VAKIFLAR ve VAKIFLARIN MARUZ KALDIĞI TECAVÜZ V E İHMALLER Ali H i m m 3 î Fahri Âlem (S. S.) Efendimizden başlayarak eshabi kiram ve tabiin ve tebaai tabiin' ve sonradan gelen Müs lümanlar tarafından kâmil bir inanç ve tam bir hulûsla İslâm ülkslerinde sayı sız vakıflar yapılmış ve İslâm beldeleri bu insanî ve içtimaî müesseselerle müs tesna bir hususiyyet iktisap etmiştir. Vakıfların nasıl bir iman ve hulûs la meydana getirildiğini anlamak içn' (sultanların, vezirlerin, emirlerin, dabı vakıfları dahil olmak üzere) mevcu. vakfiyyeleri şöyle bir gözden geçirme yeter. Bir mümin için en ulvî emel, vasiyyet veya vakıf tarikile hayrî bir eser bırakmaktır. Bu fanî dünyadan ebedi âleme intikal ederken medarı teseîii, diğer amellerinin yanında bu havıriavdır. Diğer tasarruflar hissi ve maddi menfaat saikasile vukubulduğu halde, vakıflar sn-f Allalı rızası için manevî maksatla vâki olur. Bu cihetle vakıf müessesesi hukukî müessese ve tasar rufların en hayırlısı ve sevimlisidir. Ce nabı Hak ve Resulü Kerimi, müminle ri ebedî saadete vesile olacak bir ve hayra teşvik buyurmuşlardır'. 1. Ta?3-iin, r: .sulüUah efendimizin esba b ı n d a n birini veya bir kaçını g-örüp onlardan hadis rivayet eden ve tebai tabiîn, tabiinin z a m a n l a r ı n a erişüp onlardan raviyetlerde bu lunan zatlerdir. 2. Kur'ani kerimde. vakfa dair sarih bir nas yoksa da, vakıf bir nevi bir ve ih sandır, cenabı hak Aliımran suresinin 92 inci ayetinde «siz sevdiğiniz ş e y l e r d e n harcaymc a y a k a d a r aslâ iyiliğe ermiş olmazsınız, lıer ne i n f a k ederseniz Allah, onu bilir» mealinde olan â y e t i celile ile birr ve h a y n n mertebe sini b e y a n buyurmuştur. BERKİ Vakıflar, bidayeten veya intihaen hepsi hayra ve umumî menfaata hiz met eden tasarruflardır. Mevcut vakfiyycler tetkik olununca görülür ki, bunlar ya fükaranm istirabını teskin etmek veya cami', mescit veya medrese ve mektep ve3'a şifahane ve hastahane gibi hayrî müesseselerle onların ida mesi ve kendilerinin veya yakmlarınm veya iyiliklerini gördükleri kimselerin evlât ve ahfadının sefalete düşmemesi ni veya bu cihetlerin birkaçına şâmil olmak üzere insanî ve içtimai, gayjlcri istihdaf eder. Meşrutunlehi zikir olunmayan v:ıkıflarla, fükaradan gayriye meşrut va kıflar, meşrutunîehler münkariz olunca fükaraya sarf olunur. Müslümanlardan en çok bu larika tevessül eden Müslüman Türklerdir. Yaradılışlarında gayr endişclik ve ha yırseverlik temayülü bulunan Türkle rin bu hasletleri, dini akide ile birleşin ce rasih bir hale gelmiştir. Selçuk ve Osmanlı İslâm ülkelerin de yer yer görülen sayısız mescitler, ca miler, musallalar, medreseler, mektep ler, kütüphaneler, imarethaneler, şifa hane ve hastahaneler, sebilhane, çeşme, Vakıf, hayırdır. Cenabı hak Bakare su resinin 110 uncu a3-etiudc kendiniz için ön den ne hayır işlerseniz. Allalı yanınd.ı onu bulacaksınız^) meâlindeki naznıi cehli ile h.'iyır amellerin Allah yanında niak'-.m! olacağı nı beyan buyurmuştur. Sadaka-i cariye, yani v:\kif lıakkmda varit olan hadisi şerifler malûmdur. 336 ALİ HİMMET sarnıç ve kuyular, menzilhane ve müsafirhaneler ve bunları yaşatmak için vakıf edilen ev, arsa, han, dükkân, ha mam, bağ ve bahçe gibi gayrimenkul1er bu beyanımızın bariz delilleridir. Çok mühim olarak bazı kasaba ve köylerde AVARIZ vakıfları da vardır'. Bu hayırlar arasında selâtin, vüzera ve ümera vakıfları şehirlere müstes na bir revnak ve zinet vermişti. İstan bul ve Konya gibi şehirlerimizdeki asa rı hayriyye Türk ve İslâm medeniyeti nin muhallet abideleridir. İslâmî vakıflardaki ihlâsı, kıy metten düşürmek için bazı kimseler, birçok vakıfların, müsadere korkusilc yapılmış olduğunu ve bu vakıfların va ridatını kendilerine ve evlât ve ahfatla rına şart etmek suretile, mallannı mü sadereden kurtardıklarım iddia eder ler. Bu, tamamen hilâfı hakikattir. Vüzera ve ümera vakıfları arasında belki bu maksatla yapılmış tek tük vakit vardır, fakat böyle birkaç vakıf bulun ması milyonlarca tesis olunan vakıf lardaki ihlâs yanında bir şey ifade et mez ve hattâ bahis konusu dahi yap mağa değmez. Eslâfm ahlâfda yadigâr bıraktığı vakıflar, vakıf hükümleri dairesinde idare olunmuş olsaydı, vakıf akar ve paraların varidatı hayrî cihetleri temin 3. E s h a b ı h a y ı r t a r a f ı n d a n br.zı k a s a b a ve k ö y l e r d e , f u k a r a d a n v e f a t edenlerin t e ç h i z ve defnine ve h a s t a olup k â r ve kisipten a c i z k a l a n l a r ı n ve k i m s e s i z m u h t a ç d u l ve ye t i m l e r i n i h t i y a ç l a r ı n a , k a s a b a ve k ö y ü n k u y u ve ç e ş m e l e r i ve y o l l a r ı t a m i r e m u h t a ç o l u n c a bunların tamirine sarf olunmak üzere vakıf lar yapılmıştı ki, ç o k l ü z u m l u ve y a ş a t m a y a ve m e v c u t l a r ı n ı a r t ı r m a y a d e ğ e r b i r m ü e s s e se idi. A y n ı m a k s a d a h i z m e t edecek y a r d ı m m ü e s s e s e l e r i v ü c u d a g^etirecek yerde, m a a l e sef diğ-er v a k ı f l a r gibi b u n l a r d a i h m a l ve s u i istimale ug:ramıştır. P u n l a r a v a k ı f l i s a n ı n d a A V A R I Z V A K I F L A R I denirdi. B i r sanat erbabının avarızına v a k ı f l a r d a a y n ı h ü k ü m d e idi ( * ) (*) A V A R I Z : beliyye d e m e k t i r . beklenmeyen meşrut ihtiyaç ve BERKİ ettikten sonra artan milyarlara baiıg olur ve cemiyyetin ihtivat hazinesi ha lini alırdı. Maalesef bövle olmamış umumî ahlâk zayıfladıkça hatır ve ha yale gelmeyen ihmal, gaflet ve suiisti mallerle ve nihayet Vakıflar Kanıınile en kıymetli akaratı vakfiyye elden çı karılmak suretile, ihtiyat hazinesi ol mak şöyle dursun elde kalanları yaşa tabilmek için devletin yardımına muh taç bir hale gelmiştir. «• Vakıfların bugünkü acıklı durumu nun sebebleri şunlardır : 1 — Bazı mütevellilerin ihma' vc hiyaneti, 2 — Nezaret vazifesilc mükellef olanların vazifelerini yapmamaları, 3 — Mukataa vc icareleyn seselerinin suiistimali, mües 4 — Cüz'î bir bedel mukabilinde mukataah ve icareteyinli vakıfların mutasarrıflarına temliki, 5 — Elde bulunanlardan istifade yolunu bilerek hasar ve zayiatın telâ fisi yoluna gidilmemesi. Şimdi bu sebebleri gözden geçire lim: Evvelâ bazı mütevellilerin hiyanet ve ihmalinden başlayalım: Vakıflar birer hükmî şahsiyettir, mü messillerle idare olunur ki, başka türlü idareye imkân yoktur. Bu mümessillere sabık hukuk lisanında mütevelli denir. Mütevelli bir şahıs olabileceği gibi müteaddit de olabilir. Medenî hukuk li sanında bunlara idare uzvu itlâk olu nur. Vâkıflar, ekseriyetle temsil salâhiyyetini nefislerine ve öldükten sonra herhangi bir şahsa veya bir makama ve çok kerre evlât ve evlâdı evlâtlarına; bunlar münkariz olduktan sonra azat lılarına ve bunların evlâdı evlâtlarına şart etmiş ve vakfiyyelerin bazısında vâkıflar tevliyet cihetini meskût bira- V A K I F L A R I N M A R U Z KALDİĞİ TECAVÜZ ve İHMALLER karak bu hususta bir arzuda bulunmamışlardn^ bu takdirde mümessil tâyini devlete aittir. Büyücek vakıflarda mü tevellinin idaresine nezaret etmek üze re nazırlar tâyin olunmuştur. Vakıflar âmme mülkü hükmünJc olmak dolayisile mütevelliler üzerinde devletin mürakabe hakkı vardır. Bu hakkını istediği makam ve memur marifetile kullanır, zaman zaman bu hak, hakimler, müfettişler ve bazı memurlar marifetile kullanılmış; fakat suistimallere, hıyanet ve tecavüzlere tamame<ı mani' olunamamıştır. H. 1150 tarihin den sonra umumî ahlâka arız olan zaav sebebile hayâ ve Allah korkusu bir ta rafa bırakılarak bazı mütevelliler i da relerinde emanet olan müessesatı hay riyye ve fükaranm hakkı taallûk eden vakıfların varidatını kısmen kendi umurlarna sarf etmiş ve hırsızik ve hı yanetlerini türlü hilelerle devletin mürakabesinden gizlemeye muvaffak ol muşlar ve bu yüzden birçok müessesat hayriy^y'e harap olmuştur. Bu ka darla da kalmamış, vakfın akarlarını mülklerine geçirerek veya satarak, iha nette bulunmuşlardır. Zaman zaman devletçe müfettişler, mürakipler tâyin olunmuş ise de mun tazam ve esaslı teftiş ve mürakabe teş kilâtı olmadığından veya mevcut mürakiplerin ihmalinden dolayı hiyanetleri yanlarına kalmıştır. îşte milyonlar, milyarlar değerinde bulunan i'akıf akarlann bugünkü akibetinin sebeblerinden biri mütevellilerin hiyanetidir. Hattâ bugün dahi öyle mütevelli ler vardır ki, vakfın nef'ine değil, ken di menfaatlanna çalışır veya idareleri ne bırakılan vakıf akarların ne halde ve kimlerin ellerinde olduğunu bilmez ler. Vakıflar idareleri de aynı haldedir, zıyaa uğrayan vakıfları aramamakta, mahallî vakıf memurları mütevellilerin o kadar şayam itimat olmayan beyanlarile iktifa etmektedir, tşte kısaca mü 337 tevellilerin hali, mürakabe ve nezaretle mükellef olanların ihmallerine gelince: Vakıfların maruz kaldığı zarar ve zıya' sebeblcrinden biri de, devlet na mına yapılan mürakabenin kifaj^etsizliğidir. Vakıflar umumî menfaate hiz met itibarile yukarıda söylediğimiz gi bi vakıflar üzerinde devletin mürakabe hakkı vardır, devlet bu hakkını müs takil ve devamlı bir teşkilâtla yürüt meyi muhtelif zamanlarda bazı müfet tişlere veya resmî makamlara tevdi ey lemiş ve nihayet 9 9 9 H. tarihinde haremeyn vakıfları nezareti^ ihdas olunal ak vakıf ve mütevellilerin murakabesi bu nezarete verilmiştir. Nezaret ve mü rakabe hususunda bir vahdet temini ve tevliyeti makamı saltanata ait va kıfların idare ve muhafazası maksadile 1 2 4 2 H . tarihinde EVKAF NEZARE Tİ tesis ve Haremeyn Evkaf Nezareti bir müddet sonra yani 1 2 5 4 H. tarihin de Evkaf Nezaretine ilhak olunmuştur. Evkaf Nezareti, mütevelli maka mında tevliyeti saltanat makamına meşrut vakıflarla, evkaf hazinesince za bıt olunan vakıfları id'a~<i etmekte ve nezareti âmmesile de bilumum ^•akıflan mürakabesi altında bulundurmakta idi. En son teşkil olunan VAKIFLAR UMUM MÜDÜRLÜĞÜ bu nezaret ma kamına kaim olmuştur. Mukaddema mürakabe, müstakil ve muntazam bir teşkilâtla idare edil memesi ve teşkil olunan evkaf nezare ti ve memurlanmn şehir, kasaba ve köylerde dağınık bir halde bulunan büyük ve küçük vakıflara ıttıla' hasıl ederek vazifelerini yapamaması, teca vüz ve ihanetin devamına meydan ı-ermiştir. Vâkıflar tarafından tâyin olu nan Nazırlar da ahlâk bakımından mü tevellilerle aynı sevi\^ede bulunduğun dan, bunlarla da nezaretleri altında bu4. H a r e m e y n v a k ı f l a r ı , i p t i d a e n v e y a i n ühaen varidatı tamamen veya kısmen, haremeyn yani M e k k e ve Medine f u k a r a s m a m e ş r u t vatkıflardır. ALİ H İ M M E T 338 lunan vakıflaan muhafaza ve sıyaneti emrinde beklenen gaye husule gelme miştir. Nihayet Vakıflar Kanunu ve Ni zamnamesi ile vakıfları muhafaza maksadile bazı hüküm ve müeyyideler kon muş ise de, vâkıfların şart ve arzuları na muhalif bazı hükümler ve tatbikat taki yanlışlıklar, umumî hoşnutsuzlu ğu mucip olmuştur. Vakıfların birçoklarının elden çık masına yol açan sebeplerden biri de, mukataa ve icareteyn usulünün suiisti mal edilmiş olma-sıdır. Bir vakıf yerin mukataaya ve bir vakfın icareteyne bağlanması için birtakım kayıt ve şart lar olduğu halde, bunlar mevcut olma dığı halde yüzlerce, binlerce vakıflar mukataa ve icareteyne bağlanmış ve böylece milyarlar değerinde bulunan vakıflar faide temin etmez bir hale gelmiştir. Bunu izah için, bu müesse selerin mahiyyet ve sebebi ihdası hak kında bilgi vermeye lüzum vardır: MUKATAALI VAKIF : Üzerine bina yapmak veya ağaç dikmek ve bunlann orada durması mukabilinde sene besene ecri misle mü savi bir ücret vermek üzere bilâ müd det icar olunan vakıf yerdir. Bina ve ağaç yapıp dikenin, mülkü olup bunlar kaldıkça, bina ve ağaç sahibi bunların orada durması mukabilinde tâyin olu nan ücreti sene besene ödemekle, borç lu olur ve yer, bina ve ağaca tebaan ta sarruf olunup muhdesatile beraber sa hibinin vefatında varislerine mevrus olur. Bir vakıf yer, mukataa ile icar olunabilmek için, şu şartlann bulunması ve mütevellinin re'yi ve hâkimin izni ve hükümdann müsaadesi lâzımdı: 1 — Mukataa ile verilecek yerden bir suretle istifade mümkün olmamak. BERKİ 2 — Bu yeri, istifade edilecek ha le getirmek için vakfında kudret olmamak, nakit veya faideli başka bir yerle müba dele edilememek. Bir misal ile meseleye \'uzuh vere lim: Farz edelim ki, vakıf bir arsa var, kimse isticara talip olmuyor, üzerine bina yaparak veya ağaç dikerek fayda lı bir hale getirmek için vakfında kud ret yok, varidat getirecek başka biı yerle veya para ile mübadele de yapı lamıyor. Biri çıkıyor, ben sene besene bir ücret vermek üzere bu arsa üzerine bina yapayım veya ağaç dikeyim diyor; mütevelli muvafık görüyor, hâkim izin veriyor ve hükümdar müsaade ediyor, bu şartlarla o arsa o kimseye bilâ müd det icar olunuyor. Bu şartlar tahakkuk etmedikçe bir vakıf yerin mukataaya raptına cevaz yoktu. Buna rağmen zikir olunan .şai l1ar bulunmadığı halde yüzlerce varidat getiren yerler pek cüz'î bir ücretle muİcataalı olarak tapuya geçirilmiştir. Bunlar tapuya nasıl geçirildiğini, tap .ı memurlannm hangi vesika ile kayıt et tiklerini anlamak mümkün değildir. Bunlar yetişmiyormuş gibi, tedavül ve münakale gören mukataalı bazı yerle rin mukataalı vakıf olduğu gösterilme miştir. Ankara'da Bula Hatun vakfından böyle birçok mukataalı vakıf arsalar vardır ki, ücretleri senevi 100 - 200 ku ruş gibi cüz'î bir paradan ibarettir. Bu arsalar üzerine sonradan apartmanlar yapılmış ve ihtiva ettikleri daireler şu nun bunun mülküne geçmiştir. Vaktile tâyin olunan zemin ücretinin kimden isteneceğini anlamak mümkün değiîdir. Bu güçlük karşısında, vakfın mü tevellisi takipten sarfı nazar etmiştir. Bu arsaların bugünkü kıymetleri beher metre murabbaı 100- 200 liradır ; diğer şehirlerdeki mukataalı vakıflar da böyledir. V A K I F L A R I N M A R U Z KALDİĞİ TECAVÜZ ve İHAAALLER İCARETEYN MUAMELESİNE GELİNÇE : Bu muamele Ömer Hilmi Efendi merhumun «Ahkâmül' evkaf» adlı ese rinde izah olunduğu üzere, icarei fasi de olduğu halde, ihtiyaç ve zarurete bi naen tecviz olunmuştur. Şöyle k i : İs tanbul ve bilâdı selâsede yani Üsküdar, Galata, E\'y'üp semtlerinde vukubulan büyük yangınlarda vakıf binaların ek serisi yanmış ve vakıflarında bunları yeniden inşaya kudret bulumnayup, masrafı ücretine mahsup edilmek su retiyle inşa etmek üzere isticara da ta lip bulunmamış olduğu cihetle, yanan binaları yapmak üzere icarete\-n usulü ihdas olunmuştur. Bir, ev veya dükkân yanıp da vak fın da yeniden inşa ve imara kâfi gaile, para bulunmadığı ve masrafı ücretile mahsup edilmek üzere isticara da ta lip olmayup, icarete}^ suretile icarı vakıf için menfaatli olduğu ber nehci şer'i sâbit olarak izni hâkim sadır ol duğu takdirde yanan binayı yeniden in şa etmek üzere isticar etmek isteyen şahıs, yanan binanın kıymetine yakın peşin bir ücret ^'ermek ve her sene ni hayetinde ödenmek üzere «müeccel üc ret» namile bir ücret ödemek üzere icar olunmak tecviz olunmuştu. Müstecirin vefatında o yer evlâdına intikal ederken 1284 tarihinde intikal eshabı sekiz dereceye çıkarılmış ve 328 Şubat tarihli kanunla da hududu intikaliyye çok fazla tevsi' olunmuştur. İşte icareteyn usulünün sebebi kabul ve şartları.. Fakat tatbikat böy le olmamış, hiç bir ihtiyaç ve zaruret olmadığı halde sajısız topraklar ve ma'mur vakıfları dahi, icareteyne ra bıt olunarak şunun bunun tasarrufu na geçmiş ve tapuda icareteynli ola rak kayıt edilmiş ve bazılarında... vak fından kaydile iktifa olunmuştur. İca reteynli vakıflarda müecceleleri tahsil de, mukataalar gibi zorluklarla karşı lanmıştır. 339 Ne gariptir k i , bazı vâkıflar, ica reteyn muamelesini bir şey zanniîe va kıf ettikleri akarların icareteyn suretiy le idaresini şart eylemişlerdir. Vakıflar Genel Müdürlüğü, cl koy duğu vakıfların karışık ve perişan dvırumu karşısında ne yapılmak lazım geldiğini, mevcudu sihhat vekâletine \'e belediyelere devirmi yoksa ıslahı muvafık olacağını düşündüğü bir sıra da İsviçreden davat ettiği bir bilginin re'yine müracat etmiş, bu zat mukataalı ve icareteynli vakıf müesseseleri nin ilgası ve mevcutların tasfiycsile, memleketin ilim ve irfanma, beledî iş lere ve içtimaî yardıma büyük hizmet ler yapan ve hiç bir memlekette ben zeri olmayan bu vakıfların muhafazasmı ve ıslahını tavsiye etmesi üzerine, 2762 numaralı vakıflar kanunu ve ni zamnamesi neşir olunmuş ve yirmi misli m.ukataa ve icarei müeccele kar şılığında, bunların mutasarrıflarına temliki suretile tasfiyesi kabul edile rek mukataa ve icareteyn muamelesi ilga edilmiştir. 26 ve müteakip mad deler yukarıda izah edildiği üzere, için den çıkılmaz bir hale gelen mukataah ve icareteynli vakıf müesseselerinin i l ga ve tasfiyesinde isabet vardır. An cak tâyin olunan ivaz pek azdır. Ta sarruf ve mülkiyyet haklan miklarile mütenasip değildir. Çünki, senevi mu kataa ve icarei müeccele cüz'î bir mik tardan ibaretti. Bu miktara göre 40 50 bin liralık mukataah ve icareteynh bir vakıf, bir kaç yüz liraj'a mutasar rıfının mülkiyyetine geçebilecekti, ta nıdığım bir zat 35 bin liraya aldığı ica reteynli bir arsanın mülkiy\'etini, 200 lira mukabilinde uhdesine geçirttirmiştir. Bil vakıfların tasfiyesi düşünülürken tasarruf ve mülkiyet hakları kıymetleri ve vakıf kn^meti nispeti tâyin olunarak, tâviz bedeli ona göre tâyin olunmalı idi, fakat böyle olmamıştır. Ekseriyetle İs tanbul ve diğer büyük şehirlerde bulu- 340 ALİ HİMMET nan mukataah ve icareteynh vakıflann böyle cüz'i bir ivaz mukabilinde mutasarnflan namına, tescili, yüz binler ce vakim elden çıkmasma ve telâfisi mümkün olmayacak büyük zararlara sebep olmuştur ki, vakıflarm maruz kaldığı en büyük zıya'dır. Senelerdenberi temadi eden türlü tecavüz ve hiyanetlerle büyük zıyaa uğ rayan vakıfları, bilkülliyye indirastau kurtarmak lazımdı. Bunun için dur madan çakışmaya ihtiyaç vardı. Bu im kânsız değildi, çünkü, ecdadımız tükenmiyecek kadar vakıflar bırakmışlardı. Vakıfların her yerde boş arsaları, harap han, mağaza ve dükkân ve ha mamları vardır. Arsalara varidat geti recek iş hcinlan, mağazalar, dükkânlar yapılır, harap yerler tamir olunarak intifa edilecek bir hale getirilirse beş on misli artacak olan varidatla bugün BERKİ kü muzayakalı durum ıslah edilir ve mevcut olup mulıtacı tamir asarı hayriyyen tamiri ve yeni yeni asan hayriyye vücuda getirilmek imkânı hasıl olur du. Bu istikamette matlup derecede faaliyet gösterilmemiş, yapılan biv kaç iş hanı ve dükkânla iktifa edilmiş tir. Zaman zaman vakıfların ihyası hakkında ne yapılmak lazım geldiği hususunda mütalaam sorulmuş, dü şündüklerimi arz etmiştim. Yapılan son toplantılarda, vakıf mahiyyet ve hükmile kabili tevfik ol mayan fikirler üzerinde durularak, asıl takip edilecek hattı hareket üze rinde durulmamıştır. Zaman ve tecribeler, alakalılara ne yapmak iktiza ettiğini ilham etmiş olsa gerektir, bundan sonra muhinı olan hayır ve vazife aşkile çalışmaktır.
© Copyright 2024 Paperzz