tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org BOĞAZİÇİ (BEYKOZ-ANADOLU KAVAĞI) tanbuş * Küçüksu Kasrı * Küçüksu Mihrişah Sultan Çeşmesi istanbulturizmmerkezleri.org * Kanlıca * Kanlıca İskender Paşa Camii, Türbe ve Muvakkithane * Anadolu Hisarı * Göksu Mihrabat Korusu * Çubuklu * Hidiv Kasrı Beykoz Kasrı Ahmet Mit Efendi Yal On Çeşmeler Paşabahçe Paşabahçe Cam Fabrikası Beykoz (Abrah tanbuş that lısı istanbulturizmmerkezleri.org Yuşa Tepesi Anadolu Kavağı Yoros Kalesi ham Paşa) Korusu Poyrazköy Poyrazköy Liman Kalesi Anadolu Feneri Kalesi 168 tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org Boğaziçi’ne Karadeniz’den Giriş ve Boğaz Anadolu Kaleleri I- Anadolu Yakası / Beykoz - Anadolu Kavağı Hattı Binlerce yıllık bir özlemin bitişi! Asya ile Avrupa’nın Boğaziçi köprüleri ile birbirine kavuştuğu, bu kavuşmanın binlerce renk çiçekle ve yeşille kutlandığı İstanbul’un saklı cenneti: Beykoz İstanbul’da yemeklerin tadına da bir de burada bakın! İstanbul’da doğal tarım ürünlerinin, Boğaz’ın sunduğu deniz ürünleri ile buluştuğu lezzet cenneti! Bu bölümde İstanbul ve Boğaziçi’ne Karadeniz’den bakıp Anadolu yakasından keşfi sürdürüyoruz. Önce Boğaziçi ve Anadolu Yakası hakkında bilgi verecek, sonra Boğaz’ın Karadeniz’le buluştuğu bu en uç bölgedeki Beykoz İlçesi ve onun sınırlarındaki Anadolu Kavağı ile Çubuklu, Paşabahçe, Kanlıca ve Anadolu Hisarı tarihi boğaz köylerinin az bilinenlerini paylaşacağız. tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org Rotamız 3 etaplı I. ETAP: Beykoz’un Suları, Sarayları, Koruları-I 1) On Çeşmeler 2) Ahmet Mithat Efendi Yalısı 3) Beykoz Kasrı 4) (Abraham Paşa) Beykoz Korusu 5) Yuşa Tepesi 6) Anadolu Kavağı- Merkez II. ETAP: Boğaz Anadolu Yakası Kaleleri -I 7) Yoros Kalesi 8) Poyrazköy- Merkez 9) Poyraz Limanı Kalesi 10) Anadolu Feneri- Merkez 11) Anadolu Feneri Kalesi ve Paşabahçe’ye dönüş. III. ETAP Beykoz’un Suları, Sarayları, Koruları-II 12) Paşabahçe- Merkez 13) Beykoz’un Endüstri Mirası: Paşabahçe Cam Fabrikası (Şişe/Cam) Binası 14) Paşabahçe İçki Fabrikası Binası 15) Çubuklu ve Hidiv Kasrı 16) Mihrabat Korusu- Dinlenme 17) Kanlıca- Merkez ve Kanlıca Yoğurdu 18) Kanlıca İskender Paşa Camii ve Türbe ve Muvakkithane 19) Küçüksu Mihrişah Sultan Çeşmesi 20) Küçüksu Kasrı 21) Anadoluhisarı- Merkez ve Göksu Boğaz Anadolu Yakası Kaleleri -II 22) Anadolu Hisarı Kalesi ve dönüş. 169 170 tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org Ulaşım Eğer yola çıkış noktanız Avrupa yakasında ise en hızlı ulaşım şudur: Anadolu yakasına uzun süren bir deniz yolculuğuyla gelmeniz güzel bir deneyim olmakla birlikte zaman kazandırmaz. Şehir Hatları vapur kalkış zamanlarını Boğaz seferleri için düzenlenmiş olan “sehirhatlari.com” web sitesinde bulabilirsiniz. Boğaz Anadolu Yakası- Genel Doğu Romalı Boğaziçi’nde Anadolu Yakası ve Beykoz Konstantin’in aslında Kalkhedon’u başkent yapmayı düşünüyordu. Onun döneminde ve Kalkhedon Konsil olduktan sonra Boğaz’ın Anadolu yakası rağbet görmeye başlıyor. Fakat buralardan Karadeniz’e kadar olan kısımda Doğu Roma dönemin- de yapılmış ilk ve son kale olan Yoros ve bir- iki gözetleme kulesi dışında bugünkü Beykoz ve çevresinin biraz uzak ülke muamelesi gördüğünü söylemek herhalde çok da yanlış olmayabilir. Ta ki İstanbul Türkler’in eline geçene kadar! Osmanlı İmparatorluğu’nda Boğaz’ın Anadolu Yakası ve Beykoz Boğazın Anadolu yakası, Yoros’tan başlayarak kale onarım ve yapımlarına sahne oluyor. Baştan sona Türk yapımı ilk kale ise Osmanlıların Yoros ve Şile kalelerini aldıktan sonra yaptıkları Anadoluhisarı ya da Güzelce Hisar. Osmanlılarla birlikte Üsküdar çok gelişirken, yapılmaya başlanan ilk camilerden Boğaz’ın Anadolu yakası da payını alıyor. 16. yüzyılda Mimar Sinan da 1559’da tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org Kanlıca’ya Gazi İskender Paşa Cami’ni inşa ederken, Anadolu Kavağı’ndan başlayarak Üsküdar’a doğru yer alan Boğaz köylerine de bolca mescid yapılıyor. Yine 16. yüzyılda İstanbul’da yapılan sokak çeşmelerinden biri Beykoz’da, altısı da Üsküdar’da bulunuyor. 18. yüzyılda önemli değişiklikler geçirmesine rağmen 17. yüzyılda günümüze kadar ulaşan en eski sivil mimarlık örneği; Kanlıca ile Anadoluhisarı arasında yapılan Amcazade Hüseyin Paşa yalısının divanhanesi. Selimiye Kışlası, Selimiye Camii gibi anıtsal yapılar, kışlalar, okullar, ilk sanayi tesisleri bu yüzyılda yapıldığı için 19. yüzyıl Anadolu yakası için çok önemli bir zaman dilimidir. 1810’da Beykoz’da faaliyete geçen tabakhane ise 20. yüzyıla kadar işlevini sürdürecek Beykoz Deri ve Kundura Fabri- kası’nın temelini oluşturmuş. Aynı yüzyılda, Çengelköy’de ordunun batı tarzı eğitilmesi amacıyla Kuleli Kışlası, Üsküdar’da Şerefâbâd Kasrı yenilenmesi, Beylerbeyi’nde Bağ-ı Ferah (Mermer Köşk), Göksu Kasrı, Beykoz Kasrı ve daha sonraları binası Kandilli Kız Lisesi olarak kullanılacak olan Adile Sultan Sarayı yapılıyor. 1838’de tahta geçen Sultan Abdülmecid, babası II. Mahmud gibi Topkapı Sarayı’nda ikamet etmeyi sevmediğinden sahil saraylarında oturmuş ve Çarşamba’daki Sultan Selim Camii’ndeki Köşk’ü, Boğaz’da Küçüksu Kasrı’nı ve Topkapı Sarayı’ndaki Mecidiye Köşkü’nü yaptırmış. Dolmabahçe Sarayı bitince hem burada hem de Beylerbeyi’nde, yani Boğaz’ın iki yakasındaki iki sarayda oturmayı tercih etmiş. 171 172 tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org Boğaz Vapurları 1837 yılında biri İngiliz, diğeri Rus iki şirket Boğaz köylerine birer vapur çalıştırmaya başlar. Bir müddet sonra Hazine-i Hassa Vapurları İdaresi kurulur ve saraya ait Hümapervaz vapurunu devralarak Boğaz seferlerine katılır. Artan talebi karşılamak amacı ile “Mesir-i Bahri” adlı ikinci bir vapur daha yapılır. Giderek artan yolcu ve özellikle de taşıtı güvenli bir şekilde iki yaka arasında taşımak amacıyla dünyada ilk defa bir arabalı vapur yaptırılır. 1872’de sefere alınan Suhûlet türünün ilk örneği imiş. Onun arkasından 1969’a kadar hizmet veren, yandan çarklı Sahilbent arabalı vapuru seferlere başlamış. İdari Yapılanmada Değişiklikler Böylece Boğaz kıyıları ve yamaçları, Üsküdar’ın Bağlarbaşı, Altunizade, Acıbadem gibi semtlerde de yerleşim yoğunlaşmaya başlıyor. Boğazın Anadolu kıyısının gördüğü rağbet artıyor, şehir dokusu da renkleniyor. 19. yüzyıldan günümüze Çubuklu’da Halil Ethem Yalısı, Kanlıca körfezinde Prenses Rukiye Yalısı, Anadoluhisarı’nda Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı, Kandilli’de Kıbrıslılar, Abut Efendi ve Kont Ostrorog Yalıları, Kuzguncuk’ta Fethi Ahmed Paşa Yalısı ile Salacak’ta Çürüksulu Ahmed Paşa Konağı gibi az sayıda da olsa önemli sivil mimarlık örnekleri kalmıştır. tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org Cumhuriyet Döneminde Boğaziçi ve Anadolu Yakası 1950’li yıllara kadar Anadolu sahili yerleşmelerinde önemli bir değişim gözlenmiyor. Sedad Hakkı Eldem’in; Kandilli Komili Yalısı, Çolakoğlu Evi, İkbal Sultan Yalısı, Vaniköy Kıraç Yalısı, Topbaş Evi, Beylerbeyi Ayaşlı Yalısı ise 20. yüzyılda Boğaziçi’ne iz bırakan önemli yapılardan. Boğaz bu dönemdeki imar hareketlerinden payını alıyor. Ahşap köşklerin çoğunun yerine betonarme apartmanlar geçiyor. raki dönemde kabul görmeye başlıyor. İlk olarak, 1973’de hizmete açılan Boğaziçi Köprüsü, Boğaz’ın iki kıyısını birbirine bağlıyor. Boğaziçi Köprüleri 20. yüzyılda İstanbul Boğazı’na köprü projesi tekrar gündeme geliyor ve Henri Prost’un İstanbul’u planlamasından son- Üçüncü köprünün ise 2015’de hizmete girmesi planlanarak 2013’de, İstanbul’un fethinin yıl dönümü olan 29 Mayıs’ta Sarıyer Garipçe’de temeli atıdı. İki yıl sonra Boğaziçi Köprüsü’nün aşırı yüklendiği gerekçesiyle bir köprü daha yapılıyor. Beykoz Kavacık ile Hisarüstü arasında yapılan ve 1988’de hizmete açılan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü daha çok “İkinci köprü” diye anılırken, ilk yapılana da “Birinci Köprü” deniyor. 173 174 tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org Beykoz- Phiale, Amykus, Binkos, Beyköyü Beykoz’un Adı Beykoz’a; Doğu Roma döneminde “Philae” deniliyormuş. “Phiale”, “su çanağı” anlamına geliyor. Antoine Gallard, üzerinde bir Baküs tapınağı tasviri bulunan sütun parçasından yola çıkarak Beykoz’un ilk kuruluşunu İlkçağ’a indirir. Bugün Yoros Kalesi’nin yapıldığı tepe ve çevresi bölgenin tarihçesi 5. yüzyıla kadar iniyor. Bu bölge “Hieron” yani kutsal alan olarak biliniyor. Doğu Roma döneminde Kanlıca; “Boraidion” ve Çubuklu deresinin ağzındaki “Eiranaion”, ufak ölçekli bir manastır ile balıkçı kulübelerinin yer aldığı yerleşmeler. “Amykus” koyu olarak da bilinen, “Amaia”, “Mermer İskele” adıyla da anılan Beykoz’un Türkçe adının nereden geldiği konusunda ise farklı görüşler var. Sonundaki ekin “koz” mu, yoksa “kos” mu olduğuna göre değişen bu görüşlerden birine göre, “kos”, Farsça “köy” demek olduğundan, Beykoz da “Beyköyü” demek. 18. yüzyıl yazarlarından İnciciyan, bölge ceviziyle de ünlü olduğu ve “koz” ceviz anlamına da geldiği için “Bey Cevizi” demek olduğunu söylüyor. Ona göre, “Beykoz” adı da meşhur “On Çeşmeler”in yanındaki ulu bir ceviz ağacından geliyor. Bir aralar semte “Cevizi bol” anlamında “Binkos” da denilmiş. Beykoz’un tarihi gelişimi MÖ 700’lü yıllara dayandırılıyor. Bu tarihte bölgeye deniz yolu ile gelen Traklar’ın Bebrik adı ile kurdukları devletin bulunduğu köyün kısa zamanda gelişmesi ile Kral Amiyus bu köye kendi adını veriyor. Traklar’dan sonra Amykus Persler, Abbasiler gibi kültürlere de ev sahipliği yapmış. Beykoz İstanbul’un fethinden çok önce 1402’de Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılıyor. Adı da o zamandan itibaren Beykoz oluyor. tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org Osmanlı Beykozu’nun Has Bahçeleri, Mesireleri “Bahçe” denildiğinde bugünkü küçücük bahçeler akla gelmesin. Osmanlı dönemindeki bahçe, içindeki birçok yapı ile birlikte devasa bir yeşil yaşam ve keyif alanı imiş. 1458’de Fatih Sultan Mehmed, Beykoz’da Akbaba köyü yakınlarında avlanırken, Mahmud Paşa’nın Tokat’ı aldığı haberi gelince, çok sevinip, bir bahçe yapılması emrini vermiş. Böylece Boğaz’ın Anadolu yakasındaki ilk bahçe kurulmuş. Tokat Bahçesi, Fatih’in dediği gibi Boğaz’a güzel bir örnek olmuş ve arkasından bahçeler çoğalmış. Sonraki dönemlerde Saffet Paşa’nın Kanlıca’daki kestaneliği ile çiçek ve sebze bah- çesi, IV. Murad’ın sık servilerle donanmış Göksu Çayırı, has bahçesi, Tokat Bahçesi örnek alınarak yapılmış bahçelerden. Kandilli’deki Nevâbâd Köşkü’nün, IV. Murad’ın Revan seferinden döndüğünde bir şehzadenin doğumu üzerine yedi gece boyunca kandiller yaktırdığı için tarihe Kandilli Bahçesi diye geçen büyük bahçesi, Kuleli olarak bilinen Narlıbahçe’de I. Süleyman’ın kendi eliyle diktiği servi ağaçlı Hasbahçesi, Sultan Ahmed’in yaptırdığı Şevkâbâd Kasrı’nın Avcı IV. Mehmed döneminde hayat bulan, kiraz ağaçlarıyla tanınmış Istavroz Bahçesi, Beykoz sınırları içindeki ünlü bahçelerden. 175 176 tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org Beykoz’un Av Alanları, Avcıları Günümüzde Beykoz’un doğusunda yer alan sık ormanlık alanlarda yaban domuzu avı yapılabilmekte, ilçe sınırlarının kuzeydoğu yakasında tavşan, çulluk, tilki ve nadir olmakla birlikte dağ kekliği de avlanabilmektedir. Ayrıca av mevsimlerinde Ömerli baraj gölü civarında kaz ve ördek avı da yapılabilmektedir. Meraklılar için bu konudaki bilgi kaynaklarından biri Beykoz Avcılar ve Atıcılık Kulübü olabilir. Beykoz’un Balıkları, Balıkçıları... 1. Etap: Beykoz’un Suları, Sarayları, Koruları-I 1) Beykoz- Merkez ve On Çeşmeler 2) Ahmet Mithat Efendi Yalısı 3) Beykoz Kasrı - Yalıköy 4) (Abraham Paşa) Beykoz Korusu 5) Yuşa Tepesi 6) Anadolu Kavağı- Merkez 1) Beykoz- Merkez ve On Çeşmeler Deniz seviyesinden başlayarak 240 metreye kadar yükselen engebeli arazisi, Riva, Küçüksu ve Göksu derelerinin açtığı vadilerle bölünen Beykoz; Şile, Üsküdar, Ümraniye, Kartal ve Sultanbeyli ilçeleriyle komşudur. Geçmişin Beykoz’u Türkler’in, Rumlar’ın, Ermeniler’in ve Yahudiler’in bir arada yaşadığı kozmopolit bir yerleşkedir. Günümüzde, eski Boğaz köylerinin çoğu ile eskiden hiç olmayan ve hızlı ve yoğun yapılaşmalardan sonra ortaya çıkmış yenileri, “Mahalle” adı altında karşımıza çıkıyor: Anadolu Hisarı, Anadolu Kavağı, Beykoz Merkez, Çiğdem, Çubuklu, Göksu, Gümüşsuyu, İncirköy, Kanlıca, Kavacık, Ortaçeşme, Paşabahçe, Soğuksu, Yalıköy, Yenimahalle, Tokatköy, Çamlıbahçe, Rüzgarlıbahçe, Göztepe, Acarlar, Baklacı, Çengeldere, Çiftlik, Fatih, Yavuzselim. “Köy” statüsündeki yerleşimler de şöyle: tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org Akbaba, Alibahadır, Anadolu Feneri, Riva, Dereseki, Elmalı, Görele, Kaynarca, Polonez, Örnekköy, Mahmutşevketpaşa, Bozhane, Cumhuriyet, Göllü, İshaklı, Kılıçlı, Öğümce, Paşamandıra, Zerzevatçı, Poyraz. Beykoz’un merkezinde sizi ilk karşılayan önündeki asırlık ağacıyla birlikte meşhur On Çeşmeler olacak. Meydanın etrafında hala ayakta duran tarihi evlerin altında açılmış dükkanlar bulunur. Onların arasında meşhur Beykoz paçacıları da yer alır. İskele’nin güneyinde ise birbirlerine yakın konumda Rum Ayia Paraskevi ile Ermeni Surp Nikoğos kiliseleri bulunur. En eski çeşme: 16. Yüzyıl’dan On Çeşmeler (İshak Ağa Çeşmesi) Beykoz’da İskele Meydanı’nda bulunan On Çeşmeler; Gümrük Emini İshak Ağa tarafından 1746’da yaptırılarak bugünkü halini aldığı için “İshak Ağa Çeşmesi” diye anılır. Esasen, 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman’ın Hasodabaşı’sı Behruz Ağa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Semavi Eyice, bu çeşmeyi “dünyanın sayılı mimari eserlerinden biri” olarak niteler. On Çeşmeler’le ilgili olarak Türk edebiyatında şiirler yazılmış, çeşme, meşhur ressamlarımız tarafından tuvallere taşınmıştır. 177 178 tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org 2) Ahmet Mithat Efendi Yalısı Tanzimat döneminin tanınmış gazeteci ve yazarlarından, Beykozlu Ahmet Mithat Efendi 22 yıl boyunca Beykoz Meydanı’nın solunda, Fevzipaşa Caddesi’nin başlangıç köşesinde bulunan bu yalıda yaşamış. Beykoz Spor Kulübünü de o kurmuş. Dönemin önemli şair ve yazarları bu evde toplanır ve edebiyat toplantıları yaparlarmış. O yüzden bu yalı Beykoz’un en meşhur yalısı imiş. Yıllarca bu yalı kırmızı (aşı boyası) renkteydi. “Ahmet Mithat’ın Kırmızı Yalısı” diye bir referans noktası oluştururdu. Restorasyon’dan sonra beyaza boyanmış, cephesine bir de balkon eklenmiş. tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org 3) Beykoz Kasrı - Yalıköy Beykoz’un Sarayları Mecidiye Kasrı (Bugünkü Beykoz Kasrı) 1833’te II. Mahmud döneminde Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa ile Konya ovasında bir savaşa girişiliyor. Kavalalı ordusunun kazandığı zaferler üzerine Rusya’dan yardım istenip gelen beş bin Rus askeri Beykoz’da Hünkâr İskelesi denen alana yerleştiriliyor. Bunun arkasından da Kavalalı Mehmet Ali Paşa ile Hünkar İskelesi’nde bir antlaşma imzalanıyor. Hatta antlaşma anısına ve Ruslara teşekkür için Hünkar İskelesi’ne “Moskof Taşı” adıyla bir anıt dikiliyor. Bundan 12 yıl sonra Hidivler’in Beykoz’da yaptırmaya başladığı Beykoz Kasrı, İstanbul’u ziyaret eden Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından, imparatorluk içinde bağımsız yönetime sahip Mısır Hidivliği’nden bir sadakat göstergesi olarak Sultan Abdülmecid Han’a hediye edilmiş. Bina Mehmet Ali Paşa’nın ölümünden dokuz yıl sonra oğlu Said Paşa tarafından bitirilebilmiş. Beykoz’u farklılaştıran yapıların başında gelen Kasır, Boğaziçi’nin ilk kâgir sarayı olup 1857’de tamamlanmış. Boğaziçi’nin kâgir yapılarının en önemlisi olan bina, hemen karşı yakasındaki Yeniköy Avusturya yazlık sefaretinin sarayına da çok benziyor. İstanbul’a 1869’da resmi ziyareti sırasında, Beykoz Çayırı’ndaki av partilerine de katılan İmparatoriçe Eugénie için burada köşk biçiminde bir pavyon kurulmuştur. Hünkar Köşkü diye anılan pavyon, Sarkis Balyan’ın o zamanlarda yeni açılmaya başlayan dünya sergilerinin dekor benzeri mimarisinin bir örneği. Günümüze ulaşamayan bu pavyonla ilgili bilgiler, eski fotoğraflardan ediniliyor. Mecidiye Kasrı II. Meşrutiyet ve bilhassa mütareke yıllarında da çok tahrip görmüş. TBMM’ye bağlandıktan sonra 2010’da Milli Saraylar İdaresi tarafından restore edilmiş. 179 180 tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org 4) Abraham Paşa- Beykoz Korusu Boğaziçi’nin Anadolu yakasında bitki örtüsünün en sık olduğu yer Beykoz’dur. Abrahampaşa Korusu Beykoz ile Paşabahçe arasındaki sırtlardan başlayarak Karadeniz’e, Riva’ya kadar uzanan oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Sultan Abdülhamit II (1842-1918), Abraham Paşanın bu kadar geniş bir koruluğa sahip olmasını istememiş ve arazi hazineye devredilmiş. 1908 yılından sonra da Abraham Paşa Korusu’nun Paşabahçe koyuna tesadüf eden bölümü “Hürriyet Bahçesi” adı altında halkın ziyaretine açılmış. Abraham Paşa’nın Mimar Vallaury’ye yaptırıp içinde son nefesini verdiği, içinde Emek Sineması, İnci Pastanesi gibi Beyoğlu’nun tarihi mekanlarının bulunduğu “Cercle d’Orient” binası. 2013’te o da yıkıldı. Korunun Bugünü Korunun bakımı İBB Anadolu Yakası Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün sorumluluğunda. Korudaki “Beykoz Korusu Sosyal Tesisleri de Belediye tarafından işletiyor. tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org 5) Yuşa Tepesi ve Ziyaretgah Yuşa Tepesi, Eyüp ve Çamlıca ile birlikte İstanbul’daki üç kutsal tepeden biridir. Bunun nedeni burada bulunan Hz. Yuşa Türbesi ve Yuşa Tepesi Cami’dir. Yuşa Pergamber’in yattığına inanılan türbe ve 1755 tarihli cami her gün çok sayıda Müslüman zaman zaman da Yahudi ve Hıristiyanlar tarafından ziyaret edilir. Osmanlı Dönemi’nde bu tepeye Sadrazam Yirmisekiz Çelebizade Mehmet Sait Paşa tarafından ve 1755 yılında bir mescit yaptırmış. O sıralarda Hazreti Musa ile beraber İsrailoğulları’nı göçebelikten kurtarıp vaadedilmiş topraklara yerleştirdiğine inanılan Yuşa Peygamber’in Boğaziçi’ne geldiği ve öldükten sonra bu tepeye gömüldüğü rivayet ediliyormuş. Sadrazam, buradaki mezarın etrafına kâgir bir duvar çektirip; türbeyi daha görünür hale getirmiş. İşte o zaman halk Yuşa Tepesi’ne akın etmiş. Kabrin yeri tam tespit edilemediği için türbesi de hayli geniş çevrelenmiş. Gösterilen özene rağmen, mescit, daha sonra bir yangın geçirmiş ve 1863’de Sultan Abdülaziz tarafından restore ettirilmiş. Yuşa Tepesi’nden sonraki durağımız Anadolu Kavağı. “Boğaziçi’nin Dört Bekçileri” diye de tanımlanan Anadolu Kavağı Kalesi’ne çıkacağız. Kaleleri kronolojik sırayla görmeyi tercih ederseniz ve zamanınız bolsa o zaman orada hiç beklemeden doğru Anadolu Feneri’ne geçip, arada Poyraz Limanı Kalesi’ne uğrayabilirsiniz. 181 182 tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org 6) Anadolu Kavağı- Merkez Anadolu Kavağı, Rumeli Kavağı’nın bu kıyıdaki ikiz kardeşi gibidir. İkisi de alçakgönüllü birer balıkçı köyüdür. Arkası yemyeşil ormanlarla kaplı Anadolu Kavağı, uzun süre askeri bölge ve Sit alanı olduğu için de dokusu hiç bozulmamıştı. Anadolu Kavağı güzel çeşmeleri ile de ünlü. İskele meydanında yer alan 1785-1786 yıllarında yapılmış ama acemi bir restoras- yondan sonra hayli kötü olmasına rağmen hala hizmet veren Evriye Hatun Çeşmesi gibi. İskele’nin bulunduğu Meydan da tam bir yeme-içme yeri cümbüşüdür. Tam deniz kıyısında olmamakla yerli halkın tercihlerinden biri de “İsmail’in Yeri”dir. Çok eskiden Anadolu Kavağı yukarıdaki gibiymiş. tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org Boğaz Anadolu Yakası Kaleleri -I 7) Yoros Kalesi 8) Poyrazköy- Merkez 9) Poyraz Limanı Kalesi 10) Anadolu Feneri- Merkez 11) Anadolu Feneri Kalesi ve Paşabahçe’ye dönüş... Boğaz Anadolu Yakası Kaleleri -I 7) Yoros Kalesi - Anadolu Kavağı Bizanslılar ve Osmanlılar bu toprakları ve kenti korumak amacıyla Karadeniz, Ege Denizi girişlerinde ve boğazlarında kaleler ve tabyalar inşa etmişler (Tabyalar, daha çok kargir top yuvaları ve servis tesislerinden oluşan savunma kompleksleridir). Boğaziçi’nde inşa edilen ilk kale Bizans dönemindeki Yoros Kalesi iken Osmanlı döneminde yapılmış Anadolu Hisarı ile karşı kıyıdaki Rumeli Hisarları da güneydeki son kaleler... 183 184 tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org Fenerler: Hem savunma sisteminin bir parçası, hem güvenlik açısından kalelerin çoğunda fenerler bulunur. İlk fener Filburnu’nda olup üç şimşek gösterir. Ondan sonrakiler Anadolu, Selvi Burnu, Gümüşsuyu, Paşabahçe Burnu, Kanlıca Burnu, Beylerbeyi ve Kız Kulesi fenerleridir. Boğaziçi’nin Topografik Özellikleri Boğaziçi, Karadeniz, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı yoluyla Ege ve Akdeniz’i birbirine bağlıyor. Karadeniz girişinde dik, volkanik kayaçlı, vahşice görünümlü yamaçlar, güneye inildikçe daha yumuşak burunlara, körfezlere ve koylara dönüşüyor. Ciddi bir med-cezir olayı olmadığı için, Boğaz, dünyada nadir bulunan bir su rejimine sahip. Boğaziçi’ni Savunma Stratejisi Bizanslılar saldırılardan korunmak için tarihi yarımadadaki surlar ve Haliç’teki zincirlere ek olarak Boğaziçi’nde de önlemler almışlar. Boğazın en dar yerine karşılıklı hisarlar inşa etmiş, Yoros ve İmroz kalelerinde yaptıkları surları deniz kenarına indirerek iki kıyı arasına zincir de germişler. Yıldırım Beyazıd, 1305’de önce Yoros Kalesi’ni alıp, burayı üs olarak kullanmış 1348’de bir ara Cenovalılara kaptırmış ama 1391’de geri almış ve ardından 1394-95’de Anadolu Hisarı’nı inşa ettirmiş. Daha sonra Fatih Sultan Mehmed, 1452’de Rumeli Hisarı’nı inşa ettirmiş ve İstanbul’un fethi ile Boğaziçi artık Osmanlılar’ın tam egemenliğine geçmiş. Boğaz’dan geçecek gemilerin Rumeli ve Anadolu Hisarları önünde “yelken indirmeleri” ve “geçiş resmi”nin Osmanlılar’a ödenmesi şart koşulmuş, hatta ilk günlerde bu emre uymak istemeyen bir Venedik gemisi Rumeli Hisarı’ndan açılan bir top ateşi ile batırılmıştır. 1624 yılında donanmanın Kefe’deki tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org meşguliyetinden yararlanan Don (Rus) kazakları, 150 şavka (küçük savaş gemisi) ile Boğaz’a girerek, Yeniköy’ü yağmalamışlar ve ordunun müdahalesi üzerine geri kaçmışlar. Bu baskından sonra dönemin padişahı Sultan IV. Murad, Boğaz’daki savunma önlemlerini arttırmış, Kavaklara, karşılıklı olarak Rumeli ve Anadolu “Kilid-ül Bahir” (Denizin Kilidi) kalelerini inşa ettirmiş ve silahla donatmış. Daha sonra Sultan III. Mustafa, donanmanın 1770’de uğradığı Çeşme bozgunu üzerine, IV. Murad gibi harekete geçmiş ve İstanbul’da o yıllarda bulunan Baron de Tott’un danışmanlığında Garipçe ile Poyraz Limanı kalelerini inşa ettirmiş. Böylece Boğaz’da 6 savunma bariyeri oluşturulmuş. 19. yüzyılda, Boğaz Nazırı veya Seraskeri unvanı ile bir paşa veya ağanın sorumluluğu altındaki kale dizdarları komutasında yedi kale bulunmakta imiş. “Kıl’a-ı Seb’a” (7 Kale) olarak anılan bu grupta Bağdadcık Kalesi (Kilyos), Garipçe Kalesi (Garipçe), Büyük Limanı Kalesi, Rumeli Hisarı (Boğazkesen), Revancık Kalesi (Riva), Poyraz Limanı Kalesi ve Anadolu Hisarı (Güzelce Hisar) yer alırmış. “Kıl’a-ı Erba’a” (4 Kale) denilen grupta da: Rumeli Kavağı Kalesi, Telli Dalyan Tabyası, Anadolu Kavağı Kalesi, Yuşa (Macar) Tabyası. Kalenin kumandası da “Bostancıbaşı”nın sorumluluğunda imiş. Osmanlılar, Boğaziçi’nin savunmasına çok önem vermişler, kale ve tabyaları gerek fiziksel ortam ve donanım; gerekse insan gücü yönünden her devirde en yüksek performansı verecek düzeyde tutmaya çalışmışlar. 17. yüzyıldan itibaren Avusturya İmparatorluğu ve Ruslar da boğazlarla ilgilenmeye başlamış ve Osmanlı – Rus Savaşından sonra Ruslar da geçiş izni elde etmişler. Yabancı gemilerin geçiş anlaşmazlıkları ve pazarlıkları 1936 Montrö Antlaşması’na kadar devam etmiş ve bu tarihten sonra Boğaz daha kalıcı bir statüye kavuşturulmuş. Cumhuriyet döneminde savunma sistem ve stratejilerinin değişmesi sonucu bugün sadece Rumeli Feneri Kalesi’nde asker bulunuyor. 185 186 tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org Anadolu Yakası Kaleleri Doğu Roma’dan Bir İz: Yoros Kalesi Anadolu Kavağı Yoros Kalesi, , Karadeniz ve Boğaziçi’ne son derece hakim bir tepede, denize paralel bir şekilde konumlandırılmış. İçkale tarafında Boğaz’a bakan yamaç çok dik. Bu da kalenin yerinin savunma yönünden çok akıllıca seçildiğini doğruluyor. Kara tarafından gelebilecek risklere karşı ise yüksek sur duvarları ve burçlar inşa edilmiş. Yoros Kalesi, halk arasında ve turizm yayınlarında “Ceneviz Kalesi” olarak adlandırılıyor. Yoros Kalesi’nde 2012’de İstanbul Üniversitesi sistemli kazılara başlamış olup, şimdiye kadar ulaşılan Antik çağ ve Bizans dönemlerine ait tarihi verilere, Osmanlı döneminden kalma pek çok malzeme de eklenmiş. 2013 yazında İstanbul Kültür Müdürü Prof. Dr. Bilgili, yeni kazıların hızlandırıldığını, Yoros Kalesi’nin de onarılıp, koruma altında bir ören yerine dönüşeceğinin müjdesini veriyor. Yoros’un Yapısal Özellikleri Karadeniz’e paralel alanda yer alan kalenin uzunluğu 445, eni 70 – 125 metre. 48.500 m2’lik toplam alanın 7300 m2’sini iç kale bölümü oluşturuyor. Bu ölçüleriyle Yoros Kalesi, “Boğaziçi’nde ayakta duran en geniş alana sahip kale” olma özelliğini taşıyor. İçkale ve Çifte Kuleler İçkale’ye doğu yönünden, yükseklikleri yaklaşık 20 metre olan iki kulenin arasındaki büyük bir kapıdan giriliyormuş. Kulelere ait bilinen en eski görsel belge, 1580’lerde İstanbul’a gelmiş olan Breten’li Alman gezgin Michael Heberer’in İstanbul Haritası gravürü. Bu tarihten sonraki görsel belgelerde külahlar yoktur. Öte yandan, Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da ayakta kalan son kalesi Yoros, boğazı koruyan daha modern tabyalarının yapılması ile askeri önemini kaybetmiş, zamanla bir mesire yeri olmuş. Bugün de bu amaçla ziyaret ediliyor. tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org 187 188 tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org 8) Poyrazköy- Merkez İstanbul çevresindeki en temiz deniz suyuna sahip, 3 plajı ve sahili ile sevilen bir yerdir. Köy halkının çoğu balıkçılıkla geçinir. ripçe Kalesi’nin de yakınında bulunan 22 m çapında, iki katlı, dairesel planlı bir yapı kalıntısına dikkat çekiyor. Bu yapı kalıntısı biri büyük, biri küçük yassı tuğla kemerli pencerelerle çevrili olup Garipçe’deki kalıntıya çok benziyormuş. Poyraz Limanı Kalesi Karşıdaki Garipçe burnu ile kıyıdan kıyıya mesafesi 1690 m’dir. Deniz seviyesinden yüksekliği 30 m civarındadır. Bu kalenin projesi, Sultan III. Mustafa’nın, İstanbul’un savunma sistemlerini güçlendirmek amacıyla danıştığı Fransa Kralı’nın tavsiyesiyle, Baron de Tott tarafından gerçekleştirilmiş. Anadol, incelemeleri sırasında benzeri Ga- Poyrazköy Kalesi’nin Yapısal Özellikleri Poyrazköy Kalesi, karşıdaki Garipçe Kalesi gibi kırık köşeleri olan ve batıya doğru uzanan bir dikdörtgen plana sahip. Uzunluğu 160 m, genişliği ise ortalama 35 m’dir. Betonarme ilaveler, bu kaleye Garipçe’dekinden daha fazla önem verilmiş ve daha uzun süre kullanılmış olduğunu göstermektedir. tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org 10) Anadolu Feneri - Merkez Anadolu Feneri Köyü, Boğaziçi’nin Anadolu yakasında kuzeydeki son yerleşim birimi. Ondan sonra Riva gelir ki zaten Karadeniz kıyısındadır. Kale, Kabakoz ve Çakal koylarının ortasında batıya doğru uzanan bir yarımadanın (Yom Burnu) ucunda kurulmuştur. Yarımadanın denizden yüksekliği ortalama 50 m civarında olup, kuzeyi tamamen Karadeniz’e bakmaktadır. 1889’da Fener’in hemen yanında ve kale üst burcunun bitişiğine bir cami inşa edilmiş. Bu cami “Hamid-i Evvel” ya da “Fener Camii” diye bilinir ki, verandasından manzaranın en güzel göründüğü yerlerden biridir. 11) Anadolu Feneri Kalesi Anadolu Feneri ile Anadolu Feneri Kalesi adeta özdeşleşmiştir. Hatta sanki Kale, Fener için vardır! Kalede bugün de var olan bir mermer kitabede günümüz Türkçesi ile: “Bu yeni kaleyi Karadeniz Boğazı’nın korunması için III. Ahmedin oğlu, (Büyük) İskender’e benzeyen, karaların, denizlerin ve şahların Ulu Hakanı Sultan Mustafa (III.) yaptırdı (1182=1768)” yazısı bulunmaktadır. Anadol ve Demirer, kitabenin Osmanlıcasındaki “cedid” sözcüğü “yeni” anlamına geldiğinden, III. Mustafa’nın buradaki eski bir kaleyi yenilediği anlamı çıkarılabileceğine de dikkat çekiyorlar. Zaten Sultan III. Mustafa’nın Rus tehlikesi karşısında Boğazların savunma sisteminin geliştirilmesi konusunda çok duyarlı ve kararlı bir padişah olduğunu, ikisi Çanakkale Boğazı’nda olmak mevcut dört kaleyi tahkim ettirdikleri gibi; 1770 Çeşme bozgunundan sonra, Garipçe ve Poyrazköy Kaleleri gibi iki kalenin daha yapıldığını da ekliyorlar. Bunu kanıtlayan ilk belge, E. Flandin’in 1843 tarihli gravürü: “L’Orient” adlı kitabının ilk tablosu olan “Entrée du Bosphore par la Mer Noire” (Karadeniz’den Boğaziçi’ne Giriş) gravüründe, yarımada üzerinde üç kademeli fener ile denize kadar inen surlar ve üzerindeki burçlar görülüyor. İkinci belge ise; 1877 tarihinde The Illustrated London News’de yayınlanmış olan “The Fortresses of the Bosphorus”; (Boğaziçi’nin Kaleleri) makalesinde yer alan bir gravür. Burada, arka fonda Yom (Büyük Burun ya da Müjde Burnu) ve Elmas Burnu silüet halinde görülmekte. Kalenin yıkılmamış halinin en ayrıntılı görüntüsü 1877 tarihli gravürde mevcuttur. Köyün monografisini ilk defa Anadolu Feneri – Tarihten Gelen Işık kitabı ile Ali Soysal, bu köyde bizzat yaşayarak çıkartmış ve Kale ile ilgili derinlemesine araştırmalar yapmış. Anadolu Feneri Kalesi’nin Yapısal Özellikleri ve Günümüzdeki Durumu Kalenin üst burcunun zemini, denizden 50 m yüksekte. Burç duvarları da bu zeminden 6-7 m yüksekliktedir. Bugün sur ve burçların bir bölümünün ancak temel izleri duruyor. 189 190 tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org III. ETAP Beykoz’un Suları, Sarayları, Koruları-II 12) Paşabahçe- Merkez 13) Beykoz’un Endüstri Mirası: Paşabahçe Cam Fabrikası (Şişe/Cam) Binası 14) Paşabahçe Tekel Fabrikası Binası 15) Çubuklu ve Hidiv Kasrı 16) Mihrabat Korusu- Dinlenme 17) Kanlıca- Merkez ve Kanlıca Yoğurdu 18) Kanlıca İskender Paşa Camii ve Türbe ve Muvakkithane 19) Küçüksu Mihrişah Sultan Çeşmesi 20) Küçüksu Kasrı 21) Anadoluhisarı- Merkez ve Göksu Boğaz Anadolu Yakası Kaleleri -II 22) Anadolu Hisarı Kalesi ve dönüş... 12) Paşabahçe- Merkez Evliya Çelebi’nin anlattığına göre 17. yüzyılda evleri bahçeli, 300 haneli ve bir camili küçük bir yerleşim yeridir Paşabahçe. Paşabahçe adı da, “Deli” lâkabı ile tanınan Sultan İbrahim’in (hd.1640-1648) sadrazamı Hezarpare Ahmet Paşa’nın burada bir saray yaptırmasından dolayı imiş. 17. yüzyılda küçük bir yerleşme olan Paşabahçe’nin hiç hamamı yokmuş. Ahmet Paşa sarayının bahçesindeki hamamı kullanan halk, zamanla buraya “Paşabahçesi” demiş. Karagöz Sırtı camii, Konstantinos Eleni kilisesi, III. Mustafa Camii tarihi yapılar arasındadır. Ünlü Sultaniye Mesiresi de Paşabahçe sınırları içindedir. Sahilinde birbirinden güzel yalılar vardır. 13) Beykoz’un Endüstri Mirası: Paşabahçe Cam Fabrikası (Şişe/Cam) Binası İstanbul’un sanayileşme hamleleri esasen İstanbul’un fethiyle birlikte başlamış. Bu olguyu üç değişik karakterle aşamalara ayıran Önder Küçükerman, birinci devrenin, İstanbul’un alınmasından itibaren başlayan ve ışığını Doğu’dan alan “Şark sanatı” sanayii olarak tanımlıyor. Küçükerman, asıl büyük endüstriyel tasarım ve tekno- tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org lojisinin Kapalıçarşı civarında geliştiğini belirtiyor. İkinci evre, 1800’lü yıllarda Endüstri Devrimi’nden yansıyan ışıkla “Garp sanayii veya sanatları” olarak tanımlanıyor. Küçükerman, Cumhuriyet’in kurulmasıyla başlayan, üçüncü evreyi de “doğu ile batının, geleneksel ile yeni teknolojilerin bir araya getirilerek biçimlendirildiği dönem” olarak tanımlıyor. Bu dönemde Beykoz’da 1800’lerde kurulan üretim düzeni, 1930’larda tamamen yenilenerek Türkiye’nin ihtiyacını karşılayacak hale getirilmiş. İşte o dönemin endüstriyel mirasından örnekler: 19. yüzyılda İstanbul’da Beykoz civarında değişik özellikler gösteren cam eşya yapan atölyelerin ilki III. Selim zamanında opal cam tekniğini Venedik’te öğrenip, İstanbul’a dönen Mevlevi dervişi Mehmed Dede tarafından kurulmuştu. Sultan Abdülmecit’in, kurdurduğu cam fabrikasında da Beykoz ya da İstanbul işi diye adlandırılan cam eşyalar yapılmıştır. Paşabahçe Cam Fabrikası 1990’larda çevredeki sıkışıklık nedeniyle kapatılmıştır. Tesis artık başka bir işlevle dönüşüm geçirecektir. Ancak dev bir marka; Paşabahçe de orada doğmuştur. Paşabahçe Cam Fabrikası Sultan III. Selim döneminde Boğaziçi’nde başlatılan camcılığın en son kuşağı 1934 yılında Cumhuriyet’in en önemli kuruluşlarından biri olan Paşabahçe Cam Fabrikası’nın da temelini oluşturuyordu. 14) Paşabahçe Tekel Fabrikası Binası... 191 192 tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org 15) Çubuklu ve Hidiv Kasrı Beykoz’un önemli bahçelerinden Çubuklu Bahçesi bugünkü Çubuklu sahilindeydi. 18. yüzyıl yazarları bu bahçenin içinde bir saray olduğunu yazarlar. Bugün Boğaz’ın her yerinden görünen Hıdiv Kasrı da en güzel tepelerden birine kurulmuştur. 1907 yılında Mısır’ın son hıdivi Abbas Hilmi Paşa tarafından İtalyan mimar Delfo Seminati’ye yaptırılmıştır. Mısır’ı işgal eden İngilizler, ülkeye krallık sistemini getirerek, Abbas Hilmi Paşa’nın Hidivlik unvanını elinden alınca Abbas Hilmi Paşa, tahttan düşürülmesi üzerine İsviçre’ye gitmiş, ailesi ise 1937 yılına kadar Hidiv Kasrı’nda kalmış. Hidiv Kasrı’nın işletmeciliği, 1996 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kuruluşu olan Beltur’a verildi. Kasrın ana girişin ortasında mermerden ihtişamlı ve anıtsal bir çeşmesi var. Mermer Salon, Konkav Salon, Boğaz’a bakan Mermer Teras, muazzam gül bahçesiyle Hidiv Kasrı uzaktan bile pek etkileyicidir. Harita: Hidiv Kasrı Web Sitesi: www.hidivkasri.com tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org 16) Mihrabat Korusu- Dinlenme 17) Kanlıca- Merkez ve Kanlıca Yoğurdu Anadolu Yakası’nın en yeşil yerlerinden birindesiniz. Körfez’in üstünde, içinde yürüyüş yolları olan bu koru, aynı zamanda Boğaz ve her iki köprüyü içine alan manzarayı da sunuyor. Sultan I. Mahmud döneminden beri burada bulunan koruda Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın inşa ettirerek Sultan III. Ahmed’e armağan ettiği “Mihrabad Kasrı” varmış. Evliya Çelebi Seyahatname’de Kanlıca’nın pek mamur olduğunu vurgulayarak, İbrahim Çelebi Yalısı, Emir Paşa Yalısı, Süleyman Efendi Yalısı ve Lonkazade’nin yalısının varlığından bahseder. Bu yalıların hiçbiri günümüze ulaşmamış. Web: www.mihrabatkorusu.com 193 194 tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org 18) Kanlıca İskender Paşa Cami ve Türbe ve Muvakkithane Kanlıca’daki Gazi İskender Paşa Cami, Mimar Sinan’ın çatılı camiler grubuna girmektedir. Gazi İskender Paşa Külliyesi Camii, Kanlıca’da Barış Manço Caddesi üzerinde, Kanlıca İskelesi’nin hemen önündeki küçük meydanda yer alır. Yapı, “Magosa Fatihi” olarak da tanınan Gazi İskender Paşa (ö. 1570) tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Kanlıca Cami, küçük bir külliyenin merkezi olarak 1559-1560 yılları arasında inşa edilmiştir. Kapının üzerindeki kitabe levhasına ta’lik hatla “Eser- i Rıfat Paşa 1266” ibaresi yazılmıştır. tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org 19) Küçüksu Mihrişah Sultan Çeşmesi Küçüksu Kasrı’nın yanındaki Mihrişah Valide Sultan Çeşmesi ya da halk arasındaki adıyla “Küçüksu Çeşmesi”, işlemeli ayna taşları ile Lale Devri üslûbunun zarif bir örneğidir. 1806’da Sultan III. Selim Han tarafından annesi Mihrişah Sultan adına yaptırılmıştır. Eski Boğaziçi resimlerinde en fazla tasvir edilen yapılardan biridir. Sultan III. Selim 1792’de henüz ahşap bir yapı olan Küçüksu Kasrı’nı tamir ettirmiş, kasrın arkasında ve yanında bulunan ağaçlık mesire yerini de düzenletmiş, sonra da çok sevdiği annesi için bu çeşmeyi yaptırmıştır. 195 196 tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org 20) Küçüksu Kasrı Yörenin yerleşim tarihi Bizans dönemine dek inmektedir. Osmanlı döneminde padişahın has bahçelerinden biri olan Küçüksu ve çevresini, Sultan IV. Murad’ın (16231640) çok sevdiği ve buraya “Gümüş Selvi” adını verdiği bilinmektedir. 17. yüzyıldan başlayarak çeşitli kaynaklarda “Bağçe-i Göksu” adıyla geçen yörede, özellikle 18. yüzyıldan itibaren yoğun bir yapılaşma izlenmektedir. Sultan I. Mahmud (17301754) döneminde Divitdâr Emin Mehmed Paşa, padişah için bu Hasbahçe’nin deniz kıyısına iki katlı ahşap bir saray yaptırmış, bu yapı Sultan III. Selim (1789-1807) ve Sultan II. Mahmud (1808-1839) dönemlerinde de onarılarak kullanılmıştır. Sultan Abdülmecid, Dolmabahçe ve Ihlamur yapılarında olduğu gibi Küçüksu Kasrı’nın bulunduğu alanda da eski ve ahşap yapıyı yıktırarak, yerine bugünkü kasrı yaptırmıştır. 1857 yılında yapımı tamamlanan Küçüksu Kasrı, 15 x 27 m. bir alan üzerine yığma tekniğiyle ve kâgir olarak yapılmıştır. Zengin bir sanat müzesi niteliğindeki Küçüksu Kasrı’nın, Cumhuriyet döneminde bir süre devlet konukevi olarak kullanılmış olduğu bilinmektedir. 1996 yılında yeniden müze-saray olarak ziyarete açılmıştır. tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org 21) Anadolu Hisarı ve Göksu Murat Belge, Anadoluhisarı ve Göksu’yu şöyle anlatıyor: “... Adını 14. yüzyıl sonlarında I. Bayezid tarafından yaptırılmış olan hisardan alır. Fatih gibi Bayezid de İstanbul’u almayı tasarlıyordu. Ne var ki, bu büyük sefere girişmeden önce doğuya dönüp Timurlenk’i durdurması gerekti. İki ordu arasında yapılan Ankara Meydan Savaşı Osmanlıların bozgunuyla sonuçlandı. Bu savaşta Bayezid’in kendisi de Timur’a tutsak düştü.... Kalenin kendisine Güzelce Hisar da denir. Hisar oldukça küçüktür, bir kesimi zamanla yok olup gitmiştir. Ancak, küçüldüğünden ötürü daha az askeri nitelik taşımış, ürkütücü olmamıştır. Hisarın çevresi alçakgönüllü, sevimli evlerle kuşatılmıştır. Hemen ötesinde Göksu Deresi denize açılır. Göksu ve daha güneydeki Küçüksu Avrupalılarca ‘Asya’nın Tatlı Suları’ diye bilinir. Derenin her iki yakası boyunca ahşap evler sıralanırdı. Zamanın ‘yüksek sosyetesi’, yanlarında çalgıcılarla zarif kayıklara biner, şarkılar söyleyerek ya da dinleyerek, mehtabı seyrederek, kıyı boyu kürek çeke çeke dolaşırlardı. Erkeklerle kadınlar yine ayrı ayrı kayıklardaydı, ama âşıkane göz süzmeler, bıyık burmalar gırla giderdi.... İki derenin arasında kalan geniş çayır da piknik yapmak için sevilen bir yerdi. Piknikler gündüzün yapılırdı, ama etkinlikler aşağı yukarı gecekinin aynıydı.... Zamanla peçeler gitgide saydamlaştı ve güzelliği gizleyeceğine, baştan çıkarıcı bir biçimde büsbütün ortaya çıkarmaya başladı. Abdülmecit mimarbaşısı Nikoğos Balyan’a burada bir saray yapmasını emretmişti. Küçüksu Kasrı eklektik görkemiyle hâlâ orada, kıyıda duruyor.” Bu semtin değerli insanları tarafından oluşturulmuş siteye uğramanızı hararetle tavsiye ediyoruz: Anadoluhisarı, Göksu, Küçüksu Rehberi: www.ahisar.com 197 198 tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org Boğaz Anadolu Yakası Kaleleri -II 22) Anadolu Hisarı Kalesi Hakkında çok şey bilinip paylaşılan, bolca da ziyaret edilen kale, Boğazın orta bölgesinde, kendi adını taşıyan köyde, Göksu Deresi’nin denize kavuştuğu noktada bulunuyor. Osmanlılar’ın İstanbul’u almak üzere bölgede yaptıkları ilk kaledir. Yıldırım Beyazıd tarafından 1395’de bir “ileri karakol” görevi yapması için inşa ettirilmiştir. Daha sonra Fatih Sultan Mehmed de dış sur ve burçlar ile “Hisarpeçe”yi eklettirmiş. Bu kale de İstanbul’un fethinden sonra eski önemini yitirmiş. A. Gabriel’in ayrıntılı araştırmalarından derleyen Anadol, yukarıda soldaki resimde yerleşim planı ve silüet restitüsyonu aktarmış. Sağdaki resimde de yine Gabriel’in 1930-40 yılları arasında arası çektiği fotoğrafı da belgesel önemi olduğu için kitabına eklemiş. Yapısal Özellikleri Anadolu Hisarı; surlarla çevrili, dörtgen planlı ve dört katlı bir “iç kale” ile dış surların koruduğu “dış kale”den oluşuyor. Toplam alanı beş dönüm civarında bulunan Anadolu Hisarı hakkında ayrıntılı bilgilere A. Gabriel’in İstanbul Türk Kaleleri kitabından da ulaşmak mümkün. tanbuş istanbulturizmmerkezleri.org 199
© Copyright 2024 Paperzz