İSTANBUL YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI 13 ŞUBAT 2014 AYLIK TOPLANTISI “TÜRKİYE DENETİM STANDARTLARI” DR. ATİLLA UYANIK Sayın Başkanım, Sayın Rektörüm, sayın misafirler hoş geldiniz. Bugün İstanbul Ticaret Üniversitesi, İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası ve Kamu Gözetim Kurumu’nun ortaklaşa düzenlediği toplantıyı başlatmak üzere buradayız. Öncelikle açılış konuşmasını yapmak üzere sayın Rektör Profesör Doktor Nazım EKREN hocamızı davet ediyoruz. PROF. DR. NAZIM EKREN Saygıdeğer Başkanlarım, değerli meslektaşlarımız, değerli üstatlar, değerli konuklar, değerli hocalarım. Bugün az önce de ifade edildi, Üniversitemizde İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası’nın ve Kamu Gözetim Kurumu’nun ortaklaşa düzenlediği toplantıda hem bağımsız denetimde son gelişmeler değerlendirilecek hem de Türkiye ile ilgili değerlendirmelerin yapılacağı bir panel gerçekleştirilecek ve değişik üniversitelerde Kamu Gözetimi Kurumu’nun düzenlediği eğitimi tamamlayan kursiyerlere ya da bağımsız denetim elemanı olacak dostlarımıza, arkadaşlarımıza da sertifikalarını, diplomalarını vereceğiz. Üniversitemizi seçtiğiniz için sizlerle birlikte olmaktan dolayı memnuniyetimi ifade etmek istiyorum. Her zaman Ticaret Üniversitesi olarak, ister Yeminli Mali Müşavirler Odası’yla, ister Kamu Gözetimi Kurumu’yla birlikte başka projelere, başka etkinliklere de ev sahipliği yapmak bize memnun ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. DR. ATİLLA UYANIK Kamu Gözetimi Kurumu Başkanı Sayın Seyit Ahmet BAŞ’ı açılış konuşmalarını yapmak üzere davet ediyoruz, buyurun efendim. SEYİT AHMET BAŞ Sayın Rektörüm, Sayın İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanım, değerli akademisyen arkadaşlar, değerli meslektaşlar hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hocam tabii jet hızıyla indi, çıktı. PROF. DR. NAZIM EKREN Herkes sizi bekliyor Başkanım. Bütün arkadaşlarımız sizden haber bekliyorlar SEYİT AHMET BAŞ Bir hazırlık yapana kadar vakit geçmiş oldu. Esas itibariyle bizim iki kelimeyle bu kadar hızlı bir şey ifade etmemiz doğru değil. Ben o zaman madem meslektaşlar bekliyorlar biraz daha gecikmeyelim istiyorum müsaadenizle. Daha sonra da panelist arkadaşlarımız gerekli hazırlıklarını yaptılar. Şayet imkân olursa, yeterli süre olursa, bayağı doyurucu bilgi vermeyi amaçlıyoruz. Türkiye Denetim Standartları konusunda. Biz Kurumumuzun görevleri itibariyle kendimize bir hedef koyduk ve bunu vizyon olarak ortaya koyduk. Yüksek kaliteli denetim ortamının oluşturulması ki bunun dayanağı kanunlarımızla konulmuştu. Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ve Uluslararası Denetim Standartlarını ülkemizde yürürlüğe koymak, mevzuatın bir parçası haline getirmekti. Bu çerçevede biz, bu standartları yayınlayan uluslararası kuruluşlarla işbirliği çalışmalarına başladık. Finansal Raporlama ve Muhasebe Standartları açısından Muhasebe Standartları Kurulu’yla anlaşmamızı yaptık. Daha önce Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu buna benzer bir anlaşma yapmıştı. Ancak bunun görüşülmesi ve yeniden yapılanması sonucunda bu anlaşmanın yenilenmesi amacıyla biz müzakerelerimizi yaptık ve kısa sürede bu anlaşmayı imzaladık. Diğer taraftan aynı şekilde Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu “İFAC” ile de telif anlaşması çalışmalarını başlattık. Ancak bu süreç biraz daha uzun sürdü. Bir taraftan bu telif anlaşması devam ederken, biz alt yapı çalışmalarına da başladık. İFAC’ın öngörmüş olduğu bir takım prosedürler var. Yani “adaptasyon çalışması yapabilirsiniz, ancak şu prosedürleri uygulamalısınız” diye politika belirlediler. Arkadaşlarımız onu detaylı olarak anlatacaklar, yani bu prosedürler nelerdir? Resmi Gazetede yayınlanmış olan Bağımsız Denetim Standartları hangi prosedürlerden, süreçlerden geçerek buraya kadar geliyor. Onları anlatacaklar. Biz de anlaşma ile bunu garanti etmiş oluyoruz. Yani Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu “İFAC” ile Denetim Standartları konusunda yapmış olduğumuz anlaşma hem bize bu yükümlülüğü getiriyor, hem de Uluslararası Kurul tarafından yapılacak revizyonları, ya da yeni standartları belli süre içerisinde yürürlüğe koyma yükümlülüğü getiriyor. Uluslararası anlaşmaları, standartları “Türkiye Standartları” adı altında mevzuatımıza kazandırma imkânı tanıyor. şimdi ilk etapta mevzuat alt yapısı itibariyle, kanunun da yüklemiş olduğu bu yükümlülük, uluslararası standartlara uyumlu olması mevzuatı yerine getirilmiş oldu. Bugünkü toplantının, konferansın, seminerin konusunu teşkil eden Türkiye Denetim Standartları ise, uluslararası standartlardan biraz daha geniş bir çerçevede tanımlanmış 660 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede ve bizim geldiğimiz noktada, Türkiye Denetim Standartlarının esaslı kısmını temsil eden Bağımsız Denetim Standartlarıdır. TMS’lerin adaptasyonunu büyük ölçüde tamamladık. Çok az bir kısım kaldı. 700’lerle, 800’ler kaldı ve önem arz eden iki konumuz var. “Yönetim Kurulu Yıllık Faaliyet Raporunun Denetimi” ve “Riskin Erken Saptanması Komitesinin faaliyetlerine ilişkin olarak bağımsız denetçi tarafından yazılacak rapor”. Bu iki konu esas itibariyle, uluslararası standartlarda çok da fazla işlemeyen, ancak birincisi bazı ülkelerde uygulaması olan, ikincisinin ise, Almanya tek uygulayan ülke. Dolayısıyla biz de Almanya örneğinden istifade etmek üzere geçen hafta ilgili arkadaşlarımızı Almanya’ya gönderdik. Bugün sunum yapacak arkadaşlarımızdan birisi Daire Başkanımız Mehmet ŞİRİN Bey. Almanya’daki izlenimlerini paylaşacaklar. Bu standartlarımız hâlihazırda kamuoyu görüşüne sunulmuş vaziyette. Biraz sonra arkadaşlarımız anlattığında, bu konuda bizim gerçekten sahada çalışan, bu konuda tecrübeli arkadaşların önerilerine ihtiyacımız var. Çünkü biz kısmen işin teorisine ve uluslararası uygulamalara yaklaşmak isterken, aynı zamanda bize özgü olarak, ülkemize özgü olarak ortaya çıkan bir takım durumları da, pratikte meslektaşlarımızın karşılaşmış olduğu durumları da, hani bir şekilde iletilmesi ve bunların mevzuata girmesini bir şekilde sağlayacağız. Ancak şöyle ki, standartlar bir defa konur, ondan sonra ticari hayata bunlar uygulanır. Zaman içerisinde kendi ülkemize özgü bir takım normlar ortaya çıkınca standartları daha da iyileştirme gayreti içerisindeyiz. Şimdi standartlara ilişkin telif anlaşmaları iki farklı uluslararası kuruluşu ilgilendiriyordu. Bu müzakerelerimizle onları da tamamladık. Yani geldiğimiz noktada, finansal raporlama standardı açısından, denetim standardı açısından bağımsız denetçinin, ya da bağımsız denetimin diyelim, yani kuruluşlar da dahil olmak üzere, yapmış olduğu çalışmaların kaynağı tamamen uluslararası standartlardır. Bunun yüzde şu kadarı tam anlamıyla uluslararası standarttır. Dolayısıyla biz bir taraftan meslek mensuplarının bağımsız denetçi yetkisine uluslararası bir anlam yüklemeye çalışırken, vermiş olduğumuz yetkinin uluslararası geçerliliğini sağlamaya çalışırken işin olmazsa, olmazı bu iş. Yani yapılacak olan çalışmanın uluslararası standarda uyumlu olarak gözükmesi. Bu bakımdan, bugünden itibaren biz şunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Diyoruz ki, “Bizim vermiş olduğumuz bağımsız denetçilik yetkisi uluslararası anlamda geçerli bir yetkidir. Bizim vermiş olduğumuz bu yetkiye istinaden yapılan raporlamalar uluslararası anlamda geçerlilik raporu olacak, niye? Çünkü bu işler tamamen uluslararası standartlar çerçevesinde yapılıyor. Daha önceki toplantımızda belki bahsetmişimdir. Çeşitli vesilelerle biz bir hedef daha koymuştuk. Dedik ki, Uluslararası Denetim Otoriteleri Birliği’ne üyelik başvurumuzu yaptık. Biz geçen Haziran ayı itibariyle görüşmelerde bulunduk Uluslararası Gözetim Otoriteleri Birliği ile “IFIAR” Başkanını ziyaret etmiştik Amerika’da. Kuruluşumuzun yapısını anlattığımızda onlar gerçekten ilgiyle dinlediler ve dediler ki, “bizim aradığımız bütün şartları bugün itibariyle siz mevzuat olarak Türkiye’de oluşturmuşsunuz, ancak henüz bize başvurunuz görünmüyor, derhal müracaatınızı yapın, biz Türkiye’yi Uluslararası Denetim Otoriteleri Birliği’ne üye yapalım, yani Kurumunuz bütün şartları taşıyor”. Biz müracaatımızı yaptık. Ocak ayı sonu itibariyle de IFIAR üyeliğimiz onaylandı, süreç tamamlanmış oldu. Bugün itibariyle Türkiye Kamu Gözetimi Kurumu Uluslararası Denetim Otoriteleri Birliği’nin bir üyesidir. Şüphesiz bu üyeliğimiz bir onur katıyor. Kurum olarak biz bu çerçeveyi mevzuat olarak, fiziki olarak, İdare olarak bu kapasiteli çerçeveyi oluşturmuşuz. Ama bizden ziyade sahadaki denetim kuruluşları için, denetçiler için bu yetkiyi sağlıyor. Yani elimizdeki bu yetki, uluslararası standartlarda geçerli bir yetkidir. Yazacağımız raporlar, uluslararası anlamda geçerli olan raporlardır. Bir zaman içerisinde, iki ay içinde de Birliğe daha fazla katkı sağlayan, yani bunu maddi anlamda değil, daha ziyade yapılacak işler anlamında, gözetim çalışmaları anlamında daha fazla katkı sağlayan bir konumda bulunmayı da istiyoruz. Daha önce gittiğimizde bir takım fikirlerimizi Birlik Başkanı ile paylaştık. Gerek Amerikan Kamu Gözetimi Kurulu Başkanı’yla, gerekse bu Birlik Başkanı’yla istişare ettiğimizde, ona bizim hâlihazırda herhangi bir ülkede olmayan, ancak oraya koymuş olduğumuz bu görüşler dâhilinde de gayet ilgilerini çeken durumlar oldu ve aradan altı ay geçtikten sonra, yani “Aralık ayı içerisinde bir çalışma yapacağız, buna lütfen siz de gelin” dediler. Biz Aralık ayı içerisinde yapılan çalışmaya da katıldık. Yani Amerika Birleşik Devletleri Kamu Gözetimi Kurumu gerek kurum başkanları, gerekse daha ziyade teknisyenlerin katıldığı çalıştaylar oluyor. Kamu Gözetim Kurumu’nun bütün üyeleri, bu Kurum üyeleri bir gün öğleden sonrayı ayırıyorlar, bir panel yapıyorlar. Dolayısıyla kurum üyelerinin yapmış olduğu panelde gündem de olunca, pek çok ülkenin kurum başkanları da o Çalıştaya katılıyor. En azından o oturumla katılmış oluyorlar. Haziran ayında bahsetmiş olduğumuz işlerden bir tanesini biz o gün itibariyle yapmıştık. Kendilerine ilgili Daire Başkanımız anlattı. Dedik ki, “biz gözetim faaliyetinin sözleşmelerinin imzalanmasından itibaren başlatmak istiyoruz”. Şüphesiz raporlar yazılıyor geliyor ama kimin o an itibariyle denetimde olduğunu, kim hangi firmaları denetliyor, denetim ekibinde bulunduğu firma neresidir? Bunu bilemiyorsunuz. Yani denetim raporları teslim edilinceye kadar hangi firmaların denetim ekibinde kimler yer alıyor, bugün itibariyle onlar göremiyorlar. Amerikan Kamu Gözetimi Başkanı dedi ki, “bunu görebilmek için sözleşmeleri almak lazım”, “alıyoruz” dedik. “Nasıl yani?” dedi. Dedik ki, “kural yaptık ve meslek mensupları, bağımsız denetçiler, denetim kuruluşları sözleşme imzaladıktan on gün içinde bize bildirecekler”. Biz programı yeni yaptığımız için bir ay, iki ay süre verdik. Ancak normal şartlarda bu bilgi on gün içerisinde elimize gelmiş olacak. Dediler ki, “çok iyi bir seçenek, çok enteresan, biz böyle bir uygulamayı bugün itibariyle burada yapamıyoruz”. O bakımdan yani Kamu Gözetimi otoritelerinin bilgi paylaşımı, istişareleri anlamında biz ilk evvel daha aktif katılımcı olarak, tabiri caizse iş hayatında onurlu bir üyesi olarak yer alacağız. Bu Birliğin henüz genel sekreterliği oluşmuş sabit bir yeri yok. O, zaman içerisinde oluşacak. Bu konuda da daha aktif olmayı planlıyoruz. Şimdiye kadar ki bahsetmiş olduğumuz çerçeve, doğru finansal bilginin ortaya konulmasına ilişkin bir çerçeveydi. Şimdi ikinci kısım, yani bundan sonraki kısım ise, doğru finansal bilginin zamanında sunumuyla alakalı bir husus. Bir süre önce, dünyada konuşulmaya başlandı. Bizim bu muhasebe finansal raporlama işlerini bilgisayarda yaptık. Dediler ki, “siz finansal raporlamayı veriyorsunuz, ama bir yıl sonra veriyorsunuz, bir yıl öncesinde faaliyet şu olmuş, bu olmuş, aradan da üç ay geçmiş, ondan sonra bir finansal raporlama sunuyorsunuz”. Biz bu finansal raporlamayı karar vericinin önüne daha kısa sürede getirmek istiyoruz. Ona ilişkin bir çalışma yapmışlar ve bir kuruluş var. Bu da yine Amerikan merkezli bir kuruluş, bu kuruluş esas itibariyle finansal raporlamanın belli şablonlar dahilinde elektronik ortamda aktarılması, yani internet üzerinden tüketilebilmesine imkan sağlıyor. Bunun esas itibariyle özel bir uluslararası kabul gören, ya da uluslararası internet protokollerine uygun olan bir çalışma olması. Şüphesiz bizim Gelir İdaremizin mesela benzer programları var “elektronik beyanname yüklenmesi”, “elektronik fatura” gibi, ama bu daha uluslararası şablonları belirlenmiş, bir kere bu bahsetmiş olduğumuz Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu’nun da bunu esas alarak vermiş olduğu bir takım hesap isimleri, hesap kodları var. Biz önümüzdeki dönemde yürürlüğe koymak üzere müzakerelerde bulunduk. Dedik ki, “biz bunu bugün itibariyle belki hemen Türkiye’de yürürlüğe koyma imkânımız yok, ancak zaman içerisinde alt yapıyı biz Türkiye’de oluşturacağız. Gerek kendi Kurumumuzun ihtiyacı olan bilgileri bu experler üzerinden, yazılımları üzerinden alacağız. Gerekse bu ortamı oluşturduktan sonra finansal bilgiye ihtiyacı olan diğer bütün kurumlarla bu bilgiyi paylaşma imkânımız olacak. Bu Maliye Bakanlığı’ndan, Gelir İdaresi’nden başlayıp, BDDK’ya, Kamu İhale Kurumu’na, Merkez Bankası’na, Sermaye Piyasası Kurulu’na, Türk Ticaret Bakanlığı’na, veri ihtiyacı olan her kim varsa, Türkiye İstatistik Kurumu’nu da saymak lazım. Onlara finansal verinin doğru ve zamanında aktarılmasını sağlayacak. Buna ilişkin olarak biz söz konusu kuruluş ile anlaşma yaptık. Dedik ki, bize bu yazılımın kodlarını verin ve biz bunu Türkiye’ye uyarlayalım ve Türkiye’de bu konuda başkaca herhangi bir kuruluş olmayacak Türkiye temsilciliği olarak biz Kamu Gözetimi Kurumu bugün itibariyle onaylanmış durumda. Buna ilişkin alt yapı çalışmalarını da başlattık, “alt yapı” derken, finansal raporlamaya esas teşkil edecek olan bu bilgisayar yazılımını yapanlar farklı kişiler, finansal raporlama formatını hazırlayanlar farklı kişiler. Yine Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu’nun altında sadece bu raporlama yapılmasına ilişkin şablonları belirleyen bir kurum var. Onlar kendileri bir kurum oluşturmuşlar ve bu yazılımına ilişkin bu hesap şablonlarını ilgili ülkelerde muhasebe standardını belirlemeye yetkili yer neresi ise, sadece ona veriliyor. Dolayısıyla bugünlerde biz o kuruma ilişkin de telif anlaşmasını imzalamak üzereyiz. Yani masamda anlaşma, imzalayıp göndereceğim. Karşı taraftan da telifini alacağız. Dolayısıyla kuruluştan bu yana gerek mevzuat alt yapısına ilişkin, gerekse uygulamalara ilişkin biz tamamen uluslararası sisteme entegre olmuş durumdayız. Bütün anlaşmalarımızı yaptık. Bu Kurum açısından bahsettiğim gibi, yani gayet başarılı bir çalışma. Biz bundan Kurum olarak gurur duyuyoruz. Ancak bu işin tabiri caizse ekmeğini yiyecek olanlar, daha fazla istifade edecek olanlar sizlersiniz. Bağımsız denetçiler böylelikle uluslararası anlamda Kamu Gözetimi Kurumu tarafından, Kamu Gözetimi’nin listesinde ilan edilen bağımsız denetçi, uluslararası anlamda bağımsız denetçidir ve raporları her yerde geçer. İşin mevzuat ve uygulama alt yapısı bu şekilde, ancak henüz salona girmeden önce bazı arkadaşlarımız dediler ki, “Biz sizden daha ziyade iç açıcı haberler bekliyoruz, şüphesiz bunlar da güzel gelişmeler, onlardan bahsedin uluslararası gelişmelerden. Şimdi önümüzdeki dönemde ne olacak? Belgeleri aldık, koyduk, güzel çerçeve de yaptık, duvara astık, ama bu belgenin biraz çalışması gerekiyor, nasıl çalıştırabiliriz?” Öncelikle önümüzdeki yol haritasını ortaya koyalım. Avrupa Birliği bundan üç, beş ay önce denetim direktifinde değişiklik yaptı. Belki daha önceki toplantılarımızda bahsetmişizdir. “Avrupa Birliği’nin denetim iç öngörüsü nedir?” diye. Geldiğimiz noktada diğer ülkeler açısından Avrupa Birliği 01.01.2016’yı hedef olarak koydu. Dedi ki, “01.01.2016 itibariyle küçük işletmelerden daha büyük olanlar denetime girecek. Dolayısıyla bütün ülkeler kendi kurallarını yapsınlar, yol haritasını hazırlasınlar, 01.01.2016 son tarihtir.” Yani 2016 finansal raporları da denetime tabi olacak. Dolayısıyla mademki biz Avrupa Birliği’nin müzakere edilen bir ülkesiyiz, bu müzakere sürecinde bu yol haritasına maksimum seviyede uyum sağlamaya çalışılacak, siyasi iradenin tavrı da bu yönde. Bugün itibariyle bu 2016’da mı gerçekleşir, yoksa 2018’de mi gerçekleşir? O, büyük ihtimalle, yani karar verileceği günün şartlarına uygun olarak, bu karar çerçevesinde kaç tane şirketin dâhil olduğu ile alakalı. 2014 yılına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı’nda revize yapılmasına ilişkin biz bir çalışma başlattık. Bu çalışma çerçevesinde ilgili Bakanlıklarımızla müzakere ettik ve ben aynı Avrupa Birliği’ndeki olduğu gibi, 2016’ya kadar bir hedef ortaya koyduk. 2014’de, 2015’de, 2016’da kimler bağımsız denetime girmesi gerekir, şeklinde ortaya koyduk. Ancak ilgili bakanlıklarımızın, siyasi iradenin bakış açısı, dediler ki, bu şirket sayıları 15 ve 16’da çok fazla artıyor. Yani daha fazla geçiş öngörmek lazım, büyüklükler daha aşağılara indikçe, arada kalan şirket sayısı daha fazla olur. Dolayısıyla “1000” şirketin denetime daha girmesinde herhangi bir sıkıntı görmeyiz. Bunlar nispeten daha büyük şirketlerdir. Ama sayıları daha aşağıya indiğinde, diyelim 2015’de “3000” şirket kapsama girecekti, 2016 için de “8000” civarında şirket kapsama girecekti, yani bu yüksek, bu sayıları daha tedrici olarak ortaya koymak lazım. Buna ilişkin daha detaylı çalışma yapalım, ama biz 2014 için bir Bakanlar Kurulu Kararı hazırlayalım. Hâlihazırda Bakanlar Kurulu Kararı hazırlandı ve imzaya açıldı. Normal şartlarda bugün, yarın biz onun yayınlanmış olmasını bekliyorduk. Büyük ihtimalle birkaç gün içerisinde, maksimum önümüzdeki hafta Bakanlar Kurulu Kararı imzadan çıkmış olacak. Bakanlar Kurulu Kararı neyi öngörüyor? Mevcut kriterler “150 milyon” aktif büyüklük yarıya inecek “75 milyon”a. “200 milyon” satış hâsılatı, “150 milyon TL” Çalışan sayısı da “ 500” idi, o da “250”ye inecek. 2014 yılının çerçevesi bu olacak. Tahminimiz 2014 yılı itibariyle bu kriterler çerçevesinde 600, 700 civarında daha şirketin bağımsız denetim kapsamına girmesi. 2015 yılında bu kriterler biraz daha aşağı inecek. Belki 2015 yılında bir 2000 civarında daha şirket girebilir, ama bugünün konjonktürüyle bakarak değerlendirmek lazım. Çünkü vermiş olduğumuz sayılarda 2012 yılı vergi beyannameleri üzerinden hesaplanan sayılar. Dolayısıyla gerek enflasyon, gerek işletmelerin biraz daha büyümesi ve gerekse de en azından rakamların düzenlenmesi, dolayısıyla bu sayılar biraz daha artabilir. Bağlı ortaklık, işler durumları ve konsolide tablo düzenleme zorunluluğuna tabi olan şirketler de dahil edildiğinde, yani yuvarlak hesap 1000 civarında şirketin daha 2014’de bağımsız denetim kapsamına gireceğini söyleyebiliriz. Ama net veriler üzerine baktığımızda 600 civarında şirket rahat görülüyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde bir taraftan bağımsız denetim alanı genişlerken, bir taraftan da biz gözetim çalışmalarını başlatmış olacağız. 2014’de ilk gözetim çalışmalarının kalite, güvenlik çalışmalarının başlayacağı yıl olacak. Hem bağımsız denetçilerin, hem de bağımsız denetim kuruluşlarının ilk günlerde yürürlüğe koymaya çalışıyoruz. Resmi sicille ilgili gerek Avrupa Birliği’yle, gerekse bugün itibariyle müzakereleri sürdürdüğümüz bazı ülkeler var, onlarla paylaşacağız. Amerikalıların bize sormuş olduğu şeylerden birisi de oydu, “Siz yetkilendirmeleri yapıyorsunuz, biz Amerikan Kamu Gözetim Kurumu olarak bir takım şirketlerle ilgili bilgi istediğimizde, bunları paylaşabilir miyiz?” Evet, paylaşabiliriz. “Bu şirketleri siz bir resmi sicilde başka ülkelerde de paylaşacak mısınız? Paylaşıyor musunuz?” Dedik ki, “Biz Avrupa Birliği ile paylaşacağız.” Bize bunu resmi sicil, elektronik ortamda herkese açık olacak, ama daha detay bilgiyi biz işbirliği yaptığımız diğer bütün ülkelerle paylaşabiliriz. İşbirliğini farklı konseptlerde de yapabiliriz. Şayet ilgili ülkenin kuruluşu burada herhangi bir denetim, gözetim çalışması istiyorsa, biz o gözetim çalışmasını gerek genel gözetim çalışmaları çerçevesiyle ilgili yazılmış bir rapor olsun, gerekse sadece o konuya özgü bir gözetim çalışması yapılıp ilgili ülkelerle paylaşılır. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte birebir ülkelerle bu anlamda gerek işbirliği yapma, gerekse de Avrupa Birliği’yle mevcut eldeki bilgileri, resmi sicilleri paylaşma, yazılan denetim raporlarını paylaşma anlamında yapılacak çalışmalar da geçecek. Ancak mevzuat alt yapısı bu yönü itibariyle tamamlanmış olacak. Bundan sonraki dönemler daha ziyade bizim sahada yapacağımız çalışmalara bağlı. Sahada sizler varsınız. Sahada meslek mensupları var. Başta bahsetmiş olduğumuz gibi finansal raporlama ve denetimin daha yüksek kaliteye, daha yüksek seviyelere çıkarılabilmesi, şüphesiz sizlerin gayretlerine bağlı. Biz bu konuda nasıl daha iyi önderlik edebiliriz? Koordinasyon kurabiliriz? Onun gayreti içerisinde olacağız. Bazı arkadaşlarımız bu sözleşme yükleme ortamı oluşturulduğunda geldiler dediler ki, “Üstat biz sözleşmeleri yükleyemedik, yani bundan dolayı bize bir yaptırım var mı, yani ceza mı kesilecek, nedir yaptırım?” Dedik ki, “sözleşmelerde süre belli, başka yükleyemeyenler de var, henüz bildiğimiz kadarıyla 2500 civarında sözleşme yüklenecekti, ama 1000 civarında sözleşme yüklenmiş. Bir takım şikâyetler de aldık. Demek ki bu iş biraz zor bir iş, bunu biraz daha kolaylaştıralım, basitleştirelim o şekilde biraz daha basitleştirilince, gerçekten de bütün sözleşmeler yüklendi. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte, mademki bu ortamı, yani finansal raporlama denetim ortamını daha kalitesini yükselteceğiz. Hep birlikte çalışacağız. Biz de meslek mensuplarından bu gayreti bekliyoruz. Meslek mensuplarına bu işi mümkün mertebe denetim standartlarında öngörülen süreçlerde yapmaları için de, gerekli imkânı sağlayacağız. Yetkilendirme çalışmalarında geldiğimiz noktadan biz gayet memnunuz. Arkadaşlarımız büyük bir istekle denetçilik eğitimlerine, denetçilik sınavlarına başvurularını yaptılar. Pek çok meslek mensubu belgesini aldı. 5800 belgeyi ben imzaladım. Henüz belgesini almamış olanlar olabilir ama yetkilendirilen meslek mensubu sayısı 6500. Bunların yuvarlak hesap 2000 tanesi Yeminli Mali Müşavir, 4500 tanesi Serbest Muhasebeci Mali Müşavir. Şimdi bu yetkileri veriyoruz. Şüphesiz pek çok bağımsız denetim kuruluşu İstanbul merkezli kuruluyor. Ancak Anadolu’nun çeşitli yerlerinden başta Ankara, daha sonra İzmir, daha sonra Eskişehir, Bursa, Konya, Gaziantep, Kayseri gibi illerden bağımsız denetim kuruluşu kurmak üzere bize müracaat da bulundu. 20 civarında bize müracaat vardı. Biz bu 20 müracaatın 14 tanesini sonuçlandırdık. 14 tane yeni bağımsız denetim kuruluşu kuruldu. Bunlar önümüzdeki süreçte müşteri alacaklar. Ancak bunun bu yıl içerisinde kurulmuş olması, nitekim bize 20 müracaat geldi ama önümüzdeki üç yıl sonra bu bağımsız denetim kuruluşları da belli bir sayıya kavuşmuş olacak. Büyük ihtimalle de alan genişledikçe daha fazla meslek mensubu güç birliği, iş birliği yaparak bağımsız denetim kuruluşu kurmak üzere bize gelecek. Geçiş döneminde yetkisini tanıdığımız 97 bağımsız denetim kuruluşundan 3 tanesi müracaatlarını yapmadı. Onlar anlaşıldığı kadarıyla bu işten vazgeçtiler. Ya da mevcut denetçiler başka bir denetim kuruluşları bünyesine transfer oldu. Diğer bütün kuruluşlar, 89 mevcut bağımsız denetim kuruluşu bize yılsonundan önce, 2013 sonundan önce müracaatını yaptı ve onların yetkilendirilmelerinin büyük bir kısmını 60 küsur tanesini sonuçlandırdık. Önümüzdeki hafta, ya da maksimum bir sonraki hafta elimizdeki bağımsız denetim kuruluşlarını da, yani geçiş döneminde yetkisi tanınan bağımsız denetim kuruluşlarını da yetkilendirilmeleri tamamlanmış olacak inşallah. Dolayısıyla 2014 açısından bütün bağımsız denetim kuruluşlarının genel kurulları yapılmadan önce, biz prosedürlerini tamamlamış olmayı planlıyoruz. Böylelikle ben genel çerçeveyi çizdim. Daha önceki konuşmalarımda araya bir takım şeyler sıkıştırmıştık. Bazı meslek mensupları da yanlış anlamıştı. Dediler ki, “üstat”, niyet öyle değildir, ama nihayetinde tabii sözün konuşulduğu yerde anlamı var. O gün itibariyle bir şey ifade ediyorsa, yani karşıdakinin anlamasını da çevirme imkânımız yok. O bakımdan yanlış anlamalar varsa, ben onlardan özür dileyerek, bir anekdot anlatıp, konuşmama son vereceğim. Lidya Krallığı’nın yıkılışıyla ilgili bir anekdot bu. O dönemde artık Lidya Kralı Ege kıyılarına hapsolmuş. Ülkeyi de büyütmek istiyor. Krallığını büyütmek istiyor. Anadolu’da da Pers İmparatorluğu var. Bir takım çalışmalar yapıyor, ama ilhama ihtiyacı var. Yüklü hediyelerle yakındaki bir kiliseye adamlar gönderiyor. Orada da kâhinler falan var. Diyor ki, “Biz böyle işe girişeceğiz, ama bu savaşın sonu ne olur?” Oradan haber geliyor. Diyor ki, “büyük bir devletin sonu olacak”. Tabii bunlar büyük bir hevesle diyor ki, “arkadaşlar herkes hazırlansın”, bir yıl hazırlık yapıyorlar. Ordu tam tekmil hazır hale geliyor. Ondan sonra Pers İmparatorluğu’na savaş ilan ediyorlar, tabii Lidya Krallığı’nın yanında Pers İmparatorluğu daha güçlü bir devlet. Lidya ordusu yeniliyor. Tabii Kral da esir düşüyor. Ağaçları, odunu yığıyorlar, Kralı koyuyorlar ortasına yakacaklar. Pers İmparatoru bakıyor, daha dün bir devletin başkanıydı. Yani bu adama yazık etmeyelim. Af ettim bunu diyor. Onu dedikten sonra serbest bırakıyorlar. O bir şekilde gidiyor, kâhinleri buluyor. Ben size altın gönderdim ve sordum. Siz de dediniz ki, “devletin yıkılışı olacak, bırakın topraklarımı genişletmeyi, eldekinden de oldum”, “biz büyük bir devlet yıkılacak dedik, yanlış söylemedik” diyorlar. Hepinize saygılar sunuyorum. DR. ATİLLA UYANIK Sayın Başkan’ın konuşmalarına teşekkür ediyoruz, bu arada unuttum hocama da teşekkür ediyoruz konuşmaları için. Şimdi de Oturumu yönetmek üzere İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası Başkanı Sezai ONARAL, buyurun Sayın Başkanım. Diğer konuşmacıları da takdim ediyorum. Kamu Gözetimi Kurumu Başkan Yardımcısı Mehmet KAYA, Daire Başkanı Mehmet ŞİRİN, yine Daire Başkanı Rafet DİLMEN, ve son konuşmacı da Profesör Doktor Ahmet Hayri DURMUŞ hocamız. Buyurun Sayın Başkanım. SEZAİ ONARAL Efendim hepinize saygılarımı sunuyorum. Özellikle bize ev sahipliği yaptığı için Sayın Hocamıza, bize burada hem öğle yemeği veren, hem de sıcak bir ortamda konuşmamızı sağladıkları için çok teşekkür ediyorum. Sayın Başkanımız Seyit Ahmet BAŞ beye şükranlarımı sunuyorum. Ne kadar süreden beri görev yaptığını bilmiyordum, az önce öğrendim iki sene, üç ay olmuş. Bizim ülkemizde böyle yeni kurulan bir Kurumun kısa sürede örgütlenmesi, artı dünyadaki yerleşmiş bir takım kurumlarıyla işbirliği yapması kolay değil, Özellikle kendisine yeminli mali müşavirler olarak şükranlarımı sunuyorum. Bu arada geçiş dönemi içerisinde bize hüsnü muamele eden, buraya gelip eğitime giren tüm Yeminli Mali Müşavirlerde olumlu bir iz bırakan Sayın Yusuf TURAN hocamıza çok teşekkür ediyorum. Yalnız en çok alkışı Yusuf hocamız aldı görüyorsunuz. Tabii kendisi ayrıca bu olaylardan dolayı, az önce öğrendim Rektör Yardımcısı olmuş. Tabii bize özellikle kişisel ilişkilerini gündeme getirerek, bir Bakanlar Kurulu’nu gündeme getiren ve de geçiş döneminde birçok arkadaşımızın ki, bizim Odamızın sanıyorum 500 civarında Yeminli Mali Müşavirin, Bağımsız Denetçi olmasını sağlayan Seyit Ahmet beye ve ekibine şükranlarımı sunuyorum. Tabii bazı sorular var kafamızda. Şimdi Seyit Ahmet beyin hatırlarsınız ilk yıllardaki izlenimi, her gittiği yerde de bol bol fıkra anlatırdı. Şimdi kendisinin o zaman neden fıkra anlattığını ve şimdi de bu fıkraları sadece bir taneye indirgemesinin nedeni daha iyi anlaşıldı. O zaman bu faaliyetleri söyleme şansı yoktu haklı olarak, ama şimdi söyleme şansı var ve bunun kısa bir sürede realize olması gerçekten bizleri çok sevindirmiştir Sayın Başkan. O yüzden ben de bir Bağımsız Denetçi oldum sayenizde, bu vesileyle sizlere de ayrıca şahsım adına da şükranlarımı sunuyorum. Şimdi bizim Odamızda fıkra anlatmak pek usulden değil. Toplantı uzayacağı için, belki fırsat bulamam. Ben de bir fıkrayla başlayayım müsaade ederseniz. Padişah hapishaneye gitmiş, acaba ne yapıyor buradaki mahpuslar diye. Hepsine sormuş, hepsi demişler ki, “haksızlığa uğradık, biz boş yere burada duruyoruz”. Bir tanesi gitmiş demiş ki, “padişahım ben burada haklı olarak duruyorum, cezamı da çekmeye razıyım”. Padişah demiş ki,”aman bunu hemen dışarı çıkarın, içeridekileri de bozacak bu adam”. Şimdi tabii pek gündemle ilgili değil, ama uzun vadede gündemde olabilir. Bu toplantıyı burada yapmış olmaktan, yani üç tane kurumun aynı zamanda, Ticaret Üniversitesi, Kamu Gözetim Kurumu ve Odamızın bu şekilde yapmasından dolayı çok memnunum. Tabii Yeminli Mali Müşavirler Odası’na da haklı olarak şöyle diyorlar. “Üç aydır bizi İstanbul Defterdarlığı’nda, Üniversite’de, dışarıda buluşturuyorsunuz. Bizim Odamıza ne oldu?” diye soruyorlar değil mi? Merak etmeyin, onu da sağlama almış vaziyetteyiz. Bundan sonraki toplantıları orada yapacağız. Şimdi konuşma sırası itibariyle, şöyle ifade edeyim; Ödüller verileceği için, mümkünse 20’şer dakika. Söz sayın hocamız da, yani kıdem esasına göre, sonra devam edeceğiz. Buyurun hocam. PROF. DR. AHMET HAYRİ DURMUŞ Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Rektörlerim, Sayın KGK Başkanım, YMM Oda Başkanım ve Oturum Başkanım, Grup Başkanım da burada. Değerli Kamu Gözetim Kurumu yetkili denetçileri ve konuklarımız. Ben konuya biraz genel yaklaşmak ve Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’yla ağırlıklı olmak üzere konuyu ele almak istiyorum. Şöyle bir dünyadaki gelişmeyi tarihi olarak, çok kısa bir seyahatle yapalım istiyorum. Sonra Türkiye’de bugünkü durum nedir ona değineceğim. Asıl Kamu Gözetimi Kurumu ve diğer yetkili kurumlardan beklentilerimiz, sorunlarımız, geleceğimiz nedir? Ona göz atalım istiyorum. Yıl 1973, Uluslararası Muhasebe Standartları Komitesi kuruldu. Amacı, standartları hazırlamak ve dünyada yaygınlaşmasını o zaman ki adıyla armonizasyonunu sağlamak, şimdi onun adına “yakınsamak” diyoruz. Dört yıl sonra İFAC, Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu kuruldu, aşağı yukarı amaçları aynı. Bir çatı altında toplanalım diye düşünüldü. 82 yılında bu koordinasyon yapıldı. Neydi bu iki kuruluşun amacı? Uluslararası Muhasebe Standartlarını hazırlamak, güvenilir, şeffaf, karşılaştırılabilir finansal tabloları hazırlamak, hazırlatmak. Dünya çapında finansal verileri ölçmede ve sunmada bir norm, standart sağlamak “uluslararası finansman” dilini kabul ettirmek. Birliği sağlamak. Bu yapıldıktan sonra ne oldu? “Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri” dediğimiz ve bu uygulamacılar arasında “GAAP”, diye adlandırılan, işte Amerikan GAAP’i, İngiliz GAAP’i, Fransız GAAP”i, son olarak biz de Türkiye GAAP’i diye de buraya ekledik, bazı şeyler yolladık, bunlar birleşti ve standartlara döndü. Avrupa Birliği bile yine bildiğiniz gibi, 2005 yılından itibaren bu standartları kullanmaya başladı. 125 ülke de bu standartları tam veya kısıtlı olarak belirli ölçülerde kullanıyor. Standartlar kullanılıyor. Yaygınlaşıyor. O zaman birçok değişik ülkelerde uygulanmasından dolayı değişik ihtiyaçlar ortaya çıktı. Bu ihtiyaçları karşılamak için standartların bir kısmı iptal edildi. Bir kısmı revize edildi. Yeniden formatlandı. Derken standartlar canlı organizma haline geldi. Değişti, doğdu, büyüdü, doğurdu öldü. Bugün de aynı şekilde devam ediyor ve edecek gibi de görünüyor. Bu değişime, standart yapan örgütler, kurumlar, kuruluşlar da ayak uydurdu. Uyum sağladı. 2000 tarihinde Edinburgh toplantısında Uluslararası Muhasebe Standartları Komitesi’nin adı “Kurul” oldu. Standartları hazırlama yetkisini de Komite’den üstüne aldı. Bu Komite yorum da yapıyordu. Bu yorumları da yine yetki olarak üstüne aldı ve bundan sonra bu yorumların adına da Uluslararası Finansal Raporları Yorumlama Komitesi ve onun standartları olarak adlandırdı. 2001 yılına kadar 41 standart yayınlandı bu canlı organizma kapsamında. 28’e düştü bunların sayıları, çünkü bir kısmı iptal edildi. O arada 2001’den sonra çıkarılan Uluslararası Muhasebe Standartları adıyla da 13 adet standart yürürlüğe girmiş oldu. Bu standartlar da dediğim gibi, canlı. Her an değişebiliyor. 39 Numaralı Standart bu yılsonu ölecek. Daha önce çıkarılan 9 No.lu devreye girecek. Dolayısıyla 28, 27’ye düşmüş olacak. Standartlar kadar önemli yorumlar var. Çünkü standardın olmadığı yerde yorumlar devreye giriyor. Dolayısıyla bu yorumlara da uyulması gerektiği için, bunlar da önemli bir kaynak olarak aynı değişiklikleri takip ediyor. Standartlar arasında da hiçbir fark yok. Türkiye’de de bunu “TMS” ve “TFRS” diye kısaca adlandırıyoruz ve yaptırımları, uygulaması aynı, hiçbirinin diğerine üstünlüğü yok. Böyle giderken, ne güzel her şey güllük gülistanlık, ama 2001’den sonraki kriz ortalığı karıştırdı. ENRON olayı başta olmak üzere, birçok firmalarda yolsuzluklar ortaya çıktı. Dikkatler denetim standartlarına doğru kaymaya başladı. “Evet, uluslararası bir muhasebe standartlarımız var ama, demek, denetim yeterli değil” dendi. Bu sefer de yüksek kaliteli “Denetim Standartları”, “Kalite Kontrol Standartları”, “Etik Standartlar”, “Eğitim Standartları”, “Denetim Disiplin Standartları” öne çıkmaya başladı. Kamu gözetimi, kamu yararı kavramı daha da anlam kazandı. Denetçilerin bağımsızlığı, mesleki kurumsallaşma çalışmaları geliştirildi. Şeffaflık, güvenirlik kavramları da önem kazandı. Artık küreselleşmenin gelişmesi, dünya ticaretindeki artışlar, buna da ekonomik krizler, yolsuzluklar eklendiği zaman, “bilgiye dayalı ekonomi” adı verebileceğimiz ekonomiyi önemli hale getirdi. Bilgiye dayalı ekonomi de muhasebe, denetim ve tüm bunların tamamlayıcısı olarak da mesleki, etik, bağımsızlık, sürekli mesleki eğitim ve yeterlilik. Bunlar muhasebe ve denetim sistemlerinin yüksek standartlarla desteklenmesinin temel gerekleri haline geldi. Dünyada bu gelişmeler yapılırken, Türkiye’de acaba nasıl bir gelişme izlendi ve bu güne geldik, buna kısaca bir göz atalım. Yıl 1977, Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği. Bu Dernek Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu’nun kurucu üyesi oldu. Yıl 1994, TÜRMOB, “Ben de üye olacağım, ben de meslek Birliğiyim” dediğinde, İFAC’ın ilk sözü, “Türkiye’de başka bir Dernek var, onun muvafakatı olmadan sizi üye alamayız”. Ben de o zaman Muhasebe Uzmanları Derneği’nin hasbelkader Başkanlığı’nı yapıyorum. Epey uğraşma ve ikna turlarından sonra muvafakatı verdik ve TÜRMOB da üye oldu. Muhasebe Uzmanları Derneği, muhasebe standartları konusunda önemli bir katkıda bulundu o zaman. Neydi bu? İFAC “siz bizim üyemizsiniz. Türkiye Muhasebe Standartlarını hani topluma kazandıracaktınız? Vergi makalelerinin ötesine geçmedi”. O zaman editörlüğünü yaptığım, 31 adet muhasebe standardının çevirisi bir kitap halinde yayınlandı. Yayınlandı iyi mi oldu? “Eski köye yeni adet mi çıkarıyorsunuz? Bunlar nedir? Nereden çıktı? Nereden geldi? Biz bunları yapamayız, edemeyiz” diyen bir görüş çıktı. Özellikle yabancı ilişkilerinde olan diğer görüş, “iyi ki bunları yaptınız, biz duyuyorduk ama elimizde derli toplu yoktu, şimdi bunlara ders çalışalım, kendimizi hazırlayalım”, diyen meslek mensupları oldu. Aradan yirmi yıl geçti. Yirmi yıl sonra ancak Ticaret Kanunu’nda bu standartlar yerini alabildi. Muhasebe Uzmanları Derneği’nin bu konudaki çalışması bir başlangıç olmuş oldu. Bu vesileyle dile getirdim. Daha sonra TÜRMOB bünyesinde “Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu”nu hatırlıyoruz. 2000’de yayınladığı kitapçık var. Sonra Sermaye Piyasası Kanunun kapsamına alındı bu Kurul. Onun da yaptığı diğer çalışmalar var. Bunlar geçti, yıl 2011yılında 6102 Sayılı Ticaret Kanunu yayınlandı ve bu Kanun da artık Uluslararası Muhasebe Standartlarına atıf yapıldı. Eski kanunda değil atıf, böyle bir kavram bile yoktu. Yepyeni bir sayfa açıldı. Çok yerde bunu milat olarak da tanımladılar. Bunu takiben, 660 Sayılı Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nun oluşumunu görüyoruz. Muhasebe Standartları Kurulu’nun bütün yetki ve sorumlulukları bu Kuruma geçti. Şimdi önemli olan TTK Geçici 6’ncı Madde, biz burada ne yapıyoruz? Fazla bir şey yaptığımız yok. Nedir bu Madde? İşletmeler 31.12.2012 bilançolarını Türkiye Muhasebe Standartlarına göre düzeltme ve düzeltilmiş bilançolarını 01.01.2013 tarihli açılış bilançosu olarak ticari defterlerine ve finansal tablolarına geçirmek zorundadırlar. Evet, yasa hükmü bu, ama uygulamada hüküm ne ölçüde yapılmış? Bunu araştırmak gerekir. Eğitim programlarında hep bunların üzerinde duruyorduk. Çok fazla olumlu cevap alamadık. Ayrıca 69 ve 515’inci maddelerde de Türkiye Muhasebe Standartlarının kullanılacağı ve tabloların buna uyularak düzenleneceği açık şekilde dile getirilmiş durumda. Denetime tabi şirketler, Sayın Başkan da söyledi. Sayı olarak “4500” civarında. Kriterler vardı. Bu kriterlere uyan şirketler bağımsız denetime tabi olacaktı. Ama demin belirttiğim gibi, 2013’de bu şirketlerin % 98’i desem yeridir.-Çünkü elimizde sağlıklı bir veri ve anket verisi olarak bir şey yok- Bu standartları uygulamadı. Vergi odaklı muhasebe uygulandı. Oradan Ticaret Kanunu mevzuatına göre dönüşecek. O kadar zor bir olay ki, şimdi uğraşıyorlar. O zorluğu yaşıyorlar, Belki sizler de bunu yaşıyorsunuz veya denetimini yaptığınız firmalarda bu olay yaşanıyor. Siz de onun sıkıntısını çekiyorsunuz. Bir süre daha öyle görünüyor ki, çekeceğiz. Ülkemizde kimler denetim yapabilir? Bu sorunun cevabı artık açık, Kamu Gözetim Kurumu’ndan “denetçi belgesi” alan kişiler. Bunlar yapacak. Yine Sayın Başkanımın belirttiği rakam “6500”. “600” de sitede eğitim aşamasında olan “7100”, hadi belki bu ay alacaklarla “8000” olur. 8000’i biraz geçer. Çünkü her ay bu üniversitelerle işbirliği kapsamında belge alanların sayısı artıyor. Yine Başkanımın belirttiği, “660”, konsültasyonla “400” de gelsin. “1000” firma 2014’de bu sayıya ilave edilecek, “4500” olur “5500”. Şu andaki durumumuz ne? Denetçi sayısı, denetlenecek firma sayısından fazla. Arz fazlalığı var. Tabii ki bu bir beklenti de yaratıyor. “Biz bu diplomaları, belgeleri niye aldık?” “Nerede, nasıl kullanacağız ve nasıl bu işten para kazanacağız?” Bu da bir ayrı soru. O nedenle sayının biraz daha artırılması, denetçilerin uygulaması açısından daha rahat iş yapmalarına da fırsat sağlayacaktır. Öte yandan, birazdan ona da değineceğim, öneriler, sorunlar da. Türkiye’nin “şurada denetim yapılmıyor” imajının da kırılmasına vesile olacaktır. Çünkü denetim yapılan firmalar 5500 olması, yüz binlerle ifade edilen denetim kapsamına girmesi gereken firmaların içinde küçük bir orandır, bu da Türkiye’nin geldiği durum. Bundan sonra Kamu Gözetim Kurumu başta olmak üzere, TÜRMOB’dan ve diğer kuruluşlardan beklentilerimiz nelerdir? Önerilerimiz nelerdir? Bunu da kısaca özetleyip, konuşmama son vermek istiyorum. Şu anda vergi mevzuatına göre, kayıt esaslı muhasebe tutuyoruz. “01.01.2013’de geçin” denilen hükmü “uygulamıyoruz” desek yeridir. Bu senenin sonunda denetime tabi olan firmalar UFRS, TFRS’ye dönüş yapacaklar. Fevkalade zor olacağını da eğitim sırasında tartışmalarla gördük. KGK’nın elinde çok ciddi bir potansiyel var. Uygulamanın nabzını tutabilir. Teşhis koyabilir. Nedir? İşte sizlersiniz. Yeminli Mali Müşavirler denetim kısmında, mali müşavirler uygulama kısmında ve işte “7500” civarında bilfiil meslek mensubundan, bir anket çalışmasıyla her türlü veriyi almak ve eylem planlarını buna göre hazırlamak imkânı vardır. Kamu Gözetim Kurumu bu fırsatı değerlendirir diye düşünüyorum. Uygulamada hem öğretimde, hem fiili hayatda vergi mevzuatıyla artık ticaret mevzuatının çelişkilerini yaşıyoruz. Öğrencilere de bunu anlatamıyoruz, üniversite öğrencilerine. Meslek mensupları zaten Ticaret Kanunu’na geçmek için her türlü çabayı harcıyorlar. Birinin bunu “yap” dediğine, öbür kanun “sakın ha yaklaşma” diyor. İşte garanti karşılıkları, şüpheli alacaklar karşılığı, kıdem tazminatı karşılığı, vs. Arada yaklaşım farkı var ve 180 derece zıt kutuplarla yaklaşıyorlar. Yine uygulamanın büyük sıkıntı duyduğu bir husus, hesap planı ihtiyacı… Maliye Bakanlığı’nın hesap planı var. Ona zorlamayla Ticaret Kanununu uydurmak istiyoruz. Yürümüyor. Olmuyor. Bu elbise Ticaret Kanununa uymuyor. Yine Kamu Gözetimi Kurumu’nun bu konuda yol göstermesini açıkça uygulamacılar bekliyor. Finansal tablo örnekleri ve kullanım rehberi, çok iyi bir yayın oldu. Herkes oradan bakıyor. Artık formatta bir sıkıntılar yok, ama hesap planı kısmında var. Yine başka bir uygulama sıkıntımız, bilgisayar programları. TFRS’ye, UFRS’ye uygun kayıt tutmak için, elimizde bilgisayar desteği olması lazım. Başka türlü olmaz. Elle veya basit bilgisayarlarla bu yapılmaz, yapılamaz. 92’deki bir eğitim seferberliğinde bu hesap planına geçildi. Şimdi de akabinde bu bilgisayar programlarıyla muhasebe uygulaması büyük bir başarıyla yerleştirildi. LUCA, TÜRMOB’un programında önemli bir boşluk doldurdu. Ticaret Kanunu hükümlerini yerine getirecek yine program ihtiyacı olduğu malumdur. Olan programlar çok pahalı, firmalar bunlara kaynak olarak yatırım yapmak istemiyor. Bir de bu denetimin yaygınlaştırılması ve “5500” sayısının çok daha yukarılara çıkarılması gerekir. Birkaç gündür medyada olan gri liste. Kara parayı aklama çalışmaları içinde Türkiye’nin içinde bulunduğu gri listeden de kurtulmamız için bir vesile olur diye düşünüyorum. Çünkü Ekvador, Etiyopya, Kenya, Myanmar, Suriye, Yemen gibi ülkelerin bulunduğu listedeyiz. Bir sonrası siyah liste, “kara liste” dedikleri, İran listesine geçebiliriz. Murakıp konusunda, eski Ticaret Kanunu kaldırıldı. Onun yerine Bağımsız Denetim geldi. Fakat “5500 şirket” diyorum, bu 5500 şirket için var. Peki, diğerleri için? Net bir uygulama yok. Değişik görüşlerle yine meslek mensupları bu boşluğu dolduruyor, ama yasal bir açıklıkla bunu doldurmak yine yararlı olacaktır. Bankalardan da eğer bir destek gelirse, kredi isteyenlerden “UFRS’ye uygun mali tablo hazırlayın, getirin” demeleri yeter. Bu uygulamayı çok destekleyecektir. Ama gelin görün ki, bankalar bile bu konuya sıcak bakmıyor. Çünkü bu sefer de kredi verecek firma bulmakta güçlük çekiyor. Biz 2014 için “TMS, TFRS’ye geçiş seferberliği” diye bir proje önermek istiyoruz. 2013 yılı kayıp bir yıl oldu. 2014 olmasın. Ülkemizde bu potansiyel var. Meslek mensubu sayımız yeterli. Bilgi düzeyimiz yeterli. Uluslararası ilişkilerimiz yeterli. Başkanımın verdiği müjdelerle de bugün bayağı sevindik. Uluslararası geçerli olan bir sertifikamız olacak demektir. 1984’de Katma Değer Vergisi’ni bu şekilde başardık. 92’de Hesap Planı’nı başardık. Onun akabinde bilgisayar destekli muhasebeye geçtik, onu başardık. Şimdi elle yazılan defterleri artık müzede görüyoruz. Öğrencilere göstermek için defter arıyoruz yok, elle yazılmış defter yok. Birkaç tane sakladık onları gösteriyoruz. Bu kadar büyük bir başarıyı yakaladık. Büyük bir atlama yaptık. 2003–2004 Enflasyon Muhasebesi, onu da bilgisayar ortamında yaptık. Kriterleri tutturamadığımız için, hala o mevzuat duruyor. 2014’de yine tekrarlamış olacağım, bu TFRS’ye fiilen uygulama geçiş seferberliği, hep teoride kaldı ve o “4500” firmanın bile bir kısmı yapmadı, sadece SPK denetimine tabi olan firmalar bunu yapıyor, BDDK, EPDK, sigorta şirketleri gibi. Ama diğer üç kriterden ikisini yakalayanlardan bu geçiş başarılmadı. Orada büyük bir eksiğimiz var. Bu seferberliği onlar için, 2014’ün “1000” firması için ve bundan sonra gelecek, bu kapsama girecek firmalar için yapmamız gerekiyor. Ben sözlerimi burada tamamlamak istiyorum. KGK belgesi alan arkadaşlarımı kutluyorum. Yeni iş alanlarında başarılı olmalarını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. SEZAİ ONARAL Sayın hocamıza çok teşekkür ederiz. Hem geçmişe kısaca bakış attı, hem de şu anda geldiğimiz yeri tespit etti, tabii bazı eleştirilerde de bulundu. Şimdi Kamu Gözetimi ile ilgili bölümlerine ben cevap vermeyeyim Sayın Başkan burada. Ben sadece iki noktayı ifade etmek isterim. Tabii ilgili gelinen yerde bağımsız denetçilere ruhsatlar verildi. Biraz sonra da bunların ödüllerini vereceğiz. Sayın Başkan’ın da ifade ettiği gibi, iş durumu ne olacak...Şimdi iş durumuyla ilgili olayı da sayın Başkan siyasilerin üzerine plase etti. Şimdi gelinen yerde hocamızın ifade ettiği gibi, 4500, 5000 firma var. Zaten SPK dolayısıyla bunlar gerçi denetleniyordu. Yani yeni açılımlar için, hala biz Sayın Başkan’dan, “son söz Başkan’ındır” bölümünde bir cevap bekliyoruz. Şimdi hocaların tabii bazı Ticaret Kanunu’yla ilgili, vergiyle ilgili, beyannameyle ilgili eleştiri bölümlerine katılıyorum. Ama ben Oturum Başkanı olduğum için, şimdi bunları taraf olarak ifade etmeye kalkarsam yanlış tesirlere yol açar. Şimdi bir de UFRS, TFRS, bağımsız denetime tabii hepsiyle ilgili, yani hepsinin yanındayız, ama Türkiye’de 1950’den beri uygulanan bir vergi denetimi, vergi muhasebesi, işte muhasebe, denetim gibi bir sürü olaylar var. Bunları yok sayarak, sıfırdan başlayamayız hanımlar, beyler. 1950 senesinde rahmetli Ali ALAYBEK üstadımız ve ekibi, Vergi Usul Kanunu’ndaki o yıllara göre çok iyileri tartışılan denetim standartları yapmış, bunu Maliye için yapmış, ama Allah’tan ki yapmış. Bu ülkede onun sayesinde muhasır bir denetçi gelişti. Bunu yok sayarak devam edemeyiz baylar. Bu görüşümü burada ifade etmek isterim. Çünkü vergi için muhasebe yapılmış olması, Türkiye’de şu an geldiğimiz yerde, birçok sahada da, Allah rahmet eylesin Ali ALAYBEK bey gibi çok ileri tarzda eğitilmişler arasında ne fark var? Ben size söyleyeyim; Bağımsız denetimde iki tane standardı hocamızın da ifade ettiği gibi, kıdem tazminatına şu alacakları eklerseniz, bizim bilançolar da şeffaf olur, diyor. Kusura bakmayın bu şeyin konusu değil ama yani bunu ayrı seansta tartışalım. Ben bu ülkede artık Vergi Usul Kanunu uygulansın demiyorum. Demek istediğim şu ki; Bunun üzerine inşa edilecek bir modeli, Türk modeli inşa edilecek. Ayrıca bağımsız denetim, Yeminli Mali Müşavirin tam tasdik yapmasına hiçbir şekilde engel değil. Bunu her yerde söylüyoruz, konuşuyoruz, yani iki tane kuruma farklı standartlar uygulayarak bilanço düzenlemesi, bizim kafamızı lütfen karıştırmasın. Daha henüz karara bağlı birçok konular var ama şu anda tabii bunları gündeme getirmiyoruz, karar vericileri rahatsız etmemek için getirmiyoruz. Ben bunu söylemek ihtiyacı duydum. Evet, konuşma sırası Sayın Başkan Yardımcımız Mehmet KAYA Bey, buyurun Mehmet bey. MEHMET KAYA Teşekkür ediyorum… Sayın Rektörüm, Sayın Başkanım, değerli hocalarım, değerli meslek mensupları, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün Türkiye Denetim Standartları özelinde bazı bilgileri sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Bildiğiniz gibi geride bıraktığımız Sonbahar’dan itibaren, 2 Ekim tarihinde Standart yayınlanmıştı. O tarihten bugüne kadar büyük oranda Bağımsız Denetim Standartlarını tamamladık. Kalite Kontrol Standardını yürürlüğe soktuk. Bayağı bir çalışma yapıldı. Ama tabii, onları Resmi Gazetede yayınlamakla iş bitmiyor. Hem bunları anlatmak, farkındalığı artırmak, hem de meslek mensuplarını bu konuda elimizden geldiğince zaman içinde de olsa bilgilendirmek istiyorum. Tabii bana verilen süre biraz az doğal olaraktan, sizleri belgelerinizden çok daha fazla uzak tutmak istemiyoruz. Bu vesileyle de Bağımsız Denetçi Belgesi almayı hak kazanan tüm meslek mensuplarımızı tebrik ediyorum şimdiden. O yüzden sunumumu biraz hızlandırılmış olarak yapmaya gayret edeceğim. Dediğim gibi konumuz “Türkiye Denetim Standartları”. Türkiye Denetim Standartlarımızı şu üç başlık altında “Mevzuat Alt Yapısı”, “Standartlar ve Kapsam” ve “Hazırlanma Süreci” olarak. Açıklayacağız. Burada Mevzuat Alt Yapısı, zaten sizin de kendi mesleki deneyimlerinizden ve çalışmalarınızdan bildiğiniz konular olduğu için çok fazla üzerinde durmak istediğim bir şey değil. Burada tek vurgulamak istediğim konu, gerek bu işin tetikleyicisi olan ana mevzuat olan 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunumuzda, gerek onun devamı olan ve onunla uyumlu olan 660 Sayılı KGK olsun, özel yönetmelik olsun, vurgulanan esas konunun Kamu Gözetimi Muhasebe Denetim Standartları Kurumu’nca yayınlanan Uluslararası Denetim Standartlarına uygun bir denetim yürütülmesi noktasında, anonim şirketleri ve grupları bir sorumluluk, bir yükümlülük altına sokmuş olması… Bildiğiniz gibi Türk Ticaret Kanunu AB’yle entegrasyonumuz bakımından çok önemli bir mevzuat yasalaşması. Bildiğim kadarıyla Şirketler Hukuku’nun açılış kriterlerinden biriydi ve bu anlamda Türk Ticaret Kanunu’nun en yenilikçi, en dönüşümcü alanlarından birinin de kurumsal yönetime, denetim anlayışıyla birlikte getirmiş olduğu farklılık oldu. Hem akademik olarak, hem de kanunun gerekçelerinde TBMM’de yasama sürecinde vurgulanmıştı. Bu anlamda Uluslararası Denetim Standartlarına bir atıf yapılması ve bu anlamda tüm şirketlerimizin kurumsal yönetim olaraktan karşılaştırılabilir ve tutulabilir mali raporları üretme ve bunun denetimiyle yine aynı şekilde dünyayla aynı dili konuşaraktan üretilebilmesi anlamında böyle bir yaklaşımı tercih etmesi gerçekten değişici bir yaklaşım olduğunu vurgulamak istiyorum. Dediğim gibi, 660 Sayılı KGK olsun, onun dışında diğer düzenlemeler olsun, hepsi “uluslararası standartlarla uyumlu” kelimesini özellikle vurguluyor. Tabii bu Türkiye Denetim Standartlarını oluştururken bize ilham veren bir şey olmanın da ötesinde, zorunluluk da getiren bir yaklaşım ve bu anlamda Türkiye Denetim Standartlarıyla ilgili olaraktan referans aldığımız uluslararası standartları tüm dünyada yayınlayan çok fazla mesleki örgüt yok. Bu anlamda Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu gibi kuruluşlarla Kurumumuz ilk kurulduğu aylarda, yani 2012’nin Ocak ayında hemen irtibata geçildi ve ayriyeten uluslararası standartların telif haklarıyla Türk mevduatına kazandırılması noktasında görüşmelere başlandı. Ama Sayın Üstadımızın da belirttiği gibi, uzun süren bir süreç oldu. Bunda, burada değinmeye gerek olmayan bazı nedenlerle birlikte ve kendi prosedürlerinin gerektirdiği bazı özellikli durumlar da rol oynadı ve nihayetinde bir yıl süren müzakereler sonrasında biri Mayıs ayında, diğeri de Temmuz ayında olmak üzere, 2013 yılında iki adet telif hakkı anlaşması imzalandı ve bunlar kamuoyuna da deklare edildi. Burada özellikle vurgulamak istediğim bir konu var; Türkiye Denetim Standartları dediğimizde, genelde aklımıza Bağımsız Denetim Standartları geliyor. Bu gayet normal, zaten baktığımızda bu standartların ana omurgasını oluşturan T.D.S.’nın önemi ve mahiyeti itibariyle birlikte en önemli unsur gerçekten de “Bağımsız Denetim Standartları” ve elbette “Kalite Kontrol Standartları”. Ancak biz IASC’le telif haklarıyla ilgili müzakereleri yürütürken, bize sordukları bir soru oldu; “Siz neyi istiyorsunuz bizden? Bizim bir sürü standardımız var. Sadece Bağımsız Denetim ve Kalite Kontrolü mü istiyorsunuz? Yoksa Eğitim Standardımız var, Etik Standardımız var. Onları da istiyor musunuz?” tarzında bir soruları oldu ve biz o günlerde müzakere ederken, biz o standartları da telif hakları anlaşmasına dâhil etmenin meslek mensupları olsun, muhasebe ve denetim mesleğinin gelişimi bakımından Türkiye’de çok önemli bir adım olacağını düşündük ve onları da telif anlaşmasına dâhil ettik. Burada vurgulamak istediğim nokta özellikle şu; Biraz önce, toplantıya girmeden önce Sayın Rektörümle, Sayın Oda Başkanımla balkonda konuşurken Sayın Oda Başkanımız özellikle önemli bir gerçeği, doğru gerçeği vurguladı. Dünyada bağımsız denetim adıyla ön plana çıkan büyük firmalara baktığımızda, cirolarının büyük bir kısmını aslında bağımsız denetim hizmeti vermekten sağlamıyorlar. Daha çok Türkçede hani böyle genellikle yerleştiği için diyorum, güvenlik hizmetleri veren, ya da danışmanlık veren bir takım hizmetlerle sağlıyorlar ve dünyada bu verilen hizmetlerin de tipleri var. Standartları var ve bunlar illa ki “bağımsız denetim” adı altında olmak zorunda değil. Biraz sonra uluslararası standartların mahiyetine değinirken özellikle orada da vurgulayacağım, ama konuştuğumuz için özellikle vurguluyorum yeri geldiği için. “Güvenlik Standartları” demek, sadece Bağımsız Denetim Standardı demek değildir. O, onun bir alt koludur. Bu anlamda Türkiye Denetim Standartları da sadece etik veya Bağımsız Denetim Standartlarından mütevellit değildir ve denetim standartları olsun, ilgili hizmetler standartları olsun, hepsi bir takvim içerisinde, umut ediyorum 2014 yılı içerisinde tamamlanacak. Genel mevzuatımıza kazandırılacak ve meslek mensuplarına da o alanda önlerini açan, zihinlerini geliştiren, dünyada bu işlerin nasıl sistematik hale getirildiğini gösteren bir metin olarak önlerinde bulunacaktır. Sayın Hocamın da tarihsel girişimini biraz detaylandırayım. 1977 yılında kurulan bir muhasebe federasyonu ve dört adet kurulu var. Dört adet kurul önemli standartları yayınlıyor. Bunlardan Etik Standartları Kurulu, etik kurallarımızı yayınlıyor. Eğitim Standartları Kurulumuz var, eğitim standartlarımızı yayınlıyor. Kamu Sektörü Muhasebe Standartları (KSMS) bizim görev alanımıza girmiyor. Ama özellikle “d” bölümünde dikkatinizi çekmek istiyorum ki bu şu anda dediğimiz Türkiye Denetim Standartlarının ana gövdesini oluşturuyor. Gördüğünüz gibi, burada bir tane Bağımsız Denetim Standardı yok. Bir tane Kalite Kontrol Standardı yok. Adeta bir denetim firmasının, ya da denetim danışmanlık firmasının ürün farklılaştırma sepetini görüyorsunuz burada. Bunlardan bir kısmı birbirleriyle entegre, onlara birazdan elimden geldiğince değineceğim vakit yettiğince. Ama bazıları birlikte olmak zorunda değil. Mesela bir firmaya sınırlı bağımsız denetim hizmeti veriyorken, bir diğer firmaya mali tablolarla hiç alakası olmayan bir başka güvenli hizmet tipini verebilirsiniz. Bunlarda illa bir yasal zorunluluk olmak durumunda değil elbette. Firmaların, karar alıcıların kendi özgür iradeleri, hür teşebbüs ve ihtiyaç temeliyle ortaya çıkan şeyler. Bunlar dünyada belli uygulama stillerine göre, odak oluşturmuş bazı hizmet tipleri var ve bunlar şu anda uluslararası uygulamalarda standart haline gelmiş, bir sistematiğe bağlanmış hali. Bunların ana başlıkları bunlar. Dediğim gibi, Kalite Kontrol Standardı, Bağımsız Denetim Standardı, Sınırlı Bağımsız Denetim Standardı, bunu bir şema olarak göstermenin uygun olacağını düşünüyorum. Bu bizzat IASC’ın kendi kullanmış olduğu bir şemadır. Dediğim gibi, bunu bir “ürün sepeti” görebilirsiniz. Özellikle Kalite Kontrol Standardı tüm güvence denetimlerini ve ilgili hizmet standartlarını uygulanmak zorunda olan bir standarttır. Burada kişilere, ilkelere hatta yani standart koyucu KGK gibi, ya da başka meslek birimleri de olabilir. Onlara burada bir tercih hakkı tanınmıyor. Sayın Daire Başkanımız Mehmet ŞİRİN sunumunu yaparken bunlara detaylıca değinecek. Ben bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Kalite Kontrol Standardı olmadan, diğer standartları noktasına, virgülüne kadar mevzuata kazandırmış olmanız, sizi, hani o TTK’daki ifadeyle uluslararası standartlarla uyumlu bir mevzuatı yürürlüğe koyduğunuz veya uyguladığınız anlamına gelmiyor. 2006 Temmuz ayında IASC’in kabul etmiş olduğu ve yayınlamış olduğu bir politika belgesinde 37 sayfalık, yani boyu kısa ama etkisi büyük diyebiliriz buna, 37 sayfalık “KKS”nin, Kalite Kontrol Standardının yürürlüğe girmeden hiçbir Bağımsız Denetim Standardının uyumlu olduğu iddiasında bulunamazsınız diyor. Yani bu standartlar hepsi bir yerde, Kalite Kontrol Standardı bir yerde, diğerleri 1000 sayfa, bu 37 sayfa diye bakmamak lazım. Kalite Kontrol Standardı hem Kamu Gözetimi Kurumu bakımından, hem bu mesleği yapacak olan bağımsız denetçiler, bağımsız denetim kuruluşları tarafından çok önemli bir Standart. Buna yüklenen anlam çok fazla ve bu konuya özellikle dikkat çekmek istiyorum. Gördüğünüz gibi Kalite Kontrol Standardı tepede ve tüm standartlara, gerek güvence denetimi olaraktan tanımlanan standartlara, gerekse güvence denetim tipi olmayan ilgili hizmet standartlarına uygulanmak zorunda. Burada bir parantez açmak istiyorum. Dikkat ederseniz uluslararası güvence denetimlerine ilişkin çerçeve adı altında, tarihi finansal bilgiler denetimi var ki bunlar Bağımsız Denetim Standartları oluyor, makul güvence sağlayan standartlar ve Sınırlı Bağımsız Denetim Standartları var. Bizim bu ara dönemlerde kullandığımız raporlar bunun bir örneği mesela. Ama güvence denetimi illa mali raporlarla, tarihi mali bilgilerle raporlamalarla ilgili olmak zorunda değil. Mali bilgilerle ilgili olmayan konularda da elbet bir güvence denetimi sağlanabilir. Bu anlamda tekrar vurgulamak istiyorum. Bağımsız Denetim Standardı, güvence denetiminin bir alt dalıdır ve bu anlamda meslek mensuplarının, diğer güvence hizmet disiplininden haberdar olmalarını ki eminim birçoğunuz zaten haberdarsınız, ama bu konularla bir takım sistematik yaklaşımlar olduğuna haberdar olmalarında da, bilgi sahibi olmalarında da fayda var. Ben en azından bunu hatırlatmakta da fayda görüyorum. Güvence Denetimini kurguladık. Dediğim gibi güvence denetimi, denetim kalitesini artırmak suretiyle karar alıcılara belli bir ölçüde güven sağlayan bağımsız ve mesleki bir faaliyet olarak tanımlanıyor. Bu anlamda biraz önce şemada da gördüğümüz üzere, bağımsız denetim, sınırlı bağımsız denetim, diğer güvenlik denetim standartları, güvence hizmetleri temel örnektir. Bunlardan en bilineni elbette Bağımsız Denetim Standartları, ama bir Kurum olarak da hepsini mevzuata kazandırmayı hedefliyoruz. Güvence denetimleri dediğim gibi, farklı alanlarına göre, özelliklerine göre sınıflandırılabilir. Makul güvence veren denetim standardı bildiğiniz gibi, Bağımsız Denetim Standardıdır. Genel amacı, farklı güvence verip vermeme noktasında raporları ile bir bilgi sağlamaktır. Aynı zamanda konularına göre de güvence denetimini ayırabiliriz. Yine bağımsız denetimde olduğu gibi, finansal mali nitelikte olanlar olabilir. Finansal nitelikte olmayanlar olabilir ki, Oscar yarışması filan belki burada dikkatinizi çekmiş olabilir. Burada yine bir bilgi vermek istiyorum, Amerikan uygulamalarıyla ilgili olarak da; “CPA” firmaları var biliyorsunuz siz de mesleki olarak da, meslektaş sayılabilirsiniz. Amerika da “sir of public account” unvanına baktığınızda, muhasebe üzerinde faaliyet gösteren bir unvan. Bugün dünyada pek çok insanın bildiği Oscar yarışmaları var ki, önümüzdeki haftalarda sanıyorum 2014 versiyonu gündeme gelecek. Bu tür organizasyonlarda bile, CPA firmaları güvence hizmeti sağlayaraktan iş sahibi olabiliyorlar. Bugün Newyork Eyalet Piyangosu, yarışması ve bunun gibi ben bu türdeki birçok kurum bir CPA firmasıyla anlaşmalı ve kendi yaptıkları yarışmaları, faaliyetleri bir güvence denetimi kapsamından geçirerekten kamuoyuna raporlarını sunmak zorundalar. Bu yasal bir zorunluluk olduğu için değil, o güvenin kendilerine sağlayacağı getiriden dolayı buna piyasada oluşmuş bir denge gibi bakabiliriz. CPA firması, biraz önce dedik, muhasebe, unvanı muhasebe diye geçiyor. Ne alaka yani bir Oscar yarışmasıyla veya bir Newyork Eyalet Piyangosuyla ne alakası olabilir diye düşünebilirsiniz, ama biraz önce vurguladığım gerçekle alakalı bu birazda. Güvence denetimi dediğimiz şey, güvenceye bilginin kalitesine ihtiyaç duyulan her yerde geçerli olabilir. Bizim mesleki faaliyet birimiyle yoğunlaştığı alan olarak bunun mali nitelikli olması, bağımsız denetimi ön plana çıkarıyor olması gayet normaldir. Dünyadaki gelişim de böyledir. Ama olayın bu şekilde bir yönü olduğunu, bir dalı olduğunu da bilmekte fayda var. Peki, mesela Oscar yarışmalarında CPA firmasının göreceği fonksiyon ne olabilir? Bildiğiniz gibi itibarı olan, tanınırlığı olan bir yarışma ve o yarışmayı düzenleyen kurum, kuruluş her neyse, gerek reklam veren firmalara karşı, gerek sponsor olan firmalara karşı aday belirleme sürecinden tutun da nihai aşamada Oscar ödülünün gideceği kişinin veya filmi belirlenen aşamaya kadar, yönetmene kadar, tüm süreçlerini kamuoyuna deklare ediyor ve onun gerçekten de kendi deklare ettiği kurallara uygun bir şekilde yürütülüp, yürütülmediğini, bağımsız dış bir CPA tarafından denetlenmesi, güvenceye bağlanması ve kamuoyunda, yani karar alıcılara bildirilmesi gerekiyor. Bunun yasal bir zorunluluğu var mı? Yok. Bunun mali denetimlerle alakası var mı? Yok. Ama bunun bilginin kalitesiyle alakası var mı? Var ve dediğim gibi, bilginin olduğu her yerdeki bilgi toplumu olmaktan bahsediyoruz. Denetçinin, hatta bağımsız denetçinin yeri var, fonksiyonu var, işlevi var. Bu anlamda biz bağımsız denetim belgelerini aldık. Bağımsız Denetim Standartlarını da okuduk, “sadece mali tablolarla ilgilenelim” diye bakmamak lazım. En azından kafanızın bir tarafında bu işin farklı yelpazeleri olduğunu, segmentleri olduğunu görmek ve bu anlamda biraz sonra vereceğim standart tipleri üzerinde de durmak faydalı olacak. Kısaca geçiyorum artık, vaktim daralıyor biliyorum, Başkanımdan bir beş dakika daha rica edeyim. Güvenli denetimlerinde ortak unsur, bu bağımsız denetim de olsa, biraz önce verdiğim bu Newyork Eyalet Piyangosu’nun fonksiyonu da olsa fark etmiyor. Her şeyden önce üç taraflı bir ilişki gerekiyor burada, “bilgiyi sunan” bağımsız denetimde bunun örneği anonim şirketler. “güvence veren bağımsız denetçi” ve “karar alıcılar”, bu banka da olabilir, müşteriler de olabilir veya genel olabilir, hatta vergi hakkı olan devlet de olabilir. İkinci konu, bir güvence konusu olması gerekiyor. Elbette bu bağımsız denetimde biraz önce şemada gösterdiğim gibi, finansal tablolar. Ama biraz önce yine örneğini verdiğimiz gibi bir başka konu, mesela Oscar yarışması veya bilgi işletim sisteminde olabilir. Uygun kriterler olması gerekiyor. Bir güvence denetimi her şeyden önce raporunu yazarken, “ben bunu şu kriterlere göre denetledim, ben buna şu kriterlere göre güvence veriyorum, ya da vermiyorum” demesi gerekir. Bu olmazsa, güvence denetimi olmuyor. Bu da TMS olabilir, yada ilgili özel bir spesifik özelliği olan güvence kuruluşuysa güven kuralları olabilir. Dördüncü olarak olmazsa olmazımız, yeterli uygun kaliteyi elde etme ve bunu sağlayabilecek donanıma sahip olabilme. Bu anlamda mesleki şüphecilik çok önemli, bu anlamda bağımsızlık çok önemli, bu anlamda bu ikisini bir araya getirerekten o bilgiyi, tecrübeyi, birikimi işinize yansıtmak çok önemli. En son olarak da tabii ki iletişim, yani raporlama. Yaptığınız ürünü karşılaştırılabilir ve tutarlı bir şekilde karar alıcılara anlaşılır bir dille sunmak. Şimdi bu standartları uluslararası genel yaklaşım altında sıraladık. Şimdi orada Türkiye Denetim Standartlarının mahiyet ve kapsamına bir link koyabiliriz. Dediğimi gibi, Türkiye Denetim Standartları sadece Bağımsız Denetim Standartlarından oluşmamaktadır. Burada bilmiyorum ekranda renkler nasıl görülüyor, ama farklı renkleri gruplamıştım, farklı gruplar altında. Kalite Kontrol Standardı olmazsa olmazımız. Bu 02 Ekim 2013 tarihinde yürürlüğe girdi. Kalite Kontrol Standardını özellikle vurgulamak istiyorum. Bu, biraz önce Sayın Hocamın da belirttiği gibi, 2004 yılında başlayan ve 2009 yılının Şubat ayına kadar süren çok kapsamlı bir klavyetik proje ve bu projeden sonra neredeyse tüm standartlar, 36 standart artı KKS, tekrar elden geçti. Tekrar yayınlandı ve yürürlük tarihi kondu ve 15 Aralık 2009 tarihinden itibaren tüm bu standartlar yürürlüğe girdi. Çok kapsamlı ve öncekinden gerçekten farklılıklar arz eden bir standartlar kümesi ortaya çıktı. Mantık temel aynı, ama hem anlaşılabilirliği ortaya koymak, hem denetçiler arasında ortak tutarlı bir rapor ortaya koyabilmek bakımından bu proje önemliydi. Bağımsız Denetim Standartları yayınlayacak KGK çatısı altında, sınırlı bağımsız, diğer güvenli denetimi ve biraz önce saydığım etik eğitimi artı aynı zamanda kanunen mevzuat gereği yayınlamak zorunda olduğumuz bilişim standartları. Bilişim standartları IASC tarafından biliyorsunuz yayınlanmıyor. Şu anda onun bir komisyonu kuruldu. Çeviri süreci devam ediyor. Komisyon kurduk. Komisyon sadece KGK’nın uzmanlarından kurulmuyor veya yetkililerinden. Tüm paydaşlar BDDK, SPK, yeri geldiğinde ilgili sivil toplum veya mesleki kuruluşları davet ederekten bir komisyon kuruyoruz. KKS ile ilgili genel bir bilgi verdim, önemini vurguladım, detayına Sayın Daire Başkanımız girecek. Bağımsız Denetim Standartlarını tekrar vurgulamaya gerek yok. Esas vurgulamak istediğim konu, biraz önce de dediğim gibi “güvence denetimleriyle” alakalı. Yani diğer kısmında bağımsız denetim standartları ve güvenlik denetimleriyle alakalı. Sınırlı Bağımsız Denetim Standartları, Bağımsız Denetim Standartlarından farklı. Farklı standart tipi, “2400” ve “2410” Nolu iki adet standarttan oluşuyor. Bu iki standarttan özellikle 2400 No.lu Standarda çok büyük önem veriyoruz. Buna meslek mensuplarımızın da özellikle dikkat etmesini istiyorum. Bu 27 sayfalık bir Standartdır. Ne zamana kadar? Geçen yıl bu vakitlere kadar. Sonra çok büyük bir revizyondan geçti ve IASC tarafından 97 sayfalık, neredeyse 100 sayfalık bir standart haline getirildi. Şu anda gündemimizde var. Türk Ticaret Kanunu 397/5’inci fıkra eklerde, “bağımsız denetim dışında kalan firmalarda nasıl bir denetim şablonu uygulanacak” filan diye taslaklar dolanıyor ortada. İşte bu Sınırlı Bağımsız Denetim Standardı, 2400 No.lu Standart uluslararası arenada, tam da bağımsız denetimin faaliyetine ve kapsamına veya karmaşıklığına tabi olmak istemeyen, ama belli ölçüde de olsa, makul güvence değil ama sınırlı ölçüde de olsa, bir güvence hizmetinden faydalanmak isteyen, daha çok bu KOBİ’ler için konuşuluyor. -Aslında “KOBİ’yle bağımsız denetim arasında kalan” demek daha doğru- Söz konusu firmalar için önerilen, baştan sona çok güzel bir sistematiği olan, dediğim gibi IASC bunu pazarlamaya çalışıyor uluslararası arenada, bu standart KOBİ denetimlerinde uygulanabilecek çok nitelikli ve yetkin bir standart olarak 31.12.2013 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi ve bu standardı hem bu biraz önce bahsettiğim yasal denetim kapsamında, 397/ 5’e bir alternatif olması bakımından öneriyoruz. Hem de onun da ötesinde, yarın bir gün bunun ihtiyari olaraktan bu tür denetimlerde bulunmak isteyen veya bu tür hizmetleri bildiği şirketlere sunabilecek durumda olan meslek mensupları, bağımsız denetim kuruluşlarına ve bağımsız denetçilere bir model olarak ortaya koyuyoruz. Bunu inşallah yakın bir tarihte, üç, beş ay sonra değil, çok daha yakın bir tarihte mevzuatımıza kazandıracağız. Sınırlı Bağımsız Denetim Standartlarına, bu 2400 No.lu Standart özellikle kısaca değinmek istedim. Biraz önce değindiğimiz konu, diğer güvence denetimleri nedir. Bağımsız Denetim Standartları ve Sınırlı Bağımsız Denetim Standartları dışında kalanlar. Tarihi finansal bilgilerin denetimiyle ve incelenmesi dışında kalan güvence ilişkileri diye bir standardımız var. Bunu mevzuata inşallah kazandıracağız. Biraz önce tarihi, ama illaki tarihi olmak zorunda değil. Bazı perspektifler olabilir. Mali tablolar olaraktan, kurumlara sunulan bilgiler olabilir ki bu Amerika’da örneğin çok çok fazladır. Böyle bir standardımız var ve bu diğer güvenli denetim standartları kapsamında mevzuatımıza kazandırılacaktır. Hızlıca diğer standart tiplerini de, en azından adını okuyaraktan değinmek istiyorum. Hizmet kuruluşlarında yapılan kontrollere ilişkin güvence raporları. Geçen yıl Temmuz ayı gibi BDDK’dan bir yazı geldi. Özellikle bankalar gibi kuruluşlar çok fazla dış hizmet alıyorlar. Farklı danışmanlık hizmetleri falan alıyorlar ve o standartların, o hizmetlerin nasıl denetleneceğine dair bir model yok ortada. Özellikle bu standardın mevzuatımıza kazandırılması noktasında, takvimimizi koymamız noktasında bir talepte bulundu BDDK. Onu özellikle vurguluyoruz. Mesela sel gazı beyanı, ne alakası var değil mi? Bu özellikle sel gazı emisyonuna çok önem veren ülkelerde böyle standartlar var ve uygulanıyor bunlar. Hiç mali raporlamalarla veya bilgilerle alakası yok. Diğeri de, çoğu formal finansal bilgilerin düzenlenmesi ve raporlamaya yönelik güvence hizmetleriyle alakalı. Bir de kısaca hemen İlgili Hizmetler Standardına değinmem gerekiyor. Bu bir güvence standardı değildir. Dolayısıyla biraz önce saydığım güvence hizmetinde olması gereken o beş ortak unsurun üç taraflı ilişki özelliği burada olmak zorunda değil. Çünkü bağımsız olmak gibi bir zorunluluğu yok. Burada daha çok mali tabloların işte belli bir formata uygun olarak hazırlanması, muhasebecilik hizmeti adı altında verilecek bir takım şeyler var. Biz bunu henüz Resmi Gazetede mi yayınlayalım, yoksa, sadece çevirip meslek mensuplarının bilgisine mi sunalım, o noktada tam karar vermedik. Ama bunlar da şu anda çevrilmiş olaraktan, ham çeviriler olaraktan elimizde var. Bunlara da hızlıca değineyim. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Sayın Başkan Yardımcısı toparlayabilir miyiz lütfen. MEHMET KAYA Tabii, finansal bilgilere ilişkin müşterilerle mutabık kalınan işlere alakalı, bir de finansal bilgilerin düzenlenmesine ilişkin standartlar. Bu süreçte tabii TDS’lerin hazırlanma sürecine bir kısaca değinmek istiyorum. Ondan sonra sözü Daire Başkanımıza vereceğim. Burada IASC’le yaptığımız telif hakları sözleşmesine göre, özellikle onların bir politika belgesi var. Ona uygun bir çevirinin yürütülmesi gerekiyor. IASC’le yaklaşık doksan tane farklı kuruluş önceden bu yollardan geçmiş, bir takım sıkıntılarla karşılaşmış ve o kapsamda bize de, “siz bu politika rehberini uygulamakta büyük avantaj sağlarsınız” denildi, biz de o rehberdeki organları kurduk, tesis ettik ve o kapsamda şimdi çeviri faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Baş Çevirmenimz var, bu Daire Başkanımız oluyor. Bir Gözlem Komitemiz var, bu çok önemli dokuz kişilik ve bunların isimleri IASC’e bildiriliyor ve bir “Komite” adı altında. Bunlar muhakkak tüm paylaşıyı temsil eden bir dağılıma sahip olması gerekiyor. Çalışma, Danışma Komisyonlarımız var. Bu bizim kendi ihtiyaç gördüğümüz durumlarda ihtiyari olarak kurduğumuz bir şey. Kendi uzmanlarımız var. Bunlar kendi fonksiyonları itibariyle komisyonlardan gelen çevirileri, çevirmenlerden gelen çevirileri, kalite anlamında, tutarlılık anlamında gözden geçiriyorlar. Elbet ki çevirmenlerimiz var. Bunlar da kendi alanında uzman olmak zorunda. Diğer süreçleri ben Sayın Daire Başkanımıza bırakıyorum. Onun sunumunda da yer aldığı için tekraren taşımak istemiyorum. Tekrar Bağımsız Denetçilik Belgesi’ni almaya hak kazanan meslek mensuplarımızı tebrik ediyorum. İnşallah hem kendileri için, hem meslekleri için, hem de vatana millete hayırlı olur. Hem Sayın Rektörümüze, hem Sayın Oda Başkanımıza sabrından dolayı teşekkür ediyorum. İyi günler diliyorum. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Sayın Başkan Yardımcısı Mehmet KAYA beye çok teşekkür ediyoruz. Hemen kaldığımız yerden devam edelim. Buyurun Sayın Daire Başkanı Mehmet ŞİRİN Bey. MEHMET ŞİRİN Teşekkür ederim Sayın Rektörüm, Sayın Başkanım, sayın hocalarım, değerli hocalar, değerli konuklar hoş geldiniz. Ben çok uzun tutmayacağım, bir eğitim konusu olmasını istemiyorum. Kısaca Kalite Kontrol Sisteminden özellikle bahsedeceğim ve konuşmamı bitireceğim. Şimdi süreci anlatırsak, çok uzun bir süreç izledik. Yani toplamda 12 taneye sığdırdım. Birinci aşama, terimlerin belirlenmesi. Bu terimler çok önemli biz dışarıdan birisine sorduğumuz zaman ya “gözetim” diyor, ya “gözden geçirme” diyor. Bu da kavramsal olarak farklı bulguları yok ediyor. Bunun için Kurumumuz bir Komisyon kurdu farklı hocalardan, uygulayıcılardan ve SPK, BDDK, Maliye Bakanlığı kurumlarından Komisyon kurduk. Onların çalışmalarıyla 500 tane terimi, yani yaklaşık olarak 500, 600, 700 tane terimi belirlediler. Biz bu terimleri kavramsal bir uyumlaştırma yapıyoruz. Tabii nihai karar kurulumuzun. Kurul o kelimeyi değiştirebilir. Daha sonra elimizdeki taslağı çevirmenlere gönderdik. Çevirmenlerden gelen çevirileri de uzmanlarımız kavramsal uygunluk açısından ve doğru çevrilmiş mi diye kontrol etti. Burada biz ilk önce iki tane uzman kullandık çapraz kontrol yaptık. Daha sonra yine bunları hocalarımızdan oluşan, akademisyenlerden oluşan, uygulayıcılardan oluşan ve Kamu Gözetim Kurumu personellerinden oluşan danışma komisyonlarına gönderdik. Bu danışma komisyonları, bu metinleri tek tek okudu ve bu metinleri bize gönderdi. Daha sonra biz kendimiz bir ekip oluşturduk ve o yeniden kontrol etti. Daha sonra benim önüme geldi. Ben okuduktan sonra direkt Kurum Başkanı, Kurum Başkan Yardımcısıyla beraber tekrar gözden geçirdik. Bu aşamadan sonra da topluma, yani kamuoyuna bunları duyurduk. Yaklaşık en az bir ay süre verdik ve dokuz, on tane kamu kurumunun da yazılı olarak görüşlerini istedik. Bunlar içerisinde de biz ayrıca sivil toplum kuruluşlarına da gönderdik ve odalara da gönderdik. Onların görüşleri de geldikten sonra, aynı zamanda uygulayıcılardan e postaları da aldıktan sonra, bu gelen eleştirileri de değerlendirip, yine kurula sunduk ve kurul dünya literatürüne verdikten sonra Resmi Gazetede yayınladık. İşte çalışma, danışma komisyonlarımızda kamu görevlilerinden, denetim elemanlarından ve uygulayıcılardan oluşuyor. Bu kapsamda beş tane komisyon oluşturduk. Sayıyı çok fazla tutmadık. Çünkü kavramsal bütünlük bozuluyor, yani söylemek istediğim hocalarımız arasında bile yaklaşım farkı var. Yani hocamızın orada görüntüde görüyorsunuz, birisi sarıya boyamış, birisi yeşile boyamış, yani beş tane komisyon oluşturduk. Şimdi standartlarımıza baktığımız zaman tabii yürürlük tarihi önemli, daha sonra “bu standardı uygularken neyi hedefliyorsun, neye ulaşacaksın, yani senin bu standardı kullanım amacın ne, neyi elde etmen lazım”. Kanunlar dediğim gibi, oradaki standartlarda kullanılan okuyucuya ulaşmada, kavramına yönelik algısını engelliyor. Yani okuyucu bundan başka bir şey anlamamalı. Herkes ortak anlayışa sahip olmalı. Yükümlülükler bölümü özellikle ayrılmış. Burada yükümlülüklere vurgu var. Yani diyor ki, “sen git deftere bak, git şuna bak, git şunu eyle”, böylece eylemi size anlatıyor. Tabii siz o eylemlerden tam bir anlam çıkarmadığınız zaman, uygulama ve açıklayıcı bölümler var. Siz bir küçük firmasınız, ya da bunu nasıl uygulayacağım? Ya da siz bir kamu denetçisisiniz, ben bunu nasıl uygulayacağım? Veya ben bunu uygulamak zorunda mıyım? Ya da kavram neyi ifade ediyor? Orada da uygulama ve diğer açıklayıcı bilgiler bölümünde açıklanıyor. Şimdi bizim için önemli standartlardan birisi, KKS’dir ve ilk yayınladığımız standarttır. KKS’nin birinci maddesi, denetim şirketlerinden yani sizlerden neyi beklediğini söylüyor. Diyelim ki, Bir sen ve senin elemanların kanuna ve standartlara uyuyor. İki, diyor ki, sen düzenlediğin raporda içinde bulunduğun şartları, yani o şirketin pozisyonu neyse yaptığın çalışmayı yansıtacak, başka bir şeyi yansıtmayacak. Sen buna ilişkin bir kalite kontrol sistemi oluştur. Bunu şu an, yani tüm firmalar aynı şeyi mi kuracak? Hayır. İFAC diyor ki orada, verimli bir uygulama için denetim firmasının büyüklüğü ve faaliyetlerinin karmaşıklığına göre uygun bir uygulama lazım. Yani sen borsa şirketlerini denetliyorsan, borsa şirketlerinin tâbi olduğu şeyleri, yani “muaf” demeyeyim ama, ilgili değilsin. Öncelikle ilgili olduğun alanlara vereceksin. Şimdi Kalite Kontrol Sistemini kuran bir insan neyi kurmalı? Yani neyi kapsamalı bu sistem? Bu toplam altı tane unsuru kapsamakta, yani liderlik, ilgili etik hükümler, müşteri ilişkisi ve insan kaynakları, denetim işinin nasıl yapılacağı ve izleme. Yani bunlar, sen bir sistem kuruyorsan, o altı tane unsuru kapsayacak şekilde kuracaksın. Tabii ki en sonunda, kaliteli bir belgelendirme yukarıdaki unsurları içeren yapının bağımlılığını ve etkinliğini en iyi gösterir. Yani belge olmadan, “bir kalite kontrol sistemi kurdum” diyemezsiniz. Şimdi “liderlik” deyince şu anlaşılıyor. İFAC diyor ki, “Eğer denetim şirketinin yöneticisi kaliteye önem vermezse, çalışanı önem vermez. Örneğin, yönetici olarak sen iyisin. Ben her şeyde kaliteyi önemsiyorum.” Kaliteyi vurguluyor ve devam ediyor. “Benim için önemli olan işin güzel yapılması.” Yani burada, bunun sonucu olarak da bir kültür oluşturacak, yani kaliteyi bir şeyin özüne koyan bir kültürün oluşması lazım. Tabii ki bunun bir altı olarak da, bir yönetici olarak, yönetici diyecek ki, “sen kalite kontrol sisteminin şu unsurundan sorumlusun”, işte, “sen denetimin izlenmesinden sorumlusun”, “sen izlemeden sorumlusun”, böyle görevlendirmeler yapacak. Firmanın boyutuna göre, bazen birkaç görevi üstlenebilir ve denetim şirketi yaptığı tüm yazışmalarda iletişimlerde elemanlarına, çalışanlarına, kendisine ve dışarıya kaliteyi esas aldığını vurgulayacak. Yani bu işte işin daha iyi yapılmasına yönelik gösteride, çalışan bunu daha iyi algılayacak. Şimdi buna baktığımız zaman, nihai sorumluluk yönetim kurulana ait. Ama bu herkesi kapsıyor. Yani yönetim kurulunu da, genel müdürü de, tüm çalışanları da kapsayan bir şey. Kalite Kontrol Sistemi unsurlarını birisine verecekseniz, o kişi yeterli ve uygun tecrübeye sahip olacak ve belirli yetkiye de sahip olacak. Yani örneğin, kurum hakkında iddialar ve şikâyetleri birisi inceleyecek, ama otoritesi yok. Yani böyle anlamsız şeyler de olmayacak. Bir de en önemli şey, ticari kaygılar. Yönetimin kaliteye ilişkin sorumluluklarının önüne geçmemeli. Yani örneğin siz işte sırf para kazanacağım diye, aslında hep olması gereken işi yapmamalısınız. Orada yapmamanız gereken bir işi, kendinizi riske atmamalısınız. İkincisi, etik hükümler. Yani diyor ki size, öyle bir politika prosedür oluştur ki senin elemanların uysun. Buna ilişkin etik prosedürler oluştur. Bir de şunu diyor. Aykırı durumların tespitini yap, bunlar için de gereken cezayı ver. Yani burada illaki birisini at değil, ama insanlara sizin aykırılıklara karşı ceza verdiğinizi de görsün. Şimdi etik hükümlerin en önemlisi “bağımsızlık”, yani sizin bağımsız olmanız isteniyor. Bir düşüncede bağımsızlık, bir görünürde bağımsızlık. Siz tamam düşüncede bağımsızsınız, ama öyle içli dışlı olmuşsunuz ki, dışarıdan bakan “hayır, bunun raporuyla ilgilenilmez” dememeli. Onun için bağımsızlık önemli. Bağımsızlığa yönelik tehditleri prosedürleri, yani çek listeleri, sorgu formları oluşturmalısınız. Şimdi bunlardan bir tanesi de, müşteri ilişkisinin ve denetim sözleşmesinin kabul ve devam ettirilmesi. Ben sadece işin özünü anlatayım. Diyelim ki, arkadaş dürüst olduğuna inanmadığınız insanın işini yapmak, işin özü bu. Onun için de diyor ki, şirketin yani denetimini alacağın müşterinin durumunu bir tespit et. Bir de sen bu işi yapabilecek misin? Yani sen hiç hayatında borsadaki bir şirketi denetlememişsin ve bizim Kurumun niteliklerine sadece çalışan sahip değilsin. Ama borsadaki bir şirketle anlaşacaksınız. Yani dışarıdan kaynak alacaksan bunları önceden tespit et. Uzman kullanacaksan bunların farkında ol. Ona göre yeri geldiği zaman, zamanında onları uygula. Burada iki tane amaç belirlemiş. Diyor ki, “Sen aldığın işi iyi yapacak mısın?” Bu da şöyle olur; Bir, elemanım var, kaliteli insanlar. İki, zamanım var, vaktim var. Bu ikisini sağladığınız zaman, bu denetim müşterisinin iki tane amacı bu. İnsan kaynaklarında da, siz kaliteyi tüm işi sürecin başlangıcından, o kişinin tüm çalışma hayatına yansıtmanız lazım. Bu da işte, ben burada bazı fonksiyonları verdim. O fonksiyonlarda kalitenin biraz hissedilmesi lazım. Eleman diyecek ki, “ben burada iyi iş çıkartırsam, beni insanlar takdir edecek, ben ödüllendirileceğim”. Yani burada amaç, “vakti etkin kullanırsam, ben burada ödülleneceğim”. Bu motivasyonla eğer siz iyi insanları, yani yeterli niteliklere sahip kişileri aldığınız zaman da tabii ki doğal olarak kaliteli bir çalışma ortaya çıkacak. Şimdi denetimin yürütülmesine ilişkin de, yani bunlar hep temel şeyler. Diyor ki, standart olarak bir denetimin nasıl yürütüleceğini, yani denetim prosedürü oluşturun. Yani onu sorumlu denetçiye bırakmayın. Bunu denetim firmaları nasıl yapıyor? İşte standart rehberleri var. Muameleleri var. Hangi aşamada neyi yapacağını söylüyor. Kimlerin sorumlu olduğunu biliyor. Denetçi diyor ki, “benim görevlerim bunlar, bunlar”, İşte “denetçi yardımcısının yaptığı işi şu kişi kontrol edecek, o kişinin genel kontrollerini şu kişi yapacak, görev dağılımını iyi yap” diyor. Yani bir kişi danışmak için nereye gideceğini bilmeli diyor. Bunlar için de politika ve görüşler oluşturuluyor. Şimdi önemli olan bir şey de, bizim denetim veriminin kalitesini gözden geçirme bazı şirketlere göre, özellikle borsada olan şirketlerde, bir de bizim kurum tarafından yetkili, yani gerekli görülen işletmeler mutlaka zorunlu. Burada da şu var. Mesela borsada olan bir işletmeyi aldığınız zaman, denetim tamamlanmadan önce, o işin içinde olmayan dışarıdan birisi gelip pozisyonlarına bakacak. Yani bu hakikaten kurum o işi, o çalışmayı ve o çalışmanın gerekli yeterliklere sahip olup olmadığını, dışarıdan gelen işi, denetimin içinde olmayan kişi o işe onay verecek. Bunun için de siz doğru kişiyi bulmanız lazım. Bu kişinin de gerekli bilgi ve deneyime sahip olması, tabii en önemlisi tarzının olması lazım. Diğer bir şey de izleme… İzleme daha çok, işte iş bittikten sonra yapılan kontrol. Bu genellikle eksiklikleri görmenize fırsat sağlıyor. Yani siz bunlara bakarken şuralarda düzeltme yapmalıyım. Bir de teftiş prosedürlerini kalite kontrol sistemini zorunlu tutuyor. Yani diyelim ki, üç yılda bir her yıl sonunda kontrol etmen lazım. Bu izlenimde resmi bir sürece dökülmesi ve resmi bir rapor üretilmesi gerekiyor. Şimdi belgelendirmek için de, ana belgeler. Kalite kontrol prosedürünü belgelendirilmiş olacak. Denetim dosyaları mutlaka belgelendirmiş olacak. Kalite kontrol gözden geçirmelerini denetimi yapan kişi o süreci belgelendirmiş olacak ve saklama mevcut olacak. Bağımsız Denetim Standartlarında kısaca işin mantığını anlatayım. İFAC risk tabanlı bir yaklaşım benimsemiş durumda. Ben burada kısaca onları vereyim. Öncelikle risklerinizi değerleyeceksiniz. İşte bunun için planlama ve risk değerlendirme prosedürünü uygulayacaksınız. Risklere karşılık vereceksiniz. Bizim kendi tabirimiz olan denetim prosedürü uygulama. Üçüncüsü de, raporlama yapacaksınız. Risk tabanlı bir yaklaşım anlatıyor. Yani bir denetçiye bu işin nasıl bir iş olduğunu, kendisinden ne beklenildiğini, genel amacın ne olduğunu, diğer standartlara ilişkin nasıl kurulacağını, bu standardımız anlatıyor. Ben böylece kısaca özetlersem, 200 Numaralı Standart da genel ilke ve sorumlulukları belirliyor. Yani size aslında daha o işe girmeden kavramsal olarak bir yapıyı sunuyor. Ama bunları uygulamadan koparmak mümkün değil. Yani öyle bir şey ayrımına gitmek istemedim. Bunlar sadece öncü olacak. Ama bunlar daha çoğu, genel olarak sizin görevleriniz sayılıyor. Örneğin diyelim ki, mevzuatı dikkate alması. Diyor ki, Harçlar Kanununa daha çok önem verilecek. Şimdi mesela finansal tablolara, kanunlara siz uygunluğu bakacaksınız. Ama doğrudan etki olmuyor, çünkü birçok kanuna tâbi. Her kanuna uygunluğu test edemezsiniz. Öyle bir şeye hakkımız da yok. O zaman onun için size bir yönlendirme yapıyor. İşte 240 yönlendirme yapıyor. 230, belgelendirme deyince ne anlarım? Genel olarak neleri belgelendirmem gerekiyor, onu anlatıyor. 220 No.lu Standart, kaliteyi anlatıyor. Denetim nasıl kaliteli olmalı. 210 Nolu da biz sözleşme yapmadan önce neler olmalı? Sözleşmede asgari neler olmalı? Yani bunu veriyor. 265 No.lu da, sonradan eklendi. Önemli iş kontrolü eksikliklerini mutlaka bir yönetim kuruluna veya üst yönetimden sorumlu olanlara, yani o kavram, ilgili kavram neyse, onu istiyor. 300 No.lu Standart genellikle uygulamanın teorilerini vermiş. Diyor ki, işi planlayacaksın, önemini belirleyeceksin, risklerini tespit edeceksin, karşı denetim prosedürlerini belirleyeceksin, uygulayacaksın, 402’de hizmet kullanıyorsun. Ona bakacaksın. 450’de tespit ettiğin yanlışlıklar için nasıl davranacağını anlatıyor. 500 No.lu Standart yeni uygulamada özel alanlara ilişkin yaklaşımları belirliyor. Denetimde örneklemeden ne anlayalım. İlk açılış, yani açılış bakiyelerinin denetiminden ne anlamalıyım? Analitik prosedürü kullanım ne demek? İşte muhasebe tabirleriyle ilgili olarak hedefim ne? Bunda benden beklenen ne? İlişkili taraflar deyince, nasıl bir prosedür izlemeliyim? Genellikle bunları anlatıyor. Ve 600 No.lu Standart da, dışarıdan birisini kullandığınız zaman, yani denetim yetkisinin olmayan birisini kullandığınız zaman, yani denetim yetkisi olmayan birisini kullandığınız zaman nelere dikkat edeceğini, 600, 610 ve 620 No.lu Standartlarda açıklıyor. 700 No.lu Standartta da, artık çalıştınız ve o çalışma sonunda da rapor düzenleyeceksiniz. Rapordaki kelimeler, vurgular 700 No.lu Standartta, eğer olumlu görüş verecekseniz 700 No.lu Standart. Ama olumsuz bir gidişat varsa, 705, 706 ve 710 No.lu Standartlar da yardımcı oluyor. 720 No.lu Standart, eğer denetleyeceğiniz finansal tablo başka bir dokümanın şeysindeyse, o zaman nasıl bir yaklaşım geçireceğinizi size anlatıyor. En basit örneği, bağımsız denetim tabloları genellikle yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunun içeriğinde midir, nedir? O zaman nasıl bir yaklaşım sergileyebileceğinizi de 720 No.lu Standart size açıklıyor. 800 No.lu Standart da özel alanlara vurgu yapıyor. İşte siz tam üye bir finansal tablolar setini denetlemiyorsunuz. Tek bir finansal tabloyu düzenliyorsunuz, o zaman siz ne yapacaksınız? Farklı bir çerçeve kullanıldığı, bu özel amaçlı bir çerçeve mi? Yani karşıdaki sizden o işi isteyen kişinin, isteğine uygun bir çerçeve yok, o zaman ne yapacaksınız? Bunları düzenleyen standartlar. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Efendim Sayın Mehmet ŞİRİN’e çok teşekkür ediyoruz. Kısa sürede sistemin nasıl işleyeceğini bize anlattılar. Şimdi iki saattir ruhsat almak için bekleyen arkadaşlarımın heyecanlarını yüzlerinden anlıyorum. Ama sizi bir arada tutmuşken, birkaç konuyu da anlatmak ihtiyacını gördük. O yüzden sabrınızı biraz daha rica edeceğiz. Şimdi her toplantıda prensip olarak birkaç soru sorulur. Soru varsa, birkaç tanesini süratle bitirelim. Ondan sonra önce Oturuma katılan değerli misafirlerimizin plaketlerini vereceğiz. Ondan sonra sizinkileri vereceğiz. Müsaade ederseniz saat 17.00’den sonra burada trafik çok altüst olur. Araya çay kahve molası vermeden devam edelim hocam müsaade ederseniz. Ama dışarıda arkadaşlar nefes almak için gidebilirler. Onun için size açık bir mola verelim. Soru varsa birkaç tane, ama sorular da yani emsaline uygun olsun. Gözünüzü seveyim, yani böyle şey gibi olmasın, Anekdot olmasın, iğneli olmasın. Sadece net ve açık, muhtasar, müfit olsun. Var mı soru? Hatta hiç olmaması daha mürecceh. Ama arkadaşımız Muammer ÖZKOCA “üç, beş dakika bana müsaade edin” diyor. Muammer bey isterseniz bunu bizim Oda’ya bırakalım. Yani zaman çok kısaldı. Kusura bakmayın. Peki buyurun hocam. MUAMMER ÖZKACA Efendim hepinize saygılar sunuyorum. Sayın Başkanım iki dakika, ya da bir dakika konuşsam. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Zaten bir dakikası bitti hocam. MUAMMER ÖZKOCA Efendim ben Yeminli Mali Müşavir Muammer ÖZKOCA’yım. 2005 yılından beri Yeminli Mali Müşavirlik yapıyorum. Ancak tam tasdik, KDV incelemem yok derken, Başkan’a suç atıyorum. Meğersem ki denetim standardıymış. Dürüstlüğüne inanmadığınız insanların, işini yapmayan insanlara uygun davranıyormuşum. Benim memlekette dürüstlüğüne inandığım kişiler mutlaka vardır. Ancak bana rastlamadığından dolayı yapamıyorum. O yüzden size herhangi bir şey yaptıysam özür dilerim. Çünkü size değil, denetim standartlarınaymış. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Muammer hoca bana bir şey yapmadınız. Sizin yaptığınız şey, sadece son seçimde aday olmak. O da saygıdeğer bir şey. MUAMMER ÖZKOCA Ben burada Kamu Gözetim Kurumu Başkan’ına başarılar diliyorum. Kendisine kolaylıklar diliyorum ve gördüğünüz gibi emekli olduğum 2005 yılından beri hiçbir ortamda kravat takmadım. Bu benim özgürlüğümün simgesidir. Gördüğüm kadarıyla hepiniz kravatlısınız. Yani bağımsızlığı temsil edemiyorsunuz. Mutlaka bağımsız denetim standardına uygun olmak için Sayın Başkanımız bizden öneri bekliyor. Ben ilk gördüğüm sadece olumsuzlukları aktarmak istiyorum. Benim çalışma alanlarım içerisinde hiçbirisinde hukuk yok. İnsana saygı yok ve vicdan yok. Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. BAŞKAN SEZAİ ONARAL Efendim Muammer ÖZKOCA’ya çok teşekkür ederiz. Yalnız bunun ucu bana da dokundu. Ben 70 küsur yaşına gelmişim, kusura bakma kendimi son derece bağımsız, hatta affedersiniz kötü kullanacağım, böyle dolaşan bir adam olarak görüyorum. Bir kravat bunun simgesi olamaz. Ama bütün görüşlere saygılıyız. Mesleğimizin esası bağımsızlık zaten, o açıdan zaten gözümüzü açtığımız günden beri biz hep kendimizi bağımsız sayıyoruz. Ama bunu değerli meslektaşımız eğer kravatla müsemma olarak değerlendiriyorsa kendisine ben ne diyeyim. Efendim başka sual, herhalde yok. Hiç soru sormadığınız için hepinize çok teşekkür ederim. Ama bugün hakikaten çok önemli bir gün yaşıyoruz. Sayın Hocamızın, Sayın Başkanımızın ve sayın çok değerli konuşmacıların çok büyük katkıları oldu. Kısa sürede birçok şeyleri anlattılar ve biz de öğrenmiş olduk. Bu töreni müsaade ederseniz önce konuşmacılardan başlayarak birkaç plaket vereceğiz. Ondan sonra da süratle 82 tane Yeminli Mali Müşavir arkadaşımızı da, pardon yani Yeminli Mali Müşavirlik bağımsız denetime engel değil. Ben YMM Odası’nın Başkanıyım. Burada 10’ar, 10’ar belgelerini vereceğiz.
© Copyright 2024 Paperzz