türkiye`de toprak reformu

TÜEKİYE VE OETADÖĞt]
ÂM'MOB ÎDAIIESÎ ENSTÎTtSt
Îdarî Reform Serisi : VI
TtîRKtYEDE
İDARÎ REFORM ÇALIŞMALARI
TÜRKiYEDE
TOPRAK
Balkanoğlu
A
N
K
A
REFORMU
Matbaacılık
R
A
-
*
Ltd.
Şti.
1 9 6 1
Türkiye ve Orta Doğu Âmme İdaresi Enstitüsü, memleket ida­
resinin dayandığı en önemli temel konulardan toprak reformu üze­
rinde kısmî bir incelemesini ilişikte sunmaktadır.
İnceleme son derece geniş bir alanı içine alan toprak reformu
konusunun yalnız iki cephesile ilgilidir: 1 —■Tanm topraklarmın
haddinden fazla bölünüp parçalanmasmı önleyecek tedbirler 2 —
Tarım Popraklarmın Birleştirilmesi (Bütünleme).
îllt olarak ele alman Tarım) topraldariîîm parçalaMimsı, Türk
tarımımn hemen el atılması gereken dâvalarından biridir. Gerçek­
ten Türk tanm işletme sisteminde mühim bir yer tutan küçük ve
orta işletmeler hergün biraz daha küçülmekte, parçalanmakta, ha­
yatiyetini kayıp etmektedir. Başhea sebep miras yoluyla geçen ve­
ya satılan toprakların bölünme yoluyla küçülmesi, sahibini besle^
rnea, işletmeyi imkânsız küan bir hale^ gelişidir. Dâva eskidir. Ensti­
tüce, meselenin sosyal sebepleri üzermde bir araştırma denemesi
yapılmıştır. Daha sonra aym konunun ekonomik yönü üzerinde dıırıümuştur. NÜhayet sosyal ve eknomilc durumun tesbitinden sonra
iıukukî tedbirler konusuna geçUmiştir. Bu son konuda ,çeşitli Avru­
pa memleketlerinden alınan tedbirler özetlendikten sonra başhea,
İsviçre’de takip edilen hukukî mücadele yolları tahlü ve izah edü^
niiştir. Hâlen ilâve edelim ki aynı medenî kanunu uygulayan bu
memleketin aldığı hukukî tedbirler bizim için sadece bir telkin de­
ğeri taşır; memleket şartlarmıız üzerinde istatistiklere ve anketle­
re dayanan bir inceleme yapılması şarttır.
ESıe ahnan ikinci mesele, îıaddiııdr^n fatela parsıalaiiımış tai'Miı
bopraMariîiîiin 'birleştirilıiîıesi konusuıdur. Memleketimizde bu konu
bazı dairelere (Eh son Toprak - Su Umum Müdürlüğüne) verümiştir. Bununla beraber henüz tatbikatma geçümemiştir. İncelemede
çeşitli Avrupa memleketlerinde tarım topraklarının birleştirilmesi
bakımından üeri sürülen ana fikirler özetlendikten sonra Fransa,
fakat bühassa Belçika tecrübesi üzerinde durulmuştur.
Bölge plânlaması konusundaki çalışmalar, ilgili arkadaşlanmız.m Mülî Birlik Hükümetinde görev alması yüzünden bu etüdde yer
alamamıştır.
^
încetemerıin sonuç kısmında ,toprak dağıtımı veya topraksız
çiftçinin toı^faklandırılması konusuna da kısaca temas edilmektir.
înc^emede çalışan bütün arkadaşlarıma hususüe Prof. Fehmi
Tavuz, Prof: Reşat Aktajm, Doçent İbrahim Yasa, Dr. Safa Reisoğ^
lü, Dr. Sait pbut, Dr. tlhan 'Öztrak, Nabi Dinçer, Baran Tuncer'e
burada teşekkür etmek isterim.
Umum Miidür
Prof. Dr. KemjQ[ Fikret Arık
İÇİNDEKİLER
,
Önsöz
Sayfa
................................................................................
3
Birmcî Kiısım :
Tanm. Topraklarının BöitinmşM ve Bunu Önleyecek Tfedbirler.
1.
TürkiyeMe ziraat işletmelerinin parçalanmasmin sosyal seîaep
ve etkileri.
.................................................................................
(Doç. Dr, İbrahim Yasa ve Nabi DkıçerO
2.
3.
4.
7
Türkiye’de arazi parçalanması meselesinin İktisadî cephesi
baklanda rapor.
...................................................... ............. ............
(Prof. Dr. Reşat Aktan ve Dr. Baran Tuncer)
24
Tarım topraklarmin çok küçülc parçalara böltininesini ön­
leyecek tedbirlere bir bakış..............................................................
(Prof. Dr. Kem^l Fikret Ank)
30
İsviçre'de ziraî gayrimenkuUerin hukukî rejimi. .......... ........
(Dr, Sefa Rcişoğlu)
^5
ÎMnci Kısım :
Tarım Topraklârmın Birleştirilmesi.
1.
Tarım topraklarınm birleştirilme konusuna genel bakış. ......
(Prof. Dr. Kemal Fikret A nk)
69
2.
Fransız hukukunda arazi parçaJanmasım
(Dr. Sait Obut)
74
3.
Belçika’da parçalanmış arazinin tevhidi....................................
(Dr. lUısan öztraU)
84
4.
Sonuç
97
Önleyici mevzuat-
............... ............. ............................... ..................
-5
TÜRKİYE’DE ZÎRAAT İŞI^TMELERÎNÎN
PARÇALANMİASININ SOSYA.L SEÎBEP VE ETKİLERİ
Giriş:
îleriki sayfalarda açıklanacağı üzere memleketimizde ziraat
işletmelerinin gittikçe artan bir süratle parçalanmakta olduğu me­
sele ile ilgili herkes tarafmdaiı bilinen bir gerçektir. Bu olay, Önem!eri birbirinden farklı olan çeşitli sebeplerden ileri gelmektedir. MeBeleyi bu sebepler açısından ele alarak incelemek ve sonra bir bütün
haline birleştirmek suretiyle aydınlatmak ve bir sonuca varmaJi
icap eder. Bu itibarla komisyonumuz- bu meseleyi hukukî ,İktisadî
ve İçtimaî açılardan ele almayı gerekU görmüş ve çalışma için üç
ayn araştırma grubu teşkü etmiştir. Bu rapor dalıa ziyade olayın
sosyal sebeplerim araştırmakta ve olayı bir mesele olarak 1) cere­
yan tarzı, 2) sosyal etküeri, 3) doğurmuş olduğu sonuçları karşıla»
mak üzere alınacak tedbirler bakunından inceleıımektedir.
Raporun 1 inci kısmında olayın cereyan tarzı ile iigili bulunan
kanuıüar, demografik sebepler, gelenekler, makinalı ziraat üze­
rinde durulmakta; II inci kısmında parçalanma olayının sosyal ya­
pıdaki çeşitli etküeri gözden geçirümekte; III üncü kısmmda ise
meselenin halli hususunda alınabilecek tedbirler tartışılmaktadîr.
I
— OlajTiıı CereyaiE JHmıı
a) Ziraat îşîetsîi’fötermMij 'Parçı^laMinası ile îlgiîi Kasılınlar :
Ziraat işletmelerinin parçalanmasının ve ufalanmasının başta
gelen sebepleri arasmda Medenî Eanun’un, Çiftçiyi Topraklandır­
ma Kanunu ile kısmen Ziraat Bankası Kuruluş ICanununun önem­
li rolleri vardır. Her ne kadaı* Medenî K,anunun 322-325 inci madde­
leri ziraat işletmelerinin parçalanmasına engel olabüecek hükümler
ihtiva etmekte ise de bu hükümler memleketimizde uygulanma ala­
nı bulamamışlardır. Gerçekten Mecelle’ye ve gelensel usullere göre
fazla parçalanmayı önleyen hükümler Medenî Kanun’un yürürlüğe
girmesmden itibaren gittikçe zajrıflamıştır. Buna üâveteh genel
olarak zamanla Medenî Kanunun ve bühassa bu kanundaki veraset­
le ilgili hükümlerin halk tarafından anlaşılma ve uygulanmasma
paralel olarak toprakların daha çok parçalandığı da bir gerçektir.
'
ı
475S sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Kauunüna gelince, bıı ka^
nun bir taraftan devletin tasamıfıındaki araziyi dağıtmak, diğer
taraftan küçük ölçüde de olsa şahıslar elinde bulıman araziyi sa­
tın almak ve kamulaştırmak suretiyle parçalanma ve ufalma ola­
yında önemli bir rol oynamaktır. Kanunun uygulanmaya başlama­
sından bugüne ka.dar, Devlet elindeki arazinin büyük bir kısmı bö­
lünerek dağıtıldığı için bugün artık tam topraklandırma (norm
topraklandırmasından) vazgeçilerek kısmî topraklandırma yoluna
gidilmiş ve neticede parçalanma eğilimi daha da kuvvetlenmiştir.
•Ziraat Bankasmm 1935 den beri uygulanma alam bulan S202
sayüı kurıüuş kanunu hükümleri, köylülere kredi sağlamak, onları
axazi sahibi yapmak, yetersiz ara^â sahibi olanları yeterli hale getir­
mek suretiyle büyük çiftliklerin dağılmasına yardım etmiştir. Bu ko­
nuda bir misal olmak üzere Ankara’ya bağh Zirkayı Köyü yakımnda 7000 dönümlük bir çiftliğin Ziraat İBankası yardımıyla satın
alınarak 89 köylü ailesine dağıtılmasını zikredebiliriz.
Kısaca işaret ettiğimiz bu üç kanunun işletmeleri parçalanma­
ya yol açan hükümlerinin ne dereceye kadar uygulandığı ve bugü­
ne kadar ne gibi sonuçlar almdığı ayrı bir araştırma konusu teş­
kil edebilir.
b j D^ogFaıfik SeıbeplcsT :
Türkiye hâlen dünyada en süratli nüfus artmasına sahne olan
memleketlerden biridir. Artış % 3 oramnda olup her yıl 7 - 800.000
kişi mevcut nüfusa katılmaktadır ki, bu da 80 — 100.000 yeni
ailenin ziraî sahada yer almasını gerektirmektedir. Halbuki memle­
ketimizin bugünkü sanayüeşme temposu bu nüfusmı hepsini çekeCPİt bir gelişme merhalesine ermiş bulunmamaktadır. Bu itibarla
her yıl artmakta olan köylü ailelerinin çoğunluğu ziraî sahadan
başka kesimlere aktarılamamakta, bu sebeple de işletmelerin daha
da parçalanmasına yol açmaktadır.
Son yüz yıl içinde memleketteki göçebe nufusun gerek idari
tedbirlerle gerekse kendiliğinden ortadan kalkmak suretiyle ziraat
alanına intikal ettirilmesi; sosyal ve ekonomik gelişmeler sonucun­
da birer ekonomik birim halinde bir çatı (hane) altında ve bir aile
reisinin idaresinde yaşamakta olan büyük aile müessesesinin par­
çalanması; bu arada dış memleketlerden getirüen göçmenlerin top­
raklandırılması gibi diğer demografik etkenlerin de hiç şüphesiz
z’raat işletmelerinin parçalanmasında ayrı etkileri olmuştur.
e) GeleneMeı* :
Memleketimizin çeşitli bölgelerinde eskidenberi ziraat işletme­
lerinin aile üyelerine tahsis ve intikali lıususlarmda çeşitli gelenek'
ler yaşamaktadır. Bu gelenekler de işletmelerin parçalanmasmda
az çok rol oynamaktadır.
Bu geleneklerden biri ziraat sanatının (şehirlerdeki sanat
vc mesleklere bakıma) daha uzun kuşaklar boyunca babadan oğula intikal etmesi geleneğidir. Belki bu köklü geleneğin sonucu ola­
rak köylü aüeleri arasında bir çeşit sosyal adalet normları teşek­
kül etmiştir. Bu normlardan bazüarı Medenî Kanunda ifadesini
bulmuştur.
Bmia göre memleketimizin bazı bölgelermde ziraat toprakları
aile üyeleri arasında miktar ve değer bakımından eşit paylar hai­
linde dağıtılmaktadır. Az önce işai'et ettiğimiz üzere büyük aile
müessesesinde görülen parçalama eğilimi ile babanın hayatta iken
evlenen oğullarına arazi tahsis etmesi arasında bir ilgilinin bulun­
ması gerekli görünmektedir.
Bu geleneklerle birlikte daha başkalarının ve bu arada grup
dışı ve çok karılı evlemne geleneklerinin toprak parçalanmasında­
ki etki paylarının yapılacak bir araştırma ile tesbiti isabetli olur.
d) Möââiîieli Ziraat :
Makineli ziraatın uygulandığı memleketlerde ziraat işletmeleri­
nin büyüdüğü ve parçalanan işletmelerin satın alınma veya kiralan­
ma ve bazı hallerde ortaklaşa işleme suretiyle bir toplama olayına
sebep olduğu bir gerçektir. Aşağıda büyük işletmecilik meselesini
tartışırken işaret edeceğimiz üzere bu olay son zamanlarda mem­
leketimizde de müşahede edümiştir. Esasen rasyonel ve rantabl bir
işletmecilik böyle bir sonucu gerektirmektedir. Bazı memleketler­
de uygulanan toprakların birleştirilmesi (land consolidatioıl) siya­
seti de kısmen bu düşüncelere dayanmaktadır.
Bu hususa böylece işaret ettikten sonra, süratli makineleşme
hareketlerinin başladığı 1948-1949 yıllarında memleketimizde dev­
lete ait olup işlenmeyen ve halk tarafından sahipsiz telâkki edilen
toprakların a^^rıca köylerin ortak malı olan otlakların büyük bir
kısmımn çiftçiler tarafmdan gelişi güzel zaptedüerek işlendiği ve
bu suretle topraklarının parçalanmasına yol açıldığı da bir gerçek­
tir. Son yıllar zarfında toprak kadastrosu yapılan ba^ı vüâyetlerde ve meselâ Konya’da bu suretle işletmeye açümış bulunan geniş
toprakların mevcudiyeti devletle çiftçiler arasında birtakım anlaş­
mazlıklara yol açmış bulunmaktadır ki bu hal az önce işaret edi­
len olayı teyit etmektedir.
9
Yiııkarda kısaca, temas edilmiş bulunan sebeplerden toprak
parçalanmasında etki payları ve bunların derece ve ağırlıkları an­
cak yerinde yapılacak araştırmalar sonucunda doğru olarak tesbit
edilebilir. Eteasen ziraat işletmelerinin parçalanmasımn önlenmesi
ve araz^i tevhidine gidilmesi bir hükümet siyaseti olarak ele alındı­
ğı takdirde işaret edilen araştu-manııı yapılması bir zaruret halini
alacaktır. Bu hususa da böylece dokunduktan sonra raporumuzun
ikinci kısmını teşkü eden ziraat topraklarınm parçalanmasmın sos­
yal ve ekonomik hayatımızdaki bazı etki ve sonuçları konusuna ge­
çebiliriz.
II — PiargatejiiinDa Olaymıaı Sosyali Yaıpıd-aM iEtldleri
Çeşitli sebeplerle ziraat topraklarmın parçalanması sonucun­
da işletmelerin küçülmesi ve tek bir işletmeye ait olan tarlalarm ay­
rı ayrı yerlerde bulunması olayının, etkilerini sosyal ve ekonomik
olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür.
a.) Sosyal Eıtldler : ı
■
;
Bu olayın sosyal yapıdaki etkilerinde belki de en önemlisini
son senelerde artan göçlerde görmek mümkündür. Bu itibarla göç­
lerin konumuzla ügisini belirtmekte fayda mülâhaza etmekteyiz.
Göçleri sürelerine ve göç gönderen bölgelere göre başlıca iki
grupta gözden geçirebiliriz. Süre bakımından göçler, mevsimlik, or­
ta ve uzun süreli ve daimi göçler olarak ayırd edilebilir. Mevsimlik
göçler şehre ve diğer ziraat alanlarına yapılmaktadır. Şehire ya­
pılan mevsirnlik göçler ziraat faaliyetinin ölü devrine rasgeldiği
halde, diğer ziraat alanlanna ve meselâ pamuk, çeltik, narenciye
ziraatı yapılan bölgelere vulcubulan göçler ziraat faaliyetinin kesif
olduğu zamanlara rastlar. Diyebüiriz ki, ziraat alanlarma yapılan
göçler daha ziyade hiç toprağı olmayan veya pek az toprağı bulu­
nan köylüler arasında rağbet bulduğu halde, şehirlere yapılan mev­
simlik göçler daha ziyade aile ekonomisini desteklemek zorunda ka­
lan küçük toprak sahibi çiftçiler arasmda daha yaygındır, 448 köy
de yapılan (toplam nüfus 419.939) bir makineleşme araştırmasımn
verdiği sonuçlara göre memleketin muhteüf bölgelerine ait olan
köylerde muvakkat ziraat işçilerinin miktarı (1948 - 1952 ortalama
sı) 161.706 olup bunların arazi sahibi nüfusa oram % 38.7 dir (1).
Bu oran ziraat alanlanna yapılan mevsimlik göçlerin önemi hak­
kında bir fikir verebilir. Orta ve uzun süreli göçler iki üâ yimü yıl
arasmda değişebilir. Burada da başlıca endişe ziraî geliri düşük olan
aile ekonomisine yardımdır. Bu çeşit köylüler köyle ilgilerini devam
ettii’irler, şehirde kazandıklarımn önemli bir kısmmı köye gönder(1)
W
IHiiTkiye’de Ziraî Maifâneleşime, S, 94, Anikara., 1954
mek suretiyle ailenin istihlâk masraflarına-ve öküz tarla satın alın­
ması gibi yatu-unlarına yardım ederler. Daimi göçler köyü ile il­
gisini kesmeye mecbur kalan, şehre yerleşerek bir sanat öğrenmek,
\.^eya çocuklarım okutarak sanat sahibi etmeğe karar veren köylü­
ler arasında görülür. Nitekim az önce işaret edilen ziraî makineleş­
me (2) araştırmasının sonuçlarına göre yerleşmek maksadiyle şe­
hir ve kasabalara göç edenlerin sayısı 3.449 dur ki, bu sayı toplam
nüfusun % 82 sine tekabül etmektedir. Eserde belirtüdiğine göre
bu göç hareketi başlangıçta aynı oranı aşağı yukarı muhafaza et­
tiği halde, araştırmanın kapsadığı son iki yılda daha süratlenmiştiı\ Yine işaret edildiği üzere güney doğu bölgesinde son yılda
(1952) göç edenlerin sayısı bir evvelki yılın iki katına yükselmiştir.
Diğer taraftan sermayelerine sanayi ve bilhassa ticaret alanlarmda daha kârlı yatırımlar sağlamak ümidiyle şehir ve kasabalara
göç eden köylülerin bulunduğu da tesbit edilmiştir.
Göçler, göç gönderen bölgelere göre de ayrıca gözden geçirilebüir. Burada ziraî nüfus bakınıından çok kesif olan bölgelerde nü­
fus hareketlerinin daha kuvvetli ve yaygın olduğu müşahede edüraektedir. Bununla beraber bu gibi bölgelerde çay, pancar gibi entansif ziraate ihtiyaç gösteren bitki örtülerinin ziraatı teşvik edil­
diği zaman, göçlerin önemli bn* oran daihilinde azaldığı ve hattâ ta­
mamen durduğu da görülmektedir. Göç gönderen bölgeleri kaba
taslak şu gruplara ayırabüiriz: 1) Doğu Karadeniz sahili, 2) Kara­
deniz hinterlandındaki periferik sahalar, (Artvin, Gümüşhane, To­
kat v.s.) 3) Doğu Bölgesi (Erzurum, Kars Erzincan vüâyetlerinin
dağlık bölgeleri ahalisi). Göçlerin başlıca sebeplerinden biri işletme­
lerin aUeleri geçindiremiyecek kadar küçülmesidir, bu olayın aym
z-amaııda nüfusu süratle artmakta olan köylü halk arasmda gele­
ceğe karşı güvensizlik ve bunun sonucu olarak huzursuzluk doğur­
makta ve ulaştırma, haberleşme imkân ve araçlarınm gelişmesi su­
retiyle sosyal münasebetlerin yoğunlaştığı yer ve bölgelerde hu­
zursuzluk daha da artmış bulunmaktadır.
İşletmelerin parçalaıımasmm sebep olduğu diğer bir olay da
eküi tarlalardaki ürünlerin ayrı ayrı yerlerde bulunmasıyla ortaya
çıkan ürünleri koruma güçlüğü meselesidir. Bu durum da köylüle­
rin bazı yerlerde küçük tarlaların bakım ve ekimi üımal etmeleri­
ne yol açmakta .ayı-ıca smır anlaşmazlıklarının artmasına sebep
olmaktadır. Bu meselelerin de köy toplumu bakımından önemleri­
nin küçümsenmemesi gerekir.
(2)
Ayıu eser S. 133
11
b ) Ekonomik Etkileri :
'
İşletmelerin parçalanmasının ekonomik tetkiklerine gelince bu
mesele genel raporun ayrı bir bölümünde yer alacağı için biz sade,’
ce bu konuda bir kaç hususa kısaca temas etmekle yetineceğiz.
Bu hususlardan biri ve belki de en önemlisi işletmelerin gittik:
çe küçülmesi sebebiyle aile gelirinin düşmesi ve bu gelir azalmasını
başka yollarla telâfi edebilmek güçlüğüdür. Görüldüğü üzere göç­
ler gelir azalmasını bir dereceye kadar telâfi edebilmek için başvu’
rulan çarelerden biridir.
Diğer taraftan işletme gelirlerinin düşük olması sebebiyle ta­
sarruf imkânları sımrlıdır. Bu yüzden köylü aüeleri makineli ve entansif ziraat için lüzumlu olan yatırımları yapamamaktadır. Bu da
ıo.zun çağlardan beri istismar edümiş olan ziraat topraklarının da­
ha da fakirleşmesine yol açmaktadır.
Bâzı ziraî ekonomi uzmanlarının ileri sürdükleri gibi işletmele­
ri teşkü eden tarlalarm birbirinden ve iskân mahallerinden uzak ve
küçük parçalardan meydana gelmiş olması zaman ve emek kaybı­
na, bu ise ziraat ürünlerinin bir oran dahilinde maliyetleriniıı yük­
selmesine sebep olmaktadır. Bundan başka parçalanma, şahısların
tasarrufunda bulunan tarlaların sınırlandırılmasmı, gidiş gelişi te­
min için yolların açılmasını ,lüzumundan fazla arklarm, hayvan ve
insan barınakları gibi tesislerin yapılmasını icap ettirmektedir. Bu
tesisleri yapabümek için ziraat topraklarından oldukça önemli bir
alanın ayrılmasına lüzum vardır .Memleketin bütün ziraat toprakla­
rı düşünüldüğü takdirde bu ayrılan sahaların hiç de küçümsenmiyecek bir miktar teşkil etmekte olduğuna şüphe yoktur.
III — Tedbirler
İşletmelerin parçalanmasının sosyal ve ekonomik yapıdaki yu­
karıda işaret edüen etkilerini azaltma ve önleme hususunda iki, çe­
şit tedbire başvurulabilir. Bu tedbirlerden biri işin daha ziyade esa­
sı üe ügili bulunmakta ve meselenin daha rasyonel bir şekilde hal­
lini gerektirmektedir,
îi) Esaslı Tedbirler :
Bu tedbirler herşeyden önce ziraat topraklarının en verimli bi­
rimler halinde, başka memleketlerde yapıldığı gibi, birleştirilmesiy­
le ilgilidir. Bu tedbirlerin esasını ziraatçılarm «tevhidi arazi» diye
adlandırdıkları halli çok zor bir mesele teşkil etmektedir. «Tevhidi
arazi» başlıca iki anlamda kuUanılmaktadır.
Bu anlamlarm biri zaman ve emekten tasarruf etmek için şa­
hıslara ait olup ayrı ayrı parçalar halinde bulunan ziraat toprak12
lannm Devletçe zaruri görülen yer ve şartlara uygun bir şekilde biı*
araya getirilip tek parçadan ibaret bir işletme haline sokulmasını
ifade eder. Bu çeşit «tevhidi arazide» esas amaç zaman ve emekten
tasarruftur. Bu gibi birleştirmelerde işletmeleri arazi büyüklüğü
bakımmdan bir norma icra etmek bahis konusu değildir. 7457 sayıdı
ve 27/2/1960 tarihli kanunun 2. maddesinin (j) fıkrasında bu an­
lama uygun bir hüklUTa yer almıştır.
Ziraî işletmeciler tarafından üzerinde durulan ikinci ve esas
«tevhidi arazi» anlamı büyük işletmecüiğe gidümek suretüe toprağm çeşidine ve yapılan ziraat nevine ve coğrafi bölge özellikleri gi­
bi faktörlere göre ziraat işletmelerinin normlar halinde yeniden
birleştirümesidir. Birinci anlamın gerektirdiği tedbirler ikinci anlaüida açıklanan birleşme şekline zamanla yol açabilir. Her iki çeşit
<sarazi tevhid» tedbirleri her şeyden önce bir takım çapraşık huku­
kî, İdarî, sosyal ve ekonomik meselelerin çözümlenmesi ile ügUi bu­
lunmaktadır.
Tevhidi arazi tedbirlerinin sonucunda daha da artacak olan zi.raî fazla nüfusun memlekette kurulacak çeşitli satnayi kollarına akiariiınası gerekecektir. Bu ise ancak her yıl artan nüfusun ziraat'
tan başka kesimlere aktarılmasını mümkün kılacak plânlarla gerçekleşebüir.
Ziraat Vekâleti Koordinasyon Toplantısmda yapılan tebliğler­
den birinde (3) 1967 yüında ziraatle uğraşan nüfusun % 50 ye düş­
mesini sağlayacak olan bir İktisadî ve sosyal plân söz konusu edil­
mektedir. Bu plâna göre 1955 yılında 17,5 milyon olarak kaydedi­
len ziraat nüfusu küçük bir artışla 18 milyon civarında kalabile­
cek, işletmelerin rasyonalizasyonu sayesinde de nüfusun diğer yarısmı besleme ve ihracatı devam ettirme mümkün olabilecektir.
Memleketin bugünkü istihsal kaynaklan düşünülecek olursa böyle
bir plânlama zarureti daha açık olarak meydana çıkmış olur. Mese­
lâ Ankara Ziraat Fakültesi Toprak ve Gübreleme Enstitüsü’nün
yaptığı bir araştırmaya göre bütün memleketimizdeki ekümeye elverişli topraklardan elde edilebilecek ürün ancak/20-21 milyon nü­
fusu normal bir şekilde beslemeye yetişebilecek miktarı geçmemek­
tedir. Bu duruma göre Türk ekonomisi iki önemli mesele karşısın­
da bulunmaktadır. Bunlardan biri, ziraî verimlüiği arttırmak su­
retiyle ziraat istihsali bakımından kendine yeter ve ziraat maddele­
ri İhraç eden bir memleket haline gelmek, diğeri ise sanayi sahasın­
da ihtisaslaşarak ihtiyacımız olan ziraat maddelerini ithal eden bir
ekonomik siyaset takip etmek meselesidir.
(3) Ziraat Vek. Koordinasyon toplantısı, S, 15, Günsoy Basımeıvi, Ankara, 1959.
13
Bu nevi esasii' tedbirlerin kapsamlı bir ekonomik kalkmina plâmmn çerçevesi dahilinde mtisbet sonuçlar verebileceğini söylemeye
lüzum yoktur. Meselenin halli ayrıca, son zamanlarda Hükümet ta­
rafından getirilmiş olan bazı yabancı uzmanların da üzerinde dur
muş oldukları gibi uzun vadeli, büyük yatırımlarla esaslı hazırlıkla­
ra bağlı bulunmaktadır. Bütün memleketi kapsayacak, büyüklükte­
ki plânların uygulanmasındaki aşılması güç zorluklar bizi bölge
plânlamalârma zorlamış olabilir. Bu takdirde memleketin az geliş­
miş veya nisbeten daha ileri duruma erişmiş bölgelerinden hangisi­
nin öncelikle ele alınacağı meselesi Hükümetin sosyal siyasetine
bağlı kalacaktır. Nisbeten daha müsait bölgelerde uygulanacak
olan kalkınma plânlarının az gelişmiş bölgelere bakıma daha kısa
samanda istenüen sonucu sağlıyacağında şüphe olmamakla beraber,
bu husustaki öncelikle ügüi en son karar Hükümetin az önce işa­
ret edilen sosyal siyasetine dayanacaktır. Bu kararların almması
doğrudan doğruya Devletin siyasetine yeni bir yön verümesini bu
ise her şeyden önce memlekette plânlama zihniyetinin benimsen­
miş. olmasmı gerektirecektir. Plânlama ameliyesinde önlenmesi ge­
reken bir takım zorluklar vardır. Plânlamada çalışacak olan mütelıassıs personel yetersizliği, büyük sermaye yatırımlanmn azlığı,
İdarî mekanizmanm plânlamaya pek müsait olmayışı, çeşitli men­
faat ve baskı gruplarımn muhalefeti bu zorluklar arasmda zikrede­
bilir.
Bu gibi güçlüklerin meselenin yüzüstü bırakılmasmı icap ettir­
memesi lâzımdır. Bu itibarla esaslı tedbirlerden ayrı olarak bir ta­
kım âciL ve tali tedbirler düşünülebilir. Bunları, esash tedbirlerin
ileride uygulanabÜmesi kolaylaştıracak olan, geçiş ve bu bakımdan
da bir nevi zemin hazırlama tedbirleri sayabüiriz. Diğer bakımdan
memleketimizin herhangi bir bölgesinde esaslı tedbirler uygulandı­
ğı zaman başka bölgelerinde bunları hemen uygulamak mümkün
olamıyacağı için, talî tedbirlerin uygulanmasını geçmek icap edebi,lir.
b )T aü Tedbîrler:
aa) Gelenekler: .^raat topraklarının fazla parçalanmasına
engel olmak için memleketin çeşitli bölgelerinde halkm uygula­
n ış ta olduğu çeşitli gelenekler vardır. Bazı bölgelerde elden çı­
karılacak olan tarlayı, tarla komşusunun öncelikle satın almak
hakkı (şüf’a) diğer bazı bölgelerde, bilhassa Orta Anadolu’nun
dağmık köylerile Trakya ve Doğu'nun bazı yerlerinde evlenen kız
evlatlara toprak yerine daha ziyade kapkacak ve ziynet eşyası ver
rilmesi; komşular arasmda tarla değiştirilmesi ve bu suretle top14
raklarm birleştirilmesi bu gibi geleneklere sadece bir kaç misal­
dir. Memleketimizde uygulandığı halde bazı Avrupa memleketle­
rinde gelenek halinde olupta sonradan kanunlarda yer alan, top­
rağın büyük oğula intikali usulünün (primogeniture) ve bu arada
toprak hukuku ile ilgili diğer geleneklerin yeni kanımlarm yapıl­
masından önce gözden geçirilmesinde hiç şüphesiz büyük fayda
vardır.
bb) Eğitim:—Öğretim; Gerek geniş anlamı ile sosyal, gerek­
se dar ve teknik anlamı ile ziraî faaliyetlerle ilgili bulunan çeşitli
eğitim—öğretim hizmetleri koordine edilmemiş bir şekilde Zi­
raat, Maarif, Sağlık Vekâletleri ile bazı özel dernek ve kurnmlai'
tarafından ifa edilmeğe çalışılmaktadır. Köy topluluklarının ha­
yat seviyesini yükseltmek suretiyle kendi çevrelerine daha iyi
uyabilmek amacına yöneltilmiş bulunan bu faaliyetlerin toprak
parçalanması ile hiç şüphesiz doğrudan doğruya ilgisi yoktur.
Fakat bu hizmetler köylülerin görüş, zihniyet ve davranışlarında
bazı olumlu etkilerde bulunduğu için, alınacak diğer tedbirlerin
uygulanmasında onları daha hazırlıklı bir hale getirebilir. Eğitim
meselemizle ilgisi sadece bu bakımdamr. Radyolar, gezici kütüp­
haneler, broşürler halk gazete ve kitapları vasıtasiyle yapılan ya­
yınlar; ziraat okulları, 4—K klüpleri, üretme çiftliklerinin ziraat
ve hayvancılığı İslah için çeşitli çalışmaları, çeşitli kurslar ve pa­
nayırlar, sergiler, ziyaretler bu alanda sarfedilen faaliyetlerden­
dir. Yine meselemizi doğnıdan doğruya ilgilendirmemekle beraber,
bu faaliyetlerin köylüler için ne dereceye kadar faydalı olduğu ve
amaçlannı ne dereceye kadar gerçekleştirebileceği üzerinde du­
rulması ve araştırılması gerekli bir konu olduğu düşüncesindecc) Teknik ziraat: Bu konuda da üzerinde durulacak husus­
lar hiç şüphesiz doğrudan doğruya ziraat topraklarınm parçalan'
masmı önleyecek tedbirler değildir. Bununla beraber, teknik eği­
tim — öğretim ile sıkı sıkıya ilgili bulunan ve bir arada mütalaa
namesi gereken bu meselelerin dolayısı üe toprağm daha fazla
parçalanmasından doğacak bazı sakıncaları bir dereceye kadar
önleyeceği fikrinde olduğumuz için bu konuya kısaca temas et­
meği uygun buluyoruz.
Konumuz bakımından teknik ziraat alanında üzerinde durul­
m ası gereken birinci mesele,
(4) Yapüan programlara
derpiş edilmektedir.
bugün
m em leketim izde yaygın
nazaran 2,5 milyon ıhektarlık
Bu, me-vcut ekilen
arazinin %
arazinin
10 uJiu teşfâl
Halbuiki Orta Anadoluda 11 milyon hektar arazi, yani bütün
sahaJıarm
bir
sulanması
eder.
eMlen
45 i kâfi yağmur aimamaiktadır.
15
şekilde uygulanmakta olan ekstansif ziraattan entansif ziraata
geçme meselesidir. Bu mesele bir taraftan ziraat topraklarmin
geniş çapta sulanmasmı (4) yerine göre suni veya tabii gübre kul*
lanılmasmı, teraslama ve diğer yollarla toprağın islahmı, diğer
taraftan ise yeni bitki türlerinin kabulünü ve mevcut türlerin is>
İnhını gerektirmektedir. Meselâ Karadeniz bölgesinde yapılan çay,
Konya havalisine son zamanlarda girmiş bulunan pancar ziraatini, Akdeniz bölgesinin bazı kısımlarında başarılı bir şekilde de­
nenen sebzeciliği ve memleketin şartlarına uymuş bulunan mey­
veciliği teşvik etme suretiyle daha da geliştirmek mümkündür.
dd) Makineleşme ; Bir memlekette geniş çapta makineli zira­
atın uygullanıp uygulanmaması ziraî rantabüite meselesi ile ilgili
bulunmakta ve bu da bizi büyük ve küçük işletme şıklarından bi­
ri veya diğerini tercih edip etmemekle karşı karşıya getirmekte­
dir. Bu tercih meselesi her şeyden evvel Devletin takip etmekte ol­
duğu sosyal ve ekonomik politikaya bağlıdır.
Küçük işletmecilikte köylü ailelerine asgarî refahı sağlamak
suretiyle memlekette sosyal istikrar amacı ön plâna alınmakta
dır. Fakat böyle bir siyaset bir taraftan elde mevcut ziraî işlet­
melerin bugünkü halile küçük işletmeler halinde kalmasına, di­
ğer taraftan daha rantabl olabilecek büyük işletmeden bir kısmı­
nın parçalanmasına yol açmış bulunmaktadır. Bu böyle olmakla
beraber, bilhassa 1948 den itibaren takip edilmeye başlanan ma­
kineli ziraat politikasının sonucu olarak ziraî işletmeciliğimizde,
etkileri sosyal yapımızı değiştirebilecek mahiyette yeni olaylar
müşahade edilmektedir. Bu olayların önemlilerinden biri ziraî
işletmelerin toprak satın alma yolu ile büyümesidir. Daha önce
işaret etmiş olduğumuz örnekleme usulu ile yapılmış bulunan
Türkiye’de ziraî makinleşme araştırmasında tesbit edildiğine
göre bu büyüme « + 6 4 nisbetinde daha evvel tamamen işlenmek­
te olan, % 13 nisbetinde kısmen işletilmekte olan ve % 23 nisbe­
tinde hiç işlenmeyen arazinin satın alınmasıyla vukubulmuştur
(5). Bu duruma göre genişleyen işletmelerin kendi bünyelerine
katmış olduğu toprağın % 77 si» yani hemen hemen beşte dördü
eski işletmelerden, yine takriben beşte biri o zamana kadar işlen
miyen araziden meydana gelmektedir. Bu eğilim küçük işletme­
cilikten büyük işletmeciliğe doğru geçilmekte olduğu — hiç ol­
mazsa makine ile işlenen arazilerde — göstermektedir.
Ziraî işletmelerin yapısında bu değişme eğilimini gören ve
daha, ziyade ekonomik endişelerle hareket eden bazı ziraat ekono(5)
16
Tüafeiyede Ziraî Makinüjeşme, S. 99— 100^ Ankara, 1954
micileri ziraatte rantabilite meselesini ileri sürerek işletme bi­
rimlerinin «aile işletmesin»den «traktör birimine» geçmesi lâ­
zım geldiği fikrindedirler (6). Nitekim Türkiye’de Ziraî Makine­
leşme araştırmasmda da bu hususa temasla traktör kullanan 26
aileden 20 sinin mahsul maliyetinin düştüğünü 3, ünün yükseldi­
ğini söylediklerine işaret etmektedir. (7).
Modern bir eğilim olarak beliren büyük işletmecilik gerçeği
ekonomik bakımmdan hiç şüphesiz savunulabilir, fakat bugtin
memleketimizin durumu ziraî kesimdeki nüfusun başka kesimle*
re aktarümasmı kolaylaştıracak derecede sanayileşmiş bulunma­
dığına göre, memleket bir sosyal adalet ve güvenlik meselesi ile
karşı karşıya bulunmaktadır. Küçük işletmecilik sosyal adalet ve
güvenliği bir dereceye kadar sağlıyorsa da ekonomik rantabilite
bakımından her zaman tenkit edilebilir. Bu biribirine zıt olan ana
düşünce tarzlarının bir dereceye kadar sakıncalarını önleyen ve
faydalarını bir arada toplayan üçüncü bir düşünce ve hareket tar­
zı da ziraatta istihsal kooperatifçiliği olabilir. Kooperatifçilik mülki­
yet rejiminde bir değişiklik olmaksızın küçük şletmelerin bir araya ge­
lerek istihsal kooperatifleri halinde birleşmelerim mümkün kıl­
maktadır. Bugünkü durumda memleketimiz için böyle bir siste­
min kabulünü savunabilirz. Çünki, ziraî istihsal kooperatiflerinin
başarılı sonuçlar verip vermemesi hususu bir memleketin sosyal
yapısı ile yakından ilgili bulunmaktadır. Memleketimiz gibi henüz
köylü özelliklerini muhafaza eden bir toplumda sosyal bağlar
canlılıklarını henüz muhafaza etmektedirler. Bundan dolayı yar­
dımlaşma ve birlikte çalışm.aya dayanan kooperatifçiliğin nisbe
ten daha kolay bir şekilde uygulama alanı bulabileceği düşünce^
sindeyiz. Ancak, bu gibi hareketlerde halkın önderliğe ihtiyacı ol?
duğu hususuna da ayrıca işaret etm_ek isteriz.
ee) Hayvancılık: Bugün memleketimizde hâkim olan hajn/ancılık mera hayvancılığıdır. Halbuki meralarımız hayvanlarımızı
beslemeyecek kadar daralmış bulunmaktadır.. Her büyük baş
hayvana 2 dekarlık bir mera düştüğüne göre hayvan miktarım da^
ha da arttırmak bu şartlar altında bahis konusu olamaz, esasen
bunım aksine olarak Prof. Baade ve diğer bazı uzmanlar mevcut
hayvanlarımızın miktarını 1/3 oranında azaltmayı ve hayvan cin­
sini İslah suretiyle randımanı aynı seviyede tutmayı tavsiye etmiş
bulunmaktadır. Esasen 1948 de başlayan ziraatte makineleşme
e6) Bıtalar,a
igöre birim ekstansM
ziüaat ıbolgelerinde 5000, Adana' gitoi
entaı'
sif ziraat Tbölgelerinde 1500 dönüm olmalıdır.
(7 )
Türkiıye’de Ziraî iMrakmeleşme S. 114—ıll5, Aıiikara, 1954.
. . .
17
hareketi bilhassa çeki hayvanlarında azalma başlamış ve bu azal­
ma temposunun geçen yılara göre daha da arttırılmış bulun*
maktadır. (8). Bu ajzalma gerçekleştirilmediği takdirde ahır hay­
vancılığını teşvik etmek hatıra gelebilirse de, bu da herşeyden ön­
ce yem ziraat ve sanayiini ve genel olarak ziraî sanayii geliştirmek
le mümkün olabilir (nıeselâ şeker sanayiinin tali bir ürünü olan
yem küspesi).,Ancak bu yol hayvan yemlerinin pahalıya mal ol»
duğu müddetçe etin maliyet fiyatını çok arttıracağından uzman­
lar tarafından tavsiye edilmemektedir.
ff) Köy Ev ve El Sanatları : Ziraî işletmelerin parçalanarak
ailenin geçimini sağlayamamak duruma düşmesi karşısında aile
gelirini arttırmak için ileri sürülen çarelerden biri de köy ev ve el
Banâtla:rmı teşviki olabilir. Bu konunun çeşitli bakımlardan mütalea edilmesi mümkündür. Bazı düşünürlerimiz köy ev ve el sanatlarmm küçük işletme sahibi köylülerin geçiminde bir destek olacağıra söylemekte ve onları şehre bağlılıktan bir dereceye kadar kurtarabüeceğini ileri sürmektedirler. Böylece köylüleri topraklarına
bağlamada köy ev ve el sanatları tesirli bir tedbir olacaktur. Pek
tabiidir ki, bu tedbir köyden şehirlere yapılan nüfus akınlarını yöleyemez, sadece mevsimlik göçlere kısmen engel olabilir ve çoğu za­
man köyde kalan kadınlarm boş zamanlarım değerlendirme bakı­
mından önem taşıyabilir. Çünkü ekstansif ziraatın büyük mikyasta
uygulandığı memleketirhizde köylerde iş süresi bir yıl içinde 4*5
ayı geçmemektedir.
Bu duruma böylece işaret ettikten sonra köy ev ve el sanatla­
rının köy ekonomisinde yerinin ne olabüeceği sorusuna kısaca göz
atabilü'iz. Köy ev ve el sanatları zati köy ekonomisini destekleye­
cek bir istikâmette mi geliştiriîîmeli, yoksa yurdumuzun çeşitli böl­
gelerinde yaşamaya çalışan ve bütün sanayiin ügilenmediği veya
istihsal edemediği sanat değeri olan mamullerin istihsaline doğru
mu yönetilmelidir.?
Soruhun birinci kısmında zikredilen mamullerin teşviki fikrimizce memleket sanayiinin gelişmesini bir dereceye kadar yavaşla­
tabilir ve esasen bu gibi mamullerin daha, kaliteli olanları memle­
ket fabrikalarmda daha ucuza istihsal edüebilmektedir. Sorunun
ücinci kısmmda İşaret edüen «hirfet» konusu mamullerin teşviki ise
köylümüze yardımcı bir gelir kaynağı teşkil edebilir ve hatta tu­
rizm endüstrisini de destekleyebilir. Tahta kaşıkçıhk, bel kuşakla­
rı, desenli yün çoraplar, oyalı çevre v.s. işleri bu konuda birer mi­
sal teşkil eder.
(8)
18
TürMyede ziraî makineleşme, S. 43, Ankara, 1954
Bugün Türkiye'de gelişme imkâna olan ev ve el sanayii şube­
lerine gelince bunları taşlar (Eskişehir lüle taşı, Hacı Bektaş taşı),
bitki lifleri (hasırlar), dericilik nıamûlleri (posttan, hayvan kürk­
lerinin de bağlanmasına kadar çeşitli kollar), hafif saı*açlık işleri,
çanak çömlek sanayii kolları olarak sıralamak mümkündür, (9)
Zaman zaman işaret ettiğimiz üzere ziraat kesimindeki yatınmların daha ziyade ekstansif ziraatten entansif ziraâte geçmek
için yapıldığı son yıllarda, gerek resmî gerek özel kaynaklardan
köy ev ve el sanatları için önemli miktarda yatırım yapılamıyacağı
açıktır. Ziraat sahasında oldukça uzun bir süre devamlı yatırımla
ra ihtiyaç hasıl olması sebebile köy ev ve el sanatlarına yapılacak
yatırımlarm bu devrede sımrlı kalacağmda şüphe yoktur.
'Raporumuzun üçüncü kısmım teşkil eden ziraat topraklannnı
parçalanmasını önleme ve azaltma tedbirleri hakkmdaki görüşleri­
mizi yukarıda açıldamaya çalıştık. Bu tedbirlere üâve olarak Tür­
kiye’de artan nüfus meselesini de göz önünde bulundurmak hatıra
gelebilir. Artış temposu bu hızla devam ettiği müddetçe millî geliri
yükseltme çabalarımn vereceği sonuçların, bu nüfus artışı karşısın­
da hemen tesirsiz kalması pek muhtemeldir.
Bu sebeple bir yandan milli geliri arttırma tedbirleri alırken,
diğer yandan da, ileı-iki yıllaı^da nüfus kontrolü meselesini de dü­
şünmek zarureti hasıl olabüir.
Esaslı ve tali olarak iki ana grup altında toplamış olduğumuz
bıi tedbirleri, ayrı ayrı ve birbirleriyle çelişen meselelerle ilgili ted­
birler olarak düşünmek yerinde bir ana meselenin çeşitli veçheleriie
ilgili tedbirler halinde düşünmek daha doği’u olur. Bu hususa Önem
işaret ettikten som-a raporumuzun sonuç kısmına geçiyoruz. Bu
kısımda ziraat topraldarımn parçalanmasında önemli rolleri olan
ve kanunlarm çıkmasında (bühassa 4753 sayılı kanunda) gözetilen
sosyal ve ekonomik görüşlerin 2. Dünya Harbini takiben sosyal
ve ekonomik gelişme üe nasıl çelişme halinde bulunduğunu, sosyal
ve ekonomik eğilimin nasıl başka bir yöne yönelmiş bulunduğunu
göstermeye çalışacağız.
'
IV
Soîiııç
^
Üzerinde durmuş olduğumuz meselenin halli için ileri sürülen
tedbirler her şeyden önce memleketimizde hüküm süren sosyal ve
,(9)
Bu husıjüta tamamlaıyıcı bilgi edinmek için Ev » Köy sanâtlan
hakkında,
îş ve İşçi Bulroa Kurumu Umum Miidürlti^ünün 20 sayılı 'raporuna, batanız,
Ankara, 1957. İstiklâl Matbaası
' İl)'
ekonamik görüşlerle yakından ilgili bulunmaktadır. Bu gölmüşler çe­
şitli kanun ve tedbirlerle uygulanma alanı bulmuştur. 4753 sayılı
Çiftçiyi Topraklandırma Kanun’unda bu görüşlerin açık bir şekil­
de ifade edilmiş bulunduğu için konumuzla ilgisi bakımmdan ka­
nun gerekçesi üzerinde durmayı lüzumlu göriiyoruz. (10)
Bahis konusu gerekçede arazinin sahipleri tarafmdan işleti]
mesi ana prensip olarak kabul edilmiştir. Bu suretle toprağına bağh, köklü, kendi mülküne dayanan bağımsız bir çiftçi zümresinin te­
şekkülü üe her türlü sosyal sapkınlıkların önlenebileceği düşünül­
müştür. Tasarı aym zamanda ortakçılık rejimine de temas.ederek
biî rejimin toplum içinde huzursuzluk yaxatabüecek bir zümre mey»dana getirebileceğini üeri sürmektedir. Yine gerekçenin incelenme^
sinden anlaşılacağı üzere memlekette bir yanda büyük toprak mül­
kiyeti rejimi mevcut olduğu halde, diğer yanda büyük kütleler ha­
linde topraksız ve az topraklı aüeler bulunmaktadır.
Bu gerçekler gözönünde tutularak çıkarılan Çiftçiyi Topraklandirma Kanunu öncelikle Devlet topraltlarmın «tam topraklan­
dırma» yolu üe (normların tesbiti üe) dağıtılmasım gerektirmiş;
âmme elinde bulunan topraklar normalara göre dağıtılmak için elver­
meyecek kadar azalınca Kanun’ün koymuş olduğu ve eskiden be­
ri bu sahadaki görüşe temel teşkü eden prensip^lerden kısmen vazgeçüerek kabul edilen bir nizamname ile, «kısmî topraklandırma»
usulüne başvurmak zarureti karşısında kalınmıştır.
Kanunda her ne kadar özel kişüerin elinde bulunabilecek aza­
mi miktarı tesbit edilmiş ve bunu geçen miktarların kamulaştırılabileceği göz önünde tutulmuş ise de büyük arazi sahipleri toprakla­
rını kendi aile üyeleri arasmda muvazaa yolu üe suretâ bölerek Ka­
nun hükümlerinden kaçtıkları için bu hüküm pek uygulanamamış^
tu''. Diğer taraftan hâzineye ait olduğu halde, bir nevi gasp suretiy­
le elde edümiş bulunan arazinin, bunları gasbedenlerle Devlet ma­
kamları arasmda çıkan anlaşmazhkların uzamasmdan ve bazı hallerde de arazinin kişiler tarafmdan uzun müddet imar ve ıslâh edü­
miş olması gözönünde tutularak kamulaştınimasmdan vazgeçme
zarureti hasıl olmuştur.
Toprak Kanununun uygulanmasmı güçleştiren bu sebeplerden
başka diğer önemli bir sebep de bazı bölgelerde hâkim olan toprak
mülkiyeti rejimidir. Meselâ Doğu ve Güneydoğumda köylüler Bey
ve Şeyhlerin arazisi üzerinde kiracı, marabacı olarak çalıştıkları
için her bakımdan arazi sahibine tabidirler. Bu duruma bir çok ya­
karlar gibi Ziya Gökalp ve îsmail Hüsrev Tökin dikkati çekmekte(10)
20
Büıyüık iMiMiet Medisi Zabıt OerMesi. 17j1,1ö54, s. 97
dir. Ziya Gökalp, Yıenl Türkiye’nin Hedefleri adlı eserinde (11) bu
büsusâ şöylece dokunmaktadır.
«Tarlaları olmayan bu zavallılar bir kÖy ağasının esiridirleı%
bazı yerlerde bunlar evlerini bulundukları köyden^ başka köye
nakletmek hakkından bile mahrumdur. Çünkü köy ağası onları
bitmez tükenmez bir borç senedi ile ebedî bir surette köyüne
bağlanmıştır». İsmail Hüsrev Tökin’de yine aynı dürüma 1934? yı­
lında yazmış olduğu bir eserde dikkati çekmekte ve bu bölgede
Derebeylik ve Angarya rejiminin o tarihlerde hâlâ devam etmek­
te olduğunu ve buna başlıca sebep olarak Doğudaki Ekrat Beyle­
ri arazisinin Sultan Mahmut zamanında yapılan siyâsî tasfiyeden
masun kalniış olmasını ileri sürmektedir (12). Toprak iskân
Umum Müdürlüğünden edindiğimiz bilgiye göre bu durum mem.leketin Güney Doğu bölgesinde pek değişmemiş değildir. Meselâ Ur
fa dolaylarında Şeyh X, 45.000 döıiüm araziye sahip bülımmaktave bu arazide her biri 10 - 30 haneli 15 - 16 köy halkı yaşamakta­
dır. Köylüler Şeyh X ’in arazisini işleyip mahsulden hisse alırlar,
Şeyhin köylü üzerinde bir çok metbuluk hakları vardır. Böylelerin
oturdukları evler dahi kendilerine ait değildir.
Yukarıda kısaca vermiş olduğumuz çalışmalar göstermekte­
dir ki, Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu çeşitli sosyal ve ekono­
mik sebeplerle dayandığı prensiplerden fedakârlık etmek zorun­
da kalmıştır. Buna rağmen Kanunu bir sosyal reform hareketi
olarak kabul edenler vardır. Halbuki sırf toprak dağıtmaktan iba­
ret kalan ziraî reformaların çok başarılı sonuçlar vermediğini Avlupada I, Dünya Harbinden sonra yapılan tatbikat göstermiştir.
İsmail Hüsrev Tökin’in belirttiğine göre «her köylü muayyen
miktarda toprağa kavuştuktan sonra yine konjonktür hareketlerin
tesiri altında geniş bir İçtimaî farklılaşmaya ve dağılışa maruz
kalmaktan kurtulamamıştır. Yine zamanla borçlanma, fiyat su­
kutları gibi sebeplerle bir kısım köylü ya mülksüzleşerek şehir­
lere hicret etmiş, yahut köy amelesi olmuştur (13).
Kanun’un prensiplerinde fedakârlık yapmak suretiyle ıİ0 gi­
bi inhiraflara maruz kaldığına işaret ettik. Kânun hakkında ya­
pılabilecek diğer esaslı bir tenkitte kanun koyucunun yakın bir
gelecekte meydana gelmesi malhuz sosyal ve gelişmeleri göreme­
miş olmasıdır. Kanun daha ziyade ortakçılığın çok yaygm oldu­
ğu 1944 - 45 ve önceki yıllardaki durum göz önüne alınarak çıka­
rılmış ve kanunda küçük ve orta mülkiyet esası kabul edilmiştir,
•f.il) 2iya Gcîkalp,.; Yeni %ijıMye'Bin Hedefleri S.-SO
(.12) îısmail H üsıw ' TöMn, Tüırikdıye Köy &tisadiyati;
(13) Aym eser S. 208
: ,
Halbuki makineli ziraatm etkisi ile ortakçılık önemli bir oranda
azalmış, fakat buna karşılık olarak köyde boş kalan işgücii şehir­
lere akın etmeğe başlamıştır ki, bu olay da Kanun’un önlemeye
gâlıştığı durumu tamamen ortadan kaldıramamıştır (14). Yani,
sosyal yapımızı ortakçılık çıkmazından kurtarmaya çalışan Ka­
nun, fazla işgücü halinde Şehirlere akın eden kalabalıkların te­
şekkül etmesine engel olamamıştır. Bu konuda bir misal olmak
üzere Çukurova’da 1948 •* 1952 yılları arasında meydana gelen de­
ğişmeyi gösterebiliriz. Çukurova’da bu beş yıllık devre içinde
traktör % 460 oranında artmak suretiyle eski ortakçılık düzen
ve münasebetlerini tamamen alt üst etmiştir. Traktörlerin artma
temposunu gösteren diğer bir misali de Türkiye’de Ziraî Makine­
leşme araştırmasında bulmak mümkündür (15).
Ortakçılık münasebetlerinin değiştiğini gösteren diğer bir
olay da son zamanlarda şehirlerde yatırım imkânları bulan ve bu
sebeple ekonomik faaliyetlerini şehirlere nakleden bazı ^prak
sahiplerinin gerekli sermayeyi sağlamak için topraklarını peyder­
pey ortakçılarına satma yoluna gitmesi veya Hatay Vilâyetinde
müşahade edildiği üzere ortakçılar tarafından mal sahiplerinin
bu olaya zorlanmasıdır.
Kanunun önceden meydana çıkabileceğini göremediği bir olay
şudur : Geçici Komisyon raporunda (6) hiç toprağı olmayan,
topraklan kifayetsiz bulunan (aile miktarları örnekleme usulü­
ne dayanılarak belirtildikten sonra bu duruma bir çare olmak
üzere bir iç - iskân politikası sağlık verilmekte ve toprak darlığı:
nın asıl sebebi olarak işlenmiyen toprakların çok önemli bir top*
lama vardığı ileri sürülmektedir. Yine bu görüş 1945 ve ondan
önceki yıllara uymakla beraber, durum bugün artık tamamen de­
ğişmiş bulunmaktadır. Ayrıca Kanunu’da artan nüfusun başka
kesimlere aktarılması hakkmda herhangi bir mütalea ileri sürül­
memiştir. Ekilen sahaların arttırılması imkânsızlığı karşısında
bugünkü dunmıda bir ziraî iç - iskân politikası pek düşünülemez.
Bu görüşler de Kanuna hakim olan düşüncenin yakın gelişmeleri
daha önceden pek isabetle kestiremediğine ayrıca bir delil sayı(14)
R. İD. Bolbinsön, Tractocrs in the ViJiage,
Reprinted' fKun journal öf Farm
Economlcs, No, 4^ Noveını'ber, 1952; Türikiye’de Z im i MaiMneleşme S. 37, An­
kara, 1954
(15)
B ak: Tüıtkiye’de Zirai Makineleşme S. 130
(16)
Çiftçiye TiC^rak Dağıtılması ve Çiftiçi OcaJdan Kurulması Haikkında Kanuıı
Tasaaısı <3«çâci Komiisiyon Raporu <Bıü5rük Millet Meclisi Ceridesi, 17-1, 19^,
. S. 57.
labiliri. 15 senelik zaman süresi içinde memleketteki gelişme yö­
nü Kanun’un derpiş ettiğinden başka bir yöne çevrilmiş bulunmak
tadır.
Bu açıklam.alardaıı anlaşılacağı üzere 4753 sayılı Çiftçiyi Top­
raklandırma Kanunu, 3202 sayılı Ziraat Bankası Kuruluş KanuDu ve bunlar tarafından desteklenen Köy Ev ve El Sanatları Ha>
reketi esas itibariyle küçük işletmeciliği hedef tutmaktadır, bu
tutuş da Ziraî yapımızı olayların gidişine uymayan, işletmelerin
parçalanması istikametine çekmektedir. Bu sebeple ziraat toprak
larının parçalanması meselesinde önce bu kanunların ve bunlara
destek teşkil eden sosyal ve ekonomik görüşlerin tekrar gözden
geçirilmesi ve son gelişmeler karşısında değerlendirilmesi gerek­
tiği düşüncesindeyiz.
23
TÜRKİYE'DE ARAZÎ PARÇALANMASI MESELESİNİN
İKTİSADÎ c e p h e s i HAKKINDA RAPOR
Arazi parçalanması mefhumu başlıca iki mânâda anlaşabilir.
Bunlardan birisi, arazi mülklerinin veraset yoluyla gittikçe küçü­
len parçalar halinde intikal etmesidir. Diğeri de, genişliği ne ka­
dar olursa olsuıi, bir zirai mülk veya işletmenin fiziki oüarak bir­
çok parçalar yani tarlalar halinde muhtelif yerlere dağılmış olma­
sıdır. Bu hususlaruı her ikisi de mevzumuzla ilgili olup Türki­
ye bakımından büyük önemi haizdir. Bu durumların her ikisinin
de incelenip ıslahı çarelerinin aranması yerinde olur.
I.
Mülklerin ve İşletmelerin Küçülmesi : Mülklerin ve işlet­
melerin küçülmelerinin başlıca sebebi, ziraatta çalışmak isteyen
nüfus sayısı ile ziraat arazisi arasındaki nisbetin elverişsiz olması
ve aynı zamanda ziraî mülklerin bölünmesini önliyen kanunî
mevzuatın bulunmamasıdır.
Bu sebeplerden birincisi İkincisine nazaran daha önemli göbükmektedir. Kaaıımi mevzuat müsait olsa dalıi, eğer nüfus/anm
nisbeti yüksekse bu mevzuatın tatbiki imkânsız hale gelir ve fizi­
ki parçalanmanın önüne geçilemez.
Türkiyedeki arazi mülklerinin büyüklüğü hakkmda aşağıda­
ki tablo bir fikir verebilir.
‘34
İşletme
lîüyiiklüp
(dönüm)
Aüe
sayısı
1—10
11—20
21—30
31—40
41—50
51—75
76 100
101—150
151—200
201—^00
301 400
401 500
501—600
601—700
701 800
801—900
901—1000
1000
390.000
382.200
307.800
271.200
218.400
336.000
216.000
168.000
91.800
67.800
2T.600
12.000
8.400
8.400
2.600
4.800
3.600
10.800
2.527.100
İşlemen
arazi
Yiizdesi (hektar)
237.060
15.4
599.100
15.1
12.1
800.820
977.100
10.7
8.6 1.011.900
13.3 2.096.760
8.5 1.915.200
6.6 2.108.460
3.6 1.648.440
2.3 1.711.740
970.740
1.1
0,5 549.180
0.3 46)2.360
552.180
0.3
230.400
0.1
367.440
0.2
0.15 352.320
4.3 2.860.800
Yüzdesi
1.2
3
4.1
5.
5.2
10.8
9.8
10.8
8.5
8.8
5
2.8
2.4
2.8
1.2
1.9
1.8
14.7
âJle başına
o r l^ m a
îşlıetee
(dönüm)
6
15,68
26
36
46
62.4
88.7
125.5
179.6
252.5
351.7
457.7
550.4
657.4
886.2
765.5
978.7
2648.9
19.452.000
Kaynak: İstatistik Umum Müdürlüğü.
yukarıdaki tablonun tetkikinden anlaşılıyor ki, Türkiye'de
çiftçi ailelerinin yüzde otuzu yekûn arazinin yüzde 4.2 sine, aile­
lerin takriben 3mzde kırk üçü de yekûn arazinin takriben yüzde
sekiz buçuğuna sahip bulunmaktadır. Ayrıca yine ailelerin yüz­
de kırk üçünün elinde bulunan arazi parçaları otuz dönümden
daha ^dır.
Bu tablo 1952 senesindeki durumu göstermekte olup daha
sonraki senelerde ziraî nüfus artmış olduğuna göre parçalanma
nın daha da ileri gitmiş olduğunu söylemek yalnış olmıyacaktır,
Türkiyenin büyük kısmında yarı kurak iklim şartları hakim
olduğuna göre aile başına işlenen arazinin, ng,daslı ziraat usulü
ile bir aileyi geçindirecek kadar gelir sağlamasına imkân yoktur.
Arazi birimi başına düşen randımanların düşüklüğü de ziraî gelir­
lerin daha da düşmesine sebep olmaktadır.
- -Çiftçi gelirleri hakkında yeter derecede istatistik bulımmamakja beraber I. nolu tablo bize bu hususta bir fikir vermekte­
dir. Meselâ modal grupta bulunan bir çiftçi ailesi ortalama altı
dönüm arazi işlemektedir. Eğer bu-arazi yarı kurak bölgede ise
bunun asgari iki dönümü nadasa terkedilmekte ve her sene aii'
cak dört dönüm kadar bir arazi üzerinde çalışmaktadır. Yan ku­
rak bölgelerdeki tipik ziraat hububat olduğuna göre dört dönüm
arazi üzerinde yetiştirilen buğday hasılası ancak 400 kilo kadar
olacak ve bunun da para cinsinden değeri takriben 200 lira ka­
dar tutacalîtır, Türkiye’de hiçbir ailenin bu kadar bir gelirle ge­
çinmesine imkân yoktur.
Aynı şartlarda ziraat yapan beş nüfuslu bir ailenin 10 ton
buğdayla geçiriebiJleceği söylenebilir. 10 ton buğday istihsal edebil­
mek için, her sene 100 dönüm işlenmek üzere 150 dönüm araziye
ihtiyaç vardır. Buna göre, her çiftçiye memleket şartlarına göre
normal bir geçim sağlıyabilmemiz için işletmeleri, ortalama ola­
rak bu nisbette büyütmemiz icap eder.
Türkiye’de hâlen üzerinde ziraat yapılan arazi 24 milyon hek­
tardır. Bütün çiftçilere ortalama 150 dönüm işletme sahası veril­
mesi icap etse ancak 1.600.000 aile ziraatte kalabilir. Halbuki ha
len 2,5 milyondan fazla - Ziraat Vekâletiıün son tahminlerine gö­
re 3 milyon - aile ziraat sektöründe bulunmaktadır. Bu husus da
meselenin ehemmiyetini bariz bir şekilde ortaya koymaktadır.
II. Mülk veya işletmelerin Dağınık Parçalar Halinde Bulunması :
Bazı hallerde bir aileye düşen arazi sahası gelir bakımından
eter. genişlikte olmakla beraber, bu arazi toplu bir halde değil­
dir. Hatta küçük mülk ve işletmelerin de birbirinden uzak, dağı­
nık tarlalar halinde olduğu görülmektedir. Bu dağınıklığın bir
mahzuru, yollar ve sınırlar dolayısiyle arazinin israfı, diğer mah­
zurları da rasyonel bir işletmenin kurulamayışı, çeşitli ihtilâfların
çıkması, zaman ve işgücünün israf edilmesidir.
^
Bu bakımdan Türkiye’deki durum hakkı^ıda aşağıdaki ta^jio
bir fikir verebilecek liıahiyettedii:.
TABLO: H
Arazi parçası
sayısı
. ”
I
2
3
m
Aileler
Î25.206
238.088
276.795
,
Arazi parçası
125.206'
476.176
830.385
-
4
5
a
7
8
10
11
12
13 ve daha fazla
Toplam
1.082.424
1.271.550
1.301.160
1,008.077
1.243.224
719.379
1.403.81Ö
545.413
738.252
4 979.973
15.72o.029
270.606
254.310
216.860
144.011
155.403
79.931
140.381
49.583
61.521
261.980
2.274.675
Kaynak: 1950 Ziraat Sayımı Neticeleri, İstatistik Umum Mü­
dürlüğü, Yaym No. 371, S. 176
Yukardaki tablodan da anlaşüıyor ki Türkiye’de Ziraatla iş­
tigal eden ailelerin takriben yarısının. - 1.109.670 ailenin elinde
bulunan arazi parçası sayısı 6 veya daha yukarıdır.
Bu hadisenin başlıca sebebi, veraset mevzuatının ziraî arazi­
yi de diğer mülklerden farksız olarak varisler arasında taksime
tabi tutması ve bir prima - geniture hükmünün mevzuatımızda,
örf ve adetlerimizde yer almamasıdır.
III.
Arazi parçalanması meselesi sadece Türkiye’ye has bir
hadise döğildir. Bu meseleye bilhassa arazi üzerindeki nüfus taz­
yikinin fazla olduğu az gelişmiş memleketlerde ve eski medeni­
yetlerde sık sık rastlanıır. Aşağıdaki iki tablo bu hususta bize bir
likir verebilir.
TABLO : in
H î N D î S T A N
Vilâyet
Aşsam
Bombay: Gujarat
ÎWest Bengal
Central Provinces
Orissa
Madras
United Provinces
Prnıjab
.
8 djöniiımdeiî
aşağı
38.9
27.5
34.7
49.0
50.0
51.0
55.8
37,9
%- 5
5-10
10 ve dıaha
yukaffi
27.4
25.7
28.7
21.1
23.3
20.0
21.0
13.0
7.0
12.8
20.5
12.6
24.5
16.6
30.0
10.0
11.0
6.0
2%r
27.0
31.0
, 25.4
17.9
tî
: XV
M IS X
%l©tme biijiîldiiğîi
(feddaıı)
1 veya daha az
1 -5
5-50
50 den jnıkarı
Yekûn
AMe sayiKi Yüzıİesi
Îşfeneiî arazî
(feddıam)
1.921.000 72.1
587.000 22.1
143.000
5.4
11.000 100.0
2.662.000
1 feddan
Yüzde
13.1
785.000
20.4
1.219.000
1.774.000
29.7
5.978.000
100.0
= 4.2 dönümdür.
Yukardaki tablolardan anlaşılacağı üzere meselâ Hindistan’ın
bazı bölgelerinde 8 dönümden daha az arazi yekûn arazinin yüzde
ellisinden fazladır. Yine meselâ Mısır’da yekûn arazinin yüzde yet­
miş ikisi bir feddan’dan, yani 4,2 dönümden daha küçük parçalar
halinde bulunmaktadır.
W. Arâ^zi Parçalaaiimıası Meselesinin î&lâh Çareleri : Birinci
neyi parçalama, yani mülk ve işletmelerin küçülmesi hadisenin esas
hal çaresi mevcut arazi kaynakları ile ziraî nüfus arasında opti­
mum bir münasebet kurmaktır. Bunun mânası, her çiftçiye yeter
dör#ede iarazî verebümek üzere ziraî nüfüsu azaltmaktnr. Bu da
bizalsihi İktisadî kalkınma meselesinin kendisidir. Yani Önce diğer
sektörler ve bühassa sanayi sektörü kurularak, bu sektörlerde ça­
lışacak nüfus ziraat sektöründen çeküir.
Bu bakımdan Türkiye’deki durumu güçleştiren bir vakıa, ha­
len ziraat edilmekte olan 24 milyon hektarhk arazinin 8 milyon
hektarının asimda işlenmesi ve orman veya mera halinde kuEamlması gerektiğidir. Toprak kaynaklarmı tahripten korumak için bu
S müyon hektarhk araziyi süratle zifaatten çekmemiz icap etmek­
ledir.
İkinci nevi parçalamnanın ıslah yolu arazi toplulaştırılmasıdır
(consalidation). Bilhassa Avrupa memleketlerinde bu usul çoktanberi tatbik edilmektedir ve çok iyi neticeler vermiştir. Demokrasi
şartları altmda toplulaştırmayı tahakkuk ettirmek müşküldür. Bü­
yük masraf ve eşkilâtlanmayı icap ettirir. Bu bakımdan mevmatm
da ayarlanması ve yemden parçalanmanın kanuni hükümlerle ön­
lenmesi icp eder. Toprak kanunu dağıtılan arazi ha;kkmd:a bir nesü
(25 sene) devam etmek üzere bu hükmü koymuştur.
38.
V. Metace : Her iki türlü arazi parçalanması da Türkiye ba­
kımından çok kritik bir hal almıştır. Nüfusumuzun hızlı artması
ve bu artan nüfusun büyük bir kısmının mevcut şartlar altında zi­
raatta kalması mecburiyeti, arazi parçalanması hadisesini gelecek­
te daha da vahim bir hale getirecektir. Kısa zamanda lüzumlu ted­
birlerin alınması, ekonomik, sosyal ve hatta politik istikrar. bakla­
nımdan elzemdir. Almacak tedbiıierin esası İktisadî maliiyette ol­
makla beraber hukuki bakımdan da takviye edilmesi gerekir.
29
tA lilM TOPEAKLAKININ ÇOK-..KÜÇÜK PAEÇALAIIA p öM N î,
MEStNÎ'ÖNLEYECUK KANtlM' TEDBÎELERE BİE- BAKIŞ (1) ^
Haddinden fazla küçük tarım topraklarının birleştirilmesi (tevhidi) çalışmaları yamnda normal tarım topraklarımn haddinden
küçük parçalara bölünmesine engel olacak tedbirleri de gerçekleş­
tirmek lâzımdır. Bu husustaki tedbirler çeşitlidir.
Teşnî, İdarî tedbirler yanında halkı aydınlatmak suretUe teıij ■■
yevi tedbii'ler almak yoluna gidilmiştir Akla ilk gelen tedbiî*, tarım
topraklarında parsellerin en küçük yüz ölçümünü tesbit etmek ve
t0 prakların bundan küçük parsellere ayrılmasını men etmektir. Bu­
nunla beraber toprakların istifade konusunda bu usulün, yetersizli­
ği, hatta, tapu sicillerile fülî durumlar arasında vahim mutabakatsızlıklar da olacağı anlaşılmıştır.
Toprak parçalanmasını kanun yoluyla önlemek, çok çeşitli ve
karışık güçlükler doğurmaktadır. Tarım topraklarımn birleştirmer
lerle meydana gelen parselleri bozacak ve bunlarm neticelerini ber­
taraf edecek her türlü muamele ve hareketin hükümsüz olduğuna
dair bir kanun çıkarmak kolaydır. Ancak bu yol maksada ulaştır­
mak için yeter bir vasıta değildir. Zira bu usul, işletmelerini bölme
ğe kararlı kimseleri bu yola, girmekten alakoyamamaktadır. tlerde
topraklarm bölünmesi ve parçalanmasnu. önleyecek bir kanun
yaînız satışları değil, mülkiyet haltkmm çeşitli devir yollarım, hususile miras veya vasiyet yoluyla iktisap yoklarını da hesaba katmak
zorundadır.
Toprakların taksimi hususunda İtesin bir yasak hiç şüphesiz
ideal bir hal çaresi değildir. Çünki böyle bir yasak, sosyal realiteleri ve ferdi uyuşmalar hususmıdaki zarurî ve âcil zarureti dikkate
alma^. Ziraat topraklarımn parçalanması hâdisesini ağırlaştırmak
için daha yumuşak hal suretleri bulmak daha uygun olur.
Avrupa devletleri toprak bölünmesini önlemek için birbirinden
çok farklı usullere baş vurmuşlardır. Bu memleketlerin çoğtı önle*
ylci tedbirfer© tj^raftar veya hiç olmazsa nnülMexe taksim veya böl(1) Bu husıjsta toaşlıca kaynak şıü-adır:
Eridi H. Jacdby; Remembrement en Europe, 1959. Bu eser, (Topraldarm Islâha
vo değerlendirilmesi Milletlerarası Enstitü) yayınları araanda çıkmaştır. Bu
eserde konu haktanda gasiş bir bibliyografya vardır.
3Ö
Me haiMoııiJiı taM di imkâıuîiia iııaaımaktadır. İsveç, Norveç, Daai*
marka, İrlanda, İsviçre, İtalya, Kıbrıs’da bu maksatla tedbirler
alınmıştır.
Danimarka, Norveç ve İsveç tarım topraklarmm bölüntülerini
satın almak veya satmak hakkını tahdit etmişlerdir.
Miras hukuku bakımından Danimarka, İtalya ve Norveç Ka­
nunları ziraî mülkün tek bir mirasçıya intikalini; Danimarka ve İsveç Kanunları ise ölenin yerine geçen mirasçının diğer hisseleri satm almasuiı kolaylaştıracak tedbirler almışlardır.
Fransız mevzuatı, İktisadî bakımdan verimli ziraî gayrimenkuilerin parçalaıımasını önlemek, haciz ve rehinlerin paraya çevril­
mesi halinde «Aile Mülkü» (bien de famiUe) nli korumağa çalış­
maktadır. Ancak bu mülkün değeri, ziraat hayvanları, malzeme ve
binalar dahil beş milyon frankı tevacüz etmemelidir.
Hollanda, Belçika ve Avusturya’da toprakların parçalanması^
m önleyecek tedbirler henüz tasarı halindedir. Kanun yoluyla ted­
birler almak birkaç devletin aldığı tedbirler aşağıda özet halinde ve­
rilmiştir :
1 — Kıbrıs’da : Arazinin, kanunun tesbit ettiği asgarî had­
den daha küçük parçalara ayrılması memnudur; bu hadden daiıa
küçük parçalara bölünmüş tarım ve orman topraklarının kamulaş­
tırılması imkânı sağlanmıştır.
Z — Bajalmafkaıda. parçalara ayrılan bir mülk parçalarının mu­
ayyen ve uygun olmasıdır. Geri kalan toprak (çiftlik binalariyle
birlikte) kanunen tesbit edilmiş olan asgarî hadden küçük olmamalı
ve mülk uygım şartlarla işlenebilmelidir. Asgari yüz Ölçümü haddi,
muhtemel verime göre hesaplanan toprak değerine bağlıdır. Gerek
yüz ölçümü, gerek şekil bakımından mevcut kaidelere uymıyan par
seller hakkmda yetkili mercilerin muvafakati almmalıdır. Buna mukabü büyük işletmelerin taksimi kolaylaştırılmış ve ziraat toprak­
larından mahdut miktarda elllerde toplanma temayülle mücadele
edümiştir. Kanun bir kimsenin ikiden çok işletmeye sahip olmasmı
men etmiştir. Birçok nesillerden beri Danimarka’da hâkim olan ge­
leneğe, toprak mülkünü çocuklardan birine bırakmaktır. lYeni ka­
nunlar bu eğilimi teşvik etmiştir; Küçük bir işletmeyi miras yoluy­
la tek basma alan mirasçımn öteki mirasçılara hisselerine karşılık
ödeyeceği parayı bulmasına devlet yardım etmektedir.
3
— İsviçre’de îdraî mülklerin taksimi yasaktır. Ancak İstis­
nai hallerde ve önemli sebepler varsa bölümneye müsaade edilir.
n
Meselâ komşu bir işletmeyi büyütmek, gayrimenkuller inşa etmek,
taş ocakları veya limon toprakları inşa etmek bu sebeplerdendir;
Devlet bu müsaadeyi vermekle beraber sözü geçen topraklara daha
önce yaptığı hibeleri bazı hallerde geri isteyebilir, fakat ziraat top­
rakları ziraat işi gayeler için kullanılacaksa.. (Tafsüât için bak: Dr.
Reisoğlu’nun ekli etüdü).
4 — İsveç : Tanm topraklarını bölmek veya satın almak için
bil' izne ihtiyaç vardır. Parsel büyüklüğü rantebel bir işletmeye el­
verişli olduğu takdirde parçalanmasına veya satışa izin verilebilir,
îstisnaî hallerde mütemmim gelirde dikkate alımr. Mirasçüık veya
yakm akraba arasmda satış sebebüe doğan m^üşterek m«lMyete
müsaade edilir, lâkin bu gibi topraklar devlet tarafından verüen
yardım ve borçlardan faydalanamaz. İsveç'in takip ettiği politika
çok iyi neticeler vermiştir. Bununla beraber sureti hususiyede yapı­
lan ve bölünmeği kolaylaştıran muamelelerle mücadele için yeni ted­
birler alınması zarureti de kabul edilmektedir,
5 — iNorveç : Toprak parçalanmasının muazzam dereceler aldı­
ğı memlekettir; Arazi parçalanmasını önleyecek tedbirler ancak
1955 yılmda alınmağa başlanmıştır.
Miras veya başka bir sebeple tarım toprağım bölmek gerekin­
ce resmî makamın iznini almak icap eder. Ancak İktisadî sebepler,
toprağm parçalanmasım hakh gösterdiği takdirde parçalanmağa
izin verüebüir. Miras halinde murisle en yakm ügisi bulunan miras­
çı, diğer mirasçüarm paylarını satın almağa ehü sayüır.
6 — Irlıandia : Ziraat toprakilannın parçalanması müsaadeye tâ­
bidir. Yeni kurulan parçalar rantabl bir işletmeye elverişli olduğu
takdirde müsaade verilir. Buna karşılık büyük arazi mülkiyetleri­
nin teşekkülünü önleyecek kanunî hükümler mevcut değildir.
7 —- İspanya : Tarım topraklarının aşuı derecede küçült parça­
lara bölünmesini önlemek için önemli kanmı hükümleri kabul edil­
miştir. Tarım topraklarımn birleştirümesi hususunda 1952 tarihli
kanunla. Tarım Bakanlığına her bir birleştirme bölgesinde tarım iş­
letmelerinin asgarî yüz ölçümünü tesbit yetkisi verümiştir. 1954 ta­
rihinde bü yetki diğer bölgelere de teşmil edilmiştir.
Her vilâyetin her bölgesi için, mahallî şartlara göre bir asgarî
yüz ölçümü tesbit edümiştir. Tarım topraklarının bu hadden daha
küçük parçalara ayrılmasına sebep olacak parsellemeler memnu­
32
dur. Bu yasağa aykırı hareket halinde komşu arazi sahipleri, asg$,rî hadden küçük topraklan makûl bir bedel fearşıhğmda satm aHmak caizdir. Miras sebebiyle taksim halinde de bu asgarî yüz ölçü*
münden dalıa küçük parçalara bölünmesi yasaktır. Müşterek miras
arazisi mirasçılardan birisine tavsiye edilmelidir. Bunlardan lıiç
biri iktisap etmek istenirse toprak açık artırma suretiyle satılmalı­
dır. Terekeye dahü bir mülkün taksim mukavelesi, (mirasçılara
üçüncü şahıslar bakımından hükümsüzdür.
33
ISVÎCİSE’fDE ZİRAÎ aAY llîM E M îlLLE E lN
. HUKUKÎ EEJÎM
FhÂN
Sayla
B Ö L Ü M. I.
İSVİÇRE’DE UMUMÎ OLARAK ZÎRAÎ GAYRÎMENKULLERE
MÜTEALLİK MEVZUAT .............................................................
45
B Ö L Ü M. n .
ÎEVIÎÇRE’DE ZÎRAİ GA.YRÎMENKULLER ÎÇÎN HUSUSÎ
HÜKÜMLER SBVKİNÎ ZARURÎ KILAN SEBEPLER.............
46
B Ö L Ü M. İH.
ÎSVÎÇRE^DE ZÎRAl GAYRÎMENKULLERLB ÎLGÎLt HÜKÜM»
LERİN SÎSTEMATÎK TEfTKÎKÎ ..................................................
48
$ I — ZÎR-AÎ MİRAS ÎLE tLGÎLÎ HÜKÜMLER
A — Z-ÎRAI İŞLETMELERİN. TAHSİS YÖNÜNÜN
MUHAFAZASESTA MÜTEALLİK HÜKÜMLER 48
I.
ZİR.AÎ İŞLETMELERİN
MİRASÇILARDAN
BİRİNE TAHSİSİ .............................................. 48
1. Umumî olarak CCS. art. 6i20 hükmü
2. Ziraî işletmenin mirasçılardan birine tahsis
edilmesi için gerekli şartlar
a, CCS. art. 620 aıılammda 2draî bir işletme­
nin mevcudiyeti.
aa. İşletme ziraî bir karakter arzetmelidir.
bb. İşletme bir İktisadî vahdet teşkil et­
melidir.
34
l^ y fa
n.
cc. İşletme muayyen bir büyüklükte olmar
İldir (İşletmenin kâfi bir mevcudiyeti
arzetmesi)
b. Mirasçılardan birinin ziraî işletmeyi talep
etmesi
c. Talep eden mirasçının işletmeye muktedir
olması
d. Birden ziyade mirasçı tarafmdan talep edümesi halinde ziraî işletmenin tahsisi.
•
^
ZİRiAl İŞLETMENİN MÎRASÇILAHDAN BİRİNE
TAHSİSİ PRENSİBİNİN İSTİSNALARI .........
52
1.
Mirasçılarm anlaşarak terekeyi istedikleri gibi
taksim edebilmeleri.
2. Murisin ölüme bağlı bir tasarrufla CCS. art.
620 hükümlerini bertaraf edebilmesi.
3. Ziraî işletmenin taksim edilerek birden ziyade
mirasçıya tahsisi.
4. Mirasçılar arasmda henüz reşit olmayan füruun
bulunması halinde ziraî işletmenin tahsisinin
tehiri.
5. Dağlık mıntıkalarda arazinin muhtelif mirasgılara tahsisi.
6. Kendisin© 2iraî işletme tahsis olunan mirasçınm, CCS. art. ‘622 gereğince, taksimin tehirini
talep etmesi.
m.
MÜLHAK ENDÜSTRİNİN ZİRAÎ İŞLETMEyŞ
.......
BİRLİKTE TAHSİSİ
B — ZİRAÎ İŞLETMELERİN " PARÇALANMASINI
- ÖNLEYİCİ HÜKÛMI..ER ...... ................................
56
56
C ^ ZİRAÎ GAYRİMENKULLERİN HADDEN AŞIRI
BİR BORÇ ÎLE TAKYİD EDİLMESİNE VE ARA­
ZÎ SPEKÜLASYONUNA MANÎ OLUNMASINA
MÜTEALLİK HÜKÜMLER................................
57
1.
ZÎRAÎ İŞLETMENİN RANDIMAN
KIYMETİ
ÜZERİNDEN TAHSÎSÎ
(VEPJM)
.....57
35
Sayfa
1* Umumî olarak.
2. .Randmıan kıymetinin tâyioi.
3. Randıman kıymeti üzerinden tahsis edilen işlet­
menin satılması haJinde müşterek mirasçıların
haklan.
$.
II.
ARAZÎ SPEK.ÜLASY ONUNU ÖNLEMUC^E MA­
TUF HÜKÜMLER .................................................. 59
n.
SAĞLAR ARASI BÎR TASARRUFLA ZİRAÎ
GAYRJMENKULLERÎN DEVRİNE GEfTÎRlLEÎN
TAKYîriLERLE tLGÎLÎ HÜKÜMLER .............
60
A — ZÎRAÎ GAYRİMENKULLERÎN
DEVRİNDE
TAHSİS YÖNLERİNİN MUHAFAZASI VE KÖY­
LÜ SINIFININ KORUNMASI ÎLE İLGÎLÎ HÜ­
KÜMLER.
I.
UMUMÎ OLARAK ........................ ....... .........
61
n.
1.
KANTOMLAR3K ÎTÎRAZ SELÂHÎYETÎ .....
Kantonlarm, «İtiraz selâhiyetine»müteallik ka­
ideler tesis etme hakkı
İtiraz halleri
Selâhiyet ve usııl
İtiraz selâhiyetinhı istisnaları.
61
2.
3.
4.
m.
1.
2.
3.
4.
ZİRAÎ ÎŞI^TMEYE MÜTEAl^tK ŞUFA
HAKKI ..................... ......... ............ ....... ..........
Umumî olarak
Şufa hakkma sahip olanlar
a. Satıcınm hısımları
b. Ziraî işletmenin kiracısı
c. Satıcıya hizmet akdiyle bağlı bulunan müs­
tahdemler
d. Bitişik araîd. sahibi
Satm alma fiatı
Şuf’a hakkımn kullanılması.
B — ZÎEIAÎ GAYRİMENKULLERÎN
ARAZÎNİN PARÇALANMASINI
DEVRİNDE
ÖNLEMEÖE
MATUF HÜKÜMLER .............. .............................
3^
63
64
C — ZÎRAÎ GAYRÎMEimULLEORİN KOLAYLIKLA
EL DBaîŞTtRMESÎNÎ ÖNLEMECE MATOT
HÜKÜMLER .........................................................
65
1, Umumî olarak
II. CO. art. 218 anlammda ziraî gayrimenkul mef*
hümu.
III. Ziraî gayrimenküllerin muayyen müddetin hitamüuıdan evvel devredilmesine müsaade edilebümesi.
IV. Ziraî gayrimenkullerin muayyen müddetin iütammdan ewel devredilmesine müsaade edüebi^mesi.
V. Ziraî gayrimenkullerin el değiştirmesine müteal­
lik hükümlerin müeyyidesi.
NETİCE VB HÜLÂSA
........................ ................... .
6T
m
K I S A J . T 1IÎ A L A E
ACF
Arrâte du Conseil FMeral
Agm
Adı geçen makale
;Agt
Adı geçen tez
Art
Arücle
CCS
Code Civil Suisse
'X).
C-ode Federale des Obligations
FJS.
Pisches Juridiques Suisse
LDDA
Loi Federale sur le desendettement de
agricoles du 12/Decembere/1940
LPFE
m.
Loi Federale sur le Maintein de la Propriete Fonciere Rurale du 12/Juin/1951
madde
aıO
Recueü Officiel des arrets du Tribunal Federal
s.
sayfa
Sch;weizerische Jııristen - Zeitung
Türk Medeni Kanunu
vd.
ve devamı
ZBJV
Zeitschrift des Bemischen Juıistenvereins
2.SR
Zeitschrift für Scli'weizerisclıes Recht
domaines
Bî BL t Y o GR A FY A
AEBY. P.
Le droit civil et I.a loi federale sur le desendetteıuent de domaineB a.gficoles. SJZ.
38 armee,' s. 2 1 -2 6 ; 38 - 44.
ARIK/Filîr©t
Toprak Hukul^u ile ügüi bir tasan haklonda. Ad. Berg. 1.948, Sayı S. s. 930 vd
RAESCHLİN. B. ,
Les restrictions apport^s an transfert de
la propdite ir/rnıobiliĞre agricole en droit Silisse. Tîı. NeııchateL (Benıe) 1949-,
BARKAN, Ömer Lûtfi
İsviçre Medeaıî Kaîiunıınun çiftçiyi alâka­
dar eden maddelerindeki tadiller ve ziraî
mülklerin borçlardan kurtarılması bak. kmda 12/Aralık/1940 tarihli federal ka­
nun. îst. Huk. Fak. Mec. 1946. cilt, m
sayı 1. s. 209 vd.
barkan,
Ömer Lûtfi
BOREL ••Neukomnı
B0RE3L - Neıikomm
Çiftçiyi topraklandırma kaıımıu. îst. Ü.
İktisat Fak. Mec. cüt. VI. 19 Ekim 1944 -•
Ocak/1945 No. 1 - 2. s. 54.
Le droit succesoral paysan du code civil
suisse. Publie par le secretariat les paysans suisses. Braugg, 1955.
Successions agricoles. FJS. No. 612, 613,
614, 615.
BOUVBRAT. G.
De la liberte de disposer cPun domaine ag­
ricole par testament et par pacte sucsessorale en droit suisse. Th. Friboürg. 1957.
CANSEL, Erol
Ziraat İşletmesinin geçirmekte olduğu de~
ğişmeler karşısmda Fransız İsviçre ve
Türk Hukuklarııım durumu. Ank. Huk.
Fak. Derg, 1953. sayı, 1 - 4. s. 645 vd.
CX3MMENT. A.
Le droit successorai paysan. ZBJV. 1954
8. 329 vd.
39
DÂMCI, Adııain
GUISAN. houm
LtVER Peter
EAUFPMAN
KNAPP Ch.
MOREAIÎ, Henri
PASCHOUD, P.
PIAGET, Robert
Transfert de, la propriete f onciere rurale ©n
droit suisse et en droit Turc. Th. Lausanne, 1949.
Problemes a^tuels de la legislation agricole. ZSR. 64. p. 295 vd.
Die Aenderungen am. bauerllchen Erbrecht des ZGB, durch de s Bundesgesetz
über die Eiıtschuldııng landwirtscîıaftlicher Heimweseıı zıım Sclıwe.izerischen Erbre<ift.
Fostschrift zum 70. Geburtstag von Prof.
Dr. Peter Tuor Zürich. 1946. s. 49.
Successions agricoles. PJS. No. 612 (Mise
au poiııt 1. janv. 1947).
Les immeubles affectes a Tagricultm-'e et
leur a>ssujetissement a la loi federale sur
le desendettement de domaines agricoles.
Recueil de Tra,vaux de la Paculte de Broit
de Neuchâteil 1943. pp. 93 ss.
De rattribution int%rale d’un bien successoral a un seni heritier. Th. Dijon., 1946.
La legislation agraire suisse et le& principes fondamentaux du droit. Th. Lausanne. 1948.
L’adaptatioîi aux besoins de Tagriculture
du reginıe juridigue applicable â îa propriete fonciere, JT. 1948.1.194.
SAYMEN, F. H.
SAYMEN, P. H.
Miras Hukuku (teksir) 1958.
Ziraî miras hukuku (iktisat fakültesi mec­
muası. 1944 C. IV. sayı. 4).
TABATABAI .A. M
La propriete fonciere rurale et le droit
de preemption selon le projet de L. P. sur
1©maintien de la propriete fonciere rurale.
Th. (3eneve. 1950.
TIJNÇOMAĞ
Ziraî gayrimenkullerin mirasçılara intika­
li sureti (îst. Baro Dergisi. 1953 sayı. 2)
İsviçre Ziraî Miras Hukuku. îst. Bar.
Der. 1954. No. 10.
Le code civü suisse. Zürich. 1950.
rUNÇOMAG
TUOR
40
ÎSVIÇRE'’DE ZÎRAÎ GAYRİMENKUL.LERÎN HUKUKİ' REJÎMÎ C)
Ziraî ekonominin üıtiyaçlai’ina cevap vermek üzere, ziraî gayrimenkiiUerin hususî bii' rejime tabi tutulması zarureti diğer memle­
ketlerde olduğu gibi Türldyemizde de keMini lıissettirrnektedir.
Ziraî gayrimenkullerin hukuid rejimini tayin edecök hal tarssınî, hususî hukuk sistemimian, dolayısiyle Medenî Kanunumuzun
prensip ve müesseAeleriyle ahenkli kılmak hukuk tekniğinin zarurî
bir neticesidir.
Mehaz İsviçre Medenî Kanununun, hükümleri muvacehesinde,
mezkûr memlekette, ziraî gayrimenkullerin hukukî rejimini tayin
eden kaidelerin tetkiki bizim için de j^olumuzu. aydınlatıcı olacaktır.
Ziraî gayrimenkullerle ilgili olarak İsviçre Medenî Kanununda yer
alan bütün hükümler Medenî Kanunumuza almmamıştır. Bımun yanmda, büha.ssa İkinci Dünya Harbinin başlamasıyla birlikte, İsviç­
re’de hususî tedbirlere başvurulmuş bir taraftan Medenî Kanun hü­
kümleri ıslâh edilmiş, diğer taraftan yeni müesseselere yer veril­
miştir.
İsviçre’de ziraî gayrimenkullere müteâllik hukukî rejimin detaye bir tetkiki rahatça hacimli bir kitabın mevzuunu teşkil edecek
vüs’attedir. Bu etüd ,ekonominin türlü taleplerine cevap vermek üze­
re, ziraî gayrimenkullerin hukukî rejimini tayinde, İsviçre’de Mede­
nî Kanunun prensipleri dairesinde ,alınmış veya almması teklif edil"
mis tedbirlerin takdimi gayesini gütmektedLir. Dip notlarında muh­
telif müesseseler hakkında daha geniş izahatı havi kajnıaklara işa­
ret edüdiği gibi, mevzuatın tekâmül seyrî belirtilmiş ve mümkün
olduğu nisbette Türk Medenî Kanununun halihazır İsviçre mevzu­
atı karşısındaki durumunun tesbitine gayret sarfedümiştir.
(’*)
Plân, toiibli.ois'aifya ve kısaltmalar cetveli ilâve editoıiştlr.
41
BÖLÜM.
I.
İSVİÇRE’DE UMUMÎ OLARAK ZİRAÎ GAYRÎlöDNKİULLER
ÎLE ÎLGÎLÎ MEOTUAT
İsviçre’de, ziraî gayrim,enkullerin. hııkukî rejioıi ,esas itibariyle,
Medenî Kaııun, Borçlar Kanunu ve îıusiisî kanun ve nizamnanıelerde yer alan aşağıda- zikredilmiş hüklmılerle tanzim edilmiştir.
I. İsviçre Medenî Kanunu (CCS.) : madde : 616 - 625, bis;
6S3; 702.
1907/1912 tarihli İsviçre Medenî Kanununun 619 ,620, 621
^?e 625 inci maddeleri, 194-0 tariMi LD'DA.’nm M. maddesiyle değiş^
tirilmiş ve aynı madde île, Medenî Kamına m. 621 bis, 621 ter, 621
(iuater ve 625 bis ilâve edilmiştir. Daha sonra 1951 tarihli LPPR*’nin 49. maddesi, OCS.’nin 621 quater ve 625 bis, maddelerim tadil
etmiştir,
II. İsviçre Borçlar Kanunu (ÖO): madde: 218, 218 bis, 218
ter.
İsviçre Borçlar Kanmmnun 218. maddesi, evvelâ 1940 ta­
rihli LDDA.’nm 95. maddesiyle ve daba sonra 1951 tarihli LFFR.’nin 50. maddesiyle değiştirilmiştir.,
III. LDDA. : L-oi federale sur le desendenttement de domai'
nes agricoles, du 12/Decembre/1940. (yürürlüğe giriş tarihi lOcak
1947). (12 Aralıl\ 1940 tarihli, ziraî mülklerin borçtan kurtulması
hakkmda federal kanun).
IV. LPFR. : L^gİ feder'ale sm’ le maintien de la propriete fonciere rurale, du 12/Juin/1951. (yürürlüğe giriş tarihi: 1 Ocak 1953).
(12 Haziran 1951 tarihli .ziraî gajrriinenkul mülkiyetinin idamesi
hakkmda federal kanun).
V. Ordonnance sur le desendettement de domaines agricoles,
du 16/Novembre/1945. (yürürlüğe giriş tarihi.) (16 Kasmı 1945
tarihli, ziraî mülklerin borçtan kurtarılması hakkmda nizamna­
me).
VI. Ordonance visant â prevenir le sureiıdettement des biens
- fonds a.gîicoles, du 16/Novembre/lM5. (jrürürlüğe giriş tarihi :
1 Ocak 1947.) 16 Kasını 1945 tarihli ziraî ga.yrimenkullerin hadden
aşın bir şekilde borç altına girmesini önlemeğe mütedair nizamna­
me) .
42
BÖLÜM.
II.
İSVİÇRE'DE ZİRAÎ GAYRİMENİOJLLER ÎÇÎN HUSUSÎ
HÜKÜMLER SE^Vimi ZARURÎ KILAN SEBEPLER
İsviçre arazisinin 1/4 ü ziraata elverişli değildir. 1/4 ü orman­
larla kaplıdır. Böylece toprağın ancak yarısında ziraat yapmak
mümkündür. Ziraata elverişli arazinin bir kısmı da şehirler ve smaî
tesisler tarafmdan işgal edilmiştir. Ziraata tahsis edilmiş olan arazi her sene biraz daha azalmaktadır. (1). 1905 - 1939 jallan arasmda 78.748 hektar arazi (ziraî arazinin % 6.6 sı) ziraî vasfmı kay­
betmiştir. Her yıl böylece 2.000 - 3. 000 hektar arazi ziraat dışı kal­
maktadır (2).
Ziraî işletme adedi 1905 yıüında 243.710 iken, 1939 yılında;
33.383 eksiği ile, 210.327 ye düşmüştür. Aza,İmadan en fazla 5 hek­
tara kadar olan küçük ziraî işletmeler müteessir olmuştur (3). Zi­
raî işletme miktarında., 5 - 15 hektarlık orta işletmeler lehine kendi­
ni gösteren bu azalma köylü sınıfının biraz daha küçülmesi tehlike­
sini yaratmış, mevcut ziraî işletmelerin muhafaza edilmesi için ted­
bîr alınması zarureti doğmuştur (4).
Mirasa müteallik umumî hükümler gereğince, mirasçılarm te­
reke mallarında ayni hakkı sahip olmaları, mahfuz hisseler hariç,
murisin ölüme bağlı bir tasarrufla, ziraî gayrimenkuller de dahil
olmak üzere, mallarında serbestçe tasarruf edebilmesi, mirasçıların
aralarmda anlaşarak terekeyi, dolayısıyla ziraî gayrimenkulleri is­
tedikleri gibi taksim edebilmeleri bir taraftan arazinin ziraî istih­
sal miktarına tesir edecek derecede parçalanmasına, diğer tarfatan
ziraî arazinin tahsis yönünün değişmesine müncer olacak mahiyet­
te görülmüştür. Code Napoleon’dan gelen bir tesirle, bir çok kanton(1> Bk. Damcı. Transfert de la proforiĞte
fonciere mrale en droit
suisse et en
'dtoit Ture. T(h. Lausanne. 1949 s. 6.
(2)
Bk. COMMİEINT. A. La dıödt ısuccefisoral paysan. ZBJV. 1954. s. 33il.
f3)
Bk. PASOHOUıD. La legiiislation agraire suisse. lUa. Lausannı. 1948, s. 16.
ARIK. Poprak tok u k u ile ilig;i!îi fcir tasan ıhafekında. Ad. Deııg. 1948 sayı. 8
s. 995; iCOMMENT. agm.. ZBJV. 1954 s. 331
(4)
Hk. Damcı .aıgt. s. 7 .; KAUFflVEAıNN. D a» neue lânıdliche Bodenreclıt der P?ch•wedz, S. 13 vd. (Pasclhıoud. aigt. s. 16 dan naklen).
43
da, ekseriya, ziraî gayi'imenkulierin niirasçıiar arasında aynen tak­
simi yoluna gidilmesi arazi parçalanmasmı önleyici tedbirlere yer
vermek mecburiyetini ortaya çıkarmıştır (5).
Bilhassa miras halinde, ziraî işletmelerin satış kıymeti üzerin­
den iktisap edilmesi köylüyü ağır bir borç altma sokmakta, dolayı­
sıyla ziraî gayrimenkulü bir müddet sonra elden çıkarmak mecbu­
riyeti hasıl olmaktadır.
Takribi bir rakamla, ziraî arazinin % 25 i hektar başma 5.000
Frs. (aşağı, yukarı 12.COO TL.) borç ile takyid edilmiştir. Bilhassa
kriz devrelerinde küçük arazi sahipleri topraklarım satmak zorunda
kahnakta, arazi spekülâsyonu tedbire ihtiyaç hissettiren bir vüs'at
kazanmaktadır (6).
Yukarıda hülâsaten zikredilen sebep ve zaruretler dolayısıyle,
İsviçre’de :
1. Mevcut ziraî işletmelerin tahsis yönünün ve köylü sınıfımn
muhafaza edUnıesi,
2. Ziraî gayrimenkullerin çok küçük parçalara
Önlenmesi,
ayrılmasının
3. Ziraî gayrimenkullerin hadden aşın bir borç ile takyid edil­
memesi ,arazinin kolaylıkla el değiştirmem.esi ve bu suretle arazi
spekülâsyonuna mani olunması,
gayesiyle, bölüm I. de işaret edüen hükümler sevkedilmiştir (7) .
(5)
'BOin^RıAT. De la Dber-te de dispo.S€T d'ım doımaine agricole par testament et par pacte successoral en droit sudsse. Th. Priibourug. (1947. S. XIII.
(ö)
Bk. COMME'NT. aıgm. ZBJV. 1954. s. 331 - 332.; PASCHOtlD. agt. s ,17 - 18
(7)
Ziraî gayıirnerıkııUeirin hulkukî rejimiyle ilgüli olarak İsviçre’de
yüi^rlüğe
konmuş okıp ihalen mer'î ibttlımimayan kanun ve karamaimeler için ifaik. DAMCI, agt. s. 17 vd s, 41 - 42,
44
BÖLÜM ,
m.
İSVİÇRE’DE ZİRAÎ GAYRİMENKULLERLE; İLGİLİ HUSUSÎ
., HÜKÜMLEORİN SİSTEMATİK TETKİKİ
Ziraî gayrimenkuller© müteaUik olarak, yukarda bölüm II. de
zikredilen gayelerin tahakkukunu mümkün kılmak üzere sevkedüen
hükümler iki grupta toplanabilir :
1. Ziraî miras ile ügili hükümler,
2. Sağlar arası bir tasarrufla ziraî gayrimenkullerin devrine
getiren takyidlerle ilgili hükümler.
§. I. ZİRAİ MİRAS ÎLE ÎLGİLİ HÜKÜMLER.
Ziraî mirasa müteallik hususî hükümleri, mümkün olduğu nisbette ,tahakkuk ettirmek istedikleri gayeleri esas ittihaz ederek mceleyeceğiz.
A.
ZİRAİ İŞLETMELERİN TAHSİS YÖISTÜNÜN MUHAFAZA­
SINA MÜTEALLİI^ HÜKÜMLER.
Ziraî işletmelerin tahsis yönünün muhafazası için tedbir almması lüzumu 1907 tarihli İsviçre Medenî Kanunu hazırlanırken his­
sedilmiş ve mirasda taksimin nasıl yapılacağı hususımda umumî
hükümler sevkedildikten sonra, 620. maddede (TMK. m. 597) ziraî
işletme üe ügüi hususî hükümler© yer verilmiştir.
Bölüm I. de ziraî gajn^’imenkullerle ilgüi mevzuat tetkik olunur­
ken, CCS. art. 620 nin 1940 tarihli LDDA.’nın 94. maddesiyle tadü
edüdiğine işaret edilmiş ve diğer maddelerdeki değişiklikleri de be­
lirtmiştik. İncelemelerimizde esas itibariyle maddelerin son şekli na­
zara almacak, zaruret halinde eski metinlerin hususiyetine temas
edüecektir.
T.
ZÎRAÎ İŞLETMENİN MİRASÇILARDAN BİRİNE TAHSİSİ.
1.
Umumî olarak CCS. art. 620 hükmü.
CCS. art. 620 (TMK. m. 597), «hilâfma hüküm bulunmadıkça,
mirasçılar tereke mallarında ayni hukuku haizdirler» diyen CCS.
%
4&
art. 610 (TMK. m. 589) daki umumî kaideye ziraî işletmeler için is­
tisna getirmektedir. COS. art. 620 ye göre : «Terekede, İktisadî bir
vahdet teşkil eden ve kâfi bir mevcudiyet arzeden (offrant des mo»
yens d’existence suffisants) (8) bir ziraî işletme bulunduğa takdir­
de, bu ziraî işletmenin tamamı, işletmeyi deruhte etmeğe mukte­
dir gözüken ve işletmeyi talep eden mirasçıya tahsis olunur. İşlet­
menin değeri randıman (verim) kıymeti üzerinden hesabedilir ve
miras hissesine mahsup edilir».
«Böyle bir halde, tahsis kıymeti - loi sur le desendettement de
domaines agricoles - daki hükümler gereğince tesbit olunur.»
«Mirasçı, işletmeye yarıyan hayvan, malzeme ve levazımm iş­
letme için arzettikleri kıymetle kendisine tahsisini isteyebilir.»
2. Ziraî işletmenin mirasçılardan birine tahsis edümesi için gerek­
li şartlar.
a.
CCS. art. 620 anlammda ziraî bir işletmenin mevcudiyeti.
CCS. art. 020 deki ziraî hususî hükmün tatbik edilebihnesi, her
şeyden evvel, terekede İktisadî bir vaJıdet teşkil eden ve kâfi bir mev­
cudiyet arzeden ziraî bir işletmenin mevcudiyetine bağlıdır. Zirai
bir işletme yoksa taksime müteallik umumî hükümler tatbik edilecek­
tir.
Art. 620 anlammda ziraî işletmeden ne anlaşılması icabettiği
hususunda muhtelif tarifeler denenmiş (9) ve nihayet «Ordonnence
sur le desendettement de domaines agricoles, du 16/Novembre
/1945» art. 1 de ziraî işletme mefhumu tarif edilmiştir.
Medenî Kamm ve adı geçen nizamname art. 1 hükmü gereğin­
ce, art. 620 deki ziraî miras hükümlerinin tatbik edilebilmesi için
aşağıdaki şartların mevcudiyetine ihtiyaç vardır :
aa. îşletme zirai bir karekter arzetmcilidir: bina ve toprağın
birlikte bir ziraî işletme teşkil edebümesi ,toprak vasıtasiyle orga­
nik şeylerin istihsaline tahsis edilmiş ohnalarma bağlıdır.
bb. îşletme bir İktisadî valıdet teşkü etmelidir: muhteHf top­
rak parçalannm bitişik bulunmaması işletmenin, İktisadî bir vahdet
teşkü etmesine mani değildir. Aynı şahıs tarafından bir merkezden
idare edilebilmeleri kâfidir (10).
(8)
«Kâfi bir mevcudiyet arzetmek» tmsuru: LDDA. art 94 İle ilâve edilmiştir,
(9)
Zâraî işletmenin muihitelif tarMeri için Bk. 'BOUVERAT aıgt. S. 31 ve dev.
(10)
(Bk, TUOR. Le code civil stıisse. Zürich. 1950. s. 396.; SAYMEN, Ziraî miras
iıuıM m . îst. îkösat Fak. Mec, 1944 c. IV. sayı 4, s. 366 - 367.; SA YM EN . Mi­
ras hukulku (teksir) 1958. S. 372 - 373.; BOUVERAT. agt. S. 36 vd. TU N ÇO
MAiĞ. Ziraî ıgayrlmenlcullerin mirasçılara intikali sureti. îst. Bar. Derg. 1953.
sayı 2.
46-
- 86.
Buna mukabil, binasız toprak parçaları zirai işletme olarak tav­
sif edilemez. Bina ve toprak birlikte işletilmelidir. Normal bir işlet­
me için gerekli lojman vs. binalar mevcut olmalıdır (11).
Zii'âî işletmeye esas teşkil eden ar&zimn çok büyük olması CCS.
art. 620. nin tatbikine mani değildir.
Ziraî işletmenin mirasçılardan (birine tahsis edilebümesi, işlet­
menin tamamının, mirasm açılmasmdan) evvel, murisin müstakil
mülkiyetinde bulımmasma bağlıdır. İşletme müşterek mülkiyet ve­
ya iştirak halinde mülkiyete mevzu teşkil ediyorduysa mirasçılar­
dan biri art. 620 nin hükümlerinden istifade edemez (RiO. 76. II. 16.
ss.) (12). Mirasa taallûk etmeyen bir taksimde CCS. art. 620 üeri
süriEemez.
cc. İşletme muayyen bir büyülsiükte olmalıdır (işletmenin kâ­
fi bir mevcudiyet arzetmesi) : işletmenin büyüklüğü, talep eden mi­
rasçı ve ailesinin geçimini sağlayacak derecede olmalıdır. Mirasçı
için ancak feri bir iştigal mevzuu teşkü edebilecek olan küçük ziraî
işletmeler CCS. art. 620 hükümlerine tâbi değildir. Buna mukabil,
işletmenin talep eden mirascmm başlıca iştigal mevzuunu teşkü edebüecek vüs’atte olması kâfidir. Fer'î olarak başka işlerle uğraşılma­
sı ziraî miras hükümlerimıı tatbildne mani teşkil etmez (P^O. 76. II.
127) (13). Mamafih, Federal Mahkeme daha sonra verdiği bir ka­
rarla, ziraî miras hükümlerinin tatbilı edilebümesi için, işletmenin
yalnız başma mirascmm ve aüesinin geçimine kâfi gelmesi icabettiği görüşünü benimsemiştir (JT. 1955. I. 592) (14). İşletmenin ai­
lenin ihtiyacma kâfi gelip gelmiyeceği mahallî şartlar nazara almarak tayin olunur.
b. Mirasçılardan birinin ziraî işletmeyi talep etmesi.
Terdcede mevcut olan ziraî işletmenin mirasçılardan birine talisis edüebihnesi için, mirascmm tahsis talebinde bulunması icabeder.
Mirasçılardan hiçbiri 2İraî işletmeyi talebetmezse, işletmenin sa^tümasını mirasçılardan herbiri isteyebilir (CCS. art, 625 bis.).
Ziraî miras lıükümlerinin gayesi işletmenin muhafazası oldu­
ğundan mirascüardan herbiri, kanunî ve mensup mirasçı oluşu, hı(11 > Bic. İBOEıEL - NEÜKOİMİM. Succeıssions agrioole®. PJS. No. 013. s.2.; COMMENT. asm. ZB‘V. 1954. s. 333.; BOUVERAT. agt. s. 34.;
(12)
(13)
37.
'Bk. BOUVERAT. ag-t. S. 38.; DAMCI. agt. S. 193 - 194.
Federal Maihikefme 1940 dan eıvver ıverdiğû kanafflajida 1, 6
- 2ıhek,tarlıik işlet­
meleri (RO. ö6. II. 243) ve 1950 verdiği ibir kararla 3 ihekıtarlık Mr işletmeyi
ziraî miras hiiküırnlerine tâlbi (kılmaştır (R.O. 76. II. 126).
m . COMMENT. agm. ZBJV. 154 s. 333 - 334:
(14)
Bk. BOUVERAT. agt. s. 40.
47
sııtılık derecesi V© cinsiyeti haizi ehemmiyet olmaksım taJiBİs tale­
binde bulunabilir. İntifa ha.kkmı seçmemiş obuası şartiyle sağ "ka»lan eş de bu hakka sahiptir.
Birden ziyade mirascmuı ziraî işletmenin iştirâk halinde ken­
dilerine tahsisini istemeleri de mümkündür (15).
c.
Talep eden mirascmın işletmeye muktedir olması. ,
Zirai işletmenin, talep eden mirasçıya tahsis edilebilmesi, tali’
bin işletme için gerekli iktidara sahip olmasma bağhdır. Federal
mahkeme bu şartın tahakkukunda bilhassa işletmenin vüs’atmı na­
zara almaktadır. Tahsisin yapılması için, art. 621/n hükmünden
istihraç olunabileceği veçhile, mirascımn bizzat işletmesine lüzum
yoktur. Kira vs. bir suretle işletecek bir vasfa sahip olması kâfidir
(16).
Zirai işletmenin kendisine tahsisûıi isteyen mirascmm ahlâkî
durumu da, işletme bakımmdan bir ehemmiyet arzettiği nisbette,
Federal Mahkemece nazara almımştır. Homoseksüel karekterde bir
mirascımn ,işçi kullanacağı düşünülerek, «işletmeye muktedir ol­
ma» vasfı yüksek mahkemece kabul edilmemiştir (RiO. 77. n. 227)
(17).
d.
Birden ziyade mirasçı tarafından talebedilmesi halinde zirai
işletmenin tahsisi.
Birden ziyade mirascmın talebetmesi halinde işletmenin terci­
han kime tahsis edileceğini CCS. art. 621 (TMK. m. 598) tayin et­
miştir.
Buna göre, bizzat işletmek isteyen mirasçı diğerlerine tercih
olunur. Bizzat işletm.ek isteyen birden ziyade talip varsa, erkek ço*
cılklar, kız çocuMara ve yaşayan eşe takaddüm ederler (RıO. 76 II.
122) Ziraî işletmenin tahsis edileceği mirasçıyı bu şekilde de tayin
mümkün olmazsa, talısisde mahallî örf ve nihayet mirasçıların sıh­
hatleri, şöhretleri, ahlâkî durumları gibi şahsî vasıfları nazara alı­
nır.
(]5)
(16)
Bık. BOÜVEBAT.
agt. S. 47 - 48
Federal Makeme
ziraî işletmenin
toir doktcffa^ taiısisini kabiil etoemiştdr.Bk.
BROEL - NEHKOMM. FJS. No. 613. s, 2 .; Ayrıca Bfc. SAYMEN. agm.
tst.
İfctisa.t Fak. Mec. 1944. C. IV. Sayı 4.373
(17)
Bk. COİVIMDNT. a-gm. ZBJV. 1954. s, 339 ayrıca Bk. ŞiAYMEN. age. s 5T? ve
agm. İst. İkıti'Sat Fak. Mec. 1944. C. IV. sayı 4. s. 374 - 375.;
TDTSrÇOMAĞ. agın. İst. Bar. Der. 1953. sayı 2. s. 88.
i l . ZtRAÎ ÎŞLE,TMENÎN MÎRAiSÇJlLARıDAN BÎRİNE: TAH SM
PRENSÎBÎNÎN ÎSTÎSNALARL
1. Miracçıların anlaşarak terekeyi istedikleri gibi taksim ede­
bilmeleri.
Ziraî işletmenin tahsis yönünün muhafazasiyle ilgili olarak
sevkedilen hükümleri geniş mikyasta baltalayan husus, mirasçıla­
rın aralarmda anlaşarak terekeyi umumî hükümler gereğince (CCS.
art. 607/11 = TMK. m. 586) diledikleri gibi taksim edebilmeleridir.
1940 tarihli LDDA.’mn neşrinden sonra da durumda bir değişiklik
olmamıştır (18). Mirasçılar anlaşarak, aşağıda tetkik edeceğimiz
ziraî gayrimenkullerin parçalanmasını önleyici hükümler ve 1951
tarihli LPFR. ile kantonlara tanınan itiraz selâhiyetine müteallik
kaideler (LPFR, art. 1 8 -2 1 ) ve OO. art. 218 üe mukayyet olmak
üzere, ziraî gayrimenkulü aynen taksim edebilecekleri gibi, satabilir­
ler veya istedikleri bir kıymet (randıman kıymetinden başka bir de­
ğer) üzerinden mirasçılardan birine tahsis edebilirler (19).
1940 tarihli LDDA. hazırlanırken, ziraî miras hükümlerinin
mecburi olması, yani mirasçıların anlaşarak art. 620 hükümlerini
bertaraf edememesi esası teklif olunmuş fakat «chambres federales» ca kabul edilmemiştir.
2. Murisin ölüme bağlı bir tasarrufla CCS. art. 620 hükümle­
rini bertaraf edebilmesi.
1940
tahüi LDDA. hazırlanırken, murisin, CCS. art. 620 de der­
piş olunan mirasa müteallik taksim kaidelerini ölüme bağlı bir tasar­
rufla bertaraf edememesi esası benimseniyordu. Fakat mezkûr kanun­
da (LDDA. art. 94) 620 inci m. yeniden kaleme alınırken, «art. 620
hükmünün murisi bağlayıcı» hususundaki niyetin tereddüde yer
vermiyecek bir şekUde metne ithali unutulmüıştu (20).
Bu yeni durum muvacehesinde, murisin Ölünde bağlı bir tasar­
rufla CCS. art. 620 hükmünü bertaraf edip edemiyeceği doktrinde
farklı görüşlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur (21).
(18)
Bk. TUOR. age. S. 395.; BOREL - NEUKGMM. PJS. No. 612. s. 2.; COM
MENT agm ZEJV. 1954. s. 344.; DMdCI. a@t
56.;
B^AK-KAN. Çiı'liLçiyi Tcpraklandırma
s. 2ıl8.;
Kanur-u.
BOUVEIRaAT. agt. S.
İktisat Fak. Mec. Ekim/
İ944 - Öcak/1945. c. V I. No. 1 - 2. s. 122.;
TUNÇOMAĞ. Isviiçre Ziraî Miras Hukuku. İst. Baj-, Der. 1954. No. 10. s. 519.
(19)
Bk. AEBY. Le droit civil et la lo.t federale .sur le desendetterument des dOimaine.s
(20)
agricole iSJZ. 38. s. 42.
Bk. COMİMENT. ag'm. ZBJV. 1954. S. 343.; DAMCI. Agt. S. 216 . 217.; BOREL
(,3i)
Bu husustaki .münakaşalar için Bk. BOUVERAT. agt. s. 55 vd.
- iNEmCOMM. PJS. No. 612. s. 2. Net. 2 /
49
' Federal MaM^
20$ = JT. 1955. I, 273) \?e
doktrinde hâkim sayılabilecek görüşe göre, 1940 tarihlî U>DA. bu
bakımdan Medenî Kanun hükümlerinde bir değişiklik husule getir­
memiştir. CCS. art. 620, ancak muris art. 608 gereğince ölüme bağli bir tasarrufla taksimin nasıl yapılacağını tayin etmemişse tatbik
olunur. Böylece, muris, mirasçıyla yapacağı bir miras mıdcavelesiyle; terekenin taksimini dilediği şekilde tanzim edebileceği gibi, bir
vasiyetname ile, mahfuz hisselere riayet etmek şartiyle, terekeye
dahil malları bir üçüncü şahsa veya mirasçılardan birine bu'akabilir. Murisin ziraî işletmeyi, art. 620 şartlarını haiz bir oğlu bulundu­
ğu halde kızına tahsis etmesine ve tahsiste randıman (yerim) kıy­
metinin değil, fakat meselâ satış kıymetinin nazara almmasını em­
retmesine bir mani yoktur (CCS. art. 608) (22).
Yukarda işaret ettiğimiz veçhüe, doktrinde aksi tezi savunanlar
da vardır. Meselâ AEBY’e göre, LiDDA.’nın hazırlık çalışmaları
açıkça ortaya koymaktadır ki, murisin, Medenî Kanunun yeniden
kaleme alman 620. maddesine mugayir taksim kaideleri emretme
hakkı kaldırılmıştır (23).
TUOR’ıın mutavassıt bir fikri müdafaa ettiğini görüyoruz.
Müellife göre, murisin^^ölüme bağlı bir tasarrufla emrettiği taksi­
me müteallik kaideler, ancak, ziraî işletmenin tamamını randıman
değerini aşmayan bir değer üzerinden bir kimseye tahsis etmesi
halinde muteberdir. Böylece muris, işletmeye muktedirmirasçılar­
dan birini seçebüeceği gibi, mirasçılar arasında işletmeye mukte­
dir bir kimse yoksa veya hiçbiri talip olmazsa, işletmenin satıl­
masını da emredebilir. (24).
TUOR’un bu fikri, şüphesiz ki, kanunun ziraî miras ile güdülen
gayeye uygun bir stild e, tatbik edilmesini sağlayacak formülün bu­
lunmasına ışık tutacakî değerdedir.
Murisin ölüme bağlı‘^bir tasarrufla CCS. art. 620 nin zira’ mi­
rasa müteallik hükümlerini bertaraf edebilmesini Önlemek ve mev­
cut tereddütlere son vermek üzere, BOUVERAT, CCS’ art. 620 e
(22)
Bk. CÖMMEiNT. agm. ZBJV. 1954. s. 344.;
BOREL - NEUKOOVIM.. F'S. . No.
612. S. 2;
(23): ;,Bk AEBY. agm. SJZ. 38. S.
42. aıym gö^üş. BARKAN. Ifetisat Pak.
Mec. C.
• . VI; No. 1 - 2. .S. 122.
(24) Bık. TUOR. age. s. 395. TüOR ayrıca, muris önüme bağlı ibir. tosarrufla ziraî
işletme ile , ilgili muayyen mal. -vasiyetinde ıbulunduğıı takdirde meselenin da■: ’
■ha da ehemmiyet kazanacağına ye güçlükler aJ'zedeceğine işarej:, etmektedir.
Bu hususta tafsilât için Bk. BOtJVERAT. agt. s. 78 - 100. Benzer bir görüş:
:PAM ; c i . agt. îs. 219.
^
,
Ayrıca Bk. GUlSAN Louis. Protolâmes actuels de ,1a llegiıslation agricole. ZSR,
64. s. 324 a.
50
. , .
. :
bir dördüncü fıkranın eklenmesini teklif etmekte ve «Messâge du
conseil federal â l’appui d’un projet de loi sur le maintien de la pro
priete fonciere rurale, du 30 D^cembere 1947 p. 18» de yer alan aşa­
ğıdaki formülü uygun görmektedir :
«Yukarıdaki fıkralara göre zü^aî işletmenin tahsisine ehil mirascmın hakkı, bütün taksim, kaidelerine ve murisin muhalif tasar­
ruflarına tekadüm eder» (25).
3. Ziraî işletmenin taksim edüerek birden ziyade
tahsisi.
mirasçıya
CCS. art. 621 ter’e göre (26), birden ziyade işletmeye mukte­
dir mirasçı ziraî işletmenin kendüerine tahsisini talep ederlerse, iş­
letme, mahiyeti ve büyüklüğü itibariyle, bii'den ziyade işletmeye ayrılabüdiği takdirde, taksim edilerek randıman değeri üzerinden mi­
rasçılara tahsis olunur .
Bu madde ile, büyük ziraî işletmenin bir tek kişiye veya aüeye
tahsisinden doğacak mahzurların bertaraf edümesi ön görülmüştür.
4. Mirasçılar arasında henüz reşid olmayan füruun bulunma­
sı halinde ziraî işletmenin tahsisinin tehiri.
CCS. art. 621 bis’e göre (27), muris henüz reşid olmayan fürıı
bırakmışsa, «Autorite tutelaire»in (bizde sulh hâkimi) muvaffakah hali mahfuz kalmak şartiyle, ahval ve şeraite göre, işletmenin
bir fürua tahsisi hususunda kai'ar alınabileceği zamana kadar, mi­
rasçılar miras şirketini idame etmeğe veya bir aile şirketi emvali
meydana getirmeğe mecburdurlar.
Madde, görüldüğü veçhüe ,çok vazıh değildir. Metne göre, ^tah.şisin tehiri için bir tek çocuğun reşid olmaması kâfidir. Böyle olun­
ca tahsis için bütün küçük çocukların reşid olması beklenecek mi­
dir?, Yoksa işletmeye muktedir bir tanesinin reşid olup, fişletmeyi
talebetmesi tahsisi mümkün kılacak mıdır? Sonuncu hâl tarzı maddenm metnine daha uygun gözükmektedir (28).
5. Dağlık miüLtıkalarda arazinin mirasçılara tahsisi..
Dağlık mıntıkalarda ziraî işletmenin bir tek mirasçıya tahsi(25)
■''26)
Bk. BOUVERAT. agt. s. 103 - 104
Bu madde 1940 tariihii LDDL^.'nın ‘ö4. maddesiyle İsviçre Medenî Kamınuria
(27)
(ilâve edümiştir.
Bu mıadde, LDDA. art.
-.28)
Bk. COMMBNT. ag-m. ZBJV. 1954, s. 343
ile CCS.’e ithaa edilmiştir.
,
.51
sinin diğerlerinin ğöç etmesine sebep olacağına ve yine bü mıntıka­
larda CCS. art. 620 i tatbik etmek için işletmenin «kâfi bir mevcu­
diyet arzetmesi» şartmm aranması halinde buradaki köylülerin koTunmamış olacağını nazara alan kanun vazıı (29), CCS. art. 621
fj^^uater/I, III hükmünü vazetmiştir (30).
Mezkur maddeye göre, kantonlar dağlık mıntıklarda ,arazinin
randıman (verim) kıymeti üzerinden muhtelif mirasçılara ’ tahsisi
suretiyle taksimin icrasına müteallik hükümler sevkedebilirler. Bu
suretle arazinin muhtelif mirasçılar arasında taksim edilebilmesi,
lıer bîr parçanm müstakil bir ziraî işletme hüviyeti taşıyabilmesine
bağlı değildir (31). Kantonlar, bu istisnaî hükümlerin hangi mıntı­
kalarda. tatbik olunacağını sarahaten belirtmek mecburiyetindedir­
ler. Bu şekilde taksim, netice itibariyle, arazinin parçalanmasına
müncer olmamalıdır.
6.
Kendisine ziraî işletme tahsis olunan mirasçının CCS. art.
622 gereğince taksimin tehirini talebetmesi.
Diğer mirasçıların haklarını tasfiye etmek için terekede kâfi
miktarda mal bulunmaz ve böylece kendisine ziraî işletme tahsis
edilen mirasçı, diğer mirasçıların hisselerini ödemek için ziraî işlet. ine üzerinde, evvelce mevcut takyidlerle birlikte, kıymetin dörtte
üçünü aşan teminat göstermek mecburhiyetinde kalırsa, taksimin
talikini talep edebilir (CCS. art. 622 = TMK .art. 599). Bu takdirde
mirasçılar bir aile şirketi emvali teşkil etmiş olurlar. Lehine tahsis
5’apılan mirasçı müş’a malları işletir, diğerleri hisseleri nisbetinde
gelire iştirak ederler (CCS. art. 347). Bununla beraber, kendisine
işletme tahsis edUen mirasçı, diğerlerinin hisselerini, mallarını faz­
la miktarda takyid etmeden ödeyebüecek hale gelirse, mirasçılar­
dan her biri şirketi emvalin feshini ve hissesinin ödenmesini isteyebüir. Kendisine tahsis yapılan mirasçı dahi, hüâfına mukavele yok­
sa, şirketi emvalin feshini her zaman talep edebilir (CCS .art. 623
= TMK. m. 600).
1
...
İşletme kendisine tahsis edüen mirasçı taksiminin tehirini ta­
lep ederse, diğer mirasçılardan herbiri, aUe şirketi emvaline dahil
(29)
Bk. BOUVERAT. a@t. s 44 - 4S.
(30)
Bu madde, LDDA. art. 94. ile îs-viçre Medenî Kanununa ifchal edilmiş, 1951
de LPPR, art. 49 ile tŞidil edilmiştir.
Burada son şekli nazara: aliîiraıştı.r.
(31)
52
Bk. KAUPMANN. Successions ag'ricoks. PJS. No. 612. (1 er Janvier 1947) s. 3,
olmak yerine, her zaman hissesinin müş’a gayrimenkul ile temin
edilmiş bir alacak şeklinde (ipotekli borç senedi veya irad sene-,
di) kendisine verilmesini talep edebilir (CCS. art. 624/1 = TMK.
m. 601).
Mamafih, müş’a gayrimenkul bu suretle tahsis fiatmm dörtte
üçünü aşan bir miktarda takyid edilmiş bulunursa, kendisine tahsis
yapılmış olan mirasçı, fazlası için, diğer mirasçıya ancak, asgarî
on sene sonra feshi ihbar edilebilecek olan ve irad senetlerinin faiz
miktarından yüksek bir faize tabi olmayan bir miras irad senedi
(lettre de rente successorale) vermeğe mecbur olur. Resülmalin aza­
mî miktarı ve devletin mesuliyeti hakkında kaideler miras irad se­
netlerine kabüi tatbik ediğidir (CCS .art. 624/II - III) (32).
Art, 624 İsviçre’de pek nadir tatbik edüen maddelerden biri­
dir (33).
ÎII.
MÜLHAK ENDÜSTRİNİN ZİRAÎ İŞLETME ÎLE BİRLİKTE
TAHSİSİ.
Ziraî işletmeye ayrılmaz bir şekilde bağlı bulunan değirmen vs.
gibi feri endüstri, işletmeyi iktibas eden mirasçıya tahsis edüir
(CCS. art. 625) (34). Fer’î endüstrinin tahsis edilmesi, ziraî işlet­
meye sıkı bir şekilde bağlı bulunmasına zarar vermeden ayrılamamasına bağlıdır.
Ziraî işletmenin randıman değeri üzerinden tahsis edilmesine
mukabil, fer’î endüstri satış kıymeti üzerinden verilir ve her ikisi
de miras hissesine mahsub edilir.
B.
ZİRAİ İŞLETMELERİN PARÇALANMASINI ÖNLEYİ­
Cİ HÜKÜMLER. ^
Ziraî işletmelerin tahsis yönlerinin muhafazası ile ilgüi olarak,
yukarda (A) altmda incelediğimiz ziraî mirasa müteallik hususî hü­
kümler aynı zamanda ziraî işletmelerin parçalanmasını önleyici maniyettedir.
Fakat bir ziraî işletmenin, bütün mirasçıların aralarmda anlasrnalan halinde olduğu gibi, COS. art. 620 hükümlerine uygun ola­
rak mirasçılardan birine tahsisi yerine, aynen taksim edilmesi de
mümkündür. Bu takdirde ziraî gayrimenkullerin çok küçük parça(32)
CÖS.’in 624. maddesânin ıbu son -iki fıkrası '1907/1912 tarihli İsvigre Medeni
'Kanununda mevcut olduğu ihalde 'kanunumuza aluımamıştır.
(33)
Bk. CK3MMENT. a,gm. ZBJV. 1954. ıs. 353
(34)
B.U1 madde LİDDA.’nm’ 94. maddesiyle depştirilanlştir.
(35)
CCS.’in Ibu maddesi, 'Medenî Kanunumuza almmamaştırı,
53
lara bölünmesinden doğacak mahzurları önlemek üzere GCS. art.
616 da (35) kajıtonlara, gayrimenkullerin parçalara ayrılması ha­
linde riayeti iktiza eden asgarî haddi tayin etmek hakkı tamnmıştır.
CCS.’in 702. maddesinde (36) aynı hak daha umumî olarak ifa­
de edilmiş, konfederasyonmı, kantonların ve komünlerin âmme men­
faati dolaylsiyle arazinin parçalanmasıyla ilgili takyidler getirebile'
çekleri belirtilmiştir.
. Kantonların birçoğu (37) arazinin parçalaimiasıyla ilgili takyîdler vazetmişlerdir. Bu hükümler bir kantondan diğerine değiş­
mektedir. Şu veya bu sebeple, ziraî işletmenin tahsisi yerine taksi­
mi cihetine gidildiği takdirde, kantonlarca getirüen mezkûr takyidlere riayet mecburîdir. Aksi takdirde, tapu sicil muhafızı, taksimi
tapu sicüine kaydetmiyecektir (38).
C.
ZİRAİ GAYRİMENKULLERİN HADDEN AŞIRI BİR
BORÇ İLE; TAKYİD EDÎLMEiSîNE VE ARAZİ
SPEKÜLASYONUNA MANİ OLUNMASINA
MÜTEALLİK HÜKÜMLER
I.
ZİRAÎ İŞLETMENİN RANDIMAN (VERİM) KIYMETİ
ÜZERİNDEN TAHSİSİ
1.
Ümumî olarak.
Ziraî işletmenin satış kıymeti, türlü sebepler yüzünden (ziraî
kapitalin emniyeti, köylünün toprağa bağlılığı vs,), fiilî randıman
kıymetinin % 40 hattâ % 50 üstündedir (39). Ziraî işletmenin satış
kıymeti üzerinden mirasçılara tahsisi gayrimenkulün hadden aşırı
borç üe takyid edilmesine sebep olacaktır. Bunu önlemek üzere İs­
viçre Medenî Kanunu 620. maddesiyle ziraî işletmenin mirasçıya
tahsisi randıman (verim) kıymeti üzerinden yapılır, bu kıymet «loi
sur le desendettement de domaines agricoles» daki hükümler daire­
sinde (art. 5 - 9) tesbit olunur hükmünü getirmiştir. Lehine tahsis
yapılanın mensup bir mirasçı olması durumu değiştirmez (40).
(36)
'Bu madde: Medenî iKanunumuza alınmamıştır.
(37)
Bk. BOREL - ıNEUKOMM. FJS. No. 615. s. 2
138)
'Bik. COMMEaSTT. agm. Z3BJV. 1954. s. 354.
:S9)
Bk, Boufverait, agt. s. 52.,
.................................
BOREL-NEUiKCaVEM.
FJS. No. 613 s, 6.;
©ARKAN. İSYiçre Medeni Kanımıimım çiftçiyi alâkadar eden maddelerindeki
tadiller. İst. Huk. Faik. Mec. 1&46. C. X II. sayı. 1 s. 213
(40)
ÎBik. TUOR, agei. s, 390 Not 24
-
Tahsisin randııııan kıymeti üzerinden yapılabilmesi ancak mu­
risin ölüme bağlı bir tasarrufla tahsisin hangi kıymet üzerinden
yapılacağını tayin etmemesi ve mirasçılarm anlaşarak farklı bir de­
ğer üzerinde mutabık kalmamaları halinde bahis mevzuudur (41) .
2.
Randıman kıymetinin tayini.
-Randıman kıymeti, LDDA .art, 6 ya göre, normal şartlarla iş­
letilen bir gayrimenkulden oldukça uzun bir zaman zarfmda elde
olunan ortalama gelirin kapitalize kıymetidir.
Mezkûr maddede randıman kıymetinin hesabına esas teşkil
edecek faiz miktarı % 4 olarak tesbit edilmiştir. Böylece randıman
kıymeti şu formülle hesap olunur :
Senelik ortalama gelir X 100
----------- ------ —-------- = senelik ortalama gelir X 25
^
■4
■ ■
Randunan kıymetinin tayininde mirasçılar anlaşamadıkları
takdirde, mezkûr kıymet kaiitonJarca tayin olunan resmî makamlar
tarafından tesbit olunur. Randıman kıymetinin tayininde «Guide
poür Testimation de domaines et de biens - fond agricoiles» (42)
ün hükümleri esas ittihaz edilir.
LDAA. art. 6 da randıman kıymeti hesabı için zikredilen «oldukça uzun zaman» mefhumu «ACF du 28 Decembre 1951 sur l’es
limation des domaines et biens - fonds agricoles» ün «ACF du 13
Avril 1954» ile tadil edilen 10. maddesinde, 1926 ile 1950 arasında­
ki period olarak tesbit edilmiştir.
Randıman kıymetinin *tajdniyle ilgili usulî hükümlere LDDA.’nın 7 - 9. maddelerinde yer verilmiştir.
Eğer randmıan kıymetini tayin etmek mümkün olmazsa, satış
kıymetinin dörtte üçü randıman değeri olarak kabul edilir (CCS.
art. 618).
3. Randıman kıymeti üzerinden tahsis edilen işletmenin satıl­
ması hainde müşterek mirasçüarın hakları.
Randıman kıymeti üzerinden kendisine tahsis edilen ziraî işlet­
meyi mirasçı sonradan satarsa, kanunu randıman kıymeti Me satış
kıymeti arasındaki farkı, haklı olarak, tahsis yapılan mirasçıya bı­
(41)
Bu husııstaM farklı görüşler ve ırıünakaşalar için Bfc. Yufeai’ida, Bölüm III
(42)
Guide pour restimation de domaines et de biens-fonds agricoles (Appendice au
S. I.A.II.2 laltın'da verilen izahat
•
l^glem ent federal d’estimation du 28 Decembre 1951/13 Avril 1954>. Tafsilat
için Bik. OCKMMENT. agm. ZBJV. 1954. s. 345 vd.
55
rakmak istememiş diğer müşterek mirasçıların haklarım koruyucu
hükümler getirmiştir.
GCS. art. 619/1 e göre (43) ,satış kıymetinin altında bir değer­
le (meselâ randıman kıymeti) tahsis edilmiş olan gayrimenkul t<aksimden itibaren o beş yıl zarfında satılırsa, müşterek mirasçılar, el­
de olunan kazançtan hisselerine düşen miktarı temel hakkına, bu
haklan taksim sırasında tapu siciline şerhedilmiş olmak şartiyle,
sahiptirler. Şehir karakterine sahip mıntıkalarda, kantonlar onbeş
yıllık müddeti yirmi beş yıla kadar yükseltebilirler (CCS. art. (512.
guater/II) (44).
Mülkiyetin nakli tapu siciline tescil edilirken haklarını şerlıettirmey^n müşterek mirasçılar art. 619/1 hükümlerinden istifade ede­
mezler.
Art. 619/1 yalnız kazaî veya rızaî taksimde değil, fakat murif^in ölüme bağh bir tasarrufu gereğince gayrimenkulün mirasçıya,
satış kıymetinin altında bir değerle (bu değerin randıman kıymeti
olması şart değildir) tahsis edildiği hallerde de kabili tatbiktir (45).
Maddede satış tabiri kullanılmasına rağmen ,art. 619/1 hükmü
trampa, cebrî icra ve hatta istimlâk halinde dahi tatbik olunur.
Müşterek mirasçılar, taksim sırasmda gayrimenkul satış değe­
li üzerinden tahsis edilseydi elde edecekleri miktardan fazlasmı talebedemezler (CCS. art. 619/11).
Müşterek mirasçılar, inşaat, İslah gibi sebeplerle husule gelen
kıymet fazlası üzerinde hiçbir hak sahibi değildirler (CCS. art,
619/III).
II.
ARAZİ SPEKÜT.ASYONUNU ÖNLEMECE MATUF
HÜKÜMLER
İkinci Dünya Harbi sırasında Conseil Federal’e verilen salâhi­
yete müsteniden neşredüen ACF des 19 Janvier 1940 7 Novembre
1941 üe (46) arazi spekülasiyonuna karşı tedbirler almıyor, gayrîmenkullerin devri, bu arazi terekenin taksimi İdarî icazet verümesine tabi tutuluyordu. Ancak, ziraî gayrimenkulün bir mirasçıya
tahsisi ve tahsis kıymetinin resmî eksperler tarafından tayini (CCS.
(43)
liLtDİM. art- 94 ile tadil edilmiş olan CCS. art. 619 Medenî Kanunum'uza almmaırmştır.
(44)
Art. 621
quater LI>DA, art. 94 ile CCS.’e ilâve edilıriiş, L*PRR. art. 49 iie ta­
dil edalnıişitir.
(45> ®k. BORiEL-NEUEöMM. PJıS. No. 615. s. 1-2.'
(40)
ACiP. des 19 Janvier 1940/7 Novembre 194il iiiatonda geniş izaîıat için
Bk.
BAESHLIN. t e s resfcrictioris apportes au transîert de la prorietâe immobliere
agricole ien drodit suisse. Thl Beriıe (Neücfaâtel) 1949. s.- -56
JMMCi agt. s. öo vd.
56
■
A^^
Bk.
art. 618/1) halinde, icazetin verilmesine lüzum olmaksızm mülkiye­
tin devri tapu siciline kaydedüebiliyordu.
Resmî icazetüı verilmesi taksim mukavelesinin ziraî politüîaya
aykırı hükümler taşımamasına bağh bulunuyor, ziraî gayrimenkulîerin parçalanmasına veya ziraî işletmelerin tahsis yönlerinin değiş­
mesine matuf hükümlerin mevcudiyeti halinde muamelenin tasdiki
reddolunuyordu.
1 Ocak 1953 tarihinde yürürlüğe giren LPFR. mezkûr AGF,’nin İdarî icazet sistemine son vermiştir (47). Böylece Medenî Ka­
nımdaki serbesti sistemine yeniden dönülmüştür.
LPFR. de ziraî gayrimenkullerin tahsis yönünün muhafazası­
na ve arazî spekülasiyonunun önlenmesine müteallik hükümlere
yer verümiş ve kantonlara bir «itiraz selâhiyeti tanınmışsa da, aşa­
ğıda § II, altmda tetkik edeceğimiz bu hükümler, gayrimenkulün
natılması halinde kabili tatbik olup terekenin taksimine şâmİİ de­
ğildir (48).
$ II,
SAĞLAR ARASI BÎR TASARRUFLA ZİRAÎ GAYRÎMENKULLERÎN DE^TRİNE GEHPRİLEN TAKYİDLERLE
ÎLGÎLÎ HÜKİÜMLER.
Arrete du Canseil Federal du 19 Janvier 1940/7 Novenbre 1941
ile gayrimenkul mülkiyetinin devri İdarî bir icazete (ratification)
tâbi kılımyor (art. 6) ve böylece ziraî gayrimenkul mülkiyetinin
naklini istihdaf eden bir akid icajzet verilmedikçe tesçile esas teşkil
rdemiyordu (art. 22/1, ACF. 19 Janvier 1940/7 Novembre 1941).
Daha önce de umumî olarak belirttiğimiz veçhile icazetin verilme­
linde, ziraî gayrimenkulün randıman kıymetinin üstünde satılma­
mış olması, toprağı bizzat işleyecek olanlarm korunması ve nihayet
toprakın parçalanması veya ziraî işletmenin tahsis yönünün değiş­
mesi suretiyle ekonomiye bir zarar iras edilmemesi hususları naza­
ra almıyordu (49).
1
Ocak 1953 tarihinde yürülüğe giren «Loi Federale sur le maintien de la propriete fonciere rurale du 12 Juin 1951» mezkûr ar(47)
Bk. COMİMENT. agm. ZBJV. 1954. s. 356.
(48)
Bk. COMBMENT.
(49)
İcazetin şartlan hafekında taitsilat için Bk. GuisanLouis. ZSR.
agm', ZBJV. 1954. s. 356.
64.
s. 311.
2.
vd.; BAESCHLIN. agt. s. 105 vd'.
(50>
LPFR. art. 48 gereğince bu kanuna aykırıbütünhüfcümler mer'iyetten
kalri-
nlmıştır.
57
tete du Conseil FMerarin icazet sistemine son verince (50), ziraî
gayrimenkul mülkiyetinin nâklini istihdaf eden akitlerin İdarî bir
icazete tabî olmaksızm muteber olması esasına yeniden dönülmüş­
tür. (51)
, .
■
:
: Ancak, .İLPFT?,. de yer alan ve bilhassa kantonlara, «itiraz selâİriyeti» tanıyan hususî hükümler, CO.'nun 218, 218 b is,'218 ter.
maddeleri ve nihayet CCS. art. 616 ve 702 de yer alan kaideler 7İra|
gayrimenkul mülkiyetinin naklini, gerek zirâi işletmelerin tahsis
yönünün mıühafazası ve gerekse arazinin parçalanmasmıh ve sürat­
le el değiştirmesinin önlenmesi, köylü smıfımn korunması vs. bakı­
mından türlü takyidlere tâbi tutmuşlardır.
A.
L
ZİRAİ GAYKİMENKULLERİN DEVRİNDE TAHSİS
YİÖNLÜEİNÎN MUHAFAZASI VE KÖYLÜ SINIFININ
KORUNMASI ÎLE ILGÎLI HÜKÜMLER
UMUMÎ OLARAK.
Ziraî gayrimenkul mülkiyetinin himaye edilmesi istihsal kabili­
yeti olan bir köylü sımfmın tesisi, toprak ile, aile arasındaki bağla­
rın takviye edilmesi ve yaratılması, ziraî işletmelerin idame ettiril­
mesi gayesiyle (LPFR. art. I) 12 Haziran 1951 tarihinde «Loi fede­
rale sur le maintien de la propriete fonciere rurale» kabul edilmiş­
tir.
.
. Bu gayenin tahakkuku için, bir taraftan ziraî gayrimenkullerin
satılması halinde^ kantonlara «itiraz selâhiyeti tanınmış, diğer ta­
raftan ziraî işletme üzerinde satıcının ailesi lehine şuf’a hakkı ka­
bul edilmiştir.
II. KANTONLARIN İTİRAZ SELÂHİYETİ.
1. Kantonların itiraz selâhiyetine müteallik kaideler tesis et­
me.hakkı.
LPFR. art. 18 kantonlara 19 ve müteakip maddeler (LPFH.)
dairesinde «itiraz selâhiyetine» müteallik hükümler sevketme hak­
kı tanımıştır. Bir çok kanton, bu arada Bale - ampagne, Vaud, Berne, Kribourg, Neuchâtel, Saint - Gali, Soleure kantonları itiraz selâîıiyeti ile ilgili kaideler getirmişlerdir.
2.
(51)
İtiraz halleri.
Bazı müeîilifler mecburî icazet sistemini tamamen terki icabeden tahammül
edilmez Mr iıal tarzı olarafe tavsif etmişlerâir. Bk. PIAGET. L’adaption
aux
: besoins de l'aigriouliture du regime' juriddque applicable â la probriete fonciere,
JT. 1948 I. 197; 'm iL D . JT 1948. I. 88
58
;
Kantonlar ziraî bir mülkün veya onun bir kısmını teşkil eden
arazinin satılmasmı istihdaf eden akitlere karşı aşağıdaki hallerde
itiraz edebüirler (LPFR. art. 19.)
a. Eğer alici gayrimenkulü aşikâr bir spekülasiyon veya ihti­
kâr gayesiyle iktisah ediyorsa,
b. Eğer alıcı kendisine ve ailesine kâfi gelen bir ziraî gayrimenkulün sahibi ise,
Bununla beraber, fürua müstakil bir ziraî işletme tesis etme
gayesiyle veya iktisabı icabettiren diğer hakh sebeplerin tesiriyle
ziraî gayrimenkullerin satm alınması hali mahfuzdur.
c. Eğer satış ziraî bir işletmenin sona ermesine müncer ola­
caksa.
'Bununla' beraber, arazinin inşaat yapma veya endüstriyel ga­
yelerle istifade edilmek için satın alındığı ve toprak bu gayelerin
tahakkukuna elverişli bulunduğu veya başkaca haklı sebeplerin zi­
raî işletmeye son verUmesini icabettirdiği haller mahfuzdur.
İhtiyarî müzayedeler satış hükümündedir. Mirasçılar tarafın­
dan CCS. art, 625 bis. gereğince üçüncü şahıslara yapılan satışlar­
da yukardaki hükümlere tâbidir.
3. Selâhiyet ve usul.
Kantonlar itiraz haklarını resen kuM.anırla,r. Akit, tarafların
itiraz kararına karşı müracaat hakkı vardu’ (LPFR. art. 20/1).
Kantonlar itirazla ilgili kaideleri tapu sicilinin tutulmasına mü­
teallik hükümleri nazara alarak tanzim ederler (LPPR. art. 20/11).
Eğer itiraz akit taraflarca kabul edilir veya kat’î bir kararla tastJk edilirse satış akti hükümsüz olur (LPFR. art. 20/111).
Satış aktine resen itiraz edecek ve itiraz kararına karşı müraca­
at yoluna gidildiği takdirde karar verecek makamı kantonlar tayin
eder (LPFR. art, 44). İtiraza müteallik olarak kanton maiîamlarınca
ittihaz olunan kararlara karşı Federal Mahkemeye müracaat oluna­
bilir (LPFR. art. 45).
4. İtiraz selâhiyetinin istisnaları.
Aşağıdaki hallerde kantonların itiraz selâhiyeti yoktur (LPFR,
art. 21).
a. Ziraî karakteri galip olmamak şartiyle, muhtelif karakter­
li bir teşebbüse esas teşkil eden arazüere müteallik hukukî muame­
lelerde,
b. İstimlâk hakkınm mevcud olduğu veya ammeye müteallik
eserler tesis etme, âmme menfaati, veya kültürel faaliyet gayesiyle
veya bu gayelerle satılmış arazinin yerini almak üzere yapılmış hu­
kukî muamelelerde.
m
Bundan başka »kantonlar üç hektarı geçmeyen arazinin satılmasnıda itiraz selâhiyetinin bulunmadığını kabul edebilirler. LPFR.
art. 6 ve müteakip maddeler gereğince şuf’a hakkı kullanılmışsa
kantnoların itiraz selâhiyetl yoktur. Şuf’a hakkının kullamlmasındnn evvel yapılmış olan itiraz hükmünü kaybeder.
n i.
ZİRAÎ ÎŞLEÎTMEîYıE: MÜTEALLİK ŞUF’A HAKKI
1; Umumî olarak.
İsviçre kanun vazn, köylü sınıfım korumak, aile ile toprak ;-'rasmda bağ vücude getirmek ve devam ettirmek üzere bazı şahıslar
lehine ziraî işletmeye müteallik olarak, şuf’a hakkı tanımıştır. Bu
hakla ilgüi hiikümleri ana hatlariyle tetkik edeceğiz (52).
2.
Şuf’a hakkına sahip olanlar.
'Bir ziraî işletmenin tamamının, veya mühim bii' kısmının snülması halinde aşağıdaki kişiler şuf’a. hakkına sahiptir.
a. Satıcmm hısımları (LPFR. art. 6)
aa. Füruu
bb. Eşi
cc. Baba ve anası
Müşterek maliklerin CCS. art. 682 gereğince sahip oldukları
kanunî şuf’a hakkı mahfuzdur ve yukardaki şahıslara, LPFR. hü­
kümleri dairesinde tanınan şüf’a hakkına tekaddüm eder. Bundan
başka, cebrî müzayede yoluyla iktisaplarda ve LPFR. art. 10 da zik­
redilen hallerde (muhtelif karakterli işletmelerin satılması, âmme
menfaati mülâhazasıyla iktisap vs.) şuf’a hakkı dermeyan edilemez.
Şuf’a hakkına sahip hısımlar birden ziyade ise, hakkın derraeyam şu sıraya tâbidir: füru, eş, baba ve ana. Aynı sırada bulunan
ziyade kimse şuf’a hakkım dermeyan etmişse, bizzat işletmek .'«teyen ve muktedir olan tercih edilir (LPFR. art. 11).
b. Ziraî işletmenin kiracısı (LPFR. art. 7)
Kantonlar, şuf” a hakkını, tayin edecekleri muayyen bir müddettenberi işletmeyi kiralamış bulunan ve bizzat işletmek isteyen
ve buna muktedir gözüken kiracıya da tanıyabilirler. Hısımların
suf’a hakkı takaddüm eder.
(52)
:Bu meıvzu ihaMtmda dalıa geniş izahat için Bk- TİABATAtBAİ. La propriete
fonciere rural et de droit de preesuption slon le projet de L. F. sur le maintien de la propriete fonciere rurade. Th. Geneve. 1&50.; ARIK. agm. Ad Derg^.
1956. sayı. 8 s. 916 vd-
60
c. Satıcıya hizmet akdiyle bağlı bulunan müstaMemler (LPFR. art. 8).
Kantonlar, tayin edecekleri muayyen bir müddetten beri, satı­
cıya hizmet akdiyle bağlı bulunan şahıslar lehine, bizzat işletmek
istemeleri ve buna muktedir gözükmeleri şartiyle şuf'a hakkı tanı­
yabilirler, Hısımların ve kiracıların şuf’a hakkı tekaddüm eder.
d.
Bitişik arazî sahibi (LPFR. art. 15)
Kantonlar, yüz ölçümü 2,000 metre kareyi geçmeyen araziye
bitişik toprakların maliklerine şuf’a hakkı tanıyabilirler. Bu tak­
dirde bitişik arazi sahiplerine tanınan şuf’a hakkının hısımların
şuf’a hakkına tekaddüm edip etmiyeceği ayrıca tesbit olunur.
3. Satın alma fiyatı.
Usul ve füru ve eş araziyi bizzat işletmek üzere şuf'a haklarım
kullanırlarsa, işletmeyi ,randıman kıymetine en fazla % 25 zam
ilâvesiyle elde olunan «valeur d’estimation» üzerinden iktisap eder­
ler (LPFR. art. 12.; LDDA art. 6) (53). Diğer şahıslar için satış
aktindeki şartlar nazara alınır.
4.
Şuf’a hakkının kullanılması.
Satış akti yapılırken, satıcı, resmî makamlar tarafından tas­
dik edilmiş, şuf’a hakkına sahip şahısları gösteren listeyi tapu sicü
muhafızına tevdi eder. Tescil talep edilince, tapu memur ulistede
gözüken hak sahiplerini haberdar eder (LPFR. art. 13). Şuf’a hak­
kı sahipleri haklarını, ihbarın kendUerine yapıldığı tarihten itiba­
ren bir ay zarfmda tapu memuruna tevcih edüen bir beyanla dermeyan etmek mecburiyetindedirler (LPFR. art. 14).
B.
ZÎRAÎ GAYRİMENKULLERÎN DEVRNDE ARAZÎNİN
PARÇALANMASINI ÖNLEMEİĞE MATUF
HÜKÜMLER.
Ziraî gayrimenkuller devredilirken arazinin, ziraî ekononîiye
zarar verecek derecede küçük parçalara ajrrılmasmı önleyici hü­
kümler vazetmek selâhiyetini İsviçre Medenî Kanunu, bize almmamış olan, 616. ve 702. maddeleriyle kantonlara bırakmıştır. Birçok
kanton bu hususta gerekli takyidleri getirmiştir. Bu takyidlere ay(53) PÎAGET, herkes için şuf'a-hatkıkımn satış aktinçlelki şartlar dadresin.de kuUenîlmasmın doğru olacağı görüsâkıdedir, Bk. JT'. 1948_ I. 200
61
kın satış akitlerine müsteniden tescil yapılamaz. (Tafsilât için bu
mevzuda yukarda, Bölüm. III, § I B.’de verilen izahata bakıtiız)
(54).
C.
. I.
ZÎRAÎ GAYRÎMENKULLERÎN KOLAYLIKLA EL
DEĞİŞTİRMESİNİ ÖNLEMEYE MATUF HÜKÜMI.ER
UMUMÎ OLARAK.
Ziraî gayrimenkullerin kolaylıkla el değiştirmesini önlemek,
böyleee ziraî mülklerde muayyen bir stabilite sağlamak, spekülâs­
yona mani olmak üzere (55) İsviçre Borçlar Kanunu 218, 218 bis.
ve 218 ter. maddeleriyle (56) ziraî gayr'imenkullerin devrine bazı
takyidler getirmiştir.
II.
CO. art.
218 ANLAMINDA ZİRAÎ
MEFHUMU.
GAYRİMENKUL
00.
Art. 218 de «ziraî gayrimenkul» tabiri kullanılmış olmak­
la beraber, kastedilen, yalnızca, CCS. art. 655 (TMK. m. 632.) de
gayiimenkul olarak zikredilenlerden arazidir. Madenler esasen ziraî
bir mahiyet arzedemezler. Tapu siciline müstakil ve daimi olmak
üzere kaydedilen haklar ise, bazan, muayyen bir zaviyeden ziraî ola^
rak vasıflandırılabilseler dahi, kanun vazıı onları daima, «ziraî gay­
rimenkul mefhumunun dışında mütelâa etmiştir. (57).
«Ziraî arazî» mefhumu bir tarifi «Ordonance visant â prevenir
le şurendettement des biens - fonds agricoles» ün 1. maddesinde ve­
rilmiş; hususiyle kıymetini toprağın işlenmesinden alan veya top­
rak vasıtasile organik maddelerin istihsaline matuf bir teşebbüse
esas teşkil eden arazinin «ziraî» karakterde olduğu ifade edilmiştir.
Mezkur maddeye göre, bilhassa, tarlalar, bağlar, tütün, meyva, seb­
ze vesairenin ziraatına tahsis edilmiş olan gayrimenkuller «ziraî
aı azi» addolunur.
(54)
Ziraî gayrimenkullerin parçalanmasını önleyici hükiiimlere LEFR.’de yer verümemaş olması tenlküd edilanlştir. Bk. PIAGET. JT. 1948- I. 201.
(55)
SpekiiilaiSyon gayesiyle (yapılan iktisaplarda LPiPR. arfc. 19 gereğıinince kantonlarm itiraz liaMa -bulunduğuntı; da yukarda görmüştük.. Bk'. (Bölüm. III S.II.
,„
(56>
.,A.III.2 de verilen izahat.
-
Bu miaddelerden hiçMri Borçlar kanuııumaızîda. yoktur. CO. art. 218. LDDAart. 95 'ile tadil edilmiş ve art. 218 bis, 218 ter. eklenmiştâı^. Sonradan 1 Ocak
1953 de yürürlüğe giren UPPR. 50. maddesiyle CO- nun her üç maddesini de
tadil etmiştir.
(57)—Bak; K'NAPP. Les immeuhles affectĞs ‘ â I’âgfioulture et leur assujettissement a
la loi fĞdĞral sur le desendettenient de domadnes agricoles.
62
III.
ZİRAÎ
GAYRÎMENKULLERÎN MUAYYOEM BÎR
MÜDDET GEÇMEDİKÇE DEVREDÎLEMEMESt
Ziraî gayrimenkuller, iktisaplarmdan itibaren on yıl geçmedik­
çe, ne tamamen ve nede kısmen devredilemezler (CO. art. 218/1)
GO, art. 218/11 ye göre, bu hüküm, inşaat arazisine, vasi ma­
rifetiyle idare olunan ve icra veya iflâs yoluyla paraya çevrilen gâyrimenkullere kabili tatbik değildir.
Bu son fıkradaki inşaat arazisinden maksat, ziraî bir karakter
arzetmekle beraber «hemen inşaat yapılmak üzere iktisap olunan»
arazidir (AGP. du 19/Janvier/1940 art. 2) (59). Yoksa esasen ma­
hiyeti itibariyle inşaata tahsis edilmiş olan arazi «ziraî gayrimen­
kul» sayılmıyacağından 00. art. 218 in tatbik hudutları dışındadır.
*Dn iyıllık müddetin tatbik edilememesi için, inşaatın ziraatla ilgili
fcitlünması şart değildir.
IV.
ZİRAİ GAYRİMENKULLERÎN MUAYYEN MÜDDETİN
HİTAMINDAN EVVEL DEVREDİLMESİNE MÜSAADE
EDİLEBİLMESİ.
' Ziraî gayrimenküllerin devrini, iktısapdan itibaren on yıl geç­
medikçe, mutlak olarak imkânsız kılmanın gayeyi aşan bir tatbika­
ta yol açacağını nazara alan kanun vazıı, GiO. art. 218 bis üe kaide­
ye istisna getirmiştir.
Mezkûr maddeye göre: Ziraî - gayrimenkulun hudutları içinde
bulunduğu kantonca selâhiyetli kılınan makam, 1) terekenin tasfi­
ye edilmesi, 2) ziraî bir işletmenin büyütülmesi, 3) cebrî icra yoluy­
la gayrimenkulün paraya çevrilmesinin önlenmesi bahis mevzuu
olan hallerde, haklı sebepler dolayısiyle, on yıllık müddetin hitamın­
dan evvel ziraî gayrimenkulün devredilmesine müsaMe edilebilir.
Hakli sebepler dolayısile müsaadenin verilebilmesi yukarda zik­
redilen üç halle tahdid edilmiş değildir. Doktrin ve tatbikatta mad(58)
Bu müddet ilk metinde beş iyıldı. LDDA. art 95 ile getirilen tadilde; aitı yıla
çıkarılmıştı. Ziraî gayıimenkıülerin muayyen bir müddet geçmedikçe devredilememesi pr^nsübi fuzulî telaıkki edenlerde yardır. Bk. .p-uisan Louiş.
’■ "64. s., n / a .
(59)
ZSR.
'
Parklı kriterler için bk. BABSOHLIN. agt. s. 36 vd.
63
dede akredileh üç Hal misal olarak telâkki edilmektedir (60). Ni­
tekim Vaud kantonunun selâhiyetli makamı henüz yeni iktisap edi­
len bir ziraî gayrimenkulün satılmasına, müstesibin hastalanması,
bu suretle bizzat işletme imkânından mahrum bulunması sebebiy­
le müsaade etmiştir (61).
Miras yoluyla iktisap olunan ziraî gayrimenkullerde ön yıl geç­
medikçe, prensp itibarile, devredilemezler (62). Ancak ,icabı hale
göre, haklı sebepler dolayısile, devredilmelerin müsaad olunbiiir.
göre, haklı sebepler dolayısiyle, devredilmelerine müsaade olunabi­
lir.
V.
ZÎRAÎ GAYRÎMENKULLEiRİN EL DEĞİŞTİRMESİNE
MÜTEALLİK HÜKÜMLERİN MÜEYYİDESİ.
Yukarda tetkik ettiğimiz, ziraî gayrimenkullerin kolaylılka el
değiştirmesini önlemeye matuf hükümlere muhalif olan veya mez­
kûr hükümleri bertaraf etmek gayesini güden her türlü hukukî mıtİ
amele batıldır ve tapu siciline tescil olunamaz. LDDA. art. 90/1'^€1'
kıyasen tatbik edilir (CO. art. 218 ter).
NETİCE VE HÜLÂSA :
Ziraî ekonominin ihtiyaçlarına cevap vermek üzere, ziraî gayrimenkullerle ügili olarak İsviçre Medenî Kanununda yer alan hüküm
ierin tamamı Medenî Kanunumuza alınmamıştır. Bunun yanında,
adı geçen memlekette, II. Dünya Harbinin başlamasını takiben neş­
redilen «Loi Federale sur le desendettement de domaines agricoles
du 12/Decembre/1940», «Loi Federale sur le maintien de la propriete fonciere rurale du 12/Juin/1951» ve bu kanunlara müteallik
Nizamnameler ile bir taraftan Medenî Kanunun (CCS) hükümleri
İBİâh edilmiş, diğer taraftan yeni müesseselere yer verilmiştir.
İsviçre’de ziraî gayrimenküllerin hukukî rejimiyle ilgili hüküm­
ler sevkedÜirken aşağıdaki üç gaye ön görülmüştür :
1 -— Mevcut ziraî işletmelerin tahsis yönünün ve köylü sınıfı­
nın muhafaza edilmesi,
2 — Ziraî gayrimenkullerin çok küçük parçalara ayrılmasının
-önlenmesi,
(60)
Bk, BAESCHLÎN. agt, s. 49 vd.
(61)
(62)
Bk. Glıisan liouis. ZSR. 64 s. 311 a.
Bk, GUŞAN Louis. ZSR. 64. s. 301 - 322. Mamaafih, Vaüd kanton müitacuı,
raîras yoluyla ikfci&ap olunun gayrimenkullerin müddetle mukayyet olmaiksızm devredilebileceği neticesine varmıştır. Bk.
322 a.
64
GüİSAN Louis. ZSR. 64. s.
.
3——^iraî gayı^menkuüerin haddeaı aşın bir bor§ İle taîcyit
edilmemesi, araanin kolaylıkla el değiştirmemesi ve bu sureti© arazi
.spekülasyonuna mani olunması.
Bu gayelerin tahakkukuna müteallik hükümler iki gurupta toplanabüir :
I — Ziraî miras ile ilgili hükümler,
II
Sağlar arası bir tasarrufla ziraî gayrimeııkuUerin devrine
getirilen taksd-tlerle ügili hükümler.
İsviçre’de ziraî gayrimenkuUerin hukukî rejimi, jmkarda belirt­
tiğimiz gayeler esas ittüıaz edüerek etüdümüzde incelenmiştir. Bu­
rada, Türk hukuku bakımından bühassa ehemmiyet arzeden tedbir,
takyit ve müesseselere işaretle iktifa olunacaktır.
I
A
ZİRAÎ MÎEAS ÎLE İLGİLÎ HÜKÜMIİER.
ZİRAİ İŞLETMELERİN TAHSİS iYÖNÜNÜN MU­
HAFAZASINA MÜTEALLİK HÜKÜMLER*
1 — CX?S. art. 620 (TMK. m. 597)’e göre, terekeden muayyen
şartlan havi bir ziraî isletme varsa, bu işletmenin tamamı, işletme­
yi deruhte etmeye muktedir gözüken ve işletmeyi talep eden miras­
çıya tahsis olunur.
2 — Ziraî işletmenin tahsis yönünün muhafazası üe ügUi bu
hüküm, mirasçıların aralarında anlaşarak ziraî işletmeyi aynen tak*
edebilmeleri ve tahsis yönünü d^ştirebümeleri muvacehesinde
kıymetinden çok kaybetmektedir.
1940 tarihli LD'DA. hazırlanırken, ziraî miras hükümlerinin
mecburî olması yani mirasçıların anlaşarak art. 620 hükümlerim
bertaraf edememesi esası teklif olunmuş, fakat «chambre fMerales»
ca kabul edilmemiştir. Ziraî işletmelerin mevcudiyetlerini rhühafaza
bakımından ziraî miras hükümlerinin mecburî kılınmasında zaruret
vardır. Eğer ehil bir mirasçı yoksa veya hiç biri talip olmaksa, zirai
işletme satılmalıdır.
3 — 1940 tarihli LDDA. hazırlanırken, murisin ölüme bağlı bir
tasarrufla ziraî mirasa müteallik taksim kaidelerini bertaraf edemiyeceği esası benimsenmişti. Fakat mezkûr kanunda, 620 inci mad’N eucM tel ,194<3. p. 12 (OBa^chlin. agt, s. 23-24 ten
naMen). DAMCI. agt. s. T«.
(Saraî ga^yıimenkul) ım«Ehiî!imı haikikaıiıdıa ıfcamaınjlayıcı izatet için ayrıca î& .
. BAESCtoiN; aft,s. 25, vd., DAMlOI^agt.'s.
de yeniden kaleme alım^
bu hususun sarih bir şekilde metne it­
hali ihmal edilmiş \"e bu yüssden doktrinde farklı fikirler ortaya
çikmıştu’.
Murisin ölüme bağl;ı bir tasarrufla ziraî mirasm hükümlerini
bertaraf edemiyeceği esasma Medenî Kanunda yer vermek icabeder.
4 — OCS. art. 621 ter (LDDA. art. 94 ile üâve edümiştir) de
ifade edildiği veçhile ziraî işletmelerin ,mahiyetleri ve büyüklükleri
itibariyle birden ziyade işletmeye ayrılabilmeleri halinde taksim edi­
lerek talep eden ve muktedir olan mirasçılara tahsis edilmeleri esa­
sı kabul edilmelidir.
B — ZÎRAÎ İŞLETMELERİN PARÇALANMASINI ÖNLEYÎCî HÜKÜMLER
İsviçre Medenî Kaununun, bize ahnmamış olan ,616 ve 702.
maddeleriyle kantonlara arazinin parcalanmasiyle ügüi takyitler ge*
tirme hakkı tamnmıştır. Kantonlarca konan takyitlere riayet edil­
mediği takdirde, tapu sicil muhafızı, taksimi, tapu siciline kaydet­
meyi reddedecektir.
Arazinin gerek satılırken, gerekse mirasçılar arasında taksim
edilirken çok küçük parçalara ayrılmasını önliyecek hükümlere biz­
de de yer vermek zarureti vardır.
C — ZİRAÎ GAYRİMENKÜLLERİN HADDEN AŞIRI BÎR
BORÇ İLE' TAKYİT EDİLMESİNE VE ARAZİ SPEKÜ.
^ LASYONUNA MANÎ OLUNMASINA MÜTEALLİK
. HÜKÜMLER.
1 — ZİRAÎ İŞLETMENİN VERİM KIYMETİ
TAHSİSİ.
ÜZERÎNDm
• Ziraî işletmelerin satış kıymeti, türllü sebepler yüzünden, fiilî ve­
rim-kıymetinin |%40. !%50 üstündedir. Ziraî işletmelerin satış kıyrn^ti üzerinden mirasçüara tahsisi gayrimenkulün hadden aşırı bir
borç ile, takyit edilmesine sebep olacaktır. Bu sebeple, İsviçre’de zi­
raî İşletmeler (LDDA. daki hükümler dairesinde tayin olunan) ve­
rim kıymetleri üzerinden tahsis olunur. Bizde de aynı esas kabul
edilmelidir.
2 — ARAZÎ SPEKÜLASYÖNUNÜ ÖNLEMEİĞE
HÜİKÜMLER.
MÂTUF
İsviçre’de, II. Dünya Harbi sırasında neşredüen ACF des 19.
Janvier. 1940/7 Novembre 1941 ile arazi spekülasyonuna karşı ted66
birler alınmış, gayrlmenkullerin devri bu arada terekenin taksimi
İdarî icazet verilmesine tâbi kılınmış, ziraî politikaya uygun düşme­
yen tasarrufların tasdiki, dolayısiyle tapu siciline kaydı reddolunmuştur.
1953 de yürürlüğe giren LPFR. üe mezkûr icazet sistemine son
verümiştir .Ancak, böyle bir sistemin memleketimizdeki tatbik ka­
biliyeti ve faydası üzerinde düşünmek yerinde olacaktır.
II — SAĞLARARASI BİR TASARiRİÜFLA ZİRAÎ GAYRÎMENKULLERİN DEıVRÎNE GETİRİLEN TAKYİTLER­
LE İLGİLİ HÜKÜMLER.
1 — ZİRAİ GAYRİMENKULLER.İN DEıVRİNDE TAHSİS
YÖNLERİNİN MUHAFAZASI VE KÖYLÜ SINIFININ
KORUNMASI İLE; İLGİLİ HÜKtMLER.
a — İdarî icazet sistemine son veren LPFR., gayrlmenkulün
devrinin ziraî bir işletmenin sona ermesine müncer olması veya spe­
külasyon gayesi güdülmesi halinde, kantonlara «itiraz selâhiyeti»
tammıştır.
b — LPFR., Köylü sımfmı korumak, aüe ile toprak arasında
bağ vücude getirmek gayesiyle, satıcmın hısımları, ziraî işletmenin
Jûracısı vs. lehine şuf’a hakkı tanımıştır.
2 — ZİRAÎ GAYRİMENKULLERÎN DEVRİNDE ARAZİNİN
PARÇALANMASINI ÖNLEMEĞE MATUF HÜKÜM­
LER.
Yukarıda belirtildiği veçhüe. CCS .art. 616 ve 702 gereğince
(bize alınmamıştır) kantonlar arazinin çok küçük parçalara bölün­
mesini önleyici hükümler getirmek hakkma sahiptirler.
3 — ZİRAÎ GAYRİMENKULLERÎN KOLAYLIKLA EL DEĞİŞTİRMEBİNİ ÖNLEMEYE MÂTUF HÜKÜMLER.
Ziraî gayrimenkullerin kolaylıkla el değiştirmesini önlemek,
böylece ziraî mülklerde muayyen bir stabilite sağlamak gayesiyle,
İsviçre Borçlar Kanunu 218, 218 bis, ve 218 ter. maddeleriyle (bize
alınmamıştır) ziraî gayrimenkullerin devrine bazı takyitler getir­
miş, ziraî gayrimenkullerin, iktisaplarından itibaren 10 yıl geçmedikçe, ne tamamen ve ne de kısmen devredilemeyeceği esasını vaz­
etmiştir.
67
TARIM TOPRAKLARININ BÎRLEŞTÎRÎLME KONUSUNA
GENEL BAKIŞ
T op r^ birleştirilmesi (Remembrement, land consolication,
Flurbereini gung) meselesi bugün Avrupa memleketlerinde tarım
politikasımn - Ziraî Siyasetin - esaslı bir unsurudur. Ziraî Siyasetin
nievzuü, bilhassa arazinin bölündüğü ve haddinden fazla parçalan­
dığı bölgelerde, toprak bünyesinin (Structure’nin) ıslâhıdır.
Toprak organizasyonunun ortaya koyduğu meselenin hallinde
başarı elde etmek için, kanunun ziraî, ekonomik ve sosyal cepheleri
arasmda koordinasyon kurmak gerektir.
Arazinin birleştirilmesi konusunun hukuikî ve İdarî cepheleri­
nin etüdünden başka, çeşitli mülklerin biraraya getirilmesi bilhas­
sa küçük işletmelerin büjmtülmesi, ziraî teşebbüslerde idarenin ve
tatbikatm ihtiyaçlara uydurulması gibi nazik meseleler de vardır.
Toprak birleştirilmesi çalışmalannm bâzı ‘toknık cephelerinin
arzettiği önem aşikârdır. Bunlar arasmda yollar inşaası, toprak ıs­
lâhı çalışmaları, arazinin birleştirilmesi operasyonlarının iç ve dış
çevrelerinin tahdidi gibi unsurlar yer alır.
Tarım politikasmın amacı, toprak stürüktürünü, teknilc ve topra,ğı işleyen insanın değişen ihtiyaçlarına intibak ettirmektir. Bu
alanda hareketsizlik (hattâ ekonomik, sosyal ve teknik muhitin de­
ğişmelerine intibakta görülen büyük bir gecikme), bugünkü şartlaır
altında artık daha uzun zaman müsamaha edilemiyecek kadar ne
üceleri vahim olan bir durumdur. Çünki böyle bir gecikme, ekono­
mik ve beşerî değerler bakımından çok ağır kayıplara yol açar.
Avrupa memleketleri bu alanda harekete geçmenin zaruretini
anlamışlardır. Bugün bu memleketlerden bir çoğunda geniş ölçüde
arazi birleştirme programlarmm- hazırlanmasına veya tatbikatına
geçihniştir. Bütün bu programların hedefi, tarınun rekabet duru­
munu kuvvetlendirmek, emeği sanayi ve ziraatte daha âdil bir şekil­
de muvazelendirilmek, nihayet - çiftçi nüfusun hayat seviyesini yük­
seltmek için - ^ a î emeğin prodüktivitesini arttırmaktır. Bununla
beraber bu programlarm şümulü, genişliği ve icra tarzı memleket­
ten memlekete değişmektedir. Çünki her memlekette tarihî ,bölgem
68
sel, ekonomik ve sosyal şartların önemi başka başkadn". Lâkin bu
programların hepsinde müşterek olan bir husus vardır: Her memle­
kette zii’aati ilerletmek hususunda teknik ,ziraî ve beşerî unsurları,
samimî bir cephe içinde koordine etmek çaresi araştırılıyor.
Toprağın organizasyonu ailanında alınacak tedbirleri, memleke­
tin umumî ekonomik politikasının ayrılmaz bir parçası sayan mem­
leketler vardır (İrlanda, Hollanda, İsveç, İspanya) bu memleketler­
de toprağm reorganizasyonuna ait tedbirlerin; teknik, ekonomik ve
sosyal plânda ziraat ve endüstri teşebbüslerine eşit şartlar sağlama­
ğa yardım etmesi lüzumu kabul ediliyor. Bu suretle toprağın ıslâhı zi­
raî nüfusa daha iyi hayat şartları sağlamak ve ziraî toplulukların
sosyal canlılığmı devam ettirmek amacmı güden bir politikaya teİvabül ediyor.
İskandinavya’dan Akdeniz memleketlerine kadar Avrupa ziraatinin bünyesi çok farklılıklar arzeden bir tabloya benzer. Ziraat
bünyesi şekilleri oldukça küçük bir çevre içinde bile farklar göste­
riyor. Bu farklı manzaranın sebebi, fizik ve ekonomik şartların baş­
ka başka olmasıdır. Lâkin bu hal, ekonomik ve sosyal özelliklerin
değişik olmasına da bağlıdır. Bu özellikler, yüz yıllar boyunca bir­
çok sosyal ,kültürel ve politik kuvvetlerin icra ettiği tesirden ileri
gelmektedir.
Bütün Batı Avrapa^ iîi6mle!ketIlerîıi£İ,e, hele nüfus kesafeti yük­
sek ve ziraî alanda mevcut ihtiyaçtan fazla işçi sayısını yutabile­
cek bir endüstrüden mahrum olan memleketlerde, ziraî mülkler,
tehllikeli şeldM© bölüiMMÜştür. Bu hal bazı bölgelerde küçük parsel­
lerin sayısmı arttırmış ve toprağm son derece bölünmesine sebep
olmuştur. İleri derecede sanayileşen Avrupa memleketlerinde zira­
at topraklarınm bölünmesi hareketi durmuştur. (Zira fazla nüfus
fanayi bölgelerine göç etmiştir). Hattâ daha uzun süreli ziraî üni­
telerin teşekkül temayülü görülmüştür. Bununla beraber ziraat
stmctürünün katılığı sür’atli bir intikabaka engel olmuştur.
Avrupa niemleketlerinde toprak mülklerinin ve parsellerinin
î'ayısında ve genişliğinde büyük değişmeler görülmektedir. Son el­
li yıl içinde ziraat işletmelerinin yüz ölçümlerine göre dağıtılmasını
gösteren son istatistiklere göre, büjmkçe işletmelerin sayısı son yıl­
larda azalan bir gelişme göstermektedir. Bu suretle, gelişme aile iş­
letmelerinin kurulmasma yöneliyor. Bu işletmeler, toprakta çalışan
îiileye uygım bir hayat seviyesi sağlamaya elverişlidir. Meselâ İs­
viçre ve Hollanda'da büyük işletmelerin sayısı azalmaktadır. Haddmden küçük işletmelere ait topraklarda orta işletmeler tarafından
;\nıtulmuştur. Bu yüzden Batı Avrupa’da yüz ölçümü 10 ile 100 hek-
t ar arasında bulunan işletmelerin sayısı genel olarak artmıştır. Hal­
buki 100 hektardan büyük işletmelerin sayısı bâzı memleketlerde
hiç değişmemiştir, bazılarında ise azalmıştır.
Bir çok Avrupa memleketinde toprak mülkiyetinin bugünkü ya­
pısı, bir kaç istisna bir tarafa bırakılırsa, modern zirat tekniklerine
cevap vermiyor. Bu yüzden çiftçilerin ve ziraat işçilerinin hayat se­
viyesi ve işletmelerin randımanı cok kere kifajretsiz durumdadır.
Bir çok bölgelerde ziraî nüfuz ekonomik ve sosyal ilerlemeden do­
ğan avantajjlardan istifade edemiyor; etse bile bu istifade nüfusun
geri kalan kısmmm ettiği istifadeye eşit değildir. Bu yüzden genç
çiftçi nüfus büyük ölçüde şehirlere akın etmektedir.
Her tarafta toprak mülkiyetinin bugünkü yapısının yeni şart­
lara tabiî bir intibakı müşahede ediliyor. Lâkin bu hareket çok ağır­
dır; Zira gelenek ve diğer bir çok âmiller, ekonomik gelişmeye ve
onun şartları karşısında bir yandan münferit çiftçi ve köylü, in­
tibak âmeliyesinin gerektirdiği zorlukları yenmek imkânına çok ke­
re sahip değüdir. îşte bu sebeplerle bütün Avrupa memleketleri
toprak rejimini ıslâh için programlar haızırlamışlardır .
Türkiye’ye gelince ;
Memleketimizde gerek eski hukuk zamanmda, gerek Medenî
Kanun zamâmnda tarım topraklarmın mirasçılar arasında parça,lanmâsım önleyecek yeter hükümler yoktur.
. Bu sebepten bu topraklar alabildiğine parçalanmıştır. (Kara­
deniz bölgesinde, Kuzey Anadolunun mühim bir kısmı). Artık par­
çalanmış, verimli bir işletmeyi imkânsız kılacak derecede küçülmüş
tarım topraklarımn birleştirilmesini ciddî olarak düşünmek gerek­
mektedir.
Bununla beraber bu işin son derece dikkatli bir hazırlık çalışmasma. ihtiyaç gösterdiği açıktır. Her şeyden önce tarım arazisinin
kadastrosunun tamamlanması icab eder. Ancak bütün yurt toprak^
iarııım kadastrosunun ikmalî çok uzun vadeli ve çok masraflı bir
iştir. Bu sebeple ük iş_ olarak, yapılacak anket ve incelemelerle ta­
rım arazisinin aşırı derecede küçük parçalara bölündüğü müşahede
f^düecek. Bölgelerde kadastro ameliyesini tamamlamak ve kadastro­
nun ikmalinden sonra bu bölgelerde tevhit ameliyesine girişmek en
doğru hal çaresidir.
Kısaca, tevhid ameliyesihden önce her çiftçiye ait toprakların
hudutları ve durumları ihtilâfa yer vermiyecek bir şekilde tesbit
edilmelidir ki tevhidin nerelerde, nasıl ve ne ölçüde yapılması icap et­
tiği tesbit edüebüsin.
70
Memleketünizde aşırı derecede küçük parçalara bölünmüş olan
tarım arazilerinin tevhidi meselesinin bu hususta çıkarılacak olan!
bir kanunla tanzimi gerekmektedir. Bu gaye ile tanzim olunacak ka­
nun projesinin hazırlanmasında, aşağıda ana hatlar lile açıklanan
Fransız ve bilhassa Belçika mevzuatından geniş ölçüde faydalanı­
labileceği kanaatindeyiz.
Tevhid, ilıtij^ari tevlıid veya kaıımıi tevlıit suretiyle tahaİkkuk
ettirüebilir.
ihtiyarî tevhit, iki veya daha ziyade mâlikin hükümete müra­
caatı üzerine icra olunur. Bu nevi tevhitte; kendi arazilerinin çok
küçük ve dağınık parçalara bölünmüş olmasının mahzurlarım idrak
eden malikler bizzat kendileri hükümete müracaat ederek al*azileriııin verimli bir işletme müsait olacak şekilde jranid-en parsellenme­
sini talep ederler.
Ancak arazilerinin verimli bh'- işletmeye müsait olmıyacak şe^
kilde küçük ve dağınık parçalara bölünmüş olduğunu idrak etseler
dahi maliklerin çeşitli sebeplerden dolayı ,ihtiyari tevhit yoluna te­
vessül edecekilerini zannetmiyoruz. Ezcümle, köylerde komşular ara­
sındaki geçimsizlik rekabet, dededen kalma toprağa bağlılık, v.s.
gibi sebeplerin ve bühassa tevhidin kendüerine temin edeceği men­
faati önceden görememenin çiftçilerin ihtiyari tevhide rağbet etme­
melerinde önemli rol aynıyacağı sanısındayız.
^
Yukarda büdirilen sebeplerden dolayı memleketimizde kanuni
tevhit sistemini seçmenin daha isabetli olacağı kanaatindeyiz. Zira,
kanuni tevhitte, dağınık arazi parçalarının tevhidine gidip gitme­
mek hususundaki insiyatif esas itibariyle hükümettedir. Fakat, mu­
ayyen miktarda çiftçinin müracaatı üzerine de kanuni tevhide gi­
dilebilir. Meselâ, Belçika’da asgarî üç mâlik veya işletenin müraca­
atı kâfi görülmüştür.
İKajiıiiiiıi teıvMtte ria,ye(t olujıtaîoak 'a|ıa premsipler :
I.
Evvelâ, tâyin olunacak muayyen bir miktarda tevhidin lü­
zumlu ve faydalı olup olmadığı hususunda Tarım Bakanlığmca bir
anket yapılmalıdır.
Bu. anket yapılırken, tevhit ameliyesinin icra olunacağı mıntı­
kadaki arazi parçalarının durumu (hudut, yüz ölçümü v.s.) ve kıy­
metleri kati olarak tesbit olunmalıdır.
Bu anket icra olunurken, o mıntıkadaki çiftçiler kendüerinden
anketin, icrası üe ilgili olarak sorulan hususları cevaplandırmağa
mecburdurlar,
7r^
IIv Xaj>îto. anke^
tesvhidin fajrdalı ve lüzunüu oldu­
ğu neticesine varılırsa, bu işle görevli bii' komisyon (Tevhit Komis­
yonu) teşkil edilmelidir.
Bu komisyona tevhidin icra olunacağı mıntıkadaki arazi siahipleri üe bu arazâleri işletenlerin temsilcileride iştirak etmelidir.
Bu komisyon bir tevhit projesi ha^iar.
III. Tevhit projeleri hazırlandıktan sonra alâkalılarm ıttılaiarına arzoiunmalidır (tebligat ve ilân suretiyle).
IV. Alâkalılar, bu projelere ait itirazlarım Tevhit Komisyonu*
ııa şikâyet suretiyle bildirebilmelidirler.
V. Şikâyetleri Komisyonca kabul edümeyen alâkalılara Mahke*
me nczdinde itiraz hakkı tamnmahdır.
;
Ancak vaki olacak itirazlar, bu itirazlan kabulle görevli hâ­
kim tarafından en kısa zamanda hallolmımalıdır. Hattâ bu müdde­
tin azamî haddi kanunda tayin edilmelidir.
Hâkim icabında ehUvukufa müracaat edebilmelidir.
Hâkimin kararı nüıaî ve kesin olmeJı, herhangi bir itiraz yolu
tanınmamalıdır. (Aksi takdirde tevhitte gerekli olan sürat temin
olunamaz).
VI. TM^hit masraflarının devlete ait olması doğru olur.
Vn. Tevhitle beraber yoUarm yapılmasına ve su kahallarmm
açılmasına tevessül edilmelidir.
FRANSIZ
HUKUKUNDA ARAZİ PARÇALANMASINI
ÖNLEYİCÎ MEVZUAT
PLÂN
Birinci Bdiüuı:
Arazinm Tahsis olunduğu maJksat ve gayeye uygun bir hâlde
bııltmdurulmasüe ilgili hükümler.
(Fransız M . m. S32/III ün tetkiki)
1.
2.
§. 1 — Fıkranın Bahis Konusu Ettiği işletmenin Vasıfları.
Bir Ziraî işletme Mevcut olmalıdır.
Bil’ Ziraî işletme İktisadî bir birlik arzetmelidir.
3. Bu işletme muayyen bir ehemmiyette olmalıdır.
§.
2—- İşletmenin Tahsis Edileceği
Gereken Vasıfları,
Kimsenin Haiz olması
1. Sağkalan eş veya Mirasçı olması,
2. İşletmede İkâmet Eitmesi,
S, Ziraati bizzat icra etmesi veya Ziraate fiilen iştirak etmesi.
4. İşletmenm kendisine tahsisi için talepte bulunması,
İkinci Bölüeı:
Arazinin Küçük Parçalara Bölünmesinin Önlenmesi üe ilgili hü­
kümler.
§. 1 — Arazinûı Küçük Parçale>ıra bölünmesini önleyici hüIf.ümler
§. 2 — Küçük Parçalara bölünmüş arazinin bir elde toplan*
maşım sağlayan hükümler.
Cîçiinfill Bölüm:
Arazi Sahibiırin Kolayca Değişmelini İcap
Azaltmasına Müteveccih Hükümler.
Ettiren Amillerin
m
FRANSIZ HlTKUKtJNDA ARAZÎ PARÇALAJNiMASINI
<MIMYÎCÎ MEVZUAT
Bu konudaki Fransız mezuatım, üç bölümde toplamak uygun­
dur.
BÎflîOî^Ot BÖLÜM
Arazinin tahsis olunduğu maksat ve gayeye uygun bir halde
bulundurulmasile ilgili hükümler.
Bu hususu BYansız Medenî Kanununun 832 inci maddesinin
üçüncü fıkra&ı tanzim etmektedir. Bu hükme göre, «İcabında bir
veya iki devamlı yardımcı kullanarak bir aile tarafından işletil­
mek suretiyle değerlendirilen ve gerek arazisinin büyüklüğü ge­
rekse menkul ve gayrî menkulleriyle bir köylü ailesini geçindir­
meye kâfi gelecek kadar İktisadî biir birlik arzeden ziraî bir işlet­
meyi, 824.üncü madde gereğince değer tahmini yapıldıktan: ve
gereken tazminat verildikten sonra, miras açıldığı zaman, o ziraî
işletmede ikâmet etmeleri ve ziraati bizzat icra eylemeleri veya
ziraate fiilen iştirak etmeleri şartiyle sağ kalan eş veya diğer her
mirasçı kendilerine verilmesini talep edebilirler».
Bu hüküm fıkranın 15 Ocak 1943 kanunu ile değiştirilen son
şeklidir.
§.
1 — Fıki’anm Bahis Konusu ettiği îsletmeııin Vasıfları.
Yukarıda fıkranın metnine göre, sağ kalan eşe veya diğer mi­
rasçılara tahsis edilecek olan işletmenin şu üç özelliği olması ge­
rekir :
.
1. Bir ziraî işletme mevcut olmalıdır.
2. Bu ziraî işletme İktisadî bir birlik teşkil etmelidir.
3. Bu işletme niuayen bir ehemmiyette olmalıdır.
Bunlar hakkında kısaca izahat verelim :
1. Bir ziraî işletme mevcut olmalıdır.
Bu husus her şeyden evvel, kâr gayesine tevcih edilmiş bir iş­
letme ifade eder. Bu işletme, ziraî olmalı yani toprağın ekilmesi74
ne müteveccüı bulunmalidır,. Devamlı olara,k madene .tahsis edilmiş
olan bir işletme, bu manada işletme değildir. Bmıdan başka, biz­
zat işletme mefhumu, kendi kendine yeten bir birliği ifade eder.
Bu duruma göre, bir miktar arazi ve onunla beraber kabili tecez­
zi olmıyacak şekilde kaynaşmış bir inşaat bahse konudur. O kadar
ki, bu inşaat tahsis edildiği bir arazinin dışında bir ziraî işletme
teşkil edememelidir (1).
2. ziraî işletme bir İktisadî birlik teşkil etmelidir.
Bir ziraî işletmenin sağ kalan eşe veya mirasçılardan birine
tahsis edilmesi için bir İktisadî birlik teşkil etmesi gerekir. Bu
husus, mutlaka bir tek kişinin elinde bulunan bir araziyi değil,
müstakil bir idareye elverişli bir eşyanın heyeti mecmuasını ifa­
de eder. Hattâ icabı halde, mirasa dahil diğer işletmelerin değeri­
ni azaltmamak şartiyle, başka bir işletmeye ait olan, fakat bahis
konusu işletmenin iktisadı bir birlik teşkil etmesi için zarurî olan
bir şey bu işletmeye tahsis edilebilir (2).
3. İşletme muayj^^en bir ehemmiyette olmalıdır.
Gerçekten bir işletmenin sa.ğ kalan eşe veya mirasçıya tahsisi
için bunun muayj^en bir ehemmiyette olması şarttır. 17 Haziran
1938 ve 20 Temmuz 1940 tarihli kanunlar böyle bir işletmenin frank
olarak değerini tesbit etmişlerdi. Fakat paramn istikrarsızlığını göz
önünde tutan 15 Ocak 1943 tarihli kanun bu kriteri terketti. Mev­
cut kanunun kabul ettiği ölçüye göre, işletme «icabmda bir veya iki
devamlı yardımcı kullanarak bir aile tarafıııiaıı işletilmek suretiyle
değerlendirilen ve gerek arazisinin büyüklüğü gerekse menkul ve
gayrimenkulleriyle Mr köyîü alesiîii gepııdirm'iöye kâfi gelecek ka­
dar İktisadî bir birlik arzeden bir ziraî işletme» olmalıdır. Yani iş­
letme menkul ve gayrimenkulleriyle yanında devamlı olarak bir ve­
ya iki hizmetçiyi çalıştıran bir köylü ailesini geçindirebüecek ehem­
miyette olmalıdır.
Ancak bu vesüe ile şunu kaydedelim ki, 15 Ocak 1943 tarihli
kanunun Medenî Kanuna ithal edilmemiş bir 3 üçncü maddesi daha
vardır ki, bu madde vekiller heyetine işletmenin ehemmiyetini ve
vüs’atım tesbit salâhiyetini vermiştir. Ve|:iller hey’eti bunu bir ka­
rarname üe tesbit etmiş ye bu hususta bilhassa mesahayı dikkat
almıştır. Mesahanın büyüklüğü memleketin bir yerinden, diğerine
göre değişmektedir (3).
(1)
DALLOZ, EnoyclepĞdie Jur;dique,
aSTo - 1674 - Iİ678
Repertoire de r*roit civil ,tome v, 1355.
(2) DALLOZ, iNb. 1680
(3)
-
Teferruat için tok. DALLOZ, No. 1685 yd.
75
ğ, ^ — îşleîaBeîıiaı Tâihsîs
Edilec©^ Kimseem
Haîz olması
Ğjereikeıı VasıHar.
Bir işletmenin bir İdmseye tahsis
haiz olması gerekir :
edilmesi için, şu dört şartı
1 — Sal;' kalan eş veya bir mirasçı olması ,
2 — İşletmede ikâmet etmesi,
3“
Ziraati bizzat icra etmesi veya ziraate fiilen iştirak etmesi,
4 — İşletmenin kendisine tahsisi için talepte bulunması,
Bunları kısaca izah edelim :
1. Sağ kalan eş veya bir mirasç] olması. Sağ kalan eş terimi
açıktır. Fakat kanunun kullandığı «taut h^ritier = her mirasçı» ta­
biri geniş ve müphem görünüji^or. Bunun kanunî mirasçılar yanmda mansup mirasçıları da kapsayıp kapsamadığı sorulmuştur. Mansup mirasçılar, küllî halef oldukları takdirde bunlarm da bu terime
dahil oldukları içtiliatta ekseriya kabul edilmektedir (4).
2. Talib’in işletmede fiilen ikamet etmesi şarttı.
Kanun, bir işletmenin taliplerden birine tahsisi için, bunun mi­
rasın açıldığı anda işletmede oturmasmı şart koşuyor. Fransız Tem­
yiz Mahkemesi bu hususu bilhassa büyük bir titizlikle tatbik etmek­
tedir, Meselâ mahkeme bir kararında bir şahsın bir işletmede zira­
ati icra etmesine ve binaları işgal etmesine rağmen ,ayrıca idare et­
liği bitişik bir çiftlikte oturmasım maddenin aradığı şartlar bakı­
mından kâfi görmemiş ve ona tahsiste bulunmamıştır (5).
3. Talib’in ziraati bizzat icra etmesi veya ziraate fiüen iştirak
etmesi.
Temyi mahkemesi, bu şartm ölüm tarihinde tahakkuk etmiş
ülmasmı arıyor. Mahkemeye göre, bu şart, ailesine ziraî işletmede
ji^ardım eden, onun öHunihıden sonra da işletmede ziraate devam
oden ve nihayet kendi irâdesi dışında sebeplerle - müşterek mirasçı­
ları ile aralarmda doğan ihtüâflardan dolayı - orayı terketmek mec­
buriyetinde kalan mirasçı bakımmdan tahakkuk etmiş demektir
(6 ).
(4)
DALLOZ, No.
(5> Karar için ıMt. Revue Triınestrielîe de Droit civil, 1944, 129.
(6)
76
iKarar için bk. Juris - cJasseur Peridique, 1941, II, 1935,
Elkseriya talip, araziyi çiftçi veya yaiıcı sıt’atiyle işlettiği mman şart kolaylıkla tahakkuk etmiş sayılır, işletmeye fiilen iştira­
ke gelince, bu işletmede sarfedilen basit bir çalışma veya ona temin
edilen zihnî bir faaliyeti ifade eder (7).
4. İşletmenin kendisine tahsisi için talep.
İşletmenin tamamen tahsisi hususundaki talep, sağ kalan eş
veya mirasçı tarafmdan yapılmalıdır.
Çoğu kere, tahsis için gereken şartlan bir kaç mirasçı birden
haizdir. Taliplerin adedi kadar, işletmenin mevcut olması halinde
mesele yoktur. Fakat isletmelerin mahdut olması, bıma karşılık ta»
îiplerin daha çok sayıda bulımmaları yahut muhtelif taliplerin aynı
işletmeyi istemeleri halinde güçlükler doğar. Zira bu konuda Fran>
sız Medenî Kanununun 832 inci maddesi hiç bir hüküm ihtiva etmemektedir. Onun için, bu hallerde, muhtelif talipler ve talepler
arasmda tercih yapmaja mahkemenin takdirine bırakmak gerekil*.
Bu meselede Şansız doktrin ve içtihadı birlik halindedir (8). Ger­
çekten, bu vaziyette, en iyi hal çaresi, hakime, durumu ve şartlara
göre, çeşitli talipler arasmda en münasibi seçmek şeklinde bir tak­
dir hakkı tammaktır (9).
(7)
Bu konuda, (tfe.
et BAU. t. 10, Ş. 624; SA V A H E R R. Revue Trimes-
tıielle de I>roit Civil, 1942 ÎP. 87; 1945 P. 129; COltfN et CAPİTAÎSrT t. 3, No.
1188.
(8)
SAVATİER, Bevue Trfmestrielle de Droit Civil, 1950, P. 524; AUBRY et RAU,
t. 10, § . 624, No. 32, 33; COLtN et OAPtTANT, t. 3, No. 1189,
RİPERT et
B O U L A N G m , t. 3, No. 3096, İçtüıad için bk. Artet de la dhamibre d v ü e de
la Cour de Casşation 7 Juin, 1950, Recııeil DALLOZ, 1950/413
(9) ’A UBRY et RA.U, t. 10, § . 624, No. 35.
77
.MÎNCİ B Ö L m
Arazinin Küçük Parçalara Bölünmesi üe
ilgili Hükümler
Bu konuyla alâkalı hükümleri iki ayrı paragrafta
icap eder :
incelemek
§.
1 — Arazinin küçük parçalara bölünmesini
kümler
önliyen hü­
§.
2 — Küçük parçalara bölünmüş arazirin bir elde
masını sağlayan hükümler.
toplan­
Bu hususları inceleyelim :
§.
1 — Ajpaziııiıı Küçük Parçalara
kümilför.
Bölinıııesiiiıi önliyen Hü*
Fransız Medenî Kanununda, bu mesele, 81(2 inci maddenin birin­
ci ve ikinci fıkralarında tanzim edilmiştir, 17 Haziran 1938 tarihli
kanunla değiştirilen bu iki fıkraya göre, «Hisselerin teşkü ve ter­
kibinde miras hisselerinin küçük parçalara ayrılmasını ve işletmele­
rin bölünmesine mâni olmak iktiza eder.
Miras hisselerinin küçük parçalara ayrılmasma ve işletmele­
rin bölünmesine mâni olunabüdiği nisbette ve imkân dahüinde ol­
dukça, her hisse, tamamen veya kısmen birbirine müsavi değerde
menkuller, gayrimenkuller, haklar veya alacaklardan müteşekkil
olmalıdır».
Diğer yandan, Fransız Kanun vazıı taksimin de kimler tarafın­
dan ve nasıl yapılması gerektiğini tesbit etmiş ve bu suretle de faz­
la parçalanmaya mani olmayı düşünmüştür. Fransız Medenî Kanu­
nunun 824 üncü maddesinde bu konu ile ilgili yer alan hüküm şu­
dur :
«Gayrimenkullerin değer tahmini ilgili taraflarca seçüen veya
ret halinde, re’sen tayin edilen eksperler delaletiyle yapüır.
78
Eksperlerin keşif raporu ,değer taiımininin dayandığı esasları,
değer tahmini yapüan gayri menkulün kolayca taksime elverişli
olup olmadığmı, hangi tarzda taksim edilebileceğini ve taksiın ya­
pılması halinde, taksime esas olacak olan hisselerin herbirini ve bun­
ların değerini tesbit etmeğe mecburdur»,
§.
2 — Küçük Parçalara Bölünımüş ajraziiniıı bir elde toplan*
majsmı sağlayan lîüküiîîler.
Bu meseleye Fransa’da, 55 - 433 numaralı, 16 Nisan 1955 tarih­
li Code Rural admı taşıyan bir kanunda yer verilmiştir (10). 1264
maddeden ibaret olan kanunun baştan 58 maddesi bu hususa tah­
sis edilmiştir. Biz bu maddelerden konuyu ilgilendirenlerinin tercümeşini veriyoruz.
'Mad. 1 — Gerek ilgili müesseselerin ve betahsis ziraat ve ka­
dastro alanmda yetkili servislerin, gerekse arazi sahipleri veya ara­
ziyi işletenlerin kurulmasında fayda olduğunu bildirdikleri her na­
hiyede, valinin emriyle toprak taksimatının yeniden yapılması ve
hisseli töpraklarm bir sahip elinde toplanması gayesiyle bir komis­
yon kurulur.
Mad. 2 — Komisyon şu zevattan teşekkül eder;
Başkan : îstinaf Mahkemesi reisi tarafından, tayin edilen ko­
mün sulh hakimi veya onun ademi mevcudiyeti halinde komşu ko­
münün sulh hakimi.
Köy isleri baş mühendisinin temsilcisi, Vilâyet ziraat müdürü­
nün temsilcisi, Vilâyet kadastro müdürünün temsücisi. Su ve Or­
man muhafızının temsücisi, Belediye reisi veya tayin edeceği yardımcılardan biri. Vüâyet ziraat müdürünün teklifi üzerine vali ta­
rafından seçüen ve komünde toprağı işleten üç arazi sahibi ,köy iş­
leri baş mühendisinin tayin edeceği bir memur, komisyonun sekre­
terliğini ifa eder.
Mad. 17 — Üzerinde inşaat bulunmayan arazinin bir sahip elin­
de toplanması işlemi, parçalı dağınık arazinin yeniden tevzn sure­
tiyle yapılır. Bunun gayesi, ziraî işletmeyi İslah etmektir. Bu yeni­
den dağıtım, tek sahipli ziraî işletmeler veya iyi guruplanmış büyük
parçalar tesisine müteveccih olmalıdır.
Mad. 18 — Aşağıdaki topraklar maliklerinin rizası olmadıkça
( == tevhid’e remerbrement)’a tabi değildirler :
(10)
için
Joümal Officiel,^^^
79
a) Buiunâukları mahal itİrabiyİe, inşaata müsait telâkki edile*
bilen gayrimenkuller.
b) Aynı malike ait olan binalarla beraber bir birlik
gayrimenkuller,
arzeden
c) İşletilecek durumda olmak şartiyle kumluklar, glasiyeler,
killi arazi vs.
d) Kaynağm usulü dairesinde işletilmesine müsait oldukça üze­
rinde maden suları bulunan kaynaklar,
e) Duvarla çeyriH gayıimenkuiler,
f) Ve umumiyetle, hususî kullanışlar icabı, remembrement
ameliyesinden istifade edemiyecek olan gayrimenkuller,
Mad. 19 — Yeni dağıtım ziraatm cinsine göre yapılır. Bu yeni
dağıtımın gayesi, her kategorideki gayrimenkul sahibine, mahallî
şartlar göz önünde tutularak ve müşterek çalışmalara mahsus sa­
ha çıkarıldıktan sonra, remembremet çevresi içinde malik olduğu
arazinin verinüüik derecesine eşit bir saha tevzi etmektedir.
Ajşağıdaki hallerde ,istisnaî olarak, para ile ifade edilen bir
fark vermek mümkıündür ;
1“ üstelik verimedeıı gayrimenkuller arasmda muadelet tesisi­
nin imkânsız olması 2® çit, ağaç, gübre, tolıımı saçma gibi şeylerle
muvakkaten değeri artan araziyi terkedene tazminat verilmek icap
ettiği zaman.
Mad. 21 — Halin haMı gösterdiği istisnalar ,dışında, bir dağı­
tım birliği içinde ancak her malik başına bir parça tesis edilir.
ÜÇÜNCÜ BOLÜM':
Arazi Sahibinin Kk>layca Değişmesini tcap Ettiren Âmillerin
Azaltılmasına Müteveccih Hükümler.
Bu husus asıl itibariyle Medenî Kanunun 832 inci maddesinde
tanzim edilmiştir. Bu hükme göre durum şudur : «Kendisine işlet­
me tahsis edilen hissedar, dilerse, diğer hissedarlardan üstelik ala­
rak Ödeme mecburiyetinde olduğu paramn yansının tediyesi için
beş seneyi geçmemek üzere bir mühlet ister... Hakkmda munzam
bir mühlet verilmiş olan üstelik bedeli, o gayri menkulün satılması
halinde, derhal muacçehyet kesbeder. Gayrimenkulün kısmen satıl*
ması halinde, bu satıştan temin edüen hasılat vadesi gelmiş üstelik
bedeline mahsup edilmek üzere alacaMı hissedarlara tediye edilirdi
80 '
Ğörülûyorki, Fransız Kanını vazu mirasın taksimi neticesinde
hissedarlardan birine tahsis edilmiş olan arazinin o hissedarın elin­
den çıkmasını önlemek için, satış halinde, diğer hissedarlara olan
borcunun nıuacceliyet kesbedeceğini hükme bağlamak suretiyle, iş­
letmenin tahsis edildiği şeriki satıştan imtina etmeğe teşvik etmek
îstemiştir.
BVansız Kanun koyucusu, hasılat kirasında bir takım yeni hü­
kümler koymak ve ayııca kiı^acıya icar ettiği gayri menkul üjzerinde şuf’a haivkı tanımak suretiyle, kiracımn elinde bulunan arazinin
dahi mümkün olduğu kadar az el değiştirmesini istemiştir (11).
lll)
Bu (konuda Fransız mevauaünida mervcut iiiMcümler içdn tok. CıAıNISEL, Erol,
Ziraat
İşletmesinin G-eçirmekte olduğu Değtişmeler Karşışınıda, Franscz, İ s ­
viçre ve Türk Mukuklarımn iDurumu, Anik. -Huk. F&k. Deng. C. X , 1953, Sa-yı 1 - 4 S. 645 vd.
81
B Î B L ÎO G R AFı Y A
bâJLLOZ,
EncyclopMie juridique (Repertoir© de
droit civü Tome, V, 1955, No. 1665 et ş.)
AUBRY et RAU,
T, De Droit Civil, t, 10 §. 624.
SAVATİER,
Revue Trimestrielle de
p 87, 1945
OOLÎN et CAPİTANT,
Traite de Droit Civil, t. 3 No. 1188
Droit Civü, 1942
f
KÎPER et BOULANGER, Traite de Droit Civil, t, 33 No. 3096
CANSEL EROL,
Ziraat İşletmesinin geçirmekte olduğu de­
ğişmeler karşısmda Fransız, İsviçre ve
Türk Hukuklarmın Durumu, Ank. Huk.
Fak. Derg. C. X. 1953, sayı 1 - 4. s. 645 vd.
MARTY,
Les r^formes recentes du droit successorai en vue de lutter contre le morcellement de certains biens et specialement
des eıxploitiations rurales â caractere
familial (juris - classeur
pâxiodique
semaine juridique - 1941, I, 182.
P. ROUBÎER,
L’Application dans le temps du decreklali du 17 juin 1938, modifiant le regime
des liberalitĞs et du partage, juris Classeur
periodique 1943, I. 326.
DE JUGLARD,
L’Ebcpioitation Rurale, 1949.
DEMARS et ROUX,
Lexpdlitation paysanne herMitaire, 1951.
R. SAtNT - MuARY,
Essai sur la notion juridique d’entreprise
agricole, Revue trimestrielle de Droit,
civil, 1950, 129 - 150.
..BELÇİKA’DA
P A R Ç A IAN M IŞ.A R AZÎN TEVHÎBÎ
t
P IiA H
I — Tarihçe
II —- Ziraî gayrimenkullerin aşm decede küQÜk parçalara bö'
iünmüş olmasının maiızurları.
I I I '— Ziraat arazisinin ihtiyarî tevhidi hakkındaki 4.Mayıs.l94P
tarihli kanunun kabul ettiği prensipler.
IV — Ziraat ara^ıisinin kanunî tevhidi hakkmdaki 25. Haziran.
1956 tarıilıli kanunun tahlili. ■
A.
Umumî hükümler.
B-
Tevhid ameliyesinden evvel yapılması gerekli mua­
melelerle ilgüi hükümler.
C.
Tevhit ameliyesi ile ilgili hükümler.
D.
Tevhit projesinin icra masrafları ile ilgili hükümler.
E.
Tevhide tâbi tutulan araziler üzerinde evvdce
sis edilmiş olan ayni haklarla ügili hükümler.
F.
Malî hükümler.
,
te-
BELÇİKA’DA
FAEÇAÎjySTMIŞ
I
' ^
ARAZÎNİN TEVHÎDl
Tarihçe
Harb esnasında hasara uğranuş olan mıntıkaların iınar ve ihvası maksadı ile çıkarılan 15.Aralık 1919 tarihli kanunun 9 uncu
maddesi, hükümete bu mıntıkalardaki ziraat arazisinin tevhidi selâhiyetini de tanımıştı. Yalnız muayyen mıntıkalara has olan ve geçi­
ci bir mahiyette bulunan bu hüküm geniş bir tatbik sahası bulama­
mıştır. (1)
7.EylüL1946 tarihli kanun - kararname de yalnız şehirlerdeki
inşaat arazilerinin tevhidini istihdaf etmekte idi (2).
Belçika’da ziraat arazisinin tevhidi konusundaki ilk kayda de­
ğer teşebbüs, 10,Mart.l948 tarihli kanun projesidir. Bu proje iki
esas kısımdan müteşekkildi :
1) İhtiyarî tevhit,
2) Kanunî tevhit.
Bahis konusu projeyi tetkik üe vazifelendirilen Belçika Parlâ­
mentosunun Ziraat ve Adalet Komisyonlarından müteşekkü Kar­
ma Komisyon, projenin yalnız ihtiyarî tevhit hakkmdaki birinci
kısmmı müzakere ve kabul etmiş; kanunî tevhide dair olan ikinci
kısmın müzakeresinin ise, daha etraflı bir incelemeden sonra yapıl­
mak üzere, tehirine karar vermiştir.
Böylece Projenin birinci kısmı «Ziı»ai gayrimeîiikiuUeriııı ihtiyarî
tevhidini teşvik kaınuiLU» adı altmda 4.Mayıs.l949 tarihinde kanun­
laştığı halde, Zaraî gayrinıeaıkuîleîriıı kaimini tevhidi» hakkmdaki ikinci
kısım Bdçika Parlementosunmı 1950 senesinde infisah etmesi sebe­
bi üe «caduque» olmuştur, (3)
(1)
Escpose d;es motifö du Pı-ojet de loi sux le rememıbremenıt ı ^ : biıens xuraux,
P. 7.
(2)
(3)
Op, d.t, pp. 7, 8.
Expose des m otif s du
mratDc, p, ıl.
Projet de loi sur le remembreanent legal des biens
II — Zirai gayrim.eıiıkıılierîiî aşırı derecede küçak .parçîsiara boliİTiimUş iolmasiinııı .mf4îi2surları.
10.mart.1948 ve 24.ekim.1954 tarihli kanun projelerine ek ""s
babı mucibe lâyihalanııda belirtildiği veçhile, ziraat arazisinin aşırı
derecede parçalanmış olması çok önemli olan bir taJkım mahzurlar
tevlit eder. Bu maihzurlar; zaman kaybı, insan ve hayvanlar için
icap ettiğinden fazla çalışmanın tevlit edeceği yorgnnluk, nezaret
güçlüğü, malzemenin zamanından evvel eskimesi, geçit yollarmm
fazlalığı yüzünden işlenecek araziden zayiat ve tarlaların hudutla­
rım teşkil eden arazi parçalarında verimin azalması, makina ve güb­
renin az kullanılması, muhtelif maliklere ait arazüerin iç içe geçme­
si yüzünden hudut ihtilâfları ve tecavüzün men’i dâvala,rınm artma­
sı, ziraî işletmeler arasmda müşterek yollar üe su kanalları v.s. ya­
pılması hususunda anlaşma zorlukları, işletme masraflannm artma­
sı, rasyonel bir işletme için gerekli tedbirlerin alınmaması, v.s, dir.
(4).
III — Ziınaıat aı*azisİ!îiitı ihtiyaıî i©vlıldi haklüaıdald 4oiiîiayıs.l949
tariflııl l^iiıııııuıiı foatoııl e^ttiği prensipler.
1. Tevhit ancak iki veya daha ziyade malikin seîâhiyetli makâma müracaatı üzerine yapılır.
2. Tevhidi talep olunan arazi üzerindeki aynî ve şahsî hak
sahiplerinm tevhit ameliyesine muvafakat-etmeleri lâzımdır.
3. Tevhidi talep edenlerin, tevhidi talep olunan arazinin hari­
tası ile bir tevhit projesini tevhit taleplerine ekli olarak yetkili ma­
kama vermeleri lâzımdır.
4.
Tevhit projevsiiiin aşağıdaki lıusıısiai'a uygum oliBası şarttır;
a) Projeye göre yapılacak tevhit ameliyesi neticesinde meyda­
na gelecek olan arazi parçalarının, bu ameliyeden evvel mevcut
olanlardan adet itibariyle daha az olması lâzımdır.
b) Projeye göre bir malike tahsis olunacak arazi parçalarımn
(tarlalarm) mümkün olduğu kadar muntazam ve birbirine bitişik
bir mahiyet arzetmesi icab eder.
(4)
Ex!posĞ des müıtdıfs du Projet de üoi isur le îememtorerment Ues 'biens ın.ıra*ax,
p. 3. - Expo!^ des m otif s du Projet de loi sur ie rememibremmt lögal d©&
Ibiens rurauîc, ıp, 4.
Ayrıca bu tarlaların her birine gidebilmek İçin müstakil yolların
bulunması ve bu tarlalarm her birinin ziraî işletmeniiı merkezine
yakm olması ica.p eder.
c) Tevhit neticesinde her malike verilecek arazi parçalarmın
(tarlaların) yüz ölçümü, yol vaziyeti, su kanallarından istifade vs.
bakımlarmdaıı ,tevhitten önce kendisinin sahip olduğu arazi parçalanna (tarlalara) eşit bir durum arzetmesi icab eder.
d) Tevhit neticesinde her malike verilecek arazinin kendileri­
nin evvelce yaptığı kültür nev’ine elverişli olması ve yüz ölçümü üe
kalite bakımmdan kendilerinin halen salıip oldukları arazi ile eşit
bir durumda olması gerektir.
e) Eğer tevhit projesine göre teşkil olunacak olan arazi parça1arından maliklere tahsis edilecekler üe bu kimselerin halen malik
oldukları arasında bir eşitUk tesis olunamazsa bu takdirde, tevhit
projjesine göre kendisine daha kıymetli arazi tahsis olunan malik
aradaki kıymet farkını tazminat olarak ödemelidir.
Bu tazminat tevhit projesine göre zararlı durumda bulunan
malike ait olacaktır.
Bu tazminat miktanmn tazminat ödemekle mükellef olan maMkiu, tevhitten evvel malik olduğu araziden tevhide tâbi olanların
kıymetinin ;% lO’u geçmemesi lâzımdır.
Tazminat miktarı, tazminat borçlusu ve tazminat alacaklısı
l,evhit projesinde büdirümelidir.
g)
Tevhit olünacak arazi üzerindeki çit, dikili şeyler (ağaç,
bitki v.s.) ve menkul inşaat için ödenecek tazminatın da projede ay■pıca tesbiti icab eder.
5. Binalar ve bunların müştemilâtından olup aym malike ait
olan arazi, duvarla çevrili mülkler, kullanılışları ve tahsis tarzlan
itibariyle tevhide tâbi olmamaları icap eden gayrimenkuller tevhit
ameliyesine tabi değildirler.
6. İ?evhit olunacak arazi malikleri tevhit için derpiş olunan
şartlara riayet ettikleri takdirde; tevhidi bahis konusu arazinin yüz
ölçümünün icrası, hudutlarının tespiti, yollarının inşası ve su kanal­
larının yapüması hakkındâki tetkikat v.s. ile plânların tanzimi gibi
işler için gerekU yardım devlet daireleri tarafından bedelsiz icra
olunur,
7. Tevhitle alâkalı muamelelerle tevhit olunan araziye ait ha­
sılat icarı akitlerinin devripnde ödenecek vergi, resim, ve harçlar
alâkalılar lehine olarak hususî bir rejime tâbi tutulmuştur.
IV.
^— Ziraıütt araras^iııijı kaşıımî tevMdI îıaJ!ikm.diaM 35.Ha?iji*3.îi.
1956 taarfM kjaııuttiuı taiıllî.
Bu kanun 6 kısımdan müteşekkildir.
A — Umumî Hükümler
B — Tevîıit ameliyesinden evvel yapılması gerekli muamdelerle ilgili lıükümler.
C — Tevhit ameliyesi ile ilgili hükümler.
D — Tevhit projesinin icra masrafları ile ilgili hükümler.
E — Tevhide tâbi tutulan araziler üzerinde evvelce tesis
edilmiş olan aynî haklarla ilgili hükümler,
F — Malî hükümler.
'A — Uîîiıımî'Hükıimter ■'
1) Tevhitte gaye; muntazam, birbirini takip eden, herbirine
müstaJiil yol olan ve ziraî işletme merkezine mümkün olduğıı kadar
yakın parseller teşkilidir.
Tevhit amelİ3;-esiııe muvazi olarak; yolların yapılması, su ka­
nallarının açıirnası ve arazinin ıslahı.ameliyelerinin de icrası iktiza
eder. . . . . .
_
2) Aşağıdaki gayıİMiejıitiiilfer tevMt aim«tliyesMie iMÂ tuf3WÎa.m®ziaı*" :
V' 'v
a.
Amme mülkleri;
b.
Binalar (ziraat, arazisinin mütemmim cüz’ü ka­
rakterini sahip olan münferit binalar hariç) :
c.
Kullamş ve tahsis tarzları bakımuidah ziraate
elverişli <)lmadıklarmdan dolayı, Zkaat Bakanlı­
ğınca tevhitten hariç tutulmalarına karar veri­
len gayri ınenkuller;
d.
Tabiatı koruma gayesiyle tesis olunmuş hükmî
şahıslar tevhide muvafakat vermezlerse);
3) Kânunda kullaıııiaıı (malik), (işleten), (eski parsel), (ye­
ni parsel) ve (yetkili hakim) tabirleriîîden ne atılaşılması gerekti­
ği bizzat bu kanunda tarif, edilmelidir..
ST-,
B — Tevhit aaııdiyeslttdiiön evvel yapılnması gerekli eaııeliyelerîe îlgilî lıilküınlier :
1) Ziraat Vekâleti, Çalışma Vezkâleti mütalâasını aldıktan
sonra, tayin edeceği bir mıntıkada tevhidin faydalı olup olnuyaeağı
hususunda bir anketin yapılmasına karar verebilir.
Bu anketin yapılması hususundaki karar resen Ziraat Vekâle­
ti tarafmdan alınabileceği gibi ,asgarî üç aiâkaiınm (malik veya iş­
leten) talebi üerine de almabilir.
2)
Bu anket aşağıdaki vesikadarıaı lıazırlanması il® baflar :
a) Tevhit ameliyesine tâbi tutulacak arazinin tamammm plân
Ve haritası ile işbu arazinin yüz ölçümünü, maliklerinin, intifa hak
kı sahiplerinin ve lliracüarınm isimlerini gösteren tablo;
b) Yapılacak ameliyelere ait şemalar ile tevhit ameliyelerinin
gerektiği senelik masraf ve mükellefiyetlerin tahmini ve tevhit pro­
jesinin icrası masraflarından bu kanun gereğince maliklere isabet
eden kısmm tayini;
c) Malikler, intifa hakkı sahipleri ve kiracılar bu anket esnasm*
da Ziraat Vekilinin veya temsicisinin kendilerinden soracakları hu­
susular halîkmda malûmat vermeğe mecburdurlar. Sekiz gün içinde
cevap vermiyenler, cevap vermemelerinden dolayı yapılan gerekli
araştmnalann icap ettirdiği masrafları tazmin ile mükelleftirler.
3) Tevhit projesine dahil olan topraklarm bulunduğu mıntıkalarm Belediye dairelerinde, 2 no. da zikredilen vesikaları .30 gün
müddetle mütalâalarını büdirmek üzere alâkalılarm tetkiklerine arzolunur.
Keyfiyet afiş suretiyle ve resmî üânlar için kullanılan diğer va­
sıtalarla Uân olunacağı gibi ayrıca alâkalılara veya vekillerine taahütlü mektubla da bildiriUr.
Ailâkalılarm beyanları bir zabıtla tesbit olunur.
4) Anketin kapanmasından sonra Ziraat Veküi; malikler, inti­
fa hakkı sahipleri ve araziyi işleyenlerden müteşekkil bir umumî
heyetin toplanmasma karar verir. Ve umumî heyete kendisi namı­
na riyaset edecek bir murahhas tayin eder.
5) Umumî heyet toplantısında başkan anket esnasmda üeri sü­
rülen müşahedeleri heyete arz ile; malikler, intifa hakkı sahipleri
ve araziyi işletenlerin mütalâalarım dinler.
6) Yapılan teklifler ayrı djyrı hem malikler ve iııtifa hakkı sa­
hiplerinin ve hemde araziyi işletenlerin oylarma sunulur. .Her ma­
likin, her intifa hakkı sahibinin ve arazi işletenin bir oy hakkı var­
dır. Oya iştirâk etmiyenlerin oyu teklif lehinde telâkki olunur.
Her iki gurupta da ekseriyetin tasvibine iktiran eden teklif ka­
bul edilmiş sayılu*. Yeter ki kabul edenler tevhidi bahis konusu ara­
zinin yansından fazlasının malik veya işleteni olsunlar.
Eğer bu guruplardan yalmz birinde bahis konusu çifte ekseri­
yet hasıl olmuşsa kral tevhide karar verebilir; yeter ki kanun iste­
diği ekseriyet temin edilemiyen gurubun 1/4 ünü teşkil eden ve tevJıidi bahis konusu arazinin de 1/4 üne malik bulunan veya 1/4 ünü
işletenler oylarını teklif lehiııde kulanmış olsunlar.
7) Tevhit tekliflerini kabul eden umumî heyetin toplantısında,,
malikler ve intifa hakkı sahipleri grubu üe araziyi işletenler gurublarmm herbiri Tevhit Komisyonuna iştirâk etmek üzere kendi ara­
larından 2 aslî ve 2 de yedek üye seçerler.
C — Tevhit aımıeliyesi ile ilgüi lıüMimler.
1) Tevhit teklifi kabul edilince kral tevhit ameliyesinin icrasıiu emreder. Bu iş için 7 kişiden müteşekkü bir komisyon kurulur.
Bu komisyonun üç üyesi ma:liye ve ziraat bakanlarınm teklifi
üserine kral tarafmdan tayin olunur .Geri kalan dört üyeden ikisi­
ni malikler ve intifa hakkı sahipleri gurubu, ikisini de işletenler
gurubu seçer. Üyelerden biri tevhit komisyonu başkanı olur .
2) Tevhit komisyonu hükmî şahsiyeti haiz olup tevhit projesi­
nin icrası ile ügüi bütün hususları müzakere eder ve karara bağlar.
Komisyonun merkezi, tevhit olunacak arazinin kısmı azamınm
bulunduğu vüâyet merkezidir.
3) Komisyon üyelerinden herbirinin komisyon kararlarma alâ­
kalı bakanlıklar nezdinde (ziraat ve maliye bakanlıkları) 15 gün
içinde itiraz hakları vardır.
Bu itiraz üzerine alâkalı Bakan 15 gün içinde veto hakkım kulîanabUir,
4) Komisyon Başkanı Komisyon kararlarını icra üe görevli ol­
duğu gibi, komisyonu bütün hukukî muameleler ve ihtilâflarda da
temsil eder.
5) Küçük arazi sahipleri cemiyeti tarafmdan, komisyon emri*
ne tevhit ameliyesinin gerektirdiği masraflar için lüzumlu kredi
ağılır.
Maliye ve Ziraat Bakanları bu kredinin şekiİ ve şartlahnı tes­
pit ederler.
Komisyon masrafları Sayıştayın kontrolıma tâbidir.
6) Ziraat Bakam tarafındaiı muaf tutulmadıkça, tevhid ko­
misyonunun yambaşmda bir de. îstişarî Komisyon kurulur.
İstişarî Komisyon,Ziraat Bakam tarafından o nııntjkamn zi*
laatçileri arasından seçilen 3 - 5 kişiden teşekkül eder .Bu komis­
yon tevhit komisyonu başkamnm talebi üzerine ve onun başkanlığmda toplanır.
7) Tevlıit kömisj^oîMi istişaaî kcmisyoramı flkriîîi aldıktan so-îira:’
a) Tevhit ameliyesinin tatbik olunacağı araziyi, bu arazinin, zi-*
rat ve işletme bakımlarından kıymetlerini nazarı itibara alarak, ha­
lita (plân) üzerinde muhtelif smıflara (kategorilere) ayırır.
b) Mevcut parsellerin maliklerinin, intifa hakkı sahiplerinin
ve işletenlerinin isimleriııi bildiren ve tevİhit ameliyesinin tatbik olu­
nacağı arazinin tamamının ve muhtelif kategorilere dahil olan kı­
sımlarının yüz ölçümlerim ve kıymetlerini gösteren bir tablo (cet­
vel) hazırlar.
c)Her malike veya intifa haltkı sahibine ait parselleri göste­
ren ve bu kimselerin muayyen kategorüerdeh herbirinde sahip ol­
dukları arazüerin yüz ölçümleri üe sahip oldukları arazinin tümü­
nün yüz ölçümünü ve kıymetlerini bildiren bir tablo hazırlar.
d)
Her işletenin muhtelif kategorilerden berbirmde işletmek­
te olduğu arazilerin yüz ölçümleri ile bu arazilerinin tümünün; yüz
ölçümünü ve laymetlerini gösteren bir tablo hazırlar.
8) Hazırlanan plânlar ve tablolar, tevhit projesine dahü olan
toprakların bulunduğu mmtıkalarm Belediye dairelerinde, 30 gün
müddetle mütalâalarını bildirmek üzere alâkalıların tetkiklerine
arzolunur.
‘
Keyfiyet afiş suretiyle ve resmî ilânlar için kulliamlan diğer
vasıtalarla ilân olunacağı gibi, ayrıca alâkalılara veya vekillerine
ta,aıhhütlü mektupla da büdirüir.
Alâkalıların beyanları bir zabıtla tesbit olunur.
9) Yukarıda (no. 8) bildirüen müddetm hitamından Tevhit Korıiisydnu yapümış olan tavsiye ve teklifleri mceledikten sonra, ha­
zırlanan plân ve tabloların kat’î şeklini tesbit eder. Bunlar komis­
yonun merkezinde alâkalıların ıttılama arzolunur. Keyfiyet bütün
maliklere, mtifa hakkı sahiplerine ye işletenlere taahhütlü mektup^
la büdiriür.
:
V
10) Alâkalılardan herbiri yüz ölçümü ve kıymet hakkındaki
komisyon kararlarına, mahkemeye müracaat suretiyle itiraz edebitiı*.
Hâkim bu müracaat üzerine en erken 8 ve en geç 15 gün için­
de tarafları davet eder.
Dâva, hazırlanan plân ve tabloların kat’î şeklini aldığınm ko­
misyonca alâkalılara tebliğinden itibaren 30 gün içinde ikame olun­
malıdır.
Dâva ikamesi üzerine hâkim, bir ehli^^.ıkuf tayin ederek ken­
disini taahhütlü bir mektupla davet eder.
Ehlivukuf, mahallinde yaptığı tetkiki takip eden 30 gün içinde
raporunu mahkemeye tevdi eder.
Ehlivukuf raporunun mahkemeye tevdünde, hâkim derhal ta­
rafları ve ehlivukufu tayin edeceği celseye davet eder.
Dâva, ikâmesinden itibaren 3 ay içinde karara bağlanmalıdır,
Mahkeme kararları kesindir. Bununla beraber Savcmın kanun
nef’ine itiraz hakkı bakîdir.
Komisyon mah^keme kararma göre plân ve tablolarda gerekli
tashihatı yapar.
11) Tevhit komisyonu lüzum gördüğü takdirde yapılması ge­
rekli yollar ve su kanallarının da plânlarım hazırlatmalıdır,
12) îstişarî komisyonuna yardımı ile Tevhit komisyonu, ma­
likler ve intifa hakkı sahipleri ile işletenler bakımından tevhit pro­
jeleri hazırlar.
Komisyon istişarî komisyonun da ya:rdımı üe yeni parselleri
malikleri ,intifa hakkı sahiplerine ve işletenlere tahsis eder.
Yeni parseller arazide tesbit edilir.
13) Maliklere ve intifa hakkı sahiplerine yeni parseller tahsis
olunurken bunların, kıymetçe tevhitten evvel kendilerine ait olan
parseîlerinkine mümkün olduğu kadar eşit olmasına dikkat olunur.
Eşitlik temin edilmediği takdirde nakdi tazminat yoluna gidil­
melidir. Ancak bu tazminat, tahsisi içap eden arazinin kıymetinin
% 5 ini geçemez.
14) Komisyon istişarî komisyonun da yardımı üe tevhit projeBİnin icra masraflarından Devlet tarafından ödenmiyenieri, yeni
parseller arasında kıymet esasına göre paylaştırır.
15) Tevhit koiMİsyoııu yukarıda
sonra;
îşied ] bitirdiktatı
m
a) Yeiıi parsellerin sahiplerinin, intifa hakkı sahiplerinin ve
bu parselleri işleteceklerin isimlerini, bu parsellerin her kategoride
bulunan kısuniarı ile tamamlarının yüz ölçümlerini ve kıymetlerini,
malikler ve intifa hakkı sahiplerine isabet eden masraf hissesini,
kıymet fazlalığı ve azlığının mucip olacağı tazminatı büdiren bir
tablo hazırlar.
,
b) Her malike ve intifa hakkı sahibine tahsis olunan parselleri,
bunlara her arazi kategorisinde isabet eden arazinin yüz ölçümü ile
kendilerine tahsis olunan arazinin tümünün yüz ölçümünü ve kıy­
metini ,her birine isabet eden masraf hissesini ,kıymet fazlahğı ve
azlığımn mucip olacağı tazminat miktarını ve buna göre tahakkuk
edecek bakiyeyi gösterir bir tablo hazırlar.
c) Her işletene talısis olunan parselleri, bunların her arazi ka­
tegorisinde bulunan kısımlarınm yüz ölçümü üe bu parsellerin tü>
münün yüz ölçümünü ve kıymetlerini, ayrıca icabmda işletme hak­
kının kaybedilmesi karşılığı olan tazminat miktarım bildiren bir tab­
lo hazırlar.
d) Tevhitten evvel mevcut olan parseller üzerinde tesis edilmiş
olan imtiyazları, ipotekleri ,konulmuş olan hacizleri gösterir bir
plân ile tevhitten son::a teşekkül edecek yeni parseller veya parsel
kısımları üzerinde tesis olunacak olan bahis konusu imtiyaz, ipotek
ve konacak hacizleri gösterir diğer bir plân hazırlar.
e) Her malik ve intifa hakkı sahibini alâkadar eden imtiyaz,
ipotek ve hacizler ile bunların üzerinde tesis edilmiş bulunduğu eski
parselleri ve bu parsellerin yerine kaim olacak yeni parselleri veya
parsel parçalarım gösterir bir tablo hazırlar.
16) 12 ve 15 ,a, b, c) numaralarda derpiş olunan plân ve tablo­
lar ynkarıda B/3 numarada zikredilen şekilde bir anket konusu
olurlar.
Anketin kapanmasından sonra, komisyon yapılmış olan telkin­
leri inceleyerek yukarki fıkrada bahis konusu olan plân ve tablola­
rı tesbit ile bunları komisyon merkezinde alâkalıların ıttılalarına
arzeder.
.
Bütün malikler, intifa hakkı sahipleri ve işletenler tahhütlü
mektubia durumdan haberdar edilirler.
17) 15 numarada (d, e) derpiş edüen plân ve tablo 15 gün müd­
detle komisyon merkezinde alâkalıların incelemelerine arzolunur.
Komite, malikleri ve aynî hak sahiplerini taahhütlü mektubia
durumdan haberdar eder.
92 :
— A]âkadarlarm müşahede ve telkinleri bir •zabıtla tesbit şdilir.
Komite, bu müşahede ve telkinleri nazarı itibara alarak plân
ve tabloyu tespit ile alâkalılarm ıttılalanna arzeder.
Ayni hakla takyit edilmi şgayrimenkul sahijfleri ve ayni hak
rahipleri durumdan taahhütlü mektubla haberdar edilirler.
. 18) Alâkadarlardan her biri, mahkemeye müracaat ederek
muhtelif mıntıklarda kendisine tahsis edilmiş olan parsellerin yÜz
ölçümlerine, bu parsellerin kıymetlerine, kıymet azlığı veya fazlaiığmın icap ettirdiği tazminat miktarına. Devlet tarafından ödenmiyen masraflardan hissesine isabet miktara ve intifanın kaybı veya
aynî hakların naklinin icap ettirdiği tazminat miktarma itiraz ede­
bilir.
Alâkalılar, açık surette haksızlık veya kanuna aykırılık halin­
de kendilerine tahsis olunaa parsellere de itiraz edebilirler.
Hâkim dava ikamesi üzerine en erken 8 ve en geç 15 gün için­
de tarafları davet eder.
İtiraz, 16 17 numaralarda derpiş edilen ihbarı takip eden
gün içinde yapılmaldır.
30
İtirazlar hakkında, ayni hakların nakline dair olan hariç, yuka­
rıda 10 numaranın ( 4 - 8 ) nci fıkralarındaki prensipler; aynî hak­
ların nakline dair olanlar hakkında ise 10 numaranın (7 ve 8 )nci
fıkralarındaki prensipler uygulanır.
Komite, mahkeme hükmüne göre plân ve tablolarda gerekli de­
ğişiklik ve tashihleri yapar.
Tahsis olunan parseller hakkındaki itiraz üzerine hâkim, istişa­
re komisyonunun fikirlerini aldıktan sonra, itirazı haklı görürse,
dosyayı Tevhit Komitesine yollar. Bu komisyon bir ay içinde İstişarî Komnsyonun da yardımı ile tevhit plânında gerekli tashihleri
yapar.
19) Tevhit plânları ve tablolar kesin şekülerini aldıktan sonra
komisyon arazi üzerinde yeni parsellerin hudutlarını tesbit eder.
20) Görevi hitam bulduğu zaman tevhit komisyonu Ziraat Ba­
kanının tekhfi üzerine Kral tarafından feshedilir.
D — Tevhit projesinin icra masrafları ile ilgili hüküanter.
1)
Tevhit Komisyonunun her türlü İdarî masrafları ve yeni
parsellerin hudutlarının arazi üzerinde tesbiti masrafları Devlete
aittir.
93
^2) iYöllâiıu ttozuiîi ve yfâni yoîlann açılması jie su kanaülarinın inşası masraflarından ne kadannm Devlete ait olacağım Ziraat
Bakanı tayin eder.
E — l>vMde tâıbi tututa araaıHer üasernsde evvelce
olan aynî haldairla Hgiilî Miıkümler.
edilmiş
1) Tevjhıit neticmnde bir malike tahsis olunan yeni parsellerin
tümü, bu şahsa ait eski parsellerin tümünün yerine otomatik surette
kaim olur.
Bir malike ait parsellerin tümü üzerinde mevcut olan intifa hak­
kı, bu şahsa esküerinin yerine kaim olmak üzere tahsis olunan yeni
parsellerin tümü üzerine geçer.
Bir malike ait parsellerin tümü üzerinde tesis edilmiş olan aynî
haklar ve ipotek üe konulmuş hacizler, bu şahsa eskilerin yerine kaim
olmak üzere tahsis olunan yeni parseUerin tümü ile bu şahıs lehine
tahaddüs iedecek olan teminat üzerine geçer.
2) Eğer intifa haklı bir malike ait parsellerden biri veya birka­
çı üzerinde mevcut ise, intifa hakkının bu şahsa tahsis edüecek par­
sellerden hangisi veya hangilerinin üzerinde devam edeceğini Tevhit
Komisyonu tâyin eder.
Eğer tesis olunmuş olan ayni haklar ve ipotek ile konulmuş olan
hacizler bu maüik veya intifa halikı sahibine ait parsellerden biri ve­
ya birkaçma şamilse, bunlarm bu şahsa tahsis edüecek pai’sellerden
hangisine veya hangüerine ve bu şahıs lehine tahaddüs edecek olan
tazminatın ne miktarma şamil olacağmı Tevhit Komisyonu tâyin
eder.
F — MaJî htiikümiler
Bu kısımda, tevhit ve bununla ügüi işlemlerin vergi, resim ve
harçlardan muafiyetine dair hükümler yer almaktadır.
94
,
ŞONÜO.
Toprak reformunun üç esaslı cephesi vardır.
îarım topTiijkîamıııı parç-aliüiîmasmıı önleme
Tarım topraklarının miras ve satış yolları ile İktisadî bakımdan
rûüstakil bir işletme değer ve vasfını kaybedecek derecede küçülme­
lerini önleyici tedbirlerin ahnmasmı istihdaf eden bu husus, toprak
’ieformunuıı tâhalîkuku en kolay cephesidir.
Tarım Bakanlığı tarafından memleketin muhtelif bölgelerjiöde
incelemeler yaptmlarak, bu bölgelerdemevcut olan çeşitli vasıftaki
iiî'azi nevilerinin her biri için ayrı normlar tespit edilmeli ve bu asH’arî haddin mulıafazasmı temin edecek tedbirler alınmalıdır.
Tarun topî*akl.arının parçalanmasını önleyici tedbirler ancak, itt üıazlarından sonra vuku’u muhtemel parçalanmaları önleyebilir.
Bu sebeple parçalanmış ai'azinin tevhidi de ayrıca düşünülmelidir.
2) öıı.ğiiî.îk tai'im iiîüjzîsiîîiıı bîrlıeştirilmasi :
Eğei' bir mıntıkada tarım toprakları, verimli bir ziraî işletmeyi
ımkânsijs kılacak derecede küçük ve dağmık parçajar halinde iseler,
bu mıntıkada kanuni tevhid yoluna gidilmelidir.
'Bir‘ mıntıkada kanuni tevhide gidip gitmemeye karar verebümek
ve tevhidi icra edebilmek için o mıntıkadaki arazinin kadastrosunun
yapılması lâzımdır.
3 ) Topraks-fâ çiftçiyi topraMamdıroıa (To-pmlî dağıtM'nı):
Bu husus raporumuzda ayriea incelenmemiş olmakla beraber,
«Topı^a/îtsız Gİffcçiy© to-prak dağıtuıyııın» İktisadî ve dahüî emniyet ba­
kımlarından olan önemi aşikârdır. Bu sebeple bu hususa da kısaca
temas etmeyi faydalı buluyoruz.
Topraksız çiftçiyi topraklandırmaya Bevlet topraklaıTMiiMi tîağıtarm veyahutta iıtıyacııiidaîi fazla toprağı olaiîla.pdaıı bu fazla topraJdarın lalııunası suretiyle icra olunabilir.
95
ihtiyacından fa^a toprağı olanlardan bu fazla toprakların aİına*
l ak ihtiyacı olan çiftçilere dağıtılması, vatandaşlarm Anayasa ile
teminat altına almacak mülkiyet haklarına tecavüz teşkil etmez. Yeterki kendilerinden alınan topraklarm değer bedeli bu vatandaşlara
ödensin. Bu değer bedellerin def’aten ödenmelerinin yılhk bütçelere
yapacağı ağır yük düşünülerek, tediyenin taksitle yapılması tercih
olunmalıdır. Bununla beraber taksitler mümkün olduğu kadar kısa
vadelere konmalıdır. Ayrıca taksitlerin değer bedelin tümünün pek
cüz’î bir miktarına tekabül edecek derecede az olması da terviç olunmamalıdır. Her taksitin, değer bedelin önemlice bir kısmma tekabül
etmesi ve bilhassa ük taksidin değer bedelin yarışma tekabül edecek
miktarda olması ve nakden ödenmesi hakkaniyet icabıdır, kanaatin­
deyiz.
Topraksız çiftçiyi topraklandırabilmek için, dağıtım yapılacak
bölgedeki arazüerin kadastrolarmm yapümış olması Izıâmdır. Bu se­
beple toprak; dağıtımı yapılacak bölgelerin derhal tespiti ile kadastr-olanmn yapılmasma başlanmalıdır.
Topraksız çiftçiyi topraklandırmanm İktisadî ve sosyal bakım­
dan umulan neticeyi verebümesi için ayrıca, kendilerine toprak dağı­
tılan çiftçilere işletaH© ve donatım kredilierinia verümıesi d© zaruridir,
96