŞKİLAT‐I ESASİYE – 1921 ANAYASASI (20 OCAK 1921)
• Temel hakları içeren geniş kapsamlı bir metin değildir. 23 madde ve 1 ek maddeden
oluşmaktadır.
• 1921 Anayasası üzerindeki ilk büyük değişiklik Cumhuriyetin ilanı ile yapılmıştır.
• Osmanlı Devleti fiilen yok sayılmıştır.
• Halk egemenliği önemsenmiş.
• Siyasal yapının ilkeleri belirlenmiş.
• Padişahın yetki ve otoritesinin geçerliği kaybolmuş.
• Güçler birliği ilkesi uygulanmış.
Anayasada TBMM’nin görev ve yetkilerinden bazıları şöyle belirtilmiştir:
1. Dine ilişkin hükümleri (Ahkam‐ı Şeriye) yerine getirme
2. Savaşa ve barışa karar verme
3. Bütün yasaları yapma, değiştirme ve kaldırma
4. Hükümette görev alacak bakanları seçme
5. TBMM başkanını İcra Vekilleri Heyeti’nin tabii başkanı sayma
6. Süresi dolmadan TBMM seçiminin yenilenmesine karar verme
• Teşkilat‐ı Esasiye, Türk Ulusunu devlet yönetiminde tek söz ve karar sahibi
yapmıştır. Padişah ve halifenin siyasi ve hukuki yetkilerini elinden almıştır. Bunun yanı
sıra tek meclisli bir parlamentoyu öngörmüş ve seçim süresini 2 yıl ile sınırlamıştır.
13
www.soruyurdu.com
Ulusal bağımsızlık mücadelesine zarar verebileceği düşünülen konulara yer
vermemiştir.
TBMM’YE KARŞI ÇIKARILAN AYAKLANMALAR
Doğrudan Doğruya İstanbul Hükümeti Tarafından Çıkan Ayaklanmalar
Ahmet
Kim Yapmış
Anzavur
Ahmet Anzavur ve Kuva‐i Muhammediye adını verdiği yandaşları
Amacı
Milli kuvvetleri yok etmeyi ve Çanakkale Boğazı’nın güvenliğini
sağlamak.
Nerelerde
Balıkesir ve Çanakkale
Kim Bastırmış
Ali Fuat Paşaya bağlı Kuva‐i Milliye
Çerkez Ethem’e bağlı Kuva‐i Seyyare
Ne Yapmış
Halkın dini duygularını kullanmış.
Kuva‐i
İnzibatiye
Kim Yapmış
İstanbul hükümeti tarafından oluşturulan Kuva‐i
İnzibatiye(Halifelik Ordusu)
Amacı
Milli kuvvetleri yok etmek ve boğazların güvenliğini sağlamak
Nerelerde
Adapazarı ve çevresi
Kim Bastırmış
Kuva‐i Milliye
Kuva‐i Seyyare
Boş yere kardeş kan dökülmesini istemeyen Suphi Paşa’nın
tutumu da etkili olmuş.
İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletleri Tarafından Çıkarılan Ayaklanmalar
Bolu,
Amacı
Düzce,
İstanbul Boğazı’nın güvenliğini sağlamak
Hendek,
Nerelerde
Adapazarı
Adapazarı ve çevresi
Kim Bastırmış
Kuva‐i Milliye
Kuva‐i Seyyare
Boş yere kardeş kan dökülmesini istemeyen Suphi Paşa’nın
tutumu da etkili olmuş.
Ne Yapmış
Halkın dini duygularını kullanmış.
Yozgat
Kim Yapmış
Çapanoğlu ailesi
Amacı
Çapanoğlu ailesi TBMM'nin otoritesine karşı çıkmış saltanak yanlısı
bir politika izlemiş. Ankara'yı tehdit ederek kıskaç içina almaya
çalışmış.
Nerelerde
Yozgat
Kim Bastırmış
Kuva‐i Seyyare
Bölgede Zile, Erbaa, Alaca ve Yenihan (Yıldızeli) ayaklanmaları da
çıkmış ve Kuva‐i Milliye tarafından bastırılmış.
Ne Yapmış
Halkın dini duygularını kullanmış.
Afyon
Kim Yapmış
Çopur Musa
Nerelerde
Afyon
Kim Bastırmış
Kuva‐i Milliye
Ne Yapmış
Halkın dini duygularını kullanmış. Yunanlılarla işbirliği yapmış.
Kim Yapmış
Delibaş Mehmet
Nerelerde
Konya ve çevresi
Kim Bastırmış
1. ayaklanmayı Refet Bele komutasındaki birlikler
2. ayaklanmayı Demirci Mehmet Efe
Ne Yapmış
Halkın dini duygularını kullanmış.
TBMM'nin açılmasından önce İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyesi olan
Zeynelabidin tarafından çıkarılan Bozkır Ayaklanması bastırılmıştı.
Ancak TBMM açıldıktan sonra Delibaş Mehmet Tarafından yeni bir
ayaklanma daha çıkarılmış.
Konya
Milli Aşireti
Kim Yapmış
Milli Aşireti
Amacı
Tüm Tarih Özet
Cemil Çeto,
Ali Batı,
Koçgiri
Aşireti
Şeyh Eşref
Ermeniler,
Rumlar
Çerkez
Ethem
Demirci
Mehmet
Efe
Bağımsız bir Kürt devleti kurmak
Nerelerde
Urfa
Kim Bastırmış
V.Tümen Birlikleri
Ne Yapmış
Fransızlarla işbirliği yapan aşiret Viranşehir'i ele geçirmişse de
etkisiz hale getirilmiş.
Kim Yapmış
Cemil Çeto, Ali Batı, Koçgiri Aşireti
Amacı
Kürt Teali Cemiyeti’nin çabaları sonucu Bağımsız bir Kürt devleti
kurmak
Kim Bastırmış
Milli kuvvetler
Ayrıca Şeyh Eşref adında biri de peygamberlik iddiası ile
ayaklanmışsa da bastırılmıştır.
Azınlıkların Çıkardığı Ayaklanmalar
Kim Yapmış
Ermeniler (Fransız destekli), Rumlar (İngiliz destekli)
(Ermeni intikam alayları ile Doğu Karadeniz Rumları)
Amacı
Bağımsız devlet kurmak
Kim Bastırmış
Önce Kuva‐i Milliye birlikleri
Sonra düzenli ordular
Sonuç
Ermeni faaliyetleri Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşması’ndan
sonra,
Rum faaliyetleri ise Mudanya Ateşkes Antlaşması’ndan sonra sona
ermiştir.
Kuva‐i Milliye Yanlısı Olup Sonradan Ayaklananlar
Amacı
Düzenli orduya katılmamak
Ne Yapmış
Yunanlılarla anlaşarak I.İnönü Savaşı öncesinde ayaklanmış.
• Çerkez Ethem Yeşilordu adı verilen gizli bir örgütün de
çalışmalarına katılmıştır. Yeşilordu tüzüğünde kapitalizme,
emperyalizme ve askeri yönetimlere karşı olduğunu, İslamiyet’e
ve Türk aile yapısına saygı duyduğunu belirtmiş, ekonomik ve
toplumsal hayatta devletin etkin olmasını savunmuştur. Çerkez
Ethem Türk‐Sovyet Rusya ilişkilerini düzenli olarak yürütmek ve
Bolşevikliği Türkiye'de yaymak amacı güden örgütün siyasal
gücünü de almaya çalışmıştır.
Amacı
Düzenli orduya katılmamak
Kim Bastırmış
Refet Bele komutasındaki birlikler
• Çerkez Ethem ve Demirci Mehmet Efe isyanlarında kırgınlıklar,
anlaşmazlıklar, üstünlük ve önderlik yarışı gibi kişisel etkenler de
önemli rol oynamıştır.
TBMM’nin ayaklanmaları önlemek ve iç güvenliği sağlamak için aldığı tedbirler:
1. Hıyanet‐i Vataniye Kanunu çıkarılmış (29 Nisan 1920)
2. Asker kaçaklarını önlemek için Firariler Hakkında Kanun çıkarılmış
3. İstiklal Mahkemeleri kurulmuş (18 Eylül 1920).
Fransiz İhtilali sırasında kurulan İhtilal Mahkemelerini örnek alan İstiklal Mahkemeleri
önce Firariler Hakkında Kanun’a dayanarak kurulmuş daha sonra İstiklal Mehakimi
Kanunu çıkarılmıştır. 1927’de çalışmalarına son verilmiş İstiklal Mehakimi Kanunu da
1949’da kaldırılmıştır.
4. İstanbul ile tüm resmi haberleşmeler kesilmiş.
5. Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi tarafından karşı fetva yayınlanmış.
6. Damat Ferit Paşa vatan haini ilan edilmiş.
7. Öğüt Kurulları (Nasihat heyetleri) kurulmuş.
SEVR ANTLAŞMASI (10 Ağustos 1920)
Paris Barış Konferansında uzlaşamayan İtilaf Devletleri Osmanlıyla yapılacak barış
antlaşmasının şartlarını belirlemek üzere İtalya’da San Remo’da 18‐26 Nisan 1920’de
bir konferans daha düzenlemişlerdi. Yunan Ordusunun taarruza geçerek Doğu
Trakya’yı işgal etmesi ve Batı Anadolu’da Bursa‐Uşak çizgisine kadar gelmesinin
ardından Padişah Saltanat şurasını toplayarak antlaşmanın kabul edilmesi kararını
aldırmıştı. Damat Ferit Hükümeti adına Maarif Vekili Hadi Paşa başkanlığında bir
heyet Fransa’ya giderek Paris yakınlarında Sevr Kasabasında, Sevr Barış Antlaşmasını
imzalamıştır.
Sonuçları:
Kanun‐i Esasiye göre uluslar arası bir antlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için Meclisi
Mebusan tarafından onaylanması şartı vardı. Ancak Mebusan Meclisi daha önce
kapatıldığı için Sevr’i onaylaması mümkün olmamıştır. Bu nedenle antlaşma hukuken
geçersizdir. Padişah antlaşmaya geçerlilik kazandırmak için Anayasaya aykırı bir
14
www.soruyurdu.com
biçimde Saltanat Şurası denilen bir kurula onaylatmıştır. TBMM Sevr’i kabul etmediği
gibi imzalayan ve onaylayanları da vatan haini ilan etmiştir. Sevr’in şartları Türk
halkının mücadele azmini arttırmış ve tepki ile karşılanmıştır.
Düzenli Ordunun Kurulması:
• Mondros Mütarekesi’nden sonra Anadolu’ta başlayan işgallere karşı halkın her
kesiminden vatanseverlerin bir araya gelerek oluşturduğu silahlı direniş örgütlerine
(Milis Güçlere) Kuva‐i Milliye denilmiştir.
• Ali Fuat Paşa görevinden alınarak Moskova Elçiliği’ne atanmıştır. Batı Cephesi Batı
ve Güney olmak üzere iki kısma ayrılmıştır. Batı Cephesi denen kuzeydeki birliklerin
Komutanlığına Albay İsmet Bey, güneydeki birliklerin Komutanlığına Albay Refet Bey
atanmıştır.
• TBMM asker kaçaklarını önlemek için Firariler hakkında kanun çıkarmış, İstiklal
mahkemeleri kurmuş, ordunun subay ihtiyacı için Ankara’da Subay Mektebi açmış ve
düzenli orduya katılmak istemeyen bazı Kuvayi Milliye birlikleri üzerine askeri birlikler
sevk ederek düzenli orduya geçmiştir.
CEPHELER VE MUHAREBELER
• Fransızlar ile aramızda düzenli ordu kapsamında bir savaş olmamış mücadele halk
direnişi şeklinde gerçekleşmiştir.
• Mondros Mütarekesi'nden sonra Anadolu'yu İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan
işgal etmiştir. İşgalci devletlerden İngiltere ve İtalya ile aramızda sıcak savaş
yaşanmamıştır.
Doğu cephesi:
• Çarlık Rusya'nın Bolşevik İhtilalinden sonra yıkılması ile Kafkaslarda Ermenistan,
Gürcistan ve Azerbaycan devletleri kurulmuştur.
• Sevr antlaşmasıyla birlikte Ermeni saldırıları iyice artınca Doğu Cephesi Komutanı
K.Karabekir Paşa Ermenilere savaş ilan etmiştir. Sarıkamış ve Kars savaşlarında yenilen
Ermeniler Gümrü'ye çekilerek barış istemek zorunda kalmışlardır. Ermeniler ile
Gümrü Barış Antlaşması (3 Aralık 1920) imzalanmıştır. Buna göre;
• Kars, Sarıkamış, Kağızman, Kulp ve Iğdır TBMM’ye bırakılacaktır.
Önemi
1. TBMM’nin uluslar arası alanda ilk askeri ve siyasi başarısıdır.
2. Doğu cephesindeki çarpışmalar durmuş buradaki birliklerin bir kısmı Batı cephesine
kaydırılmıştır.
3. Ermeni sorunu çözümlenmiştir.
4. Doğu sınırımızın çizilmesinde büyük bir adım olmuştur.
5. TBMM’ni ilk tanıyan bizim dışımızda Sevr’i kabul etmeyen ilk ulus Ermeniler
olmuşlardır. Ayrıca antlaşma metninde ilk kez Türkiye adı kullanılmıştır.
• Gümrü Antlaşması’ndan sonra Gürcistan ile başlayan görüşmelerden sonra Türk‐
Gürcü Antlaşması (21 Şubat 1921) imzalanmıştır. Antlaşma ile Ardahan ve Batum
TBMM’ye verilmiştir. Böylece Elviye‐i Selase sınırlarımıza katılmıştır. Ancak Moskova
Antlaşması ile Batum Sovyet Rusya idaresindeki Gürcistan’a bırakılmıştır.
Güney Cephesi:
• Mondros Mütarekesi’nden sonra İngilizler Musul, İskenderun, Antep, Urfa ve
Maraş’ı Fransızlar ise Adana ve Çukurova’yı işgal etmişlerdi. İngiltere daha sonra
paylaşma tasarıları uyarınca Maraş, Urfa ve Antep’i Fransızlara bırakmıştır. Ermeni
çeteleri ile işbirliği yapan Fransa Maraş, Urfa ve Antep’i işgal etmiştir. Bölge halkı
Fransız ve Ermeni işgallerine karşı direnişe geçmiştir.
• Güney Cephesi’nde düzenli ordu birlikleri savaşmamış Ankara’da gönderilen
subayların önderliğinde bölge halkı mücadele etmiştir.
• Bölge halkının direnişi sonunda 11 Şubat 1920’de Maraş ve 10 Nisan 1920’de Urfa
işgalden kurtulmuştur. Adana ve Antep ise direnmelerine rağmen başarılı
olamamışlardır. Sakarya Savaşı’ndan sonra imzalanan 20 Ekim 1921 Ankara
Antlaşması ile topraklarımıza katılmışlardır.
• TBMM direnişlerinden dolayı 1921’de Antep’e Gazi, 1973’te Maraş’a Kahraman ve
1984’te Urfa’ya Şanlı unvanlarını vermiştir.
• Antalya ve Konya dolaylarını işgal eden İtalya ile aramızda hiçbir sorun olmamıştır.
II.İnönü Savaşı’ndan sonra Anadolu’yu boşaltmaya başlayan İtalyanlar Sakarya
Savaşı’ndan sonra işgal ettikleri yerleri terk etmişlerdir.
Batı Cephesi:
• Kurtuluş Savaşı’nın en uzun ve en zorlu savaşları Batı cephesinde yapılmıştır. Bu
cephede önce Kuva‐i Milliye birlikleri daha sonra TBMM’nin kurduğu düzenli ordular
Yunanlılara karşı savaşmıştır. Yunanlılar İzmir’den sonra Manisa, Aydın, Ayvalık,
Ödemiş, Nazilli, Akhisar, Bergama ve Dikili’yi işgal etmişlerdir.
• Yunanlıların Anadolu’nun içlerine sarkması tepkileri arttırmış ve ayrıca İtalyan işgal
sahasına girmeleri nedeni ile de sorunlar çıkmıştır. Bunun üzerine İngiliz Generali
Milne, Türk‐Yunan kuvvetleri arasında kalması ve taraflarca işgal edilmemesi
öngörülen bir kesim saptamakla görevlendirilmiştir. Milne Çizgisi (Hattı) Ayvalık’ın 7
mil kuzeydoğusundan başlayarak Yaylacık, Akmaz, Bakırçay, Kesteli, Bucak’tan geçip
Selçuk’tan Ege Denizi’ne ulaşıyordu.
• 1920 Haziranına kadar Türk ve Yunan kuvvetleri genellikle Milne Hattında
tutunmuşlardır. Ancak Osmanlı Devleti San Remo kararlarını kabul etmeyince
İngilizlerin desteklediği Yunan kuvvetleri hattı aşarak Bursa ve Uşak’ı işgal etmişlerdir.
Ayrıca Doğu Trakya’yı da işgal ederek Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli’ni de ele
geçirmişlerdir. Bu gelişmeler üzerine Osmanlılar barışa razı olmuşlar ve Sevr Barış
Antlaşmasını imzalamışlardır. Ancak TBMM Sevr’i tanımadığını ve uygulanmasına izin
vermeyeceğini bildirmiştir.
I.İNÖNÜ SAVAŞI
Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan İstiklal Marşı TBMM tarafından 12 Mart
1921’de kabul edilmiştir (Türk ordusu için yazılmış). 1930 yılından beri Ekrem Zeki
Tüm Tarih Özet
Üngör’ün bestesi ile çalınan İstiklal Marşı 1982 Anayasası’nda ilk kez Milli Marş
olarak yer almıştır.
Londra Konferansı (23 Şubat – 12 Mart 1921):
Önemi:
1. TBMM’nin hukuksal olarak varlığı itilaf devletleri tarafından ilk kez tanınmıştır.
(İtilaf Devletleri TBMM’yi bu konferansta resmen tanımıştır.)
2. Haklı davamız ve Misak‐ı Milli tüm dünyaya duyurulmuştur.
3. Barış yanlısı olduğumuz kanıtlanmıştır.
• Konferans sırasında Bekir Sami Bey, İngiltere, Fransa ve İtalya ile esir değişimi ve
ekonomik ilişkiler kapsayan ikili antlaşmalar imzalamıştır. TBMM eşitlik ve bağımsızlık
ilkelerine bağlı kalınmadığı için bu antlaşmaları geçersiz saymıştır. Ancak İngilizler
Malta’ya sürdükleri bazı esirleri servest bırakmışlardır. Malta sürgünlerinin tamamının
serbest bırakılması Sakarya Savaşı’ndan sonra 23 Ekim 1921’de İngilizler yapılan bir
sözleşmeden sonra gerçekleşmiştir. Son kafile ise ancak 12 Kasım 1921’de Ankara’ya
ulaşmıştır.
Moskova Antlaşması (16 Mart 1921):
• Kuva‐i Milliye döneminden beri sıcak bakarak desteklemeye çalışmıştır. Bunun
nedeni İngiltere ve Fransa’nın çarlık rejimini yeniden iş başına getirme çabaları,
Anadolu hareketini emperyalizme başkaldırma olarak görmeleri ve ayrıca rejimlerini
TBMM’ye benimseterek yaymaya çalışmalarıdır.
• Sovyet Rusya Sevr’i tanımadığını belirtmiştir. Ayrıca iki devlet dış politikada birlikte
hareket edeceklerini ifade etmişlerdir.
• Her iki devlet de yeni birer devlet olduklarını vurgulamışlardır.
• Kapitülasyonların Lozan’dan önce kaldırıldığını ilk kez Ruslar kabul etmişlerdir.
• Misak‐ı Milli sınırlarından ilk taviz Batum olarak verilmiştir. (Doğu sınırımız büyük
ölçüde çizilmiştir. Kesin olarak Kars ant. İle çizildi)
• Batum Limanı’ndan Türkiye’ye gönderilen ya da Türkiye’den gelen mallardan
gümrük vergisi alınmayacaktır.
• Tarafların elinde bulunan savaş esirleri serbest bırakılacaktır.
• Boğazların geleceği Karadeniz’e kıyısı olan devletleri katılacağı bir konferansta
belirlenecek, ancak Türkiye’nin egemenlik hakları korunacaktır.
II.İNÖNÜ SAVAŞI
Afyon ve Eskişehir üzerinden taarruza geçen Yunan kuvvetlerini İsmet Bey
komutasındaki Türk ordusu İnönü’de ikinci kez yenmeyi başarmıştır.
Geri çekilen Yunanlıların peşinden giden ordularımız Aslıhanlar ve Dumlupınar’daki
Yunan kuvvetlerine saldırmış ancak yorgun ve henüz taarruz gücünden yoksun olduğu
için sonuç alamamıştır.
Önemi ve Sonuçları:
1. TBMM Başkanı M.Kemal Paşa İsmet Bey’e “Siz orada yalnız düşmanı değil milletin
makus talihini de yendiniz” telgrafını çekerek kutlamıştır.
• İtalyanlar Anadolu’da işgal ettikleri yerleri boşaltmaya başlamışlardır.
2. İtalyanlar Anadolu’yu boşaltma işlemini ordularımız Kütahya‐Eskişehir Savaşı’nı
kaybedince durdurmuştur. Ancak Sakarya Savaşı’nı kazanınca Anadolu’yu tamamen
terk etmişlerdir.
3. TBMM’ye duyulan güven ve düzenli orduya katılım daha da artmıştır.
4. İtilaf devletleri TBMM’ye gayri resmi bir barış teklifinde bulunmuş ancak
reddedilmiştir.
5. Fransızlar Zonguldak’ı boşaltmışlardır.
• Bu yenilgiden sonra İngilizlerin Yunanlılara güveni sarsılmış ve TBMM ile temas
kurmaya çalışmıştır. Malta’da sürgün bulunan kırk kişiyi serbest bırakan İngiltere
diplomatik yollardan uzlaşma arayışına girmiştir.
6. İtilaf Devletleri arasındaki görüş ayrılıkları daha da artmıştır.
• I. ve II. İnönü savaşları düşmanı oyalayarak TBMM’ye zaman kazandırmıştır.
Kütahya – Eskişehir Savaşı (10‐24 Temmuz 1921):
Yunanlılar Türk Ordusu taarruz gücüne erişmeden hem kaybettiği savaşların öcünü
almak hem de Megola İdea’yı gerçekleştirmek için büyük bir hazırlığa girişmişlerdir.
Hazırlıklarını tamamladıktan Kütahya ve Eskişehir üzerinden iki lok halinde taarruza
geçen Yunanlılar karşısında İsmet Paşa komutasındaki Türk ordusu yenilgiye
uğramıştır.
Kütahya‐Eskişehir Savaşı düzenli ordularımızın Batı Cephesi’ndeki tek yenilgisi
olmuştur.
Afyon, Eskişehir ve Kütahya Yunanlıların eline geçmiştir.
Erzurum kongresi öncesi istifa eden M.Kemal Paşa askerlik Mesleğine (bu kez
Başkomutan olarak) geri dönmüştür.
Sakarya Savaşı (23 Ağustos – 13 Eylül 1921):
• Kütahya‐Eskişehir Savaşı’nı kazanan Yunanlılar İngilizlerin de yardımı ile Ankara’yı
alarak TBMM’ye son darbeyi indirip Sevr’i kabul ettirmek amacıyla 23 Ağustos’ta
saldırıya geçmişlerdir. Türk ordusu M.Kemal Paşa’nın belirlediği “Hatt‐ı müdafaa
yoktur. Sath‐ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” taktiği ile savunma savaşı
yapmıştır.
• Sakarya Savaşı’nda 7’si tümen komutanı olmak üzere 350 subay şehit düşmüş ve
800 subay da yaralanmıştır. Bu nedenle Subay Savaşı olarak nitelendirilmiştir.
• 1683 II.Viyana Bozgunundan beri devam eden Türk ordularının geri çekilişi sona
ermiştir.
• TBMM, M.Kemal Paşa’ya Gazilik unvanı ile Mareşallik rütbesi vermiştir.
• İtilaf Devletleri TBMM’ye ateşkes ve yeni bir barış önerisinde bulunmuş fakat
reddedilmiştir.
• İngilizler Malta sürgünlerinin tamamını serbest bırakmıştır.
Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921)
15
www.soruyurdu.com
TBMM ile Fransa arasında imzalanmıştır. Antlaşmaya göre;
1. Fransa ile aramızdaki savaş sona erecektir.
2. Misak‐ı Milli Sınırları içinde bulunan Hatay Suriye’ye bağlı özerk bir eyalet olacak ve
Hatay’da yaşayan Türklerin hakları güvence altına alınacaktır.
• Hatay Misak‐ı Milli’den verilen ikinci taviz olmuştur.
3. Fransa Anadolu2da işgal ettiği Adana, Antep ve Çukurova’yı boşaltacaktır.
4. Suriye’de kalan Caber Kalesi A.Selçuklu Devleti’nin kurucusu olan Süleyman Şah’ın
mezarı bulunduğu için Türk toprağı sayılacaktır.
Önemi:
1. TBMM’yi tanıyan ilk itilaf Devleti Fransa olmuştur.
2. Güney Cephesi resmen kapanmıştır. Buradaki birliklerimiz Batı Cephesi’ne sevk
edilmiştir.
3. Güney Sınırımız Hatay dışında çizilmiştir.
4. İtilaf Devletleri bloğu parçalanmıştır.
• Bu anlaşma Sovyet Rusya ve İngiltere’nin tepkisine yol açmıştır.
Büyük Taarruz (26 Ağustos ‐18 Eylül 1922):
• TBMM, 20 Temmuz 1922’de M.Kemal’in Başkomutanlığını süresiz olarak uzatmıştır.
• M.Kemal Paşa 20 Ağustos 1922’de Akşehir’de komutanlarla bir toplantı yaparak
taarruz hazırlıklarını gözden geçirmiş ve taarruz için hazır olunmasını istemiştir.
• 26 Ağustos sabahı ordumuz saldırıya geçerek taarruza başlamıştır. Yunan direnişi
kırılarak 30 Ağustos’ta Dumlupınar Meydan Savaşı (Başkomutanlık Meydan
Muharebesi) ile Yunan kuvvetlerinin büyük bir kısmı imha edilmiştir.
• M.Kemal Paşa bu zaferi Rum Sındığı Savaşı olarak nitelendirmiştir.
• Başkomutanlık Meydan Savaşı’nı kaybeden Yunanlılar Batıya doğru kaçmaya
başlamışlardır. M.Kemal Paşa’nın “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir; İleri” emriyle
düşmanı takip eden ordularımız 1 Eylül’de Uşak ve Kütahya’yı, 2 Eylül’de Eskişehir’i, 7
Eylül’de Aydın’ı, 9 Eylül’de İzmir’i, 10 Eylül’de Bursa’yı ve 18 Eylül’de Bandırma’yı
alarak Batı Anadolu’yu düşmandan temizlemiş ve büyük bir zafer kazanmıştır.
• Ancak Doğu Trakya, İstanbul ve Boğazlar hala işgal altında idi. Doğu Trakya’da
Yunanlılar, Çanakkale ve İzmit’te İngilizler, İstanbul’da ise İtilaf Devletleri’nin kuvvetleri
vardı. Türk ordusu Çanakkale önlerine gelince İngiltere müttefiklerinden ve
sömürgelerinden yardım istedi. Fakat ne İtalya ne de Fransa yardıma yanaşmadı.
Bunun üzerine savaşı göze alamayan İngiltere ateşkes istemek zorunda kaldı. Yapılan
görüşmelerden sonra M.Kemal Paşa Meriç Irmağı’na kadar Trakya’nın TBMM’ye
bırakılması koşulu ile Mudanya’da ateşkes görüşmelerinin başlamasını kabul etti.
Mudanya Mütarekesi (3‐11 Ekim 1922):
Ateşkes görüşmelerine İngiltere, Fransa ve İtalya katılmıştır. Yunanistan ise temsilci
göndermiş olmasına rağmen görüşmelere katılmamış, İngiltere tarafından temsil
edilmiştir. TBMM adına ise İsmet Paşa başkanlığında bir heyet yer almıştır.
Mudanya Ateşkes Antlaşması ile;
1. Türk ve Yunan kuvvetleri arasında çarpışmalar 1‐15 Ekim’den itibaren sona erecek.
2. Yunanistan Doğu Trakya’yı (Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ) 15 gün içinde boşaltacak.
• İstanbul’un yönetiminin TBMM’ye bırakılmasıyla Osmanlı Devleti hukuken sona
ermiştir.
Önemi:
1. Kurtuluş Savaşı fiilen sona ermiş.
2. Doğu Trakya (Edirne, Kırklareli, Tekirdağ) ve İstanbul savaş yapılmadan
kurtarılmıştır.
• Mudanya’daki başarısından dolayı Lozan Barış Konferansı’na da İsmet Paşa
gitmiştir.
SALTANATIN KALDIRILMASI (1 Kasım 1922)
TBMM saltanata son vermekle Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırmak ve Lozan Barış
Konferansı’na yalnız katılmayı amaçlamıştır. Ancak yeni bir Türk devleti Saltanatın
kaldırılmasından önce 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılması ile kurulmuştur.
Saltanatın Kaldırılmasının Nedenleri:
1. Lozan Barış Konferansı’na İstanbul Hükümeti’nin de çağrılması
2. Saltanatın milli egemenlik ilkesi ile bağdaşmaması
3. Saltanatın laik devlet düzeni ile bağdaşmaması
4. Saltanatın Kurtuluş Savaşı’ndaki olumsuz tutum ve tavrı
Saltanatın Kaldırılmasının Sonuçları:
1. Osmanlı Devleti resmen yıkılmıştır.
2. Ulusal egemenlik yolunda önemli bir gelişme sağlanmıştır.
3. Laik devlet düzeni için ilk adım atılmıştır.
4. TBMM Lozan Barış Konferansı’na tek başına katılma imkanı bulmuştur.
5. Türk Milleti’nin tek temsilcisinin TBMM olduğu kesinlik kazanmıştır.
6. Saltanatın kaldırılması ile artık sadece Halife olan Vahdettin can güvenliği gerekçesi
ile İngilizlerden sığınma talebinde bulunmuş ve 17 Kasım’da yurdu terk etmiştir.
TBMM halifelik makamının boş kaldığı gerekçesi ile 18 Kasım’da Osmanlı soyundan
gelen Abdülmecid Efendi’yi halife olarak seçmiştir.
TBMM’nin halifeliği Vahdettin’den alarak Abdülmecid Efendi’ye vermesinin nedenleri,
İngilizlerin Vahdettin’in kişiliğinde halifeliği Türkiye’ye karşı bir koz olarak kullanmasını
önlemek ve halifeliği TBMM’ye bağlı bir makam konumuna getirmektir.
LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI (24 Temmuz 1923)
Türkiye, Ermeni Devleti ve Kapitülasyonlar konusunda taviz vermeyerek siyasi ve
ekonomik bağımsızlığını sağlamak istemiştir.
Konferansa Türkiye’nin yanı sıra aşağıdaki devletler katılmış:
16
Tüm Tarih Özet
İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya
Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya
Sovyet Rusya ve Bulgaristan
ABD
Belçika ve Portekiz
Çağrı yapan devletler
Tüm görüşmelere katılan devletler
Sadece Boğazlar konusu görüşülürken
katılan devletler olarak
Gözlemci devlet olarak
Ticaret sözleşmeleri görüşülürken
katılan devletler olarak
Konferansa Sovyet Rusya ve Bulgaristan sadece Boğazlar görüşülürken, Karadeniz’e
kıyısı olan devletler olarak Türkiye’nin isteği ile katılmışlardır. Boğazların Türkiye’nin
denetiminde kalmasını savunmuşlardır.
• Konferans 20 Kasım 1922’de toplanmış ve görüşmeler başlamıştır. 4 Şubat 1923’e
kadar süren görüşmelerde Adalar, Musul, Kapitülasyonlar, Savaş Tazminatı, Ermeni
Devleti, Borçlar, İstanbul’un Boşaltılması ve Boğazlar gibi konularda uzlaşma
sağlanamamıştır. Görüşmeler kesilerek Türk Heyeti Ankara’ya dönmüştür.
• Görüşmeler kesilince Türk Hükümeti Boğazlara ve Musul’a askeri hareket hazırlığına
girişmiştir. Ayrıca I.İzmir İktisat Kongresi’ni düzenleyerek ekonomik bağımsızlığına
verdiği önemi göstermiştir.
• Yeni bir savaşın iki tarafı da zor durumda bırakacağını düşünen itilaf devletleri
görüşmeleri yeniden başlatmıştır. 23 Nisan 1923’e kadar başlayan konferans 24
Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasıyla sona ermiştir.
Sınırlar:
• Lozan’da Musul Sorunu nedeniyle çizilemeyen tek sınırımız Irak sınırı olmuştur.
• Ancak Yunanistan savaş tazminatı olarak Karaağaç Kasabası’nı Türkiye’ye vermiştir.
Doğu sınırı
Sovyet Rusya ile imzalanan 16 Mart 1921 tarihli Moskova ve 13
Ekim 1921 tarihli Kars antlaşmaları uyarınca belirlenmiş
olduğundan Lozan’da söz konusu edilmemiştir.
Suriye sınırı Fransa ile imzalanan 20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması uyarınca
belirlenmiştir.
Irak sınırı
Türkiye Musul’un Misakı Milli sınırları içinde olduğunu bu yüzden
(Musul
kendisine verilmesi gerektiğini savunmuştur. Çünkü Misakı Milli
sorunu)
sınırları Mondros Mütarekesinden itibaren elimizde kalan topraklar
olarak belirlenmiştir. Musul ise Mondros Mütarekesinden sonra 1
Kasım 1918’de işgal edilmiştir. Ancak İngiltere Musul’un kendi
himayesi altında bulunan Irak’a verilmesini istediği için uzlaşma
sağlanamamıştır. Türkiye ile İngiltere’nin Musul sorununu daha
sonra Milletler Cemiyeti’nin gözetiminde kendi aralarında çözmeleri
kararlaştırılmıştır.
Yunanistan
Mudanya Ateşkes Antlaşması uyarınca belirlenmiştir. Meriç Nehri
sınırı
Türk‐Yunan sınırı olarak kabul edilmiştir.
•
Boğazlar:
• Çanakkale ve İstanbul Boğazları Türkiye’nin başkanlığında uluslar arası bir komisyon
tarafından yönetilecek ve boğazların her iki yakası askerden arındırılacaktı.
• Boğazların yönetiminin uluslar arası bir komisyona bırakılması Misak‐ı Milli’ye aykırı
bir çözüm olmuştur. Türkiye’nin egemenlik haklarını sınırlandıran bu durum 20
Temmuz 1936’da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile giderilmiştir.
Kapitülasyonlar:
• Tamamen kaldırılmıştır. Bir daha sorun haline gelmemiştir.
• Kapitülasyonların kaldırılmasına rağmen, yeni Türk Adliyesi’ni düzenlemek için
birkaç yabancı uzmanın Türkiye’de 5 yıl süreyle görev yapması kabul edilmiştir. Ancak
Türkiye bu uzmanların önerilerini kabul etmek zorunda kalmayacak, onları danışman
olarak görecektir.
Dış Borçlar:
• Türkiye Osmanlı borçlarının, Osmanlı Devleti egemenliğinden ayrılan ülkelere
bölüştürülmesini ve hissesine düşen borçları belli taksitlerle ödemeyi kabul etmiştir.
Böylece Duyun‐ı Umumiye İdaresi de kaldırılmıştır.
• Osmanlı borçlarının ödenmesi Cumhuriyet Dönemi’nde Fransa ile aramızda yeniden
sorun olmuş ancak çözümlenmiştir.
Patrikhane:
• İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi varlığını devam ettirecektir. Ancak Patrikhane
Ekümen (Evrensel) olmayacak ve Ortodoks din adamlarının belirleyeceği üç adaydan
birisi Türkiye tarafından atanacaktır.
• Böylece Patrikhanenin siyasetle uğraşması ve Türkiye’nin aleyhine çalışması
engellenmiştir.
Yabancı Okullar:
• Yabancı okullar varlıklarını sürdürebilecekler ancak ileride Türk hükümetlerinin
aldığı kararlara uymak zorunda olacaklardır.
• Bu sorun Cumhuriyet Dönemi’nde başta Fransa olmak üzere ülkemizde okulu olan
devletler ile aramızda yeniden sorun olmuştur. Ancak Türkiye bu konuyu iç sorun
olarak değerlendirerek uluslar arası alanda görüşmeyi reddetmiştir.
Azınlıklar:
• Türkiye’de yaşayan herkesin Türk uyruklu sayılarak eşit haklardan yararlanacağı
kabul edilmiştir.
• Azınlıkların Türk vatandaşı olarak kabul edilmeleri Avrupalı devletlerin azınlık
hakları bahanesi ile iç işlerimize karışmalarını önlemek amacına dönüktür.
Nüfus Mübadelesi:
www.soruyurdu.com
Türkiye’de yaşayan Rumlar ile Yunanistan’da yaşayan Türkler karşılıklı olarak yer
değiştirecektir. Yalnız İstanbul, İmroz (Gökçeada) ve Taşoz (Bozcaada)’daki Rumlar ile
Batı Trakya (Gümülcine ve Selanik)’daki Türkler bu değişimin dışında tutulacaktır.
• Nüfus mübadelesi sırasında Yunanistan ile aramızda büyük sorunlar çıkmıştır.
Mübadele sırasında yaşanan sıkıntılar Etabli Anlaşmazlığı denilen yeni bir sorunu
doğurmuştur.
Savaş Tazminatı:
• Yunanistan Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’ya verdiği zararlara karşılık olarak
Karaağaç Kasabası’nı Türkiye’ye vermiştir.
Adalar:
• Türkiye Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan adaları dışında kalan Ege Adalarının
Yunanistan’a ait olduğunu kabul etmiş ancak bize yakın olan Midilli, Sakız, Sisam ve
Nikarya adalarının silahlardan arındırılması koşulunu getirmiştir. Ayrıca Rodos ve 12
Ada ve Meis adalarının İtalya’ya, Kıbrıs Adası’nın da İngiltere’ye ait olduğunu kabul
etmiştir. Çünkü söz konusu olan adalar Misak‐ı Milli kapsamında değildir. I.Dünya
Savaşı öncesi kaybedilmiştir.
• İleride Meis Adası’nın çevresinde bulunan adacıkların kime ait olduğu İtalya ile
aramızda soruna yol açmıştır. Burada bulunan 30 adacıktan 19’u Türkiye’ye, 11’i
İtalya’ya bırakılarak sorun çözülmüştür.
İstanbul’un Boşaltılması:
• Lozan Barış Antlaşması’nın TBMM tarafından onaylanmasından itibaren İtilaf
Devletleri 6 hafta içerisinde İstanbul’u boşaltmayı ve Boğazlardaki kuvvetlerini geri
çekmeyi kabul etmişlerdir.
• TBMM Lozan Barış Antlaşması’nı 23 Ağustos 1923’te onaylamış ve Türk Ordusu 6
Ekim 1923’te İstanbul’a girerek şehri teslim almıştır.
Lozan Barış Antlaşması’nın Önemi:
1. Yeni kurulan Türk Devleti’nin siyasi ve ekonomik bağımsızlığı sağlanmıştır.
2. Yeni kurulan Türk Devleti uluslar arası alanda tanınmıştır.
3. Kurtuluş Savaşı resmen sone ermiştir.
4. Yeni kurulan Türk Devleti’nin sınırları (Irak Sınırı – Musul hariç) çizilmiştir.
5. I.Dünya Savaşı sonrasında imzalanan ve hala yürürlükte olan tek antlaşmadır.
6. Misak‐ı Milli kararları büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir.
7. Yeni kurulan Türk Devleti’nin gelişmesi önündeki siyasi ve ekonomik engeller
kaldırılmıştır.
8. İngiltere’nin Ortadoğu’daki planlarının bozulmasını sağlamıştır.
II.TBMM’NİN AÇILMASI (11 Ağustos 1923‐ 1 Ekim 1927)
23 Nisan 1920’de açılan TBMM’ye I.TBMM denilmektedir. I.TBMM Kurtuluş Savaşı’nı
başarı ile yürüterek büyük bir zafer kazanmıştır. 16 Nisan 1923’e kadar görev yapan
I.TBMM döneminde Teşkilat‐ı Esasiye kabul edilmiş, Kurtuluş Savaşı kazanılmış,
Saltanat kaldırılmış ve Lozan Barış Antlaşması İmzalanmıştır. Ancak Saltanatın
kaldırılmasından sonra siyasi görüş ayrılıkları yaşayan ve yıpranan meclisin yenilenmesi
gerekmiştir. Bu nedenle 1 Nisan 1923’te TBMM seçimlerinin yenilenmesi kararı
alınmıştır.
Yapılan seçimler sonunda 11 Ağustos 1923’te II.TBMM açılmıştır. 1 Ekim 1927 yılına
kadar görev yapan II.TBMM döneminde ise Lozan Barış Antlaşması onaylanmış,
Ankara başkent olmuş, Cumhuriyet ilan edilmiş, Halifelik kaldırılmış ve önemli devrim
hareketleri gerçekleştirilmiştir.
CUMHURİYETİN İLANI VE HALİFELİĞİN KALDIRILMASI
23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılması ile yeni bir Türk Devleti kurulmuştu. Ulusal
bağımsızlık savaşı henüz kazanılmadığı için Cumhuriyet ilan edilmemişti. Lozan Barış
Antlaşması onaylandıktan sonra ulusal bağımsızlık sorunu çözülmemişti. Önce yeni
devletin başkenti olarak TBMM 13 Ekim 1923’te Ankara’yı seçti. Arkasından yeni
devletin rejimi olarak Cumhuriyeti ilan etti.
Cumhuriyet’in ilanı ile 1921 Anayasası’nda yapılan değişiklikler:
1. Türkiye Devleti’nin hükümet biçimi cumhuriyettir.
2. Türkiye Devleti TBMM tarafından yönetilir. Meclis, Hükümetin bölündüğü yönetim
kollarını (Bakanlıkları) Bakanlar kurulu (İcra Vekilleri Heyeti) aracılığıyla yönetir.
3. Cumhurbaşkanı TBMM tarafından kendi içerisinden bir seçim dönemi için seçilir.
Görevi yenisi seçilene kadar devam eder. Yeniden seçilebilir.
4. Cumhurbaşkanı gerekli görürse TBMM’ye ve Bakanlar Kuruluna başkanlık edebilir.
5. Başbakan meclis üyeleri arasından cumhurbaşkanı tarafından seçilir ve tüm
bakanlar kurulu cumhurbaşkanı tarafından meclis onayına sunulur.
6. Türkiye Devleti’nin dini İslam dinidir. Resmi dili Türkçe’dir.
1924 ANAYASASI’NIN KABUL EDİLMESİ (20 NİSAN 1924)
1924 Anayasası 6 bölümden ve 105 maddeden oluşuyordu. Anayasa ile;
1. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir denilmiştir.
2. Yasama ve yürütme güçlerinin TBMM’de toplanması ilkesi korunarak yargı gücünün
bağımsız mahkemelerde olduğu belirtilmiştir.
3. Temel hak ve özgürlükler güvence altına alınmıştır.
4. Şeriat hükümlerinin yerine getirilmesi görevinin TBMM’de olduğu ve devletin
dininin İslam dini olduğu belirtilmiştir.
• Laiklik ilkesi ile bağdaşmayan bu hükümler 10 Nisan 1928’de yapılan düzenleme ile
anayasadan çıkarılmıştır. Yine aynı gün Cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin yemin
şekli değiştirilmiştir.
5. Seçme ve seçilme hakkı sadece erkeklere verilerek seçme yaşı 18, seçilme yaşı 30
olarak belirlenmiştir.
• Ulusal egemenlik ilkesi ile bağdaşmayan bu hüküm 5 Aralık 1934’te değiştirilerek
kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Ancak oy verme yaşı 22’ye
çıkarılmıştır.
•
Tüm Tarih Özet
6. Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri seçimlerinin 4 yılda bir yapılması ve aynı kişinin
yeniden cumhurbaşkanı seçilebilmesi kararlaştırılmıştır.
7. Devletin başkentinin Ankara, dilinin ise Türkçe olduğu belirtilmiştir.
• 1924 Anayasası’nda son büyük değişiklik 5 Şubat 1937 yılında gerçekleştirilmiştir.
Anayasaya Atatürk ilkeleri eklenerek Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı,
Devletçi, Laik ve Devrimcidir denilmiştir.
• Seçim sistemi 1946 yılında değişmiş ve iki dereceli seçim sisteminden tek dereceli
seçim (Halkın yöneticilerini doğrudan seçmesi) sistemine geçilmiştir. Seçim
sisteminde herhangi bir ikilikten bahsedilemez.
ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ DENEMELERİ
TBMM açıldığı zaman siyasi partiler henüz kurulmadığı için gruplar ortaya çıkmıştır.
Bu gruplar:
Anadolu ve Rumeli Müdafaa‐ Hukuk Grubu
Halk Zümresi
Tesanüt Grubu (Dayanışma Grubu – Eski ittihatçıların kurduğu gruptur.)
İstiklal Grubu
Islahat Grubu
• Bu gruplardan I.Grup da denilen Anadolu ve Rumeli Müdafaa‐i Hukuk Grubu
M.Kemal Paşa tarafından kurulmuş ve onu desteklemiştir. II.Grup adı verilen diğer
gruplar ise muhalefet yapmışlardır.
Cumhuriyet Halk Partisi (9 Eylül 1923)
• Halk Fırkası adı ile kurulan parti Cumhuriyetin ilanından sonra 10 Kasım 1924’te
Cumhuriyet Halk Fırkası adını almıştır. Dilde sadeleşme hareketlerinden sonra ise
Cumhuriyet Halk Partisi olarak adlandırılmıştır.
• Atatürk ilkelerini parti programına alarak 1950 yılına kadar kesintisiz olarak
iktidarda kalmıştır.
• Atatürk döneminde kurulan partilerden sadece Halk Partisi milletvekili seçimlerine
katılmıştır. Diğer partiler kısa sürede kapandıkları için milletvekili seçimlerine katılma
imkanı bulamamışlardır. Ülkemizde birden fazla partinin katıldığı ilk seçim 1946
yılında yapılmıştır.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (17 Kasım 1924)
• Genel Başkanı Kazım Karabekir, Genel Sekreteri Ali Fuat Cebesoy olmuştur. İkinci
başkanlıklara ise Rauf Orbay ile Adnan Adıvar seçilmişlerdir.
• M.Kemal Paşa bu parti kurulurken ordu ve siyaseti birbirinden ayırmıştır. Ordu
mensuplarının siyasetle uğraşmaları yasaklanarak ya orduyu ya da siyaseti tercih
etmelerini istemiştir.
• Dini politikaya alet ederek tüzüğüne “Parti dinsel düşünce ve inançlara saygılıdır”
hükmünü koymuştur.
• Partinin kurulmasını fırsat olarak değerlendiren gericiler rejimi yıkmak için Şeyh Sait
İsyanı’nı çıkarmışlardır.
• Şeyh Sait ayaklanmasından önce Hakkari ve çevresinde yaşayan Nasturiler
İngilizlerin kışkırtma ve yardımları sonucu bağımsız devlet kurmak için
ayaklanmışlardır. İngilizlerin amacı Türkiye’yi Musul sorunundan uzaklaştırmaktır.
Nasturi ayaklanması 26 Eylül 1925’te tamamen bastırılmıştır. Nasturiler İngiltere
yönetimindeki Irak’a sığınmışlardır.
Şeyh Sait Ayaklanması (13 Şubat 1925)
Ayaklanma Nakşibendi Tarikatı şeyhlerinden Şeyh Sait isimli bir Kürt lider tarafından
çıkarılmıştır. Şeyh Sait Cumhuriyeti yıkmak, saltanatı ve halifeliği geri getirmek,
bağımsız bir Kürt devleti kurmak istemiştir.
Bu sırada başbakan olan Fethi Bey sadece sıkıyönetim ilan etmiş ve ayaklanmayı
bastıracak gerekli önlemleri alamamıştır. Bunun üzerine;
1. Fethi Bey hükümeti istifa etmiş, yerine İsmet Paşa Hükümeti kurulmuştur.
2. Takrir‐i Sükun Kanunu çıkarılmıştır (4 Mart 1925)
• Takrir‐i Sükun Kanunu (Huzur ve Asayişi Koruma Kanunu) ile hükümete gericiliğe,
ayaklanmaya, ülkenin sosyal düzenini ve asayişi bozmaya neden olacak bütün
kuruluşları, kışkırtmaları, girişimleri ve yayınları yasaklama yetkisi verilmiştir. Ayrıca
bu gibi eylemcileri İstiklal Mahkemesine vermelerine de olanak sağlanmıştır. Kanun 4
yıl yürürlükte kalarak 4 Mart 1929’da kaldırılmıştır. Kanunun etkili bir şekilde
uygulanması için İstiklal Mahkemeleri de kurulmuştur.
3. İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur.
4. Kısmi seferberlik ilan edilmiştir.
5. Alınan bu tedbirlerle isyan bastırılmıştır.
Sonuçları:
1. Terakkiperver Cumhuriyet Partisi isyanın çıkmasında etkili olduğu gerekçesi ile
Takrir‐i Sükun Kanunu’na dayanılarak kapatılmıştır (3 Haziran 1925).
• Bu partinin kapatılmasının amacı Laiklik ilkesinin korunmasını sağlamaktır.
2. Türk halkının henüz çok partili demokratik yaşama hazır olmadığı görülmüştür.
3. Türkiye Musul meselesinden uzaklaştığı için Musul 1926’da Ankara Antlaşması ile
Irak’a bırakılmıştır.
• Şeyh Sait İsyanı Cumhuriyet rejimini yıkmaya dönük ilk isyandır.
M.Kemal Paşa’ya Suikast Girişimi (16 Haziran 1926)
• Suikastı içinde eski İttihat ve Terakki Partisi ve kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet
Partisi’nin mensuplarının da bulunduğu bazı rejim karşıtları hazırlanmıştır.
• Bu olay M.Kemal Paşa’ya eski İttihatçıları tasfiye etme fırsatını vermiş ve ayrıca
İstiklal Mahkemeleri’nin karara bağladığı son dava olmuştur.
Serbest Cumhuriyet Fırkası (12 Ağustos 1930)
• SCF, Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’nden 5 yıl sonra kurulan ikinci muhalefet
partisidir. M.Kemal Paşa’nın isteği ile kurulmuştur.
17
www.soruyurdu.com
SCF’nin kurulmasından bir süre sonra Türkiye Cumhuriyeti Amele ve Çiftçi Partisi ile
Ahali Cumhuriyet Partisi adıyla iki parti daha kurulmuştur. Bu partiler SCF’nin
kendisini feshetmesinden sonra bakanlar kurulunun kararı ile kapatılmışlardır.
• SCF kendini feshettikten ve diğer partiler kapatıldıktan sonra Atatürk’ün sağlığında
bir daha çok partili hayata geçiş denemesi yapılmamıştır. 1945 yılı sonlarına kadar
CHP tek parti olarak kalmıştır.
• Türkiye’de kesintisiz olarak çok partili yaşama 18 Temmuz 1945 yılında Milli
Kalkınma Partisi’nin kurulması ile geçilmiştir. Ardından 7 Ocak 1946’da Demokrat
Parti kurulmuştur. İlk kez 1946 seçimleri tek dereceli olarak yapılmıştır. 1950 yılına
kadar CHP iktidarda kalmış, CHP’den sonra ilk iktidar partisi Demokrat Parti
olmuştur.
Menemen Olayı (23 Aralık 1930)
• Nakşibendi Tarikatına mensup olan Derviş Mehmet liderliğinde ayaklanan gericiler
laik cumhuriyet düzenini yıkmayı, saltanatı ve halifeliği geri getirmeyi
amaçlamışlardır. Askerliğini Asteğmen olarak yapan Kubilay’ı (Asıl adı Mustafa Fehmi)
• Şehit eden gericiler sıkıyönetim ilan edilerek, çevreden gelen askeri birliklerce
yakalanmış ve ayaklanma daha fazla büyümeden bastırılmıştır. Menemen Olayına
karışanlar Sıkıyönetim Mahkemeleri (Askeri Mahkemeler) tarafından yargılanarak
cezalandırılmışlardır.
• Şeyh Sait İsyanı ve Menemen Olayı Türk halkının o dönemde çok partili demokratik
yaşama hazır olmadığını göstermiştir. Ayrıca rejimi yıkmayı hedefledikleri için 31 Mart
Olayı’na da benzerlik göstermiştir.
CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE YAPILAN DEVRİMLER
Türkiye’de Laikleşme Alanında Yapılan Çalışmalar
1 Kasım 1922
Saltanatın Kaldırılması
3 Mart 1924
Halifeliğin Kaldırılması
3 Mart 1924
Şeriye ve Evkaf Velaketi’nin Kaldırılması
3 Mart 1924
Tevhid‐i Tedrisat Kanunu’nun Kabul Edilmesi
11 Mart 1924
Medreselerin Kapatılması
25 Kasım 1925
Kılık Kıyafet ve Şapka Kanunu’nun Kabul Edilmesi
30 Kasım 1925
Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması
17 Şubat 1926
Medeni Kanun’un Kabul Edilmesi
2 Mart 1926
Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun’un Kabul Edilmesi
10 Nisan 1928
Anayasadan “Devletin Dini İslam Dinidir”
Maddesinin çıkarılması ve Cumhurbaşkanı ile
Milletvekili Yemin Şeklinin Değiştirilmesi
5 Şubat 1937
Laiklik ilkesinin diğer ilkeler ile birlikte anayasada
yer alması
•
Anayasa Mahkemesinin kurulması 22 Nisan 1962 de gerçekleşmiştir (1961
Anayasası ile kurulmuştur.)
HUKUK ALANINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR
• Lozan Barış Antlaşması azınlıkların aile hukukuna ait ilişkilerini kendi inanç ve
geleneklerine göre çözümlemesini öngörmüş ve bu konuda Patrikhanelere bazı
yetkiler vermiştir.
• İsviçre Medeni Kanunu’nun örnek alınmasında Avrupa’da düzenlenmiş en son
hukuk sistemi olması, demokratik olması, kolay anlaşılır ve sosyal içerikli olması etkili
olmuştur.
• 17 Şubat 1926 İsviçre Medeni Kanunu’nun kabul edilmesinden sonra aşağıdaki
alanlarda da görülen aksaklıklar giderilmiştir:
İsviçre
Borçlar Yasası
İsviçre
Ticaret Yasası
İsviçre
Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası
Almanya Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası
Almanya Deniz Ticareti Yasası
İtalya
Türk Ceza Yasası
Medeni kanun doğrudan laikliğe geçiş amaçları içerisindedir. Medeni kanun ile
hukuksal alandaki ikiliklere son verilmiştir.
Medeni Kanun ile Müslümanlarla Müslüman olmayanlar arasındaki hukuki
karışıklıklara son veirlmiştir.
Kadın Hakları
• Medeni Kanun ile Türk kadınına Toplumsal Alanda birtakım haklar verilerek erkekle
eşitliği sağlanmaya çalışılmıştır. Türk kadınına Medeni Kanun ile verilen toplumsal
haklar şunlardır:
Resmi Nikah, Evlenme, Boşanma, Çalışma, Şahitlik, Miras, Çocuğun velayetini alma.
• Medeni Kanun ile çok kadınla evlilik yasaklanmış ve tek eşlilik getirilmiştir.
Türk kadınına Siyasal alanda haklar
1930’da Belediye Seçimlerine Katılma hakkı
1933’te Muhtar Olabilme hakkı
1934’te Milletvekili Seçme ve Seçilme hakkı verilmiştir.
Tevhid‐i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924)
Laik eğitim sisteminin temeli atılmış.
Medreselerin Kapatılması (11 Mart 1924)
Tevhid‐i Tedrisat Kanunu ile dinin eğitim üzerindeki etkisine son verildiği için bu
kanunun bir gereği olarak kapatılmıştır.
Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun (2 Mart 1926)
Bu kanunla Tevhid‐i Tedrisat Kanunu’nun ışığı altında eğitim işleri düzenlenerek
müfredat programları yenilenmiş ve çağa uygun hale getirilmiştir. Ayrıca devletin izni
•
Tüm Tarih Özet
olmadan okul açılması yasaklanmıştır. Bugünkü modern eğitim‐öğretim sistemimizin
temelleri atılmıştır.
Yeni Türk Harflerinin Kabulü (1 Kasım 1928)
• Latin Harflerini esas alan Yeni Türk Harflerinin kabul edilmesidir. II.Meşrutiyet
döneminde Latin Alfabesinin kabul edilmesine ilişkin çalışmalar yapılmıştır. Ancak
Şeyhülislamlık Kuran’ın Latin Alfabesi ile yazılamayacağını öne sürerek karşı çıkmıştır.
Sonuçsuz kalan bu girişim nedeniyle Cumhuriyet Döneminde Atatürk işi şansa
bırakmak istemediğinden en uygun zamanı beklemiş ve 1 Kasım 1928’de devrimi
gerçekleştirmiştir.
• Latin alfabesinin kabul edilmesi önerisi İzmir İktisat Kongresi’ne de getirilmiş ancak
gündem dışı olduğu için işleme dahi konulmadan reddedilmiştir.
• Millet mektepleri açılmış. 24 Kasım 1928 yılında yapılan bu düzenleme nedeni ile
24 Kasım 1981 tarihinden itibaren 24 Kasım Öğretmenler Günü olarak
kutlanmaktadır.
• Yeni harflerle basılan ilk gazete ise Mardin Gazetesi olmuştur.
Atatürk Döneminde Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan Bazı Çalışmalar
İlköğretim Yasası kabul edilerek ilköğretim parasız ve mecburi hale
getirilmiştir.
İlk, orta, lise ve meslek okulları yaygınlaştırılmıştır.
1924 Ankara’da Musiki Muallim Mektebi açılmış
1925 Ankara’da Hukuk Mektebi açılmış
1926 Ankara’da Gazi Eğitim Enstitüsü ve Gazi Orta Öğretmen Okulu açılmış
1927 Sanayi‐i Nefise Mektebi Güzel Sanatlar Akademisi’ne dönüştürülmüş
1932 Halkın kültürel gelişimi ve eğitimi için Halkevleri açılmış
1933 Dar’ül Fünun İstanbul Üniversitesi’ne dönüştürülmüş
1933 Ankara’da Yüksek Ziraat Enstitüsü açılmış
1934 Ankara’da Milli Musiki ve Temsil Akademisi açılmış.
1936 Milli Musiki ve Temsil Akademisi, Ankara Konservatuarı’na
dönüştürülmüş
1936 Ankara’da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi açılmış
1936 İstanbul’da 1859’da açılmış olan Mülkiye Mektebi Ankara’ya taşınmış.
Günümüzün Siyasal Bilgiler Fakültesi’dir.
Ayrıca bu dönemde resim, heykel, müzik, sahne sanatları, mimarlık ve müzecilik
alanlarında büyük gelişmeler yaşanmış.
Türk Tarih Kurumu (15 Nisan 1931)
TTK 1931 yılında liseler için 4 ciltten oluşan bir tarih dizisi yayımlamış. Bu dizide Türk
ve İslamiyet’e ilişkin bazı bölümler Atatürk tarafından yazılmış.
Bunun dışında Atatürk’ün bizzat kaleme aldığı eserleri de bulunmaktadır. Bu eserleri:
1. Ortaöğretimde okutulmak üzere 1937’de Türkçe terimlerle yazmış olduğu
Geometri kitabı
2. Vatandaş için Medeni Bilgiler kitabı
3. Büyük Söylev (Nutuk) – Atatürk Nutuk’ta Samsun’a çıktığı 19 Mayıs 1919 yılından
CHP’nin İkinci Büyük Kurultayı’nın toplandığı 15‐20 Ekim 1927 tarihine kadar geçen
olayları anlatmıştır. Nutuk Atatürk’ün Gençliğe hitabesi ile son bulmuştur.
Türk Dil Kurumu (12 Temmuz 1932)
Atatürk bu amaçları gerçekleştirmek için Türk dili Tetkik Cemiyeti’ni kurmuştur.
Kurum 1936 yılında Türk Dil Kurumu adını almıştır.
Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu 1983 yılında özel ve özerk işleyişlerine son
verilerek birleştirilmiş ve resmi devlet kurumlarına dönüştürülmüşlerdir.
Ankara’da açılan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi bilimsel çalışmalar ile bu durumları
desteklemeyi amaçlamıştır.
Toplumsal Alanda Yapılan İnkılaplar
Atatürk düşünce yapısında ve anlayışında çağdaşlık 3 alanda temel ekseni
oluşturmaktadır: Çağdaş Devlet, Çağdaş Uygarlık, Çağdaş Toplum.
Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)
Türkiye’nin çağdaşlaşmasına karşı olan kurumların kapatılması ile aynı zamanda dinin
bir sömürü aracı olarak kullanılması da engellenerek laiklik ilkesi geliştirilmiştir.
Aynı gün şeyhlik, dervişlik, dedelik, müritlik, seyitlik, babalık, büyücülük, üfürükçülük,
falcılık gibi dinsel unvanların kullanılması da yasaklanmıştır. Böylece sınıfsal
ayrılıklara da son verilerek Halkçılık ilkesinin de gelişmesi sağlanmıştır.
Kılık, Kıyafet ve Şapka Kanunu (25 Kasım 1925)
Bu kanunla erkeklerin fes, sarık, kavuk giymesi yasaklanarak, şapka giymesi zorunlu
hale getirilmiştir. Şapka Kanunu’ndan sonra 30 Kasım 1925 tarihinde yetkili
olmayanların sarık ya da dinsel kıyafet giymeleri de yasaklanmıştır. Ancak kadınların
giyimine ilişkin yasal bir düzenleme yapılmamıştır.
3 Aralık 1934 yılında çıkarılan bir yasa ile de din adamlarının da yalnızca ibadet
yerlerinde ve törenlerde dini kıyafetlerini giymelerine izin verilmiştir. Ancak Din
başkanları (Diyanet İşleri Başkanı, Patrik ve Hahambaşı) bundan muaf tutulmuştur.
Soyadı Kanunu (21 Haziran 1934)
• Toplumsal alanda yaşanan karışıklıklara ve sınıfsal ayrılıklara son verilerek Halkçılık
ilkesinin gelişmesi sağlanmıştır. Ülke içinde resmi işlemlerde kolaylık sağlamaya
yöneliktir. Batılı devletlerle ticaretin kolaylaşmasını sağlamaz.
• Soyadı kanunu ile vatandaşın devletle olan ilişkilerinde yaşanan karışıklıklara son
verilmiştir.
• Soyadı Kanunu’nun doğrudan devletçilik ve laiklik İlkerlerinin gelişmesine etkisi
olmamıştır.
Takvim, Saat ve Ölçü Birimlerinde Değişiklik
18
www.soruyurdu.com
Selçuklular Hicri Takvim ile birlikte güneş yılına göre düzenlenmiş Celali Takvimi de
kullanmışlardır.
• Osmanlılar da resmen Hicri Takvim kullanmakla birlikte 18.yy.dan itibaren Rumi
Takvim de kullanılmaya başlamıştır. Ancak takvimler arasındaki 11,5 günlük fark
sorunlara yok açmıştır.
• MÖ Julius Cesar tarafından düzenlenen bu takvime Jülien Takvimi denilmiştir.
Osmanlılar Romalılar tarafından düzenlendiği için takvime Rumi Takvim demişlerdir.
Özellikle mali işlerde kullandıkları için Mali Takvim adını da vermişlerdir.
• (Jülien Takvimi = Rumi Takvim = Mali Takvim)
• Batıda ise yaygın olarak Gregorien Takvim kullanılıyordu. Avrupalı devletler ile
ilişkilerde bu takvim gerekiyordu. Ancak Rumi Takvim ile Gregorien takvim arasında
da farklılıklar bulunuyordu. Bu nedenle 1840 yılında yapılan bir düzenleme ile bu iki
takvim arasındaki fark 584 yıl olarak saptanmış ve resmi işlemlerde her ikisinin de
kullanılması kararlaştırılmıştır.
• 1582 yılında Papa 13.Gregorius’un girişimleri nedeni ile düzenlenen bu takvime
Gregorien Takvimi denilmekle birlikte İsa’nın doğumunu (Milat) başlangıç aldığı için
Miladi Takvim de denilmektedir.
• (Gregorien Takvimi=Miladı Takvim)
• Takvim konusundaki karmaşanın yanı sıra saat konusunda da karmaşa yaşanıyordu.
Osmanlılarda ezani saat kullanılıyordu. Namaz vakitlerini ve ezanı gözeten bu saat
sisteminde güneşin batışı 12 olarak kabul ediliyordu.
• Batılılar bu saate Türk usulü anlamına gelen alaturka saat adını vermişlerdir.
• Batılı ülkelerde ise Londra’nın güney batısındaki Greenwich gözlem evinden geçen
meridyenin başlangıç olarak alındığı uluslar arası saat sistemi kullanılıyordu.
• Osmanlılar bu saate Frenk usulü anlamına gelen alafranga saat demişlerdir. Ayrıca
öğlen vakti 12 olduğu için zevali (öğlen vakti) saat adını da vermişlerdir.
• (Türk usulü = alaturka saat, Frenk usulü = alafranga saat= zevali (öğlen vakti) saat)
• Cumhuriyetin ilk yıllarında saat ve takvimdeki karmaşaya son vermek ikilikleri
ortadan kaldırmak ve uluslar arası ilişkilere uyum sağlamak amacıyla çalışmalar
yapılmıştır. 26 Aralık 1925 tarihinde kabul edilen bir yasa ile günü 24 saate bölen
alafranga saat ülkede tek resmi zaman ölçüsü olarak kabul edilmiştir. İsteyenlere özel
yaşamlarında takvimler serbest. Böylece ikilik sona erdirilerek birlik sağlanmış.
• Osmanlılarda öteki İslam ülkelerinde olduğu gibi ağırlık birimleri olarak dirhem,
okka ve kile gibi birimler kullanılıyordu. Uzunluk birimleri olarak arşın, endaze ve
kulaç gibi birimler kullanılıyordu. Standart olmayan bu ağırlık ve uzunluk birimleri
bölgesel farklılıklara ve karmaşaya yol açıyordu. Ayrıca uluslar arası ekonomik ve ticari
ilişkilerde sorunlara neden oluyordu.
• Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan bu karmaşa ve sorunlara son vermek amacı ile
26 Mark 1931 tarihinde çıkarılan bir yasa ile ağırlık birimi olarak kg, uzunluk birimi
olarak metre kullanılması (metrik sistem) kararlaştırılmıştır. Böylece;
• Uluslar arası ekonomik ve ticari ilişkilerde kolaylık sağlanarak ölçülerde birlik
sağlanmıştır.
• Ülkedeki farklı uygulamalara son verilerek birlik sağlanmış ve karmaşa önlenmiştir.
Hafta Tatilinin Pazar Gününe Alınması (1 Haziran 1935)
• Uluslar arası ekonomik, ticari ve diplomatik ilişkilerde yaşanan sıkıntılar
giderilmiştir.
• Ülkedeki farklı uygulamalara son verilerek birlik sağlanmış ve karmaşa önlenmiştir.
Takvim, saat, ölçü birimlerinin değiştirilmesi ve tatil gününün pazara alınması ile hem
ülkedeki karışıklıklar giderilerek farklı uygulamalara son verilmiş hem de uluslar arası
ilişkilerde kolaylık sağlanmıştır.
EKONOMİK ALANDA YAPILAN ÇALIŞMALAR
Denk bütçe yapmaya özen gösterilmiş.
Lozan barış konferansı dağıldıktan sonra M.Kemal Paşa hem ekonomik bağımsızlık
konusundaki hassasiyetimizi göstermek hem de ekonomik alandaki hedef ve
ilkelerimizi belirlemek amacıyla İzmir İktisat Kongresi’ni düzenlemiştir.
Kongrenin toplantı yeri olarak İzmir’in seçilmesinde: İzmir’in Türkiye’nin en önemli
ihracat limanlarından birisi olması ve Kurtuluş Savaşı’nın bitimini noktalayan yer
olması özelliği etken olmuştur.
İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat ‐ 4 Mart 1923)
Alınan başlıca kararlar:
1. Hammaddesi yurt içinde bulunan sanayi dalları kurulmalıdır.
2. Küçük işletmelerden büyük fabrikalara geçilmelidir.
3. Yerli sanayinin gelişmesi için gümrüklerde koruyucu önlemler alınmalıdır.
4. Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılmalıdır.
5. Demiryolu yapımına önem verilmelidir.
6. Sanayinin gelişmesi için özel teşebbüse destek olunmalıdır.
7. Ticaretin gelişmesi için bir banka kurulmalıdır.
8. Özel teşebbüsün kuramadığı büyük işletmeler devlet tarafından kurulmalıdır.
9. Aşar vergisi kaldırılmalıdır.
10. İşçilere sendika ve grev hakkı tanınmalıdır.
11. Kabotaj hakkımız kullanılmalıdır.
• Kongrede Milli Ekonomi İlkesi benimsenmiş ve Misak‐ı İktisadi denilen Ekonomi
Andı kabul edilmiştir. Ekonomi Andı ile “ekonomik kalkınmamızın ulusal
bağımsızlığımızın içinde kendi kaynaklarımızla gerçekleştireceği” belirtilmiştir.
Kongrede alınan kararlar doğrultusunda ileride tarım, ticaret ve sanayi alanlarında
önemli çalışmalar yapılmıştır.
• İzmir İktisat Kongresi’nde ekonomik kalkınmada tümüyle liberal ya da devletçi
politika izleneceği belirtilmemiştir.
Tarım Alanında Yapılan Çalışmalar
•
Tüm Tarih Özet
1. 1925 yılında Aşar Vergisi kaldırılarak köylü ekonomik yönden rahatlamıştır.
2. Ziraat Bankası’nın imkanları arttırılarak çiftçiye kredi vermesi sağlanmıştır.
3. Tarım Kredi Kooperatifleri kurulmuştur.
4. Yüksek Ziraat Enstitüsü açılmıştır.
5. Tohum Islah İstasyonları açılmıştır.
6. Bilimsel ve modern tarım metotları uygulanmıştır.
7. 1929’da Toprak Reformu Kanunu çıkarılmış ancak istenilen başarı elde
edilememiştir.
Ticaret Alanında Yapılan Çalışmalar
1. 1924’te İş Bankası kurularak tüccarlara ucuz kredi imkanı sağlanmıştır.
2. Ticareti geliştirmek için karayolu ve demiryolu yapımına ağırlık verilmiştir.
3. Yabancılara ait demiryolları ve ticaret işletmeleri satın alınmıştır.
4. 1 Temmuz 1926’da kabul edilen Kabotaj Kanunu ile karasularımızda gemi işletme
ve serbest ticaret yapma hakkı elde edilmiştir.
• Kabotaj Kanunu’nun kabulü ve yabancılara ait demiryolları ve ticari işletmelerin
satın alınması ekonomik ve siyasal bağımsızlığımızı pekiştirirken, aynı zamanda
Milliyetçilik ilkesinin gelişimini de sağlamıştır.
Sanayi ve Madencilik Alanında Yapılan Çalışmalar
1. 1927’de Teşvik‐i Sanayi Kanunu çıkarılmış özel girişimcilere bazı avantajlar
sağlamıştır. Ancak bu kanuna rağmen sanayileşme konusunda istenen başarı
sağlanamamıştır. Bunun nedenleri:
a. Yeterli sermaye birikiminin olmaması
b. Yeterli bilgi birikimi ve tecrübenin olmaması
c. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nın olumsuz etkileri.
• İzmir İktisat Kongresi’nde alınan karar doğrultusunda çıkarılan bu kanunla özel
girişimcilere bazı avantaj ve kolaylıklar sağlanmıştır. Devlet sanayileşme işini
başlangıçta özel girişimcilere bırakarak liberal ekonomi politikası izlemiştir. Ancak özel
girişimciler bu alanda yeterince başarılı olamayınca devletçilik politikası yürürlüğe
girmiştir.
2. Devletçilik ilkesi benimsenerek büyük sanayi yatırımları devlet eliyle
gerçekleştirilmiştir.
3. 1933 yılında I.Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlanarak 1934 yılında yürürlüğe
girmiştir.
• Teşvik‐i Sanayi Kanunu ile sanayileşme alanında istenen başarı sağlanamayınca
devlet sanayi işini 1930 yılından itibaren üzerine almış ve Devletçilik ilkesi uygulamaya
konulmuştur. Planı uygulama görevi Sümerbank’a verilmiştir. Devletçilik ilkesi
doğrultusunda hazırlanan I.Beş Yıllık Kalkınma Planı ile büyük başarılar elde edilmiştir.
Karabük’te Demir‐Çelik Fabrikası, Paşabahçe’de Şişe Cam Fabrikası, Beykoz’da Deri
Fabrikası gibi fabrikalar bu dönemde açılmıştır.
4. II.Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlanmıştır.
• 1936 yılında hazırlanan bu plan II.Dünya Savaşı’nın çıkması nedeniyle
uygulanamamıştır.
5. 1925 yılında Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur.
• Sanayi ve Maadin Bankası daha sonra Devlet Sanayi Ofisi ve Türkiye Sanayi ve Kredi
Bankası olmak üzere iki kısma ayrılmıştır. Bu kuruluşlar 1933 yılında Sümerbank adıyla
birleştirilmiştir.
6. Türkiye’deki madenlerin araştırılması için 1935 yılında Maden Tetkik Araştırma
Enstitüsü kurulmuştur.
7. Madenlerin İşletilmesi için 1935 yılında Etibank kurulmuştur.
8. 1937’de Denizbank kurulmuştur.
• 5 Şubat 1937’de Anayasada diğer ilkelerle birlikte yer alan devletçilik ilkesi daha
sonra yumuşamış ve uygulanması zorunluluk olmaktan çıkarılmıştır. 1961 ve 1982
anayasalarında ise yer almamıştır.
• Ayrıca bu dönemde 1930 yılında Türk Parası Kıymetini Koruma Kanunu çıkarılmış.
Buna paralel olarak 11 Haziran 1930 yılında Merkez Bankası kurulmuştur. Anonim
şirket olarak kurulan bu banka Osmanlı Bankası tarafından kullanılan kağıt para
çıkartma hakkını devralmıştır. Merkez bankası, kredi düzenlemeleri ile bankacılık
sektörüne destek olmuştur. Bu açıdan Türk Devleti’nin bağımsız bir ekonomiye sahip
olması yolunda önemli bir adım olmuş. Ancak çiftçiye kredi vermek gibi bir görevi
yoktur.
Bayındırlık, Ulaşım ve Sağlık Alanında Yapılan Çalışmalar
1925 yılında Türk Tayyare Cemiyeti kurulmuştur. Bu kurum daha sonra Türk Hava
Kurumu adını alacaktır. Bu kuruma gelir sağlamak amacı ile Tayyare Piyangosu
düzenlenmiştir. Aynı yıl Kayseri’de Tayyare Mektebi açılarak uçuş elemanı
yetiştirilmiştir.
Sağlık ve tıp alanında da Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından yapılan
çalışmalar ile büyük başarılar elde edilmiş. Birçok ilimizde numune hastaneleri
yapılmış. 1930 yılında çıkarılan Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile bulaşıcı hastalıkların
tedavisi ücretsiz olarak sağlanmış.
ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ POLİTİKA
Musul Sorunu (Irak Sınırı)
Lozan Barış Antlaşması’nda çözümlenemeyen tek sorun olan ve çözümü ileri bir tarihe
ertelenen Musul Sorunu İngiltere ile aramızda uzun süre gerginliğe yol açmış. İngiltere
ile sorunu barışçı yollar ile çözmek için önce 19 Mayıs 1924 tarihinde İstanbul’da Haliç
Konferansı düzenlenmiş ancak sonuç alınamamıştır. İngiltere ile imzalanan Ankara
Antlaşması (5 Haziran 1926) ile Musul Irak’a bırakılmıştır.
Bugünkü Türkiye‐Irak sınırı çizilmiş.
Musul’un Irak’a bırakılması ile maalesef Misak‐ı Milli’de bir ödün daha verilmiştir.
(Moskova Ant. İle Misak‐ı Milli sınırlarından ilk taviz Batum olarak verilmiştir.
19
www.soruyurdu.com
(Fransa ile 1921 Ankara Antlaşması ile Hatay Misak‐ı Milli’den verilen ikinci taviz
olmuştur.)
Nüfus Mübadelesi
• Yunan Başbakanı Venizelos 1934 yılında Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday
göstermiştir. Ancak ödül İngiliz bakanı Handersen’e verilmiştir.
• Türk – Yunan yakınlaşması ve dostluğu 1954 yılında ortaya çıkan Kıbrıs Sorunu’na
kadar devam etmiştir. Kıbrıs sorunu ile iki ülke arasındaki ilişkiler bozularak günümüze
kadar devam etmiştir.
• Türkiye’nin Etabli Anlaşmazlığı’nı barışçı yollar ile çözmesi ileride Milletler
Cemiyeti’ne davet edilmesinde etkili olmuştur. Bu sorunun çözümü ile başlayan Türk‐
Yunan dostluğu ise Balkan Antantı’nın kurulmasını sağlamıştır.
Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne Üye Olması (18 Temmuz 1932)
• ABD Başkanı Wilson’un önerisi ile Paris Barış Konferansı’nda kurulması
kararlaştırılan Milletler Cemiyeti 10 Ocak 1920’de Cenevre’de kurulmuştur.
• Milletler Cemiyeti’nin bu yanlı tutumu bir süre sonra II.Dünya Savaşı’nın çıkmasında
da etkili olmuştur.
• Türkiye, Dünya barışına katkı amacı ile 1928’de Cenevre Silahsızlanma
Konferansı’na ve 1929’da Briand‐Kellog Paktı’na (1929’da yürürlüğe girmiş) katılmış.
• Milletler Cemiyeti Türkiye’nin üyesi olduğu ilk uluslar arası örgüttür.
• Türkiye Milletler Cemiyeti’ne üye olduktan bir bire sonra ise Uluslar arası Adalet
Divanı’na da katılmıştır. Hollanda’da La Haye’de bulunan örgüte 10 Haziran 1935’te
üye olmuştur.
Hatay’ın Anavatan’a katılması (29 Haziran 1939)
• II.Dünya Savaşı tehlikesi nedeniyle Fransa’nın 1936’da Suriye üzerindeki manda
yönetimini kaldırmasıyla Hatay Sorunu gündeme gelmiştir. Sandler Raporu’nda
Hatay’da özel bir statünün kurulmasını ve sancağın ayrı bir varlık sayılmasını
önermiştir.
• Fransa önceleri Türkiye’nin karşısında yer almıştır. Ancak Ortadoğu’da büyük
çıkarları olan İngiltere’nin Türkiye’yi desteklemesi, II.Dünya Savaşı tehlikesinin iyice
artması (Hitler’in Çekoslovakya’yı işgal etmesi) nedenleri ile tavrını değiştirerek
Türkiye’ye yakınlaşmıştır.
• Sandler Raporu doğrultusunda Milletler Cemiyeti bir uluslararası komisyon
oluşturarak statünün ve anayasanın hazırlanmasını sağlamıştır. Böylece Hatay ayrı
varlık statüsü kazanarak bağımsız bir devlet olmuştur. (2 Eylül 1938). Hatay Türk
Devleti Başkanlığına Tayfur Sökmen, Başbakanlığına ise Abdurrahman Melek
seçilmiştir. Bir süre sonra Hatay Parlamentosu’nun aldığı karar ile Hatay Türkiye’ye
katılmıştır (29 Haziran 1939)
• Osmanlı İmparatorluğu döneminde Suriye Eyaletine bağlı bir sancak olduğu için
İskenderun ve yöresine kısaca Sancak denilmiştir. Bu nedenle Hatay Sorununa Sancak
Sorunu da denir.
• Atatürk Hatay’ın ayrı bir devlet oluşumuna tanık olmasına rağmen Anavatana
katılmasını göremeden vefat etmiştir.
• Hatay’ın Anavatana katılması ile Türkiye’nin en son sınırı Suriye ile çizilmiştir.
Bunun yanında Misak‐ı Milli’den verilen tavizlerden biri telafi edilmiştir.
Atatürk Döneminde Dış Politikada Yaşanan Diğer Sorunlar
Fransa ile Borçlar Sorunu (1928)
Türkiye’nin Osmanlıdan kalan borçlarını ödemesi konusunda yaşanan sorun 1928
yılında Paris’te yapılan bir antlaşma ile çözümlenmiştir.
İtalya ile Meis Adası’nın Çevresinde Bulunan Adacıklar Sorunu (1932)
Lozan Barış Antlaşması ile İtalya’ya bırakılan Meis Adası’nın çevresinde bulunan
adacıkların kime ait olduğu İtalya ile aramızda 1932 yılında soruna yol açmıştır.
Burada bulunan 30 adacıktan 19’u Türkiye’ye, 11’i İtalya’ya bırakılarak sorun
çözülmüştür.
NOTLAR
• Boğazların Türk egemenliğine geçmesi Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile (1936),
• Ege Adalarının silahsızlandırılması Lozan Antlaşması ile (1923) gerçekleşmiş.
• Ancak Rodos ve 12 Adanın İtalya tarafından Yunanistan’a bırakılması 2.Dünya
Savaşı sonrasında 1947’de Paris Sözleşmesi ile Atatürk’ün ölümünden sonra
gerçekleşmiştir.
• Sadabat Paktı (8 Temmuz 1937) birliğinin kurulmasının temel sebebi İtalya’nın Asya
ve Afrika’ya doğru, Büyük Roma İmparatorluğu’nu yeniden kurmak amacıyla
yürüttüğü yayılma politikasıdır.
• Almanya ve İtalya’nın saldırgan politika izlemesinde Balkan Antantı, Sadabat Paktı,
Boğazlar komisyonunun kaldırılması, Hatay’ın anavatana katılması etki etmiştir. Ancak
Musul’un Irak’a bırakılması etki etmemiş.
• Fransa’nın Suriye üzerindeki manda yönetimini kaldırması Hatay sorununu
gündeme getirmiştir.
• Türkiye, Cumhuriyet döneminde İngiltere, Fransa, Suriye ile sınırların belirlenmesi
konusunda anlaşmazlıklar yaşamış.
• Boğazlar, Montrö ile 1926’da çözümlenmiş
• Irak sınırı (1926 Ankara Ant. , İngiltere ile.
• (Suriye sınırı, Hatay 1921 Ankara Ant. Fransa ile yapıldı, kaybedildi. 1939 Hatay’ın
anavatana katılması ile sorun çözüldü.
• Nüfus Mübadelesi (1930)
• Etabli Anlaşmazlığı (1930).
• Milliyetçilik ilkesi, yeni Türk Devleti’nin gelişmesinden çok kurulmasına hizmet
etmiş.