yaygın gelişimsel bozukluk otizm

OTİZM
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 1
İÇİNDEKİLER
KONU
SAYFA
OTİZM NEDİR?………….……................................................................................................................3
OTİZM BELİRTİLER NELERDİR? …….……………………………….………..….……................4
NASIL TANI KONUR?………………………………………….….…...........................................,,,....7
OTİZM VE TEDAVİ…………………………………………………………………............................8
OTİZMLİ BİR ÇOCUĞU OLAN ANNE-BABA VE EĞİTİMCİLERE ÖNERİLER.….…………9
TÜRKİYE'DE OTİZMLİ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ........................................................................10
OTİZMLİ ÇOCUĞUN YERLEŞTİRİLECEĞİ KURUM HAKKINDA KARAR VERME……..12
KAYNAŞTIRMADA ANNE BABA ÖĞRETMEN VE MÜDÜR İŞBİRLİĞİ.................................14
BAŞARILI KAYNAŞTIRMA İÇİN ANNE BABALARA ÖNERİLER...........................................16
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 2
OTİZM-YAYGIN GELİŞİMSEL BOZUKLUK
OTİZM NEDİR?
Günümüzde, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından geliştirilmiş olan Uluslararası
Hastalıkların Sınıflandırılması Sistemi (ICD-10) ve Amerikan Psikiyatri Derneği tarafından
geliştirilen, kısaca DSM IV olarak bilinen Mental Bozuklukların Tanımsal ve Sayısal Kitabı'nda
otizmli çocukların özellikleri tanımlanmaktadır. ICD-10 ve DSM IV'e göre otizm, yaygın
gelişimsel bozukluklar (YGB) kategorisinde, zihinsel engel ve özel gelişimsel bozukluklar
kategorileri arasında yer almaktadır. YGB (otistik spektrum bozukluğu olarak ta adlandırılmaktadır)
içerisinde Asperger Sendromu, Rett Sendromu, çocukluk dezentegratif bozukluğu ve başka türlü
adlandırılamayan yaygın gelişimsel bozukluk ve otizm olmak üzere 5 ayrı gelişimsel bozukluk yer
almakta, bu bozuklukların ortak özellikleri bilişsel, dil, sosyal ve motor becerileri kazanmadaki
güçlükler olarak tanımlanmaktadır (Peeters, 1995).
Otizmle aynı kategoride yer alan beş gelişimsel bozukluğun özellikleri aşağıda kısaca
açıklanmıştır:
Otizm, üzerinde en çok çalışılan yaygın gelişimsel bozukluktur. Sosyal etkileşim ve
iletişimde yetersizlikler ile sınırlı ilgiler ve yinelenen davranışlar temel özellikleri olarak kabul
edilir. Bu alanlardan en az birisinde üç yaştan önce belirtilerle ortaya çıkar. Konuşmada gecikme ya
da zihinsel yetersizlik ile birlikte ortaya çıkabilir. Zihinsel yetersizliği olmayan otizmli bireyler
yüksek işlevli bireyler olarak tanımlanır.
Asperger sendromu, bir tür yaygın gelişimsel bozukluktur. Otizmden daha geç yaşta,
genellikle 3-5 yaştan sonra ortaya çıkar. Sosyal özellikler ve sınırlı ilgiler açısından otizme benzer
ancak aspergerli bireylerde konuşmada gecikme gözlenmez; iletişim, öz bakım ve zihinsel
becerilerde de yetersizlik yoktur. Bazı bireylerin çok geniş sözcük dağarcıkları vardır ve
ilgilendikleri bir konuda çok uzun zaman konuşabilirler. Ancak, sözel olmayan iletişim
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 3
becerilerinde yetersizlik görülür, sözel olmayan mesajları anlama ve kullanmada güçlük çekerler.
Birçok uzman ve anne baba, daha az etiketleyici olduğunu düşünerek, asperger terimini otizm
yerine kullanmayı tercih eder.
Rett sendromu çok seyrek olarak ortaya çıkan YGB'nin daha ağır olan türüdür ve genetik
nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar. Bazı davranışlara ilişkin ortak özellikleri nedeniyle YGB içinde
yer alan bu sendrom, genellikle kızlarda görülür. Sendrom, 6-12. aylarda normal gelişim
sonrasında, var olan motor ve iletişim becerilerinde ani kayıplar olması ile tanımlanır. Rett
senderomu genellikle zihinsel engel ile birlikte ortaya çıkar.
Çocukluk
dezentegratif
bozukluğu
(ÇDB), iletişim,
sosyal
etkileşim,
ilgiler
ve
etkinliklerdeki sınırlılıklar açısından otizme benzeyen, 2 yıl normal gelişimden sonra ortaya çıkan
bir YGB tur. 2 yaştan sonra, önceden kazanılmış tuvalet kontrolu, uyumsal davranışlar motor ve
iletişim becerileri ile oyun becerileri kaybolur. Otizmde temel yetersizlik sosyal etkileşim alanında
iken ÇDB da iletişim alanındadır. ÇDB, çocuğun gelişimini otizmden daha ağır düzeyde etkiler.
Atipik otizm (başka türlü adlandırılamayan yaygın gelişimsel bozukluk) ise YGB altında
yer alan bozuklukların bazı ölçütlerini karşılayan ama herhangi birinin tüm ölçütlerini
karşılayamayan çocuklara tanı koymak amacıyla kullanılan bir terimdir. Atipik otizm için net ve
açık ölçütler yoktur, ancak Asperger sendromu ve atipik otizm tanısı konan çocukların güçlükleri
benzerdir, her iki grubun güçlükleri otizmli çocuklardan daha hafif düzeydedir.
İlk Belirtiler Nelerdir?
Otizmin erken yıllarda belirlenmesi erken müdahale çalışmalarının başlatılması açısından çok
önemlidir. Çocuklar 24 aylık olmadan önce otizm tanısı koymak çok zor olsa da 12-18 aylar
arasında bazı belirtiler, ilk işaretler ortaya çıkabilir. Anne babalar çocuklardaki ilk otistik belirtileri
fark edebilecek temel kişilerdir. Çünkü anne babalar çocuklarını diğerlerinden çok daha iyi tanırlar
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 4
ve bazen doktorların kısa süreli muayene sırasında gözden kaçırdıkları belirtileri yakalayabilirler.
Bunu yapabilmek için anne babaların normal gelişimin ne olduğu öğrenmeleri ve çocuklarının
gelişimini gözlemlemeleri, akranlarından farklı olan gelişimsel özellikleri fark edebilmeleri
gereklidir. Ancak bu süreçte, her çocuğun birbirinden farklı olduğunu, her çocuğun gelişimsel
hızının aynı olmadığını göz önüne almaları gerekmektedir. Eğer anne baba çocuğun normal
gelişimsel aşamalarda geç kaldığını, akranları ile benzer gelişimsel davranışları sergilemediğini
farkediyorsa, gelişimde gerilik olmasından şüphelenebilirler. Gelişimde gerilik olması, çocuğun
akranlarından yavaş gelişmesi mutlaka otizmli olduğunu göstermez. Ancak, anne babaların
şüphelerini gidermek için, zaman kaybetmeden bu endişelerini çocuk doktoru ile paylaşmaları
gereklidir.
Bazen anne babalar çocuklarının aynı yaştaki akranlarından farklı özellikleri olduğunu fark
edebilirler ancak bu farklılığa isim koymaları, farklılığı adlandırmaları oldukça zordur. Bazı otizmli
çocukların anne babaları ise çocuklarının küçüklüklerine ilişkin hiçbir farklılık görmediklerini,
herhangi bir farklılık gözlemediklerini ifade ederler. Her iki durumda da doktorların ve uzmanların
anne babaların endişelerini, bazen anlamsız bulsalar bile, dikkatle dinlemeleri gerekmektedir.
Bazı ailelerden alınan bilgilere göre, çocukların dil ve iletişimleri önce normal gelişmekte,
daha sonra, genellikle 12-24 ay arasında, bu becerilerde gerileme gözlenmektedir. "Anne" ya da
"kucak" gibi sözcükleri olan çocukların bir müddet sonra bu sözcükleri kullanmaktan, anne babaları
ile oynadıkları -cee gibi oyunlardan ya da el sallamaktan vaz geçtikleri bilinmektedir. Bu nedenle
çocukların babıldama ve sözcük kullanma sözcük kullanma becerileri ile sosyal oyunlarında
gözlenen gerileme çok önemlidir, bir başka deyişle gerileme otizm için önemli bir belirti olarak
kabul edilmektedir.
Anne babalar ve çocuk doktorlarının gözden kaçırmamaları gereken ve çocuğun gelişimsel
olarak değerlendirilmesini talep etmelerini gerektirebilecek ilk belirtiler aşağıda verilmiştir. Çocuk,

6 ayda gülümsemiyorsa,

12. ayda babıldamıyorsa, bir şeyi işaret ederek göstermiyorsa, el sallama gibi
hareketler yoksa

16. ayda tek sözcüklerle konuşmuyorsa,

24. ayda iki sözcüklü cümleler kurmuyorsa,

12. ayda adını söylediğinizde tepki vermiyorsa,

Diğerleri ile göz kontağı kurmuyorsa,

Oyuncaklarla oynamayı bilmiyormuş gibi görünüyorsa,
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 5

Bir nesne ya da oyuncağa bağlanmış gibi görünüyorsa,

Bazen işitmiyormuş gibi davranıyorsa,

Yardım istemiyorsa,

Diğerleri ile oynamıyor ve ilgilendiği şeyleri göstermiyorsa (ilgilerini
paylaşmıyorsa),

Gelişimde dil ve sosyal becerilerinde kayıplarla ortaya çıkan gerileme varsa,
aile çocuğun daha ayrıntılı değerlendirilmesini istemelidir.
Bu belirtilerin yanı sıra; çocuğun nesneleri gözleri ile izlememesi, dikkat çekmek için sesler
çıkarmaması, kucağa alındığı zaman bundan hoşlanmaması ve tepki vermemesi ya da kucağa
alınmak için istek göstermemesi, anne babanın hareketlerini ve yüz ifadelerini taklit etmemesi gibi
davranışlar da otizmin erken belirtileri olarak kabul edilmektedir. Ancak, anne babalar bazen
çocuklarda gözlenen bu belirtileri yanlış yorumlamakta; bebeğin sessiz, bağımsız gibi görünmesi ve
yetişkinden bir talebinin olmaması, "iyi, uslu bebek" olarak kabul edilmesine yol açabilmektedir.
Otizmin çok daha erken fark edilememesinin temel nedeni, doğumda ya da doğumdan sonra,
çocukta otizme ilişkin herhangi bir biyolojik özellik görülmemesi, çocukların sağlıklı ve iyi gelişen
çocuklar olmalarıdır. Bu nedenle, çocukların ilk yıllarına ilişkin davranışsal özellikleri, bir başka
deyişle otizmin ilk belirtileri, genellikle anne babalardan geriye dönük olarak bilgi toplayarak
öğrenilmektedir. Anne babaların çocuklarına ilişkin gelişim öyküleri ve varsa videokasetlerden
toplanan bilgilerle otistik davranışların hangi yaşta belirgin hale geldiği belirlenmeye
çalışılmaktadır. Bazı çocuklar 18. ayda otizmin tüm belirtilerini gösterirken, daha sonra
açıklanamayan nedenlerle bu belirtilerin ortadan kaybolduğu görülebilmektedir. Bazı çocuklar ise
ilk yıl ya da ikinci yılın sonuna kadar normal gelişim gösterirken, daha sonra varolan becerilerini
kaybetmekte ve otistik belirtiler ortaya çıkabilmektedir. Anne babalar, becerilerdeki bu gerilemeyi
bazen bir hastalık ya da çocuğu etkileyen bir olaya atfetmelerine karşın çoğunlukla bu gerileme için
belirgin bir neden bulunamamaktadır.
Otizmli çocukların bebeklik ve erken çocukluk döneminde anne ya da babadan ayrıldığı
zaman ya da yabancılarla birlikte iken kaygı göstermedikleri, yataklarında ya da oyun parkında
yatarken sallanma, başını vurma, kollarını sallama gibi kendini uyaran davranışlar sergiledikleri
gözlenebilir. Çocuk yatağındaki ya da oyun parkındaki oyuncaklarla ilgilenmek yerine boşluğa
bakmayı tercih edebilir. Bir oyuncak arabanın tekerleğini döndürerek, tahta blokları ya da oyuncak
arabaları tekrar tekrar dizerek çok uzun zaman geçirebilir. Bebeklik ve erken çocukluk döneminde
gözlenebilen bu davranışlar da otizmin ilk belirtileri olarak kabul edilebilir.
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 6
Erken müdahale programlarının uygulanabilmesi için otizmli çocukların erken yıllarda tanı
alması gerekmektedir. Erken müdahale ile çocukların iletişim becerileri gelişmekte, davranış
problemleri önlenebilmekte ya da kontrol edilebilmektedir. Günümüzde, ilk yıllarda çocuklara
sunulan yoğun davranışsal eğitimin çocukların gelişimleri üzerinde olumlu etkileri olduğu, ailelerin
çocuklarının durumuna uyum sağlamalarını ve güçlüklerle başa çıkmalarını kolaylaştırdığı
bilinmektedir.
Nasıl Tanı Konur?
Otizmin tanısı DSM-IV (Mental Bozuklukların Tanımsal ve Sayısal Kitabı: Diagnostic and
Statistical Manual) ve ICD-10 da (Uluslararası Hastalıkların Sınıflandırılması Sistemi: International
Classification of Diseases) yer alan ölçütler temel alınarak konur. Her iki tanı aracında yer alan
ölçütler birbirine benzer ancak aynı değildir. DSM-IV te üç grupta toplanmış 12 tanı ölçütü yer
almaktadır: sosyal etkileşim, iletişim ve etkinlikler ile ilgiler. Şunu unutmayınız: Otizmli bireyler
birbirlerine benzer belirtiler gösterseler de tüm bireylerin DSM-IV te yer alan tüm ölçütleri
karşılaması gerekmez. Ayrıca özellikleri birbirine benzese de otizm tanısı almış iki çocuğun bütün
özellikleri aynı değildir. Bir çocuğun otizm tanısı alabilmesi için DSM-IV ün sosyal etkileşim
kategorisinden iki, iletişim kategorisinden iki ve üçüncü kategoriden de bir ölçütü karşılaması
gerekmektedir. Aşağıda uzmanların otizmli çocuklara tanı koymada göz önüne aldıkları davranışlar
sıralanmaya çalışılmıştır:
İletişim: Otizmli çocukların konuşmalarında hem niteliksel hem de niceliksel farklılıklar
görülür. Çocukların yaklaşık %40 ı hiç konuşmaz ve iletişim kurmak için işaretler ya da mimikler
gibi alternatif iletişim yöntemlerini kullanmaz. Konuşma becerileri olan çocuklar ise konuşmayı
diğerleriyle iletişim kurmak amacıyla kullanmazlar. Otizmli çocuklarda görülen farklı dil ve
konuşma özellikleri
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 7
a. Ekolali (sözcük ve cümlelerin tekrarlanması)
b. Monoton ses tonu
c. Sosyal taklit oyunlarının olmaması
d. Dilin kullanımında farklılıklar ve kendiliğindenlik olmaması
e. Konuşurken birinci tekil şahısları (ben) yerine üçüncü tekil (Ayşe, Ahmet, vb) şahısların
kullanılması
f. Alıcı dil (anlama) ve ifade edici dil (konuşma) düzeyleri arasında fark olması
şeklinde sıralanabilir.
Sınırlı etkinlikler ve ilgiler: Otizmli çocukların çok farklı şekillerde ortaya çıkan motor
davranışları ve yinelenen davranışları olduğu gözlenmektedir. Çocuklar
a. El sallama, sallanma, anlamsız ses çıkarma, bir yere sürekli vurma gibi davranışları sürekli
olarak tekrarlayabilirler.
b. Bir tek davranış örüntüsünü sürekli olarak sergileme ya da çevresindeki aynılığı korumak
isteme, günlük rutinlerin bozulmasını istemez, rutinde değişiklik olduğu zaman teğki gösterebilirler.
c. Oyuncakların bazı parçalarına odaklanma şeklinde ortaya çıkan, oyuncaklarla normal dışı
etkileşim kurma (örneğin oyuncak bir kamyonun sadece tekerleklerini döndürme gibi) davranışlar
sergileyebilirler.
d. Uyaranlara beklenmedik tepkiler gösterebilirler. (Yüksek ses duyduğu zaman gözlerini
kapama, parlak ışık görünce kulaklarını kapama gibi).
e. Çevrelerindeki görsel ya da işitsel uyaranlara hiç tepki göstermeyebilirler.
f. Oyuncak ya da nesneleri sıra halinde dizmek, bazı şekillere, harflere, sayılara takılmak ve
çeşitli ışıklara gözünü dikmek gibi görsel davranışlar sergileyebilirler.
g. Seslere aşırı tepki verebilirler. İşitsel uyaranlara (seslere) aşırı tepki gösterebilir ya da hiç
tepki göstermeyebilirler.
Otizmli çocuklar birçok yönden birbirlerine benzerler ve bazı alanlarda ciddi yetersizlikler
gösterir, bazı alanlarda üst düzeyde beceriler sergileyebilirler. Bir çocuğa otizm tanısı
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 8
konulabilmesi için, yukarıda sıralamaya çalıştığımız özelliklerin hepsini göstermesi gerekmez.
Ancak uzmanlar bu özellikleri temel alarak tanı koyarlar. Otizmin, belirtileri zamanla ortaya çıkan
karmaşık bir gelişimsel bozukluk olması nedeniyle tanı konmadan önce çocukların gözlemlenmesi,
davranışsal ve gelişimsel öykülerinin de alınması gereklidir.
OTİZM ve TEDAVİ
Otizm, şu anda sahip olduğumuz bilgi ve yöntemlerle tamamen tedavi edilebilecek bir
problem değildir. Ancak uygun bir eğitim planı ve bazı durumlarda ilaç tedavisi ile otizmin bazı
belirtileri ortadan kalkabilir, uyum yetenekleri ve becerileri geliştirilip kendi kapasitesi içinde
mümkün olan en üst düzeye gelebilir. Ancak tedaviye başlarken çocuğun hangi noktaya varacağını
kestirmek mümkün değildir. Bu yine çocuğun probleminin şiddetine ve gösterdiği semptomlarının
ne şekilde bir araya geldiğine olduğu kadar, aldığı profesyonel desteğin ve eğitimin kalitesinede
bağlıdır.
Otizmi tedavi eden herhangi bir ilaç yoktur. Ancak; Otizmde kullanılan ilaçlar daha çok
Otistik bireylerde görülen Hiperaktivite, saldırganlık, yeme sorunları, epilepsi nöbetleri, depresyon,
sıkıntı gb. Durumlara karşı kullanılır.
Otizmli Bir Çocuğu Olan Anne-Baba ve Eğitimcilere Öneriler
Otizmi öğrenin: Anne babalar ve eğitimciler otizm, uygun eğitim ve terapi yöntemleri vb.
hakkında ne kadar bilgi sahibi olurlarsa çocuğa o oranda daha uygun ve nitelikli yardım sunulur.
Dolayısıyla, gerek öğretmenler gerek anneler ve çocuğun yakın çevresi otistik spektrum
bozuklukları, nedenleri, özellikleri vb. konularda bilgi edinmelidir.
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 9
Çocuğunuzun uzmanı olun: Çocuğunuzun uygun ve uygun olmayan davranışlarına hangi
durum ya da uyaranların yardımcı olduğunu gözlemleyin. Çocuğunuz hangi durumları stresli, hangi
durumları hoş, sakinleştirici vb buluyor gözlemleyin. Bu gibi durumları bilmek bazı sorun
davranışların ortaya çıkmasını önleyebilmeniz, bazı uygun davranışların da gerçekleşmesine zemin
hazırlayabilmeniz açısından son derece önemlidir.
Çocuğunuz tamamıyla kabullenin: Çocuğunuzun diğer çocuklardan ne kadar farklı
olduğuna, hangi yönleriyle eksik olduğuna odaklanmaktan çok olduğu gibi kabullenin.
Tuhaflıklarını, farklılıklarını ve küçük başarılarını takdir edin. Çocuğunuza göstereceğiniz koşulsuz
sevgi ve kabul bu süreçte herkesin işini kolaylaştıracaktır.
Tutarlı olun: Otizmli çocuklar bir ortamda öğrendikleri becerileri farklı bir ortamda
sergilemekte sorun yaşarlar. Örneğin, okulda öğrendikleri bir beceriyi evde sergileyemeyebilirler.
Bu nedenle, tutarlı bir tutum sergilemek ve çocuğun öğretmeninin uyguladığı kural ve teknikleri
evde de doğru bir biçimde uygulamak önemlidir.
Rutin/Plana bağlı kalın: Çocuğa belirli bir plan olduğunu ve bu plana bağlı kaldığınızı fark
etmesi için yardımcı olun. Yemek zamanı, okula gidiş, dinlenme zamanı, oyun zamanı gibi rutinler
oluşturun ve bu rutinlere bağlı kalın. Çocuğun rutininde bir kesinti söz konusu olacaksa, çocuk
öncesinde bu değişikliğe hazırlanmalıdır.
Uygun davranışları ödüllendirin: Otizmli çocuklarda olumlu pekiştirme, önemli etkili
uygulamalardan birisidir. Dolayısıyla, gözlemleyici olun ve ödül sunmak için tüm fırsatları
kullanın. Çocuğu ödüllendirirken hangi davranışından dolayı ödüllendirildiğini fark ettirin.
Kendinize özgü bir otizm müdahale planı belirleyin: Yukarıda da değinildiği gibi, otizmli
çocukların eğitimlerine yönelik farklı uygulamalar söz konusudur. Çoğu zaman diğer anne
babaların deneyimlerinden hareket edilmektedir. Ancak, bir uygulamanın tüm çocuklarda aynı
etkiyi göstermesi mümkün olamayabilmektedir. Bu nedenle, gereksinim ve özelliklerinize uygun
programa karar verin. Daha önce de değinildiği gibi, bu uygun programa karar verirken de mutlaka
uygulamanın bilimsel dayanaklı bir uygulama olup olmadığına, bu konuda yeterince bulgu olup
olmadığını değerlendirin. Bilimsel dayanaklılık konusunda özen göstermekle birlikte ağırlıklı olarak
sorunlarınızın ve gereksinimlerinizin neler olduğunu belirleyerek bunlara uygun program belirleyin.
Örneğin, davranış sorunları ön plandaysa buna uygun, iletişim sorunları ön plandaysa iletişim
kurma ve sürdürmeye uygun programlara karar verin. Amerikan Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü'ne
göre iyi bir otizm müdahale planında aşağıda yer verilen unsurlar bulunmalıdır:
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 10

Plan çocuğun ilgilerine bağlı olarak geliştirilmelidir.

Plan tahmin edilebilir bir programlama sunmalıdır.

Beceriler aşama aşama öğretilmelidir.

Çocuğun
oldukça
yapılandırılmış
etkinliklere
dikkatini
yöneltmesini
sağlamalıdır.

Olumlu pekiştirme uygulanmalıdır.

Plan aile katılımını talep etmelidir.
Yardım ve destek alın: Otizmli bir çocuğun anne-babası/öğretmeni olmak enerji ve zaman
gerektiren bir durumdur. Ana-babalık/öğretmenlik kolay bir iş değildir; bir de otizm söz konusu
olduğunda durum daha da zorlaşabilmektedir. Kendinizi tükenmiş, çaresiz, yorgun hissettiğiniz
anlar olabilir. Bu noktaya gelmeden, gelmiş iseniz hemen o anda yardım ve destek alma girişiminde
bulunun.
Türkiye'de Otizmli Çocukların Eğitimi
Ülkemizde otizmli çocukların eğitimi Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Hizmetleri
Yönetmeliği çerçevesinde yürütülür. Yönetmeliğin 41. Maddesine göre ilköğretim programlarının
amaçlarını gerçekleştiremeyecek olan çocuklar, otizmli çocuklar da dahil olmak üzere özel
gereksinimli çocuklar için açılmış olan özel eğitim kurumlarına devam ederler. Bu kurumlar
ilköğretim okullarının bünyesinde açılan özel eğitim sınıfları (OÇES) ve bağımsız özel eğitim
merkezleridir (OÇEM). Yönetmeliğe göre, uygulanacak eğitim programına bağlı olarak iki tür
özel eğitim sınıfı açılabilir:
a. Bulunduğu okulun veya kurumun eğitim programını uygulayan özel eğitim sınıfları:
Zorunlu öğrenim çağındaki bireylerden ilköğretim programları veya bu programa denkliği kabul
edilen bir özel eğitim programını takip edebilecek durumda olan bireyler için açılan sınıflardır.
Otizmli çocuklar için her tür ve kademede açılacak olan özel eğitim sınıfları için sınıf mevcudu en
fazla 4 öğrenci olarak belirlenmiştir.
b. Bulunduğu okulun veya kurumun eğitim programından farklı bir eğitim programı
uygulayan özel eğitim sınıfları: Bu sınıflar, zorunlu öğrenim çağındaki bireylerden ilköğretim
programları veya bu programlara denkliği kabul edilen bir özel eğitim programını takip
edemeyecek durumda olan bireyler için açılan sınıflardır. Bu sınıflara devam eden öğrencilerin
yetersizliği olmayan akranları ile alan dersleri ve sosyal etkinlikleri bir arada yapmalarını
sağlamaya yönelik düzenlemeler yapılması da yönetmelikte önerilmiştir.
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 11
OÇEM'lerde ise zorunlu öğrenim çağındaki otizmli çocukların öz bakım ve günlük yaşam
becerileri ile işlevsel akademik becerilerini geliştirmek ve topluma uyumlarını sağlamak
amacıyla Bakanlıkça hazırlanmış özel eğitim programı uygulanır. Bu program temel alınarak her
çocuk için bireyselleştirilmiş eğitim planı (BEP) hazırlanır. Çocukların başarısı, BEP'lerinde yer
alan amaç ve davranışlar dikkate alınarak değerlendirilir. OÇEM'lerde grup eğitimine uyum
sağlayamayan ve bire bir eğitim alması gereken öğrenciler ile zorunlu öğrenim çağındaki birden
fazla yetersizliği olan öğrenciler haftada toplam 10 saatten az olmamak üzere eğitim alırlar.
Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği'nin 35. maddesinde “Erken çocukluk dönemi eğitimi,
bireyin eğitimi ve bireyin eğitimine katkı sağlamak amacıyla ailenin bilgilendirilmesi ve
desteklenmesi yoluyla yapılır.” ve “Erken çocukluk dönemi eğitimi hizmetleri okul ve kurumlarda
veya gerektiğinde evde yürütülür.“ ifadeleri yer almaktadır. Buna karşın, diğer özel gereksinimli
çocuklar için olduğu gibi, 0-3 yaş arasındaki otizmli çocuklar için de erken eğitim hizmetleri
oldukça sınırlıdır ve yönetmelikte belirtilen hizmetler (evde eğitim, aile eğitimi gibi) sistemli olarak
sunulamamaktadır. Ancak bazı özel kurumlarda küçük otizmli çocuklar ve aileleriyle
çalışılmaktadır. 'Anadolu Üniversitesi Engelliler Araştırma Enstitüsü'nde geliştirilen Otizmli
Çocuklar için Davranışsal Eğitim Programı (OÇİDEP) 0-6 yaş otizmli çocukları kapsamaktadır
Programın küçük otizmli çocuklar üzerinde ne kadar etkili olduğu çeşitli araştırmalarda
incelenmiştir ve gelişimin tüm alanlarında olumlu etkisi olduğu belirlenmiştir. Bu program,
OÇİDEP programını uygulamak üzere eğitim almış olan eğitimciler tarafından bazı özel
kurumlarda ve bazı üniversitelerde uygulanmaktadır.
Otizmli Çocuğun Yerleştirileceği Kurum Hakkında Karar Verme
Yasalarımıza göre otizmli çocuklar gereksinimlerini en iyi karşılayan eğitim ortamlarına
yerleştirmeli, aynı zamanda akranları ile birlikte olma fırsatları da en üst düzeyde sağlamalıdır. Bir
başka deyişle, otizmli çocuklar mümkün olduğu kadar çok akranları ile aynı ortamlarda eğitim
görmeli, genel eğitim sınıflarına yerleştirilen çocukların başarılı olmaları sağlanmalıdır. Diğer
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 12
taraftan kaynaştırma, otizmli çocuğun genel eğitim sınıfı müfredatına en iyi şekilde uyum
sağlaması ve sınıftaki akranlarının öğrendiği her şeyi öğrenmesi demek değildir. Bu nedenle
çocuğun ne kadar süre kaynaştırılacağına, bir başka deyişle, bir okul gününün ne kadarını genel
eğitim sınıfında geçireceğine karar vermek çok önemlidir. Çocuk için belirlenen öğretimsel amaçlar
genel eğitim sınıfında karşılanabiliyor ve aynı zamanda bireysel özel eğitim alması da gerekiyorsa,
genel eğitim sınıfına yarı zamanlıolarak yerleştirilir. Yani, okul gününün bir bölümünü genel
eğitim sınıfında, bir bölümünü ise özel eğitim sınıf ya da okulunda geçirir. Ancak genel eğitim
sınıflarında çocuğun öğretimsel gereksinimlerinin karşılanması hiçbir şekilde mümkün değilse bu
durumda özel eğitim kurumlarına yerleştirilmesi uygun olacaktır.
Anne babaların çoğu kaynaştırmayı çocukları için en uygun görmekte, mutlaka genel eğitim
sınıflarına devam etmelerini arzu etmektedirler. Çocuklarının gereksinimlerinin en iyi şekilde genel
eğitim sınıflarında karşılanacağını düşünerek otizmli çocuklarının akranları / kardeşleri ile aynı
okula gitmesini istemektedirler. Çocuklarının biraz destekle genel eğitim müfredatına uyum
sağlayabileceğini ve akranları ile aynı ortamda daha iyi öğreneceğini düşünmektedirler. Akranların
arasında olmanın, çocuğun sosyal davranışları ve etkileşimi üzerinde olumlu etki yapacağına inanır,
materyal eksikliği ve öğretmen tutumları gibi nedenlerle çocuklarını özel eğitim kurumlarına
göndermek istememektedirler. Birçok anne baba çocuklarının bilişsel becerilerinin zeka testleri ile
ölçülenden daha fazla olduğuna inanmakta ve çocukların performansının notlarla değil de alternatif
yöntemlerle değerlendirildiği kurumların eğitim programına güvenmediklerini ifade etmektedirler.
Bazıları ise birkaç özel eğitim okulu ve özel sınıf deneyimi yaşamışlardır, bu nedenle özel eğitim
sisteminin çalışmadığına inanırlar.
Otizmli çocuğa sahip olan bir grup anne baba ise çocuklarının özelliklerini göz önüne
alarak özel eğitim okullarını tercih ederler. Özellikle çocuğun yetersizliğinin derecesi ağır ise,
gereksinimlerinin karşılanmayacağını düşünerek akranları ile aynı ortamlarda eğitim almasını
istemezler. Bazen çocuğun özellikleri kaynaştırma uygulamaları için uygun olsa da, uygulamalı
davranış analizi gibi bazı yöntemlerin otizmli çocuklar üzerinde daha etkili olduğunu öğrendikleri
için bu yöntemlerin uygulandığı, az sayıda çocuk olan küçük sınıfların bulunduğu ve bireysel
eğitimin uygulandığı kurumları çocukları için daha uygun kurumlar kabul ederler. Bazı anne
babalar engelli olmayan akranların çocukları ile alay edeceğini düşünerek onları korumak amacıyla
birlikte olmalarını istemezler. Kalabalık ve gürültülü ortamlarda çocuklarının rahat edemeyeceğini
düşünür, onları sosyal beceriler ve bağımsız yaşam becerileri gibi temel becerilerin öğretileceği,
otizmli çocuklar konusunda uzmanlaşmış kurumları uygun kurumlar olarak kabul ederler.
Yaşadıkları mahallede, bölgede bulunan ilköğretim okullarını beğenmedikleri için ya da okulların
çok kalabalık ve çok gürültülü olması nedeni ile de özel eğitim kurumlarını tercih edebilirler.
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 13
Otizmli çocuğun yerleştirileceği eğitim kurumuna sadece anne babanın ya da sadece doktor,
özel eğitim öğretmeni, psikolog gibi uzmanların karar vermesi yerine uzmanlarla anne babanın
birlikte karar
vermesi
gerekmektedir.
Özel
eğitim
öğretmeni
tarafından
hazırlanan
bireyselleştirilmiş eğitim planında yer alan öğretimsel amaçlar, çocuğun gereksinimi olan diğer
hizmetler ve genel eğitim sınıfında yapılması gereken uyarlama ve düzenlemeler göz önüne
alınarak kurum seçilmesi en uygun yaklaşım olacaktır. Anne baba ve öğretmenin karar vermeleri
gereken en önemli konu, hangi kurumun çocuk için uygun olduğu değil, hangi eğitim ortamının
çocuk içinen az sınırlayıcı olduğudur. Bu kavram anne babalar için yeni bir kavram olabilir ancak,
birçok gelişmiş ülkede çocuğun en uygun kuruma yerleştirilmesi için alınan temel ölçüt en az
sınırlı ortam olma ölçütüdür. En az sınırlayıcı ortam, çocuğun performansının (öğrenmesinin) en
üst düzeyde olacağı, eğitimsel ihtiyaçlarının en iyi karşılanacağı ve engelli olmayan akranları ile en
fazla birlikte olabileceği ortam olarak tanımlanabilir. Bu tanım temel alınarak çocuk için en az
sınırlayıcı olan kurum seçilmeli, genel eğitim sınıflarının çocuğun eğitim gereksinimlerini
karşılayıp karşılamayacağı konusunda karar birliğine varılmalıdır.
Kaynaştırmada Anne Baba Öğretmen ve Müdür İşbirliği
Anne babalar otizmli çocuklarını herkesten daha iyi tanıyan, otizm konusunda bilgi ve
deneyime sahip olan kişilerdir. Bu nedenle kaynaştırma sürecine anne babanın aktif olarak katılması
ve sınıf öğretmeni ile işbirliği yapması, çocuk için en uygun eğitimsel amaçların seçilmesini
kolaylaştırır ve eğitimde ev-okul paralelliğini sağlar. Anne-babalar öğretmenle düzenli olarak
görüşebildiği, bilgi ve deneyimlerini paylaşabildiği ve daha önemlisi öğretmenle birlikte
çalışabildiği zaman çocuğun kaynaştırmadan yararı artmaktadır.
Ülkemizde sınıf öğretmenlerinin çoğu, kaynaştırmayı otizmli çocuklar için uygun bir model
olarak kabul etseler de otizmli çocukla çalışabilmek için gerekli olan bilgi ve becerilere becerilere
sahip olmamaları nedeni ile sınıflarındaki otizmli çocuğun gereksinimlerini karşılayamazlar.
Otizmli çocukla ilgili olarak herhangi bir destek hizmeti alamamaları, sınıflarında yardımcı
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 14
öğretmen ya da gönüllüler gibi destek personelinin olmaması, yeterli ve işlevsel öğretim
materyallerinin bulunmaması gibi faktörler öğretmenlerin öğretim sürecinde karşılaştıkları sorunları
çözememelerine neden olmaktadır. Bu durumda hem otizmli çocuk hem de diğer çocukların
öğrenmeleri engellenebilmekte, hem de öğretmen kendisini yetersiz hissedebilmektedir.
Öğretmenler çoğu zaman otizmli çocuğun özelliklerini bilmemeleri nedeniyle çocuktan çok düşük
beklentilere sahip olmakta, bu durumda öğrenci ancak kendinden beklenen kadar başarı
gösterebilmektedir.
Sınıf öğretmenleri bazen anne babanın kendilerinden ve çocuktan beklentilerinin gerçekçi
olmadığını, çocukların çok hızlı öğrenmesini beklediklerini ve çocuk öğrenmediği, sınıfa uyum
sağlamadığı zaman kendilerini suçladıklarını bildirmektedirler. Diğer taraftan anne babalar bazen
çocukları için çok kaygılı ve endişeli olabilmekte, öğretmenden çok fazla performans
bekleyebilmektedirler. Bazen de öğretmeni otizmli çocuğunu sınıfına kabul eden, her şeyi bilen ve
herkese her şeyi öğretebilen bir kişi olarak görebilmekte, öğretmenin bilgi ve deneyime gereksinim
olduğunu fark edememekte, bu nedenlerle öğretmenle iletişim kurmamaktadırlar.
Yukarıda
açıklanan
nedenlerle
anne
babaların
kaynaştırma
sürecine aktif
olarak
katılmaları çok önem kazanmaktadır. Anne babalar çocuğun öğretmeni ile düzenli olarak
görüşebilir, öğretmenden bilgi alabilir, çocuğu ile evde çalışabilir ve çocuğun okulda öğrendiği
becerileri evde tekrar ettirebilirler. Çocuğun özellikleri ve davranışları hakkında öğretmene bilgi
verir, hatta özel eğitim öğretmenlerinden öğrendikleri bazı yöntemleri sınıf öğretmeniyle
paylaşabilirler. Bazı anne babalar sınıfta gönüllü olarak çalışır, bazıları öğretmene destek olmak için
okulda yapılan bazı çalışmalarda ya da okul gezileri gibi ders dışı etkinliklerde aktif rol alabilirler.
Sınıf öğretmeni de, eve çocukla ilgili bir not göndererek, düzenli veli toplantısı düzenleyerek,
sınıftaki bazı öğretim materyallerini evde kullanmaları için ödünç vererek yada telefon ederek
ailelerin eğitime katılımlarını teşvik edebilir.
Kaynaştırma uygulamalarında etkili olan ve anne babanın işbirliği yapması gereken diğer
önemli kişi okul müdürüdür. Ülkemizde birçok ilköğretim okulu müdürü kaynaştırmayı, özel
gereksinimli çocukların kendi okullarına devam etmesini uygun görseler de sınıfların kalabalık
olması, öğretmenlerin bilgi ve deneyim eksikliği, sınıfların fiziksel koşulları ve öğretmenlerden
beklenen yüksek başarı nedeniyle bu çocukları okullarına almak istememektedirler. Ancak, tüm
koşullar yetersiz olsa da müdürlerin hem özel gereksinimli öğrencilere hem de kaynaştırmaya
yönelik olumlu tutumları geliştirmeleri ve kaynaştırmaya inançlarının olması anne babanın ve
öğretmenin birlikte çalışmasını kolaylaştırmaktadır. Okul müdürlerinin sınıfında otizmli öğrenci
bulunan öğretmeni desteklemesi, öğretmene öğretim hazırlıkları yapabilmesi için zaman sağlaması,
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 15
öğretmenin anne baba ve rehber öğretmenle ekip olarak işbirliği ile çalışabilmesi için düzenlemeler
yapması kaynaştırmanın başarısını olumlu yönde etkilemektedir. Müdürlerin kaynaştırma
uygulamalarındaki kendi rollerini fark etmeleri ve kaynaştırma sürecini kolaylaştırmaları
gerekmekte, sınıf öğretmenine gerekli kaynaklar ve yardımcı eleman sağlamaları ile öğretmen ve
anne babanın karşılaşacağı güçlükler azalmaktadır.
Başarılı Kaynaştırma İçin Anne Babalara Öneriler
Kaynaştırma otizmli çocuk, anne baba, sınıf öğretmeni ve hatta okul müdürü için zor bir
süreçtir. Çocuk daha önce karşılaşmadığı bir ortama girecek, bireysel eğitimden / özel sınıftan çok
farklı olan bu ortamda birçok akranı ile birlikte olacaktır. Öğretmen özellikle otizmli çocukları
tanımıyorsa, konuya ilişkin az bilgisi varsa endişelenecek, ne yapacağını bilmediğini düşünecek ve
bu yeni deneyimden çekinecektir. Okul müdürü, bir yandan öğretmene ve aileye destek olmak
isteyecek, diğer taraftan bu desteği nasıl sağlayabileceği konusunda endişeleri olacaktır. Bu nedenle
anne babalara süreci kolaylaştırabilecek bazı öneriler aşağıda sunulmuştur.
1. Otizmli çocuklar, otizmin derecesinden bağımsız olarak, genel eğitim sınıflarından
yararlanabilmeleri için özel desteğe, uyarlamalara, özel bazı materyallere gereksinim duyabilirler.
Bu gereksinimlerin genel eğitim sınıfında ne kadar karşılanacağı ya da karşılanamayacağı çok
önemlidir. Bu nedenle, çocuğun genel ya da özel eğitim sınıfına yerleştirilmesi konusunda karar
verebilmek için çocuğunuzun bireyselleştirilmiş eğitim programında yer alan öğretimsel
amaçları göz önüne almak iyi bir başlangıç noktası oluşturur. Çocuğunuz için bu amaçlara en iyi
hangi ortamda ulaşılabileceğini özel eğitim öğretmeni ve diğer uzman kişilerle birlikte karar
veriniz.
2. Çocuğunuzu göndereceğiniz okul müdürü ile tanışarak kendisine çocuğunuz ve
özellikleri hakkında bilgi vererek, siz, müdür ve öğretmenden oluşan ekibin etkili çalışabilmesi için
ortam sağlayınız.
3. Çocuğunuzu genel eğitim sınıfına yerleştirmeden önce öğretmenine çocuğunuzun
öğrenme özellikleri, özel eğitim öğretmeninin kullandığı öğretim stratejileri hakkında bilgi veriniz.
Böylece öğretmen öğretim sürecinde çocuğunuzun gereksinimlerini karşılayabilmek için yapacağı
düzenlemeleri planlayabilecek, kullanacağı öğretim materyallerini hazırlayabilecektir.
4. Çocuğunuzu
genel
eğitim
sınıfına
yerleştirmeden
önce sınıf
kurallarına
uyabilmesi öğretmenin bazıbeklentilerini karşılayabilmesi için hazırlayınız. Örneğin görsel planlar
kullanarak sınıfta geçerli olabilecek rutinleri (ders kitaplarını çıkarmak, ödevi tamamlamak,
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 16
teneffüse çıkmak, vb.) ve bazı kuralları (parmak kaldırmak, sıraya girmek, vb.) öğretmeye
çalışabilirsiniz. Bu konuda özel eğitim öğretmeninden destek isteyebilir, gruba verilen yönergelere
uyma, yardım isteme, sıra olma ve sırada bekleme, verilen bir görev üzerinde çalışma ya da verilen
işi tamamlama gibi çocuğun genel eğitim sınıfına uyumunu artıracak bazı becerileri özel eğitim
öğretmeninin desteği ile çocuğunuza öğretebilirsiniz.
5. Kaynaştırmanın adım adım uygulanması gerektiğini unutmayınız. Okulun ilk günlerinden
itibaren çocuğun tüm gün okulda, sınıfında olmasını beklemeyiniz. Öncelikle akademik olmayan
derslerde, örneğin resim, müzik ve beden eğitimi derslerde akranları ile birlikte olmasını sağlarsanız
okulda kalma süresini ve diğer derslerde de sınıfında olmasını kolaylaştırabilirsiniz. Okulun ilk
günlerine ilişkin bu tür düzenlemeleri okul müdürü, sınıf öğretmeni, özel eğitim öğretmeni ve
okulun rehber öğretmeni ile birlikte planlayabilirsiniz. Ancak bazen bu tür düzenlemelere gerek
kalmaksızın otizmli çocuk sınıfında tüm gün kalabilir.
6. Çocuğunuzu ne kadar tanırsanız tanıyın genel eğitim sınıflarında nasıl davranacağını
kestiremeyebilirsiniz. Elbette bazı davranışlarını tahmin edebilir, bu konuda öğretmenle konuşabilir
ve çocuğunuzun sınıfa uyumunu kolaylaştırmak için bazı öneriler verebilirsiniz. Öğretmen, okul
müdürü ve rehber öğretmenle yaptığınız toplantıda çocuğunuzun eğitimi, öğreneceği beceriler ve
davranışları
hakkında
kendi
düşüncelerinizi,
deneyimlerinizi açık
ve
net
bir
şekilde
söyleyiniz ancak öğretmenin düşüncelerini, neler yapabileceğini de göz ardı etmeyiniz.
7. Eğer genel eğitim sınıflarında çocuğunuzun gereksinimlerinin karşılanamayacağını
düşünürseniz, çocuğunuzun sınıf dışında yemekhane, oyun parkı gibi ortamlarda akranları ile bir
araya gelmesini sağlamaya çalışınız. Çocuğunuzun bazı okullarda yürütülen yüzme, voleybol gibi
spor etkinlikleri ve öğrenci kulüpleri gibi ders dışı etkinliklere katılabilmesi için okul ya da klüp
idarecileri ile iletişim kurunuz.
NİLÜFER REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Sayfa 17