İngilizce metni ve çevirisini buradan indirebilirsiniz.

MESLEKİ İNGİLİZCE I DERSİ - 3. HAFTA ÇEVİRİ METİNLERİ
1. Roland Kohl is an engineer in Berlin, Germany. Roland is a very active person.
Engineer: Mühendis
Germany: Almanya
Very active: Çok aktif Person: Kişi, birey
Roland Kohl Almanya'da Berlin'de bir mühendistir. Roland çok aktif bir kişidir.
He is a good basketball player. He started the sport at the age of eleven.
good: iyi
Player: Oyuncu
Start: Başlamak
Age: Yaş
Eleven: On bir
O iyi bir basketbol oyuncusudur. O spora on bir yaşında başladı.
And he goes skiing in the Alps every winter.
Go: Gitmek
Skiing: Kaymak
Alps: Alpler
Every winter: Her kış
Ve o her kış Alplere kaymaya gider.
Roland's mother and father live in New York. He was with them last year.
Mother: Anne father: baba
Live: Yaşamak
in: içinde, -de/da
with: ile, birlikte
last year: geçen yıl
Roland'ın anne ve babası New York'ta yaşar. O geçen yıl onlarla birlikteydi.
Roland wants to live in the States, too.
Want: İstemek
States: ABD'yi kastediyor
too: de, da
Roland da Amerika'da yaşamak istiyor.
2. Evi Pappas is from a small town near Athens and she studies English at university.
from: -den/dan small town: küçük kasaba
near: yakınında
Athens: Atina
Study: eğitim almak, öğrenmek, çalışmak
at: -de/da
Evi Pappas Atina yakınlarında küçük bir kasabadandır ve o üniversitede İngilizce öğrenmektedir/
eğitim almaktadır.
She wants to be an English teacher. She plays the guitar in a group called New Band.
Teacher: Öğretmen
Play: Çalmak, oynamak
Called: adında, isminde
O İngilizce öğretmeni olmak ister. O New Band adında bir grupta gitar çalar.
1
She says, "We play in the evenings at a cafe.
Say: söylemek, demek
In the evenings: Akşamları
O "biz akşamları bir kafede çalarız.
Many people like pop music. They come to the cafe and listen to us."
Many people: Birçok insan
Come to: -e gelmek
Like: sevmek, beğenmek
Listen to: -yı dinlemek
Birçok insan pop müziği sever. Onlar kafeye gelirler ve bizi dinlerler." diyor.
Evi isn't married but she has an Italian boyfriend called Luigi.
to be married: evli olmak
but: fakat
boyfriend: erkek arkadaş
O evli değil fakat Luigi adında İtalyan bir erkek arkadaşı var.
Evi speaks Greek, English, French and Italian.
Speak: Konuşmak
Greek: Yunanca
Evi Yunanca, İngilizce, fransızca ve İtalyanca konuşur.
3. Delia Chan is from Hong Kong.
Delia Chan Hong Kong'tandır.
She is a student at a school for foreign students in New York.
Student: öğrenci
foreign: yabancı for: için
O New York'ta yabancı öğrenciler için olan bir okulda öğrencidir.
She has a restaurant in Hong Kong. She wants to speak English to the people in her restaurant.
Have: sahip olmak, ....sı olmak
People: İnsanlar
O Hong Kong'ta bir restorana sahiptir. O restorandaki insanlarla İngilizce konuşmak ister.
4. Pam Robinson is a stewardess. She is from the U.S.A. She works for a big airline company.
Stewardess: kabin görevlisi, hostes
Work for: için çalışmak
2
Big: Büyük
Airline company: Havayolu şirketi
Pam Robinson bir hostestir. O ABDlidir. O büyük bir havayolu şirketi için çalışmaktadır.
She flies to a lot of countries. She wrote a letter to her father from Tokyo.
fly to: ...ya uçmak
A lot of: birçok Country: Ülke
Write a letter: mektup yazmak
father: baba
O birçok ülkeye uçar. O babasına Tokyo'dan bir mektup yazdı.
Dear father, we are in Tokyo today and I'm happy because I can write to you.
Dear: Sevgili
Because: Çünkü
Today: Bugün Happy: Mutlu
Write: Yazmak
Can: -ebilmek
Sevgili baba(cığım), biz bugün Tokyo'dayız ve mutluyum çünkü sana (mektup) yazabiliyorum.
You know, this is my second month in this job but I like it very much.
Know: bilmek Second month: ikinci ay
Job: İş
Very much: Pek çok
Biliyorsun, bu benim bu işteki ikinci ayım fakat onu çok seviyorum.
I went to a lot of different places last month. I went to England, Canada, and TurkeyDifferent: farklı
Place: yer
Ben geçen ay birçok farklı yere gittim. İngiltere'ye, Kanada'ya ve Türkiye'ye gittim.
I wanted to phone you from Istanbul but I didn't have any time.
Phone: telefon (etmek)
Any time: (herhangi bir) zaman
İstanbul'dan sana telefon etmek istedim fakat hiç vaktim olmadı.
Yesterday we were in Istanbul again. We were free for twelve hours.
Yesterday: dün
Again: Tekrar
Free: serbest, özgür
Twelve hours: On iki saat
Dün yine İstanbul’daydık. On iki saat serbesttik.
We didn't want to stay at the airport, first we went to a restaurant - near the airport.
Stay: Kalmak
At the airport: Havaalanında
3
first: Öncelikle
Havaalında kalmak istemedik, ilk olarak havaalanı yakınındaki bir restorana gittik.
And we had lunch because we were very hungry.
have lunch: öğlen yemeği yemek
Hungry: aç
Ve biz öğle yemeği yedik çünkü çok açtık.
The food wasn't very good but it was cheap.
Food: Yemek
Cheap: Ucuz
Yemek çok iyi değildi fakat ucuzdu.
Then we went to the city and saw a lot of interesting places, too.
Then: Ondan sonra
city: şehir
Saw (see'nin 2. hali): görmek
Interesting: ilginç, enteresan
Ondan sonra biz şehre gittik ve ilginç yerler de gördük.
The people, the houses, the food! Everything is wonderful in Tokyo, too.
House: ev
Everything: Her şey
Wonderful: Harika
İnsanlar, evler, yemekler! Tokyo'da da her şey harika.
I want to buy some things for you here.
Buy: Satın almak
Some things: Bazı şeyler
Here: burada
Burada senin için bazı şeyler satın almak istedim.
I think I've got a wonderful job but I was really very tired last month.
think: düşünmek
have got: sahip olmak
Really: Gerçekten
Tired: yorulmak
Ben harika bir işe sahip olduğumu düşünüyorum fakat geçen ay gerçekten çok yoruldum.
Wait for my next letter from Berlin. We are going there next.
Wait: Beklemek
Next: sıradaki
Berlin'den sıradaki mektubumu bekle. Biz bir sonraki sefere oraya gidiyoruz.
4
5. Joan was a very good student when she was at school.
when: -iken
Joan okuldayken çok iyi bir öğrenciydi.
Computers were very interesting for her so she wanted to work with computers.
Computer: bilgisayar
so: bundan dolayı
Bilgisayarlar onun için çok ilginçti bu nedenle o bilgisayarlarla çalışmak istedi.
She finished school two years ago and started to work as a computer programmer.
finish: bit(ir)mek
Two years ago: iki yıl önce
computer programmer: bilgisayar programcısı
O iki yıl önce okulu bitirdi ve bir bilgisayar programcısı olarak çalışmaya başladı.
Now she enjoys the work in the office very much.
Now: şimdi
Enjoy: Eğlenmek
Şimdi o ofisteki işinin çok keyfini çıkarmaktadır.
She can draw pictures with computers.
Draw picture: resim çizmek
O bilgisayarlarla resim çizebilir.
6. MAHATMA GANDHI
Mahatma Gandhi was born in India in 1869. He became one of his country's leaders.
to be born: doğmak
India: Hindistan Become: olmak
On of his: ....den biri
Mahatma Gandhi Hindistan'da 1869'da doğdu. O ülkesinin liderlerinden biri oldu.
Life was difficult when he was young.
Difficult: zor
Young: genç
O gençken yaşam zordu.
5
He got married at the age of thirteen; a common custom in India at that time.
thirteen: on üç
Common: Yaygın custom: gelenek
at that time: o zamanda
O on üç yaşında evlendi; (bu) Hindistan'da o zamanda yaygın bir gelenekti.
He studied law at the university. He went to London and became a lawyer.
Law: Hukuk
Lawyer: Avukat
O üniversitede hukuk eğitimi almaktaydı. O Londra'ya gitti ve avukat oldu.
Then he returned to his country. A few years later, he went to work in South Africa.
Return: -e dönmek
A few years later: birkaç yıl sonra
South Africa: Güney Afrika
O ülkesine geri döndü. Birkaç yıl sonra, o Güney Afrika'ya çalışmak için gitti.
He organised demonstrations and they sent him to prison several times.
Organise: düzenlemek
Prison: Hapisane
Demonstration: Gösteri
Several Times: Birçok kez
Send: Yollamak, göndermek
O gösteriler düzenledi ve onlar onu birçok kez hapishaneye yolladılar.
Twenty years later, he returned to India.
Twenty: Yirmi Return: geri dönmek
Yirmi yıl sonra, o Hindistan'da geri döndü.
There, he worked hard to help the poor.
There: Orada
Work hard: Çok çalışmak
Help: Yardım (etmek)
Poor: Fakir, yoksul
Orada, yoksullara yardım etmek için çok çalıştı.
He played a very important role in the independence of India. A fanatic killed him in 1948.
Play: Oynamak
Bağımsızlık
Very important: Çok önemli
kill: öldürmek
Role: rol
Independence:
O Hindistan’ın bağımsızlığında çok önemli bir rol oynadı. Bir fanatik onu 1948’de öldürdü.
6