“Halk tabiriyle “etrafı dağlık, ortası bağlık bir şehir

ŞEHİR GÜZELLEMESİ / M. Nihat MALKOÇ
Etrafı Dağlık, Ortası Bağlık
Erzincan
10 MAYIS 2014
“Halk tabiriyle “etrafı dağlık, ortası bağlık bir şehir”dir
Erzincan… Doğu Anadolu’nun Yukarı Fırat Bölümünde yer
alan Erzincan, birçok kadim medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Bugünkü Erzincan, alabildiğine düz ve bereketli bir ova üzerinde
kurulmuştur. Kara, hava ve demir yolları ağına sahip ender
yerleşim yerlerinden biridir burası. Kısacası Erzincan, yaşamak
için bütün güzelliklere sahip ender şehirlerdendir.”
somuncubaba 11
H
alk tabiriyle “etrafı dağlık, ortası bağlık bir şehir”dir Erzincan… Doğu
Anadolu’nun Yukarı Fırat Bölümünde
yer alan Erzincan, birçok kadim medeniyete ev
sahipliği yapmıştır. Bugünkü Erzincan, alabildiğine düz ve bereketli bir ova üzerinde kurulmuştur. Kara, hava ve demir yolları ağına sahip
ender yerleşim yerlerinden biridir burası. Hemen her yüzyılda ağır bir depremle yüzleşen
Erzincan’ın tek eksiği denizdir; o açığı da gölleriyle ve göletleriyle kapatmaktadır. Kısacası
Erzincan, yaşamak için bütün güzelliklere sahip
ender şehirlerdendir.
Anadolu’nun kapılarının Türklere açılmasına
vesile olan Malazgirt Zaferi’nden sonra Sultan
Alparslan, Mengücek Ahmet Gazi’yi Karasu ve
Çatlı nehirleri vadilerinin fethiyle vazifelendir-
12 MAYIS 2014
mişti. O da Erzincan ve Kemah’ı da içine alan
bölgeyi hâkimiyeti altına alıp, Kemah’ı merkez
yaptı. Erzincan zaman içinde birçok kez el değiştirdi. Yavuz Sultan Selim’in Safevîlerle yaptığı Çaldıran Savaşı’ndan sonra Erzincan ve Kemah, Osmanlıların eline geçti.
Erzincan’ın Çayırlı, İliç, Kemah, Kemaliye,
Otlukbeli, Refahiye, Tercan ve Üzümlü adlarında sekiz ilçesi mevcuttur. Bu ilçeler arasında
Otlukbeli’nin tarihî bir önemi vardır. Zira Fatih
Sultan Mehmet’le Akkoyunlu hükümdarı Uzun
Hasan arasındaki savaş burada yapılmıştı.
Altıntepe, Urartuların Mirası
Erzurum-Erzincan yolu üzerinde yer alan
Altıntepe, Erzincan’ın görülmesi gereken tarihî
kalıntılarının başında gelmektedir. Urartulara
ait bu şehir kalıntısından bugüne kalanlar görülmeye değerdir. Hititler, Medler, Persler ve
Makedonyalılar bu kaleye sahip olmuştur. Onların ardından sırasıyla Selçuklular ve Osmanlılar
şehre egemen olmuşlardır. Ecdadımız burada
camiler, köprüler, kervansaraylar ve hamamlar
yaparak şehri imar etmiştir. Günümüzde hâlâ
ayakta olan Çadırcı, Taşçı ve Paşa Hamamları
Osmanlı’dan kalmadır.
Erzincan kadim bir payitahttır aynı zamanda.
Bu şehir, tarihî süreç içerisinde Mengüceklilere başkentlik yapmıştır. Bu kadim şehir, tarihte
İpekyolu üzerinde kurulmuştur. Zaman içerisinde mühim ticarî canlılıklar yaşamıştır. Munzur
Dağlarının ortasına düşen Erzincan, deprem
illeti yüzünden daima yenilenmiş ve zorunlu
olarak yer değiştirmiştir.
Deprem Kuşağında
Canhıraş Mücadele
Tarihî süreç içerisinde depremin pençesinden bir türlü kurtulamayan Erzincan, bu açıdan bakınca talihsiz bir şehirdir. Yüzlerce yıllık
emekle biriktirilen nice değerler ve değerliler
birkaç saniye içinde yok olup gitmiştir bu şehirde. Şehrin hafızası bir anda sekteye uğramıştır.
Bu, gelişmekte olan bir şehir için ciddi bir ruhsal
travmadır. Bunun yanında depremden kaynaklanan yoğun göçler, şehrin bütünlüğünün bozulmasına ve kültürel dağılmaya neden olmuştur.
İstanbul’da yaşayan Erzincanlıların sayısının,
Erzincan’da yaşayanlardan daha fazla olduğunu
söylersek meselenin ciddiyeti daha iyi anlaşılır.
Erzincan hiçbir şeyden çekmedi depremden
çektiği kadar. Ülkemizde yaşanan en büyük
somuncubaba 13
kesmektedir. Bu arada geçmişte prefabrik evler
bahçelere kurulmuştur.
Erzincan’ın Manevî Mimarları
Erzincan’ın manevî mimarlarından biri olan
Terzi Baba, her kesim tarafından kabul gören,
şehrin manevî dinamiklerindendir. Halk, bu Allah dostunun türbesini sıklıkla ziyaret etmektedir. Burada dualar edilmekte ve dileklerde
bulunulmaktadır. Halkın manevî önderlerinden
olan bu kıymetli şahsiyet adına bir de modern
camili külliye inşa edilmiştir.
deprem olarak bilinen 1939 Erzincan Depremi
şehri yerle bir etmiştir. Bu deprem sırasında on
binlerce insanımız hayatını kaybetmiştir. Bu
depremden evvel, şehir Fırat kenarında kurulmuştu. Burası yerle bir olunca hayatta kalan insanların çoğu göç etmiş, şehri terk etmeyenler
ise iki sene boyunca çadırlarda yaşamak mecburiyetinde kalmıştır. Bundan sonra geçici bir
şehir kurulmuş, halk bu derme çatma evlerden oluşan şehirde elli yıl yaşamıştır.
Bugünkü şehir, büyük oranda 1992
depreminden sonra inşa edilmiştir.
Yeni kurulan bu şehir, gayet planlı ve
intizamlıdır. Bu şehir sıfırdan, kâğıt
üzerinde planlandığı için son derece
düzgün bir yapıya sahiptir. Onun
içindir ki bütün sokaklar
birbirini doksan
derecelik
açılarla
14 MAYIS 2014
Öte yandan Nakşibendi Şeyhi Piri Sami
Hazretleri’nin kabri de bu güzide şehirde bulunmaktadır. Kemaliye’ye bağlı Ocak Köyü’ndeki Hıdır Abdal Sultan Türbesi, Erzincan’ın mistik
ruhunu yansıtan, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinde yapılmış manevî yapılardandır.
Erzincan’da Recep Yazıcıoğlu’nun
İzleri
Şehirler vardır ki idarecileriyle et ve tırnak
gibi bütünleşmiş ve özdeşleşmiştir. İşte o ender şehirlerden biri de Erzincan, o
müstesna idarecilerden biri de
“Muhalif Vali” olarak hafızalarımızda yer eden merhum Recep
Yazıcıoğlu’dur. Yazıcıoğlu, Trabzonlu olmasına rağmen adı hep
Erzincan’la birlikte anılır olmuştur.
Çünkü o, görev yaptığı süre içerisinde, Erzincan’a damgasını vurmuştur.
Erzincanlılar ona “Efsane Vali”,
“Süper Vali” sıfatlarını layık görmüştür. Erzincanlılar,
valilerine sahip çıkmış ve onu bağırlarına
basmıştır. Sıra dışı renkli kişiliğiyle tanınan ve
sevilen, protokole rağbet etmeyen Vali Recep
Yazıcıoğlu, Erzincan’da devletle halk arasındaki
duvarları kaldırmış, tabir caizse “halkın valisi”
olmuştur. O, daima halkın içinde yer almıştır.
Erzincan’da rafting, kano ve yamaç paraşütü
gibi doğa sporlarının gelişmesinde merhum valinin büyük katkıları olmuştur.
Yazıcıoğlu’nun, Kemaliye-Başpınar arasında
Karasu Nehri üzerinde, bütün bürokratik engellere rağmen, yaptırdığı köprünün hikâyesi
Ayşe Kulin’in bir romanına ve aynı romandan
uyarlanan bir diziye de konu olmuştur. Öte
yandan günümüzde hizmete açılan, Türkiye’nin
en uzun kayak pistine sahip Ergan Dağı Kayak
Tesisleri de Yazıcıoğlu’nun rüyasıydı. Keşke bu
tesise onun adı verilseydi. Bugün Erzincan’da
Recep Yazıcıoğlu adını taşıyan ortaokul, cadde,
tünel ve köprüler vardır. Bu da gösteriyor ki Erzincanlılar valilerine vefada kusur etmemiştir.
Etrafı Dağlık, Ortası Bağlık Bir Şehir
Doğunun cazibe merkezi olan Erzincan,
doğası bozulmamış bakir bir yerleşim yeridir.
Erzincan’ın güzelliklerini ve özelliklerini muhafaza etmek, orada yaşayanların ve yetkililerin
boynunun borcudur. Buradaki o güzelim meyve
ve sebze bahçelerini beton yığınlarına kurban
etmemeliyiz. Erzincan doğayla barışık ve doğal
kalmalıdır. Buraya gelenler öncelikle huzur ve
sükûn bulmalıdır. Varsın sanayisi ve fabrikası
olmasın Erzincan’ın, dert değil
Erzincan deyince çoğumuzun aklına tulum
peyniri gelir. Burada üretilen tulum peynirleri
yaylalarda otlatılan koyunların sütünden elde
edilir. Yani tamamen doğaldır. Sadece tulum
peyniri değil; üzümü, elması ve ketesi de meşhurdur. Özellikle kete Erzincan sofralarının olmazsa olmazıdır. Erzincan mutfağı, ülkemizin
zengin yemek kültürünün önemli bir parçasıdır.
Bu şehrin lezzetleri, ziyaretçilerinin damaklarında hoş bir esinti bırakır.
Çayırlı’nın göleti, Üzümlü’nün üzüm ve meyve bağları görülmeye, tandır ekmeği ise tadılmaya değerdir. Refahiye; adı üzerinde bereketli
topraklarıyla refah ve huzur diyarıdır. Burada
birçok gölet bulunmaktadır. Buradaki Seyyidi
Sinan Türbesi ve Ermeni Kadıköy Kilisesi ziyaret edilen yerlerdendir. Fırat Nehri kıyısındaki
Kemah, eskiden Mengücek Beyliği’nin merkeziydi. Urartular’dan kalma kalesi hâlâ ayaktadır. Gülabi Bey Camii’ni görmeden dönmemek
gerekir. Ayranpınar Buz Mağaraları doğal buzdolabı hükmündedir. Acemoğlu Boğazı Kanyonu seyredenlerde hayranlık bırakan doğal
bir mekândır. İliç, Erzincan’ın uzağına düşmüş
bir ilçesidir. Alman gezgin Moltke; eski adıyla
Eğin, yeni adıyla Kemaliye’yi “Asya şehirlerinin
en güzeli” olarak takdim etmiştir. Kemaliye’nin
bin bir zahmetle açılan taş yolları, doğa harikası
kanyonları görülmeye değerdir. Mengücekler
zamanında yaşayan Sultan Melik’e ait Melik
Gazi Türbesi, Kemah’ın manevî simgelerindendir. Öte yandan Erzincan türküleri, zengin halk
kültürünün birer yansımasıdır.
somuncubaba 15
Sanatta ve Siyasette Erzincan
Kökenli Meşhurlar
Erzincan, sanatta ve siyasette ülkemize çok mühim değerler yetiştirmiştir. Birçok
meşhur insanın nüfus kâğıdında “Erzincan”
yazar. Böyle yazmasa da birçok önemli isim,
o topraklara aittirler. Arabesk sanatçısı Adnan Şenses, sanatçı Ali Ekber Çiçek, Sanayi
Eski Bakanı Ali Coşkun, Ulaştırma Eski Bakanı Binali Yıldırım, gazeteci Can Tanrıyar, ses
sanatçısı Demet Sağıroğlu, tiyatro ve sinema
sanatçısı Haluk Bilginer, oyuncu Kadir Savun,
Türk Halk Müziği sanatçısı Özay Gönlüm, politikacı Doğu Perinçek, şair İbrahim Sadri, ses
sanatçısı Kerim Tekin, yazar Hekimoğlu İsmail, sinema ve tiyatro sanatçısı Metin Akpınar,
şarkıcı Mustafa Sandal, sanatçı Davut Sulari,
türkücü Hüseyin Turan, oyuncu Oya Aydoğan,
sinema sanatçısı Şafak Sezer, tiyatro ve sinema sanatçısı Tamer Karadağlı, eski Başbakanlardan Yıldırım Akbulut, politikacı Mustafa
Sarıgül, Savunma Eski Bakanlarından Vecdi
Gönül, hikâyeci Mustafa Kutlu gibi isimler Erzincan kökenli meşhurlardır.
Başbağlar’dan Yükselen Ağıtlar
Farklı inançları ve kültürleri içinde barındıran, sevgi ve hoşgörü potasında eriten Erzincan, ülkemizin en huzurlu şehirlerinin başında
gelmektedir. Birileri bu huzur ve sükûn ortamını çok görmüş olacak ki 5 Temmuz 1993’te bu
şehrin Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar adlı
köyüne hainler tarafından saldırılmış, köy ateşe verilmiş ve 33 insanımız hunharca katledilmiştir. Başbağlar’dan yükselen ağıtlar, yürekleri
dağlamıştır. Fakat ülkesini ve milletini çok seven insanlar, bu oyunu görmüş ve gereken cevabı sükûnetle vermiştir.
Erzincan, Adrenalin ve
Spor Tutkunlarını Çağırıyor
Munzur Sıra Dağları’nın eteklerinde bulunan, 2 bin 970 metre yüksekliğindeki Ergan
Dağı, Kış Sporları ve Doğa Turizmi Merkezi’dir.
16 MAYIS 2014
Türkiye’nin en uzun, dünyanın ikinci en uzun
kayak pisti Erzincan’ın bahsi geçen Ergan
Dağı’nda bulunmaktadır. Buraya havaalanından 10 dakikada varabilirsiniz. Burada bakir
doğa, o olağanüstü güzelliğini ziyaretçilerine
cömertçe sunmaktadır. Telesiyejlerle ve gondol-teleferiklerle yapacağınız yolculuklar doğayı alabildiğine içselleştirmenize ve keşfetmenize yardımcı olacaktır. Burada bembeyaz
karların üstünde mangal keyfi yapmak işten
bile değildir. Böylelikle mangalın sıcaklığı içinizi de ısıtacaktır. Uzun yürüyüş parkurları da
sizi kendine çekecektir.
Bunların yanında Erzincan’da rafting, kano
ve yamaç paraşütü gibi doğa sporlarını yapmak
için her türlü imkan mevcuttur. Fırat Nehri’nın
coşkun suları, macera tutkunu rafting meraklılarını içine çekmektedir. Kış mevsimindeki kar
kayağının yazdaki alternatifi su kayağıdır. Dağcılık ise bu şehrin macera tutkunlarının bir başka alternatifidir. Öte yandan ata sporumuz cirit
de Erzincan’da hâlâ ısrarla yaşatılmaktadır. Yani
bu şehir her türlü spora müsaittir.
Girlevik Şelâlesi’nde Rakseden Sular
Erzincan’ın doğal güzellikleri sayılamayacak
kadar çoktur. Erzincan’ın bir su şehri olduğunu
söylersek abartmış olmayız. Girlevik Şelâlesi, ziyaretçilerine adeta görsel bir şölen sunmaktadır.
Burada suyun raks ettiğine şahit olursunuz. Su
sesinin doğal bir musikiye dönüştüğü bu şelâle,
emsalsiz bir doğa harikasıdır. Kışın donan bu şelale, göz alıcı görüntüsüyle dünyanın en ilginç
ikinci şelalesi olarak literatürdeki yerini almıştır.
Burası doğal bir mesire yeridir. Öte yandan Ekşisu, şifalı Böğert maden suyunun kaynağıdır. Yine
Erzincan’daki Kükürtlü Kaplıca ziyaretçilerine
şifa sunan bir doğa harikasıdır. Erzincan’a bir de
Esentepe’den bakmalı. Çünkü burası Erzincan’ın
balkonu hükmünde hâkim bir noktadadır.
Eskiyle yeninin uyum içinde olduğu Erzincan, ümitle korku arasında sıkışıp kalmış bir şehirdir. Fakat her dem tazelenen ümitleri, vehimlerle yoğrulan korkularından daima önde yürüdüğü için, aydınlık yarınlar onu beklemektedir.
Munzur Dağlarının uslu çocuğu Erzincan’ın gönüllerdeki tahtını hiçbir şehir dolduramayacak;
o hep özel ve güzel kalacaktır.
somuncubaba 17