4 Nisan 2014, Cuma DOPDOLU BİR GECE Türkiye’nin Nadir Kelebekleri Karaoke Antalya Kelebek Gözlem Grubu kurucusu Dr. Olcay Yeğin, Antalya’nın soğanlı çiçekleri, orkideleri ve kelebeklerini fotoğraflarla belgeleme çalışmalarını 10 yıldır sürdürüyor. Grubuyla birlikte Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde 177 kelebek türü tespit eden Dr. Yeğin, çektikleri kelebek fotoğraflarını” Türkiye’nin Nadir Kelebekleri” adlı sunumunu kongre katılımcılarıyla paylaştı. Akşam 9’ da Eternity Club’da düzenlenen “Şubeler Arası Karaoke Yarışması”na katılan kongre katılımcıları, eğlenceli ve keyifli dakikalar geçirdiler. Mutfak Dostları Derneği Sağlık Politikaları Üzerine Son Kitaplar Türk kahvesinin UNESCO tarafından somut olmayan kültür hazinesi olarak tanınmasında değerli katkıları olan Mutfak Dostları Derneği yönetim kurulu üyesi Osman Serim, Türk kahvesinin tanıtımı ve takdimiyle ilgili keyifli bir sunum gerçekleştirdi. “Kapitalizm Sağlığa Zararlıdır” kitabının yazarı Dr. Osman Elbek ve “Aşırı Teşhis (Sağlık adına hasta etmek)” adlı kitabın yazarı Dr. Zeki Kılıçaslan, sağlık politikaları üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdiler. KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE SAĞLIK ETKİLERİ artırabilmektedir. Türkiye’deki kene ısırığına bağlı hastalıkların ortaya çıkması ve giderek İç Anadolu’ya doğru yayılmasında sıcaklık değerlerindeki artışa bağlı olarak bu bölgelerde iklimin daha ılıman olmasının rol oynadığı düşünülmektedir. Aşırı ve dengesiz yağışlar diğer yandan sel ve toprak kaymalarına yol açarak hayatı olumsuz etkileyebilmektedir. Diğer yandan küresel ısınma sonucu, buzullardaki erime deniz seviyesini de yükseltebilmekte, bu nedenle kıyılara yakın yerleşim yerlerinin sular atında kalma riski ortaya çıkmaktadır. Küresel ısınma ve buna bağlı iklim ve çevre değişiklikleri insan sağlığını ciddi şekilde tehdit etmektedir. Özellikle 1960’lı yıllardan sonra küresel ısınma giderek daha dramatik bir hal almıştır. Sıcaklık artışının en önemli göstergeleri; dağların doruklarında ve kutuplarda olan kar ve buz kütlesinin giderek küçülmesi, kuraklık, çölleşme ve orman yangınlarının sıklığındaki artış gibi çevresel etkilerdir. Küresel ısınmada en büyük rolü, karbondioksit, metan ve nitröz oksit gibi sera gazlarının düzeylerindeki artış oynamakta, sera gaz emisyonları son 40 yılda yüzde 70 oranında artış göstermiştir. Isı artışının 21.yüzyılın sonunda 2,3–6°C olması beklenmekte, kuzey yarımküredeki kar örtüsü giderek azalmakta ve deniz seviyeleri küresel ölçekte artmaktadır. Sera gaz emisyonunda enerji ve taşımacılık sektörleri büyük rol oynamaktadır. İklim değişikliği doğrudan veya indirek yollardan insan sağlığını etkileyebilmektedir. Sıcaklık dalgalarına bağlı ölüm oranları artmakta, bu özellikle solunum sistemi, kalp-damar hastalıkları ve beyin hastalıklarına bağlı ölümlerdeki artışta etkili olmaktadır. 2003 yazında başta Fransa’da ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde sıcaklık artışına bağlı olarak 32 000 fazladan ölüm olduğu ortaya kondu. Bu ölümlerin daha çok sıcak çarpması, ateş ve su kaybından kaynaklandığı, kişide kalp yetmezliği, kronik solunum hastalıkları ve inme olmasının da ölümleri artırdığı bulunmuştur. Yine, depresyon gibi psikiyatrik rahatsızlıklarda da artış olmaktadır. İklim değişikliği kimi yerlerde de kuraklığa ve çölleşmeye yol açmakta; bunun sonunda su ve gıda kaynakları olumsuz etkilenebilmekte, göç ve yer değiştirme gibi sosyal hareketler ortaya çıkabilmekte ve insanlar bundan olumsuz etkilenmektedir. Artan çölleşme ve çöllerden kaynaklanan kum fırtınaları küresel ölçekte bütün ülkeleri olumsuz etkilemektedir. Küresel iklim değişikliği ve sıcaklık artışı özellikle havadaki ozon ve toz zerreciklerinin artışına yol açarak hava kirliliğini de artırabilmekte, bu da insan sağlığını olumsuz etkileyebilmektedir. Küresel iklim değişikliği, bazı bölgelerde kuraklık, bazı bölgelerde de yağış artışlarına yol açabilmekte, bu durum bir yandan ekosistemde biyolojik çeşitliliği etkileyerek alerjik potansiyeli yüksek yeni bitkilerin ortaya çıkmasına yol açarken, çeşitli yeni böcek ve zararlılarla geçen bulaşıcı hastalıkların oranını İklim değişikliği zengin-fakir bütün insanlığı etkilese de, az gelişmiş veya yoksul ülkelerin yetersiz kaynakları nedeniyle bundan daha fazla zarar görmektedirler. Sonuç olarak, iklimde görülen değişikliklerin yavaşlaması ve önlenmesi için acil girişimlere ihtiyaç vardır. Bunun için hükümetlerin acil önlem almaları gerekmektedir. Karbon salınımı ve sera gazı oluşumunun azaltılması için petrol, kömür gibi fosil yakıtı kullanımının azaltılması, güneş, rüzgâr ve hidroelektrik gibi temiz ve yenilenebilir enerjilere yatırım yapılarak kullanımlarının artırılması gerekmektedir. Dr. Hasan Bayram Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD Türk Toraks Derneği 17. Yıllık Kongresinde Türk Göğüs Hastalıkları Yeterlilik Kurulu Yeterlilik Sınavına Yönelik Oturumlar TÜRK TORAKS DERNEĞİ KONGRELERİNİ FARKLI KILAN ETİK İLKELER Türk Toraks Derneği 17. Yıllık Kongresinde Türk Göğüs Hastalıkları Yeterlilik Kurulu Yeterlilik Sınavına Yönelik Oturumlar Türk Toraks Derneği (TTD), kurulduğu günden beri ‘Sürekli Tıp Eğitimi(STE)’ ilkelerini yayınlamış ve buna titizlikle uymuştur. Bu kurallar çerçevesinde, endüstri sergisinin bilimsel oturumların yapılacağı salonlarla iç içe olmasına izin verilmez. Türk Göğüs Hastalıkları Yeterlik Kurulunun (TGHYK) temel amacı, Türkiye’de Göğüs Hastalıkları uzmanlık eğitimini iyileştirmek, düzeyini yükseltmek, ulusal ve uluslararası standartlara uygun hale getirmek ve böylece topluma sunulan sağlık hizmetinin niteliğini iyileştirmektir. Diğer önemli bir konu, endüstrinin bilimsel programa müdahalesinin önlenmesidir. Bu nasıl olabilir? Endüstri bazı konuların ve kendi seçtiği konuşmacıların bilimsel programa dahil edilmesini talep eder. Sizin hiç farketmeyeceğiniz bir şekilde, bir panelist herhangi bir ürünün üstünlüklerinden bahsetmeye başlar. Oysa TTD Kongrelerinde ‘Uydu Sempozyum ‘dışında, bilimsel programın hiçbir yerinde gizli ‘ürün yerleştirme’ yoktur. Bu amaçla Göğüs Hastalıkları uzmanlık eğitimi veren kuruluşların eğitim ortamı, eğitici, eğitim programı standartlarını belirleyerek uzmanlık eğitiminin kalitesinin iyileşmesini ve Türkiye’de uzman hekim olarak çalışmak için Sağlık Bakanlığı’ndan zorunlu olarak alınması gereken lisans belgesinin (uzmanlık diploması) dışında, gönüllü olarak belgelendirilmek isteyen uzman hekimlerin, belirlenen asgari eğitim standartlarında uzmanlık eğitimini tamamlayıp tamamlamadığını değerlendirmeyi, bu özelliklere uyanları yeterlik sınavlarına almayı, başarılı olanlara yeterlik belgesi vermeyi ve yeterlik belgesi verdiği hekimlerin yeterliklerini belirli aralarla değerlendirmeyi (yeniden belgelendirme) hedeflemektedir. Geçtiğimiz yıl alınan kararla Yeterlilik Sınavlarının yılda bir defa Türk Toraks Derneği ve Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği kongrelerinde dönüşümlü olarak yapılmasına karar verilmiştir. Dolayısıyla bu yıl TGHYK Yeterlilik Sınavının Teorik Sınavı 16 Ekim 2014 tarihinde Çeşme Sheraton Otel’de (Kongre Oteli) ve Pratik Sınavı 19 Ekim 2014 tarihinde Ege Üniversitesi Tıp Eğitimi Anabilim Dalı’nda gerçekleştirilecektir. Önümüzdeki yıl (2015) ise Yeterlilik Sınavı Türk Toraks Derneği Kongresinde muhtemelen Nisan ayında yapılacaktır. Bu yıl Türk Toraks Derneği’nin 17. Yıllık Kongresinde TGHYK Yeterlilik Sınavı’na yönelik olarak bir hazırlık kursu ve üç güncelleme oturumu yapılması planlanmıştır. Kursun temel amacı bu sınava girmeyi düşünen adaylara hem teorik hem de pratik sınav hakkında bilgi vermektir. Kurs geçmiş yıllarda çıkan soru tipleri ve soru örneklerinin de kullanılacağı interaktif oturumlar şeklinde yapılacaktır. Kursun içeriği, sınava girecek adaylar yanı sıra çoktan seçmeli soru ve objektif yapılandırılmış pratik sınav sorusu hazırlama konusunda bilgi almak isteyen eğiticilere de hitap etmektedir. Kurs dışında, kongrenin her günü sabah ilk oturum şeklinde planlanan güncelleme oturumlarında da, daha önceki sınavlarda adayların en zayıf olduğu tespit edilen üç farklı konuda, önceki yıllarda çıkmış soruların interaktif olarak tartışılması, olgu sunumu tadında güncel bilgilerin aktarılması hedeflenmektedir. Kurs ve güncelleme oturumları sırasında “Keypad” kullanılarak interaktif katılımın arttırılması planlanmıştır. Kongrede yapılacak kurs ve oturumlar aşağıdaki şekilde olacaktır: 1- TGHYK Sınavı Soru Örnekleri ile Akciğer Kanseri Güncellemesi 3 Nisan 2014, Perşembe, 7:30-8:15 Oturumun amacı: Teorik ve pratik BOARD sorusu örnekleri kullanılarak akciğer kanserinin tanısı, evreleme ve tedavisine güncel yaklaşımı gözden geçirmek amaçlanmıştır. Konuşmacı: Gürsel Çok Çünkü konuşmacılar, çalışma grubunun önerilerine göre, sadece ilgili konuda bilimsel birikimi ve deneyimi temel alınarak seçilir. Endüstrinin müdahale talepleri, nazikçe reddedilir. Elbette endüstri desteği olmadan bu kadar büyük kongreleri gerçekleştirmek mümkün değildir. Onlar bizim paydaşlarımızdır. Ancak tüm ilişkilerin, saydamlık ilkesi çerçevesinde yürütülmesi gerekir. Bu ilke çerçevesinde, tüm konuşmacılardan, sunumun başında ilk slaytta konuyla ilgili tüm çıkar çatışmalarını izleyicilere açıklamaları talep edilmektedir. Uydu Sempozyum saatleri bilimsel programda net olarak gösterilmiştir. Ek olarak, Dernek başkanlarının bu sempozyumlarda moderatör veya konuşmacı olmalarına izin verilmeyerek, katılımcıların Derneği veya programı endüstriyle özdeşleştirmesi önlenmektedir. Diğer bir ilke ise, Dernek yöneticilerinin organizasyon firmasının hiçbir özel VIP hizmetini kabul etmemesidir. Diğer katılımcılara yapılan hizmet standartlarıyla, yöneticilere verilen hizmet arasında herhangi bir fark yoktur. Sosyal program için aşırı harcamalardan kaçınılarak, katılımcıları memnun edecek bir düzey korunmaya çalışılmaktadır. ‘’Her şey dahil’’ konsepti içinde, gala yemeğine yapılan ek ödemeler makul bir sınırı aşmamaktadır. TTD, kurumsal ilkelerini, ‘’İnsana ve emeğe saygı, katılımcılık ve dayanışma, hesap verebilirlik ve saydamlık’’ olarak belirlemiş olup, Kongremizin baştan sona tüm süreçlerinde bu değerleri yaşama geçirmektedir. ‘Katılımcılık’ ilkesi çerçevesinde bilimsel program, tüm çalışma grubu üyelerini, şubeleri, uzman ve asistan komitesini içeren çok geniş bir grupla birlikte hazırlanmakta, ‘Emeğe saygı’ ilkesi çerçevesinde ise çok sayıda ödül verilmektedir. Elbette ödül sayısı da bir yerde kısıtlı olmaya mahkumdur. Hiçbir ödül almadan, adı dahi anılmadan, büyük bir özveriyle bu kongreye emek veren, nice isimsiz kahraman vardır ki, aslında onlar, dünyadaki tüm güzellikleri de yaratanlardır… Yazımı, bu güzel ve muhteşem Kongrenin isimsiz kahramanlarına hepimiz adına teşekkür ederek bitirmek istiyorum. Dr. Feyza Erkan İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı 2- TGHYK Sınavı Soru Örnekleri ile Diffüz İnterstisyel ve Sistemik Akciğer Hastalıkları Güncellemesi 4 Nisan 2014, Cuma, 7:30-8:15 Oturumun amacı: Teorik ve pratik BOARD sorusu örnekleri kullanılarak difüz parankimal akciğer hastalıklarına güncel yaklaşımı gözden geçirmek amaçlanmıştır. Konuşmacı: Metin Akgün 3- TGHYK Sınavı Soru Örnekleri ile Arter Kan Gazı Güncellemesi 5 Nisan 2014, Cumartesi, 7:30-8:15 Oturumun amacı: Teorik ve pratik BOARD sorusu örnekleri kullanılarak arter kan gazı değerlendirmesini gözden geçirmek amaçlanmıştır. Konuşmacı: Candan Öğüş Dr. İlknur Başyiğit TGHYK Sınav Komisyonu Sekreteri Dr. Metin Akgün TGHYK Sınav Komisyonu Başkanı 17. YILLIK KONGRE TELEVİZYONUNUZDA Röportajlar, Aktüel Yayınlar, Sosyal ve Bilimsel Program Detayları KongreTv’de Eda Uslu ile KongreTV odalarınızda, kongre merkezinde bulunan ekranlarda ve mobil uygulamanızda. Kongrede ne varsa, KongreTv ekranlarında var... GELECEK KONGRE İÇİN DAVET Değerli meslektaşlarım, sevgili Türk Toraks Derneği Kongre katılımcıları, Bu yazıyı okurken hep birlikte verimli bir kongreyi, 17. Yıllık Kongremizi yaşıyor olmaktan mutluyum. Yoğun bilimsel içeriği, zengin konu dağılımı, üst düzeyde ulusal ve uluslararası konuşmacı profili ve büyük bir aile olarak buluşup özlem giderdiğimiz, zihinsel yorgunluklarımızdan sıyrılarak insani beklentilerimizi karşılayan sosyal programı ile bir ulusal yıllık kongre daha... Bütün bu ortamın tasarlanması, programın uygulamaya konularak aksamadan yürütülmesi için özverili, sabırlı, başarılı çalışmaları nedeniyle tüm kongre düzenleme komitesi üyeleri adına, Kongre Başkanı Dr. İpek Kıvılcım Oğuzülgen’e teşekkürlerimi sunuyorum. Gelecek kongre, 2015 yılı 18. Toraks Kongremizin başkanlık görevini üstlenmiş olmaktan dolayı mutlu ve gururluyum. Değerli arkadaşlarımızın, paylaşmakta olduğumuz kongrenin, gerek hazırlık sürecinde gerek gerçekleştirilmesinde gösterdikleri uyum, işbirliği, çalışma azmi, fedakarlık ve görev sorumluluğunun bizleri de, 18.Toraks Kongre Düzenleme Komitesi başkan ve üyeleri olarak mutlu ve heyecanlı kıldığını, ortaya konulan performansı yükselterek sürdürme görev ve motivasyonu aşıladığını belirtmeliyim. Bu sorumluluğu üstlenirken en büyük güvencem olan hemen hepsini sizlerin de yakından tanıdığı, değerli görev arkadaşlarım ve meslektaşlarım 18. kongre düzenleme kurulu üyelerini de sizlere duyurmaktan mutluluk duyarım: Bilimsel komite başkanı; Dr. Sibel Atış Naci (Mersin Ü. Tıp. Fak., Mersin), Kongre sekreteri; Dr. Göksel Kıter (Pamukkale Ü.Tıp.Fak, Denizli), Bilimsel Program Sorumlusu; Dr. Canan Demir (Atatürk GHGC EAH, Ankara), Bildiri Sorumlusu; Dr.Yavuz Havlucu (Celal Bayar Ü.Tıp Fak., Manisa), Basın İlişkileri Sorumlusu, Dr. Tunçalp Demir (İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fak, İstanbul), Mali Sekreter; Dr. Mehmet Ali Habeşoğlu (Başkent Ü. Tıp Fak, Adana) ve kongre sırasında belirlenecek olan Kongre Uzman Temsilcisi arkadaşımız. 18. kongre başkanı olarak adı geçen dinamik, başarılı arkadaşlarımla şimdiden hep birlikte, yüksek kaliteli, kanıksanmış başarı eşiğini arttırarak ileriye taşıyan bir hazırlık sürecine giriştiğimizi paylaşmak isterim. Elbette tüm dernek etkinliklerinde olduğu üzere, kongremizin de verimli, nitelikli, başarılı addedilmesi; sade üyesinden, alanda görev yapan uzmanına, yönetim organlarında yer alan üyelerden, akademide ya da eğitim hastanelerinde görev yapan üyelerine geniş üye dağılımımızın, farklı gereksinim, beklenti ve taleplerinin azami yansıtılabildiği, hem klinik ihtiyaçlarımızı hem bilimsel sorularımız hem de sosyal zenginleşmemizi karşılayabilmesiyle mümkündür. Bu amaca erişmek üzere, kongre süresince de gelecek kongreye dönük beklenti, arzu, talep ve önerilerinizi kişisel olarak paylaşabileceğiniz gibi, bunları iletebilmeniz gayesiyle ana oturum salonlarında bu konuda sizlere ulaştırılacak değerlendirme formlarını doldurmanızı önemle istirham ediyoruz. Biliyoruz ki, aklınızla, katkınızla, önerilerinizle, geniş katılımlı bir fikirler havuzundan en uygun, yararlı bir kongre program taslağı üretebiliriz ve ortaklaştırdığımız kollektif akılla farklı beklentilerimizin en geniş temsiline olanak verir bir kongre gerçekleştirebiliriz. Kongrenin ardından da lütfen aklınızdan, gönlünüzden geçen her fikir, öneri ve yaklaşımı bizlerle paylaşmayı sürdürünüz. Şahsım ve bütün arkadaşlarım adına hepinize gönlünüzce güzel bir kongre ve sağlıklı, neşeli günler temenni ediyorum. Sizleri ve bu kongreye herhangi bir nedenle katılamamış arkadaşlarınızı da 18. Kongre’de birlikte olabilmek üzere davet ediyoruz. 2015’de, 18. Ulusal Kongrede görüşünceye dek sevgi ve selamlarımla... Dr. Füsun Topçu Türk Toraks Derneği 18.Kongre Başkanı VENÖZ TROMBOEMBOLİ TEDAVİSİNDE YENİ ORAL ANTİKOAGULANLAR Günümüzde PTE tedavisinde kullanılan standard antikoagulanların, etkinlik, güvenirlilik, uygulama kolaylığı, monitorizasyon ve hasta uyumu ve benzeri durumlarda kısıtlamaları vardır. Örneğin Warfarinde ilaç ve besinlerle etkileşim, etkisinin geç başlayıp geç düzelmesi, monitorizasyon gereksinimi, intrakraniyal kanama oranının yüksekliği, heparinde ise sadece parenteral uygulanabilmesi, trombostopeni riski ve monitorizasyon gerektirmesi olumsuz yönlerdir. Ülkemizde halen kullanıma girmiş olan yeni oral antikogulanlar (YOAK), direkt trombin inhibitörü Dabigatran ve direkt faktör Xa inhibitörü Rivaroxaban’ dır. YOAK avantajları olarak oral uygulama, hızlı etki, kısa yarı- ömür, sabit doz, az oranda ilaçlarla etkileşim, besinlerle etkileşimin olmaması, intrakraniyal kanama riski daha düşük olması ve trombostopeni riskinin olmaması vb. sayılabilir. YOAK dezavantajları olarak da major cerrahi için güvenli ilaç düzeyinin tam belirlenememesi, majör kanama açısından önemli bir unsur olan spesifik bir antidotun olmaması, büyük ölçüde böbreklerden atılması, tüm endikasyonlar için uniform bir dozun olmaması ve halen tartışma konusu olan daha yüksek maliyet sıralanabilir. Major ortopedik cerrahi sonrası primer VTE proflaksisinde ve ayrıca VTE tedavisi ve sekonder proflakside YOAK’ların standard antikoagulanlar kadar etkin oldukları son yıllarda yapılan faz III çalışmalarla gösterilmiştir. YOAK’larda heparin ya da Warfarinde olduğu gibi rutin monitorizasyon gerekmemektedir. Ancak ciddi bir kanama oluştuğunda; bunun ilaca mı yoksa farklı bir etyolojiye mi (örn. KC hastalığına bağlı koagulopati, DIC vb.) bağlı olduğunu belirlemede ve bazı cerrahi girişimlerden önce (nöroşirürji, kardiak cerrahi vb.) ilaç seviyesini belirlemek yararlı olabilir. Dabigatranda ; ecarin clotting time, dilute thrombin time, HemoClot thrombin inhibitor assay gibi yöntemler, Rivaroxabanda ise Prothrombin time (PT), partial thromboplastin time (PTT) ve anti factor Xa chromogenic assay gibi yöntemler kullanılmaktadır. YOAK ve Türkiye’de uygulama alanları Major ortopedik cerrahi sonrası VTE proflaksisinde ve nonvalvuler AF sonrası sistemik VTE’nin önlenmesinde hem Dabigatran ve hemde Rivaroxaban’ın ruhsatı ve geri ödemesi vardır. Akut DVT / PE tedavisi, reküran VTE proflaksisi, akut koroner sendrom sonrası MI ve kardiovasküler ölümün önlenmesi için Dabigatran’ ın ruhsatı olmamasına karşılık Rivaroxaban’ın ruhsatı vardır. Ancak henüz geri ödemesi yapılmamaktadır. Dr. Numan Ekim Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı AKILCI İLAÇ KULLANIMINDA SOLUNUM İLAÇLARININ YERİ Akılcı Seçilmiş İlaç, hastanın hastalığına içinde bulunduğu medikal, sosyoekonomik, kültürel düzeyine uygun olarak seçilmiş ilaçtır. Bu ilaç, doğru endikasyonda, doğru dozda, doğru yolla, doğru sürede, doğru pozolojide, düşük maliyetle, yan etkileri ve ilaç etkileşimleri dikkate alınarak verilmiş olmalıdır. Hasta hastalığı hakkında yeterli bilgilendirilmeli ve takibe alınmalıdır. Dolayısıyla “Akılcı İlaç Kullanımı” aslında “Akılcı, İdeal Tedavi Stratejisidir”. Biz Tıp Eğitiminde daha çok hastalık tanısına yönelik bilgiler verirken, internlük sonrası sahada tedavi ihtiyacı giderilmek üzere karşısına gelen hastayla nasıl iletişim içine girip nasıl reçete yazacağını bilen hekimler de yetiştirmeliyiz. Bu nedenle Gazi Üniversitesi’nin de içinde bulunduğu pek çok Üniversitede akılcı tedavi ve bunu destekleyen diğer programlar müfredat içindedir. Bu eğitimi almadan mezun olmuş asistan hekimler için de Sağlık Bakanlığı (SB) aktiviteleri planlanmaktadır. SB, bir iki yıldır bu konuyu Ulusal Eylem Planı içinde değerlendirmekte, kılavuz yayınlamakta ve Kongre programlarında bu konunun ele alınmasını mecbur kılmaktadır. Bu tür farkındalık artırıcı eylemlerin sonuçlarının ne olduğuna bakmak gerekir. Ancak konuyu detaylı ele aldığımızda her hastalık bazında yapılması gerekenler farklı olabilir. Biz solunum sahası mensupları olarak Sağlık Bakanlığı ile ortak planımız olan Astım KOAH Ulusal Eylem Programında ve TTD’de eğitici faaliyetleriyle doğru tedavi uygulamalarını artırmaya çalışmaktayız. Öte yandan, ülke gerçekleri, pazar araştırmaları Türkiye’deki yanlış uygulamaları indirekt yolla göstermektedir. Şöyle ki son yıllardaki SGK ve SB kısıtlamaları nedeniyle tüm grup ilaçların marketteki paylarında bir azalma söz konusu olsa da Antibiyotik Kullanımı hala en büyük kalemi oluşturmaktadır. Hala endikasyonsuz antibiyotik yazıyoruz. 2012 IMS verilerine göre solunum ilaçları diğer ilaçlar arasında %11’ilk bir pazar dilimine sahiptir. Astım, KOAH ilaçları diğer solunum sistemi ilaçlarının %48 (maliyet olarak)’ini oluştururlar. Bunların %39’u inhalasyon ürünle- rine aittir. 2005-2011 aralığında solunum ilaç pazarında %8.3’lük bir artış gerçekleşmiştir. Ancak 2012 yılında son SB, SGK uygulamaları ile solunum grubu ilaçlarında da %17’ilk bir kayıp oluşmuştur. Veriler Avrupa verileri ile karşılaştırıldığında inhalasyon ilaçlarının grup içindeki yerleri ve dağılımı benzerdir. Öte yandan “Antilökotrien” ve “Öksürük ve Soğuk Algınlığı” ilaçlarının pazar payı sırasıyla Avrupa ülkelerinde %8 ve %17 iken, Türkiye’de %22 ve %28’dir. Son yıllarda bu grup ilaçların eşdeğer moleküllerinin sayısında belirgin artış görülmektedir. Aynı şekilde son yıllarda eşdeğer molekül sayısı inhaler ilaç grubunda da belirgin artmıştır. Yakın zamanda tüm solunum derneklerinin ortak çabası ile SGK tarafında yapılan eczanelerde inhaler ilaçlarda eşdeğer ilaç değişimi uygulaması iptal edilmiştir. Bu uygulama oral alınan ilaçlar için olası görünmekle beraber inhaler ilaç gibi teknik detayların önemli olduğu ve hastanın ihtiyacına göre reçete verilen ilaçlarda eczaneler tarafından değişimin tedavi başarısızlığına yol açacağı muhtemeldir. Akılcı İlaç Kullanımı için, doğru ilacın seçilmesi gerekir. İlacın doğru olup olmadığını gösteren en iyi kaynak ise Kanıta Dayalı Kılavuzlardır. Hekimlerin Kılavuz Uyumunu araştıran çalışmaların sonuçları %20 ile 80 uyum sonuçları göstermektedir. Bu veriler tabii ki seçilen hekimlerin bilgi düzeyleri, çalışma alanlarına göre değişmektedir. Öte yandan doğru seçilmiş bir etken madde doğru anlatılmadığı sürece dünyanın en kötü ilacı olabilir. Nedeni solunum ilaçlarının inhaler teknikle alınması ve eğitimin sonuçları %30-80 oranında etkilemesidir. O halde doğru ilaç, hasta tarafından doğru şekilde kullanılmalıdır. Bunun için hastaya zaman ayrılmalıdır. Performans kaygısı altında çalıştırılan hekimlerden bu kalitede hizmet beklemek ne derece AKILCI olur bilinmez. Öte yandan hastalarımız, artık her ne kadar “hasım” gibi davransa da yeminlerimizi hatırlayarak, en iyisini hakeder. Bu nedenle hasta ilaç uyumunun kısmen bizim görevimiz olduğunu hatırlamalıyız. Akılcı Tedaviler, Akılcı ve Akıllı Hekimlerin Elindedir. Güzel Bir Kongre Dileğiyle.. Dr. Nurdan Köktürk Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı ASTIM TEDAVİSİNDE BASAMAK AZALTMA; KİME, NE ZAMAN, NASIL? BASAMAK AZALTMA KARARINI VERMEDE BELİRTEÇLERİN YERİ 2006 yılından beri Global Initiative for Asthma (GINA) ve 2009 yılından beri Türk Toraks Derneği Astım Tanı ve Tedavi Rehberlerinde 5 basamaklı kontrole dayalı bir tedavi şeması uygulanmaktadır. Tedavi basamağını yükseltmede Rehberlerde bildirilen kriterler, tedavi azaltmada da geçerlidir. Yine 2012 GINA Astım Tanı ve Tedavi Rehberi’nde kontrol ikiye ayrılmış, Güncel ve Gelecek Kontrol kriterleri belirtilmiştir. Güncel Kontrol Kriterleri olarak en çok haftada bir-iki yakınma olması, gece hiç astım nedeni ile uyanmama, haftada en çok bir-iki nefes açıcı (kısa, hızlı etkili beta agonist) gereği bulunması, günlük aktivitelerin yerine getirilebiliyor olması ve normal solunum fonksiyon testlerine ulaşmak şeklinde belirlenmiştir. Gelecek kontrol kriterleri ise daha uzun süre izlem gerektirebilir, bunlar; alevlenme yaşanmaması, ilaç yan etkilerinin oluşmaması ve solunum fonksiyonlarında düşüş gözlenmemesidir. Bu amaçla geliştirilmiş rehberlerde de belirtilen hasta tarafından da doldurulabilen ve Türkiye’de de valide edilmiş çeşitli sorgulama formları da mevcuttur (ACT, ACQ). Çeşitli ölçme yöntemleri ile önceki belirtilen kriterlerin sağlanması durumunda basamak azaltmak minimum 3 ay sonra bir alt basamağa geçmek gereklidir. Tabi bu basamakta sürdürülüp sürdürülemeyeceği de bir ay sonra yine değerlendirilmelidir. Genel olarak basmak azaltmada kullanılmış rehber ve rehber dışı çalışmalardaki kriterleri sıralarsak; 1. Semptom skorlamaları; Rehberdeki belirtilen semptomların sorgulanması, ACT (astım kontrol testi), VAS (visuel analog skala), ACQ (astım kontrol ölçeği, son sorusu hariç), astımdan arınmış gün sayısı 2. Yaşam kalitesi anketleri: AQLQ, vb 3. Fonksiyonel parametreler: FEV1, PEF variabilitesi, post FEV1, FEV1 kaybı ve gidişi, bronş hiperreaktivite testleri (adenozin, metakolin) 4. Non invazif belirteçler: indükte balgam, FeNO (fraksiyone eksale nitrik oksit), EBC (yoğunlaştırılmış soluk havası ölçümleri) 5. Alevlenme veya steroid gerektiren atak sayısı, hastane yatışı, acil başvuru 6. Yan etkiler, komorbit hastalıklar veya ilaçlar ile etkileşimleri 7. Tedaviye adherans, teknik uyum ve maliyet dahil Bunlardan gündüz gece semptomlarının kalmaması genellikle birinci ayda başlar, FEV1 2 ayda en üst seviyeye gelir, kurtarıcı gereksiniminin kalmaması ve sabah PEF değerlerinin en iyiye gelmesi 4. ayda oluşur, bronş hiperreaktivitesi ise 6 ay ile bir buçuk yıllık bir süreçte ancak düzelir. Non invazif belirteçler özellikle kişi özelliklerinin ve inhale steroid cevabının gösterilmesinde önemlidir. Ancak her merkezde yapılması mümkün değildir. Diğer parametreler her gelişte değerlendirilmelidir. Rehberlerde belirtilen kriterler yeterli midir? Rehberlerdeki 3 aylık süre uygun mudur? Yoksa daha farklı sürelere göre farklı belirteçler mi kullanılmalıdır? Tüm bu soruların yanıtlarını arayan çalışmalara bakarak her parametrede düzelmenin zamanlamasının kritere göre farklı olduğunu ve başka belirteçler de sayabileceğimizi görebiliriz. Bu kriterler önceki kritelerin de doğmasına neden olan aslında pek çok büyük çalışmadan doğmuştur. Tüm bu çalışmalarda aslında astımın fenotip özellikleri, hastaların diğer komorbit hastalıkları, tedaviye adheransı, hatta bazen maliyeti göz ardı edilerek genelleme yapılmakta, çalışmaya dahil edilen bir grup hasta üzerinden sonuçlar verilmektedir. Bu nedenle her hastaya özel düşünme unutulmadan söylenecek kriterler ve bunlardaki süreler değerlendirilerek tedavi yanıtları bakılıp basamak azaltma yapılmalıdır. Dr. Bilun Gemicioğlu İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı GİRİŞİMSEL BRONKOSKOPİ Bronkoskopi, akciğer ve hava yolu hastalıklarının gerek tedavisi ve gerekse tanısında son 10 yılda çok hızlı bir ilerleme kaydetti. Bronkoskopi, önceleri ağırlıklı olarak tanı amaçlı kullanılırken bugün artık akciğer kanserinin, amfizemin ve astımın tedavisinde de giderek artan bir hızda kullanılmaya başlandı. Akciğer kanserinde; trakea (nefes borusu) ve devamındaki büyük hava yolları tümör tarafından tıkanmış veya daraltılmışsa bronkoskop kullanılarak çeşitli girişimlerle hastanın rahat nefes alması sağlanabilir. Bu girişimler: 1. 2. 3. 4. 5. Elektrokoter Argon plazma fotokoagulasyon Kriyoterapi Lazer ablasyon Fotodinamik tedavi Direk tümör içine radioterapi uygulamak amacı ile brakiterapi denen uygulama da bronkoskopi ile yapılabilmektedir. Ayrıca yine fleksibıl bronkoskopla hava yollarındaki darlıkları genişletmek amacı ile metal stentler de konabilmektedir yandaki resimde stent konması görülmekte. Amfizem hastalarında eskiden ameliyatla akciğerin bir bölümü çıkarılarak hacim küçültme ameliyatları yapılırdı. Şimdilerde ise yine bronkoskopik olarak amfizemde artan akciğer hacmi ve 4 Nisan, Cuma hava hapsini azaltmak amacı ile şu işlemler yapılabilmektedir: dir) 1. Endobronchial valves (Bronş içine havanın girişine engel olan ancak hapsolmuş olan havanın çıkışına olanak veren valf konması. Böylece genişlemiş olan akciğerin bir kısmı sönerek küçülmektedir. Resimde bu valf görülmekte- 2. Lung volume reduction coils (Küçük hava yollarının açık kalmasını ve etraf dokuya kompresyon yaparak hava hapsini önleyen spiral şeklindeki halka konması. Resimlerde “coil” ve coil konmuş hastanın akciğer grafisi görülmekte) 3. Thermal ablation (su buharı ile hedefteki amfizem alanlarında büzüşmeye neden olacak bir uygulama) 4. Biological glue (Özellikle hava kaçaklarını önlemede kul lanılan biyolojik yapıştırıcı) Astım tedavisinde ise özellikle zor astım dediğimiz her türlü medikal tedaviye rağmen iyileşmeyen olgularda bronşial termoplasti denen yine bronşların belli bir ısıya kadar ısıtılıp hava yollarının daralmasına neden olan düz kasları kısmi felç yaparak genişletmeye yönelik bir tedavi bronkoskopik olarak yapılabilmektedir. Dr. Metin Özkan Memorial Ankara Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü
© Copyright 2024 Paperzz