indirmek için tıklayınız

ÖZGÜRLÜK-GÜVENLİK İKİLEMİ*
Sevtap Yokuş**
ÖZET
Özgürlük- güvenlik ikilemi tartışması, tebliğ içeriğinde geniş anlamıyla ele alınmakta;
demokrasi-hak ve özgürlükler-hukuk ile güvenlik dengesi şeklinde genişlemektedir. Öncelikle
günümüzde bu tartışmanın değeri ve yaşamsal önemi vurgulanmaktadır. Buna göre; güvenlik
konusunun ulusal düzeyde olduğu gibi uluslararası düzeyde de hukuk ve insan hakları
standartlarının geliştirilmesi sorunuyla birlikte ele alınması zorunludur.
Demokratik hukuk düzenlerinde, özgürlük kural, güvenlik önlemleri istisna olmalıdır.
Dünyada son gelişen olaylar karşısında, bu ilkenin hatırlatılmasında ve öne alınmasında
yarar vardır. Bu anlamda ilkelerin ve istisnaların gözden uzak tutulmaması; özgürlükleri
sınırlayacak önlemlerin istisnai olarak ve ulusal-ulusalüstü boyutlarda hukuksal denetim
altında kullanılması zorunludur. Günümüzde demokratik düzenlerin özünü oluşturan
özgürlükler, ancak ulusal ve uluslararası barış ortamının sağlanması şartıyla gelişebilecektir.
Hak ve özgürlüklerin gerçekleştirilmesi noktasındaki asıl sorun ise, özgürlük ve güvenlik
ikilemidir
Demokrasi-güvenlik ilişkisi bağlamında hak ve özgürlükler temelli demokratik devlet
içeriğinin belirlenmesi önemlidir. Demokrasinin dayandığı temel değerlerden biri de, barışçı
toplumsal birlikteliktir. Demokrasi kural olarak, insan haklarından çok insan haklarının
kamusal alandaki uzantısı olan siyasal haklarla ilgilenmektedir. Demokratik düşünce ise,
devlet gücünün, bireyin hak ve özgürlüklerine karşı kötüye kullanılmaması için güven
*
Bu metnin sunum olarak hazırlanmasında büyük ölçüde yazarın “Hak ve Özgürlüklerin Kötüye Kullanımı” adlı
kitabından yararlanılmıştır.
**
Prof. Dr., Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.
442
yollarını aramıştır. Bu çerçevede, güvenlik yönünde önlemler, toplumsal düzeni ifade eden
hukukun ve birey özgürlüklerinin korunması temel amacına yönelmelidir.
Hak ve özgürlüklere dayalı demokratik rejimin korunması, ülkelerin kendi içlerindeki
demokratik kurumların güçlendirilmesine bağlıdır. Demokratik rejim; kendini yok etmeye
yönelik tehlikeler karşısında güvenlik gerekçesiyle sadece, özgürlükleri sınırlama türünden
önlemler alma yerine, demokratik süreci koruyacak, güçlendirecek, özgüveni geliştirecek
olanakları da yaratmak durumundadır. Böylece kaba güvenlik önlemlerinin ötesinde kalıcı ve
sağlıklı toplumsal düzenin oluşturulması olanaklı olabilecektir. Bu temelde küresel düzeyde
demokrasi yaklaşımı, uluslararası düzeyde de birey özgürlüklerinin korunduğu demokratik
düzenleri ve hukuku egemen kılabilecektir.
Anahtar Kelimeler: Özgürlük, güvenlik, liberal demokrasi, hukuk, insan hakları, demokratik
düzen.
GİRİŞ
2000’li yılların başları, özgürlük-güvenlik ikilemi bakımından bir tür dönüm noktası
olmuştur. Özellikle bu tarihlerden itibaren giderek güvenlik uğruna feda edilen hak ve
özgürlük alanlarıyla karşılaşıldı. 11 Eylül’den itibaren yaşanan süreç, güvenliğin esas alındığı
döneme karşılık gelmektedir. Bu dönemde Batı Demokrasilerinin yaklaşım tarzı aynı
zamanda, demokratik hukuk devleti anlamında hak ve özgürlükleri güvenceleyen hukuk
alanının daralmasını ifade etmektedir. Özellikle 1990’lardan itibaren ulusal ve uluslararası
düzeyde yükselişini hızlandıran İnsan Hakları Doktrini açısından tam bir geri gidiş
yaşanmaktadır.
Uluslararası alanda güvenlik konusunun yine uluslararası - ulusalüstü hukuk ve insan hakları
standartlarının geliştirilmesi sorunuyla birlikte ele alınması zorunludur. Bu, aynı zamanda
Uluslararası Hukukun gereği olmalıdır. Aksi halde uluslararası güvenlik, hukukun asıl
443
kılınamadığı bir işleyişe ve devletlerin egemenlik yetkilerinin inisiyatifi ölçülerine
indirgenmiş olmaktadır. Uluslararası alanda tüm boyutlarıyla hukukun ve birey özgürlüklerine
saygının hakim kılınması, yaşanabilir bir evren için olmazsa olmazdır.
Günümüzde devletlerin egemenlik anlayışı dönüşmüş, klasik yaklaşım aşınmıştır. Devletin
ulusal egemenliği hukuk devleti ilkesi ile bağımsızlık ve eşitlik temelinde beliren uluslararası
egemenliği ise, uluslararası hukuk ve insan hakları standartları ile sınırlanmıştır. Bu
dönüşümün güvenlik nedenleriyle gerilemesi düşünülemez. Olması gereken, bu dönüşümün
pekiştirilmesiyle ve hukuk-insan hakları standartlarının esas alınmasıyla birlikte güvenliğin
sağlanabilmesidir. Güvenlik yönünde önlemlerin temel amacı, toplumsal düzeni ifade eden
hukukun ve birey özgürlüklerinin korunmasına hizmet etmek olmalıdır. Buradan hareketle,
demokratik devletlerin ulusal düzeyde ulaşmayı ve geliştirmeyi hedefledikleri birey hak ve
özgürlüklerini temel alan demokrasi ilkelerinin; küresel düzeyde de geliştirilmesi ve hukuk
yoluyla sağlanması yaşamsal kabul edilmelidir.
DEMOKRATİK DEVLET ANLAYIŞI
Demokrasinin günümüzdeki anlamı, iktidarın sınırlandırılmasıdır. Bu bakış açısı, devletin
halktan aldığı iktidar yetkisini halka dönük olarak kullanmasının ötesinde olup, aynı zamanda
demokrasinin geniş tanımına karşılık gelmektedir. Demokrasinin dar tanımı ise, siyasi
iktidarın serbest seçimler yoluyla oluşması ve muhalefetin iktidara gelme olanaklarının
korunmasıdır. Ancak, demokrasi düşüncesini tamamlayan liberal bakış, demokrasinin alt
yapısı olarak özgürlükleri görür. Bugün artık özgürlüklerin olmadığı alanlar demokratik
sayılmamaktadır. İktidarın sınırlı oluşundan da, devletin özgürlükler lehine sınırlılığı anlaşılır.
Ulusalüstü düzeyde demokrasinin insan hakları belgeleri yoluyla gelişimi, içeride olduğu gibi
devletlerin egemenlik anlayışındaki dönüşümle sağlanmıştır. Nasıl ki, iç egemenlik boyutu,
444
hak ve özgürlükler düşüncesi ve hukuk devleti ilkesi ile sınırlı ise, dış egemenlik de
uluslararası hukuk ve insan hakları standartları ile sınırlandırılmış, dönüşüme uğramıştır.
Erkler ayrılığı da siyasi iktidarı sınırlayan diğer bir unsurdur. Demokratik düşünce, ifadesini
siyasal oluşumlarda bulmuştur. Bu düşünce aynı zamanda, devlet gücünün, bireyin hak ve
özgürlüklerine karşı kötüye kullanılmaması için güven yollarını aramıştır. Bu çabalar, her
şeyden önce güçler ayrılığı sistemi üzerinde toplanmaktadır1. Güçlerin paylaşılması, iktidarın
sınırlandırılması ana hedefine yönelir. Böylece güç, gücü durdurabilecektir. Demokraside
güçler ayrılığı; aynı zamanda çeşitli siyasal mücadele yolları arasındaki uygun mesafenin
varlığı ile birlikte düşünülmektedir. Yine demokraside hukuk ve yargının etkileme gücünün
arttığı göz ardı edilmeyecektir. İktidar kavramının geniş tanımında, çok sayıda iktidarın
varlığı görülmektedir. Toplumdaki karmaşık ilişkilerin kavranmasında da bu gerçeğin göz
önünde bulundurulması gerekmektedir2. Dolayısıyla, toplumsal ve siyasal güç dengeleri ile
hukuka etkileri, demokrasinin gelişimini olumlu ya da olumsuz etkileyebilir.
Sağlıklı bir demokrasi için siyasal katılım olanaklarını yaratan ve iktidarı sınırlayan diğer bir
yol da dikey erkler ayrılığıdır. Bu yol aynı zamanda, demokrasinin farklılıkları barışçıl
biçimde bir arada tutan özelliğiyle bağdaşır. Demokrasi farklılıklara dayalıdır. Bu yaklaşım,
ağır ağır ve büyük zorluklarla olgunlaşabilmiştir. Bu doğrultudaki kazanımların kavranması
da yine kazanımların ortaya çıkışından sonra gerçekleşebilmiştir3. Demokrasinin farklılıklar
üzerine kurulu olması, kimseye belirli bir dünya görüşünü dayatmaması anlamına
gelmektedir. Demokrasi, herkesin kendi yaşamına dair tercihleriyle birlikte yaşayabilmesinin
olanaklarını sağlamakla yetinir. Demokrasinin dayandığı iki temel değerden ilki, farklı yaşam
1
Gerhard Leibholz, “Demokrasinin Yirminci Yüzyıldaki Hüviyet Değişikliği”, Çev:Nermin Abadan-Vehbi Gül,
AÜSBFD, C:XVII, No:3-4, Eylül-Aralık 1962, s.225, 226.
2
Bakır Çağlar, ”Politika ve Hukuk’ da “ Neo-Liberalizm “ – Bir Deneme-“, Yeni Türkiye, Y:5, S:25, Ocak-
Şubat 1999, s.27.
3
Giovanni Sartori,Demokrasi Teorisine Geri Dönüş,Çev: Tuncer Karamustafaoğlu, Mehmet Turhan, Yetkin
Yayınları, Ankara 1996, s.313.
445
anlayışlarının
meşru
olduğunun
kabulüdür.
Bireyin
kendi
yaşamını
kendisinin
belirleyebilmesi insan haklarının tanınmasını gerektirir. ikincisi de, barış içinde toplumsal
birlikteliktir. Bunun gerçekleşmesi de farklılıkların ön kabulü ile olanaklıdır. Ortak siyasal
geleceğin belirlenmesi ise, ancak siyasal haklar yoluyla olabilmektedir4. Demokrasi alanında
yaklaşık son elli yılda yaşanan gelişmeler, bu gün de en fazla tartışılan, farklılıklar ve tanıma
politikaları konularında yaşanmıştır. Genel olarak, etnik, dinsel farklılıkların görmezden
gelinmesinden, kimlik politikalarına ve farklılık ya da tanıma politikalarına doğru bir gelişme
yaşanmıştır. Farklılıkların yok sayılmasından, farkı aşırı vurgulamaya, farklılık üzerine
politika yapmaya varan bir döneme varılmıştır. İçinde bulunduğumuz dönemde ise, bu iki
eğilimin de sakıncaları göz önünde tutularak; farklılıkları sabitlemeden ya da farlılıkları yok
saymadan üçüncü bir seçenek arayışı doğmuştur. Bugün birçok ülke, bu konudaki sorunları
aşmanın yolu olarak çokkültürcü politikaları izlemektedir5.
Demokrasi düşüncesinin evriminde, siyasal özgürlükler; asıl olarak bireylerin seçme haklarını
korurken, zamanla diğer özgürlüklerle de tamamlanmıştır. Sonradan eklenen özgürlükler,
siyasal özgürlüğün sürdürülebileceği koşulları da güçlendirmişlerdir. Bireysel özgürlük alanı,
bireyin baskıya uğramadan kendi kendine seçme olanağıdır. Ancak seçme özgürlüğü tek
başına yeterli olmamaktadır. Çünkü seçme özgürlüğü sadece bireyi alternatif etkinlik
yollarıyla baş başa bırakmaktadır. Bu özgürlük, ilişkilere dayanır ve bir arada olması gereken
kişiler arasında varlık gösterir. Özgürlük düşüncesi ile ilgili olarak liberalizm, insanlar
tarafından yönetimle, yasalar tarafından yönetim arasında dengenin kurulmasında ve bunun
kurumsallaşmasında bir yol bulunmasını sağlamıştır. Liberaller; yasa yapımı alanın daha
üstün bir yasayla (temel hak alanının dokunulmazlığı) sınırlandığını savunarak, bireylerin
özgürlüklerinin bütününe temel oluşturan temel haklara dokunmanın engellenmesini
4
Mustafa Erdoğan,Demokrasi, Laiklik, Resmi İdeoloji, 2. Baskı, Liberte Yayınları, Ankara 2000, s.5,6.
5
Füsun Üstel, “Çokkültürcülüğü Yeniden Düşünmek”, Yeni Bir Anayasada İnsan Haklarına Yeni Bir Bakış,
Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği, İstanbul 2007, s. 104.
446
hedeflemişlerdir. Bunun yanı sıra, liberal anayasal görüş çerçevesinde, hukukun üstünlüğünü
korumaya çabalamışlardır6.
Demokrasi savunucularına göre; demokrasinin kurulabilmesi için; siyasal toplum, sivil
toplum ve devletin birbirinden ayrılması gerekir. Devletle siyasal toplum birbirine
karıştırıldığında, siyasal çıkarların çokluğu karşısında; bu çıkarların temsili olanaksızlaşır.
Siyasal toplum ile sivil toplumun karıştırılması; toplumun yönetilmesinde birliğin sağlanması
sorumluluğunu sadece devlete bırakacağından, demokrasi dışlanmış olacaktır. Demokrasi
aynı zamanda, siyasal toplumun özerkliği ve devletle sivil toplum arasındaki aracılık rolüyle
tanımlanır. Siyasal toplumun önde gelen kurumu olan parlamentonun görevi, yasaları halkın
çıkarlarına uyacak biçimde belirlemek ve geliştirmek olmalıdır. Bu tür özellikleriyle
demokrasi, içerdiği özgürlük alanıyla ulusal egemenliğe dayanır ve ancak bu şekilde toplumla
devlet arasında kalıcı bir aracılık kurumu olabilir7.
Aynı zamanda temsil olanağını sağlayan siyasal toplumun, temel haklarla ilgili yanlışlar
yapma olasılığı vardır. Bu tür yanlışların göze alınamaması, demokraside, temsilcilerin üstün
bilgi ve erdeme sahip, koruyucu nitelikte kişilerden oluşturulması eğilimini ortaya çıkarabilir.
Bununla birlikte, en iyi siyasal toplum, üyelerinin bireysel ve kolektif olarak ahlaki tercihlerle
karşılaştığı ve bu sayede sorumluluk kazandığı toplumdur. Bunun için siyasal toplum
üyelerinin bağımsız davranma olanaklarının olması gerekir. Bu olanakla, bireysel ve kolektif
doğru seçimi yapabileceklerdir. Aynı durum sivil toplum için de geçerlidir. Sivil toplum,
özgür ve bağımsız davranma olanağına sahip olduğu ölçüde sorumluluk duygusu gelişecek ve
doğru davranma tercihini yapabilecektir8. Belirtilen tercih alanı aynı zamanda, bireyin
6
Sartori, Demokrasi Teorisine Geri Dönüş, …s.331-334.
7
Alain,Touraine, Demokrasi Nedir ?, Çev:Olcay Kunal, 2. Baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul Ekim 2000.
s.65,67.
8
Robert A. Dahl, Demokrasi ve Eleştirileri, Çev: Levent Köker, Türk Siyasi İlimler Derneği ve Türk
Demokrasi Vakfı Yayınları, Ankara 1993, s.244,245.
447
özgürlük alanı kapsamındadır. Bu yaklaşım büyük oranda demokratik liberal özgürlük
anlayışını yansıtmaktadır.
Sonuç olarak, demokrasinin ne olduğu konusunda kesin tanımlar vermek oldukça güçtür.
Gelişmiş demokrasilerle, gelişmekte olan demokrasiler dikkate alındığında belirtilen güçlük
açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Gelişmiş ülkelerde demokrasi standartları yüksek
gözükmektedir. Demokrasinin istikrarlı ve etkin olmadığı sistemlerde yalnızca siyasal sürecin
nasıl işlediğine bakılarak dar anlamda demokratik nitelik taşıdığı söylenmektedir. Burada
temel alınan veriler; serbest seçim, çok partili sistem ve temsili hükümet biçimidir. Siyasal
özgürlükleri, kişi güvenliğini ve adaleti sağlayan bir anayasal hükümetin varlığı, genel
anlamda demokrasinin göstergesi olarak kabul edilmektedir9.
ÖZGÜRLÜKLERİN ÖZGÜRLÜK VE GÜVENLİK ALEYHİNE KULLANILMASI
Hukuksal güvenliğin ve özgürlüklerin tehdit edilmesi hatta ortadan kaldırılması, totaliter
sistemlerin ortaya çıkışından itibaren, demokratik toplumların karşı karşıya kaldığı son derece
ciddi bir problem olmuştur. Özgürlüklerin kullanımı yoluyla, liberal demokrasinin temel
prensiplerinin kabulünü reddeden şartların ortaya çıkması halinde ne yapılabileceği sorusu
yanıtlanamamaktadır. Birinci Dünya Savaşından sonra artan ve son yıllarda yoğunlukla
tartışılan bu yönlü problemler yaşamsal bir ikileme neden olmaktadır. Liberal demokrasi,
özgürlük ilkeleri üzerine kurulmuştur, demokratik özgürlükler toplumun bütün bireylerine
yayılacak tarzda genişletilmelidir. Ancak, totaliter ideolojiye bağlı olanlar, özgürlüklerini
bütün özgürlüğü bozmak yönündeki nihai amaç için kullanabilecekler midir? Devleti, ezeli
düşmanlarından, bazı temel özgürlüklerin kullanılmasını esirgediği için haklı bulma olanaklı
9
Mustafa Koçak, “Kent-Devleti Demokrasisinden Ulus-Devlet Demokrasisine”, Prof.Dr.Nuri Çelik
Armağanı, C:1, İstanbul 2001, s.303-312.
448
olabilir mi? Özgürlük ilkelerinin, “özgürlüğü yok etme özgürlüğü” nü içermesi gerekir mi?
Bu sorular çeşitli görüşler doğrultusunda farklı farklı yanıtlanmaktadır10.
Siyasal liberal geleneğin mensuplarına göre, neden ne olursa olsun özgürlüklerin kullanımının
engellenmesi, özgürlükçü demokrasinin kendisinin de ortadan kalkması tehlikesini
doğuracaktır. Bu görüşü savunanların ısrarla üzerinde durdukları özgürlük düşünce özgürlüğü
olup; düşüncelerin zararlı ve tehlikeli olduğu gerekçelerine dayanılsa dahi sınırlanmamaları
gerekir. Bu yola sapıldığı anda, düşünce özgürlüğünü sınırlayan devlet; özgürlükçü düzenin
temelini sarsmış, hatta bu durumun devamı halinde bütün düzenin çöküşü sonunu hazırlamış
olacaktır. Zararlı ve tehlikeli sayılan düşüncelerle mücadelenin en kesin yolu, açık ve serbest
tartışma rejiminde bulunmaktadır. Zararlı ve tehlikeli düşünceler, kamuoyu önünde
tartışılarak çürütülebildikleri ölçüde tehlike olmaktan çıkarlar. İfade özgürlüğü, her şeyden
önce demokratik rejimin sağlığı bakımından gereklidir11. Bu görüş, şu gerekçelere
dayandırmaktadır: İfade özgürlüğünün, tanınması gereken kesime dokunmadan, sadece
özgürlükleri yok etmekten yana olanları kapsayıcı düzenlemelerin yapılması olanaksızdır.
Sonuçta, yasaklayıcı düzenlemeler herkese uygulanacaktır. Bununla birlikte, yasaklanmak
istenen görüşlerin açıklanmasına izin verilmesi yararlı da olabilecektir. Aksi halde, söz
konusu görüşlerin savunucuları illegal oluşumlar yoluyla toplum için çok daha büyük bir
tehlikeye dönüşebileceklerdir. Ayrıca, düzene yönelik eleştiriler ve suçlamalar öğrenildiği
takdirde, bunların halktan destek görmesi yerine, yönetenlerce, eleştirilerin ve suçlamaların
haksızlığının açıklanması fırsatı doğacaktır12. Bu görüşü savunanlara göre, demokrasi ikna
rejimidir ve yöneltilen eleştirilerle suçlamalar ne derece yıkıcı olursa olsun demokrasiye ait
10
Münci Kapani, “Freedom To Destroy Freedom”, Ernst E. Hirsch’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi Yayını, Ankara 1964, s.261.
11
Münci Kapani, Kamu Hürriyetleri, 7. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 1993, s.218.
12
Zechariah Chafee, Goverment And Mass Communications, 2. Vol, Chicago, 1947, page .382; aktaran:
Kapani, a.g.m. ... s.262.
449
yöntemlerle karşılanmalıdır13. Dolayısıyla, güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle ifade
özgürlüğünün ortadan kaldırılması bizatihi güvenlik açısından bir tehdit oluşturacağından,
demokrasilerde ifade özgürlüğü sonuna kadar korunmalıdır.
Özgürlükleri yok etmek isteyenlerin özgürlüklerden yararlanamayacağı görüşünü savunanlara
göre ise; özgürlük düşmanlarına özgürlükleri tanımak, özgürlüklerin ortadan kaldırılması
ihtimalini kabullenmek demektir. Çünkü özgürlükleri yok etmek amacını taşıyanlar,
kendilerine tanınan özgürlükler yoluyla ilk fırsatta özgürlükçü düzeni yok edeceklerdir. Bu
gerekçeyle, demokratik rejim, varlığına yönelik tehlikeler karşısında kendini korumak
zorundadır. Dolaysıyla demokratik yönetimler, anti-demokratik örgütlere ve partilere karşı
korunmak için gerekli önlemleri alabilirler. Totaliter bir anlayış bir kez iktidara geldi mi artık
demokratik olanaklarla gönderilmesi söz konusu olmayacaktır. Bu doğrultuda liberal
demokrasinin, özgürlükçü anlayış adına kendi yıkılışına seyirci kalması söz konusu
olabilecektir14. Bu düşünce aynı zamanda, “militan demokrasi” olarak adlandırılmaktadır.
Bu tartışmalarla birlikte, demokratik rejimin korunmasının, aynı zamanda ülkelerin kendi
içlerindeki demokratik kurumların güçlendirilmesine de bağlı olduğu fikri, farklı görüşlerin
ortak kabulüdür. Demokratik kurumlar ve demokratik kontroller, otorite üzerinde de denetimi
sağlayacağından sağlıklı bir demokratik yaşamı oluşturmaya yardımcı olacaklardır.
Demokratik rejim; kendini yok etmeye yönelik tehlikeler karşısında sadece, özgürlükleri
sınırlama türünden önlemler alma yerine, demokratik süreci koruyacak, güçlendirecek,
özgüveni geliştirecek olanakları da yaratmak durumundadır15.
Yani, demokratik rejimin ya
da özgürlükçü düzenin kendisini koruması gereksinimi, özgürlükçü demokrasi taraftarlarının
büyük çoğunluğunca savunulmakla birlikte, hiçbir şeyin, kendi düşüncesine aykırı olan her
düşüncenin demokrasi için tehlike görülmesi kadar da sakıncalı olmadığı da yine demokratik
13
Kapani, Kamu Hürriyetleri, …s.219.
14
Kapani, Kamu Hürriyetleri, … s.219,220.
15
Dahl, Demokrasi ve Eleştirileri, ... s.407.
450
rejim taraftarlarınca savunulan ortak düşünceler arasındadır. Demokrasi için ciddi bir tehdit
oluşturmadığı sürece, anti-demokratik düşünceye de yaşama şansı verilmelidir. Bu yaklaşım
tarzı, demokrasiye olan güveni artıracaktır. Demokratik olmayan düşünceler, demokrasi
potasında eritilebilecektir16.
Siyasal kontrol mekanizmalarının ötesinde, eğitimin yükselmesi, ekonomik güvenliğin
artması, dolayısıyla yaşam standartlarının ve kültür düzeyinin gelişmesinin demokratik
özgürlüğe güç kazandırdığı gözlenmektedir. Örneğin Amerika’da; eğitimin, kültürün ve refah
düzeyinin yükselmesi oranında ırk azınlıklarına karşı gösterilen hoşgörünün de geliştiği
değerlendirmesi yapılmaktadır. Yine araştırmalar genel olarak işsizlerin azınlıklara karşı, iş
sahibi olanlardan daha az hoşgörülü olduklarını göstermektedir17. Siyasal gelişmelerin temel
amacı, demokrasinin kurulmasıdır. Demokrasinin kurulması da ekonomik kalkınma ve
kültürel değişime bağlıdır. Demokrasinin gelişimini sağlayacak toplumsal koşulların
oluşturulmasıyla, demokrasi kültürünün yerleşmesinin sağlanması yöntemiyle, geleneksel
toplumların da, zamanla modern toplumlarla aynı noktaya geleceği kabul edilmektedir.
Sanayileşme ve teknolojik ilerlemelerin, insanı daha özgür kıldığı düşüncesinin, artan ulusal
gelirin adil dağılımı ile birlikte; bireysel özgürlük kuramı üzerine kurulu olan ve ifade örgütlenme özgürlükleri ile tanımlanan çoğulcu egemenliğe dayanan liberal demokratik
düzen, geleneksel toplumlarca da benimsenebilecektir18.
16
Toktamış Ateş, Demokrasi ( Kavram. Tarihi Süreç. İlkeler ), 3. Baskı, Ümit Yayınları, Ankara 1994,
s.138,139.
17
S.M Lipset, Siyasal İnsan, Çev:Mete Tunçay, Teori Yayınları, Ankara 1986, s.414,96.
18
Levent Köker, Modernleşme, Kemalizm ve Demokrasi, 2. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul 1993, s.36,82.
451
ULUSAL DÜZEYDE HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN SINIRLAMA NEDENİ OLARAK
MİLLİ GÜVENLİK
Milli güvenliği bozucu tehlikeler zamana göre değişen bir nitelik taşımaktadır. Örneğin belli
bir dönemde milli güvenliği ilgilendiren olay ya da olaylar, başka bir dönemde sadece kamu
düzenini ihlal eder nitelikte ortaya çıkabilir. Milli güvenliği bozan tehlikeler, devletin
bağımsızlığına ve milli egemenliğe yönelik olabilir. Bu tehlikeler doğrudan devletin varlığına
ilişkindir. Bu niteliği taşımayan ama milli güvenliği bozan diğer bir tehlike örneği de savaşı
gerektiren nedenlerdir. Kısaca milli güvenlik, bir devletin iç ve dış güvenliğine yönelik bir
tehlikenin ortaya çıkışı ile ihlal edilmiş kabul edilebilir. Ancak ortaya çıkan her durumda
milli güvenliğin ihlal edilebilmesi için, yönelen tehlikenin “ gerçek ve yakın bir tehlike”
olması şartı aranır. Tehlike, bir ülke için doğrudan doğruya ve hemen giderilmesi olanaklı
olmayan belli bir zarar doğuracak nitelikte olmalıdır. Bu koşul aynı zamanda; yönetimin keyfi
olarak herhangi bir tehlikeyi, milli güvenliği ilgilendirdiği gerekçesiyle özgürlükler aleyhine
kullanılmasını ve buna dayanarak olağanüstü önlemler almasını önlemektedir19. Bununla
birlikte, demokratik anlayış çerçevesinde, milli güvenlik kavramına herhangi bir ideolojik
içerik yüklemek olanağı yoktur. Milli güvenlik herhangi bir ideolojinin korunması anlamında
kullanılamaz. Milli güvenlik ülkenin iç ve dış saldırılara karşı, yıkıcı eylemlere karşı
korunmasından ibaret bir anlam taşımaktadır20.
Bir toplumda, hak ve özgürlüklere sadece devletten değil, bireylerden ve gruplardan da
saldırılar gelebilir. Anayasanın tanıdığı özgürlüklerin arkasına gizlenerek özgürlükçü düzeni
ortadan kaldırma amaçlı eylemlere yönelik önlemlerin, yani hak ve özgürlüklerin kötüye
kullanıldığı durumlarda da alınan önlemlerin kaynağı milli güvenlik olabilir. Milli güvenlik
amacıyla getirilen sınırlamalar her zaman özgürlükleri kısıtlamaktadır. Ancak öyle durumlar
19
Akgüner, …Milli Güvenlik…,s.74,75.
20
Bülent Tanör, Siyasi Düşünce Hürriyeti ve 1961 Türk Anayasası, Öncü Kitabevi , İstanbul 1969, s. 148.
452
olabilir ki, bireyler var olan özgürlüklerini içinde bulunulan olağanüstü ortam nedeniyle
kullanamayabilirler;
bunun karşısında alınan önlemler, özgürlüklerin kullanılamaması
sonucunu doğuran nedenleri ortadan kaldırma amacını taşıyabilir 21.
Milli güvenlik kriteri, teknik bir kavrama dönüşmüş olup, yerleşik bir sınırlama nedeni olarak
hak ve özgürlüklerin güvenlik gerekçesiyle sınırlanmasında kullanılmaktadır. Milli güvenlik
kamu düzeninin bir ögesi olan kamu güvenliğinden ve kamu düzeninden farklı bir kavramdır.
İç güvenliği ilgilendiren bir olumsuzluğun kamu düzenini de bozduğu belirtilebilir. Bununla
birlikte, kamu düzenini bozan iç güvenliğe ilişkin her olayın milli güvenliği bozduğu
söylenemez.
Ayrıca
milli
güvenlikle
ilgili
faaliyetler,
kolluk
faaliyetleri
olarak
belirlenememektedir. Kamu düzeni, bir ülkede yaşayan halkın günlük yaşantısının güvenlik,
sağlık, dirlik ve esenlik içinde sürdürülmesi için alınan önlemler ile bu doğrultuda gerekli
koşulların sağlanması olarak tanımlanan bir kavram iken; milli güvenlik; siyasi, ekonomik ve
hukuksal yönleri olan ülkenin yerleşmiş düzeninin sürekliliğini sağlayan üst düzeyde
önlemleri içeren bir kavramdır. Kamu düzenini bozan faaliyetler genellikle süreklilik
göstermediği halde; milli güvenliği bozan faaliyetler uzun süreli, içten ve dıştan gelebilen
sürekli eylemler olarak kendisini göstermektedir. Ülkenin belli bir bölgesinde kamu düzeninin
bozulması durumunda milli güvenlik nedenine dayanılamaz. Milli güvenlik nedenine
dayanılabilmesi için tehlikenin ülkenin geneline yayılması gerekmektedir. Kamu düzeninin
devletin işleyişine hakim olan ilkelerle birlikte bireylere uygulanan ve uyulması zorunlu olan
kurallar bütününü anlatmasına karşın; milli güvenlik, devletin varlığını, ulusun yaşamını ve
anayasal düzeyde siyasal yapıyı ilgilendirir. Bu nedenle milli güvenliği ihlal eden faaliyetlerin
önlenmesinin; kamu düzenini sağlamada yeterli olan olağan hukuk rejiminin öngördüğü
kurallarla sağlanamadığı hallerde de olağanüstü hukuk rejimleri uygulanır22.
21
Akgüner, …Milli Güvenlik…,s.112.
22
Tayfun Akgüner, 1961 Anayasasına Göre Milli Güvenlik Kavramı ve Milli Güvenlik Kurulu, İÜSBF
Yayınları, İstanbul 1983, s.67-71.
453
Milli güvenliğe ilişkin tehdit ve tehlikeler ile milli güvenliğin sağlanması gereğinin ortaya
çıkışı genellikle olağanüstü dönemlerde olmaktadır. Dolayısıyla milli güvenliğin korunması
gerekçesi ile özgürlüklerin yeniden düzenlenmesi daha çok olağanüstü rejim çerçevesinde
olanaklı olacaktır. Ancak olağan zamanlarda da milli güvenliğe zarar verici nedenlerin ortaya
çıkması ve bunun karşılığında milli güvenliğin korunması zorunluluğunun doğması olasılığı
vardır. Örneğin, olağan zamanlarda basın özgürlüğüne ve bilgilenme hakkına, milli güvenlik
gerekçesi ile konulan sınırlar en çok rastlanan örneği oluşturmaktadır23.
Devletler zaman zaman olağanüstü yönetim uygulamak zorunda kalabilirler. Ancak bu
yönetim usulünün de hukuk kapsamında kalması gereği vurgulanmalıdır. Olağanüstü yönetim
uygulamasının hukuk kapsamında kalmasını sağlayan koşullar ise; uygulamanın kısmi, geçici,
ölçülü ve her aşamada yargı denetimine bağlı olması şeklinde belirlenebilir. Kısmi oluş,
olağanüstü hal nedenlerinin ortaya çıktığı alanla sınırlı uygulamayı; geçicilik ise, olağanüstü
hale neden olan zamanla sınırlılığa karşılık gelir. Ölçülük ilkesi; elverişlilik, zorunluluk ve
orantılılık alt unsurlarını içerir24. Olağanüstü hal uygulamasının her aşamada yargı denetimine
tabi tutulması, uygulamaların aynı zamanda hukuk kalıbında tutulmasının yegane
yollarındandır.
DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK-HUKUK VE GÜVENLİK İLİŞKİSİ
Demokratik düzende özgürlüklerin korunması ile sağlanan özgürlük ortamında ortaya
çıkabilecek olan şiddete yönelik alınacak önlemler arasındaki hassas denge konuları son
derece yaşamsal bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle çağımızda bütün dünyayı
23
Tanör, Siyasi Düşünce Hürriyeti..., s.147.
24
Sevtap Yokuş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Türkiye’de Olağanüstü Hal Rejimine Etkisi, Beta
Yayınları, İstanbul 1996, s.69.
454
etkiler düzeydeki terör olayları ve güvenlik kaygısı bu sorunu da yoğunlaşarak artan güncel
tartışma konusu haline getirmiştir.
Demokratik düzende özgürlüğün kural, güvenlik önlemlerinin istisna olduğu gözden
kaçırılmamalıdır. Demokratik toplumlar tehditler altında kalabilirler ve kendilerini korumak
zorunluluğu doğabilir. Ancak demokrasiyi savunurken alınacak güvenlik önlemleri gerekli
olduğu gibi, demokrasiyi ortadan kaldırmaya da neden olabilir. Dünyada son gelişen olaylar
la birlikte, bütün bunların tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu anlamda ilkelerin ve
istisnaların gözden uzak tutulmaması; özgürlükleri sınırlayacak önlemlerin istisnai olarak ve
yargısal kontrol altında kullanılması zorunludur.
Demokratik düzende,
terörizmle
mücadelenin kurumsallaşması vatandaşların uyanıklığına ve kişisel sorumluluğuna da
bağlıdır. Özgürlükler ancak barış ortamının sağlanması şartıyla gelişebilecektir. İnsan
haklarının merkezindeki sorun ise, özgürlük ve güvenlik dengesi noktasındadır25.
Dünyadaki bütün rejimler, düzensizliği ve şiddeti önlemeyi amaçlarlar ve kendi varlıklarını
sürdürmeye çalışırlar. Yaygın şiddet, genel olarak demokratik sürecin başarısızlığının bir
belirtisi olarak görülmektedir. Demokratik düzenin çöküşü, siyaset yapımcılarının azınlıkların
uzlaşmaz tutumlarının sonucu olarak algılanabilir. Ancak, yarışmacı ve özgür demokratik
sistemler olarak kalabilen demokrasiler, özgürlükleri sınırlandıran veya şiddetin egemen
olduğu demokrasilerden daha başarılıdırlar. Demokrasi, anlaşmazlıkları şiddete başvurmadan,
katılma ve sorunlara yanıt verebilme olanakları sunarak çözüme kavuşturabileceği esasına
dayanan bir strateji olarak da tanımlanabilir. Şiddet ve zor kullanımının ortaya çıktığı
ortamlarda demokrasi tehdit altındadır. Şiddet ortamı, aynı zamanda düzeni sağlayacak
25
Laure Ortız, “Demokratik Bir Rejimde Terörizme Karşı Zorunlu Önlemler”, “İnsan Hakları ve Güvenlik”
Konulu Uluslararası Toplantı, Türkiye Barolar Birliği, Ankara 7-8 Aralık 2001, sunulan bildiri metni.
455
olanların, güvenliği sağlamadaki başarısızlığına ve vatandaşların otoriter alternatiflere olumlu
bakmalarına yol açar26.
Liberal demokrasinin yirminci yüzyıldaki büyük düşmanlarına karşı her zaman direndiğini
belirten görüşe göre, bu sorunlardan birçoğu liberal demokrasinin siyasi teorisinin
kendisinden kaynaklanmaktadır. Çünkü liberal demokrasi zayıf bir demokrasi teorisidir.
İçerdiği demokratik değerler seçmeye ve şarta bağlıdır ve sadece bireysel ve özel amaçların
aracıdır. Bu temel üzerinde katılımın veya yurttaşlık erdeminin gelişimi olanaklı değildir.
Liberal demokrasi, kamusal adaleti güvence altına almaktan çok bireysel çıkarları
gözetmekte, bireyleri verimli bir şekilde bir araya getirmekten çok onları güvenli bir şekilde
birbirinden ayrı tutmaktadır. Sonuçta bireyin özel alanına, mülkiyetine çıkarlarına ve
haklarına karşı her saldırıya şiddetle direnmekle birlikte; topluluğa, adalete ya da katılıma
yönelik saldırılara karşı koymakta fazlaca etkili olamamaktadır. Bu yöndeki zayıflık bireye
ilişkin savunmayı da zayıflatmaktadır. Çünkü bireyin özgürlüğü, bireyi aşan siyasi
eylemliliğin bir sonucudur27.
Güvenlik, özgür bir toplum için temel önemdedir. Bireylerin hak ve özgürlüklerinin
kullanabilmeleri için güvenlik içinde olmaya gereksinimleri vardır. Ancak güvenlik, kendi
başına bir değer değil, özgürlük değeri için araçsal niteliktedir. Bu bakımdan, güvenlik
özgürlüğün ancak türevi olarak açıklanabilir. Özgürlük ve güvenlik birbirinin rakibi olmayıp
birbirini tamamlar. Burada can alıcı nüans, özgürlük ve güvenliğin dengelenmesini esas
almanın, bunları rakip olduğu düşüncesine götüreceği tehlikesidir. Bu nedenle güvenliği
sağlama yükümlülüğü devleti sürekli özgürlükleri sınırlama gibi bir yola itebilir. Güvenlik
26
G.Bingham Powell, Çağdaş Demokrasiler (Katılma, İstikrar ve Şiddet), Çev:Mehmet Turhan, Türk
Demokrasi Vakfı ve Siyasi İlimler Derneği Ortak Yayını, Ankara 1990, s.13,213.
27
Benjamin R. Barber, Güçlü Demokrasi, Yeni Bir Çağ İçin Katılımcı Siyaset, Çev:Mehmet Beşikçi, Ayrıntı
Yayınları, İstanbul 1995, s.32,33.
456
uğruna özgürlükleri feda etme mazeretine dönüşür. Dolayısıyla, özgürlüğü güvenlik açısından
değil, güvenliği özgürlük açısından değerlendirme esas alınmalıdır. Bundan kasıt, güvenliği
önemsizleştirilmesi değil, özgürlüğe hizmet etmeyen güvenliğin değersizliğidir28.
Günümüzde güvenlik kavramının anlamı değişmiştir. Güvenlik kavramı ülke toprağının dış
saldırılara karşı güvenliği veya ulusal çıkarların dış politikada korunması ya da nükleer
tehdide karşı küresel çapta güvenlik olarak uzun zaman dar anlamda yorumlanmıştır. Bugün
ise insan güvenliği; açlık, hastalık ve baskı gibi tehditlerden korunma ile toplum içinde
günlük hayat düzeninin ani ve zararlı bir şekilde kesilmesinden korunma olarak iki ayrı yönde
düşünülmektedir. 1994 yılında Birleşmiş Milletler’ in yıllık yayını olan İnsani Gelişim
Raporu’nda güvenlikle ilgili şu elementlerden söz edilmektedir: ekonomik güvenlik, gıda
güvenliği, tıbbi güvenlik, çevre güvenliği, kişisel güvenlik, toplum güvenliği, politik
güvenlik. Böylece günümüzde, devletleri dış tehditlerden korumaya odaklanmış geleneksel
güvenlik yaklaşımı aşılmış; toplumları, grupların ve bireylerin güvenliğine, askeri olmayan
tehditle ilgili olarak insan güvenliğine ulaşılmıştır. Soğuk savaşın sona ermesinden itibaren
insan güvenliğinde özne genişlemiş ve derinlik kazanmıştır29.
Ayaklanmacı terörizm, niteliği gereği küçük bir grubun gizlilikle yürütebileceği bir faaliyet
olduğu için, büyük ölçüde demokratik devletlerin sorunu olarak gözlenmektedir. Totaliter
rejimlerde, yaşam tümüyle kontrol altında tutulduğu için, terörizm suçlarının işlenmesi de
güçtür. Özgürlüklerin aynı zamanda terörist faaliyetlerin gerçekleşmesine olanak yaratan bir
ortam sağladığı söylenebilir. Ancak, terörizmle mücadelede de insan haklarına saygı, kalıcı
bir başarı için şarttır. Totaliter rejimler, terörizmi daha kolay bastırabildikleri halde, daha
28
Mustafa Erdoğan, Özgürlük Perspektifinden Hukuk ve Demokrasi, Kesit Yayınları, Ankara 2013, s.17-23.
29
Roland Paris, “ Human Security “, International Security, Vol: 26, No:2 ( Fall 2001 ), p.89,90; 96,97.
457
büyük siyasal patlamaların olması olasılığı yüksektir30. Zaten totaliter rejimlerle terör iç içe
geçmiştir. Totaliterizm tanımlarında mutlaka teröre yer verilmektedir. Totaliterizmde terörün
özellikle iki yönü vurgulanmaktadır. Birincisi, totaliter hareketin iktidara gelmeden önce, eski
düzeni yıkmak için şiddetin gerekliliği; ikincisi de, iktidara geldikten sonra, direnişlerin
ezilmesidir31.
Demokrasi zemininde totalitarizme karşı durmak, hak ve özgürlükleri koruyarak onları feda
etmeden güvenliği sağlayabilmek, terör karşısında demokrasiyi ve özgürlükleri garanti altına
alabilmek güncel tartışma konuları arasındadır. Şiddet içeren her olayla birlikte bu tartışma
konuları gündeme gelebilmektedir. Görünen o ki, bu konu bilinmeyen bir zamana kadar
gündemde kalmayı sürdürecektir.
Gerçekten, bu yüzyılın en çetrefil sorunu, demokrasi düşmanlarına karşı demokrasiyi,
demokratik yöntemlerle savunmak güçlüğü ve çerçevede güvenlik kaygıları olacaktır.
Demokratik sistemlerde demokrasinin içerdiği en zayıf nokta, koruduğu özgürlük ve hak
eşitliğini, özgürlük ortamını ortadan kaldıracak hareketlerle paylaşıp, demokrasiyi bunların da
hizmetine sunmak zorunda kalmasıdır. Ancak bunun tersi örnekler de yaşanmaktadır.
Örneğin, Avrupa Birliği’ nin Avusturya’da Jörg Haider ve partisine karşı giriştiği
mücadelede, demokrasiyi savunmak söz konusu olunca, demokrasilerin kimi kez pek de
demokratik sayılmayacak önlemler alabileceği de görüldü. Böylece sözün eyleme dönüşmesi,
fikrin suç haline gelmesi beklenmedi32. Bununla birlikte kesin olan şu ki; özgürlüğün esas,
güvenliğin ise bunu sağlamada bir araç olduğu perspektifinden sapılması, her zaman
özgürlükler açısında tehlikeli sonuçlara götürebilecektir.
30
Sertaç Başeren, “Terörizm ve İnsan Hakları”, “İnsan Hakları ve Güvenlik” Konulu Uluslararası Toplantı,
Türkiye Barolar Birliği, Ankara 7-8 Aralık 2001, sunulan bildiri metni, s.10,11.
31
Atilla Yayla, “Terörizm: Kavramsal Bir Çerçeve”, AÜSBFD, C:XLV, No:1-4, Ocak-Aralık 1990, s.361.
32
Mine G. Kırıkkanat, “Totalirizme Karşı Demokrasi”, Radikal Gazetesi, 4 Şubat 2000, s.7.
458
SONUÇ
Özgürlük-güvenlik ilişkisi üzerine düşünmek, tartışmak ve bakış açılarını netleştirerek
benimsenmesi doğrultusunda çaba harcamak son derece önemli hale gelmiştir. Çünkü bu
konulardaki karmaşa ve sapmalar insanlığın geleceği açısında büyük olumsuzluklara neden
olabilecektir.
Burada altı çizilmesi gereken ne özgürlükten ne de güvenlikten vazgeçilebileceği gerçeğidir.
Güvenlikli bir ortam tek başına özgürlükleri sağlamada yeterli olmayacaktır. Ancak güvenlikli
olmayan bir toplum özgür de kılamayacaktır. Çözüm yöntemleri, güvenliğin özgürlüğün
dengesini sağladığı düşüncesinden çok, özgürlükleri kullanabilmek için alan açtığı
düşüncesinin ön kabulü ile geliştirilmelidir.
Demokrasi düşüncesinin gelişimi, hukukun ulusal ve ulusal üstü düzeyde hakim kılınması ve
özgürlüklerin asıl olduğu fikrinin benimsenmesi, güvenlik konusunda da doğru bir
perspektifin oluşturulmasını sağlayacaktır. Demokrasi ve hukuk kalıbına oturtulmuş bir
güvenlik
anlayışı,
özgürlükleri
dengeleme
çabasının
ötesinde,
özgürlüklerin
gerçekleşebilmesinin zeminine dönüşecektir.
Devletlerin egemenlikleri kapsamında, güvenliğin, demokrasi ve özgürlüklerin korunarak
hukuk çerçevesinde sağlanması; uluslararası güvenlikten daha kolay gibi gözükmektedir.
Bunun temelinde iç hukukun daha güçlü oluşunun payı büyüktür. Uluslararası güvenliğin de,
demokrasi ve özgürlüklerden ödün vermeden sağlanmasının en iyi yolu, hukukun etkinliğinin
ve demokrasinin global düzeyde geliştirilmesidir.
459
KAYNAKÇA
Akgüner, Tayfun, 1961 Anayasasına Göre Milli Güvenlik Kavramı ve Milli Güvenlik
Kurulu, İÜSBF Yayınları, İstanbul 1983.
Ateş, Toktamış, Demokrasi ( Kavram. Tarihi Süreç. İlkeler ), 3. Baskı, Ümit Yayınları,
Ankara 1994.
Barber, Benjamin R., Güçlü Demokrasi, Yeni Bir Çağ İçin Katılımcı Siyaset, Çev:Mehmet
Beşikçi, Ayrıntı Yayınları, İstanbul 1995.
Başeren, Sertaç, “Terörizm ve İnsan Hakları”, “İnsan Hakları ve Güvenlik” Konulu
Uluslararası Toplantı, Türkiye Barolar Birliği, Ankara 7-8 Aralık 2001, sunulan bildiri
metni.
Çağlar, Bakır, “Politika ve Hukuk’ da “Neo-Liberalizm” – Bir Deneme-”, Yeni Türkiye, Y:5,
S:25, Ocak-Şubat 1999.
Dahl, Robert A., Demokrasi ve Eleştirileri, Çev: Levent Köker, Türk Siyasi İlimler Derneği
ve Türk Demokrasi Vakfı Yayınları, Ankara 1993.
Erdoğan,Mustafa, Demokrasi, Laiklik, Resmi İdeoloji, 2. Baskı, Liberte Yayınları, Ankara
2000.
460
Erdoğan, Mustafa, Özgürlük Perspektifinden Hukuk ve Demokrasi, Kesit Yayınları,
Ankara 2013.
Kapani, Münci, “Freedom To Destroy Freedom”, Ernst E. Hirsch’e Armağan, Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, Ankara 1964.
Kapani, Münci Kamu Hürriyetleri, 7. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 1993.
Kırıkkanat, Mine G., “Totalirizme Karşı Demokrasi”, Radikal Gazetesi, 4 Şubat 2000.
Koçak, Mustafa, “Kent-Devleti Demokrasisinden Ulus-Devlet Demokrasisine”, Prof.Dr.Nuri
Çelik Armağanı, C:1, İstanbul 2001, s.303-312.
Köker, Levent, Modernleşme, Kemalizm ve Demokrasi, 2. Baskı, İletişim Yayınları,
İstanbul 1993.
Leibholz, Gerhard, “Demokrasinin Yirminci Yüzyıldaki Hüviyet Değişikliği”, Çev:Nermin
Abadan-Vehbi Gül, AÜSBFD, C:XVII, No:3-4, Eylül-Aralık 1962, s.225, 226.
Lipset, S.M, Siyasal İnsan, Çev:Mete Tunçay, Teori Yayınları, Ankara 1986.
Ortız, Laure, “Demokratik Bir Rejimde Terörizme Karşı Zorunlu Önlemler”, “İnsan Hakları
ve Güvenlik” Konulu Uluslararası Toplantı, Türkiye Barolar Birliği, Ankara 7-8 Aralık
2001, sunulan bildiri metni.
461
Paris, Roland, “Human Security”, International Security, Vol: 26, No:2 ( Fall 2001 ).
Powell, G.Bingham, Çağdaş Demokrasiler (Katılma, İstikrar ve Şiddet), Çev:Mehmet
Turhan, Türk Demokrasi Vakfı ve Siyasi İlimler Derneği Ortak Yayını, Ankara 1990.
Sartori,Giovanni, Demokrasi Teorisine Geri Dönüş,Çev: Tuncer Karamustafaoğlu, Mehmet
Turhan, Yetkin Yayınları, Ankara 1996.
Tanör, Bülent, Siyasi Düşünce Hürriyeti ve 1961 Türk Anayasası, Öncü Kitabevi , İstanbul
1969.
Touraine, Alain, Demokrasi Nedir ?, Çev:Olcay Kunal, 2. Baskı, Yapı Kredi Yayınları,
İstanbul Ekim 2000.
Üstel, Füsun, “Çokkültürcülüğü Yeniden Düşünmek”, Yeni Bir Anayasada İnsan
Haklarına Yeni Bir Bakış, Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği, İstanbul
2007.
Yayla, Atilla, “Terörizm: Kavramsal Bir Çerçeve”, AÜSBFD, C:XLV, No:1-4, Ocak-Aralık
1990.
Yokuş, Sevtap, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Türkiye’de Olağanüstü Hal
Rejimine Etkisi, Beta Yayınları, İstanbul 1996.
462