İÇİNDEKİLER İMTİYAZ SAHİBİ UMV (ULUSAL MÜCADELE VAKFI) YAZI İŞLERİ SORUMLUSU Aziz GÜLBAHAR 5 REKLAM SORUMLUSU Ahmet KARINCA 7 Bu dergi basın ahlâk etiğine uymayı taahhüt eder. OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE! Dergimiz ile ilgili bize göndermek istediginiz yazı, şiir, yorum ve önerileriniz için 10 ÇAĞDAS GENÇLİK DERGİSİ Kahramanlar Cad. K. Kaymaklı Lefkosa, KKTC - Mersin 10 Türkiye Tel: +90 392 227 6102 Fax: +90 392 228 9670 E-mail: [email protected] GRAFİK TASARIM VE BASKI Printhouse Trading Ltd. Küçük Sanayi Bölgesi Avanos Sok. Gazimagusa KKTC P.K. 320 Mersin 10 TURKEY Tel/Fax : +90 (0) 392 - 366 6777 GSM: +90 (0) 542 852 50 12 E-Mail: [email protected] GENCLIK.indd 1 36 1/16/2014 18:15:06 YAZI İŞLERİNDEN YAZI İŞLERİNDEN Aziz GÜLBAHAR YAZI İŞLERİNDEN Y ine dopdolu bir dergiyi size sunmaktan gurur ve mutluluk duyuyoruz. Aradan geçen üç ay, Kıbrıs siyasetinde hareketliliği doruk noktasına taşırken, endişeleri de beraberinde getirdi. Herzamanki gibi, Editörümüz ve Ulusal Mücadele Vakfı (UMV) Başkanımız, Sayın Taner Etkin, son gelişmeleri derleyip, değerlendirmelerini sundu. Rum-Yunan ikilisinin değişmeyen tezlerini irdeleyip, yol haritasını çizip Kıbrıs Türkü’nün çıkarlarının neler olduğunu ve ne yapılması gerektiğini dillendirdi. Değerli Hocamız, Sayın Profesör Dr. Ata Atun Bey’in görüşmeler üzerine yaptığı araştırma yazısı, sürecin nasıl işlediğini ve yol haritasının ne olduğunu, tüm çıplaklıklarıyla göz önüne seriyor. Rum-Yunan ikilisinin görüşmeleri uzatıp, doğalgaza tek başlarına sahip olmak stratejilerini belirtiyor. Şubatta Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanlığına seçilen Anastasiadis’in, görüşmelere gelmemek için her türlü santaja, oyalamaya başvurduğunu hergün basından yakınen takip etmekteyiz. Değerli Büyükelçimiz, Sayın Tugay Uluçevik, Kıbrıs’ın dünü ve bugününü irdelerken vardığı sonuca katılmamak imkansızdır. Yazısını şöyle bitirmiştir: “Kıbrıs konusunun BM Güvenlik Konseyi’nin gündemindeki 50. yılını tamamladığı; KKTC’nin 30 yaşını doldurduğu ve Türkiye’nin 50 yıldır AB kapısında bekletilmekte olduğu gibi olgular da dikkate alınarak Türkiye’nin ve KKTC’nin bu defa kendi “ortak millî davaları” Kıbrıs konusun- da “diklenmeden dik durarak” uluslararası topluma “bir dakika, yetti artık” (one minute, enough is enough) demelerinin zamanının geldiğine ve hattâ geçmekte olduğuna inanmakta.” Cumhurbaşkanımız, Sayın Dr. Derviş Eroğlu’nun, 29 Ekim Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun 90 ıncı yıldönümünde ve 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 30 ıncı yıldönümünde yaptığı konuşmaları tarihe ışık tutması ve görüşmelerde geldiğimiz noktayı değerlendirmelerini bilginize getirmekten onur duyarız. Son zamanlarda Maraş konusuda gündemimizi meşgul etmekle kalmayıp, ver-kurtulcuların propagandası ile boğulmaya çalışıyoruz. Kısa ve net olarak şunu söylemek isterim: “Maraş Vakıf Malıdır ve Yasal Sahibidir.”. Milli Konsey’in Maraş Vakıf Malları üzerine yapmış olduğu konferasta Emekli Yargıç Sayın Taner Erginel’in yapmış olduğu çalışmaları bulacaksınız. Aynı konferansta Avukat Sayın Ergin Ulunay da değerli sunumda bulunmuş ve değerlendirmelerini gelecek sayımızda yayınlayacağız. Ayrıca, konferansta yine konuşma yapan, Sayın Mustafa Haşim Bey’in de bu konuda yazmış olduğu iki ciltlik “Evkaf Malları” kitaplarına değinmeden geçemeyeceğim. Değerli Milletvekilimiz, Sayın Zorlu Töre’nin, 19 Eylül 2013’de KKTC Meclis kürsüsünden Maraş’ın vakıf malı oldugunu belirten konuşmasınıda, raflara kaldırılıp unutulmaması için bu sayfalarımızda yer verdik. Devletimizin, dinamik ve temel taşlarından olan, Ulusal Halk Hareketi’nin 29 Ekim ve 15 Kasım Mesajı, açık ve net olarak gereken uyarıları yapmaktadır. Değerli Hocamız ve ASAM Başkanı Sayın Mehmet Aldemir Bey de Rum, Yunan ikilisinin değişmez tezi, AKRİTAS PLANININ (Kıbrıslı Türklere karşı soykırım planı) hala güncelliğini koruduğunu ve 50 yıldır süren görüşmelerin, Rum-Yunan ikilisine teslim bayrağını çekmediğimiz sürece, bitmeyeceğini belirtmektedir. 2 GENCLIK.indd 2 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:07 İki devlet olgusunun, Kıbrıs sorununun çözümün- Maraş konusundaki makaleleri iyi okunup değerde, Kıbrıslı Türkler için bir temel taşıdığını ifade lendirilmelidir. etmiştir. Değerli dostum, Sayın Kamil Özkaloğlu’nun ‘Konfederasyon’ yazısı tek kelime ile mükemmelKKTC Parlameteler Birliği Başkanı, Sn. Vedat dir. Federasyon ve konfederasyon arasındaki farÇelik yayınladığı mesajında, Rum-Yunan ikilisinin kı irdelerken, yapmamız gerekenlerin ne olduğuKıbrıs Türklerinin eşit egemenliklerini kabul etme- nuda belirtmekten çekinmemiştir. Vardığı sonuca diklerini, baskı altında tutulmalarını ve ambargo- ekleyecek birşey bulamıyorum. larla çökertmeye çalışıldıklarını belirtti. Görüşmelerden hiçbir sonuç alınamayacağını ve tanınmak “Devletini ve halkının geleceğini en önemli değeiçin gerekenlerin yapılmasının artık kaçınılmaz ri olarak kabul etmiş ve bu değerleri uğrunu her olduğunu belirtmiştir. türlü mücadeleyi, her türlü koşulda sürdürmeyi görev bilmiş binlerce Kıbrıs Türk’ü uyanık ve Değerli Hocamız, Sayın Profesör Dr. Oğuz Ka- ayaktadır…” K. Ozkaloğlu rakartal Bey de, her zamandaki gibi, Kıbrıs Türk tarihine imza atan eserlerin değerlendirmesin- Geçen sayımızda olduğu gibi bu sayımızdada de bulunmuştur. Bu yazısında, Profesör Dr. Ulvi ögenci arkadaşlarımızı unutmadık. Hakikaten Keser’in son çıkan kitabını “DÜNDEN BUGÜNE çok değerli araştırmalarının ürünleri olan yazılarıKIBRIS (1913-1923)” incelemiş ve takdirlerini nı sizlere iletmek bizim için büyük bir zevk olmaksunmuştur. Kitap 20 değişik makaleden oluş- tadır ve olmaya da devam edecektir. makta ve Kıbrıs Türklerinin geçmişten günümüze gelen bazı olayları irdelemektedir. Devamlı yazarlarımızdan sayın Hüseyin Laptalı da bitmeyen görüşmelere değinmiş ve Maraş Yine değerli yazarlarımızdan, Uluslararası Kıbrıs konusundaki görüşleri son derece düşündürücü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Araştırma Görevlisi olmuştur. Sayın İbrahim Arslan, çok değerli Abim, Hocam Sn. Fikret Kürşat’ın son çıkan şiir kitabı “KIBRIS- “1974’de Muratağa, Atlılar ve Sandallar köylerinde NAME III” ele almakta ve aynı zamanda bu sayfa- yaşananları anlattığı “Kanın Sesi” adlı belgeselinlarda Sn. Fikret Kürşat Bey’in 15 Kasım adlı şiirini den ötürü ülkesinden aforoz edilen Kıbrıslı Rum bulacaksınız. gazeteci, yapımcı ve yönetmen Tony Angastiniotis’in dediği gibi bırakın efendim, “Akan kan yeşil hatta kurusun kalsın...” YAZI İŞLERİNDEN YAZI İŞLERİNDEN Anastasiyadis, görüşmelere başlamak için Gazi Mağusa Maraş bölgesini peşin para olarak almak istiyor. Açın efendim açın Maraş bölgesini Anadolu’ya… Bir gecede gecekondu dolsun her yanı… Buyursun Anastasiyadis, sıkıysa Maraş’ı alsın… Bunlar bu dilden anlar… “ H. Mümtaz 21-23 Kasım tarihleri arasında toplanan, Dünya Kıbrıs Türkleri Vakfı’nın 3. Kongresinin sonuç bil- Kitap, şiir, sinema, sağlık bölümlerinide unutmadirgesini dikkatinize getirmeyi uygun gördük. Bil- dık.......... diri, KKTC’nin hemen hemen tüm problemlerine değinmekte ve bunlar üzerinde yapılması gerekenleri sıralamaktadır. Lobicilik görevini de üstlenen Kongre, Türk Diasporasının ne kadar önemli olduğunu da gündeme taşımıştır. Bir Kıbrıs aşığı, bir Kıbrıs sevdalası, bir komutan ve tanışmadan önce yazılarını takip edip okuduğum, kitabını satın aldığım, değerli komutanımız Sayın Hüseyin Mümtaz’ın değişik makaleleri dergimizin sayfalarını süslemektedir. ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 3 3 1/16/2014 18:15:08 EDİTÖRDEN EDİTÖRDEN Taner ETKİN K KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’Nİ (KKTC’Yİ) YÜCELTMEK uzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC’nin) varlığı, Kıbrıs Türkü’nün Ada’daki varlığı ile eşdeğerdedir. KKTC’nin Devlet yapısı ne kadar sağlıklı ve güçlü olursa, Kıbrıs Türk Halkının Ada’daki varlığı da okadar sağlıklı, güçlü ve kalıcı olur. Bu kural Kıbrıs Türk Halkı için temel kuraldır. Kim ne derse desin, KKTC’nin Egemen Devlet varlığının güçlü bir şekilde yaşatılması Kıbrıs Türk Halkı için vazgeçilemez bir Ülkü ve Mefkuredir. Devlet hepimizin olduğuna göre, Devleti tüm halKıbrıs Türk Halkı, Kıbrıs’ta elli yıldır vermekte oldu- kımıza sevdirmek, Devlete karşı halkımızın inanç ğu Varoluş ve Özgürlük Mücadelesini bir kez Ba- ve güvenini artırmak Devlet yöneticilerine yani Hüğımsız ve Egemen Devlet Erki ile taçlandırmışsa, kümetlere, Cumhuriyet Meclisine daha genel bir bu tacı söküp atmak kimsenin haddi değildir. Bu ifade ile görev başındaki tüm Politikacılarımıza ve gerçeği Anastasiadis dahil diğer Rum Liderleri de Siyasi Partilerine ait görevlerdir. görmeli ve Kıbrıs Türk Halkının evvela Egemen Varlığına sonra da Mücadelesine ve serbest iradesi ile Politikacılardan oluşan Hükümet’e ve Cumhuriyet oluşturduğu Devletine saygı duymayı öğrenmelidir. Meclisi’ne, bu çerçevede, düşen görevleri ve işleri de özetle şöyle belirtebiliriz: İçimizde varolan bazı düşünce çevreleri ve kişilere de söyleyeceklerimiz olacaktır: Halkın bir bütün • olarak başkoyduğu Varoluş ve Özgürlük Mücadelesi ile oluşturulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriye- • tine ve Egemenliğine sahip çıkmak vazgeçilmez • kutsal bir görevdir. Bu görev hepimizindir. Bunun bilinci ile hareket etmek durumundayız.Gerekçesi ne olursa olsun Devletimize karşı çıkan görüşleri ve düşünceleri savunmak kabul edilemez bir davranıştır. Bunu • yapan veya yapmaya teşebbüs edenler Mücahit Halkımızın haklı tepkisini üzerlerine çekerler. Bu düşüncelerden hareketle, tüm siyasi partileri- • mize ve politikacılarımıza da seslenmekte yarar görüyoruz: Devlet Halkındır. Daha uygun bir ifade ile hepimizindir. Bu temel düşünce ve görüşten esinlenerek “ Egemenliğe sahip Devletimizi her alanda yücelterek kalkındırmak da Siyasi Partilerimiz ve tüm Politikacılarımız dahil Hepimize düşen Milli bir Görev olmaktadır” diyoruz. 4 GENCLIK.indd 4 Halk bir bütündür. Bu nedenle yasalar herkese karşı eşit yaklaşımlarla uygulanmalıdır. Halk arasında imtiyazlılar sınıfı yaratılmamalıdır. Gerektiği takdirde Anayasada değişiklikler yapılarak halkın Devlete karşı güvenini artıracak yeni bir sistem oluşturulmasına gidilmelidir. Bu çerçevede bölgesel seçim sistemi kaldırılmalı ve tek bölgeli seçim sistemi getirilerek bölge partizanlığı yapılması önlenmelidir. Milletvekilliğinin bir meslek olmadığını vurgulayan, Halka ve Devlete hızmeti ön planda tutan üst düzeyde bir Halk Temsiliyeti olarak takdim eden yeni bir yasal düzenleme yapılmalıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yüceltmek görevi hepimizindir. Bu kutsal görevi hakkıyla yerine getirerek, Halk olarak, 50 yıldır vermekte olduğumuz Varoluş ve Özgürlük Mücadelemizin tacı olan Egemenliğe sahip Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni her alanda yüceltmenin onur ve mutluluğunu da hep birlikte tadalım diyoruz. ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:08 Taner ETKİN G KRİTİK DÖNEM DEVAM EDİYOR üney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) PolitikasınKendini ise, tüm Dünyaya Kıbrıs Cumhuriyeti’nin da en küçük bir değişiklik yoktur...“Dedikleri Cumhurbaşkanı olarak lanse etmeye ısrarla devam ediyor. dedik” pozisyonunda takılmış gidiyorlar... Dergimizin 50. Sayısında da vurguladığımız gibi, Yine bu nedenledir ki Mavroyannis’i Görüşmeci Kıbrıs Sorununda kritik dönem, tüm ağırlığını his- olarak atamış ve “Türkler de kendi görüşmecilerini settirerek, devam edip gidiyor... Yakın bir zamanda atasın” demiştir. değişeceği de yoktur. KKTC Cumhurbaşkanı sayın Eroğlu, AnastasiadiGKRY Başkanı Anastasiadis, yeminli bir yaklaşım- sin bu şekilde davranmasının nedenini detayı ile la “Zaman Kazanma” oyununu, Bizans entrikalarını bilmelerine ve değerlendirmelerine rağmen, bir iyi aratmayacak bir vurdumduymazlıkla ve inatçı bir niyet gösterisi olarak, Özel Temsilcisi Osman Ertutumla sürdürüyor... tuğ’a Mavroyannis ile görüşme yapma görev ve yekisini vermişlerdir. Seçimlerinden bu yana geçen yaklaşık onbir aylık bir süreyi de kemirmiş durumdadır. Böylece değerlendirmeye çalıştığımız bu dönem içinde Ertuğ-Mavroyannis görüşmeleri başlamıştır. “Ortak Açıklama” konusundaki ısrarı ve muhtemel Ancak, bu süreçte de Rum tarafının, Liderler topgörüşme zemininin kendi arzusuna göre ortak lantısından bilinçli ve kararlı bir şekilde kaçmağa açıklamada belirlenmesi yönündeki talebi ve tutu- ve zaman kazanmaya çalıştığına şahit oluyoruz. mu da oldukça ilginçtir. Yukarıda da vurguladığımız gibi GKRY Cumhurbaşkanlığına seçildiğinden bu yana geçen yaklaşık Anastasiadis “ Görüşme yapmış olmak için görüş- onbir aylık süre boyunca Liderler görüşmesine ilgi me yapmayız” diyor ve Görüşme Zeminini kendi göstermemiştir. istem ve arzusuna göre düzenleme yönündeki katı tutumunu da çekinmeden devam ettiriyor... Ortak Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Özel Temsilaçıklamada vurgulanmasını istediklerini de şöyle cisi Downer’in müteaddit girişimlerine de hep sırsıralıyor : tını dönmüş ve Cumhurbaşkanımız Sayın Eroğlu a. Tek Devlet ile görüşmekten kaçınmış, her fırsatı kullanarak ve b. Tek Egemenlik hatta Kıbrıs Türk basınına demeçler vererek “Ortak c. Tek Uluslararası Kimlik Açıklama” içeriği için kendi koşullarını gündemde d. Tek Vatandaşlık tutmaya çalışmıştır. Anastasiadis’in istem ve koşulları bunlarla da bitmiyor. Varılacak bir anlaşmadan sonra “Askerden Arınmış ve özellikle Türk Askerinin bulunmayacağı bir Kıbrıs” görüşleri üzerinde de ısrarla duruyor. “Garantörlüğe ihtiyaç yoktur” diyor. Aslında yaptığı ve istediği tek şey Kıbrıs’a tümüyle sahip olmaktır. Bu nedenledir ki Kıbrıs Sorununun Adada yaşayan iki toplum, diğer bir ifadeyle azınlık ve çoğunluk, arasındaki bir sorun olarak dünyaya tanıtma gayretini gösteriyor... Anastasiadis kendi tutumunda ısrarla dururken, ABD ve İngiltere Dışişleri Bakanları TC Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu ile yaptıkları görüşmelerde Kıbrıs’ta çözüm vaktinin geldiği içerikli açıklamalar yaparlarken, Avrupa Birliği ilgili Birimi Komiserinden de ayni mahiyette açıklama yapılmış, NATO Genel Sekreteri Rasmusen de Kıbrıs Sorununun çözümünü arzuladıklarını dile getirmiştir. ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 5 DÖNEMİN DEĞERLENDİRMESİ DÖNEMİN DEĞERLENDİRMESİ 5 1/16/2014 18:15:08 DÖNEMİN DEĞERLENDİRMESİ DÖNEMİN DEĞERLENDİRMESİ lantıya katılmışlardır. Bu arada Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Downer ile acilen görüşme talebinde bulunmuşlardır. Newyork’a gitmek üzere Havaalanında bulunan Downer, Ada’dan ayrılmasını iptal ederek TC Lefkoşa Büyükelçiliğinde Sayın Davutoğlu ile görüşmeye gelmiştir. Bütün bu baskı nitelikli açıklamalar dikkat çekerken, 15 Kasım 2013 günü GKRY eski Başkanlarından Glafkos Kleridis’in vefat ettiği haberi de gelmiştir. Cumhurbaşkanımız Sayın Derviş Eroğlu’nun, GKRY Başkanı Anastasiadis’i telefonla arayarak Kleridisin ölümünden duyduğu üzüntüyü duyurması ve Başsağlığı dileklerini iletmesi, Anastasiadisi harekete geçirmiş ve sonuçta Sayın Eroğlu’nu, sadece Türk ve Rum tarafları olarak gayri-resmi bir görüşme yapmak üzere Ara Bölgedeki Chateau Status isimli Restaurant’ta biraraya gelmeye davet etmiştir. Bu arada KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu Anastasiadis’e Ortak Açıklama için yeni bir öneri göndermiş ve GKRY Başkanından “Evet” veya “Hayır” şeklinde cevabını duyurmasını istemiştir. Anastasiadis ise bu isteme uymamış ve kendisi yeni bir öneri yapmak ve böylece zamana oynamak taktiğini sürdürmüştür. Doğal olarak Anastasiadis’in bu taktiksel girişimi Türk tarafınca kabul edilmemiştir. Bu arada, Cumhurbaşkanı Sn. Eroğlu, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon’la 23.12.2013 Pazartesi akşamı bir telefon görüşmesi yapmışlar ve Türk Tarafının tutumunu anlatmışlardır. BMGS Ban Ki Moon Türk Tarafının tutumunu yapıcı olarak değerlendirmiş ve Kıbrıs sorununu yeni yıldan sonAnastasiades’in bu davetine olumlu yanıt veren ra, Ocak 2014 ayı ilk haftası içinde, ele alabilecekKKTC Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu, Özel Temsillerini duyurmuştur. cisi Osman Ertuğ Bey ile birlikte 25.11.2013 Pazartesi akşamı saat 18.30’da adı geçen Restaurant’a Bu gelişmeler karşısında, Türk Tarafı olarak Bizlere gitmişlerdir. Anastasiadis de Görüşmecisi Mavrodüşen görev, Devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumyannis’le birlikte ayni Restaurant’ta hazır bulunhuriyetine dört elle sarılmak, bir yandan eksikliklemuştur. rimizi tamamlarken bir yandan da Egemen Devletimizin tanıtılması yönünde karar alarak çalışmaları Taraflar ikibuçuk saatı aşan bir süre görüşmüşler ve başlatmak ve yoğunlaştırarak devam ettirmektir. Basın Mensuplarına ayrı ayrı açıklamalar yapmışBunu yaparken Anavatanımız Türkiye ile olan yalardır. Yapılan açıklamalardan ortaya çıkan gerçek, kın ve güçlü işbirliğimizin devam ettirilerek daha da iki saat otuz dakikalık bu görüşmeden de olumlu güçlendirilmesine çalışmak hepimize düşen Ulusal bir sonucun çıkmadığıdır. bir görevdir. Anastasiadis ısrarla kendi koşullarının kabul edildiği bir ortak açıklama yapılması üzerinde durmuş ancak bu dengesiz talebi kabul görmediği için her zamanki gibi Türk tarafını suçlayarak buluşma yerinden ayrılmış ve son günlerde Brüksel’den başlayarak propaganda amaçlı dış ziyaretlerine başlamıştır. Bunları bilerek, “Devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanıtılıp tanınması için var gücümüzle çalışma zamanı gelmiştir” diyoruz. Unutmamalıyız ki, arzulanan sonuca ulaşmanın yolu, inanç, sebat ve kararlılıkla çalışmaktan geçmektedir. Bu arada, 13 Aralık 2013 Cuma günü Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu Yunanistan’a günü birlik bir ziyarette bulunmuş ve Yunan Mevkidaşı Venizelos ile görüşmüş, 14 Aralık 2013 Cumartesi günü de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne, yine günübirliğine, gelerek Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu ile evvela başbaşa daha sonra da KKTC Hükümeti Başbakanı, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanının da katıldıkları genişletilmiş bir top- 6 GENCLIK.indd 6 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:08 KKTC CUMHURBAŞKANI, SN. DR. DERVİŞ EROĞLU’NUN 29 EKİM KONUŞMASI SAYIN KONUKLAR, Cumhurbaşkanımız Sayın Dr. Derviş Eroğlu’nun, Türkiye Cumhuriyeti’nin 90’ncı Kuruluş Yıldönümü olan 29 Ekim 2013 tarihinde Dr. Fazıl Küçük Bulvarı’nda yaptıkları konuşma: Çok değerli Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı; Destansı bir Kurtuluş Savaşı’nın ardından Büyük Önder, asker ve Devlet Adamı Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti bugün 90 yaşında... Millet olarak gururluyuz, onurluyuz, sevinçli ve coşkuluyuz. Türkiye Cumhuriyeti, vatan, bayrak, din, iman, millet, hak ve hürriyet, yurtta sulh, cihanda sulh diyenlerin, bu değerlerin onurlu bir halk olarak yaşamak isteyenler için önemini kavrayanların eseridir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, güçsüzleştirilen, parçalanan, dağılan Osmanlı İmparatorluğu’nu kendi çıkarları doğrultusunda paylaşmak için Sevr Antlaşması’nı dayatanlara, Türk milletinin verdiği, diğer milletlere de örnek olmuş dev bir çağdaşlık eseridir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu 20’nci yüzyılın başında emperyalizme karşı verilen bir mücadelenin eseridir ve dünya tarihinde yaşanan en önemli olaylardan biridir. Türkiye Cumhuriyeti’nin 90 yıl sonra bugün geldiği nokta, dünya ve bölge barışı, demokrasi, çağdaşlık, daha adil ve barışçı bir uluslararası düzen için verdiği mücadele Büyük Önder Mustafa Kemal önderliğinde kurulan Devlet’in ne denli önemli olduğunu daha net bir şekilde gözler önüne sermektedir. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “ benim en büyük eserimdir” dediği Türkiye Cumhuriyeti’nin geldiği nokta ve ilerleyişi biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Halkı’nı gururlandırmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun100’ncü yılı olan 2023 yılı için ortaya konulan hedeflerin gerçekleşeceğinden en küçük bir şüphemiz yoktur. Türkiyemiz, demokrasisi, gelişmişlik düzeyi, insanlarının yüksek yaşam kalitesi ile mutlaka Dünya’nın en önde gelen ülkeleri arasında olacaktır. miş, İngiliz Sömürge Yönetimi altında yaşamak zorunda kalmasına rağmen olanakları ölçüsünde destek sağlama gayretini göstermiştir. Kurtuluş Savaşı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması, İzmir’in kurtuluşu, 30 Ağustos Zaferi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, Cumhuriyet döneminin başlangıcından itibaren Türkiye’de gerçekleştirilen tüm çağdaş atılımlar Kıbrıs Türkü tarafından çok yakından izlenmiş, gazetelerimize, şiirlerimize, öğrenci kompozisyonlarımıza konu olmuştur. Yerleşim birimlerimize, iş yerlerimize, okullarımıza, çocuklarımıza, hep Kurtuluş Savaşı’nı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu anımsatan isimler verdik. 29 EKİM KONUŞMASI 29 EKİM KONUŞMASI Kıbrıs Türk Halkı kısa bir süre sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 30’ncu kuruluş yıldönümünü kutlayacak. Türk Kurtuluş Savaşı verilmese, Türk Milleti kendisine vurulmak istenen esaret zincirini kırmasaydı Kıbrıs Türk Halkı’nın kaderinin ne olacağı açıktır. Türkiye Cumhuriyeti kurulmasaydı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de olmayacaktı. Değerli konuklar ve sevgili katılımcılar, geçen yıl burada ifade etmiştim, bu yıl yinelemekte fayda görüyorum; Kıbrıs milli bir davadır. Kıbrıs konusunun doğru, Dünya ile ters düşmeden, barış ve demokrasi yolundan ayrılmadan milletin uzun vadeli, gerçek çıkarları gözetilerek ilerlemesi sadece Kıbrıs Türk Halkı’nın değil tüm Türkiye’nin geleceği ile yakından ilgilidir. Şu veya bu sosyal ya da ekonomik kararı almada belli bir hata yapma payınız olabilir, bunu sonra düzeltirsiniz ama milli davalarda hata yaparsanız bunu düzeltemez, bedelini hem bugün hem de yarın ağır bir şekilde ödersiniz. Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kardeştir. Bizler aynı ağacın dallarıyız. Değerli katılımcılar, sevgili kardeşlerim hep altını çizerek ifade ettiğim üzere Kıbrıs Türk Halkı bugünlere gelirken Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’ni örnek almıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin vatandaşlarının nereden, ne zaman geldiği kimseyi ilgilendirmez. Kıbrıs Türk Halkı Kurtuluş Savaşı’nı çok yakından takip et- Sevgili kardeşlerim, bizler kardeşiz. ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 7 7 1/16/2014 18:15:08 29 EKİM KONUŞMASI 29 EKİM KONUŞMASI İki ülke arasındaki ilişkileri, aynı milletin iki Devleti’nin vatandaşları, yönetimleri arasındaki gelişmeleri kardeşlik anlayışı dışında bir anlayışla yorumlamak, değerlendirmek ya da şekillendirmeye çalışmak, Kıbrıs Türk Halkı ile Anavatan Türkiye’nin arasının açılacağını ummak ham hayalden öteye gidemez. Gerek Anavatan Türkiye gerekse bizler karşılıklı sevgi saygıya dayalı ilişkilerin gelinen noktadan da daha ileri götürülmesinde kararlıyız. Bu ülke için de vazgeçilmez hedeftir. Anavatan Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni resmen tanıyor ve bunun gereklerini yerine getiriyor. Eğer diğer Devletler şu an için bizi tanımıyorsa bu tamamen konjonktürle ilgilidir. Burada yeri gelmişken Kıbrıs konusundaki gelişmelere de kısaca değinmek istiyorum; Sevgili Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı bildiğiniz üzere uzun bir süreden beri Kıbrıs konusunda Liderler düzeyindeki görüşmeleri yeniden başlatmak için çabalarımız sürmektedir. Bu konuda Kıbrıs Türk tarafı olarak görüşmelerin bırakıldığı yerden devam etmesi için uğraşırken, karşı taraftan görüşmelerin ruhu ve amacına aykırı çeşitli beyanlar yapılmakta ve görüşmelerin başlatılması adeta yokuşa sürülmektedir. Aynı zamanda, Özel Temsilciler düzeyinde yapılmakta olan ve gizlilik içerisinde olması gereken hazırlık çalışmaları gün be gün, sistematik bir şekilde Rum basınına sızdırılmakta, bununla da kalınmayıp görüşmelerin önüne çeşitli önkoşullar getirilmeye çalışılmaktadır. Biz Birleşmiş Milletler gözetimindeki bu çalışmaların başarıya ulaşması adına Kıbrıs Rum tarafından gelen bu açıklamalar karşısında çoğu zaman sessiz kalmayı tercih ettik. Ancak ulaşılan noktada artık Halkımızın bazı temel gerçekleri bilmesinde ve değerlendirmelerini ona göre yapmasında yarar vardır. Hatırlayacaksınız, Sayın Anastasiades işbaşına geldikten hemen sonra “büyük bir ekonomik krizle karşı karşıyayım” gerekçesiyle benimle masaya oturmaktan uzun süre imtina 8 GENCLIK.indd 8 etmiştir. Girişimlerimiz sonucu, kendisiyle bugüne kadar ancak bir akşam yemeğinde bir araya gelebildik. Biz kendisine ekonomik zorlukları aşabilmesi için makul bir süre vermeye hazır olduğumuzu baştan beri söylemiştik. Ancak bu makul süre çoktan dolmuştur ve onun açısından artık karar verme zamanı olduğunu yabancılar tarafından da dile getirilmektedir. Sayın Anastasiades’in Özel Temsilcisini ataması dahi 6 ay gibi uzun bir süre almıştır. İki tarafın Özel Temsilcileri, bir ayı aşkın bir süredir, iki Lider bir araya geldikten sonra yapacakları ortak açıklama konusunda çalışmalar yapmaktadır. Bütün gayretlerimize ve esnekliğimize karşın Kıbrıs Rum tarafının bu açıklama konusunda da ön şartlar ileri sürmesi, görüşmelerin önünü tıkamaktadır. Masada görüşülüp sonuçlandırılması gereken konular bir sayfalık bir ortak bildirinin içine sığdırılmaya çalışılmaktır. Sade ve özlü olması gereken bir ortak bildiri bu nedenle karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir. Biz baştan beri söylüyoruz Liderler görüşmesi sonunda bir ortak bildiri yayınlaması bizim de birinci tercihimizdir. Ancak bu olmadığı takdirde, biz ortak bildiri olmaksızın da masaya oturmaya hazırız. Böyle bir toplantı sonucu Liderler kendi uygun görecekleri açıklamaları kamuoylarıyla paylaşabilirler. Bunu yapmak yerine, başta ekonomik zorluklarını mazeret gösteren Sayın Anastasiades, daha sonra Maraş’ın devredilmesi talebiyle yani yeni bir ön şartla ortaya çıkmış, uzun bir süre gündemi suni olarak bu konuyla meşgul etmeye çalışmıştır. Rum Lider, bunu Maraş’ın bütünlüktü çözümün bir parçası olduğunu bile bile yapmaktadır. Bunu sadece biz söylemiyoruz. İlgili diğer önemli aktörler de bunu kabul etmektedir. Bunun en son örneği de bu konuda gayet açık konuşan AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle’dir. Bir gerçeği dile getiren Sayın Füle, bu sözleriyle Rum tarafının haksız tepkileriyle karşılaşmıştır. ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:08 29 EKİM KONUŞMASI Mevcut aşamada ise Sayın Anastasiades, gerek özel temsilcisi gerek Sözcüsü kanalıyla yeni ön koşullar ortaya koymaktadır. Bu da ortak bildiri olmadan masaya oturmayacağı şeklindeki retçi beyanlarıdır. Bu arada, kamuoyuna kendisinin yaptığı açıklamalarda ise Sayın Anastasiades, olası bir anlaşmanın sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin evrim yoluyla federasyona dönüşmesi şeklinde olacağına ilişkin ısrarını sürdürmektedir. Bunu hem bir ön şart hem de bir çözüm için temel kabul etmemiz mümkün değildir. Kıbrıs Türk Halkı, ortaklaşa kurduğumuz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1963’te Enosis amaçlı Rum-Yunan silahlı saldırıları ile yıkılmasından sonra, sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm olanaklarının Rumlar tarafından kullanılmasıyla yaşadıklarını unutmamıştır. Konu geçmişte de çok tartışılmış ve Birleşmiş Milletler bu konuda iki tarafın da hassasiyetini gözeten bir formül üretmişti. BM parametresi haline gelen bu formülü de Sayın Anastasiades kabul etmemektedir. Kabul edilmeyeceğini bildiği bir hususu görüşmelerin önüne bir ön şart olarak koymakla Sayın Anastasiades, Halkına doğru mesajları vermemekte bu konuda gerçekçi olmayan beklentiler yaratmaktadır. Bunu kabul edemeyen, yeni zemin tartışmaları açarak ayak sürümeye devam etmek isteyen Kıbrıs Rum tarafıdır. Bütün bu olumsuz tablo içerisinde biz yine de havanın iyileşmesine, bazı psikolojik engellerin aşılmasına ve arada güven yaratılmasına yönelik proaktif çabalarımızı sürdürmekteyiz. İki tarafın Özel Temsilcileri’nin bir diğerinin Anavatanı’nı ziyaret etmesi konusuna baştan beri olumlu yaklaştık. Yeter ki bu ziyaretler eşitlik, simetri ve mütekabiliyet esasına göre yapılsın. Gelinen noktada, iki Anavatan’ın Dışişleri Müsteşarları arasında temasların Müsteşarlar düzeyinde yapılması konusunda mutabakat sağlanmıştır. Benzer bir mutabakat ziyaretlerin bu ay sonundan önce en erken bir zamanda yapılmasıdır. Ama ne yazık ki bu konuda da henüz bir tarih belirlenebilmiş değildir. Bu noktada şunu da vurgulamakta fayda görüyorum; kimse karşılıklı yapılacak olan bu çapraz ziyaretleri kapsamlı çözüm müzakerelerinin başka bir mecraya çekilmesi olarak algılamasın. Ayrıca, kimse bu temasların ağırlıklı olarak Kıbrıs Rum tarafıyla Türkiye Cumhuriyeti arasında olduğu şeklinde bir yanılgıya kapılmasın. Ortada Özel Temsilcimin Atina’da Yunan yetkililerle neyi konuşacağı şeklinde sorular dolaşıyor. 29 EKİM KONUŞMASI Maraş’ın diğer konularla birlikte erken bir çözüme ulaştırılması bekleniyorsa kapsamlı çözümü de bir an önce gerçekleştirmek lazım ki biz buna hazırız. Sizi temin ederim ki, Rum özel temsilcinin Ankara’da ne kadar konuşacak konusu varsa,benim Özel Temsilcimin Atina’da en az onun kadar konuşulacak konusu vardır. Biz, bu konudaki hazırlıklarımızı yapmış bulunuyoruz. Hepimiz biliyoruz ve yıllar süren görüşmeler süreci de bunu gösteriyor ki, oluşturmaya çalıştığımız iki toplumlu, iki ke- Buradan, bu tarihi günde yeniden ve bir kez daha Sayın simli, siyasi eşitliğe dayalı, federal yapı, yeni bir ortaklık dev- Anastasiades’e sesleniyorum; leti olacaktır. • Kıbrıs’ta geçen her gün, kaybedilen her fırsat bir uzlaşının aleyhine çalışmaktadır. Bu yeni ortaklık eşit statüde iki Kurucu Devlet’ten oluşacak- • Ellinci yılını doldurmakta olan bu sorun artık kronikleştır. Bu temel gerçek ışığında, tamamen bir Kıbrıs Rum Cummekte, Halklar bunun çözümlenebileceğine olan inanhuriyeti olan sözde Kıbrıs Cumhuriyeti dönüşse dönüşse cını kaybetmektedir. ancak Kıbrıs Rum Kurucu Devleti’ne dönüşebilir! • Gelin artık bu soruna noktayı koyalım. • Dünya artık “Kıbrıs sorunu”ndan değil “Kıbrıs çözümün”den bahsetsin. Kurulacak yeni Devlet’in Birleşmiş Milletler’de tek sandalyesi olacak, uluslararası alanda tek bir kimliği bulunacak • Güzel adamızı, halklarımız, Anavatanlarımız ve bölgeancak artık yetkileri kullanacak. miz için bir huzur ve istikrar adası haline dönüştürelim. Kurucu Devletler’in egemen olacağı da açık ve nettir. Uzmanlar açıkça vurgulamaktadır ki siyasi literatürde tek egemenliğe sahip bir federasyon yoktur. Değerli kardeşlerim, biz müzakerelerin ulaştığı noktada ve doğal takvimlerin herkesçe kabul edildiği bir ortamda, görüşmelerin sonuç alıcı bir şekilde başlatılması ve ulaşılacak anlaşmanın önümüzde bahar aylarında iki Halkın ayrı ayrı eş zamanlı referandumlarına sunulması gerektiğini söylüyoruz. Birleşmiş Milletler’in statükonun kabul edilemez olduğu ve görüşmelerin ucu açık bir şekilde devam edemeyeceği saptamaları ışığında referandumlara gidilerek bu sorunun artık sonuçlandırılması gerektiğini savunuyoruz. Çizgimiz uluslararası toplumun da öngördüğü çizgidir. Çok değerli konuklar ve katılımcılar sözlerime son verirken bir kez daha Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve tüm silah arkadaşlarını, rahmetle, minnetle anıyoruz. Gelmiş, geçmiş ve bugünün Anavatan Türkiye Cumhuriyeti Devlet ve hükümet yetkililerine Kıbrıs Türk Halkı’na sağladıkları destekten ötürü teşekkür ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ni bugünlere kadar getiren, ona hizmet veren başta milletimiz olmak üzere herkese, tüm Devlet ve Hükümet yetkililerine en derin sevgilerimizi ifade ediyor, aramızda olmayanları şükrana anıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün belirttiği üzere, “ SONSUZA KADAR YAŞAYACAKTIR”... Nice, nice 90 yıllara diliyoruz. ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 9 9 1/16/2014 18:15:08 15 KASIM MESAJLARI 15 KASIM MESAJLARI KKTC CUMHURBAŞKANI Sn. Dr. DERVİŞ EROĞLU’nun 15 Kasım 2013 mesajı Cumhurbaşkanımız Sayın Dr. Derviş Eroğlu’nun, KKTC Cumhuriyeti’nin 30’ncı Kuruluş Yıldönümü olan 15 Kasım 2013 tarihinde Dr. Fazıl Küçük Bulvarı’nda yaptıkları konuşma: milli ve dini aidiyetimizle yaşayamayacak, başkalarının tahakkümleri altında ezile, ezile yok olacaktık. Benim en küçük bir şüphem yoktur; Halkımız Devletimizin anlam ve öneminin bilincindedir. KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ YAŞAYIP YÜCELECEKTİR. Biz vizyonumuzu buna göre oluşturmalıyız. Hedeflerimizi bu doğrultuda belirlemeli, demokrasimizi daha da geliştirerek, ekonomik, sosyal kalkınmamıza ağırlık vermeliyiz. Sayin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı, sevgili kardeşlerim, öncelikle hepinizin Cumhuriyet Bayramını 2023, 2033’te, yani 40’ncı,50’nci yılda Devletimizin en içten duygularla kutluyorum. gelmesini istediğimiz noktayı tasarlamalı, kararlı bir şekilde adımlar atmalıyız. 20 Temmuz sabahı doğan özgürlük güneşi çok şükür ki bizi aydınlatıyor. 1950’li, 60’lı, 70’li, 80’li yılları çok iyi bilen, yaşayan bir Ne mutlu ki, 15 Kasım 1983 tarihinde siz halkımızın takdiri ile Parlamentomuzda, oy birliği ile kendi kaderimizi tayin hakkımızı kullanarak ilan ettiğimiz Devletimiz en güçlü dayanağımız olmaya devam ediyor. Değerli kardeşlerim, tarih sahnesinden pek çok halk, millet gelip geçmiştir. Daha da geçecektir. kardeşiniz olarak sizlere samimiyetle sesleniyor bazı noktaları tarihe bir not düşmek adına Cumhuriyetimizin bu 30’ncu yılında bir kez daha dile getirmek istiyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 20 Temmuz Mutlu Barış Harekâtı’nın sağladığı özgürlük ve güven ortamı neticesinde kuruldu. Devletimiz, Rumların bir türlü, iki kesimliliğe, siyasi Bunların içinden Devlet kuran, kurup yaşatmayı başa- eşitliğe, egemenliğe dayalı yeni bir ortaklık kurulmasıranlar şanslı ve başarılı kabul edilirler. na yanaşmamaları üzerine vücuda getirildi. 1571’de geldiğimiz Kıbrıs’ta 1878 sonrası sıkıntılar yaşadık ama, direndik, çalıştık ve Anavatanımız Türkiye’nin de desteğini sağlayarak haklarımıza sahip çıktık. Belirli bir sürecin sonunda, çeşitli evrelerden geçerek, deneyimler yaşayarak, hiçbir zaman Kıbrıs’ta başı dik yaşama hedefimizden kopmadan 1983 yılı 15 Kasımı’nda egemen Devleti olan halklar arasında yerimizi aldık. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devleti, Kıbrıs Türk tarihindeki en önemli, en stratejik adımımızdır, bizi güçlendiren bir olgudur. Değerli kardeşlerim, 1975 Nüfus Mübadelesi Anlaşması ile adanın her iki yanında yeni bir toplumsal düzen ortaya çıktı. Pek çok insanımız Anavatan Türkiye’ye güvenerek yeni oluşan coğrafyanın kendileri için yeni bir umut olduğuna inanarak 1974 yılı 20 Temmuzu sonrasında Güney’deki malını mülkünü bırakarak gönüllü olarak Kuzey’e geçti. Halkımızın özgür iradesi sonucu doğan Devlet bugün 30 yaşındadır ve sapasağlam,, dimdik, sağlıklı bir şe- Bu insanlarımızı yerleştirmek, iş ve aş sahibi yapmak kilde hayatını devam ettirmektedir. kolay olmadı. Anavatan Türkiye’nin maddi ve manevi desteğiyle hemen yola koyulduk ve sıfırdan bir ekoO nedenle Cumhuriyet Bayramımızda coşmalı, gurur- nomi, bir devlet yarattık. lanmalı ve başardıklarımızı küçümsemeye, var olan bazı sorunları büyüterek kazanımlarımızı yok sayma- Bugün gurur duyduğumuz tüm dünyanın gıpta ile ya çalışanlara fırsat vermemeliyiz. baktığı demokratik parlamenter sistemimizi kurduk, Çalışmasaydık, başarmasaydık bu topraklarda kendi 10 GENCLIK.indd 10 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:08 15 KASIM MESAJLARI Kişi başına düşen milli gelirimiz 15 bin dolar civarındadır. Rum komşularımız ile anlaşma arayışı içerisinde olmaya devam ettik. Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi’ni, 30 yılda daha doğru bir yaklaşımla 1974 sonrasında Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kurduk. birçok şeyi başarılmıştır ancak gelinen noktada hala yapılacak çok iş vardır. Geliniz anlaşalım diye Rum tarafına defalarca çağrıda bulunduk ama olmadı. Bizi siyasi eşitliğimizi, ege- Devlet en başta güvenlik, adalet, vatandaşa ihtiyaç menliğimizi, iki kesimliliği tamamen dışlayarak 1974 duyduğu alanlarda hizmet demektir. öncesine dönüşe zorladılar ve bunun için de Rum Devleti’ne dönüşen gasp ettikleri Kıbrıs Cumhuriyeti Önümüzdeki yıllarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti varlığını kullanmaya kalkıştılar. adaletin tartışılmadığı, hukukun üstünlüğünün tam olarak etkin bir şekilde hüküm sürdüğü bir noktaya gelmelidir. Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kurarken ne kadar haklı ve barışçıysak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ku- Bunun için ivedi adımlar atılmalıdır. rarken de o kadar haklı ve barışçıydık. Bunu farklı yorumlamak tarihi gerçeklere aykırıdır ve Kıbrıs Türk Hal- Modern çağda demokratik gelişim ileriye taşınmadıkkı’nın hak ve menfaatlerini koruma ödevimize terstir. ça ekonomik gelişimin sağlanması mümkün değildir. Türkiye hükümetleriyle birlikte çalışarak ambargolara rağmen, üniversiteler kurduk. Eğitim tüm yönleriyle ele alınmalı ve ekonomik hedefler doğrultusunda şekillendirilmelidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ihtiyacı olan insan sermayesi yeDaha önceleri de vermiştim yine vermekte fayda gö- niden tanımlanmalı ve gençlerimize ona göre eğitim rüyorum; verilmelidir. 1977 yılında bin kişiye düşen araç sayısı 87 iken, 2012 yılında 950’yi aşmıştır. 1977 yılında bankalarımızdaki mevduat miktarı 94 milyon dolar iken, bugün bu rakamın 6 milyar doların üzerinde olduğu görülmektedir. 15 KASIM MESAJLARI yaşattık ve yaşatıyoruz. Çağdaş, analitik düşünen ve dünyayı doğru algılayıp ona göre davranan bir gençliğe ihtiyacımız vardır. Bunun sağlanması için gerekli yapısal dönüşüm mutlaka sağlanmalıdır. Sağlık sistemimizdeki tüm eksiklikler belirlenmeli ve önümüzdeki yıllarda acil bir şekilde sağlık konusunda temel ihtiyaçlarla ilgili tartışmalar son bulmalıdır. 1977 yılında kişi başına düşen mevduat miktarı 648 dolarken, bugün bu rakam 16 bin doları aştığı bilinmektedir. Evet bu alanda da çok mesafe aldık ama hala hem sağlık çalışanlarının hem de sağlık hizmeti alanların 1977’de 3,265 olan turizmdeki yatak sayımız bugün yakarışlarını duymak bizleri en çok üzen konuların ba30 bin’i aşmıştır. şında gelmektedir. Şu anda ülkemiz üniversitelerinde 61 binin üzerinde gencimiz bulunmaktadır. Gerek ilk, gerekse orta dereceli okullarımızda öğrenci başına düşen öğretmen oranımız oldukça iyidir. Bu üç temel konunun çağdaş bir şekilde halledilmesiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin mutlu, müreffeh insanlarının yaşam kalitesi yüksek bir düzeye geleceği açıktır. Kişi başına düşen doktor, hemşire, süt tüketiDeğerli kardeşlemi, akaryakıt harcaması, rim, Devlet’te göelektrik tüketimi, bilgisarev almış bizlerin yarlaşma, sağlıkta kişi ülke sorunlarının başına düşen yatak oranı gibi gelişmişlik göstergesi aşılmasını Kıbrıs Sorunu’nun çözümüne bağlamasını verilerde de oldukça iyi durumda olduğumuzu belirt- uygun bulmadığımı öteden beri vurgulamakta oldumek lazım. ğumu anımsatmak isterim. Halk olarak, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, MecÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 11 11 1/16/2014 18:15:09 15 KASIM MESAJLARI 15 KASIM MESAJLARI lis, Hükümet, Yargı olarak yapacağımız, yapmamız gereken çok şey vardır. Mali sektör sağlıklı, sağlam ve güvenilir olduğu sürece büyüme sürdürülebilirdir. Hep beraber ve bir an önce hem güncel sorunların aşılması hem de gelecek on yılın daha güzel olması için harekete geçmeliyiz. Bu noktada en önemli konuların başında kamu reformu gelmektedir. Kamu kesimi üretkenliği, verimliliği, vatandaşın ihtiHizmetler sektörünün kalkınma için temel olduğu ül- yaçlarına çağdaş gelişmeleri göz önünde bulundukemizde ekonomik anlamda yeni ve karlı alanlar oluş- rarak yanıt vermeyi de içerecek şekilde reforma tabi turulmalı, istihdam ve ihracat artırılmalıdır. tutulmalıdır. Yüksek öğrenim ve turizmde gelinen aşama iyi olmakla birlikte halen bu alanlarda da yapılacak çok şey vardır. Yüksek öğrenimde yüz bin öğrenci hedefi gelecek on yılda yakalanmalıdır. Siyasi farklılık gözetmeksizin tüm siyasi partilerin ortak bir vizyonda buluşup elimizdeki kaynakları da dikkate alarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kırkıncı yılına kadar yaşanan sorunların geride kalacağı düzenlemeleri yapmaları elzemdir. Buna ek olarak yüksek öğrenimin kalitesinin de artırılmasında gerekli yatırımlar zaman kaybetmeden yapılmalı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gerçek ve kaliteli bir eğitim adası halini almalıdır. Aksi halde kaybeden hepimiz olacağız. Ancak bir adım atılmadan önce, bunun halkımızın yaşam seviyesini geriletmemesine, toplumsal huzurumuzu sarsmamasına gereken önem verilmelidir. Bunun için ilgili kesimlerle diyalog, belirli sağlam bir Bütün bunlarla birlikte sanayi ve ticarette gerekli dü- vizyona ve esaslı çalışmaya dayanan çözümler ürezenlemeler yapılmalı ve genel ekonomik yapının çağ- tebilmek şarttır. daş, yeni teknolojileri takip eden, üretken bir noktaya gelmesi sağlanmalıdır. Dış dünya ile olan ilişkilerimizi de geliştirmemiz ve daha etkin bir hale getirmemiz gerekmektedir. Geliştirilmiş bir ticari potansiyel ve dış satımı yüksek Bu bağlamda özellikle Avrupa Birliği büyük önem arbir sanayi ülkemizde yaşanan istihdam sıkıntılarını aş- zetmektedir. manın en önemli yollarıdır. İslam İşbirliği Teşkilatı ile temaslarımızı ve işbirliği olaBu bağlamda doğrudan yabancı sermaye girişinin de naklarımızı da ihmal etmemeli, parlamentomuz, hüküartırılması için gerekli ekonomik şartların oluşturulma- metlerimiz buna da önem vermelidir. sına ihtiyaç vardır. Etkin bir dış politika ve dışarıda görünürlük ekonomi2014 yılı mart ayında ülkemize ulaşacak olan su eko- mizin gelişmesi için de vazgeçilmez bir unsurdur. nomik hayatımızda önemli değişiklikler yapacak ka- Değerli kardeşlerim Kıbrıs konusundaki gelişmelere dar büyük bir projedir. ve bu gelişmelerle ilgili görüşmelerime yarın Doktor Fazıl Küçük Bulvarı’nda yapacağım konuşmada ağırGerçekten bu proje Kıbrıs için asrın projesidir. Eğer lık vereceğim ancak şu kadarını bugünden ifade etkıymeti bilinir iyi değerlendirilirse yepyeni ufuklar açıl- mek istiyorum; Rum komşularımız bir türlü bizim yapmasına neden olur.. tıklarımızı hazmedemiyor. Uzun vadede tarım sektörünün tüm çehresini değiştirmeye aday olan bu proje Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kırkıncı kuruluş yılında ürün çeşitliliğinin farklılaştığı, daha dışa dönük bir tarım sektörü ortaya çıkmasına neden olabilecektir. NEDEN? Çünkü, Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs’ı bir Yunan adası yapmak ve kendi egemenlikleri altına sokmak için verdikleri silahlı mücadelenin önüne direnerek set çektik. Ancak bunun için etkin bir tarım politikası yürütmek 1955 yılından bu yana aktif bir şekilde dini ve milli aidive bu sektörü gelecekteki rekabete hazırlamak gerek- yetimize, egemenliğimize sahip çıktık. mektedir. 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarımızı bize sunulan, bizleri azınlık durumuna düşürecek Bir ülkede en önemli sektörlerden biri de mali sektör- Anayasal değişiklik paketine evet diyerek teslim etdür. medik. Bu sektörle ilgili devam eden tartışmalar bir an önce Tüm baskılara, saldırılara rağmen Rum Yönetimi alsonlandırılmalı ve bu sektörde yer alan mali kaynakla- tına girmedik, 1967’de Geçici Kıbrıs Türk Yönetimini rın büyümeye kanalize edilmesi için gerekli düzenle- ve hemen ardından da Kıbrıs Türk Yönetimi’ni kurduk. melerin tamamlanması şarttır. 12 GENCLIK.indd 12 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:09 1968’de başlayan Toplumlararası görüşmelerde temel haklarımızı teslim etmedik. Rum komşularımız kısa sürede bizim samimiyetimize güvenerek masaya gelmelidirler. 15 Temmuz 1974’te gerçekleştirilen Rum-Yunan dar- Aksi takdirde hayal kırıklığına uğrayacaklardır. besi sonucu Ada’da ilan edilen Elen Devleti’ne geçit vermeyerek Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garanti- Kıbrıs Türk Halkı’nın tek bir ferdi bile Rum Yönetimi sini kullanmasını talep ettik. altına girmeye, iki bölgelilikten, siyasi eşitlikten, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden vazgeçmeye razı Rum tarafının 1974 sonrası gösterdiğimiz tüm iyi ni- değildir. yete rağmen bizi egemenliği altına alma, iki kesimliliği bozma niyetine set çekerek 15 Kasım 1983’te Devle- Biz kararlıyız; Anavatan Türkiye ile ilişkilerimizi karşıtimizi ilan ettik. lıklı saygı ve sevgi çerçevesinde daha da geliştirecek, birlik-beraberliğimizi koruyacak ve Devletimizi yücel1983’te bir ortaklık Devleti’ne açık olduğumuzu ilan et- teceğiz. tik ama hiç bir zaman iki kesimlilikten, siyasi eşitlikten, egemenlikten, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin de- Bu duygu ve düşüncelerle başta özgürlük mücadelevamından, ekonomik yaşayabilirlikten taviz vermedik. miz lideri Doktor Fazıl Küçük ve Devletimizin Kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş olmak üzere 15 İşte tüm bunlar yüzünden Rum tarafı bizimle anlaş- Kasım 1983’te Cumhuriyet’in ilanı noktasına gelincemaya yanaşmıyor, masaya oturmaktan bile kaçıyor. ye dek görev yapmış ancak aramızda olmayan herkesi rahmetle aramızda olanları sevgiyle, saygıyla anıyorum. NEDEN? Biz eğer istediklerimiz gerçekleşir ve yeni bir Devlet kurulursa bunu bozup ayrı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olDevletimizi Dünyaya tanıtma yoluna gidecekmişiz. gusu denildi mi Sayın Rauf DenkO zaman ben de sorarım; taş’ı ayrıca anmamız bir vefa gereEğer herşey iyi giderse neden ayrılık olsun ki? Yok ğidir. böyle bir hedefimiz ve niyetimiz... O, Kıbrıs Türk Halkı’nın tarihsel Ama başımıza gelenleri de olarak en büyük unutamayız. kazançlarından biri olan Kuzey Eğer gün gele Rum ortakKıbrıs Türk Cumlarımız yeniden bize, anthuriyeti’nin mimalaşmalara rağmen kabul rıdır ve bizlerden, edemeyeceğimiz dayatyani Kıbrıs Türk malarda bulunmaya kalkışırsa ve biz direniriz ne ola- Halkı’ndan samimi beklentisi, egemenlikten, Devcak? let’ten asla vazgeçmemektir. YİNE RUMLAR DEVLET’E SAHİP ÇIKIP BİZİ DEVLETSİZ Mİ BIRAKACAK? Değerli kardeşlerim ben sizden güç ve destek alarak görevimi yapmaktayım. 15 KASIM MESAJLARI 15 KASIM MESAJLARI 30 yıl geride kaldı... Nice nice 30 yıllara... Şu veya bu kademede, şurada veya burada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bugüne dek hizmet veren herkese en derin sevgi ve saygılarımızı sunuyorum. Ucuz kahraman olmak kolaydır. Bugünlere gelmemizi sağlayan şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi minnetle anıyorum. Başka milletlerin, ya da hükümetlerin övgü dolu söz- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 30 yaşındadır ve gurur lerine, takdirlerine mazhar olmak da zor değildir. Ben kaynağımızdır. şahsi beklenti peşinde değilim ve olmayacağım. Devletimiz bizim varlığımızın, egemenliğimizin nişaGörüşlerim, halkımın ekseriyetinin görüşleridir. nesidir. Savunduklarımın barışçı, insan hakları ve demokra- Hepinizi en derin sevgilerimle kucaklıyor, Cumhuriyet siye uygun olduğuna Kıbrıs Türk Halkı’nın güvenceli Bayramınız kutlu olsun diyorum.” geleceği ile tamamen örtüştüğüne eminim. ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 13 13 1/16/2014 18:15:10 ULUSAL HALK HAREKETİ ULUSAL HALK HAREKETİ ULUSAL HALK HAREKETİ (KURULUŞ: 19 MAYIS 2001) 14 KASIM 2013 LEFKOŞA ULUSAL HALK HAREKETİ GENEL KOORDİNATÖRÜ TANER ETKİN’İN, KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NİN 30’UNCU KURULUŞ YILDÖNÜMÜNDE YAYINLADIĞI MESAJDIR. Mücahit Kıbrıs Türk Halkı, Yıllarca verdiğin varoluş ve özgürlük mücadeleni Devlet Erki ile taçlandırdığının 30’uncu yılında Ulusal Halk Hareketi olarak, sizleri içtenlikle kutluyoruz. Ulusal davamız açısından içinde buluntedir. Bunu da dikkate alarak ebediyete kanımız Rauf R. Denktaş’a ulu tanrıdan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini sonsumek andımızı tekrarlıyoruz. duğumuz kritik dönem devam etmekintikal etmiş olan Kurucu Cumhurbaşrahmet dilerken hepimize vasiyeti olan za dek yaşatmak ve her alanda yücelt- Rum – Yunan ikilisinin tutum ve davranışlarını da gözönünde bulundurarak 30’uncu yaşını doldurmuş bulunan Devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini, Anavatanımız Türkiye’nin yardım ve desteğini de alarak, tanıtılması ve tanınması yönünde kararlılıkla çalışmamızın zamanı gelmiştir diyoruz ve herkesi gereğini yapmaya davet ediyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle siz mücahit halkımızın, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Sayın Komutanı ve tüm mensupları ile Güvenlik Kuvetleri Sayın Komutanı ve tüm mensuplarının da 15 Kasım Cumhuriyet Bayramını içtenlikle kutluyoruz ve kendilerine hayati hizmetleri için gönülden teşekkür ediyoruz. Taner ETKİN ULUSAL HALK HAREKETİ GENEL KOORDİNATÖRÜ 14 GENCLIK.indd 14 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:10 KÖŞE YAZISI K ıbrıs Rum tarafındaki ekonomik çöküntü Rum- • ları, ekonomik nedenlerden dolayı taviz vermek zorunda kalınabilir korkusu ile müzake- • relerden ne denli uzaklaştırmışsa, bir o kadar da Kıbrıs adasının münhasır ekonomik bölgesi içinde varlığı kesinleşen doğalgaz uzaklaştırdı. Rumlar, doğalgaza tümüyle sahip olana dek mü- • zakereleri uzatmak ve egemenlikten taviz vererek Kıbrıslı Türklerle ortaklık kurmak yerine doğalgazın getireceği zenginlik ile de adanın kuzeyini ele ge- • çirerek adanın mutlak hakimi olmayı hedefliyorlar. Rumların bu yeni “Kıbrıs Stratejisi”nin aşamaları belli oldu. • • • • • • • • • • • Müzakereleri doğalgaz çıkana kadar sonuçlandırmamak, Bu doğrultuda ilk adım olarak müzakerelerin başlamasını geciktirmek için her yolu denemek, Özel temsilci veya Müzakereci atamasını geciktirmek, Özel temsilci veya Müzakereci atamasını yapıldıktan sonra müzakerelerin başlayabilmesi için ön hazırlık talep etmek, Müzakerelere başlangıç tarihini belirlememek için ön hazırlıkların tamamlanmadığı itirazında bulunarak müzakerelerin başlayamayacağını öne sürmek, Müzakereler kesin olarak başlamadan evvel ortamı gerginleştirmek ve Türkleri “anlaşma istemiyorlar “ zannı altında bırakmak için Türklerin peşinen “hayır” diyecekleri tavizler istemek ve koşullar öne sürmek, BM’nin müzakere sürecini bir takvime bağlamasına karşı çıkmak ve müzakerelerin yıllarca sürebilecek şekilde ucunu açık hale getirmek, Müzakerelerin başlaması ve masaya oturmak kaçınılmaz hale geldiğinde Avrupa Birliği’ni (AB) taraf veya hakem olarak sürece dahil etmek, Müzakereler sonucunda elde edilecek çözümün neyi içerebileceğini ve Rum çoğunluk idaresinde bir devletin kurulmasını peşinen empoze etmek, Bu aşamaya gelinene dek doğalgazın çıkarılması ve borularla adaya getirilmesinin tamamlanmış olmasını sağlamak, • • Doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya gönderilmesi fikrine karşı çıkmak, Kıbrıs adasının güneyindeki Rum kesiminde sıvılaştırma tesisi kurularak adaya ulaşmış olan doğalgazın Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin en küçük bir hakkı, katkısı ve etkisi olmadan satışını gerçekleştirmek, Doğalgaz konusunda ABD, AB, Rusya ve Çin ile ortak faaliyet ve satış anlaşmaları imzalamak, Kıbrıslı Türklere karşı ekonomik üstünlük ve Türkiye’ye karşı da politik üstünlük sağlandıktan sonra Kıbrıs’ın kuzeyini ele geçirmek çalışmalarını başlatmak, Kıbrıslı Türkler arasına kışkırtıcılar sokup, Rumlarla işbirliği yapılması ve birlikte yaşanması fikrini yaygınlaştırmak ve pekiştirmek, Avrupa Birliği’ni kullanarak Türkiye’nin Kıbrıs adasından geri çekilmesini sağlamak, Adayı bir tek mermi atmadan ve Türk ordusu ile çatışmadan ele geçirmek. 2013 yılının Şubat ayında Kıbrıslı Rumların Cumhurbaşkanı seçilen DISY Genel Başkanı Nikos Anastasiades, seçimlerden evvel verdiği beyanatlarda ve yaptığı açıklamalarda farklı konuşmuş olsa da, 24 Nisan 2004 tarihinde yapılan referandumda Kıbrıs’ta “Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti” kurulmasını öngören Annan Planına blok halde “Evet” diyen DISY’nin o dönemdeki Genel Başkanı olmuş olsa da, şimdi fikrini değiştirdiği kesin. Anastasiades eski söylemlerini, çözüm önerilerini ve kendi şahsına özgü gevşek federasyon önerisini unuttuğu, Cumhurbaşkanlığı koltuğunun, politik çıkarların ve Rum Ulusal Konseyinin baskısının Anas- ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 15 KÖŞE YAZISI Ata ATUN RUMLARIN YENİ MÜZAKERE STRATEJİSİ 15 1/16/2014 18:15:11 KÖŞE YAZISI KÖŞE YAZISI tasiades’in seçim öncesindeki düşünce ve fikirlerini değiştirdiği kesin. Şimdi artık Anastasiades yukarıdaki yeni stratejiyi aynen ve harfiyen uygulamaya koymuş durumda. Kaçarı yok. Ya Helen tarihi, Kıbrıslı Türkleri adanın egemenliğine ortak ettiği için kendisini lanetleyecek, ya da kesin hedefe ulaşılana ve Rumlar adanın mutlak egemeni olana dek Helen çıkarlarına kayıtsız şartsız hizmet etmiş safkan Helen olarak adı tarih kayıtlarında yer alacak. • Anastasiades, adaya barış getirmek yerine Helen tarihi içinde lanetlenmemeyi tercih etmiş durumda. • Müzakerelerden fazla ümitli olmamak ve anavatan Türkiye ile ele ele, birlikte başımızın çaresine bakmak çok daha doğru bir strateji olacak biz Türkler için. Kazanıma giden yol, eldeki kozları süreç içinde tüm zorlayıcı etkenlere rağmen ortaya çıkarmadan son dakikaya kadar saklayabilmek ve finale yakın en uygun zamanda da kozları masaya koyabilmek becerisinden geçiyor. Politikada bunu yapabiliyorsan her zorlu süreci aşıp mücadeleyi kazanıyorsun. Geçmişte Türk ve Rum liderler arasında yapılan müzakerelerde ortaya çıkan görüş birlikleri ve görüş ayrılıkları dikkate alınmayacak. Maraş’ın iadesi ve karşılığında Gazimağusa limanının AB gözetiminde yani günümüzde sınır kapılarında uygulandığı gibi Rum memurların denetiminde doğrudan ticaret yapmaya açılması ve Türkiye-AB Katılım Müzakerelerinde Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından dondurulan başlıkların açılması. • Ve mektubunu da “Görev süresini tamamlamasından önce Kıbrıs sorununun çözümlenmesi “ temennisinde de bulunarak sonlandırdı. Bu temenninin açık ve net çevirisi “Benim bu müzakereleri bitirmek niyetim yok. Türk tarafı her koşulumuzu kabul eder ve de 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek taraflı olarak Rum Milletvekillerinin oyları ile 13 maddesini değiştirerek kendimize uygun yeniden yarattığımız mevcut yapı içinde ‘Azınlık haklarına sahip olmayı’ kabul ederlerse müzakereler kısa zamanda biter, yok kabul etmezlerse bir kırkbeş sene Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiades, daha gider” şeklindedir. daha müzakereler başlamadan, tarih bile tespit edilmeden ortaya birtakım koşullar koydu. Bana Son koşul ise çirkin bir senaryoyu seriyor gözler göre yarışı şekillendirmeye, koşullandırmaya ve ini- önüne. Adeta bir itiraf tutanağı. siyatifi eline almaya yöneldi. Kıbrıs Rum Yönetiminin Türkiye-AB Katılım MüzaAnastasiades 17 Eylül günü BM Genel Sekreteri kerelerinde açılmasını veto ettiği başlıkların, AvruBan Ki Moon’a bir mektup gönderdi ve içine de pa Birliğinin çıkarlarına yönelik olmadığının ve tayedi koşul koydu müzakerelere başlamak için. mamen kendi çıkarlarına yönelik olduğunun ispatı • Müzakere zemini netleştirilecek, bu son koşul. • Kıbrıs Türk tarafı iki devlet veya konfederasyon Bu istekle açıkça, dondurulan başlıkların açılmasıdüşüncesinden veya da isteminden vazgeçe- nın bir bedeli olduğu ve “Ya ödersin bu bedeli ve cek, başlıklar açılır, ya da sen ağzınla kuş tutsan asla • Müzakereler başlamadan önce BM kararla- açılmayacaktır” deniyor. rında çözüm zemini olarak nelerin belirlendiği açıklığa kavuşturulacak, Yarışa erken başladı Anastasiades. Kozlarını da or• Türkiye ve Yunanistan’ın müdahale hakları yani taya koydu. Bence çok hata etti. “Garantörlükleri” iptal edilecek, Süreç içinde Türk diplomasisinin altında ezilecek • Avrupa Birliği müzakerelerde taraf veya hakem ve elinde tuttuğunu sandığı güçlerin ve kozların çoolacak. ğunu kaybedecek... Yarışa erken başladığında veya da elindeki en güçlü kozlarını ya da yaptırım gücünü peşinen ortaya koyduğunda, karşındakine senin saldırına hazırlık ve savunma zamanı veriyorsun demektir. Ve doğal olarak da mücadeleye yarı yenilmiş olarak başlanıyor o vakit. 16 GENCLIK.indd 16 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:11 KÖŞE YAZISI KIBRIS’TA ÇÖZÜM SÜRECİ Mİ? ÇÖZÜLME SARMALI MI? YAKIN GEÇMİŞİ GÖZDEN GEÇİRME İHTİYACI Kıbrıs sorununa müzakereler yoluyla çözüm bulmak maksadıyla yeniden girişimler ve çalışmalar başlamış bulunuyor. Önümüzdeki yakın dönemde KKTC’nin ve Türkiye’nin ortak hayatî çıkarlarının korunmasına sürekli biçimde cevap vermeyecek çeşitli yönlerden sakat bir çözüm şeklinin kabul ettirilmesi için uluslararası baskı mekanizmalarının harekete geçmesi beklenir. Böyle bir dönemde 1953’den itibaren Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkının ortak “millî davası” haline gelmiş ve Türkiye de ilk defa 1957 yılında merhum Başbakan Adnan Menderes’in kurduğu 23. Hükûmetin programında “millî dava” kavramıyla nitelenmiş olan bir konuda 2013’den önceki yakın geçmişteki gelişmelerin ana noktalarının bir bütün halinde hatırlanmasında fayda olacağını düşünüyorum. 2002 KASIM AYINA KADARKI DURUM 2002 yılının Kasım ayına gelindiği zaman 1960 Antlaşmalarıyla kurulan “Kıbrıs Cumhuriyeti” (KC) ortaklık Devleti’nin Rumlar tarafından yıkılmasının ve bu suretle Kıbrıs konusunun BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine “Kıbrıs sorunu” başlığıyla girmesinin üzerinden 39 yıl geçmişti. KKTC’nin kuruluşunun 19. yıldönümü kutlanmaktaydı. Soruna BM zemininde çözüm bulmak maksadıyla Ada’daki taraflar arasında o vakte kadar 6 dönem müzakere yürütülmüştü. Müzakerelerin her dönemi, Rumların oyalayıcı taktikleri sonucunda veya BMGS tarafından ortaya konulan çözüm şekline ilişkin sözlü veya yazılı fikirlerin, somut plânların Rumlar tarafından reddedilmesi yüzünden kesilmişti. Müzakere sürecinin yeniden başlaması da, Kıbrıs Türk Liderliği’nin inisiyatif alması üzerine mümkün olabilmişti. Bu neden böyle olmuştu? Çünkü, BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimî üyesi Devletlerin ve AB’nin yürüttükleri Rum-Yunan iddialarına arka çıkan varsayımlara dayalı politikalar sonucunda, Rumlar, çözüme ihtiyaç duymaz ve çözümsüzlükten rahatsız olmaz duruma gelmişlerdi. Uluslararası toplum bu gerçeği görememiş, daha doğrusu görmüş olsalar bile, gerçeklere göre hareket etmek işlerine gelmemişti. kabul veya red yönündeki iradelerinin aynı günde Ada’nın iki kesiminde ayrı ayrı yapılacak referandumla belli olmasını sağlayacak şekilde düzenlenmiş olmasıydı. Ayrıca, aslında “iyi niyet” görevine sahip BMGS’ne “hakem” gibi davranarak, tarafların müzakerelerde üzerinde mutabakata varamadıkları antlaşma hükümlerinin yazımını kendi takdirine göre yapması yetkisi de veriliyordu. Aslında objektif plânda şartlar Kıbrıs konusunda yeni bir diplomatik girişimin başlatılmasına hiç de müsait değildi. Plân sunulduğu zaman Türkiye’de genel seçim yapılalı sadece 8 gün olmuştu. Yeni hükûmet henüz kurulmamıştı. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş New York’da geçirdiği kalp ameliyatının nekahetini tamamlayıp henüz Kıbrıs’a dönmemişti. GKRY 3 ay sonra başkanlık seçimine gidiyordu. Yunanistan’da hükûmet son yılına girmişti. KÖŞE YAZISI Tugay ULUÇEVİK BMGS ve AB için önemli olan bunlar değil, AB’nin genişleme takvimi idi. Uluslararası diplomasinin bütün baskı mekanizmaları kurulmuş, hazır bekliyordu. İştiyak ve kararlılıkla uygulanan senaryo ile asıl elde edilmek istenen sonuç, Türkiye AB’nin dışında olduğu halde, Kıbrıslı Türklerin federal çözüm kisvesi altında sözde “KC” ne yamanmasını sağlayan bir anlaşma sayesinde “Kıbrıs’ın” bütün olarak 16 Nisan 2003 günü katılım anlaşmasını imzalamasını sağlamaktı. BM’NIN VARSAYIMI BM Güvenlik Konseyi, 1996’dan itibaren Kıbrıs konusunda kabul ettiği kararlarına “AB’nin Kıbrıs ile katılım müzakerelerini başlatması Kıbrıs’ta kapsamlı çözümü kolaylaştıracak önemli bir gelişmedir” şeklinde bir hüküm koymuştu. Plân hazırlanırken BMGS Annan da “AB ile ilgili faktörlerin çözüme ulaşılması ve çözüm süreciyle ilgili takvimin belirlenmesi bakımından teşvik edici unsurlar ortaya çıkardığı ve AB’nin Kıbrıs ile katılım müzakerelerini başlatmasının Kıbrıs’ta kapsamlı çözümü kolaylaştıracağı” düşüncesi ve varsayımıyla hareket etmişti. BMGS KOFI ANNAN’IN GIRIŞIMI BMGS Kofi Annan 11 Kasım 2002 tarihinde kapsamlı çözüm Bu düşüncede hedef alınan taraf belliydi: Türkiye ve Kıbrıs hedefi güden yeni bir girişim başlattı. Taraflara bir çözüm Türk tarafı. Çünkü, Rumlar, daha 1999 AB Helsinki Zirvesi’nplânı taslağı sundu. Sunulan Plân G-8’in mührünü taşıyordu. de, Kıbrıs sorunu çözülmemiş olsa dahi, katılım müzakereleÇünkü Plân üzerindeki müzakere sürecinin çerçevesi, usul rinin tamamlanmasıyla AB’ne tam üye olarak katılacaklarının ve şartları G-8’in Haziran 1999’daki Köln Zirvesi’nin Bildirisi işaretini almışlardı. Annan girişimi başladığı zaman “Kıbrıs” ile belirlenmiş ve oldukça tarafsız bir içeriğe sahip olan 1250 ın katılım müzakereleri tamamlanmıştı. Girişimin başlamasayılı Güvenlik Konseyi kararıyla da aynen benimsenmişti. sından sadece 4 hafta sonra AB’nin Kopenhag Zirvesi’nde Böylece, girişim, uluslararası toplumun en ziyade desteğini “Kıbrıs” ın 1 Mayıs 2004 günü üye olacağı teyit edilmişti. Rumkazanmış ve dünyada en fazla ilgi toplamış olarak başlıyordu. ların ille de Kıbrıs’ta çözüm olsun diye çabalamalarına lüzum kalmamıştı. Bu durumda, uluslararası toplumun amacının Müzakere sürecinin bütün aşamaları somut bir takvime göre Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkının AB’ne katılma isteklerini plânlanmıştı. Müzakerelerin ucu açık olarak devamına izin istismar etmek suretiyle çözüm için esneklik göstermesini verilmeyecekti. Çözüm için saptanan hedef tarih, aralarında teminen Türk tarafına baskı yapmak olduğu belliydi. Ulussözde “KC” nin de bulunduğu 10 yeni üye ile katılım antlaş- lararası toplum böyle bir senaryoyu uygulamağa koyarken malarının imza edileceği 16 Nisan 2003’dü. Türkiye’de ve KKTC’de Kıbrıs konusunda meydana gelen söylem ve davranış değişikliğinin de elbette farkındaydı. En önemlisi, sürecin, Kıbrıs’taki iki halkın çözüm hakkındaki ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 17 17 1/16/2014 18:15:11 KÖŞE YAZISI KÖŞE YAZISI TÜRKIYE VE KKTC’DE SÖYLEMLER Gerçekten de, ANNAN Plânı üzerinde yapılan görüşmeler boyunca ve sonrasında Türkiye’de ve KKTC’de hem resmî şahsiyetler, hem basın tarafından “Kıbrıs sorunu mutlaka çözülmelidir; Kıbrıslı Türklerin çözüme ihtiyacı vardır; şimdiye kadar Kıbrıs konusunda sürdürülmüş olan politikalar yanlıştı; Denktaş ve Klerides masaya meseleyi çözeceğim diye otursalardı Kıbrıs sorunu çözülürdü; siyaset sorunlara çözüm bulma sanatıdır; Kıbrıs sorununun çözümünü sağlamak için uluslararası toplumla beraber hareket edeceğiz; çözüm yolunda bir adım önde yürüyeceğiz; (GKRY’nin tanınması konusunda) tanınmış zaten, orada yapılabilecek bir şey yok; şimdi dünya tanımış; ‘ben tanımıyorum’ demekle siz ne yapabilirsiniz; biz dünya gerçekleri ile hiçbir zaman çelişmeyi düşünmüyoruz; dünya gerçekleri neyi gösteriyorsa biz de bu gerçekler içerisinde yerimizi almaya mecburuz; Kıbrıs sorunu Türkiye’nin AB üyeliği önünde engeldir; Kıbrıs’ta çözüm sağlanamazsa 1 Mayıs 2004 tarihinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Ada’nın tümünü temsilen AB’ne tam üye olur; bu tarihten itibaren Türk Silâhlı Kuvvetleri Ada’da bir AB üyesi Devlet’in topraklarını işgal ediyor duruma düşer; AB üyesi ‘Kıbrıs’ Türkiye’nin üyeliğini AB’de sahip olduğu oyla sürekli engeller. Türkiye’nin AB üyeliği suya düşer; bu durumda Türkiye bir Orta Doğu ülkesi olur; KKTC’de vatandaş kalmaz; çok sayıda Kıbrıslı Türk Rum tarafına geçer, AB vatandaşı olur; Rumlar kuzey’deki mallarının mülkiyet hakkı için Türkiye aleyhine AİHM’de onbinlerce dava açar; Loizidiu Kararı emsal alınarak Türkiye milyarlarca dolar tazminat ödemeye mahkûm edilir; ya Türkiye bunları ödemek mecburiyetinde kalır ve neticede Türk ekonomisi çöker veya Türkiye Avrupa Konseyi’nden ihraç edilir; AB’ne üye adayı olan Türkiye 1 Mayıs 2004 tarihinden itibaren yok hükmünde kabul ettiği ‘KC’ ile oturup konuşmak ve onu tanımak mecburiyetinde kalır; biz on yıllarca Kıbrıs’la ilgili mevcut politikaları sürdürmüş olsaydık bugün bizim durumumuz nereye benzerdi biliyor musunuz? Aynen Lübnan ile Suriye arasındaki duruma benzerdi. Ve birileri gelir dayatır, ‘Kıbrıs’tan çıkın’ derdi. Bir yere kadar dayanır, ondan sonra kuzu kuzu çıkardık” şeklinde veya mealinde sözler dile getiriliyor; yorumlar yapılıyordu. 24 Nisan 2004 referandumlarının sonuçları ile birlikte hem yukarıda bazı alıntılarla hatırlattığımız görüşler ve değerlendirmeler, hem uluslararası toplumun Kıbrıs konusunda öne süregeldikleri ön yargılı iddialar ve çözüm arayışlarında kullandıkları varsayımlar bütünüyle iflâs etti. Türkiye’nin çözüm arayışlarında “bir adım önde yürüme siyaseti” çözüm getirmedi. Türkiye’nin AB üyelik sürecinde önünü açmadı. Girişimin bu defa da neticesiz kalması, Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün sebeplerinin “Denktaş ve Klerides masaya meseleyi çözeceğim diye otursalardı Kıbrıs sorunu çözülürdü” denilecek kadar basite irca edilemeyeceği gerçeğine ışık tuttu. REFERANDUM SONUÇLARINA TEPKILER BMGS Kofi Annan ve uluslararası toplumun önde gelen üyeleri, yaptıkları açıklamalarla üzerinde referandum yapılan ve Rumların reddettiği “çözüm plânının adil, yaşayabilir ve dikkatli biçimde dengelenmiş bir uzlaşı” öngördüğünü belirttiler. Rum tarafını kınadılar. Sonuçtan duyulan derin hayal kırıklığını dile getirdiler. BMGS ve temsilcileri yaptıkları çeşitli açıklamalarla Kıbrıslı Türklerin önemli fedakârlıklara katlanarak Plân’a “kabul” oyu verdiklerini hatırlattılar; takdir ifade ettiler. Kıbrıslı Türklerin Ada’nın diğer kesiminde kullanılan red oyları yüzünden cezalandırılmaması gerektiğini belirttiler. Uluslararası toplumun bu yönde gerekli tedbirleri almasını istediler. BMGS, rapor yayınlayarak “Rum tarafı bir belgeyi değil, çözümün kendisini reddetmiştir” dedi. Rumların verdiği oyların Güvenlik Konseyi’nin “kabul edilemez” nitelediği “status quo’nun devamına” sebep olduğunu vurguladı. BMGS, raporunda, Kıbrıslı Türklerin, yaklaşık üçte birinin yer değiştirecek olmasının vereceği acıları ve meşakkatleri göze alıp referandumda “evet” oyu kullandıklarına işaret etti. Kıbrıs Türk tarafının takdire şayan bu tutumun “kendilerini baskı altında tutmanın ve tecrit etmenin bütün mantığını ortadan kaldırmıştır” şeklinde görüş ifade etti. BM Güvenlik Konseyi üyelerini “Kıbrıs Türklerine yönelik kısıtlamaların kaldırılması için öncülük etmeye” çağırdı. KKTC’de de 2003 sonundan itibaren siyasî iktidar uluslararası çevrelerde Kıbrıs Türk halkının ne pahasına olursa olsun Kıbrıs sorunundan bir an önce kurtulmak istediği izlenimini AB Dışişleri Bakanları 26 Nisan 2004 tarihinde yaptıkları topyaratan bir dil kullanmağa başlamıştı. “Kıbrıslı Türklerin hem lantıda, Kıbrıs Türkleri’ne yönelik tecridin giderilmesi husudünya ile bütünleşmek, hem Türkiye’nin AB sürecinde önü- sunda siyasi taahhütte bulundular. AB Komisyonu’nu, bu nü açmak için istediği; bunun için çözüme ihtiyaç duyduğu” yönde öneriler sunmak üzere görevlendirdiler. söyleminin sık sık tekrarlanması, Rum tarafında ve onları destekleyen çevrelerde, Kıbrıs Türk halkının barışseverliğinin KKTC’de Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Rumların oylarıyla ifadesi olarak değil, ne pahasına olursa olsun Rumlara ya- “ANNAN Plânı’nın gömüldüğü” görüşünü dile getirdi. manarak AB’ne katılma arzusunun bir tezahürü olarak algılandığından şüphe yoktu. Başbakan M. Ali Talât, Kıbrıs Türk halkının izolasyondan kurtulması için diplomatik atağa geçeceklerini, çözüm isteyen O dönemde Kıbrıs konusuyla ilgili olarak Türkiye’ye ve KK- bir halkın dünyadan dışlanamayacağını ifade etti. “Çözüm TC’’ne genel bir bakış halinde “millî dava Kıbrıs” anlayışının istemeyen tarafın tek başına AB üyesi yapılarak mükâfatlanve ruhunun kaybolmuş olduğu sonucuna varmak yanlış ol- dırılmasının doğru olmadığını; bunun yaratacağı olumsuzmazdı. lukların giderilmesi gerektiğini anlatarak yardım isteyeceğiz. Bizi izolasyondan kurtaracak önlemlerin hayata geçirilmesini REFERANDUMLAR TURNUSOL KÂĞIDI GÖREVI talep edeceğiz” şeklinde konuştu. Gazetecilerin “Annan PlâGÖRDÜ nı öldü mü?” sorusuna “Biz üzerimize düşeni yaptık. Bundan Annan Plânı üzerindeki Referandumlar, benzetme yerindey- sonra ne yapılacağına uluslararası toplum karar verecektir” se, “turnusol kâğıdı” görevi gördü. Kıbrıslı Rumların soruna yanıtını verdi. çözüm istemedikleri; Ada’daki status quo’yu çözüme tercih ettikleri gerçeğini tevil götürmez biçimde ortaya koydu. Türkiye’de Millî Güvenlik Kurulu (MGK), tarafından yapılan 18 GENCLIK.indd 18 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:11 KÖŞE YAZISI Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıslı Türklerin artık “tecrit politikasına tabi tutulamayacağını” ifade ederek “bana göre Güney Kıbrıs kaybetmiştir…Kimin çözümün önünü tıkadığı ortaya çıkmıştır” şeklinde konuştu. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, basın toplantısında, BMGS’nin sözlerine atıfta bulunarak “bu defter kapatılmıştır” dedi. “Avrupa Birliği, ABD ve diğer önde gelen ülkelerden KKTC’ye uygulanan haksızlıkların ortadan kaldırılmasını isteyeceklerini” söyledi. “Türk askerinin adadan çekilmesinin söz konusu olmadığını” kaydetti. Ada’da bir çözüm plânı üzerinde ilk defa bir “referandum” yapıldığına işaret etti ve “her iki taraf âdeta selfdeterminasyon haklarını kullanarak karar verdiler. Rumların “hayır”, Türklerin “evet” demeleri, 30 senedir uzlaşmaz diye bilinen, çözümden kaçmakla suçlanan Türk tarafının ve Türkiye’nin bunları hak etmediğini ortaya koymuştur. Çözümü kimin istediği, kimin çözümün önünü tıkadığı belli olmuştur” dedi. “Yeni bir durumun” ortaya çıktığına işaret ederek “KKTC’ye uygulanan ekonomik ve siyasi ambargoların kaldırılmasını” istedi. Rum kesiminin referandumda “hayır” demesiyle AB açısından “ters bir durumun” ortaya çıktığını vurguladı. “AB, her iki tarafı kendisine üye olmaya davet etmiştir. Bu davete ‘evet’ diyen Türk tarafı AB’ye üye olamayacaktır. ‘Hayır’ diyen Rumlar ise katılacaktır. Eminim ki AB kendi ilkelerini gözden geçirecektir ve bu ters durumu irdeleyecek ve Türklere yapılan haksızlıklara son verecektir. Bu konuda Türkiye olarak her türlü gayreti göstereceğiz” sözlerini dile getirdi. “Rum yönetimi artık Ada’nın tümünü temsil etme iddiasında bulunamaz” diye ekledi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, gazetecilerin bir sorusu üzerine “referandum sonuçları çok tartışıldı ama içinde bulunduğumuz durum bize diplomatik üstünlük sağlayan bir durum” şeklinde görüşünü açıkladı. BMGS’NIN RAPORU BM GÜVENLIK KONSEYI’NIN ÖNÜNE GETIRILMEDI Dönemin KKTC Başbakanı Talât 24 Nisan 2004 referandumlarından sonra verdiği demeçte “BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın hazırlayacağı raporun önemli olduğunu” vurguladı ve “raporda, Kıbrıs Türk tarafının ve Türkiye’nin çözüm yanlısı olduğunu ifade edilmesi halinde bunun gelecekte büyük avantajlar sağlayacağını” ifade etti. Oysa, rapor BM Güvelik Konseyi’nin önüne bile getirilmedi. Bu yüzden de, Talât’ın tahmin ve beklentisinin aksine, olumlu raporun Türk Tarafı’na elle tutulur bir avantaj sağlaması mümkün olamadı. REFERANDUMUN ANLAMI, SONUÇLARI VE ETKILERI Annan Plânı üzerinde iki ayrı referandum düzenlenmesi, Kıbrıs’ta iki ayrı halk ile belirleyici ve kurucu nitelikte iki ayrı egemen iradenin var olduğunu kanıtladı. BMGS Annan’ın çözüm girişiminin de sonuç vermemesi, BM’nin Kıbrıs sorununa çözüm arayışları bakımından aslında uygun bir zemin olmadığını da daha belirgin şekilde gösterdi. Annan plânının Rumlar tarafından uğratıldığı akıbet Türkiye, KKTC, BMGS ve BM Güvenlik Konseyi’nin Daimî üyeleri için Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak ders mahiyetinde tarihî bir tecrübe oldu. Referandumun sonucu, aynı zamanda,Türkiye ve KKTC ile BMGS ve Konsey’in Daimî üyeleri için Kıbrıs konusunda bir düşünme ve değerlendirme yapma fırsatı oluşturdu. KKTC ve Türkiye Kıbrıs sorununa ilişkin diplomaside tarihî bir zirve noktasında yüksek zemine kavuştu. Rum tarafı ise uluslararası toplum nazarında âdetâ derin bir uçuruma düştü. Böyle bir değer yargısında bulunurken Annan Plânı’nın Ada’daki gerçekler üzerine bina edilmiş; Kıbrıs Türk halkının geleceğini teminat altına alan ve Türkiye’nin Kıbrıs ile ilgili uzun vadeli çıkarlarını koruyan bir muhteva taşıdığını söylüyor değilim. Kıbrıs Türk tarafını ve Türkiye’yi Kıbrıs diplomasisinde yüksek zemine çıkaran faktör, anlaşmayı kabul etmesi olgusundan ziyade, anlaşmaya Rumların “hayır” demesi oldu. TÜRKIYE VE KKTC NE YAPMALIYDI? Uluslararası toplumun yaygın biçimde destek verdiği bir çözüm sürecinin Rum uzlaşmazlığı yüzünden sona erdiği o tarihî noktada KKTC’nin ve Türkiye’nin üzerine bulundukları yüksek zeminde ortaya kesin bir tavır koyup, çözüm arayışlarında hiçbir şeyin artık 24 Nisan 2004’den önceki gibi olmayacağını dünyaya ilân etmeleri gerektiği görüşündeydim. Bu çerçevede Kıbrıs sorununun Rum halkının verdiği oylarla tercih ettiğini ortaya koyduğu Ada’daki iki devletli status quo temelinde bir anlaşma ile halledilmesine hazır olduklarını da açıklamalarında fayda mülâhaza ederdim. Böyle bir tavır, kanaatimce, Annan Plânı’na arka çıkmakla Türkiye’nin aldığı hesaplı olduğuna inanmak istediğim büyük risklerle ve sonunda elde ettiği çarpıcı neticeyle mütenasip olurdu. Bu açıklamanın yapılmasıyla birlikte Türkiye ve KKTC’nin üçüncü Devletlerden tanınma isteme sürecini başlatması da gerekirdi. Bu yapılmadı. Rumlar Annan Plânı’nı reddetmekle nasıl çözüm için tarihî bir fırsatı heba ettilerse, Türkiye ve KKTC de artık nafile bir egzersiz olduğu kesinleşen BM zeminindeki çözüm arayışları sürecine noktayı koymak ve KKTC’nin diğer ülkelerce tanınması diplomatik sürecini başlatmak için önemli bir fırsatı kaçırdı. BM Güvenlik Konseyi Annan Plânı üzerindeki sürecin başarısız kalmasının sebepleri üzerinde, ileriye dönük sonuçlar çıkarılmasına yardım edecek hiçbir değerlendirme yapmadı. ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 19 KÖŞE YAZISI açıklamada ve Başbakan ve Dışişleri Bakanı tarafından verilen demeçlerde Rumların halkoylamasında verdikleri red oyuna rağmen GKRY’nin AB’ne üye olarak kabul edilmesinin, Kıbrıslı Türklerin AB dışında bırakılmasının ortaya koyduğu çarpıklık ve adaletsizlik üzerinde duruldu. Bundan böyle Kıbrıslı Türklerin uluslararası toplumdan tecrit edilmesinin mümkün olamayacağı görüşü dile getirildi. MGK’nın 26 Nisan 2004 tarihli basın açıklamasında, “Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nin dengeli ve yaşayabilir olarak nitelendirdiği kapsamlı çözüm planına büyük bir çoğunlukla olumsuz yanıt veren Rum tarafının 1 Mayıs 2004 gününde AB’ye girecek olmasına karşılık, plâna olumlu yanıt veren Kıbrıs Türk tarafının dışarıda bırakılmasının çelişkili ve adaletsiz bir durum yarattığına” işaret edildi. “Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkının çözüm yönünde ortaya koyduğu iradenin uluslararası kuruluşlar ve devletler tarafından dikkate alınmasının ve referandum öncesi böyle bir sonucun çıkması durumunda, ‘KKTC’ne uygulanan kısıtlamaların kaldırılmasına; siyasi, ekonomik ve sosyal içerikli bazı iyileştirmelerin yapılmasına’ yönelik vaatlerin yerine getirilmesinin gerekliliği” üzerinde duruldu. “Türkiye’nin KKTC’ne karşı olan sorumluluklarının ve Türk halkının birlik, beraberlik ve dayanışmasının bugün daha çok önem kazandığı” belirtildi. 19 1/16/2014 18:15:11 KÖŞE YAZISI KÖŞE YAZISI 20 GENCLIK.indd 20 Türkiye’de ve KKTC’de “…..bu defter kapatılmıştır; …..çö- ÇÖZÜM İÇIN SÖZDE “FIRSAT PENCERESI” SÖYLEMI zümü kimin istediği, kimin çözümün önünü tıkadığı belli Annan Plân’ı üzerindeki referandumdan bir yıl sonra, o zaolmuştur; …..Güney Kıbrıs kaybetmiştir; …..bundan böyle man itibariyle 42 yıllık Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlüğün Kıbrıslı Türklerin uluslararası toplumdan tecrit edilmesinin baş sorumlusu olarak gösterilmeye başlanmış olan Rauf R. mümkün olamayacaktır;…..uluslararası toplumun KKTC’ne Denktaş’ın yerine 2005 yılında M. Ali Talât Cumhurbaşkanı uygulanan kısıtlamaların kaldırılmasına, siyasi, ekonomik ve oldu. sosyal içerikli bazı iyileştirmelerin yapılmasına yönelik vaatle- Talât ve partisi CTP, 2008 Şubatında GKRY’de yapılacak rin yerine getirilmesi gerekir; …..eminiz AB Türklere yapılan başkanlık seçimlerinde Hristofyas’ın seçilmesinin Kıbrıs haksızlıklara son verecektir; …..bu konuda Türkiye olarak her sorununun çözümü için bir “fırsat penceresi” yaratacağını türlü gayreti göstereceğiz; …..içinde bulunduğumuz durum öne sürdü. Hristofyas seçimi kazandı. Türkiye ve Yunanistan bize diplomatik üstünlük sağlayan bir durum…” gibi daha Dışişleri Bakanları, Babacan ve Bakoyannis, Mart 2008’de ziyade iç kamu oyuna dönük sözler dile getirilmekten; 2004 Ankara’da Talat - Hristofyas ikilisinin çözüm için “fırsat penortasında İstanbul’da toplanan İslâm İşbirliği Teşkilâtı’nın (İİT) ceresi” açtıklarını ifade ettiler. ABD ve AB de aynı görüşü dile 31. Dışişleri Bakanları toplantısında “Kıbrıs’ın Müslüman Türk getirdiler. BMGS de onlara katıldı. Oysa aslında ortada çöhalkının İİT’nin bütün organlarının çalışmalarına, faaliyetleri- züm için ne bir “fırsat” vardı, ne de açılmış veya açılabilecek ne ve toplantılarına BMGS’nin kapsamlı çözüm plânında ön- kapı veya pencere! görülen” “Turkish Cypriot State”, yani aslında ve doğru anla- “Kıbrıs’ta Yoldaşlar İşbaşında” ve “Kıbrıs’ta Fırsat Penceresi mında “Kıbrıs Türk Eyaleti veya Kantonu” ismiyle katılmağa mi?” başlıklarıyla Cumhuriyet Gazetesi’nde (11 ve 21 Mart davet edilmesinin kararlaştırılmasını” Annan Plânı’na “evet” 2008) yayınlanan yazılarımda, M. Ali Talât çözüm için ne demekle Kıbrıs Türk halkının elde ettiği büyük kazanç olarak kadar hevesli ve tavizkâr olursa olsun Hristofyas ile çözüm takdim edilmesinden; referandum ertesinde ABD Kongre- olamayacağını gerekçeli olarak iddia ettim. İstemezdim ama, si’nden bazı milletvekili ve Senatör’ün KKTC’ni ziyaret etme- gelişmeler beni yanıltmadı. sini “siyaseten bunun adı ‘ben seni tanıyorum’ demektir. Tanımadığınız yere gitmezsiniz. Bundan sonra da bu süreç böyle Makalelerimde aslında bir kehanette bulunmamıştım. Sadevam edecektir” anlayışıyla ve sözüyle KKTC’nin tanınma dece, Hristofyas’ın yemin töreninde yaptığı konuşmanın yoluna girdiği izleniminin yaratılmasına çalışılmaktan öteye metnini, 5 yıl önce Papadopulos’un kendi yemin törenindeKKTC’nin Türkiye’nin yanında başka Devletler tarafından da ki konuşmasının içeriği ile mukayese etmiştim. Arada hiçbir tanıması için kararlı girişimlerde bulunulmadı. fark bulunmadığını; hattâ Hristofyas’ın, Papadopulos’un görüşlerini ve iddialarını daha keskin bir üslupla tekrarladığını saptamış ve hükmümü vermiştim. BMGS: İKI KESIMLI FEDERASYONU KABUL ETTIKLERINI GÖSTERMELIDIR BMGS referandumlardan sonra yayınladığı raporunda “şa- TALÂT – HRISTOFYAS GÖRÜŞMELERI yet Rumlar Kıbrıs sorununun iki toplumlu, iki kesimli fede- 2004’de AKEL red oyu vermiş olduğu için, Mart 2008’de rasyon yoluyla çözülmesini hâlâ istiyorlarsa bunu gösterme- müzakere süreci başladıktan sonra, Hristofyas’ın istediği lidirler…..Şayet Rumlar siyasî eşitliğe dayalı bir federal yapı şekilde ANNAN Plânı tamamen terk edildi. Annan Plânı’nın içinde Kıbrıslı Türklerle gücü ve refahı paylaşmaya hazırlarsa, referansı olan BM Güvenlik Konseyi’nin 1250 sayılı kararı yebunu sadece sözle değil, hareketleriyle de ortaya koymalıdır- rine 1251 sayılı karar referans haline geldi. Oysa Türkiye ve lar” değerlendirmesinde bulundu. KKTC işe ancak Annan Plânı esas alınarak başlanabileceğini açıklamışlardı. Rapordaki bu ifade, çözüm arayışının yeniden başlayabilmesi için Kıbrıs Rum tarafına âdeta “siyasî eşitliğe dayalı bir 1251 sayılı karar da “Kıbrıs sorununun çözümü, bağımsızlıfederal yapı içinde Kıbrıslı Türklerle gücü ve refahı paylaşma- ğı ve toprak bütünlüğü korunan, tek egemenliğe, tek hukukî ğa hazır olduklarını” ispat etme külfeti tahmil ediyordu. Kıbrıs kişiliğe sahip bulunan, içinde tek vatandaşlığın olduğu, iki toplumlu ve iki kesimli bir federasyon içinde ilgili Güvenlik Türk tarafına da böyle bir talepte bulunma hakkını veriyordu. Konseyi kararlarında tarif edilen şekilde siyasî bakımdan eşit Bu ve buna benzer faktörler de dikkate alınmadan Türkiye iki toplumu ihtiva eden bir Kıbrıs Devleti’nin üzerinde kurulve KKTC tarafından BM zeminindeki görüşmelerin yeniden malıdır ve böyle bir çözüm bütün halinde veya kısmî olarak başlaması için çağrılara ve girişimlere başlanıldı. Örneğin, herhangi bir ülkeyle birleşmeyi ve taksimin ve ayrılmanın her KKTC Cumhurbaşkanı M. Ali Talât ile Ankara’da görüşen Dı- şeklini yasaklamalıdır” hükmüne yer verilmekteydi. şişleri Bakanı Abdullah Gül “şimdi kapsamlı çözüm için yeni adımlar atma zamanıdır…Yoksa bu konu kronik bir problem 1251 sayılı kararda “bir Kıbrıs Devleti” kavramında kelimeleolarak durmağa devam edecektir ve birçok stratejik konuları rin baş harfleri büyük harfle yazılmıştı. Kastedilen “KC” idi. gölgeleyen bir husus olacaktır” şeklinde bir demeç verdi. Bu Bu da çözümün “KC’nin” anayasasının federal düzen kuraçağrılar yapılırken, sonuç vermeden sürüp giden BM zemi- cak şekilde tadil edilmesiyle ortaya çıkacağı anlamına gelnindeki müzakerelerin, haddizatında Rumlar tarafından hem mekteydi. Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlüğün, hem KKTC üzerindeki Yani, Türk tarafı hızla zemin kaybetti. Hristofyas’a çok önemli ambargoların devamını sağlayan, hem de KKTC’nin Türki- tavizler verildi. Yine de çözüm ortaya çıkmadı. Sonunda Talât ye’den başka devletlerce de tanınmasını önleyen bir meka- Hristofyas’ı suçladı. Başbakan Erdoğan da dayanamadı ve nizma olarak kullanıldığı gerçeği göz ardı edildi. Hristofyas’ı kastederek “hepsi aynı değirmenden çıktıkları için mamûl olarak fark etmiyor; Papadopulos daha önce ne Türkiye ve KKTC’de, yeni bir çözüm sürecine girişmenin, An- söylemişse, O da onları söylüyor” dedi. Sonunda doğru nan Plânı’nı Rumların reddetmiş olmaları vakıası karşısında, bir teşhiste bulundu. Annan Plânı’nın öngörülen çözüm şeklinin gerisinde bir çözüm şekline peşinen razı olmak anlamına geleceği; bunun EROĞLU – HRISTOFYAS GÖRÜŞMELERI da Türk tarafının pozisyonunu bir çözülme sarmalının etkisi- 2010 Nisan ayından itibaren müzakereleri Kıbrıs Türk halkı ne sokacağı gerçeği dikkate alınmadı. adına yürütme sorumluğunu Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:11 KÖŞE YAZISI BMGS raporlarında KKTC Cumhurbaşkanı’nın tutumu hakkında açık veya kapalı biçimde hiçbir olumsuz değerlendirme yer almadı. Oysa BMGS, raporlarında ve/veya açıklamalarında, açıkça eleştiren ifadeler kullanmasa da, Hristofyas’ın oyalayıcı ve hedefe ulaşılmasını geciktirici tutumlarından rahatsızlık duyduğunu ortaya koyacak şekilde zaman zaman“görüşmelerin ucu açık bir süreç olmadığını” hatırlatma ihtiyacını duydu. “Sırf görüşmüş olmak için sonu gelmez biçimde görüşme” anlayışının kabul edilemeyeceğini ifade etti. Görüşmeler için 2008 Mart ayında ilk resmî temaslar başladığı zaman, Taraflar ve BM ve özellikle Talât, çözümün 2008 yaz aylarının sonuna kadar elde edileceği yolunda aşırı iyimser beyanda bulundular. Yemin töreninde yaptığı konuşmayı inceledim. Konuşmasında önümüzdeki dönemde, Ada’da âdil ve kalıcı bir çözümün sağlanmasına katkıda bulunabileceğinin ciddi işareti olarak değerlendirilebilecek hiçbir unsur göremedim. Bu konudaki değerlendirmem Volkan Gazetesi’nde 10 ve 11 Mart 2013 tarihlerinde yayınlandı. ANASTASIADIS’IN İCRAATI Anastasiadis’in göreve başlamasından bu yana 9 ay geçti. İcraatı da çözüm için umut ışığı saçmadı. Anastasiadis, Kıbrıs sorununa çözüm aramak için görüşmeleri başlatma hususunda bir acelecilik ortaya koymadı. Aksine işleri ağırdan aldı. Önce GKRY’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ile uğraşması gerektiğini öne sürdü. Eroğlu ile ilk buluşması göreve gelmesinden 3 ay sonra 30 Mayıs’ta akşam yemeğinde gerçekleşti. O zamandan buyana başka buluşma olmadı. Kıbrıs konusunda ilk icraat olarak müzakerelerin düzeyini düşürdü. Ancak özel temsilcisini seçip tayin etmesi 6 ay aldı. “Önemli olan görüşmelerin ne zaman başlayacağı değil, hanBMGS’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer, Türk gi ortak zemin üzerinde başlayacağıdır” diyerek iki Lider’in basınına verdiği ilk röportajda “çözüm olasılığının ilk kez bu Özel Temsilcileri’nin bir Ortak Bildiri hazırlamalarını istedi. Bir kadar yüksek olduğunu” belirtti. buçuk ay kadar zaman geçti. Ortak Bildiri ortaya çıkamadı. Çünkü, Anastasiadis Bildiri’nin muhteva, amaçlar ve hedefÇözüm için dile getirilen hedef tarih, önce 2008 sonu, sonra ler bakımından kapsamlı ve bağlayıcı nitelikte olması için ısda 2009, 2010, 2011 sonu ve nihayet GKRY’nin AB dönem rarlı oldu. Ortak Bildiri açıklanmadan masaya oturmayacağını Başkanlığını üstleneceği 1 Temmuz 2012 öncesi şeklinde sü- söylemeğe başladı. Basına yansıyan bilgilere göre, masada rekli değişikliğe uğradı. görüşülüp sonuçlandırılması gereken konular bir sayfalık bir ortak bildirinin içine sığdırılması için çalışılmaktadır. BMGS, Ada’ya 2010 Ocak sonunda ilk gelişinde, 1964’den sonra yeniden açılan Lokmacı kapısından geçti ve bu olayın Anastasiadis “Kıbrıs halkının” Kıbrıs sorununun çözüme ulaverdiği olumlu izlenimle Mayıs 2010’da yayınladığı raporun- şabileceğine yeniden inandırılabilmesi için Maraş’ın bir dürda “Lokmacı kapısından geçerken her iki tarafça da sıcak tü (impetus) olarak müzakereler başlamadan veya devam biçimde karşılandığını ve halkta çözüm için gerçek bir arzu- ettiği sırada kendilerine iade edilmesi gerektiğini bir ön şart nun varlığına tanıklık ettiğini” belirtti. olarak açıkladı. Bunu BM Genel Kurulu’nda iyi niyetli bir teklif olarak sundu. Bununla beraber, daha sonraki raporlarında, görüşmelerin “yavaş” giden seyrine dikkati çekti. “Temponun hızlandırılma- Anastasiadis muhtemel bir çözümün sözde “KC’nin” evrim sı” çağrısında bulundu. suretiyle federasyona dönüşmesi şeklinde ortaya çıkacağı görüşünü ısrarla savunmaktadır. Bu savını kabulünü bir ön Müzakerelerin son 4 yıllık seyri içinde, Kıbrıs Türk ve Rum şart haline getirmiş bulunmaktadır. liderleri arasında 150 civarında görüşme cereyan etti. Rum lider Kıbrıs sorununu çözüme kavuşturmak maksadıyla BMGS Ban Ki-moon, Talât ve Hristofyas arasında 1, Eroğlu bugüne kadar sanki hiçbir şey yapılmamış gibi, geçmişte yave Hristofyas arasında 5 olmak üzere, toplamda 6 Zirve gö- pılanları ve tarafların pozisyonlarında ortaya çıkmış bulunan rüşmesi düzenledi. bazı “yakınlaşmaları” yok farzeden bir anlayış ortaya koymaktadır. 2008-2012 döneminde Hristofyas ile yapılan müKıbrıs sorunu bu girişim döneminde de çözülemedi. zakerelerde tarafların pozisyonları arasında meydana gelen “yakınlaşmaları” kayda geçirmek maksadıyla BM tarafından Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Hristofyas, görev hazırlanmış bulunan “Convergencies 2008 - 2012” başlıklı süresinin sona ermesine az bir zaman kala 4 Ocak 2013 bir belgeyi BMGS’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Downer taraftarihinde düzenlediği basın toplantısında “5 yıllık iktidarı bo- lara sunmuş bulunmaktadır. KKTC bu belgedeki tespitlerle yunca KKTC’ye yönelik ambargoların yürürlükte kalması için mutabık olduğunu gecikmeksizin BM’ne bildirdi. Anastasimücadele ettiklerini” belirterek bunu “başarı” olarak niteledi. adis’in böyle bir belge hazırlanmış olmasından ve taraflara ulaştırmasından rahatsızlık duyduğu basında çıkan haberlerBu demeci, Hristofyas’ın GKRY’de Başkan olmasının çözüm den anlaşılmaktadır. Rum tarafı bu belge hakkında görüşünü için bir “fırsat penceresi” oluşturduğunu düşünüp bunu ifade BM tarafına bu vakte kadar bildirmiş değildir. Rum tarafında etmiş olanlar umarım ibretle kaydetmişlerdir. Downer aleyhinde bir hava oluşmaya başlamıştır. GKRY’DE ANASTASIADIS DÖNEMI Gelelim 2013 yılına: 24 Şubat günü Hristofyas’ın yerine, GKRY’de yine, Başbakan Erdoğan’ın yerinde benzetmesiyle, Kıbrıs Rum siyaset “değirmeninin öncekilerden farklı olmayan mamulü” Nikos Anastasiadis Başkan seçildi. Anastasiadis, müzakerelerin belirli bir takvime göre hızlı tempoyla yürütülüp sonuçlandırılmasına, BMGS’nin hakem gibi davranmasına da karşıdır. Doğu Akdeniz’de varlığı öne sürülen hidrokarbon yataklarıÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 21 KÖŞE YAZISI üstlendi. Müzakereleri Talât’ın bıraktığı noktadan itibaren yapıcı bir yaklaşımla, kendisinin üstün vasıflarından olan yumuşak, fakat kararlı bir üslupla, konulara tam bir vukufla, müzakerelerin temposunu yavaşlatma taktikleri uygulamadan, müzakerelerin önünü tıkayacak ön şartlar ortaya atmadan, somut önerilerle ilerlemeğe katkıda bulunarak belirli bir takvim dahilinde çözüme ulaşılması için gayret sarfetti. 21 1/16/2014 18:15:11 KÖŞE YAZISI KÖŞE YAZISI nın araştırılması ve işletilmesi konusunda GKRY’nin başlattığı tek yanlı girişimler ve yapılan çalışmalar karşısında KKTC’nin ve Türkiye’nin takındığı kararlı tutumu; Anastasiadis de “KC’nin” egemenlik haklarına ve alanlarına müdahale olarak kabul ettiğini ortaya koymuş bulunmaktadır. Türkiye’de Yeniden Çözüm İçin “Fırsat Penceresi” Söylemi Kaygı verici bir gelişme Türkiye’de yeniden çözüm için “fırsat var” veya “fırsat penceresi” gibi söylemlerin işitilmeğe başlamış olmasıdır. “Annan Plânı olmadı, Ban Ki-moon Plânı Belirtmeğe lüzum yoktur ki, bu ziyaretlerde temsilcilerin Anortaya çıkabilir” diyenler vardır. Bu söylemlerin sahipleri, An- kara ve Atina’da eşit düzeyde kabul görmeleri esas olmalı nan Plânı dolayısıyla uğradıkları hayal kırıklığını; “yoldaşlar” ve uygulamada simetri titizlikle sağlanmalıdır. Talât-Hristofyas ikilisinin açacaklarını bekledikleri “fırsat penceresinin” hayalden öteye gidememiş olduğunu unutmuş Kıbrıs Türk Temsilci KKTC pasaportu, Kıbrıs Rum Temsilci de “KC” pasaportu ile seyahat etmelidir. Bu konuda kamuoyu görünmektedirler. doğru biçimde bilgilendirilmelidir. Bu söylemlerin Türkiye’nin AB katılım sürecinde yeni bir başlığın müzakeresine başlanmış olduğu döneme rastlaması Bu çapraz ziyaret yönteminin GKRY tarafından kötüye kullada fevkalâde ifşa edicidir. Bellidir ki, ya sözde “Kıbrıs” ve nılma ihtimali yok değildir. Yunanistan belirli taviz vaatleri karşısında AB’nin Türkiye ile müzakere sürecini canlandırmasına yeşil ışık yakmışlardır Türkiye’de Rum temsilciye iyi niyetle ifade edilebilecek bir veya taviz beklentileri yüksektir. AB Bakanı Egemen Bağış’ın sözün, KKTC ile Türkiye arasında güven bunalımı yaratmak “Kıbrıs meselesi çözülürse biz şu anda çok kısa bir süre içe- maksadıyla Rumlarca çarpıtılarak kamuoyuna yansıtılması risinde 12 faslı açıp rahatlıkla 10 faslı kapatabilecek noktaya ihtimali göz ardı edilmemelidir. Bu sebeple görüşmelerin tugelmiş durumdayız” şeklinde basına yansıyan sözleri, aslın- tanaklarının titizlikle hazırlanması büyük önem arzeder. da Türkiye’nin Annan Plânı döneminde Kıbrıs sorunu ile Türkiye’nin AB üyeliği arasında kurduğu sakıncalı bağın yeniden Bir tehlike de, Rum tarafının Ankara’nın pozisyonlarını AB kurulmağa başlandığını göstermektedir. Ancak bu defa artık nezdinde Türkiye’nin AB sürecine zarar vermek amacıyla isortada Annan Plânı yoktur. Bu defa Rumların da “evet” di- tismar etme niyeti taşıması halinde ortaya çıkar. yebileceği bir plânla ortaya çıkacak çözüm şeklinin Türkiye ve KKTC için Annan Plânı’nın öngördüğü çözümün gerisinde ULUSLARARASI TOPLUMUN BAKIŞI olacağını tahmin etmek zor değildir. Basında çıkan haberlere göre, BMGS Ban Ki-moon “dünyanın Kıbrıs sorunundan yorulduğunu” ifade ederek, Kıbrıs’taki liderlere sorunu vakit geçirmeden çözmeleri çağrısında buÇAPRAZ GÖRÜŞME YÖNTEMI Bilindiği üzere, Kıbrıs Rum liderliği, öteden beri, Kıbrıs soru- lunmaktadır. Ayrıca, BM Basın bürosunca 1 Kasım’da yapınunun aslında iki toplum arasında değil, Kıbrıs adasını istilâ lan açıklamaya göre, BMGS, Kıbrıs’taki görüşmecilerin ortak ve işgal etmiş olan Türkiye ile “KC” arasında bir sorun ol- bildiri üzerindeki çalışmalarında ortaya çıkan tıkanıklığın duğu görüşünü savunagelmektedir. Bu sebeple de sorunun bir an önce giderilmesini istemiş ve görüşmelerin başlama Türkiye ile KC arasında görüşülerek çözülebileceği savını ileri tarihinin kısa sürede belirlenmesi çağrısında bulunmuştur. sürmektedir. BMGS, kapsamlı çözüm için ortada “sınırlı” bir “fırsat penceresi” bulunduğundan söz etmiştir. Anastasiadis de aynı görüştedir. Nitekim, 28 Şubat 2013 günü yemin töreninde yaptığı konuşmada “Kıbrıs ile Türkiye Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre ABD Başkanı arasında, işgale son verilmesi suretiyle Kıbrıs sorununun hal- Obama 8 Ağustos 2013 günü Vaşington’da Yunanistan Başledilmesine yol açacak bir yeni ilişki kurulması için çalışmaya bakanı ile yaptığı görüşmede “Kıbrıs’tan Rum ve Türk topluhazırız” demiştir. Devamla, Kıbrıs sorununun çözümünü sağ- mundan gelen mesajlar bizi cesaretlendirmektedir; onlarca lama amacıyla “işgal gücünü masaya koyacağı tekliflerden yıldır süren ihtilâfı ve gerginlikleri halletmek için büyük bir fırmesul kılacak bir yöntem” oluşturulmasından söz etmiştir. sat vardır” şeklinde konuşmuştur. 23 Eylül günü Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanlarının New York’da Kıbrıs Türk ve Rum görüşmecilerin müzakere sürecinde çapraz olarak Ankara ve Atina’yı ziyaret etmeleri hususunda anlaşmaya varmaları Anastasiadis’in öngördüğü yeni görüşme yöntemine uygun düşmüştür. Anastasiades, bu anlaşmadan duyduğu memnuniyeti BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada “Kıbrıs Rum toplumu temsilcisi ile görüşme yapmaları konusundaki teklifimi kabul etme kararı aldıkları için Türkiye’ye teşekkür ederim” diyerek dile getirmiştir. Görüleceği üzere, Türkiye Rum temsilciyle görüşmeyi zevahiri kurtaracak belirli bir formül çerçevesinde kabul etmek suretiyle Anastasiadis’e peşin bir taviz vermiştir. Halbuki, Kıbrıs Rum tarafı Türkiye ile doğrudan görüşme ihtiyacını duyuyorsa bu görüşme 4’lü konferans çerçevesinde pek âlâ gerçekleşebilirdi. Amaç bellidir. Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki 22 GENCLIK.indd 22 pozisyonlarını giderek aşındırmak ve Türkiye’nin sözde “KC” ni tanımasına yol açabilmek için özellikle Türk kamuoyunu hazırlamaktır. Ancak, basında temsilcilerin Ekim ayının ikinci yarısında Ankara ve Atina’yı çapraz olarak ziyaret edeceklerine dair haberler çıkmış olsa da, bu ziyaretler henüz gerçekleşemedi. Basında Rum tarafının bazı zorlukları olduğuna dair haberler yer almaktadır. 2008’de Kıbrıs’ta çözüm için “fırsat penceresi” edebiyatını yapmış olan dünya liderlerinin, yakın geçmişten ders almış olarak bu defa durumu doğru değerlendirmelerini ümit ve temenni ederim. Bu sefer başlayabilecek görüşmeler için Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Adasını çevreleyen alanlarda zengin hidrokarbon yataklarının bulunmasının Kıbrıs sorununa çözüm bulunması için bir itici güç olacağı değerlendirmelerinin de yapıldığı görülmektedir. Sözkonusu yatakların varlığı gerçek ise, Batılı büyük aktörlerin, bunu, başkaca güçlere, meselâ Rusya’ya kaptırmamak için, Rumların Türkiye saplantısı ile oynadıkları oyunlarına müsaade etmeden gereken tertipleri alma yoluna gideceklerini düşünüyorum. Uluslararası aktörlerde ve kamuoylarında Türkiye’nin batı oryantasyonunda köklü değişiklik meydana geldiği veya gelebileceği yolunda algılamalar ortaya çıkma- ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:11 dığı takdirde, bu tertiplerde Türkiye’ye de yer verileceğini değerlendiriyorum. Bu düşüncemi, 1950’li yılların ikinci yarısında Sovyetler Birliği’nin yayılmacılığının Kıbrıs’ı da içine alacak şekilde Doğu Akdeniz’de bir tehlike haline gelmesi karşısında Kıbrıs’a üç NATO devletinin garantörlüğünde bağımsızlık verilmiş olması vakıasına da dayandırmaktayım. HAREKET TARZI Önümüzdeki dönemde ortada Kıbrıs sorunu için bir çözüm ihtimali veya imkânı var mıdır, yok mudur, bu husus elbette ki Türkiye ve KKTC’de hükûmetler tarafından somut ve resmî verilere dayalı olarak yetkiyle ilk elden değerlendirilecek ve gereği yapılacaktır. Ancak, çözüm sürecinin sonuçlarıyla ilgili olarak yakın geçmişte uğradığımız hayal kırıklıklarını yeniden yaşanmaması için, bu defa yeni bir çözüm süreci başlayabilirse, bunun kesin biçimde belirlenmiş somut bir takvime göre cereyan etmesi sağlanmalıdır. Bu satırların yazılmasından çok kısa bir süre sonra KKTC 30 yaşını tamamlayacaktır. Bunun önemi ve anlamı dikkatten kaçırılmamalıdır. Kosova’nın, Abhazya’nın (6 devlet tanımış), Güney Osetya’nın (5 devlet tanımış) bağımsız Devlet olarak ortaya çıkabildiği bir dünya da, KKTC’nin elbette yeri vardır ve esasen Türkiye Cumhuriyeti tarafından diplomatik tanımaya mazhar olarak gerçek anlamında demokratik bir devlet vasfıyla uluslararası toplumda bu yere sahip olmuştur. KKTC’nin üzerindeki insan haklarının en büyük ihlâllerinden birini oluşturan siyasî amaçlı tecrit tedbirlerinin kaldırılmasını teminen kararlı adımlar atılmasının zamanı gelmiştir. Çünkü, 1968’den günümüze kadar yürünen yolda Rum tarafıyla anlaşmaya dayanan bir çözüm arayışı ne yazık ki nafile bir gayret olmuştur. Bu yolda Rumlar işlerine geldiği gibi serbest ve rahat biçimde yürüyebilmiş ve AB içinde “enosis” i gerçekleştirme noktasına gelmiştir. Oysa, çözüm arayış süreci Kıbrıs Türk halkının ayağına haksızca ve insafsızca takılmış bir pranga vazifesi görmüştür. Görüşmelerin her defasında Rumlar tarafından kesilmesinden sonra hemen yeniden başlatılması, uluslararası toplumda KKTC’ni tanıyabilecek dostlarımız için caydırıcı bir etki yapmıştır. Tabir yerindeyse, dostlarımız “pişmiş aşa su katmaktan” kaçınmışlardır. Yeni bir çözüm arayışına girilecekse, nasıl Anastasiadis bazı ön şartlar ileri sürme cesaretini ve gücünü gösterebiliyorsa, Türkiye’nin de KKTC üzerinden, vurgulayarak tekrar ediyorum, “Kıbrıs Türk Toplumunun üzerinden değil”, “KKTC’nin üzerinden” ambargonun kaldırılmasını bir ön şart olarak uluslararası toplumdan resmen talep etmesi gerekir. Belki o zaman dünya Kıbrıs ile ilgili durumun ciddiyetini anlayacaktır! Anlamaya kendini mecbur hissedecektir! Kıbrıs müzakere sürecinde Türkiye, şimdiye kadar uygulanan yöntemi değiştirip, Rum Temsilciyle Ankara’da görüşme cesaretini gösterebilmişse, yeni bir süreçle ilgi olarak da KKTC’nin üzerindeki ambargonun kaldırılmasını talep etme cesaretini gösterebileceğine inanıyorum. Diğer taraftan, Ada’daki gerçekler temelinde kalıcı bir çözüme ulaşılması samimi biçimde isteniyorsa, uluslararası toplumun Rumları böyle bir çözüme razı olur ve hattâ ihtiyaç duyar hale getirecek somut adımları atmaya başlaması gerekir. Bu adımların atılmasına ilk olarak Ada’daki BM Barış Gücü’nün (UNFICYP) görevine son verilmekle başlanabilir. Çünkü, BMGS’nin raporlarında Ada’da istikrar kazanmış olduğu belirtilen sükûnet aslında UNFICYP’in değil Türk askerî varlığının eseridir. Bugün UNFICYP Rumların Kıbrıs’ta meşru hükûmet oldukları iddialarının sembolü olmaktan başka pratik bir amaca hizmet etmez durumdadır. Rumların ve Yunanistan’ın içinde bulundukları vahim ekonomik kriz şartlarında UNFICYP’in çekilmesi Rumları yılda yaklaşık 20 milyon, Yunanistan’ı da 6,5 milyon dolar tutarında bir malî yükten kurtarmış da olacaktır. Öte yandan, Kıbrıs konusuyla ilgilenen aktörlerin elinde, özellikle, içinde bulundukları ağır ekonomik şartlarda GKRY’ni ve Yunanistan’ı çözüme ikna edebilmek için başkaca manivelalar bulunduğunu da varsayıyorum. MUHTEMEL BIR FEDERAL ÇÖZÜMDE TÜRK TARAFI İÇIN HAYATÎ UNSURLAR Yeni bir görüşme süreci iki kesimli federal çözüm üzerinde anlaşmayla sonuçlandığı takdirde, KKTC Halkı’nın, referanduma sunulacak bir Antlaşma metnini, herhangi bir dış tesir altında kalmadan, özellikle şu açılardan değerlendirerek oylarını kullanmalarını dilerim: 1. Antlaşma’nın, Rumlar karşısında egemen eşit ortak olarak kendi ayrı varlıkları için ne getirip ne götürdüğü; 2. “Egemenliğin” iki halktan kaynaklanmasının öngörülüp görülmediği; 3. Egemen siyasî eşitlik temelinde “yeni bir ortaklık Devleti’nin” kurulup kurulmayacağı; 4. “Kurucu ortak” mı (co-founder) yoksa “oluşturucu ortak” mı (constituent) olmalarının öngörüldüğü; 5. “İki kesimlilik” parametresinin geçici mi, yoksa daimî mahiyette mi olacağı; 6. Egemen eşit ortak olarak kendi ayrı varlıklarının idamesi için tek ve etkili garanti olan Türkiye’nin fiilî (asker bulundurma) ve etkin (garanti hakkı) hak ve yetkilerinin devam edip etmediği; 7. Türkiye’ye tanınan hak ve yetkilerin uygulanabilir olup olmadıkları; 8. Antlaşmanın hükümlerinin AB’nin birincil hukuku haline gelip gelmeyeceği ve derogasyonlar mevcut mu değil mi? 9. Referandum oy pusulasındaki sorunun da iyi okunup doğru anlaşılması hayatî önemi haizdir. Soruda yer alabilecek “Kıbrıs Türk Devleti” ibaresinin “egemen kurucu devlet” mi yoksa, “eyalet” anlamında mı kullanıldığının bilinmesi hayatî önemi haizdir. 10. Ayrıca ve belki de en önemli veçhe olarak, Kıbrıs Türk halkının, referandum tarihinde Türkiye henüz AB’ne tam üye olmamışsa ve yakın bir gelecekte olma ihtimali de görünmüyorsa, Kıbrıs Türk halkının AB’ne katılmasının hem kendileri, hem Türkiye bakımından ne gibi sonuçlar doğuracağını isabetle değerlendirmelerini temenni ederim. KARARLI DAVRANMAK GEREKIR Diplomaside güdülen hedefe ulaşılmasını sağlayan ana faktör sürekli olarak barış ve/veya çözüm isteğinin dile getirilmesi değildir. Müzakere masasında zafiyetlerini gizleyebilen; zor durumlarda dahi direnme gücünü gösterebilen; karşı tarafın zafiyetlerinden yararlanabilen ve kararlı davranan taraf istediği veya buna yakın sonucu elde edebilir. KIBRIS TÜRK FUTBOL FEDERASYONU’NUN RUM ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 23 KÖŞE YAZISI KÖŞE YAZISI 23 1/16/2014 18:15:12 KÖŞE YAZISI KÖŞE YAZISI 24 GENCLIK.indd 24 FEDERASYONU İLE YAPTIĞI ANLAŞMA Esef vericidir ki, KKTC Futbol Federasyonu (KTFF) Başkanı KKTC’deki futbol takımlarının uluslararası maçlar yapabilmesini temin maksadıyla GKRY Futbol Federasyonu (KOP) Başkanı ile bir anlaşma yaparak KTFF’nin KOP’un bir üyesi olmasını, yani Rum tarafının şemsiyesi altına girmesini kabul etmiştir. Daha da esef verici olan Türkiye’de ve KKTC’de bazı basın ve yayın organlarının bu hareketi “KKTC” üzerindeki tecrit tedbirlerinin kaldırılması yönünde “futbol” vasıtasıyla atılan yapıcı ve olumlu bir somut adım şeklinde kamuoyuna takdim etmiş olmalarıdır. olduğu için Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedilmişlerdir. Rum – Yunan Ortaklığının, Türkiye’nin Kıbrıs’la olan hukukî bağını tamamen ortadan kaldırmayan; ve ENOSIS hedefine Türkiye’nin etkisinden kurtulmuş olarak ulaşmalarını sağlamayan veya kapıyı tamamen açmayan çözüm şekillerini kabul etmeyeceğini ANNAN Plânı’nın 2004’de uğradığı akıbet açıkça göstermiş bulunmaktadır. Rumların ve Yunanistan’ın çözüm çerçevesinde elde etmek istedikleri sonuçlardan birinin de 1923’de Lozan Antlaşmasıyla Türkiye ile Yunanistan arasında Kıbrıs ile ilgili olarak KTFF’nin yaptığı bu anlaşma, KKTC’nin sözde “KC” ne ihdas edilmiş ve 1960 Antlaşmalarıyla da pekiştirilmiş olan yamanmayı ve Kıbrıs Türk halkının Rum Yönetiminin altına “denge” (dış dengeyi) ile Ada’da Türkler ve Rumlar arasında girmeyi kabullenmesinden farklı bir durum değildir. Bu gibi 1960 Antlaşmalarıyla sağlanmış olan “dengeyi” (iç denge) sorumsuzca hareketler Türk tarafının müzakere masasında kendi lehlerine çevirmek olduğunu söylemeğe lüzum yoktur. tezlerini savunmadaki kararlılığını zafiyete uğratır; millî dava- “Kıbrıs’ın” AB üyesi olmasıyla Rum – Yunan ortaklığı “enosis” ülküsünün AB potasında tam olarak gerçekleşmesi noktasıda çözülme başladığına delâlet eder. na aslında çok yaklaşmıştır. Önlerinde iki aşamalık bir mesaKKTC’nin yetkili organlarının iki Futbol Federasyonu ara- fe kalmıştır. sındaki anlaşmanın KKTC yönünden hiçbir geçerliliğinin ve bağlayıcılığının bulunmadığını vakit geçirmeden açıklamaları Bu aşamalardan birincisi, üzerinde KKTC’nin var olduğu beklenir. Devletlerin herhangi bir kuruluşunun devletin resmî Ada’nın kuzeyinin de Türkiye AB’ne tam üye olmadan “KC” politikalarına ters düşen tasarruflarda bulunma yetkisine sa- ne yamanarak AB’ne katılmasını sağlayacak ortamın yaratılhip olamayacağını da belirtmeğe lüzum yoktur. Millî davamı- masıdır. Böyle bir ortamın yaratılabilmesi için de Rum-Yunan zın haklılığına inanmış vatanperverlerin, başta sporseverler ortaklığı Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlüğü ve KKTC üzeolmak üzere, KOP ile yapılan bu zararlı anlaşma konusunda rindeki ambargoları sürdürmek suretiyle Kıbrıs Türk halkını tepkilerini ağırbaşlı biçimde ortaya koyacaklarını ümit etmek bezdirme, yıldırma ve “millî davadaki” dirençlerini kırma ve çözülmeyi sağlama siyaseti gütmektedir. Son olarak KOP’un istiyorum. KTFF’ni kendi şemsiyesi altına alma girişimi ve yapılan menSONUÇ fur anlaşma bu çerçevede değerlendirilmelidir. Dünyanın genel siyasî şartlarında ve stratejik dengelerinde, İkinci ve nihai aşama, AB kartının ustalıkla oynanması sureABD’nin ve AB’nin Kıbrıs’ta iki ayrı halkın, iki ayrı devletin, iki tiyle Türkiye’nin AB tam üyeliği hedefinin gerçekleşmesinin ayrı demokrasinin, ikiye bölünmüş bir siyasî coğrafya’nın var- önlenmesidir. lığı gerçekleri üzerine bina edilen bir çözüm şeklini Rumlara kabul ettirmek için baskı yapmalarını zarurî kılacak değişik- Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan, “Enosis”i bütün sonuçlarıyla likler ortaya çıkmadığı ve/veya Türkiye ABD ve AB’ne sözünü AB potasında gerçekleştirme hedeflerine ulaşıncaya kadar geçirebilecek ağırlığa sahip olamadığı takdirde, Kıbrıs Rum da 1974 Temmuzundan sonra ilân ettikleri “uzun vadeli müliderliğinin Ada’daki status quo’yu tercih etmeğe devam cadele” stratejini uygulamaya devam edip Kıbrıs konusunda edeceğini değerlendiriyorum. “çözümsüzlük” politikası sürdürmeğe kararlı görünmektedirler. Belirli bir zaman çerçevesinde bu defa da, hangi tarafın Kıbrıs Rum liderliğinin günümüze kadar ortaya çıkan çözüm reddetmesi sonucunda olursa olsun, ortaya çözüm çıkmaplânlarını reddetmiş olmalarının sebebi, bu plânların Rum dığı takdirde, KKTC’nin ve Türkiye’nin sadece Ada’da KKtezlerine tamamen aykırı çözümler ortaya koymuş olmaları TC’nin ve Kıbrıs Rum Devleti’nin yan yana bağımsız varlıkladeğildir. Aksine plânlar büyük ölçüde Rumların iddiaları ve rını sürdürmelerini esas alan bir çözümden başka bir çözüm varsayımları üzerine bina edilmiş; Rum tezlerine yakın ve yat- şeklini değerlendiremeyeceklerini uluslararası topluma kesin kın olmuşlardır. bir tutum olarak açıklamalarının gerektiği görüşündeyim. Bu muhtemel tutumu belirli çevrelere şimdiden münasip şekilBütün plânlarda Türk askerinin Ada’dan çekilmesi öngö- lerde hissettirilerek gerekli zemin hazırlıklarına girişilmesinde rülmüştür. İki kesimliliğin fazla uzak olmayan bir zamanda fayda görürüm. aşınarak yok olmasına yol açacak hükümlere yer verilmiştir. Ada’da yer değiştirmiş kişilerin eski yerlerine dönmeleri ve Konu Kıbrıs Türk halkının kaderini ve Türkiye’nin güvenliği eski mülklerine sahip olmaları belirli kriterlere göre mümkün dahil, doğrudan stratejik çıkarlarını ilgilendirmektedir. Konukılınmıştır. Yeniden birleşmenin “KC’nin” temelinde ve çatısı nun insanî veçhesi de vardır. Kıbrıs Türk halkının, özellikle altında bir anayasa değişikliği ile gerçekleşmesini sağlaya- genç neslin, kendi devleti içinde doğal kimliğini uluslararası cak bir düzenleme yer almıştır. “Tek egemenlik”, “tek ulusla- plânda elde edemeden kaybolup giden yılları söz konusurarası kişilik”, “tek vatandaşlık” ilkeleri zikredilmiştir. Bu bel- dur. Konu Türkiye’de ve KKTC’de birçok Hükûmetin progrageler KKTC’nin varlığının sona erdirilmesi sonucunu doğuran mında “Millî Dava” olarak nitelenmiş bir konudur. düzenlemeler öngörmüştür. Kıbrıs konusunun BM Güvenlik Konseyi’nin gündemindeki Bununla beraber, belgelerde, Kıbrıslı Türklere azınlık hakları 50. yılını tamamladığı; KKTC’nin 30 yaşını doldurduğu ve değil toplum statüsü verilmiş; Türklerin federal anayasanın Türkiye’nin 50 yıldır AB kapısında bekletilmekte olduğu gibi çizdiği çerçevede toplum olarak kendilerini yönetme hakkı olgular da dikkate alınarak Türkiye’nin ve KKTC’nin bu defa olduğu kabul edilmiş; ittifak ve garanti antlaşmalarının yeni kendi “ortak millî davaları” Kıbrıs konusunda “diklenmeden düzenlemeye uydurularak devamları sağlanmış ve 1992’de dik durarak” uluslararası topluma “bir dakika, yetti artık” BMGS’nin ortaya koyduğu Fikirler Dizisi’nde federal yapıda (one minute, enough is enough) demelerinin zamanının gel“egemenliğin iki toplumdan kaynaklandığı” da tasrih edilmiş diğine ve hattâ geçmekte olduğuna inanmaktayız. ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:12 KÖŞE YAZISI 15 Kasım 2013 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tam otuz yaşında olacak. Şu anda içinde bulunduğumuz zaman ve mekan, elbette bize geçmişi unutturmaz. Unutturmamalıdır da. Çünkü Kıbrıs Türkü’nün verdiği onurlu mücadelenin temelinde büyük acılar, büyük hedefler ve var oluş idealleri vardı. İşte o bağlamda “Cumhuriyet var olmanın belgesidir“ diyorum. H iç düşündünüz mü bu halk buralara nasıl SORUSUNU SORDUĞUMUZDA BU GENÇLEgeldi? Bu geliş yolunca yaşananlar ve ar- RIN KAÇI KATILACAKLARDIR BU MÜCADEkamızda bıraktığımız izler, ne kadar derindir LECILER KERVANINA? görebildiniz mi? BU BIR SUÇLAMA MI YENI GENÇLERI? Bu soruyu esasında yeni nesillere ve gençlere soruyorum. Geçmiş mücadelenin o derin anlamını ve Cumhuriyetin erdemlerini kavrayan ve karşımızdaki düşmanın hiç de değişmeyen bir düşman olduğunu idrak edenleri, bu sorumdan veya “suçlama” gibi algılanan ifadelerimden tenzih ederim. KÖŞE YAZISI Osman GUVENİR CUMHURİYET’İN DEĞERİNİ BİLMEK Şayet var oluşu ve var oluş kavramını “demokrasi” ve “demokratik anlayış” içinde yorumlarsak, belki de “TMT”ci zihniyeti benimsemeyen gençlere şu yönü ile hak veririz. “SİZ GENÇLER BURALARA NASIL GELDİĞİMİZİ HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?” Bu sorular karmaşası içinde eski nesillerle yeni nesilleri buluşturma şansımız olduğu zaman, elbette onlara yaşadıklarımızı anlatırız da, bu gençlerden bazıları bize şu yanıtı verir. Şayet Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve onun anayasası “demokrasi” kavramını özlü bir şekilde toplum bireylerine veriyorsa, bunu konuşma özgürlüğü ile de bağlayarak, “Herkes fikrini söylemekte özgürdür” deriz. “SIZ KENDI ACI DOLU ZAMANLARINIZI YAŞADINIZ, BIZ DE MUTLULUK DOLU ZAMANLARIMIZI YAŞAMAK ISTIYORUZ.” Belki duygusal yönü ile değil de mantıksal yönü ile o yanıta bakmak lazım. Gençlerin yanıtını aldığımızda düşünürüz sanırım... “ÖZGÜRLÜK” DE BIR KAVRAMDIR. O KAVRAMIN IÇINDEKI MED-CEZIR DALGALARI O GEÇMIŞIN MOTIFLERINI ORTAYA KOYARAK KADAR BÜYÜK, O KADAR DERIN VE O KAYENI GENÇLERE, YENI BIR TMT’DE VAR OL- DAR MEŞAKKATLIDIR KI, INSANIN O DALMAK IÇIN “VAR MISINIZ?” GALARIN GEL-GITLERINI UNUTMASI MÜMKÜN DEĞILDIR. Ve şu soruyu sorarız! ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 25 25 1/16/2014 18:15:12 KÖŞE YAZISI LE ONLARA GÜZEL TABLOLAR ÇIZILMIŞTI KI, İNÖNÜ MEYDAN MITINGINI ÖYLESINE DOLDURMUŞLARDI. O MITING, ESASINDA BIR “UMUT” MITINGIYDI. AMA O UMUDU TAŞIYAN GENÇLERIMIZIN HAYALLERI SUYA DÜŞTÜ, KARŞI TARAFIN BU PLANA “HAYIR” Kim eski günleri yaşamak ister? Kim ölmek veya DEYIŞI ILE. O MITINGTE DAĞLAR TAŞLAR acıların çarkında yok olmak ister? Lakin kendi GENÇLERLE DOLMUŞTU. O FOTOĞRAFI gerçeklerimizle kendi geleceğimiz tartışıldığında, KARELEDIĞIMIZDE, O KALABALIĞIN YÜZDE Türklerle Rumların bir arada var olamayacağı or- SEKSEN BEŞINI GENÇLERIN OLUŞTURDUtaya çıkar. ĞUNU GÖRÜRÜZ. KÖŞE YAZISI Kendi dönemini yaşayanlar elbette çocuklarına ve torunlarına bazı şeyleri anlatmışlardır ama özellikle torunlar, bir “başkalaşımı” yaşıyorlar. İşte o başkalaşım, KKTC gerçeğine karşın “Birleşik Kıbrıs ve barış” anlayışıdır. Rumların değişmezliği ve “sahte barışçı oldukları” hususu gün ışığına çıktıkça, gençlerimiz de başkalaşmaya başlamışlardı. Bunu da kanıtlar nitelikte vermek lazım. ZAMAN MI DEĞIŞTI NE? EVET ZAMAN DEĞIŞTI. TÜRKIYE’NIN DÜNYA ÜZERINDE YÜKSELEN DEĞERLERI, BIZE DE YANSIYOR. ANAVATANSIZ BIR YOLDA YÜRÜMENIN MÜMKÜN OLMADIĞININ IDRAKI IÇINDE, GELECEĞI KUCAKLARKEN, KARŞIMIZDAKI DÜŞMANIN DA, TÜRKIYE GERÇEĞINE RAĞMEN DEĞIŞMEDIĞINI BILMEMIZ GEREKIR. Tam bir yıl sonra “DÜNYA BARIŞ GÜNÜ” nedeniyle bir toplantı düzenlenmişti o idealist gençler tarafından. “Atatürk Meydanı gümbür gümbür eder mi yine gençlerle?” sorusunu sormuştuk kendimize. Lakin hiç de tahmin ettiğimiz gibi olmamıştı o On bir yıl gettolarda yaşayan ve bir solukluk hava- “barış” etkinliği. Sanırım şöyle böyle oraya toplayı bile bize mehel görmeyen Rum halkı ile mutlu nan genç sayısı, otuz beş kırk kişiydi. bir geleceği paylaşmak gerçekten çok zor. Kültür, esasında evrensel değerler bağlamında bir araştır İşte o bağlamda vurgulamak lazım... barış için. Ama kültür de yeterli değildir Rumlarla yeni bir geleceği kucaklamaya. Batı Türk ve Rum “Bizi ancak kendimiz kurtarabilir” diyorum. Hani kültür temsilcileri bu uğurda uğraş veriyorlar ama insanın “kendi olması” gibi bir anlayışla; o da yeterli olmuyor yeni bir gelecek yaratmaya. “GEÇMIŞI VE KARŞIMIZDAKI UNSURUN DEİşte o ideallerle bir “başkalaşımı” sergileyen bazı ĞIŞMEZLIĞINI UNUTMADAN HAREKET ETgençlerin görüş ve ideallerine vurgu yaparak, on- MEK VE ÇOK SAĞLAM DURMAK GEREKIR” lara “Çok dikkatli olun çocuklar” deme ihtiyacı du- DIYORUM HATTA. YANI BIR DIĞER DEYIŞLE yuyorum. HERŞEYI BILEREK VE IDRAK EDEREK ÖZGÜRLÜĞÜN VE CUMHURIYETIN GERÇEK LAKIN TOPLUMSAL VAR OLUŞUMUZDA O DEĞERLERINI ANLAMAK VE ONA DÖRT FARKLI DÜŞÜNEN GENÇLER DE SANIRIM ELLE SARILMAKTIR ESAS OLAN. DAHA BIR GERÇEKÇILIĞIN FARKINA VARMIŞLARDIR. ÖRNEĞIN ANNAN PLANI O KADAR GÜZEL BIR MAKYAJLA ONLARIN ÖNÜNE KONMUŞ VE BÜYÜK HAYALLER- 26 GENCLIK.indd 26 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:12 Mehmet ALDEMİR SEVR KOPYALI ANNAN PLANI’NDAN, BAN PLANINA MI? A kritas (Soykırım) menşeli 21 Aralık 1963 olay- kendisine, Rumların neden birtürlü Antlaşmaya larından 50 yıl geçti. Kıbrıs müzakerelerinin gelmediklerini, her şeyi red ettiklerini sorduğubaşlangıç tarihi 1968’den de 45 yıl geçti. muzda aynen şunları söylemişti, ‘’Rumların önüne hangi antlaşma planını koyarsanız koyun, koyacaBu müzakerelerde en çok rol alan, hatta müzake- ğınız plan Enosise kapalı ise, Rumlar hiçbir zaman, relere damgasını vuran rahmetli Kurucu Cumhur- hiçbir antlaşmayı imzalamazlar kabul etmezler, başkanı’mız Rauf Denktaş olmuştur. çünkü kafalarındaki plan halen Akritas ve İphestos’dur. Yani Kıbrısı Girit yapmaktır.’’ Bunu hiçbir 1963’den Bu yana değişen ve Kıbrıs sorununa bu- zaman unutmamamızı vasiyet etti. laşan Uthant’dan, Ban Ki Moon’a Kadar BM Genel sekreter sayısı 7’dir. 50 Yıldır gasp ettikleri Kıbrıs Cumhuriyetinin arkasına sığınıp, sanki Kıbrıs’ın tek Meşru Devleti ve BM gözetiminde hazırlanan antlaşma planı sayısı Hükümeti kendilerinmişcesine BM’den, AB’den 3’tür. ve İşbirlikci ülkelerden muamele gören Rumlar, ta1. 1986 – Cuellar planı. bii ki antlaşmaya gelmez. Bu durum değişmedik2. 1992 – Gali Fikirler Dizisi planı. ce, Rumlar çaldıkları Kıbrıs Türk Halkının haklarını 3. 2004 – Annan planı. asla geri vermek niyetinde değildirler. Yeni müzakere arifesinBu BM menşeli antlaşma planlarının de GKR Yönetimi ve onun tümü de Rumlar tarafından red edilşımarık Başkanı Anastamişlerdir. siyadis her Allahın günü, müzakere başlangıcı için 1963’den Bugüne dek BM’de 129, drahoma istercesine, MaBM-GK’de 7 karar kabul edilmiştir. raş’ı, Güzrlyurdu ve daha 1963’den Bugüne kadar Kıbrıs Türk birçok isteklerde bulunHalkı Liderliğinde bulunanların sayımaktadırlar. Rumların bu sı 4’tür. istekleri karşısında Cum1. Dr. Fazıl Küçük hurbaşkanımız Sayın Derviş 2. Rauf Denktaş. Eroğlunun sabrının biteceği 3. Mehmet Ali Talat. günü dört gözle beklemek4. Dr. Derviş Eroğlu. teyiz. Cumhurbaşkanımızın artık karşı tarafın bu maskaralıklarına noktayı koŞu anda Kıbrıs Müzakerelerine başkanlık eden 3. yup, herkes yoluna demesini bekliyoruz. Cumhurbaşkanımız Sn. Derviş Eroğlu, halkın güven ve itimadını sağlayaraktan görüşmeleri sür- 2004’den, Sevr kopyalı Annan planından bu yana dürmektedir. 1963’den Bugüne kadar GKR Yöneti- çok şeyler değişti. Annan planı Kıbrıs Türkleri için, mindeki Liderler sırası ile aşağıdaki gibidir. intihar planından başka bir şey değildi. Onun yeri1. Makarios. ne getirilmek istenen 2. Kleridis. 3. Kiprianou. ‘’BAN’’ PLANI, ANNAN PLANINI MI BAZ ALA4. Vasiliu. CAKTIR??? 5. Papadapulos Güney Kıbrıs, oluşacak olan müzakerelerde (eğer 6. Hiristofyas. olursa!!!) Avrupa Birliğinin de Müdahil olmasını is7. Anastasiadis. temektedir! Bu konuda uzun bir süreden beri AB, Kıbrıs Rum tarafı yetkilileri ve Anastasiyadis’le dirRahmetli Denktaş ile yaptığımız bir görüşmede sek teması içinde idiler. Geçtiğimiz günlerde Rum ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 27 KÖŞE YAZISI KÖŞE YAZISI 27 1/16/2014 18:15:12 KÖŞE YAZISI neye karar vereceğini bilen EGEMEN bir devlettir. Hudutun ötesinden ‘’Türk Askerinin Kıbrıs’ta yeri yok’’ demesi çok kolaydır. Buna cevap olarak ‘’Cesur isen gel de at’’ diyoruz’’. KÖŞE YAZISI 1974 Öncesi de Anastasiyadis’in bu söylemlerine benzer sözleri, adanın her tarafındaki Rum-Yunan askeri kışla duvarlarında görmek mümkündü. Bunlardan bazıları ‘’Bekledim de gelmedin’’, ‘’Cesur isen gel de al’’. Rumların bu sözlerine karşı, çok bekledik ama Türk ordusu Kıbrıs’a geldi. Kıbrıs Türk Halkını mutlak bir katliamdan kurtardı. Türk Ordusu cesurdu geldi ve aldı. Bunları Nikos Anastasiyadis’e bir hatırlatma olsun diye yazıyoruz çünkü son günlerde Türk Ordusunu ağzına sakız etti. Yine geçtiğimiz günlerde Nikos Anastasiyadis Başpiskopos Hirisostomos ile bir yemek sırasında KKTC Cümhurbaşkanı’mız Derviş Eroğlu’nu ‘’Küstahlıkla’’ suçladı. Anastasiyadisin Sn. Cumhurbaşkanımıza yönelttiği bu çirkin sözü, aynen kendisine KKTC ve Türkiyenin üyesi olmadığı AB’nin, Kıbrıs iade ederiz. Kıbrıs sorununu çözecek olan kişinin Müzakerelerinde işi ne? AB, müktesebatının KK- muhatabına söylediği söze bakılırsa bu söz Kıbrıs TC’de geçmediğini bilmiyor mu? KKTC yol geçen Türk Halkına söylenmiştir. hanı değildir ki her isteyen Kıbrıs müzakerelerine Anastasiyadis derhal KKTC Cumhurbaşkamüdahil olabilsin. nı ve Kıbrıs Türk Halkından özürdilemelidir. Geçmişte 1960 Londra-Zurih antlaşmalarına göre Böyle bir cüreti nereden bulabiliyorsun bay İngiltere garantör idi. Ancak gerek 1963’de Kıbrıs Anastasiyadis? Cumhuriyeti’nin Rumlar tarafından gasp edilme- Eskiden biz çocukiken, köylerde huylu merkeplesinde, gerekse 2004’de Güney Kıbrıs’ın AB’ye üye re durması için ‘’İŞOOO YERİMO’’ derlerdi. Bunun yapılmasında, İngiltere’nin vebali çok büyüktür. manasını Bay Anastasiyadis çok iyi anlayacakdır, İngiltere’nin, Güney Kıbrıs’ın AB’ye girmesine izin çünkü bu söz rum’cadan gelmektedir. Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiyadis Avrupa’da, Almanya başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande ile bu konuyu görüşüp destek aldığını açıklamıştı. (onay) vermesi, 1960 Londra-Zurih antlaşmalarının tümden fesih edilmesi demektir. Netice olarak 1878’den beri verilen mücadeleden hele, hele son 50 yıldaki gelişmeBuna göre Yunanistan ve İngiltere’nin Kıbrıs üze- ler-den sonra , Anastasiyadis hala Kıbrıs rindeki gaantörlük ve müdahillik hakları da bitmiştir. Türk Halkını bir azınlık, bir yama mı sanıyor? O halde denilebilir ki Türkiyenin garantörlük hakkı Bu müzakereler olsa başlasa bile, bizlerin bir sone olacak? Türkiye’nin Kıbrıs üzerinde, tarihiten nuç alınabilecğine dair hiçbir inancımız yoktur. ve Coğrafyadan gelen haklarından dolayı ‘’Doğal Ancak olaki bir antlaşma olacaksa aşağıdakileGarantördür’’ Bunu hiçbir kuvvet değiştiremez ve ri, Anastasiyadis kulaklarına iyice küpe etmelidir. unutulmaması gereken diğer bir husus ise, Ku- Aşağıdakiler olmazsa olmazlarımız, kırmızı çizgilerimizdir, bu böyle biline. zey’de Egemen KKTC’nin var olmasıdır. Geçtiğimiz günlerde Lefkoşa Eoka evinde bir etKKTC’nin Devleti’nin Bekası. kinlikte konuşan Nikos Anastasiyadis Kayıtsız Şartsız EGEMENLİĞİMİZ. 2 Ayrı Bölgelilik (Şimdiki Gibi). ‘’Türk Askerinin Kıbrıs’ta yeri yoktur’’ dedi. Yukarda Türkiyenin Etkin Garantisi. da belirttiğimiz gibi Türkiye Kıbrıs’ın ve Kıbrıs Türk Maraş, Vakıf ve Sultan mallarının, vakıflar idaresi Halkının doğal Garantörüdür. Aslına bakılırsa, Kıbrıs’ta ne İngiltere’nin ne de Yunanistan’ın yeri vardır. ve hak sahiplerine iadesiyle. Anastasiyadis ileri geri konuşmayı artık bırakmalıdır. KKTC kendi toprakları içerisinde ne yapacağı, 28 GENCLIK.indd 28 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:12 KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ PARLAMENTERLER BİRLİĞİ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi – Lefkoşa. Tel: 228 3281, Faks: 228 2161 13 Kasım, 2013 KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ’NİN KURULUŞUNUN 30. YIL MESAJI Kıbrıs Türkü’nün varoluş mücadelesini taçlandıran Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 30. yıldönümünü bir yandan gurur içinde kutlarken, “sözde barış müzakerelerine” dayalı gelişme süreci içinde, Cumhuriyetimizi yıkarak halkımızı Rum-Yunan kölesi konumuna düşürmeye yönelik uluslararası komploların ülkemizi sürüklediği yolda yaşanmakta olan tehlikelere dikkat çekmek ihtiyacı duyuyoruz. KKTC MECLİSİ KKTC MECLİSİ Kıbrıs Türk halkı, hür iradesiyle kendi geleceğini belirleme hakkından hiçbir şekilde ödün vermeyeceğini, zorlu ama onurlu mücadelesini sürdürmeye kararlı olduğunu, 30 yıl önce 15 Kasım 1983 günü tüm dünyaya kanıtlamış ve büyük bir kıvançla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Türkü’nün varoluş mücadelesinin en anlamlı eseri, hürriyetine ve hukukuna sahip çıkma kararlılığının ifadesi ve sembolüdür. Devletimizin egemen varlığından verilecek her taviz, bu gerçeğin tükenişi yolunda ilerlemedir. Varlık ve hürriyetimizin Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hedefine kurban edilmesi yolundaki sürece katkıdır. Devletimizin tanıtılması için gerekli siyasi çabaların ciddi ve etkin bir düzeye çıkarılmaması, iç siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel sorunlara köklü çözüm getirilememesi ve Rum-Yunan ambargolarının aşılmasında karşılaşılan sorunların en temel etkeni, bir anlaşmaya varılacağı umudu ile 45 yıldır BM çerçevesinde sürdürülen müzakereler olmuştur. Anavatan Türkiye haricindeki dost ülkeler haklı olarak müzakere süreci tamamlanmadan KKTC’yi tanıma adımını atmamıştır, atmayacaktır. Bunu da açıkça ifade etmişlerdir. Sonuçsuz müzakereler Kıbrıs Türkü ile devletine sadece yıkıcı değil, öldürücü zararlar vermektedir. Sayısız müzakere ve BM çözüm önerileri, Rum-Yunan şovenizminin aşılmaz duvarına ve Rumların Kıbrıs adası üzerindeki mutlak egemenlik iddialarına çarparak geri dönmüştür. Şu anda yaşanan gelişmelerde ayni yöndedir. Karşımızdakilerin tek hedefi Ada üzerinde yaşayan Türklere toplumsal bazda eşitlik tanımadan Ada’ya ve Ada’nın çevresindeki doğal kaynaklara tek başına sahip kılınan bir Helen Kıbrıs yaratmaktır. Hiçbir Rum ve Yunan siyasetçi bu hedef ve ülküye aykırı davranabilecek güce sahip değildir. Hala bu gerçeği görme yeteneğinden yoksun insanlarımızın varlığı, uluslararası kuruluş niteliğine sahip örgütler tarafından çeşitli isimler altında yürütülen ve çok yaygın bir hal alan sözde toplum mühendisliği faaliyetlerinden kaynaklanmakta olup, “Gaflet”ten başka değer ve anlam taşımamaktadır. Kıbrıs sorununu yaratan, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu bölgesindeki güven, istikrar ve işbirliğini tehlikeye atan ne Kıbrıs Türkleridir, ne de Anavatan Türkiyedir Kıbrıs sorununu bizzat yaratan, 1 Nisan 1955’te hayata geçirdikleri EOKA terörünün devamı olarak, 2021 Aralık 1963’te uygulamaya koydukları “AKRİTAS PLANI” ve onun devamı olarak ta 15 Temmuz 1974 Yunan darbesi ile başlatılan “İFESTOS 74” kot isimli katliam planlarının kurgulayıcısı ve uygulayıcısı olan Rum-Yunan ikilisidir. İki taraf arasında müzakere süreci devam ederken, gelecekteki muhtemel ortaklardan biri olan Kıbrıs ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 29 29 1/16/2014 18:15:12 KKTC MECLİSİ KKTC MECLİSİ Türk halkının meşru ve vazgeçilmez haklarının nasıl göz ardı edildiği, en az Kıbrıs Rumları kadar, Kıbrıs Türklerinin de hakkı olan yer altı zenginliklerine Rumların tek başına sahip çıkmayı başarmış olmasından gerekli dersleri çıkarmak zorundayız. 45 yıldır süren ama hiçbir sonuç vermeyen sonuçsuz müzakere süreci, Rum-Yunan ikilisine Ada’nın etrafındaki doğal kaynaklara tek başına el koyma fırsat ve olanağını vermiştir. Müzakere ve arabuluculuk sürecinin Rumlara siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel ambargoları sürdürme fırsatı vermesini engellemeyen BM, ayni tavrı Ada çevresindeki doğal kaynaklar konusunda da aynen tekrarlamıştır. Arabuluculuk ve müzakere sürecinin sürekli tek tarafa yarar sağlamasını önlemek, 45 yıldır başarısız arabuluculuk müzakerelerini sürdüren Birleşmiş Milletler teşkilatının görevi idi ve hala görevidir. Dünyada hangi arabuluculuk ve müzakere süreci vardır ki 45 yıl boyunca sürekli olarak taraflardan sadece biri lehine istismar edilmiş olsun ve aracı taraf başarı için bu istismarı önlemenin şart olduğunu farkederek önlem almamış olsun. Kapitalist sömürünün uygulayıcıları olan uluslararası sermaye şirketleri, sürekli kabaran iştihaları ile Kıbrıs Türklerinin Ada’nın etrafındaki doğal kaynaklar üzerindeki haklarını, Rum-Yunan ikilisi ile bölüşerek yağmalama operasyonunu hayata geçirirken, BM’de hakim olan güçler de bu yağmadan paylarını almaya hazırlanmaktadır. “Sürdürülen müzakerelere zarar verir” telkinlerinin kolaycılığının tercih edilerek etkin önlem alınmaması bu kabul edilemez gelişmeye olanak sağlamıştır. Türk tarafı sözde müzakere masasında oyalanırken, Ada’nın etrafındaki doğal kaynaklar üzerindeki haklarımız Rum-Yunan ikilisi ile uluslararası şirketler tarafından gasp edilmiştir. Tıpkı Maraş’taki Vakıf malları gibi... Kıbrıs Türkleri ve Anavatan Türkiye’nin bu aşamadan sonra sergileyecekleri çabalardan sonuç alınması ihtimali, müzakere masasında kaybedilen her gün ile birlikte daha da zayıflamakta ve kaybolmaktadır. Zaman zaman ifade edilen “Ada’nın etrafındaki doğal kaynaklarda iki tarafın da eşit hakkı vardır” sözleri, teselli, oyalama ve avutmadan öteye hiçbir anlam ifade etmemektedir. Rum yönetimi lideri Anastasidis’in “Kıbrıslı Türkler, doğal kaynaklardan anlaşmadan sonra yararlanacaklar” şeklindeki beyanlar, Rumların ada üzerinde tek taraflı mutlak egemenlik hakları olduğu iddiasının en açık yansımasıdır. Kıbrıslı Türklerin ada üzerinde talep ettiği haklar, Rumlar istediği zaman, Rumların istediği şekilde ve ancak mutlak Rum egemenliğinin Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edilmesi şartıyla hayata geçebilecektir. Rum tarafı, Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu’nun BM aracılığıyla kendilerine ilettiği, “Ada’nın doğal kaynaklarının hakça paylaşımı” önerisini yanıt bile vermeden iade etmiştir. Bu tutumun birtek anlamı vardır: “Doğal kaynakların nasıl paylaşılacağı konusunda takdir yetkisi tamamen bizdedir. BM himayesinde kapsamlı çözüm müzakereleri yürüttüğümüz Kıbrıslı Türkleri Ada çevresindeki doğal kaynaklarda ortak olarak görmüyoruz.” demektedirler. Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası örgütlerle egemen güçler, Rumların bu tavrına tepki göstermeyerek onay vermiş, Kıbrıs Türklerinin haklarının gaspedilmesine taraf olmuşlardır. Hiçbir uluslararası kurum ve kuruluş bu yağma ve talana tepki göstermemiş, “DUR” dememiştir. Kıbrıs Türklerinin “Rum tarafının gerçekçilikten uzak talep ve beklentilerine mahkûm edilmeyeceği” olgusu, atılacak fiili adımlarla hem dünyaya, hem de Rum-Yunan ikilisine gösterilmelidir. Mevcut zeminde konuşma zaman kaybından başka birşey değildir. Rumların “her şeyin tek sahibi oldukları iddiasıyla” uluslararası petrol şirketleriyle birlikte gerçekleştirdikleri paylaşım sürmektedir. Kıbrıs Türkleri’nin haklarının korunması ulusal bir görevdir.20 Temmuz 1974 günü Türk Ordusu’nun adaya ayak basması ile başlayan Mutlu Barış Harekâtı’nın taçlandırılması olarak hayata geçirilen “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” gerçeği, sadece Kıbrıs Türklerinin değil, dünyada yaşayan tüm Türklerin göğsünü gururla kabartan bir 30 GENCLIK.indd 30 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:12 KKTC MECLİSİ 1570 yılında buyana Ada toprakları için akıtılan Türk kanı ve verilen canlar, bu yolda katlanılan acı ve sıkıntılar boşa gitmemeli, Rum-Yunan ikilisinin ihtirasları ile sömürü şirketlerinin ihtirasını tatminine feda edilmemelidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclis’inde görev yapan milletvekillerimizin “Devletin varlığını ve bağımsızlığını, yurdun ve halkın bölünmez bütünlüğünü, halkın kayıtsız şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ve Atatürk ilkelerine bağlı kalacağıma; halkımın refah ve mutluluğu için çalışacağıma; her yurttaşın insan haklarından ve temel hak ve özgürlüklerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya bağlılıktan ayrılmayacağıma; namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” şeklindeki andlarına bağlılıklarından kuşku duymuyoruz. Bu vesile ile birkez daha vurgulamak isteriz ki; a. Rum-Yunan ikilisi, Kıbrıs’ta eşit egemen Türk varlığını kabullenmemekte direnmektedirler. b. Kıbrıs Türklerini Kıbrıs’ta eşit bir ortak olarak kabullenerek hakça ve adil bir anlaşmaya asla yanaşmamaktadırlar. c. Kıbrıs Türklerinin Kıbrıs adasında var olan siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik her türlü toplumsal hakkını gasp etme çabalarını inat ve ısrarla sürdürmektedirler. d. Her alanda sürdürülen baskı ve ambargolarla Kıbrıs Türkünü bezdirmeye, bu ada üzerinde hür ve insanca yaşam hakkımızı elimizden almaya çalışmaktadırlar. KKTC MECLİSİ şeref abidesiydi ve öyle olmaya devam etmelidir. Rum-Yunan ikilisinin 45 yıldır değişmeyen bu yaklaşımının bundan sonra değişmesini beklemenin kendi kendimizi aldatmak olduğu, zaman ve zemin kaybından başka bir sonuç getirmediği binlerce örnekle sabit olmuştur. Rum-Yunan yöneticilerinin her gün tekrarlanan açıklamaları, adanın münhasır ekonomik bölgesindeki doğal zenginliklere el koyma ve bu amaçla yeniden çılgınca silahlanma ve açık denizlerde etkin dev savaş gemileri alma girişimleri bu gerçeğin ispatıdır. Kıbrıs Türk Parlamenterler Birliği; Barış Harekâtı’nın 39 yıldönümü mesajında yaptığı çağrıda “40. yıldönümü olan 20 Temmuz 2014 tarihini, müzakere masasındaki son gün olarak saptanması ve anılan bu tarihe kadar müzakere yoluyla bir sonuca varılamaması durumunda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin dünyada tanınması önündeki en büyük engeli oluşturan sözde barış görüşmelerini sonlandırarak, devletimizin dünyada tanınmasını sağlayacak ileri adımların atılması, daha fazla ertelenemez bir ihtiyaç halini aldığı” uyarısı ile çağrısında bulunmuştu. Bu uyarı ve çağrıyı yenileme ihtiyacı duyuyoruz. Kıbrıs Türk Parlamenterler Birliği; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 30. yıldönümünde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti’ni ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi’ni, 45 yıldır hiçbir sonuç vermeden süren sözde barış müzakerelerini sürdürmenin anlamsızlığını dikkate alarak, yukarıda vurgulanan gerçekler ışığında gerekli kararları almaya davet ederken, Tanınma ile ilgili karara paralel olarak, Kendi ayakları üzerinde duran, üretime ve ekonomik istihdama dayalı sürdürülebilir bir ekonomik yapıya kavuşulabilmesini; Tüm halkı kucaklayan, tüm halka eşit ve adil davranan etkin bir devlet yönetim şekli geliştirilmesini; Halkın iradesi doğrultusunda çalışan bir Parlamento oluşturulabilmesi için gerekli reformların hayata geçirilerek evrensel demokrasi ilkeleri çerçevesinde bir yaşamın hayata geçirilmesini; Sağlayacak kararların ivedilikle alınmasına olan ihtiyacı anımsatmakta yarar görmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 30. yıldönümünü kutlarken, Türk milletine ve şanlı ordusuna, mücahitlerimize ve halkımıza şükranlarımızı sunar, bu yolda şehit düşenlere, başta Kurucu Cumhurbaşkanı ve mücadele arkadaşları olmak üzere bu mücadeleye katkı koyan ve bugün ebediyete intikal etmiş olanlara rahmet dileriz. Saygılarımla Vedat Çelik ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 31 31 1/16/2014 18:15:12 KÖŞE YAZISI KÖŞE YAZISI Prof.Dr. Oğuz KARAKARTAL Uluslararası Kıbrıs Ün.Eğitim. Fak. Dekanı KIBRIS TÜRK SİYASET, TARİH VE KÜLTÜR ARAŞTIRMACISI ULVİ KESER’DEN YENİ BİR KİTAP: DÜNDEN BUGÜNE KIBRIS (1913-2013) A slen Kıbrıslı olan ve akademik yaşantısını 2013-2014 döneminden itibaren Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde sürdürmeye başlayan çalışkan araştırmacı Prof. Dr. Ulvi Keser, 2013 yılında yeni bir kitaba daha imza attı. Uzmanlık alanı, “TMT, Kıbrıs, Türk-Yunan İlişkileri ve Akdeniz” olan Prof.Dr. Ulvi Keser, bugüne kadar pek çok kitaba imza attı, onlarca çalışmanın editörü oldu, KKTC, Türkiye ve Batı ülkelerinde onlarca toplantıda bildiri sundu. Kıbrıs konusunda zengin bir arşivi bulunan çalışkan akademisyen, aynı zamanda iyi bir pul ve belge koleksiyoneridir ve bunları yurt içi ve yurt dışında sergileyerek ödüller kazanmıştır. Barış Harekatı ve Asil Türk Askeri” adlı yazısındaki bilgi çok ilgimi çekti. “Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Türk ordusunun eline Rumlardan alınan askeri ve sivil yerlerde çeşitli miktarlarda para, hisse senedi, çek, yüzük, altın ve benzeri değerli şeyleri bankalar aracılığıyla sahiplerine geri vermesi ve 76 Rum’a hayli yüklü miktarda ele geçen Kıbrıs liralarının iadesi, “dünya askerlik tarihindeki ender olaylardan” biridir. Yine bu yazıda Türk ordusunun eline düşen Rum esirlerine insancıl davranılması, buna karşılık Rumların ele geçirdiği esirlere aynı davranışı sergilememesi ibretliktir. 20 adet zengin makaleyi içeren bu kitabı bütün Kıbrıs Türk aydınlarına tavsiye ediyorum. Prof.Dr. Ulvi Keser’in Dünden Bugüne Kıbrıs (1913-2013) adlı çalışması Kıbrıs bağlamın- Eserdeki makaleleri şöyle sıralayabiliriz: da kendisinin çeşitli yerlerde yayınlanmış 1. Birinci Dünya Savaşı’nda Kıbrıs’ta Hava eski ve yeni orijinal makalelerini içeriyor. Biz Faaliyetleri bu yazılardan çok önemli bilgiler kazanıyoruz. 2. Kıbrıs’ta Türk Savaş Esirleri ve Esirler MaKıbrıs’ta I. ğarası 3. Kafkaslar ve Doğu Anadolu’da Ermeni Lejyonu Dünya Savaşı’nda tutulan Türk savaş esirleri, Osmanlı Türkiyesi’ne karşı kullanılmak üzere 4. Ulusal Mücadelede Kıbrıs Türkleri Kıbrıs’ta kurdurulan Ermeni Lejyon Kampla- 5. İttihat ve Terakki’den Dar Ağacına Kıbrı, Anadolu’daki Türk varoluş mücadelesinrıs’ta Dr.Behiç Bey Hadisesi de Yunan’a karşı Anadolu’daki kardeşleriyle 6. KATAK’tan Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu’na Kıbrıs ve Faiz Kaymak (1943çarpışan Kıbrıs Türkleri, Kıbrıs’ta Türk askeri, 1957) 1958-1963 yılları arasında Kıbrıs’ta basın-gazetecilik, Kıbrıs Türk kültürü üzerine inceleme- 7. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nden 1974 Barış Harekatı’na Kadar Kıbrıs ve Kıbrıs’ta Türk ler, 2004 Referandum döneminde Kıbrıs’ta Askeri Varlığı yaşananlar ve benzer daha pek çok bilgiyi bu 8. Atatürk’ün Liderlik Özellikleri Bağlamında kitaptaki yazılardan öğrenmek mümkün. Türk-Yunan İlişkilerine Kesitsel Bir Bakış Prof.Dr. Ulvi Keser’in Dünden Bugüne Kıbrıs 9. Avrupa Birliği Sürecinde Kıbrıs’ın Hukuki Durumu ve Kıbrıs Tarihine Kesitsel Bir Ba(1913-2013) adlı eserinde yer alan, “Kıbrıs 32 GENCLIK.indd 32 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:12 KÖŞE YAZISI Ulvi keser’in kaynaklı-belgeli bu eserini herkesi öğütler ve kitabın arka kapağındaki tanıtıcı yazının eserin özeti olduğunu belirtmek isterim: “Yavru Vatan olarak adlandırılan Kıbrıs adası 1915 sonrası Çanakkale’den getirilen Türk savaş esirlerine, Mondros mütarekesi sonrasında Çukurova bölgesini işgal edecek Fransız üniformalı Ermenilerin yetiştirildiği Ermeni Doğu Lejyonu Kampları’na, acıdır ki ev sahipliği yapan, Milli Mücadele süresince sadece maddi yardımla yetinmeyip doğrudan Anado- lu’ya geçerek Kuva-yı Milliye saflarında savaşan Kıbrıs Türklerinin yaşadığı yerdir. Bir yandan Rumların ve Yunanlıların adayı Yunanlılaştırma çabalarına karşı koymaya çalışırken bu insanlar öte taraftan yönlerini Toroslar’a ve Akdeniz’e dönerler. 1950’li yıllarda EOKA terörü karşısında bayrak, silah ve Kur’an üzerine yemin etmeleri, Türkiyede “Kıbrıs gibi bir sorunumuz yoktur” denilen günlerde mücadeleye devam etmeleri, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı sırasında Türk askeriyle omuz omuza mücadeleye katılmaları hep bu yüzdendir. Öte yandan ABD’den İngiltere, Fransa, Rusya ve İsrail’e, BM’den NATO’ya pek çok ülke ve kuruluşun bu adada hakim olma çabaları stratejik güvenlik yanında prestij ve ekonomik çıkar hesaplarına da dayanmaktadır. Kıbrıs adası Doğu Akdeniz’de 50 uçak gemisine bedel pozisyonuyla hep göçler ve istikrarsızlıklar adası olmuştur. Bugün de böyledir, yarın da öyle olacaktır. Kıbrıs’ı iyi okuyan bu psikolojik harbi kazanacaktır.” Beraber çalıştığımız Uluslararası Kıbrıs Üniversitesimizde hep birlikte hayata geçirdiğimiz UKÜ-AKKA (Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Akdeniz-Kıbrıs Araştırmaları Merkezi)’nın başkanlığına getirilen Prof.Dr. Ulvi Keser’in, daha nice kitaplara imza atacağına inanarak kendisine sevgi ve saygılar sunuyorum. ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 33 KÖŞE YAZISI kış 10.2004 Referandum Döneminde Kıbrıs ve Yaşanan Gelişmeler 11.Kıbrıs’ın Stratejik Önemi Bağlamında Adada Askeri Faaliyetler ve İlgili Tarafların Askeri Gücü 12.Kıbrıs Ekseninde Türkiye-Yunanistan İlişkileri 13.Son Elli Yıllık Süreç İçerisinde Kıbrıs Meselesi ve Avrupa Birliği 14.Kıbrıs’ta Sosyal Hayat Çerçevesinde Türk-Ermeni İlişkileri 15. Genç Türkiye Devletinin Cumhuriyet Kazanımları ve Bunların Kıbrıs Türk Toplumuna Yansımaları 16. 1958-1963 Mücadele Sürecinde Kıbrıs’ta Basın ve Nacak Gazetesi 17. Jeostratejik ve Güvenlik Bağlamında Doğu Akdeniz ve Kıbrıs 18. Kıbrıs’ta Adaklar ve İnanç Dünyasına Kesitsel Bir Bakış 19. Kıbrıs Barış Harekatı ve Asil Türk Askeri 20.Çılgın Türkler Kıbrıs Kitabı Üzerine eleştirel Bir Bakış 33 1/16/2014 18:15:13 KÖŞE YAZISI KÖŞE YAZISI İbrahim ARSLAN UKÜ Eğitim Fak. Araş. Gör. K FİKRET KÜRŞAD’IN KIBRISNAME III ADLI ŞİİR KİTABINDAN BİR ÖRNEK: 15 KASIM BAŞLIKLI ŞİİRİ ıbrıs Türk şiirinde 1950’lerden sonra zirve yapmaya başlayan kahramanlık ve mücadele (sosyal) şiiri, o günlerden günümüze, Süleyman Uluçamgil, Sedat Törel, Özker Yaşın, Orbay Deliceırmak, Oktay Öksüzoğlu, Rauf Denktaş, Kubilay Beliğ, Osman Güvenir gibi kuvvetli isimler yetiştirmiştir. Fikret Kürşad’da bu isimlerden biridir. Fikret Kürşad’ın 2008 tarihli Kıbrısname I, 2009 tarihli Kıbrısname II ve 2013 tarihli Kıbrısname III adlı şiir kitapları milliyetçi, sosyal şiir tarzını işler. len Kıbrıs politikasına duyduğum kırgınlık, kızgınlık ve isyanın şiirlerle anlatımı…Politikada yozlaşma, politikanın bir hizmet vasıtası olmaktan çıkarak bir geçim kapısı gibi kabul edilmesine duyulan kırgınlık. Zengini daha zengin fakiri daha fakir yapan, adil olmayan sisteme karşı duyulan öfke. En önemlisi şehitler ve ailelerine karşı duygusuzluğumuz….Şiirlerimi lirik olmaktan çok gençler için öğretici, tarihe iz düşen, hadiseleri yaşandığı şekliyle anlatmak ve milli mücadelemizin sosyal, kültüre, ekonomik yaşanmışKıbrıs Türk sosyal ve kültür tarihinde Fikret Kürşad, lıkları ve yaşananları gözler önüne sermek için en kısa öncelikle mücahit-komutan ve yönetici-kültür adamı ve tesirli yolun şiirle olduğuna inandığım için, kırk yıl olarak yer alır. Bir dönem Kıbsonra şiir yazmaya başladım ve rıs’ta,Kültür Dairesi Müdürlüğü devam edeceğim. yapan Fikret Kürşad, son yıllarda çıkardığı Kıbrısname I-II ve buTanrım Türk milletini korusun ve günlerde de Kıbrısname III ismini Tanrım Kıbrıs Türk halkını ve Türk verdiği üç şiir kitabı çıkarmıştır. O, milletini yüceltsin…” (Fikret Kürher şeyden önce uzun yıllar Kıbşad, “Önsöz”, Kıbrısname I, s.vi-vii) rıs Türk mücadelesi içinde TMT Şiirlerinde yaşanmışlıkları, Kıbrıs saflarında komutan olarak görev yapmış, silah arkadaşlarının şehit Türk varoluş mücadelesini, şehit düşüşü gibi canlı olaylara şahitlik arkadaşlarını, vatan, millet ve bayetmiş, 1975’ten itibaren de Kıbrıs rak sevgisini işleyen Fikret Kürşad, Gençlik Dairesi müdürlüğünde buKKTC’ye de gönülden bağlı bir lunarak “Ergenekon Yayınları” adı şair ve mücadele adamıdır. O ve altında kitap dizileri yayınlamıştır. arkadaşları 1974 Mutlu Barış HaFikretKürşad, Kıbrısname I ve II rekatı’na oradan da 1983’te KK‘nin önsözlerinde şiir yazma sebeTC’ye uzanan onurlu bağımsızlık bini şöyle açıklar: yolunda harcı atan isimlerdendir. Şairin gönülden inandığı KKTC’nin “Kırk yıl biriken acılar, belirsizlik, çaresizlik, ihanete ilan tarihi üzerine yazdığı “15 Kasım” başlıklı şiirini uğrayan milli mücadelemizdeki inişler, çıkışlar. Bu- aşağıdadır. nun yanında hayat kavgasında geçirdiğimiz, evlat ve torunların yaşadıkları acı ve tatlı yaşantı ve 67 yıl Bu şiirde dikkati çeken özellik, “Beşparmak dağlaboyunca yaşadıklarım. En önemlisi hayatımın sonba- rına çizilen bayrağın uğrunda nice şehitler verildiği, harında ömrümü adadığım vatanım ve milletimde ya- Kıbrıs’ın ata yadigarı olduğu, devleti yaşatma konuşananlar karşısında duyduğum infial, korku, endişe sunda azimli davranılacağı, bayrak ve ezanın hep var ve acılarımı şiire dökmek içgüdüsü. olacağı, Atatük’ün rehberliği ve ödenen bedellerle elde edilen özgürlüğün ve iki bayrağın (TC-KKTC) “Annan Planı” öncesi ve sonrasında yaşananlar. Türk sonsuza dek Kıbrıs semalarında dalgalandıralacağı” halkının ve anavatan hükümetlerinin tutum ve politika- düşünceleridir: ları, Kıbrıs Türk gençliğinin içinde bulunduğu manevi çöküntü. Avrupa topluluğuna üye olmak için yürütü- 34 GENCLIK.indd 34 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:14 15 KASIM 1983 “15 KASIM, 1983” Çizildi bayrağımız Beşparmak dağlarına Binlerce şehit yatar uzanmış da bağrına Mühürlendi devletim vatının toprağına Dalgalansın bu bayrak zamanın sonsuzluğuna Atalarım yatarken her karış toprağında Suludur kanımızla her bastığın adım da Yoğrulmuştur bu toprak tertemiz kanımızla Burası vatanımız, ruhumuz canımızla. 15 KASIM 1983 R Yılmayız hiç bir şeyden yaşayacak devletim Ebediyen Kıbrıs’ta var olacak milletim Korumak ve yaşatmak görevim ve şerefim Yücelikler dilerim sana cumhuriyetim. Minareler yükselsin yurdumun her yanından Ezanlar eksilmesin beş vakit vatanımdan Camilerde hocalar hatim etsin Kur’andan Erenler eksilmesin vatanımın koynundan. Kalkın ayağa gençler burası vatanımız Yüceltin bu vatanı duyulsun hep şanımız Şanlıdır milletimiz, rehber olsun Atamız Geçmişi unutma şehittir her yanımız. Çok bedeller ödendi, kuruldu cumhuriyet Türk Kıbrıs yaşayacak ebediyen hürriyet İki bayrak yan yana Türklük denizi ibret Türk milleti şahlansın selamlar yedi devlet Türkoğlu Türkleriz biz, yaşatırız şanımızla Müslümandır dinimiz, Tanrı inancımızla Koruruz bu vatanı, terimiz canımızla KKTC yaşayacak bitmez imanımızla. Fikret KÜRŞAD ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 35 35 1/16/2014 18:15:14 DÜNYA KIBRIS TÜRKLERİ DÜNYA KIBRIS TÜRKLERİ 36 GENCLIK.indd 36 DÜNYA KIBRIS TÜRKLERİ VAKFI 3. KONGRE SONUÇ BİLDİRGESİ K uzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, uluslararası hu- deral çözümü arayan müzakereleri bugüne kadar kuk kriterlerine göre meşru bir devlet niteliği destekleyegeldik. Görüşme sürecinde başarılı olutaşımaktadır. nabilmesi ve etkin sonuçlar alınabilmesi için izlenmesi gereken stratejiler aşağıda belirtilmiştir: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Rumların 1963’de a. Kıbrıs uyuşmazlığının, siyasal nitelikleri yanında teknik nitelikleri de dikkate alındığı zaman, Kıbrıs Cumhuriyetini, “Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’ne” müzakere heyetine nitelikli teknik kadroların dönüştürmeleri ve Kıbrıslı Türklere yaptıkları yasa ve insanlık dışı muameleler nedeniyle, Kıbrıs Türk dahil edilmesi şarttır. halkının barışı yeniden tesis etmek ve insanca bir b. Müzakereler şeffaf bir şekilde yürütülmelidir. yaşam için self-determinasyon hakkını kullanması c. Müzakerelerde, kapsamlı, güven yaratıcı faktörlerin yer alması gereklidir. sonucu ortaya çıkmıştır. Uluslararası hukuk BM Güvenlik Konseyine tanıma ile ilgili herhangi bir yetki vermemektedir. Bu nedenle BM Güvenlik Konseyinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilgili aldığı siyasi kararların uluslararası hukuk açısından geçerliliği sözkonusu değildir. Ancak, Rumların uzlaşmaz tutumu ve Kıbrıs’ın tümünde egemen olma hedefleri nedeniyle bugüne kadar Kıbrıs sorununda çözüme ulaşılamamıştır. 2004’ten sonraki gelişmeler de BM zeminindeki çözüm arayışının nafile bir süreç olduğunu ortaya koymuştur. 45 yıldır belirsizlik içerisinde yaşayan İki kurucu egemen devletin eşitliği temelinde fe- Kıbrıs Türk halkı için bu müzakereler sonsuza ka- ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:15 DÜNYA KIBRIS TÜRKLERİ ları tarafından “yok hükmünde” ilan edilmesi gerekmektedir. Sonuç vermeden ucu açık biçimde sürüp giden BM zeminindeki müzakerelerin, Rumlar tarafından, Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlüğü sürdürme; bu suretle KKTC üzerindeki ambargoların devamını sağlama; KKTC’nin Türkiye’den başka devletlerce de tanınmasını önleme; Kıbrıs Türk halkını yorarak, bezdirerek, teslimiyet duygusu ve çözülme meydana getirme ve Türkiye’nin AB sürecini engelleme amaçlarına hizmet eden bir mekanizma olarak kullanıldığı belli olmuştur. Kıbrıs Türk halkı verdiği mücadele sonunda bir devlet kurmayı başarmış ancak siyaset sistemi (siyasi mekanizma) sorunları çözecek bir yapıda oluşmamıştır. Aşağıdaki hususlar toplumun acil olarak çözülmesi gereken temel sorunları olarak belirlenmiştir: a. Siyasetin kendisi; b. Seçim sistemindeki dengesizlik ve çok bölgeli seçim sistemi; c. Demokrasimizin popülizm, ganimet kültürü ve Müzakerelerin bu defa da sonuçsuz kalması duerkek egemen yapısı gibi hastalıkları; rumunda, anlaşmalı bir ayrılığın gündeme getiril- d. Parti sistemindeki oligarşik yapı; mesi ve iki bağımsız devletin oluşması için iki ta- e. Türkiye-KKTCilişkiler biçiminde yaşanan sorafın kabul edeceği karşılıklı bir uzlaşı ve KKTC’nin runlar; tanınması için çalışmalarbaşlatılması kaçınılmaz f. Eğitim sisteminin yetersizliği ve kendi vatandaolmalıdır. şını yaratacak nitelikten uzak olması; g. Yerel yönetimlerin yetersizliği; h. Yargı sisteminin kendi başına harekete geçememesi; i. Siyasal sistemdeki yozlaşma; j. Meritokrasi sisteminin uygulanmaması nedeni ile devlet bürokrasinde oluşmuş olan verimsizlik ve çöküntü; k. Fuhuş ve Gazino turizminin yarattığı sosyo-ekonomik çöküntü. DÜNYA KIBRIS TÜRKLERİ dar devam edemez. Devlet yapısının çağdaş hale getirilmesi ve daha sağlıklı işleyen bir devlet yapısı oluşturması için, gerek yerel gerekse dış ülkelerden, konularında uzman kişilerin ve akademisyenlerin oluşturacağı Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’nun, Kıbrıs Rum bir komisyonun kurulması ve bu komisyonun beFutbol Federasyonuna üye olmayı kabul etmesi- lirleyeceği sorunların ve çözüm önerilerinin devlet ni talihsiz bir gelişme olarak değerlendirmekteyiz. tarafından en erken zamanda hayata geçirilmesi Bu sonucu doğuran sözde anlaşma ile KKTC üze- elzemdir. rindeki futbola ilişkin uluslararası tecrit tedbirlerinin kaldırılacağını düşünmek büyük bir yanılgıdır. Söz- Siyaset sisteminin sorunları çözemeyen yapısı, de anlaşmanın, KKTC’nin yine “sözde Kıbrıs Cum- devlete inançsızlığı değil tam tersine devleti yenihuriyeti’nin” himayesi altına girmek ve dünya ile den yapılandırma doğrultusunda bir hareketi başilişkilerini “sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” bayrağı latmalıdır. altında yürütmek gibi tasavvur dahi edilemeyecek bir sonuca razı olunmasından hiçbir farkı yoktur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti anayasasına göre, seçme hakkı KKTC yurttaşı olmak ve 18 yaşını biGözden kaçırılan ciddi bir gerçek,halen geçerli tirmiş olmak koşullarının dışında herhangi bir koşul olan 1959 Londra ve Zürih Antlaşmalarında spor, içermemektedir. Ayrıca, anayasamızda seçimlere kültür, eğitim ve din konuları ile ilgili tüm irade ve katılmanın bir yurttaşlık hakkı ve her yurttaşın gökararlarınmünhasıran Türk halkına ait olduğudur. revi olduğu belirtmiştir. Anayasamızın vatandaşları Söz konusu antlaşmalar Kıbrıs Türk halkının ege- oy vermeğe teşvik eden düzenlemesi kapsamınmen eşitliğini teyid etmektedir. Hem KTFF’nun, da yurtdışında yaşayan Kıbrıslı Türklerin oy verme hem de FİFA’nın bu gerçeği dikkate alması gerek- hakları vardır ve bu hakkın kullanılması yasalar ile mektedir. düzenlenmelidir. KTFF Başkanının yaptığı anlaşmanın tehlikeli so- Kıbrıs Türk kimliğinin korunması adına Dünyanın nuçları ortaya çıkmadan KKTC’nin yetkili makam- koyduğu ambargoların ortadan kaldırılması için en ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 37 37 1/16/2014 18:15:16 DÜNYA KIBRIS TÜRKLERİ DÜNYA KIBRIS TÜRKLERİ temel hakkımız olan Evrensel İnsan Haklarını elde etmek ve KKTC’nin tanınması için lobicilik faaliyetlerini etkin ve programlı bir şekilde artırarak yürütmek temel hedefimizdir. Sürdürülebilir ve yüksek rekabet gücü olan istikrarlı bir ekonomik yapı, ve yatırımcı ve iş insanlarımız için uygun iş yapma şartları oluşturulduğu ve Kıbrıslı Türk iş insanları ve üreticiler haksız rekabete karşı korunduğu takdirde, sanal ortamın da daha etkili bir şekilde kullanılması ile ambargolar daha etkisiz bir hale getirilebilir. Bu bağlamda aşağıda belirtilen yapısal eksikliklerin giderilmesi gerekliliği vurgulanır: a. Çözüme ulaşılması beklenmeden, veri tabanlarının güncellenmesi ve uluslararası standartlara ulaşılması; b. Altyapı çalışmalarında sosyal ve çevresel faktörler dikkate alınmadığı takdirde sürdürülebilir bir ekonomi yaratılamaz; c. Özel sektörün gelişimini engelleyen yapısal, kurumsal ve bürokratik engellerin kaldırılması şarttır; d. Kamu sektörükademeli bir şekilde küçültülmelidir; e. Ekonomik , sosyal ve kültürel unsurları içeren planlı bir kalkınma programı derhal hazırlanmalı ve yürürlüğe konulmalıdır. KKTC, karşılıklı kıyılara sahip olduğu Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail ve Mısır ile uluslararası kanunlar uyarınca haklarını kullanarak Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) belirleme ve deklare etme hakkına sahiptir. KKTC’nin MEB belirleme ve deklare etme zaruriyeti, derin sulardaki balıkçılık potansiyelinden yararlanabilmemiz için de şarttır. Petrol arama bağlamında: KKTC karada ve kendi MEB’si içerisinde denizde petrol ve gaz arama çalışmalarına önem vermelidir. a. Her türlü ruhsatlandırma ve operasyonların dünya standartlarına uyumlu bir şekilde yapılabilmesi için KKTC Petrol Yasası hazırlanmalıdır. b. Çıkarılacak Yasa uyarınca, tüm deniz alanları değil, yalnızca belirlenecek, sınırlı alanlar için kademeli olarak açılacak ihalelerle petrol ve gaz arama ruhsatları verilmelidir. Ihalelere katılacak şirketler KKTC ile muhatap olmalıdırlar. c. KKTC’nin ileride bir doğal gaz ağına bağlanacağı dikkate alınarak, kendi gaz kullanım, dağıtım ağları ile ilgili proje çalışmaları başlatılmalıdır. d. KKTC hidrokarbon endüstrisinin ihtiyaç duyacağı insan gücünün eğitimi için gerekli eğitim programları en kısa sürede teşvik edilerek yürürlüğe sokulmalıdır. Kıbrıs’ın ortasında bulunduğu Doğu Akdeniz bölgesindeki hidrokarbon zenginliklerinin daha net bir şekilde ortaya çıkması ile, Kıbrıs uyuşmazlığının uluslararası boyutu artmıştır. Bu gerçek ışığında, bölge ile ilgili dengeler dikkate alınarak ve evrensel değerler göz önünde tutularak çözüm arayışına gidilmelidir. Hidrokarbon konusunun görüşme ana başlıklarına alınması büyük önem arzeder. Doğu Akdenizin; Türkiye, Yunanistan, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar için refah ve huzurlu bir yaşam yaratabilmesi ancak ve ancak bir paradigma değişikliği ile mümkündür ki bu da AB’nin bu ülkelere doğru yaklaşımını gerekli kılar. Kıbrıs’ta sağlanması empoze edilecek zayıf da olsa bir federal, daha doğrusu konfederal bir çözüm ile, hem Kıbrıslı Türkler hem de Kıbrıslı Rumlar, Türkiye üzerinden geçecek bir gaz boru hattı ile Kıbrıs’ın hidrokarbon kaynaklarından refah yaratma imkanına kavuşacaklardır. KKTC denizlerinde ve karada petrol ve doğal gaz araması yapılmasına uygun, umut vadeden çökel havzalar vardır. Birleşme yönünde bir anlaşma olmaması durumunda bağımsız bir devlet olarak 38 GENCLIK.indd 38 Londra KKTC Elçiliği ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:16 Hüseyin MÜMTAZ MARAŞ’I VERMEK, DEVLETİ VERMEK DEMEKTİR Nami’nin Dışişleri bakanı olmasından her halde en fazla memnun olan şimdi o “çalışan”dır. Nami diyor ki; Maraş’la ilgili “resmî” hazırlanmış bir planımız yoktur. M araş’ı vermek; Magosa’yı vermek, Girne’yi, Lefke’yi, Lefkoşa’yı vermek demektir. Maraş’ı vermek devleti vermek, devletten vazgeçmek, KKTC’yi sıfırla çarpmak demektir. Hâl böyleyken ortalıkta mebzul miktarda dedikodu dolaşmaktadır. Taze Dışişleri Bakanı Özdil Nami, “Maraş’ın Türk kontrolünde açılması ve eski sahiplerini bunlara geri gelmesi gibi her hangi bir düşüncemiz ya da resmi hazırlanmış bir planımız bulunamamaktadır” demiş. “Gayriresmî”si olabilir mi acaba? Aynı gün NTVMSNBC’den Selim Sayarı, Eroğlu ile Özersay’ın uçakta başbaşa çalışırken çekilmiş bir fotoğrafı eşliğinde; “NTV’nin ulaştığı plan, Maraş’taki Rum mallarının hak sahiplerine verilmesini, yerel idarenin Gazimağusa Belediyesi’ne, güvenliğin ise KKTC polisine bağlanmasını öngörüyor” haberini veriyor. Sayarı’ya göre “KKTC, Kıbrıs sorununun çözümünde önemli bir yer tutan ve 39 yıldır kapalı tutulan Maraş bölgesi ile ilgili kapsamlı bir plan hazırladı. Plan bir dönem Akdeniz’in önemli turizm merkezlerinden olan Maraş’taki Rum mallarının doğrudan hak sahiplerine verilmesini öngörüyor. Bu çerçevede Maraş’ta taşınmaz malları bulunan Rumlar, KKTC’de kurulmuş olan Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvurarak, kente geri dönebilecekler. Plana adanın güneyinden destek var. Maraş’ta en büyük malvarlığına sahip Rum Lordos şirketler grubu başkanı Konstantinos Lordos, kentin kimin kontrolünde olacağıyla ilgilenmediklerini, kentte kendilerine ait malların iadesini istediklerini belirtti. 22 sayfalık plana göre, kentin yerel idaresi Gazimağusa Belediyesi’ne, güvenliğiyse KKTC polisine bağlanıyor. KÖŞE YAZISI KÖŞE YAZISI Nami’nin; “Ver-kurtul”cu Talat’ın resmî/gayri resmî; açık/kapalı sözcüsü, danışmanı, müzakerecisi geçmişini biliyor olmamız söylediklerine ihtiyat ve şüpheyle yaklaşmamıza neden olmaktadır. Bu satırların yazarı Nami’yi; UBP iktidarı ve Özgürgün’ün Dışişleri Bakanlığı zamanında Lefkoşa’nın güneşli bir öğle vaktinde Pronto Kavşağı’ndaki bir restoranda bilmem ne grubu üyesi Oslo’lu iki KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’yla, bayana çok taraflı “brifing” verirken duymuş olma planı hazırlayan eski başmüzakereci ve ulusbahtsızlığına uğramıştır. lararası hukukçu Kudret Özersay’ın gizlice Maraş’a giderek, incelemeler yaptığı ve alBahtsız şaşkınlığımızın asıl nedeni “halka açık ternatif Maraş planının geçen yıl nihai şeklini toplantıya” bir süre sonra, Nami’nin yemeğe geç aldığı belirtiliyor. geldiği için özür dileyen yeni katılımcıyı Oslo’lulara takdim ederken “Dışişleri mensubu bayan bilmem Türk tarafı Maraş’ın kapsamlı bir çözümün kim” diye tanıtmış olmasıdır. parçası olduğunu vurguluyor. Yâni Özgürgün’ün bir “çalışanı”, iktidarın dış politikasıyla taban tabana zıt bir muhalefet milletvekili Diplomatik gözlemciler, uygun koşulların ile uluslararası bir bilgilendirme/çalışma yemeğin- oluşması halinde böyle bir planın uygulade çekinmeden yer alabilmiştir. nabileceğini belirtiyorlar. Plan, Rum yönetiÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 39 39 1/16/2014 18:15:17 KÖŞE YAZISI KÖŞE YAZISI minin rızasına gerek kalmadan, uluslararası hukuka uygun şekilde yürürlüğe konabilme özelliği de taşıyor”. raş’la ilgili konuyu Ankara’ya taşımasına şiddetle karşı çıktıklarını kaydettikten sonra Anastasiadis’in muhatabının kendisi olduğunu ifade ederek “Anastasiadis’in bir önerisi varsa müzakere masasına Doğrusu Eroğlu’nun; yine Talât’tan miras Özersay önerisini getirir tartışırız. Burada muhatabı yokmuş ile böyle yakın mesai içinde olduğunu bilmiyor- gibi davranış içine girmek, Downer’i posta memudum. ru gibi kullanması ve Downer’in de bunu kabul etmesi doğrusu beni üzmüştür” dedi. “Toparlanıp” da mevcut politikaların tümünü; hem de Cumhurbaşkanlığı görevlisiyken eleştiren Özer- Maraş konusunda Anavatan Türkiye hükümetiyle say değil miydi? ortak bir görüş içinde olduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, bu görüşün dışında bir “Mutabık kalınan kapsamlı plân”ın neresini eleşti- hareket tarzının, bugüne kadar olmadığını, bunrelim? dan sonra da olacağını düşünmediğini kaydetti. 1. “Rum malları” doğrudan hak sahiplerine verilecek; 2. “Hak sahipleri”, a. dostlar alış verişte görsün kabilinden Taşınmaz Mal Komisyonuna başvuracak, b. idare belediyeye, c. güvenlik de polise bağlı olacak ve böylelikle “güya” KKTC’yi “tanımış” olacaklar.. Maraş’ın toprak konusu görüşülmeye başladığında gündeme geleceğini, toprak konusunun da en son görüşülecek konu olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, toprak konusu görüşülmeye başladığında dörtlü veya beşli zirve denilen 3 garantör ve 2 tarafın katılacağı görüşmeler yapılacağını belirtti. Diğer konular görüşülmeden toprak konusunun görüşülmesiyle büyük bir huzursuzluk ve ekoSonra da kalkıp “Maraş’ın kapsamlı bir çözümün nomide bir çöküntü ortaya çıkabileceğine işaret parçası olduğunu” iddia edeceksiniz! eden Cumhurbaşkanı Eroğlu, buna sebep vermeMaraş’a Rumlar dolduktan altı ay sonra orasının mek amacıyla toprak konusunun son olarak görüartık Türk toprağı olduğunu söyleyebilecek misi- şülmesine karar verildiğini vurguladı. niz? Downer’in Türk tarafından bir jest beklediğini, Şimdi bile Karpaz’daki üç buçuk Rum tamamen ancak Kıbrıs Türk tarafının en büyük jesti Annan sizin kontrolünüzde mi yoksa BM’nin koruyucu ka- Plan’ına evet demekle yaptığına dikkat çeken natları altında ve onların “gözetiminde” ve “dene- Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “onların bir jest timinde” mi? yapması beklenirken, bizden jest beklenmesi biraz tuhaf” dedi. Be efendiler Maraş’ın tamamı, Kıbrıs adasının %70’i Osmanlı vakıf malı değil mi? Eroğlu’nun söylediklerinde yanlış şeyler yok.. En önemlisi “toprak”, dolayısı ile “Maraş”ın en sonunBunu öğrenmek için Maraş’a öyle gizlice gitmeye da görüşülecek olması.. filan lüzum yok. Haşim Altan’ın kitaplarını, Taner Fakat Eroğlu’nun sıkıntısı da büyük.. Erginel’in çalışmalarını, Halil Giray’ın haritalarını, Taner Derviş’in makalelerini zahmet edip okusanız Çünkü anladığımız kadarıyla en büyük zorluğu ve problem çözülecek.. sıkıntısı; selefinin yürüttüğü politikaların tamamen karşısında olduğu için binde 3’lük bir farkla seçilTaner Erginel diyor ki, “Magosa tapu dairesi elimiz- diği Cumhurbaşkanlığı makamında açık veya kade, bakın belgelere”.. palı/resmi veya gayri resmi hala Talât’ın “mutemet” adamlarıyla çalışma mecburiyetinde kalması.. Bakmıyoruz.. Bizim tapu kayıtlarımıza, devlet dairelerimize, raf- Özersay ve Nami ile varacağı fazla bir yer yoktur lardaki dosyalarımıza, belge ve bilgilerimize Rum Eroğlu’nun.. devlet görevlileri, dışişleri mensupları en ufak bir Maraş vatandır.. Girne, Magosa, Lefkoşa, Lefke, zorlukla karşılaşmadan kolaylıkla ellerini kollarını Güzelyurt gibi vatandır Maraş... sallayarak ulaşabilirken, izaz ikramla karşılanırken biz gidip, zahmet buyurup okumuyoruz.. Mevzu bahis olan vatansa gerisi teferruattır. Öte yandan Eroğlu, 18’inci Dönem Downer’in Ma- 40 GENCLIK.indd 40 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:17 KÖŞE YAZISI GENÇLER VE 1 AĞUSTOS “EY TÜRK GENÇLİĞİ! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir” ile başlayıp ……………………… “Ey Türk İstikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen; Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” ile biten yukarı metinde yer alan iki cümle arasındaki boşluğu hiç düşünmeden, bir an bile duraklamadan doldurabiliyorsanız; Yaşınız kaç olursa olsun, Kadın veya erkek olun hiç fark etmez.. “Genç”siniz demektir. Bahsedilen “o genç” sizsiniz demektir.. ATATÜRK de sizin yaşınızda demektir.. Haydi! KÖŞE YAZISI GENÇLER 1 AĞUSTOS 1 AĞUSTOS 2013; Kıbrıs’ın “tamamının” Türkler tarafından fethinin 442’inci yıldönümüdür. “Onlardan kaldı bu toprak... Biz gezip tozmayalım mı? Yabanlar kıskanır diye Destan da yazmayalım mı?” 1 AĞUSTOS 2013; TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLATI’NIN 55’inci kuruluş yıldönümüdür. “Nerde kaldı o çağlar ki Analar kurt doğururdu, Hilkat insan çamurunu Destanlarla yoğururdu.” 1 AĞUSTOS 2013 ; KIBRIS TÜRK Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın 37’inci kuruluş yıldönümüdür. “Bir gün olur, elbette eski beğler dirilir; Yine kılıç kuşanır tarihteki paşalar. Yine şanlar alınıp nice canlar verilir, Yiğit akınımızdan yine dünya şaşalar”. Hüseyin MÜMTAZ ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 41 41 1/16/2014 18:15:17 KÖŞE YAZISI KONFEDERASYON KÖŞE YAZISI Kamil ÖZKALOĞLU 42 GENCLIK.indd 42 D ünya konjonktüründe ‘Konfederasyon’ tanımı ve özellikleri özet olarak şöyle tanımlanır: Ama; “Devletin varlığını ve bağımsızlığını, yurdun ve halkın bölünmez bütünlüğünü, halkın kayıtsız şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ve Atatürk ilkelerine bağlı kalacağıma; halkımın refah ve mutluluğu için çalışacağıma; her yurttaşın insan haklaÜye kurum ve kuruluş devlet ise; diğer devletlerle her türlü rından ve temel hak ve özgürlüklerden yararlanması diplomatik münasebetlerde bulunabilirler. Konfedere dev- ülküsünden ve Anayasaya bağlılıktan ayrılmayacaletler, konfederasyona dâhil devletleri hiçbir taahhüt altı- ğıma; namusum ve şerefim üzerine and içerim.” na sokmaksızın başka devletlerle savaşa giriştikleri gibi, aynı konfederasyonda üye olan bir devlet ile savaş yaptığı Diye namus ve şerefi üzerine ant içmiş, zaman, bu milletlerarası hukuk bakımından bir iç savaş Anayasanın ve yasaların her maddesine sadık kalmakla sayılmaz; iki devletin harbi sayılır. yükümlü, bir millet vekilinin, özellikle de bir Dışişleri bakanı; Konfederasyonda üye devletlerin temsilcilerinden mey- “Biz ‘Konfederasyon’ istemiyoruz, hedefimiz ‘Federasdana gelen bir meclisi vardır. Bu meclis tarafından alınan yon’dur” deme hak, yetki ve cüretine sahip olamaz… kararları üye devletlerin de tatbik edebilmesi için her devletin ayrı ayrı bizzat yetkili organınca benimsenerek tasdik Bir yandan KKTC’nin makamlarına talip olup koltuklarına kurularak her türlü imkânından nemalanacaksınız; bir yanedilmesi gerekmektedir. dan da, Anayasa ve mevcut yasaları da ayaklar altına alaKonfederasyon devlet topluluğu bir antlaşma ile meyda- rak, size bahşedilen bu imkânları kullanıp devletin varlığını na geldiği için, üye devletler istedikleri zaman konfederal ortadan kaldırmak için çaba harcayacaksınız. Üstelik dış devletten ayrılabilirler.” Bu tanımdan da açıkça anlaşılaca- güçlerle, içeriği bilinmez gizli toplantılar gerçekleştirecekğı gibi Konfederasyona katılan ülkeler her türlü haklarını siniz. korumaktadır. Tarihin hiçbir döneminde bir devlete sahip olmuş bir halkın Bu Haklara Egemenlik, ayrılma hakkı, kendi kaderini tayin kendi isteği ile özellikle de kendi seçtiği temsilcileri eliyle hakkı, vatandaşlarının kendi topraklarında kendi yöneti- devletini pazarlık konusu yaptığı görülmemiştir. minde hür ve bağımsız olarak yaşama hakkı da dâhildir. Böyle bir hareketin izahı olamaz, gerekçesi hiç olamaz. Ve böyle bir hareket hoşgörü ile karşılanamaz. Kısacası, devletin tüm kurumlarıyla yaşaması ve yaşatıl- Varlığını, canını, kanını ortaya koyarak bugünlere gelmiş ması da Konfederasyon’un vazgeçilemez gereklerinden- Kıbrıs Türk Halkı tüm bunları hak etmiyor, sizi hak etmiyor. dir. Artık hiç kimse, Kıbrıs Türk Halkını, Kıbrıs TürkleriDolayısıyla “Biz ‘Konfederasyon’ istemiyoruz, hedefimiz ni yok etmeyi hedefleyen propagandanın sloganları ‘Federasyon’dur” diye bir politika üretmek ve bu politika’yı olan içi boş, “BARIŞ, ÇÖZÜM, AB” yalanlarıyla savunmak; Açıkça Kıbrıs Türklerine bir devlete sahip ol- aldatamayacaktır. mayı layık görmemektir, Uzun ve zorlu bir mücadeleden sonra bir devlet kurma noktasına gelmiş Kıbrıs Türk Hal- Sizin sözünü ettiğiniz BARIŞ, sizin de itiraf ettiğiniz gibi kını, tüm mücadelesini yok sayarak devletsiz bırakıp yeni- SAVAŞI getirecek, Sizin sözünü ettiğiniz ÇÖZÜM, sizin de den toplum ve veya kabile durumuna düşürmektir. çok iyi bildiğiniz gibi Kıbrıs Türklerinin TESLİMİYETİ’ni getirecek. Kıbrıs Türk Halkının varlığına, geleceğine ve bugüne kadar sürdürmüş olduğu mücadeleye karşı saygısızlıktır. Sizin sözünü ettiğiniz AB, Kıbrıs Türklerinin YOK OLUŞUNU getirecek. Bilmelisiniz ki ne Kuzey Kıbrıs Türk CumhuSıradan vatandaşların “Biz ‘Konfederasyon’ istemiyoruz, riyeti ne de Kıbrıs Türk Halkı sahipsiz değildir. hedefimiz ‘Federasyon’dur” politikalarını savunması bir dereceye kadar hoşgörü ile karşılanabilir. Bu da, Kıbrıs Devletini ve halkının geleceğini en önemli değeri olarak Türklerinin varlık ve geleceğine, devletin(KKTC’nin) saygın kabul etmiş ve bu değerleri uğrunu her türlü mücadeleyi, kişiliğine karşı örgütlü ve dış güçlerle işbirliği halinde düş- her türlü koşulda sürdürmeyi görev bilmiş binlerce Kıbrıs manca bir saldırı sürdürmemeleri koşulu ile mümkündür. Türk’ü uyanık ve ayaktadır… “Konfederasyon, bağımsız kuruluşlar ve kurumlar tarafından, egemenliklerini muhafaza etmek şartıyla, ortak ve sınırlı menfaatlerini sağlamak maksadıyla, bir antlaşma ile kurulan topluluklardır. ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:17 ÖZEL YAZI KÖŞESİ A Ümit OZKAN UKÜ Öğrencisi tatürk’ün ilke ve devrimlerinden önemli birisi de cumhuriyetçiliktir. Osmanlı Türkiye’sinde 1876 I. ve 1908 II. Meşrutiyetleriyle demokrasi ve yarı cumhuriyet denemelerine girişilmiş ancak 500-600 yıllık saltanat geleneğinin psikolojik baskısı ve halifeliğin okuma yazma oranı çok düşük halk kitleleri üzerindeki etkisi ve kutsal kabul edilişi parlamento ve cumhuriyet fikirlerinin Türk Kurtuluş Savaşı’nın sonuna kadar bizde layığıyla yeşermesini engellemiştir. Modern Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken yönetimde ve devletsosyal yaşantısında ikilik kabul etmeyen, eski ve yeni kurumların bir arada gitmeyeceğini gören Gazi Mustafa Kemal, bu konularda cesur davranarak örneğin saltanatı kaldırıp cumhuriyeti ilan etmiş hem saltanat hem parlamento dememiş ve medreseleri kapatıp yerine eğitim birliğini getirerek hem medresenin hem de yeni okulların bir arada yürüyemeyeceğini göstermiştir. Atatürk’ün bu anlayış ve davranışında demokrasi ve cumhuriyet rejimlerini içten benimsemesi kadar çağın gereğini de fark etmiş olması yeter. Artık 20. yüzyılda imparatorluklar kalkmaya yerini yeni, modern ulusal cumhuriyetlere bırakmaya başlamıştır. Bundan geri kalmak istemeyen ve yüzyıllardır kul olan Türk insanını cumhuriyet rejimiyle efendi haline sokmuş, özgürleştirmiştir. Bu, Gazi’nin ileri görüşlülüğünü ve akılcılığını da gösterir. Eğer Atatürk mevki-makam düşkünü olan biri olsaydı ve cumhuriyet- demokrasi rejimlerini Türk milletine layık görme- seydi kendini sultan veya halife ilan ederdi. Buna da kimse itiraz etmez, hatta Kurtuluş Savaşı’nı kazanan muzaffer kumandanı alkışlarlardı. Ancak ikbal düşkünü olmayan Türk tarihini, genel kültürü ve cumhuriyetçiliği özümsemiş olan ulu önder hilafet, saltanat makamlarını elinin tersiyle itmiş, Türk milletine kendi kendini yönetme hakkını tanımıştır. Bugün Avrupa’daki İngiltere, İspanya, İsveç, Danimarka başta olmak üzere birçok devlet hâlâ yarı cumhuriyet yarı krallıkla yönetiliyorken genç Türkiye Cumhuriyeti’nin doksan yılda demokrasi ve cumhuriyet rejimini benimsemesi ve geri dönmek istememesi aslında ulu önderin başarısı ve hayalidir. Atatürk’ün en büyük devrimi sayabileceğimiz cumhuriyetin ilânı Kıbrıs’ta da coşkuyla karşılanmış İngiliz baskısına rağmen 29 Ekim 1923 günü ve ondan sonraki cumhuriyet bayramları Kıbrıs Türklerince coşkuyla kutlanmıştır. Kıbrıs Türkleri de İngiliz Kraliyetine ve Rum saldırılarına karşı mücadele etmiş, ulu önderin yolundan giderek bu mücadeleyi 15 Kasım 1983’te KKTC ile taçlandırmıştır. YAŞASIN ATATÜRK, YAŞASIN CUMHURİYET, YAŞASIN KKTC! ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 43 ÖZEL YAZI KÖŞESİ ATATÜRK VE CUMHURİYET 43 1/16/2014 18:15:18 ÖZEL YAZI KÖŞESİ ÖZEL YAZI KÖŞESİ Serkan COŞKUN UKÜ Öğrencisi YENİ ŞARK GAZETESİ’NDE ZAFERE DOĞRU BİR HABER (3 TEMMUZ 1922) T ürk Kurtuluş Savaşı sırasında basın alanında gazeteler arasında da bir savaşım yaşanmıştır. İşgal altındaki İstanbul gazetelerinden bazıları padişah ve hilafet yanlısı olarak Vahdettin ile İstanbul Hükümeti’ni desteklemiş, Kurtuluş Savaşı’nın ya karşısında durmuş, ya da gelişmeleri aktarmamıştır. Buna karşılık İkdam gibi kimi İstanbul gazeteleri millî mücadeleyi desteklemiş, ondan haberler vermiş ve Mustafa Kemal Paşa’nın resmini yayımlamıştır. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgal güçlerinin kontrolünündeki İstanbul’da sansür daha yaygındır. haber başlığı ve haber metni şöyledir: “Ordumuz Düşmanı Denize Dökmek İstiyor ” Yunanlıların Atina’daki manasız müzakereleri Türk ordusunda büyük bir heyecan tevlîd etti (doğurdu). Şehrimizde münteşir (yayımlanan) İngilizce Orora gazetesine Ankara’dan iş’âr edildiğine göre Yunanistan’ın taarruza geçmek niyetinde olduğuna dair vârid olan (duyulan) haberler, Türk ordusunda büyük bir tesir hasıl etmiştir. Kıtaât-ı Yunanlıları denize dökmek ve iddialarını iskât etmek üzere der-akab (ardından) taarruza geçmeyi istemektedirler. Kıtaâttan İsmet Paşa’ya bu mealde birçok telgraflar vârid olmuştur. Bu sansür, Sakarya Zaferi kazanılana kadar sürmüş, gazetelerde Kurtuluş Savaşı’na ve Mustafa Kemal Paşa’ya dair haberlerin yer almaması için sıkı denetim uygulanmıştır. Bununla birlikte vatansever gazeteler ve İsmet Paşa bu telgrafları Bügazeteciler ellerinden geldikyük Millet Meclisi’ne takdim çe bu baskıyı kırmaya çalışmış, etmiştir. Ankara’da büyük bir bazen haberler doğrudan duheyecan hüküm sürmektedir. yurulmuş, bazen de gazeteler Efkâr-ı Umumiye (kamuoyu) sansürlü çıkmıştır. Mustafa Kemuharebeyi kışın hululünmal Paşa’yla Ankara hükümeden (girmesinden) evvelî intinin bu durum karşısında ilk tac etmek (sonuçlandırmak) yaptığı işlerden biri Hakimiyet-i üzere büyük bir kuvvetle taarruz icrasını taleb etmekteMillîye gazetesini kurup yayıma geçirmeleridir. Anadolu’daki birçok gazete de, dir. (Yeni Şark, Nr: 272, 3 Temmuz 1922, s.1 millî mücadeleyi destekleyince büyük zafere ) ulaşmak yolunda önemli bir moral güç ortaya Türk halkının bu beklentisi boşa çıkmamış, çıkmıştır. Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları geElimizde yer alan 3 Temmuz 1922 yılına ait Yeni rileyen Yunan ordusuna son darbeyi indirmek Şark Gazetesi’ndeki bir haberi, 30 Ağustos za- üzere 26 Ağustos 1922’de harekete geçmiş, ferine doğru giden yolda okuyucular için eski 30 Ağustos Zaferi’nin ardından Lozan’da Türkiyazıdan (Osmanlıca) yeni yazıya aktarmak ve ye Cumhuriyet’inin bağımsızlığını bütün dünyabelgeyi görüntülü sunmak istedim. Gazetenin ya kabul ettirmiştir. 44 GENCLIK.indd 44 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:18 ÖZEL YAZI KÖŞESİ K ıbrıs Türkleri arasında Atatürk sevgisi bir başkadır. Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Kıbrıs Türklerin İngiliz sömürge yönetimi altında bulunmalarına rağmen kimi Kıbrıs Türklerinin Anadoluya geçerek işgalci Yunan güçleriyle çarpışmaları, şehit olmaları, Ada’dan Ankara Hükümetine yollanan maddî destekler Atatürk tarafından unutulmamış, Gazi Paşa Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından Kıbrıs Türk gençlerinin Türkiye üniversitelerinde okuyabilmeleri için kolaylıklar sağlamış, Kıbrıs’ında yakın zamanda özgürlüğe kavuşacağını dile getirmiş ve Adada Arap harflerinden Latin harflerine geçilmesi için maddî ve manevî yardımda bulunmuştur. Türkiye’de yapılan bütün devrimler Kıbrıs Türklerince de hemen benimsenmiştir. Adaya Türkiye’den gelen diplomat, gezgin, şair ve edebiyatçılar başta olmak üzere pek çok kişi ya yazdıkları eserlerde ya da gözlemlerini sözlü anlatırken Kıbrıs Türklerinin Atatürk’e duyduğu sevgi ve hayranlığı hep dile getirmişlerdir. Lefkoşa Girne Kapısı’nda bulunan Atatürk heykelinin 1958’ler de Kıbrıs Türkleri’nin arzusu üzerine Türkiye hükümetince hediye olarak gönderilip dikildiği ve Rum tehdit ve saldırılarına karşı Kıbrıs Türkleri’nin heykelin başında canı pahasına nöbet tuttukları bilinen gerçeklerdendir. ÖZEL YAZI KÖŞESİ KIBRIS TÜRK EDEBİYATINDAKİ ATATÜRK ŞİİRLERİNDEN BİR ÖRNEK Kıbrıs’taki Atatürk sevgisini izlediğimiz alanlardan biri de edebiyattır. Türk Kurtuluş Savaşı’ndan günümüze gerek Kıbrıs Türk gazetelerinde gerek Türk şair ve yazarlarının çıkardıkları edebiyat ürünlerinde Atatütürk konulu şiir ve yazılara mutlaka rastlanır. Bu hiçbir zorla, baskıyla değil içten, gönülden gelen sevgiyle oluşmuş bir hakikâttir. Özker Yaşın’ın Kıbrıs’ta Atatürk adlı şiir kitabı edebiyat alanında belki de ilk akla gelen eserdir. Kıbrıs Türk eğitimine ve kültürüne hizmetleri geçmiş şair Kubilay Beliğ’in 2007 tarihinde çıkardığı Kır Çiçekleri adlı şiir kitabındaki “Atatürk Özlemi” başlıklı şiir belki de şimdiye kadar çok kişinin ilgisini çekmemiştir. Atatürk’ü görüp elini öpme heyecanı yaşayan Kerime Işıksal hanımefendiye ithaf edilen “Atatürk Özlemi” başlıklı şiiri okuyucularımıza takdim ederim: ATATÜRK ÖZLEMİ Bayrağımız senin kan’ın Mavi gökler gözlerindir. Başımızda hür bulutlar Dalga dalga saçlarındır. Her gün doğan güneşimiz Bizleri ısıtan sensin. Ekmeğimiz ve aş’ımız Sayende diktir başımız. Amacımız, ülkümüzsün Kalbimizde gücümüzsün. Baktıkça resimlerine Daha bir güç kazanırız, Yarın’a ve istikbale Daha umutlu bakarız. Uyarak buyruklarına Yaşamaya, yaşatmaya, Her gün daha yüceltmeye Çalışırız Ata’m seni. Tek bir sözün işaretin Hem anında yetti bize Yetişti imdadınıza. Mücadele günleriydi Düşman panik içindeydi, Bir bozguna uğramıştı Tüm hızıyla kaçıyordu Ve kaçarken ayakları Kıçlarına vuruyordu. Bir komut vermiştin hani Kovalayan Mehmetçik’e “Ordular ilk hedefiniz Ak Denizdir ileri!” diye, İşte o ilk hedefi biz Kıbrıs zannetmiştik o gün. Yanılmamıştık da Ata’m Çünkü bugün Kıbrıta’dır Hem de kucak kucağadır Kıbrıs Türkü’yle Mehmetçik. İnanırız, güveniriz Türk denince, yurt denince Millet bayrak söylenince Girersin kalplerimize Dar kesilir dünya bize Hayat verir, tat verirsin Günümüze, gecemize. Rüyama girdin dün akşam Bakam dedim gözlerine Bulutlarda imiş başın Elini öpem demişim Yerde imiş ayakların. Boşuna mı söylemiştir Cahit Külebi sözünü. “Bizim süvarimiz Amma da ata biner, Ayağı yere değer Başı göğe deyer” diye. Mühürümü basarım ben Büyük şair senin için Söylemiştir bu sözleri. Lâkin bir ayrıntı neden Bilmem silindi gözümden. Rüyada hiç hatırlamam Acep eğildiğim zaman Pamuk elli büyük Ata’m Ellerini öpmüş müyüm O murada ermiş miyim. On Kasım Otuz Sekizde Kıbrıs’ın bir köşesinde Köyün cami kahvesinde Halk oturmuş Ankara’dan Haberleri dinliyordu. Bir feryattır koptu birden Fırladım hemen yerimden. Yedi yaşında çocuktum Anlamadım çok korkmuştum. Babam hıçkırarak döndü “Öldü yavrum” dedi, “öldü Bu sabah ölmüş Atatürk Millet öksüz yavrum artık.” Bülten bitti, herkes kalktı Hıçkırıklar devam etti. Düşünüyorum o ânı Ve o andan sonra seni Sana, yanına yaklaşmak Gözlerine bir ân bakmak Bir daha dünya gözüyle Mükün olmayacak hele. Her şey artık açık, belli Bizim için son teselli Seni şahsen görebilen Ellerini öpebilen Kerime Ana gibi nadir Artık çok az insan vardır. İşte onların elini Öpen bir nebzecik sana, Yakın hisseder kendini. Gören ve sana dokunan Bizce mukaddestir, inan Rasladıkça sarılırız ve Ellerini öperiz. Bu en büyük lütuf bize Şükrederiz Rabbimize. Girne, Haziran 2001. Serkan COŞKUN ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 45 45 1/16/2014 18:15:18 ÖZEL YAZI KÖŞESİ ÖZEL YAZI KÖŞESİ Emin ONUŞ UKÜ Türk Dili ve Ed. Doktora Öğrencisi GONCA KIBRISLI BİR MÜCAHİDİN ROMANI K ıbrıs Türk a y d ı n ları İngiliz-Rum kıskacına bağlı sosyal ve siyasî meseleler üzerine 1950’lerden sonra yayımladıkları eserlerde yoğun olarak “kahramanlık, anavatan özlemi, Türklük ve ulusal bilinçli” konular işlerler. Türkiye’de ise Kıbrıs Türkleriyle ilgili kamuoyunu oluşturma ve siyasî dikkati üzerine çekme adına 1948 yılında öğretmenlerle kurulu bir heyetle adaya gelip gözlemleyen Hasane Ilgaz’ın 1949’da yayımladığı Kıbrıs Notları adlı kitabı Türk kamuoyunda bu ateşi başlatan ilk edebî gezi kitabı olur. arasındadır. Eser, 1976 yılında, İstanbul’da, Dede Korkut Yayınları tarafından basılır. 330 sayfalık eser, 3 bölümden kuruludur. Eserin kapağı mavi renklidir. Ön ve arka yüzünde ise Türk askerinin yer aldığı siyah-beyaz resimler vardır. 1974 Mutlu Barış Harekâtı temalı hamâsî-propaganda içerikli neşredilen bazı kitaplarda Türk veya Rum yandaşı “casusluk” teminin işlendiğini okuruz. Hüseyin Karatay’ın Kıbrıslı adlı romanında Türk kitapçısı Sedat Süleyman, Rum yanlısı casusluk yapmaktadır. Türk tarihinin en meşhur casus kahramanı İngiliz Kemal hakkında birçok roman yayımlandığı bilinmektedir. Türk yanlısı yetenekli bir casus olarak işlenen İngiliz Kemal’in Kıbrıs hakkında da bir romanı vardır. Nebioğlu yayınlarının yayımladığı, İngiliz Kemal Kıbrıs Muamması Peşinde adlı romanda İngiliz Kemal’in İngiltere’de büyük çetenin içine Yunanlı bir gemici kılığında girerek Kıbrıs meselesi hakkında bilgiler topladığını görmekteyiz. Hayrani Ilgar’ın, Gonca Kıbrıslı Bir Mücahidin Romanı adlı eserinde ise yazarın başkahramanı Gonca’nın Türk taraftarı bir casus olduğunu görBundan sonra da Türkiye’de Kıbrıs Türklüğü üze- mekteyiz. Casusluk teminin yanında dikkat çekici rine eserler doğmaya başlar ve özellikle TMT’nin başka bir unsur da, yazarın başkahramanının “kakuruluş yılı 1958’de bir patlama yaşanır. 1958’den dın” olmasıdır. Bilindiği gibi İslâmiyet öncesi Türk sonra sistematik halde yayımlanmaya başlayan destanlarında, kadın ve çocuk kahramanlıklarının Kıbrıs temalı eserler günümüzde de halen neşrini özel bir yeri vardır. sürdürmektedir. Prof.Dr.Oğuz Karakartal, Türkiye’de yayımlanan Mehmet Kaplan, Dede Korkut kitabına göre yo1974 Mutlu Barış Harekatı temalı birçok bilinme- rumladığı kadın için; ideal erkek tipi olan alp tipiyen hamâsî eseri gün ışığına çıkararak tanıtmıştır. ne yaklaştığını, erkek gibi ata bindiğini, ok ve kılıç Bunlar arasında İzzet Akyol’un, 28 Ağustos 1955 kullandığını, gerektiğinde de savaşta düşmanla Kıbrıs Katliamı’nın İç Yüzü (1955), İbrahim Örs’ün, kahramanca çarpıştığını söyler. Hayrani Ilgar’ın Mücahitin Oğlu (1975), Beşir Kara’nın, Mehmetçi- eserinde de Gonca adeta erkek mücahit gibidir. ğin Kıbrıs Destanı (1974), Hüsamettin Tecmen’in, Hatta eserin bir yerinde babası Gonca’ya, ‘benim Kıbrıs’ta Üç Türk Çocuğu (1976), Teoman Fe- dişi mücahidim’ diyerek onu yüceltir. Hamâset ve him’in, Yavru Vatan Kıbrıs’ı Tanıyalım (1964) gibi vatan temalı eserlerde kahraman çocuk ve kadın eserler sayılabilir. tiplerinin tercih edilmesi toplum üzerinde daha etkili olacağı inancındandır. Hayrani Ilgar’ın, Gonca Kıbrıslı Bir Mücahidin Romanı adlı eseri de, Kıbrıs’ta çok bilinmeyen kitaplar Çünkü moral-manevi destek açısından bireyler 46 GENCLIK.indd 46 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 10 Oğuz Karakartal, “Türkiye’de Çıkan Kıbrıs Türk Varoluş Mücadelesi Konulu Hamasi Kitaplar Üzerine ”, Kıbrıs Türk Varoluş Mücadelesi’nin Edebiyata Yansıması Bildiriler, (Haz:İsmail Bozkurt-Cemal Bayak), Ajans Yayınları, Lefkoşa, 2010, s.217-232. 1/16/2014 18:15:19 ÖZEL YAZI KÖŞESİ Ancak babası bu duruma karşı çıkar ve Gonca stajını tamamlamak üzere İstanbul’a geri döner. Bu iki yıllık süre zarfında Kıbrıs meselesi yüzünden babasından hiçbir haber alamaz. Stajını tamamlayan Gonca, Kıbrıs’a geleceği yakın bir zamanda babasından bir mektup alır ve derhal İngiltere’ye gitmesi bildirilir. Gonca, kalbinin yarısını da giderken İstanbul’da bırakır. Çünkü fakülteden tanıştığı sevgilisi Turan’ı burada bırakmak zorunda kalır. Ama Kıbrıs’ın durumu bilinmediğinden ne olursa olsun birbirlerini bekleyeceklerine yemin ederler. İngiltere’ye giden Gonca, pasaport değişimi yapar ve Kıbrıs’a bir İngiliz kızı kimliğiyle girer. Çok geçmeden babası TMT örgütünde onu görevlendirir. leştirirler. Kabloları da ağaçların arasından gizleyerek Gonca’nın odasına çekerler ve teyibe bağlarlar. Gonca’ya bir de boş band verilir. Gonca toplantı geceleri teybe basacak ve bandı çekip ertesi gün Tekin aracılığıyla TMT’ye iletecekti. Gonca bu görevi roman boyunca başarıyla yerine getirir ve hiç de şüphe çekmez. Böylece örgütü olası Türk saldırılarına karşı bilgilendirirek çok faydası dokunur. Çok geçmeden Kıbrıs karışır ve darbe olur. Tekin, Gonca’ya Cuntanın Makarios’a darbe yaptığını, Makarios yanlısı Stavrapulos’un da tehlikede olduğunu ve bu yüzden dikkatli olmasını söyler. Ona olası bir saldırıda kendisini koruması için bir de silah verir ve onu konaktan almak için kendisinin geleceğini, her an için de kaleye sığınmak için hazırlıklı olmasını söyler. Bu durumda Gonca ve Tekin Helen’i de ikna ederler ve günü gelince onu da kaçırırlar. ÖZEL YAZI KÖŞESİ üzerinde daha harekete geçiricidir. Eserin özeti şöyledir: “Gonca, İstanbul’da tıp eğitimi yapmaktadır. Gonca’nın babası da doktordur. Aynı zamanda TMT’de kumandandır ve gizli örgütün Mağusa kolunda en yetkili kişidir. Okulunu bitiren Gonca, Kıbrıs’a döner ve bu arada annesinin öldüğünü öğrenir. Annesinin ölümüyle babasının içine kapandığını gören Gonca, iki yıllık staj eğitimini erteleyerek babasının yanında teşkilatta görev almak ister. Fakat Helen’i kıskanan Kosta adındaki Rum genci kaçtıkları sırada onu vurur. Gonca da Kosta’yı vurur ve öldürür. Vurulan Helen yaralı haldeyken Gonca’nın bir Türk olduğunu öğrenir ve çok sevinir. Gonca ve Tekin’e ‘Çok sevdiğim iki Türk’ün kolları arasında ölsem de gam yemem’ der ve Tekin’den Gonca, Makarios yanlısı Stavrapulos’un kona- onu elleriyle sevmesini ister az sonra da ölür. Gonğına Mis Doris kimliğiyle girerek kızları Helen ve ca ve Tekin gözyaşlarını tutamazlar.” Marika’ya İngilizce ders verebilmek için kendini kabullendirir ve işe aldırır böylece konağa yerleşir. Eserin son bölümünde, yapılan darbenin ve görüşKonaktaki ilk görevi ise Stavrapulos ve arkadaş- melerin sonuç vermemesinden dolayı Türkiye galarının yaptığı toplantıların odasını öğrenmektir. Bu rantörlük hakkını kullanır ve çıkarma yapar. Savaş toplantılarda Makarios yanlısı Stavrapulos ve arka- esnasında Gonca artık Hastahanede çalışır ve yadaşları Türkler hakkında hain plânlar yapmaktadır. ralılara bakar. Eser mutlu sonla biter. Savaşı kazanan Türkiye Kıbrıs Türkü’nü özgürlüğe kavuşturur. Gonca bu esnada evin büyük kızı Helen ile dost Artık özgür Kıbrıs’a İstanbul’da bıraktığı sevgilisi olur ve birbirlerini çok severler. Helen de Rum ol- Turan’ın gelmemesi için bir neden kalmaz. Nitekim masına ve babasının bu işlerin içinde olduğunu bil- Doktor Turan da Kıbrıs’a görevli olarak gelir ve temesine rağmen Türk yanlısıdır. Hatta sevdiği erkek sadüfen Gonca’nın da bulunduğu hastahanede de Türk’tür. Gonca toplantı odasının yerini öğrenin- karşılaşırlar ve birbirlerine kavuşurlar. ce hemen haberi babasına, yine TMT’nin görevlisi konağın şöförü aracılığıyla yollar. Helen’in sevdiği Denilebilir ki bu tür eserlerin Türkiye’de uzun bir Tekin adındaki Türk genci esasında yine TMT’nin süre neşredilmesi Türkiye’nin Kıbrıs meselesi hakgörevlendirdiği kişidir. kındaki hassasiyetini gösterir. Bu eserler Kıbrıs’ta bir savaş edebiyatı oluşturacak kadar hacimlidir. Helen okul arkadaşı Tekin’i Goncayla tanıştırdığı Her ne kadar edebî-estetik değeri yüksek olmayan, zaman Gonca’nın bundan heberi yoktur. Gonca hamâsî-popüler eserler olsa da Kıbrıs Türkü’nün bunu bir gün Tekin’den öğrenir. Tekin bundan son- içinde bulunduğu devri gelecek nesillere yansıtra işbirliği içinde olacaklarını söyler. Gonca’ya yeni ması ve dünyaya bir propaganda ihtiva etmesi bagörevini de o iletir. Bundan sonra da sürekli plajın kımından önemlidir. Bu sebeple günümüzde-gelegazinosunda veya konağın bahçesinde görev ica- cekte tarih ve edebiyat tarihine ışık tutacak bu tür bı görüşürler. Gonca ile Tekin bir Pazar Stavrapulos eserlerin, ulusal bilincin yaşatılması adına özenle ve ailesinin geziye gittiği sırada birlikte konağa gi- korunması, televizyona uyarlanması, hatta okullarrerler ve toplantının yapıldığı odaya hoparlör yer- da ders kitaplarında işlenmesi gerekir. Mehmet Kaplan, “Dede Korkut Kitabında Kadın”, Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar 1, Dergâh Yayınları, 9. Baskı, İstanbul, 2009, s.39. 2 GENCLIK.indd 47 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 47 1/16/2014 18:15:19 KÖŞE YAZISI KÖŞE YAZISI Hüseyin LAPTALI KIBRIS’TA TÜRK-RUM GÖRÜŞMELERİ… 1 Nisan 1955’de EOKA terör örgütü resmen hiç çocuk yapmadılar, hep öldüler. kurulduğunda ilk yemini “Önce İngilizleri Ada’dan süreceğiz, sonra Türkleri temizleye- 15 Temmuz 1974’de ise, 1800’lerin başında edilen ceğiz,” şeklinde idi. “Meğali İdea” yeminine göre Kıbrıs Yunanistan’a ilhak edilmek isteniyor. Kıbrıs Cumhuriyeti “Kıbrıs Bu tarihte Kıbrıs’ta başlayan birinci etap Türk kat- Elen Cumhuriyeti” olarak adlandırılıyor. liamları 1958 sonuna kadar sürdü, zirveye ulaştı. 1959 yılına gelindiğinde her şeye rağmen iyi niyet Ve 5 gün sonra Tanrının adaleti gerçekleşiyor. Barış görüşmeleri başladı. 1960 Ağustos’unda ise bu Harekatı ve Türk askeri Kıbrıs’ta… iyi niyetin neticesi “Kıbrıs Cumhuriyet” ortaklığı %30/%70 kuruldu. O günden bu güne Kıbrıs’ta barış var. Hak yerini bulmuş. Ama görüşmeler sürüyor. Bitmeyen göKuruldu da ne oldu. Türkler inandı, iman getirdi. rüşmeler, Baba Denktaş’ın ömrünü tüketiyor. 1960 anlaşmaları çerçevesinde çalışmaya koyuldular. Fakat Rum’un niyeti başkaydı. Bu rahatlık- Bu günlere geliniyor. Görüşmeler görüşmeler… tan faydalanarak Akritas Soykırım planını (Türkleri imha planı) hazırladılar. Yetti gayrı… 1960 anlaşması özünde çamura yatmaya başladı- ANASTASİADİS NE DİYOR? lar. En sonunda Makarios, “Ben bu anayasa ile bu ülkeyi idare edemiyorum,” deyip çıktı. Hazırlık olmadan müzakerelere başlanamayacağını BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a söylüyor. Akritas soykırım planını uygulamaya koyuldu. 21 Alt kademeler bu işi evvela halletsin diyerek, topu Aralık gecesi başlatılan “Kanlı Noel” katliamlarında taca atıyor. Besbelli anlaşmaya hiç mi hiç niyeti bir hafta içinde 200 Türk’ü katlettiler. Barikatlardan yok… Türk toplayıp götürdüler. Onlardan bir daha haber alınamadı. 1969’dan beri süregelen görüşmelerin ipe un serme gidişatı, Türkler için galiba hiçbir anlam ifade 1964 senesi Türkleri yok etmek için katliamlarla etmiyor. . Cumhurbaşkanı Eroğlu; “2014 yılı Mart geçti. Katliamlar 1967 yılı sonlarına kadar sür- ayında referandum hedeflediklerine” işaret ederek, dü. 1967’nin sonlarında Demirel-Albaylar cuntası “Ana hedefimiz çözümdür ve şu anda bunun için protokolü ve “Ateş-kes” imzalandı. Nasıl bir “Ateş- çalışıyoruz” diyor. kes”? Türkler Kıbrıs’ta esir edilmiş, kantonlarda yaşıyor, her Türk genci mücahit olmuş, 5 sene 10 1974’de Muratağa, Atlılar ve Sandallar köylerinde sene tüfek omuzda aç bilaç mücahitlik yapıyor, yaşananları anlattığı “Kanın Sesi” adlı belgeselincanını korumaya çalışıyor, bir taraftan da katliam, den ötürü ülkesinden aforoz edilen Kıbrıslı Rum sürgün, kaçış (EKSODUS) devam ediyor. Barikat- gazeteci, yapımcı ve yönetmen Tony Angastiniolarda tutuklananlardan bir daha haber alınamıyor. tis’in dediği gibi bırakın efendim, “Akan kan yeşil hatta kurusun kalsın...” Tabii görüşmeler devam ediyor. Görüşmeler Rum’un göz boyaması, zaman kazanması... Türk Anastasiyadis, görüşmelere başlamak için Gazi toplumu eriyip gidiyor. Mağusa Maraş bölgesini peşin para olarak almak istiyor. Açın efendim açın Maraş bölgesini Anado1963’de 120 bin, 1974’ün 20 Temmuz’una gelin- lu’ya… Bir gecede gecekondu dolsun her yanı… diğinde Ada’da 80 bin Türk kalıyor. Ben öyle diyo- Buyursun Anastasiyadis, sıkıysa Maraş’ı alsın… rum. Sen 70 bin de, korkma… Yani Türkler 11 sene Bunlar bu dilden anlar… 48 GENCLIK.indd 48 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:19 KÖŞE YAZISI mal “Arazi mevkufe” idi. “Arazi mevkufe”nin hangi tür olduğu da açıklanmış ve “Mülhak vakıf” olduğu belirtilmiş. Mal zamanaşımı gerekçesi ile Panayi isimli bir Ruma geçmiş, daha sonra da miras yoluyla dört evladının olmuş. Bu koçanların orijinalleri Gazimağusa tapusunda olduğu için gerçek oldukları konusunda en küçük kuşku duymamız olası değildir. R um Yönetimi Başkanı Anastasiadis Kıbrıs görüşmelerine başlarken daha ilk aşamada bir jest olarak Maraşın Rum Yönetimine verilmesini istemiştir. Bu önerinin BM özel temsilcisi Downer tarafından Türk tarafına iletilmesi ciddiye alındığını, Rum taleplerinin uluslar arası kamuoyunda yer etmeye başladığını göstermektedir. Bu talebe karşı Türk tarafı resmi görüşünü tekrarlamış ve bu konunun bütünlüklü bir anlaşmada dikkate alınabileceğini söylemiştir. Bu nedenle Maraş konusu bir süre için buz dolabına konmuştur. Ancak daha sonra tekrar ısıtılıp karşımıza çıkarılma olasılığı büyüktür. Bu nedenle KKTC deki hukukçuların Maraş konusu üzerinde çalışması ileride yapılacak girişimlere karşı hazırlıklı olması yerinde olacaktır. MARAŞ’IN YASAL STATÜSÜ NEDIR? Kıbrısta kalıcı barışa katkıda bulunmak için Maraş la ilgili nasıl bir öneride bulunmak gerekir? Arzu ederseniz bu soruları birlikte sorarak yanıt vermeye çalışalım. MARAŞ GERÇEKTEN GEÇMİŞTE BİR VAKIF MALI MIYDI? Bu konuda fazla araştırma yapmamıza gerek yoktur. Çünkü kesin ve açık bilgi sahibiyiz. Gazi Mağusa Tapu Dairesi elimizdedir. Maraşta tapu sahibi olan Rumların koçan kopyaları da elimizdedir. Bu koçanların üzerlerinde açıkça geçmişte vakıf arazisi olduğu ve daha sonra zamanaşımı nedeniyle Rumlara geçtiği yazılıdır. Elimizde bu şekilde hazırlanmış binlerce koçan olduğu söyleniyor. Koçan kopyalarını görmek istedim. Bir tomar verdiler. Rast gele bir tanesini çıkarıp okuyalım. Elime aldığım koçan Maraşta bulunan 1 evlek alanında bir yerden söz ediyor. Pafta no. 74, Parsel no. 33/ 13 olan bu yerin 4 Rum kardeşe ait olduğu belirtilmiş. Koçanda ayrıca şu bilgiler var. Malın orijinal sahibi Abdullah Paşa Vakfı idi. Bu taşınmaz Dolayısıyla Maraşın eskiden vakıf malı olduğunu ve daha sonra özel kişilere devrolduğunu kesin olarak saptamış bulunuyoruz. O zaman kendi kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor? Bu devir nasıl gerçekleşti? MARAŞTAKI VAKIF ARAZILERI RUMLARA NASIL DEVROLDU? Elimizde olan koçan kopyalarından bu malların zamanaşımı ( prescription ) yoluyla özel kişilere geçtiğini öğreniyoruz. ACABA BU IŞLEM HANGI YASAYA DAYANARAK YAPILDI? Bu soruya yanıt vermek için geçmiş yasaları incelememiz gerekiyor. Bu incelemeyi yapınca İngiliz döneminde 1907 yılında yapılmış 12 / 1907 sayılı bir yasa karşımıza çıkıyor. Ne diyor “Taşınmaz Mal Tescil ve Değerlendirme Yasası” isimli bu yasa ? “Bir taşınmaz malı sürekli ve ihtilafsız 10 yıl kullanan kişi malın sahibi olabilir. Bu kişi Tapu Dairesine başvurup tapusunu alabilir.” diyor. Hemen belirtelim 12/1907 sayılı yasa sadece vakıf malları ile ilgili bir yasa değildir. Öyle anlaşılıyor ki İngiliz Yönetimi taşınmaz malları kim kullanıyorsa onların ismine kaydetmek amacıyla genel bir uygulama içine girmişti. Yasada hangi tür malların zamanaşımı ile elde edileceği bir bir sayılmıştır ve bu mallar arasında “Arazi Miri” ve “Arazi mevkufe” de vardır. Dolayısıyla İngiliz döneminde bir yasa yapıldığını ve Maraşın bu yasaya dayanarak özel kişilere devrolduğunu kesin olarak saptamış bulunuyoruz. Koçanların inceleyince Maraşın geçmişte Abdullah Paşa Vakfı ile Lala Mustafa Paşa Vakfı isimli vakıflara ait olduğunu anlıyoruz. O zaman bir ikilemle karşı karşıya kalırız. “Ahkâmul Evkafa” göre bir taşınmaz malın zaman aşımı ile elde edilmesi mümkün değildir. “Ahkamül Efkaf”: Vakıf yasaları ve ilkeleri anlamına gelmektedir. “Ahkamül Evkaf”ın uygulandığı bir ülkede vakıf mallarının zamanaşımı ile elde edilmesi ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 49 KÖŞE YAZISI Taner ERGİNEL Emekli Yüksek Mahkeme Başkanı MARAŞIN YASAL STATÜSÜ 49 1/16/2014 18:15:19 KÖŞE YAZISI KÖŞE YAZISI nasıl mümkün olabildi ? İNGİLİZ DÖNEMİNDE KIBRISTA “AHKAMÜL EVKAF” YÜRÜRLÜKTE MİYDİ? Bu soru bizi ciddi çalışmalara yönlendirecektir. Bu konuda İngiltere ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yapılan 4 Haziran 1878 tarihli Savunma Anlaşmasını incelememiz gerekiyor. Bu anlaşmayı incelediğimiz zaman 1Temmuz 1878 tarihli ekinde Vakıf mallarla ilgili özel hükümler olduğunu görürüz. Yanlış tercümelerden ve yorumlardan korunmak için İngilizce metinden alıntı yapıyorum. ANNEX TO CONVENTION of Defensive Alliance between Great Britain and Turkey, of 4 June, 1878. Conditions of British Occupation and Administration of Cyprus. Signed at Constantinople, 1 July, 1878. The Right Honourable Sir A. H. Layard, G.C.B., and his Highness Safvet Pasha, now the Grand Vizier of His Majesty the Sultan, have agreed to the following Annex to the Convention signed by them as Plenipotentiaries of their respective Governments on the 4th June, 1878: Conditions of Occupation and Administration of Cyprus. It is understood between the two High Contracting Parties that England agrees to the following conditions relating to her occupation and administration of the Island of Cyprus: Mussulman Religious Tribunal. I. That a Mussulman religious Tribunal (Mehkéméi Shéri) shall continue to exist in the island, which will take exclusive cognizance of religious matters, and of no others, concerning the Mussulman population of the island. Superintendence and Administration of Mussulman Schools and other Religious Establishments in Cyprus. II. That a Mussulman resident in the island shall be named by the Board of Pious Foundations in Turkey (Evkaf) to superintend, in conjunction with a Delegate to be appointed by the British Authorities, the administration of the property, funds, and lands belonging to mosques, cemeteries, Mussulman schools, and other religious establishments existing in Cyprus. Bu anlaşmaya göre Türkiye ve İngilterenin atayacağı birer yönetici Kıbrısta Müslümanlara ait mallar, yatırımlar, camiler, mezarlıklar, okullar ve diğer dinsel kuruluşları birlikte yöneteceklerdi. Dinsel kuruluşlar Evkafı da kapsıyordu. Türkiyenin atayacağı yöneticinin vakıf malları “Ahkamül Evkaf”a aykırı olarak yönetmesi düşünülemezdi. Bu nedenle iki devlet arasında yapılan anlaşmanın “Ahkamül Evkaf”ın yürürlükte kalacağını gösterdiği açıktır. rürlükten kaldırıldığı iddia edilmemiştir. Bu nedenle İngiliz döneminde “Ahkamül Evkaf”ın yürürlükte olduğu açıktır. Daha ilginci İngiliz dönemi sona erdikten sonra da “Ahkamül Evkaf” yürürlükte olmaya devam etmiştir. İNGILIZ DÖNEMI SONA ERDIKTEN SONRA “AHKAMÜL EVKAF” YÜRÜRLÜKTE KALDI MI? 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasında “Ahkamül Evkaf “la ilgili bir madde vardır. Article 110 1. The Autocephalous Greek-Orthodox Church of Cyprus shall continue to have the exclusive right of regulating and administering its own internal affairs and property in accordance with the Holy Canons and its Charter in force for the time being and the Greek Communal Chamber shall not act inconsistently with such right. 2. The institution of Vakf and the Principles and Laws of, and relating to, Vakfs are recognised by this Constitution. All matters relating to or in any way affecting the institution or foundation of Vakf or the vakfs or any vakf properties, including properties belonging to Mosques and any other Moslem religious institution, shall be governed solely by and under the Laws and Principles of Vakfs (ahkamul evkaf) and the laws and regulations enacted or made by the Turkish Communal Chamber, and no legislative, executive or other act whatsoever shall contravene or override or interfere with such Laws or Principles of Vakfs and with such laws and regulations of the Turkish Communal Chamber. Görüleceği gibi Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken iki halk arasında bir nevi sözleşme niteliğinde olan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasının 110 uncu maddesinde “Ahkamül Evkaf” ın yürürlükte kalacağı belirtilmiştir. Ancak bu yeterli olmamış ve 1960 yılında müşterek Yasama Meclisinin kabul ettiği ve Mahkemelerin uygulayacağı yasaları belirleyen “1960 Adalet Mahkemeleri Yasasında (1960 Courts of Justice Law)” aynı hüküm tekrarlanmıştır. Bu yasanın 29. cu maddesi İngiliz döneminde uygulanmış hangi yasaların uygulanmaya devam edeceğini açıklamaktadır. Bu yasalar arasında yine “Ahkamül Evkaf” vardır. Bir süre sonra biz “1960 Adalet Mahkemeleri Yasası”nı iptal ettik ve onun yerine “9/ 76 Mahkemeler Yasası”nı kabul ettik. Aynı hüküm yeni yasada da yer aldı. Bu durumda şöyle bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz. İngiliz döneminden önce “Ahkamül Evkaf” yürürlükte idi. İngiliz döneminde yürürlükte olmaya devam etti. Kıbrıs BAŞLANGIÇTA “AHKAMÜL EVKAF” IN YÜRÜRLÜK- Cumhuriyeti döneminde de yürürlükte kaldı ve halen yüTE OLDUĞUNU SAPTAMIŞ BULUNUYORUZ. DAHA rürlüktedir. Yani kesintisiz olarak Kıbrısta uygulanmış bir SONRA YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMIŞ OLMAZ MI? yasa ve ilkelerle karşı karşıya bulunuyoruz. Vakıf malları ile ilgili İngiliz döneminde çeşitli davalar ol- “Ahkamül Evkaf” a göre bir vakıf malın zamanaşımı ile muş ve bu davalar İstinaf (Temyiz) Mahkemesine taşın- elde edilmesi mümkün olmadığına göre Maraşın özel kişimıştır. Hakim Zeka Beyin İstinaf Mahkemesi yargıcı olarak lere devrinin yasal olmaması gerekir. gördüğü ünlü Tersefan çiftliği davası vardır. Bu davada geçmişte Vakıf olan bir malın zamanaşımı ile Rum köylüle- Bu noktada ilginç bir husus daha dikkatimizi çekiyor. İnre geçtiği iddia edilmişti. “Ahkamül Evkaf” dikkate alınarak giliz döneminde 1941 yılında kabul edilen “Fasıl 224 Tabu talep reddedildi. şınmaz Mal Yasası” ile zamanaşımı ile mal kazanma yöntemi yürürlükten kaldırılmıştır. Yani İngiliz döneminin son Buna benzer diğer davalar da olmuştur. Bu davaların hiç- zamanlarında, sadece vakıf araziler değil diğer arazilerin birinde “Ahkamül Evkaf”ın yürürlükte olmadığı veya yü- de zamanaşımı ile elde edilmesi olanaksız hale gelmiştir. 50 GENCLIK.indd 50 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:19 KÖŞE YAZISI Bu bilgilerden sonra karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor. Kıbrısta her zaman yürürlükte olmuş bir yasaya aykırı olarak bir çok vakıf mal özel kişilere devredilmiştir. Bir süre yürürlükte kalmış olan diğer bir yasaya dayanarak devirler yapılmıştır. Bu çelişkiyi nasıl ortadan kaldırabiliriz? söyledi. Bu beyan üzerine söz konusu malların Abdullah Paşa Vakfına ait olduğu konusunda tespit kararı verilmiştir. Böyle bir karardan sonra bu karar değişmeden , karara aykırı bir işlem yapmak yani Maraşı Rum Yönetimine vermek yeni bir hukuka aykırılık yaratacaktır. Bu konuda müzakere yapılacaksa hiç değilse ileride kararın değişmesi koşuluna bağlı olması gerekir. MARAŞ GIBI, BIR ÇOK KIŞININ EVINI IŞ YERINI YAPTIĞI BÜYÜK BIR YERIN BIR VEYA IKI VAKFA AIT OLMASI ADIL MI? İngiliz döneminde vakıf malların özel kişilere geçmesi sadece Maraşta gerçekleşmiş değildir. Tüm Kıbrısta geniş çapta zamanaşımı gerekçesi ile mal gaspı olmuştur. MARAŞTAKI DEVIR IŞLEMLERI “AHKAMÜL EVKAF” A GÖRE YASAL DEĞILDIR. BIR SÜRE YÜRÜRLÜKTE KALMIŞ OLAN “12/1907 SAYILI YASA”YA GÖRE ISE YASAL OLABILIR. BU DURUMDA ORTAYA ÇIKAN YASAL ÇELIŞKI NASIL ÇÖZÜLEBILIR? Hukuk ilkelerinden hareket ettiğimiz zaman bu çelişkiyi “Ahkamül Evkafa” a göre vakıf mallarının satılması veya şöyle ortadan kaldırabiliriz. Bir ülkede iki farklı yasa, farklı zamanaşımı ile elde edilmesi mümkün değildi. Bu mallar hükümler içerdiği zaman özel olan yasanın uygulanması sadece uygun koşullarda takas yapılabilirdi. gerekir. 12/ 1907 Sayılı Yasa, Kıbrısta bulunan tüm mallarla ilgili bir süre yürürlükte kalmış genel bir yasadır. “Ahka- Bir ülkenin bu kadar büyük bölümünün vakıf arazisi olmamül Evkaf” ise vakıf mallarla ilgilidir. Hukuk ilkelerine göre sı ve bu mallara bu kadar büyük sınırlamalar getirilmesi özel yasanın önceliği vardır ve uygulanması gerekir. Çeliş- adil mi? ki durumunda diğer yasa geçerli olamaz. Bu soruya yanıt verebilmek için Osmanlı vakıfları ile ilgili daha fazla ilgi edinmek zorundayız. Bize öğretmediler ve “Ahkamül Evkaf”ın uygulanmasını gerekli kılan başka ne- yeni öğreniyoruz. Osmanlı İmparatorluğuna “vakıf uygardenler daha vardır. İngiliz döneminde Kıbrıs ta hangi yasa- lığı” ismi de verilmektedir. ların geçerli olduğunu saptarken İngiltere ile Türkiye ara- Bilindiği gibi bu uygarlık Kıbrısa gelmeden önce Kıbrıs sında yapılmış 4 Haziran 1878 tarihli Savunma Anlaşması Rumlarının mülk sahibi olma hakları yoktu. Osmanlı yöhükümlerini dikkate almak zorundayız. Bu anlaşmaya netimi bir taraftan Rumlara özel mülk sahibi olma olanağı göre Kıbrısın egemenliği İngiltere’ye devredilmiş değildi. vermiş, diğer taraftan da Kıbrısın kullanılabilen arazileriSadece bir bedel karşılığında Kıbrısa tasarruf etme ve nin yarıya yakınını vakıf arazisi haline getirmiştir. Kıbrısı yönetme hakkı (occupation and administration) İngiltereye devredilmişti. Böyle bir hakla adada bulunan Osmanlı imparatorluğu dünyada en uzun süre varlığını kodevletin yürürlükte kalmayı kabul ettiği yasa ve ilkelere rumuş imparatorluklardan biridir. Varlığını bu kadar uzun aykırı olarak yaptığı bir yasa geçerli olabilir mi? Bu soruya süre koruyabilmesinin nedenlerinden birinin de vakıflarla fazla zorlanmadan yanıt verebiliriz. Geçerli olmazdı. Kaldı ilgili düzenlemesi olduğu söyleniyor. Vakfın basit tanımı ki İngiliz Yönetiminin “Ahkamül Evkaf”ı yürürlükten kaldır- şöyledir: “Vakıf bir taşınmaz malın sürekli olarak bir amaca ma girişimi olmamıştır. tahsis edilmesidir”. Ancak nasıl bir amaç? Osmanlı vakfı herhangi bir amaç için kurulamaz. Osmanlı vakfı bir taşınBu nedenlerle İngiliz Döneminde yapılmış “12/1907 sayılı maz malın Allaha ayrılması ve gelirinden hayır amaçları ile Yasa”nın sadece diğer taşınmaz mallarla ilgili hükümle- yaralanılması anlamına gelir. rinin geçerli olduğu, Vakıf mallarla ilgili hükümlerinin ise geçerli olmadığı sonucuna varıyoruz. Dolayısıyla “Ahka- Taşınmaz mal Allaha ait bir mal haline geldiğinden satılamül Evkaf”a aykırı olarak vakıf malların zamanaşımı ge- maz ve zaman aşımı ile elde edilemez. Gelirinden başka rekçesi ile elde edilmesi yasal olamaz. Bu konuya tarafsız ülkelerde devletlerin yaptığı hayır işleri yapılacak ve kamu gözle bakanların hiç değilse devirlerin yasallığı tartışmalı hizmetleri yerine getirilecektir. işlemler olduğunu kabul etmesi gerekir. Bu konuda yapılmış akademik bir çalışmadan alıntı yapGAZIMAĞUSA KAZA MAHKEMESI MARAŞIN YAmak istiyorum. Adem Kara ve Cemil Çelik Kıbrısta Vakıf SAL STATÜSÜ ILE ILGILI KARAR VERDI MI? Yönetimi ve denetimi isimli çalışmalarında şöyle diyorlar. Maraşla ilgili anlattığım bu görüşleri belki de tartışmamıza gerek yoktur. Çünkü bizim Mahkememiz bu konuda kesin Vakıf sistemi sosyal güvenliğin temel kurumu olduğu kadar kararını vermiştir. eğitim, kültür, diyanet, bayındırlık, sağlık ve sosyal yardım yatırımlarını yürüten malî bir kurumdur. Yine bu kesimlerde Gazimağusa Mahkemesinin 27.12.2005 tarihinde verdiği hizmet gören, müderris, şeyh, kâtip gibi kişilerin maaşla271/2000 sayılı kararda Maraşın büyük bölümünde devir rını ödeyerek câri harcamaların önemli bir kısmını finanse işlemlerinin geçersiz olduğu belirtilmiştir. Vakıflar ve Din eden bir kurum olarak Osmanlı malî teşkilatının, merkez İşleri Dairesinin açtığı, Abdullah Paşa Vakfına ait malların maliyesi ve tımar sistemi ile birlikte üçüncü alt öğesidir. yasa dışı olarak gasp edildiğini iddia eden bu davada Vakfın esası, bir malı insanların faydalanması için, Allah’ın KKTC Başsavcısı Akın Sait, önce savunma dosyaladıkla- mülkü hükmünde olmak üzere, ferdî mülkiyet sahasından rını fakat daha sonra yaptıkları araştırmada Davacının id- çıkarmaktır. Buna göre vakıf sisteminde finanse eden ve diaların doğruluğunu saptadıklarını, dava konusu malların edilen olmak üzere iki unsur vardır. Abdullah Paşa vakfına ait olup gasp edilmiş olduğunu ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 51 KÖŞE YAZISI Dolayısıyla “12 /1907 Sayılı” yasa yürürlükten kalkmış ve Kıbrıs’ta zamanaşımı ile mal kazanımı tarihe karışmıştır. Bugün de KKTC de zamanaşımı ile mal kazanılması mümkün değildir. 51 1/16/2014 18:15:19 KÖŞE YAZISI KÖŞE YAZISI Finanse eden gelir kaynakları iktisadî ve sosyal hayatın esasları olan han, dükkân, çarşı, hamam, ziraî topraklar gibi taşınmazlar ile vakıf sandıklardan yapılan kredi faaliyetleridir. Bunlar esnaf ve tarımsal üreticiler için iş sahaları teşkil ederler.Bu kaynaklardan elde edilen gelirlerle hayır kurumları denen cami, medrese, zaviye, hasta hane, kervansaray gibi eğitim, din, bayındırlık, sağlık ve sosyal yardım kurumları ile sosyal güvenlik sistemi finanse edilir. Bazı arkadaşlarımız Maraşın ilk aşamada Rum Yönetimine verilmesi ve bütünlüklü çözümün beklenmemesi gerektiğini söylüyorlar. Bu görüş Kıbrıs Türkünün geleneksel özverili ve insancıl yaklaşımı nedeniyle öne sürülmektedir . Sanırım bu görüşte olanlar Maraşı verirsek, bir anlaşma olacak, barış gelecek ve Kıbrısın Kuzeyi bize kalacak zannediyorlar. MARAŞI VERMEK UZLAŞMA OLANAKLARINI ARTIRACAK MI? Maraşın verilmesini uygun bulanlar daha sonra Taşınmaz Mal Tazmin Komisyonu kanalıyla mülkiyet sorununun çözüleceğini düşünüyorlar. Bu görüş doğru olamaz, çünkü Vakıflar ve Din İşleri Dairesinin rakamlarına göre Maraşta Kıbrıslı Rum bireylere verilen koçan sayısı 5877 dir. 2005 de faaliyetlerine başlayan, yani 8 seneden beri çalışmalarını sürdüren Taşınmaz Mal Tazmin Komisyonunun bu güne kadar hallettiği olay sayısı 412 dir. de söyleyebileceğimiz sözler var. Benzer sorun Kuzey Kıbrısta yapılan satış işlemlerinde de yaşanmıştır. Annan Planında BM uzmanları hiç çekinmeden Türklerin elde ettiği tapuların geçersiz olduğunu varsaymış ve sadece bir kullanma hakkı varmış gibi hareket etmişlerdir. Yani malın orijinal Rum mal sahibine ait olduğu varsayılarak değerlendirme yapılmıştır. Diyelim ki KKTC tapularını ilk alan onlara göre geçersiz bir yasaya dayanarak aldı, yani yasal mal sahibi olamadı. DAHA SONRA ONLARDAN ALANLARIN TAPULARINI GEÇERSIZ SAYMAK NASIL MÜMKÜN OLABILDI? İşte bize karşı uygulanmış ilkenin aynen Maraşta da kullanılmasını talep etmemiz gerekiyor. O zaman Maraşta’ki tapular önce veya sonra elde edilmiş olması fark etmeden tümü orijinal mal sahibi olan Evkafa ait olacaktır. Bu iddiayı öne sürmek zorundayız. Çünkü öne sürmemek bizim Rumlarla eşit haklara sahip olmadığımız ,eşit olmamayı kabul ettiğimiz anlamına gelir. Halbuki dünyada hiçbir halk diğer bir halkla eşit olmadığını, aynı haklara sahip olmadığını kabul etmez. Bu insan haklarına aykırı bir yaklaşım olur. BARIŞ NASIL SAĞLANABILIR? Rum komşularımıza şunu söylememiz gerekiyor . Tüm Kuzey Kıbrıstaki orijinal Rum mallarının miktarı elimiz- “Biz geçmişte eşit haklara sahip iki halk idik. Kıbrıs Cumde değil. Çok yüksek bir rakam olduğuna kuşku yok. Bu huriyeti iki halkın anlaşması sonucu ortaya çıkmıştı. Bu nedenle Maraş pazarlık konusu olmaktan çıkarılırsa geri- nedenle devlet yönetiminde eşit hak sahibi idik. Eşitlik ye kalan mülkiyet sorunlarının Taşınmaz Mal Tazmin Ko- Kıbrısa barış getirmenin doğru yoludur. Kıbrısta ne kadar misyonu kanalıyla çözüleceğini düşünmek bir hayalden eşit olursak o kadar barış içinde olacağız. Bu nedenle bizi aldatarak veya müthiş propaganda gücünüze dayanıp ibarettir. baskı yaparak haklarımızı elimizden almaya çalışmanız Örneğin Vakıflar ve Din İşleri Dairesine Kuzeyde kilise doğru değildir. Barışa ulaşmak için kendiniz için istediğinimalları tahsis edilmişti. Daire biraz dikkatli olur ve Annan zi bizim için de istemeniz yeterlidir.” Planını da incelerse Maraş elinden gittiği anda bir gün Kuzeydeki kilise mallarının da elinden gideceğini anlaya- Rumlar kendileri lehine uyguladıkları ilkeleri bizim için caktır. Maraş elden gittiği zaman iki halk arasında anlaş- de uyguladıkları anda Kıbrıs sorunu çözülebilir. Annan ma olasılığı da azalacaktır. Çünkü Maraş Rum Yönetimi- Planında bize uyguladıkları ilkeleri Maraşta da uygulamanin yumuşak karnıdır. Bu gün mallarını geri almak isteyen ları halinde Maraşın vakıf malı olduğunu ve orijinal vakıf Rumlar Rum Yönetimine uzlaşması için baskı yapaktadır- tapularının geçerli olduğunu kabul etmek zorunda kalalar. Maraş verildiği anda bu baskı ortadan kalkacaktır. caklardır. AHKAMÜL EVKAFA GÖRE ZAMANAŞIMI ILE MAL O zaman anlayacaklar ki Kıbrıs sorununun doğru çözüm ELDE ETMENIN YASAL OLMADIĞINI GÖRDÜK. yolu global mal takasıdır. Toplu göç olan tüm yerlerde malANCAK BAŞKA KIŞILER BU YERLERDE MAL SATIN ların da global bir şekilde takas edilmesi gerekir. Bu yapılALMIŞLARSA YASAL DURUM NE OLACAK ? mazsa çok az kişi tatmin olacak Türk veya Rum halkların Maraş Ahkamul Evkafa aykırı olarak zaman aşımı ile Rum- büyük kesimi mağdur olacaktır. lara geçti. Daha sonra başka kişilere devirler oldu. Mallar ya satıldı ya da miras olarak kaldı. Vakıf mallarını ilk alan- Global mal takası konusunda en başarılı örnek 1923 de ların haksız olduğunu ve bu malları alan Rumların tapula- Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan mübadele anlaşrının yasal olmadığını saptamış bulunuyoruz. masıdır. Bu anlaşmada malların global bir şekilde takas edilmesine karar verildiği için Anavatanlarımız arasında , FAKAT DAHA SONRA ONLARDAN DEVRALANLAR Kıbrıs sorunu başlayıncaya kadar barış gerçekleşmiştir. IÇIN NE DIYECEĞIZ? Bir insan tapuya gittiği zaman orada gördüğü kayıtları Sadece Maraş değil Güneyin belki de 1/3 ü Ahkamül doğru kabul ederek hareket eder. Bu nedenle iyi niyetli alı- Evkafa aykırı olarak zamanaşımı gerekçesi ile Rumlara cının korunduğu ilkesi vardır. Şu halde ilk devirler yasa dışı geçmiştir. Rum komşularımız bizim yerimizde olsalar eski olsa bile daha sonra yapılan devirlerin Maraşın statüsünü Evkaf mallarının tümünü geri talep edeceklerdi. Bizim de değiştirme ve yasal hale getirme olasılığı vardır. Bu nokta- aynı hakka sahip olduğumuzu kabul etmeleri ve bu ilkeye da Rumların uluslar arası mahkemelerde çok şey söyleye- dayanarak global mal takası talep etmeleri halinde Kıbrıs bileceğini tahmin edebiliyorum. Ancak bu konuda bizim sorunu çok kolay çözülebilir. 52 GENCLIK.indd 52 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:19 Zorlu TÖRE Ç KKTC MİLLETVEKİLİ ZORLU TÖRE Sn. Zorlu Töre’nin 17 Eylül 2013 Mecliste yaptığı konuşma tutanağı ok ilginç bir konudur bu onun için aslında dinlemesi gerekirdi arkadaşlar. Verelim gitsin Maraş’ı diye bol tarafından atan arkadaşlar vardır, hukukçu arkadaşım vardır onu da yakından ilgilendirir bu konular. Çünkü Maraş’taki mülkiyet hakları, tapu hakları ciddi bir şekilde incelenmesi gerekir. İnşallah Cumhuriyet Meclisi ilerleyen zaman içerisinde, ister Açık Maraş olsun ister Kapalı Maraş üzerindeki toprakların ve onların üzerinde kurulan binalar vardır tabii. Bunların mülkiyet hakları nedir, tapu hakları nedir yasalar neyi gerektiriyor bunların hepsini bizim incelememiz gerekir çünkü sürekli olarak, işte Maraş’ı Rumlara verelim iyi bir başlangıç olsun şeklinde Rum Tarafı’nın bir isteği vardır, bir beklentisi vardır. Aynı şekilde garantör olan İngiltere’nin Yüksek Komiseri, Maraş konusunda da açıklama yapıyor ve iadesi diyor muhteşem olur diyor. İngiliz Yüksek Komiseri bunu söylüyor. Ben de diyorum ki bir muhteşem öneri de ben sunayım, Dikelya Üstlerini okyanuslar ötesinden gelip de burda askeri üst tutacağına İngilizler, Dikelya Üstlerini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne, Ağrotur Üstlerini de Kıbrıs Rum Yönetimine bir an önce devrederse bu da çok muhteşem olur diye bir öneri sunmak istiyorum. Çünkü okyanuslar ötesinden emperyal ve sömürgeci bir tutumla, Kıbrıs Adası üzerinde ve Ortadoğu’ya yönelik olarak askeri üst bulundurma. Ekonomik de değil arkadaşlar yani askeri üst bulundurma. Bu askeri üst ne maksatla bulunduruluyor? Doğu Akdeniz Bölgesinde, Ortadoğu’da veya burdan ta Uzakdoğu’ya kadar uzanan yol üzerinde ekonomik, siyasal, emperyal ve sömürgeci düşüncelerle bu askeri üstler bulunduruluyor. Her ne kadar Kıbrıs Cumhuriyeti anlaşmalarında İngilizlere bu Ada üzerinde egemen oldukları toprak parçası verilmişse de, çok ciddi bir zaman aşımı meydana gelmiştir. Ben de onu ifade edeyim, bu askeri üstlerini terk etsin ve adaletli davransın. Bir tarafını Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne, bir tarafını da Kıbrıs Rum Yönetimi’ne versin. Okyanuslar ötesinden buraya gelip İngilizlerin işi nedir? Sorgulamak gerekmez mi bunu? Elbette sorgulamak gerekir. Şimdi gelelim Maraş’la ilgili mülkiyet hakları ve tapu hakları ve yasal haklar. Bunları konuşmak gerektiğine yüzde 100 inanıyorum. Rumlar bir an önce Maraş’ın kendilerine verilmesini ve kendi ifadeleriyle, yasal sahiplerine verilmesini istiyorlar. Ben de diyorum ki Ahkam-ül Evkaf Kanunlarına göre bugün Kapalı Maraş’ta bulunan toprakların, çok büyük bir kısmı Ahkam-ül Evkaf’a aittir, Abdullah Paşa Vakfına aittir, Lala Mustafa Paşa Vakfına aittir, Bilal Ağa Vakfına aittir. Bunları Rumlar nasıl elde ettiler? İngiliz Sömürge Yönetimi döneminde kullanan kişiye 10 yıldan sonra mülkiyet hakkı verilir, tapu hakkı verilir diye bir yasa çıkardı İngilizler. Ama İngilizler bu yasayı çıkarırken 1907 yılında, büyük bir hata yapmışlardır çünkü 1907 yılında çıkarılan yasadan önce, Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında 1878 yılında Ahkam-ül Evkaf Yasaları yürürlükte kalacaktır diye savunma anlaşmasının içerisinde maddeler vardır, 1878’de. Ve bu Ahkam-ül Evkaf Yasalarına, Kıbrıs’ın egemenliği de İngilizlere devredilmiş değildi. Sadece o günün şartlarında bir savunma anlaşması doğrultusunda idaresi İngilizlere bırakılmıştı. İngilizler bu dönemde yasa yapabilir miydi? Yapabilirdi tabii. Hiç şüphesiz yasalarla ülkeyi yönetmek için yapabilirlerdi ama Ahkam-ül Evkaf Yasasını ki bunlar Hukuk Yasasıdır bunları değiştiremezlerdi ama 1907’de İngilizler genel bir yasa yaptılar ve bu genel yasa kapsamı içerisinde Ahkam-ül Evkaf Yasasını da hiçe saydılar, çiğnediler, hukuku çiğnediler. 1878’de yapılan Savunma Anlaşmasını da çiğnediler. Ahkam-ül Evkaf Yasaları hiçbir şekilde değiştirilemez. 1941 yılında da yine kullanım yoluyla zaman aşımından dolayı Mülkiyet Edinme Hakkı Yasasını da tamamen İngilizler ortadan kaldırdılar. Yani 1907 kapsamında bir Yasa yaptılar bunu Ahkam-ül Evkaf Yasalarını da içine koydular ama 1941 yılında yeni bir yasa daha yaparak zaman aşımından dolayı mülkiyet elde etme hakkını tamamen ortadan kaldırdılar. Maraş’a baktığımız zaman da Maraş’ın üzerinde oturduğu topraklar Ahkam-ül Evkaf Yasasına göre Lala Mustafa Paşa Vakfınındır, Abdullah Paşa Vakfınındır ve Bilal Ağa Vakfınındır. Dolayısıyla şimdi bu araziler Maraş’ın kurulu üzerinde olduğu araziler yasal sahipleri Rumlardır şeklindeki yaklaşım doğru değildir. 1960 öncesinde de Persefone Çiftliğiyle ilgili o zamanın Mahkemelerinde görülmüş, Zeka Bey’in vermiş olduğu kararlar vardır ve Persefone Çiftliği de zaman aşı- mından dolayı Rumlara verildi fakat Mahkeme bunu reddetti ve bu şekilde de Mahkemeler Kanununa geçmiş olan bir karar olarak geçmiş, geçildi, yazıldı. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken Ahkam-ül Evkaf Yasalarının yine yürürlükte olduğunu Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken kabul etti. Yani Rumlar da kabul etti ve o zaman tabii bizim temsilcilerimiz de çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti iki toplumlu biliyorsunuz fonksiyonel yapıya sahip federal bir Cumhuriyetti. Şimdi Federal Cumhuriyeti iki bölgeliliğe çevirmeye çalışıyoruz. Adını biraz coğrafi temellere dayandırmaya çalışıyoruz ama Ahkam-ül Evkaf Yasaları yine yürürlüktedir. 1976 yılında da Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulduktan sonra da Ahkam-ül Evkaf Yasalarının yürürlükte olduğu yine vurgulandı Mahkemeler Hukuku Yasasına uygun olarak. Dolayısıyla Maraş üzerinde söylenenler gerçek dışıdır ve Maraş’ın gerçek sahibi Abdullah Paşa Vakfı, Bilal Ağa Vakfı ve Lala Mustafa Paşa Vakfıdır. Dolayısıyla Maraş ele alınabilir mi? Bütünlüklü çözümün bir parçası olarak elbette alınabilir. Maraş’taki vakıf hakları takas edilebilir. Nerede edilebilir? Bir bütünlüklü çözüm içerisinde bunlar değerlendirilebilir ama bir parça çözüm şeklinde ele alınması hiçbir şeyi fayda etmez. Kıbrıs Meselesini çözmez ve Türk Tarafının tezlerini de zayıflatır. Bundan dolayı da Maraş’ı bütünlüklü çözümün dışında tutarak ve vakıf haklarını bir kenara koyarak çözmeye çalışmak doğru bir yaklaşım değildir. Zaten Anavatan Türkiye de bizim Dışişleri Bakanımız da Maraş’la ilgili şu anda herhangi bir görüşümüz yok, gündemimizde değil şeklinde açıklama yapmıştır. Müzakereleri yürüten Sayın Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ve ekibi onlar da Maraş’la ilgili kısmı reddetmişlerdir ve bütünlüklü çözümün içerisinde yer alacak olan bir husus olarak açıklamışlardır. Dolayısıyla bunu çok sıcak gündemde tutmanın da doğru olmadığına inanıyorum, Anastasiadis’in işte bir jest yapsınlar şeklindeki yaklaşımını doğru bulmuyorum, uluslararası kamuoyu oluşturma çabalarını da buradan kınıyorum ve eğer Kıbrıs Meselesinde çözüm istiyorlarsa şu andaki mevcut durumu dikkate alarak bir çözüm şekline yanaşmaları gerekir, onu ifade etmek istiyorum. İki bölgeli, iki toplumlu, iki kesimli Federal bir Cumhuriyet çağrısı doğru değildir, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları bugüne kadar bu şekilde kararlar üretmiştir ama Annan Planında iki oluşturucu, iki Kurucu Devlet de vardı. Şu anda bizim Hükümetimizin vurgusunda iki Kurucu Devlet ifadesi yoktur, bunlar yanlıştır. İki egemenlik vurgusu yoktur. Bunlar yanlıştır. Cumhurbaşkanı Eroğlu’yla Müzakereler birlikte yürütülecektir ifadesi de yoktur, bunlar da yanlıştır. Çünkü Müzakereleri bugüne kadar Hükümetler değil, Cumhurbaşkanları ve onların oluşturduğu heyetler yürütüyor, elbette Hükümetin Dışişleri Bakanlığı temsilcisi de bu Müzakere Heyetine dahil olabilir, girebilir ama Cumhurbaşkanlığını dışlayarak Türkiye ile sadece istişare edilir şeklindeki bir ifadeyle Türkiye’yi es geçmek doğru değildir. Dolayısıyla hem dış politikada, hem Maraş konusunda çok dikkatli olmak mecburiyetindeyiz. Meydana gelecek olan bir kaybı sonradan telafi etme imkanı da yoktur. Bugün Girit’i kaybettik geçmişte Girit bir daha dile getirilmedi, sadece Anadolu kıyılarından bakılır ve “ah Girit, vah Girit” diye ağlanır. Yine ayni şekilde Rodos için de öyle, On iki Adalar için de öyle, Batı Trakya için de öyle. Ben bunları ifade ederken fetihçi bir zihniyet düşüncesiyle ifade etmiyorum ama milli kazanımlar zaafiyet gösterilir ve kaybedilirse sonradan tekrar elde edilemez. Ondan sonra ah vah çekilir. Onun için ulusal duruşumuzda, ulusal kazanımlarımızda dikkatli olmak mecburiyetindeyiz. Eğer yasalar geçerliyse, kanunlar geçerliyse, eğer hukukun üstünlüğü geçerliyse Ahkam-ül Evkaf Kanunları da geçerlidir, Vakıf Kanunları da geçerlidir. Kilise Kanunları geçerliyse, Vakıf Kanunları da geçerlidir. Kilisenin Kanunları vardır, Kilisenin malları vardır ama Vakfın malları İngiliz Sömürge Döneminde yağma Hasan’ın böreği gibi Rumlara verilecektir ve biz buna ses çıkarmayacağız. Böyle bir şey olamaz. Onun için Cumhuriyet Meclisinin de tarihi görevi ve sorumlulukları vardır, bunları korumak mecburiyetindeyiz, hepinize saygılar sunuyorum. ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 53 KKTC MECLİSİNDEN KKTC MECLİSİNDEN 53 1/16/2014 18:15:20 TEKNOLOJİ SAYFASI TEKNOLOJİ SAYFASI YENİ BULUŞLAR, İLGİNÇ BULUŞLAR, TEKNOLOJİK GELİŞMELER Xerox’tan yapılan açıklamaya göre, duyurulduğu ilk günden itibaren ilgi uyandıran ve TIME dergisi tarafından 2007 yılının en iyi buluşları arasında gösterilen silinebilir kağıt buluşunun, şirketin Kanada’daki AR-GE Merkezi ve Palo Alto’daki PARC AR-GE Merkezinin ortak çalışmasının bir sonucu olarak ortaya çıktı. M icrosoft’tan müthiş ürün ,Microsoft, büyük bir dokunmatik ekrana sahip olan, yeni ürününü piyasaya sürdü. Ancak bu ürün el yakacak lanım için şu an çok pahalı olduğu belirtildi. Açıklamada, masanın 30 inç boyutundaki ekranının dokunmatik olduğu ve kameraları sayesinde üzerine konulan cep telefonu gibi bazı cisimleri tanıyabildiği ve yüzeyine dokuBU EKRANDA YOK YOK nulduğunda diğer dokunmatik Microsoft, büyük bir dokunmatik ekranlar gibi üzerine dokunulan ekrana sahip olan, üzerine konu- tek noktaya değil, tüm noktalara lan bazı nesneleri tanıyabilen, fo- aynı anda tepki verdiği belirtildi. toğrafları gösterebilen ve müzik çalabilen masa şeklindeki ‘’Sur- FARE VE KLAVYE YERİNE face’’ adlı yeni ürününü piyasaya GEÇECEK sürdü. ‘’Surface’’ın Microsoft’un patronu Bill Gates’in, fare ve klavye yeriYENİ ÜRÜN EL YAKACAK ne bilgisayarların ses, kalem ve Şirketin açıklamasında, ‘’Surfa- dokunmayla yönetilmesi planının ce’’ın otel, restoran ve kumar- önemli bir aşaması olarak kabul hanelerde kullanılmak üzere ta- edildiği belirtiliyor. sarlandığı ve fiyatı 5-10 bin dolar olan ekranlı masanın kişisel kul- Microsoft yetkilileri, gelecekte her yerde bu tür yüzey-ara yüzlerin kullanılacağını tahmin ettiklerini ve bu ürünle yüz binlerce otel ve restoranın ilgilenebileceğini söylediler. Silinebilir Kağıt icat edildi. Xerox’un yakın geçmişte duyurusunu yaptığı silinebilir kağıt buluşu, ABD’de kamuoyuna tanıtıldı. 54 GENCLIK.indd 54 AÇIKLAMADA, ŞUNLAR KAYDEDILDI: “Gelecekteki kağıt tüketim anlayışını değiştirebileceği gözüyle bakılan bu teknoloji geçici olarak var olacak görüntüler yaratmanın yöntemlerini ararken bulundu. Çalışmalar ilerlerken (tamam şimdi bulduk) denilen nokta, belli miktar dalga boylarında ışık alan parçaların renk değiştirdikleri ve belli bir süre sonra kendiliğinden ortadan kayboldukları an oldu. İnsanoğlu bu noktadan hareket ederek, şu an için kendisini 16– 24 saat arasında silen, defalarca tekrar kullanılabilen silinebilir kağıt buluşu ile tanışmış oldu.” Xerox’un yaptırdığı araştırmalara göre, ofis çalışanlarının bir iş günü içinde basmış oldukları kağıt dokümanlarının yüzde 45’i çöpe atılıyor. Xerox’un iş analistleri, insanların bilgi üretimi ve paylaşımı için bilgisayarları kullanmasına rağmen, bir bilginin okunması ve incelenmesi işini kağıt üzerinde yapmayı tercih ettiklerini, bilgileri kağıt üzerinde okumanın insanlara rahatlık verdiğini, bunun kağıt tüketimini ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:20 TEKNOLOJİ SAYFASI azaltmada önemli bir engel teşkil ettiğini öne sürüyor. Silinebilir kağıt buluşunun daha az kağıt tüketilmesine yardımcı olması planlanıyor. ÇARPIŞMAYA KARŞI YENI TEKNOLOJI: Japon otomobil üreticisi Nissan, arıların gözlerinin yapısından esinlenerek, çarpışmaya karşı yeni bir teknoloji geliştirdi. Nissan, arıların uçarken diğer böceklerle çarpışmasını engelleyen 300 derece görüş açısına sahip, son derece karmaşık bir yapısı olan gözlerinden esinlenerek, çarpışmaya karşı geliştirdiği yeni bir teknolojiyi tanıttı. Tokyo’da düzenlenen Ceatec elektronik fuarında, bir metre yüksekliğinde bir tür robot biçimindeki otomobilde tanıtılan prototip “BR23C”, 180 derece açıda ve iki metre ötedeki tüm engelleri tespit edebilen bir sensörle donatıldı. Sistemde veriler bir mikroişlemciye geçilir geçilmez anında çarpışmayı önleyici bir manevra yapılması sağlanıyor. Araç önüne aniden biri çıkarsa, tekerleklerin yönü çevriliyor. Tokyo Üniversitesi ile işbirliği yaparak geliştirdiği, şimdilik bir oyuncağa benzeyen bu prototipi yakında üreteceği otomobillerde kullanmayı hedefleyen Nissan’ın bu projesinden sorumlu mühendisi Toshiyuki Ando, “Araç bir engeli tespit ettikten sonra saniyenin çok kısa bir bölümünde, çarpışmadan kaçacak kadar veya daha fazla açıda tekerleklerinin yönünü çeviriyor. Sistem, yaban arılarının diğer yaban arılarına ve böceklere çarpmamak için kullandıklarına benziyor. Her şey bir bakışta olup bitiveriyor. Bunun eski sistemlere göre tek farkı, çarpışmadan kaçınılacak manevranın tamamen içgüdüsel yapılması, bu olmadan robot engelden kaçmak için yeterince hızlı hareket edemez” diye konuştu. ‘’TÜRK’’ BULUŞLARI İnternet sitesinde Türklere ait ilginç buluşlara da yer veriliyor. Otomatik bir makara sistemi üzerine kurulu ‘’asansörlü korniş’’, perdelerin kolayca asılmasını sağlıyor. Kornişin üzerindeki delikler lamaların tavana monte edilmesini kolaylaştırıyor. Düzenekte bulunan kayışlar sayesinde korniş aşağı doğru iniyor, perde böylece yerden takılabiliyor ve ardından korniş yukarı çekiliyor. ‘’Sırt asansörü’’ de yangın çıktığında çok katlı binalardan hayat kurtarmaya yarıyor. Aşağıya indirilecek kişinin sırtına askı kemerleriyle takılan sırt asansörü, halatın ucundaki kancayla balDENİZDE ANAHTARLIK kon veya pencereye tutturuluyor. KAYBETMEYE SON Halat sayesinde kişi asansörle Vapurda ya da teknede denize yavaşça inebiliyor. düşürülen anahtarlar ya da takı gibi yükte hafif, parada ağır eşya KENDINI ONARABILEN özel bir düzenekle kolayca bulu- MALZEME nabiliyor. Eşya içine gizlenen 47 Fransız bilim adamları, ikiye kesantim uzunluğunda, şişebilen, silse bile kendini onarabilen ve parlak, turuncu renkli bir tüp sa- yeniden yapışabilen bir materyal yesinde eşya, suya düştüğünde geliştirdiler. su yüzeyinde kalabiliyor. Şişerek açılan ve 30 saniye içinde eşya- CNN TÜRK - Nature dergisinde yı su yüzüne çıkarabilen tüp 120 yayınlanan bilimsel makaleye gram ağırlığı kaldırabiliyor. göre, henüz ad verilmeyen ve bir tür yapay lastik olarak tanımlanan Piyasaya sunulması beklenen materyal, bitkisel yağ ve idrarın ilginç tasarımlardan biri de do- içindeki bir bileşikten yapıldı. ğum günlerini, evlilik yıl dönümlerini unutturmayan yüzükler. Pille Yeni geliştirilen bu malzeme, keçalışan yüzükler, özel günlere bir sildiğinde, diğer tarafına güçlü gün kala her saat, parmağını 10 kimyasal çekim özelliğini korusaniye boyunca 1-20 derece ara- yan bir yüzey üretiyor. Böylece sında ısıtıyor. Suyun basıncı ile kesilen materyal, yapıştırıcı veya çalışan, pil veya elektrik gerektir- başka bir özel muameleye gerek meyen ışıklı duş başlıkları evleri kalmadan hiç ayrılmamış gibi yerenklendiriyor. Suyun basıncı ile niden yapışıyor. çalışan başlıklar, suyun sıcaklığına göre renk değiştiriyor. Fransız araştırmacılar, bu materyalin üretiminde “Molekül MüKadınların büyük yardımcısı ol- hendisliği”nden yararlandılar. maya aday elektronik kesme tahtası da üzerinde doğranılan malzemenin ağırlığını gösteriyor. ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 55 TEKNOLOJİ SAYFASI Kesme tahtası, diyet yapanlara ve tarife göre yemek yapmak isteyenlere kolaylık sağlıyor. 55 1/16/2014 18:15:21 OYUN SAYFASI OYUN SAYFASI VASKERVON ARENASI League of Legends tempolu, rekabete dayalı, strateji oyunlarının heyecanını rol yapma oyunlarının öğeleriyle bir araya getiren çevrim içi bir oyundur. Tasarımları ve oynanışlarıyla kendine özgü şampiyonlardan oluşan iki takım, çeşitli savaş alanlarında ve oyun modlarında başa baş mücadele eder. League of Legends sürekli çeşitlenen şampiyonları, sık sık güncellenen içeriği ve canlı turnuva ortamıyla, her beceri seviyesindeki oyuncunun sıkılmadan çok uzun süre oynayabileceği bir oyundur. GÖĞÜS GÖĞÜSE ÇARPIŞ Hem küçük çatışmalarda, hem de 5’e 5 heyecanlı çarpışmalarda rakiplerini yenmek için stratejik düşün, takımını koordine et ve reflekslerini şimşek hızında kullan STRATEJİ KUR VE GELİŞ Sık sık güncellenen içeriği, çeşitli haritaları ve oyun modları ve sürekli eklenen şampiyonlarıyla, League of Legends’da başarının yolu, senin hünerlerinden geçiyor REKABETLE İLERLE League of Legends, ister botlara karşı keyifle mücadele ederken, istersen de lig sisteminin basamaklarını tırmanırken seni benzer yetenek düzeyinde rakipler ve müttefiklerle eşleştirecek teknolojiye sahip. ONURUNLA DÖVÜŞ Onurlu bir şekilde mücadele et, sportmenliğinle diğer oyunculardan takdir al ESPOR DEMİŞKEN Dünyanın en aktif profesyonel rekabet ortamına sahip olan League of Legends için, yıl boyunca pek çok turnuva düzenlenir. Bunlardan en ünlüsü de, profesyonel oyuncuların milyon dolarları bulan ödüller için yarıştığı prestijli Şampiyona Serisi’dir. DÜNYANIN EN BÜYÜK ÇEVRİMİÇİ OYUN TOPLULUĞU Dünyanın en büyük çevrim içi oyun topluluğuna katıl! Arkadaş edin, takım kur, dünya çapında on milyonlarca rakibe karşı mücadele et, zaferlerini ve niteliklerini forumlarda, YouTube’da ve internetin her sosyal köşesinde paylai 1 5 yılını yani “Korsanlığın Altın Çağı” denilen dönemi konu alıyor. 1700’lü yılların başında İngiltere, İspanya, Portekiz, Hollanda ve Fransa devletleri arasında bir savaş hüküm sürmektedir. Bu devletlerin tek amacı ise denizleri ele geçirmek. Korsanlar da bu dönemde devletlere çalışıyorlar. Yani paralı askerler. Bir süre süren savaş 1703 yılında Utrecht Antlaşması’nın imzalanıp barışın ilan edilmesi ile sona erer. Bunun sonucunda ise korsanlar işsiz kalır. Ortada kalan korsanlar, ortak çıkarları için birleşirler ve tüm devletlere savaş açarlar. Bu birleşim sonucunda zorunlu kaldıkları için kendi aralarında kurallar oluştururlar. Böylece tarihin ilk gerçek anlamda ırk, din, cinsiyet ayrımı olmayan, demokratik toplumu oluşur. Korsanlar, sayıları arttıkça, devletlerin donanmalarından saklanabilecekleri bir yer bulmaya çalışırlar ve Karayipler’e yerleşirler. Buralarda şehirler, sığınaklar kurarlar. Assassin’s Creed’in asıl konu aldığı savaş olan tapınakçılar ve suikastçılar arasındaki savaş ise devam etmektedir. Tapınakçılar, suikastçıları alt edebilecek gücü ele geçirmek için Karayipler’e gelirler. Fakat suikastçılar Karayipler’e gelmiş ve korsanlar arasında sayılarını arttırmışlardır. ASSASSİN’S CREED IV 56 GENCLIK.indd 56 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:22 VİZYONDAKİ FİLİMLER PATRON MUTLU SON İSTIYOR Vizyon Tarihi: 01.01.2014 (1s 45dk) Yönetmen: Kıvanç Baruönü Oyuncular: Tolga Çevik, Ezgi Mola, Murat Başoğlu Tür: Komedi, Romantik Yapımcı İsfendiyar, senaristlik yapan Sinan’ı romantik komedi filmi senaryosu yazması için Kapadokya’ya gönderir. Burada bir butik otele yerleşen... BU İŞTE BIR YALNIZLIK VAR HALAM GELDI Vizyon Tarihi: 03.01.2014 (1s 40dk) Yönetmen: Erhan Kozan Oyuncular: Miray Akay, Tunç Oral (II), Melisa Celayir Tür: Dram Film, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde medeniyetlerin iç içe geçtiği, birden fazla kültürün bir arada yaşadığı köylerden biri olan Akıncılar’da... DÜĞÜN DERNEK Vizyon Tarihi: 06.12.2013 (1s 46dk) Yönetmen: Selçuk Aydemir Oyuncular: Ahmet Kural, Murat Cemcir, Rasim Öztekin Tür: Komedi Sivas’ın Esenyurt köyünde yaşayan İsmail’in oğlu Tarık bir gün yurt dışından çıkagelir. Önce her zamanki gibi bir memleket hasreti gibi görünse de... WALTER MITTY’NIN GIZLI YAŞAMI SENIN HIKAYEN Vizyon Tarihi: 27.12.2013 (1s 49dk) Yönetmen: Tolga Örnek Oyuncular: Timuçin Esen, Selma Ergeç, Nevra Serezli Tür: Dramatik komedi Hakan ve Esra evliliklerinin yedinci yılını tamamlayan, birbirlerini halen tutkuyla seven, 30’lu yaşlarında bir çifttir. Esra özel bir şirkette iyi... 47 RONIN Vizyon Tarihi: 27.12.2013 (1s 59dk) Yönetmen: Carl Erik Rinsch Oyuncular: Keanu Reeves, Hiroyuki Sanada, Kô Shibasaki Tür: Dövüş, Aksiyon Vizyon Tarihi: 03.01.2014 (1s 54dk) Yönetmen: Ben Stiller Oyuncular: Ben Stiller, Kristen Wiig, Shirley MacLaine Tür: Macera, Dramatik komedi Fantezi dünyasında sessiz sedasız bir hayat süren, tirajı yüksek “Life!” dergisinin fotoğraf arşivinde çalışmakta olan Walter, kendini hiç... DINOZORLARLA YÜRÜMEK 3D HOBBIT: SMAUG’UN ÇORAK TOPRAKLARI Vizyon Tarihi: 13.12.2013 (2s 41dk) Yönetmen: Peter Jackson Oyuncular: Martin Freeman, Richard Armitage, Ian McKellen Tür: Fantastik, Macera Hobbit üçlemesinin ilk filmi olan Hobbit: Beklenmedik Yolculuk’un devam filmi olan yapımda Shire’lı Hobbit Bilbo Baggins, Thorin Meşekalkan’ı ve... Vizyon Tarihi: 13.12.2013 (2s 5dk) Yönetmen: Ketche Oyuncular: Engin Altan Düzyatan, Özgü Namal, Emin Gürsoy Tür: Dram Gençliğinde uzun süre bir müzik grubunda gitar çalıp beste yapan Mehmet, 30’lu yaşların sonuna geldiğinde hem müziği bırakmış hem de aile hayatında... ERKEKLER Vizyon Tarihi: 20.12.2013 (2s 7dk) Yönetmen: Faruk Aksoy Oyuncular: Fikret Kuşkan, Ali Poyrazoğlu, Asuman Dabak Tür: Komedi Adem Yunus kariyeri başarılarla dolu olan ünlü bir avukattır. Mutlu bir evliliği varken yaptığı bir hata her şeyi mahveder. İlişkisinde hiçbir... Vizyon Tarihi: 20.12.2013 (1s 27dk) Yönetmen: Neil Nightingale, Barry Cook Oyuncular: Justin Long, Tiya Sircar, John Leguizamo Tür: Animasyon , Aile Patchi, doğduğu sürünün en küçük üyesidir, dahası beraber büyüdüğü dinozor çocukların içinde hneüz en güçsüz ve çelimsiz olan da odur. Paçi... OLDBOY Vizyon Tarihi: 03.01.2014 (1s 44dk) Yönetmen: Spike Lee Oyuncular: Josh Brolin, Elizabeth Olsen, Sharlto Copley Tür: Gerilim Joe Doucett kaçırılır ve dış dünyayla hiçbir iletişiminin olmadığı karanlık bir yere götürülür. Bu karanlık mahsende neden kaçırıldığını dahi... ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 GENCLIK.indd 57 VİZYONDAKİ FİLİMLER “Ronin” Japon kültüründe efendisiz kalmış samuray savaşçılarına verilen isimdir. Lord Asano’nın himayesinde huzurlu bir hayat süren Ako halkı ve... 57 1/16/2014 18:15:22 BURCULAR KOÇ (21 MART - 20 NİSAN) Bugün enerji dolu ve yerinde duramaz bir yapıya sahip olacak ancak aynı zamanda da fiziksel yetersizlik içine gireceksiniz.Siz bir koç kadınıysanız bugün çevrenizdeki birçok erkeğin beğenisini kazanabilirsiniz ancak evli bir kadınsanız eşinizle anlaşmazlıklarınız olabilir. Siz bir koç erkeğiyseniz, bugün karşıcinsten olanlarla, eskiye oranla daha iyi anlaşabilir, arkadaşlık ya da aşk ilişkileri gerçekleştirebilir, hemen hemen her konuda anlayış görebilirsiniz. BOĞA (21 NİSAN - 20 MAYIS) BURCULAR Bugün çok fazla konu üzerine yoğunlaşmadan, soğukkanlı davranabileceğiniz bir gündesiniz.Rahatça düşünüp, planlar yapabilir, işlerinizi sıraya koyabilirsiniz. Topluma açık olan kalabalık bir ortamda, sevdiğiniz dostlarınızla birlikte bulunmanız olasıdır. Eğer bunun gerçekleşmesi halinde tüm dikkatleri üzerinize çekerek, günün yıldızı olabilirsiniz. İKİZLER (21 MAYIS - 20 HAZİRAN) Bugün çok fazla konu üzerine yoğunlaşmadan, soğukkanlı davranabileceğiniz bir gündesiniz.Rahatça düşünüp, planlar yapabilir, işlerinizi sıraya koyabilirsiniz. Topluma açık olan kalabalık bir ortamda, sevdiğiniz dostlarınızla birlikte bulunmanız olasıdır. YENGEÇ (21 HAZİRAN - 20 TEMMUZ) Bugün, günlük işlerinizde karşılaşacağınız ufak tefek aksillikler nedeniyle biraz sinirleriniz bozulabilir.Çevrenizde bulunan bir kişinin hakkınızda yapmış olduğu bir dedikodu canınızın sıkılmasına neden olabilir. Bu kişiyle yüzleşip onun gerçek niyetini öğrenmeniz daha olumlu bir yaklaşım tarzıdır. ASLAN (21 TEMMUZ - 20 AĞUSTOS) Bugün, daha önceden hiç düşünmediğiniz hatta aslında pek istemediğiniz bazı şeyler yapmak zorunda kalabilirsiniz. Hesapta olmayan tesadüfler veya karşılaşacağınız aksilikler planlarınızı tamamen değiştirmenize neden olabilir. Bugün için kimseye söz vermemelisiniz. BAŞAK (21 AĞUSTOS - 20 EYLÜL) Bugün maddi konularla ilgili beklentileriniz boşa çıkabilir ve hayalkırıklığı yaşayabilirsiniz.Çevrenizdeki kişiler para akışınızı zorlayacak etki yapabilir veya siz yardım için para harcayabilirsiniz. Yapacağınız harcamaların sonunda sıkıntı çekmeniz kaçınılmaz. TERAZİ (21 EYLÜL - 20 EKİM) Bugün şansınızda ani bir iyiye dönüş var. Şansa bağlı işlerde başarılı olabilirsiniz.Sevdiğiniz uğraşlara daha fazla zaman ayırmanız içinde bulunduğunuz sıkıntılı ve düşünceli halinizden kurtulmanıza yardımcı olabilir.Bugün sizin için yeniden yapılanma, dinlenme ve mutluluk günü olabilir. Kendinize bir hediye alabilirsiniz. AKREP (21 EKİM - 20 KASIM) Bugün işinizle ilgili bazı memnuniyetsizlikleriniz olabilir.Eğer bu varsa yeni imkanlar aramanız için en uygun dönemdesiniz. Bunda başarılı olmasına olabilirsiniz fakat kolay olacağını da zannetmeyin. İşinizle ilgili sinirli ve gerilimli konuları özel hayatınıza taşımanız eşiniz veya sevgilinizle aranızda problemlerin çıkmasına sebep olabilir. YAY (21 KASIM - 20 ARALIK) Eğer uzun süredir yalnız kaldıysanız, hoş olmayan psikolojiye girmeniz olasıdır. Yakın dostlarınızı, sevdiğiniz kimseleri çağırarak kendi çevrenizde bulundurmalısınız. Eğer böyle bir toplantı yapabilirseniz sizin için, kendinizin dışarıya gitmenizden daha rahat ve hoş olacaktır. OĞLAK (21 ARALIK - 20 OCAK) Bugün karşı cinsle olan ilişkilerinizde dikkatli olmanız gereken bir gününüzdesiniz.Bu dönemde yeni ilişkilere ve yeni tanıştığınız kişilerle dostluk geliştirmeye uygun değilsiniz.Yakınlaşmak istediğiniz kişiler sizin çapınızda olmadığı için herhangi bir şekilde zarar da verebilirler. KOVA (21 OCAK - 20 ŞUBAT) Bugün kendinizi güçlü bir konumda görüyor olabilirsiniz ancak önemsemediğiniz kimselerden umulmadık zararlar gelebilir.Gerilimlerinizi atmaya gayret etmelisiniz. Gerek zihinsel, gerekse bedensel olarak fazla gerilmiş durumda olabilirsiniz. BALIK (21 ŞUBAT - 20 MART) Bugün çevrenizde olumlu gelişmeler meydana gelebilir ve zamanın sizin için çok değerli hale geldiğini görebilirsiniz. Bazı planlarınız boşa gittiği için üzülebilirsiniz ancak sonunda siz karlı çıkacaksınız çünkü böylece değişik imkanlar yaratabileceksiniz. Özel hayatınız dengeli ve huzurlu. 58 GENCLIK.indd 58 ÇAĞDAŞ GENÇLİK ARALIK 2013 - ŞUBAT 2014 1/16/2014 18:15:23
© Copyright 2024 Paperzz