‘8 Mart, kadınlara sadece çiçek verme günü değil’ 110 Merkel: Romanya’nın Schengen raporu olumlu 106 02-08 MART 2015 SAYI 692 WWW.ZAMAN.RO 2 LEI 1 GÜNDEM 03 www.bellona.ro Bellona Bükreþ Otopeni: +40 21 352 00 10 Bellona Bükreþ Unirii: +40 21 312 58 17 Bellona Craiova: +40 25 159 58 47 Bellona Ploeþti: +40 24 456 14 53 Bellona Piteþti: +40 24 821 35 00 www.zaman.ro Bir tweet yüzünden camide gözaltı girişimi 1 Cuma namazını Sultanahmet Camii'nde kılan Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun korumaları, Genç Siviller'in kurucusu akademisyen Turgay Oğur'u gözaltına almak istedi. Oğur, "Başbakan camiye ağır silahlarla girdi' tweeti yazdım diye korumalar Camii çıkışında gözaltına almaya kalktı. Ben sert çıkışınca kalabalık toplandı. Krizi yönetemeyip serbest bıraktılar.” dedi. Oğur, yaşadıklarını Twitter ve Facebook hesabında anlattı. 1 GÜNDEM 02 www.todayszaman.com 02GÜNDEM 02-08 MART ŞUBAT 2015 ZAMAN Tweet için camide gözaltına almak istediler Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun korumalarının, Sultanahmet Camii’ne ağır silahlarıyla girmesine Twitter’dan tepki gösteren Turgay Oğur, cami çıkışı gözaltına alınmak istendi. Kendisinin ve çevredeki vatandaşların itirazı üzerine korumalar Oğur’u bırakmak zorunda kaldı. Yaşadıklarını Twitter ve Facebook hesabından aktaran Oğur, “Kibri kaf dağı kadar bu iktidarı öyle böyle destekledim. Maymun gibi kafese kapatıp gezdirseler şikayet etme hakkım yok. Vebalim büyük.” özelleştirişi yaptı. ŞEYMA BAL İSTANBUL Cuma namazını Sultanahmet Camii’nde kılan Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun korumaları, Genç Siviller adlı oluşumun kurucusu akademisyen Turgay Oğur’u tweet attığı için gözaltına almak istedi. Başından geçen olayı Twitter hesabından duyuran Turgay Oğur, “Başbakan camiye ağır silahlarla girdi tweet’i yazdım diye korumaları tarafından Sultanahmet Camii çıkışında gözaltına alınmaya kalktım.” dedi. Genç Siviller’in kurucularından olup uzun bir süre İstanbul Şehir Üniversitesi’nde kurumsal iletişim direktörlüğü görevi yürüten Turgay Oğur, @turgayogur isimli hesabından “Tıka basa dolu camiye iki ağır makineli tüfekle giren başbakan. Hayırlı cumalar.” şeklinde bir tweet attı. Bundan bir saat sonra ise cami çıkışında Başbakan’ın korumaları tarafından gözaltına alınmaya kalktığını yazdı. Turgay Oğur’un başından geçenleri anlattığı Facebook mesajı şu şekilde: “Uzun zamandır Sultanahmet’e gidememiştim. Eminönü’ne geçip Sultanahmet’e 1 yürüdüm. Cuma namazı için camiye girdim. Ön saflardan birine oturdum. Bir süre geçti, yan kapı açıldı. Polisler tam bulunduğum yerden geçen bir koridor açtı. Başbakan ve bakanlar, korumalar eşliğinde içeri girdi. Hepsi silahlı olan bu grup içinde polis kıyafetli iki kişide ağır makineli tüfek vardı. Sanırım kanas. 3 tane dar kapısı olan, içinde binlerce insanın olduğu bir mekana bu silahlarla girilmesini eleşti- “Ant Etkenmen” in yazarı Numan Çelebi Cihan, dualarla anıldı 1 Kırım Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk başkanı olan Numan Çelebi Cihan, Ruslar tarafından şehit edilişinin 97. yıldönümünde Dobruca bölgesindeki camiilerde dualarla anıldı. Romanya Müslüman Tatar Türkleri Demokrat Birliği (RMTTDB)’nin organizasyonunda gerçekleştirilen anma programında Kırım’ın büyük devlet adamı Çelebi Cihan ile ilgili bilgiler de verildi. Siyaset adamlığının yanı sıra din adamı ve edebiyatçı yönü de zengin olan Kırım Tatar lideri Numan Çelebi Cihan (18851918) tarihleri arasında yaşadı. I. Kırım Tatar Kurultayı’nın organizatörlerinden olan Cihan, 1917 yılında kurulan ve 1918 yılında Bolşevikler tarafından düşürülen Kırım Demokratik Cumhuriyeti hükümetinin ilk başkanıydı. Hayatını Kırım Tatar halkının haklarını elde etmeye adayan Çelebi Cihan, Kırım’da Bolşevik terörünün kurbanı oldu. Yazdığı “Ant Etkenmen- Ant etmişim” şiiri Kırım Tatarları’nın ulusal marşı olarak kabul ediliyor. Kısa hayatı toplumuna yaptığı mücadelelerle geçen Numan Çelebi Cihan, 23 Şubat 1918 de Bolşevikler tarafından tutuklandıktan sonra kurşuna dizilerek şehid edilmişti. KÖSTENCE, ZAMAN ren basit bir tweet yazdım. Tweet şu: ‘Tıka basa dolu camiye iki ağır makineli tüfekle giren başbakan. Hayırlı cumalar’ Namaz bitti. Dışarı çıktım, ayakkabılarımı giyer giymez bir adam koluma girdi ve beni sürüklemeye çalıştı. Kimsiniz, ne yapıyorsunuz dedim. ‘Sizinle bir yere gideceğiz’ dedi. Diğer polisleri çağırdı. Ben sert çıkışınca insanlar toplanmaya başladı. Bu arada dışarıda Başbakan ve bakanların çıkışını bekleyen basında hareketlenmeler oldu. Bunun üzerine Başbakan’ın danışmanı Osman Sert yanıma geldi. Beni bir tek o tanımış ve polislere işaret etmiş olabilir. Tabii tweetin hangi noktadan atıldığını tespit eden bir sistemleri yoksa. Sanırım o sırada protokol de çıkmak üzereydi. Krizi yönetemeyeceklerini anlayıp beni bıraktılar ve kimliğimi de verdiler. Osman Sert hangi kapıdan çıkacağımı sordu. Sanırım sonra da beni uzun süre takip ettiler. Oradan Gülhane durağına yürüdüm ve tramvayla Kabataş’a, oradan da Taksim’e gittim. Film olsa İMBD’de sonuncu olacak kadar saçma bir gün yaşadım. Maalesef ama bu bir film değil bizim hayatımızın ta kendisi oluyor her geçen gün. Twitter bir haftadır tuhaf şeyler yaşamama neden oldu. İyiyim şimdi. Arayan, mesaj atan herkese teşekkürler.” Oğur, attığı başka bir tweet’te de şu özelleştiriyi yaptı: “Kibri kaf dağı kadar bu iktidarı öyle böyle destekledim. Maymun gibi kafese kapatıp gezdirseler şikayet etme hakkım yok. Vebalim büyük.” Hakkında 2 sene hapis istenen manken Merve Büyüksaraç : Bir şey çalmadım, benden bile korkuyorlar 1 Manken Merve Büyüksaraç hakkında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a başbakan olduğu dönemde sosyal paylaşım sitesi Instagram hesabı üzerinden hakaret ettiği iddiasıyla 2 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Verdiği röportajda konuyla ilgili 'Korkuyor musunuz?' sorusuna "Korkmuyorum. Ben bir şey çalmadım, adam öldürmedim. Ama demek ki benden bile korkuyorlar. Bu kadar insana dava açmak Türkiye tarihinde yok. Hangi lider kendi vatandaşını bu kadar yargılamış.” cevabını verdi. Büyüksaraç, Cumhuriyet ga- zetesinde yayımlanan röportajda, “Kapıya gelip, "Biz polisiz" dediklerinde, apartmanda birine bir şey oldu diye düşündüm. "Sizinle ilgili şikâyet var" dediklerinde "Gerçekten bunlarla uğraşıyor musunuz?" diyebildim. Şaka gibi.” ifadelerini kullandı. İSTANBUL CİHAN 03GÜNDEM 02-08 MART 2015 ZAMAN BUNUN ADI SİVİL 28 ŞUBAT FARUK ALAN, İSTANBUL Türkiye siyasi tarihine “Postmodern darbe” olarak geçen 28 Şubat’ın uygulamaları günümüzde o darbenin mağduru olduğunu söyleyen sivil iktidar eliyle devam ediyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere AKP iktidarının nefret ve ayrımcılık diline sarılması, Hizmet Hareketi, CHP, MHP, Türk, Kürt ve Alevilere yönelik ayrımcı söylemler; 28 Şubat’ın bile yapamadığı kutuplaşmayı doğurdu. Basın yayın kuruluşları üzerinde büyük bir baskı oluşturulurken, özgür medyaya darbe yapıldı. 28 Şubat’ın medya brifinglerinin yerini, basına içerden müdahale ekipleri aldı. Hükümete yakın işadamları aracılığıyla iktidar yandaşı bir medya oluşturuldu. 28 Şubat’ta olduğu gibi karalama ve iftira haberlerle masum insanlar linç edilmeye başlandı. 28 Şubat sürecindeki irtica paranoyasının yerini günümüzde paralel safsatası aldı. Bütün cemaatlerin ve dindar kesimlerin takibi için istihbarat teşkilatlarına resmi yazılar yazdırıldı. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün tespiti yaşanan sürecin özeti: “28 Şubat döneminde benim başörtümün tartışıldığı günlerde bile bu kadarını görmedik.” İŞTE POSTMODERN DARBE SÜRECİ İLE BUGÜN YAŞANAN UYGULAMALAR: 1 MÜTEDEYYİN İNSANLAR HEDEFTE 28 ŞUBAT: 28 Şubat 1997 tarihinde gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu’nda ‘irtica ile mücadele eylem planı’ ile müteddeyin kesimler hedef alındı. MGK’da laik sistemin korunması için 18 maddelik önlem planı açıklandı. Karar ile mütedeyyin kesimler, cemaat ve tarikatlar devlet tarafından iç tehdit olarak algılandı. Kur’an kurslarına, tarikatlara ve cemaatlere bağlı özel yurt, vakıf ve okullara sıkı denetim getirildi. Dönemin muktedirleri, MGK kararı ile irtica paranoyasını tüm topluma aşılamaya çalıştı. On binlerce kişi fişlendi, başörtülüler üniversite kapılarından geri çevrildi. 2015: Taraf Gazetesi’nin ortaya çıkardığı 2004 yılındaki MGK belgesi ile Hizmet Hareketi’ne karşı 28 Şubat uygulamalarının sürdüğü anlaşıldı. ‘Kırmızı kitap’ olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni geçmişte sık sık eleştiren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, MGK toplantısında Hizmet’in ‘kırmızı kitaba’ girmesi gerektiğini dile getirdi. TOPLUM FİŞLENİYOR 28 ŞUBAT: Toplum, bu dönemde cuntacılar tarafından takip edildi. MGK kararları öncesinde TSK içinde oluşturulan özel birimler siyasetçileri, dernekleri, subayları, öğretmenleri, öğrencileri, Kur’an kurslarını hatta ev kadınlarına kadar toplumun farklı kesimlerini fişledi. 28 Şubat sürecinde YAŞ kararlarıyla uzaklaştırılan askeri personel sayısı bin 626 kişiydi. 2015: 2004 yılından itibaren vatandaşlara yönelik fişlemelerin devam ettiği ortaya çıktı. 17 Aralık yolsuzluk operasyonundan sonra bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Gerekirse cadı avı yapılacak” açıklamasının ardından kamuda birçok memur ‘paralel’ yaftasıyla sürüldü veya meslekten ihraç edildi. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yapan polisler de paralel bahanesiyle tutuklandı. Sürgün edilen ve açığa alınan polis sayısı 60 bini bulurken, TBMM’de 3 bin 200 üst düzey emniyet mensubunun tasfiyesi için iç güvenlik paketine özel maddeler eklendi. İKNA ODALARI, ÜNİVERSİTELERDEN İLKOKULLARA İNDİ 28 ŞUBAT: MGK kararıyla hazırlanan önlem pa- ketinde, tarikatlara bağlı okulların denetlenmesi, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmesi, Kur’an kurslarına yönelik sert uygulamalarda bulunulması maddeleri yer aldı. İmam hatip liselerinden rahatsız olan cuntacılar, katsayı engeliyle bu okullardan mezun olan öğrencilere üniversite yolunu kapattı. Ayrıca yurtdışındaki Türk okullarının tehlikeli ve zararlı olduğu öne sürüldü. İstanbul Üniversitesi’nde simge haline gelen başörtülü ve dindar öğrencileri takip için ‘ikna odaları’ kuruldu. 2015: AKP hükümeti eğitim sistemindeki sorunları çözmek yerine, dershanelerin kapatılması, ihtiyaç sahibi öğrencilerin eğitim gördüğü okuma salonları, etüt merkezlerinin kapılarına kilit vurma, özel okullara teşvik ayrımcılığı yaparak on binlerce öğrenci ve velisini mağdur etme, ilkokullarda ikna odaları kurma, okul ve üniversite arazilerine el koyma gibi antidemokratik uygulamalara imza attı. Öğretmenlik için mülakat şartı getirerek iktidarın istemediği yönetici ve öğretmenleri saf dışı etme, iktidar sendikalarıyla eğitim bürokrasisini tamamen değiştirme hamleleri yapıldı. 16 bin müdürün işinden olduğu süreçte, yandaş sendikaların yönetici ve üyelerine görev verildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “paralel yapının okullarına ve dershanelerine gitmeyin” şeklinde halka çağrı yapması, 28 Şubat dönemindeki imam hatip liselerine yapılan zulmü hatırlattı. Dünyanın 160 ülkesinde bulunan Türk okulları kapatılmak istendi. GÜVEN ERKAYA: İRTİCA PKK’DAN TEHLİKELİ ERDOĞAN: PARALEL YAPI PKK’DAN BETER 28 ŞUBAT: Muhafazakâr ve dindar camia hakkında ‘irticacı, gerici, örümcek kafalı’ gibi incitici ifadeler kullanıldı. Siyasiler, imam hatipliler için yarasa imasında bulundu. Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş’ın hazırladığı iddianamede dindar insanlar hakkında “habis, ur, kan emici vampir” ifadeleri kullanıldı. Dönemin güçlü paşası Güven Erkaya, 25 Ocak 1997 tarihinde yaptığı açıklamada “İrtica PKK’dan tehlikeli.” dedi. 2015: Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidardaki isimler 28 Şubatçılar gibi nefret diline sarıldı. Erdoğan, Gezi olaylarına katılanlara ‘çapulcu’ diyerek toplumun tepkisini çekti. Ayrıca Erdoğan, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları sonrası Fethullah Gülen Hocaefendi ve Hizmet Hareketi hakkında 28 Şubatçılara benzer bir dille “terör örgütü, haşhaşi, virüs, in, çete, sahte peygamber, alim müsveddesi” gibi hakaret içerikli sözler sarf etti. Erdoğan’ın “Paralel yapı PKK’dan beter” açıklaması ise 28 Şubat’ın paşalarını hatırlattı. BANKA VE ŞİRKETLER ÜZERİNDE BASKI 28 ŞUBAT: Büyük ve önemli şirketlerin yönetim kurullarına emekli askerler atanarak şirketler üzerinde hakimiyet kuruldu. Birçok bankanın yönetim kuruluna emekli generaller getirildi. Yine muhafazakâr insanların sahip olduğu şirketler “yeşil sermaye olarak” hedef haline getirildi. Bu şirketler medya eliyle ve boykotlarla batırılmaya çalışıldı. Köfteci salonlarının dahi sahibi sakallı olduğu için hedef alındı. 2015: Şirket ve bankalara emekli paşaların yerine AKP’li milletvekilleri ve yöneticilerin atandığı ortaya çıktı. Turkcell, THY, Vakıfbank, Türk Telekom, Borsa İstanbul başta olmak üzere birçok devlet kurumu ve özel şirkete eski AKP’li milletvekilleri ve yöneticiler atandı. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut, Türk Telekom Yönetim Kurulu üyesi olurken Turkcell’in yönetimine AKP’li eski Turizm Bakanı Atilla Koç ve AKP’li eski Enerji Bakanı Hilmi Güler atandı. Diğer yandan TMSF hukuksuz bir şekilde Bank Asya yönetimine müdahale etti. Ayrıca, muhalif şirketlere ve Hizmet’e yakın işadamlarına vergi denetimleri ve bürokratik işlemlerle adeta linç girişimi gerçekleştirildi. Gezi olayları sırasında göstericilerin Divan Otel’e sığınması sonrası Koç ailesi- ne ait TÜPRAŞ’a baskın gerçekleştirildi, milyonlarca lira ceza kesildi. Gezi’ye destek veren Cem Boyner de Erdoğan’ın kara listesine girdi. Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Muharrem Yılmaz, HSYK yasasını eleştirince dönemin başbakanı Erdoğan tarafından “vatana ihanetle” suçlandı. Medya patronu Aydın Doğan’a da vergi cezaları ile gözdağı verildi. Kaynak Holding, Boydak ve İpek Koza Grubu başta olmak üzere birçok şirkete hukuka aykırı işlemler yapıldı. TUSKON’un 49 yıllığına kiraladığı arazi devlet tarafından gasp edildi. Gezici Araştırma Şirketi’ne baskın, Taraf’a SPK müfettişi gönderilmesi baskının son örnekleri oldu. BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE DARBE 28 ŞUBAT: Kuşkusuz bu dönemin en önemli aktörlerinden biri de medya oldu. Medya, Ankara merkezli brifinglerle yönetilerek, tek kalemden çıkmış haberler gazetelerin manşetlerinden inmedi. ‘Üst düzey bir komutan’ diye başlayan manşetlerle siyaset ve siviller baskı altına alındı. Medya adeta Genelkurmay Psikolojik Harekat Dairesi gibi çalıştı. 2015: 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarıyla ana akım medya organları ve televizyonların birçoğunun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakın isimler ya da bizzat kendisinin devreye girmesiyle yönetildiği ortaya çıktı. ‘Alo Fatih’ ve ‘Alo Nermin’ olarak basın literatürüne giren yeni uygulamada, talimatlarla muhalefet partileri adeta ekranlardan silindi, altyazılara, köşe yazılarına ve muhabirlerin haberlerine müdahale edildi. Medyanın büyük kesimi hükümete yakın işadamlarına verildi. Muhalif gazeteci ve yazarlar gazete ve televizyonlardan atıldı. İnternete düşen bir telefon görüşmesinde ünlü bir işadamının bizzat ülkenin başbakanı tarafından ağlatılması medya üzerindeki baskının 28 Şubat’tan beter olduğunu gözler önüne serdi. TMSF eliyle Star, Akşam, Güneş, Takvim, Atv, Ahaber, Sky, Show TV gibi birçok yayın kuruluşu el değiştirdi. KUPÜRLERDEN DAVA 28 ŞUBAT: Cuntacıların yazdırdığı haberler delil kabul edilerek Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında terör örgütü davası ve Fazilet Partisi’ne kapatma davası açıldı. Cümlelerin içinden ‘kes-kopyalayapıştır’ taktiği ile hazırlanan montaj kasetler Nuh Mete Yüksel’in iddianamesinin ana delillerini oluşturdu. Önce haberler yaptırıldı, sonra soruşturma ve davalar açtırıldı. 2015: Yandaş medyanın tek bir merkezden çıktığı belli olan manşetleri, hükümetin görevlendirdiği savcılar tarafından soruşturmalara delil oldu. Sabah, Star, Akşam, Yeni Şafak gibi gazetelerin iftira dolu manşetlerini ihbar kabul eden savcılar tarafından, ‘paralel’ safsatasıyla Hocaefendi ve eğitim gönüllüleri hakkında ‘silahlı terör örgütü kurmak’ suçlamasıyla soruşturma açıldı. ÖZGÜR BASIN HEDEFTE 28 ŞUBAT: Bir kısım medya, postmodern darbenin en önemli ayağı oldu. Cuntacıların talimatı ile gazeteciler ve siviller hedef alındı. İftira dolu haberlerle toplum, birçok algı operasyonuna maruz kaldı. Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand hain ilan edilerek işini kaybetti. Mehmet Altan ve Ahmet Altan da kara propagandadan nasibini aldı ve kendileri hakkında birçok yalan haber yapıldı. Hedef gösterilen isimlerden Akın Birdal’a da suikast düzenlendi. 2015: Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde miting meydanlarında Erdoğan gazetecileri hedef gösterdi. Hükümeti eleştiren tüm gazeteciler medya patronlarına verilen talimatlar ile işlerinden oldu. Derya Sazak, Hasan Cemal ve Can Dündar’ın Milliyet gazetesindeki görevlerine son verildi. Nazlı Ilıcak, Mehmet Altan, Eser Karakaş, Oray Eğin, Uğur Dündar, İsmail Küçükkaya hükümeti eleştirdikleri için işten atıldı. İşsiz gazetecilerin sayısı yüzlerle ifade ediliyor. 04GÜNDEM 02-08 MART 2015 ZAMAN Romanya, özel yetkili DNA savcıları sayesinde yolsuzluklara göz açtırmıyor 1 Avrupa Birliği tavsiyesi ile kurulan ve özel yetkilere sahip olan Yolsuzluklarla Mücadele Kurumu (DNA) 2014 yılı raporunu açıkladı. Cumhurbaşkanı Klaus Iohannis'in de katılımı ile gerçekleştirilen sunumda ülkede son yıllarda yolsuzluklara karşı verdiği mücadeledeki artış gözler önüne serildi. DNA raporlarına göre 2014 yılında yüzlerce politikacı, işadamı, siyasetçi ve bu kişilerle yakın ilişki içinde olan üçüncü şahıslar yolsuzluk şüphesiyle soruşturma geçirdi. DNA, 2014 yılında 317 soruşturma gerçekleştirdi. 2013 yılına göre 3'te 1'lik bir artış ile yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle bin 130 kişiyi adliyeye sevk eden kurum, 2014 yılı içinde 24 belediye başkanı, 5 milletvekili, iki eski bakan ve bir eski başbakan hakkında açılan yolsuzluk soruşturmalarını tamamladı. Raporda DNA'nın açtığı soruşturmalarının yüzde 90'ının mahkumiyetle sonuçlandığı belirtildi. DNA 2014 yılında bir önceki yıla göre 3 kat artış ile toplamda 310 milyon Euro'luk yolsuzluğu açığa çıkardı. Ancak, yolsuzluklarda devletin kayba uğrayan bedelin sadece yüzde 10'luk kısmının geri alınabildiğini belirten Cumhurbaşkanı Iohannis "Bu kayıp kabul edilemez, bu alarm veren açığın soruşturmalarda karar veren mekanizma tarafından daha dikkatli analiz edilip sonuca bağlanması gereklidir." dedi. Romanya'nın Schengen bölgesine girişindeki en önemli engellerden biri olarak gösterilen yolsuzluk iddiaları DNA tarafından inceleniyor. DNA savcıları, ülkedeki herkesi soruşturma yetkisine sahip. ÖMER SAID BURGAZLI, BÜKREŞ-CIHAN Romen milyonerin sır intiharı Romanya'nın en zengin iş adamları arasında gösterilen Comana Costel, Kolombiya'dan Kosta Rika'ya giden yolcu uçağında ölü bulundu. Edinilen bilgilere göre uçak personeli, Kosta Rika'nın başkenti San Jose'deki Juan Santamaria Havalimanı'na inen Avianca Havayolları'na ait uçağın tuvaletinde bir erkek cesedi buldu. Yapılan araştırma sonucunda cesedin 53 yaşındaki işadamı Comana Costel'e ait olduğu belirtildi. Demiryolu şirketi Regiotrans'ın sahibi olan ve özelleştirme sırasında yaptığı yolsuzluk nedeniyle hakkında DNA’nın soruşturması bulunan Comana'nın intihar ettiği açıklandı. Comana'yla aynı uçakta seyahat eden bir kişinin ifadelerine göre; ünlü işadamı, yolculuk süresince çok stresliydi ve defalarca tuvalete gitti. Dışişleri Bakanlığı da yaptığı açıklamada uçakta cesedi bulunan yolcunun Costel’e ait olduğu ve ayakkabı bağcığıyla intihar ettiği belirtildi. Comana, Forbes dergisi tarafından dünyanın en zengin 500 kişisi arasında gösterilmişti. BÜKREŞ, ZAMAN 1 Romanya Yolsuzluklarla Mücadele Kurumu (DNA), Avrupa fonlarında yolsuzluk ve dolandırıcılık soruşturması kapsamında başkent Bükreş ve Ploieşti ilindeki 14 adreste aramalar gerçekleştirdi. Aranan yerler arasında Başbakan Victor Ponta’nın annesinin ismi üzerine olan ve kız kardeşi ve eniştesi tarafından yönetilen Exfin 2000 şirketi de bulunuyordu. Ponta’nın eniştesi, suç şebekesini yönetmekle suçlanarak tutuklandı. Sosyal Demokrat Partili (PSD) vekil Sebastian Ghita ise Eski cumhurbaşkanı adayı Udrea’ya ikinci tutuklama şoku 1 1 Başbakan Ponta’nın eniştesi de tutuklandı Yolsuzluklarla Mücadele Kurumu, (DNA) eski Turizm Bakanı Elena Udrea'yı ikinci bir yolsuzluk dosyası nedeniyle tekrar demir parmaklıkların arkasına gönderdi. Eski bakan hakkında 30 günlük tutuklama kararı verildi. Son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de aday olan Elena Udrea, ikinci tutuklama şoku yaşıyor. Aynı zamanda Parlamenter olan eski Turizm Bakanı Udrea, DNA tarafından 12 Şubat tarihinde Microsoft yolsuzluk dosyası nedeniyle tutuklanmıştı. Geçtiğimiz hafta adli kontrol şartıyla (ev hapsi) serbest bırakılan 41 yaşındaki eski bakan, bu kez farklı bir soruşturma sebebiyle tutuklandı. Eski bakanın tutuklandığı soruşturmada, Romanya'ya turist çekmek ve reklam amacıyla bir boks organizasyonu için 2 milyon Euro harcandığı ve bu harcamalarda usulsüzlük yapıldığı ve belli iş adamlarına hizmet bedeli altında para aktarıldığı iddia ediliyor. Elena Udrea ise eski Cumhurbaşkanı Traian Basescu ile siyasi yakınlığından dolayı kendisinin hedef gösterildiğini iddia etti. Yapılan soruşturmalardan korkmadığını ve yanlış bir şey yapmadığını söyleyen eski bakan cezaevinde tutulmasının bir yıldırma hareketi olduğunu öne sürdü. BÜKREŞ, CIHAN adli kontrol şartıyla serbest kaldı. Gözaltılar sonrası Başbakan Victor Ponta resmi Twitter hesabından “Soruşturmanın içeriğini bilmiyorum. Savcılar tarafından yürütülen araştırmaya yorum yapmam yanlış olur. Kardeşim de, eniştem de olsa herkes hukuk önünde eşit olmalıdır.” yorumunu yaptı. Bu arada DNA savcıları, aynı dosya ile ilgili geçtiğimiz hafta da Başbakan Victor Ponta’nın kız kardeşi Alexandra Florina Herțanu’yu da dinledi. Herțanu, savcılıktan ayrılırken hiçbir yorum yapmadı. Romanya Yolsuzluklarla Mücadele Kurumu (DNA) 2014 yılı raporunu kamuoyu ile paylaştı. Sunulan raporda 2014 yılında üst düzey yetkililerin mahkumiyet kararlarındaki artış dikkat çekti. 05İŞ DÜNYASI 02-08 MART 2015 ZAMAN Rezidansında 10 işçinin öldüğü Torun, iş güvenliğini anlattı! Arabalara online parkı geliştirdi 1 İnşaatı devam eden rezidansında 10 işçinin öldüğü Torunlar GYO'nun Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Torun'un işçi güvenliği hakkında konuşması dikkat çekti. İLKAY GÖÇMEN -CİHAN - GAZIANTEP İstanbul Mecidiyeköy’de inşaatı devam eden Torunlar Center’da 6 Eylül’de işçilerin kullandığı asansörün yere çakılması sebebiyle 10 işçinin hayatını kaybetmesiyle gündeme gelen Torunlar GYO’nun Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Torun, Gaziantep’te işçi güvenliği hakkında konuşması dikkat çekti. GYODER’in de yönetim 1 kurulu başkanlığı görevini yürüten Aziz Torun, “Sektör riskli, ne kadar güvenlik önlemleri alınırsa alınsın insan faktörünü eğitmezsek alacağımız önlemler yetersiz kalacaktır. Eğitimlerin yönlendirilmesi, kamu desteğiyle sağlanmalı sonra denetimler yapılsın.” dedi. İnşaat sektöründe uygulanmakta olan yüzde 18 KDV’nin fazla olmasından dert yanan Torun, KDV oranının yüzde 8’e inmesi gerektiğini belirtti. Torun, “Kayıt altına giren sektörün kayıt dışına çıkması söz konusu. İlk daire alana tapu harcı alınmaması sağlanabilir. Yurtdışı fuarlara katılımlar artırılmalı. Sektörde genelde aile ve orta ölçekli şirketler yer alıyor. Finans gücü zayıf bir sektör yani. Kayıt dışına uygun bir sektör maalesef. Şeffaflık finansa ulaşmak için önemli.” diye konuştu. Bükreş’te saati 2 Euro’ya her şey dahil Anticafe 1 Bükreş’te yeni bir konsept ile faaliyet gösteren bir kafe müşterilerine ev rahatlığı ortamı yaşatıyor. Başkent’teki Seneca Anticafe, sunduğu hizmetlerle misafirlerine kaliteli zaman geçirmesini sağlıyor. Gelen müşterilerin sadece geçirdikleri zamanın ücretini ödediği mekanda her şey bedava. Romanya'da alanında tek olan Seneca Anticafe; müşterilerine; sakin çalışma ortamı, kütüphane, günlük gazete, sınırsız internet, atıştır- malık ve en önemlisi istedikleri gibi kullanabilecekleri bir mutfak imkanı sunuyor. Geniş ve ferah bir ortama sahip Anticafe'nin iç dizaynı bakımından ev rahatlığı hissi veriyor. Güncel kitapların bulunduğu kütüphane bölümünde istediğiniz kitabı okuma imkanına sahipsiniz. Özel olarak hazırlanan çalışma masaları, tek ya da grup olarak rahat çalışma ortamı sağlıyor. Ayrıca kurs merkezi ve sergi salonu olarak ta kullanılabilen Seneca Anticafe'de istenildiğinde rezervasyon yaptırılıp arkadaş gruplarıyla ve diğer müşterilerle kurs yada etkinlik düzenleyebiliyorsunuz. Atıştırmalık yiyeceklerin yanında isteyenlerin alkollü olmamak şartı ile dışarıdan yiyecek ve içecek getirmesi serbest. Anticafe'nin kurucularından olan Victor Alexa yaptıkları konsept proje ile ilgili "Bildiğimiz kafe, kütüphane, stüdyo, sergi salonu karışımı bir proje. İnsanların ev rahatlığında eğlenceli ve kaliteli zaman geçirebildikleri bir konsept oluşturduk. Müşterilerimiz burada saati 8 lei (yaklaşık 2 Euro) 'den kütüphanemizden, internetimizden, mutfağımızdan, bilgisayar, yazıcı, tarayıcı, sinevizyonumuzdan yararlanabiliyor. Yurtdışında gördüğümüz bir tarzdı. Bu konsepte bilgisayar sinevizyon gibi yeni araçlar ekleyerek Bükreş'e getirmek tanıtmak istedik. İlk başta biraz çekindik ‘olur mu?’ diye. Ancak, müşterilerimiz her geçen gün daha çok ilgi gösteriyorlar. Memnunuz." dedi. ÖMER SAİD BURGAZLI, BÜKREŞ Avrupa'da kirası en çok artan 10 caddenin 3'ü İstanbul'da 1 Avrupa'da 2014 yılında en hızlı kira artışı gerçekleşen ilk 10 cadde arasına İstanbul'dan üç cadde girdi. Uluslararası gayrimenkul danışmanlığı şirketi Cushman & Wakefield'in yıllık gayrimenkul raporunda yer alan verilere göre İstiklal Caddesi, Bağdat Caddesi ve Abdi İpekçi Caddesi, Avrupa kira artışı sıralamasında ilk 10 arasında yer aldı. Cushman & Wakefield'in geçtiğimiz aylarda hazırlamaya başladığı "İstanbul'un Alışveriş Caddeleri" raporunda, Abdi İpekçi, Bağdat ve İstiklal caddelerinde yaşanan işlem hacmi ile kira artış- larına dikkat çekildi. Yıllık raporda yer alan verilere göre; üç önemli caddede, yıllık toplam 17 bin 500 metrekarelik işlem gerçekleşti. Abdi İpekçi yüzde 21, Bağdat Caddesi yüzde 24 ve İstiklal Caddesi yüzde 27 ile Avrupa'da en yüksek kira artışlarının yaşandığı 10 cadde arasında yer aldı. Bosch park sensörü geliştirdi. Asfalt üzerine yerleştirilen internet erişimli sensörler, park edilebilecek yerleri bildirecek. Bu sensörler, bir park yerinin dolu olup olmadığını algılıyor ve internet aracılığıyla bu bilgiyi paylaşıyor. Online bağlantısı olan araçlara, bu bilgiler iletilirken, gerçek zamanlı olarak harita üzerinden gösteriliyor. Bu gerçek zamanlı bilgilerin kullanıcıların akıllı telefonlarına veya doğrudan araçlarının navigasyon cihazlarına iletilmesi, sürücülerin külfetli park yeri arama sürelerini kısaltıyor. 06DÜNYA 02-08 MART 2015 ZAMAN Merkel: Romanya’nın Schengen raporu olumlu 1 Almanya Başbakanı Angela Merkel, Romanya’nın Schengen’e giriş tarihi ile ilgili Avrupa Komisyonu’nun raporunun olumlu olduğunu söyledi. Merkel, "Bu rapor mantıklı sonuçlar ortaya koyacak" dedi. Komisyon raporu sonrası diğer adımların da konuşulması gerektiğini kaydeden Merkel, ancak tarihle ilgili net cevap vermekten kaçındı. Almanya’ya resmi bir ziyaret gerçekleştiren Romanya Cumhurbaşkanı Klaus Iohannis ile Şansölyelik binasında ortak bir basın toplantısı düzenleyen Merkel, gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Rusya'nın Ukrayna sonrasında Moldova'ya da müdahalede bulunması ihtimaline ilişkin bir soruya Merkel, "Böyle bir şeyi beklemiyoruz. Biz Ukrayna'da mevcut ateşkesin uzun zaman sürmesi için çalışıyoruz" dedi. Moldova'da 1990 yılından beri devam eden Transdinyester sorununun çözümü için Almanya olarak yıllardır uğraştıklarını belirten Merkel, "Böyle bir sorun olduğunu unutmamalıyız. Bu sorunun çözümü için uluslararası uğraşılar şimdiye kadar başarıya ulaşamadı" diye konuştu. Romanya Cumhurbaşkanı Iohannis ise Rusya'nın Moldova'ya muhtemel müdahalesine ilişkin soruya, "Şu ana kadar konunun bu yönde ilerleyeceğine dair bir işaret yok" şeklinde cevap verdi. Ukrayna'nın istikrara kavuşması ve normale dönmesi konusunun bütün Avrupa'nın önceliği olduğunu belirten Iohannis, "Bunun tersi herkes için ve bütün Avrupa için büyük bir sorun teşkil eder" diye konuştu. DIŞ HABERLER SERVİSİ Almanya’ya resmi bir ziyaret gerçekleştiren Romanya Cumhurbaşkanı Klaus Iohannis ile Şansölyelik binasında ortak bir basın toplantısı düzenleyen Merkel, gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Avrupa Komisyonu’nun Romanya ile ilgili yazdığı raporun olumlu olduğunu belirten Merkel, ancak tarihle ilgili net konuşmadı. BM: Türkiye, dünyada en çok mülteci barındıran ülke oldu 1 BM Mülteciler Yüksek Konseyi Başkanı Antonio Guterres, 2. Dünya Savaşı'ndan beri yaşanan en büyük insani felaket Suriye iç savaşından kaçarak Türkiye'ye gelen Suriyelilerin, Türkiye'yi dünyanın en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülkesi haline getirdiğini söyledi. BM Güvenlik Konseyi'ne bilgi veren Antonio Guterres, Suriye kaynaklı mülteci krizinin, uluslararası toplumun mevcut çözme kapasitesini aştığını anlattı. Lübnan nüfusunun üçte birini Suriyeli ya da Filistinli mültecilerin oluşturduğuna dikkat çeken Guterres, “Türkiye ise dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumuna geldi." dedi. Guterres'e göre Türkiye, böylece, 1,6 milyon kadar Afganistanlı mülteciye ev sahipliği yapan Pakistan'ı geçmiş oldu. 2013'te Konsey'e Suriye krizinin bölge istikrarı ve dünya barışı için tehdit oluşturduğunu söylediğini hatırlatan BM yetkilisi, yüzbinlerce kişinin evlerini terk etmesine sebep olan Irak'taki IŞİD krizinin bu teh- didin vücut bulmuş hali olduğunu ifade etti. Mülteci konumuna düşmüş 2 milyondan fazla Suriyeli çocuğu 'kayıp nesil' olarak tanımlayan Guterres, yurtdışında doğan 100 bin Suriyelinin ise 'vatansız' konumuna düştüğüne dikkat çekti. Antonio Guterres, savaştan kaçan Suriyelilerin, Avrupa'ya ulaşmak için denizde tehlikeli bir yolculuğa çıkmasının ise ‘içini acıttığını' dile getirdi. BM kayıtlarına göre Mart 2011'den bu yana en az 3,8 milyon kişi Suriye'yi terk etti. Ancak gayri resmi rakamın bundan çok fazla olduğu belirtiliyor. Lübnan hükümeti, geçtiğimiz aylarda istisnai durumlar haricinde Suriye'den artık sığınmacı kabul etmeyeceğini açıkladı. İç savaşta şimdiye dek 7,2 milyonu aşkın kişi de Suriye içinde evlerini terk Str. Bobalna Nr. 28, Sector 5 Bucureþti Telefon: 021 3377000/01/02 Mobil:0 747 497 351 0 722 533 262 etmek zorunda kaldı. Yaklaşık 4 yıldır sürgündeki milyonlarca Suriyeli, yine dondurucu soğukların yaşandığı bir kışı, açlık ve sefalet içinde karşılıyor. Bu kişiler çoğunlukla BM ve insani yardım kuruluşlarının desteği ile hayatlarını idame ettiriyor. Mülteciler, giderek ağırlaşan kış şartlarında açlığın yanı sıra barınma konusunda da büyük sıkıntılar yaşıyor. Bölge dışındaki ülkelerin aldığı Suriyeli ise toplam mültecilerin yüzde 2'sinden az. Avrupa Birliği ülkelerinin şimdiye dek kabul ettiği Suriyeli mülteci sayısı sadece 5 bin. Aralık ayında ortak bir açıklama yayınlayan 30 kadar önde gelen uluslararası yardım kuruluşu, zengin Batılı ülkelerin, 2015 sonuna kadar en azından Suriyeli mültecilerin yüzde 5'ini (160 bin) kabul etmelerini istemişti. DIŞ HABERLER SERVİSİ 07AVRUPA BİRLİĞİ 02-08 MART 2015 ZAMAN AB'den ikinci uyarı: İç güvenlik paketinden endişeliyiz 1 Avrupa Birliği (AB), birçok anti-demokratik uygulamayı içeren ve ‘sıkıyönetim' paketi olarak bilinen iç güvenlik paketine ilişkin ikinci uyarısını yaptı. Avrupa Komisyonu Sözcüsü Maja Kocijancic, soru üzerine yaptığı açıklamada, “Komisyon, Meclis'teki ciddi hadiseler de dahil olmak üzere paketle ilgili ülkede ortaya çıkan gerilimlerden endişe etmektedir.” ifadelerini kullandı. İç güvenliğin hassas bir mesele olduğunun altını çizen Kocijancic, başarılı reformlar yapılabilmesi için başta sivil toplum olmak üzere diğer paydaşların görüşünün alınmasının da hayatî önemde olduğunu kaydetti. AB Bakanı ve Başmü- zakereci Volkan Bozkır ile Genişleme Müzakereleri'nden Sorumlu AB Komiseri Johannes Hanh'ın 12 Şubat'taki görüşmesinde konunun gündeme geldiğini belirten Kocijancic, konuyla ilgili endişelerin aktarıldığını belirtti. AB Komisyonu'nun, paketin bütün maddelerinin gözden geçirilmesi için kapsamlı görüşmelere hazır olduğunu anlatan Kocijancic, Brüksel, üye ülkeler ve Türkiye'nin de üyesi olduğu Strasbourg merkezli Avrupa Konseyi uzmanlarının görüşlerinin alınmasını tavsiye etti. AB yetkilileri, AKP iktidarının verdiği sözlere rağmen önemli yasama konularında hâlâ kendileri ile istişare edilmediğini ifade etti. BRÜKSEL CİHAN Norveç Müslümanları, sinagog etrafında ‘barış zinciri' oluşturdu 1 Danimarka'da geçen hafta bir sinagoga ve bir ifade özgürlüğü paneline yönelik gerçekleşen saldırıların ardından Norveç'in başkenti Oslo'da bin kadar Müslüman, şehrin faaliyetteki tek sinagogunun etrafında sembolik ‘koruma çemberi' oluşturdu. “Antisemitizme hayır, İslamofobi'ye hayır!” sloganları atan çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu Müslümanlar, Danimar- ka'daki saldırıları protesto etti. Sinagogun önünde toplanan göçmen ve Norveç asıllı Müslümanlara seslenen eylemin organizatörlerinden Zişan Abdullah, “İnsanlık bir tane ve biz bunu göstermek için buradayız.” diye konuştu. Gösteride, Müslümanlar ve Yahudi cemaati liderleri yan yana barış mesajı verdi. Norveç'te 200 bin kadar Müslüman'ın yanı sıra bin kadar Yahudi yaşıyor. DIŞ HABERLER SERVİSİ Beşşar Esed’i ziyaret Fransa'yı karıştırdı 1 Fransa'da 4 kişilik bir milletvekili heyetinin geçtiğimiz çarşamba günü Şam'da Beşşar Esed'le görüşmesi Fransa'yı karıştırdı. Esed rejimine karşı Türkiye'yle birlikte en sert tavır alan Fransa'nın Cumhurbaşkanı François Hollande, Şam ile diplomatik ilişkileri kesmelerinden 3 yıl sonra Esed'le ilk siyasi temasa tepki gösterdi. Ziyaretin kendisinden habersiz yapıldığını belirterek kınadı. Hollande, “Fransız parlamenterler sadece kendi yetkilerini kullanarak 200 bin insanın hayatına mal olan iç savaşın sorumlusu olan bir diktatörle görüşmüştür.” dedi. Ziyareti sert şekilde eleştiren Başbakan Manuel Valls de, “On binlerce kişinin ölümünden sorumlu Beşşar Esed ile görüşmeye gittiler. Ben bu girişimi en sert ifadelerle kınıyorum.” dedi. İktidardaki Sosyalist Parti Genel Sekreteri Jean-Christophe Cambadelis ise Esed'in sadece bir “diktatör” değil aynı zamanda bir “kasap” olduğunu söyledi. Şam'a giden heyetin liderliğini yapan Sosyalist Parti Milletvekili Gerard Bapt'ın da disipline sevk edileceğini açıkladı. Bapt, kendi partisinden gelen tepkiler üzerine Esed'le görüşmeye katılmadığını açıkladı. Ancak, Esed rejiminin propaganda amacıyla yayınladığı görüntülerde Fransız milletvekilinin de Esed'le görüşen heyette yer aldığı ortaya çıktı. Ziyaretin, Suriye'de iç savaşın başlamasının üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen Esed'in hâlâ koltuğunu koruması ve artan IŞİD tehdidi sebebiyle Avrupa Birliği'nde Esed'i ‘tekrar muhatap alalım' tartışmalarının başladığı bir dönemde gerçekleşmesi dikkat çekti. EMRE DEMİR PARİS Avrupa Komisyonu Sözcüsü Maja Kocijancic, soru üzerine yaptığı açıklamada, “Komisyon, Meclis'teki ciddi hadiseler de dahil olmak üzere paketle ilgili ülkede ortaya çıkan gerilimlerden endişe etmektedir.” ifadelerini kullandı. Tasarruf edelim de makam arabası olmasa da olur! 1 İtalya'da hükümet, tasarruf tedbirleri doğrultusunda fazlalık olarak gördüğü makam araçlarını internet üzerinden satışa çıkardı. İhale usulü satılan 118 araca bugüne kadar bir buçuk milyondan fazla kişinin teklif verdiği ve bunlardan 82'sinin satışının gerçekleştiği kaydedildi. Araçlardan 3'ü Almanya'ya, 2'si de Fransa'ya satıldı. HASAN FATİH TÜRK MODENA 08BALKANLAR 02-08 MART 2015 ZAMAN AB YÜKSEK TEMSİLCİSİ MOGHERİNİ AÇIKLADI: ‘Bosna AB’ye daha yakın’ 1 Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, bu ay içerisinde (Mart) yapılacak AB Dışişleri Bakanları toplantısında, Bosna Hersek'in AB aday ülke statüsü için gereken İstikrar ve Ortaklık Anlaşması müzakerelerinin başlaması için öneride bulunacağını söyledi. Mogherini, Bosna Hersek'teki temasları kapsamında başkent Saraybosna'da Arsaevi müzesinde bir basın toplantısı düzenledi. Bosna Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi tarafından ülkenin AB'ye yönelim ve bu yolda reformların yapılması için ortak bildirinin imzalanması ve bu bildirinin de parlamento tarafından kabul edildiğini anımsatan Mogherini, bu gelişmeden dolayı Bosna Hersek için İstikrar ve Ortaklık Anlaşması müzakerelerinin başlaması önerisinde bulunacağını bildirdi. Aralık ayından itibaren Bosna Hersek'te önemli gelişme- lerin yaşandığını ve yaşanan gelişmeleri de "tarihi" olarak nitelendiren Mogherini, "Beraberinde getirdiği tüm risklerle birlikte bu gerçekten tarihi bir olay. Ancak, geçmişte yaşanan siyasi durgunluklar bir daha yaşanmamalı. Bosna Hersek, Avrupa geleceğine sahiptir, büyüme ve istihdama odaklanması kapsamında reform ve sosyo - ekonomik süreçlerini aksamadan yapmalıdır" açıklamasını yaptı. AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, Bosna Hersek'in AB aday ülke statüsü için gereken İstikrar ve Ortaklık Anlaşması müzakerelerinin başlaması için öneride bulunacağını söyledi. Bulgaristan’da 110 yaş üstünde 51 kişi yaşıyor 1 Bulgaristan’da sonbaharda yapılacak olan yerel seçimlerde 110 yaşın üzerinde 51 vatandaşın oy kullanması bekleniyor. Seçim listelerin oluşturulmasında kullanılan bilgi haznesinde yer alan sayı, oldukça yüksek görünüyor. Ulusal seçim listesinde yer alacak bu kişiler için ölüm belgesi getirilmedik-çe isimleri listeden silinmeyecek. Görevlilerin ayrıca kimin hala sağ olup olmadığını kontrol etme yetkisi bulunmuyor. Yurtdışında 520 bin Bulgaristan vatandaşının kayıtlı olduğunu belirten Pavlova, seçmen listesi oluşturulmasında değişiklik yapılabilmesi için kanun değişikliğine gidilmesi gerektiğini vurguladı. Kamyonlardan otoyol ücreti alınacak 1 Macaristan'da iktidar, anayasa yapacak çoğunluğu kaybetti 1 Macaristan'da sağcı Başbakan Viktor Orban'ın partisi Fidesz, Veszprem şehrinde yapılan ara seçimi kaybederek mecliste anayasayı değiştirmek için gerekli olan üçte iki çoğunluğunu kaybetti. AB Komisyonu üyesi olarak Brüksel'e giden Tibor Navracsics'in koltuğu için yapılan seçimi, yüzde 42 oy alan bağımsız aday Zoltan Kesz kazandı. Facebook sayfasından destekçilerine teşekkür eden Orban, sonucun kendileri için ‘uyarı' mahiyetinde olduğunu söyledi. Başbakan Orban, ülkede tepki çeken anayasa değişikliklerine imza atmış, 'illiberal demokrasi' tanımıyla Avrupa başkentlerinin tepkisini çekmişti. SEYİT ARSLAN VİYANA Macaristan'da sağcı Başbakan Viktor Orban'ın partisi Fidesz, Veszprem şehrinde yapılan ara seçimi kaybederek mecliste anayasayı değiştirmek için gerekli olan üçte iki çoğunluğunu kaybetti. Bulgaristan Bölgesel Kalkınma ve Bayındırlık Bakanı Lilyana Pavlova, otoyolların kullanımı için kilometre başı ücret alma fikri üzerinde durulduğunu açıkladı. TOL sistem olarak belirtilen geçiş ücretinin, bütçeye daha fazla katkı sağlaması bekleniyor. Şu anda vinetka sisteminin, özellikle ağır taşıt araçlarına ucuz geldiğini ifade eden Pavlova, şimdilik bu ücretin 3,5 ton taşıma yükü olan araçlara ve sadece otoyollarda ödeneceğini aktardı. TOL ücretinin yolları kullanan araçları ücretlendirme adına en adil bir yöntem olduğunu savunan Bakan Pavlova, ücretin kilometre başı 10 stotinka olabileceğini kaydetti. Ücretin miktarı belirlenmeden önce, sistemin Batı Avrupa’da nasıl çalıştığı iyi tetkik edilecek. Devleti 25 milyon lira zarara uğratan bürokrat, AKP'den aday adayı 1 TCDD'ye bağlı Türkiye Vagon Sanayii AŞ (TÜVASAŞ) genel müdürüyken Bulgaristan'a yapılan vagon ihracatında devleti 25 milyon lira zarara uğrattığı tespit edilen İbrahim Ertiryaki, AKP'den milletvekili aday adayı oldu. Ertiryaki, 9 yıl yürüttüğü TÜVASAŞ genel müdürlüğünden 2012'de ayrıldıktan sonra ödül gibi atamayla AKP'li Bolu Belediyesi'nde genel koordinatör olarak görev yapmaya başlamıştı. Kad- rosu Ulaştırma Bakanlığı müşavirlik biriminde olan Ertiryaki, adaylık için bu görevinden istifa etti. ANKARA, ZAMAN 09KÜLTÜR 02-08 MART 2015 ZAMAN Nerantzula'nın hikâyesi Ünlü Romen yazarı Panait Istrati'nin Nerantzula adlı romanı, Faruk Ersöz'ün yeni ve yetkin çevirisiyle Türk okurlarına sunuldu. Nerantzu-la, insanın sandığından daha güçlü ve sanıldığından daha iyi bir varlık olduğunu anlatan bir roman. MEHMET TUNÇ John Fowles, Fransız ve Anglosakson edebiyatları arasında önemli bir ayrım olduğunu ileri sürer: “Fransız yazarlar uluslararası bir okuyucu kitlesini, Anglosaksonlar ise ulusal bir okuyucu kitlesini benimsemişlerdir.” Panait Istrati'nin yaşamöyküsüne baktığım zaman belleğimde Fowles'un bu cümlesi parıldadı. Çünkü Istrati, Rumen bir anne ve Rum bir babanın çocuğu olarak Romanya'da doğmuş olsa da eserlerini ancak ileri yaşlarda öğrendiği Fransızca ile yazar ve Romain Roland'dan da büyük bir destek görmüştür. Fransızca, Panait Istrati'ye Fowles'un işaret ettiği gibi uluslararası bir okur kitlesi de kazandırmıştır. Fransızcadan yoksun kalması Israti'yi nasıl etkilerdi, bunu bir çırpıda söylemek zor olsa da Fowles, Fransızca ve Fransız kültürü ile kurduğu ilişkiyi kendi açısından sorgularken şöyle der: “Her ne kadar mükemmel olmasa da, Fransızca okuyamasaydım, Fransız kültürünü düzensiz bir şekilde de olsa tanımasaydım, kısmen de olsa doğasını, coğrafyasını bilmeseydim nasıl olurdum diye düşünüyorum bazen. Bunun yanıtını biliyorum. Şimdiki halimin yarısı kadar olurdum; zevkte yarım, görgüde yarım, gerçekte yarım.” Bu da bize, Istrati'ye kabaca da olsa bakabileceğimiz bir mercek sunar. 1 BALKANLARIN GORKI'SI Panait Istrati, birçok eseri dilimize kazandırılmış ve Türkiyeli okurun ilgisini çekmiş büyük bir yazar. Birçok yapıtında dönemin ruhunu incelikli gözlemlerle kaydetmiş Mihail, Angel Dayı, Kodin gibi ölümsüz karakterler var etmiştir. Edebiyatın birçok coğrafyada araçsallaştırıldığı, ideoloideolo jik olanın hizmetine sunulduğu zor zamanlarda Istrati, hikâyesi güçlü romanları kadar bu romanlarda yer alan kahramanlar ve karakterlerle de okurda kalıcı izler bırakmayı başarmıştır. Helikopter Yayınları, Faruk Ersöz'ün yeni ve yetkin çevirisiyle Istrati'nin önemi eserlerinden olan Nerantzula'yı okurla buluşturdu. Balkanların Gorki'si olarak ünlenmiş ve hayatının bir döneminde komünizme inanmış olan Istrati, kendi romancılık anlayışını şöyle özetler: “İnsanlığın acılarını paylaştığımız, kendi olanaklarımızla bunu dile getirdiğimiz, bencilliğimizin neden olduğu kötülüklere karşı savaştığımız zaman, insan olmaya, sanatçı olmaya başlarız: Sanat bizim yetersizliğimize karşı açılmış bir savaştır.” Istrati böylece bize söz konusu romanları değerlendirebileceğimiz ipuçları verir. Çünkü onun romanlarında “âdemoğlunun” içindeki “insanı”arayışı, temel bir çaba olarak gözlemleriz. Sanatçı, som kötülüğe kesmiş bir dünyada onu büyük devrimlerle değiştirecek kişi değildir ama yaptığı çok daha sessiz, derinden, esaslı bir müdahaleyle daha iyiye, daha güzele yönelik bir çaba içindedir. Roman yazmaya kırklı yaşlarda başlaması günümüz edebiyat normları açısından dezavantaj sayılabilecek olsa da bir başka büyük romancının şu sözünün Istrati için geçerli olduğunu söylemekte sanırım bir sakınca yok: “Dünyayı ateşli içgüdülerinizle yaratamazsınız; bunu ancak sakin deneyimlerinizle yapabilirsiniz. Birçok romancının, kırk yaşına gelinceye kadar hiçbir şey üretememesinin ya da yapıtları kırkından sonra vermesinin esaslı nedeni budur.” ROMANYA'DAN ISTANBUL'A Romanın giriş bölümünde üst anlatıcı, Mısır'ın İskenderi'ye kentinin Ramla bölgesindeki bir gazinoda Marku adlı bir kişiyle karşılaşır. İlk bakışta birbirlerini anlayan, tanıyan iki kişinin karşılaşmasıdır bu. Daha sonra bütün anlatımı üstlenen Marku'nun söyleyecekleri, hikâyeyi de oluşturacaktır. Marku, üst anlatıcıya Nerantzula Fontidi'nin ya da nâmı diğer Saka Kızı'nın başından geçenleri anlatmaya başladığında artık yaşlı sayılabilecek bir adamdır. Hikâyeye, Nerantzula ile henüz 16 yaşındayken yaşadığı olayları anlatmakla başlar. Nerantzula, hayatın sillesini yiyecek olmasına rağmen yüreğinin paklığını hiçbir zaman yitirmeyecek kahramanlardandır. Bütün bunlara rağmen, geçmişinden ne kadar kaçarsa kaçsın, geride bıraktığını sandığı o kara bulutların gölgesi her defasında onun üzerine düşecektir. Annesinin hayatının kiri, pası Nerantzula'yı her adımında izleyecektir. O saf, temiz yüreğin çok çabuk kötülüğün içine düşmesi bundandır. Çünkü “büyüklerin günahları çocukların nevrozlarıdır.” Marku'nun romanın başkahramanı Nerantzula'ya ilişkin anlattıkları çok açık değildir. Istrati, hayatının bazı bölümlerini özellikle okurdan sakınarak, sisli puslu bırakarak Nerantzula'yı karşımıza daha güçlü bir kahraman olarak çıkarır, ona yaşamının göründüğü taraflarından çok gizlediği taraflarıyla bir inandırıcılık, sahicilik kazandırır. Marku, Epaminondas ve Aurell'in sevdiği Nerantzula, hayatın dağdağasının içinden geçerken bu üç kahramana da yar olmayacaktır. Romanya'nın Sos. Oltenitei, 219-B, Popesti Leordeni, Ilfov, Tel: 021 361 1872 İbrail (Braila) kentinde başlayan ve İstanbul'da biten Nerantzula'nın hikâyesini İskenderiye'deki anlatıcıdan dinlerken Istrati, bizi farklı coğrafyalarda dolaştırır. Bazen özellikle - Tuna Nehri gibi - bu coğrafyaların romanın mekânı olmaktan çok birer kahraman gibi metni beslediğini söyleyebiliriz. Istrati'nin betimlemelerini okurken zaman zaman bir Yaşar Kemal romanı okuduğumuz yanılsamasını da yaşarız. Nerantzula, insanın sandığından daha güçlü ve sanıldığından daha iyi bir varlık olduğunu anlatan bir roman. Istrati, “Sanat yüreğimize merhem olur; hiçbir şey bu mutluluğu veremez yeryüzünde çünkü yaşama katlanmamın gönül yüceliğinden daha iyi bir yolu yoktur. Yazık ki bunun için dünyaya öyle gelmek gerek…” derken Nerantzula özelinde neyi aradığını da imler. Bazı romanlar ruha sinecek keskinliktedir; Nerantzula, etkisi kolay kolay geçmeyen, ruhta iz bırakan çarpıcı bir roman. 10AİLE 02-08 MART 2015 ZAMAN Kadınlar erkeklere göre daha sağlıksız yaşıyor Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) 'Kadın ve Sağlık' raporu, dünya üzerinde birçok eşitsizliğe maruz kalan kadınların sağlık konusunda da erkeklerin gerisinde bulunduğunu gösteriyor. 1 Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) 'Kadın ve Sağlık' raporu, dünya üzerinde birçok eşitsizliğe maruz kalan kadınların sağlık konusunda da erkeklerin gerisinde bulunduğunu gösteriyor. Raporla ilgili bilgi veren Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi (SSUK) Başkanı Prof. Dr. Elif Dağlı, raporun, kadınların erkeklerle aynı sağlık sorunlarını paylaşmalarına ve biyolojik sebeplerle daha uzun yaşıyor görünmelerine rağmen, yaşamlarını genel olarak erkeklere göre çok daha kalitesiz ve sağlıksız sürdürdüklerini ortaya koyduğunu söyledi. Düşük sosyo-ekonomik düzeydeki ülkelerde var olan sosyal normların, kadınların ve kız çocuklarının sosyal olarak aşağılanmasına sebep olduğunu anlatan Dağlı, bu durumun sağlıkta eşitsizliği ve kadına özgü sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğini bildirdi. Dünyadaki 3,3 milyar kadının sadece yüzde 15'inin yüksek gelirli ülkelerde hayatlarını sürdürdüğünün, '8 Mart, 1 sadece çiçek verme günü değil' geri kalanın ise orta ve düşük gelirli ülkelerde yaşadığının belirlendiğini belirten Dağlı, "Her üç kadından birinin düşük gelir düzeyli ülkede bulunduğunu gösteren rapor, ekonomik olarak güçlü olmayan ülkelerde yaşayan kadınların çoğunun önlenebilir hastalıklara tutulduğunu ve yaşamlarını kaybettiklerini ortaya koyuyor." diye konuştu. Amerikalı dokuma işçisi kadınların 1857’de, çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve eşit işe eşit ücret talepleriyle başlattıkları grevin yıldönümü olan 8 Mart, sosyalist enternasyonal tarafından 1910 yılında ‘emekçi kadınlar günü’ olarak ilan edildi. Birleşmiş Milletler de bu günü 1975’te ‘Dünya Kadınlar Günü’ kabul etti. Bu nedenle kimi yöneticiler ve başkan adayları, sokaklara çıkıp kadınlara gül, karanfil dağıtıyor. Kadınların cilt bakımı ve güzellik sorunları (!) gibi pek çok konu- Rapora göre, dünyada 20-59 yaş grubundaki kadınların en önemli ölüm sebeplerini sırasıyla AIDS, doğumla ilgili sağlık sorunları, kalp hastalıkları ve beyin felci oluşturuyor. Kadınların ölüm sebepleri arasında dördüncü sırada sigaranın gösterildiğini ifade eden Dağlı, şunları kaydetti: "Dünyada sigara içen 1 milyar kişinin yüzde 20'sini kadınlar nun konuşulduğu paneller, konferanslar düzenleniyor. Sosyalist feministlere göre ise 8 Mart bir kutlama değil, erkek egemen düzenle bir hesaplaşma günü olmalı. Oysa anne, eş ya da çalışan olarak hayatın içinde yer alan kadınlar yılda bir kez klasik konuşmaların yapıldığı toplantılarla gündeme geliyor. Kadına yönelik, şiddet ve taciz ise alabildiğine devam ediyor. ‘BIZ DEĞIŞMEZSEK, DÜNYA DEĞIŞMEZ’ Yazar Elif Şafak: Ben kadınların bir- oluşturuyor. Sigarayı bırakan veya sigara nedeniyle ölen müşterilerinin yerine yenilerini arayan sigara endüstrisinin, kadınları ana hedef olarak belirlemesiyle erkekler arasında sigara içme oranları düşüşe geçerken kadınlarda hızla artıyor. Dünyada en ciddi önlenebilir risk faktörlerinden biri olan sigaranın, kadın ölümlerinin yüzde 6'sından sorumlu olduğunu gösteren DSÖ raporu, sigara içmenin, kadınlarda kronik solunum hastalıklarının yüzde 42'sine, kardiyovasküler hastalıkların yüzde 10'una yol açtığını ortaya koyuyor. Akciğer kanseri ölümlerinin yüzde 71'inin sigaradan kaynakladığı dünyamızda, acil önlem alınmazsa 20 yaş ve üzeri kadınlarda 2004 yılında 1,5 milyon olan ölüm sayısının, 2030 yılında 2,5 milyona çıkacağını gösteren rapor, bu ölümlerin yüzde 75'ine yakın kısmının orta-düşük gelir seviyesindeki ülkelerde olacağını bildirdi." AILE-SAĞLIK birlerine destek olmalarını, kadınların aralarındaki dayanışma ve "kız kardeşlik" bağlarını önemsiyorum. İki yaygın yaklaşım var. Bir yandan kadınlar ayrımcılığa uğruyor, eşit işe eşit ücret alamıyor, kadının erkekten noksan olduğu zannediliyor. Erkek kadının üzerinde egemenlik kurmaya çalışıyor. Ya da öbür uca gidiliyor; bu sefer de kadınlara değer verdiğini göstermek için erkekler bizlere "vazoda çiçek" muamelesi yapıyor. İkisi de sorunlu. Kadınlar Günü içi boş bir "gül ve çi- Bilet almak hiç bu kadar kolay olmamýþtý! Necmettin Yücel Mobil: 0 726 682 222 e-mail:[email protected] Dünyadaki 3,3 milyar kadının sadece yüzde 15’inin yüksek gelirli ülkelerde hayatlarını sürdürdüğünün, geri kalanın ise orta ve düşük gelirli ülkelerde yaşadığı belirlendi. kolata dağıtma günü" değildir. Tarihsel olarak çıkışı çok anlamlıdır. Daha insanca, daha eşitlikçi, barışçıl ve huzurlu bir dünyaya davet eder; sembolik önem taşır. Ama bizler bugün ne yazık ki içini çok boşalttık. Yapılan etkinlikleri önemli buluyorum. Tabii ki tek başına yeterli değil ama küçümsemeye hakkımız yok. Biz kadınlar! Biz değişmezsek dünya değişmez. Eğer ataerkillik devam ediyorsa bu biraz da biz anneler oğullarımızı padişah gibi yetiştirdiğimiz için oluyor. ŞEMSINUR ÖZDEMIR İSTANBUL N E C M E T Ý N BU SAYFA, M. FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ’NİN SOHBET VE YAZILARI ESAS ALINARAK HAZIRLANMAKTADIR Haftanın Duası Allah’ım! Rahmet, şefkat ve merhametine sığınarak bir kere daha huzurunda el açıp yalvarıyoruz: Bize dünyada tastamam bir afiyet ve ötelerde de cennetini ve rıdvanını ihsan eyle.. ne nefsimizin ne de kullarından herhangi birisinin acımasızlığıyla bizi göz açıp kapayıncaya kadar olsun baş başa bırakma; hele bize karşı haddini aşanlara, adavet besleyenlere, komplo kuranlara bizi hiç muhtaç etme.. o türlü şerîr kimselerin tuzaklarından ve kötülüklerinden bizi koru! 1 Cenâb-ı Hakk’ın kabul edeceğine gönülden inanarak ve ciddî bir itminan içinde dua edilmelidir. “Olsa da olur, olmasa da olur” şeklinde dua edilmemelidir. 2 Dua ederken insan gevşek durmamalı, özenerek dua etmeli, Rabb’imize öyle yalvarmalıyız ki, bu yalvarışlar Rabb’in rahmetini ihtizaza getirsin. 3 Allah, insanların sesini mutlaka duyar ama onlar, bazen yanlış şeyler isterler, Allah da o istedikleri şeyi vermeyip haklarında daha hayırlı olanı lütfeder. 02-08 MART 2015 SAYI: 692 {{ Sözün Özü Bu ümmet, Efendimiz’den kalan pek çok şeye karşı aynı sadakat içinde olmuştur. Ama tarihin çeşitli dilimlerinde bu sadakati zedeleyen hâdiselerin meydana geldiği de bir gerçek. Maalesef bazı dönemler itibarıyla bu ümmet arasında da dinsizlik yaygınlaşmış, yine bazı karanlık dönemlerde camiler terk edilmiş ve Kur’an da unutturulmuştur. İşte böyle bir zamanda sadakat, her şeye katlanarak yok olmaya yüz tutmuş yüce değerleri yeniden ihyâ etmeye çalışmak olmalıdır. Dua adamı olmak gerek Dua, Rabb’imize karşı yapılan çok sırlı, gizli ve kudsî bir ubûdiyettir. Evet, o, en hâlis bir kulluk tavrıdır. Dua, insanın ihlâs ve samimiyetle Rabb’isine yönelip O’ndan bir şeyler dilemesi hâlidir. Kur’an-ı Kerim, “Kullarım Beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki Ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim.” (Bakara, 2/186), “Bana dua edin ki size icabet edeyim.” (Mü’min, 40/60), “Duanız olmazsa Allah indinde ne ifade edersiniz ki!” (Furkân, 25/77) … gibi âyet-i kerimelerle duanın ehemmiyetini dile getirmektedir. Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) de ümmetine, dua etmeleri mevzuunda sık sık tavsiyelerde bulunur ve kendisi de hayatı boyunca yaptığı mübarek dualarla, ondan hiç dûr olmaz. Hatta Peygamber Efendimiz’in yaptığı dualara bakıldığında O’na “O, bir dua adamıdır.” demek de mümkündür. Bu kadar tahşidatla anlatılan dua, mü’minin hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Dua ile Rabb’ine ellerini kaldıran bir kul, âdeta O’na şöyle demektedir: Esbap bütün bütün sukût edebilir. Tabiattaki hâdiselerin hiçbir tesiri olmayabilir.. ve kimse bana el uzatıp, dertlerime derman olmayabilir. Ben her zaman sesimi duyan, soluklarımı işiten ve bana şah damarından daha yakın olduğunu ihtarla bana yakınlığını hatırlatan, sonra da duama icabet edeceğini vaad eden ve vaad ettiği şeyleri yapmaya gücü yeten, söz verip de ne yapayım gücüm yetmedi demeyen, O Yüceler Yücesi Zât’a ellerimi kaldırdım ve O’na dua ediyorum.” Kul, duasıyla, görmese bile, âsârıyla gördüğü Allah’a O’na hitap edecek kadar bir kurbet hissiyle yönelir. Biz, güneşe uzak olduğumuz gibi O’ndan da uzak olabiliriz. Ancak O, tıpkı güneş gibi rahmetinin şualarıyla her zaman başımızı okşamakta, her hâlimize nigehbân bulunmakta ve Kendisine açılan elleri boş çevirmemektedir. Evet, O, kuluna kendi anne ve babasından daha şefkatlidir. Allah Resûlü bu hakikati etrafındaki sahabilerine şöyle bir tabloyu göstererek anlatmaktadır: Bir savaş sonrası esirler arasında çocuğunu arayan bir kadın, çocuğunu bulmak için sağa sola koşuşturup durmaktadır; koşturup durmakta ve kendi çocuğu diye bazı çocukları alıp bağrına basmaktadır. Kendi çocuğu olmadığını görünce onu da bırakıp aramasını sürdürmektedir. Arayan bulur fehvâsınca nihayet o da çocuğunu bulur, onu bağrına basar ve koklamaya durur. İşte o esnada Allah Resûlü, sahabilerine bu tabloyu gösterir ve “Şu anneyi görüyor musunuz? O, bağrı- na bastığı bu çocuğunu hiç cehenneme atar mı?” der. Ashab cevaben, “Atmaz yâ Resûlallah.” derler. Bunun üzerine Allah Resûlü de, “Allah kullarına karşı o anneden daha merhametlidir.” (Buhari) buyurur. RABB’İMİZE NASIL DUA EDİLİR? “Rabb’imize nasıl dua edilir?” meselesine gelince, özetle şunları söyleyebiliriz: Dua ederken, evvelâ Cenâb-ı Hakk’ın kabul edeceğine gönülden inanarak ve ciddî bir itminan içinde dua edilmelidir. “Olsa da olur, olmasa da olur” veya “Falan şeyi bana verir misin yâ Rabbi?” şeklinde dua edilmemelidir. Çünkü Allah’ın hazinesi çok geniştir ve O’nun her şeye gücü yeter. İsterse bir an ve bir lahzada gedayı sultan eder. Onun için dua ederken himmetler âlî tutulmalı ve O’ndan yüce şeyler talep edilmelidir. Meselâ, Allah’tan cennet yerine Firdevs istenmelidir. İşte bu şekilde dua etmeyi bize Allah Resûlü öğretmektedir. Sâniyen, biz, istediğimiz şeyleri yerine getirir diye Allah’ın kudret ve kuvvetini kabul ediyoruz. Yine biz, “Cennet gibi bir âlemi hazırlamasına O’nun gücü yeter.” diyor ve O’ndan cenneti istiyoruz. Bu, sadece dua etmek ve birine hâlimizi arz etmek değildir, bu, derin bir arzuhâl ve bu arzuhâl içinde Cenâb-ı Hakk’ın bütün evsâf-ı kemaliyesi ve esmâü’l-hüsnâsıyla ifade edilmesi demektir. İşte böyle bir dua, hâlis bir ubûdiyettir ve kat’iyen reddedilmez. Ayrıca dua ederken insan gevşek durmamalı, özenerek dua etmelidir. Hani camilerin önünde dilencilik yapan insanlar vardır; onlar, bazen öyle içli laflar ederler, öyle gönülden isterler ki, insan mutlaka onlara bir şey verme zaruretini hisseder. İşte bizler de kul olarak Rabb’imize öyle yalvarmalıyız ki, bu yalvarışlar Rabb’in rahmetini ihtizaza getirsin. Bazı insanlar, yapmış oldukları bu içli yalvarışlarla kurtulmuşlardır. Duada böyle hâlis bir ubûdiyet ruhundan ötürüdür ki insanlar, hiçbir zaman duadan dûr olmamalıdırlar. Allah mutlaka insanların sesini duyar ama onlar, bazen yanlış şeyler isterler, Allah da o istedikleri şeyi vermeyip haklarında daha hayırlı olanı lütfeder. Bediüzzaman’ın ifadesiyle kul, bir erkek evlâdı ister, Allah ona Hz. Meryem gibi onun için daha hayırlı olacak bir kız evlâdı verir. Evet, İmrân ve hanımı Allah’tan bir erkek evlâdı istemişlerdi. Allah, onlara Hz. Meryem’i vermişti. Hz. Meryem, beş-altı asır insanlığın yarısına yakınını tenvir edebilecek büyük bir hakikati içinde mayalamış ve Hz. Mesih’i dünyaya getirmişti. Hz. Mesih, aynı zamanda Efendimiz’e giden yolları açmış ve Allah Resûlü’nün imamlık yaptığı peygamberlik cemaati içinde, o cemaatin müezzinlik vazifesini üstlenmişti. Aynı zamanda Hz. Mesih, ahir zamanda da ruh, mânâ ve hakikat olarak ahlâken Muhammedîlik ile omuz omuza verecek ve din-i mübîn-i İslâm’ın şehbal açmasında yardımcı olacaktır. 12YORUM 02-08 MART 2015 ZAMAN VEYSEL AYHAN A. TURAN ALKAN Aynur Hanım veya Rahmet’e bedel olmak… Bu da benim kartvizitim! Her şehit, yeni bir doğuşun ve yeni doğuşların müjdesini taşır. Şehidi olmayan topraklar sahipsiz ve kimliksizdir. Şehit, o toprakların geleceğinin garanti belgesidir. Binlerce tohuma dâyelik yapacak bir var oluş müjdesidir. Şehit aynı zamanda bir kurbandır. Allah’ın rahmet tecellileri bir coğrafyaya bahar bahşedecekse buna bir bedel gerekir, kurban gerekir. Ve kader, kurbanı ‘en kurbet’le mücehhez’ olanlardan seçer. Kurban, şehadetle Allah’a yükselirken o saat rahmet dalga dalga kuşatır o coğrafyayı. Ve şehadetin zafer tâkını Kur’an ilan eder: “Müminlerden öyle yiğitler vardır ki Allah’a verdikleri sözü yerine getirip sadakatlerini ispat ettiler. Onlardan kimi adağını ödedi, canını verdi, kimi de şehitliği gözlemektedir.” (33/23) Bunlar, Teksas’ta amansız bir hastalıkla dar-ı beka’ya irtihal eden bir kahramanın, Aynur Hanımefendi’nin tedai ettirdikleri. 28 Şubat mağduriyetiyle başlayan hicret yolculuğu. Birkaç ülke ve nihayet Amerika. ‘Müslüman tatil yapmaz’ diyor. Yıllarca cumartesi pazar dinlemeden çalışıyor. Sanki erken gideceğini hissedip de yaşamayacağı yılları önden kaza edercesine ulu’l azmane bir gayretle hizmete koşuyor. Kültür merkezi temizlemekten öğrenci evlerine yemek yapmaya, öğretmenlikten yüzlerce kişilik program düzenlemeye her işe en önde atılıyor. Sürecin Türkiye’deki ağırlığı onu taa orada dilgir ediyor. Hocaefendi’nin ‘Türkiye için çok dua edin’ sözü hep kulağında çınlar. Yaşananların ızdırabıyla her gece saatlerce dua eder. Belki o da önceki yıl vefat eden Ayşe öğretmen gibi “Allah’ım okulumuza ve hizmetimize zarar verdirme, onlara gelecek zararı bana ver” demiştir. Kendini kurban olarak sunmuştur. Hastalığı baş gösterince aile ve yakınlarını üzmek istemiyor. Haber vermiyor. Veya ‘artık çalışma, evde dinlen, dersleri bırak’ derler diye söylememeyi tercih ediyor. Hastalığı ağırlaşınca bile dersleri ihmal etmiyor. Çevresinin ‘artık dinlen’ baskısına “Kur’an derslerini bırakmak ölmeden gömülmektir, daha ölmedim.” diyor. Tıpkı Hocaefendi’nin Yaşar Tunagür Hoca’dan naklen anlattığı Hüsrev Hoca gibi. Hüsrev Hoca, üniversitede okuyan kızı vefat ettiğinde bile dersini ihmal etmemiş. Yaşlandığı yıllarda ıstırap içinde hasta yatağında yatarken bile etrafındaki birkaç öğrencisine ders takrir ediyor. Nihayet bir gün iyice takatten kesilince elindeki kitap kayar ve yere düşer. İşte o zaman Hüsrev Hoca ellerini kaldırıp ‘Allah’ım bağışla beni, bırakmak istemiyordum ama artık götüremiyorum!’ der ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya durur. İşte Aynur Hanım da aynı mefkurenin, aynı azim ve kararlılığın mümessili olarak son günlerini tamamlıyor. Hastalık iyice ağırlaşınca vefat ettiği güne kadar duvara tutuna tutuna dersine gidiyor. Vefatından sonra Amerikalı bir arkadaşının onun için söyledikleri hazineler değerinde bir mirastır: “Aynur Abla bana İslam’la alakalı çok şey öğretti. Yolumu bulmamda yardımcı oldu. Bana nezaket ve erdemi, nasıl bir eş, anne ve Müslüman olunması gerektiğini gösterdi. Müslüman olduğumda benim için evinde bir şehadet kutlaması organize etti. 2013 yılında evlendiğimde kına gecesi düzenledi. O, her zaman çok cömert ve ferasetliydi. Bu dünya onsuz eksik olacak. Fakat aynı zamanda, onun hâlâ yanımızda olduğuna inanıyorum. Çünkü bizi hiçbir zaman yalnız bırakmazdı. Allah (cc) onu Kendisi’ne yakın olanlardan eylesin.” Cenab-ı Hak, eşi ve yetim kalan çocuklarına sabr-ı cemil lutfetsin. O’nun ve diğer aziz şehitlerimizin makamını âli eylesin. Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem’e ve âli ashabına mülakatla teşrif ve tekrim buyursun. MEHMET KAMIŞ Güç şehveti! 28 Şubat’ı anlatan en belirgin tavır ‘ne diyorsak o’ tavrıydı. Hukuk, adalet, yasalar ne diyorsa değil onlar ne diyorsa o! Kötü dedikleri adam kötü ilan ediliyor, kapatılsın dedikleri kurum ortadan kaldırılıyordu. Bunların cari hukuk aleyhine bir şey yapmıyor olmalarının önemi yoktu. İstenmeyen adam andıçlanır, iftira atılır ve suçlu hale getirilirdi. Dindarların fişlenmesi, ötekileştirilmesi, yurtlarına, yuvalarına, okullarına baskınlar düzenlenmesi, malî müfettişlerin büyük cezalar yazması olağan bir durumdu. Yargı, medya, iş çevreleri tek tek çağırılır, brifingler verilir ve nasıl davranmaları gerektiği dayatılırdı. Bunlar, ‘ne diyorsak o’ tavrının yansımasıydı. İnsanın güçle olan imtihanına yenik düşmesinden kaynaklanıyordu bu tavır... Gücü eline geçirenin nasıl davrandığıyla ilgili bir durumdu. Tam burada iktidar sahiplerine şöyle bir soralım: Gücü niye istiyorsunuz? Her istediğinizi anında yapabilmek için mi yoksa toplumun birliği ve dirliğini sağlayacak olan adaleti tesis etmek için mi? AK Parti, yıllar önce ülkede büyük zarar gören adaleti temin adına ortaya çıktı. İnsanlar ötekileştirilmekten kurtulacak, gelir adil bir şekilde dağıtılacaktı. Kimsenin canı ve malı, aidiyetinden dolayı tehdit altında olmayacaktı. Ancak bu partiyi dengeleyecek kurumların zayıflamasından sonra gördüğümüz şu ki; gücün şehvetine fena halde kapılmışlar. Bu duygunun onları yıkıp yok etmesine karşı hiçbir direnç geliştirmemişler. 28 Şubat zihniyetinin devamı olarak ele geçirdikleri güçle ‘ne diyorsak o’ tavrını daha çirkin bir yere taşımışlar. Bugün kendilerine muhafazakâr, dindar diyenler; yeri geldiğinde hayatındaki bütün ilkeleri askıya alabiliyor, yeri geldiğinde hak-hukuk tanımayabiliyor, yeri geldiğinde rakiplerini alt ede- bilmek için hiçbir etik değer ve inancı umursamayan makyavelist bir ruh haline bürünebiliyor. Bunlar, tatlısu zamanlarının demokratları ve adalet dağıtıcıları. Miting meydanlarında, salonlarda yaldızlı yaldızlı ettikleri cümlelerin pratik hayatta karşılığı yok. Konuşmalardaki değerlerin, yüzlerce yıllık medeniyet birikimini yok ederken elde edecekleri üç-beş kuruşluk rant karşısında hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmamış. Güçle yaşadıkları imtihanda seve seve zir ü zeber olmuşlar. Uygulamaları, onlardan önce gücü ele geçirenlerin yaptıklarından farksız. Onlar da fişlerdi, ötekileştirirdi, kendilerinden olmayan herkesi devlet gücüyle ezmeye çalışırdı. Fakat onlar en azından yazılı kanunlara bunlardan daha çok riayet eder, göstere göstere çiğnemekten korkarlardı. Daha ağırları var ama dün Sultanahmet’te yaşanan bir olayı, bu söylediklerime küçük bir örnek olarak verebiliriz. Vicdanıyla hareket etmesinden dolayı Şehir Üniversitesi’ndeki görevinden uzaklaştırılan Turgay Oğur, cuma namazını Sultanahmet Camii’nde kılarken Başbakan’ın da orada olduğunu fark ediyor. Başbakan’ın camiye silahlarla gelmesine dikkat çeken bir tweet atıyor. Devletin azametli (!) gücünü elinde bulunduranlar, bu tweetten rahatsız oluyor ve Turgay Oğur’un cami çıkışında gözaltına alınması talimatını veriyorlar. Onu gözaltına aldırmaya çalışanlar da, muhtemelen eski tanıdıklarıydı. Demokrasi yolunda belki birlikte omuz omuza mücadele verdikleriydi. Ancak şimdi onlar güç sahibiydi. Öyle ya Turgay Oğur, bunların gücü ele geçirince ileride kendilerine lazım olacak hiçbir değeri bırakmayacaklarını, onların hayatlarındaki tek kutsalın ‘iktidar’ olduğunu bilemezdi ki... Bu bir memleket meselesi; Cumhurbaşkanı’mız Sayın Erdoğan’ı üzmeye kimsenin hakkı yok; özellikle de Merkez Bankası’nın; lütfen yani! Yargı, yürütme, yasama, ordu, işverenler, basın, esnaf, finans ve bir sürü sivil toplum kuruluşunun ister istemez biat ve sadakat yemini etmesinden sonra Merkez Bankası’nın Sayın Erdoğan’a karşı sanki hakikaten bağımsız filan olabilirmiş gibi dayılanmaya ve pırlanta değerinde para politikası tavsiyelerine karşı kulağının üstüne yatmaya kalkması, afedersiniz ama densizliğin ta kendisidir. Sayın Cumhurbaşkanı’mız bizzat kendisinin bile bağımsız ve tarafsızlığı bıraktığı önemli bir dönemde, böyle afedersiniz ama bağımsızlık filan şeysiler bir yerde küstahlık oluyor. Merkez Bankası’na buradan ihtar ediyorum; hemen kendini fesh etsin, başkanı da çekilip gitsin! Yetmez; bilumum çalışanları sulh ceza huzurunda özeleştiri vererek paralelci eğilimlerini itiraf etsinler. Ardından savcılığa kendilerini ihbar ederek polisimizi yormadan Silivri’ye gidip yatsınlar. Bir ara mahkemeler bakar onlara... Bunlar önemli, kaydedin lütfen! Bugünden tezi yok, para basma yetkisi bir Cumhurbaşkanlığı tezkeresi ile TCMB’den alınarak ‘Alo Fatih medyası’na devredilsin. Darphane tesisleri sembolik bir fiyatla, meselâ 1 YTL’ye bu güzide havuz kuruluşuna satılsın; sonra kimse kalkıp, “Gül gibi tesisi ölmüş eşek fiyatına yandaşlara peşkeş çektiler” diye vik vik etmesin. Parada gözümüz olsaydı, böyle mi olurduk! Darphaneyi satın alan havuz kuruluşu, yönetmelik değişikliğine gidip “Havuzbank” adını alsın. Gazetelerimiz her gün bir sayfaya banknot basıp okuyucuya bedava dağıtsın; insanlar da kesim yerlerinden banknotları dikkatlice keserek desteleyip alışveriş etsinler. Para bollaşsın, refah artsın. Domates, biber ucuzlasın. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı şirketleri rahat nefes alsın. Vatandaşlar Havuzbank’ın dağıttığı banknotlarla göğüslerini gere gere ev sahibi olabilsinler. Mahzuru yok, alan bi daha alsın. Bi fikrim daha var ve önemli: Havuz’un İngilizce yayın yapan gazetesi artık işi gücü bırakıp (zaten kimse aldırış etmiyor) bütün mesaisini dolar, Euro, pound filan gibi değerli döviz basımına tahsis etsin ve döviz banknotlarına reisin resmini bassınlar. Silahlı Kuvvetler’imiz de öteden beri arzu ettikleri füze savunma sistemleri, uçak gemileri mübayaa edebilsinler. Dış ticaret açığımız kapansın, câri açığımız dengelensin. Verelim kaç kuruşsa; IMF’sini de Dünya Bankası’nı da satın alalım, Batı ekonomisi oklava yutmuş yılana dönsün; ekmeğe muhtaç olup kapımıza gelsinler ama biz âlicenaplık gösterip bunlara üç-beş kuruş verelim. Batağa girmiş Batı ekonomilerine akıl vermek için Saray bünyesinde yiğit bir elemanın önderliğinde bir dink-donk kuruluşu kurulsun ki, arada bu adamdan kurtulabilelim! Üretimi filan boşverelim; maden işletmeye, fabrika çalıştırmaya, işçinin ağız kokusunu çekmeye paydos. Bastıralım parasını, ürünü dışardan getirtelim. Halkımız yesin, içsin, tüketsin. Artan parayla bütün ülkelere öğrenci yurtları, Türk okulları ve özellikle iktisat fakülteleri açalım; öğrensinler, sevaptır. Halkımız da yarın sandık başına gidince artık tereddüt filan etmesin yani, gürül gürül bastırsın oyunu iktidarımıza; aralarında ben de dahil 400 küsür arslan yollasınlar. Cumhurbaşkanımız da politika faizidir, faiz koridorudur, üst banttır, şudur budur filan gibi lüzumsuz şeylerle uğraşıp dehâsını ufak teferruata tahsis etmesin. Ona büyük Türkiye’yi kurması için sulh ve sükûn içinde geçirilecek huzurlu zamanlar ve kutlu doğum günleri armağan edelim. Tutmayın beni, gayet iyiyim; ekonomik mucizenin formülünü tam şeyetmişken aday adaylığımı engelleyemezsiniz. Başkaaan! Not: Turgay Oğur’a reva görülen çirkin muameleyi şiddetle protesto ediyorum; yalnız değilsin sevgili Turgay. 02-08 MART 2015 SAYI: 692 INTERNATIONAL NEWSPAPER S.C. Romzaman Impex S.R.L. Romanya Temsilcisi Representative in Romania Bahadýr Van [email protected] Dobruca Temsilcisi Representative in Dobrogea Yusuf Küçük Abone &Reklam 0 721 294 265 [email protected] ISSN: 1224-113X Genel Yayýn Yönetmeni Editor in Chief Hayri Gül [email protected] Reklam Sorumlusu Marketing Manager Nihat Altun [email protected] Sayfa Tasarým Graphic Designer Evghin Veli Corespondent Haber Merkezi Ömer Said Burgazlı Mirela Popa KÖSTENCE Ebubechir Tanior Adres: Strada Suceava, No. 2C, Biro No.2, Kat: 2, Constanta Tel / Faks: 0341 469 676 Mobil: 0 764 337 736 BÜKREÞ Tel: 021 / 211 21 31 - 32 Faks: 031 / 103 21 36 E-mail: [email protected] Adres: Vasile Lascar, No. 102, Sector, 2 TIPOGRAFIE: UNITED PRINT Köþe yazýlarýndan yazarlarý, ilan ve reklamlardan reklam sahipleri sorumludur. Gazetemiz abone usulü ve posta yoluyla daðýtýlmaktadýr 13 02-08 MART 2015 Haftalık Bulmaca 14 SERİ İLANLAR 02-08 MART 2015 ZAMAN DE VANZARE CENTURA CONSTANTEI A4 - Iesirea Constantei vand teren extravilan pretabil. Constructii 1983m2, deschidere drum, vecinatate nod rutier A2, A4 loc. Cumpana. Pret: 10 000 Euro. Pentru depozit, benzinarie & popas. Prim - propietar, acte, english speaker. Tel: 0 732 957 726 İŞ ARIYORUM Oturum sorunum yok. Kara fırında pişirici ve hamurkar olarak işinin ehli bir ustayım. Bükreş’te iş arıyorum. Sait usta. Tel: 0 722 874 103 İŞ ARIYORUM Oturum problemim yok. Uzun süre Romanya'da çeşitli sektörlerde yöneticilik yaptım. Nakliyecilik sertifikam var. İngilizce, Romence ve Türkçe biliyorum. Ehliyetim var. Seyahat problemim yok. Birçok bilgisayar programı kullanıyorum. Köstencede yaşıyorum. Kendime uygun bir iş arıyorum. Tel: 0 724 863 092 DEPO VE MALZEME SİGORTASI USTA ARANIYOR TRAFİK SİGORTASI VE KASKO Köstence'de, restorantta çalışmak üzere vize problemi olmayan, kebap ve döner ustası aranıyor. İBRAHİM ERDOĞMUŞ Tel: 0745 45 45 25 / e-mail: [email protected] Türkiye’nin Bükreþ Büyükelçiliði Büyükelçi: Osman Koray Ertaş Tel: (+40-21) 206 37 00 - 04 (5 hat) Faks: (+40-21) 206 37 37 [email protected] Konsolosluk Þubesi: (Vize ve Pasaport iþlemleri için) Tel: (+40-21) 206 37 27 - 29 (3 hat) Faks:(+40-21) 206 37 30 www.e-konsolosluk.net Ticaret Müþavirliði (+4021) 318 39 39 Türkiye’nin Köstence Baþkonsolosluðu Baþkonsolos: Ali Bozçalışkan Tel : (+40-241) 60 79 10 Faks : (+40-241) 60 79 14 [email protected] Türkiye’nin Cluj Fahri Konsolosluðu Fahri Konsolos Vita Vasile Andrei. Adres: Str. Buna Ziua FN 400495 Cluj-Napoca Tel : 0264 438 402 Faks: 0264 438 400 Romanya’nýn Ankara Büyükelçiliði Büyükelçi : Radu Onofrei (Embassy of Romania in Ankara) Tel : (+90 312) 466 37 06 - 427 12 43 Faks: (+90 312) 427 15 30 [email protected] Romanya’nýn Ýstanbul Baþkonsolosluðu Baþkonsolos : Adriana Ciamba Tel: (+90 212) 358 05 15 -16 -17 Faks: (+90 212) 358 05 18-19 Vize iþlemleri (+90 212) 358 05 35 Tic. Ateþeliði: (+90 212) 292.41.27 E-mail: [email protected] Romanya’nýn Ýzmir Baþkonsolosluðu Baþkonsolos : Cerasela Nicolaş Tel: (+90 232) 465 04 63 Faks: (+90 232) 465 09 38 Güney Doðu Avrupa ‘Lumina’ Üniversitesi (Lumina University) Tel: (+40-21) 240 30 22 Faks: (+40-21) 240 30 33 www.lumina.org [email protected] Þos. Colentina Nr. 64B, BÜKREÞ Lumina Eðitim Kurumlarý Genel Müdür: Fatih Göktaþ Tel: (+40-21) 306 95 30 Faks: (+40-21) 306 95 34 www.lumina.ro - www.lumina.org Uluslararasý Bükreþ Bilgisayar Lisesi (ICHB) Tel: (+40-21) 327 54 43 - 327 65 70 Faks: (+40-21) 320 95 60 www.ichb.ro - [email protected] Uluslararasý Bükreþ Koleji (ISB) Tel: (+40-21) 306 95 30 Fax: 021-306 95 34 (Primary School) Faks: 021-306 95 50 (Secondary School) www.isb.ro - [email protected] [email protected] Spectrum Bükreþ Anaokulu ve Ýlkokulu Tel: (+40 -21) 327 55 71 Faks: (+40- 21) 327 15 41 www.scoalaspectrum.ro Email: [email protected] Uluslararasý Köstence Bilgisayar Lisesi (ICHC) Tel: (+40- 241) 693 262 - 665 083 Faks: (+40 -241) 545 627 www.ichc.ro - [email protected] HALT Language Center Tel: (+40 -21) 335 58 58 www.halt.ro RODİAP (Romanya Diyalog Platformu) www.rodiap.ro Tel: 0 768 257 566 0 733 713 385 APRT (Türk-Romen Dostluk Derneği) email: [email protected] web: www.aprt.ro TUNA Vakfı Tel: (+40 -21) 335 58 58 www.tuna.ro Türk Ýþadamlarý Derneði (TÝAD) Baþkan: Aykut Akbulut Tel : (+40-21) 250 67 46 -250 18 77; Faks: (+40-21) 250 45 93 www.tiad.ro Romanya-Türkiye Ticaret ve Sanayi Odasý Adresa: Str. Nerva Traian , Nr. 27-33 (Complex Nerva Traian) Tel: 0 734 439 098 / 0 768 599 905 web: adress63.ro faceebook : Adress” restaurant&terasa EK, ÇORBA, SULU YEM , TA LA SA PILAV, KARIŞIK KEBAB, I LE TATLI VE IÇECEK 50 LEI 25 IN IÇ AR ÇOCUKL Baþkan: Tamer Atalay Tel: (+40 -21) 326 97 22 Faks: (+40-21) 326 36 67 e-mail:[email protected] Dobruca Ýþadamlarý Derneði Baþkan: Zeki Uysal Tel: 0241.692 841 - 0241.610 636 Fax: 0241. 692 841 e mail : [email protected] website : www.dobrucatiad.org 15 spor YUNANISTAN’DA LIG ASKIYA ALINDI. Yunanistan Ligi'nin iki güçlü ekibi Panathinaikos ile Olimpiakos arasında geçen hafta oynanan derbi sonrası çıkan olaylar sebebiyle Yunanistan'da profesyonel liglere süresiz ara verildi. Spor Bakanı Yardımcısı Stavros Kondonis, federasyon ile kulüp başkanlarından, önlem olarak elektronik bilet sistemini hayata geçirmelerini ve statlara kamera konulmasını istedi. Yunanistan'da ligler bu sezon ikinci kez askıya alındı. 02-08 MART 2015 ZAMAN 'Çocuklar çok yürekli oynadı' BARBOROS BURUS - İSTANBUL Beşiktaş Teknik Direktörü Slaven Bilic, Liverpool zaferinin ardından konuştu. Futbolcularının yüreklerini ortaya koyduğunu belirten Hırvat hoca, kimseyi penaltı için belirlemediğini söyledi. Bilic, Türkiye ve SiyahBeyazlı kulüp için harika bir gece yaşadıklarını söyledi. Avrupa Ligi’nde son 16’ya kaldıklarını belirten başarılı hoca, önceliklerinin Süper Lig olduğunu tekrarladı. Hırvat teknik adam, “Gerçekten harika duygular yaşıyorum. Türkiye ve kulübümüz adına harika bir gece. Turu geçecek bir oyun ortaya koyduk. Şimdiye kadar yaptığımız en iyi takım savunmasını yaptık. Özellikle 2. yarı işi bitirebilirdik. Çocuklar çok yürekli oynadı. Liverpool, kupanın 1 favorilerindendi.” dedi. Liverpool’un özellikle kontrataklarda tehlikeli olduğunun altını çizen deneyimli çalıştırıcı, penaltılar öncesi yaşananları da şöyle anlattı: “Uzatmalara kalmadan işi bitirebilirdik ve hak etmiştik. Penaltıdan önce oyuncularıma ‘Sonuç ne olursa olsun, omuzlarınızda baskı hissetmeyin. Siz harika bir iş başardınız.’ dedim. Ve şu önemli, 7 oyuncu penaltı noktasına gitmek istedi. Ben kimseyi penaltı için zorlamak zorunda kalmadım.” Taraftarın inanılmaz desteğine teşekkür eden Siyah-Beyazlıların teknik patronu, “İç sahada oynadığımız, ligdeki maçlarda neden böyle bir taraftar gelmiyor, anlamıyorum. Bu galibiyette taraftarın büyük etkisi var.” dedi. Beşiktaş'ın rakibi Club Brugge 1 UEFA Avrupa Ligi'nde son 16 turu kuraları İsviçre'nin Nyon kentinde çekildi. Liverpool'u saf dışı bırakan Beşiktaş'ın yeni rakibi, Belçika'dan Club Brugge. SiyahBeyazlılar, çeyrek finale çıkabilmek için ilk maçını Mart'ın 12'sinde deplasmanda, rövanşı 19'unda evinde oynayacak. Olimpiyat Stadı'nda, 19.03.2015 tarihinde yapılacak karşılaşmanın kulübün kuruluş tarihi olan 1903'ü anımsatması ilginç bir ayrıntı oldu. DIĞER EŞLEŞMELER: Everton (İngiltere)Dinamo Kiev (Ukrayna), Dinipro (Ukrayna)Ajax (Hollanda), Zenit (Rusya)-Torino (İtalya), Wolfsburg (Almanya)-İnter (İtalya), Villarreal (İspanya)-Sevilla (İspanya), Napoli (İtalya)-Dinamo Moskova (Rusya), Fiorentina (İtalya)-Roma (İtalya). Karate Milli Takımı Balkan ikincisi 1 Karate Milli Takımı, 21-22 Şubat tarihlerinde Sırbistan'da yapılan 17. Balkan Büyükler Karate Şampiyonası'nda 5 altın, 2 gümüş, 5 bronz madalya kazanarak takım halinde Balkan ikincisi oldu. Milli takım, 15 Parma krize çare arıyor. İtalya'nın köklü ekiplerinden Parma, borçları yüzünden bir alt lige düşürülürken olayın yankıları hâlâ devam ediyor. Kulübün efsane futbolcularından ve altyapı antrenörü Crespo, “Tesislerde sıcak su bile yok.” diyerek yaşanan durumu özetledi. Parma kaptanı Lucarelli ise “Futbolculardan önce ayda bin Euro maaş alan çalışanların ödemelerinin yapılması gerektiğini düşünüyorum. Omuzlarımızda sorumluluk hissediyoruz." şeklinde konuştu. bayan, 14 erkek sporcu ile Türkiye'yi temsil etti. Karate Federasyonu Başkanı Esat Delihasan, iki gün süren organizasyonda milli sporcuların ülkemizi başarıyla temsil ettiğini belirterek, önemli bir başarıya imza attıklarını söyledi. Ronaldo 38 yaşında futbola döndü. Barcelona, İnter, Real Madrid, Milan gibi Avrupa devlerinde forma giyen Brezilyalı efsane Luis Ronaldo, 38 yaşında futbola geri döndü. ABD 2. lig ekiplerinden Fort Lauderdale Strikers ile sözleşme imzalayan yetenekli oyuncunun bu kararı şaşkınlıkla karşılandı. Kariyeri boyunca sakatlıklarla mücadele eden Ronaldo, son zamanlarda da aldığı fazla kilolarla gündeme gelmişti. ‘Fenomen' lakaplı isim, FIFA tarafından üç kez dünyada yılın futbolcusu seçildi. 02-08 MART 2015 BÜKREÞ 02 MART 03 MART 04 MART 05 MART 06 MART 07 MART 08 MART İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı 05:11 06:47 12:35 15:36 18:10 19:36 05:09 06:46 12:35 15:36 18:11 19:37 05:07 06:44 12:34 15:37 18:13 19:39 05:06 06:42 12:34 15:38 18:14 19:40 05:04 06:40 12:34 15:39 18:15 19:41 05:02 06:39 12:34 15:40 18:17 19:43 05:00 06:37 12:34 15:41 18:18 19:44 T.C Diyanet İşleri Başkanlığının belirttiği vakitler esas alınmıştır Serap değil, çöl ortasında vaha Peru'nun Atacama Çölü'nde bulunan ve Huacachina adı verilen bir yerleşim yeri var. Başkent Lima'ya 300 km uzaklıkta bulunan bu yerde evler, ağaçlar ve göl bile var. 96 sakini olan Huacachina, görenleri şaşırtıyor. 1 Pek çok film ya da diziye konu olmuştur şimdiye kadar: Rüyasında çölün ortasına düşmüş bir kişi, koşar koşar ve bir damla su arar; fakat ne mümkün. Peki ya suyun bile bulunamadığı çöllerin birinde hayat emaresi olduğunu söylesek? Sözünü ettiğimiz yer; Peru'nun Atacama Çölü'nde bulunuyor. Huacachina adı verilen yerleşim yerinin 96 sakini var. Peru'nun başkenti Lima'ya 300 kilometre uzaklıkta bulunan Huacachina'da evler, ağaçlar ve göl bile var. Çölün ortasındaki gölün doğal olarak Fragmanını bile 1 milyon kişi izledi 1 oluştuğu öne sürülüyor. Buradaki hayatın, etrafınızdaki yerleşim yerlerinden farkı yok. Onlar da herkes gibi bir yandan hayatlarını sürdürürken, bir yandan da geçim derdine düşüyor. Huacachina sakinlerinden çoğu turistlere yönelik işler yürütüyor. Kimi otel veya çeşitli dükkânlar işletirken, kimileri de rehberlik hizmeti veriyor. Bu küçük yerleşim yeri 1940'lı yıllarda oldukça meşhurmuş. Zira varlıklı Peru vatandaşlarının buraya gelip gölde banyo yaptığı belirtiliyor. Bunun iki sebebi var. İlki olarak göl suyunun şifalı olduğuna dair bir inanç var. İkinci olarak ise bu gölde zaman zaman önce İnka medeniyetine ait bir prensesin burada banyo yapmış olması gerekçe gösteriliyormuş. Peki Peru Ulusal Kültür Enstitüsü tarafından dünya mirası olarak görülen bu yerde turistler nasıl vakit geçiriyor? Etrafındaki çöl gezilebiliyor, kayıklarla rehber eşliğinde göl dolaşılabiliyor, gün ağardığında eşsiz bir manzara seyredebiliyor. Arzu edenler, çölde kum kayağı yapabiliyor. MAGAZİN SERVİSİ 13 Mart'ta vizyona girecek ‘Selam Bahara Yolculuk' filminin fragmanının kısa sürede 1 milyondan fazla kişi tarafından izlenmesi, başrolde oynayan Aslıhan Güner'i sevindirdi. Güner, "Bu kadar kısa bir sürede böylesine bir ilgi tabii ki mutluluk verici." dedi. Gördükleri ilgiden çok etkilendiğini belirten Güner, "Emeklerimizin karşılığını almak harika bir şey.” ifadelerini kullandı. Yönetmenliğini Hamdi Alkan'ın yaptığı filmin başrollerini Aslıhan Güner, Gürol Güngör, Merve Sevi ve Mert Yavuzcan paylaşıyor. Kırgızistan, Kazakistan ve Türkiye'de çekilen ‘Selam Bahara Yolculuk' filmi için stüdyoya giren Aslıhan Güner, Yücel Arzen'in 'Söz Vermiştin' isimli şarkısını söylemişti. Irkçı kuş adlarına yasak. İsveç, ayrımcılık içeren kuş isimlerini yasakladı. İsveç Ornitoloji Derneği, son iki yılda 12 bin kuş çeşidi adının elden geçirildiğini ve tercüme edildiği zaman onur kırıcı olan adların değiştirildiğini bildirdi. Dernek, yaklaşık 4 bin kuş çeşidinden negerfinke (zenci ispinoz) ve sigojnerfugl (çingene kuşu) adlarının kaldırıldığını ve artık kullanılmayacağını bildirdi. STOCKHOLM DHA
© Copyright 2024 Paperzz