beykoz-anadolu kavağı

tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
BOĞAZİÇİ
(BEYKOZ-ANADOLU KAVAĞI)
tanbuş
* Küçüksu Kasrı
* Küçüksu Mihrişah
Sultan Çeşmesi
istanbulturizmmerkezleri.org
* Kanlıca
* Kanlıca İskender Paşa Camii,
Türbe ve Muvakkithane
* Anadolu Hisarı
* Göksu
Mihrabat
Korusu
* Çubuklu
* Hidiv Kasrı
Beykoz Kasrı
Ahmet Mit
Efendi Yal
On Çeşmeler
Paşabahçe
Paşabahçe Cam Fabrikası
Beykoz (Abrah
tanbuş
that
lısı
istanbulturizmmerkezleri.org
Yuşa Tepesi
Anadolu Kavağı
Yoros Kalesi
ham Paşa) Korusu
Poyrazköy
Poyrazköy Liman Kalesi
Anadolu Feneri Kalesi
168
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
Boğaziçi’ne Karadeniz’den Giriş ve
Boğaz Anadolu Kaleleri
I- Anadolu Yakası / Beykoz - Anadolu
Kavağı Hattı
Binlerce yıllık bir özlemin bitişi! Asya ile Avrupa’nın Boğaziçi köprüleri ile birbirine kavuştuğu, bu kavuşmanın binlerce renk çiçekle ve yeşille kutlandığı İstanbul’un saklı cenneti: Beykoz
İstanbul’da yemeklerin tadına da bir de burada bakın! İstanbul’da doğal tarım ürünlerinin,
Boğaz’ın sunduğu deniz ürünleri ile buluştuğu lezzet cenneti!
Bu bölümde İstanbul ve Boğaziçi’ne Karadeniz’den bakıp Anadolu yakasından keşfi sürdürüyoruz. Önce Boğaziçi ve Anadolu Yakası hakkında bilgi verecek, sonra Boğaz’ın Karadeniz’le
buluştuğu bu en uç bölgedeki Beykoz İlçesi ve onun sınırlarındaki Anadolu Kavağı ile Çubuklu, Paşabahçe, Kanlıca ve Anadolu Hisarı tarihi boğaz köylerinin az bilinenlerini paylaşacağız.
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
Rotamız 3 etaplı
I. ETAP: Beykoz’un Suları, Sarayları,
Koruları-I
1) On Çeşmeler
2) Ahmet Mithat Efendi Yalısı
3) Beykoz Kasrı
4) (Abraham Paşa) Beykoz Korusu
5) Yuşa Tepesi
6) Anadolu Kavağı- Merkez
II. ETAP: Boğaz Anadolu Yakası Kaleleri -I
7) Yoros Kalesi
8) Poyrazköy- Merkez
9) Poyraz Limanı Kalesi
10) Anadolu Feneri- Merkez
11) Anadolu Feneri Kalesi
ve Paşabahçe’ye dönüş.
III. ETAP Beykoz’un Suları, Sarayları,
Koruları-II
12) Paşabahçe- Merkez
13) Beykoz’un Endüstri Mirası: Paşabahçe
Cam Fabrikası (Şişe/Cam) Binası
14) Paşabahçe İçki Fabrikası Binası
15) Çubuklu ve Hidiv Kasrı
16) Mihrabat Korusu- Dinlenme
17) Kanlıca- Merkez ve Kanlıca Yoğurdu
18) Kanlıca İskender Paşa Camii ve Türbe
ve Muvakkithane
19) Küçüksu Mihrişah Sultan Çeşmesi
20) Küçüksu Kasrı
21) Anadoluhisarı- Merkez ve Göksu
Boğaz Anadolu Yakası Kaleleri -II
22) Anadolu Hisarı Kalesi ve dönüş.
169
170
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
Ulaşım
Eğer yola çıkış noktanız Avrupa yakasında
ise en hızlı ulaşım şudur:
Anadolu yakasına uzun süren bir deniz
yolculuğuyla gelmeniz güzel bir deneyim
olmakla birlikte zaman kazandırmaz. Şehir
Hatları vapur kalkış zamanlarını Boğaz
seferleri için düzenlenmiş olan “sehirhatlari.com” web sitesinde bulabilirsiniz.
Boğaz Anadolu Yakası- Genel
Doğu Romalı Boğaziçi’nde Anadolu
Yakası ve Beykoz
Konstantin’in aslında Kalkhedon’u başkent
yapmayı düşünüyordu. Onun döneminde ve Kalkhedon Konsil olduktan sonra
Boğaz’ın Anadolu yakası rağbet görmeye
başlıyor. Fakat buralardan Karadeniz’e
kadar olan kısımda Doğu Roma dönemin-
de yapılmış ilk ve son kale olan Yoros ve
bir- iki gözetleme kulesi dışında bugünkü
Beykoz ve çevresinin biraz uzak ülke
muamelesi gördüğünü söylemek herhalde
çok da yanlış olmayabilir. Ta ki İstanbul
Türkler’in eline geçene kadar!
Osmanlı İmparatorluğu’nda Boğaz’ın
Anadolu Yakası ve Beykoz
Boğazın Anadolu yakası, Yoros’tan başlayarak kale onarım ve yapımlarına sahne
oluyor. Baştan sona Türk yapımı ilk kale
ise Osmanlıların Yoros ve Şile kalelerini
aldıktan sonra yaptıkları Anadoluhisarı ya
da Güzelce Hisar.
Osmanlılarla birlikte Üsküdar çok gelişirken, yapılmaya başlanan ilk camilerden
Boğaz’ın Anadolu yakası da payını alıyor.
16. yüzyılda Mimar Sinan da 1559’da
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
Kanlıca’ya Gazi İskender Paşa Cami’ni inşa
ederken, Anadolu Kavağı’ndan başlayarak Üsküdar’a doğru yer alan Boğaz
köylerine de bolca mescid yapılıyor. Yine
16. yüzyılda İstanbul’da yapılan sokak
çeşmelerinden biri Beykoz’da, altısı da
Üsküdar’da bulunuyor. 18. yüzyılda önemli
değişiklikler geçirmesine rağmen 17. yüzyılda günümüze kadar ulaşan en eski sivil
mimarlık örneği; Kanlıca ile Anadoluhisarı
arasında yapılan Amcazade Hüseyin Paşa
yalısının divanhanesi.
Selimiye Kışlası, Selimiye Camii gibi anıtsal yapılar, kışlalar, okullar, ilk sanayi tesisleri bu yüzyılda yapıldığı için 19. yüzyıl
Anadolu yakası için çok önemli bir zaman
dilimidir. 1810’da Beykoz’da faaliyete geçen
tabakhane ise 20. yüzyıla kadar işlevini
sürdürecek Beykoz Deri ve Kundura Fabri-
kası’nın temelini oluşturmuş.
Aynı yüzyılda, Çengelköy’de ordunun batı
tarzı eğitilmesi amacıyla Kuleli Kışlası,
Üsküdar’da Şerefâbâd Kasrı yenilenmesi,
Beylerbeyi’nde Bağ-ı Ferah (Mermer
Köşk), Göksu Kasrı, Beykoz Kasrı ve daha
sonraları binası Kandilli Kız Lisesi olarak
kullanılacak olan Adile Sultan Sarayı
yapılıyor.
1838’de tahta geçen Sultan Abdülmecid,
babası II. Mahmud gibi Topkapı Sarayı’nda
ikamet etmeyi sevmediğinden sahil
saraylarında oturmuş ve Çarşamba’daki
Sultan Selim Camii’ndeki Köşk’ü, Boğaz’da
Küçüksu Kasrı’nı ve Topkapı Sarayı’ndaki
Mecidiye Köşkü’nü yaptırmış. Dolmabahçe
Sarayı bitince hem burada hem de Beylerbeyi’nde, yani Boğaz’ın iki yakasındaki iki
sarayda oturmayı tercih etmiş.
171
172
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
Boğaz Vapurları
1837 yılında biri İngiliz, diğeri Rus iki şirket Boğaz köylerine birer vapur çalıştırmaya başlar. Bir müddet sonra Hazine-i Hassa
Vapurları İdaresi kurulur ve saraya ait
Hümapervaz vapurunu devralarak Boğaz
seferlerine katılır. Artan talebi karşılamak
amacı ile “Mesir-i Bahri” adlı ikinci bir
vapur daha yapılır. Giderek artan yolcu
ve özellikle de taşıtı güvenli bir şekilde iki
yaka arasında taşımak amacıyla dünyada
ilk defa bir arabalı vapur yaptırılır. 1872’de
sefere alınan Suhûlet türünün ilk örneği
imiş. Onun arkasından 1969’a kadar hizmet veren, yandan çarklı Sahilbent arabalı
vapuru seferlere başlamış.
İdari Yapılanmada Değişiklikler
Böylece Boğaz kıyıları ve yamaçları, Üsküdar’ın Bağlarbaşı, Altunizade, Acıbadem
gibi semtlerde de yerleşim yoğunlaşmaya başlıyor. Boğazın Anadolu kıyısının
gördüğü rağbet artıyor, şehir dokusu da
renkleniyor.
19. yüzyıldan günümüze Çubuklu’da Halil
Ethem Yalısı, Kanlıca körfezinde Prenses
Rukiye Yalısı, Anadoluhisarı’nda Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı, Kandilli’de Kıbrıslılar,
Abut Efendi ve Kont Ostrorog Yalıları,
Kuzguncuk’ta Fethi Ahmed Paşa Yalısı ile
Salacak’ta Çürüksulu Ahmed Paşa Konağı
gibi az sayıda da olsa önemli sivil mimarlık
örnekleri kalmıştır.
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
Cumhuriyet Döneminde Boğaziçi ve
Anadolu Yakası
1950’li yıllara kadar Anadolu sahili yerleşmelerinde önemli bir değişim gözlenmiyor.
Sedad Hakkı Eldem’in; Kandilli Komili
Yalısı, Çolakoğlu Evi, İkbal Sultan Yalısı,
Vaniköy Kıraç Yalısı, Topbaş Evi, Beylerbeyi Ayaşlı Yalısı ise 20. yüzyılda Boğaziçi’ne
iz bırakan önemli yapılardan. Boğaz bu
dönemdeki imar hareketlerinden payını
alıyor. Ahşap köşklerin çoğunun yerine
betonarme apartmanlar geçiyor.
raki dönemde kabul görmeye başlıyor. İlk
olarak, 1973’de hizmete açılan Boğaziçi
Köprüsü, Boğaz’ın iki kıyısını birbirine
bağlıyor.
Boğaziçi Köprüleri
20. yüzyılda İstanbul Boğazı’na köprü
projesi tekrar gündeme geliyor ve Henri
Prost’un İstanbul’u planlamasından son-
Üçüncü köprünün ise 2015’de hizmete
girmesi planlanarak 2013’de, İstanbul’un
fethinin yıl dönümü olan 29 Mayıs’ta
Sarıyer Garipçe’de temeli atıdı.
İki yıl sonra Boğaziçi Köprüsü’nün aşırı
yüklendiği gerekçesiyle bir köprü daha
yapılıyor. Beykoz Kavacık ile Hisarüstü
arasında yapılan ve 1988’de hizmete açılan
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü daha çok
“İkinci köprü” diye anılırken, ilk yapılana
da “Birinci Köprü” deniyor.
173
174
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
Beykoz- Phiale, Amykus, Binkos, Beyköyü
Beykoz’un Adı
Beykoz’a; Doğu Roma döneminde “Philae”
deniliyormuş. “Phiale”, “su çanağı” anlamına geliyor. Antoine Gallard, üzerinde
bir Baküs tapınağı tasviri bulunan sütun
parçasından yola çıkarak Beykoz’un ilk
kuruluşunu İlkçağ’a indirir.
Bugün Yoros Kalesi’nin yapıldığı tepe ve
çevresi bölgenin tarihçesi 5. yüzyıla kadar
iniyor. Bu bölge “Hieron” yani kutsal alan
olarak biliniyor. Doğu Roma döneminde
Kanlıca; “Boraidion” ve Çubuklu deresinin
ağzındaki “Eiranaion”, ufak ölçekli bir
manastır ile balıkçı kulübelerinin yer aldığı
yerleşmeler. “Amykus” koyu olarak da
bilinen, “Amaia”, “Mermer İskele” adıyla da
anılan Beykoz’un Türkçe adının nereden
geldiği konusunda ise farklı görüşler var.
Sonundaki ekin “koz” mu, yoksa “kos”
mu olduğuna göre değişen bu görüşlerden
birine göre, “kos”, Farsça “köy” demek
olduğundan, Beykoz da “Beyköyü” demek.
18. yüzyıl yazarlarından İnciciyan, bölge
ceviziyle de ünlü olduğu ve “koz” ceviz anlamına da geldiği için “Bey Cevizi” demek
olduğunu söylüyor. Ona göre, “Beykoz”
adı da meşhur “On Çeşmeler”in yanındaki
ulu bir ceviz ağacından geliyor. Bir aralar
semte “Cevizi bol” anlamında “Binkos” da
denilmiş. Beykoz’un tarihi gelişimi MÖ
700’lü yıllara dayandırılıyor. Bu tarihte
bölgeye deniz yolu ile gelen Traklar’ın Bebrik adı ile kurdukları devletin bulunduğu
köyün kısa zamanda gelişmesi ile Kral
Amiyus bu köye kendi adını veriyor. Traklar’dan sonra Amykus Persler, Abbasiler
gibi kültürlere de ev sahipliği yapmış. Beykoz İstanbul’un fethinden çok önce 1402’de
Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı
İmparatorluğu topraklarına katılıyor. Adı
da o zamandan itibaren Beykoz oluyor.
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
Osmanlı Beykozu’nun Has Bahçeleri,
Mesireleri
“Bahçe” denildiğinde bugünkü küçücük
bahçeler akla gelmesin. Osmanlı dönemindeki bahçe, içindeki birçok yapı ile birlikte
devasa bir yeşil yaşam ve keyif alanı imiş.
1458’de Fatih Sultan Mehmed, Beykoz’da
Akbaba köyü yakınlarında avlanırken,
Mahmud Paşa’nın Tokat’ı aldığı haberi
gelince, çok sevinip, bir bahçe yapılması
emrini vermiş. Böylece Boğaz’ın Anadolu
yakasındaki ilk bahçe kurulmuş. Tokat
Bahçesi, Fatih’in dediği gibi Boğaz’a güzel
bir örnek olmuş ve arkasından bahçeler
çoğalmış.
Sonraki dönemlerde Saffet Paşa’nın Kanlıca’daki kestaneliği ile çiçek ve sebze bah-
çesi, IV. Murad’ın sık servilerle donanmış
Göksu Çayırı, has bahçesi, Tokat Bahçesi
örnek alınarak yapılmış bahçelerden.
Kandilli’deki Nevâbâd Köşkü’nün, IV.
Murad’ın Revan seferinden döndüğünde
bir şehzadenin doğumu üzerine yedi gece
boyunca kandiller yaktırdığı için tarihe
Kandilli Bahçesi diye geçen büyük bahçesi,
Kuleli olarak bilinen Narlıbahçe’de I.
Süleyman’ın kendi eliyle diktiği servi ağaçlı
Hasbahçesi, Sultan Ahmed’in yaptırdığı
Şevkâbâd Kasrı’nın Avcı IV. Mehmed
döneminde hayat bulan, kiraz ağaçlarıyla
tanınmış Istavroz Bahçesi, Beykoz sınırları
içindeki ünlü bahçelerden.
175
176
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
Beykoz’un Av Alanları, Avcıları
Günümüzde Beykoz’un doğusunda yer
alan sık ormanlık alanlarda yaban domuzu avı yapılabilmekte, ilçe sınırlarının
kuzeydoğu yakasında tavşan, çulluk, tilki
ve nadir olmakla birlikte dağ kekliği de avlanabilmektedir. Ayrıca av mevsimlerinde
Ömerli baraj gölü civarında kaz ve ördek
avı da yapılabilmektedir. Meraklılar için bu
konudaki bilgi kaynaklarından biri Beykoz
Avcılar ve Atıcılık Kulübü olabilir.
Beykoz’un Balıkları, Balıkçıları...
1. Etap: Beykoz’un Suları, Sarayları,
Koruları-I
1) Beykoz- Merkez ve On Çeşmeler
2) Ahmet Mithat Efendi Yalısı
3) Beykoz Kasrı - Yalıköy
4) (Abraham Paşa) Beykoz Korusu
5) Yuşa Tepesi
6) Anadolu Kavağı- Merkez
1) Beykoz- Merkez ve On Çeşmeler
Deniz seviyesinden başlayarak 240
metreye kadar yükselen engebeli arazisi,
Riva, Küçüksu ve Göksu derelerinin açtığı
vadilerle bölünen Beykoz; Şile, Üsküdar,
Ümraniye, Kartal ve Sultanbeyli ilçeleriyle
komşudur.
Geçmişin Beykoz’u Türkler’in, Rumlar’ın,
Ermeniler’in ve Yahudiler’in bir arada
yaşadığı kozmopolit bir yerleşkedir.
Günümüzde, eski Boğaz köylerinin çoğu
ile eskiden hiç olmayan ve hızlı ve yoğun
yapılaşmalardan sonra ortaya çıkmış
yenileri, “Mahalle” adı altında karşımıza
çıkıyor: Anadolu Hisarı, Anadolu Kavağı,
Beykoz Merkez, Çiğdem, Çubuklu, Göksu,
Gümüşsuyu, İncirköy, Kanlıca, Kavacık,
Ortaçeşme, Paşabahçe, Soğuksu, Yalıköy,
Yenimahalle, Tokatköy, Çamlıbahçe,
Rüzgarlıbahçe, Göztepe, Acarlar, Baklacı,
Çengeldere, Çiftlik, Fatih, Yavuzselim.
“Köy” statüsündeki yerleşimler de şöyle:
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
Akbaba, Alibahadır, Anadolu Feneri,
Riva, Dereseki, Elmalı, Görele, Kaynarca,
Polonez, Örnekköy, Mahmutşevketpaşa,
Bozhane, Cumhuriyet, Göllü, İshaklı,
Kılıçlı, Öğümce, Paşamandıra, Zerzevatçı,
Poyraz.
Beykoz’un merkezinde sizi ilk karşılayan
önündeki asırlık ağacıyla birlikte meşhur
On Çeşmeler olacak. Meydanın etrafında
hala ayakta duran tarihi evlerin altında
açılmış dükkanlar bulunur. Onların arasında meşhur Beykoz paçacıları da yer alır.
İskele’nin güneyinde ise birbirlerine yakın
konumda Rum Ayia Paraskevi ile Ermeni
Surp Nikoğos kiliseleri bulunur.
En eski çeşme: 16. Yüzyıl’dan On Çeşmeler
(İshak Ağa Çeşmesi)
Beykoz’da İskele Meydanı’nda bulunan
On Çeşmeler; Gümrük Emini İshak Ağa
tarafından 1746’da yaptırılarak bugünkü
halini aldığı için “İshak Ağa Çeşmesi” diye
anılır. Esasen, 16. yüzyılda Kanuni Sultan
Süleyman’ın Hasodabaşı’sı Behruz Ağa
tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.
Semavi Eyice, bu çeşmeyi “dünyanın sayılı
mimari eserlerinden biri” olarak niteler.
On Çeşmeler’le ilgili olarak Türk edebiyatında şiirler yazılmış, çeşme, meşhur
ressamlarımız tarafından tuvallere taşınmıştır.
177
178
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
2) Ahmet Mithat Efendi Yalısı
Tanzimat döneminin tanınmış gazeteci
ve yazarlarından, Beykozlu Ahmet Mithat
Efendi 22 yıl boyunca Beykoz Meydanı’nın
solunda, Fevzipaşa Caddesi’nin başlangıç
köşesinde bulunan bu yalıda yaşamış.
Beykoz Spor Kulübünü de o kurmuş.
Dönemin önemli şair ve yazarları bu evde
toplanır ve edebiyat toplantıları yaparlarmış. O yüzden bu yalı Beykoz’un en
meşhur yalısı imiş.
Yıllarca bu yalı kırmızı (aşı boyası) renkteydi. “Ahmet Mithat’ın Kırmızı Yalısı”
diye bir referans noktası oluştururdu.
Restorasyon’dan sonra beyaza boyanmış,
cephesine bir de balkon eklenmiş.
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
3) Beykoz Kasrı - Yalıköy
Beykoz’un Sarayları
Mecidiye Kasrı (Bugünkü Beykoz Kasrı)
1833’te II. Mahmud döneminde Mısır
Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa ile Konya
ovasında bir savaşa girişiliyor. Kavalalı
ordusunun kazandığı zaferler üzerine
Rusya’dan yardım istenip gelen beş bin Rus
askeri Beykoz’da Hünkâr İskelesi denen
alana yerleştiriliyor. Bunun arkasından da
Kavalalı Mehmet Ali Paşa ile Hünkar İskelesi’nde bir antlaşma imzalanıyor. Hatta
antlaşma anısına ve Ruslara teşekkür için
Hünkar İskelesi’ne “Moskof Taşı” adıyla
bir anıt dikiliyor. Bundan 12 yıl sonra
Hidivler’in Beykoz’da yaptırmaya başladığı
Beykoz Kasrı, İstanbul’u ziyaret eden
Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından,
imparatorluk içinde bağımsız yönetime
sahip Mısır Hidivliği’nden bir sadakat
göstergesi olarak Sultan Abdülmecid Han’a
hediye edilmiş. Bina Mehmet Ali Paşa’nın
ölümünden dokuz yıl sonra oğlu Said Paşa
tarafından bitirilebilmiş.
Beykoz’u farklılaştıran yapıların başında
gelen Kasır, Boğaziçi’nin ilk kâgir sarayı
olup 1857’de tamamlanmış. Boğaziçi’nin
kâgir yapılarının en önemlisi olan bina, hemen karşı yakasındaki Yeniköy Avusturya
yazlık sefaretinin sarayına da çok benziyor.
İstanbul’a 1869’da resmi ziyareti sırasında, Beykoz Çayırı’ndaki av partilerine de
katılan İmparatoriçe Eugénie için burada
köşk biçiminde bir pavyon kurulmuştur.
Hünkar Köşkü diye anılan pavyon, Sarkis
Balyan’ın o zamanlarda yeni açılmaya
başlayan dünya sergilerinin dekor benzeri
mimarisinin bir örneği.
Günümüze ulaşamayan bu pavyonla ilgili
bilgiler, eski fotoğraflardan ediniliyor.
Mecidiye Kasrı II. Meşrutiyet ve bilhassa
mütareke yıllarında da çok tahrip görmüş.
TBMM’ye bağlandıktan sonra 2010’da
Milli Saraylar İdaresi tarafından restore
edilmiş.
179
180
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
4) Abraham Paşa- Beykoz Korusu
Boğaziçi’nin Anadolu yakasında bitki
örtüsünün en sık olduğu yer Beykoz’dur.
Abrahampaşa Korusu Beykoz ile Paşabahçe arasındaki sırtlardan başlayarak
Karadeniz’e, Riva’ya kadar uzanan oldukça
geniş bir alana yayılmıştır.
Sultan Abdülhamit II (1842-1918), Abraham Paşanın bu kadar geniş bir koruluğa
sahip olmasını istememiş ve arazi hazineye
devredilmiş. 1908 yılından sonra da Abraham Paşa Korusu’nun Paşabahçe koyuna
tesadüf eden bölümü “Hürriyet Bahçesi”
adı altında halkın ziyaretine açılmış.
Abraham Paşa’nın Mimar Vallaury’ye
yaptırıp içinde son nefesini verdiği, içinde
Emek Sineması, İnci Pastanesi gibi Beyoğlu’nun tarihi mekanlarının bulunduğu
“Cercle d’Orient” binası. 2013’te o da
yıkıldı.
Korunun Bugünü
Korunun bakımı İBB Anadolu Yakası Park
ve Bahçeler Müdürlüğü’nün sorumluluğunda. Korudaki “Beykoz Korusu Sosyal
Tesisleri de Belediye tarafından işletiyor.
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
5) Yuşa Tepesi ve Ziyaretgah
Yuşa Tepesi, Eyüp ve Çamlıca ile birlikte
İstanbul’daki üç kutsal tepeden biridir.
Bunun nedeni burada bulunan Hz. Yuşa
Türbesi ve Yuşa Tepesi Cami’dir. Yuşa Pergamber’in yattığına inanılan türbe ve 1755
tarihli cami her gün çok sayıda Müslüman
zaman zaman da Yahudi ve Hıristiyanlar
tarafından ziyaret edilir.
Osmanlı Dönemi’nde bu tepeye Sadrazam Yirmisekiz Çelebizade Mehmet Sait
Paşa tarafından ve 1755 yılında bir mescit
yaptırmış.
O sıralarda Hazreti Musa ile beraber İsrailoğulları’nı göçebelikten kurtarıp vaadedilmiş topraklara yerleştirdiğine inanılan
Yuşa Peygamber’in Boğaziçi’ne geldiği
ve öldükten sonra bu tepeye gömüldüğü
rivayet ediliyormuş. Sadrazam, buradaki
mezarın etrafına kâgir bir duvar çektirip;
türbeyi daha görünür hale getirmiş. İşte
o zaman halk Yuşa Tepesi’ne akın etmiş.
Kabrin yeri tam tespit edilemediği için
türbesi de hayli geniş çevrelenmiş.
Gösterilen özene rağmen, mescit, daha
sonra bir yangın geçirmiş ve 1863’de Sultan
Abdülaziz tarafından restore ettirilmiş.
Yuşa Tepesi’nden sonraki durağımız
Anadolu Kavağı.
“Boğaziçi’nin Dört Bekçileri” diye de
tanımlanan Anadolu Kavağı Kalesi’ne
çıkacağız. Kaleleri kronolojik sırayla görmeyi tercih ederseniz ve zamanınız bolsa o
zaman orada hiç beklemeden doğru Anadolu Feneri’ne geçip, arada Poyraz Limanı
Kalesi’ne uğrayabilirsiniz.
181
182
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
6) Anadolu Kavağı- Merkez
Anadolu Kavağı, Rumeli Kavağı’nın bu
kıyıdaki ikiz kardeşi gibidir. İkisi de
alçakgönüllü birer balıkçı köyüdür. Arkası
yemyeşil ormanlarla kaplı Anadolu Kavağı,
uzun süre askeri bölge ve Sit alanı olduğu
için de dokusu hiç bozulmamıştı. Anadolu
Kavağı güzel çeşmeleri ile de ünlü.
İskele meydanında yer alan 1785-1786
yıllarında yapılmış ama acemi bir restoras-
yondan sonra hayli kötü olmasına rağmen
hala hizmet veren Evriye Hatun Çeşmesi
gibi.
İskele’nin bulunduğu Meydan da tam bir
yeme-içme yeri cümbüşüdür.
Tam deniz kıyısında olmamakla yerli
halkın tercihlerinden biri de “İsmail’in
Yeri”dir.
Çok eskiden Anadolu Kavağı yukarıdaki
gibiymiş.
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
Boğaz Anadolu Yakası Kaleleri -I
7) Yoros Kalesi
8) Poyrazköy- Merkez
9) Poyraz Limanı Kalesi
10) Anadolu Feneri- Merkez
11) Anadolu Feneri Kalesi
ve Paşabahçe’ye dönüş...
Boğaz Anadolu Yakası Kaleleri -I
7) Yoros Kalesi - Anadolu Kavağı
Bizanslılar ve Osmanlılar bu toprakları ve
kenti korumak amacıyla Karadeniz, Ege
Denizi girişlerinde ve boğazlarında kaleler
ve tabyalar inşa etmişler (Tabyalar, daha
çok kargir top yuvaları ve servis tesislerinden oluşan savunma kompleksleridir).
Boğaziçi’nde inşa edilen ilk kale Bizans
dönemindeki Yoros Kalesi iken Osmanlı
döneminde yapılmış Anadolu Hisarı ile
karşı kıyıdaki Rumeli Hisarları da güneydeki son kaleler...
183
184
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
Fenerler:
Hem savunma sisteminin bir parçası, hem
güvenlik açısından kalelerin çoğunda
fenerler bulunur. İlk fener Filburnu’nda
olup üç şimşek gösterir. Ondan sonrakiler
Anadolu, Selvi Burnu, Gümüşsuyu, Paşabahçe Burnu, Kanlıca Burnu, Beylerbeyi ve
Kız Kulesi fenerleridir.
Boğaziçi’nin Topografik Özellikleri
Boğaziçi, Karadeniz, Marmara Denizi ve
Çanakkale Boğazı yoluyla Ege ve Akdeniz’i
birbirine bağlıyor.
Karadeniz girişinde dik, volkanik kayaçlı,
vahşice görünümlü yamaçlar, güneye inildikçe daha yumuşak burunlara, körfezlere
ve koylara dönüşüyor. Ciddi bir med-cezir
olayı olmadığı için, Boğaz, dünyada nadir
bulunan bir su rejimine sahip.
Boğaziçi’ni Savunma Stratejisi
Bizanslılar saldırılardan korunmak için tarihi yarımadadaki surlar ve Haliç’teki zincirlere ek olarak Boğaziçi’nde de önlemler
almışlar. Boğazın en dar yerine karşılıklı
hisarlar inşa etmiş, Yoros ve İmroz kalelerinde yaptıkları surları deniz kenarına
indirerek iki kıyı arasına zincir de germişler. Yıldırım Beyazıd, 1305’de önce Yoros
Kalesi’ni alıp, burayı üs olarak kullanmış
1348’de bir ara Cenovalılara kaptırmış ama
1391’de geri almış ve ardından 1394-95’de
Anadolu Hisarı’nı inşa ettirmiş.
Daha sonra Fatih Sultan Mehmed, 1452’de
Rumeli Hisarı’nı inşa ettirmiş ve İstanbul’un fethi ile Boğaziçi artık Osmanlılar’ın
tam egemenliğine geçmiş. Boğaz’dan
geçecek gemilerin Rumeli ve Anadolu
Hisarları önünde “yelken indirmeleri” ve
“geçiş resmi”nin Osmanlılar’a ödenmesi
şart koşulmuş, hatta ilk günlerde bu emre
uymak istemeyen bir Venedik gemisi
Rumeli Hisarı’ndan açılan bir top ateşi ile
batırılmıştır.
1624 yılında donanmanın Kefe’deki
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
meşguliyetinden yararlanan Don (Rus)
kazakları, 150 şavka (küçük savaş gemisi)
ile Boğaz’a girerek, Yeniköy’ü yağmalamışlar ve ordunun müdahalesi üzerine geri
kaçmışlar. Bu baskından sonra dönemin
padişahı Sultan IV. Murad, Boğaz’daki
savunma önlemlerini arttırmış, Kavaklara, karşılıklı olarak Rumeli ve Anadolu
“Kilid-ül Bahir” (Denizin Kilidi) kalelerini
inşa ettirmiş ve silahla donatmış.
Daha sonra Sultan III. Mustafa, donanmanın 1770’de uğradığı Çeşme bozgunu
üzerine, IV. Murad gibi harekete geçmiş
ve İstanbul’da o yıllarda bulunan Baron de
Tott’un danışmanlığında Garipçe ile Poyraz Limanı kalelerini inşa ettirmiş. Böylece
Boğaz’da 6 savunma bariyeri oluşturulmuş.
19. yüzyılda, Boğaz Nazırı veya Seraskeri
unvanı ile bir paşa veya ağanın sorumluluğu altındaki kale dizdarları komutasında
yedi kale bulunmakta imiş. “Kıl’a-ı Seb’a”
(7 Kale) olarak anılan bu grupta Bağdadcık
Kalesi (Kilyos), Garipçe Kalesi (Garipçe),
Büyük Limanı Kalesi, Rumeli Hisarı (Boğazkesen), Revancık Kalesi (Riva), Poyraz
Limanı Kalesi ve Anadolu Hisarı (Güzelce
Hisar) yer alırmış. “Kıl’a-ı Erba’a” (4 Kale)
denilen grupta da: Rumeli Kavağı Kalesi,
Telli Dalyan Tabyası, Anadolu Kavağı
Kalesi, Yuşa (Macar) Tabyası.
Kalenin kumandası da “Bostancıbaşı”nın
sorumluluğunda imiş. Osmanlılar, Boğaziçi’nin savunmasına çok önem vermişler,
kale ve tabyaları gerek fiziksel ortam ve
donanım; gerekse insan gücü yönünden
her devirde en yüksek performansı verecek
düzeyde tutmaya çalışmışlar.
17. yüzyıldan itibaren Avusturya İmparatorluğu ve Ruslar da boğazlarla ilgilenmeye
başlamış ve Osmanlı – Rus Savaşından
sonra Ruslar da geçiş izni elde etmişler.
Yabancı gemilerin geçiş anlaşmazlıkları ve
pazarlıkları 1936 Montrö Antlaşması’na
kadar devam etmiş ve bu tarihten sonra
Boğaz daha kalıcı bir statüye kavuşturulmuş. Cumhuriyet döneminde savunma
sistem ve stratejilerinin değişmesi sonucu
bugün sadece Rumeli Feneri Kalesi’nde
asker bulunuyor.
185
186
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
Anadolu Yakası Kaleleri
Doğu Roma’dan Bir İz: Yoros Kalesi Anadolu Kavağı
Yoros Kalesi, , Karadeniz ve Boğaziçi’ne
son derece hakim bir tepede, denize paralel bir şekilde konumlandırılmış. İçkale
tarafında Boğaz’a bakan yamaç çok dik. Bu
da kalenin yerinin savunma yönünden çok
akıllıca seçildiğini doğruluyor. Kara tarafından gelebilecek risklere karşı ise yüksek
sur duvarları ve burçlar inşa edilmiş.
Yoros Kalesi, halk arasında ve turizm
yayınlarında “Ceneviz Kalesi” olarak
adlandırılıyor.
Yoros Kalesi’nde 2012’de İstanbul Üniversitesi sistemli kazılara başlamış olup,
şimdiye kadar ulaşılan Antik çağ ve Bizans
dönemlerine ait tarihi verilere, Osmanlı
döneminden kalma pek çok malzeme de
eklenmiş.
2013 yazında İstanbul Kültür Müdürü
Prof. Dr. Bilgili, yeni kazıların hızlandırıldığını, Yoros Kalesi’nin de onarılıp, koruma altında bir ören yerine dönüşeceğinin
müjdesini veriyor.
Yoros’un Yapısal Özellikleri
Karadeniz’e paralel alanda yer alan kalenin
uzunluğu 445, eni 70 – 125 metre. 48.500
m2’lik toplam alanın 7300 m2’sini iç kale
bölümü oluşturuyor. Bu ölçüleriyle Yoros
Kalesi, “Boğaziçi’nde ayakta duran en geniş
alana sahip kale” olma özelliğini taşıyor.
İçkale ve Çifte Kuleler
İçkale’ye doğu yönünden, yükseklikleri
yaklaşık 20 metre olan iki kulenin arasındaki büyük bir kapıdan giriliyormuş.
Kulelere ait bilinen en eski görsel belge,
1580’lerde İstanbul’a gelmiş olan Breten’li
Alman gezgin Michael Heberer’in İstanbul
Haritası gravürü. Bu tarihten sonraki
görsel belgelerde külahlar yoktur.
Öte yandan, Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da ayakta kalan son
kalesi Yoros, boğazı koruyan daha modern
tabyalarının yapılması ile askeri önemini
kaybetmiş, zamanla bir mesire yeri olmuş.
Bugün de bu amaçla ziyaret ediliyor.
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
187
188
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
8) Poyrazköy- Merkez
İstanbul çevresindeki en temiz deniz
suyuna sahip, 3 plajı ve sahili ile sevilen
bir yerdir. Köy halkının çoğu balıkçılıkla
geçinir.
ripçe Kalesi’nin de yakınında bulunan 22
m çapında, iki katlı, dairesel planlı bir yapı
kalıntısına dikkat çekiyor. Bu yapı kalıntısı
biri büyük, biri küçük yassı tuğla kemerli
pencerelerle çevrili olup Garipçe’deki
kalıntıya çok benziyormuş.
Poyraz Limanı Kalesi
Karşıdaki Garipçe burnu ile kıyıdan kıyıya
mesafesi 1690 m’dir. Deniz seviyesinden
yüksekliği 30 m civarındadır. Bu kalenin
projesi, Sultan III. Mustafa’nın, İstanbul’un
savunma sistemlerini güçlendirmek amacıyla danıştığı Fransa Kralı’nın tavsiyesiyle,
Baron de Tott tarafından gerçekleştirilmiş.
Anadol, incelemeleri sırasında benzeri Ga-
Poyrazköy Kalesi’nin Yapısal Özellikleri
Poyrazköy Kalesi, karşıdaki Garipçe
Kalesi gibi kırık köşeleri olan ve batıya
doğru uzanan bir dikdörtgen plana sahip.
Uzunluğu 160 m, genişliği ise ortalama
35 m’dir. Betonarme ilaveler, bu kaleye
Garipçe’dekinden daha fazla önem verilmiş
ve daha uzun süre kullanılmış olduğunu
göstermektedir.
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
10) Anadolu Feneri - Merkez
Anadolu Feneri Köyü, Boğaziçi’nin Anadolu yakasında kuzeydeki son yerleşim
birimi. Ondan sonra Riva gelir ki zaten
Karadeniz kıyısındadır. Kale, Kabakoz ve
Çakal koylarının ortasında batıya doğru
uzanan bir yarımadanın (Yom Burnu)
ucunda kurulmuştur. Yarımadanın
denizden yüksekliği ortalama 50 m civarında olup, kuzeyi tamamen Karadeniz’e
bakmaktadır.
1889’da Fener’in hemen yanında ve kale
üst burcunun bitişiğine bir cami inşa
edilmiş. Bu cami “Hamid-i Evvel” ya da
“Fener Camii” diye bilinir ki, verandasından manzaranın en güzel göründüğü
yerlerden biridir.
11) Anadolu Feneri Kalesi
Anadolu Feneri ile Anadolu Feneri Kalesi
adeta özdeşleşmiştir. Hatta sanki Kale,
Fener için vardır! Kalede bugün de var
olan bir mermer kitabede günümüz
Türkçesi ile:
“Bu yeni kaleyi Karadeniz Boğazı’nın
korunması için III. Ahmedin oğlu,
(Büyük) İskender’e benzeyen, karaların,
denizlerin ve şahların Ulu Hakanı Sultan
Mustafa (III.) yaptırdı (1182=1768)” yazısı
bulunmaktadır.
Anadol ve Demirer, kitabenin Osmanlıcasındaki “cedid” sözcüğü “yeni” anlamına
geldiğinden, III. Mustafa’nın buradaki eski
bir kaleyi yenilediği anlamı çıkarılabileceğine de dikkat çekiyorlar. Zaten Sultan
III. Mustafa’nın Rus tehlikesi karşısında
Boğazların savunma sisteminin geliştirilmesi konusunda çok duyarlı ve kararlı bir
padişah olduğunu, ikisi Çanakkale Boğazı’nda olmak mevcut dört kaleyi tahkim
ettirdikleri gibi; 1770 Çeşme bozgunundan
sonra, Garipçe ve Poyrazköy Kaleleri gibi
iki kalenin daha yapıldığını da ekliyorlar.
Bunu kanıtlayan ilk belge, E. Flandin’in
1843 tarihli gravürü:
“L’Orient” adlı kitabının ilk tablosu olan
“Entrée du Bosphore par la Mer Noire”
(Karadeniz’den Boğaziçi’ne Giriş) gravüründe, yarımada üzerinde üç kademeli
fener ile denize kadar inen surlar ve
üzerindeki burçlar görülüyor. İkinci belge
ise; 1877 tarihinde The Illustrated London
News’de yayınlanmış olan “The Fortresses
of the Bosphorus”; (Boğaziçi’nin Kaleleri)
makalesinde yer alan bir gravür.
Burada, arka fonda Yom (Büyük Burun ya
da Müjde Burnu) ve Elmas Burnu silüet
halinde görülmekte. Kalenin yıkılmamış
halinin en ayrıntılı görüntüsü 1877 tarihli
gravürde mevcuttur. Köyün monografisini
ilk defa Anadolu Feneri – Tarihten Gelen
Işık kitabı ile Ali Soysal, bu köyde bizzat
yaşayarak çıkartmış ve Kale ile ilgili derinlemesine araştırmalar yapmış.
Anadolu Feneri Kalesi’nin Yapısal Özellikleri ve Günümüzdeki Durumu
Kalenin üst burcunun zemini, denizden
50 m yüksekte. Burç duvarları da bu
zeminden 6-7 m yüksekliktedir. Bugün sur
ve burçların bir bölümünün ancak temel
izleri duruyor.
189
190
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
III. ETAP
Beykoz’un Suları, Sarayları, Koruları-II
12) Paşabahçe- Merkez
13) Beykoz’un Endüstri Mirası: Paşabahçe
Cam Fabrikası (Şişe/Cam) Binası
14) Paşabahçe Tekel Fabrikası Binası
15) Çubuklu ve Hidiv Kasrı
16) Mihrabat Korusu- Dinlenme
17) Kanlıca- Merkez ve Kanlıca Yoğurdu
18) Kanlıca İskender Paşa Camii ve Türbe
ve Muvakkithane
19) Küçüksu Mihrişah Sultan Çeşmesi
20) Küçüksu Kasrı
21) Anadoluhisarı- Merkez ve Göksu
Boğaz Anadolu Yakası Kaleleri -II
22) Anadolu Hisarı Kalesi ve dönüş...
12) Paşabahçe- Merkez
Evliya Çelebi’nin anlattığına göre 17. yüzyılda evleri bahçeli, 300 haneli ve bir camili
küçük bir yerleşim yeridir Paşabahçe.
Paşabahçe adı da, “Deli” lâkabı ile tanınan
Sultan İbrahim’in (hd.1640-1648) sadrazamı Hezarpare Ahmet Paşa’nın burada
bir saray yaptırmasından dolayı imiş. 17.
yüzyılda küçük bir yerleşme olan Paşabahçe’nin hiç hamamı yokmuş. Ahmet Paşa
sarayının bahçesindeki hamamı kullanan
halk, zamanla buraya “Paşabahçesi” demiş.
Karagöz Sırtı camii, Konstantinos Eleni
kilisesi, III. Mustafa Camii tarihi yapılar
arasındadır. Ünlü Sultaniye Mesiresi de
Paşabahçe sınırları içindedir. Sahilinde
birbirinden güzel yalılar vardır.
13) Beykoz’un Endüstri Mirası: Paşabahçe
Cam Fabrikası (Şişe/Cam) Binası
İstanbul’un sanayileşme hamleleri esasen
İstanbul’un fethiyle birlikte başlamış. Bu
olguyu üç değişik karakterle aşamalara ayıran Önder Küçükerman, birinci devrenin,
İstanbul’un alınmasından itibaren başlayan
ve ışığını Doğu’dan alan “Şark sanatı”
sanayii olarak tanımlıyor. Küçükerman,
asıl büyük endüstriyel tasarım ve tekno-
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
lojisinin Kapalıçarşı civarında geliştiğini
belirtiyor. İkinci evre, 1800’lü yıllarda Endüstri Devrimi’nden yansıyan ışıkla “Garp
sanayii veya sanatları” olarak tanımlanıyor.
Küçükerman, Cumhuriyet’in kurulmasıyla
başlayan, üçüncü evreyi de “doğu ile batının, geleneksel ile yeni teknolojilerin bir
araya getirilerek biçimlendirildiği dönem”
olarak tanımlıyor.
Bu dönemde Beykoz’da 1800’lerde kurulan
üretim düzeni, 1930’larda tamamen yenilenerek Türkiye’nin ihtiyacını karşılayacak
hale getirilmiş. İşte o dönemin endüstriyel
mirasından örnekler:
19. yüzyılda İstanbul’da Beykoz civarında
değişik özellikler gösteren cam eşya yapan
atölyelerin ilki III. Selim zamanında opal
cam tekniğini Venedik’te öğrenip, İstanbul’a dönen Mevlevi dervişi Mehmed Dede
tarafından kurulmuştu. Sultan Abdülmecit’in, kurdurduğu cam fabrikasında da
Beykoz ya da İstanbul işi diye adlandırılan
cam eşyalar yapılmıştır.
Paşabahçe Cam Fabrikası 1990’larda
çevredeki sıkışıklık nedeniyle kapatılmıştır.
Tesis artık başka bir işlevle dönüşüm geçirecektir. Ancak dev bir marka; Paşabahçe
de orada doğmuştur.
Paşabahçe Cam Fabrikası
Sultan III. Selim döneminde Boğaziçi’nde başlatılan camcılığın en son kuşağı
1934 yılında Cumhuriyet’in en önemli
kuruluşlarından biri olan Paşabahçe Cam
Fabrikası’nın da temelini oluşturuyordu.
14) Paşabahçe Tekel Fabrikası Binası...
191
192
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
15) Çubuklu ve Hidiv Kasrı
Beykoz’un önemli bahçelerinden Çubuklu
Bahçesi bugünkü Çubuklu sahilindeydi.
18. yüzyıl yazarları bu bahçenin içinde bir
saray olduğunu yazarlar. Bugün Boğaz’ın
her yerinden görünen Hıdiv Kasrı da en
güzel tepelerden birine kurulmuştur. 1907
yılında Mısır’ın son hıdivi Abbas Hilmi
Paşa tarafından İtalyan mimar Delfo Seminati’ye yaptırılmıştır.
Mısır’ı işgal eden İngilizler, ülkeye krallık
sistemini getirerek, Abbas Hilmi Paşa’nın
Hidivlik unvanını elinden alınca Abbas
Hilmi Paşa, tahttan düşürülmesi üzerine
İsviçre’ye gitmiş, ailesi ise 1937 yılına kadar
Hidiv Kasrı’nda kalmış. Hidiv Kasrı’nın
işletmeciliği, 1996 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kuruluşu olan Beltur’a
verildi.
Kasrın ana girişin ortasında mermerden
ihtişamlı ve anıtsal bir çeşmesi var. Mermer Salon, Konkav Salon, Boğaz’a bakan
Mermer Teras, muazzam gül bahçesiyle
Hidiv Kasrı uzaktan bile pek etkileyicidir.
Harita: Hidiv Kasrı
Web Sitesi: www.hidivkasri.com
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
16) Mihrabat Korusu- Dinlenme
17) Kanlıca- Merkez ve Kanlıca Yoğurdu
Anadolu Yakası’nın en yeşil yerlerinden
birindesiniz. Körfez’in üstünde, içinde
yürüyüş yolları olan bu koru, aynı zamanda Boğaz ve her iki köprüyü içine alan
manzarayı da sunuyor. Sultan I. Mahmud
döneminden beri burada bulunan koruda
Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın inşa ettirerek Sultan III. Ahmed’e armağan ettiği
“Mihrabad Kasrı” varmış.
Evliya Çelebi Seyahatname’de Kanlıca’nın
pek mamur olduğunu vurgulayarak,
İbrahim Çelebi Yalısı, Emir Paşa Yalısı,
Süleyman Efendi Yalısı ve Lonkazade’nin
yalısının varlığından bahseder. Bu yalıların
hiçbiri günümüze ulaşmamış.
Web: www.mihrabatkorusu.com
193
194
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
18) Kanlıca İskender Paşa Cami ve Türbe
ve Muvakkithane
Kanlıca’daki Gazi İskender Paşa Cami,
Mimar Sinan’ın çatılı camiler grubuna
girmektedir.
Gazi İskender Paşa Külliyesi Camii,
Kanlıca’da Barış Manço Caddesi üzerinde,
Kanlıca İskelesi’nin hemen önündeki
küçük meydanda yer alır. Yapı, “Magosa
Fatihi” olarak da tanınan Gazi İskender
Paşa (ö. 1570) tarafından Mimar Sinan’a
yaptırılmıştır.
Kanlıca Cami, küçük bir külliyenin merkezi olarak 1559-1560 yılları arasında inşa
edilmiştir.
Kapının üzerindeki kitabe levhasına ta’lik
hatla “Eser- i Rıfat Paşa 1266” ibaresi
yazılmıştır.
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
19) Küçüksu Mihrişah Sultan Çeşmesi
Küçüksu Kasrı’nın yanındaki Mihrişah Valide Sultan Çeşmesi ya da halk arasındaki
adıyla “Küçüksu Çeşmesi”, işlemeli ayna
taşları ile Lale Devri üslûbunun zarif bir
örneğidir. 1806’da Sultan III. Selim Han
tarafından annesi Mihrişah Sultan adına
yaptırılmıştır. Eski Boğaziçi resimlerinde
en fazla tasvir edilen yapılardan biridir.
Sultan III. Selim 1792’de henüz ahşap bir
yapı olan Küçüksu Kasrı’nı tamir ettirmiş,
kasrın arkasında ve yanında bulunan
ağaçlık mesire yerini de düzenletmiş, sonra
da çok sevdiği annesi için bu çeşmeyi
yaptırmıştır.
195
196
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
20) Küçüksu Kasrı
Yörenin yerleşim tarihi Bizans dönemine
dek inmektedir. Osmanlı döneminde padişahın has bahçelerinden biri olan Küçüksu
ve çevresini, Sultan IV. Murad’ın (16231640) çok sevdiği ve buraya “Gümüş Selvi”
adını verdiği bilinmektedir. 17. yüzyıldan
başlayarak çeşitli kaynaklarda “Bağçe-i
Göksu” adıyla geçen yörede, özellikle 18.
yüzyıldan itibaren yoğun bir yapılaşma
izlenmektedir. Sultan I. Mahmud (17301754) döneminde Divitdâr Emin Mehmed
Paşa, padişah için bu Hasbahçe’nin deniz
kıyısına iki katlı ahşap bir saray yaptırmış,
bu yapı Sultan III. Selim (1789-1807) ve
Sultan II. Mahmud (1808-1839) dönemlerinde de onarılarak kullanılmıştır.
Sultan Abdülmecid, Dolmabahçe ve
Ihlamur yapılarında olduğu gibi Küçüksu
Kasrı’nın bulunduğu alanda da eski ve
ahşap yapıyı yıktırarak, yerine bugünkü
kasrı yaptırmıştır. 1857 yılında yapımı
tamamlanan Küçüksu Kasrı, 15 x 27 m.
bir alan üzerine yığma tekniğiyle ve kâgir
olarak yapılmıştır.
Zengin bir sanat müzesi niteliğindeki Küçüksu Kasrı’nın, Cumhuriyet döneminde
bir süre devlet konukevi olarak kullanılmış
olduğu bilinmektedir. 1996 yılında yeniden
müze-saray olarak ziyarete açılmıştır.
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
21) Anadolu Hisarı ve Göksu
Murat Belge, Anadoluhisarı ve Göksu’yu
şöyle anlatıyor: “... Adını 14. yüzyıl sonlarında I. Bayezid tarafından yaptırılmış
olan hisardan alır. Fatih gibi Bayezid de
İstanbul’u almayı tasarlıyordu. Ne var ki,
bu büyük sefere girişmeden önce doğuya
dönüp Timurlenk’i durdurması gerekti. İki
ordu arasında yapılan Ankara Meydan Savaşı Osmanlıların bozgunuyla sonuçlandı.
Bu savaşta Bayezid’in kendisi de Timur’a
tutsak düştü.... Kalenin kendisine Güzelce
Hisar da denir. Hisar oldukça küçüktür,
bir kesimi zamanla yok olup gitmiştir.
Ancak, küçüldüğünden ötürü daha az
askeri nitelik taşımış, ürkütücü olmamıştır.
Hisarın çevresi alçakgönüllü, sevimli evlerle kuşatılmıştır. Hemen ötesinde Göksu
Deresi denize açılır.
Göksu ve daha güneydeki Küçüksu Avrupalılarca ‘Asya’nın Tatlı Suları’ diye bilinir.
Derenin her iki yakası boyunca ahşap evler
sıralanırdı. Zamanın ‘yüksek sosyetesi’,
yanlarında çalgıcılarla zarif kayıklara
biner, şarkılar söyleyerek ya da dinleyerek,
mehtabı seyrederek, kıyı boyu kürek çeke
çeke dolaşırlardı. Erkeklerle kadınlar yine
ayrı ayrı kayıklardaydı, ama âşıkane göz
süzmeler, bıyık burmalar gırla giderdi....
İki derenin arasında kalan geniş çayır da
piknik yapmak için sevilen bir yerdi. Piknikler gündüzün yapılırdı, ama etkinlikler
aşağı yukarı gecekinin aynıydı.... Zamanla
peçeler gitgide saydamlaştı ve güzelliği
gizleyeceğine, baştan çıkarıcı bir biçimde
büsbütün ortaya çıkarmaya başladı.
Abdülmecit mimarbaşısı Nikoğos Balyan’a
burada bir saray yapmasını emretmişti.
Küçüksu Kasrı eklektik görkemiyle hâlâ
orada, kıyıda duruyor.”
Bu semtin değerli insanları tarafından
oluşturulmuş siteye uğramanızı hararetle
tavsiye ediyoruz:
Anadoluhisarı, Göksu, Küçüksu Rehberi:
www.ahisar.com
197
198
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
Boğaz Anadolu Yakası Kaleleri -II
22) Anadolu Hisarı Kalesi
Hakkında çok şey bilinip paylaşılan, bolca
da ziyaret edilen kale, Boğazın orta bölgesinde, kendi adını taşıyan köyde, Göksu
Deresi’nin denize kavuştuğu noktada
bulunuyor. Osmanlılar’ın İstanbul’u almak
üzere bölgede yaptıkları ilk kaledir.
Yıldırım Beyazıd tarafından 1395’de bir
“ileri karakol” görevi yapması için inşa
ettirilmiştir. Daha sonra Fatih Sultan Mehmed de dış sur ve burçlar ile “Hisarpeçe”yi
eklettirmiş. Bu kale de İstanbul’un fethinden sonra eski önemini yitirmiş.
A. Gabriel’in ayrıntılı araştırmalarından
derleyen Anadol, yukarıda soldaki resimde
yerleşim planı ve silüet restitüsyonu aktarmış. Sağdaki resimde de yine Gabriel’in
1930-40 yılları arasında arası çektiği
fotoğrafı da belgesel önemi olduğu için
kitabına eklemiş.
Yapısal Özellikleri
Anadolu Hisarı; surlarla çevrili, dörtgen
planlı ve dört katlı bir “iç kale” ile dış
surların koruduğu “dış kale”den oluşuyor. Toplam alanı beş dönüm civarında
bulunan Anadolu Hisarı hakkında ayrıntılı
bilgilere A. Gabriel’in İstanbul Türk Kaleleri kitabından da ulaşmak mümkün.
tanbuş
istanbulturizmmerkezleri.org
199