MENON DİYALOĞU Platon tarafından yazılan

MENON DİYALOĞU
Platon tarafından yazılan Menon diyalogunda, Platon; Menon, Sokrates, Köle ve
Anytos karakterlerini erdem üzerine, sonradan Sokratik yöntem olarak da bilinecek haliyle
konuşturur. Diyalog Menon’un erdem öğretilebilir bir şey midir? Sorusuyla başlar. Sokrates
kendisinden yirmi beş yüzyıl sonra Kuçuradi’ye İnsan Hakları Kavramları ve Sorunları adlı
kitabında bir şeyin ne olduğunu bilmeden, onunla ilgili başka her hangi bir soruya, bilgiyle
temellendirilebilir bir yanıtın verilemeyeceğini göstermeye çalışmıştı.(Kuçuradi, 2007:
88)cümlesini söyletecek, erdemin kendisinin ne olduğu hakkında hiçbir bilgim yok. Onun ne
olduğunu bile bilmediğim zaman, bir şeyin bir özelliğini nasıl bilebilirim, cevabını verir.
Sokrates erdemin ne olduğu hakkında hiçbir fikrinin olmadığı ve bunu bilen biriyle de
hiç karşılaşmadığını söyleyerek Menon’u şaşırtır ve edemin ne olduğunu söylemesini ister.
Menon’un kendine güvenerek ve bildiğini sanarak verdiği cevap, aslında; erkeğin erdemi
nedir? Kadının erdemi nedir? Çocuğun erdemi nedir? Sorularının cevabıdır. Bu cevap
Sokrates’in Menon’a ironiyle yaklaşmasına neden olur, Menon’a sorular sorarak ve örnekler
vererek, bildiğini sandığı şeyin yanlışlarını ortaya çıkarır. Ve Menon’un, var olduğunu iddia
ettiği tüm bu erdemlerin, özünde bulunan şeyin ne olduğunu ve her şeyi kapsayan bir erdemi
tekrar anlatmasını ister.
Menon her şeyi kapsayan erdemi, insanlara hükmedebilme gücü olarak tarif eder.
Sokrates, insanlara hükmedebilme gücünün erdem olarak tarif edilmesinde, kölenin efendisine
muktedir olamayacağından ya da muktedir olsa bile onun hala köle olarak
düşünülemeyeceğini konusunda Menon’u ikna ettikten sonra Menon’un tarifine bir ekleme
yaparak insanlara adaletle hükmetmekten bahseder. Menon’un onaylaması ve adalet erdemdir,
cevabına karşılık Sokrates adalet erdem midir? Yoksa bir erdem midir? Sorusunu yine kendisi
daire ve şekili tanımlayarak, dairenin bir şekil olduğunu ve daireden başka şekiller de
olduğunu; aradığı şeyin bir erdem diye anılan şeyler değil, onlardan her birine nüfuz eden tek
erdem olduğunu, erdemin genel doğasının ne olduğunu ve erdemi bütün ve sapasağlam
bırakarak onun ne olduğunu söylemesini ister.
Menon üçüncü erdem tanımında erdemi güzel şeylerden hoşlanmak ve güçlü olmak
olarak tanımlar. Sokrates güzel şeyleri, iyi şeyler olarak düzelttikten ve herkesin iyi şeyleri
isteyip istemeyeceğini Menon ile tartıştıktan sonra Menon’a, erdemi, iyi şeyleri elde etme
gücü olarak tanımlattırır. Ve Menon’a bu iyi şeylerin neler olduğu sorusunu sorar, Menon iyi
şeyleri sağlık, zenginlik, altın, gümüş ve devlette yüksek, şerefli bir memuriyet kazanma
olarak sıralar. Sokrates bu tanıma da müdahale ederek adil ve doğru bir biçimde ifadesini
ekler.Menon’a aksi durumda elde edilecek iyi şeylerin elde edilmemesinin de erdem
olduğunu,onlara sahip olmak ya da olmamanın birbirine üstün şeyler olmadığını ve kendisine
adaletin eşlik ettiği bir şeyin her ne olursa olsun erdem, bu tür niteliklerden yoksun olanın ise
erdemsizlik olduğunu söyler. Fakat Menon, Sokrates’in söylediklerini onayladığında
Menon’a daha önce bu niteliklerin erdemin bir parçası olarak adlandırdıklarını hatırlatır. Ve
bir kez daha bir bütün olarak erdemin tanımını yapmasını ister.
Menon, bu istek karşısında, hakkında en ufak bilgimiz bile olmayan bir şeyi nasıl
arayabilirsin? Araştırmanın nesnesi olarak bilmediğin bir şeye nasıl ulaşacaksın? Onunla karşı
karşıya gelsen bile, bilmediğin şeyi bulmuş olduğunu nasıl bileceksin? Sorularını yöneltir.
Sokrates bu sorulara öğrenme diye bir şey olmadığını öğrenmenin anımsama olduğunu söyler.
Menon’un bunu kendisine açıklamasını istediğinde Menon’un bir Kölesine, hakkında hiç bir
şey bilmediği bir geometri sorusunu sorular sorarak çözdürecek, onun kendisine ait bir
inançla, zaten bildiği şeyleri anımsattığını iddia edecektir. Sokrates bu şekilde, bilinmeyen bir
şeyin nasıl araştırılacağı konusunda, Menon’la hemfikir olduklarını söyleyerek tekrar erdemin
ne olduğunu araştırmak istediğinde, Menon tekrar başa dönerek erdemin öğretilebilir mi
yoksa onun doğanın insana armağanı olarak mı insanlarda bulunduğu sorusunu sorar.
Sokrates erdemin ne olduğunu bilmediğinden erdemin öğretilebilir olup olmadığı
sorusunu geometride olduğu gibi bir hipotezle anlama yoluna gider. Erdem, bilgiyse onun
öretilebilir olduğunu söyledikten sonra erdemin bilgi olduğuna dair tereddütlerinden bahseder,
erdemin bir eğitim konusu olması durumunda onun öğretmenleri ve öğrencileri olması
gerektiğini ve böyle bir öğretmene hiç rastlamadığını söyler ve Anytos’u diyaloga dâhil eder.
Anytos’a daha önce yaşamış erdemli insanların çocuklarına neden erdem öğretemedikleri
sorularını sorarak erdemin öğretilebilir bir şey olmadığını kanıtlamaya çalışır.
Menon erdemin öğretmenleri ve öğrencileri olmadığını kabul ettiğinde Sokrates bir
yeri hiç bilmeyen birinin bile doğru bir inançla yolunu bulabileceğini söyleyerek doğru
inancın doğru eylemde bulunma bakımından, bilgi kadar iyi bir rehber olduğunu söyler. Ve
şöyle özetler iyi ve faydalı insanların, öyle olmalarını sağlayan şey, sadece bilgi değil, fakat
aynı zamanda doğru inançtır ve bunlardan ne biri ne diğeri doğanın insana armağanı olmayıp
sonradan kazanılırlar.
Sokrates bir kez daha erdemin bilgi olamayacağını açıkladıktan sonra bilgi ve
inançtan, bilgiyi politik hayatta rehber olmaktan çıkarır. Örnek olarak verdiği büyük
yöneticilerin sadece bilgelik sahibi oldukları için kentlerinin önderi olmadıklarını, hatta onları
kâhinlere benzeterek söyledikleri şeyler hakkında hiçbir bilgilerinin olmadığını, yaptıklarında
ya da söylediklerinde bilinçli düşünce olmadan, tekrar tekrar ve çok açık biçimde başarılı
olduklarını iddia eder. Sokrates erdeme sahip olan kimsenin, onu takdiri ilahi sayesinde elde
ettiğini ve erdemi nasıl elde ettiklerini sormandan önce, erdemin kendinde ve kendi başına ne
olduğunu keşfedinceye kadar, öğrenmiş olmayacağız. Diyerek diyalogu sonlandırır.
Mehmet Ali UZUN