SANAYİNİN MEVCUT KONUMU

AR&GE BÜLTEN
2014 EKİM– EKONOMİ
SANAYİNİN MEVCUT KONUMU-SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Ahmet YETİM
Dünyada ilk 20 ülke arasında 17. sırada yer alan Türkiye ekonomisi, son yıllarda
jeopolitik istikrarsızlıklar, yüksek faizler, azalan yabancı fon girişi, kuraklık, seçim
süreci gibi faktörlerin olumsuz etkisi altında kalmıştır.
İlk çeyrek büyümesinin % 4,7, ikinci çeyrek büyümesinin % 2,1 olarak gerçekleştiği
2014’ün ilk yarısında sanayi sektörü yılın ilk yarısında % 3,6 oranında büyüme
sergilemiştir.
Yılın ilk çeyreğinde % 5,3, ikinci çeyreğinde % 2,4’lük performans gösteren sanayi
büyümesinde Avrupa gibi geleneksel ihracat pazarlarında ülke ekonomilerinin durgun
olması, güney ve kuzey ülkelerindeki jeopolitik istikrarsızlıklar, sanayinin
daralmasında, kurulu kapasite kulanım oranlarının düşmesinde önemli rol oynamıştır.
2014 Ocak ayında % 73,9 olan imalat sanayi kapasite kullanım oranları, Şubat’ta %
73,3, Mart’ta % 73,1, Nisan ve Mayıs’ta % 74,4, Haziran’da % 75,3, Temmuz’da %
74,9, Ağustos’ta % 74,7 ve Eylül’de % 74,4 olarak gerçekleşmiştir.
2013 yılında aylar itibariyle bu oranlar Ocak’ta % 72,4, Şubat’ta % 72,2, Mart’ta %
72,7, Nisan’da % 73,6, Mayıs’ta % 74,8, Haziran’da % 75,3, Temmuz ve Ağustos’ta
% 75,5 ve Eylül’de % 75,4 olarak gerçekleşmişti.
Başta talep yetersizliği, finansman sıkıntısı vb. nedenlerle gerileyen kapasite kulanım
oranlarına paralel olarak üretimde de gerileme yaşanmıştır.
2014 yılı aylar itibariyle yıllık değişim oranlarına bakıldığında sanayi üretim artış hızı;
Ocak’ta % 7,1, Şubat’ta % 4,6, Mart’ta % 4,2, Nisan’da % 4,5, Mayıs’ta % 1,7,
Haziran’da % 1,6, Temmuz’da % -4,6 ve Ağustos’ta % 12,6 olmuştur.
2013 yılı aynı döneminde sanayinin üretim artış hızı; Ocak’ta % 2,2, Şubat’ta % 1,4,
Mart’ta % 0,2, Nisan’da % 4,7, Mayıs’ta % 1,9, Haziran’da % 3,0, Temmuz’da % 5,9
ve Ağustos’ta % -1,3 olarak gerçekleşmiştir.
Büyümeye katkı bakımından her zaman ilk üç sırada yer alan sanayinin GSMH
içindeki payı ise yıllar itibariye gerileme sürecine girmiştir.
1980’de % 17,1 iken bu pay, 2000 yılında % 23’e çıkmış, 2010 yılında % 15,7’ye
inmiş ve 2013 yılında % 15,6 olarak gerçekleşmiştir.
3
AR&GE BÜLTEN
2014 EKİM – EKONOMİ
Bu oranın 2014 yılında değişmesi beklenmemektedir.
Düşük tasarruflar ve rekabet gücü zorluklarının yatırım ve ihracatı sınırladığı bir
dönemde, sanayinin kendini geliştirmesi bir yana rekabet gücünün azaldığı aşikardır.
2000’li yıllara kadar toplam sınai üretim içinde % 5 olan ileri teknolojili ürünlerin payı,
2010 yılı sonrasında % 2’ye gerilemiştir.
Sanayinin performans kaybetmesinde statik rekabet gücüne dayalı bir sanayileşme
politikası izlenmesi, üretimin doğal kaynak ve işgücü maliyetlerine dayandırılması
yanı sıra devalüasyonlarla ürün maliyet ucuzlatma etkisi yadsınamaz.
Oysa ulusal paranın devalüasyonuna dayalı bir rekabet gücü kalıcı sonuçlar
vermiyor.
Böylece ülkemiz gibi sadece ucuz emek rezervlerine, doğal kaynaklara ve
devalüasyona dayalı bir sektörel gelişim stratejisinin sanayide rekabet avantajı
kaybettirdiği, uluslararası ihtisaslaşmayı veri alan bir sanayileşme stratejisi ile
yarışmanın kolay olmadığı ortaya çıkıyor.
Günümüz dünyasında uluslararası rekabet gücünü belirleyen en temel faktörlerin
başında verimlilik düzeyi geliyor.
Rekabet gücü üzerinde göreli fiyatlar, reel kur ve ücret hareketleri gibi parametreler
etkili olmakla birlikte, uzun dönemde rekabet gücünün arttırılabilmesinde, ülkenin
teknolojik verimlilikte sağlayacağı yapısal dönüşümler dikkate alınmalıdır.
Bir ülkenin rekabet gücü kazanmasında öne çıkan diğer bir öğe de ücretlerin
bastırılmasına dayalı politikalardır.
Özellikle emek yoğun sektörlere dayalı düşük ücret politikası kısa dönemde söz
konusu sektörlerin rekabet gücünü artırıcı yönde etkide bulunuyor.
Ancak ücret bastırmalarına dayalı bir rekabet gücü politikasının da tıpkı reel kur
hareketlerine dayalı politikada olduğu gibi uzun dönemde başarı şansı olmuyor.
Ücret bastırmalarını ücret patlamaları izliyor, bu da ücretlerin bastırılmasına dayalı
bir seçeneğin orta ve uzun dönemde sürdürülebilir olmasını mümkün kılmıyor.
Bu çerçevede, bir ülkenin rekabet gücü kazanmasının en temel koşulu ülkenin
verimlilik düzeyini yükseltmesine bağlı gözüküyor.
Türkiye ile birlikte, dünya imalat sanayi rekabet gücü sıralamasında ilk 20 ülkeye
ilişkin rekabet incelendiğinde; ilk üç sırada Japonya, Almanya ve ABD gibi gelişmiş
ülkeler yer alırken, dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci sırada ise sanayileşemeye
sonradan katılan ya da yeni sanayileşen ülkeler olarak tanımlanan Güney Kore,
Tayvan, Singapur ve Çin yer alıyor.
Bu ülke gruplarını Kanada ve Avrupa ülkelerinin izlediği görülüyor.
4
AR&GE BÜLTEN
2014 EKİM – EKONOMİ
Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) 2012-2013 değerlendirmesine
göre; Türkiye’nin 0.1283 imalat sanayi rekabet gücü endeks değeri ile dünya rekabet
gücü sıralamasında 30. sırada yer aldığı görülüyor.
Türkiye’de kişi başına imalat sanayi katma değer düzeyi 1.012,73 dolar olarak
gerçekleşirken, kişi başına imalat sanayi ihracatının 1.286,70 dolar düzeyinde
gerçekleştiği izleniyor.
UNIDO’nun teknoloji sınıflandırmasına göre; orta ve yüksek teknolojilere dayalı
imalat sanayinde yaratılan katma değerin toplam imalat sanayi katma değeri
içerisindeki payı % 30,04 iken, imalat sanayinin GSYH içindeki payı % 20,23; orta ve
yüksek teknolojilere dayalı imalat sanayi ihracatının toplam imalat sanayi içindeki
payı % 42,47; imalat sanayi ihracatının toplam ihracat içindeki payı % 87,72 oldu.
Türkiye’nin dünya imalat sanayi katma değerine etkisi % 1.088 ve Türkiye’nin dünya
imalat sanayi ticaretine etkisi % 0.926 olarak belirlenmiştir.
Buna göre, Türkiye dünya imalat sanayi rekabet gücü sıralamasında 30. sırada yer
alırken, Türkiye ile benzer noktalarda yarışa başlayan Güney Kore 4. sırada yer
alıyor.
Dünya ekonomik büyüklük sıralamasında 17. sırada bulunan Türkiye’nin imalat
sanayi rekabet gücü sıralamasında 30. sırada bulunması, yarı sanayileşmiş bir
ekonomiye özgü koşulların aşılamadığını ortaya koyuyor.
Türk sanayiinin gelinen bu noktada yeniden yapılanarak ithalata bağımlı düşük ve
orta teknolojilere dayalı üretim yapısını hızla dönüştürmesi gerekiyor.
Bunun için öncellikle
oluşturulmalıdır.
planlamaya
dayalı
yeni
bir
sanayileşme
stratejisi
Orta ve uzun dönemde kendi teknolojisini üreten, dışa bağımlılığı önemli ölçüde
azalmış ve sanayide önemli yapısal dönüşümler sağlanmış bir sanayinin yaratılması
gerekiyor.
Ülkemizin 2023 yılı hedefleri arasında; dünyanın ilk 10 büyük ekonomisi arasına
girmek, yıllık GSHY’yı 2 trilyon dolara, kişi başına düşen milli geliri 20 bin doların
üzerine çıkarmak, 500 milyar dolarlık ihracat ile ihracatta ileri yüksek teknolojili
ürünlerin payını % 20’lere ulaştırmak yer almaktadır.
Bu hedeflere katma değeri yüksek ürünler, verimlilik, kalite, ölçek ekonomisi ve çağın
gerektirdiği organizasyon becerisine sahip bir üretim ve sanayi yapısı olmadan
ulaşılamaz.
Oysa bugün artan uluslararası rekabet, düşen kar marjları, gayrimenkul başta olmak
üzere başka alanlarda yükselen getiriler, sanayici olmayı cazip olmaktan
çıkarmaktadır.
5
AR&GE BÜLTEN
2014 EKİM – EKONOMİ
Sanayi’nin ekonomi içindeki payı son 15 yılda % 24’den % 15’e gerilemiştir. Bunda
rekabet gücünün düşmesi önemli rol oynamaktadır.
Sanayinin rekabet gücünü artırması için:
 Yatırım Teşvik Sistemi ve Kamu Destekleri Yatırım teşvik sistemi son yıllarda
doğru bir yönde ve anlayışta geliştirilmektedir.
Ancak sistemin statik değil dinamik olmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Teşvik sistemi,
değişen küresel ve ulusal koşullara göre sürekli yenilenmelidir.
 KOBİ’lerin desteklenmesi politikası doğrultusunda piyasa şartlarına göre de
yüksek kalan yatırım tutarı limitleri aşağı çekilmelidir.
Mevcut teşvik araçları çeşitlendirilmeli, yeni ve etkin araçlar uygulanmadır.
 Sadece bölgesel teşvikler sanayiye arzu edilen ivmeyi kazandırmaya
yetmeyecektir.
Teşvikler, bölge ayrımı yapılmaksızın seçilmiş sektörlere, özellikle orta ve yüksek
teknolojik ürünlerin üretilmesinde sunulmalı, proje bazlı teşvikler de uygulanmalıdır.
AB ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de teşvikler ilçe bazında farklılaştırılmalıdır.
Şehirlerin sosyal gelişiminin teşvik edilmesi, okul, hastane, yaşam alanları gibi
yatırımların desteklenmesi, sanayinin bu bölgelerdeki gelişimi sağlayacak nitelikli
işgücünü koruyacaktır.
Ülkemizde istihdam üzerindeki vergi yükü oldukça yüksek olup % 80’lere
varabilmektedir.
Türkiye’de istihdam üzerindeki sosyal güvenlik ve vergi yükü 2013 itibarıyla OECD
ortalamasının 11 puan üzerindedir. Bu yük sanayinin maliyetlerini ve rekabet gücünü
olumsuz etkilemektedir. İstihdam üzerinde de caydırıcı yönde etki yapmaktadır.
Kayıt dışı uygulamaları yaygınlaştıran, üretim yerine ithal etmeyi daha cazip hale
getiren sorunun çözümü için istihdam üzerindeki yükler düşürülmelidir.
İşsizlik
sorununun
çözümü
ödüllendirilmesine ihtiyaç vardır.
için
istihdamın
cezalandırılmasına
değil,
 Sanayinin inovasyon yetkinliğinin artırılması, üretilen bilgiyi ekonomik değere
dönüştüren bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir.
Yüksek teknolojiye dayalı sektörlerde ülkemizi; üretim, inovasyon ve ihracat üssü
haline dönüştürmek için, AR-GE ve innovasyon için sağlanan destekler üzerinde
revizyon yapılmalıdır.
İşletmelerde desteklerden faydalanmak üzere belirlenmiş olan 30 kişilik Ar-Ge
personel sayısı KOBİ’ler için yüksek kalmaktadır ve düşürülmelidir.
6
AR&GE BÜLTEN
2014 EKİM – EKONOMİ
AR-GE destekleri artarak sürdürülmelidir.
Bu kapsamda ürün geliştirme ve tasarım faaliyetlerinin de AR-GE kapsamına
alınarak desteklenmesi gerekmektedir.
 Son yıllarda sanayicimizin en büyük sorunlarının başında finansman sıkıntısı
geliyor.
Yatırımların finansmanı için orta ve uzun vadeli yerli kaynak bulunmaması, firmaların
kur riski altında dış kredi teminine gitmek zorunda kalmaları, geri ödemede zorluklar
yaşatmaktadır.
Bu nedenle firmaların sermaye piyasalarının sunduğu alternatif finansman
imkanlarından daha fazla yararlanılmasına yönelik çalışmalar yapılmalı, KOBİ’lerin
finansmana erişim imkanları artırılmalı, KOSGEB’in sıfır faizli kredi destekleri yeniden
başlatılmalıdır.
Finansal sistemin derinliği artırılmalı, risk sermayesi ve girişim sermayesi araçları
geliştirilmeli, reel sektöre verilen krediler üzerindeki vergi yükleri azaltılmalı, Kredi
Garanti Fonu daha etkin bir şekilde işletilmelidir.
Türkiye Kalkınma Bankası yeniden yapılandırılarak sanayiyi destekleyecek bir yapıya
kavuşturulmalı, uygun maliyetle sanayicimize orta ve uzun vadeli yatırım kredileri
sağlamalıdır.
 Sanayide rekabet gücünü artırmak için, ithalatta tüketim malı dışarıda
bırakılarak, kapasite raporlarında belirtilen hammadde ve yatırım malı
ithalatında KKDF tamamen kaldırılmalı, sanayicilere kapasite belgelerine bağlı
olarak KKDF ödemeden ithalat yapabilme imkanı tanınmalıdır.
Halen devam etmekte olan peşin vergi uygulaması, enflasyonist dönemden kalan bir
uygulama olup kaldırılmalıdır.
 Metropol kentlerimizde, ileri teknolojili faaliyetlere ev sahipliği yapabilecek yeni
nesil sanayi bölgeleri ve teknoloji merkezleri kurulmalı, bu bölgelerde üretim
teşvik edilmelidir.
Organize Sanayi Bölgelerine ilişkin mevzuattaki boşluklar doldurulmalı,
vergilendirme, bakım onarım, laboratuar oluşturma, teşviklerden yararlanma gibi
sorunlar çözüme kavuşturulmalıdır.
Emlak vergileri Belediyeler tarafından toplanmakta ama OSB’ler belediye hizmeti
alamamaktadır. Dolayısıyla OSB’ler üzerindeki emlak vergisi yükü düşürülmelidir.
 Sanayicimizin en önemli sorunlarından biri olan ara eleman ihtiyacını çözmek
için mesleki eğitim reformu bir an önce gerçekleştirilmelidir. OSB'lerin içindeki
meslek okulları artırılmalıdır.
7
AR&GE BÜLTEN
2014 EKİM – EKONOMİ
 Gümrük ve ticaret alanındaki sorunların azaltılması açısından Dâhilde İşleme
Rejimi yenilenmeli, denetimler arttırılmalı, ihraç amaçlı ithal edilen ürünlerin iç
pazara sunulmasının önüne geçilmelidir.
Özellikle menşe değiştirilerek sıfır gümrükle ülkemize getirilen Uzakdoğu menşeli
ürünlerin haksız rekabet yaratmasının önüne geçilmeli, standart dışı ürünlerin
mevzuata aykırı olarak ithalatı denetlenmelidir.
 Kamu alımlarında yerli üretici korunmalı ve yan sanayinin geliştirilmesi
sağlanmalıdır. Yan sanayiyi geliştirecek ve teknoloji transferi sağlayacak offset uygulamalarına ve bunların hayata geçmesine daha fazla önem
verilmelidir.
KAYNAKÇA:
 Türkiye İmalat Sanayi Uluslar arası Rekabet Gücünün Neresinde, B. Ali
EŞİYOK, www.academia.edu
 TOBB 6. Ticaret ve Sanayi Şurası.
 TUİK 2012 ve 2013 İstatistikleri.
8