ETKİN KARAKTER

KARAKTER EĞİTİMİ-1
F. Betül Karaca > [email protected]
“Hayatımız karakterimizin değil, karakterimiz hayatımızın ürünüdür” Peyami Safa
Giriş
Öğrenciler, öğretmenler ve veliler için öğrencinin başarısı deyince sınavda aldığı puanlar geliyor akla.
Oysa insan için en önemli başarı, “kendisine verilen şu kısa ömrü, daha kalıcı şeylere adayarak” yaşamaktır.
Şüphesiz, eğitim sistematiğimizin daha öğrenci merkezli, bireyin gelişimi ve kişiliğinin yüceltilmesi
üzerinde daha fazla duran, öğrencilerin sadece “sınavlarda iyi sonuçlar alan” değil, aynı zamanda “yüksek
karakterli ve kişilikli” olmaları noktasında ailelerin ve öğretmenlerin yapılabileceği pek çok şey vardır.
Birçok alanda değerler karmaşası yaşanan günümüzde öğrenciler, kendilerine sunulan değerleri gerçek
anlamda sahiplenememektedir. Öğrencilere yüce değerlerin öğretilebilmesinin ve hayatı daha anlamlı
yaşamalarının sağlanabileceği düşüncesiyle bu yazıda, “Karakter Eğitimi” üzerinde durulacaktır.
Karakter
Karakter, bir bireyin kendine özgü yapısı, onu başkalarından ayıran temel belirti ve bireyin davranış
biçimlerini belirleyen ana özellik, seciye, huy, tabiat, öz yapı olarak tanımlanmaktadır. Bu anlamda bir
insanı başkalarından farklı kılan zihinsel, duygusal, düşünsel ve ruhsal özelliklerin yanı sıra, alışkanlıklar,
davranış tarzları, bakış açısı gibi ögelerin; yaşanılan toplumun ve kişinin yetiştirilme tarzının sosyo-kültürel
değerler ile yorumlanarak değerlendirilmesi kişinin karakterini oluşturur.
Karakter eğitimi ise; öğrencilerin özellikle davranış bakımından iyi nitelikler geliştirmeleri üzerinde
duran, öğrencilerde belli bir ahlâk anlayış ve ölçüsüne göre birtakım özellikler geliştirme amacını güden
eğitimdir.
Karakter eğitimi; çocuklukta oluşmaya başlayan kişilik için karakter oluşumuna katkıda bulunacak,
ailenin yanı sıra eğitim kurumlarında sistemli olarak verilerek sağlıklı bir toplum oluşması açısından gerekli
olan eğitimsel bir çalışmadır. Birey doğumdan itibaren önce aileden daha sonra yakın çevresinden,
okulundan, medyadan bir kısım değerler alır/öğrenir. Bu değerlerin bireyin kişiliğinde yer etmesiyle
karakterin oluşumu birbiriyle örtüşük vaziyette devam eder.
Değerler
Toplumsal hayatta geçerli pek çok değerler bütünü sayılabilir: Hukuk kuralları, Ahlak kuralları, Din
kuralları, Örf ve adetler vs. Birey, toplumun genelinde kabul gören değerleri, öğrenerek, yaşayarak ve
başkalarına aktararak sosyal hayatta bir yer edinir. Bu değerlerin öğrenilmesinde hayatın ilk altı yılı aile en
önemli faktör iken zamanla okul, çevre ve medya tarafından kuşatılmışlık başlar ve ailenin etkisi yaş
ilerledikçe minimal düzeye iner. Birey, bu değerlerden hangilerini rol modellerinden görüp öğrenerek
yaşarsa onları, karakteri haline getirmiş olur.
Bebeklik dönemi
İlk algılama döneminden itibaren bireyin kişiliği şekillenmeye başlar. Bebeklik dönemindeki gözle
görülür bir takım tepki ve davranışları, anne babaların doğru algılayabilmesi her zaman mümkün
olmayabilir. Yapılan davranışı bireyin kişiliğinden bir parça olarak düşünebilmek, onunla iletişim kurmada
işimizi kolaylaştıracaktır. Yaradılışıyla birlikte kendisinde var olan ruhsal veya fiziksel özellikleri gün
yüzüne çıkarmasının pek mümkün olmadığı bu dönemde, bireyin tepkilerine çoğu kez olumsuz anlamlar
yüklenir. Bu olumsuzluklar doğru analiz edilirse, çok erken dönemde bireyin istenen veya istenmeyen
davranışları tespit edilip ebeveynin bu yönde tavır sergilemeleri sağlanarak doğru sonuca ulaşma
aşamalarının ilk adımı atılabilir. Bu adımın başarılı bir adım haline gelmesi için anne ve babaların, birey
dünyaya gelmeden önce bilinçlenmesi ve bir takım eğitimlerden geçmesinde yarar vardır.
Okul çağı
Bireyin çevreyi, bilinciyle algılamaya ve kavramaya başladığı çocukluk döneminde, ifade etme süreci
işlemeye başlar. Birey, devamlı olarak kendisini ve isteklerini, sözlü veya davranışsal olarak yansıtmaya;
varlığının da bilinciyle, toplumda yer aldığını kendine ve çevresine ispat etmeye çalışır. Algı ve öğrenmeye
tamamıyla müsait olduğu bu dönemde, içinde bulunduğu ev, okul, vb. mekânlarda topladığı tüm somut ve
soyut verileri belleğinde özenle taşıma, yeri ve zamanı geldiğinde de uygun veriyi kullanma yetisine
sahiptir.
İnsanlar, toplum içinde yaşayan ve ilişkiler kuran sosyal varlıklardır. Genel anlamda eğitim, insanı
doğumundan ölümüne kadar etkileyerek, belli bir şekle büründürür. Karakter eğitiminin temel hedefi ise
bireyin beceri ve davranışlarının toplumsal olarak kabul edilir düzeye ulaşmasını sağlamaktır.
Karakter eğitimi
Bireyin sosyal hayatın içinde geçerli değerler bütününü, bilgi düzeyinden davranış düzeyine
indirgemesiyle karakteri şekillenir. İbn-i Haldun, “Kişi, içinde bulunduğu milletin çocuğudur” ifadesiyle,
toplumun insanı biçimlendirmesini dillendirmiştir. Nitekim benzer bir yaklaşımla bir Afrika atasözünde “Bir
çocuğu yetiştirmek, bütün köyün işidir” denilmektedir. Aslında bu karşılıklı bir durumdur. Birey, o
toplumda şekillenirken toplumun bireylerden oluşması nedeniyle bireylerin anlayışlarının genel özellikler
bakımından birbirine benzemesi yönüyle toplumun da şekillenmesi söz konusudur. Karakter eğitimine
ihtiyaç duyulmasının bir yönü de, hem insanları hangi davranışın etik olup olmadığı konusunda
bilgilendirmek, hem de bu bilgiyi içselleştirmelerini sağlamaktır. Çünkü nelerin doğru veya yanlış olduğu
konusunda bilgi sahibi olmak, doğrunun ve iyinin istendiği ve davranışa dönüştüğü anlamına gelmez.
Örneğin, park halindeki bir araca kimsenin görmediği bir anda kazayla çarpan bir sürücünün, kimseye
görünmeden ortadan kaybolmasının yanlışlığını herkes bilir, ancak böyle bir durumla karşılaştığında bireyin
telefon numarası ve durumu açıklayan bir notla çarptığı aracın sürücüsüne ulaşmaya çalışması ya da orada
bekleyerek konuyu izah etmesi, belli değerleri karakterine yerleştirdiğini gösterir.
Karakter eğitimiyle sağlanacak bireysel gelişmişlik, toplumsal gelişimi de beraberinde getirecektir. Bu
nedenle bireylerin yetiştirildiği aile ve okul ortamlarında karakter eğitimini sağlıklı bir biçimde sağlanması
hem bireysel hem de toplumsal iyileşme için gerekli ve zorunludur.
Süreçler
Karakter eğitimini iki temel sürece ayırırsak; bireylerin her türlü tutum ve davranışlarını yönlendirme ya
da istenilen davranışları bireylere kazandırma anlayışı birinci süreci oluştururken; bireylerin varlık bilincini
kavraması ikinci süreci oluşturmaktadır. İlk süreçte gözlem çok önemli bir yere sahiptir. Birey hangi yaş
grubu içerisinde yer alırsa alsın, davranışlarının aile ya da okul içinde anlık tepkiler gösterilmeden belli
süreçlerde izlenerek, yönlendirmenin şekli belirlenmelidir. Refleks haline gelmiş bir takım bilinçsiz yön
verme yöntemleri çoğunlukla tahrip edici niteliktedir. Karakter eğitimi sürecinde doğrudan ya da dolaylı
olarak yer alan sorumluluk sahibi her birey, örnek teşkil edici davranış sergilemek zorundadır. Bir takım
toplumsal önyargılar, örnek bireyler tarafından irdelenip davranış boyutunda ve değerlendirmesinde yer alıp
almaması konusunda netlik kazanmalıdır. Bireyin davranması gereken şeklin ne olduğu konusunda
kafasında yer alacak bir soru işareti dahi onun zihnini bulandırıp yanlış olanı doğruymuş gibi algılamasına
neden olabilir.
Karakterin oluşumu her bireyin hayatının farklı zaman dilimlerini kapsar. Oluşumun tamamlanma
süreci, bireyin düşünsel ve ruhsal özelliklerinin yanı sıra bireyi etkileyen çevresel faktörlerin nitelik ve
niceliklerine bağlı olarak değişiklik gösterir. Her birey, herhangi bir davranış ya da faktörden aynı ölçüde ve
aynı biçimde etkilenmez. Dolayısıyla karakter eğitimi, “birey”i iki farklı boyutta ele alarak
şekillendirmelidir. Birincisi bireyin içinde yaşayan dünya, kendi içsel yapısı; ikincisi de içinde yaşadığı
dünya, yakın çevresi. Bu değerlendirmede, her birey için özgün çözüm yöntemleri kullanılmalıdır.
Sonuç
Karakter eğitimi uygulamalarıyla, başta aileler, öğretmenler ve okul yönetimleri, öğrencilerin yaş
gruplarına göre belirlenecek “Sorumluluk sahibi olmak, kendini kontrol edebilmek, arkadaşlık, doğruluk,
güvenilirlik, fedakârlık, çevreye ve canlılara duyarlı olmak, adalet duygusuna sahip olmak, zamanı iyi
kullanmak, çalışkanlık, kararlılık, hoşgörülü ve sabırlı olmak, dürüstlük, cesaret, misafirperverlik,
yardımlaşmak, paylaşmak” gibi değerleri, öğrencilerin bireysel farklılıkları ve ihtiyaçlarını da gözeterek
öğretmeye çalışmalıdır. Bu çalışmalarda öğretimin en önemli basamağı rol model olmaktır. Yolda yürürken
önüne gelen bir kediye tekme atan birisinin, çocuğuna veya öğrencisine “çevreye ve canlılara duyarlı
olunmalıdır, onlara sevecen yaklaşılmalıdır” demesinin etkili olmayacağı muhakkaktır.
Karakter eğitiminde dengeli ve orta bir yolun takibi, en az rol model olmak kadar önemlidir. Örneğin
fedakârlık duygusuna vurgu yapılırken öğrencinin içinde bulunduğu fedakârlık düzeyi belirlenmezse, bu
karakterin kazandırılmasında aşırılıklar ya da eksikliklerin ortaya çıkması kaçınılmaz olur.
Planlı, dengeli, tutarlı ve toplumun tüm katmanlarıyla bütünleşik bir karakter eğitimiyle öğrencilere;
yüce değerler öğretilebilecek, şu kısa ömrü daha kalıcı şeylere adayarak çok daha anlamlı, “yüksek
karakterli ve kişilikli” olarak yaşamaları sağlanabilecektir.