1. Çeviri Metni - 9 Ekim 2014 A LANGUAGE TEACHER'S PERSONAL OPINION Why is English such an important language today? There are several reasons. Why: Neden, niçin Such: gibi Important: Önemli Language: Dil Today: Bugün, günümüzde Several: Birçok Reason: Neden, sebep İngilizce günümüzde neden önemli bir dildir? (Bunun) birçok sebebi vardır. Many newspapers send their reports to other newspapers in different countries in English - not in Spanish or Italian. Many: Birçok Newspaper: Gazete Send: Göndermek Report: Rapor Other: Diğer, öteki Different: Farklı Country: Ülke Birçok gazete raporlarını farklı ülkelerdeki diğer gazetelere İngilizce olarak gönderirler – İspanyolca ya da İtalyanca (olarak) değil. English is also the language of the businessworld. Also: de/da, ayrıca Businessworld: İş dünyası İngilizce iş dünyasının da dilidir. For example, when a Mexican businessman buys something from a Chinese businessman he usually speaks English. For example: Örneğin When: -dığında, dığı zaman Buy: Satın almak Something: Bir şey Usually: Genellikle Speak: Konuşmak Örneğin, Meksikalı bir iş adamı Çinli bir iş adamından bir şey satın alırken genellikle İngilizce konuşur. 1 At airports you can always hear English, and at the cinema you can watch a film in English. Airport: Havaalanı Always: Her zaman Hear: Duymak Watch: İzlemek Havaalanlarında her zaman İngilizce duyabilir ve sinemada bir filmi İngilizce olarak seyredebilirsiniz. Today a lot of people want to learn this language. A lot of: Birçok People: İnsanlar Want: İstemek Learn: Öğrenmek Bugün birçok insan İngilizce öğrenmek ister. They go to language schools in England or take English courses in their own countries. Take: Almak Course: Kurs, ders Own: Kendi Onlar İngiltere’de dil okuluna giderler ya da kendi ülkelerinde İngilizce kurslar alırlar. Every day I see advertisements in the newspapers and on buses. Every day: Her gün See: Görmek Advertisement: Reklam Bus: Otobüs Her gün gazete ve otobüslerde reklamlar görüyorum. They are about language courses. About: Hakkında Onlar dil kursları hakkındadır. Sometimes they also advertise language cassettes in English. Sometimes: Bazen Advertise: Reklam vermek Bazen onlar İngilizce dil kasetleri reklamları da verirler. They say you can learn a second language very fast and easily. Say: Söylemek Second: İkinci Fast: Hızlı Easily: Kolayca 2 Onlar ikinci bir dili çok hızlı ve kolayca öğrenilebileceğinizi söylerler. They often say you can read plays by Shakespeare or books by Charles Dickens after you listen to the cassettes or after you go to the classes for three months. Often: Sıklıkla, sık sık, genellikle Read: Okumak Play: Oyun After: -den sonra Listen: Dinlemek Three: Üç Month: Ay Class: Sınıf, ders Onlar sıklıkla kasetleri dinledikten ya da üç ay derslere devam ettikten sonra Shakespeare’in oyunlarını ya da Charles Dickens’ın kitaplarını okuyabileceğinizi söylerler. These advertisements are awful. I am an English teacher and I know that it is difficult to learn a new language. Awful: Korkunç, berbat Teacher: Öğretmen Know: Bilmek Difficult: Zor New: Yeni Bu reklamlar korkunç. Ben bir İngilizce öğretmeniyim ve yeni bir dil öğrenmenin zor olduğunu biliyorum. But a lot of people think these advertisements are true. But: Fakat, ama Think: Düşünmek True: Doğru, gerçek Fakat birçok insan bu reklamların doğru olduğunu düşünmektedir. They want to go to these short courses or buy those expensive cassettes. Short: Kısa (dönemli) Expensive: Pahalı Onlar kısa dönemli bu kurslara gitmek ya da o pahalı kasetleri satın almak isterler. I don't understand them. How can someone learn a new language in three months? Understand: Anlamak Someone: (Herhangi) biri How: Nasıl 3 Ben onları anlamıyorum. Herhangi biri yeni bir dili üç ayda nasıl öğrenebilir? Are 'super teachers' teaching in their classes? Teach: Öğretmek Onların sınıflarında “süper öğretmenler” mi öğretiyor/ders veriyor? I really don't know. Really: Gerçekten Ben gerçekten bilemiyorum/anlamıyorum. I don't think people can learn English from cassettes. İnsanların İngilizce’yi kasetlerden öğrenebileceğini düşünmüyorum. When we speak a language we don't repeat sentences only. When: -dığında, dığı zaman Speak: Konuşmak Repeat: Tekrar etmek Sentence: Cümle Only: Sadece Biz bir dil konuştuğumuzda sadece cümleleri tekrar etmeyiz. We use the language every day and everywhere. Use: Kullanmak Biz dili her gün ve her yerde kullanmaktayız. For example, we talk to our friends, our neighbours or to a waiter in a restaurant. Talk: Konuşmak Firend: Arkadaş Neighbour: Komşu Waiter: Garson Örneğin, arkadaşlarımızla, komşularımızla ya da bir restorandaki garsonla konuşuruz. You can't speak to a cassette. Bir kaset(l)e konuşamazsın. You can only repeat the questions and answers. Question: Soru Answer: Cevap 4 Sadece soruları ve cevapları tekrar edebilirsin. We must talk to people and listen to them when we learn a new language. Listen: Dinlemek Yeni bir dil öğrenirken insanlarla konuşmalı ve onları dinlemeliyiz. And this takes a long time. Not only three months! Take time: Zaman almak Long: Uzun Ve bu uzun zaman alır. Sadece üç değil! 5
© Copyright 2024 Paperzz