primer myelofibrozda allojeneik hematopoetik kök hücre nakli

PRİMER MYELOFİBROZDA ALLOJENEİK HEMATOPOETİK
KÖK HÜCRE NAKLİ
Seçkin Çağırgan
İzmir Medicalpark Hastanesi, İzmir
rimer myelofibroz (PMF) kök hücreden köken
alan klonal myeloproliferasyon, anormal sitokin ekspresyonu, kemik iliği fibrozu, anemi,
splenomegali, ekstramedüller hematopoez, sistemik semptomlar, kaşeksi, lösemik progresyon ve
yaşam süresinde kısalma ile karakterize bir myeloproliferatif neoplazidir (1). PMF nadir bir hastalıktır; yılda 100000’de 0.5-1.5 yeni olgu görülür.
Tanıda ortanca yaş 67’dir. Ortanca yaşam süresinin 6 yıl olduğu PMF’da klinik seyir heterojendir;
bazı hastalarda on yıl(lar)ı aşan yaşam süresi ile
yavaş, sessiz seyirli bir hastalıktan, diğer bazı
hastalarda genellikle rahatsız edici sistemik semptomlar, kötü yaşam kalitesi ve aylarla ölçülen bir
yaşam süresinin eşlik ettiği agresif bir hastalığa
değişir (2,3). Myelofibroz, polisitemia vera (post-PV
MF) ve esansiyel trombositemi (post-ET MF) tanılı
hastalarda da gelişebilir. Sekonder myelofibrozlu (SMF) bu gibi olgular sıklıkla fenotipik olarak
PMF’a benzemesine karşın bu durumları ayrı antiteler olarak tanımlamak önemlidir (2,3).
P
PMF klinik seyrindeki belirgin değişkenlik nedeniyle tedavi için karar vermede risk tanımlı bir
yaklaşım esastır. Geçmişte değişik prognostik risk
skorlama sistemleri oluşturulmuştur. Günümüzde
en sık kullanılanları “Uluslararası Prognostik Skorlama Sistemi-IPSS” ve “Dinamik Uluslararası Prognostik Skorlama Sistemi-DIPSS”dir. IPSS 5 risk
faktörü temelinde tanı anından yaşam süresini
tahmin eder: yaş> 65, Hb<10g/dl, lökosit>25000/
μL, periferik kanda blast≥%1 ve sistemik semptomların varlığı temelinde hastalar düşük (skor
0), orta-1 (skor=1), orta-2 (skor=2) ve yüksek risk
(skor≥2) sınıflarına ayrılır. Sırasıyla ortanca yaşam
süreleri 135, 95, 48 ve 27 ay olarak tanımlanmıştır. Ardışık olarak bu 5 parametre temelinde geliş-
60
tirilen DIPSS PMF’un seyri sırasında herhangi bir
zaman kesitinde prognozu tanımlamaya izin verir.
Orijinal IPSS’nden farklı olarak Hb<10g/dl 2 puan
ile değerlendirilir. PMF’da diğer bağımsız risk faktörleri olarak tanımlanan transfüzyon gereksinimi,
olumsuz karyotip ve trombositopeni (<100000/
mm3) varlığını da içeren “DIPSS plus” da hastaları
ortanca yaşam süreleri sırasıyla 185, 78, 35 ve 16
ay olan düşük, orta-1, orta-2 ve yüksek risk gruplarına ayırır (2,3).
PMF’da uygulanan eritropoetin, androjenler,
immunmodülatör ajanlar, interferon, sitoredüktif
tedaviler ile splenik radyoterapi ve splenektomi
gibi yaklaşımların yaşam süresini uzattığı gösterilememiştir. MF’lu hastaların tedavisi için ilk onay
alan JAK1/2 inhibitörü Ruksolitinib MF ilişkili
semptomları kontrol altına almada ve dalak boyutunu küçültmede etkili olmasına karşın hastalığın
seyrinde anlamlı bir değişiklik yapmaz görünür.
Küratif değildir, lösemik dönüşüm riskini azaltmaz
ve yaşam süresi üzerine etkisi net değildir (4).
Günümüzde MF için tek potansiyel küratif tedavi yaklaşımı allojeneik hematopoetik kök hücre
naklidir (AHKHN). AHKHN uygulanan ve yaşayan
anlamlı sayıda hasta tam hematolojik, histolojik ve
moleküler remisyon göstermesine karşın bu tedavi
rölatif olarak yüksek tedavi ilişkili ölüm ve morbidite ile komplikedir. AHKHN ilişkili ölüm %10’dan
%50’ye, uzun süreli sağkalım %40’dan %85’e değişen oranlarda bildirilmiştir (4). Buna karşın geriye
dönük bir çalışmada, 3 merkezde AHKHN adayı
olabilecek 60 yaş altı, yüksek/orta risk grubunda
yer alan ancak nakil uygulanmayan hastaların 1
ve 3 yıllık sağkalımları %71 ve %58, %87 ve %55,
%95 ve %77 olarak saptanmıştır (5). Bu nedenle
prospektif kontrollü çalışmaların yokluğunda ve
8. ULUSAL KEMİK İLİĞİ TRANSPLANTASYONU ve KÖK HÜCRE TEDAVİLERİ KONGRESİ
JAK2 inhibitörlerinin de varlığında günümüzde
PMF’lu hastalarda AHKHN kararı ve zamanlamasının seçimi çok da kolay değildir. Prospektif
kontrollü çalışmaların yokluğunda iyi planlanmış
retrospektif ve prospektif çalışmaların sonuçları
değerlendirilmelidir.
PMF’lu hangi hastalara AHKHN uygulanmalıdır? Genelde ortanca yaşam süresi beklentisi
5 yıldan daha kısa olan, ancak diğer yönlerden
nakil için uygun hastalarda AHKHN ilişkili komplikasyonların riskini göze almak uygundur (2,4,6).
PMF’lu hastalarda bu IPSS yüksek risk (ortanca
yaşam süresi 27 ay) ve orta-2 risk (ortanca yaşam
süresi 48 ay) hastaları içerir. Ayrıca transfüzyona bağımlı (ortanca yaşam süresi 20 ay) ve
kötü sitogenetik anomalili (yaklaşık ortanca yaşam
süresi 40 ay) hastalar da bu kapsamda yer alır. Bu
özelliklere sahip tüm hastaların AHKHN için uygun
olduğu söylenemez. AHKHN sonucunu etkileyebilen diğer faktörler, hasta yaşı, ko-morbidite durumu, transfüzyon yükü, dalak boyutu, transfüzyon
yükü, donör tipi, hastalığın evresi de nakil karar
sürecinde değerlendirilmelidir.
Risk-yarar oranı temeli eşliğinde değerlendirildiğinde, blastik transformasyona doğru ilerleyen
hastalar en uygun hastalar olarak görünür. Transformasyon sonrası ortanca yaşam süresi <3 aydır.
AHKHN bir seçenek ise transformasyon gelişmeden
önce yapılmalıdır. Artmış blastlar (>%10), trombositopeni (<50000/mm3), kromozom 17 anomalilerinin ortaya çıkması ile hastalığın akselere fazının
gelişmesi yaş ve ko-morbidite durumları ile belirlenen uygun adaylarda AHKHN için güçlü endikasyonlardır (7).
Çok değişkenli analizde toplam yaşam süresi
için bağımsız olumsuz risk faktörleri olarak
saptanan transfüzyon yükü (>20 ünite), dalak
boyutu (>22 cm) ve donör kaynağı (akraba dışı
veya uyumsuz akraba) temelinde oluşturulan nakil
skoru nakil sonucunu tanımlamada belirleyici
görünür (8). İndirgenmiş yoğunluklu hazırlık rejimi
(İYHR) ile AHKHN uygulanan 46 hasta için 5 yılda
toplam sağkalım %45 iken, düşük risk hasta grubunda (0-1 olumsuz prognostik faktör) %77, yüksek risk hasta grubunda (2-3 olumsuz prognostik
faktör) ise %8 olmuştur. Yüksek risk grubunda
sağkalımdaki belirgin düşüklük daha yüksek nakil
ilişkili (rölatif risk-RR-: 6) ve nüks ilişkili ölüm (RR:
7.69) ile ilişkili bulunmuştur.
İYHR ile AHKHN uygulanan hastalarda nakil
sonucunu belirlemeye yönelik diğer bir prognostik
6-8 Mart 2014, ANTALYA
model, olumsuz risk faktörleri olarak tanımlanan
JAK2 V617F negatifliği, yaş≥57 ve sistemik semptomların varlığı temelinde önerilmiştir (9). 150
AHKHN uygulanan hasta için 5 yılda toplam sağkalım %60; 0, 1, 2 risk faktörü varlığında sırasıyla
%90, %74, %51olarak belirlenmiştir. 3 risk faktörünün varlığında ise yüksek tedavi ilişkili ölüm
nedeniyle (RR16.6) 1 yılda toplam sağkalım %25,
ortanca yaşam süresi ise 5.5 ay olarak gerçekleşmiştir. Diğer prognostik skorlama sistemlerine
(IPSS vd) göre risk gruplarını ayırmada çok daha
güçlü olduğu tanımlanmıştır.
DIPSS’nin de MF’lu hastalarda AHKHN sonucunu belirlemede etkili olabileceği gösterilmiştir
(10). 1990-2009 arası AHKHN uygulanan, ortanca
yaş: 51.5 (12-78) olan 170 MF hastasında 5.9 yıl
ortanca izlem süresinde düşük ve orta-1 risk grupları için ortanca yaşam sürelerine ulaşılmamışken,
orta-2 risk grubu için 7 ve yüksek risk grubu için
2.5 yıl olarak saptanmıştır.
İleri yaş grubu hastalığı olan PMF’da AHKHN’nde yaşın olumsuz bir risk faktörü olduğunu gösteren çalışmalar olmasına karşın İYHR’lerinin kullanılması ile ko-morbidite durumu uygun daha ileri
yaş hastalara AHKHN uygulanmaya başlamıştır.
Ortanca yaş 65, 60-78 yaş aralığında 30 MF’lu
hastaya (7 hasta lösemik dönüşüm evresinde)
uygulanan AHKHN sonuçları yüz güldürücüdür
(11). 100 günlük ölüm %13, 3 yılda toplam ve
progresyonsuz sağkalım %45 ve %40 olarak gerçekleşmiştir. Belirgin ko-morbid durumu olmayan,
performansı uygun, motive yaşlı PMF’lu hastalarda
da AHKHN seçeneği değerlendirilmelidir.
Hazırlık Rejimi: myeloablatif mi, indirgenmiş
yoğunluklu mu? PMF’lu hastalarda AHKHN’nde
myeloablatif hazırlık rejimleri (MAHR) ve İYHR’lerini
karşılaştıran ileriye dönük bir çalışma yoktur.
Geriye dönük, MF’da MAHR’lerinin uygulandığı AHKHN serilerinde nakil ilişkili ölüm 1 yılda
%27’den 5 yılda %34’e kadar bildirilmiştir (2).
İYHR’leri ile nakil ilişkili ölüm 1 yılda %10’dan
%24’e daha düşük oranlarda görünür (2). Derece
II-IV aGVHH MAHR’li AHKHN uygulamalarında
%40-68 arası oranlar ile İYHR’li uygulamalarda
%27-48 oranlara göre daha yüksek oranlarda
bildirilmiştir (2). Yayınlanan çalışmalarda toplam
sağkalım MAHR’li nakillerde 5 yılda %37’den 7
yılda %61’e, İYHR’leri ile 5 yılda %45’den 3 yılda
%85 gibi çok tatminkar sonuçlara kadar değişmektedir (2).
61
Literatürde PMF’da AHKHN ile ilişkili en geniş
seri IBMTR’nin 1989-2002 yıllarına ait 289 hasta
içeren geriye dönük çalışmasıdır (12). Ortanca
yaşın 47 (18-73) olduğu hastaların %83’ünde
MAHR’leri uygulanmıştır. HLA uyumlu kardeş
vericilerden yapılan AHKHN’lerinde greft yetmezliği %9, 100 günde nakil ilişkili ölüm %18, derece
II-IV aGVHH %43, 5 yılda nüks oranı %32, hastalıksız sağkalım %33, toplam sağkalım %37 olarak
gerçekleşmiştir. Bu seride PMF’da akraba dışı
vericilerden yapılan nakilleri sınırlayıcı bir durum
olarak greft yetmezliği %27, 100 günde nakil ilişkili
ölüm %35 gibi oldukça yüksek oranda belirlenmiştir. MA-AHKHN’nin uygulandığı 104 MF’lu hastayı
içeren bir çalışmada 7 yılda toplam sağkalım %61
iken, busulfanın hedeflenmiş kan düzeyine göre
uygulandığı hastalarda toplam sağkalım daha yüksek oranda %68 olarak gerçekleşmiştir (13).
EBMT’nin busulfan/fludarabin içeren İYHR ile
AHKHN uygulanan 103 MF’lu hastayı içeren prospektif faz II çalışmasında 2 hasta dışında tüm
hastalarda engrafman oluşmuştur (14). Derece
II-IV aGVHH %27, kGVHH %43 hastada gelişmiştir. Nüks dışı ölüm HLA tam uyumlu vericilerden
nakillerde, olmayan vericilerden nakillere göre
anlamlı olarak daha düşük, %12 ve %38 olarak
gerçekleşmiştir. 3 yılda nüks nispeten düşük
oranda %22; 5 yılda olaysız ve toplam sağkalım
yüz güldürücü oranlarda %51 ve %67 oranlarında
belirlenmiştir. İleri yaş (>55yaş) ve HLA uyumsuz
verici varlığı çok değişkenli analizde yaşam süresini
etkileyen olumsuz faktörler olarak tanımlanmıştır.
Geriye dönük olarak MAHR ile İYHR kullanılarak uygulanan AHKHN sonuçlarını karşılaştıran ve
46 MF’lu hastayı içeren çalışmada İYHR ile nakil
uygulanan hastalarda, daha ileri yaş ve daha kötü
performans durumu sözkonusu olmasına karşın
daha uzun progresyonsuz ve toplam yaşam süresi
için bir eğilim belirlenmiştir (15). 1982-2009 yılları
arasında 9 Nordik nakil merezinde uygulanan 92
MF’lu hastanın geriye dönük incelenmesinde de
İYHR kullanılan hastalarda MAHR grubuna göre
anlamlı olarak daha uzun toplam yaşam süresi
saptanmıştır (16). 5 yılda toplam sağkalım MAHR
grubunda %49, İYHR grubunda %59 olarak gerçekleşmiştir. 100 günde nakil ilişkili ölüm İYHR
grubunda %5.8 ile MAHR grubunda belirlenen
%17.5 oranına göre daha düşük olmasına karşın
aradaki fark istatistiki olarak anlamlı bulunmamıştır.
Bu veriler ışığında PMF’da İYHR’ler ile uygulanan AHKHN’nin en az MAHR’ler kadar etkili oldu-
62
ğu ve bir ileri yaş hastalığı olan MF’da bu küratif
tedavi yönteminin uygulanabilirliğini artırdığını;
PMF’lu hastaların sadece yaşları nedeniyle dışlanmaması gerektiği değerlendirmesi yapılabilir.
PMF’da AHKHN ile ilişkili özel sorunlar:
PMF’da AHKHN sonrası greft yetmezliği %5-25 arasında bildirilmiştir (16). IBMTR serisinde greft yetmezliği HLA uyumlu kardeş vericilerden nakillere
göre alternatif vericilerden nakillerde anlamlı olarak daha yüksek oranlarda gelişmiştir (HLA uyumlu kardeş vericilerde %9, diğer akraba vericilerde
%27 ve akraba dışı vericilerde %20) (12). Greft
yetmezliği splenomegalili hastalarda artmamış,
splenomegalili ve splenomegalisiz hastalarda benzer oranlarda (%13) ortaya çıkmıştır. Splenektomili
hastalarda da %15 oranında gerçekleşmiştir (12).
Splenomegali nötrofil ve trombosit engrafman
sürelerini uzatabilmesine karşın ileri derecede
splenomegalili (>30 cm) hastalarda dahi başarılı
engrafman ve tam donör kimerizmi sağlanabilir
(17). Geniş IBMTR serisinde splenomegalili ve splenomegalisiz hastalar arasında engrafman süreleri
arasında anlamlı bir farklılık saptanmamılştır
(12). Engrafman yetmezliğini önlemeye, engrafman sürelerini kısaltmaya ve nakil sonuçlarını
düzeltmeye yönelik olarak nakil öncesi splenektomi, operasyon ilişkili morbidite ve mortalitenin
yüksek ve nakil sonucuna etkisinin belirsiz olması
nedeniyle günümüzde önerilmez (2).
PMF’lu hastalarda AHKHN sonrası erken
dönemde daha yüksek oranda ciddi hepatotoksisite ve veno-okluziv hastalık gelişebilir. Bunun
nedeninin altta yatan asemptomatik portal hipertansiyon olabileceği ileri sürülmüştür. Bu nedenle
hastaların nakil öncesi bu yönden araştırılması
uygun olabilir (2,16).
AHKHN sonrası hasta izlemi: JAK2 V617F
mutasyonunun PMF’da AHKHN sonucuna olumlu veya olumsuz etkisi olup olmadığı günümüzde
belirsiz olmasına karşın, pozitif PMF’lu hastalarda
AHKHN sonrası moleküler remisyon sağlanmasının önemli olduğu gösterilmiştir. AHKHN sonrası
JAK2 V617F negatifliği sağlanması nüks sıklığını
anlamlı olarak azaltmıştır (18). AHKHN sonrası
6 ayda PCR negatifliği sağlanan hastalarda nüks
riski %5 iken, pozitif kalan hastalarda %35 olmuştur. Diğer bir çalışmada transplantasyon sonrası
4. haftada JAK2 V617F allel kitlesi %1’in üzerinde
olan hastalarda anlamlı olarak daha yüksek nüks
riski ve daha düşük sağkalım söz konusudur (19).
MPL W515L mutasyonunun da pozitif PMF’lu
8. ULUSAL KEMİK İLİĞİ TRANSPLANTASYONU ve KÖK HÜCRE TEDAVİLERİ KONGRESİ
hastalarda AHKHN sonrası negatifleşebileceği ve
minimal rezidüel hastalık belirteci olarak kullanılabileceği bildirilmiştir (20).
AHKHN sonrası nüks gelişen veya greft rejeksiyonu gösteren hastalarda donör lenfosit infüzyonu (DLİ) ve yanıt vermeyen hastalarda ikinci bir
AHKHN ile başarılı sonuçlar elde edilebilir (21). 26
nüks hastaya uygulanan DLİ ile 10 hastada (%39)
tam remisyon sağlanmıştır. Yanıt vermeyen veya
greft rejeksiyonu gösteren 15 hastaya alternatif bir
vericiden 2. AHKHN uygulanmış ve %80 hastada
yanıt elde edilmiştir. Tüm hastalar için 2 yılda
toplam ve progresyonsuz sağkalım %70 ve %67
olarak gerçekleşmiştir.
Günümüzde JAK1/2 inhibitör ajanlar ile
AHKHN uygulamaları entegre edilebilir mi? PMF’lu
hastalarda nakil öncesi Ruksolitinib tedavisi ile
semptomların kontrol altına alınarak hastanın
performans durumunun düzeltilmesi ve dalak
Kaynaklar
1. Tefferi A. Primary myelofibrosis: 2012 update on
diagnosis, risk stratification, and management. Am
J Hematol. 2011;86(12):1017-26.
2. McLornan DP, Mead AJ, Jackson G, Harrison CN.
Allogeneic stem cell ,transplantation for myelofibrosis in 2012. Br J Haematol. 2012;157(4):413-25.
3. Ayyappan S, Janairam M, Raghupathy R. Current ve
emerging therapies in primary myelofibrosis. Cardiovasc Hematol Disord Drug Targets. 2012;12(1):6-20.
4. Gupta V, Hari P, Hoffman R. Allogeneic hematopoietic cell transplantation for myelofibrosis in the era
of JAK inhibitors. Blood. 2012;120(7):1367-79.
5. Siragusa S, Passamonti F, Cervantes F, Tefferi
A. Survival in young patients with intermediate/ high-risk myelofibrosis: estimates derived from
databases for non transplant patients. Am J Hematol. 2009;84(3):140-3.
6. Barbui T, Barosi G, Birgegard G, Cervantes F, Finazzi G, Griesshammer M, et al. Philadelphia-negative
classical myeloproliferative neoplasms: critical concepts and management recommendations from European LeukemiaNet. J Clin Oncol. 2011;29(6):761-70.
7. Mesa RA. Assessing new therapies and their overall
impact in myelofibrosis. Hematology Am Soc Hematol Educ Program. 2010;2010:115-21.
8. Bacigalupo A, Soraru M, Dominietto A, Pozzi S,
Geroldi S, Van Lint MT, et al. Allogeneic hemopoietic SCT for patients with primary myelofibrosis:
a predictive transplant score based on transfusion
requirement, spleen size and donor type. Bone Marrow Transplant. 2010;45(3):458-63.
6-8 Mart 2014, ANTALYA
boyutunda küçülme sağlanmasının nakil sonuçlarını olumlu etkilemesi beklenebilir. Dalak boyutundaki küçülme engrafman dinamiklerini düzeltebilir. 14 hastalık bir seride Ruksolitinib’in AHKHN
sonucuna etkisi araştırılmıştır (22). Ortanca 6.5
aylık Ruksolitinib tedavisi sonrası AHKHN uygulanan hastaların %93’ünde engrafman gerçekleşmiş,
derece III aGVHH 2 hastada (%14) gelişmiştir.
Ortanca 9 aylık izlem süresinde nakil ilişkili ölüm
%7, olaysız ve toplam sağkalım %64 ve %79 olarak
gerçekleşmiştir. İnflamatuar sitokinlerin azaltılmasının greft yetmezliği ve aGVHH gelişimi üzerine
olumlu etkisinin olabileceği ileri sürülmüştür.
Sonuç olarak günümüzde IPSS orta-2 ve yüksek
riskli hastalara ek olarak transfüzyon gereksinimi
olan veya olumsuz karyotipli ve nakil için uygun
PMF’lu hastalar AHKHN için değerlendirilmelidir.
İlk değerlendirmede nakil kararı ertelenen hastalar
izlemlerinde gelişen klinik bulgular eşliğinde tekrar
değerlendirmeye alınmalıdır.
9. Alchalby H, Yunus DR, Zabelina T, Kobbe G,
Holler E, Bornhauser M, et al. Risk models predicting survival after reduced-intensity transplantation for myelofibrosis. Bone Marrow Transplant.
2012;47(1):143-5.
10. Scott BL, Gooley TA, Sorror ML, Rezvani AR, Linenberger ML, Grim J, et al. The Dynamic International
Prognostic Scoring System for myelofibrosis predicts
outcomes after hematopoietic cell transplantation.
Blood. 2012;119(11):2657-64.
11. Samuelson S, Sandmaier BM, Heslop HE, Popat
U, Carrum G, Champlin RE, et al. Allogeneic haematopoietic cell transplantation for myelofibrosis
in 30 patients 60-78 years of age. Br J Haematol.
2011;153(1):76-82.
12. Ballen KK, Shrestha S, Sobocinski KA, Zhang
MJ, Bashey A, Bolwell BJ, et al. Outcome of
transplantation for myelofibrosis. Biol Blood Marrow Transplant. 2010;16(3):358-67.
13. Kerbauy DM, Gooley TA, Sale GE, Flowers ME,
Doney KC, Georges GE, et al. Hematopoietic cell
transplantation as curative therapy for idiopathic
myelofibrosis, advanced polycythemia vera, and
essential thrombocythemia. Biol Blood Marrow
Transplant. 2007;13(3):355-65.
14. Kröger N, Holler E, Kobbe G, Bornhauser M, Schwerdtfeger R, Baurmann H, et al. Allogeneic stem cell
transplantation after reduced-intensity conditioning
in patients with myelofibrosis: a prospective, multicenter study of the Chronic Leukemia Working
Party of the European Group for Blood and Marrow
Transplantation. Blood. 2009;114(26):5264-70.
63
15. Gupta V, Kröger N, Aschan J, Xu W, Leber B, Dalley
C, Sabloff M, Lipton JH, et al. A retrospective comparison of conventional intensity conditioning and
reduced-intensity conditioning for allogeneic hematopoietic cell transplantation in myelofibrosis. Bone
Marrow Transplant. 2009;44(5):317-20.
16. Gupta V, Hari P, Hoffman R. Allogeneic hematopoietic cell transplantation for myelofibrosis in the era
of JAK inhibitors. Blood. 2012;120(7):1367-79.
17. Ciurea SO, Sadegi B, Wilbur A, Alagiozian-Angelova
V, Gaitonde S, Dobogai LC, et al. Effects of extensive splenomegaly in patients with myelofibrosis
undergoing a reduced intensity allogeneic stem cell
transplantation. Br J Haematol. 2008;141(1):80-3.
18. Alchalby H, Badbaran A, Zabelina T, Kobbe G, Hahn
J, Wolff D, et al. Impact of JAK2V617F mutation
status, allele burden, and clearance after allogeneic
stem cell transplantation for myelofibrosis. Blood.
2010;116(18):3572-81.
20. Alchalby H, Badbaran A, Bock O, Fehse B, Bacher
U, Zander AR, Kröger N. Screening and monitoring of
MPL W515L mutation with real-time PCR in patients
with myelofibrosis undergoing allogeneic-SCT. Bone
Marrow Transplant. 2010;45(9):1404-7.
21. Klyuchnikov E, Holler E, Bornhäuser M, Kobbe G,
Nagler A, Shimoni A, et al. Donor lymphocyte infusions and second transplantation as salvage treatment
for relapsed myelofibrosis after reduced-intensity
allografting. Br J Haematol. 2012;159(2):172-81.
22. Jaekel N, Behre G, Behning A, Wickenhauser C,
Lange T, Niederwieser D, Al-Ali HK. Allogeneic
hematopoietic cell transplantation for myelofibrosis in patients pretreated with the JAK1 and JAK2
inhibitor ruxolitinib. Bone Marrow Transplant. 2013
Dec 2. doi: 10.1038/bmt.2013.173.
19. Lange T, Edelmann A, Siebolts U, Krahl R, Nehring C, Jäkel N, et al. JAK2 p.V617F allele burden
in myeloproliferative neoplasms one month after
allogeneic stem cell transplantation significantly
predicts outcome and risk of relapse. Haematologica. 2013;98(5):722-8.
64
8. ULUSAL KEMİK İLİĞİ TRANSPLANTASYONU ve KÖK HÜCRE TEDAVİLERİ KONGRESİ