İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası 29 Mayıs

İSTANBUL YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI
29 MAYIS 2014 AYLIK TOPLANTISI
OTURUM BAŞKANI
: Mehmet Nadi ABBASOĞLU (Yönetim Kurulu Üyesi)
KONUŞMACILAR
: Şinasi CANDAN
(Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı)
Mehmet ARABACI (Gelir İdaresi Daire Başkanı)
Mustafa ERSAN
Erçin ŞAHİN
(Katma Değer Vergisi Müdürü)
(KDV Sektörel Değerlendirme Müdürü)
OTURUM KONUSU
: “KDV Uygulamaları İle İlgili Son Tebliğ
TARİH
: 29 Mayıs 2014 - 14.00 -18.00
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU
İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası’nın saygıdeğer üyeleri bu ayki toplantımıza hoş
geldiniz diyor, Yönetim Kurulu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hepinizin bildiği gibi,
bu ay ikinci toplantımızı düzenliyoruz. Mayıs ayının ilk haftasında, 01 Mayıs itibariyle
yürürlüğe girmiş olan Katma Değer Vergisi Uygulama Genel Tebliği ile ilgili Odamızın değerli
üyeleri tarafından hazırlanmış olan sunumları hepimiz saygıyla ve takdirle dinledik ve izledik.
Tabii o günkü toplantıda üyelerimizin aklında pek çok soru oluşmuştu. Bu sorular sözlü olarak
toplantıda ifade edildiği gibi, bizlere yazılı olarak da iletilmişti. Biz bu konuların aciliyeti ve
önemi nedeniyle tekrar gündeme getirilmesi gerekliliğini dikkate alarak, tebliğin uygulamasıyla
ilgili olarak Maliye Bakanlığı’nın bu konudaki en yetkili merciinin görüşlerinin neler olduğunu
öğrenebilmek amacıyla bu toplantıyı tertip etmiş bulunuyoruz.
Bizleri kırmayarak toplantımızı onurlandıran Gelir İdaresi Sayın Başkan Yardımcısı Şinasi
CANDAN’a, Daire Başkanı Sayın Mehmet ARABACI’ya ve Müdürlerimiz Mustafa ERSAN
ve Erçin ŞAHİN’e hepinizin huzurunda teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Hepinizin bildiği gibi, 1985 yılında uygulanmaya başlayan Katma Değer Vergisi Kanunu ile
ilgili olarak, bu zamana kadar yanlış hatırlamıyorsam “123” tane tebliğ yürürlüğe girmiştir. Bu
123 tebliğle bu zamana kadar uygulamalara yön verilmeye çalışılmıştır. Ancak çağın
ilerlemesi, teknolojinin gelişmesi, ticaretin ve sanayinin bu noktada almış olduğu hız, tebliğler
bakımından biraz geri kalınmasına neden olmuştu. Bunu değerlendiren Bakanlık yeni bir
düzenleme yaparak, bu zamana kadar yürürlükte olan tebliğlerle anlatılmak istenenleri topluca
tek bir uygulama tebliği ile tekrar gündeme getirdi. Tebliğde eskiden beri var olan
uygulamalara ilişkin açıklamalar yer aldığı gibi bazı bölümlerde de eski tebliğlerde yer alan
düzenlemeler tekrar edildi. Tabii bu tebliğle birlikte bir takım tereddütler de gündeme geldi.
Şimdi bu konulara ilişkin olarak sunumlarını yapmak üzere, Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı
Şinasi CANDAN’a sözü vermek istiyorum. Buyurun Sayın Başkan.
ŞİNASİ CANDAN
Sayın Başkan, İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası’nın çok değerli üyeleri, sizleri Gelir
İdaresi Başkanlığı adına saygıyla selamlıyorum. Öncelikle Başkanımız sayın Adnan ERTÜRK
beyin sevgi ve selamlarını da iletmek istiyorum.
Katma Değer Vergisinin 85 yılında çıktığından bugüne 56 ayrı kanunla, Katma Değer Vergisi
Kanununun çoğu maddelerinde değişiklik gerçekleşmiş... Yine 91 adet Bakanlar Kurulu Kararı,
123 adet tebliğ ve verilmiş çok sayıdaki görüşle, ekonominin birebir içinde olan çok dinamik
bir vergi katma değer vergisi. Tabii gönlümüz ister ki, bu verginin daha basit, sade bir halde
uygulanabilmesi. Biz de Gelir İdaresi olarak bu verginin uygulama boyutunda oldukça
sıkıntılar yaşamaktayız. Çünkü bizdeki uygulama, Katma Değer Vergisi Kanununu uygulayan
diğer ülkelerden oldukça farklı bir yapıya kavuşmuş durumda. Ekonomik, siyasi bir takım
gerekçelerle üç tane oranın “% 18, “% 8” ve “% l” ve istisnaların çok fazla olduğu bir yapı.
Bu yapıyla birlikte hem mükelleflerin, hem bu konudaki müşavirlerin, hem de vergi dairesi
personelinin oldukça sıkıntı yaşadığı bir mevzuat haline maalesef geldi. Yani bu bizim de
kontrolümüz dışında olan bir yapı. Bizim mevzuatın daha basit, sade, anlaşılır bir hale gelmesi
için, başlatmış olduğumuz çalışmalardan biri de “Katma Değer Vergisi Tebliğini” tek bir tebliğ
haline getirmekti. Bu süreç içinde, öncelikle indirimli oranla ilgili olan tebliği yayınladık.
Tevkifat tebliğini yayınladık. Daha sonra diğer iadelerle ilgili bir tebliğ, özellikle 84 No.lu
Tebliği de içine alan, özel esasları da içine alan tebliğ, ayrı bir tebliğ şeklinde yayınlamaktı
amacımız. Fakat zaman içinde öyle bir aşamaya geldik ki, artık bunu tek bir tebliğ halinde
yayınlayalım, dolayısıyla bundan sonra yapacağımız değişiklikleri de bu mevzuat üzerinde
gerçekleştirelim dedik. Bu tebliğ üzerinde artık değişiklikler gerçekleşecek. Yani bundan sonra
çıkacak tebliğler, bu tebliğde değişiklik yapan tebliğler olacak.
Burada biz İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası’ndan sayın Başkanın davetini aldığımızda,
gerçekten memnun olduk. Çünkü bu süreçte bu tebliğle ilgili, burada biz sunum yapacağız ve
diğer bir ekibimiz de sürekli değişik illerde bu sunumlarını yapmaktalar. Bu sunumları
yaparken de bizim amacımız şu; Bu tebliğ sonuçta değişmeyecek ilahi bir metin değil. Bunu
biz sizlerden gelecek öneriler çerçevesinde de bu anlamda her zaman değişikliğe açık bir metin
olarak kabul ediyoruz. İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odamız da bu bakımdan bizim için
oldukça önemli. Çünkü bu işin en söz sahibi özel sektörle devlet arasındaki köprüyü kuran
uzman kişilerin, vergi hukuku alanında gerçekten söz sahibi olan, değerli katkıları olan, vergi
hukukunu yönlendiren grup da bu Oda’nın üyeleri arasında, biz bu daveti bu nedenle
önemsedik ve teşekkür ediyoruz. Bugün sizlerle birlikte olmamız da ayrı bir memnuniyet
vermekte. Zaten sayın Başkanımız da bu konuya özellikle çok önem verdi ve kendisi de burada
olmak isterdi, ama yoğunluktan dolayı beni görevlendirdi. Ben de bu çerçevede sizlerle bir
arada olmaktan ayrı bir onur ve mutluluk duyuyorum. Biz buradaki sunumdan sonra gelecek
soru cevaplarla da sizlerin uygulamada karşılaşacağınız, tereddüt duyduğunuz konulara açıklık
getirmeye çalışacağız. Ama dediğim gibi, bugüne kadar değişik illerde Denizli, Bursa, Kayseri,
Konya, Adana, Mersin, Kocaeli’de, bu sunumları tamamladık. Bundan sonra yaklaşık 13 ilde
daha bu sunumlara devam edeceğiz. Bütün gayemiz de bu tebliğle ilgili değiştirilmesi gereken,
sektörün önünde, ülke ekonomisi önünde engel oluşturan, sanayicimizin, işadamımızın,
mükellefimizin iadelerini almasını geciktiren işlemlerindeki sorunları en aza indiren bir
mevzuatı ortaya koymak, sizlerin de bu açıdan konuya yaklaşmasını diliyoruz. Bu noktada
sizlerin değerli katkıları da bizim için çok önemli.
Ben bu duygu ve dileklerimi ilettikten sonra, sunumunu yapacak Gelir İdaresi Daire
Başkanımız Mehmet ARABACI’ya sözü vermek istiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sunuma başlamadan önce bir, iki hususu arz etmek istiyorum.
Sunum yaklaşık 40 dakika sürecek zannedersem, 40 – 45 dakika civarında. Belki daha önce
duyduğunuz şeylerin tekrarı veya okuduğunuz şeylerin tekrarı gibi gelebilir. Yalnız öyle
olmadığını ben biliyorum ve dikkatlerinizi de o şekilde toplamanızı rica ediyorum. Bundan
önceki uygulamalarla, bundan sonraki uygulamalar arasındaki farklılıklar ve benzerlikler ve
önemli görülen konular sunumda vurgulanacak. Konuşmacının sunumu süresince soru ve katkı
kabul etmeyeceğiz. Ancak, sunumdan sonra bir ara vereceğiz ve bu aradan sonra sizlerden
gelecek soruları alacağız. Yalnız soruların yazılı olmasını diliyoruz. Malumunuz hava sıcak,
salonumuz oldukça kalabalık, sizleri de burada çok fazla tutmak istemiyoruz. O yüzden sözlü
soru bu toplantı itibariyle kabul etmeyeceğiz. O yüzden lütfen konuşmacı sunumunu yaparken
veya daha sonra sorularınızı yazılı olarak iletirseniz memnun olurum.
Hepinize teşekkür ediyorum, buyurun Sayın Başkan.
MEHMET ARABACI
Sayın Oda Başkanım, Oda”nın değerli temsilcileri, Sayın Defterdarım, değerli üstatlar,
hanımefendiler, beyefendiler, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi bu tebliğin çalışması son birkaç ayda oluşmuş, bitmiş bir şey değil. Belki biz göreve
başlayalı çok kısa süre oldu, ancak bu tebliğin çalışması yıllardır devam eden, yıllardır
üstatlarımızın, arkadaşlarımızın, özellikle Gelir İdaresi Başkanlığı’nın ve ondan öncesinde
Gelirler Genel Müdürlüğü’nün ilgili şubelerinde çalışan arkadaşların katkılarıyla oluşturulmuş
bir tebliğ. Az önce Sayın Başkan Yardımcımız Şinasi CANDAN üstadın da söylediği gibi,
birçok tebliğlerden, sirkülerlerden, muktezalardan esinlenilerek bu aşamaya gelmiş. Ancak bu
aşamada bile, bu tebliğin aynı zamanda 2013 yılı içerisinde taslak olarak siteye konulmak
suretiyle gerek taşra teşkilatlarından, gerekse sivil toplum kuruluşlardan, Odalardan,
YMM’lerden, SMMM Odalarından alınan öneriler çerçevesinde belli bir aşamaya gelmiş ve
olgunlaştırılmış bir tebliğ. Tabii ki, gelen her öneri kabul edildiği anlamını taşımıyor. Ancak
her önerinin mutlaka tek tek üzerinde değerlendirilerek bir sonuca varıldığı, eğer bugün, bu
aşamada, bu şekilde çıktıysa bu tebliğ, bunun mutlaka uzun bir çalışma yapılarak çıktığının da
bilinmesini isteriz.
Diğer taraftan bu sunum esnasında diğer illerde, biraz önce bahsedilen illerde olduğu üzere,
katılım daha geniş perspektifli oluyor, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın personeli de dahil olmak
üzere, SMMM yada YMM Odaları, ayrıca Sanayi ve Ticaret Odaları, ilgili illerde Deniz Ticaret
Odaları olması durumunda onlar da katılıyorlardı ve mükelleflerin de katılması hasebiyle,
sunum biraz daha maddeler üzerinde daha teknik değildi. Ancak burada hepinizin bu tebliği
okuduğu varsayımı altında, sadece tebliğdeki her şeyi anlatmak mümkün değil malumunuz.
Sadece esas itibariyle değişiklik yapan ve gelen alanlarla ilgili madde madde üzerinde temas
ederek geçeceğiz. Tebliğle ilgili olmak kaydıyla soru gelirse onları da cevaplandırırız. Sorular
yazılı olarak alınacak diye ilan edildi. Sorular yazılı olarak sunum esnasında da yazılıp, ön
tarafa bir şekilde aktarılabilir. Şube Müdürü arkadaşlarımız burada, gerekli değerlendirmelerini
yapacaklar. Ben bu vesileyle inşallah hayırlı olur diye başlamak istiyorum sunumumuza.
Malum tebliğin esas amacı, basit ve anlaşılabilir hale getirmek ve mükellef odaklı olmasını
sağlamak, bugüne kadar oluşmuş olan muktezalarla açıklanmaya çalışılan, sirkülerlerle belli bir
aşamaya getirilen açıklamaları, daha kanuni zemine oturtarak tebliği oluşturmak suretiyle
Resmi Gazetede yayınlamak suretiyle kamu oyuna ilan etmek idi ve o aşamalar gerçekleştirildi.
Söylediğim üzere taslak çalışması devam ederken, her bir madde üzerinde tek tek tartışıldı,
değerlendirildi ve belli bir aşamaya gelindi. Bu zamana kadar gidilen illerde edindiğim intiba
şu, gelen sorulardan; gerek aslında önceki tebliğlerde, mülga tebliğlerde yer almak suretiyle bu
tebliğe aktarılmamak suretiyle yürürlükten kalkan bazı unsurlar olsun, ya da bu tebliğin kelime
aralıklarına yerleştirilmiş zımni ifadelerden olsun, genel itibariyle anlaşıldığını anlıyorum gelen
sorulardan. Demek ki, aslında verilmek istenen mesaj da belirli aşamaya kadar verilmiş oldu.
Kanun maddeleri itibariyle tek tek gidecek olursak, ilk esaslı değişikliğin aslında kanunun
9’uncu maddesiyle ilgili olan kısmında olduğunu görüyoruz. Burada tevkifat uygulamasından
kaynaklanan ve vergi inceleme raporuna göre mahsuben iade talep edilen işlemlere ilişkin
ayrıntılı açıklamalar yapılıyor ve ilk defa çinko teslimleri kısmi tevkifat kapsamına alınarak
“5,10” diye bir oran belirleniyordu. Bu kapsamda daha önceden alınan talepler varmış,
değerlendirmeler varmış ve onların üzerine bir değerlendirme yapılarak, bu sonuca varılmış.
Tevkifat uygulamasından kaynaklanan ve incelemesiz, teminatsız iadesi talep edilen tutar da
“5.000” TL’ye çıkarılıyor. Daha önceki uygulamaların hepsi “4.000” TL idi.
Katma Değer Vergisi Kanunumuzun 15’inci maddesi 1-a bendine ilişkin, Mal ihracı ile ilgili
olarak da, gümrüksüz satış mağazalarına yapılan teslimlerin, yurtiçi teslim sayıldığına ilişkin
düzenleme kaldırılmıştır. Artık bunların ihracat olduğu kabul edilecek. Daha önceden bunlar
muktezalarla bir şekilde aşılmaya çalışılmış idi.
Uluslararası taşımacılığa ilişkin, deniz ve hava taşıma araçlarına yapılan akaryakıt, kumanya,
teknik ve diğer malzeme teslimlerinde de gümrük beyannamesinin ibraz zorunluluğu olduğu bu
tebliğle açıklanmıştır. Faturayla gümrük beyannamesi arasında tutarsızlık olması halinde Geçici
Gümrük Müdürlüğü’nden bilgi talep edileceği bilgi, yine bu tebliğimizde açıkça ifade ediliyor.
Yine 11’inci maddenin 1-a kapsamında, “bavul ticareti” anlamında, biliyorsunuz bu konuda
biraz fazla karışık ve takibi zor bir beyan usulü var idi. Beyan usulü gümrük beyannameli
ihracata paralel hale getirilmiştir tebliğimizde. İstisna onaylı özel fatura ve döviz alım belgesi
de tevsik ediliyor idi. Artık döviz alım belgesinin ibraz zorunluluğu kaldırılmıştır. Bavul
ticareti kapsamında satışlarda alt limit “2.000” TL’ye yükseltilmiştir. Daha önce “600” TL. idi.
Özel fatura içeriği malların yurt dışına çıkarılması için üç aylık sürenin, fatura tarihini izleyen
aybaşından başlayacağı belirtilmiştir. Daha önce fatura tarihinden başlıyor idi.
Yine 11/1-a maddesi kapsamındaki hizmet ihracına baktığımızda, hizmet ihracından
kaynaklanan iadelerde usul değişti. Mahsuben iadelerde 5.000 TL’ye kadar incelemesiz,
teminatsız iade alınabilirken, nakden iade sadece vergi inceleme raporu sonucuna göre yerine
getirilecektir bundan sonra. Burada da yine iade talebinde döviz alım belgesi ibraz zorunluluğu
kaldırılmıştır. Hizmet bedeline ait ödeme belgesinin ibrazı yeterlidir. Dövizin Türkiye’ye
getirildiğini tevsik eden, mevzuata göre geçerli bir belgenin olması kaydıyla banka dekontuyla
kabul edilebilecektir. İşlemin beyanı, e beyannameye uygun hale getirilmiştir. Bu kapsamda
hizmet ihracına ilişkin açıklayıcı olması hasebiyle değişik örneklerden burası çoğaltılmıştır.
Dikkat edilirse tebliğde genel itibariyle teslimlere ilişkin istisnalarda aslında bir değişiklik yok,
meblağ değişikliği dışında. Ancak hizmet karakterli ihracatlarda bir değişiklik var karakteristik
itibariyle baktığımızda.
Bir diğer slaytımız, yolcu beraberi eşya 11/1-b. Burada satışlarda yalnızca fatura
kullanılmaktaydı. Bu satışlarda fatura hükmünde olmak ve faturanın içerisinde yer alan bilgileri
ihtiva etmek kaydıyla, ödeme kaydedici cihaz fişinin de kabul edilebileceği açık bir şekilde
burada yazılmıştır.
Yine ÖTV Kanunu 1 Sayılı Listeden yararlanılan mallar hariç olmak üzere, yolcuların
beraberinde götürebilecekleri her türlü mal için işlem yapılacağı yönünde düzenleme
yapılmıştır.
Bir de aracı firmalar vardı, alıcıya KDV iadesinde aracılık yapan firmalara, sadece bu
kapsamda aracılık yapabileceklerine dair düzenleme yapıldı. Daha önceden bu işlemlerin
yanında başka faaliyetlerle de uğraşabiliyorlar idi. Aracı firmaların yetki belgesi süresiz
verilmekte idi. Bunların kiminin süresinin dolduğunu, ya da şu an faal olup, olmadığının takibi
yapılamamaktaydı. Bu konuda da takibi yapabilmek adına, süre beş yılla sınırlandırıldı. Devam
etmek isteyenler tekrar yenileyebilmektedirler.
11/1-b kapsamında yabancı sinema yapımcılarına tanınan “istisna” diye adlandırdığımız
kısımda, bu kapsamdaki iadenin sinema filminin çekimi bittikten sonra yapılacağı yönünde
düzenleme yapılmak suretiyle konu açıklığa kavuşturulmuş oldu.
Gelelim en güzel konuya; 11/1-c, ihraç kayıtlı teslimlere. İmalatçı kapsamı genişletilmiştir.
Sanayi üretiminin yanında zirai üretim yapanların da imalatçı sayılacağına dair düzenleme
yapılmıştır. Önceden sadece Sanayi Sicil Belgesine sahip imalatçılar kabul edilebiliyor idi. Bu
kapsamda zirai üretimde bulunan değişik sektörlerden gelen talepler de bu anlamda
değerlendirilmiş oldu.
Daha önce imalatçı kapsamında olmamasına rağmen, ihraç kaydıyla teslim yapabilen
mükelleflere ilişkin düzenlemeler de kaldırıldı. Bunlar katılım bankalarının ihraç kayıtlı
teslimlerine giden Dış ticaret sermaye şirketinin sektörel dış ticaret şirketlerinin imalatçı
olmayanların teslimi tecil terkin kapsamı dışına kaydırılmış oldu. Bu haliyle aslında kanunun
amacına uygun hale getirilmiş oldu.
İhracatın gerçekleşmemesi halinde, imalatçının ödediği vergi ile ihracatçının indirim
uygulaması konusu da açıklığa kavuşturuldu. Tebliğde bu konuya ilişkin ihracatın
gerçekleşmemesi halinde, daha önce de muktezalarla verilmiş olan bir takım görüşler var. Tecil
terkin kapsamında yapılan teslimler, eğer mükellefin kendisinden kaynaklı bir sorun değilse,
sürenin bittiği tarih ertesi yıla sarksa bile, takvim yılı aşılsa bile, bittiği yılı takip eden günden
itibaren indirim konusu başlıyor ve bu takvim yılı bitene kadar da indirim konusu yapabiliyor,
örneklerimiz bu şekilde. Ancak, bu anlamda mükellefin kendisinin kusurundan
kaynaklanıyorsa, ihraç kayıtlı teslimin yapıldığı tarih itibariyle kendi yükümlülüğünü yerine
getirme durumuna gelir.
Bir diğer slaytımız, ihraç kayıtlı teslimin devamı mahiyetinde ve bedelsiz ihraç edilen malların
ihraç kaydında teslim edileceğine yönelik açıklama yapılmak suretiyle, bu konu da açıklığa
kavuşturulmuştur. İhraç kayıtlı teslimler nedeniyle, tecil edilen verginin terkininde indirilecek
KDV listesini artık aramıyoruz. İhraç kaydıyla teslimlerden doğan KDV iadelerinin indirim
yoluyla telafi edilebileceği, bu tutarın ihracatın gerçekleştiği dönem beyannamesinin indirimler
tablosunda yazılabileceği ve e beyannameye uygun bir hale geldiği belirtilmiştir. Bunlar 11’inci
maddeye bağlantılı olarak yapılan düzenlemeler.
Dâhilde işleme rejimi kapsamında, dahilde işleme izin belgesi sahibi mükelleflerle ilgili olarak,
bu kapsamda olan mükelleflerin, geçici 17’nci madde kapsamındaki teslimlerde, teslimi
yapanın imalatçı olması aranmakta idi. Dahilde işleme izin belgesi sahibi alıcıların geçici
17’nci madde kapsamında KDV ödemeksizin mal alımı yapmaları için, satıcıların ayrıca
imalatçı vasfına haiz olmaları gerekmez. Böylece hem yurtiçinden alımlarda, hem yurtdışından
alımlarda bir senkronize olmuş oldu. Rekabet giderilmiş oldu.
Dâhilde işleme izin belgesi sahibi mükelleflerin geçici 17’nci madde kapsamında temin ettiği
malları kullanarak ürettikleri malların, dâhilde işleme izin belgesi sahibi alıcılara geçici 17’nci
madde kapsamında teslimine imkân tanınmıştır. Ancak bu kapsamda teslim edilen malların,
diğer dahilde işleme izin belgesinin girdisi mahiyetinde olması ve her bir dahilde işleme izin
belgesinin, dahilde işleme mevzuatına uygun olarak kapatılması gerekir. Ayrıca, iade
alınabilecek tutar, önceki safhalarda ödenmeyen KDV tutarı düşüldükten sonra kalan kısım
olacaktır. Yani net yaratılan Katma Değer Vergisi tutarı, onun oranı üzerinden % 18.
Yine aynı şekilde dahilde işleme izin belgesi sahibi mükelleflerin geçici 17’nci madde
kapsamında temin ettikleri malzemeleri kullanarak ürettikleri malların, Kanunun 11/1-c
maddesi kapsamında ihraç kayıtlı olarak teslim edilebileceği açıkça belirtilmiş olduğu gibi, bu
kapsamda da iade taleplerine sınır getiriliyor. Az önceki anlattığım şekilde kendisinin yarattığı,
önceki aşamalarda tecil terkin edilen değil, kendisinin ödemediği vergiyi değil, ödediği ya da
kendisinin yarattığı, 50 birim almışsa, 50 birim tecil terkin edilmişse, onunla ilgili KDV’yi
ödememişse ve bunu 100’e satmışsa, 100’ün üzerinden değil, aradaki fark olan 50’nin
üzerinden yapılacağına ilişkin açıklama net olarak tebliğde yazıldı. Yalnız bu aslında yeni bir
düzenleme değil. Bu aslında daha önceden sirkülerlerle ve muktezalarla yapılan açıklamalarla
defeatle izah edilmeye çalışılmış. Ancak, anladığım kadarıyla muhtemelen yanlış bir anlaşılma
sebebiyle, tamamı üzerinden alınıyor imiş.
Bu arada şunu atlamayayım; eşdeğer eşyayla ilgili de yine bir düzenlememiz var. Bu eşdeğer
eşya uygulamasına ilişkin de şöyle bir şey söyleyebiliriz; önceden satın alınan maddeler
kullanılmak suretiyle, imal edilen, vücuda getirilen ve dâhilde işleme izin kapsamında ihraç
edilen malların bünyesine giren maddelerin, yani “eşdeğer eşya” dediğimiz maddelerin,
sonradan belge kapsamında yurtdışından ithali ya da tesliminde de KDV tahsil edilmeden işlem
yapılabilmesine imkân sağlanmıştır. Ancak, bu uygulama kapsamında dahilde işleme izin
belgesi sahibi mükelleflerin veya ihracatçıların iade talebi, dahilde işleme izin belgesi
kapatılmadan yerine getirilmeyecektir.
11’inci maddeyle ilgili genel olarak tabloya baktığımızda, şunu görüyoruz aslında; iade
prosedüründe genel itibariyle bir değişiklik yok. Sadece hizmet karakterli olan ihraçlarda daha
sıkı bir politika uygulandığını söylemek mümkün. Diğer taraftan proje getirmek suretiyle de,
şimdi geleceğimiz 13’üncü madde kapsamındaki uygulamalarda da böyle bir politika
uygulandığı görülebilir.
Proje uygulaması öngörülen istisna düzenlemelerine de şöyle başlıklar halinde bakacak olursak,
bu da yeni düzenlemenin getirdiği en önemli yeniliklerden bir tanesi.
“13/a kapsamında hava, deniz ve demiryolu araçlarına ilişkin istisna”, “13/c kapsamında
kıymetli maden aramalarına ve taşımacılık yapanlara hattın inşa ve modernize edilmesine
ilişkin istisna”, “13/e kapsamında limanların ve hava meydanlarına bağlantı sağlayan
demiryolu hatlarıyla ilgili liman ve hava meydanlarının inşası, yenilenmesi ve genişletilmesine
ilişkin istisna ile yine (yap, işlet, devret) veya Sağlık Bakanlığı’nın ya da Milli Eğitim
Bakanlığı’nın kiralama karşılığı yaptırılan projelerindeki KDV istisnası, geçici yürürlük
maddesindeki istisnalar için, proje uygulaması öngörülmektir”.
Proje uygulaması öngörülmesinin temel amacı, özellikle hizmet karakterli olan bu istisnalar
için, takiple kontrol mekanizmasını getirmek... Daha önceden istisna belgesi düzenleniyor idi.
Bu mükelleflere yapılan teslim belgesi için istisna uygulanıyor idi. Ancak bunlarla ilgili bir
kontrol mekanizmamız yok idi. Şu anda bir kontrol mekanizması suretiyle, biz de en azından
sonuçta “KDV iadesi” diye bahsettiğim konuyla ilgili, şöyle bir kısa bilgi vereyim; 2013 yılı
içerisinde bizim toplam KDV tahsilatımız “124 milyar” TL. Bu 124 milyar TL’nin, 23 milyar
TL’sini iade etmişiz. 23 milyar TL. küçük bir meblağ değil, çok ciddi bir meblağ. Bugün bu
paraya muhtaç olan ülkeler var baktığınız zaman. Yani bu kadar parayı devlet kaynağından
ayırıyor ve bu yaklaşık olarak “% 20” bir orana tekabül ediyor. “% 18”in biraz üstünde bir
rakama tekabül ediyor. Bunun da “% 70”i ihracattan kaynaklanıyor. Ancak doğal olarak hani
bir taraftan bu işleri kolaylaştıralım derken, diğer taraftan da devletin, vatandaşın, yurttaşın
hakkını da korumak zorundayız, hani devlet olarak böyle bir yükümlülük de var ve bu
kapsamda biraz daha muhafazakâr, daha koruyucu politika izlenmiş olabilir. Bu olaya bu
açıdan da bakmanızda fayda görüyorum açıkçası.
“Hizmet karakteri” dediğiniz bu kontrol mekanizmasının yeni bir işlem olması hasebiyle
uygulaması nasıl olacak. Bu proje uygulamasıyla getirilen istisnalardan mükellefler tarafından
hazırlanan proje kapsamındaki mal ve hizmetlere ilişkin liste, elektronik ortamda sisteme
girilecek. Mükellefte şu anda böyle bir liste yok. Elektronik ortamda girilme imkânı yok. Şu
anda hazırlık yapıyoruz. Ancak, en kısa zamanda bilgi işlem kısmı da bu süreci tamamladığı
takdirde, vergi dairesi başkanlıklarına bu şekilde başvuru yapılabilecek. Mükellefler bu
hizmetlere ilişkin listeyi elektronik ortamda sisteme girdikten sonra, vergi dairesine “istisna
belgesi” almak için başvuruyorlar. Vergi daireleri de bu mükelleflerin durumunu, iştigal
konularını, burada bahse konu işin gerçek mahiyetine uygun olup, olmadığını, elektronik
ortama, sisteme girilen hizmetlerle ilgili olmak üzere vergi dairesi başkanlıklarınca da bu
istisna belgesi verilecek.
İstisna belgesi, proje kapsamındaki mal ve hizmetlere ilişkin liste esas alınarak ve sadece bu
kapsamdaki işlerle sınırlı olarak uygulanmak üzere verilecektir. İstisna belgesi ekinde, istisnalı
olarak alınacak mal ve hizmetin “niteliği, miktarı” gibi belirleyici unsurlar yer alacaktır. Satıcı,
istisna belgesinin ilgili bölümüne “fatura tarihini, numarasını, mal ve hizmetin miktarını,
tutarını, hem adet olarak, hem tutar olarak belirtmek suretiyle onaylayacak” ve bir örneğini
alacak. Teslim gerçekleştikçe alıcı ve satıcılar da bu bilgileri proje kapsamında sisteme
yükleyecekler. Proje ile ilgili herhangi bir konunun revize edilmesi halinde, ya da
güncellenmesi halinde, ya da ek proje düzenlemesi halinde, proje kapsamındaki mal ve
hizmetlere ilişkin listeler de yenilenecek. Sürelerle ilgili bir değişiklik, revizyon yapıldığı
zaman, bunların da yenilenmesi tekrar yapılacaktır.
Sadece hava, deniz yolu taşıma araçlarının tadil, bakım ve onarımına ilişkin alımlarda
uygulanmak üzere, istisna kapsamındaki işlemlerin ayrı bir projeye bağlanması hasebiyle ve bu
işlemlerin zorluğu sebebiyle, bazen bu küçük çaplı işlemlerde, bakım ve onarımlarda “servis
formu” ya da “mühendislik raporu” gibi, raporlarla da bu tür istisnalara başvurma imkânı
sağlanmıştır. Bu tür istisnalarda da, istisna belgesi ile bu başvurular yapılacaktır.
Vergi dairesince alınan istisna belgesinin, alıcı tarafından onaylanmış bir örneği mükellef
tarafından hizmeti sunanlara verilir. Satıcı mükellefin iade talebi bu istisna belgesi ve
elektronik sistemde yapılan alış ve satış bilgileri karşılıklı kontrol edilmek suretiyle kapatılır ve
sonuçlandırılır.
Mükellefler istisna belgesinin bittiği tarih itibariyle, belgeyi vergi dairesine ibraz ederek
kapattırmak zorundadır. Vergi dairesi de istisna belgesinde yer alan mal ve hizmetlerin satıcılar
tarafından doldurulup, doldurulmadığını ve gerekli kontrollerini yaparak ve faturalara uyumunu
gözeterek istisna belgesini kapatacaklardır.
13’üncü maddenin b bendiyle ilgili olarak, ilk defa “liman ve hava meydanı” tanımı değişik
durumlardan gelen görüş çerçevesinde net bir şekilde ortaya konulmuştur. Düzenlenen faturada
hizmetin nedeninin yanı sıra, hangi araç için verildiğinin de ayrıca belirtilmesi istenmektedir.
13-c kapsamında petrol arama işlerine ilişkin olarak, uygulamada Petrol İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından yürütülen usulle de, bizim mülga tebliğlerimizde bir uyumsuzluk var idi.
Bunu gidermek için Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün görüşleri de alınarak, ithalatta
uygulanan sistem yurt içinde de uygulamaya başlanmıştır. Bu istisna belgesi kapsamında bir
aylık dönemde alınan sarf malzemelerini içeren liste Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından
onaylanması uygulaması getirilmiş. Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından da vasıta,
akaryakıt ve demirbaş alımlarında önce bir ön izin alınması, ön izinden sonra uygulamanın
yapılması imkânı getirilmiştir.
13-c bendi kapsamında altın, gümüş ve platin arama, işletme, zenginleştirme kapsamında
özetleyebileceğimiz, önceden şöyle bir sistem vardı; “önce öde, sonra al” dediğimiz bu
sistemden vazgeçiyoruz. İstisnadan yararlanma hakkı bulunanlara, istisna belgesi düzenlenmek
suretiyle proje kapsamındaki alımlarını KDV’siz yapma imkânı getirilmiş oluyor.
13-d bendi kapsamında, yatırım teşvik belgesi kapsamında, yatırım teşvik belgesi sahibi
mükelleflere belge kapsamındaki makine ve teçhizatlar KDV’den istisna, malumunuz.
Uygulama genel olarak burada korunmakla birlikte, yatırımın usulüne uygun olarak
gerçekleşmemesi halinde ne olacağı konusu belirsizdi. Bunlar birazcık detaylaştırılıyor ve
ayrıca devlet üniversiteleri ve hastaneleri ile belediyelere verilen yatırım teşvik belgesi
kapsamındaki makine ve teçhizatlarda istisna uygulanabilmesi için aranan şartlar daha
netleştirilmiş oldu. İndirim hakkı tanınan işlemlerde kullanılma şartı, bilançoya veya aktife
kaydedilme şartı olarak belirlendi. Yatırım teşvik belgesi kapsamında alınan makine ve
teçhizatların ilgili birim, kuruluşlar tarafından KDV beyannamesi verilme dönemi içerisinde
verilme zorunluluğu geldi. Bu bildirime ilişkin, form da, sistemde KDV beyannamesiyle
beraber yer almakta. Bu da oradan verilmek suretiyle, bundan sonraki liste alanından
faydalanılması bu şartla bağlandı. Buradaki amaç, çapraz kontrolleri yapabilmek, bununla ilgili
daha önce soru geldiği için bunu söylüyorum. “Neden böyle bir şeyi topluyorsunuz vergi
dairesinde?” diye, vergi dairesinde bu anlamda toplamamızın sebebi, çapraz kontrolleri
yaparken tekrar tekrar belgeleri istemeden işlemi yapabilmek.
13’üncü maddenin iadelerine baktığımız zaman, dikkat ederseniz gene teslimle ilgili olan bir
araç teslimi dışında, diğerlerinde genel itibariyle değişiklik var. Çünkü bunlar genelde hizmet
karakterli, hizmet karakterli olan istisnaların iadesinde esas değişikliğin olduğunu ve
teslimlerde uygulamanın da aynen devam ettiğini söyleyebiliriz. Ancak bunlardan bazılarının
da proje kapsamında alındığını da belirtmekte fayda var.
Burada da yine iadelere toplu olarak bakarsak, dikkat ederseniz mal üretimi ve teslimine
dayanan, ya da bu kapsamda olanların hepsinde sadece rakamsal değişiklik var. 13-e
kapsamında, hani “hizmet” diye nitelendirdiğimiz kısımda hizmet karakterli olması hasebiyle
esas değişiklikler var.
14’üncü madde kapsamında, genelde bu konu aslında 60 Numaralı Sirkülerde yer almışken
tebliğe işlendi ve bu kapsamda yapılan taşımacılıkta istisnanın uygulanacağı açıkça ifade
edilmiş oldu. Bu konuda belirsizlik giderilmiştir. Aynı zamanda uluslararası taşımacılık
işlerinden kaynaklanan iade taleplerinde kullanılacak tevsik edici belgeler de bu anlamda
netleştirilmiş oldu.
15’inci madde kapsamında karşılıklı olmak kaydıyla, yabancı devletlerin Türkiye’deki
temsilciliklerine, konsolosluklarına yapılan teslim ve hizmetler vergiden istisna, hepimizin
malumu. Uluslararası kuruluşların resmi ihtiyaçlarında kullanacakları mal ve hizmetlere istisna
uygulanabilmesi için, bu kuruluşun yazıyla işlemi yapacak müesseseden istisna uygulamasına
talep ediyor idi. Uluslararası kuruluşlara yapılacak teslim ve hizmetler Dışişleri Bakanlığı’nın
da talep ettiği gibi diplomatik temsilciliklere yapılan teslim ve hizmetlere tanınır hale getirildi.
Fahri konsoloslukların istisnadan faydalanamayacağı açıkça belirtilmiş oldu, daha önce
açıklanmış olmasına rağmen.
14 ve 15’inci maddelerimizde, diğer istisna kapsamındaki, tam istisna kapsamındaki iadelere de
şöyle bir toplu olarak baktığımızda, yine hizmet karakterli olanlarda bir değişikliğin olduğunu,
bunun dışındakilerde gerek diplomatik, gerek 17/4 istisna kapsamında sadece rakamsal bir
değişikliğin olduğu görülmektedir. Yine geçici maddelerde bu kapsamda yapılan
değişikliklerde de esas itibariyle sadece rakamsal değişiklikler var. Onun dışında değişiklik
yok. İadelere ilişkin genel olarak hepsi için geçerli olmak kaydıyla, hani ilgili metinlerinde yer
aldığı şekilde incelemesiz, teminatsız nakit iadesi sınırı 4.000 liradan “5.000” liraya
çıkarıldığını söylemiştik biraz önce. Bu limit tevkifatlı işlemler ile, indirimli orana tabi
işlemlerden doğan iade talepleri dahil, iade hakkı doğuran tüm işlemler için geçerli. YMM
raporuyla iade talebinde bulunan mükelleflere teminat karşılığında iade yapıldıktan sonra, 6 ay
içerisinde YMM raporuna itiraz etme zorunluluğu getirilmiştir. Altı aydan sonra bir 6 ay
uzatma hükmü tebliğde yer alıyor.
Her bir işlemden doğan iadenin yapım usulü ayrı ayrı belirlenmiş. Bir mükellefin kendi
işlemiyle ilgili iade usulünü görmesi için, sadece kendi işlemiyle ilgili bölüme bakması yeterli.
Aslında bu tebliğin esas özelliklerinden bir tanesi de madde madde karışıklığın bir anlamda
önüne geçilmiş olması. Ancak şu anda en çok alınan sorulardan bir tanesi de, yerine gelmişken
söyleyeyim, fihristinin olmaması. Fihristi var aslında ama, biz hazırlık aşamasındayız.
Arkadaşlarımız ilgili yerlerden atıflar yaparken de, geriye dönüp hata olmasın diye üzerinde
tartışıyorlar. Daha bugün buraya gelirken bile aynı konuyu tartışıyorduk, yani “şu fihristi
bitirseydik” diye ama, henüz halledemedik. İnşallah en kısa zamanda fihrist kısmı da
halledildiği zaman, daha rahat ulaşım sağlanacaktır.
KDV iadelerinde işlemin mahiyetine uygun prosedürler belirlenmiştir, “hizmet karakterli
teslimleri uygun olarak” falan diye. Mesela hizmet karakterlilerde en çok eleştiri alan konu bu
olabilir. İncelemesiz, teminatsız mahsuben iade 5.000 TL ile sınırlandırılırken, nakit iadelerde
vergi inceleme raporuna bağlanmıştır. Vergi inceleme raporuna bağlamamızın gerekçesini az
önce anlattık. Bu konudaki eleştirilerinizi o 23 milyarlık iade göz önünde bulundurarak
yapmanızı öneriyoruz daha doğrusu.
Bir de iadeleri hızlandırmak adına yaptığımız, aslında geçmişte uygulanan, ancak şartları
giderek hafifletilen uygulama sistemlerimiz var. Nedir bu? Mesela “Hızlandırılmış İade
Sistemi”, HİS uygulaması ile aslında eskiden başvuru tarihi itibariyle bilanço verilerinin
tamamının sağlanması istenmekteydi. Ayrıca 350 işçi çalıştırma şartı vardı. Geçmişte aranan bu
dört bilanço koşulundan, üçünün sağlanması yeterli görünmektedir. Bu anlamda yararlanan
mükelleflerden % 80’i İstanbul’da... HİS’de iade biliyorsunuz beş güne kadar yapılabiliyor. En
geç beş gün içerisinde yapılıyor. Bir günde alan mükelleflerimiz bile var. Mevcut düzenlemede
350 olan çalıştırılan işçi sayısını 250’ye almak suretiyle, aslında şartların hafifletildiğini
söylemek mümkün. Aslında esas hafifleme burada yapılmakla birlikte, bundan önceki mülga
tebliğlerde, dönem içerisinde iyileştirme yapılmış.
Kimler Hızlandırılmış İade Sisteminden yararlanıyor? Asgari beş yıllık vergi mükellefiyeti
olan, son bilançoya göre en az “aktif toplamı 200 milyon TL”, “maddi duran varlık toplamı 50
milyon TL.”, “öz sermaye tutarı 100 milyon TL.”, “net satışları 150 milyon TL.” olan
mükelleflerden, bu koşulların herhangi bir üçünü sağlayanlar bundan yararlanacak, çalışan işçi
sayısı da 250 olan.
En çok aldığımız eleştiri bu aktif toplamlar, maddi duran varlıklar, öz sermaye, net satışların,
neden aynı rakamların önceki tebliğlerdekiyle korunduğu. Ancak, az önce onu söylemeye
çalıştım. En son tebliğde de aslında daha öncekilerden aşağıya doğru kademeli bir geçiş
yapılmış. O yüzden, burada tekrar ekstradan rakamsal bir indirimden ziyade, şartlarda bir
indirime gidildi.
Bir diğer iade sistemiyle ilgili kullandığımız yöntem, “İndirimli Teminat Uygulama Sistemi”,
önceki uygulamada sadece ihracat yapan mükellefler yararlanabilirken, yeni uygulamayla iade
hakkı sahibi tüm mükelleflerin bundan yararlanması imkânı sağlanmıştır. Aslında bizim de
amacımız, İndirimli Teminat Uygulama Sistemini daha fazla mükellefe açmak suretiyle,
onların hem maliyetlerini düşürmek. Daha düşük teminatlarla iadelerini alabilmelerini
sağlamak, hem de iade sürecini daha kısa süreçlerde neticelendirmek.
İTUS kapsamına giren, “İndirimli Teminat Uygulama Sistemi” kapsamına giren mükelleflerin
tespitinde de, Hızlandırılmış İade Sistemi uygulaması sistemine benzer olarak, genelde özel
şartlar getirildi. 84 Numaralı Tebliğe göre, İndirimli Teminat Uygulaması Sisteminden
yararlanan mükellefin, İndirimli Teminat Uygulaması Sisteminin sertifikası için yeniden
başvurması gerekmektedir. Çünkü burada üç ayrı kademe var. Üç ayrı aşama var. Hangisiyle
ilgili mükellef iştigal ediyorsa ve hangisiyle ilgili o şartı sağlıyorsa, o şarta ilişkin, sadece o
şarta ilişkin İndirimli Teminat Uygulama Sistemine ilişkin sertifikayı alır ve diğerlerine de bu
sertifika kapsamında yararlanabilir.
İndirimli Teminat Uygulama Sisteminden yararlanacak olan kimler? Bugün bahsettiğimiz üç
kategoridekiler. İşte “imalatçılar”, “imalatçı ihracatçılar”, “diğer ihracatçılar”, hizmet
ihracatçıları hariç, diğer yandan saydığım mükellefler. Bunların da genel şartı; Hepsinde asgari
üç yıllık vergi mükellefiyetinin olması. İmalatçı ihracatçılar için, ödenmiş sermayeleri veya
bilanço kayıtlı aktif toplamları 100 bin TL’yi aşanlar ve imalatçı için de 20’den fazla işçi
çalıştıranlar diyor.
Üç şarta bakıldığında, en kolay yapılabilecek şart olarak, imalatçı ihracatçıların olduğu
söyleniyor diğerlerine kıyasla. Aslında esas zaten bu işten fayda sağlayacak olan imalatçılar ve
imalatçı ihracatçılar. Onlar eğer kolay olan bir şartla bunu alıp, zor olan bir şartla geri iadesi
olan işlemlerden kaynaklanan bir iadesi varsa, onlara da kullanabilecek ve buradaki aylık
ortalama çalışan kişi sayısı “50”, “20” gibi şartlar var. Bunun nasıl hesaplanacağına dair sorular
geliyor. Burada işçi sayısının hesaplanmasında, ihracatın gerçekleştiği dönemden önceki 12
aylık ortalama esas alınıyor. Böyle bir belirleme yapıldı. Bu kapsamda aslında iadelerin bir
çoğunun bu kapsama girebileceğini, özellikle İstanbul’da çok fazla mükellefimizin bundan
yararlanacağı kanaati bizde hâkim...
Özel esaslar, aslında bu tebliğin belki de en can alıcı noktası. Çünkü özel esaslarla ilgili burada
gördüğünüz şube müdürü arkadaşlarımız, Şinasi üstat olsun, geçtiğimiz yıl bu konuyla ilgili
çok ciddi manada çalışma yaptılar. Bu çalışmada BDDK da bir anlamda katkı sağladı ama,
BDDK’nın katkısını bir tarafa bırakırsak, Gelir İdaresi Başkanlığı çok ciddi adımlar attı
aslında. Çünkü özel esaslar, bizim en çok kanayan yaramız idi ve bu kapsamda olan
mükelleflerden inanılmaz sayıda şikâyetler geliyor idi ve bizim hani rakamsal olay bazında
baktığımız zaman, yaklaşık 700 bin’in üzerinde olay özel esaslar kapsamındaydı. Sizin
tabirinizle “KOD” dediğiniz, tırnak içinde söylüyorum, ama özel esas uygulamasına tabi olan
ve 200 bin’in üzerinde de mükellef özel esaslara tabiydi. Ancak birçok mükellef özel esaslarda
olduğunun farkında bile değil idi. Çünkü bir şekilde ihracat veya iadeyle bir bağlantısı olmadığı
için. Bu düzenleme neticesinde, aslında şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Bu tebliğin ilgili en can
alıcı ve en yenilikçi yerlerinden bir tanesi özel esaslar. Burada kesinlikle kavramlar, ifadeler net
ve açık bir şekilde tanımlanmıştır. Sahte belge nedir? Kullanma nedir? Olumlu rapor nedir?
Olumsuz rapor nedir? Tespit nedir? Bunlar açık ve net bir şekilde ortaya konulmuş. Müfettişin,
ya da herhangi bir inceleme elemanının raporun sonucuna bir tane form doldurarak 50 tane,
100 tane mükellefi koyup, bunları sahte fatura düzenleme veya kullanma şüphesiyle KOD’a
alınması diye bir yazı yazmasının önü kapatılmış oldu. Çünkü buradaki tespitler, kesin tespitler,
bunları yapmadan bir mükellefin KOD’a alınması sizin tabirinizle, özel esaslara alınması artık
mümkün değil.
Özel esaslara alınma kriterinde esas konu, az önce söylediğimin dışında söz konusu olmaz.
İşlemin gerçek mahiyetine bakılarak yapılacak olması ve bu kapsamda da herhangi bir
tereddüde yer verilmeyecek şekilde açık ve net olarak ifade edilmiş olması sahteliğin, ya da
ilgili hususun ve mükelleflere de özel esaslar kapsamına alınmadan önce yaptıkları işlemlerle
ilgili, delil serbestisi içerisinde, yemin hariç, her türlü delili kullanabilecekleri açık ve net
belirtildi. Bu kapsamda olmak suretiyle, bu tebliğin en can alıcı noktalarından birisi olduğunu
söylemek de mümkün.
Ayrıca bu tebliğde getirilen bir durum da şu; Hâlihazırda birçok mükellefimiz bahsettiğim
üzere özel esaslarla ilgili bulunmaktadır. Bunların genel esaslara dönüşümüne ilişkin geçiş
hükümleri konuldu. Bu geçiş hükümleri neticesinde “700 bin’in üzerinde” diye bahsettiğim
olay, yarısının altına düştü. 200 bin’den fazla mükellefin, özel esaslara tabi olan mükellef sayısı
da bir anda 70 bin’ler seviyesine geldi. Bu aslında şu demek; Bu genel esaslara dönüşte üç tane
kademe var. Bunlardan bir tanesi süre geçmesi sebebiyle de dönme imkânı var. Eskiden bir
vesileyle, atıyorum 90 yılındaki bir olay nedeniyle, 98 yılındaki bir olay nedeniyle özel esaslara
alınmışsanız, o şirketin siz yönetim kurulu üyesi veya bir şekilde sorumlu bir müdürüyseniz,
bugün bile halen özel esaslarda idiniz, yeni bir şirket kursanız bile…Ve bu sistem aslında
değişmek suretiyle, genel itibariyle hem mükelleflerimizin, hem de Maliye’nin yükü hafiflediği
kanaatindeyim.
İade taleplerinin yerine getirilmesinde genel esaslara dönüş için belli sürelerinin geçmesinin
yeterli olduğunu söyledik. İade taleplerinin yerine getirilmesinde işlemin mahiyetine göre farklı
teminatlar belirlendi. Farklı teminatlar belirlenmesinin sebebinde, aslında özel esaslara
alınmayı gerektiren kriter aynı değil. Sahte fatura düzenleyen ile kullanan, düzenleme tespiti ile
kullanmaya ilişkin tespitlerin uygulanacak teminat miktarlarının eşit olmaması gerekiyordu, suç
ve ceza eşitliği gibi değerlendirirsek. Biz de bu anlamda bunlar için ayrı ayrı mahiyetine göre
farklı teminatlar belirledik. Mevcut mükelleflerden özel esaslarda olanları genel esaslara
geçişlerinde de uygulandıktan sonra bunlara dikkat edilecek. Az önce de söylediğim gibi, sahte
belge, yanıltıcı belge, bunların hepsi açık ve net bir şekilde kavramsal anlamda ortaya konuldu.
Ayrı bir metin gibi, ayrı bir kitap gibi düşünülebilir yani.
İade taleplerinin yerine getirilmesinde, özet olarak slayttaki şu tabloya bakacak olursak işte
düzenleme raporu bulunanlarda sahte belge düzenleyenler için beş kat, muhteviyatı itibariyle
yanlış belge düzenleyenler için dört kat gibi, kullanılma raporu bulunanlarda biraz daha hafif,
olumsuz tespitlerde benzer şekilde kademelendirme yapıldı.
Genel esaslara dönüş için olumsuz raporu veya tespiti bulunanların, ödeme veya teminat ya da
hakkında bir tane de olumlu rapor, bu konuyla ilgili yargı kararı, yargı kararını zaten çıkarmak
zaten bizi aşan bir konu, yargı kararı teşekkül etmişse çıkarmak durumundayız. Bunun
dışındakilerde eğer hakkında bir olumlu rapor gelmişse ve ilgili vergi zıyaa uğratılmamışsa,
ödeme yapılmışsa ya da teminat gösterilmişse bunları genel esaslara döndürmek mümkün.
Ayrıca rapordan sonra sahte belgede beş yıl, muhteviyatı itibariyle yanlış belgede dört yıl,
tespitten sonra da sahte belgede dört yıl, muhteviyatı itibariyle yanlış belgede üç yıl geçmesi
halinde genel esaslara dönüş imkânı getirilmiş oldu.
Kullanmaya ilişkin olumsuz raporu ya da tespiti bulunanlara ilgili olaraktan yine aynı şekilde
süre geçmesi sebebiyle sahte belgede dört yıl, muhteviyatı itibariyle yanlış belgede üç yıl
geçmesinde dönüş sağlanabilir hale geldi…
Diğer olumsuz tespitlerde genel esaslara dönüşe baktığımızda da defter ve belgeler ibraz
edilmediği, beyannameler verilmediği sürece genel esaslara dönülmez. Adres tespit
edilememesi durumunda da böyle sıkıntılar vardı. Tespit edilmişse de genel esaslara dönülür,
eğer sadece bunun altında bir alım yapılmışsa.
Sürelerle ilgili, genel esaslara dönüşe baktığımızda, aynı fiilin belli sürelerde tekrar
işlenmemesi koşuluyla özel esaslardan çıkış imkânı, işte beş, dört, üç yıllık gibi sürelerde
otomatik olarak çıkışa imkân sağlanmış oldu.
İşlemin gerçekliğinin ispatlanması konusunda ki bu gittiğimiz yerlerde genelde gelen bir
soruydu, o yüzden burada, “yemin hariç, her türlü delil ve hizmetin gerçekliği ispat edilebilir”
dedik ama bir takım örnekler verme gereğini duyduk, çünkü bunlar genelde geliyor. İşte malın
taşınması, depolanması, sigortalanması gibi konular, aslında delil olarak kabul edilebilecek
şeylerden, hamiline yazılı çek ile yapılan ödemeler, ödemenin kredi kartı, tapu devri, kamu
kurum ve kuruluşları aracılığıyla yapılması, PTT yoluyla yapılması gibi, aslında mükelleflerin
ispat edeceği nitelikteki her türlü belge ispat edici vasıta olarak kullanılabilir. Ancak bunlarda
temel mantık, işlemin gerçek mahiyetine uygunluğunu ortaya koyabilecek her türlü bilgi ve
belgenin ortada olması, yani bize sunulmuş olması.
Bu kapsamda aslında Gelir İdaresi Başkanlığında bu tebliğe yıllardır katkı veren üstatlara,
arkadaşlara teşekkür ettim, yine teşekkür ediyorum.
Ben sabrınız için teşekkür ediyorum, sağolun, varolun.
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU
Sayın Mehmet ARABACI’ya değerli sunumu için çok teşekkür ediyoruz. Az önce belirttiğim
gibi, olayın müellifi tarafından tefsir edilmesi, bugünü daha bir hoş, daha bir anlamlı hale
getiriyor. Tabii bizim aybaşında düzenlediğimiz toplantıda biz “ne kastedilmiş acaba”
düşüncesiyle bir takım yorumlamalar yaparken, burada idarede tebliği ortaya koyan kişiler
tarafından açıklama getirilince daha tatmin edici ve daha doyurucu oluyor.
Şimdi müsaade ederseniz toplantının birinci bölümünü burada kapatmak istiyorum. Hepinizin
sıcak nedeniyle oldukça sıkıntılı bir vakit geçirdiğinin farkındayım. 15 dakika bir ara vereceğiz.
İkinci bölümde sorularınızı alacağız. Teşekkürler.
İKİNCİ BÖLÜM
Saygı değer üstatlarım, değerli meslektaşlarım bugünkü toplantımızın ikinci bölümüne
başlıyoruz. Toplantıya başlamadan önce küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum. Toplantının
birinci bölümünde malumunuz olduğu üzere, açık bulunan cep telefonları ses sistemimizi
olumsuz bir şekilde etkiliyor. Dolayısıyla cep telefonları açık olan meslektaşlarımızın
kapatmasını rica ediyoruz.
Şimdi oturumumuzun ikinci bölümünde, yazılı olarak vermiş olduğunuz sorulara değerli
konuklarımız cevaplarını verecekler. Cevaplara geçmeden önce, toplantının başında özellikle
belirtmiştim. Sürenin ekonomik kullanılması ve toplantı salonumuzun kalabalıklığı dikkate
alındığında sürenin fazla uzatılmaması amacıyla sözlü soru almayacaktık. Yalnız pek çok
Yeminli Mali Müşavir arkadaşımızdan gelen ortak bir soru var, özellikle hizmet ihracatıyla
alakalı, “Yeminli Mali Müşavir raporuyla iade alınması olayının kaldırılması”. Değerli
konuşmacımız sayın Daire Başkanı Mehmet ARABACI, bunun gerekçelerini açıklamış
olmasına rağmen, Odamızdan bazı meslektaşlarımız Bakanlık isterse bunun nasıl bir şekilde
garanti altına alınabileceğine ilişkin görüşleri olduğunu ve bununla ilgili çok kısa bir sunum
yapmak istediklerini söylediler. Sadece buna ilişkin olmak üzere, ben izninizle beş dakika
konuşmasını yapmak üzere dinleyicimizi kürsüye davet ediyorum. Bu arada da yazılı soruların
cevapları arkadaşlarımız tarafından hazırlanacak, buyurun.
DİNLEYİCİ
Sayın Başkanım, değerli Maliye Bakanlığı üyeleri, şimdi görüyorum ki 13-a ile ilgili Yeminli
Mali Müşavir raporu kaldırılmıştır. Bu da Katma Değer Vergisi iadesinin emniyet altına
alınması nedeniyle deniliyor. Bilindiği üzere, 13-a kapsamında iade alabilmesi için mükellef
vergi dairesine müracaat etmekte ve bir iade almakta istisna yazısıyla. Bu istisna yazısında, inşa
edeceği geminin veya herhangi bir şeyin boyutları verilmektedir. Geçen sene Anadolu
Kurumlar Vergi Dairesi bana bir soru soruyor. Gemi inşa mühendisleriyle yaptığım inceleme
sonucu şöyle bir formül ortaya çıktı. Geminin boyu, eni ve yüksekliği çarpılmak suretiyle bir
kubik sayı bulunmakta. Bu kubik sayının % 15’i geminin sacı olmaktadır. Geminin ana inşa
maddesi veya bir taşıma aracının ana maddesi sac olmaktadır. Verilen yazıda geminin veya
herhangi bir taşıma aracının eni, boyu verildiğine göre, bu eni, boyuna göre harcanacak olan
şeyi de yazılıp, ondan sonra buna her fatura kesen onun arkasına fatura tarih, numarasını
yazmak suretiyle, teşvikte olduğu gibi, yazıp, ondan sonra imzalaması suretiyle burada hiç
Hazine’nin bir kaybı olacağını zannetmiyorum. Teşekkür ederim.
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU
Konu aslında anlaşılmıştır. Yalnız şu konuyu da unutmamamız lazım. Maliye Bakanlığı 3568
Sayılı Kanun çıktığından bugüne kadar Yeminli Mali Müşavirlere büyük bir teveccüh
göstermiştir. Yeminli Mali Müşavirler de bu teveccühün karşılığı olarak sorumluluklarını
bihakkın yerine getirmişlerdir. Ancak, az önce arkadaşlarımızın da belirttiği gibi, 125 milyar
yanlış hatırlamıyorsam Katma Değer Vergisi tahakkukundan, 23 milyar liralık bir iade
rakamının büyüklüğü, konunun nazikliği de dikkate alındığı takdirde, zannediyorum Bakanlık
ileride bu konuya ilişkin de tenkitleri dikkate alacaktır. İnanılmaz boyutta sorularımız var.
Şimdi soruları cevaplamak üzere ben mikrofonu arkadaşlarıma veriyorum, buyurun.
KONUŞMACI
Sorunun biri, “KDV Uygulama Genel Tebliği uyarınca, kıymetli taşların teslimlerinde özel
matrah uygulaması ne şekilde olmalıdır?” Tereddüdünün sebebi de şu; zaten tebliğin 4/7-3
bölümünde açık olarak şu yazıyor, “bu taşları ihtiva eden veya bu taşlardan yapılmış eşyanın
teslimi ithal ise, 3065 sayılı Kanunun 23/b maddesinin Bakanlığa verdiği yetkiye dayanarak
özel matrah şekli uygulanmak suretiyle vergilendirilmesi uygun görülmüş olup, uygulamaya
ilişkin açıklamaları tebliğin 3/4-a bölümünde yer verilmiştir” deniliyor. O, 4-a bölümünde
direkt kıymetli taşlarla demeyeyim de, orada külçe altın, külçe gümüşle ilgili bir benzer
düzenleme var. Şimdi kanun maddesinde, 17’nci maddede herhangi bir değişiklik yoktur.
Tebliğde bunun özel matrah şekline dahil olacağı açık olarak yazılmıştır. Sadece o bölümde
birleştirilerek bir külçe altın ve külçe gümüşle ilgili düzenleme denilseydi daha anlamlıydı,
çünkü aynı boyutta uygulamalar. Şu anda özel matrah şekline tabidir. Bu noktada herhangi bir
tereddüt yoktur. Çünkü esasını oluşturan maddede bir değişiklik yoktur. Tebliğde de açık
olarak yazılmıştır. Dolayısıyla kıymetli taşlarla ilgili bir tereddüt yok. Ama kıymetli taşların
niye tebliğin bu uygulamaya ilişkin bölümünde açıklama yok? Kıymetli taşlarla ilgili
kamuoyunda da çok ciddi bir baskı var.
Kıymetli taşlardan niye KDV alınmıyor? Sık sık köşe yazarları tarafından, işte “şunun KDV’si
şu kadar, kefen bezinin KDV’si şu kadar, kıymetli taşın yok” diye çarpıtıcı yazılar çıkıyor.
Burada kıymetli taşların istisnadan çıkarılmasıyla ilgili değişik zamanlarda taslak hazırladık.
Arkadaşlar biraz hızlı hareket ettiler. Tebliğde yeri yok ama yeri matrahta, açık olarak özel
matraha tabi olduğu yazılı. O kısımda bir benzer uygulamalara atıf var. Bu nedenle konu açık,
hiçbir tereddüt yok. Bu tebliğde kıymetli taşlar, özel matrah şekline tabi olarak uygulamaya
aynen devam edilecek. Burada bir tereddüt yoktur.
KONUŞMACI
Soruların yoğunluğu genelde dâhilde işleme izin belgesi kapsamında. İhraç kayıtlı alınan ve
ihraç kayıtlı teslim edilen ürünlerle ilgili olduğu için, ben bu konuda genel bir açıklama yapma
gereği hissettim. Şöyle ki;
Dahilde işleme konusunda bizim yaptığımız önemli değişiklikleri sayın Başkanımız ifade etti.
Bir kere dahilde işleme izin belgesi sahibinin ve ona mal teslim eden kişilerin imalatçı olma
şartını kaldırdık. Artı, bu konuda getirdiğimiz en önemli düzenleme, dahilde işleme izin belgesi
kapsamında geçici 17’nci maddeye göre, temin edilen malların ihraç kayıtlı teslimine ve başka
bir dahilde işleme izin belgesi sahibi mükellefe geçici 17’nci madde kapsamında teslimine
imkan verdik. Artı, daha önce mevzuatta sizin de bildiğiniz gibi, kabul etmediğimiz bir
uygulama vardı, “eşdeğer eşya uygulaması”, Ekonomi Bakanlığı’nın mevzuatında olan, ama
vergi mevzuatında, KDV mevzuatında karşılığı bulunmayan bir uygulamaydı bu, biz eşdeğer
eşya uygulamasını da kabul ettik. Şöyle ki, geçici 17’nci madde kapsamında ya da yurt
dışından getirilen malların eşdeğer eşya kapsamında, üretime tabi tutulmadan önce mamulün
ihraç edilmesi, daha sonra bunların geçici 17’nci madde kapsamında ithalat yoluyla KDV
ödemeksizin teminine imkan veren bir düzenleme yaptık. Tabii bunların iadesinde bir sınırlama
getirdik. Sınırlama şu; Geçici 17’nci madde kapsamında mal temin edilip, geçici 17’nci madde
kapsamında, ya da 11/1-c kapsamında ihraç kayıtlı teslim edilirse, ihraç kayıtlı teslim
bedelinden, daha önce KDV ödemeksizin alınan mal bedeli düşülüp, geriye kalan kısmın %
18’ine kadar iade alabilme imkânı sağladık. Yani burada amacımız şu; Burada her bir mükellef
dahilde işleme izin belgesi sahibi olsun, ihracatçı olsun, her bir mükellef sadece bu ürüne
kattığı değerin iadesini alabilsin. KDV ödemeksizin temin ettiği mallara ilişkin bir KDV iadesi
temin etmesin. Yani buradaki amacımız bu ve bu son derece kanuni dayanağı olan bir mevzu.
Çünkü biliyorsunuz kanunun 11/1-c maddesinde, “ihracatçının ihraç kayıtlı temin ettiği mala
ilişkin bir KDV iadesi talep edemeyeceği” yönünde kanun hükmümüz var. Yani sorulardan
birkaçı da buydu. “Bunun kanuni dayanağı var mı?” şeklinde, bunun kesinlikle kanuni
dayanağı var.
Buradaki sorulardaki ve bizim de şu anda idare olarak sıkıntımız şu; Biliyorsunuz geçici 17’nci
madde ve 11/1-c maddesi kapsamındaki teslimlerde, beyannamede ayrı bir usul var, “beyan
usulü”. Önce KDV matrah bölümünde beyan ediliyor. Daha sonra ihraç kayıtlı teslim
bölümünde buna ilişkin bir kayıt yapılıyor ve doğrudan beyanname burada “tecil edilecek
KDV”, ya da “tecil edilemeyen KDV”, yani “iade edilecek KDV” bölümüne bunları atıyor.
Şimdi biz, mükellefin “devreden vergisi” varsa ve bunu “tecil edilemeyen KDV” kısmına
tamamını, tutar olarak, mükellefimiz hesaplamasını yapınca, bu sınırlamaya kadar olan kısmını
iade alabiliyor, geriye kalan kısmının durumu ne olacak? Sorulardan büyük bir çoğunluğu buna
dayanıyordu.
Bunu, aynı dönemde “devreden KDV” hesabında, biz “107 KOD”lu bir satır açtık bunun için.
Şimdilik mükelleflerimiz bunu beyanname içerisine tekrar “107 KOD”lu satıra “indirim”
olarak dikkate alacaklar. Ama biz daha sonra, şu anda çalışmalarına devam ediyoruz. Daha
sonra bunu beyanname içerisinde ayrı bir yerde de düzenlemeye yönelik çalışmalarımız var.
Diğer bir konu, “eşdeğer eşya” konusunda, önce ihracat yapıldığı için KDV iadesini biz
eşdeğer eşyada, dahilde işleme izin belgesinin kapatılmasına bağladık. Çünkü burada önce
ihracat yapılıyor ve bu ihraç konusu olan mala ilişkin yüklenimler KDV’li oluyor. Burada
KDV’nin tamamının iade edilmesi halinde, Daha sonra KDV’siz alınan mallara ilişkin olarak
biz fazladan bir iade yapmış oluyoruz. Bunu önlemek için, biz bunun iadesini, yani ihraç edilen
mala ilişkin KDV’nin iadesini, dahilde işleme izin belgesinin kapatılmasına bağladık. Eğer bu
sırada geçici 17’nci madde kapsamında, ya da dışarıdan doğrudan ithalat yoluyla bir KDV’siz
mal temini mümkün olursa, onu da “ihracat bedelinden” düşmek suretiyle, yine daha önce
bahsettiğimiz sınırlamaya tabi olacak bu işlem.
Diğer bir soru; “Hizmet ihracındaki uygulama ne zaman başlayacak?” Hizmet ihracı değil, bu
iade talepleriyle ilgili genel olarak uygulama şöyle; Daha önce iade talep dilekçesi verilmiş
olan iade taleplerinde, bu tebliğ öncesi uygulamalar geçerli olacak. İade talep dilekçesi, tebliğin
yürürlüğünden sonra verilmiş ise, tebliğle yapılan düzenlemeler geçerli olacak. Burada şöyle
bir durum var. Yani bu tebliğ öncesindeki, ya da sonrasındaki durum mükellefin lehine de
olabilir, aleyhine de olabilir. Çünkü biz tebliğle hani bazı iadelerde kısıtlamalar yaptık ama
bazılarında da biliyorsunuz iyileştirmeler yaptık. Örneğin; “4.000”TL’lik limiti, “5.000” TL’ye
çıkardık, yani toplam rakam olarak düşünürseniz, çok önemli bir düzenleme.
DİNLEYİCİ
Dönem olarak ele almıyor muyuz? Mesela, Mayıs’tan önceki bir KDV iadesini, mesela
Haziran’da vermiş.
KONUŞMACI
Evet, iade talep dilekçesine bakıyoruz. İade talep dilekçesi tebliğin yayımı,
DİNLEYİCİ
Dönem eski.
KONUŞMACI
Dönem eski olabilir. Biz talep dilekçesine bakıyoruz.
Şimdi diğer bir soru da; Bizim bu tebliğ ile 123 tane KDV Genel Tebliğini yürüklükten
kaldırdık. Ama şu anda KDV sirkülerlerimiz var. 60 No.lu Sirküler de, sonrasında yayınlanan
sirkülerler de, onlardaki ifadeler hala geçerliliğini koruyor. Ama bununla ilgili bizim bir
çalışmamız olacak. Yeni kapsamlı sirküler yayınlayana kadar, o sirkülerdeki açıklamalarımız
da geçerliliğini koruyor.
KONUŞMACI
Değerli üstatlarım sorulardan bir tanesi, tebliği “3/a-5-3” bölümü diye, kur farkları bölümünün
son cümlesindeki “Geçici Vergi dönemlerinde yapılan değerlendirmelerinin sonuca ulaşan kur
farkının KDV’ye tabi olup, olmayacağına ilişkin, oradaki ilk paragrafla çelişip, çelişmediğini
sormuş.
Kur farklarına ilişkin lehe, ya da aleyhe oluşması durumunda yapılan düzenlemeler ayrı.
Ancak, burada bahsedilen konu şu; Kur farkına ilişkin hesaplamanın yapıldığı tarihle,
ödemenin yapıldığı tarih arasında bir fark varsa, buna ilişkin faturayı kesiyor alıcı ya da satıcı,
buna ilişkin KDV hesaplanıyor idi. Son cümlede, sadece Geçici Vergi dönemlerinde, ya da üç
aylık, ya da yıl sonu yapılan değerlemelerde KDV hesaplanmayacağını söylüyordu. Bu soru
onu söylüyor, yani hesaplamanıza gerek yok. Çünkü zaten o bir faturalaşma işlemi değil,
sadece değerleme işlemi, Vergi Usul Kanuna göre yapılan bir değerleme işlemi, o yüzden KDV
hesaplamasına gerek yok.
Bir diğer soru, “taşımacılıkla ilgili tevkifat uygulaması”; Taşımacılıkla ilgili tevkifat
uygulamasında bildiğim kadarıyla bir değişiklik yapılmadı. Ancak servis taşımacılığı genel
itibariyle eski sistemde olduğu gibi, aynı şekilde tevkifata tabi olanlar arasında devam ediyor.
Bir diğer soru, “(iadesi gelmiş iade hakkı doğuran işlemlerin bünyesine giren ve indirilemeyen
KDV tutarları dikkate alınır), ifadesinden ne anlamalıyız?” şeklinde. Şöyle; Yüklenilen
KDV’nin iadesinin talep edildiği durumlarda biz öncelikle, biliyorsunuz burada genel KDV
oranı kadar bir sınırımız var, “% 18”lik bir sınır. Öncelikle burada işlemin bünyesine doğrudan
giren harcamalara ilişkin, yüklenilen KDV’yi dikkate alıyoruz. Eğer bu KDV % 18’i aşmıyor
ise, o döneme ilişkin genel giderlerden, bu işleme ilişkin pay verebiliyor. Yine % 18’i
aşmıyorsa, bu işlemde kullanılan ATİK’lerden % 18’i aşmamak kaydıyla pay verilmesi
mümkün. Bizim buradaki ifadeden amacımız bu, yani herhalde burada indirilemeyen KDV
tutarları konusu kafaları karıştırıyor. O da bu giderlerden daha önce indirim yoluyla telafi
edilmiş olanlar varsa, tabii ki bunlar iade hakkı doğuran işleme dahil edilemiyor, bu olağan.
Bizim kastettiğimiz burada bu. Bunun dışında eski uygulamadan herhangi bir değiştirdiğimiz
durum yok, eski uygulama burada devam ediyor, aynen devam ediyor.
Özel esaslar uygulamasıyla alakalı da bol miktarda sorularımız var. Bunların bir kısmının
yoğunlaştığı yer de, satın alınan mal bedelinin, mal satışı yapılmak suretiyle ödenmesi, yani
işlerin kendi arasında karşılıklı mahsuplaşmak suretiyle ödemelerini yapması durumu.
Bizim yeni uygulama tebliğimizde getirdiğimiz ispat müessesesinin içinde buna yer vermedik.
Her ne kadar mükellef odaklı bir hareketle biz imkânları genişletmiş olsak da mükellefler
açısından, bizim her zaman bir hareket noktamız var. Teknolojik olarak kendi imkânlarımız
çerçevesinde kontrol edebildiğimiz ölçüde imkânlar sunuyoruz. Bugün artık biz Gelir İdaresi
Başkanlığı olarak, geçmişte olduğundan çok daha fazla bir şekilde bunu yapabiliyoruz ama
müşterilerin kendi aralarındaki hesaplaşma işlemi bir banka üzerinden para hareketi olmadığı
sürece şu anda kabul ettiğimiz bir husus değil. Tabii bu, işlemin ispatının tek vesikasının
mahsuplaşma belgesi olduğu anlamına gelmiyor. Biz hâla satış işlemine, alış işlemine ilişkin
nakliye, yükleme, sigorta vs. belgelerin ibrazı suretiyle de bunu kabul edebildiğimiz için,
mükellefler diğer opsiyonları kullanarak ispatlama imkânlarına kavuşmuş durumdalar.
Gelen sorulardan bir tanesi, 87 Seri No.lu Tebliğde özel esaslarda bulunan mükellefler için
getirilmiş bir uygulamamız vardı. Bunların kendi vergi borçlarına ve SGK prim borçlarına
mahsup işlemi, genel esaslara göre yerine getiriliyordu. Bu tebliğde buna yer vermedik.
Aslında tebliğin mantığına, felsefesine, ruhuna da bizim yaptığımız uygun. Çünkü biz özel
esaslar uygulamasını geçmişten çok daha farklı bir hale getirdik. Mükelleflerin bir anlamda
girişlerini zorlaştırdık, çıkışlarını kolaylaştırdık. Artık istiyoruz ki, mükelleflerimiz
sunduğumuz imkânlar çerçevesinde özel esaslar kapsamında bulunmasınlar. 87 No.lu
Tebliğdeki düzenleme, o günün koşullarına göre, belki günü kurtarmak amacıyla yapılmış bir
düzenlemeydi. Ama biz bugün geldiğimiz durumda, mükelleflerimiz nasıl olsa özel esaslardan
bu imkânlar suretiyle çıkabilecekleri için, “kendi iade taleplerinde eğer çıkmışlarsa genel
esasları uygulayalım, çıkmamışsa özel esaslar uygulansın” düşüncesindeyiz.
Teminatla KDV iadesi alan firmaların YMM raporuyla teminat çözümünü ibraz etmeleri
durumunda altı aylık bir süre getirdik Evet, bu süre, bu tebliğ hükümlerinin uygulandığı iade
talepleri için geçerli olacak.
Sorulardan bir tanesi de, aslında biraz fazla teknik bir soru ama, biz mükelleflerin KDV iade
taleplerini işlemin mahiyetine göre, yüklenimlerine veya indirimlerine göre
sonuçlandırmaktayız. Eğer bir mükellefin özel esaslar kapsamında bulunan mükelleften alımı
varsa, diğer ispat yollarıyla bunu ispatlamamışsa, indirimden çıkartma seçeneğini kullanmışsa,
yüklenim listesine göre iade yapılmasının söz konusu olduğu durumlarda iade talebinden
çıkartmayı yeterli görüyoruz. Ki KDVİRA sistemimizi buna göre programlıyoruz, ama indirim
listesine göre, yani o “191” diye sorulmuş burada, buna göre iade yapılan durumlarda, biz
haksız KDV iadesinin önüne geçmek anlamında sistemimizi bu sefer oradan çıkartılması
yönünde kuruyoruz.
Firmaların sahte fatura iddiasıyla tarhiyat öncesi uzlaşmada uzlaşamazsa, derhal özel esaslara
alınıp, alınmayacağına ilişkin bir soru var.
Tarhiyat öncesi uzlaşmadan daha fazla imkan sunuyoruz biz, karşı delil imkanı getiriyoruz,
Daire Başkanımızın da sunumda arz ettiği üzere, resmen sıcak bir el uzatıyoruz mükellefimize.
Henüz raporun yazılma aşamasında da mükelleflere karşı delilerini sunma imkânı getiriyoruz.
Dolayısıyla konu daha tarhiyat öncesi uzlaşma aşamasına bile gelmeden, mükelleflerimiz
inceleme elemanlarını konu hakkında ikna edebilirlerse sunacakları belgelerle, özel esaslar
kapsamına alınmayacaklar. Ama inceleme elemanı burada ikna olmamışsa, tabii eğer bir
düzenleme veya kullanma raporu olarak yazılmışsa, mükelleflerimiz özel esaslara alınırlar. Bu
sefer genel esaslara dönüş için, diğer hakları söz konusu olur.
Buna bir ekleme yapayım. Burada ya soru yanlış, ya da ifade ediliş tarzı yanlış oldu. Çünkü
eğer sahte belge, ya da düzenleme, ya da kullanmaya ilişkin bir rapor varsa, bu zaten uzlaşmaya
girmez. Uzlaşmada böyle bir konu olmaz, daha doğrusu uzlaşmalık konu değil. O yüzden,
ondan önceki aşama rapor yazılmıştır, o kapsamda ya rapordan çıkarılacaktır, ya da
çıkarılmayacaktır. Ama uzlaşmayla bir bağlantısı yok yalnız burada.
Şöyle yapalım, ses alınmıyor, ama şunu söyleyeyim; Geçmişteki uygulamalarda belki bir orana
kadar olanlarda işte “kabul ediliyordu” diye bir şeyler söyleniyor. Yani bu kullanmayla ilgili,
eğer ki zaten daha önceden mükellef davet ediliyor. Bir şekilde o faturaları ilgili kayıtlardan
çıkardığı takdirde, zaten onunla ilgili bir daha tarhiyata ilişkin bir şey yapmaya gerek yok ve
onun özel esaslara alınmasına da gerek yok. Çünkü zaten ben kabul etmiş oluyorum. Ben
farkında olmadan, kullandığımı kabul ediyorum ve diyorum ki, “benim şu şu şu faturalarım
aslında indirim KDV arasında yer alamayacak, giderlerim arasında yansıtılmayacak
belgelerdendir, ben onları çıkarıyorum” diye kabul ediyorum zaten. Bu vergi dairesi başkanlığı,
ya da vergi dairesi müdürlüğü bünyesinde de olmuş olabilir, inceleme elemanının yanında da
olabilir, yani inceleme esnasında da olabilir. Bu durumda zaten özel esaslara alınma diye bir
şey olmaz yani, çıkarılmış oluyorsunuz. Çünkü özel esaslara alınma kaygısı, iadelerde sahte
belgeye, ya da muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeye dayalı bir şeylerin olup, olmadığı
kaygısıyla, söz konusu. Burada zaten o belge kalmamış oluyor ortada.
Ben yine özel esaslarla alakalı sorulardan devam edeceğim. Doğrudan mal veya hizmet temin
edilen safhadan önceki saflarda ortaya çıkan olumsuzluklar artık mükelleflerimizi
etkilemeyecek. Biz “ikinci alt” veya “daha aşağısı” diye nitelendiriyoruz bunu kısaca.
Mükelleflerimiz sadece, mal veya hizmet temin ettikleri mükelleflerin durumundan sorumlu
tutulacak. Eğer onlarla alakalı bir olumsuzluk varsa, bu sefer ispat veya tebliğde sunulan diğer
imkânlar gündeme gelecek. Ama bir sonraki, ikinci, üçüncü aşamalar açısından böyle bir şey
geçerli olmayacak.
“Ödenen vergilerin YMM raporlarında “aslı gibidir” olarak tasdik edilebilir mi? Banka olayı
şart mı?” diye bir soru gelmiş.
Aslında bu soruyu tebliğin geneli için şöyle cevaplamamız mümkün. Biz tebliğde çoğu yerde
“onaylı” dedik, ama müdür onaylı, vergi dairesi müdürü onaylı, YMM onaylı, noter onaylı gibi
ifadelerden kaçındık. Biz artık mükelleflerimizi güvenilmez kişiler olarak değil, daha
işlemlerini bize ibraz esnasında, daha rahat ulaşacağımız kişiler olarak görüyoruz. Bu da onun
neticelerinden bir tanesi. İlla ki, “şöyle bir onay, böyle bir onay” diye bir hüküm yok. YMM
onayıyla tabii ki kabul edebileceğiz.
Yine özel esaslar uygulamasında işlemin gerçekliğini ispat bölümünde mükelleflerimizin
işlemlerinin gerçekliğinin ispatını bir raporla sunacaklarından bahsettik. O da “özel amaçlı bir
YMM raporu” olabileceği gibi, başka şekillerde hazırlanmış, mükelleflerin başkalarına
hazırlatabileceği raporlar da olacak. Burada da yine aynı mantığı biz uyguladık.
İTUS’la alakalı sorularımız var. İTUS’da, yine Başkan bey arz etti. Üç grup mükellefin İTUS
belgesi almasını öngördük. Tabii bir mükellef ihracatçı olup, aynı zamanda indirimli orana tabi
işlemleri olabilir. Tevkifatlı işlemleri olabilir. Hangi kıstas dolayıyla almış olursa olsun biz,
diğer işlemlerden doğan iade taleplerinde bunun uygulanmasını öngörüyoruz. Yani ihracatçı bir
mükellefin, tevkifatlı bir işlemden iadesi varsa, orada da yine indirimli teminat uygulanmasını
öngörüyoruz. Bunun aksine bir düzenleme de yapmadık zaten.
İTUS sertifikasının alınmasında beş olumlu rapor şartımız var. Burada gelen sorulardan bir
tanesi, “bir raporda iki dönemi birden incelemiş, daha sonraki yıl bir dönemi incelemiş, sonraki
yılda da iki dönem incelenmiş gibi”.
Beş tane ayrı rapor şartı aramıyoruz. Tek raporda beş döneminin incelenmiş olmasını da biz,
beş dönemin olumlu olması şartıyla kabul ediyoruz.
Tebliğin özel esaslar bölümünde “sahte belge düzenleyenlerin tespiti amacıyla, apartman
yöneticisi, mahalle muhtarı, vs” diye geçen ifademize takılmış bir YMM “Bu şahit ifadesi delil
olarak kullanılamaz hükmüne aykırı değil mi?” diye bir soru sormuş.
Aslında bu, bizim burada öngördüğümüz yoklama yapılmasını istediğimiz araştırma, Maliye
Bakanlığı’nın, şimdi Başkanlığımız içinde oluşturulmuş bir birimin risk analizi çalışmalarının
sonrasında yapılan, mükelleflerle alakalı bir şey. Bu çalışmanın da sadece makine üzerinde
kalmayıp, mükellefin bir de yerinde görülmesine yönelik bir çalışma, yani tek başına “şahit”
ifadesini delil olarak kullanacağız gibi bir anlam çıkmasın buradan. Biz burada komple
yapılmış, çok fazla kriterlere göre yapılmış çalışmanın yerinde görülmesi gibi
değerlendireceğiz bunu.
Gördüğüm kadarıyla bana gelen soruların ağırlığı böyle.
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU
Pardon, özür diliyorum. Yazılı sorulara cevaplar bitsin, eğer yeterli zamanımız kalırsa, ona da
izin vereceğiz.
KONUŞMACI
Bu proje uygulamasıyla ilgili birkaç soru var, orada da bir açıklama yapayım, şöyle;
Bizim yeni tebliğle proje konusuna getirdiğimiz birkaç uygulamamız var. Daha önce bu istisna
kapsamında alınmış istisna belgeleri var ise, bu istisna belgelerindeki işler tamamlanana kadar,
bu yeni proje uygulaması kapsamında işlem yapılmayacak. Proje uygulaması tebliğin
yürürlüğünden sonra, istisna belgesi talepleri için geçerli olacak. Yani tebliğin yürürlüğünden
sonraki taleplerde proje uygulaması geçerli… Ondan önceki taleplerde talep edilmiş olması
şartıyla, istisna belgesi alınmasına gerek olmadan proje uygulaması kapsamında işlem
yapılmayacak. Şu anda proje uygulamasının alt yapı işlemleri tamamlanmak üzere, sanıyorum
bir haftaya kadar proje uygulamasına ilişkin listeler rahatlıkla İnternet Vergi Dairesi üzerinden
girme imkânı da sağlanacak.
Diğer bir soru, yeni KDV Tebliği düzenlemelerinde iade uygulamasına yönelik bir eleştiri
olarak değerlendiriyorum ben. Toplam devreden KDV tutarının kaç milyar TL olduğu, bu yeni
düzenlemenin burada ne gibi bir değişiklik yapılacağı yönünde bir soru.
Bizim devreden KDV tutarımız şu anda yani bayağı bir tutar var bu konuda. Ama şunu
söylememiz lazım, biz kanun gereği devreden KDV’nin iadesini yapmıyoruz, yani bu yeni
getirdiğimiz uygulama sonucunda devreden KDV tutarı değişir, değişmez, o konuda bir yorum
yapma şansımız yok, ama biz değişmeyeceğini düşünüyoruz. Çünkü biz devreden KDV’nin
değil, hak edilen, yani iade hakkı kazanan KDV’nin iadesini yapıyoruz. Eğer devreden KDV
tutarında bizim aleyhimizde bir değişiklik olursa, o zaman önceki uygulamaları gözden
geçirmemiz, ya da sorgulamamız gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
Son olarak şunu söyleyeyim. Şimdi burada bu tebliğle ilgili olmayan, ya da vergi dairesi
başkanlıkları arasındaki farklı uygulamalardan kaynaklanan işlemlere ilişkin soruları, zaten bu
toplantının konusu olmadığı nedeniyle cevaplanmayacağını söylemiştik, ama bir kez daha ifade
etmiş olalım.
Bir de sorulardan bir tanesi şu; Proje uygulamasında, aslında biraz önce Mustafa ERSAN
arkadaşımız anlattığını düşünüyorum ama herhalde anlaşılmamış. “Nisan ayı içerisinde proje
kapsamında başvuru yapılmış. Ancak henüz sonuçlanmamış ve 01 Nisan itibariyle de tebliğ
çıktığı için bu tebliğ uygulanacak mı proje uygulaması kapsamında, yoksa eski uygulama mı
söz konusu?”
Dilekçe verdiği tarih diye bir ifade kullandığı için, aslında bu konunun açık olduğunu
düşünüyoruz. Dilekçe verildiği tarih 01 Nisan öncesine denk geldiği için, yeni proje
hazırlamasına gerek yok. Bu kapsamda bu işlem sonuçlandırılacak, neticelendirilecek. Mayıs
ayından sonra dilekçeyle başvuru yapan kişilerin, önceki dönemlerine ilişkin olan dönemleri
bile olsa, yeni tebliğe göre sonuçlandırılacaktır. Bu konuda tabii ki kimisi için lehine, kimisi
için aleyhine sonuçlandırılabiliyor. Ancak burada bir tarih var. O tarihin esasına göre yerine
getirmek gerekiyor işlemleri.
Hizmet karakterli olanlar ile ilgili bir yorum, o yüzden cevap vermeme gerek yok. Hizmet
karakterli olanlarda, genel itibariyle zaten inceleme raporuyla çözüleceğine ilişkin belirleme
yapıldığını ve bu konuda idare’nin biraz daha sıkı önlem almasının sebebini, biraz önce
verdiğim rakamlar teşkil ediyor, resmi rakamlardır bunlar. 23 milyar liralık bir iadeden
bahsetmiştim. Yaklaşık ayda 2 milyar TL’lik bir iade demektir ve böyle bir iadenin olduğu
yerde biraz daha kontrolü ele geçirme anlamında, daha riskli görünen alanlar konusunda, bu
anlamda böyle bir adım atmış bulunuyoruz. Bu konularla ilgili olarak da hem geçmiş döneme
ilişik olsun, ya da bu tebliğe ilişkin olsun ,aslında sizlerle beraber, bu toplantıları yapmak
suretiyle, bizler de bir şeyler öğrenmiş oluyoruz. Konunun açıklanamamış olan kısımlarını
genel anlamda, az önce arkadaşlarımızın ifade ettiği üzere, genel tefsir şeklinde açıklayıp,
açıklığa kavuşturmak istiyoruz.
Bu anlamda henüz sözlü olan bu sorulu, cevaplı kısma geçmeden önce ben özellikle kendi
şubelerimizde çalışan ve bu toplantılarda bizlere eşlik eden Şube Müdürü arkadaşlarımıza da
burada ayrıyeten teşekkür etmek istiyorum tekrar.
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU
Sayın konuklarımıza sunumları ve sorulara verdikleri cevaplar için teşekkür ediyorum. Vakti
oldukça ekonomik kullandıkları için de ayrıca teşekkür ediyorum. Bize gönderilen sorulardan
hala cevaplanılmadığını düşünenler var ise veya çok önemli gördüğü, yani “bu konu bu zamana
kadar hiçbir şekilde gündeme gelmedi, ama mutlaka gündeme gelmesi gerekir” düşüncesi
içerisinde olan meslektaşlarımız varsa, söz almamış ve beş dakikayı geçmemek üzere söz
vermek istiyorum. Buyurun.
HÜSNÜ ERDOĞMUŞ
Çok teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için, saygılar sunuyorum. Şimdi konuşanlarla,
yaşananları birkaç cümleyle ortaya koymak istiyorum. Şimdi olaylar şöyle cereyan ediyor;
2009 yılından, 2010 yılından bir olay çıkıyor ve diyorlar ki, “firmanıza şu faturaları kesen firma
ortada yok, sahte fatura düzenleyen biri var, o yüzden sizi incelemeye alıyoruz, süratle
evraklarınızı getirin”. Bu arada siz mükellef olarak vergi denetmeniyle tam havlet
olamıyorsunuz. Görüşemiyorsunuz, konuşamıyorsunuz, kendinizi savunamıyorsunuz, o arkadaş
meşgul oluyor, eğitimde oluyor, vs. Bu arada siz bakıyorsunuz o faturalara, onlarca fatura
küçük küçük, her şeyiyle “ben gerçeğim” diye bağırıyor. Ödemeleri de bankadan yapmışsınız.
Siz firma olarak ciddi firmasınız ve çok önemli müşterileriniz var. Bu arada korkuyorsunuz ve
firma yönetimi “aman başımıza bir iş gelirse, KOD’a girersek ticaretimiz biter” diyor ve bu
arada diyorsunuz ki, “aman ha bak biz haklıyız, bütün şeyleri anlatıyoruz ama tarhiyat öncesi
uzlaşmaya da hazırız”, velhasıl toparlıyorum olayı. Olay bitiyor. Vergi denetmeniyle tekrar
görüşemiyorsunuz. Vergi denetmeni sonra rapor yazıyor ve size diyor ki, “bu rakamları
KDV’nden çıkarman gerekir”. Bir hesap ortaya çıkıyor. 5 kuruşluk KDV oluyor 15 kuruş ve
“eğer bu ödemeyi yapmazsanız, sizi KOD’a alırız” diyor.
Sayın konuklarıma şunu soruyorum; Çok gizil bir tehdit var. Bakın bu ticareti baltalıyor ve bu
duruma düşen mükellefin hukukunu kim koruyacak? Ne yapıyor mükellef bu sefer, uzlaşmaya
gidiyor. Oradan biraz, buradan biraz parayı ödüyor. Şimdi bu ticareti yapan mükellefler, bu çok
önemli bir konu, bakın belki bugünün en önemli konusu. Ben bunu soru olarak gönderdim
aceleyle, tam ifade edilmedi. Şimdi benim sorum şu;
Bir tebliğ gereği bu durumda uzlaşmaya giden mükellef, uzlaşmaya çağrıldı diyelim üç gün,
beş gün sonra, uzlaşmaya giden mükellefin bir hakkı var mı? Yoksa Maliye’nin bu gizli
tehdidiyle bu parayı ödemek zorunda mı?
Teşekkür ederim.
KONUŞMACI
Şimdi konuşulanlar, cereyan edenler tamam, saygıyla karşılıyorum. Şimdi burada bu tebliğle
birlikte özel esaslara almayla ilgili çok ciddi objektif kriterler getirilmiştir. Bundan önce 84
Nolu Tebliğde vs. nedir uygulamalar. Siz piyasadan aldığınız tepkilere göre düzenleme yapar
idare. Bunun en yakını neydi? ÖTV ile ilgili uygulamaları, mevzuatı takip ediyorsanız, “10
numara yağ” diye bir şey var. Biz bir taraftan kapatıyoruz, diğer taraftan başka bir şey çıkıyor.
Biz ona göre önlem alıyoruz. Sürekli bizim de istemediğimiz uygulamalar için. Buradaki özel
esaslar ilgili denetim elemanının, konuşmacıyı biraz daha güncelleyeyim vergi denetmeni de
kalmadı, hepsi vergi müfettişimiz. Artık eski uygulama neydi? Ben yedi yıl Ankara Vergi
Dairesi Başkanlığı yaptım. Çok canı yanan mükellefle de bir araya geldik. Adam diyor ki, “ben
yıllardır Almanya’daki çok güçlü bir firmaya mal veriyorum, “sadece 10 bin liralık bir malı
sahte belge düzenleyen birine vermişim, benim haberim bile yok, onu da rica minnet
vermiştim, o da gerçek bir satış. Beni denetim elemanı çağırmadı bile, ben KOD’a girmişim”,
bakın bu uygulamalar vardı, kabul ediyoruz. Sahte belge düzenleme raporu çok basit
düzenleniyordu denetim elemanlarımız için. Bizim bu sistemi önlemek için risk analizimiz var.
Orada ba, bs formlarından çıkarttığımız tespitleri inceleme elemanına “değerlendir” diye
gönderdiğimizde, hiçbir farklı araştırmaya girmeden sahte belge düzenleme raporu
düzenleyebiliyordu. Ama bundan sonraki dönemde artık biz bunları rahat tanımladık. Vergi
Denetim Kurulu’yla da birlikte çalıştık. Artık en zor iş, sahte belge düzenleme raporunun
düzenlenmesinin de denetimi var. Artık öyle keyfi, “ben azlettim tespit yaptım”, işte “bana
gelen Gelir İdaresi’nin tespit ettiği risk analizindeki verilere göre ben raporumu yazdım” değil.
Onlarda da bir raporda bulunması gereken asgari kriterleri belirledik. Denetim elemanı artık
bunlara da bakmak zorunda. Bunları yaptıktan sonra, o tespiti yapacak. Sahte belge düzenleme
raporunu o şekilde ortaya koyacak. Ondan sonra da bunlardan belge alanları, artık biz bir
kolaylık da getiriyoruz. Burada şu anda sistemde olanlara bile vergi dairelerimiz yazı
gönderiyor. Diyorlar ki, “sen bu belgeden dolayı üç sene hala özel esaslardasın, getir, ispat et,
delil serbestisi getirdik, ispat et, tamam makul ispatıyla ben bunu kabul edeceğim”. Önceden
neydi? Sadece banka, şimdi buyurun banka dışındaki takası da, şunu da, bunu da, yeter ki delil
serbestisini ispat edelim. Bunların hepsi mükellef hakkını koruyucu, bu noktada rahatlatıcı bir
uygulama. Bundan önce tamam kabul ediyoruz denetim elemanları bir serbestlik içindeydi.
Ama denetim elemanlarına da artık dediğim gibi, düzenlediği raporda asgari bulunması
gereken, özellikle bunu Vergi Denetim Kurulu’yla özel çalıştık. Artık bunları arayacak. Öyle
Gelir İdaresi’nin gönderdiği sadece bir takım risk unsurlarını esas alarak, hiç yan araştırmalara
girmeden herhangi bir rapor düzenleyemeyecek. Yani bundan sonraki dönem artık eskisi gibi
olmayacak. Biz de mükelleflerimizin kolaylıkla özel esaslara geçişini istemiyoruz. Daha
zorlaştırılacak, Dolayısıyla bu tip uygulamalarla, geçmişteki hani 01 Mayıs’tan önceki
uygulamalar zaman içinde düzelecektir. Ben şimdi “yok yarından itibaren bitecek” diyemem,
niye? Benim bir defa 40 bin kişilik bir teşkilatım var. Onun özümsemesi lazım, onların bilmesi,
biz geniş çaplı eğitimlere de devam edeceğiz. Yani bunları onlara kavratmamız gerek. O
zihniyet değişikliğini ben onlara yaşatmam gerekir. Artık 10 bin kişilik bir Denetim Kurulu var.
O müfettişlere aynı şekilde bu raporları, sahte belge düzenleme raporunu ne şekilde yazacağını,
aynı şekilde rapor değerlendirme komisyonlarıyla birlikte hareket ederek ortak
sonuçlandıracaklar, biz ne kadar bir uygulama da getirsek iş geliyor insan unsuruna. İnsan
unsurumuz ne kadar iyi niyetli olsa da, yanlış uygulamalar elbette ki olacak. Diyorum 40 bin
kişilik bir Gelir İdaresi, 10 bin kişilik Vergi Denetim Kurulu…. Her yerin içinde iyi de var,
kötü de var. Ama biz bu iyileri ne kadar artırabilirsek o noktada başarılı olmuş sayacağız. Yani
dolayısıyla kötü örnekleri burada ön plana koyarak “bu iş tamamen şey” demek mümkün değil.
Özellikle özel esaslar kısmı bu tebliğin en önemli bölümlerinden biridir. Getirilen yaklaşıma
mükemmeldir diyemem ben. O da uygulama içinde tekrar, başta konuşmamda da söyledim,
daha da düzenlenecek.
Şimdi bu tebliğin uygulanmasıyla ilgili sizlerden de gelen “dönem mi esas alınsın”, “müracaat
tarihi mi”, önerileri var, bunları değerlendireceğiz. Mükellef lehine olacak uygulamalara devam
edeceğiz. Şu anda tebliğin geçişiyle ilgili, direkt bir düzenleme yapmadık. Tepkilere göre
oradaki uygulamayı da yönlendireceğiz. Bu da bir esnekliktir. Çünkü mükellef lehine olan
kısımlar var direkt uygularsak, olamayacak kısımlar var. Biz bunları da sizlerden gelecek
olumlu yansımalarla bir değerlendirme yapıp, gerekirse bunu genel yazıyla, arkasından bir
sirkülerle, sirkülerleri de hemen yayınlamıyoruz. Zaman içinde bu gelecek değişiklikleri
dikkate alarak, belki tebliğde de bir değişiklik yapacağız. Şimdi bu 13’üncü maddedeki
unsurlarla ilgili nakden iadede, hizmet karakterlilerde YMM raporunu kaldırmamız ile ilgili
olarak ise, şimdi bakın, biz masanın bir tarafındayız. Biz değişik sektörlerle bir araya geliyoruz.
Bize gelen en büyük eleştiri, mükellef gruplarından, değişik Odalardan ve diğer kamu
kurumlarından, Ekonomi Bakanlığından gümrükten; “siz kendinize emeklilik sonrasında
Yeminli Mali Müşavirlik bir alan yaratmak için rapora bağlıyorsunuz” deniliyor… Biz bunun
zaman zaman savunmasını yapıyoruz. Biz de bir tarafta o dengeyi korumak zorundayız. Bir
taraftan bize deniyor ki, “siz çok iyi bir teknoloji kurduğunuzu iddia ediyorsunuz, risk analizi
yapıyorsunuz, ba – bs formunu alıyorsunuz, size gelen iade taleplerini bir tuşa basıp, anında bir
rapor üretiyorsunuz, YMM raporuna ne gerek var” diyor. Bu da bize gelen tepki. Yani bunlar
bizim karşılaştığımız, dolayısıyla olaya biraz da o noktadan bakın.
Şimdi bu hizmetle ilgili kısmı tekrar değerlendiririz. Çünkü o noktada da değişik mükellef
gruplarından talepler var. Deniyor ki, “biz tekrar bu nakden iademizi, özellikle hizmet
karakterli iademizi, YMM raporuyla almak istiyoruz”, mükellef grupları geliyor, biz
değerlendiririz. Bu, sonuçta değişmeyecek bir husus değil, biraz önce de belirttim. Sayın
Başkanımızın da özellikle bu konuda hassasiyeti var. Yani bu tebliğ hiçbir zaman mükellefin
önünde, ticaret hayatının, Türk ekonomisinin önünde, girişimcinin önünde bir engel olarak yer
almayacak. Biz zaten bu tip uygulamaları en aza indirmek için sürekli sektörlerle de
görüşüyoruz. Yani bizim için bir ay sonra bir tebliğ çıkarmak veya bir değerlendirme yapmak
çok da zor bir olay değil. Yeter ki talepler makul, tarafların iyi niyetiyle ve alınan paranın
gerçekten doğru bir şekilde iadesini tespit etmeye yarayan düzenlemeler olsun, biz bunların
hepsini de gerçekleştiririz.
DİNLEYİCİ
İki tane sorum vardı, cevaplanmadığını düşündüğüm.
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU
Ben deminki sorunun cevabının yeterli olduğunu düşünüyorum. Ama Yeminli Mali Müşavir
kısmıyla ilgili cevap hakkını Sayın Başkana bırakıyorum, son söz onun olacağı için. O konuya
girmeden iki soru daha alacağım. Buradan bir soru var, buyurun.
AKİF AKARCA
Merhabalar. KDV iadesinde ihracatla ilgili kısımdan bahsetmek istiyorum. Yüklenilen
KDV’yle ilgili daha önceki düzenlemede, yüklenilen KDV’nin içerisine girecek şeylerin
geçmişte indirimle giderilmiş olup, olmadığına bakılmaksızın, iade alınabilecek KDV hesabına
dahil edileceği ifade ediliyordu. Bu tebliğde, bu açıklamaya ben rastlamadım.
Bununla ilgili düzenlemede bir değişiklik oldu mu? Bir önceki aydan devreden KDV’yle,
geçmişte yüklenilen KDV’leri karşılaştırıp daha az hangisiyse onu mu iade edeceğiz? Yoksa
eski uygulamaya devam mı edeceğiz? Bir bunu sormak istedim.
İkincisi de, bir katkı yapmak istiyorum yürürlük tarihiyle ilgili olarak. Tebliğde “hangi
dönemde yürürlüğe girecek” ifadesine, siz “iade talep dilekçesinin verildiği zaman” olarak
belirttiniz. Ama özel esaslarla ilgili tebliğin içerisinde mükellefin lehine olabilecek durumlar
var. Özellikle de ikinci alt mükelleflerle ilgili olumsuz tespitlerde, İdare’nin bu olumsuz
tespitleri kendiliğinden ortadan kaldırılacağı ifade ediliyor. Ama hala uygulamada YMM
raporu verilmiş olmasına rağmen, eksiklik cevap yazılarında ikinci alt mükelleflerle ilgili pek
çok soruyla karşılaşıyoruz. Belki bu ikinci alt mükelleflerle ilgili olumsuzluklar sistemden
biran önce kaldırılırsa bu tür sorulara da muhatap olunmaz, dolayısıyla “lehe” olan hükümler de
kullanılmış olur diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
KONUŞMACI
Akif beyin sorusunu kısmen cevaplandırmıştım ama ona benzer bir soru daha vardı, ikisini
birlikte cevaplandırmıştım yüklenilen verginin hesabıyla ilgili.
119 Seri No.lu KDV Tebliğinde, sizin bahsettiğiniz gibi bir ifade vardı. Bu ifadeyi biz bu
tebliğimizde kaldırdık. Hatta daha önceki taslakları da incelemişseniz, onun muhalifine de bir
ifade koymuştuk. O muhalif olan ifadeyi kaldırdık. Şu anda o konunun çözümünü biz
sirkülerlerle, özelgelere bıraktık. Şu anda eski uygulamanın devamında bir sıkıntı yok ama, o
konuyla ilgili özelge talep edilirse, biz daha detaylı ve ayrıntılı değerlendirme yapacağımızı
düşünüyoruz.
Şimdi biz 01 Mayıs itibariyle tebliğ çıktığı an, sistemi işlettik. Bizim bilgi işlem sistemini
çalıştırdık ve yaklaşık 230 bin’e yakın olayı, direkt o şartları taşıyorsa süre, vs. hemen özel
esaslardan çıkarttık. Ama bunun yanında o süreden, vs. altta kalan bir grup kaldı. Yani ona
“yok” diyemiyoruz. Onu da şimdi vergi dairesi başkanlıklarımıza, müdürlüklerimize devrettik.
Kimler şeyde, “onlara yazın” dedik yazıları. Tabii bu zaman alıyor. Yani öyle hemen anında
düzeltme olamıyor ve dolayısıyla o esasta yer alanları da uyarın, gelsinler. İspat ediyorlarsa,
ispat etsinler veya bunu “tebliğdeki hükümlere göre işlemi yapın” dedik. Hemen bir sihirli
değnek yok. 01 Mayıs itibariyle bunu yapmak yok. Dolayısıyla bu bir geçiş, ama zaman içinde
bu ayıklanacaktır. Yani şimdi önceki dönemle, şu dönemler arasında herhalde bir rahatlama
olmuştur diye düşünüyorum, yani tamamen değil ama dediğim gibi,” bir anda, 01 Mayıs sabahı
uyandık, her şey çok mükemmel oldu” diyemem, yani bu zaman içinde, bizim şimdi bunu
bilmeyen personelimiz de var. Ben bunu biraz önce ifade ettim. Dolayısıyla bu zaman içinde
düzelecek diye düşünüyorum.
Bir soru daha var. İhracat istisnası kapsamındaki bazı işlemlerle ilgili, biz istisnanın tevsiki için
ve iadenin tevsiki için bazı belgeler arıyoruz. Burada farklı belgeler var. Örneğin, ihracat listesi
istisnasında gümrük beyannamesi ve satış faturalarını, yani bir işte ihracat olarak KDV’siz
yazabilmek için gümrük beyannamesi zorunlu. İade istese de, istemese de mükellef gümrük
beyannamesini vergi dairesine ibraz etmesi lazım. Yine aynı şekilde hizmet ihracında satış
faturası listesini vermesi lazım, roaming hizmetlerinde yine aynı şekilde, serbest bölgedeki
müşteriler için yapılan fason hizmetlerde yine hizmet faturası ve gümrük beyannamesini vergi
dairesine vermesi lazım ki, bunu ihracat istisnası kapsamında beyan edebilsin. Eğer iade
istiyorsa, ayrıca tabii istediğimiz bazı belgeler var, örneğin “yüklenim listesi”, “indirim listesi”
gibi. İstisna olarak yazabilmek için indirim ve yüklenim listelerini aramıyoruz, ama basit
belgeler mutlaka vergi dairesine verilmeli.
DİNLEYİCİ Verilme süresi belli mi orada, beyanname verme süresi içinde midir?
KONUŞMACI
Evet, zaten tebliğimizde öyle ifadelerimiz var. Beyanname verme süresi içerinde verilmesi
lazım.
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU
Evet, sayın üstat buyurun.
DİNLEYİCİ
Olayı biraz yazıya dökemediğim için sözlü soruyorum. Üç tane olay var. üçünü de yaşadım.
Rapor yazıyoruz. Kontrol sonucunda A firması özel esaslarda olduğu anlaşılıyor, firma
şaşırıyor. Nasıl olabiliyor diye, görüşüyoruz, hiçbir inceleme yok altında, hiçbir şey yok. Hatta
o firmanın son bir yılda mal aldığı firmalara gidiyorum, onun müdürleriyle görüşüyorum, hiçbir
olumsuzluk yok. Firmanın alt firmaları incelenmemiş. Firma incelenmemiş. Bir rapor yok, ama
firma KOD’da. Soruyoruz, efendim Ankara’da risk analizi ünitesi var, oradan kaynaklanıyor
deniliyor. Bu böyle devam edecek mi? Bir.
İkincisi, kıstas limit,150 tane işçi çalışıyor. Bakıyoruz, firmanın hiçbir problemi yok. Hâsılat da
çok normal. Hiçbir sorun yok. Ama firma özel KOD’larda ve firma kapanıyor. ürününü
satamıyor firma ve kapanıyor.
Üç, yine firma ile ilgili rapor yazıyoruz, ilk üç ay KDV’sini alıyor. Temmuz alımıyla ilgili
rapor yazıyoruz ve kontrolde çıkıyor ki 15 Eylül’de KOD’a alınmış. Ben dört tane KDV iadesi
almışım Kod’a girmediği için. Temmuz ayındaki alımlar itibariyle KDV alamıyorum, dört ay
sonra bu KOD’a girmiş, peki aldıklarım ne olacak?
Bir kere Ankara’nın KOD’a alma hakkı yoktur. Alamaz öyle, en azından sorar. Yani Ankara
bakıyor, hasılat fazla, yüksek iade alıyor, hemen KOD’a sokuyor ve mükellef kapansın. Buna
hakkınız yok. KOD’a alınıyorsa, önceki dönemlerle ilgili olay ne olacak? Ben rapor yazıyorum.
Benim alışım Mayıs’ta… önce alıyorum, sonra alamıyorum.
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Evet, üstat teşekkür ediyoruz.
KONUŞMACI
Öncelikle yalnız sizin tabirinizle, özel esaslarda KOD’a almaya, yani mükelleflerin özel
esaslara alınmasının yöntemleri belli. İlla inceleme olmak zorunda değil. Gelir İdaresi
Başkanlığı’nın Risk Analizi Uygulama Sistemi KOD’a alabiliyor. Nasıl alıyor?
Karşılaştırmalarındaki en büyük sorun, ba – bs formu karşılaştırması. Mükellefin ba – bs
formlarında uyumsuzluk varsa, birisinin “aldım” dediğini, öbürü satmamışsa, birisinin “sattım”
dediğini diğeri almamışsa, bu en büyük risk olarak görünenlerden bir tanesi.
DİNLEYİCİ Suçlu kim?
KONUŞMACI
Şimdi suçlu kim olduğunu Ankara’dan kim olduğunu bilemezsin doğal olarak. Şunu
söyleyeceğim şimdi; Bununla ilgili, doğal olarak hani böyle bir sorun önünüze çıkmış olabilir.
Bununla ilgili eğer hangisinin, hani o ba – bs’den hangisinin suçlu olup olmadığını, zaten bizim
şu anda buradan yani Ankara’dan tespit etmemiz mümkün değil. Bir şekilde incelemeye sevk
edilmiştir. Ancak inceleme başlamamış olabilir yani, incelemeye sevk edilmiştir. Ancak
gruplarda müfettişin önünde ya da grup başkanlığında şu anki tabirle bekliyordur. Henüz
başlamamıştır. Mutlaka onlar gönderiliyor.
Diğer konu, KOD’a alındığı tarihten öncekiler, bu konuyla ilgili genel olarak şunu söyleyeyim;
Mesela, siz bir vergi dairesine gidip, bir iadeyle ilgili başvurduğunuzda size bir kontrol raporu
çıkarılıyor ve diyor ki, “şu şu konularda eksikliğin giderilmesi”, o konulardaki eksikliği
gideriyorsunuz, vergi dairesi başkanlığımız bir tane daha tuşa basıyor, sonra bir sorun daha
çıkıyor ancak size ilk önce söylenmeyen. Şimdi bu konularda biz vergi dairesi
başkanlıklarımıza gerek bu anlamdaki gittiğimiz toplantılarda, gerek Ankara’dan verdiğimiz
yazılı görüşlerde, “o tarihten sonraki çıkan sorunları dikkate almayın, öncekilere göre iade
yapın” diyoruz. Yani size ilk önce hangileri söylenmişse odur. Size ilk önce o döneme ilişkin
söylenen dışında yeni dönemlerde bir şey ortaya çıkmışsa, “onu dikkate almayın” diye
söylüyoruz. Ancak vergi dairesi başkanlıklarında bu konuda, bu zamana kadar anladığım
kadarıyla biraz farklılıklar olmuş vergi dairesi müdürlükleri bazında. Onları da bir anlamda bu
toplantılarla telafi ediyoruz.
Diğer konu, “Danıştay KOD’a alamaz” diyor. Evet bu anlamda bazen kararlar geliyor.
“Danıştay KOD’a alamaz” derken, şunu söylüyor gerekçesinde. Ben şunu izledim derken,
otomasyon sistemine “mükellefleri bu anlamda kategörize edip, KOD’layamazsın” diyor.
Ancak gerekçesinde şunu söylemiyor, “bunun iadesini özel esaslara göre yapamazsın, “bu
mükellefin aldığı faturalar sahtedir”, ya da “düzenlediği faturalar sahte değildir” anlamında bir
hüküm kurmuyor. Danıştay’ın kararı sadece sonuç kısmıyla ifade etmez, gerekçesiyle hüküm
ifade eder. Gerekçesinde bu anlamda hiçbir hüküm yok. Benim şu ana kadar, yani dört, beş
aylık süreçte 100 kadar bu anlamda dava görmüşümdür, 100’ünde de böyle bir şey yok. Sadece
“mükellefleri tasnif edemezsin” diyor. Biz zaten tasnif etmiyoruz ki, KOD dediğimiz şeyleri
vergi dairesinin kendi uygulaması, biz özel iadelerini yaparken bu mükellefleri biraz daha riskli
gördüğümüz için, özel bir düzenleme yapıyoruz onlarla ilgili.
Teşekkür ederim.
KONUŞMACI
“Maliye Bakanlığı’nın ilgili birimleriyle yapılan analizler neticesinde” diye başlayan bir
paragrafımız var tebliğde. Bahsettiğimiz paragraf tam da sizin söylediğiniz konuyu içeren
paragraf. Bu uygulamadaki aksaklıkları tabii ki, elbette bize yansıyan sonuçlar itibariyle
farkındayız, fark ettik ve tebliğde zaten o paragraftan sonra gelen “yoklama yapılması,
durumun araştırılması, mükellef gerçekten var mı, yok mu, yerinde mi, faal mi”, yani biz az
önce de söyledim, kişi ifadesi delil olarak kullanılamaz şeklinde bir soru vardı derken, bunu
söylemiştim ben zaten. Bu durumda olan mükelleflerimiz tespit edildiklerinde esasında
inceleme elemanının önüne düşüyor ve inceleme elemanının bunu çok hızlı bir şekilde
incelemesi lazım, ama inceleme elemanlarının şu anda iş yoğunluğu bunu hızlıca
sonuçlandırmaya yetmeyince, biz burada ara bir formül olarak vergi dairesi müdürlüğünce
yoklama yapılmasını öngördük. Bu mükellefler sisteme düştüklerinden itibaren, vergi dairesi
ekranına düştüklerinden itibaren 15 gün içinde bir yoklamaya tabi tutulacaklar. Burada artık
mekanik sorgulama, fiziksel bir sorgulamaya dönüşmüş olacak. Vergi dairesi gerek kendi
nezdinde bulunan mükellef ihtivasıyla, gerek de civarda bulunanların intibasıyla mükellefi
değerlendirdikten sonra, bize bir geri dönüş yapacak. Gelecek sistemimiz bu mükellefi böyle
görmüş, ama bu mükellef işte şöyle faal, böyle ticaret, şöyle hal, böyle hal, bir
değerlendirmeyle bu mükellefimizin aslında bu şekilde özel esaslara girmememsi gerekir, diye
çıkışını yapacak. Eğer bunu 15 gün içinde yapmazsa sistem otomatik çıkartacak. Dolayısıyla
baştan beri söylüyoruz. Bu tebliği yazarken bir parçası, bir parçasından bağımsız değil.
Tamamı baştan itibaren belli bir mantıkla, belli bir felsefeyle oluşturulmuş bir metin, onu öyle
değerlendirelim. Ama az önce kürsüde konuşan beyefendinin de söylediği şekilde, hani bazı
şeylerin uygulaması, Şinasi üstat da belirtti, ikinci altlarla alakalı vs. Buna biraz daha zaman
tanımak lazım. Çünkü bizim KDVİRA sistemi özel esaslar sorgulamasını yapan sistemimizin
veri tabanının güncellenmesi çalışmaları devam etmekle birlikte, bu belki Haziran ayı içinde
gerçekleşecek. İade taleplerinde sonuçlarla beraber sorgulama yapmaya başlayacağım. Çünkü
orada da esaslı çalışmalar gerekiyor. Bir yandan da biz hata yapmamak için kılı kırk yarar
durumdayız. Onu da anlayışla karşılamanızı istiyorum.
Az önce kağıt ortamında gelen bir soru daha vardı. KDVİRA raporlarının niye mükelleflere
gönderildiğini, niye YMM’lere verilmediğine ilişkin.
Ben burada şunu söyleyeyim; Biz KDVİRA raporlarına elbette mükelleflere gönderiyoruz.
Mükellefler çünkü bizim muhataplarımız. KDVİRA raporunun sonuçlarını bilmek mükellefin
hakkıdır. Bunu YMM’siyle mi düzeltir, SMMM’siyle mi düzeltir, nasıl düzeltir? Artık o
mükellefin kendi takdiridir. Artı, uygulamada yaşadığımız bir takım aksaklıklardan dolayı da
bazı iade uygulamalarında YMM raporu teslim edilmeden KDVİRA raporunun çıkmaması
yönünde de bir karar aldık. Onu da zamanla göreceğiz diye düşünüyorum.
Son olarak da bir soru daha geldi, İTUS’la alakalı. “İade talebinin bulunduğu bir birimi izleyen
son beş vergilendirme dönemi itibariyle yazılmış olunan rapor şartı, her ay iade talep eden
mükellefler açısından nasıl uygulanacak?” diyor.
Bugün itibariyle bir mükellefimizin geçmişe dönük beş vergilendirme dönemi için olumlu
rapor bulunduruyorsa, artık bekleyen iade taleplerine bakmaksızın İTUS sertifikasına
başvurabilir, diğer koşulları da taşıyorsa, sertifikasını alır. “Sonuçlandırılmamış iade taleplerini
teminat miktarları da % 50’den, % 8’e düşürülür”, şeklinde tebliğimizde açık bir ifademiz var.
Buna göre işlem yapacağız.
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU
Peki, iki tane daha yazılı sorumuz var, onları da cevaplayalım. Son iki soru alacağım, ondan
sonrada bitireceğiz.
KONUŞMACI
Bunu açıkladığımı düşünüyorum ama, yine bir soru gelmiş, “dahilde işleme izin belgesi
kapsamında satın alınıp, üretilen mamul mal dış ticaret firmasına ihraç kayıtlı olarak satılabilir
mi” şeklinde.
DİNLEYİCİ İhraç kayıtlı da değil, direkt satılabilir mi?
KONUŞMACI Direkt KDV tahsil ederek mi?
DİNLEYİCİ Evet.
KONUŞMACI
KDV tahsili şöyle; İhraç kayıtlı olarak satılabileceğini söyledik, ama KDV tahsil edilerek
satılamaz, niye? Çünkü o zaman artık aradaki zincir kopuyor ve yurtiçi teslim şekline
dönüşüyor. O zaman şöyle; satabilir, ama bu geçici 17’nci madde kapsamında mal temin
edemez. Satabilir, ama ihraç kayıtlı mal alamaz.
İthalatla ilgili bizim burada bir düzenlememiz yok. Bu şekilde yurtiçinde, o Ekonomi
Bakanlığı’nın uygulaması. Yani ithal edilen mal Türkiye içerisinde KDV tahsil edilerek satılır,
ya da satılamaz şeklinde bizim bir düzenlememiz yok. Yani KDV tahsil ettiği sürece, ihraç
kayıtlı almamışsa, bizim açımızdan herhangi bir sorun yok.
İkinci olarak, yine bunu açıkladığımızı düşünüyorum, 01 Mayıs’tan önceki iade talepleriyle
ilgili. İade talep dilekçesi verilmiş ise, YMM raporunun ibraz edilip, edilmediği önemli değil.
Bizim bu tebliğ öncesi, o işleme ilişkin hangi usul geçerliyse o usul çerçevesinde iade talebinde
bulunulabilir. Örneğin, tebliğ öncesinde iade talep dilekçesi verilmişse, tebliğ öncesine göre
YMM raporuyla iade alması mümkün.
DİNLEYİCİ Beyannamede gösterilmiş olması yeterli mi?
KONUŞMACI
Hayır, beyannamede değil, iade talep dilekçesini vermiş olması gerekiyor.
DİNLEYİCİ
Örneğin, dört, beş aydır, daha önceki aylar rapor hazırlıkları yaptım, Mayıs ayında da teslim
ettim. Şimdi nakden iade alınamayacak, örneğin 13/b kapsamında.
KONUŞMACI İade talep dilekçesini ne zaman vermişseniz,
DİNLEYİCİ Mayıs’ta verdim.
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU
Aslında burada sorulan her soru kendi başına bir keyz, ama bütün keyzlere burada cevap
verebilme imkânımız hepinizin de takdir edeceği gibi mümkün değil. Peki, üstat siz buyurun.
DİNLEYİCİ
Şimdi efendim benim arz etmek istediğim, bu çıkış sertifikası indirimli teminat uygulaması.
Şimdi mükellefin 100 lira iade talebi var. 8 lira teminat mektubu götürüyor, 92 lirasını havale
edecek Şimdi buna ne gerek var? Şimdi teminatsız da kalan bir durum yok. Niçin yok? Burada
bir de devreden KDV’si var. Her mükellef işletmede kullanacağı bir takım hammadde,
yardımcı maddeleri aktifinde bulunduruyor. Yani 200 bin lira diyelim iade alıyorsa, 500 bin lira
devredeni var. Teminatı da var vergi dairesine. Yani ben bunu anlayamadım. Benim mesela bir
mükellefim var biraz böyle hacı hoca. Bankadan da çekiniyor. Nakit götürüyoruz yatırıyoruz 8
lirasını. 100 lira havale ediliyor. Onun içinde ben çözmeye çalışıyorum. Şimdi cari denetim
yapıyor Yeminli Mali Müşavir. Yani ben onun o beyannameyi verdiğim zaman, her şeyini
biliyorum zaten. Ne hammadde kullanmış, ne yardımcı madde kullanmış, randımanları, fireleri,
yani verilen şey zaten doğru. Yani beş senedir yazarım, hepsi de doğru çıktı. Hiç hata yok. Yani
bunun biraz böyle geniş düşünülmesi lazım. Yok 8 teminat getir, işte o da birkaç gün sürüyor.
Götürülüyor filan, mektup çözülüyor. Yani bunlara ne gerek var arkadaşlar? Biraz pratik olmak
lazım.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Biz teşekkür ederiz.
KONUŞMACI
Gelir İdaresi olarak bu konuyla ilgili daha çalışıyoruz. Bundan sonra mükellefleri, reyting
kuruluşları gibi, mükellefe derecelendirme veren bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Bu
gerçekleştiği zaman bazı mükellefler de herhangi bir şey olmadan iadesini anında alacak. Yani
bunun üzerinde de çalışıyoruz. Bunlar hepsi bir güvenlik unsuru olarak bir model. Yani A plus
bir mükellef tanımladığımız zaman, bu tip işler çok kolay gerçekleşecek. Yani o da yaptığımız
projelerden biri.
Diğer bir husus, aslında görülmüyor ama, biz Kasım ayında bir uygulamaya daha geçtik. Bakın
Kasım ayında ne yaptık? Artık iade talep dilekçelerini nereden verilir hale getirdik? Elektronik
ortamda, bu neyi sağladı? Siz bunun farkındasınız ama, şunu sağladı; Gelir İdaresi olarak ben
hangi dilekçe, memurun keyfi hareketi dahilinde olduğunu ben bilemiyordum. Çünkü o işleme
sokmuyordu, alıyordu, bekletiyordu. Yanlış mı? Biz bununla artık iade talep dilekçesini
elektronik ortamda kontrolümüz altına aldık. Biz o memurdan hesap sorabilir hale geldik.
Diyelim, “Memur sen bunu niye bekletiyorsun?”. Bir şey daha yaptık 01 Mayıs’tan itibaren
“KDV iade takip programı”, artık mükelleflerimiz iadesi nerede bekliyor onu görecek. Bu,
hangi memurda ne kadar süre bekliyor, biz de hizmet kalitesini ona göre alacağız. Bizim
amacımız hiç kimseye zorluk çıkarmak değil, parasının biran önce iadesini gerçekleştirmek.
Yani uygulamada dediğim gibi, 40 bin kişilik bir teşkilatta insan unsuruyla her şey olabilir.
Yani şimdi, ben gidiyorum toplantıya bir mükellef geliyor “iki yıldır iademi alamıyorum”,
“nasıl alamıyorsun, numaranı ver” diyorum, bakıyorum. Yeminli Mali Müşaviri kendisi Gelir
İdaresi’nin sakıncalılar kısmına girmiş, mükellefine haber vermiyor. Yani bu tip uygulamalar
da yok değil, biz yaşıyoruz birebir, yani bir, iki yılda normal şartlarda iade alınamaması diye
bir şey mümkün değil. Mutlaka uygulamada bir takım sıkıntıları vardır. Bunları şunun için
diyorum. Bizim gayretimizle tamamen objektif, iade talep dilekçesinin elektronik alınması,
yine aynı şekilde iade takip programının devreye konulması, bu da bizi zorlandıracak aslında.
İdare olarak elimizi biz de taşın altına koyuyoruz. Diyoruz ki, “buyurun, hangi aşamada
tıkandı, ben oraya müdahale edeyim, biran önce sistem tıkır tıkır işlesin”, onun gayretleridir.
Yani bizim niyetimiz de tamamen bu sistemi makul, uygulanabilir bir halde devam ettirmek.
Keşke KDV iadesinde oranları daha az bir seviyeye indirsek. Şimdi dünyada bazı ülkelerde tek
kural uygulanıyor. Ne güzel, hiç sorun yok. % 25 uygulayan ülkeler var. Danimarka % 25
uyguluyor, çok net sistem işliyor. Singapur, Güney Kore % 10 uyguluyor, tıkır tıkır işliyor.
Yani şimdi KDV’de biz Türk usulü bir hale getirmişiz, kendimiz doğurmuşuz içinden, onun
için de mücadele ediyoruz. Keşke dünya uygulamalarına getirebilsek, biz de herkes de rahat
eder. Güzel bir sistem kurarız. Yani artık dünyada uygulamalar tek oran üzerine, hem diğer
vergilerde, hem de Katma Değer Vergisinde bir yapıya gidiyor, inşallah biz de bunu sağlamış,
sistemi rahatlatmış oluruz diyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Şimdi son bir soruyu Odamıza Katma Değer Vergisi
konusundaki katkılarından dolayı hem teşekkür etmek istiyorum, Sayın Hüseyin Fevzi
SALTIK ve Sayın Nihat UZUNOĞLU’na, son soru hakkını da Nihat üstada veriyorum,
buyurun üstadım.
NİHAT UZUNOĞLU Teşekkür ediyorum sayın Başkan beni kayırdığınız için.
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU
NİHAT UZUNOĞLU
Estağfurullah, hakkınız.
Değerli hazirun, şimdi süre oldukça geç, ben fazla vaktinizi almak istemiyorum, ama hem bir
katkıda bulunmak, hem de yazılı olarak sorduğum, ama cevabını alamadığım bir sorumu tekrar
gündeme getirmek istiyorum.
Öncelikle de Gelir İdaresi’nin değerli mensuplarına da değerli güzel sunumları için teşekkür
ediyorum. Şinasi Başkana da oranla ilgili önerisi için de… Bir de şu istisnaları da azaltsanız
Katma Değer Vergisinde.
Şimdi özellikle kıymetli taşlardan mamul eşya teslimlerinde özel matrah uygulaması var mı?
Yok mu? Şinasi Bey açıkladı ama, o vesileyle şunu da öğrenmiş olduk, tebliğ içinde demek ki
gizli hükümler de varmış, olmayan hükümler. Şimdi 17’nci maddeyle ilgili bölümde o ibare
var, “kıymetli taş teslimlerinde özel madde uygulaması öngörülmüştür” diyor, “ilgili
açıklamayı, ilgili bölümde yapacaktır” diyor, ilgili bölümde bir açıklama yok. İlgili bölümde
altınla ilgili açıklama var, zaten kanundan gelen bir şey. Bakanlığın olmayan 23/f’nin
vermediği yetkiyi kullanarak 23 üncü maddeyle ilgili getirdiği bir düzenleme var. Ama
kıymetli taşlarla ilgili bir düzenleme yok. Biliyorsunuz özel matrah uygulamasında birden fazla
özel matrah şekilleri var, gazetelerde olduğu gibi veya biletlerde olduğu gibi veya altında
olduğu gibi… Şimdi 17’nci maddeyle ilgili açıklamada “özel matrah vardır” diyor. Diyelim ki
bu cümle var orada, var zaten orada doğru. Peki özel matrahta hangisi uygulanacak. “Ben
burada % 90 üzerinden matrah uyguluyorum diyecek mi? Yani orada altın, gümüş olması veya
gümüşle ilgili düzenlemelerin yapılmış olması, kıymetli taş içinde bunun bedeli olduğunu nasıl
gösterecek? Yani o zaman bir kıyas olmaz mı? Vergi Hukukunda da biliyorsunuz kıyas yasağı
var. Bunu bu şekilde kabul edebilir miyiz? Yani “kıymetli taşlarda özel matrah uygulaması
vardır” diyebilir miyiz? Bana göre, diyemeyiz? Birinci husus bu.
İkincisi, şimdi çok soru geldi ama hep kıyısından, kenarından dolaştı. Tebliğde, dahilde işleme
izin belgesi ve ihraç kayıtlı satışlarla ilgili olarak; hem ihraç kayıtlı satışlarda, hem dahilde
işleme izin belgesi kapsamındaki satışlarda ve hem de ihraç kayıtlı mal alıp ihraç eden için,
dahilde işleme izin belgesi kapsamında mal satan ve mal alanların iade taleplerine ilişkin olarak
kısıtlamalar var.
Gerek ihraç kayıtlı mal satan, gerekse dahilde işleme izin belgesi kapsamında mal satan
firmalar iadelerini kanunun 11/1-c maddesine göre alırlar, ama orada da çok açık bir şekilde
yazıyor, “iade edilecek olan vergi, işlem bedeline göre hesaplanan vergiye göre hesaplanır”
diyor. Yüklenilen verginin esas alınacağı konusunda hiçbir düzenleme yok orada.
Direk ihracatta ise iade 32’nci maddeye göre talep edilmektedir. Orada da, “mükellefler
yüklendikleri vergiden indirim yoluyla gideremediklerini iade olarak talep edebilirler” diyor.
Başka bir kısıtlama yok.
Şimdi tebliğde diyor ki ihraç kayıtlı mal alıp ihraç eden firmayla ilgili olarak, “bu firma ihraç
kayıtlı mallar nedeniyle herhangi bir vergi ödemediği için, o vergiyi indirim konusu yapamaz,
dolayısıyla iade de alamaz”, orada bir sorun yok. Ama diğer giderlere yönelik ödediği vergileri
iade olarak alabilirler. 32’nci maddede bir sınırlama yok. “İhraç kayıtlı mal satın alırken
ödemediği vergiyi bundan düşebilir” diye bir düzenleme yok 32’nci maddede ve Bakanlar
Kurulu’na böyle bir yetki de vermiyor. “Maliye Bakanlığı bunu düşürebilir” diye bir yetki de
vermiyor.
Yine aynı şekilde Tebliğde, dahilde işleme izin belgesi kapsamında aldığı girdileri kullanarak
ürettiği bir malı ihraç kayıtlı satan bir firmaya iade edilecek vergi hesaplanırken, “işlem bedeli
üzerinden hesaplanan vergiden dahilde işleme izin belgesi kapsamında mal satın alınırken
ödemediği vergileri düşülür” diyor. 11/1-c’de böyle bir düzenleme de yok. 11/1-c çok açık,
“ihraç kayıtlı satış üzerinden hesaplanan vergiye göre hesaplanır iade edilecek vergi” diyor.
Yani kanun maddeleri bu kadar açıkken, tebliğde yapılan düzenlemeler kanuna aykırı değil mi?
“Burada kanuna aykırı değildir”, diyebilir miyiz?” Bakanlık hangi kanundan aldığı yetkiyle bu
düzenlemeleri yapıyor. Yani bunu suçlamak için söylemiyorum, anlayabilmek için söylüyorum,
ben anlayamadığım için söylüyorum.
Üçüncü bir konu, tebliğde iade edilecek olan vergi, yani yüklenilen verginin nelerden oluştuğu
anlatılırken, “sadece doğrudan yüklenimler için yüklenilen vergi hesaplanır” diyor. Sonra “iade
hakkı doğuran işlemin ait olduğu döneme ilişkin yine genel idare giderlerinden pay verilir”
diyor. Ben bu cümleyi de anlamadım. Yani bu şunu mu demek istiyor? Önceki dönemlerde
genel idare giderleri, genel üretim giderleri varsa, bunları iade alamaz mısınız demek istiyor.
Eğer böyleyse, o zaman diyelim ki şimdi bugün Mayıs ayının 29’u, Mayıs ayı içinde ihraç malı
üretimi yaptık. İhracatını da 01 Haziran’da yaptık. Bu mükellef genel idare giderlerinden pay
alamayacak mı? Veya bazı mallar var, üretim süreci bir yıl sürüyor. Bir yıl süren üretim
sürecinden genel idare giderleri ve genel imal giderleri nedeniyle yüklendiği vergiden bu
mükellef pay alamayacak mı? Yani tebliğde söylenmek istenen bu mu?
Daha fazla sabrınızı zorlamak istemiyorum. Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU
Biz teşekkür ediyoruz üstat.
KONUŞMACI
Şimdi birinci soruyla ilgili, kıymetli taşlarla ilgili zaten Şinasi üstadın cevaplandırdığını
düşünüyorum. Üstat sen vergilendireceksen, mükelleflerine öyle yap. Bizim için sorun yok, biz
“yok” diyoruz.
Yani ilerisi için de bu sorunun farkındayız. Özel matrah şeklindeki düzenlenme gerektiğini biz
orada da yer aldırsak daha iyi olurmuş. Şimdi bu açıklamalarınızda, bu yanlış anlaşılmayı
önlemek adına orada da yer aldırsak daha iyi olurmuş, diye düşünüyorum. Ancak almasa bile,
özel matrah şekline tabi olanlar belli zaten. Onlarla ilgili bir düzenleme yapılmadı, önceki
usulde ne yapıyorsanız aynısıyla devam ediyor ve buna ilişkin bir belirleme de yapmadık ve bu
konuda zaten emsal uygulanacağına dair, zaten öyle bir şey uygulanamaz, vergide emsal olmaz.
Üsteki ya da altındaki uygulanan sistemin kıymetli diğer taşlar için, mesela pırlanta için
uygulanabilir mi? Uygulanamaz öyle bir şey yok, önceki sistemde neyse, aynı sistem devam
edecek.
Şimdi bir de şu var. Yani dahilde işleme izin belgesi kapsamında alınan ve dahilde işleme izin
belgesi kapsamında satılan, yada 11/1-c kapsamında satılan mallarla ilgili olarak, “iadeleri bu
işlem bedeli üzerinden alır”, diyor kesinlikle. Ben de aynı şeyi okuyorum zaten.
32’inci maddede de “yüklendikleri, ancak indirim yoluyla gideremedikleri” diyor. Ancak ben
de aynı şeyi söylüyorum, toplam yüklenilen bu. Bundan daha fazlasını alamazsın. Bundan daha
fazlasını almış oluyorsun. Bana 100 liraya satılıyor mal, ben 200 liraya ihraç ediyorum. İhraç
eden kişi olarak diyorsunuz ki “200’ün üzerinden alsın iadesini”, öbürü de 100’ünü daha alıyor.
Demek ki 300 liralık iadeye tekabül eden bir rakam çıkıyor. Yüklenilen rakam ne kadar? 200,
100’ünü o alıyor, 100’ünü ben alıyorum. Toplam yüklenilen KDV ne kadar? 200’ün üzerine, ne
kadarını öbür taraf almış, bu taraf.
Yani Maliye ya da Kamu İdaresi çifte kavrulmuş lokum vermez. Öyle bir şey yok yani, oradan
da al, buradan da al, yani KDV oranı zaten belli, en fazla olabilecek olanı % 18. % 18’i
aşabilecek bir şeyi alamaması lazım, zaten normalde de alamaması lazım.
Şimdi diğer bir soru; İade edilecek vergilerle ilgili, aslında bu genel bir soru. Az önce ihracatta
da hani yüklenilen KDV’yle ilgili olarak, önce ait olduğu dönemdeki genel gider ve idare
giderlerinden mi olacak? Yoksa olamayacak mı? İmalat süreci bir alanlardan olacak gibi bir
soru.
İmalat süreci bir yıl da olsa, iki yıl da olsa, kaç yıl olursa olsun, genel üretim maliyeti
içerisinde, genel idare giderlerinden pay verilmek suretiyle bir şey barındırıyor ve ihracatın
yapıldığı dönemde genel imalat giderlerinden yüklenilen kısmı hesaplarken, zaten o aylar
itibariyle ya da yıllar itibariyle gelen maliyeti barındırıyor içinde genel üretimlerin. Ama işte
oraya ilişkin olan var. Onu da koyabilirsiniz ve onun üzerinden hesaplanan tutar,
NİHAT UZUNOĞLU Genel idare giderlerine hiç pay vermiyorsun yani.
KONUŞMACI
Şimdi mükellef tercih hakkını pay vermeme yöntemiyle kullanmışsa şayet, imalat giderlerini,
genel idare giderlerini, bu kendi bileceği iş. Ama sonuçta genel üretim giderlerinde, genel
üretim giderlerine, genel idare giderlerine pay verilip, verilmeyeceği ihtiyari. Sen bu ihtiyari
hakkını şey diye kullanıyorsun, “ben genel idare giderlerine pay vermeyeceğim” diye
kullanmışsın yıllardır. Eğer vermemişsen, şimdi bunun genelde pay vermeyenler, şu şekilde
pay veriyor. Buraya pay vermiyor ki, genel üretim gideri, o aylarda iade talebi oluyor. O
aylardaki iade talebinde genel idare giderlerinden ilgili ayda iade alabilmek için, ama pay
vermişsen, zaten o zaman yüklenen vergi onun içerisinde zaten var. Pay verildiği zaman kaç
yıllık süreci olursa olsun imalat süreci, onun zaten yüklenimi var demektir onun içinde.
Teşekkür ederim.
Bir de bu kısıtlamanın yasal dayanağının ne olduğuna dair bir soru vardı. Biliyorsunuz bu
kısıtlamayı tebliğde getirmedik ilk defa. Bu kısıtlamayı daha önce ihracatçıların ihraç kaydıyla
aldığı teslimlere yönelik olarak hem özel dayanağı, hem de 60 No.lu Sirkülerle getirdik. Bunun
da tabii ki yasal zemini var. Yasal zemini olmadan Maliye Bakanlığı bu şekilde bir düzenleme
yapması mümkün değil. Yasal dayanağı da KDV Kanunu 11’inci maddesindeki hükme
dayanıyor. Siz de söylediniz hükmü, 11/1-c’yle ilgili öyle bir hüküm var ama ihracatçılarla
ilgili de “tecil veya terkin edilen bu vergiler hakkında, ihracatçılar bakımından bu Kanunun
32’nci madde hükmü uygulanmaz” diyor.
Şimdi bakın, imalatçıyla ilgili bizim getirdiğimiz düzenleme, “ihraç kayıtlı teslim
düzenlemesini” imalatçılara, yani geçici 17’nci madde kapsamında alıp, önce ihraç kayıtla
teslim mümkün değil idi. Onu bu tebliğde getirdik ve kısıtlamayı da bu tebliğde yaptık ve
kanuni dayanağımız da kanunun 11’inci maddesi.
NİHAT UZUNOĞLU
Yani sizin getirdiğiniz hükümler yasalara aykırıysa ayrı bir şey, onun için bir şey diyemem.
KONUŞMACI
Yasalara aykırı bir şey yapmayız biz. Dayanağımızı, mantığımızı zaten daha önce açıklamıştık.
NİHAT UZUNOĞLU Hayır, ….varsa, ….
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU
Lütfen, karşılıklı olmasın, lütfen müsaade eder misiniz.
KONUŞMACI
Mantığını Başkanımız çok güzel açıkladı. Yani 100 liralık bir bedel üzerinden iade edilecek
KDV tutarı 18 lirayla sınırlıdır. Eğer onu 30 lira, 35 lira KDV iadesi yapıyorsak, Sayıştay bu
iadeyi yapan arkadaşlarımız hakkında işlem yapabilir.
DİNLEYİCİ
Ayakkabı ihraç etmişse, % 8’le sınırlayacaksınız, nasıl yapacaksınız? Yani tekstil yaptıysanız?
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU
KONUŞMACI
Lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Tekstil yaptıysa da yine % 18’e kadar iade imkanı var. Uygulamanın kanuni dayanağı, yasal
dayanağı var, yasal dayanağı var. Mantıki olarak zaten doğru olduğunu hepiniz söylüyorsunuz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU
Peki, sayın katılımcılara ve konuşmacılarımıza teşekkür ediyoruz. Ben birkaç hususu belirtmek
istiyorum.
Öncelikle bu kadar geniş kapsamlı tebliğlerin bir tebliğ altında toplanması başlı başına bir
olaydır. Bunun içerisinde mutlaka eksiklikler, hatalar, yanlışlıklar olacaktır. Ama biz şundan
eminiz, Bakanlık bu konuda gayet iyi niyetli adım attı ve bu iyi niyetli adım da mükelleflere
yönelik ve Yeminli Mali Müşavirlere yönelik olarak atıldı. Ben kendim şahsen buradaki
konuşmacıların ya da siz katılımcılardan da bazılarının katıldığı geçen sene Adapazarı’nda bir
toplantı düzenlendi. Üç gün boyunca ihracat kesiminin temsilcileri, TİM temsilcileri, Ticaret
Odası temsilcileri, Yeminli Odası temsilcileri, TÜRMOB temsilcileri, üç gün boyunca bu tebliğ
taslağı üzerinde tartışıldı. Bütün notlar alındı. Bakın, bu geçen sene Haziran ayı itibariyle son
şekli verilmiş bir tebliğ idi. Ama bu sene Nisan ayında yayınlandı. Yani burada yer alan
konular alelacele, alelusul hazırlanmış konular veya uygulamalar değil. Her şeyden önce ben
bunu belirtmek istiyorum.
Bakanlığın uygulamaya yönelik olarak katkılarının farkındayız. Bunları takdirle ve şükranla
karşılıyoruz. Odamızın bir kuralı gereği son söz Başkanın olduğu için, Sayın Başkana son sözü
veriyorum. Buyurun sayın üstat.
İSTANBUL YMM ODASI BAŞKANI SEZAİ ONARAL
Efendim çok iyi bir toplantı oldu. Hepimiz yararlandık. Bir defa Maliye Bakanlığı’ndaki benim
görebildiğim en önemli gelişme, bu konuya olumlu bir açıdan, bir bakış getirmesidir. Bu çok
önemlidir. Buradaki değerli misafirlerimize mesleğimiz adına şükranlarımı sunuyorum.
Sayın Başkan Yardımcısının söylediği çok güzel cümleler var ama, en güzel lafı şu, “bu
olayları çözdükten sonra, hemen dilekçe verilecek ve iade alınacak” dedi. Yani kusura
bakmasınlar ama 92 senesinde bunu yapıyorduk fiilen İstanbul Defterdarıyken, yani ertesi günü
veriyorduk ve vergi dairesi müdürleri, “paranız geldi, niye almıyorsunuz” diye mükelleflere
soruyorlardı.
Ben tabii gelmiş, geçmişi çok yaşamış eski bir Başkan olduğum için şunu söyleyeyim; Mesela,
bu KOD konusu, İstanbul’da çıktı. İstanbul İdaresi’nde uygulandı ve kusura bakmayın biz yedi
sene veya sekiz sene bu KOD’daki bilgileri Yeminli Mali Müşavirlere aktarmak suretiyle fiilen
uyguladık. O zamanki yöneticilere, “mümkünse bunu burada uygulamaya devam edin” diye
ricada bulunmuştuk. Şimdi Ankara’ya gittiği zaman işte bazı sorunlar bu şekilde değiştirilerek
getiriliyor. Şimdi ben size soruyorum, arkadaşlarımız kusura bakmasınlar, son söz Başkanındı
ama, ben de seçimle gelen birisi olarak söylüyorum burada. Yani bunları Ankara’ya götürmek,
bu şekle getirmek yerine, biz bunu İstanbul’da daha önce, başarılı da yaptık biliyorsunuz.
Zamanın Defterdarı, ismi lazım değil, bu KOD’ları getirdi, benim şahsıma verdi. İki, üç tane
kötü örnek bunları bu şekle getirdi.
Bir de şöyle bir gelişme var. İyi olan, kötü olan, şimdi hani bir kural var, sui misal emsal
olmaz. Şimdi Maliye Bakanlığı’ndaki arkadaşlarımızın eline kötü örnekler geliyor, hep
sorumluluk raporlar, bunlar % 3’tür, 5’tir. Bence değerli haziruna % 3’e, 5’e değil de, % 95’e
bakarak karar vermelerinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Ama şunu çok rahatlıkla
söyleyebilirim. Gerçekten buradaki değerli arkadaşlarımız Başkan Yardımcısı, Daire Başkanı
ve arkadaşlarımız bize, bu Odaya kadar gelmek suretiyle birçok konuları netleştirdiler. Ama
hemen ifade edeyim. Bu gibi konular bir tek toplantıyla ifade edilmez. Kendilerinden ricamız,
daha sık Odamıza teşrif ederek, daha çok Yeminli Mali Müşavirlerle beraber olarak konuları
müştereken masaya yatırma imkânımızı sağlamalarını rica ediyoruz. Bu yolla eminim ki,
masanın hem bu tarafındaki, hem de öbür tarafındaki meslektaşlarımız, eninde sonunda
hepimiz aynı Oda da buluşuyoruz.
Bu noktayı da göz ardı ederek, ben bu toplantıya katıldıkları için hepsine şükranlarımı
sunuyorum ve de bu tür toplantıların, bakın hep “KDV” olduğu zaman çok kalabalık oluyor.
Arkadaşlarımız diğer konularla fazla bu kadar ilgili değiller.
90’lı yılları bir cümleyle müsaade ederseniz ekleyeyim. İstanbul Yeminli Mali Müşavirler
Odası kurulduğu zaman, devlet hiçbir iş vermemişti. Sadece bize Katma Değer Vergisi iadesi
vermişti. Burada meslek birçok badirelerden geçerek, bazı faturaları da ödeyerek buraya geldi.
O yüzden, yani bu misyon içerisinde Maliye Bakanlığı’nın askerleri gibi çalışan, fatura ödeyen,
“doğru, yanlış” demiyorum, birçok meslektaşlarımız da olmuştur. Ama bir kurum olmak hiç
kolay değil. Bir anlamda bu faturaları ödeyerek bir yere geleceğiz.
Ben bu toplantının bu duygular içerisinde kapanmasını ve katıldığınız için de hepinize
şükranlarımı sunuyorum.
Müsaade ederseniz sizlere de mütevazı günün hatırası olarak bir plaket takdim edeceğiz.