qwertyuiowww.aofdersozetleri.compgüasdf ghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfg hjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfgh jklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghj SİYASET SOSYOLOJİSİ klsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjk 1-4. ÜNİTE ÖZETİ lsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjkls izxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsi www.aofdersozetleri.com zxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsiz xcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizx cvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxc vbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcv bnmöçqwwww.aofdersozetleri.comertyuiop güasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopg üasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgü asdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüs dfghjklsi Lütfen destek için reklamları tıklayınız. zxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsiz xcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizx cvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxc vbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcv [Tarihi seçin] 1.ÜNĠTE SĠYASET SOSYOLOJĠSĠ Siyaset olgusu birçok boyutuyla akademisyenlerin ilgisini çekegelmiĢ; bazen birbirine zıt, bazen birbirini tamamlayıcı yaklaĢımlarla çözümlenmeye çalıĢılmıĢtır.Bu yaklaĢımların en çok rağbet görenlerinin baĢında sosyolojik olanı gelmiĢtir. Sosyolojik yaklaĢım sosyolojik soru sormaya dayanır. Bu soru, her Ģeyden önce, insan eyleminin genel kabul gören ve resmen tanımlanmıĢ olan amaçlarının arkasında yatanı bulma merakını içerir. O halde, sosyolojik yaklaĢım, esas itibariyle, sosyal yapıların, iliĢkilerin dıĢ yüzüne değil, bunun ardında yatan belirleyicilerine eğilmeyi odak alır. Bu bakımdan, sosyologun ilgilendiği problem, diğerlerinin “problem” dediği Ģey olmayabilir. Çünkü, sosyolojik problem, özünde, sosyal etkileĢimin nasıl ve ne Ģekillerde meydana geldiğine bakmakla ilgili bir durumdur. Bu anlayıĢtan hareketle, Siyasetin Sosyolojisinin perspektifinin, esas itibariyle, siyasi yapıların, iliĢkilerin veya daha teknik deyimle siyasi etkileĢimin ardında yatan etkenlere bakmak olduğu söylenebilir.Siyaset Sosyolojisi, sadece “toplumdan siyasete yönelen etki”nin yanı sıra, “siyasetin siyaseti” ara değiĢkeniyle “siyasetten toplum”a yansıyan etkiyi de anlamaya çalıĢır. Bir baĢka deyiĢle, Siyaset Sosyolojisi, temelde, siyaset olgusunun arkasında bulunan sosyal yapının, dolayısıyla sosyolojik değiĢkenlerin siyaseti nasıl Ģekillendirdiğini inceler. Siyaseti sadece kurumlarıyla değil, aynı zamanda, bu kurumları ortaya çıkaran davranıĢları,tarihsel süreçleri ve olayları birtakım sosyolojik bileĢenleriyle bir iliĢkisellik içerisinde ele alır. Bunun sonucunda siyaset, toplumsal olgulardan yalıtılmadan ve onlarla arasındaki bağlar aracılığıyla anlaĢılmıĢ olur. Böylelikle denebilir ki, Siyaset Sosyolojisi, toplumsal etkenlerin siyasal süreçleri ve siyasaları etkilediklerini, bunların da sonra dönüp toplumu etkilediklerini kabul ederek, siyaset-toplum iliĢkisini iki yönlü bir iliĢki olarak ele alır.Avrupa düĢüncesinde devlet ve toplum ayrımının kavramlaĢtırılması üzerine inĢa edilmiĢ bir yaklaĢım olan Siyasetin Sosyolojisi, “Devlet mi toplumu biçimlendirir?” yoksa “Toplum mu devleti biçimlendirir?” Ģeklinde bir soruya cevap arama etrafında yoğunlaĢmıĢtı. Söz konusu tartıĢma, siyaseti devletle özdeĢ gören geleneksel Siyaset Bilimi anlayıĢının eksikliğini sergilemek gibi olumlu bir katkıda bulunmuĢtur. Bu katkı sayesinde devletin toplumdaki birçok siyasi kurumdan sadece biri olduğu; siyasi kurumların da toplumsal kurum kümelerinden yalnızca birini oluĢturduğu görüĢü genel kabul görmeye baĢlamıĢtı ki bu, Siyasetin Sosyolojisinin yeni bir disiplin olarak ön plana çıkmasında da belirleyici olmuĢtur. Avrupa kökenli sosyal teorinin 1930‟larda BirleĢik Amerika‟ya girmesiyle beraber hem Amerikan sosyolojisinin dar ufkunun geniĢlediğini hem de Amerikan Siyaset Biliminin yeni ve değiĢik bir boyut kazandığı söylenebilir. Avrupa kökenli göçmen bilim adamları, ABD‟de sosyoloji ve siyaset bilimi bölümlerinde önemli pozisyonlara sahip olmuĢlardı. Bu kiĢiler, özellikle siyaseti anlamak için sosyolojik ve psikolojik kuramlara eğilmek gerekliliğini vurgulamıĢlardır. Türkiye‟de sosyal bilim çalıĢmalarının geliĢim çizgisi, çok eskilere uzanmamaktadır. Zira, baĢlangıçta ortaya çıkan toplumsal felsefecilik, Avrupa‟dakine benzer Ģekilde, olgulara yönelik incelemeler yapılmasını geciktirmiĢtir. Özel olarak siyasete dair incelemelerde de durum pek farklı değildir. Felsefi yaklaĢımın bu incelemelerde de hâkim olduğunu görüyoruz. Bu bakımdan önemli bir aĢama “Siyasal Bilgiler Okulu”nun (SBO) 1948 yılında Ankara Üniversitesi bünyesine fakülte olarak kabul edilmesiyle gerçekleĢmiĢtir. Okul bundan böyle “Siyasal Bilgiler Fakültesi” (SBF) adını taĢımaya baĢlamıĢtır. Böylece hem “siyasi ilimler”in “bilimselleĢmesi”ni sağlayacak hem de söz konusu kurum içinde ileriki yıllarda Siyasetin Sosyolojisini bir disiplin olarak ortaya çıkartacak süreç baĢlamıĢtır. SĠYASET SOSYOLOJĠSĠNĠN KONUSU VE BAKIġ AÇISI: 2. dünya savaĢından sonra oluĢmuĢtur.Batı dünyasında demokrasinin yükselen bir değer olması ve o doğrultuda toplumların geçirdikleri yapısal değiĢimler sosyolojik araĢtırılmaların yapılmasına ve konusunun oluĢmasına zemin hazırlamıĢtır. 1960 larda Seymour Martin Lispetin Siyasal insan baĢlıklı kitabının yayımlanmasıyla Siyasetin sosyolojisi disiplinin yükseliĢe geçmsinde önemli rol oynamıĢtır.Lispetin kitabı Sosyal bilimler Atıf Endeksi tarafından bir atıf klasiği sayılmıĢtır. Siyaset sosyolojisi dediğimizde –klasik sosyoloji ve siyaset sosyolojisi ..dir.Klasik sosyoloji:siyaset olgusunu soyolojik paradigma aracılığıyla çözümler Sosyolojik paradigma ise sosyolojk soru sormaya dayanır.Bu soru her Ģeyden önce ,insan eyleminin Genel kabul gören ve resmen tanımlanmıĢ olan amaçlarının arkasında yatanı bulma merakı PARADĠGMA:Olgulara bakma tarzıdır. 1970 arası dönemde siyasi grupların toplumsal temelleri ve parti sistemleri Seynaur Martin Lispet ve Stein Rokkan ;cemaat iktidar yapıĢları Lloyd Warner ve Steven Lukes;elitler C.W Milles ,A.Giddens ,T.Bottomore ve W.G.Domhoff ve devrim ve toplumsal çalıĢma üzerine tarihsel çalıĢmalar,B.More,T.Skocpol Sosyal ve siyasal düĢünce tarihinde toplum kavramlaĢtırma 2 teml katogoriye ayrılır Doğal toplum kavramlaĢtırmaToplumsal hayatın dayandığı iliĢkiler ağının doğal dürtü ve zorluklar üzerine inĢa olduğunu ileri sürer.Toplumsal hayatın içerdiği düĢün ,değer ve anlam sistemlerini pratik neden ve etkinliklerin bir türevi olarak görür.Sembolik toplum kavramlaĢtırma: Toplumsal hayatı oluĢturan iliĢkiler ağı sembolik nitelik taĢır. Ve toplum üyelerinin eylemleri ancak sembolik bir bütünlük içinde yer aldığı zaman anlam kazanır.Sembolik toplum kavramlaĢtırmada :Toplumsal olguları, olan değil oluĢturan faktör, olarak gören ve önemli olanın biçim olduğunu vurgulayan bir paradigma anlayıĢına dayanır. Yorumsamacı sosyal bilim anlayıĢına göre :Toplumsal gerçeklil, insanın içinde olduğu ve dolayısıyla oluĢumunda insani ilgi ve çıkar ve değerlerin önemli bir role sahip olduğu Bir inceleme alanıdır. Sosyal bilimde paradigmanın esas amacı,sosyal bağlamdaki sembolik dönüĢüm ve gerçekçiliğim kurgulanmasının niteliğini belirlemektedir.Önemli baĢka nokta,günlük hayatın sadece önceden yapılanmıĢ olmayıp, bu dünyanın içerdiği öğelerin önceden verili olduğudur..Soyut örnekleri bile somutlaĢtırır.örnek devlet soyut bir kavramken jandarma veya polis devleti seöbolleĢtirir. SĠYASET SOSTOLOJĠSĠNĠN DÜġÜNSEL GELĠSĠMĠ 18. VE 20.yüzyıla kadar kullanılan bütüncü sosyal bilim anlayıĢı olmuĢtur..bu anlayıĢa göre sosyal bilim bir bütündür.Diğer anlayıĢ 20. yy dan bu yana kullanılan tekelci sosyal bilimdir.bu anlayıĢa göre , toplumsal gerçekçiliğin bir bütün olarak anlaĢıĢabilmesi için bu bütünü meydana getiren bölümlerin tektek ve derinlemesine incelenmesi gerekir.Siyaseti gözetleyebileceğimz katmanlar Siyasetin toplumsal kökenleriSiyasetin yapısı ve siyasal süreçSiyasetin toplun ve kültür üzerindeki etkileri. Yürütme,yasama ve yargı erklerinin iktidarın yapısını ,oluĢumunu ve dağılımını ,OluĢumunu ve dağılımını ne Ģekilde etkilediği bu katogori içinde ele alır ve daha çok siyaset bilimi tarafından incelenir. Siyaset sosyolojisi en küçük ölçekli örgütlerden kitlesel siyasi partilere ,yurttaĢtan-ulus devlete kadar uzanan bir yelpazede ele alınabilecek kavramsal tanım ve teorik yaklaĢımların zihinsel coğrafyasını Ģekillendirmemize yardımcı olur. STEĠN ROKKAN:Siyaset Sosyolojisi için kimliği açık seçik olmayan melez bir disiplin demiĢ. Örnek: Siyaset Biliminin dikkatleri buz dağının su üstünde görünen kısmına ,sisyaset sosyolojisinin ise suyun altında kalan görünmeyen kısmına çektiği söylenebilir. SARTORĠ‟(political sociology)eski paradigmanın adı olan sosyolojisi.. ayrılmalıdır.SARTORĠ nin düĢüncesi:Eğer siyasetin siyasetin sosyolojisi,aynı davranıĢların siyasal olanların nedenlerini de kapsamak zorundadır. 1980 lerin baĢından beri siyaset sosyolojisi m.faucault ve diğer post yapısalcı,veya kültürü odağa alan kuramcıların feminizim ve modernleĢme araĢtırmacılarının çalıĢmaları ,söz konuısu ihtiyaca bir anlamda cevap teĢkil etmiĢtir. AVRUPADAKĠ GELĠġĠMĠ: „‟Devlet mi toplu muı biçimlendirir? Toplum mu devleti biçimlendirir? Marx a göre siyaset ,yöneten,yönetilen iliĢkisinde baskı,kabul ve iknayı sağlamada en önemli araçtır.Hakimiyetin tıpkı çatıĢma gibi insan iliĢkilerinin doğal bir parçası olmadığını ,her ikisininde sınıĢı toplumlara özgü olduğunu bu tür toplumların üretim biçimlerimin kendisine has olduğunu … Lispet:sanki toplumla devlet birbirinden bağımsız iki organmıĢ gibi ele alındığından YanlıĢ bir soru üzerine oturtulmuĢ bir tartıĢmaydı.,siyaset biliminin eksikliğini sergilemek gibi faydası olmuĢtur.,yeni bir disiplin olarak ön plana çıkmasında önemli rol oynamıĢtır. Weber:belirli bir toprak sınırları dahilinde buyruklarını idari bir örgüt aracılığıyla fiziksel zora baĢvurma yeteneğine sahip olarak yerine getiren her egemen bir grup siyasal bir gruptur. Amerikadaki geliĢimi: H.lasswell v.o key d Truman h.simon ,g.almond,,catlin çalıĢmalarını displinler arası bir yaklaĢımı kullanarak görgül bilgi ve verilere dayandırmaya baĢlamıĢlardır. Robert Dahl:‟‟tarihsel olarak belirtmek gerekirse davranıĢçı yaklaĢım siyaset bilimi içinde bir protesto hareketi idi.Bir çok Amerikalı siyaset bilimci ,geleneksel çerçeveden,,özellikle tarihsel ve felsefi, ve betimleyici,kurumsal çerçeveden tahmin olmuyordu.Bu açıdan davranıĢçı yaklaĢım daha geniĢ siyasal birimlerden bireylerin incelenmesine, yönelen bir çerçeve olarak belirdi. Karl Marx ,E. Durkheim V.pareto G. Mosca M.Weber,R.Michels bunlar özellikle siyaseti anlamak içim sosyolojik ve psikolojik kurumlara eğilmek gerekliliğini vurguluyorlar. Bazı kurumların etkiside olmuĢtur.-uluslar arası sosyoloji derneği.araĢtırma komiteleri,,siyasetin sosyolojisi komitesi. 1963 te karĢılaĢtırmalı siyaset sosyolojisi üzerine ilk uluslar arası konferans düzenlenmiĢtir. Siyaset sosyolojisi komitesinde 5 ayrı çalıĢma grubu: KarĢılaĢtırmalı seçmen davranıĢı„‟ ^‟‟ öğrenci siyaseti „‟ „‟ ulus kurma süreciSilahlı kuıvvetler ve toplumKarĢılaĢtırmalı topluluk incelemeleri SĠYASET SOSYOLOJĠSĠNĠN TÜRKĠYEDEKĠ GELĠġMLERĠ Ziya Gökalp in çalıĢmalarının temel alınması gerektiği bugün yayın olarak bilinmektedir.gökalp in sosyolojiyĢ bir disiplin olarak 1914 te Ġstanbul ünv sokması aslında toplumsal felsefeciliğe,ilgiyi azaltmamıĢtır. Türkiyede siyasi düĢünce ve yazıların inanılmayacak kadar geliĢmiĢ bir tarihçeye sahip olmasına hatta osm imp sürecinde yazılmıĢ eserlerin en orjinallerinin siyasal alanda bulunmasına rahmen felsefi yaklaĢımının bu incelemelerde de hakimdir.çünkü esas itibariyle osm siyasi düĢünce siyasal gücün kullanılması ve oteritenn kullanımı için gerekçeler yaratma sorunu ile ilgili olmuĢtur. Bunn özünde yatn yaklaĢım siyaset felsefesidir. Önemli aĢama siyasal bilgiler okulunn 1948de Ankara ünv bünyesine fakülte olarak kabul edilmesiyle gerçekleĢti ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------- ÜNİTE 2 SİYASETİN YENİ YÜZÜ Siyaset sosyolojisi, siyaset-toplum iliĢkisini konu olarak alır. Fakat bu iliĢkinin nasıl anlaĢılacağı hususu önemlidir. Siyaset-toplum iliĢkisi, çift yönlü bir iliĢkidir. Siyaset sosyolojisi de siyaset-toplum iliĢkisini bu Ģekilde ele almak durumundadır. Siyaset sosyolojisin siyaset ile toplum arasında öngörmüĢ olduğu ayırım birtakım açıklamaların daha anlaĢılır olmasını sağlamaya yönelik analitik bir ayrımdır. Gerçekte siyasal olan ile toplumsal olan iç içedir. Zira siyaset, doğası gereği iliĢkiseldir. Siyaset bir iliĢki biçimi olduğu için, siyaset olgusunu özcü ve indirgemeci yaklaĢımlarla ele almak sorunludur.Modern siyaset düĢüncesinde, siyaset ve toplumu sanki iki ayrı gibi alanmıĢ gibi kabul eden, dolayısıyla da siyasetin iliĢkiselliğini ihmal eden iki önemli yaklaĢım söz konusudur. Ġlk yaklaĢım, siyasetin, devlete ait olana indirger. Modern devletin toplumsal yaĢam üzerindeki belirleyici gücü, siyasetin devlete ait olana indirgenmesinde önemli rol oynamıĢtır. Devletin toplumsal yaĢam üzerindeki etkisinden hareketle, siyaseti, devlete ait olanın sınırları içerisinde düĢünmek, devlet ya da benzeri bir siyasal organizasyonun olmadığı toplumsal yaĢam deneyimlerinde siyasetin de var olamayacağını kabul etmek demektir. Fakat siyasal antropoloji çalıĢmaları bize bu kabulün doğru olmadığını gösteren kanıtlar sunmaktadır. Söz konusu çalıĢmalar, içerisinde bir siyasal organizasyonu barındırmayan toplumlarda da, yöneten-yönetilen iliĢkilerinin, ya da baĢka bir ifade ile dile getirecek olursak, iktidar iliĢkilerinin mevcut olduğunu göstermekte ve siyasal iliĢkinin evrensel bir iliĢki olduğuna iĢaret etmektedir. Siyaseti devlete ait olana indirgeyen anlayıĢın içermiĢ olduğu temel sorun, gücün ve hâkimiyetin tek kaynağı olarak devleti görmesi ve bu ufuk darlığının bir sonucu olarak, toplumsal yaĢamdaki güç iliĢkilerini ve bu iliĢkilere bağlı olarak kendini gösteren tahakküm biçimlerini ihmal etmesidir. Modern yaĢamda devletin belirleyici bir güce sahip olması, onun dıĢındaki alanın iktidar iliĢkilerini içermediği anlamına gelmez. Aksine, sosyolojik bir perspektiĢe ele alındığında, devlet iktidarının bile arka planında toplumsal yaĢamdaki söz konusu iktidar iliĢkilerinin bulunduğu görülecektir.Ġkinci yaklaĢım ise, toplumsal iliĢkilerinin özünün ekonomi olduğundan hareketle, siyaseti ekonomiye indirger. KuĢkusuz bu yaklaĢımın en önemli temsilcisi Marx‟tır. Marx, toplumsal iliĢkileri önemsemesine rağmen, bu iliĢkiler içerisinde belirleyici olanın üretim iliĢkileri olduğunu kabul ederek, siyaseti bütünüyle ekonomiye bağımlı bir değiĢken olarak alır. Siyasetin devlete ait olana indirgenmesi gibi siyasetin ekonomiye indirgenmesi de, siyasal iliĢkiyi anlamamızın önünde bir engeldir. Nasıl ilk yaklaĢım devletin dıĢındaki hâkimiyet iliĢkileri karĢısında körse, bu yaklaĢım da, ekonomik çatıĢmaların dıĢındaki siyasal çatıĢmaların ve ekonomik eĢitsizlikler dıĢındaki eĢitsizliklerden kaynaklanan hâkimiyet iliĢkilerinin karĢısında aynı Ģekilde kördür. KuĢkusuz bu körlük özellikle ekonomik belirlenimcilikten taviz vermeyen Ortodoks Marksizm için geçerlidir. Ortodoks Marksizmi belirli yönlerden eleĢtiren ve Marx‟ın düĢüncelerini yeni durumlara uyarlamaya çalıĢan neo - Marksist düĢüncede, ekonomi ile siyaset arasındaki belirlenim iliĢkisi gevĢediği için, siyaset bütünüyle bağımlı bir değiĢken olarak değil, göreli özerk bir olgu olarak düĢünülür. Bu anlamda neo-Marksist düĢüncenin sınırlı da olsa, siyasetin önemini takdir ettiğini söylemek mümkündür. Nihayetinde post-Marksist düĢüncede, ekonomi ile siyaset arasındaki tek yönlü belirlenim iliĢkisi ortadan kalkar ve siyaset özerk bir olgu olarak düĢünülür. Bazı sosyologların geç modern dönem, bazılarının ise post-modern dönem olarak adlandırdığı günümüz dünyasında siyasetin karĢımıza farklı bir biçimde çıktığına Ģahit olmaktayız. Günümüz dünyasında siyasal meselelerin küreselleĢmesine paralel olarak, siyasetin de ulusdevlet ölçeğini aĢarak küresel bir mahiyet kazanması, günümüz demokrasilerinde siyasal partilerin programlarında gözlemlediğimiz benzerlikler ve bu anlamda klasik anlamıyla sağ ile sol arasındaki ayrımının belirsiz hale gelmesi, sınıf kategorisinin ötesinde etnik, cinsel, dinsel, kimlik siyasetlerinin ve bu siyasetleri yürüten yeni toplumsal hareketlerin ortaya çıkması gibi önemli geliĢmeler, modern siyaset anlayıĢının geçerliliğini önemli ölçüde azaltmıĢtır. Bugün siyaset yeni bir yüzle karĢımızdadır. BACKE GÖRE SĠYASET:geç modernliğin yaĢandığı günümüz dünyasında kesinlik ve öngörülülk ortadan kalktığını belirtir.bugünün dünyasını karakterize eden Ģey belirsizliktir Günümüz toplumunu risk toplumu olark niteler. Eski siyasetin emek ve sermaye sağ ve sol arasındaki karĢıtlıkların federasyonların ve siyasi partilerin farklı çıkarlarından ibarettir.Sanayi toplumuna denk düĢen siyaset..ulus demokrasisi içinde bir takım grupların bir takım kurunlar yoluyla belirli kurallar çerçevesinde yürüttükleri faaliyet olark kendini gösterir Günümüzde ise kurumlara bağlı siyaset anlayıĢı geçerliliğini yitirmiĢtir.Toplum her konuda kendi kendini örgütleme gücüne sahiptir.örn özürlüler,sürücüler,teröristler,kiracılar.. Toplumsal yaĢama yönelik devlet müdahalesinin artmıĢ olmasıda yeni siyasete kapı açmıĢtır. Kitle kültürü,kitle iletiĢim araçlarının geliĢmesi Kapitalist üretimin tüm toplusal iliĢkilere nüfus etmesi SĠYASETĠN ÖZERKLĠĞĠ LACLAU MAUFFE:POST MARKĠST:Siyaste iliĢkin düĢüncelerinin önemi onların anti özcü yaklaĢımlarının bir sonucu olarak iktidarı belirli bir yeri olan bir temele dayanan ve bu yer ve temelden yola çıkarak bütünüyle kavrayabileceğimiz bir Ģey olarak görmeyip toplumsal yaĢamın her yerinde ve yaĢamın olumsallığına bağlı olarak faklı biçimlerde KarĢımıza çıkar . Siyasal özne gibi toplumunda olumsal olduklarını kabul ettikleri için toplumsal yaĢamı içerisinde bir düzeni barındıran bir bütünlük olarak görmemiĢlerdir. Bütünlüğü izah etmek için egomonya kavrayıĢına müracat ederler. Gramsci:egemen sınıfın ideolojik nücadeleyle oluĢturduğu hegemonyanın yine idolojik mücadeleyle farklı bir biçimde yeniden kurulabileceğini söyler. LACLAU MAUFFE: her zaman bir takım emir etme iliĢkilerini barındıracağı için her hegomonyanın politik mücadele yoluyla dönüĢtürülmeye açık olması gerekir Toplumsal iliĢkilerin olumsal olduğunu varsaydıkları için siyasal öznenin içerisinde bulunduğu iliĢkilere bağlı kimliklerle karĢımıza çıkar. Toplumsal iliĢkiler olumsal olduğu için siyasal özneler ve toplumda olumsaldır.olumsallık özcülüğün zıddıdır. Özcülük:belirliliğe,kesinliğe,kalıcılığa,evrenselliğe,homojenliğe Ve bütünlüğe vurgu yaparken,Olumsallık:müphemliğe,belirsizliğe,gelip geçiciliğe, Ve hetorojenliğe vurgu yapar. Siyasetin Göreli Özerkliği: Marx ın teorisi ileri kapitalist düzenlerdeki toplumsal yaĢam pratiği arasındaki belirtilen açıklık Neo –marksist: Gramsci ve lauis althusser Gramsci:toplumsal yaĢamda son tahlilde belirleyici olan Ģeyin ekonomi olduğunu kabul ettiği için markisist bir düĢünürdür. Gramsci: göre tarihsel blok tarihin belirli bir tarihsel momente siyasetinde toplumsal yaĢam üzerinde etkiye sahip olabileceğini kabul etmesi onu klasik nir markisist düĢünür olmaktan çıkarır.siyasetin toplumsal yaĢam üzerinde bir etkiye sahip olabileceğini kabul ettiği içim ekonomizmi eleĢtirir. Tarihsel değiĢimde son tahlilde ekonomiyi belirleyici olark düĢünmüĢtür hümanist yorumu kısmen kabul etmiĢtir. Doğu toplumları devletin son derece güçlü olduğu sivil toplumun ise zayıf olduğu toplumlardır.Batı toplumlarında güçlü bir sivil toplum vardır Terry eagleton:modern toplumlarda her ne kadar devletin disipline etme,cezalandırma gücü varlığını sürdürsede okul,aileivb sivil toplum kuruluĢları toplumsal denetim süreçlerinde daha güçlü rol oynamaktadır. GramsciJidiolojik ve kültürl iliĢkileri,tinsel düĢünsel iliĢkileri hegomonya için bir sınıfın diğer sınıĢarı kendi ortaya koymuĢ olduğu değerlerin her kesim için geçerli olabilecek evrensel değerler olduğuna ikna etmesi ile kurduğu bir hakimiyet biçimine gönderme yapar marx gibi devletsiz bir topluma ulaĢılabilir düĢüncesinde oda kısacası J Marx) marx sivil toplumu ekonomik iliĢkiler alanı olarak görür, Gramsci: devleti iki anlamda düĢünür.dar anlamıyla devlet siyasal toplum demek,geniĢ anlamıyla devlet sivil toplumuda içine alır. Siyasete belirleyicilik rolü atfetmek tarihim iĢleyiĢinde insan iradesini düĢüncesine Belirleyicilik rolü atfetmektedir. Bu nedenle erken dönem yazılarından hareketle marxın Tarihsel değiĢimde insani çabaya önem verdiğini iddia eden marksizim yorumu hümanist markisizim olarak adlandırılır. Gramsci ---arthusser:neo Marksist arhusser sivil toplumun kavramını red eder, HEGOMONYA: 1917 ye kadar Rus Sosyal Dmokrat hareketinin en temel sloganlarından biri olarak kullanılmıĢtır. Arhusser: göre bir toplumun formasyonunun varlığını sürdürmesi ancak üretimde bulunurken üretim koĢullarınıda yeniden üretmesi ile mümkündür. Gerek DBA gerekse DĠA lar üzerindeki egemen sınıfın konturolü söz konusudur. Egemen sınıĢarın DĠA lar üzerinde mutlak anlamda hakimiyet kuramamalarının nedeni1- eski egemn sınıĢarın uzun bir zaman boyunca sağlam bir konuma sahip olmalarıdır.2- sönürülen sınıĢarın direniĢ alanı ol olmasıdır. Gramsci: sivil toplumu iĢçi sınıfı siyasal ideolojik mücadele alanı gördüğü gibi Arhusser: siyasal ideolojik mücadele alanı olarak gördüğü söylemek mümkün LENĠN : ÇağdaĢ toplumun tek tutarlı devrimci sınıfı olarak gördüğü iĢçi sınıfının bütün sömürülenlerin sömürenlere karĢı demokrasi devrimi için mücadelesinde önder olması gerektiğini belirtirken bu kavramı kullanmıĢtır. MARX un teorisi ve siyaset düĢüncesi:Toplumsal yaĢamda belirleyici olan faktörün ekonomi olduğunu söyler .Toplumsal değiĢim sürekli devinim halinde olan üretim güçlerinin belirli bir geliĢme düzeyine ulaĢması ile vuku bulan çalıĢmalar yoluyla iĢler Toplumsal düzeyde üst yapıyı belirleyen Ģey :o toplumsal düzen ekonomik yapısıdır. Bir toplumda üretim güçlerindeki değiĢim belirli bir düzeye ulaĢtığında ekonomik yapı değiĢir. Ve bu değiĢim ekonomik yapı ile mevcut üst yapı arasında bir çatıĢmayıda beraberinde getirir .Toplumsal düzendeki 2 husus:1-diyalektik iĢleyiĢ sürecinde ortaya çıkan yeni düzeyin üst bir aĢamaya karĢılık gelmesine bağlı olark kendini göster.2-yeni düzeyn bir önceki düzeyin ileriye teĢınılabilir niteliklerini içerimde barındırması . MARX için ilerlemen ölçütü özgürlüktür. Ortak yaĢam içinde kominist toplum olduğunu düĢünür.kominist toplum devletsiz toplumdur.devlet sınıfsal farklılaĢma sonucu ortaya çıkmıĢtır.devletin iĢlevi ait olduğu toplumsal düzendeki hakim sınıfın çıkarlarını korumaktır. MARX a göre insan yaratıcı çalıĢma yoluyla kendini gerçekleĢtiren bir varlıktır.insan temel ihtiyaçlarını gidermek için çalıĢma eylemiyle doğayı dönüĢtür MARX a göre özgürlük: herhangi bir toplumsal yaĢam içerisinde değil tarihin nihai evresine karĢılık gelen kominist toplumda mümkündür. YabancılaĢma toplumsal yaĢam içerisinde ortaya çıkmıĢ olan iĢ bölümün bir sonucudur.iĢ bölümünn ortaya çıkmasıyla üretim araçlarına sahip olanlar olmayanlar insan çalıĢma eylemi üzerindeki varlığını yitrr YabancılaĢmanın ortadan kalkması durumunda ö zgür olacağını düĢünsede yabancılaĢma kavramına bütünyle olumsuz bir anlm yüklemez.marx kominist toplumu mnceki toplum biçimlernn sırasıyla hayata geçmesnn bir sonucu olark görr.Özgürlük, insan bilincin geliĢimiyle bağlantılıdır.Özgürlük ile demokrasi arasında zorunlu bir bağ vardır. Ekonomik derterninizim: MARX siyaseti toplumsal iliĢkiler bağlamında düĢünmesi onu siyaset olgusunun iliĢkisel karakterlerini önemseyen siyaset sosyolojisi açısından önemli önemli hale gelmiĢtir. Siyasetin devlete önceliği: MARC ABELES Devletin Antrapolojisi isimli çalıĢmasında Edward Evan Ecvans pritchard ve meyer fortes in bazı Afrika toplumları üzerine yapmıĢ olduğu antropolojik araĢtırmalar sonucunda ortaya koymuĢ oldukları çalıĢmayı siyasal iliĢkinin Evrensel bir iliĢki olduğu düĢüncesini destekleyen çalıĢmaların bir örneği Ecvans pritchard ve fortes iki toplum biçiminden bahis ederc biri merkezi oteriteyi belirli bir siyasal organizasyonun bulunmadığı toplumlar .Güney Sudandaki bir çoban göçebe topluluğu olan Nuerler devletsiz toplumların örneği.binlerce insandan oluĢan kabilelerden bahis eder bir kabile anlaĢmazlıkları hakem yoluyla çözerken bir kabile savaĢa kadar götürebilir bu biz duygusundan kaynaklanır. Abeles e göre nuerler çatıĢmalara rağmen bir arada yaĢanabilmesi belirli durumlarda ortak amaçlar doğrultusunda birlikte hareket edilmesi ve tüm grubu bağlayıcı karalar alınabilmesi siyasal olanın iç hiyerarĢi ve örgütlenmeden yoksun toplumlarda da var olduğunu gösterir. Ecvans pritchard ve fortes Bir yöneten yönetilen ayrımının ve bu ayrımda kendini gösteren hiyerarĢik yapının olmadığı toplumlarda siyasal olan biz onlar geriliminden vucut bulduğuna dikkat çeker. Clasters: Guarani Kızılderilileri devlete karĢı bir toplum olduğu için bu toplumda bir hükmetme hükmedilme iliĢkisi yoktur. Bu toplumda yetiĢkin erkeklerin kadınlar ve çocuklar üzerinde baskısı vardır. Abeles: toplum sözleĢmesi: bireyin toplumsal yaĢamı öncelediğini varsaydığı için insanların sözleĢme yoluyla oluĢturdukları bir iktidara boyun eğmeyi kabul etmeleri ile birlikte toplum haline geldiği dolayısıylada siyasetin devleti ile birlikte ortaya çıktığını kabul eder. Liberal siyasl teori: lockeçu versiyonunu temel alır. Devlet öncesi toplumda doğal hukk hakimdr. Locke göre devlet: doğal hakları korumakla yetkili devletin ortaya çıkmasıyla birlikte toplumsal yaĢam,devlet ve sivil toplum olmak üzere iki alana bölünür. Liberal teori devleti siyasal güç alanı olarak sivil toplumu ise özgürlük olarak..devlet özgürlük için gereklidir. K. MARX Devletlerin hakim toplumsal sınıĢarın çıkarlarına hizmet etiğini düĢünr MODERN DEVLET WEBER:modern devletin ortak yaĢam üzerindeki hakimiyeti onun yönetim araçlarının yoğunlaĢtığı alan olmasından kaynaklanmaktadır.en önemli özelliği: meĢru olarak Ģiddet kullanma .bir hukk devletidir. Sınırları kesin bir biçimde belli olan belirli bir toprak parçası üzerinde kurmuĢ olduğu hakimiyet. ------------------------------------------------------------------------------------- ÜNİTE 3 Otorite, Siyasal İktidar ve Meşruluk Siyasetin iliĢkisellik vasfı, siyasal olanın, farklı toplumsal iliĢki biçimlerinde ortaya çıkabilen ve farklı biçimler alabilen bir antagonizmada ifadesini bulmasından kaynaklanır. Siyasal olanı karakterize eden söz konusu antagonizmanın son tahlilde biz-onlar ayrımı olduğu söylenebilir. Siyaset olgusunun anlaĢılmasında kilit kavram iktidar kavramıdır. Ġktidar, anlam içeriği geniĢ olan bir kavramdır. Ġktidar, belirli bir yeri ya da merkezi olan ve birtakım öznelerin ya da kurumların sahip oldukları bir Ģey olmayıp sosyal hayatın çeĢitli kademelerinde rastladığımız bir iliĢki biçimidir. Çerçeveyi daraltıp toplumsal düzenin tamamı için merkezi öneme sahip iktidar iliĢkilerine odaklandığımızda, siyasal iktidar kavramına ulaĢırız. Siyasal iktidarın üç ayırt edici özelliğe sahip olduğu söylenebilir. Ġlk olarak siyasal iktidar diğer bütün kural koyucu kurumların ya da kiĢilerin üstünde yer aldığı için, ülkenin ya da toplumun tamamı üzerinde geçerli olan iktidardır. Ġkinci olarak, siyasal iktidarla toplumdaki diğer iktidarlar arasında, eĢitlik iliĢkisi değil, hiyerarĢik bir iliĢki söz konusudur. Siyasal iktidar ülke içinde en üstün olan iktidardır. Siyasal iktidarı diğer iktidar türlerinden ayıran bir baĢka özellik ise, maddi kuvvet ve zor kullanma gücünü tekelinde bulundurmasıdır. Ġktidar iliĢkisi çift yönlü bir iliĢki olduğu için siyasal iktidarın kendini kabul ettirmesi yalnızca sahip olduğu güçle bağlantılı olarak düĢünülemez. Ġnsanlar siyasal iktidara itaat edebilecekleri gibi direniĢ de gösterebilirler. Siyasal iktidarın kabul görmesinde daha belirleyici olan faktör, insanların siyasal iktidara iliĢkin değerlendirmeleridir. Siyasal iktidarın insanlar tarafından bir değerlendirmeye tabi tutuldukları gerçeği, salt güce dayalı siyasal iktidar ile insanların rızasına dayalı siyasal iktidar arasındaki bir ayrımı da beraberinde getirir. KuĢkusuz gerçek yaĢamda salt güce dayalı ya da bütünüyle rızaya dayalı bir siyasal iktidar yoktur. Fakat analitik olarak böyle bir ayrım yaptığımızda, rızaya dayalı siyasal iktidarı nitelemek için otorite kavramını kullanabiliriz. Otorite, rızaya dayalı iktidardır ve bir iktidarın rızaya dayanması o iktidarın meĢru olduğunu gösterir. Sosyolojik perspektiĢe ele alındığında meĢruluk, toplumların yaĢam tarzları, bilgi, inanç ve değer sistemleri;yani toplumların kültürleri bağlamında düĢünülmesi gereken bir konu olarak karĢımıza çıkar. Toplumların kültürleri birbirinden farklı olduğu için meĢruluk anlayıĢıda toplumdan topluma farklılık gösterir. MeĢruluk iliĢkisel olup insanların kanaatlerine dayandığı için, meĢruluk anlayıĢı toplumsal değiĢime bağlı olarak aynı toplum içerisinde de farklılık gösterebilir. Öte yandan, meĢruluğun iliĢkisel olması, meĢruluk ile yasallığın özdeĢ olarak düĢünülemeyeceği gerçeğinin de nedenini oluĢturur. Günümüz dünyasında hâkim olan s iyasal rejimler liberal demokrasilerdir. Bu nedenle de içerisinde liberal ve demokratik değerlerin baĢat konumda bulunduğu kültür, zamanımızın hâkim siyasal kültürdür. Bugün, insan hakları ve demokrasinin baĢat değerler olarak ön plana çıkmıĢ olması nedeniyle, felsefi açıdan bakıldığında, meĢruluğun kaynağını insan haklarına ve demokratik değerlere saygının oluĢturduğu söylenebilir. MAX WEBER in bir Ģahsa rızasının hilafına bir Ģey yaptırabilme gücünü nitelemek için kullanılan kavram :iktidar... siyasal iliĢkiyi dost düĢman ayrımıyla tariĢeyen teorisyen:C.Schmitt siyaseti devlet ve devĢeti oluĢturan kuramların iĢleyiĢine iliĢkin bir faaliyet olarak ele alınan yaklaĢım:KURAMSALCI YAKLAġIM dır kurulmakta olan modern decletin ve belirginleĢmekte olan modern siyasetin habercisi :MACHĠAVELLĠdir iktidarı yasaklama üzerinden değilde üretim iĢlevi üzerinden anlayan ,biyoiktidar kavramlaĢtırması ve mikroiktidar anlayıĢı ile siyaset bilimi tarihinde önemli yheri bulunan düĢünür:M. FOUCOULT'tur. iktidar iliĢkisini ,ortak yaĢamın ,ortak iyiye uygun olarak düzenlenmesinin bir gereği olarak gören düĢünür :ARĠSTO dur. WEBER IN OTORĠTE TĠPOLOJĠSĠ:-Geleneksel otorite-karizmatik otorite-yasal-ussal (akılsal)otaorite. meĢrutiyet sorununa yönelik sahici siyasal çözüm olarak katılımcı demokrasi modelini öneren düĢünür:HABERMAS tır. MEġRUTĠYET:Sosyolojik perspektiĢe ele alındığında toplumların yaĢam tarzları,bilgi inanç ve değer sistemleri Ģeklinde karĢımıza çıkan kavramdır. birey merkezli toplum anlayıĢına karĢı çıkan toplum sözleĢmesi düĢünürü: J.J Rousseau dur liberal siyaset felsefesinin çağdaĢ temsilcileri arasında yer alan adil topluma iliĢkin düĢüncelerini Bir adalet teorisi isim çalıĢmasıyla ortaya koyan düĢünür:J RAWLS dır demokratik meĢrutiyeti ön plana çıkaran toplum sözleĢmesi düĢünürü: J.J ROUSSEAU MeĢruluğun kaynaklarını ideolojik kaynak yapısal kaynak liderlerĢn kĢisel özellikleri olarak sınıĢandırıp,sıralayn düĢünür: D.EASTON dur patriarkal,feodal ve monarĢik otoriter weber in otorite tipolojisi:geleneksel otori te dir. faĢizimin bir siyasal sistem içinde bulunduğu ad,otoritterizim dir rızaya dayalı siyasal iktidarı nitelemek için otorite kelimesi kullanılır. adalet teorisi:j lockeye aittir. eski yunanca tanrı vergisi anlamına gelen söz:karizma dır ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- ÜNİTE 4 Sivil Toplum ve Devlet Devletle aile arasında kalan sosyal iliĢkiler alanına sivil toplum denilmektedir. Batı‟da ortaya çıkan sivil toplum kavramı baĢka bir ifadeyle devletin dıĢında sosyal iliĢkiler alanında örgütlenmiĢ toplum yapısını anlatır. Sivil toplum kavramı yüklendiği iĢleve bağlı olarak modern anlamıyla 17. yüzyılda ortaya çıkmıĢtır. Kavram bu tarihten önce de düĢünürler tarafından farklı anlamlar yüklenerek kullanılmıĢtır. Ortaya çıkıĢından bu yana toplumsal yaĢamın değiĢimine ve sivil hak ve özgürlüklerin geliĢimine bağlı olarak geliĢen ve çeĢitlenen sivil toplum örgütleri günümüzde demokratik yaĢamın önemli aktörleri haline gelmiĢtir. Günümüzde sivil toplumun nicelik ve nitelik yönünden durumu demokratikleĢme için önemli bir gösterge sayılmaktadır. Devletin mutlak iktidarının sınırlandırılmasında ve onun doğrudan müdahale alanı dıĢında özerk bir toplumal yaĢam alanının oluĢmasında sivil toplumun demokratik önemi ve iĢlevi genel kabul görmektedir.Söz konusu demokratik önemi belirleyen önemli unsurlardan biri sivil toplumun devletle iliĢkisidir. Ikisi arasındaki iliĢkinin birbirini dıĢlayan veya iç içe geçen değil, karĢılıklı etkileĢim içinde olması gerektiği genel bir kanıdır. KüreselleĢmeyle birlikte sivil toplum hem etkinlik alanı hem de biçimsel olarak önemli değiĢimler gösterse de demokratik önemini daha da arttırmıĢtır. Türkiye‟de sivil toplumun demokrasi için önemi 1980‟lerden sonra anlaĢılmıĢtır. Devlet karĢısında güçlü bir sivil toplumun geliĢememesi demokratikleĢememenin en önemli sebebi olarak tespit edilmiĢtir. Sivil toplumun demokratik iĢlevini tam anlamıyla yerine getirebilmesi ise siyasal kültürel yüzleĢmeyi hem devletinhem de sivil toplumun yapmasına bağlıdır. Türkçeye medeni toplum Ģeklinde çevirebileceğimiz kavram sivil toplumdur. sivil toplum ilk kez j locke ve j harrington un çalıĢmalarında görülmüĢtür. geliĢmiĢ ülkelerde kurulan gelirlerini kamusal kaynaklardan sağlayan ,yarı hükümet dıĢı kuruluĢlar QUANGO dur. sivil hükümet üzerine deneme adlı eserin toplum sözleĢmeci felsefi akım içinde yer alan akım:j locke dir. kendisinden önceki teorisyenlerin aksine sivil toplumu modern ulus devletin karĢısında bir piyasa toplumu olarak gören ve modern liberal anlayıĢın doğuĢunu hazırlayan düĢünür: GVF HEGELDĠR. Sivil toplumu bir üst yapı kurumu olarak gören marxist düĢünür: A.GRAMSCĠ DĠR. Demokrasi düĢüncesini Amerika seyahatindeki gözlemleriyle destekleyen düĢünür: tocqueville dir. sivil toplumu kapitalist iliĢkilerin hakim olduğu bir toplumda burjuva çıkarlarını temsil eden bir alan olarak gören düĢünür: k.marx tır. sivil toplum kavramının post modern dönemi içinde olan düĢünür:j keane dir. demokrasiyle sivil toplum arasındaki bağı kuran ilk düĢünür: hegeldir. sivil toplumun antik yunandaki isimlendirme biçimi:zngin toplumdur. post modern düĢünürleri içerisinde sivil toplumu tamamlanamamıĢ bir proje olarak gören düĢünür: j keanedir. devlete karĢı sivil toplum ilk dile getiren:t.paine dir. sivil toplum kavramının hem siyasal toplum hemde 3. sektör olarak algılandığı dönem:post modern dönemdir. ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- --------- -------------------------------------------------------------------------------------------------------SĠYASET SOSYOLOJĠSĠ ÖNEMLĠ NOKTALAR - 1MOSKA:Doğrudan elit kavramını kullanmamakla birlikte elit-halk ayrımının ilk defa sistemli bir Ģeklde ortaya koymaya çalıĢan düĢünürdür.Moscaya göre bütün toplumlar ''yönetici sınıf' ve ''yönetilen sınıf '' olmak üzere 2 sınıftır. ''TARĠH BĠR ARĠSTOKRATLAR MEZARLIĞIDIR'' Ġfadesini kullanan PARETO dur. PARETO:''ELĠTLER ĠLE ELĠT OLMAYANLAR arasındaki fark yetenekli olmalarıdır PARETO:''AKIL VE TOPLUM (THE MĠND AND SOCĠETY) Paretonun temel eseridir. ELĠT kavramını ilk kullanan düĢünürlerden biri PARETO dur. klasik elitist düĢünürler: V PARETO, G.MOSCA, R.MĠCHELS DĠR. ELĠT KAVRAMININ siyaset bilimi ve sosyoloji gibi sosyal bilimler alanında yaygınlık kazanması Avrupada 19,yy sonlarına rastlarken Ġngiltere ve Amerikada 1930 lu yıllardır www.aofdersozetleri.com Sayfa 16 ELĠT KÖKEN LATĠNCEDĠR. '' eligere'' (seçmek) 17. yy da ''elire''(seçmek) olarak fransızcaya geçmiĢtir PARETO:elitlerin hakimiyeti ve yer değiĢtirmesi tezini insan davranıĢlarına dayandırarak açıklanır.Paretonun elitler üzerindeki analizinde iki kavram ön plana çıkmaktadır. ''TÜREV VE KALINTILAR'dır''Bu kalıntılar ve onların karĢılık geldiği güçler 1. grup zeka ve kurnazlık -TĠLKĠLER olarak adlandırılır 2.grup ASLANLAR dır Cumhuriyet döneminde sivil toplum canlanıĢı toplumsal yaĢamın tümüne hakim olan tek parti döneminin bitiĢiyle 1959 den sonra gerçekleĢmiĢtir. SĠYASET SOSYOLOJĠSĠ ÖNEMLĠ NOKTALAR -2KARL MARX a göre Kapitalist üretim iliĢkileri altında sivil toplum çıkar çatıĢmalarının ve tahakküm iliĢkilerinin yaĢandığı bir alandır. Sivil toplum ve devlet bir bütündür. EGEMENLĠK KUARMCILARI: J BODĠN T. HOBBES tır ĠSKOÇ AYDINLANMA DÜġÜNÜRLERĠ:A FERGUSON ,A SMĠTH Liberal düĢünce içerisinde sivil-toplum devlet iliĢkisini konu edinen önemli düĢünürlerden biri PAĠNE dir PAĠNE ye göre sivil toplumun kendisini geliĢtirdikçe devlete daha az ihtiyaç duyar HEGEL: Devlet sivil toplumu korumalı ve aynı zamanda onu aĢmalıdır Devletin sivil toplumu yutması Tocqueville in demokrasi adına modern siyasal sistemlerde devlete iliĢkin en önemli kaygısıdr.Demokrasinin kalıcı olması sivil toplum ,siyasal toplum ve devletin varlığına ve aralarındaki ilĢkiye bağlıdır. Tocqueville e göre despotizmi önlemenin yolu sivil toplumu devletten ayrı tutmak ve siyasal toplum içerisinde çoğulcu bir yapıyı sürekli kılmaktır KÜRESELLEġME:NEO-LĠBERALLER tarafından refah ve buna bağlı olarak özgürleĢmenin artıĢı olarak yorumlanır,sol düĢünce içerisinde kapitalizmin belirleyici olduğu eĢitsizlik ve baskının giderek arttığı bir süreçtir J.KEANE e göre kiresel sivil toplum dünya ölçeğinde etkilerini hissettiğimiz birbiriyle www.aofdersozetleri.com Sayfa 17 etkileĢim halinde olan sosyo ekonomik kurumlaradan oluĢan hükümetler dıĢındaki dinamik bir alanı temsil eder yükeslen terör olayları,artan ön yargı,ulusalcılık, ve küreselleĢme karĢıtlığına karĢın küresel sivil topluma duyulan ihtiyaç KEANE ye göre demokratik yaĢam biçimine duyulan ihtiyacın kanıtıdır Demokrasi ve sivil toplum arasındaki bağı ilk kuaran ler:A. De Tocqueville G.Almond ve S. Verba SĠYASET SOSYOLOJĠSĠ ÖNEMLĠ NOKTALAR -3PUTNAM a göre sivil oluĢumlar toplumun beraberliğini ve demokratik yaĢamı mümkün kılan sosyal sermaye ,karĢılıklı güven ve paylaĢılan değeri inĢa etmektedir. sivil topluma yönelik post modern dönemdeki kavrayıĢın Ģekillenmesinde en etkili olgu kominizmin Sovyet ve Doğu Avrupa ülkelerinde temsil edilen biçimine karĢı muhalif düĢüncenin geliĢmesidir. 1980 lere damgasını vuran geliĢmeyle birlikte sivil toplum bu rejimlerin temsil ettiği totoliter ve otoriter yönetimlere demokratik direniĢin sembol kavramı olmuĢtur. 1990 larda Washington AnlaĢmasıyla birlikte Dnya Bankası ve IMF üzerinden geliĢmekte olan ülkelere yardım yapılmasıyla birlikte devletlerin ekonomik olarak küçülmesi gündeme gelmiĢtir.Sivil toplum devletin harcamalarını azaltacak hatta yerini alabilecek bir çare olarak düĢünülmüĢtür.Sivil toplumun çoğulcu yapısını göz ardı eden ve onu homojenleĢtiren bu anlayıĢ demokratik açıdan önemli sorunların ortaya çıkmasına neden olmuĢtur. HEGEL: Sivil toplum kavrayıĢı aynı zamanda onu modern ulus devletin karĢısında bir piyasa toplumu olarak gören modern liberla anlayılın doğuĢunu hazırlamıĢtır.,sivil toplum sistemin çıkarlarına hizmet etmektedir. Tocqueville,Demokrasi düĢüncesini Amerika seyahainde gözlemleriyle destekleyerek, Amerika ile despotik olarak nitelediği Fransa arasında karĢılaĢtırmalar yapmıĢtır.Siyasal sistemler demokrasinin sürdürülebilirliği adına sivil oluĢumların yaĢamasına fırsat vermelidir.Tocqueville, için Amerikanın federal sistemini Fransadan daha demokratik yapan temel nokta budur. Karl MARX:Modern dönemdeki sivil toplum düĢüncesini belirleyen önemli isimlerdendir Devlet ve sivil toplumu tıpkı HEGEL gibi gören MARX bu bütünlüğün kapitalist iliĢki ve üretim biçimlerinin yaygınlaĢmasıyla www.aofdersozetleri.com Sayfa 18 bozulduğunu düĢünür SĠYASET SOSYOLOJĠSĠ ÖNEMLĠ NOKTALAR 4 Antagonistik Bir ĠliĢki olarak siyaset MAX WEBER:Bir Ģahsa rızasının hilafına bir Ģey yaptırabĢlme gücünü nitelemek için kullandığı iktidar kavramı ,Ģahıslar arasındaki bir iliĢkinin niteliğine göre tanımladığı için siyasal açıdan anlamlıdır. G.SARTORĠ:Felsefesi özgürlük ile siyasal özgürlük arasındaki en önemli farkın ,ikincisinin iliĢkisel bir mahiyete sahip olamasından kaynaklandığını belirtir C.SCHMĠTT:Siyasal olanı karakterize eden söz konusu antagonizmanın ,son tahlilde ,dost -düĢman ayrımı olduğunu belirtir. ilk olarak dost-ve düĢman :Birey yalnız baĢına değil ,ancak ortak bir bağa sahip olduğu diğerleri ile birlikte siyasal bir taraftır. -ikincisi ve daha önemlisi:dost-düĢman ayrımı siyasal bir varlığın bir düĢmanın varlığı halinde mümkün olabileceği halinde mümkün olabileceğine ilikin varsayımıyla siyasal olanın bir iliĢki biçiminden ''biz '' ve ''onlar''arasındaki karĢıtlık iliĢkisinden kaynaklandığına iĢaret eder. günümüzde de ,l,beral birey eleĢtirisi bağlamında topluluğu öne çıkaran komüniteryan siyasal düĢünce ve kimliğe ifarklılığa ve toplumsal yaĢamı düzenleyen kurlların olumsallığına vurgu yapan post-markist yapısalcı ve post modern siyasal düĢünceler ile birlikte ,siyasetin iliĢkisel doğası yeniden gün yüzüne çıkmaya baĢlamıĢtır. MACHĠAVELLĠ:Kurulmakta olan modern devletin ve belirginleĢmekte olan modern siyasetin habercisi olmuĢtur. T.HOBBES: egemenlik kavramlaĢtırmasında en sistematik ifadesini bulmuĢtur FOUCCULT a göre iktidar iliĢkisi bir tarafın diğer tarafın eylemleri üzerinde eylemde bulunduğu bir ilĢki biçimidir. BĠYOĠKTĠDAR Beden üzerinde kurulan iktidar NORMALLEġTĠRME:Toplumsal yaĢamda belirli bir yaĢam tarzının normal olarak nitelenerek hakim yaĢam kılnması sürecine gönderme yapar. TERRY EAGLETON: Yarara karĢı iktidarı Foucaulcu anlamıyla düĢünmek siyasetin anlamını herĢeyi kapsayacak ölçüde geniĢletmek gibi bir www.aofdersozetleri.com Sayfa 19 sorunuda beraberinde getirir. SĠYASET SOSYOLOJĠSĠ ÖNEMLĠ NOKTALAR -5SĠYASAL ĠKTĠDAR 1-Diğer bütün kurak koyucu kurumların ya da iliĢkilerin üstünde yer aldığı için ülkenin ya da toplumun tamamı üzerinde geçerli olan iktidardır. 2-Siyasal iktidar, ülke içinde en üst olan iktidardır. 3- Maddi kuvvet ve zor kullanma gücünü tek elinde bulundurur. ARĠSTOLESÇĠ ANLAMI ĠLE:Bütün doğası gereği, genel yararın gerçekleĢmesine olanak sağlarĠnsanın doğal olarak iyi bir varlık olduğunu ve insanın doğasının ancak iyi bir topluluk yaĢamı içerisinde açığa çıkacağını kabul ettiği için ,siyasal birliği ortak iyinin hayata geçtiği yaĢam olarak düĢünür C.SCHMĠTT de olağan üstü halde karar hukuki normdan ayrılır ve böylece kararın belĢrleyicilk vasfı tam anlamıyla görünürlük kazanır.Siyasal birlik ,düĢmanın kim olduğunu belirleme dolayısıylada savaĢa karar verme gücüne bağlı olarak ,insanın fiziksel yaĢamı üzerinde tasarrufta bulunma imkanına sahip olduğu için hiyerarĢik olarak diğer sosyal birliklerin üzerinde yer alır.Ġnsanın tehikeli karakterini varsaymasına bağlı olarak ,siyasal birliği bir topluluğun kendisine düĢman olan toplulukla mücadelesi bağlamında varlık kazanan yaĢam olarak düĢünülmüĢ. OTERĠTE: L.STRASUS bütün siyasal eylemlerin korumak yada değiĢtirmek gibi iki amacı vardırĠnsanlar eğer mevcut durumdan memnunlarsa onu korumaya ,memnun değillerse değiĢtirmeye yönelik siyasal eylemleri tasvip ederler. WEBER:Rızaya dayalı siyasal iktidar... G.SARTORĠ: 20.YY da yaĢanan siyasal olaylar paralelinde otoriterizim ve demokrasi arasında kurulan karĢıtlığın rolü büyüktür. savunucularına göre otoriterizim''kokuĢmuĢ,yıkılmaya yüz tutmuĢ ,,otoritesiz sermaye demokrasilerine karĢı gerçek otoriteyi yeniden canlandıran bir rjimdi. POTESTAS:Yeterlilik..bir Ģeyi yapabilme gücü. AUCTORĠTAS:Çoğaltmak,arttırmak H. ARENDT:e göre otorite iliĢkisinin iki temel özelliği vardır 1-üstün olan tarafın diğer tarafa kendini kabul ettirmek için ikna ve Ģiddet araçlarını kullanmaya ihtiyaç duymadığı bir iliĢki biçimi 2-hekimin hasta üzer,ndeki oteriyesi MEġRULUK:ĠliĢkisel olup,insanların kanaatlerine dayandığı için meĢruluk www.aofdersozetleri.com Sayfa 20 anlayıĢı ,toplumsal değiĢime bağlı olarak, aynı toplum içerisindede farklılık gösterebilir WEBER: OTORĠTE TĠPOLOJĠSĠ:1-KARĠZMATĠK OTORĠTE 2- GELENEKSEL OTORĠTE 3- YASAL-USSAL OTORĠTE KARĠZMATĠK OTORĠTE: ESKĠ Yunanda ''TANRI VERGĠSĠ'', ''PEYGAMBERLER'',''KURUCU SĠYASAL LĠDERLER'' WEBER a göre YASAL -USSAL OTORĠTE:Bütün siyasal ve idari mekanizmaların araçsal aklın hakimiyetine bağlı olarak tanzim edilmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan gayri-Ģahsi kural ,görev ve kurumların yaygınlaĢması kaçınılmaz olarak ,siyasetin rutinleĢmesini ve siyasal kararların rutin idari kararlara dönüĢmesini beraberinde getirir. SĠYASET SOSYOLOJĠSĠ ÖNEMLĠ NOKTALAR-6EASTON: MEġRULUĞUN ÜÇ KAYNAĞI 1-ĠDEOLOJĠK KAYNAK,2-YAPISAL KAYNAK ,3-LĠDERLERĠN KĠġĠSEL ÖZELLĠKLERĠ ĠNSANLARIN REJĠMĠN TEMELĠNDE BULUNAN ĠDEOLOJĠYE BAĞLILIK:-SĠYASAL ENDOKTRĠNASYON:Siyasal rejimin temel değerlerinin vatandaĢa aĢılanması EASTON a göre siyasal sistemin toplumdan gelen taleplere cevap vermemesi ,insanların rejimin temel değerlerine ,siyasal yapıyı iĢleten normlara ve liderlerin yeteneklerine olan inancını zedeleyeceği için bir meĢrutiyet krizinide beraberinde getirir. MEġRULUĞUN FELSEFĠ TEMELĠ: toplum sözleĢmesi düĢünürleri T.HOBBES-J LOCKE-J-J ROUSSEAU (MEġRULUĞUN KAYNAĞINI ARAġTIRANLAR) HOBBES:Toplumu bireyler arasındaki sözleĢmeye dayandırır Toplum sözleĢmesi hobbes ın temel motivasyonunu kendini korumak olan birey anlayıĢının zorunlu bir sonucudur LOCKE: doğal hukuk hüküm sürdüğü ve bütün bireyler akıl sahibi varlıklar olarak birbirlerinin doğal hukuktan kaynaklanan haklarını tanıdıkları için doğa durumunda hobbess ın bahsettiği gibi bir hayatta kalma mücadelesi söz konusu değldir.2-devleti bağlayıcılık gücü daha yüksek bireylerin rızalarının çok daha ön planda olduğu bir toplum sözleĢmesibe dayanır.biretyler devleti zaten kendileri yarattıkları için ona sınırlı bir güç verirler. www.aofdersozetleri.com Sayfa 21 ÖNEMLĠ:DEMOKRATĠK MEġRUTĠYETĠ ÖN PLANA ÇIKARAN TOPLUM SÖZLEġMESĠ DÜġÜNÜRÜ:J-J ROUSSEAU DUR. www.aofdersozetleri.com Sayfa 22
© Copyright 2024 Paperzz