sınav kaygısı

SINAV KAYGISI
Sınav, öğrencinin bir konuyu ne kadar öğrendiğini ölçen bir araçtır. Asla
onun kişiliğini ölçmez. Okulda başarılı olmak elbette önemlidir. Fakat yaşamın
tümü demek değildir. Öyleyse, sınav öğrencide niçin kaygı yaratır? Bunun için,
öncelikle kaygının ne olduğunu anlamamız gerekir.
Kaygı, kaynağı belli olmayan korkudur. Korku, sağlıklı ve normal bir
duygudur. Çünkü insan gerçek bir tehditle karşı karşıyadır. Korku sırasında insan,
tüm bedensel ve zihinsel güçlerini korku yaratan tehdidi ortadan kaldırma
amacına yönelik olarak kullanır. Kaygı da ise, görünen bir tehdit yoktur. Duygusal
tepkinin şiddeti hem tehditle orantılı değildir, hem de tehdidin varlığından
bağımsızdır. (Tehdit olmadan da kaygı vardır.) Bu nedenle de insan bedensel ve
zihinsel güçlerini korku yaratan tehdidi ortadan kaldırma amacı için kullanmaz.
.
Sınav kaygısı, kaygının bir türüdür. Orta düzeyde
bir kaygı, öğrenme için gerekli ve sağlıklıdır. (Biz
buna endişe ya da heyecan diyoruz.) İnsanı motive
eder, zinde ve uyanık tutar. Aşırı kaygı (sınav
kaygısı) öğrenmeyi de olumsuz etkiler.
Sınav kaygısı yüksek olan öğrenciler, herhangi bir sınav
durumunda “öz varlığının” tehdit edildiği korkusuna
kapılırlar. Yalnızca sınav değil, grup içinde konuşma, soru
sorma, sorulara cevap verme, tartışmalara katılma, yüksek
sesle okuma… v.b. etkinliklerde de korkulu, sinirli, gergin ve
heyecanlı olurlar. Bu öğrencilerin kendilerine dönük olumsuz
düşünceleri (kuruntuları) dikkatlerinin kolayca dağılmasına
neden olur. Sınav sorularını okuma ve doğru cevaplama,
konuşurken düşüncelerini organize etme gibi davranışlarda
başarısız olurlar.
Genelde yüksek sınav kaygılı öğrenciler, diğerlerinin eleştiri ve
yargılamalarına karşı da aşırı duyarlıdırlar. Benlik algıları olumsuz,
özgüvenleri düşük, davranışlarında savunucudurlar. Yani, bu öğrenciler
yaşamlarının her alanında kaygılıdırlar.
Yüksek kaygı durumunda bedende bir takım değişiklikler meydana gelir.
Fizyolojik değişiklikler: Kalp çarpıntısı veya sıkışması, göğüste daralma,
titreme, terleme.
Zihinsel değişiklikler: Öğrenme güçlüğü, olumsuz düşünme.
Davranış düzeyindeki bazı değişiklikler: Panik atak halleri, asabi davranışlar.
Duygusal değişiklikler: Karamsarlık, sinirlilik… vs
Tüm bu değişiklikler öğrencinin dikkatini
dağıtır. Hem öğrenmeyi engeller, hem de
performansını düşürür. Sınav kaygısı yaşayan bir
öğrencinin sınav sırasında bilinci kapanır ve hiçbir
şeyi hatırlayamaz.
Sınavdan hemen önce her öğrenci bir heyecan
duyar. Bu heyecan onu başarıya götürecek ve uyanık
tutacaktır. Bu anlamda, olumlu ve gereklidir. Kaygılı
bir öğrencinin ise, sınavı duyduğu anda kaygısı
başlar.
Sınav
yaklaştıkça
öğrenme
de
gerçekleşemediği için endişeleri artar. Sınavda da
tutulup kalır. Bu nedenle sınav kaygısı, öğrenci
başarısızlığının en önemli nedenlerinden biridir.
Kaygı düzeyi çok düşük öğrencilerin sınav zamanı yaşadığı stres, sınav kaygısı ile
sıkça karıştırılmaktadır. Son ana kadar hiç çalışmazlar, ama sınav sırasında aşırı
kaygılı görünürler. Bu durum “Sınav kaygısı” değil, “son dakika paniği” dir.
YÜKSEK STRESE NEDEN OLAN; SINAVA HAZIRLIK MI?
YOĞUN EĞİTİM PROGRAMI MI?
“İnsanları etkileyen olayın kendisi değil, o olaya verdikleri anlamdır.” Bu
bağlamda, stresi yaratan sınavın kendisi değil, bizim için taşıdığı önemdir.
Aslında stres, hayatın bir gerçeğidir.
Başarılı olmak için belli bir düzeyde strese
ihtiyaç vardır. Olumlu ve olumsuz stres
arasındaki farklılık, kişinin stres yaratan olay
ya da ortamı nasıl algıladığına ve onunla nasıl
başa çıktığına bağlıdır.
Öyle anlaşılıyor ki, sınavlara hazırlanan öğrencilerin
büyük bir kısmı bu olumlu stres düzeyinin çok üzerinde
kaygı yaşıyorlar. Bu onların başarısını olumsuz etkiliyor.
Stresle birlikte yaşamayı ve kronik stresten
olumsuz biçimde etkilenmemeyi öğrenmek zorundayız.
Yapılan deneme sınavlarından olumlu sonuçlar
alamayan, gerçek sınavda kazanamayacağından endişe eden
öğrencinin eksiklerini gidermek için daha fazla çalışması,
olumlu kaygıdır.
Duyduğu kaygı nedeniyle yemeden içmeden kesilen, bu yüzden ders
çalışamayan, suçluluk duyguları yüzünden isteksizleşen, asabileşen, tembelleşen
öğrenci ise olumsuz kaygı yaşamaktadır.
ÖĞRENCİLERDE KAYGIYA BAĞLI DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI
NELERDİR?
Sınavım var …
Asabiyim.
Hafif düzeydeki bozukluklar: Tedirginlik, rahatsızlık duygusu, ağlama
isteği, kolay kızma, çökkünlük duygusu veya saldırganlık, yorgunluk hissi,
iştahsızlık, aşırı yeme, uyku bozuklukları, hazımsızlık, hava açlığı derin iç
çekmeler, cilt bozuklukları… vb.
Ciddi düzeydeki bozukluklar: Astım, ülser, yoğun saç dökülmeleri, bayılma
nöbetleri, fobik reaksiyonla, depresyon, takıntılar, çeşitli psikosomatik
rahatsızlıklar, en kötüsü de “öğrenilmiş çaresizlik” duygusudur. “Ben ne yaparsam
yapayım başarılı olamam” duygusu yani kaderciliktir. Öğrenci olayların nedenlerini
kendi dışındaki etkenlere bağladığı için sonuçta benlik saygısı, özgüveni
kaybolmakta ve kendisi içinde bulunduğu olumsuz durumdan kurtarmak için hiçbir
şey yapmaz hale gelmektedir. Oysa girişimde bulunsa bu durumdan kurtulacaktır.
SINAV KAYGISIYLA BAŞA ÇIKMA YOLLARI
Planlı çalışma.
Olumlu düşünmeyi öğrenme.
Gevşeme ve fizik egzersizlerini
öğrenme.
Beslenmenin düzenlenmesi (bolca
C vitamini alınması).
Kaygı, beyinde öğrenmek için gerekli olan protein zincirlerinin kurulmasını
engeller. İnsanın kaygıdan kurtulabilmesi için öncelikle vücudunu gevşetmeyi
öğrenmesi gerekir. Vücudu gevşetmenin üç yolu vardır.
Doğru nefes almak:
Doğru nefes vücudu rahatlatır, gevşemeyi sağlar. Vücutta daha fazla oksijen
yakılmasından dolayı, öğrenme sırasında beyinde meydana gelen protein bağlarının
kurulmasını sağlar. Oksijenin vücudun en uç noktasına gitmesini ve stresin
ortadan kalkmasını ya da azalmasını sağlar.
Doğru nefes alma nasıl olmalı: Doğru nefes
almada akciğerin tamamı oksijen ile dolar. Sağ
elinizin avuç içini midenize, sol elinizi göğsünüze
koyun. Nefes aldığınızda sağ eliniz hareket
ediyorsa doğru nefes alıyorsunuz demektir. Günde
40-50 defa doğru nefes alma egzersizi yapmak
kaygıyı düşürür.
DÜZENLİ FİZİK EGZERSİZİ
Fizik egzersizinin yararları:
- Yapılan işte etkinliğin artması
- Kas gevşemesi
- Enerjide artış
- Zihinsel gevşeme
- Endişelerde azalma
- Daha iyi sağlık
- Duygusal rahatlık
- Kendine güven artışı
Gerginliğin damarlarda daralmaya neden olduğu için hücrelere giden kan
miktarında azalma olur. Sınav stresini yaşayan gencin durumu budur. Bu da
hücrelerin yetersiz beslenmesi demektir. Bu durumda vücutta salgılanan bazı
maddeler öğrenmeyi zorlaştırır ve hücrelerin kapasitelerini tam manasıyla
kullanamamasına neden olur. Fizik egzersizi öğrenmeyi kolaylaştırır. Fiziksel
egzersizden sonraki rahatlama sırasında salgılanan seratonin adındaki madde
öğrenmek için gerekli olan zihinsel ortamın doğmasına neden olur.
Bir fizik egzersizi programı tamamlandığı zaman yorgunluk hissedilmemeli.
Zıplayarak yapılan yorucu hareketlerden kaçınılmalı. Sağa sola eğilme, öne
eğilerek eli yere değdirme, dizleri bükerek yere eğilip hareketler yapma daha
uygundur.
Günde 10-20 dakika düzenli egzersiz yapmanın
sınavlara hazırlanan gence sağlayacağı yararlardan
birincisi kaygıyı azaltması, ikincisi öğrenmede
etkinliğin artmasıdır.
Mahvoldum…
Kaygıyı azaltmak için pratik öneriler:
Bittim ben…
Sınav için olumlu düşünün. Kendinize güvenin.
“Mahvolurum”, “bittim ben” gibi düşüncelerin
problemi çözmeye yararı olmadığını unutmayın.
Yapamayacağım,
başaramayacağım
şeklindeki
düşüncelerden kurtulun. Bu düşünceler sınavı
baştan kaybetmenize neden olur.
Daha önceki başarısızlıkların sebeplerini araştırın.
Onları telafi etmeye çalışın.
Nefes alırken içinizden 1, 2, 3, 4’e (dört sn) kadar sayarak ciğerlerinizin
tamamını doldurun.(Bu arada sağ elinizin aşağı doğru, sol elinizin de yukarı
doğru kalktığını hissedin.) Sonra 1,2 (iki sn) sayacak kadar durun. Ve sonra da
1, 2, 3, 4, 5, 6’ya (altı sn) kadar sayarak nefesinizi boşaltın. İki (1,2)saniye
durun ve gene nefes alma egzersizine devam edin.
5 - 10 kez nefes aldıktan sonra bir - iki dakika dinlenin.
Soluk alırken içinize rahatlığın, huzurun, mutluluğun dolduğunu hayal edin ve
bu durumun kan gibi vücudunuzun her köşesine ulaştığını düşleyin.
Soluk verirken ise stresin ve onu oluşturan etkenlerin soluğunuzla birlikte
vücudunuzdan dışarı atıldığını düşleyin.
AMA BEN
DAHA HAZIR
DEĞİLİM
İ
ANNE VE BABALARA ÖNERİLER
Bu dönemde anne ve babalar, çocuklarına daha bilinçli yaklaşmalı, sağlıklı bir
iletişim ortamı sağlamalıdır. ( bilinçli yaklaşmak demek “otur dersini çalış,
yoksa bu çalışmayla sınavı kazanamazsın” demek değildir. Tam tersine bu ifade
çocuğu umutsuzluğa sürükleyen, savunmaya geçiren bir ifadedir.)
Sağlıklı iletişim, çatışmaya girmemek, yol göstermek, rehberlik yapmak,
destek ve umut vermek demektir.
Sınav kazanmamak dünyanın sonu değildir. Her
yıl aynı trajedi yaşanıyor. Uykusuz bir gece
geçiren, sabah mide krampları, bulantılar ve
baş ağrısı ile uyanan, titreme nöbetleri
geçiren, korkudan rengi sararmış gençler…
Ben de 98
net
yapmalıyım.
Ellerim
titriyor. Ne
yapacağım
acaba…
Her şeyden öce onları sevdiğimizi hissettirmeliyiz. Sevgimiz başarıya bağlı
olmamalı. Sınavı kazanamasalar da yanlarında olduğumuzu bilmeliler.
Sevgi insan için en önemli duygusal besin kaynağıdır. Bunu şartlı verdiğimizde
kendilerini değersiz hissetmektedirler.
Sınav kaygısının en önemli nedenlerinden birisi, sınavda başarısız olduklarında
anne babaların, yakınlarının sevgisini kaybedeceklerini düşünmeleridir.
Sınav kazanmak bizim ülkemizde önemli bir şey ama yaşamın en önemli olayı da
değil. Oysa biz bunu çocuklarımıza bir ölüm kalım meselesi gibi yansıtıyoruz.
Unutmayalım ki, her insanın ilgi ve yeteneği kendine özgüdür, her insan ayrı
bir kişiliktir. Çocuklarımızı başkalarıyla karşılaştırmayalım. Yeteneklerinin çok
üstünde zorlanmaları başarıya değil başarısızlığa götürür.
Çocuklarımızı kendi isteklerimiz doğrultusunda seçim yapmaya zorlamayalım.
Onları yaptıkları yanlışlarla eleştirmek yerine, doğruları, iyi yönlerini
göstererek cesaretlendirelim.
Düzenli ve sistemli çalışmanın birinci koşulu, kişilik özelliklerine göre bir
çalışma programı yapılmasıdır. Çocukların çok çalışmaları değil, düzenli ve
sistemli çalışmaları başarıyı hazırlar.
ÇOCUKLARIN BAŞARILARININ ARTTIRILABİLMESİ İÇİN
EVDE ALINABİLECEK ÖNLEMLER
Sessiz, sakin ve güvenli bir ortam oluşturulmalı.
Dikkat dağıtabilecek şeyler ortadan kaldırılmalı.
Eğer öğrencinin kardeşi varsa uzak tutulmalı.
Zaman zaman öğrenciye hissettirmeden onu kontrol etmeli.
Dersleriyle ilgili konuşma zemini hazırlamalı.
Anlattıklarını sabırla, eleştirmeden dinlemeli.
Eve dönünce güler yüzle karşılamalı.
Başkalarıyla kıyaslamamalı, yapabileceğinden fazlasını istememeli.
Çalışma ve ödevlerini izlemeli.
Arkadaşlarıyla ilgilenmeli ve onlarla ilgili anlattıkları dinlenmeli.
Fazla eleştirmemeli, ayrıntılarla uğraşmamalı ve çatışma ortamı yaratmamalı.
Zorlandığı dersler konusunda düşüncelerini dinlemeli, gerekirse destek olma
yollarını birlikte aramalı.
Günün nasıl geçtiğini sormalı ve dinlemeli. (O gün kendini nasıl hissettiği, gün
içinde neler yaptığı, v.b…)
Heyecanlandıracak durumlar yaratmamalı. (Çocuğunuz odasında ders çalışırken
onun çok sevdiği misafirleri kabul etmek, yüksek sesle televizyon izlemek,
tartışmak, v.b…)
Aile kavgalarından kaçınmalı, özellikle çocuğun yanında dikkat etmeli ve eğer
tartışma olursa bile mutlaka sonunu tatlıya bağlamalı.
EMİNE ÖRNEK EĞİTİM VE ÖĞRETİM KURUMLARI
REHBERLİK SERVİSİ