Başkalarının acısına bir kitap ile yakından bakmak... Öğr. Gör. FADİME ŞİMŞEK İŞLİYEN Yakın dönemde Gazze’de yaşananlara ilişkin iç burkan yığınla fotoğraf gazete sayfalarında yer aldı hatırlanacağı üzere. Daha öncesinde ise Mısır ve Suriye’deki iç savaşın tüyler ürperten görüntüleri medya aracılığı ile zihnimize kazındı. Peki ama gazeteler, haber siteleri ya da haber kanalları neden bu görüntüleri yayınlamakta bir sakınca görmüyor? Aslında bunun nedeni çok açık. O halde soru şu olmalı? Peki insanlar neden bu görüntülere kayıtsız kalamıyor? Ve hatta kayıtsız kalamadıkları gibi neden kimi zaman ‘dehşet görüntülerine’, deforme olmuş cansız bedenlere bakmaktan haz duyuyorlar? Susan Sontag ‘Başkalarının Acısına Bakmak’ adlı kitabında bu ve benzeri soruların peşinden gidiyor. Yazar, bu kitapta savaş fotoğrafçılığının ilk kez ortaya çıktığı Kırım Savaşı’ndan başlayarak dünya savaşlarına, Nazi kamplarına; Bosna ve Filistin’de yaşanan trajedilere, 11 Eylül saldırılarına ilişkin örnekler veriyor. Savaşın tüm soğukluğunu ve acımasızlığını gözler önüne seren Sontag, bu trajedileri kameraların nasıl kaydettiğini ve fotoğrafların tarihe düştüğü notları irdeliyor. FOTOĞRAFLAR GERÇEĞİN KANITI MIDIR? Kitabında savaşların gözü ve belleği olan fotoğrafların objektifliğini sorgulayan yazar, sonuç olarak aslında hiçbir fotoğrafın gerçekliği tümüyle yansıtamayacağı yargısına varıyor. Çünkü her fotoğraf belirli bir bakış açısının ürünü. Şöyle ki, “göz beyinle bağlantılı, beyin de sinir sistemiyle. Sistem kendi mesajlarını, geçmişteki her hatıradan ve o anki duygulardan süzerek bir spot görüntü şeklinde beyne iletiyor.” Bu da şüphesiz deklanşöre basacak olan kişinin bakış açısını belirliyor. Bu noktada Burke’nin tespitlerine de değinmek yerinde olur. Burke, fotoğraflarda ‘bakış açısının’ kelime anlamının yanında mecazi anlamına da değiniyor ve fotoğrafta fiziksel duruş noktası kadar zihinsel duruş noktasının da önem taşıdığına dikkat çekiyor. Dolayısıyla genelde haber fotoğrafçıları özelde ise savaş fotoğrafçıları kendi görüşlerini somutlaştıracak şekilde olayları görüntülüyor. Fakat Sontag’a göre çoğu kez bu durum insanlar tarafından göz ardı ediliyor ve fotoğrafın gerçeği birebir yansıttığı düşünülüyor. İnsanlar aradan yıllar geçse bile zihinlerinde iz bırakan olayları bu görüntüler ile hatırlıyor. İşte bu noktada fotoğrafın gerçeği ‘yansıtması’ ile ‘temsil etmesi’ arasındaki fark önem kazanıyor. EZCÜMLE İLE... Burada Susan Sontag’ın fotoğrafa yönelik yaptığı tespitlere kısaca değinmiş olduk. Görüntülerin dünyasına psikolojik ve sosyolojik açıdan yaklaşmak isteyenler için iyi ve akıcı bir kitap. Osman Akınhay’ın çevirisi ile okurla buluşan kitap, Agora Kitaplığı’ndan çıktı. *Neü Aktüel gazetesinde yayınlanmıştır…
© Copyright 2024 Paperzz