İSTANBUL YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI 29 MAYIS 2014 AYLIK TOPLANTISI OTURUM BAŞKANI : Mehmet Nadi ABBASOĞLU (Yönetim Kurulu Üyesi) KONUŞMACILAR : Şinasi CANDAN (Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı) Mehmet ARABACI (Gelir İdaresi Daire Başkanı) Mustafa ERSAN Erçin ŞAHİN (Katma Değer Vergisi Müdürü) (KDV Sektörel Değerlendirme Müdürü) OTURUM KONUSU : “KDV Uygulamaları İle İlgili Son Tebliğ TARİH : 29 Mayıs 2014 - 14.00 -18.00 BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası’nın saygıdeğer üyeleri bu ayki toplantımıza hoş geldiniz diyor, Yönetim Kurulu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hepinizin bildiği gibi, bu ay ikinci toplantımızı düzenliyoruz. Mayıs ayının ilk haftasında, 01 Mayıs itibariyle yürürlüğe girmiş olan Katma Değer Vergisi Uygulama Genel Tebliği ile ilgili Odamızın değerli üyeleri tarafından hazırlanmış olan sunumları hepimiz saygıyla ve takdirle dinledik ve izledik. Tabii o günkü toplantıda üyelerimizin aklında pek çok soru oluşmuştu. Bu sorular sözlü olarak toplantıda ifade edildiği gibi, bizlere yazılı olarak da iletilmişti. Biz bu konuların aciliyeti ve önemi nedeniyle tekrar gündeme getirilmesi gerekliliğini dikkate alarak, tebliğin uygulamasıyla ilgili olarak Maliye Bakanlığı’nın bu konudaki en yetkili merciinin görüşlerinin neler olduğunu öğrenebilmek amacıyla bu toplantıyı tertip etmiş bulunuyoruz. Bizleri kırmayarak toplantımızı onurlandıran Gelir İdaresi Sayın Başkan Yardımcısı Şinasi CANDAN’a, Daire Başkanı Sayın Mehmet ARABACI’ya ve Müdürlerimiz Mustafa ERSAN ve Erçin ŞAHİN’e hepinizin huzurunda teşekkürlerimizi sunuyoruz. Hepinizin bildiği gibi, 1985 yılında uygulanmaya başlayan Katma Değer Vergisi Kanunu ile ilgili olarak, bu zamana kadar yanlış hatırlamıyorsam “123” tane tebliğ yürürlüğe girmiştir. Bu 123 tebliğle bu zamana kadar uygulamalara yön verilmeye çalışılmıştır. Ancak çağın ilerlemesi, teknolojinin gelişmesi, ticaretin ve sanayinin bu noktada almış olduğu hız, tebliğler bakımından biraz geri kalınmasına neden olmuştu. Bunu değerlendiren Bakanlık yeni bir düzenleme yaparak, bu zamana kadar yürürlükte olan tebliğlerle anlatılmak istenenleri topluca tek bir uygulama tebliği ile tekrar gündeme getirdi. Tebliğde eskiden beri var olan uygulamalara ilişkin açıklamalar yer aldığı gibi bazı bölümlerde de eski tebliğlerde yer alan düzenlemeler tekrar edildi. Tabii bu tebliğle birlikte bir takım tereddütler de gündeme geldi. Şimdi bu konulara ilişkin olarak sunumlarını yapmak üzere, Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı Şinasi CANDAN’a sözü vermek istiyorum. Buyurun Sayın Başkan. ŞİNASİ CANDAN Sayın Başkan, İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası’nın çok değerli üyeleri, sizleri Gelir İdaresi Başkanlığı adına saygıyla selamlıyorum. Öncelikle Başkanımız sayın Adnan ERTÜRK beyin sevgi ve selamlarını da iletmek istiyorum. Katma Değer Vergisinin 85 yılında çıktığından bugüne 56 ayrı kanunla, Katma Değer Vergisi Kanununun çoğu maddelerinde değişiklik gerçekleşmiş... Yine 91 adet Bakanlar Kurulu Kararı, 123 adet tebliğ ve verilmiş çok sayıdaki görüşle, ekonominin birebir içinde olan çok dinamik bir vergi katma değer vergisi. Tabii gönlümüz ister ki, bu verginin daha basit, sade bir halde uygulanabilmesi. Biz de Gelir İdaresi olarak bu verginin uygulama boyutunda oldukça sıkıntılar yaşamaktayız. Çünkü bizdeki uygulama, Katma Değer Vergisi Kanununu uygulayan diğer ülkelerden oldukça farklı bir yapıya kavuşmuş durumda. Ekonomik, siyasi bir takım gerekçelerle üç tane oranın “% 18, “% 8” ve “% l” ve istisnaların çok fazla olduğu bir yapı. Bu yapıyla birlikte hem mükelleflerin, hem bu konudaki müşavirlerin, hem de vergi dairesi personelinin oldukça sıkıntı yaşadığı bir mevzuat haline maalesef geldi. Yani bu bizim de kontrolümüz dışında olan bir yapı. Bizim mevzuatın daha basit, sade, anlaşılır bir hale gelmesi için, başlatmış olduğumuz çalışmalardan biri de “Katma Değer Vergisi Tebliğini” tek bir tebliğ haline getirmekti. Bu süreç içinde, öncelikle indirimli oranla ilgili olan tebliği yayınladık. Tevkifat tebliğini yayınladık. Daha sonra diğer iadelerle ilgili bir tebliğ, özellikle 84 No.lu Tebliği de içine alan, özel esasları da içine alan tebliğ, ayrı bir tebliğ şeklinde yayınlamaktı amacımız. Fakat zaman içinde öyle bir aşamaya geldik ki, artık bunu tek bir tebliğ halinde yayınlayalım, dolayısıyla bundan sonra yapacağımız değişiklikleri de bu mevzuat üzerinde gerçekleştirelim dedik. Bu tebliğ üzerinde artık değişiklikler gerçekleşecek. Yani bundan sonra çıkacak tebliğler, bu tebliğde değişiklik yapan tebliğler olacak. Burada biz İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası’ndan sayın Başkanın davetini aldığımızda, gerçekten memnun olduk. Çünkü bu süreçte bu tebliğle ilgili, burada biz sunum yapacağız ve diğer bir ekibimiz de sürekli değişik illerde bu sunumlarını yapmaktalar. Bu sunumları yaparken de bizim amacımız şu; Bu tebliğ sonuçta değişmeyecek ilahi bir metin değil. Bunu biz sizlerden gelecek öneriler çerçevesinde de bu anlamda her zaman değişikliğe açık bir metin olarak kabul ediyoruz. İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odamız da bu bakımdan bizim için oldukça önemli. Çünkü bu işin en söz sahibi özel sektörle devlet arasındaki köprüyü kuran uzman kişilerin, vergi hukuku alanında gerçekten söz sahibi olan, değerli katkıları olan, vergi hukukunu yönlendiren grup da bu Oda’nın üyeleri arasında, biz bu daveti bu nedenle önemsedik ve teşekkür ediyoruz. Bugün sizlerle birlikte olmamız da ayrı bir memnuniyet vermekte. Zaten sayın Başkanımız da bu konuya özellikle çok önem verdi ve kendisi de burada olmak isterdi, ama yoğunluktan dolayı beni görevlendirdi. Ben de bu çerçevede sizlerle bir arada olmaktan ayrı bir onur ve mutluluk duyuyorum. Biz buradaki sunumdan sonra gelecek soru cevaplarla da sizlerin uygulamada karşılaşacağınız, tereddüt duyduğunuz konulara açıklık getirmeye çalışacağız. Ama dediğim gibi, bugüne kadar değişik illerde Denizli, Bursa, Kayseri, Konya, Adana, Mersin, Kocaeli’de, bu sunumları tamamladık. Bundan sonra yaklaşık 13 ilde daha bu sunumlara devam edeceğiz. Bütün gayemiz de bu tebliğle ilgili değiştirilmesi gereken, sektörün önünde, ülke ekonomisi önünde engel oluşturan, sanayicimizin, işadamımızın, mükellefimizin iadelerini almasını geciktiren işlemlerindeki sorunları en aza indiren bir mevzuatı ortaya koymak, sizlerin de bu açıdan konuya yaklaşmasını diliyoruz. Bu noktada sizlerin değerli katkıları da bizim için çok önemli. Ben bu duygu ve dileklerimi ilettikten sonra, sunumunu yapacak Gelir İdaresi Daire Başkanımız Mehmet ARABACI’ya sözü vermek istiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sunuma başlamadan önce bir, iki hususu arz etmek istiyorum. Sunum yaklaşık 40 dakika sürecek zannedersem, 40 – 45 dakika civarında. Belki daha önce duyduğunuz şeylerin tekrarı veya okuduğunuz şeylerin tekrarı gibi gelebilir. Yalnız öyle olmadığını ben biliyorum ve dikkatlerinizi de o şekilde toplamanızı rica ediyorum. Bundan önceki uygulamalarla, bundan sonraki uygulamalar arasındaki farklılıklar ve benzerlikler ve önemli görülen konular sunumda vurgulanacak. Konuşmacının sunumu süresince soru ve katkı kabul etmeyeceğiz. Ancak, sunumdan sonra bir ara vereceğiz ve bu aradan sonra sizlerden gelecek soruları alacağız. Yalnız soruların yazılı olmasını diliyoruz. Malumunuz hava sıcak, salonumuz oldukça kalabalık, sizleri de burada çok fazla tutmak istemiyoruz. O yüzden sözlü soru bu toplantı itibariyle kabul etmeyeceğiz. O yüzden lütfen konuşmacı sunumunu yaparken veya daha sonra sorularınızı yazılı olarak iletirseniz memnun olurum. Hepinize teşekkür ediyorum, buyurun Sayın Başkan. MEHMET ARABACI Sayın Oda Başkanım, Oda”nın değerli temsilcileri, Sayın Defterdarım, değerli üstatlar, hanımefendiler, beyefendiler, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şimdi bu tebliğin çalışması son birkaç ayda oluşmuş, bitmiş bir şey değil. Belki biz göreve başlayalı çok kısa süre oldu, ancak bu tebliğin çalışması yıllardır devam eden, yıllardır üstatlarımızın, arkadaşlarımızın, özellikle Gelir İdaresi Başkanlığı’nın ve ondan öncesinde Gelirler Genel Müdürlüğü’nün ilgili şubelerinde çalışan arkadaşların katkılarıyla oluşturulmuş bir tebliğ. Az önce Sayın Başkan Yardımcımız Şinasi CANDAN üstadın da söylediği gibi, birçok tebliğlerden, sirkülerlerden, muktezalardan esinlenilerek bu aşamaya gelmiş. Ancak bu aşamada bile, bu tebliğin aynı zamanda 2013 yılı içerisinde taslak olarak siteye konulmak suretiyle gerek taşra teşkilatlarından, gerekse sivil toplum kuruluşlardan, Odalardan, YMM’lerden, SMMM Odalarından alınan öneriler çerçevesinde belli bir aşamaya gelmiş ve olgunlaştırılmış bir tebliğ. Tabii ki, gelen her öneri kabul edildiği anlamını taşımıyor. Ancak her önerinin mutlaka tek tek üzerinde değerlendirilerek bir sonuca varıldığı, eğer bugün, bu aşamada, bu şekilde çıktıysa bu tebliğ, bunun mutlaka uzun bir çalışma yapılarak çıktığının da bilinmesini isteriz. Diğer taraftan bu sunum esnasında diğer illerde, biraz önce bahsedilen illerde olduğu üzere, katılım daha geniş perspektifli oluyor, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın personeli de dahil olmak üzere, SMMM yada YMM Odaları, ayrıca Sanayi ve Ticaret Odaları, ilgili illerde Deniz Ticaret Odaları olması durumunda onlar da katılıyorlardı ve mükelleflerin de katılması hasebiyle, sunum biraz daha maddeler üzerinde daha teknik değildi. Ancak burada hepinizin bu tebliği okuduğu varsayımı altında, sadece tebliğdeki her şeyi anlatmak mümkün değil malumunuz. Sadece esas itibariyle değişiklik yapan ve gelen alanlarla ilgili madde madde üzerinde temas ederek geçeceğiz. Tebliğle ilgili olmak kaydıyla soru gelirse onları da cevaplandırırız. Sorular yazılı olarak alınacak diye ilan edildi. Sorular yazılı olarak sunum esnasında da yazılıp, ön tarafa bir şekilde aktarılabilir. Şube Müdürü arkadaşlarımız burada, gerekli değerlendirmelerini yapacaklar. Ben bu vesileyle inşallah hayırlı olur diye başlamak istiyorum sunumumuza. Malum tebliğin esas amacı, basit ve anlaşılabilir hale getirmek ve mükellef odaklı olmasını sağlamak, bugüne kadar oluşmuş olan muktezalarla açıklanmaya çalışılan, sirkülerlerle belli bir aşamaya getirilen açıklamaları, daha kanuni zemine oturtarak tebliği oluşturmak suretiyle Resmi Gazetede yayınlamak suretiyle kamu oyuna ilan etmek idi ve o aşamalar gerçekleştirildi. Söylediğim üzere taslak çalışması devam ederken, her bir madde üzerinde tek tek tartışıldı, değerlendirildi ve belli bir aşamaya gelindi. Bu zamana kadar gidilen illerde edindiğim intiba şu, gelen sorulardan; gerek aslında önceki tebliğlerde, mülga tebliğlerde yer almak suretiyle bu tebliğe aktarılmamak suretiyle yürürlükten kalkan bazı unsurlar olsun, ya da bu tebliğin kelime aralıklarına yerleştirilmiş zımni ifadelerden olsun, genel itibariyle anlaşıldığını anlıyorum gelen sorulardan. Demek ki, aslında verilmek istenen mesaj da belirli aşamaya kadar verilmiş oldu. Kanun maddeleri itibariyle tek tek gidecek olursak, ilk esaslı değişikliğin aslında kanunun 9’uncu maddesiyle ilgili olan kısmında olduğunu görüyoruz. Burada tevkifat uygulamasından kaynaklanan ve vergi inceleme raporuna göre mahsuben iade talep edilen işlemlere ilişkin ayrıntılı açıklamalar yapılıyor ve ilk defa çinko teslimleri kısmi tevkifat kapsamına alınarak “5,10” diye bir oran belirleniyordu. Bu kapsamda daha önceden alınan talepler varmış, değerlendirmeler varmış ve onların üzerine bir değerlendirme yapılarak, bu sonuca varılmış. Tevkifat uygulamasından kaynaklanan ve incelemesiz, teminatsız iadesi talep edilen tutar da “5.000” TL’ye çıkarılıyor. Daha önceki uygulamaların hepsi “4.000” TL idi. Katma Değer Vergisi Kanunumuzun 15’inci maddesi 1-a bendine ilişkin, Mal ihracı ile ilgili olarak da, gümrüksüz satış mağazalarına yapılan teslimlerin, yurtiçi teslim sayıldığına ilişkin düzenleme kaldırılmıştır. Artık bunların ihracat olduğu kabul edilecek. Daha önceden bunlar muktezalarla bir şekilde aşılmaya çalışılmış idi. Uluslararası taşımacılığa ilişkin, deniz ve hava taşıma araçlarına yapılan akaryakıt, kumanya, teknik ve diğer malzeme teslimlerinde de gümrük beyannamesinin ibraz zorunluluğu olduğu bu tebliğle açıklanmıştır. Faturayla gümrük beyannamesi arasında tutarsızlık olması halinde Geçici Gümrük Müdürlüğü’nden bilgi talep edileceği bilgi, yine bu tebliğimizde açıkça ifade ediliyor. Yine 11’inci maddenin 1-a kapsamında, “bavul ticareti” anlamında, biliyorsunuz bu konuda biraz fazla karışık ve takibi zor bir beyan usulü var idi. Beyan usulü gümrük beyannameli ihracata paralel hale getirilmiştir tebliğimizde. İstisna onaylı özel fatura ve döviz alım belgesi de tevsik ediliyor idi. Artık döviz alım belgesinin ibraz zorunluluğu kaldırılmıştır. Bavul ticareti kapsamında satışlarda alt limit “2.000” TL’ye yükseltilmiştir. Daha önce “600” TL. idi. Özel fatura içeriği malların yurt dışına çıkarılması için üç aylık sürenin, fatura tarihini izleyen aybaşından başlayacağı belirtilmiştir. Daha önce fatura tarihinden başlıyor idi. Yine 11/1-a maddesi kapsamındaki hizmet ihracına baktığımızda, hizmet ihracından kaynaklanan iadelerde usul değişti. Mahsuben iadelerde 5.000 TL’ye kadar incelemesiz, teminatsız iade alınabilirken, nakden iade sadece vergi inceleme raporu sonucuna göre yerine getirilecektir bundan sonra. Burada da yine iade talebinde döviz alım belgesi ibraz zorunluluğu kaldırılmıştır. Hizmet bedeline ait ödeme belgesinin ibrazı yeterlidir. Dövizin Türkiye’ye getirildiğini tevsik eden, mevzuata göre geçerli bir belgenin olması kaydıyla banka dekontuyla kabul edilebilecektir. İşlemin beyanı, e beyannameye uygun hale getirilmiştir. Bu kapsamda hizmet ihracına ilişkin açıklayıcı olması hasebiyle değişik örneklerden burası çoğaltılmıştır. Dikkat edilirse tebliğde genel itibariyle teslimlere ilişkin istisnalarda aslında bir değişiklik yok, meblağ değişikliği dışında. Ancak hizmet karakterli ihracatlarda bir değişiklik var karakteristik itibariyle baktığımızda. Bir diğer slaytımız, yolcu beraberi eşya 11/1-b. Burada satışlarda yalnızca fatura kullanılmaktaydı. Bu satışlarda fatura hükmünde olmak ve faturanın içerisinde yer alan bilgileri ihtiva etmek kaydıyla, ödeme kaydedici cihaz fişinin de kabul edilebileceği açık bir şekilde burada yazılmıştır. Yine ÖTV Kanunu 1 Sayılı Listeden yararlanılan mallar hariç olmak üzere, yolcuların beraberinde götürebilecekleri her türlü mal için işlem yapılacağı yönünde düzenleme yapılmıştır. Bir de aracı firmalar vardı, alıcıya KDV iadesinde aracılık yapan firmalara, sadece bu kapsamda aracılık yapabileceklerine dair düzenleme yapıldı. Daha önceden bu işlemlerin yanında başka faaliyetlerle de uğraşabiliyorlar idi. Aracı firmaların yetki belgesi süresiz verilmekte idi. Bunların kiminin süresinin dolduğunu, ya da şu an faal olup, olmadığının takibi yapılamamaktaydı. Bu konuda da takibi yapabilmek adına, süre beş yılla sınırlandırıldı. Devam etmek isteyenler tekrar yenileyebilmektedirler. 11/1-b kapsamında yabancı sinema yapımcılarına tanınan “istisna” diye adlandırdığımız kısımda, bu kapsamdaki iadenin sinema filminin çekimi bittikten sonra yapılacağı yönünde düzenleme yapılmak suretiyle konu açıklığa kavuşturulmuş oldu. Gelelim en güzel konuya; 11/1-c, ihraç kayıtlı teslimlere. İmalatçı kapsamı genişletilmiştir. Sanayi üretiminin yanında zirai üretim yapanların da imalatçı sayılacağına dair düzenleme yapılmıştır. Önceden sadece Sanayi Sicil Belgesine sahip imalatçılar kabul edilebiliyor idi. Bu kapsamda zirai üretimde bulunan değişik sektörlerden gelen talepler de bu anlamda değerlendirilmiş oldu. Daha önce imalatçı kapsamında olmamasına rağmen, ihraç kaydıyla teslim yapabilen mükelleflere ilişkin düzenlemeler de kaldırıldı. Bunlar katılım bankalarının ihraç kayıtlı teslimlerine giden Dış ticaret sermaye şirketinin sektörel dış ticaret şirketlerinin imalatçı olmayanların teslimi tecil terkin kapsamı dışına kaydırılmış oldu. Bu haliyle aslında kanunun amacına uygun hale getirilmiş oldu. İhracatın gerçekleşmemesi halinde, imalatçının ödediği vergi ile ihracatçının indirim uygulaması konusu da açıklığa kavuşturuldu. Tebliğde bu konuya ilişkin ihracatın gerçekleşmemesi halinde, daha önce de muktezalarla verilmiş olan bir takım görüşler var. Tecil terkin kapsamında yapılan teslimler, eğer mükellefin kendisinden kaynaklı bir sorun değilse, sürenin bittiği tarih ertesi yıla sarksa bile, takvim yılı aşılsa bile, bittiği yılı takip eden günden itibaren indirim konusu başlıyor ve bu takvim yılı bitene kadar da indirim konusu yapabiliyor, örneklerimiz bu şekilde. Ancak, bu anlamda mükellefin kendisinin kusurundan kaynaklanıyorsa, ihraç kayıtlı teslimin yapıldığı tarih itibariyle kendi yükümlülüğünü yerine getirme durumuna gelir. Bir diğer slaytımız, ihraç kayıtlı teslimin devamı mahiyetinde ve bedelsiz ihraç edilen malların ihraç kaydında teslim edileceğine yönelik açıklama yapılmak suretiyle, bu konu da açıklığa kavuşturulmuştur. İhraç kayıtlı teslimler nedeniyle, tecil edilen verginin terkininde indirilecek KDV listesini artık aramıyoruz. İhraç kaydıyla teslimlerden doğan KDV iadelerinin indirim yoluyla telafi edilebileceği, bu tutarın ihracatın gerçekleştiği dönem beyannamesinin indirimler tablosunda yazılabileceği ve e beyannameye uygun bir hale geldiği belirtilmiştir. Bunlar 11’inci maddeye bağlantılı olarak yapılan düzenlemeler. Dâhilde işleme rejimi kapsamında, dahilde işleme izin belgesi sahibi mükelleflerle ilgili olarak, bu kapsamda olan mükelleflerin, geçici 17’nci madde kapsamındaki teslimlerde, teslimi yapanın imalatçı olması aranmakta idi. Dahilde işleme izin belgesi sahibi alıcıların geçici 17’nci madde kapsamında KDV ödemeksizin mal alımı yapmaları için, satıcıların ayrıca imalatçı vasfına haiz olmaları gerekmez. Böylece hem yurtiçinden alımlarda, hem yurtdışından alımlarda bir senkronize olmuş oldu. Rekabet giderilmiş oldu. Dâhilde işleme izin belgesi sahibi mükelleflerin geçici 17’nci madde kapsamında temin ettiği malları kullanarak ürettikleri malların, dâhilde işleme izin belgesi sahibi alıcılara geçici 17’nci madde kapsamında teslimine imkân tanınmıştır. Ancak bu kapsamda teslim edilen malların, diğer dahilde işleme izin belgesinin girdisi mahiyetinde olması ve her bir dahilde işleme izin belgesinin, dahilde işleme mevzuatına uygun olarak kapatılması gerekir. Ayrıca, iade alınabilecek tutar, önceki safhalarda ödenmeyen KDV tutarı düşüldükten sonra kalan kısım olacaktır. Yani net yaratılan Katma Değer Vergisi tutarı, onun oranı üzerinden % 18. Yine aynı şekilde dahilde işleme izin belgesi sahibi mükelleflerin geçici 17’nci madde kapsamında temin ettikleri malzemeleri kullanarak ürettikleri malların, Kanunun 11/1-c maddesi kapsamında ihraç kayıtlı olarak teslim edilebileceği açıkça belirtilmiş olduğu gibi, bu kapsamda da iade taleplerine sınır getiriliyor. Az önceki anlattığım şekilde kendisinin yarattığı, önceki aşamalarda tecil terkin edilen değil, kendisinin ödemediği vergiyi değil, ödediği ya da kendisinin yarattığı, 50 birim almışsa, 50 birim tecil terkin edilmişse, onunla ilgili KDV’yi ödememişse ve bunu 100’e satmışsa, 100’ün üzerinden değil, aradaki fark olan 50’nin üzerinden yapılacağına ilişkin açıklama net olarak tebliğde yazıldı. Yalnız bu aslında yeni bir düzenleme değil. Bu aslında daha önceden sirkülerlerle ve muktezalarla yapılan açıklamalarla defeatle izah edilmeye çalışılmış. Ancak, anladığım kadarıyla muhtemelen yanlış bir anlaşılma sebebiyle, tamamı üzerinden alınıyor imiş. Bu arada şunu atlamayayım; eşdeğer eşyayla ilgili de yine bir düzenlememiz var. Bu eşdeğer eşya uygulamasına ilişkin de şöyle bir şey söyleyebiliriz; önceden satın alınan maddeler kullanılmak suretiyle, imal edilen, vücuda getirilen ve dâhilde işleme izin kapsamında ihraç edilen malların bünyesine giren maddelerin, yani “eşdeğer eşya” dediğimiz maddelerin, sonradan belge kapsamında yurtdışından ithali ya da tesliminde de KDV tahsil edilmeden işlem yapılabilmesine imkân sağlanmıştır. Ancak, bu uygulama kapsamında dahilde işleme izin belgesi sahibi mükelleflerin veya ihracatçıların iade talebi, dahilde işleme izin belgesi kapatılmadan yerine getirilmeyecektir. 11’inci maddeyle ilgili genel olarak tabloya baktığımızda, şunu görüyoruz aslında; iade prosedüründe genel itibariyle bir değişiklik yok. Sadece hizmet karakterli olan ihraçlarda daha sıkı bir politika uygulandığını söylemek mümkün. Diğer taraftan proje getirmek suretiyle de, şimdi geleceğimiz 13’üncü madde kapsamındaki uygulamalarda da böyle bir politika uygulandığı görülebilir. Proje uygulaması öngörülen istisna düzenlemelerine de şöyle başlıklar halinde bakacak olursak, bu da yeni düzenlemenin getirdiği en önemli yeniliklerden bir tanesi. “13/a kapsamında hava, deniz ve demiryolu araçlarına ilişkin istisna”, “13/c kapsamında kıymetli maden aramalarına ve taşımacılık yapanlara hattın inşa ve modernize edilmesine ilişkin istisna”, “13/e kapsamında limanların ve hava meydanlarına bağlantı sağlayan demiryolu hatlarıyla ilgili liman ve hava meydanlarının inşası, yenilenmesi ve genişletilmesine ilişkin istisna ile yine (yap, işlet, devret) veya Sağlık Bakanlığı’nın ya da Milli Eğitim Bakanlığı’nın kiralama karşılığı yaptırılan projelerindeki KDV istisnası, geçici yürürlük maddesindeki istisnalar için, proje uygulaması öngörülmektir”. Proje uygulaması öngörülmesinin temel amacı, özellikle hizmet karakterli olan bu istisnalar için, takiple kontrol mekanizmasını getirmek... Daha önceden istisna belgesi düzenleniyor idi. Bu mükelleflere yapılan teslim belgesi için istisna uygulanıyor idi. Ancak bunlarla ilgili bir kontrol mekanizmamız yok idi. Şu anda bir kontrol mekanizması suretiyle, biz de en azından sonuçta “KDV iadesi” diye bahsettiğim konuyla ilgili, şöyle bir kısa bilgi vereyim; 2013 yılı içerisinde bizim toplam KDV tahsilatımız “124 milyar” TL. Bu 124 milyar TL’nin, 23 milyar TL’sini iade etmişiz. 23 milyar TL. küçük bir meblağ değil, çok ciddi bir meblağ. Bugün bu paraya muhtaç olan ülkeler var baktığınız zaman. Yani bu kadar parayı devlet kaynağından ayırıyor ve bu yaklaşık olarak “% 20” bir orana tekabül ediyor. “% 18”in biraz üstünde bir rakama tekabül ediyor. Bunun da “% 70”i ihracattan kaynaklanıyor. Ancak doğal olarak hani bir taraftan bu işleri kolaylaştıralım derken, diğer taraftan da devletin, vatandaşın, yurttaşın hakkını da korumak zorundayız, hani devlet olarak böyle bir yükümlülük de var ve bu kapsamda biraz daha muhafazakâr, daha koruyucu politika izlenmiş olabilir. Bu olaya bu açıdan da bakmanızda fayda görüyorum açıkçası. “Hizmet karakteri” dediğiniz bu kontrol mekanizmasının yeni bir işlem olması hasebiyle uygulaması nasıl olacak. Bu proje uygulamasıyla getirilen istisnalardan mükellefler tarafından hazırlanan proje kapsamındaki mal ve hizmetlere ilişkin liste, elektronik ortamda sisteme girilecek. Mükellefte şu anda böyle bir liste yok. Elektronik ortamda girilme imkânı yok. Şu anda hazırlık yapıyoruz. Ancak, en kısa zamanda bilgi işlem kısmı da bu süreci tamamladığı takdirde, vergi dairesi başkanlıklarına bu şekilde başvuru yapılabilecek. Mükellefler bu hizmetlere ilişkin listeyi elektronik ortamda sisteme girdikten sonra, vergi dairesine “istisna belgesi” almak için başvuruyorlar. Vergi daireleri de bu mükelleflerin durumunu, iştigal konularını, burada bahse konu işin gerçek mahiyetine uygun olup, olmadığını, elektronik ortama, sisteme girilen hizmetlerle ilgili olmak üzere vergi dairesi başkanlıklarınca da bu istisna belgesi verilecek. İstisna belgesi, proje kapsamındaki mal ve hizmetlere ilişkin liste esas alınarak ve sadece bu kapsamdaki işlerle sınırlı olarak uygulanmak üzere verilecektir. İstisna belgesi ekinde, istisnalı olarak alınacak mal ve hizmetin “niteliği, miktarı” gibi belirleyici unsurlar yer alacaktır. Satıcı, istisna belgesinin ilgili bölümüne “fatura tarihini, numarasını, mal ve hizmetin miktarını, tutarını, hem adet olarak, hem tutar olarak belirtmek suretiyle onaylayacak” ve bir örneğini alacak. Teslim gerçekleştikçe alıcı ve satıcılar da bu bilgileri proje kapsamında sisteme yükleyecekler. Proje ile ilgili herhangi bir konunun revize edilmesi halinde, ya da güncellenmesi halinde, ya da ek proje düzenlemesi halinde, proje kapsamındaki mal ve hizmetlere ilişkin listeler de yenilenecek. Sürelerle ilgili bir değişiklik, revizyon yapıldığı zaman, bunların da yenilenmesi tekrar yapılacaktır. Sadece hava, deniz yolu taşıma araçlarının tadil, bakım ve onarımına ilişkin alımlarda uygulanmak üzere, istisna kapsamındaki işlemlerin ayrı bir projeye bağlanması hasebiyle ve bu işlemlerin zorluğu sebebiyle, bazen bu küçük çaplı işlemlerde, bakım ve onarımlarda “servis formu” ya da “mühendislik raporu” gibi, raporlarla da bu tür istisnalara başvurma imkânı sağlanmıştır. Bu tür istisnalarda da, istisna belgesi ile bu başvurular yapılacaktır. Vergi dairesince alınan istisna belgesinin, alıcı tarafından onaylanmış bir örneği mükellef tarafından hizmeti sunanlara verilir. Satıcı mükellefin iade talebi bu istisna belgesi ve elektronik sistemde yapılan alış ve satış bilgileri karşılıklı kontrol edilmek suretiyle kapatılır ve sonuçlandırılır. Mükellefler istisna belgesinin bittiği tarih itibariyle, belgeyi vergi dairesine ibraz ederek kapattırmak zorundadır. Vergi dairesi de istisna belgesinde yer alan mal ve hizmetlerin satıcılar tarafından doldurulup, doldurulmadığını ve gerekli kontrollerini yaparak ve faturalara uyumunu gözeterek istisna belgesini kapatacaklardır. 13’üncü maddenin b bendiyle ilgili olarak, ilk defa “liman ve hava meydanı” tanımı değişik durumlardan gelen görüş çerçevesinde net bir şekilde ortaya konulmuştur. Düzenlenen faturada hizmetin nedeninin yanı sıra, hangi araç için verildiğinin de ayrıca belirtilmesi istenmektedir. 13-c kapsamında petrol arama işlerine ilişkin olarak, uygulamada Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen usulle de, bizim mülga tebliğlerimizde bir uyumsuzluk var idi. Bunu gidermek için Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün görüşleri de alınarak, ithalatta uygulanan sistem yurt içinde de uygulamaya başlanmıştır. Bu istisna belgesi kapsamında bir aylık dönemde alınan sarf malzemelerini içeren liste Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından onaylanması uygulaması getirilmiş. Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından da vasıta, akaryakıt ve demirbaş alımlarında önce bir ön izin alınması, ön izinden sonra uygulamanın yapılması imkânı getirilmiştir. 13-c bendi kapsamında altın, gümüş ve platin arama, işletme, zenginleştirme kapsamında özetleyebileceğimiz, önceden şöyle bir sistem vardı; “önce öde, sonra al” dediğimiz bu sistemden vazgeçiyoruz. İstisnadan yararlanma hakkı bulunanlara, istisna belgesi düzenlenmek suretiyle proje kapsamındaki alımlarını KDV’siz yapma imkânı getirilmiş oluyor. 13-d bendi kapsamında, yatırım teşvik belgesi kapsamında, yatırım teşvik belgesi sahibi mükelleflere belge kapsamındaki makine ve teçhizatlar KDV’den istisna, malumunuz. Uygulama genel olarak burada korunmakla birlikte, yatırımın usulüne uygun olarak gerçekleşmemesi halinde ne olacağı konusu belirsizdi. Bunlar birazcık detaylaştırılıyor ve ayrıca devlet üniversiteleri ve hastaneleri ile belediyelere verilen yatırım teşvik belgesi kapsamındaki makine ve teçhizatlarda istisna uygulanabilmesi için aranan şartlar daha netleştirilmiş oldu. İndirim hakkı tanınan işlemlerde kullanılma şartı, bilançoya veya aktife kaydedilme şartı olarak belirlendi. Yatırım teşvik belgesi kapsamında alınan makine ve teçhizatların ilgili birim, kuruluşlar tarafından KDV beyannamesi verilme dönemi içerisinde verilme zorunluluğu geldi. Bu bildirime ilişkin, form da, sistemde KDV beyannamesiyle beraber yer almakta. Bu da oradan verilmek suretiyle, bundan sonraki liste alanından faydalanılması bu şartla bağlandı. Buradaki amaç, çapraz kontrolleri yapabilmek, bununla ilgili daha önce soru geldiği için bunu söylüyorum. “Neden böyle bir şeyi topluyorsunuz vergi dairesinde?” diye, vergi dairesinde bu anlamda toplamamızın sebebi, çapraz kontrolleri yaparken tekrar tekrar belgeleri istemeden işlemi yapabilmek. 13’üncü maddenin iadelerine baktığımız zaman, dikkat ederseniz gene teslimle ilgili olan bir araç teslimi dışında, diğerlerinde genel itibariyle değişiklik var. Çünkü bunlar genelde hizmet karakterli, hizmet karakterli olan istisnaların iadesinde esas değişikliğin olduğunu ve teslimlerde uygulamanın da aynen devam ettiğini söyleyebiliriz. Ancak bunlardan bazılarının da proje kapsamında alındığını da belirtmekte fayda var. Burada da yine iadelere toplu olarak bakarsak, dikkat ederseniz mal üretimi ve teslimine dayanan, ya da bu kapsamda olanların hepsinde sadece rakamsal değişiklik var. 13-e kapsamında, hani “hizmet” diye nitelendirdiğimiz kısımda hizmet karakterli olması hasebiyle esas değişiklikler var. 14’üncü madde kapsamında, genelde bu konu aslında 60 Numaralı Sirkülerde yer almışken tebliğe işlendi ve bu kapsamda yapılan taşımacılıkta istisnanın uygulanacağı açıkça ifade edilmiş oldu. Bu konuda belirsizlik giderilmiştir. Aynı zamanda uluslararası taşımacılık işlerinden kaynaklanan iade taleplerinde kullanılacak tevsik edici belgeler de bu anlamda netleştirilmiş oldu. 15’inci madde kapsamında karşılıklı olmak kaydıyla, yabancı devletlerin Türkiye’deki temsilciliklerine, konsolosluklarına yapılan teslim ve hizmetler vergiden istisna, hepimizin malumu. Uluslararası kuruluşların resmi ihtiyaçlarında kullanacakları mal ve hizmetlere istisna uygulanabilmesi için, bu kuruluşun yazıyla işlemi yapacak müesseseden istisna uygulamasına talep ediyor idi. Uluslararası kuruluşlara yapılacak teslim ve hizmetler Dışişleri Bakanlığı’nın da talep ettiği gibi diplomatik temsilciliklere yapılan teslim ve hizmetlere tanınır hale getirildi. Fahri konsoloslukların istisnadan faydalanamayacağı açıkça belirtilmiş oldu, daha önce açıklanmış olmasına rağmen. 14 ve 15’inci maddelerimizde, diğer istisna kapsamındaki, tam istisna kapsamındaki iadelere de şöyle bir toplu olarak baktığımızda, yine hizmet karakterli olanlarda bir değişikliğin olduğunu, bunun dışındakilerde gerek diplomatik, gerek 17/4 istisna kapsamında sadece rakamsal bir değişikliğin olduğu görülmektedir. Yine geçici maddelerde bu kapsamda yapılan değişikliklerde de esas itibariyle sadece rakamsal değişiklikler var. Onun dışında değişiklik yok. İadelere ilişkin genel olarak hepsi için geçerli olmak kaydıyla, hani ilgili metinlerinde yer aldığı şekilde incelemesiz, teminatsız nakit iadesi sınırı 4.000 liradan “5.000” liraya çıkarıldığını söylemiştik biraz önce. Bu limit tevkifatlı işlemler ile, indirimli orana tabi işlemlerden doğan iade talepleri dahil, iade hakkı doğuran tüm işlemler için geçerli. YMM raporuyla iade talebinde bulunan mükelleflere teminat karşılığında iade yapıldıktan sonra, 6 ay içerisinde YMM raporuna itiraz etme zorunluluğu getirilmiştir. Altı aydan sonra bir 6 ay uzatma hükmü tebliğde yer alıyor. Her bir işlemden doğan iadenin yapım usulü ayrı ayrı belirlenmiş. Bir mükellefin kendi işlemiyle ilgili iade usulünü görmesi için, sadece kendi işlemiyle ilgili bölüme bakması yeterli. Aslında bu tebliğin esas özelliklerinden bir tanesi de madde madde karışıklığın bir anlamda önüne geçilmiş olması. Ancak şu anda en çok alınan sorulardan bir tanesi de, yerine gelmişken söyleyeyim, fihristinin olmaması. Fihristi var aslında ama, biz hazırlık aşamasındayız. Arkadaşlarımız ilgili yerlerden atıflar yaparken de, geriye dönüp hata olmasın diye üzerinde tartışıyorlar. Daha bugün buraya gelirken bile aynı konuyu tartışıyorduk, yani “şu fihristi bitirseydik” diye ama, henüz halledemedik. İnşallah en kısa zamanda fihrist kısmı da halledildiği zaman, daha rahat ulaşım sağlanacaktır. KDV iadelerinde işlemin mahiyetine uygun prosedürler belirlenmiştir, “hizmet karakterli teslimleri uygun olarak” falan diye. Mesela hizmet karakterlilerde en çok eleştiri alan konu bu olabilir. İncelemesiz, teminatsız mahsuben iade 5.000 TL ile sınırlandırılırken, nakit iadelerde vergi inceleme raporuna bağlanmıştır. Vergi inceleme raporuna bağlamamızın gerekçesini az önce anlattık. Bu konudaki eleştirilerinizi o 23 milyarlık iade göz önünde bulundurarak yapmanızı öneriyoruz daha doğrusu. Bir de iadeleri hızlandırmak adına yaptığımız, aslında geçmişte uygulanan, ancak şartları giderek hafifletilen uygulama sistemlerimiz var. Nedir bu? Mesela “Hızlandırılmış İade Sistemi”, HİS uygulaması ile aslında eskiden başvuru tarihi itibariyle bilanço verilerinin tamamının sağlanması istenmekteydi. Ayrıca 350 işçi çalıştırma şartı vardı. Geçmişte aranan bu dört bilanço koşulundan, üçünün sağlanması yeterli görünmektedir. Bu anlamda yararlanan mükelleflerden % 80’i İstanbul’da... HİS’de iade biliyorsunuz beş güne kadar yapılabiliyor. En geç beş gün içerisinde yapılıyor. Bir günde alan mükelleflerimiz bile var. Mevcut düzenlemede 350 olan çalıştırılan işçi sayısını 250’ye almak suretiyle, aslında şartların hafifletildiğini söylemek mümkün. Aslında esas hafifleme burada yapılmakla birlikte, bundan önceki mülga tebliğlerde, dönem içerisinde iyileştirme yapılmış. Kimler Hızlandırılmış İade Sisteminden yararlanıyor? Asgari beş yıllık vergi mükellefiyeti olan, son bilançoya göre en az “aktif toplamı 200 milyon TL”, “maddi duran varlık toplamı 50 milyon TL.”, “öz sermaye tutarı 100 milyon TL.”, “net satışları 150 milyon TL.” olan mükelleflerden, bu koşulların herhangi bir üçünü sağlayanlar bundan yararlanacak, çalışan işçi sayısı da 250 olan. En çok aldığımız eleştiri bu aktif toplamlar, maddi duran varlıklar, öz sermaye, net satışların, neden aynı rakamların önceki tebliğlerdekiyle korunduğu. Ancak, az önce onu söylemeye çalıştım. En son tebliğde de aslında daha öncekilerden aşağıya doğru kademeli bir geçiş yapılmış. O yüzden, burada tekrar ekstradan rakamsal bir indirimden ziyade, şartlarda bir indirime gidildi. Bir diğer iade sistemiyle ilgili kullandığımız yöntem, “İndirimli Teminat Uygulama Sistemi”, önceki uygulamada sadece ihracat yapan mükellefler yararlanabilirken, yeni uygulamayla iade hakkı sahibi tüm mükelleflerin bundan yararlanması imkânı sağlanmıştır. Aslında bizim de amacımız, İndirimli Teminat Uygulama Sistemini daha fazla mükellefe açmak suretiyle, onların hem maliyetlerini düşürmek. Daha düşük teminatlarla iadelerini alabilmelerini sağlamak, hem de iade sürecini daha kısa süreçlerde neticelendirmek. İTUS kapsamına giren, “İndirimli Teminat Uygulama Sistemi” kapsamına giren mükelleflerin tespitinde de, Hızlandırılmış İade Sistemi uygulaması sistemine benzer olarak, genelde özel şartlar getirildi. 84 Numaralı Tebliğe göre, İndirimli Teminat Uygulaması Sisteminden yararlanan mükellefin, İndirimli Teminat Uygulaması Sisteminin sertifikası için yeniden başvurması gerekmektedir. Çünkü burada üç ayrı kademe var. Üç ayrı aşama var. Hangisiyle ilgili mükellef iştigal ediyorsa ve hangisiyle ilgili o şartı sağlıyorsa, o şarta ilişkin, sadece o şarta ilişkin İndirimli Teminat Uygulama Sistemine ilişkin sertifikayı alır ve diğerlerine de bu sertifika kapsamında yararlanabilir. İndirimli Teminat Uygulama Sisteminden yararlanacak olan kimler? Bugün bahsettiğimiz üç kategoridekiler. İşte “imalatçılar”, “imalatçı ihracatçılar”, “diğer ihracatçılar”, hizmet ihracatçıları hariç, diğer yandan saydığım mükellefler. Bunların da genel şartı; Hepsinde asgari üç yıllık vergi mükellefiyetinin olması. İmalatçı ihracatçılar için, ödenmiş sermayeleri veya bilanço kayıtlı aktif toplamları 100 bin TL’yi aşanlar ve imalatçı için de 20’den fazla işçi çalıştıranlar diyor. Üç şarta bakıldığında, en kolay yapılabilecek şart olarak, imalatçı ihracatçıların olduğu söyleniyor diğerlerine kıyasla. Aslında esas zaten bu işten fayda sağlayacak olan imalatçılar ve imalatçı ihracatçılar. Onlar eğer kolay olan bir şartla bunu alıp, zor olan bir şartla geri iadesi olan işlemlerden kaynaklanan bir iadesi varsa, onlara da kullanabilecek ve buradaki aylık ortalama çalışan kişi sayısı “50”, “20” gibi şartlar var. Bunun nasıl hesaplanacağına dair sorular geliyor. Burada işçi sayısının hesaplanmasında, ihracatın gerçekleştiği dönemden önceki 12 aylık ortalama esas alınıyor. Böyle bir belirleme yapıldı. Bu kapsamda aslında iadelerin bir çoğunun bu kapsama girebileceğini, özellikle İstanbul’da çok fazla mükellefimizin bundan yararlanacağı kanaati bizde hâkim... Özel esaslar, aslında bu tebliğin belki de en can alıcı noktası. Çünkü özel esaslarla ilgili burada gördüğünüz şube müdürü arkadaşlarımız, Şinasi üstat olsun, geçtiğimiz yıl bu konuyla ilgili çok ciddi manada çalışma yaptılar. Bu çalışmada BDDK da bir anlamda katkı sağladı ama, BDDK’nın katkısını bir tarafa bırakırsak, Gelir İdaresi Başkanlığı çok ciddi adımlar attı aslında. Çünkü özel esaslar, bizim en çok kanayan yaramız idi ve bu kapsamda olan mükelleflerden inanılmaz sayıda şikâyetler geliyor idi ve bizim hani rakamsal olay bazında baktığımız zaman, yaklaşık 700 bin’in üzerinde olay özel esaslar kapsamındaydı. Sizin tabirinizle “KOD” dediğiniz, tırnak içinde söylüyorum, ama özel esas uygulamasına tabi olan ve 200 bin’in üzerinde de mükellef özel esaslara tabiydi. Ancak birçok mükellef özel esaslarda olduğunun farkında bile değil idi. Çünkü bir şekilde ihracat veya iadeyle bir bağlantısı olmadığı için. Bu düzenleme neticesinde, aslında şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Bu tebliğin ilgili en can alıcı ve en yenilikçi yerlerinden bir tanesi özel esaslar. Burada kesinlikle kavramlar, ifadeler net ve açık bir şekilde tanımlanmıştır. Sahte belge nedir? Kullanma nedir? Olumlu rapor nedir? Olumsuz rapor nedir? Tespit nedir? Bunlar açık ve net bir şekilde ortaya konulmuş. Müfettişin, ya da herhangi bir inceleme elemanının raporun sonucuna bir tane form doldurarak 50 tane, 100 tane mükellefi koyup, bunları sahte fatura düzenleme veya kullanma şüphesiyle KOD’a alınması diye bir yazı yazmasının önü kapatılmış oldu. Çünkü buradaki tespitler, kesin tespitler, bunları yapmadan bir mükellefin KOD’a alınması sizin tabirinizle, özel esaslara alınması artık mümkün değil. Özel esaslara alınma kriterinde esas konu, az önce söylediğimin dışında söz konusu olmaz. İşlemin gerçek mahiyetine bakılarak yapılacak olması ve bu kapsamda da herhangi bir tereddüde yer verilmeyecek şekilde açık ve net olarak ifade edilmiş olması sahteliğin, ya da ilgili hususun ve mükelleflere de özel esaslar kapsamına alınmadan önce yaptıkları işlemlerle ilgili, delil serbestisi içerisinde, yemin hariç, her türlü delili kullanabilecekleri açık ve net belirtildi. Bu kapsamda olmak suretiyle, bu tebliğin en can alıcı noktalarından birisi olduğunu söylemek de mümkün. Ayrıca bu tebliğde getirilen bir durum da şu; Hâlihazırda birçok mükellefimiz bahsettiğim üzere özel esaslarla ilgili bulunmaktadır. Bunların genel esaslara dönüşümüne ilişkin geçiş hükümleri konuldu. Bu geçiş hükümleri neticesinde “700 bin’in üzerinde” diye bahsettiğim olay, yarısının altına düştü. 200 bin’den fazla mükellefin, özel esaslara tabi olan mükellef sayısı da bir anda 70 bin’ler seviyesine geldi. Bu aslında şu demek; Bu genel esaslara dönüşte üç tane kademe var. Bunlardan bir tanesi süre geçmesi sebebiyle de dönme imkânı var. Eskiden bir vesileyle, atıyorum 90 yılındaki bir olay nedeniyle, 98 yılındaki bir olay nedeniyle özel esaslara alınmışsanız, o şirketin siz yönetim kurulu üyesi veya bir şekilde sorumlu bir müdürüyseniz, bugün bile halen özel esaslarda idiniz, yeni bir şirket kursanız bile…Ve bu sistem aslında değişmek suretiyle, genel itibariyle hem mükelleflerimizin, hem de Maliye’nin yükü hafiflediği kanaatindeyim. İade taleplerinin yerine getirilmesinde genel esaslara dönüş için belli sürelerinin geçmesinin yeterli olduğunu söyledik. İade taleplerinin yerine getirilmesinde işlemin mahiyetine göre farklı teminatlar belirlendi. Farklı teminatlar belirlenmesinin sebebinde, aslında özel esaslara alınmayı gerektiren kriter aynı değil. Sahte fatura düzenleyen ile kullanan, düzenleme tespiti ile kullanmaya ilişkin tespitlerin uygulanacak teminat miktarlarının eşit olmaması gerekiyordu, suç ve ceza eşitliği gibi değerlendirirsek. Biz de bu anlamda bunlar için ayrı ayrı mahiyetine göre farklı teminatlar belirledik. Mevcut mükelleflerden özel esaslarda olanları genel esaslara geçişlerinde de uygulandıktan sonra bunlara dikkat edilecek. Az önce de söylediğim gibi, sahte belge, yanıltıcı belge, bunların hepsi açık ve net bir şekilde kavramsal anlamda ortaya konuldu. Ayrı bir metin gibi, ayrı bir kitap gibi düşünülebilir yani. İade taleplerinin yerine getirilmesinde, özet olarak slayttaki şu tabloya bakacak olursak işte düzenleme raporu bulunanlarda sahte belge düzenleyenler için beş kat, muhteviyatı itibariyle yanlış belge düzenleyenler için dört kat gibi, kullanılma raporu bulunanlarda biraz daha hafif, olumsuz tespitlerde benzer şekilde kademelendirme yapıldı. Genel esaslara dönüş için olumsuz raporu veya tespiti bulunanların, ödeme veya teminat ya da hakkında bir tane de olumlu rapor, bu konuyla ilgili yargı kararı, yargı kararını zaten çıkarmak zaten bizi aşan bir konu, yargı kararı teşekkül etmişse çıkarmak durumundayız. Bunun dışındakilerde eğer hakkında bir olumlu rapor gelmişse ve ilgili vergi zıyaa uğratılmamışsa, ödeme yapılmışsa ya da teminat gösterilmişse bunları genel esaslara döndürmek mümkün. Ayrıca rapordan sonra sahte belgede beş yıl, muhteviyatı itibariyle yanlış belgede dört yıl, tespitten sonra da sahte belgede dört yıl, muhteviyatı itibariyle yanlış belgede üç yıl geçmesi halinde genel esaslara dönüş imkânı getirilmiş oldu. Kullanmaya ilişkin olumsuz raporu ya da tespiti bulunanlara ilgili olaraktan yine aynı şekilde süre geçmesi sebebiyle sahte belgede dört yıl, muhteviyatı itibariyle yanlış belgede üç yıl geçmesinde dönüş sağlanabilir hale geldi… Diğer olumsuz tespitlerde genel esaslara dönüşe baktığımızda da defter ve belgeler ibraz edilmediği, beyannameler verilmediği sürece genel esaslara dönülmez. Adres tespit edilememesi durumunda da böyle sıkıntılar vardı. Tespit edilmişse de genel esaslara dönülür, eğer sadece bunun altında bir alım yapılmışsa. Sürelerle ilgili, genel esaslara dönüşe baktığımızda, aynı fiilin belli sürelerde tekrar işlenmemesi koşuluyla özel esaslardan çıkış imkânı, işte beş, dört, üç yıllık gibi sürelerde otomatik olarak çıkışa imkân sağlanmış oldu. İşlemin gerçekliğinin ispatlanması konusunda ki bu gittiğimiz yerlerde genelde gelen bir soruydu, o yüzden burada, “yemin hariç, her türlü delil ve hizmetin gerçekliği ispat edilebilir” dedik ama bir takım örnekler verme gereğini duyduk, çünkü bunlar genelde geliyor. İşte malın taşınması, depolanması, sigortalanması gibi konular, aslında delil olarak kabul edilebilecek şeylerden, hamiline yazılı çek ile yapılan ödemeler, ödemenin kredi kartı, tapu devri, kamu kurum ve kuruluşları aracılığıyla yapılması, PTT yoluyla yapılması gibi, aslında mükelleflerin ispat edeceği nitelikteki her türlü belge ispat edici vasıta olarak kullanılabilir. Ancak bunlarda temel mantık, işlemin gerçek mahiyetine uygunluğunu ortaya koyabilecek her türlü bilgi ve belgenin ortada olması, yani bize sunulmuş olması. Bu kapsamda aslında Gelir İdaresi Başkanlığında bu tebliğe yıllardır katkı veren üstatlara, arkadaşlara teşekkür ettim, yine teşekkür ediyorum. Ben sabrınız için teşekkür ediyorum, sağolun, varolun. BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Sayın Mehmet ARABACI’ya değerli sunumu için çok teşekkür ediyoruz. Az önce belirttiğim gibi, olayın müellifi tarafından tefsir edilmesi, bugünü daha bir hoş, daha bir anlamlı hale getiriyor. Tabii bizim aybaşında düzenlediğimiz toplantıda biz “ne kastedilmiş acaba” düşüncesiyle bir takım yorumlamalar yaparken, burada idarede tebliği ortaya koyan kişiler tarafından açıklama getirilince daha tatmin edici ve daha doyurucu oluyor. Şimdi müsaade ederseniz toplantının birinci bölümünü burada kapatmak istiyorum. Hepinizin sıcak nedeniyle oldukça sıkıntılı bir vakit geçirdiğinin farkındayım. 15 dakika bir ara vereceğiz. İkinci bölümde sorularınızı alacağız. Teşekkürler. İKİNCİ BÖLÜM Saygı değer üstatlarım, değerli meslektaşlarım bugünkü toplantımızın ikinci bölümüne başlıyoruz. Toplantıya başlamadan önce küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum. Toplantının birinci bölümünde malumunuz olduğu üzere, açık bulunan cep telefonları ses sistemimizi olumsuz bir şekilde etkiliyor. Dolayısıyla cep telefonları açık olan meslektaşlarımızın kapatmasını rica ediyoruz. Şimdi oturumumuzun ikinci bölümünde, yazılı olarak vermiş olduğunuz sorulara değerli konuklarımız cevaplarını verecekler. Cevaplara geçmeden önce, toplantının başında özellikle belirtmiştim. Sürenin ekonomik kullanılması ve toplantı salonumuzun kalabalıklığı dikkate alındığında sürenin fazla uzatılmaması amacıyla sözlü soru almayacaktık. Yalnız pek çok Yeminli Mali Müşavir arkadaşımızdan gelen ortak bir soru var, özellikle hizmet ihracatıyla alakalı, “Yeminli Mali Müşavir raporuyla iade alınması olayının kaldırılması”. Değerli konuşmacımız sayın Daire Başkanı Mehmet ARABACI, bunun gerekçelerini açıklamış olmasına rağmen, Odamızdan bazı meslektaşlarımız Bakanlık isterse bunun nasıl bir şekilde garanti altına alınabileceğine ilişkin görüşleri olduğunu ve bununla ilgili çok kısa bir sunum yapmak istediklerini söylediler. Sadece buna ilişkin olmak üzere, ben izninizle beş dakika konuşmasını yapmak üzere dinleyicimizi kürsüye davet ediyorum. Bu arada da yazılı soruların cevapları arkadaşlarımız tarafından hazırlanacak, buyurun. DİNLEYİCİ Sayın Başkanım, değerli Maliye Bakanlığı üyeleri, şimdi görüyorum ki 13-a ile ilgili Yeminli Mali Müşavir raporu kaldırılmıştır. Bu da Katma Değer Vergisi iadesinin emniyet altına alınması nedeniyle deniliyor. Bilindiği üzere, 13-a kapsamında iade alabilmesi için mükellef vergi dairesine müracaat etmekte ve bir iade almakta istisna yazısıyla. Bu istisna yazısında, inşa edeceği geminin veya herhangi bir şeyin boyutları verilmektedir. Geçen sene Anadolu Kurumlar Vergi Dairesi bana bir soru soruyor. Gemi inşa mühendisleriyle yaptığım inceleme sonucu şöyle bir formül ortaya çıktı. Geminin boyu, eni ve yüksekliği çarpılmak suretiyle bir kubik sayı bulunmakta. Bu kubik sayının % 15’i geminin sacı olmaktadır. Geminin ana inşa maddesi veya bir taşıma aracının ana maddesi sac olmaktadır. Verilen yazıda geminin veya herhangi bir taşıma aracının eni, boyu verildiğine göre, bu eni, boyuna göre harcanacak olan şeyi de yazılıp, ondan sonra buna her fatura kesen onun arkasına fatura tarih, numarasını yazmak suretiyle, teşvikte olduğu gibi, yazıp, ondan sonra imzalaması suretiyle burada hiç Hazine’nin bir kaybı olacağını zannetmiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Konu aslında anlaşılmıştır. Yalnız şu konuyu da unutmamamız lazım. Maliye Bakanlığı 3568 Sayılı Kanun çıktığından bugüne kadar Yeminli Mali Müşavirlere büyük bir teveccüh göstermiştir. Yeminli Mali Müşavirler de bu teveccühün karşılığı olarak sorumluluklarını bihakkın yerine getirmişlerdir. Ancak, az önce arkadaşlarımızın da belirttiği gibi, 125 milyar yanlış hatırlamıyorsam Katma Değer Vergisi tahakkukundan, 23 milyar liralık bir iade rakamının büyüklüğü, konunun nazikliği de dikkate alındığı takdirde, zannediyorum Bakanlık ileride bu konuya ilişkin de tenkitleri dikkate alacaktır. İnanılmaz boyutta sorularımız var. Şimdi soruları cevaplamak üzere ben mikrofonu arkadaşlarıma veriyorum, buyurun. KONUŞMACI Sorunun biri, “KDV Uygulama Genel Tebliği uyarınca, kıymetli taşların teslimlerinde özel matrah uygulaması ne şekilde olmalıdır?” Tereddüdünün sebebi de şu; zaten tebliğin 4/7-3 bölümünde açık olarak şu yazıyor, “bu taşları ihtiva eden veya bu taşlardan yapılmış eşyanın teslimi ithal ise, 3065 sayılı Kanunun 23/b maddesinin Bakanlığa verdiği yetkiye dayanarak özel matrah şekli uygulanmak suretiyle vergilendirilmesi uygun görülmüş olup, uygulamaya ilişkin açıklamaları tebliğin 3/4-a bölümünde yer verilmiştir” deniliyor. O, 4-a bölümünde direkt kıymetli taşlarla demeyeyim de, orada külçe altın, külçe gümüşle ilgili bir benzer düzenleme var. Şimdi kanun maddesinde, 17’nci maddede herhangi bir değişiklik yoktur. Tebliğde bunun özel matrah şekline dahil olacağı açık olarak yazılmıştır. Sadece o bölümde birleştirilerek bir külçe altın ve külçe gümüşle ilgili düzenleme denilseydi daha anlamlıydı, çünkü aynı boyutta uygulamalar. Şu anda özel matrah şekline tabidir. Bu noktada herhangi bir tereddüt yoktur. Çünkü esasını oluşturan maddede bir değişiklik yoktur. Tebliğde de açık olarak yazılmıştır. Dolayısıyla kıymetli taşlarla ilgili bir tereddüt yok. Ama kıymetli taşların niye tebliğin bu uygulamaya ilişkin bölümünde açıklama yok? Kıymetli taşlarla ilgili kamuoyunda da çok ciddi bir baskı var. Kıymetli taşlardan niye KDV alınmıyor? Sık sık köşe yazarları tarafından, işte “şunun KDV’si şu kadar, kefen bezinin KDV’si şu kadar, kıymetli taşın yok” diye çarpıtıcı yazılar çıkıyor. Burada kıymetli taşların istisnadan çıkarılmasıyla ilgili değişik zamanlarda taslak hazırladık. Arkadaşlar biraz hızlı hareket ettiler. Tebliğde yeri yok ama yeri matrahta, açık olarak özel matraha tabi olduğu yazılı. O kısımda bir benzer uygulamalara atıf var. Bu nedenle konu açık, hiçbir tereddüt yok. Bu tebliğde kıymetli taşlar, özel matrah şekline tabi olarak uygulamaya aynen devam edilecek. Burada bir tereddüt yoktur. KONUŞMACI Soruların yoğunluğu genelde dâhilde işleme izin belgesi kapsamında. İhraç kayıtlı alınan ve ihraç kayıtlı teslim edilen ürünlerle ilgili olduğu için, ben bu konuda genel bir açıklama yapma gereği hissettim. Şöyle ki; Dahilde işleme konusunda bizim yaptığımız önemli değişiklikleri sayın Başkanımız ifade etti. Bir kere dahilde işleme izin belgesi sahibinin ve ona mal teslim eden kişilerin imalatçı olma şartını kaldırdık. Artı, bu konuda getirdiğimiz en önemli düzenleme, dahilde işleme izin belgesi kapsamında geçici 17’nci maddeye göre, temin edilen malların ihraç kayıtlı teslimine ve başka bir dahilde işleme izin belgesi sahibi mükellefe geçici 17’nci madde kapsamında teslimine imkan verdik. Artı, daha önce mevzuatta sizin de bildiğiniz gibi, kabul etmediğimiz bir uygulama vardı, “eşdeğer eşya uygulaması”, Ekonomi Bakanlığı’nın mevzuatında olan, ama vergi mevzuatında, KDV mevzuatında karşılığı bulunmayan bir uygulamaydı bu, biz eşdeğer eşya uygulamasını da kabul ettik. Şöyle ki, geçici 17’nci madde kapsamında ya da yurt dışından getirilen malların eşdeğer eşya kapsamında, üretime tabi tutulmadan önce mamulün ihraç edilmesi, daha sonra bunların geçici 17’nci madde kapsamında ithalat yoluyla KDV ödemeksizin teminine imkan veren bir düzenleme yaptık. Tabii bunların iadesinde bir sınırlama getirdik. Sınırlama şu; Geçici 17’nci madde kapsamında mal temin edilip, geçici 17’nci madde kapsamında, ya da 11/1-c kapsamında ihraç kayıtlı teslim edilirse, ihraç kayıtlı teslim bedelinden, daha önce KDV ödemeksizin alınan mal bedeli düşülüp, geriye kalan kısmın % 18’ine kadar iade alabilme imkânı sağladık. Yani burada amacımız şu; Burada her bir mükellef dahilde işleme izin belgesi sahibi olsun, ihracatçı olsun, her bir mükellef sadece bu ürüne kattığı değerin iadesini alabilsin. KDV ödemeksizin temin ettiği mallara ilişkin bir KDV iadesi temin etmesin. Yani buradaki amacımız bu ve bu son derece kanuni dayanağı olan bir mevzu. Çünkü biliyorsunuz kanunun 11/1-c maddesinde, “ihracatçının ihraç kayıtlı temin ettiği mala ilişkin bir KDV iadesi talep edemeyeceği” yönünde kanun hükmümüz var. Yani sorulardan birkaçı da buydu. “Bunun kanuni dayanağı var mı?” şeklinde, bunun kesinlikle kanuni dayanağı var. Buradaki sorulardaki ve bizim de şu anda idare olarak sıkıntımız şu; Biliyorsunuz geçici 17’nci madde ve 11/1-c maddesi kapsamındaki teslimlerde, beyannamede ayrı bir usul var, “beyan usulü”. Önce KDV matrah bölümünde beyan ediliyor. Daha sonra ihraç kayıtlı teslim bölümünde buna ilişkin bir kayıt yapılıyor ve doğrudan beyanname burada “tecil edilecek KDV”, ya da “tecil edilemeyen KDV”, yani “iade edilecek KDV” bölümüne bunları atıyor. Şimdi biz, mükellefin “devreden vergisi” varsa ve bunu “tecil edilemeyen KDV” kısmına tamamını, tutar olarak, mükellefimiz hesaplamasını yapınca, bu sınırlamaya kadar olan kısmını iade alabiliyor, geriye kalan kısmının durumu ne olacak? Sorulardan büyük bir çoğunluğu buna dayanıyordu. Bunu, aynı dönemde “devreden KDV” hesabında, biz “107 KOD”lu bir satır açtık bunun için. Şimdilik mükelleflerimiz bunu beyanname içerisine tekrar “107 KOD”lu satıra “indirim” olarak dikkate alacaklar. Ama biz daha sonra, şu anda çalışmalarına devam ediyoruz. Daha sonra bunu beyanname içerisinde ayrı bir yerde de düzenlemeye yönelik çalışmalarımız var. Diğer bir konu, “eşdeğer eşya” konusunda, önce ihracat yapıldığı için KDV iadesini biz eşdeğer eşyada, dahilde işleme izin belgesinin kapatılmasına bağladık. Çünkü burada önce ihracat yapılıyor ve bu ihraç konusu olan mala ilişkin yüklenimler KDV’li oluyor. Burada KDV’nin tamamının iade edilmesi halinde, Daha sonra KDV’siz alınan mallara ilişkin olarak biz fazladan bir iade yapmış oluyoruz. Bunu önlemek için, biz bunun iadesini, yani ihraç edilen mala ilişkin KDV’nin iadesini, dahilde işleme izin belgesinin kapatılmasına bağladık. Eğer bu sırada geçici 17’nci madde kapsamında, ya da dışarıdan doğrudan ithalat yoluyla bir KDV’siz mal temini mümkün olursa, onu da “ihracat bedelinden” düşmek suretiyle, yine daha önce bahsettiğimiz sınırlamaya tabi olacak bu işlem. Diğer bir soru; “Hizmet ihracındaki uygulama ne zaman başlayacak?” Hizmet ihracı değil, bu iade talepleriyle ilgili genel olarak uygulama şöyle; Daha önce iade talep dilekçesi verilmiş olan iade taleplerinde, bu tebliğ öncesi uygulamalar geçerli olacak. İade talep dilekçesi, tebliğin yürürlüğünden sonra verilmiş ise, tebliğle yapılan düzenlemeler geçerli olacak. Burada şöyle bir durum var. Yani bu tebliğ öncesindeki, ya da sonrasındaki durum mükellefin lehine de olabilir, aleyhine de olabilir. Çünkü biz tebliğle hani bazı iadelerde kısıtlamalar yaptık ama bazılarında da biliyorsunuz iyileştirmeler yaptık. Örneğin; “4.000”TL’lik limiti, “5.000” TL’ye çıkardık, yani toplam rakam olarak düşünürseniz, çok önemli bir düzenleme. DİNLEYİCİ Dönem olarak ele almıyor muyuz? Mesela, Mayıs’tan önceki bir KDV iadesini, mesela Haziran’da vermiş. KONUŞMACI Evet, iade talep dilekçesine bakıyoruz. İade talep dilekçesi tebliğin yayımı, DİNLEYİCİ Dönem eski. KONUŞMACI Dönem eski olabilir. Biz talep dilekçesine bakıyoruz. Şimdi diğer bir soru da; Bizim bu tebliğ ile 123 tane KDV Genel Tebliğini yürüklükten kaldırdık. Ama şu anda KDV sirkülerlerimiz var. 60 No.lu Sirküler de, sonrasında yayınlanan sirkülerler de, onlardaki ifadeler hala geçerliliğini koruyor. Ama bununla ilgili bizim bir çalışmamız olacak. Yeni kapsamlı sirküler yayınlayana kadar, o sirkülerdeki açıklamalarımız da geçerliliğini koruyor. KONUŞMACI Değerli üstatlarım sorulardan bir tanesi, tebliği “3/a-5-3” bölümü diye, kur farkları bölümünün son cümlesindeki “Geçici Vergi dönemlerinde yapılan değerlendirmelerinin sonuca ulaşan kur farkının KDV’ye tabi olup, olmayacağına ilişkin, oradaki ilk paragrafla çelişip, çelişmediğini sormuş. Kur farklarına ilişkin lehe, ya da aleyhe oluşması durumunda yapılan düzenlemeler ayrı. Ancak, burada bahsedilen konu şu; Kur farkına ilişkin hesaplamanın yapıldığı tarihle, ödemenin yapıldığı tarih arasında bir fark varsa, buna ilişkin faturayı kesiyor alıcı ya da satıcı, buna ilişkin KDV hesaplanıyor idi. Son cümlede, sadece Geçici Vergi dönemlerinde, ya da üç aylık, ya da yıl sonu yapılan değerlemelerde KDV hesaplanmayacağını söylüyordu. Bu soru onu söylüyor, yani hesaplamanıza gerek yok. Çünkü zaten o bir faturalaşma işlemi değil, sadece değerleme işlemi, Vergi Usul Kanuna göre yapılan bir değerleme işlemi, o yüzden KDV hesaplamasına gerek yok. Bir diğer soru, “taşımacılıkla ilgili tevkifat uygulaması”; Taşımacılıkla ilgili tevkifat uygulamasında bildiğim kadarıyla bir değişiklik yapılmadı. Ancak servis taşımacılığı genel itibariyle eski sistemde olduğu gibi, aynı şekilde tevkifata tabi olanlar arasında devam ediyor. Bir diğer soru, “(iadesi gelmiş iade hakkı doğuran işlemlerin bünyesine giren ve indirilemeyen KDV tutarları dikkate alınır), ifadesinden ne anlamalıyız?” şeklinde. Şöyle; Yüklenilen KDV’nin iadesinin talep edildiği durumlarda biz öncelikle, biliyorsunuz burada genel KDV oranı kadar bir sınırımız var, “% 18”lik bir sınır. Öncelikle burada işlemin bünyesine doğrudan giren harcamalara ilişkin, yüklenilen KDV’yi dikkate alıyoruz. Eğer bu KDV % 18’i aşmıyor ise, o döneme ilişkin genel giderlerden, bu işleme ilişkin pay verebiliyor. Yine % 18’i aşmıyorsa, bu işlemde kullanılan ATİK’lerden % 18’i aşmamak kaydıyla pay verilmesi mümkün. Bizim buradaki ifadeden amacımız bu, yani herhalde burada indirilemeyen KDV tutarları konusu kafaları karıştırıyor. O da bu giderlerden daha önce indirim yoluyla telafi edilmiş olanlar varsa, tabii ki bunlar iade hakkı doğuran işleme dahil edilemiyor, bu olağan. Bizim kastettiğimiz burada bu. Bunun dışında eski uygulamadan herhangi bir değiştirdiğimiz durum yok, eski uygulama burada devam ediyor, aynen devam ediyor. Özel esaslar uygulamasıyla alakalı da bol miktarda sorularımız var. Bunların bir kısmının yoğunlaştığı yer de, satın alınan mal bedelinin, mal satışı yapılmak suretiyle ödenmesi, yani işlerin kendi arasında karşılıklı mahsuplaşmak suretiyle ödemelerini yapması durumu. Bizim yeni uygulama tebliğimizde getirdiğimiz ispat müessesesinin içinde buna yer vermedik. Her ne kadar mükellef odaklı bir hareketle biz imkânları genişletmiş olsak da mükellefler açısından, bizim her zaman bir hareket noktamız var. Teknolojik olarak kendi imkânlarımız çerçevesinde kontrol edebildiğimiz ölçüde imkânlar sunuyoruz. Bugün artık biz Gelir İdaresi Başkanlığı olarak, geçmişte olduğundan çok daha fazla bir şekilde bunu yapabiliyoruz ama müşterilerin kendi aralarındaki hesaplaşma işlemi bir banka üzerinden para hareketi olmadığı sürece şu anda kabul ettiğimiz bir husus değil. Tabii bu, işlemin ispatının tek vesikasının mahsuplaşma belgesi olduğu anlamına gelmiyor. Biz hâla satış işlemine, alış işlemine ilişkin nakliye, yükleme, sigorta vs. belgelerin ibrazı suretiyle de bunu kabul edebildiğimiz için, mükellefler diğer opsiyonları kullanarak ispatlama imkânlarına kavuşmuş durumdalar. Gelen sorulardan bir tanesi, 87 Seri No.lu Tebliğde özel esaslarda bulunan mükellefler için getirilmiş bir uygulamamız vardı. Bunların kendi vergi borçlarına ve SGK prim borçlarına mahsup işlemi, genel esaslara göre yerine getiriliyordu. Bu tebliğde buna yer vermedik. Aslında tebliğin mantığına, felsefesine, ruhuna da bizim yaptığımız uygun. Çünkü biz özel esaslar uygulamasını geçmişten çok daha farklı bir hale getirdik. Mükelleflerin bir anlamda girişlerini zorlaştırdık, çıkışlarını kolaylaştırdık. Artık istiyoruz ki, mükelleflerimiz sunduğumuz imkânlar çerçevesinde özel esaslar kapsamında bulunmasınlar. 87 No.lu Tebliğdeki düzenleme, o günün koşullarına göre, belki günü kurtarmak amacıyla yapılmış bir düzenlemeydi. Ama biz bugün geldiğimiz durumda, mükelleflerimiz nasıl olsa özel esaslardan bu imkânlar suretiyle çıkabilecekleri için, “kendi iade taleplerinde eğer çıkmışlarsa genel esasları uygulayalım, çıkmamışsa özel esaslar uygulansın” düşüncesindeyiz. Teminatla KDV iadesi alan firmaların YMM raporuyla teminat çözümünü ibraz etmeleri durumunda altı aylık bir süre getirdik Evet, bu süre, bu tebliğ hükümlerinin uygulandığı iade talepleri için geçerli olacak. Sorulardan bir tanesi de, aslında biraz fazla teknik bir soru ama, biz mükelleflerin KDV iade taleplerini işlemin mahiyetine göre, yüklenimlerine veya indirimlerine göre sonuçlandırmaktayız. Eğer bir mükellefin özel esaslar kapsamında bulunan mükelleften alımı varsa, diğer ispat yollarıyla bunu ispatlamamışsa, indirimden çıkartma seçeneğini kullanmışsa, yüklenim listesine göre iade yapılmasının söz konusu olduğu durumlarda iade talebinden çıkartmayı yeterli görüyoruz. Ki KDVİRA sistemimizi buna göre programlıyoruz, ama indirim listesine göre, yani o “191” diye sorulmuş burada, buna göre iade yapılan durumlarda, biz haksız KDV iadesinin önüne geçmek anlamında sistemimizi bu sefer oradan çıkartılması yönünde kuruyoruz. Firmaların sahte fatura iddiasıyla tarhiyat öncesi uzlaşmada uzlaşamazsa, derhal özel esaslara alınıp, alınmayacağına ilişkin bir soru var. Tarhiyat öncesi uzlaşmadan daha fazla imkan sunuyoruz biz, karşı delil imkanı getiriyoruz, Daire Başkanımızın da sunumda arz ettiği üzere, resmen sıcak bir el uzatıyoruz mükellefimize. Henüz raporun yazılma aşamasında da mükelleflere karşı delilerini sunma imkânı getiriyoruz. Dolayısıyla konu daha tarhiyat öncesi uzlaşma aşamasına bile gelmeden, mükelleflerimiz inceleme elemanlarını konu hakkında ikna edebilirlerse sunacakları belgelerle, özel esaslar kapsamına alınmayacaklar. Ama inceleme elemanı burada ikna olmamışsa, tabii eğer bir düzenleme veya kullanma raporu olarak yazılmışsa, mükelleflerimiz özel esaslara alınırlar. Bu sefer genel esaslara dönüş için, diğer hakları söz konusu olur. Buna bir ekleme yapayım. Burada ya soru yanlış, ya da ifade ediliş tarzı yanlış oldu. Çünkü eğer sahte belge, ya da düzenleme, ya da kullanmaya ilişkin bir rapor varsa, bu zaten uzlaşmaya girmez. Uzlaşmada böyle bir konu olmaz, daha doğrusu uzlaşmalık konu değil. O yüzden, ondan önceki aşama rapor yazılmıştır, o kapsamda ya rapordan çıkarılacaktır, ya da çıkarılmayacaktır. Ama uzlaşmayla bir bağlantısı yok yalnız burada. Şöyle yapalım, ses alınmıyor, ama şunu söyleyeyim; Geçmişteki uygulamalarda belki bir orana kadar olanlarda işte “kabul ediliyordu” diye bir şeyler söyleniyor. Yani bu kullanmayla ilgili, eğer ki zaten daha önceden mükellef davet ediliyor. Bir şekilde o faturaları ilgili kayıtlardan çıkardığı takdirde, zaten onunla ilgili bir daha tarhiyata ilişkin bir şey yapmaya gerek yok ve onun özel esaslara alınmasına da gerek yok. Çünkü zaten ben kabul etmiş oluyorum. Ben farkında olmadan, kullandığımı kabul ediyorum ve diyorum ki, “benim şu şu şu faturalarım aslında indirim KDV arasında yer alamayacak, giderlerim arasında yansıtılmayacak belgelerdendir, ben onları çıkarıyorum” diye kabul ediyorum zaten. Bu vergi dairesi başkanlığı, ya da vergi dairesi müdürlüğü bünyesinde de olmuş olabilir, inceleme elemanının yanında da olabilir, yani inceleme esnasında da olabilir. Bu durumda zaten özel esaslara alınma diye bir şey olmaz yani, çıkarılmış oluyorsunuz. Çünkü özel esaslara alınma kaygısı, iadelerde sahte belgeye, ya da muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeye dayalı bir şeylerin olup, olmadığı kaygısıyla, söz konusu. Burada zaten o belge kalmamış oluyor ortada. Ben yine özel esaslarla alakalı sorulardan devam edeceğim. Doğrudan mal veya hizmet temin edilen safhadan önceki saflarda ortaya çıkan olumsuzluklar artık mükelleflerimizi etkilemeyecek. Biz “ikinci alt” veya “daha aşağısı” diye nitelendiriyoruz bunu kısaca. Mükelleflerimiz sadece, mal veya hizmet temin ettikleri mükelleflerin durumundan sorumlu tutulacak. Eğer onlarla alakalı bir olumsuzluk varsa, bu sefer ispat veya tebliğde sunulan diğer imkânlar gündeme gelecek. Ama bir sonraki, ikinci, üçüncü aşamalar açısından böyle bir şey geçerli olmayacak. “Ödenen vergilerin YMM raporlarında “aslı gibidir” olarak tasdik edilebilir mi? Banka olayı şart mı?” diye bir soru gelmiş. Aslında bu soruyu tebliğin geneli için şöyle cevaplamamız mümkün. Biz tebliğde çoğu yerde “onaylı” dedik, ama müdür onaylı, vergi dairesi müdürü onaylı, YMM onaylı, noter onaylı gibi ifadelerden kaçındık. Biz artık mükelleflerimizi güvenilmez kişiler olarak değil, daha işlemlerini bize ibraz esnasında, daha rahat ulaşacağımız kişiler olarak görüyoruz. Bu da onun neticelerinden bir tanesi. İlla ki, “şöyle bir onay, böyle bir onay” diye bir hüküm yok. YMM onayıyla tabii ki kabul edebileceğiz. Yine özel esaslar uygulamasında işlemin gerçekliğini ispat bölümünde mükelleflerimizin işlemlerinin gerçekliğinin ispatını bir raporla sunacaklarından bahsettik. O da “özel amaçlı bir YMM raporu” olabileceği gibi, başka şekillerde hazırlanmış, mükelleflerin başkalarına hazırlatabileceği raporlar da olacak. Burada da yine aynı mantığı biz uyguladık. İTUS’la alakalı sorularımız var. İTUS’da, yine Başkan bey arz etti. Üç grup mükellefin İTUS belgesi almasını öngördük. Tabii bir mükellef ihracatçı olup, aynı zamanda indirimli orana tabi işlemleri olabilir. Tevkifatlı işlemleri olabilir. Hangi kıstas dolayıyla almış olursa olsun biz, diğer işlemlerden doğan iade taleplerinde bunun uygulanmasını öngörüyoruz. Yani ihracatçı bir mükellefin, tevkifatlı bir işlemden iadesi varsa, orada da yine indirimli teminat uygulanmasını öngörüyoruz. Bunun aksine bir düzenleme de yapmadık zaten. İTUS sertifikasının alınmasında beş olumlu rapor şartımız var. Burada gelen sorulardan bir tanesi, “bir raporda iki dönemi birden incelemiş, daha sonraki yıl bir dönemi incelemiş, sonraki yılda da iki dönem incelenmiş gibi”. Beş tane ayrı rapor şartı aramıyoruz. Tek raporda beş döneminin incelenmiş olmasını da biz, beş dönemin olumlu olması şartıyla kabul ediyoruz. Tebliğin özel esaslar bölümünde “sahte belge düzenleyenlerin tespiti amacıyla, apartman yöneticisi, mahalle muhtarı, vs” diye geçen ifademize takılmış bir YMM “Bu şahit ifadesi delil olarak kullanılamaz hükmüne aykırı değil mi?” diye bir soru sormuş. Aslında bu, bizim burada öngördüğümüz yoklama yapılmasını istediğimiz araştırma, Maliye Bakanlığı’nın, şimdi Başkanlığımız içinde oluşturulmuş bir birimin risk analizi çalışmalarının sonrasında yapılan, mükelleflerle alakalı bir şey. Bu çalışmanın da sadece makine üzerinde kalmayıp, mükellefin bir de yerinde görülmesine yönelik bir çalışma, yani tek başına “şahit” ifadesini delil olarak kullanacağız gibi bir anlam çıkmasın buradan. Biz burada komple yapılmış, çok fazla kriterlere göre yapılmış çalışmanın yerinde görülmesi gibi değerlendireceğiz bunu. Gördüğüm kadarıyla bana gelen soruların ağırlığı böyle. BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Pardon, özür diliyorum. Yazılı sorulara cevaplar bitsin, eğer yeterli zamanımız kalırsa, ona da izin vereceğiz. KONUŞMACI Bu proje uygulamasıyla ilgili birkaç soru var, orada da bir açıklama yapayım, şöyle; Bizim yeni tebliğle proje konusuna getirdiğimiz birkaç uygulamamız var. Daha önce bu istisna kapsamında alınmış istisna belgeleri var ise, bu istisna belgelerindeki işler tamamlanana kadar, bu yeni proje uygulaması kapsamında işlem yapılmayacak. Proje uygulaması tebliğin yürürlüğünden sonra, istisna belgesi talepleri için geçerli olacak. Yani tebliğin yürürlüğünden sonraki taleplerde proje uygulaması geçerli… Ondan önceki taleplerde talep edilmiş olması şartıyla, istisna belgesi alınmasına gerek olmadan proje uygulaması kapsamında işlem yapılmayacak. Şu anda proje uygulamasının alt yapı işlemleri tamamlanmak üzere, sanıyorum bir haftaya kadar proje uygulamasına ilişkin listeler rahatlıkla İnternet Vergi Dairesi üzerinden girme imkânı da sağlanacak. Diğer bir soru, yeni KDV Tebliği düzenlemelerinde iade uygulamasına yönelik bir eleştiri olarak değerlendiriyorum ben. Toplam devreden KDV tutarının kaç milyar TL olduğu, bu yeni düzenlemenin burada ne gibi bir değişiklik yapılacağı yönünde bir soru. Bizim devreden KDV tutarımız şu anda yani bayağı bir tutar var bu konuda. Ama şunu söylememiz lazım, biz kanun gereği devreden KDV’nin iadesini yapmıyoruz, yani bu yeni getirdiğimiz uygulama sonucunda devreden KDV tutarı değişir, değişmez, o konuda bir yorum yapma şansımız yok, ama biz değişmeyeceğini düşünüyoruz. Çünkü biz devreden KDV’nin değil, hak edilen, yani iade hakkı kazanan KDV’nin iadesini yapıyoruz. Eğer devreden KDV tutarında bizim aleyhimizde bir değişiklik olursa, o zaman önceki uygulamaları gözden geçirmemiz, ya da sorgulamamız gerekir diye düşünüyorum. Teşekkür ederim. Son olarak şunu söyleyeyim. Şimdi burada bu tebliğle ilgili olmayan, ya da vergi dairesi başkanlıkları arasındaki farklı uygulamalardan kaynaklanan işlemlere ilişkin soruları, zaten bu toplantının konusu olmadığı nedeniyle cevaplanmayacağını söylemiştik, ama bir kez daha ifade etmiş olalım. Bir de sorulardan bir tanesi şu; Proje uygulamasında, aslında biraz önce Mustafa ERSAN arkadaşımız anlattığını düşünüyorum ama herhalde anlaşılmamış. “Nisan ayı içerisinde proje kapsamında başvuru yapılmış. Ancak henüz sonuçlanmamış ve 01 Nisan itibariyle de tebliğ çıktığı için bu tebliğ uygulanacak mı proje uygulaması kapsamında, yoksa eski uygulama mı söz konusu?” Dilekçe verdiği tarih diye bir ifade kullandığı için, aslında bu konunun açık olduğunu düşünüyoruz. Dilekçe verildiği tarih 01 Nisan öncesine denk geldiği için, yeni proje hazırlamasına gerek yok. Bu kapsamda bu işlem sonuçlandırılacak, neticelendirilecek. Mayıs ayından sonra dilekçeyle başvuru yapan kişilerin, önceki dönemlerine ilişkin olan dönemleri bile olsa, yeni tebliğe göre sonuçlandırılacaktır. Bu konuda tabii ki kimisi için lehine, kimisi için aleyhine sonuçlandırılabiliyor. Ancak burada bir tarih var. O tarihin esasına göre yerine getirmek gerekiyor işlemleri. Hizmet karakterli olanlar ile ilgili bir yorum, o yüzden cevap vermeme gerek yok. Hizmet karakterli olanlarda, genel itibariyle zaten inceleme raporuyla çözüleceğine ilişkin belirleme yapıldığını ve bu konuda idare’nin biraz daha sıkı önlem almasının sebebini, biraz önce verdiğim rakamlar teşkil ediyor, resmi rakamlardır bunlar. 23 milyar liralık bir iadeden bahsetmiştim. Yaklaşık ayda 2 milyar TL’lik bir iade demektir ve böyle bir iadenin olduğu yerde biraz daha kontrolü ele geçirme anlamında, daha riskli görünen alanlar konusunda, bu anlamda böyle bir adım atmış bulunuyoruz. Bu konularla ilgili olarak da hem geçmiş döneme ilişik olsun, ya da bu tebliğe ilişkin olsun ,aslında sizlerle beraber, bu toplantıları yapmak suretiyle, bizler de bir şeyler öğrenmiş oluyoruz. Konunun açıklanamamış olan kısımlarını genel anlamda, az önce arkadaşlarımızın ifade ettiği üzere, genel tefsir şeklinde açıklayıp, açıklığa kavuşturmak istiyoruz. Bu anlamda henüz sözlü olan bu sorulu, cevaplı kısma geçmeden önce ben özellikle kendi şubelerimizde çalışan ve bu toplantılarda bizlere eşlik eden Şube Müdürü arkadaşlarımıza da burada ayrıyeten teşekkür etmek istiyorum tekrar. BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Sayın konuklarımıza sunumları ve sorulara verdikleri cevaplar için teşekkür ediyorum. Vakti oldukça ekonomik kullandıkları için de ayrıca teşekkür ediyorum. Bize gönderilen sorulardan hala cevaplanılmadığını düşünenler var ise veya çok önemli gördüğü, yani “bu konu bu zamana kadar hiçbir şekilde gündeme gelmedi, ama mutlaka gündeme gelmesi gerekir” düşüncesi içerisinde olan meslektaşlarımız varsa, söz almamış ve beş dakikayı geçmemek üzere söz vermek istiyorum. Buyurun. HÜSNÜ ERDOĞMUŞ Çok teşekkür ediyorum söz verdiğiniz için, saygılar sunuyorum. Şimdi konuşanlarla, yaşananları birkaç cümleyle ortaya koymak istiyorum. Şimdi olaylar şöyle cereyan ediyor; 2009 yılından, 2010 yılından bir olay çıkıyor ve diyorlar ki, “firmanıza şu faturaları kesen firma ortada yok, sahte fatura düzenleyen biri var, o yüzden sizi incelemeye alıyoruz, süratle evraklarınızı getirin”. Bu arada siz mükellef olarak vergi denetmeniyle tam havlet olamıyorsunuz. Görüşemiyorsunuz, konuşamıyorsunuz, kendinizi savunamıyorsunuz, o arkadaş meşgul oluyor, eğitimde oluyor, vs. Bu arada siz bakıyorsunuz o faturalara, onlarca fatura küçük küçük, her şeyiyle “ben gerçeğim” diye bağırıyor. Ödemeleri de bankadan yapmışsınız. Siz firma olarak ciddi firmasınız ve çok önemli müşterileriniz var. Bu arada korkuyorsunuz ve firma yönetimi “aman başımıza bir iş gelirse, KOD’a girersek ticaretimiz biter” diyor ve bu arada diyorsunuz ki, “aman ha bak biz haklıyız, bütün şeyleri anlatıyoruz ama tarhiyat öncesi uzlaşmaya da hazırız”, velhasıl toparlıyorum olayı. Olay bitiyor. Vergi denetmeniyle tekrar görüşemiyorsunuz. Vergi denetmeni sonra rapor yazıyor ve size diyor ki, “bu rakamları KDV’nden çıkarman gerekir”. Bir hesap ortaya çıkıyor. 5 kuruşluk KDV oluyor 15 kuruş ve “eğer bu ödemeyi yapmazsanız, sizi KOD’a alırız” diyor. Sayın konuklarıma şunu soruyorum; Çok gizil bir tehdit var. Bakın bu ticareti baltalıyor ve bu duruma düşen mükellefin hukukunu kim koruyacak? Ne yapıyor mükellef bu sefer, uzlaşmaya gidiyor. Oradan biraz, buradan biraz parayı ödüyor. Şimdi bu ticareti yapan mükellefler, bu çok önemli bir konu, bakın belki bugünün en önemli konusu. Ben bunu soru olarak gönderdim aceleyle, tam ifade edilmedi. Şimdi benim sorum şu; Bir tebliğ gereği bu durumda uzlaşmaya giden mükellef, uzlaşmaya çağrıldı diyelim üç gün, beş gün sonra, uzlaşmaya giden mükellefin bir hakkı var mı? Yoksa Maliye’nin bu gizli tehdidiyle bu parayı ödemek zorunda mı? Teşekkür ederim. KONUŞMACI Şimdi konuşulanlar, cereyan edenler tamam, saygıyla karşılıyorum. Şimdi burada bu tebliğle birlikte özel esaslara almayla ilgili çok ciddi objektif kriterler getirilmiştir. Bundan önce 84 Nolu Tebliğde vs. nedir uygulamalar. Siz piyasadan aldığınız tepkilere göre düzenleme yapar idare. Bunun en yakını neydi? ÖTV ile ilgili uygulamaları, mevzuatı takip ediyorsanız, “10 numara yağ” diye bir şey var. Biz bir taraftan kapatıyoruz, diğer taraftan başka bir şey çıkıyor. Biz ona göre önlem alıyoruz. Sürekli bizim de istemediğimiz uygulamalar için. Buradaki özel esaslar ilgili denetim elemanının, konuşmacıyı biraz daha güncelleyeyim vergi denetmeni de kalmadı, hepsi vergi müfettişimiz. Artık eski uygulama neydi? Ben yedi yıl Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı yaptım. Çok canı yanan mükellefle de bir araya geldik. Adam diyor ki, “ben yıllardır Almanya’daki çok güçlü bir firmaya mal veriyorum, “sadece 10 bin liralık bir malı sahte belge düzenleyen birine vermişim, benim haberim bile yok, onu da rica minnet vermiştim, o da gerçek bir satış. Beni denetim elemanı çağırmadı bile, ben KOD’a girmişim”, bakın bu uygulamalar vardı, kabul ediyoruz. Sahte belge düzenleme raporu çok basit düzenleniyordu denetim elemanlarımız için. Bizim bu sistemi önlemek için risk analizimiz var. Orada ba, bs formlarından çıkarttığımız tespitleri inceleme elemanına “değerlendir” diye gönderdiğimizde, hiçbir farklı araştırmaya girmeden sahte belge düzenleme raporu düzenleyebiliyordu. Ama bundan sonraki dönemde artık biz bunları rahat tanımladık. Vergi Denetim Kurulu’yla da birlikte çalıştık. Artık en zor iş, sahte belge düzenleme raporunun düzenlenmesinin de denetimi var. Artık öyle keyfi, “ben azlettim tespit yaptım”, işte “bana gelen Gelir İdaresi’nin tespit ettiği risk analizindeki verilere göre ben raporumu yazdım” değil. Onlarda da bir raporda bulunması gereken asgari kriterleri belirledik. Denetim elemanı artık bunlara da bakmak zorunda. Bunları yaptıktan sonra, o tespiti yapacak. Sahte belge düzenleme raporunu o şekilde ortaya koyacak. Ondan sonra da bunlardan belge alanları, artık biz bir kolaylık da getiriyoruz. Burada şu anda sistemde olanlara bile vergi dairelerimiz yazı gönderiyor. Diyorlar ki, “sen bu belgeden dolayı üç sene hala özel esaslardasın, getir, ispat et, delil serbestisi getirdik, ispat et, tamam makul ispatıyla ben bunu kabul edeceğim”. Önceden neydi? Sadece banka, şimdi buyurun banka dışındaki takası da, şunu da, bunu da, yeter ki delil serbestisini ispat edelim. Bunların hepsi mükellef hakkını koruyucu, bu noktada rahatlatıcı bir uygulama. Bundan önce tamam kabul ediyoruz denetim elemanları bir serbestlik içindeydi. Ama denetim elemanlarına da artık dediğim gibi, düzenlediği raporda asgari bulunması gereken, özellikle bunu Vergi Denetim Kurulu’yla özel çalıştık. Artık bunları arayacak. Öyle Gelir İdaresi’nin gönderdiği sadece bir takım risk unsurlarını esas alarak, hiç yan araştırmalara girmeden herhangi bir rapor düzenleyemeyecek. Yani bundan sonraki dönem artık eskisi gibi olmayacak. Biz de mükelleflerimizin kolaylıkla özel esaslara geçişini istemiyoruz. Daha zorlaştırılacak, Dolayısıyla bu tip uygulamalarla, geçmişteki hani 01 Mayıs’tan önceki uygulamalar zaman içinde düzelecektir. Ben şimdi “yok yarından itibaren bitecek” diyemem, niye? Benim bir defa 40 bin kişilik bir teşkilatım var. Onun özümsemesi lazım, onların bilmesi, biz geniş çaplı eğitimlere de devam edeceğiz. Yani bunları onlara kavratmamız gerek. O zihniyet değişikliğini ben onlara yaşatmam gerekir. Artık 10 bin kişilik bir Denetim Kurulu var. O müfettişlere aynı şekilde bu raporları, sahte belge düzenleme raporunu ne şekilde yazacağını, aynı şekilde rapor değerlendirme komisyonlarıyla birlikte hareket ederek ortak sonuçlandıracaklar, biz ne kadar bir uygulama da getirsek iş geliyor insan unsuruna. İnsan unsurumuz ne kadar iyi niyetli olsa da, yanlış uygulamalar elbette ki olacak. Diyorum 40 bin kişilik bir Gelir İdaresi, 10 bin kişilik Vergi Denetim Kurulu…. Her yerin içinde iyi de var, kötü de var. Ama biz bu iyileri ne kadar artırabilirsek o noktada başarılı olmuş sayacağız. Yani dolayısıyla kötü örnekleri burada ön plana koyarak “bu iş tamamen şey” demek mümkün değil. Özellikle özel esaslar kısmı bu tebliğin en önemli bölümlerinden biridir. Getirilen yaklaşıma mükemmeldir diyemem ben. O da uygulama içinde tekrar, başta konuşmamda da söyledim, daha da düzenlenecek. Şimdi bu tebliğin uygulanmasıyla ilgili sizlerden de gelen “dönem mi esas alınsın”, “müracaat tarihi mi”, önerileri var, bunları değerlendireceğiz. Mükellef lehine olacak uygulamalara devam edeceğiz. Şu anda tebliğin geçişiyle ilgili, direkt bir düzenleme yapmadık. Tepkilere göre oradaki uygulamayı da yönlendireceğiz. Bu da bir esnekliktir. Çünkü mükellef lehine olan kısımlar var direkt uygularsak, olamayacak kısımlar var. Biz bunları da sizlerden gelecek olumlu yansımalarla bir değerlendirme yapıp, gerekirse bunu genel yazıyla, arkasından bir sirkülerle, sirkülerleri de hemen yayınlamıyoruz. Zaman içinde bu gelecek değişiklikleri dikkate alarak, belki tebliğde de bir değişiklik yapacağız. Şimdi bu 13’üncü maddedeki unsurlarla ilgili nakden iadede, hizmet karakterlilerde YMM raporunu kaldırmamız ile ilgili olarak ise, şimdi bakın, biz masanın bir tarafındayız. Biz değişik sektörlerle bir araya geliyoruz. Bize gelen en büyük eleştiri, mükellef gruplarından, değişik Odalardan ve diğer kamu kurumlarından, Ekonomi Bakanlığından gümrükten; “siz kendinize emeklilik sonrasında Yeminli Mali Müşavirlik bir alan yaratmak için rapora bağlıyorsunuz” deniliyor… Biz bunun zaman zaman savunmasını yapıyoruz. Biz de bir tarafta o dengeyi korumak zorundayız. Bir taraftan bize deniyor ki, “siz çok iyi bir teknoloji kurduğunuzu iddia ediyorsunuz, risk analizi yapıyorsunuz, ba – bs formunu alıyorsunuz, size gelen iade taleplerini bir tuşa basıp, anında bir rapor üretiyorsunuz, YMM raporuna ne gerek var” diyor. Bu da bize gelen tepki. Yani bunlar bizim karşılaştığımız, dolayısıyla olaya biraz da o noktadan bakın. Şimdi bu hizmetle ilgili kısmı tekrar değerlendiririz. Çünkü o noktada da değişik mükellef gruplarından talepler var. Deniyor ki, “biz tekrar bu nakden iademizi, özellikle hizmet karakterli iademizi, YMM raporuyla almak istiyoruz”, mükellef grupları geliyor, biz değerlendiririz. Bu, sonuçta değişmeyecek bir husus değil, biraz önce de belirttim. Sayın Başkanımızın da özellikle bu konuda hassasiyeti var. Yani bu tebliğ hiçbir zaman mükellefin önünde, ticaret hayatının, Türk ekonomisinin önünde, girişimcinin önünde bir engel olarak yer almayacak. Biz zaten bu tip uygulamaları en aza indirmek için sürekli sektörlerle de görüşüyoruz. Yani bizim için bir ay sonra bir tebliğ çıkarmak veya bir değerlendirme yapmak çok da zor bir olay değil. Yeter ki talepler makul, tarafların iyi niyetiyle ve alınan paranın gerçekten doğru bir şekilde iadesini tespit etmeye yarayan düzenlemeler olsun, biz bunların hepsini de gerçekleştiririz. DİNLEYİCİ İki tane sorum vardı, cevaplanmadığını düşündüğüm. BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Ben deminki sorunun cevabının yeterli olduğunu düşünüyorum. Ama Yeminli Mali Müşavir kısmıyla ilgili cevap hakkını Sayın Başkana bırakıyorum, son söz onun olacağı için. O konuya girmeden iki soru daha alacağım. Buradan bir soru var, buyurun. AKİF AKARCA Merhabalar. KDV iadesinde ihracatla ilgili kısımdan bahsetmek istiyorum. Yüklenilen KDV’yle ilgili daha önceki düzenlemede, yüklenilen KDV’nin içerisine girecek şeylerin geçmişte indirimle giderilmiş olup, olmadığına bakılmaksızın, iade alınabilecek KDV hesabına dahil edileceği ifade ediliyordu. Bu tebliğde, bu açıklamaya ben rastlamadım. Bununla ilgili düzenlemede bir değişiklik oldu mu? Bir önceki aydan devreden KDV’yle, geçmişte yüklenilen KDV’leri karşılaştırıp daha az hangisiyse onu mu iade edeceğiz? Yoksa eski uygulamaya devam mı edeceğiz? Bir bunu sormak istedim. İkincisi de, bir katkı yapmak istiyorum yürürlük tarihiyle ilgili olarak. Tebliğde “hangi dönemde yürürlüğe girecek” ifadesine, siz “iade talep dilekçesinin verildiği zaman” olarak belirttiniz. Ama özel esaslarla ilgili tebliğin içerisinde mükellefin lehine olabilecek durumlar var. Özellikle de ikinci alt mükelleflerle ilgili olumsuz tespitlerde, İdare’nin bu olumsuz tespitleri kendiliğinden ortadan kaldırılacağı ifade ediliyor. Ama hala uygulamada YMM raporu verilmiş olmasına rağmen, eksiklik cevap yazılarında ikinci alt mükelleflerle ilgili pek çok soruyla karşılaşıyoruz. Belki bu ikinci alt mükelleflerle ilgili olumsuzluklar sistemden biran önce kaldırılırsa bu tür sorulara da muhatap olunmaz, dolayısıyla “lehe” olan hükümler de kullanılmış olur diye düşünüyorum. Teşekkür ederim. KONUŞMACI Akif beyin sorusunu kısmen cevaplandırmıştım ama ona benzer bir soru daha vardı, ikisini birlikte cevaplandırmıştım yüklenilen verginin hesabıyla ilgili. 119 Seri No.lu KDV Tebliğinde, sizin bahsettiğiniz gibi bir ifade vardı. Bu ifadeyi biz bu tebliğimizde kaldırdık. Hatta daha önceki taslakları da incelemişseniz, onun muhalifine de bir ifade koymuştuk. O muhalif olan ifadeyi kaldırdık. Şu anda o konunun çözümünü biz sirkülerlerle, özelgelere bıraktık. Şu anda eski uygulamanın devamında bir sıkıntı yok ama, o konuyla ilgili özelge talep edilirse, biz daha detaylı ve ayrıntılı değerlendirme yapacağımızı düşünüyoruz. Şimdi biz 01 Mayıs itibariyle tebliğ çıktığı an, sistemi işlettik. Bizim bilgi işlem sistemini çalıştırdık ve yaklaşık 230 bin’e yakın olayı, direkt o şartları taşıyorsa süre, vs. hemen özel esaslardan çıkarttık. Ama bunun yanında o süreden, vs. altta kalan bir grup kaldı. Yani ona “yok” diyemiyoruz. Onu da şimdi vergi dairesi başkanlıklarımıza, müdürlüklerimize devrettik. Kimler şeyde, “onlara yazın” dedik yazıları. Tabii bu zaman alıyor. Yani öyle hemen anında düzeltme olamıyor ve dolayısıyla o esasta yer alanları da uyarın, gelsinler. İspat ediyorlarsa, ispat etsinler veya bunu “tebliğdeki hükümlere göre işlemi yapın” dedik. Hemen bir sihirli değnek yok. 01 Mayıs itibariyle bunu yapmak yok. Dolayısıyla bu bir geçiş, ama zaman içinde bu ayıklanacaktır. Yani şimdi önceki dönemle, şu dönemler arasında herhalde bir rahatlama olmuştur diye düşünüyorum, yani tamamen değil ama dediğim gibi,” bir anda, 01 Mayıs sabahı uyandık, her şey çok mükemmel oldu” diyemem, yani bu zaman içinde, bizim şimdi bunu bilmeyen personelimiz de var. Ben bunu biraz önce ifade ettim. Dolayısıyla bu zaman içinde düzelecek diye düşünüyorum. Bir soru daha var. İhracat istisnası kapsamındaki bazı işlemlerle ilgili, biz istisnanın tevsiki için ve iadenin tevsiki için bazı belgeler arıyoruz. Burada farklı belgeler var. Örneğin, ihracat listesi istisnasında gümrük beyannamesi ve satış faturalarını, yani bir işte ihracat olarak KDV’siz yazabilmek için gümrük beyannamesi zorunlu. İade istese de, istemese de mükellef gümrük beyannamesini vergi dairesine ibraz etmesi lazım. Yine aynı şekilde hizmet ihracında satış faturası listesini vermesi lazım, roaming hizmetlerinde yine aynı şekilde, serbest bölgedeki müşteriler için yapılan fason hizmetlerde yine hizmet faturası ve gümrük beyannamesini vergi dairesine vermesi lazım ki, bunu ihracat istisnası kapsamında beyan edebilsin. Eğer iade istiyorsa, ayrıca tabii istediğimiz bazı belgeler var, örneğin “yüklenim listesi”, “indirim listesi” gibi. İstisna olarak yazabilmek için indirim ve yüklenim listelerini aramıyoruz, ama basit belgeler mutlaka vergi dairesine verilmeli. DİNLEYİCİ Verilme süresi belli mi orada, beyanname verme süresi içinde midir? KONUŞMACI Evet, zaten tebliğimizde öyle ifadelerimiz var. Beyanname verme süresi içerinde verilmesi lazım. BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Evet, sayın üstat buyurun. DİNLEYİCİ Olayı biraz yazıya dökemediğim için sözlü soruyorum. Üç tane olay var. üçünü de yaşadım. Rapor yazıyoruz. Kontrol sonucunda A firması özel esaslarda olduğu anlaşılıyor, firma şaşırıyor. Nasıl olabiliyor diye, görüşüyoruz, hiçbir inceleme yok altında, hiçbir şey yok. Hatta o firmanın son bir yılda mal aldığı firmalara gidiyorum, onun müdürleriyle görüşüyorum, hiçbir olumsuzluk yok. Firmanın alt firmaları incelenmemiş. Firma incelenmemiş. Bir rapor yok, ama firma KOD’da. Soruyoruz, efendim Ankara’da risk analizi ünitesi var, oradan kaynaklanıyor deniliyor. Bu böyle devam edecek mi? Bir. İkincisi, kıstas limit,150 tane işçi çalışıyor. Bakıyoruz, firmanın hiçbir problemi yok. Hâsılat da çok normal. Hiçbir sorun yok. Ama firma özel KOD’larda ve firma kapanıyor. ürününü satamıyor firma ve kapanıyor. Üç, yine firma ile ilgili rapor yazıyoruz, ilk üç ay KDV’sini alıyor. Temmuz alımıyla ilgili rapor yazıyoruz ve kontrolde çıkıyor ki 15 Eylül’de KOD’a alınmış. Ben dört tane KDV iadesi almışım Kod’a girmediği için. Temmuz ayındaki alımlar itibariyle KDV alamıyorum, dört ay sonra bu KOD’a girmiş, peki aldıklarım ne olacak? Bir kere Ankara’nın KOD’a alma hakkı yoktur. Alamaz öyle, en azından sorar. Yani Ankara bakıyor, hasılat fazla, yüksek iade alıyor, hemen KOD’a sokuyor ve mükellef kapansın. Buna hakkınız yok. KOD’a alınıyorsa, önceki dönemlerle ilgili olay ne olacak? Ben rapor yazıyorum. Benim alışım Mayıs’ta… önce alıyorum, sonra alamıyorum. BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Evet, üstat teşekkür ediyoruz. KONUŞMACI Öncelikle yalnız sizin tabirinizle, özel esaslarda KOD’a almaya, yani mükelleflerin özel esaslara alınmasının yöntemleri belli. İlla inceleme olmak zorunda değil. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Risk Analizi Uygulama Sistemi KOD’a alabiliyor. Nasıl alıyor? Karşılaştırmalarındaki en büyük sorun, ba – bs formu karşılaştırması. Mükellefin ba – bs formlarında uyumsuzluk varsa, birisinin “aldım” dediğini, öbürü satmamışsa, birisinin “sattım” dediğini diğeri almamışsa, bu en büyük risk olarak görünenlerden bir tanesi. DİNLEYİCİ Suçlu kim? KONUŞMACI Şimdi suçlu kim olduğunu Ankara’dan kim olduğunu bilemezsin doğal olarak. Şunu söyleyeceğim şimdi; Bununla ilgili, doğal olarak hani böyle bir sorun önünüze çıkmış olabilir. Bununla ilgili eğer hangisinin, hani o ba – bs’den hangisinin suçlu olup olmadığını, zaten bizim şu anda buradan yani Ankara’dan tespit etmemiz mümkün değil. Bir şekilde incelemeye sevk edilmiştir. Ancak inceleme başlamamış olabilir yani, incelemeye sevk edilmiştir. Ancak gruplarda müfettişin önünde ya da grup başkanlığında şu anki tabirle bekliyordur. Henüz başlamamıştır. Mutlaka onlar gönderiliyor. Diğer konu, KOD’a alındığı tarihten öncekiler, bu konuyla ilgili genel olarak şunu söyleyeyim; Mesela, siz bir vergi dairesine gidip, bir iadeyle ilgili başvurduğunuzda size bir kontrol raporu çıkarılıyor ve diyor ki, “şu şu konularda eksikliğin giderilmesi”, o konulardaki eksikliği gideriyorsunuz, vergi dairesi başkanlığımız bir tane daha tuşa basıyor, sonra bir sorun daha çıkıyor ancak size ilk önce söylenmeyen. Şimdi bu konularda biz vergi dairesi başkanlıklarımıza gerek bu anlamdaki gittiğimiz toplantılarda, gerek Ankara’dan verdiğimiz yazılı görüşlerde, “o tarihten sonraki çıkan sorunları dikkate almayın, öncekilere göre iade yapın” diyoruz. Yani size ilk önce hangileri söylenmişse odur. Size ilk önce o döneme ilişkin söylenen dışında yeni dönemlerde bir şey ortaya çıkmışsa, “onu dikkate almayın” diye söylüyoruz. Ancak vergi dairesi başkanlıklarında bu konuda, bu zamana kadar anladığım kadarıyla biraz farklılıklar olmuş vergi dairesi müdürlükleri bazında. Onları da bir anlamda bu toplantılarla telafi ediyoruz. Diğer konu, “Danıştay KOD’a alamaz” diyor. Evet bu anlamda bazen kararlar geliyor. “Danıştay KOD’a alamaz” derken, şunu söylüyor gerekçesinde. Ben şunu izledim derken, otomasyon sistemine “mükellefleri bu anlamda kategörize edip, KOD’layamazsın” diyor. Ancak gerekçesinde şunu söylemiyor, “bunun iadesini özel esaslara göre yapamazsın, “bu mükellefin aldığı faturalar sahtedir”, ya da “düzenlediği faturalar sahte değildir” anlamında bir hüküm kurmuyor. Danıştay’ın kararı sadece sonuç kısmıyla ifade etmez, gerekçesiyle hüküm ifade eder. Gerekçesinde bu anlamda hiçbir hüküm yok. Benim şu ana kadar, yani dört, beş aylık süreçte 100 kadar bu anlamda dava görmüşümdür, 100’ünde de böyle bir şey yok. Sadece “mükellefleri tasnif edemezsin” diyor. Biz zaten tasnif etmiyoruz ki, KOD dediğimiz şeyleri vergi dairesinin kendi uygulaması, biz özel iadelerini yaparken bu mükellefleri biraz daha riskli gördüğümüz için, özel bir düzenleme yapıyoruz onlarla ilgili. Teşekkür ederim. KONUŞMACI “Maliye Bakanlığı’nın ilgili birimleriyle yapılan analizler neticesinde” diye başlayan bir paragrafımız var tebliğde. Bahsettiğimiz paragraf tam da sizin söylediğiniz konuyu içeren paragraf. Bu uygulamadaki aksaklıkları tabii ki, elbette bize yansıyan sonuçlar itibariyle farkındayız, fark ettik ve tebliğde zaten o paragraftan sonra gelen “yoklama yapılması, durumun araştırılması, mükellef gerçekten var mı, yok mu, yerinde mi, faal mi”, yani biz az önce de söyledim, kişi ifadesi delil olarak kullanılamaz şeklinde bir soru vardı derken, bunu söylemiştim ben zaten. Bu durumda olan mükelleflerimiz tespit edildiklerinde esasında inceleme elemanının önüne düşüyor ve inceleme elemanının bunu çok hızlı bir şekilde incelemesi lazım, ama inceleme elemanlarının şu anda iş yoğunluğu bunu hızlıca sonuçlandırmaya yetmeyince, biz burada ara bir formül olarak vergi dairesi müdürlüğünce yoklama yapılmasını öngördük. Bu mükellefler sisteme düştüklerinden itibaren, vergi dairesi ekranına düştüklerinden itibaren 15 gün içinde bir yoklamaya tabi tutulacaklar. Burada artık mekanik sorgulama, fiziksel bir sorgulamaya dönüşmüş olacak. Vergi dairesi gerek kendi nezdinde bulunan mükellef ihtivasıyla, gerek de civarda bulunanların intibasıyla mükellefi değerlendirdikten sonra, bize bir geri dönüş yapacak. Gelecek sistemimiz bu mükellefi böyle görmüş, ama bu mükellef işte şöyle faal, böyle ticaret, şöyle hal, böyle hal, bir değerlendirmeyle bu mükellefimizin aslında bu şekilde özel esaslara girmememsi gerekir, diye çıkışını yapacak. Eğer bunu 15 gün içinde yapmazsa sistem otomatik çıkartacak. Dolayısıyla baştan beri söylüyoruz. Bu tebliği yazarken bir parçası, bir parçasından bağımsız değil. Tamamı baştan itibaren belli bir mantıkla, belli bir felsefeyle oluşturulmuş bir metin, onu öyle değerlendirelim. Ama az önce kürsüde konuşan beyefendinin de söylediği şekilde, hani bazı şeylerin uygulaması, Şinasi üstat da belirtti, ikinci altlarla alakalı vs. Buna biraz daha zaman tanımak lazım. Çünkü bizim KDVİRA sistemi özel esaslar sorgulamasını yapan sistemimizin veri tabanının güncellenmesi çalışmaları devam etmekle birlikte, bu belki Haziran ayı içinde gerçekleşecek. İade taleplerinde sonuçlarla beraber sorgulama yapmaya başlayacağım. Çünkü orada da esaslı çalışmalar gerekiyor. Bir yandan da biz hata yapmamak için kılı kırk yarar durumdayız. Onu da anlayışla karşılamanızı istiyorum. Az önce kağıt ortamında gelen bir soru daha vardı. KDVİRA raporlarının niye mükelleflere gönderildiğini, niye YMM’lere verilmediğine ilişkin. Ben burada şunu söyleyeyim; Biz KDVİRA raporlarına elbette mükelleflere gönderiyoruz. Mükellefler çünkü bizim muhataplarımız. KDVİRA raporunun sonuçlarını bilmek mükellefin hakkıdır. Bunu YMM’siyle mi düzeltir, SMMM’siyle mi düzeltir, nasıl düzeltir? Artık o mükellefin kendi takdiridir. Artı, uygulamada yaşadığımız bir takım aksaklıklardan dolayı da bazı iade uygulamalarında YMM raporu teslim edilmeden KDVİRA raporunun çıkmaması yönünde de bir karar aldık. Onu da zamanla göreceğiz diye düşünüyorum. Son olarak da bir soru daha geldi, İTUS’la alakalı. “İade talebinin bulunduğu bir birimi izleyen son beş vergilendirme dönemi itibariyle yazılmış olunan rapor şartı, her ay iade talep eden mükellefler açısından nasıl uygulanacak?” diyor. Bugün itibariyle bir mükellefimizin geçmişe dönük beş vergilendirme dönemi için olumlu rapor bulunduruyorsa, artık bekleyen iade taleplerine bakmaksızın İTUS sertifikasına başvurabilir, diğer koşulları da taşıyorsa, sertifikasını alır. “Sonuçlandırılmamış iade taleplerini teminat miktarları da % 50’den, % 8’e düşürülür”, şeklinde tebliğimizde açık bir ifademiz var. Buna göre işlem yapacağız. BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Peki, iki tane daha yazılı sorumuz var, onları da cevaplayalım. Son iki soru alacağım, ondan sonrada bitireceğiz. KONUŞMACI Bunu açıkladığımı düşünüyorum ama, yine bir soru gelmiş, “dahilde işleme izin belgesi kapsamında satın alınıp, üretilen mamul mal dış ticaret firmasına ihraç kayıtlı olarak satılabilir mi” şeklinde. DİNLEYİCİ İhraç kayıtlı da değil, direkt satılabilir mi? KONUŞMACI Direkt KDV tahsil ederek mi? DİNLEYİCİ Evet. KONUŞMACI KDV tahsili şöyle; İhraç kayıtlı olarak satılabileceğini söyledik, ama KDV tahsil edilerek satılamaz, niye? Çünkü o zaman artık aradaki zincir kopuyor ve yurtiçi teslim şekline dönüşüyor. O zaman şöyle; satabilir, ama bu geçici 17’nci madde kapsamında mal temin edemez. Satabilir, ama ihraç kayıtlı mal alamaz. İthalatla ilgili bizim burada bir düzenlememiz yok. Bu şekilde yurtiçinde, o Ekonomi Bakanlığı’nın uygulaması. Yani ithal edilen mal Türkiye içerisinde KDV tahsil edilerek satılır, ya da satılamaz şeklinde bizim bir düzenlememiz yok. Yani KDV tahsil ettiği sürece, ihraç kayıtlı almamışsa, bizim açımızdan herhangi bir sorun yok. İkinci olarak, yine bunu açıkladığımızı düşünüyorum, 01 Mayıs’tan önceki iade talepleriyle ilgili. İade talep dilekçesi verilmiş ise, YMM raporunun ibraz edilip, edilmediği önemli değil. Bizim bu tebliğ öncesi, o işleme ilişkin hangi usul geçerliyse o usul çerçevesinde iade talebinde bulunulabilir. Örneğin, tebliğ öncesinde iade talep dilekçesi verilmişse, tebliğ öncesine göre YMM raporuyla iade alması mümkün. DİNLEYİCİ Beyannamede gösterilmiş olması yeterli mi? KONUŞMACI Hayır, beyannamede değil, iade talep dilekçesini vermiş olması gerekiyor. DİNLEYİCİ Örneğin, dört, beş aydır, daha önceki aylar rapor hazırlıkları yaptım, Mayıs ayında da teslim ettim. Şimdi nakden iade alınamayacak, örneğin 13/b kapsamında. KONUŞMACI İade talep dilekçesini ne zaman vermişseniz, DİNLEYİCİ Mayıs’ta verdim. BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Aslında burada sorulan her soru kendi başına bir keyz, ama bütün keyzlere burada cevap verebilme imkânımız hepinizin de takdir edeceği gibi mümkün değil. Peki, üstat siz buyurun. DİNLEYİCİ Şimdi efendim benim arz etmek istediğim, bu çıkış sertifikası indirimli teminat uygulaması. Şimdi mükellefin 100 lira iade talebi var. 8 lira teminat mektubu götürüyor, 92 lirasını havale edecek Şimdi buna ne gerek var? Şimdi teminatsız da kalan bir durum yok. Niçin yok? Burada bir de devreden KDV’si var. Her mükellef işletmede kullanacağı bir takım hammadde, yardımcı maddeleri aktifinde bulunduruyor. Yani 200 bin lira diyelim iade alıyorsa, 500 bin lira devredeni var. Teminatı da var vergi dairesine. Yani ben bunu anlayamadım. Benim mesela bir mükellefim var biraz böyle hacı hoca. Bankadan da çekiniyor. Nakit götürüyoruz yatırıyoruz 8 lirasını. 100 lira havale ediliyor. Onun içinde ben çözmeye çalışıyorum. Şimdi cari denetim yapıyor Yeminli Mali Müşavir. Yani ben onun o beyannameyi verdiğim zaman, her şeyini biliyorum zaten. Ne hammadde kullanmış, ne yardımcı madde kullanmış, randımanları, fireleri, yani verilen şey zaten doğru. Yani beş senedir yazarım, hepsi de doğru çıktı. Hiç hata yok. Yani bunun biraz böyle geniş düşünülmesi lazım. Yok 8 teminat getir, işte o da birkaç gün sürüyor. Götürülüyor filan, mektup çözülüyor. Yani bunlara ne gerek var arkadaşlar? Biraz pratik olmak lazım. Çok teşekkür ederim. BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Biz teşekkür ederiz. KONUŞMACI Gelir İdaresi olarak bu konuyla ilgili daha çalışıyoruz. Bundan sonra mükellefleri, reyting kuruluşları gibi, mükellefe derecelendirme veren bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Bu gerçekleştiği zaman bazı mükellefler de herhangi bir şey olmadan iadesini anında alacak. Yani bunun üzerinde de çalışıyoruz. Bunlar hepsi bir güvenlik unsuru olarak bir model. Yani A plus bir mükellef tanımladığımız zaman, bu tip işler çok kolay gerçekleşecek. Yani o da yaptığımız projelerden biri. Diğer bir husus, aslında görülmüyor ama, biz Kasım ayında bir uygulamaya daha geçtik. Bakın Kasım ayında ne yaptık? Artık iade talep dilekçelerini nereden verilir hale getirdik? Elektronik ortamda, bu neyi sağladı? Siz bunun farkındasınız ama, şunu sağladı; Gelir İdaresi olarak ben hangi dilekçe, memurun keyfi hareketi dahilinde olduğunu ben bilemiyordum. Çünkü o işleme sokmuyordu, alıyordu, bekletiyordu. Yanlış mı? Biz bununla artık iade talep dilekçesini elektronik ortamda kontrolümüz altına aldık. Biz o memurdan hesap sorabilir hale geldik. Diyelim, “Memur sen bunu niye bekletiyorsun?”. Bir şey daha yaptık 01 Mayıs’tan itibaren “KDV iade takip programı”, artık mükelleflerimiz iadesi nerede bekliyor onu görecek. Bu, hangi memurda ne kadar süre bekliyor, biz de hizmet kalitesini ona göre alacağız. Bizim amacımız hiç kimseye zorluk çıkarmak değil, parasının biran önce iadesini gerçekleştirmek. Yani uygulamada dediğim gibi, 40 bin kişilik bir teşkilatta insan unsuruyla her şey olabilir. Yani şimdi, ben gidiyorum toplantıya bir mükellef geliyor “iki yıldır iademi alamıyorum”, “nasıl alamıyorsun, numaranı ver” diyorum, bakıyorum. Yeminli Mali Müşaviri kendisi Gelir İdaresi’nin sakıncalılar kısmına girmiş, mükellefine haber vermiyor. Yani bu tip uygulamalar da yok değil, biz yaşıyoruz birebir, yani bir, iki yılda normal şartlarda iade alınamaması diye bir şey mümkün değil. Mutlaka uygulamada bir takım sıkıntıları vardır. Bunları şunun için diyorum. Bizim gayretimizle tamamen objektif, iade talep dilekçesinin elektronik alınması, yine aynı şekilde iade takip programının devreye konulması, bu da bizi zorlandıracak aslında. İdare olarak elimizi biz de taşın altına koyuyoruz. Diyoruz ki, “buyurun, hangi aşamada tıkandı, ben oraya müdahale edeyim, biran önce sistem tıkır tıkır işlesin”, onun gayretleridir. Yani bizim niyetimiz de tamamen bu sistemi makul, uygulanabilir bir halde devam ettirmek. Keşke KDV iadesinde oranları daha az bir seviyeye indirsek. Şimdi dünyada bazı ülkelerde tek kural uygulanıyor. Ne güzel, hiç sorun yok. % 25 uygulayan ülkeler var. Danimarka % 25 uyguluyor, çok net sistem işliyor. Singapur, Güney Kore % 10 uyguluyor, tıkır tıkır işliyor. Yani şimdi KDV’de biz Türk usulü bir hale getirmişiz, kendimiz doğurmuşuz içinden, onun için de mücadele ediyoruz. Keşke dünya uygulamalarına getirebilsek, biz de herkes de rahat eder. Güzel bir sistem kurarız. Yani artık dünyada uygulamalar tek oran üzerine, hem diğer vergilerde, hem de Katma Değer Vergisinde bir yapıya gidiyor, inşallah biz de bunu sağlamış, sistemi rahatlatmış oluruz diyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Şimdi son bir soruyu Odamıza Katma Değer Vergisi konusundaki katkılarından dolayı hem teşekkür etmek istiyorum, Sayın Hüseyin Fevzi SALTIK ve Sayın Nihat UZUNOĞLU’na, son soru hakkını da Nihat üstada veriyorum, buyurun üstadım. NİHAT UZUNOĞLU Teşekkür ediyorum sayın Başkan beni kayırdığınız için. BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU NİHAT UZUNOĞLU Estağfurullah, hakkınız. Değerli hazirun, şimdi süre oldukça geç, ben fazla vaktinizi almak istemiyorum, ama hem bir katkıda bulunmak, hem de yazılı olarak sorduğum, ama cevabını alamadığım bir sorumu tekrar gündeme getirmek istiyorum. Öncelikle de Gelir İdaresi’nin değerli mensuplarına da değerli güzel sunumları için teşekkür ediyorum. Şinasi Başkana da oranla ilgili önerisi için de… Bir de şu istisnaları da azaltsanız Katma Değer Vergisinde. Şimdi özellikle kıymetli taşlardan mamul eşya teslimlerinde özel matrah uygulaması var mı? Yok mu? Şinasi Bey açıkladı ama, o vesileyle şunu da öğrenmiş olduk, tebliğ içinde demek ki gizli hükümler de varmış, olmayan hükümler. Şimdi 17’nci maddeyle ilgili bölümde o ibare var, “kıymetli taş teslimlerinde özel madde uygulaması öngörülmüştür” diyor, “ilgili açıklamayı, ilgili bölümde yapacaktır” diyor, ilgili bölümde bir açıklama yok. İlgili bölümde altınla ilgili açıklama var, zaten kanundan gelen bir şey. Bakanlığın olmayan 23/f’nin vermediği yetkiyi kullanarak 23 üncü maddeyle ilgili getirdiği bir düzenleme var. Ama kıymetli taşlarla ilgili bir düzenleme yok. Biliyorsunuz özel matrah uygulamasında birden fazla özel matrah şekilleri var, gazetelerde olduğu gibi veya biletlerde olduğu gibi veya altında olduğu gibi… Şimdi 17’nci maddeyle ilgili açıklamada “özel matrah vardır” diyor. Diyelim ki bu cümle var orada, var zaten orada doğru. Peki özel matrahta hangisi uygulanacak. “Ben burada % 90 üzerinden matrah uyguluyorum diyecek mi? Yani orada altın, gümüş olması veya gümüşle ilgili düzenlemelerin yapılmış olması, kıymetli taş içinde bunun bedeli olduğunu nasıl gösterecek? Yani o zaman bir kıyas olmaz mı? Vergi Hukukunda da biliyorsunuz kıyas yasağı var. Bunu bu şekilde kabul edebilir miyiz? Yani “kıymetli taşlarda özel matrah uygulaması vardır” diyebilir miyiz? Bana göre, diyemeyiz? Birinci husus bu. İkincisi, şimdi çok soru geldi ama hep kıyısından, kenarından dolaştı. Tebliğde, dahilde işleme izin belgesi ve ihraç kayıtlı satışlarla ilgili olarak; hem ihraç kayıtlı satışlarda, hem dahilde işleme izin belgesi kapsamındaki satışlarda ve hem de ihraç kayıtlı mal alıp ihraç eden için, dahilde işleme izin belgesi kapsamında mal satan ve mal alanların iade taleplerine ilişkin olarak kısıtlamalar var. Gerek ihraç kayıtlı mal satan, gerekse dahilde işleme izin belgesi kapsamında mal satan firmalar iadelerini kanunun 11/1-c maddesine göre alırlar, ama orada da çok açık bir şekilde yazıyor, “iade edilecek olan vergi, işlem bedeline göre hesaplanan vergiye göre hesaplanır” diyor. Yüklenilen verginin esas alınacağı konusunda hiçbir düzenleme yok orada. Direk ihracatta ise iade 32’nci maddeye göre talep edilmektedir. Orada da, “mükellefler yüklendikleri vergiden indirim yoluyla gideremediklerini iade olarak talep edebilirler” diyor. Başka bir kısıtlama yok. Şimdi tebliğde diyor ki ihraç kayıtlı mal alıp ihraç eden firmayla ilgili olarak, “bu firma ihraç kayıtlı mallar nedeniyle herhangi bir vergi ödemediği için, o vergiyi indirim konusu yapamaz, dolayısıyla iade de alamaz”, orada bir sorun yok. Ama diğer giderlere yönelik ödediği vergileri iade olarak alabilirler. 32’nci maddede bir sınırlama yok. “İhraç kayıtlı mal satın alırken ödemediği vergiyi bundan düşebilir” diye bir düzenleme yok 32’nci maddede ve Bakanlar Kurulu’na böyle bir yetki de vermiyor. “Maliye Bakanlığı bunu düşürebilir” diye bir yetki de vermiyor. Yine aynı şekilde Tebliğde, dahilde işleme izin belgesi kapsamında aldığı girdileri kullanarak ürettiği bir malı ihraç kayıtlı satan bir firmaya iade edilecek vergi hesaplanırken, “işlem bedeli üzerinden hesaplanan vergiden dahilde işleme izin belgesi kapsamında mal satın alınırken ödemediği vergileri düşülür” diyor. 11/1-c’de böyle bir düzenleme de yok. 11/1-c çok açık, “ihraç kayıtlı satış üzerinden hesaplanan vergiye göre hesaplanır iade edilecek vergi” diyor. Yani kanun maddeleri bu kadar açıkken, tebliğde yapılan düzenlemeler kanuna aykırı değil mi? “Burada kanuna aykırı değildir”, diyebilir miyiz?” Bakanlık hangi kanundan aldığı yetkiyle bu düzenlemeleri yapıyor. Yani bunu suçlamak için söylemiyorum, anlayabilmek için söylüyorum, ben anlayamadığım için söylüyorum. Üçüncü bir konu, tebliğde iade edilecek olan vergi, yani yüklenilen verginin nelerden oluştuğu anlatılırken, “sadece doğrudan yüklenimler için yüklenilen vergi hesaplanır” diyor. Sonra “iade hakkı doğuran işlemin ait olduğu döneme ilişkin yine genel idare giderlerinden pay verilir” diyor. Ben bu cümleyi de anlamadım. Yani bu şunu mu demek istiyor? Önceki dönemlerde genel idare giderleri, genel üretim giderleri varsa, bunları iade alamaz mısınız demek istiyor. Eğer böyleyse, o zaman diyelim ki şimdi bugün Mayıs ayının 29’u, Mayıs ayı içinde ihraç malı üretimi yaptık. İhracatını da 01 Haziran’da yaptık. Bu mükellef genel idare giderlerinden pay alamayacak mı? Veya bazı mallar var, üretim süreci bir yıl sürüyor. Bir yıl süren üretim sürecinden genel idare giderleri ve genel imal giderleri nedeniyle yüklendiği vergiden bu mükellef pay alamayacak mı? Yani tebliğde söylenmek istenen bu mu? Daha fazla sabrınızı zorlamak istemiyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Biz teşekkür ediyoruz üstat. KONUŞMACI Şimdi birinci soruyla ilgili, kıymetli taşlarla ilgili zaten Şinasi üstadın cevaplandırdığını düşünüyorum. Üstat sen vergilendireceksen, mükelleflerine öyle yap. Bizim için sorun yok, biz “yok” diyoruz. Yani ilerisi için de bu sorunun farkındayız. Özel matrah şeklindeki düzenlenme gerektiğini biz orada da yer aldırsak daha iyi olurmuş. Şimdi bu açıklamalarınızda, bu yanlış anlaşılmayı önlemek adına orada da yer aldırsak daha iyi olurmuş, diye düşünüyorum. Ancak almasa bile, özel matrah şekline tabi olanlar belli zaten. Onlarla ilgili bir düzenleme yapılmadı, önceki usulde ne yapıyorsanız aynısıyla devam ediyor ve buna ilişkin bir belirleme de yapmadık ve bu konuda zaten emsal uygulanacağına dair, zaten öyle bir şey uygulanamaz, vergide emsal olmaz. Üsteki ya da altındaki uygulanan sistemin kıymetli diğer taşlar için, mesela pırlanta için uygulanabilir mi? Uygulanamaz öyle bir şey yok, önceki sistemde neyse, aynı sistem devam edecek. Şimdi bir de şu var. Yani dahilde işleme izin belgesi kapsamında alınan ve dahilde işleme izin belgesi kapsamında satılan, yada 11/1-c kapsamında satılan mallarla ilgili olarak, “iadeleri bu işlem bedeli üzerinden alır”, diyor kesinlikle. Ben de aynı şeyi okuyorum zaten. 32’inci maddede de “yüklendikleri, ancak indirim yoluyla gideremedikleri” diyor. Ancak ben de aynı şeyi söylüyorum, toplam yüklenilen bu. Bundan daha fazlasını alamazsın. Bundan daha fazlasını almış oluyorsun. Bana 100 liraya satılıyor mal, ben 200 liraya ihraç ediyorum. İhraç eden kişi olarak diyorsunuz ki “200’ün üzerinden alsın iadesini”, öbürü de 100’ünü daha alıyor. Demek ki 300 liralık iadeye tekabül eden bir rakam çıkıyor. Yüklenilen rakam ne kadar? 200, 100’ünü o alıyor, 100’ünü ben alıyorum. Toplam yüklenilen KDV ne kadar? 200’ün üzerine, ne kadarını öbür taraf almış, bu taraf. Yani Maliye ya da Kamu İdaresi çifte kavrulmuş lokum vermez. Öyle bir şey yok yani, oradan da al, buradan da al, yani KDV oranı zaten belli, en fazla olabilecek olanı % 18. % 18’i aşabilecek bir şeyi alamaması lazım, zaten normalde de alamaması lazım. Şimdi diğer bir soru; İade edilecek vergilerle ilgili, aslında bu genel bir soru. Az önce ihracatta da hani yüklenilen KDV’yle ilgili olarak, önce ait olduğu dönemdeki genel gider ve idare giderlerinden mi olacak? Yoksa olamayacak mı? İmalat süreci bir alanlardan olacak gibi bir soru. İmalat süreci bir yıl da olsa, iki yıl da olsa, kaç yıl olursa olsun, genel üretim maliyeti içerisinde, genel idare giderlerinden pay verilmek suretiyle bir şey barındırıyor ve ihracatın yapıldığı dönemde genel imalat giderlerinden yüklenilen kısmı hesaplarken, zaten o aylar itibariyle ya da yıllar itibariyle gelen maliyeti barındırıyor içinde genel üretimlerin. Ama işte oraya ilişkin olan var. Onu da koyabilirsiniz ve onun üzerinden hesaplanan tutar, NİHAT UZUNOĞLU Genel idare giderlerine hiç pay vermiyorsun yani. KONUŞMACI Şimdi mükellef tercih hakkını pay vermeme yöntemiyle kullanmışsa şayet, imalat giderlerini, genel idare giderlerini, bu kendi bileceği iş. Ama sonuçta genel üretim giderlerinde, genel üretim giderlerine, genel idare giderlerine pay verilip, verilmeyeceği ihtiyari. Sen bu ihtiyari hakkını şey diye kullanıyorsun, “ben genel idare giderlerine pay vermeyeceğim” diye kullanmışsın yıllardır. Eğer vermemişsen, şimdi bunun genelde pay vermeyenler, şu şekilde pay veriyor. Buraya pay vermiyor ki, genel üretim gideri, o aylarda iade talebi oluyor. O aylardaki iade talebinde genel idare giderlerinden ilgili ayda iade alabilmek için, ama pay vermişsen, zaten o zaman yüklenen vergi onun içerisinde zaten var. Pay verildiği zaman kaç yıllık süreci olursa olsun imalat süreci, onun zaten yüklenimi var demektir onun içinde. Teşekkür ederim. Bir de bu kısıtlamanın yasal dayanağının ne olduğuna dair bir soru vardı. Biliyorsunuz bu kısıtlamayı tebliğde getirmedik ilk defa. Bu kısıtlamayı daha önce ihracatçıların ihraç kaydıyla aldığı teslimlere yönelik olarak hem özel dayanağı, hem de 60 No.lu Sirkülerle getirdik. Bunun da tabii ki yasal zemini var. Yasal zemini olmadan Maliye Bakanlığı bu şekilde bir düzenleme yapması mümkün değil. Yasal dayanağı da KDV Kanunu 11’inci maddesindeki hükme dayanıyor. Siz de söylediniz hükmü, 11/1-c’yle ilgili öyle bir hüküm var ama ihracatçılarla ilgili de “tecil veya terkin edilen bu vergiler hakkında, ihracatçılar bakımından bu Kanunun 32’nci madde hükmü uygulanmaz” diyor. Şimdi bakın, imalatçıyla ilgili bizim getirdiğimiz düzenleme, “ihraç kayıtlı teslim düzenlemesini” imalatçılara, yani geçici 17’nci madde kapsamında alıp, önce ihraç kayıtla teslim mümkün değil idi. Onu bu tebliğde getirdik ve kısıtlamayı da bu tebliğde yaptık ve kanuni dayanağımız da kanunun 11’inci maddesi. NİHAT UZUNOĞLU Yani sizin getirdiğiniz hükümler yasalara aykırıysa ayrı bir şey, onun için bir şey diyemem. KONUŞMACI Yasalara aykırı bir şey yapmayız biz. Dayanağımızı, mantığımızı zaten daha önce açıklamıştık. NİHAT UZUNOĞLU Hayır, ….varsa, …. BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Lütfen, karşılıklı olmasın, lütfen müsaade eder misiniz. KONUŞMACI Mantığını Başkanımız çok güzel açıkladı. Yani 100 liralık bir bedel üzerinden iade edilecek KDV tutarı 18 lirayla sınırlıdır. Eğer onu 30 lira, 35 lira KDV iadesi yapıyorsak, Sayıştay bu iadeyi yapan arkadaşlarımız hakkında işlem yapabilir. DİNLEYİCİ Ayakkabı ihraç etmişse, % 8’le sınırlayacaksınız, nasıl yapacaksınız? Yani tekstil yaptıysanız? BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU KONUŞMACI Lütfen karşılıklı konuşmayalım. Tekstil yaptıysa da yine % 18’e kadar iade imkanı var. Uygulamanın kanuni dayanağı, yasal dayanağı var, yasal dayanağı var. Mantıki olarak zaten doğru olduğunu hepiniz söylüyorsunuz. Teşekkür ederim. BAŞKAN MEHMET NADİ ABBASOĞLU Peki, sayın katılımcılara ve konuşmacılarımıza teşekkür ediyoruz. Ben birkaç hususu belirtmek istiyorum. Öncelikle bu kadar geniş kapsamlı tebliğlerin bir tebliğ altında toplanması başlı başına bir olaydır. Bunun içerisinde mutlaka eksiklikler, hatalar, yanlışlıklar olacaktır. Ama biz şundan eminiz, Bakanlık bu konuda gayet iyi niyetli adım attı ve bu iyi niyetli adım da mükelleflere yönelik ve Yeminli Mali Müşavirlere yönelik olarak atıldı. Ben kendim şahsen buradaki konuşmacıların ya da siz katılımcılardan da bazılarının katıldığı geçen sene Adapazarı’nda bir toplantı düzenlendi. Üç gün boyunca ihracat kesiminin temsilcileri, TİM temsilcileri, Ticaret Odası temsilcileri, Yeminli Odası temsilcileri, TÜRMOB temsilcileri, üç gün boyunca bu tebliğ taslağı üzerinde tartışıldı. Bütün notlar alındı. Bakın, bu geçen sene Haziran ayı itibariyle son şekli verilmiş bir tebliğ idi. Ama bu sene Nisan ayında yayınlandı. Yani burada yer alan konular alelacele, alelusul hazırlanmış konular veya uygulamalar değil. Her şeyden önce ben bunu belirtmek istiyorum. Bakanlığın uygulamaya yönelik olarak katkılarının farkındayız. Bunları takdirle ve şükranla karşılıyoruz. Odamızın bir kuralı gereği son söz Başkanın olduğu için, Sayın Başkana son sözü veriyorum. Buyurun sayın üstat. İSTANBUL YMM ODASI BAŞKANI SEZAİ ONARAL Efendim çok iyi bir toplantı oldu. Hepimiz yararlandık. Bir defa Maliye Bakanlığı’ndaki benim görebildiğim en önemli gelişme, bu konuya olumlu bir açıdan, bir bakış getirmesidir. Bu çok önemlidir. Buradaki değerli misafirlerimize mesleğimiz adına şükranlarımı sunuyorum. Sayın Başkan Yardımcısının söylediği çok güzel cümleler var ama, en güzel lafı şu, “bu olayları çözdükten sonra, hemen dilekçe verilecek ve iade alınacak” dedi. Yani kusura bakmasınlar ama 92 senesinde bunu yapıyorduk fiilen İstanbul Defterdarıyken, yani ertesi günü veriyorduk ve vergi dairesi müdürleri, “paranız geldi, niye almıyorsunuz” diye mükelleflere soruyorlardı. Ben tabii gelmiş, geçmişi çok yaşamış eski bir Başkan olduğum için şunu söyleyeyim; Mesela, bu KOD konusu, İstanbul’da çıktı. İstanbul İdaresi’nde uygulandı ve kusura bakmayın biz yedi sene veya sekiz sene bu KOD’daki bilgileri Yeminli Mali Müşavirlere aktarmak suretiyle fiilen uyguladık. O zamanki yöneticilere, “mümkünse bunu burada uygulamaya devam edin” diye ricada bulunmuştuk. Şimdi Ankara’ya gittiği zaman işte bazı sorunlar bu şekilde değiştirilerek getiriliyor. Şimdi ben size soruyorum, arkadaşlarımız kusura bakmasınlar, son söz Başkanındı ama, ben de seçimle gelen birisi olarak söylüyorum burada. Yani bunları Ankara’ya götürmek, bu şekle getirmek yerine, biz bunu İstanbul’da daha önce, başarılı da yaptık biliyorsunuz. Zamanın Defterdarı, ismi lazım değil, bu KOD’ları getirdi, benim şahsıma verdi. İki, üç tane kötü örnek bunları bu şekle getirdi. Bir de şöyle bir gelişme var. İyi olan, kötü olan, şimdi hani bir kural var, sui misal emsal olmaz. Şimdi Maliye Bakanlığı’ndaki arkadaşlarımızın eline kötü örnekler geliyor, hep sorumluluk raporlar, bunlar % 3’tür, 5’tir. Bence değerli haziruna % 3’e, 5’e değil de, % 95’e bakarak karar vermelerinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Ama şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim. Gerçekten buradaki değerli arkadaşlarımız Başkan Yardımcısı, Daire Başkanı ve arkadaşlarımız bize, bu Odaya kadar gelmek suretiyle birçok konuları netleştirdiler. Ama hemen ifade edeyim. Bu gibi konular bir tek toplantıyla ifade edilmez. Kendilerinden ricamız, daha sık Odamıza teşrif ederek, daha çok Yeminli Mali Müşavirlerle beraber olarak konuları müştereken masaya yatırma imkânımızı sağlamalarını rica ediyoruz. Bu yolla eminim ki, masanın hem bu tarafındaki, hem de öbür tarafındaki meslektaşlarımız, eninde sonunda hepimiz aynı Oda da buluşuyoruz. Bu noktayı da göz ardı ederek, ben bu toplantıya katıldıkları için hepsine şükranlarımı sunuyorum ve de bu tür toplantıların, bakın hep “KDV” olduğu zaman çok kalabalık oluyor. Arkadaşlarımız diğer konularla fazla bu kadar ilgili değiller. 90’lı yılları bir cümleyle müsaade ederseniz ekleyeyim. İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası kurulduğu zaman, devlet hiçbir iş vermemişti. Sadece bize Katma Değer Vergisi iadesi vermişti. Burada meslek birçok badirelerden geçerek, bazı faturaları da ödeyerek buraya geldi. O yüzden, yani bu misyon içerisinde Maliye Bakanlığı’nın askerleri gibi çalışan, fatura ödeyen, “doğru, yanlış” demiyorum, birçok meslektaşlarımız da olmuştur. Ama bir kurum olmak hiç kolay değil. Bir anlamda bu faturaları ödeyerek bir yere geleceğiz. Ben bu toplantının bu duygular içerisinde kapanmasını ve katıldığınız için de hepinize şükranlarımı sunuyorum. Müsaade ederseniz sizlere de mütevazı günün hatırası olarak bir plaket takdim edeceğiz.
© Copyright 2024 Paperzz