İL: TEKİRDAĞ TARİH: 28/03/2014 َّحيم ِِ ْللاِِالرَّح ِ ِبِس ِِْم ِ منِالر ِار ِ ِس ًّرا َ ُين ِيُنفِق َ الَّ ِذ ِ َون ِأَ ْم َوالَهُم ِبِاللَّ ْي ِل ِ َوالنَّه ٌ َو َعالَنِيَةًّ ِفَلَهُ ِْم ِأَجْ ُرهُ ْم ِ ِعن َد ِ َربِّ ِه ْم ِ َوالَ ِ َخ ْو ِف َِ َُعلَ ْي ِه ْمِ َوالَِهُ ْمِيَحْ َزن ون ِ:صلىِللاُِ َعلَ ْي ِهِو َسلَّم َ ِقالِرسُولِللا َ ِ:ِث ٍ إذاِماتِاب ُْنِآ َد َِمِا ْنقَطَ َِعِ َع َِملُهُِإالَِّ ِم ْنِثَال ِِأو ِ َوِلَ ٍد َِ ص َِدقَ ٍة ْ ،ِ ِأو ِ ِع ٍلم ِيُ ْنتَفَ ُع ِبِ ِه ْ ،ِجارِيَة َ َِ ُالحِِيَ ْد ُعوِِلَ ِه ٍ ص İSLAM’DA VAKIF Muhterem Müslümanlar! Yüce dinimiz İslam bizlere hayırda yarışmayı, iyilik ve takvada yardımlaşmayı emretmektedir. Öte yandan birçok ayet-i kerimede mallarını Allah yolunda harcayanlar, canları ile mallarıyla Allah için mücadele edenler övülmektedir. Nitekim Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de: “Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık hayra sarfedenler var ya, onların mükâfatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur, üzüntü de çekmezler.”1 “İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allâh’ın rızasını kazanma uğrunda kendisini ve malını fedâ eder…”2 Peygamber Efendimiz (s.a.v) de: “İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amelleri kesilir, sevabı sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır; Sadaka-i câriye (hayrı devam eden iyilik), kendisinden istifade edilen ilim, arkasından dua eden hayırlı evlat”3 buyurarak vakıf kurumuna işaret etmiştir. İşte Kur’ân-ı Kerim’in ve Hz. Peygamberin teşvikleri ile Müslümanların kurduğu hayır müesseselerinden biri de vakıf müessesesidir. Vakıf: “Bir malı, menfaati kullara ait olacak şekilde infak edip Allah Teâlâ’nın mülküne hasrederek tutmaktır.”4 Yâni vakfedilen mal, sâhibinin mülkiyetinden çıkar, satılmaz, bağışlanmaz ve vâris olunmaz. Kıymetli Müminler! Vakıflar İslam’ın şefkat ve merhamet kanatları olarak Peygamber Efendimizden bu yana insanlığa umut kaynağı olmuş en kapsamlı ve sürekli olan hayır müesseseleridir. Vakıflar “yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevme” anlayışının bir tezahürüdür. Bu itibarla Başta Peygamber (s.a.v) olmak üzere, Sahabe-i Kiram ve onların izinde giden müminler tarih boyunca çeşitli hizmetler için vakıfta bulunmuşlardır. Aynı zamanda onlar sadece mallarını değil canlarını da Allah için feda edebilen “vakıf insan” olma bahtiyarlığına ermişlerdir. Ecdadımız da canlarını vakfedip kanları ile suladıkları bu vatan topraklarını bize bırakmanın yanında, mallarını da vakf ederek en müstesna hayır kurumlarını inşâ etmişlerdir. Bu maksatla camiler, medreseler, şifâhâneler, köprüler, hanlar, hamamlar vücuda getirmiş, asırlarca akıp giden, insanlara adeta âb-ı hayat sunan çeşmeler, su sebilleri bırakmışlardır. Hatta İslam’ın bu merhamet pınarından hayvanları da istifade ettirmiş, onlar için kışın yem temin eden, yaralanan hayvanların/kuşların tedavisini üstlenen vakıflar kurmuşlardır. Aziz Müminler! Vakıf bırakmadaki asıl gaye Allah (c.c.)’ın rızasına nail olmak ve ahirette kurtuluşa ermektir. Bu itibarla Allah’a yakınlaşmak amacı olmayan bir harcama vakıf olmaktan uzaktır. Ayrıca vakıflar Allah’ın bir emaneti olarak itina ile korunmalı kuruluş amacı doğrultusunda faaliyetlerinin devamı sağlanmalıdır. Aksi takdirde Allah’ın azabından korkulmalıdır. Çünkü vakıfları kuranlar vakfın yararına çalışanlara dua ettiği gibi vakfa zarar veren, gasp eden, farklı amaçlarla kullananlara da beddua etmişlerdir. Öyle ise bizler de “insanların hayırlısı insanlara en faydalı olandır” anlayışı ile mümkünse yeni vakıflar kurmalı değilse en azından var olan vakıflara maddi manevi destek olmalı, bir hayır kurumu olan vakıf müessesesinin asli amacından sapmadan işlemesini sağlamalıyız. Unutmayalım ki “vakfa bir çivi çakan âbâd, vakıftan bir çivi söken ise berbâd olur”. 1 Bakara, 274. Bakara, 207. Müslim, Vasiyyet 14 4 Tâ’rifât, s. 347. 2 3 Hazırlayan: Sinan YILDIZ, Vaiz/Marmaraereğlisi Redaksiyon: İl İrşat Kurulu
© Copyright 2024 Paperzz