(pdf) buradan indirebilirsiniz

KÖRFEZDE SİYASİ GERİLİM
KÖRFEZDE
DERİN ÇATLAK
Ali Oğuz DİRİÖZ
74
Mayıs-Haziran Cilt: 6 Sayı: 62
Analiz
S
avaş, istikrarsızlık ve genel
anlamda periyodik krizlerle anılan Ortadoğu’da Basra
Körfezi ülkeleri genellikle bir refah ve istikrar adası olarak görülürler. Bu bağlamda bölgenin ekonomik açıdan en zengin ülkelerini
temsil eden Körfez Arap İşbirliği
Konseyi ya da kısaca Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), bu istikrar
Analiz
Mayıs-Haziran Cilt: 6 Sayı: 62
adasının kurumsal bir bağı olarak
1981’de kuruldu. KİK, kuruluşundan itibaren, Körfez ülkeleri
arasındaki işbirliğini artırmak, koordinasyonu sağlamak ve güç birliğini pekiştirmek bakımından başarılı bir gelecek vaat etmişti. Ancak geçen ayın başında Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap
Emirlikleri (BAE)’nin Katar’dan
Büyükelçilerini geri çekmelerinin
ardından bölgesel istikrarla ilgili
bazı kaygılar belirmeye başladı.
Bilhassa da, Körfez bölgesindeki en önemli örgüt olan KİK’in
geleceğiyle ilgili halen giderilmemiş endişeler bulunmaktadır. Bu
üç ülkenin büyükelçilerini geri
çekmeleri, aslında bir süredir var
olan, ancak su yüzüne çıkmayan,
75
KÖRFEZDE SİYASİ GERİLİM
10 yıldır çok yönlü bir dış politika izleyen ve bölgede arabulucu rolü
üstlenmeye soyunmuş olan Katar’ın, diğer bölge ülkelerinden farklı tutumu,
Arap Baharı sonrasında, diğer KİK ülkeleri tarafından, bölgesel ölçekte
zararlı unsurlara destek olunduğu şeklinde algılanmıştı.
bazı rahatsızlıkların had safhaya
ulaşmasının doğal bir sonucu olarak görülebilir.
Sorunun Ana Nedenleri ve Krizi
Tetikleyen Unsurlar
KİK içerisinde var olan hassas
dengeler, yaşanan bu süreçle birlikte iyice belirginleşti. Nitekim
söz konusu karar da KİK ülkelerinin bakanlar toplantısının hemen
sonrasında alındı. Gerekçe olarak
da Katar’ın geçen sene Haziran
ayında imzalanan ve içişlerine
karışmamayı, bölge güvenliğini
ve istikrarını tehdit eden “zararlı”
medya unsurlarının desteklenmemesini öngören bir anlaşmayı ihlal etmesi gösterildi. El Cezire’nin
bu tartışmaların merkezinde olduğu ise herkesin malumu.
Katar’ın bölgesel dış politikası
ise başka bir anlaşmazlık konusu
olarak ön plana çıkıyor.
10
yıldır çok yönlü bir dış politika izleyen ve bölgede arabulucu
rolü üstlenmeye soyunmuş olan
Katar’ın, diğer bölge ülkelerinden farklı tutumu, Arap Baharı
sonrasında, diğer KİK ülkeleri
tarafından, bölgesel ölçekte zararlı
unsurlara destek olunduğu şeklinde algılanmıştı. Katar’ın Arap
Baharı boyunca izlediği tutum ve
farklı politikalar, büyükelçilerini
geri çeken ülkelerce, bölgedeki
istikrarsızlıkların başlıca kaynağı
olarak görülmektedir. Özellikle
76
Katar’ın Müslüman Kardeşler’e
bölgesel düzeyde verdiği destek
ile Suriye ve Mısır’daki siyasi tercihleri, Suudi Arabistan ve BAE
ile ciddi anlamda ters düşmesine
sebep olmuştur.
Arap Baharı sonrası Bahreyn’deki Sünni rejimin altında
yaşayan ve çoğunluğu oluşturan
Şii nüfusun ayaklanmasının ardından, diğer KİK ülkeleri gelişmeleri yakından takip etmektedirler. Ayaklanma ile baş etmekte
zorlanan Bahreyn yönetimi, komşu ülkelerden yardım istedi ve
bu kapsamda Suudi Arabistan ve
BAE askerleri, Bahreyn rejimine
destek olmak adına KİK şemsiyesi
altında adaya gelmişlerdi. Bu durum, Körfez bölgesinde genel bir
huzursuzluk yarattı. Bu mevcut
tedirginlik de söz konusu üç ülkenin (Suudi Arabistan, Bahreyn
ve BAE’nin) Katar’a yönelik sert
tutumunun sebeplerden biridir.
KİK’in Entegrasyon Çabaları
Krizden Etkilenir mi?
KİK, dünya’nın en önemli hidrokarbon rezervlerinin bulunduğu
bölgelerden biri olan Basra Körfezi’nde yıllarca bir uluslararası
örgüt olarak bölgesel istikrar ve
işbirliği mekanizmalarını kurumsal bir çerçeve içerisinde düzenlemekte ve sürdürülebilirlik sağlamaktaydı. Son yıllarda Konsey,
daha ziyade ekonomik yönleri ile
öne çıkmış olsa da KİK çerçevesinde 1984’te bir savunma anlaşması imzalanmıştı. Bir anlamda
AB ve NATO’nun Avrupa kıtası
için kurduğu ekonomik ve siyasi istikrar şemsiyesinin benzer
bir modelini KİK, Basra Körfezi
için de sunmayı amaçlamaktaydı.
AB’deki gibi bir ortak para birimi
oluşturulması hususundaki görüşmeler, yakın bir zamana kadar
devam etmekteydi. Söz konusu
ortak para biriminin dolara endeksli bir sistem olması öngörülürken, bu sisteme daha mesafeli
duran en önemli ülke, BAE’ydi.
Bunun temel sebebi ise BAE’deki
Dubai Emirliği’nin önemli bir finans merkezi olması ve bölgenin
en önemli metropolü haline gelmiş bulunmasıdır. Ayrıca, BAE içerisinde üretilen petrolün 94%’ü
Abu Dabi emirliğinde çıkmaktayken Dubai’nin gelirinin büyük
çoğunluğu ticaret, finans, lojistik,
fuarcılık, gayrimenkul, turizm ve
hizmet sektörüne bağlı petrol dışı
gelirlere dayanmaktadır. Bu bağlamda önemli bir finans ve iş merkezi olan Dubai’den dolayı BAE,
ortak bir para birimiyle sınırlandırılmak konusunda daha isteksizdi. Bir anlamda, Dubai’nin tavrında Avro bölgesi dışında kalan
İngiltere’ye benzer bir tutum söz
konusudur.
KİK’in bölgede önemli bir
kuruluş olmasının diğer bir göstergesi de, Basra Körfezi dışında
Mayıs-Haziran Cilt: 6 Sayı: 62
Analiz
bulunan iki Arap monarşisinin,
yani Fas ve Ürdün’ün, Arap Baharı sürecinde KİK’e üyelik için başvurmalarıdır. Halen genişleme görüşmeleri devam ederken, KİK’in
kendi içinde ciddi bir bölünmüşlük yaşaması, Fas ve Ürdün
ile yürütülen genişleme sürecinin
geleceği hakkında belirsizliklerin
de oluşmasına sebep olmuştur. Bu
açıdan, KİK’in yıllarca kriz bölgesindeki istikrar adası olması özelliği halen geçerli olsa da gelecekteki
olası bir kriz karşısında KİK’in
nasıl bir tutum sergileyeceği belirsiz bir hal almıştır.
AB’de olduğu gibi genişleme
süreci ve ortak para birimi oluşturma çalışmaları yoğun biçimde
devam ederken, Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn’in örgütün önemli bir oyuncusu olan
Katar’dan büyükelçilerini geri
çekmeleri, KİK’in geleceği hakkında bazı soru işaretlerini de beraberinde getirmiştir.
Katar’ın Krizi Büyütmeme
Arayışı
KİK’in geleceğini, ortak para birimi ve genişleme gibi çabaların boşa harcanmaması ve bölgesel işbirliğinin ve istikrarın artması adına
Katar’ın krizi büyütmeme arayışı
içerisinde olduğu görülmektedir.
Katar yönetimi, halklar arasındaki
kardeşlik bağlarından dolayı aynı
şekilde karşılık vermeyeceğini duyurmuştur. Ortadoğu uzmanı ve
El Arabiya’ya düzenli katkıda bulunan yazar Naser El Tamimi’nin
değindiği gibi “gerginliği artırmanın sırası değildir”, çünkü artan
gerginlik kimsenin yararına olmayacaktır. Dahası, bu krizin devamı
halinde KİK’in bölgedeki istikrarı temsil ettiği algısı da erozyona
Analiz
Mayıs-Haziran Cilt: 6 Sayı: 62
uğrayabilecektir. Nitekim, bu
kaygılarla, Katar’ın mütekabiliyet
prensibini uygulamayacağını ve
KİK’teki kardeş halklardan dolayı
aynı şekilde karşılık vermeyeceğini duyurması, tartışmanın bir “aile içi mesele” olarak kalmasına yönelik atılmış olumlu bir adımdır.
KİK’in uzun dönemde bölge istikrarı açısından önemli bir
kurumsal çerçeve oluşturmasının
yanı sıra, Katar’ın stratejik açıdan
Hürmüz Boğazı’nda oluşabilecek
bir aksama durumunda komşu
ülkelere daha bağımlı olacağı göz
ardı edilmemelidir. Bilhassa Hürmüz Boğazı’nda bir aksaklık olması durumunda, kendine ulaşım
alternatifi sunabilecek karayoluyla tek sınır komşusu olan Suudi
Arabistan’la hassas dengeleri gözetmek zorunda olduğu gerçeği
de Katar’ın olayları yatıştırma arayışı içerisinde olmasının ardındaki
önemli bir etkendir.
Katar Açısından Doğalgaz
Sevkiyatında Alternatifler
Geliştirmenin Önemi
Uluslararası Enerji Ajansı’nın
yayınladığı World Energy Outlook 2013 verilerine göre, Katar
ekonomisini bölgedeki diğer ülkelerden ayıran en önemli etken,
gelirinin çoğunun petrol yerine
doğalgazdan kaynaklanmasıdır. İlaveten, Katar devletinin gelirinin
önemli bir kısmı Uzakdoğu’ya yapılan LNG sevkiyatına dayalıdır.
BAE de halen Katar doğalgazını
en çok tüketen ülkelerden biridir.
Buna karşın BAE gaza bağımlılığı
azaltmak adına alternatifler geliştirmektedir. Örneğin, nükleer
enerji yatırımlarına hız vermiştir.
Ayrıca BAE, Abu Dabi ile Füceyre arasında yapımı planlanan
ham petrol boru hattı sayesinde,
Hürmüz Boğazı’nın riske girmesi
durumunda, boğazı by-pass edebilecektir. Alternatif oluşturulması
sonucu BAE’nin, Hürmüz boğazında oluşabilecek olası bir aksamadan daha az etkileneceği tahmin edilmektedir.
Katar’ın ise olası bir aksamadan en çok etkilenecek ülkeler
arasında yer alması, bölge ülkeleriyle iyi ilişkiler içerisinde olmasını gerektirmektedir. Örneğin,
bir kriz anında, Katar’ın tek kara komşusu Suudi Arabistan’ın
üzerinden gelecek lojistik destek
oldukça önemlidir. Ayrıca, olası
alternatif doğalgaz boru hatları
için de akla gelen ilk seçenekler,
yine Suudi Arabistan ve BAE’dir.
Katar’ın LNG tankerlerinin yanı
sıra doğalgaz sevkiyatı için alternatifler geliştirmesi gerekmektedir.
Körfez bölgesi özelinde ve Ortadoğu genelinde siyasi ve ekonomik istikrar açısından KİK,
kurumsal işbirliği çerçevesi oluşturan çok önemli bir kuruluştur.
Bu açıdan, bütün KİK üyelerinin
bir an önce farklı hassasiyetler
gözeterek olayı büyütmemeleri
herkesin yararına olacaktır. KİK
ile 2009’da ortaklık bağlamında
stratejik diyalog mekanizmaları
geliştiren Türkiye’nin de, bölgesel istikrar bakımından gelişmeleri yakından takip etmesi ve
söz konusu uyuşmazlığın bir an
evvel giderilmesine faal biçimde
katkısı elzemdir. Bu olası katkı,
Ortadoğu’da Türkiye’nin arabulucu rolünü arttırması ve prestij
kazanması bakımından önemli bir
fırsat olarak görülmelidir.
Araştırma Görevlisi, Bilkent Üniversitesi.
77