Toraks Travma ve Tedavisi

Tıp Tarihi
Doç.Dr.Seyda Ors Kaya Yrd.Doç.Dr.Mustafa Karatepe
Göğüs Cerrahisi - Thoracic Surgery
Tıp Tarihi ve Deontoloji Medical Ethics and History of Medicine
15.Yüzyılda Sabuncuoğlu Şerefeddin Tarafından Tanımlanan
Descrıbed By Sabuncuoglu in the 15th Century
Toraks Travma
ve Tedavisi
Thoracıc Trauma And Managements
Cerrahiyet’ül Haniyye (Imperial Surgery) 15. yy da Şerefeddin Sabıncıoğlu (13851470) yazılmış resimlendirilmiş ilk Türk-İslamik cerrahi textbook’dur.
Sabuncuoğlu Osmanlı yükselme döneminde (1453-1579)(Brillant Ottoman Times)
Anadolu’da bir şehir olan Amasya’da yaşamıştır. Amasya Hastanesinde başhekim olarak
14 yıl çalışmıştır. Sabuncuoğlu bu kitabı 80 yaşında yazmış olup(1465) hekimlere hatta
ebelere yönelik ciddi bir eğitmen tavrıyla yazar tarafından resimlendirilmiştir.
S
abuncuoğlu’nun kitabının 3
adet el yazması bulunmaktadır. Paris ve Fatih Millet Kütüphanelerinde bulunan nüshalar
orjinal olup 3. nüsha 18.yy da
bir hattat tarafından kopyalanmıştır. Kitap 3 bölümden oluşmaktadır (koterizasyon tedavileri, cerrahi yöntemler , fraktür ve dislokasyonlar). Kitap index içermekte
olup her bir chapter baş, boyun, göğüs, karın
ve extremiteler olmak üzere aynı sırayla yazılmıştır.
Çalışmamızda
Prof. Dr. İlter Uzel tarafından Paris ve Millet kütüphanelerindeki
eserlerin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş
olan tıpkı basım eserini
kullandık (1).
Bu
çalışmada
toraks travmalarına yönelik bölümler incelenecektir. Öncelikle kitaptan yazarın yazdığı
şekliyle tam çeviri yer alıp, günümüz tedavi
30
Ocak - Şubat - Mart
teknikleri ile karşılaştırması yapılacaktır.
Imperial Surgery nin bu bölümünde yazar sternum kırıklarının anatomik lokalizasyonlarını, semptomları ve tedavisini step by
step anlatmaktadır. Sternum kırıklarının orta
bölümden daha çok sternumun alt ve üst kısımlarında görüldüğünü tanımlar.
Göğüs kemiği (Sternum) kırığının tedavisinin yolunu şu şekilde bildirir;Ey Talib! Göğüs kemiğinin ortasından kırılması nadirdir
ama uçları çok kırılır, bu durumun belirtileri
bölgesel olarak ortaya çıkar, eğer ortasından
kırılırsa, o kırılan yer
aşağı çöker. şiddetli
ağrı, nefes darlığı ve
öksürük ortaya çıkar
ve kan tükürme olursa korkmamalısın ve
çabucak bağlamayı
hedeflemelisin, onu
tespit etmenin yolu
şudur. Hastayı arkası üzerine yatırmalı ve iki
skapulanın arasına küçük bir yastık koymalısın, Bir kişi iki omzuna ve bir kişi iki eliyle
kaburgaları 2 yandan aşağı basarken, sen yavaşça kırığı
yerine koymalısın. Sonra daha önce anlatılan yakılardan
birini kırığın üzerine koyup üzerine yumuşak bir nesne koyup bağlamalısın. Onun da üzerine söğüt ağacı veya ıhlamur ağacı kabuğundan yapılmış ince bir tahtayı eski bir
beze sarıp koymalısın. Ama tahtayı
yavaşça bağlamalısın ki tahta yerinden oynamasın. Bağı göğsün önü
ve arkasından dolayarak sağlamca
sarmalısın . Eğer sargı gevşerse yeniden sarmalısın. Eğer sargının altı
kaşınır, ağrır ya da şişerse çabucak
bağı çıkarıp o yakıyı çıkarmalısın .
Hastalıklı bölgeyi uygun ilaçla tedavi
edip, ilk yaptığın gibi yakı ve sargıyı
uygulamalısın (Resim 1,2).
Kaburga kırıklarının tedavisinin yolunu şu şekilde bildirir;
Ey Talib! Kaburgalar arka ve
yandan daha sert yerden kırılır. Karından yana olan
uçlar (ön) kırılmaz
belki incinir. Zira
kaburganın o tarafı kıkırdak cinsidir. Kırığın tanı yöntemi korkmadan elle muayene etmektir. Kırığı ne yöntemle olursa
olsun yerine koyup, doğal şeklini vermelidir. Sonra anlattığımız yakılardan biri
üzerine konup, üzerine uygun tahta, keten bezine sarılarak bağlanmalıdır. Eğer
kaburga kırılıp içeri batmışsa belirtisi şudur: hastada şiddetli ağrı ve sancı ortaya
çıkar. Kırık plevraya batarsa hastada nefes darlığı, öksürük
ve kan tükürme ortaya çıkar, böyle olursa tedavisi zordur.
Eski tabipler bu konuda çok söz söyleyip, çeşitli yöntemler tarif etmişlerdir. Bu konuda bazıları demiştir ki; hastaya
kemik yerine gelene kadar karnını şişirmek için güzel kokulu gıdalar verilmeli.Bu konuda
bir başka bakış açısı da oluşan
gazın hastanın içinde yer ederek
kalmasıdır. Bu da diğer sorunlara yol açar. Ve bir başka tabip de
kırık bölgenin üzerine mıhçeme
( kan almak amacıyla kupa çekmek) ) koyup kemik yerine gelene
kadar kuvvetle emme yöntemini
tarif etmiştir. Bu tarif mükemmeldir
ancak mıhçeme kırığa iyi gelmez.
Sabuncuoğlu aslında kamımızca
burada pnömotoraksa aspirasyon (negatif basınç) uygulayarak
ilk pnömotoraks tedavisini tarif
etmektedir. O tarihte günümüzde
uygulanan kapalı su altı drenajı
bilinmemektedir. Ve bir başka hekim demiştir ki;
zeytinyağına batırılmış yünü iki kaburga arasına koyup uygun bir sargı ile
dolayarak sarmalı ve sonra ilaçlarla
tedavi etmelidir . İlaçlar ve gıdalarla
hasta iyileşmeye başlarsa, oturmak
isteyip oturamazsa kırık kaburga zara
batıp hastayı incitirse o bölgenin üzeri
insize edilir.Daha önce klavikula kırı31
Ocak - Şubat - Mart
ğında kullanılışını anlattığımız Şifakı Saklar (kemik kaldırmaya yarayan bir el aleti ) ,İle kemik yukarı çekilip uçlardan
biri neşter ile kesilir. Kesilen yer büyükse karın yaraları gibi
bu yara dikilir. Sonra Allah’ın izniyle iyileşene kadar merhemlerle tedavi edilir.
Eğer o bölgede sıcak şiş oluşursa (abse ) bir parça
keten bezi gülyağına batırılıp sarılır. Abse için ilaçlar ağızdan da verilir. Hasta istediği tarafına Allah’ın izniyle iyileşene kadar yatabilir.
TARTIŞMA
32
Ocak
Ocak -- Şubat
Şubat -- Mart
Mart
Bu çalışmaya sternum ve kot fraktürlerini aldık. Ancak yazar toraks bölgesi travmaları konusunda klavikula,
skapula ve vertebra fraktürlerini de ayrıntılı olarak incelemekte ve cerrahi girişimleri ayrıntılı olarak vermektedir.
Vertebra kırıklarında nörolojik bulgular ve prognoz ile ilgili
gözlemleri de ayrıca dikkat çekicidir. Motor ve duyu muayenesini yaparak medulla spinalis hasarını belirlemekte ve
tedavi planını buna göre oluşturmaktadır.(Naderi) Sabuncuoğlu iyi bir cerrah olmanın yanı sıra iyi bir klinisyen ve
gözlemcidir.
Sabuncuoğlunun toraks cerrahisi pioner larından bir
olduğu rahatlıkla söylenebilir. Özofagustan yabancı cisim
çıkarılması, trakeostomide gümüş ringlet kullanımı, ampiyem drenajını gerekli enstrümanlarla tarif eder ( 2).
Kosta fraktürlerinin daha çok posterolateral bölgede
olduğunu belirtirken ön bölgedeki kotların kartilaj yapısından dolayı kırılmadığından söz etmesi, fasyalar için ayrı
cerrahi aletler tanımlaması, plevradan sözetmesi ciddi bir
anatomi bilgisinin olduğunun kanıtlarıdır. Terminolojik olarak kullanmamakla ve ayrıntılı tarif yapmamasına rağmen
kırık kaburganın plevraya batması sonucu oluşan nefes
darlığı, öksürük muhtemelen pnömotoraksı tanımlamaktadır. Yine toraksa nafiz ok yaralanmalarında yaradan çıkan
kan köpüklü ise, hastanın boynunun sişmiş ve nefes darlığı varsa okun akciğere batmış olduğundan sözeder. Pnömotoraks ve hemotoraks tabirlerini kullanmamakla bera-
ber bu durumları tanımoladığı ise çokj açıktır. Bu belirtilerin
olduğu hastaların tedavilerinin güç olduğunu söylemektedir. Kitaptan anlaşıldığı kadarıyla ampiyem için plevra drenajı tanımlanmakta ise de pnömotoraks için kapalı su altı
drenajı o dönemde bilinmemektedir. Ancak bu durumda
ki hastalarda kırık bölgesine mıhçeme adlı cerrahi aletin
uygulanıp kuvvetle emilmesini ve bunun mükemmel bir tedavi olduğunu belirtirken bize göre basit bir pnömotoraks
aspirasyonundan söz etmektedir.
Kitabın Zahrawi’nin kitabından çeviriler içerdiği bazı
yazarlarca söylenmektedir (3). Ancak iki kitab karşılaştırıldığında Sabuncuoğlu’nun bir çok yerde kendi tekniklerini
de tanımladığı görülür. Zaten yukarda ki çeviriden görüldüğü gibi kendisinin buluşu olmayan teknik ve fikirleri başka
bir yazardan aldığını açıkça belirtir.
Kitabı benzersiz kılan içerdiği renkli illüstrasyonlardır.
Özellikle İslam’ın resmi yasaklaması şeklinde ki yaygın
inanışa rağmen eserini resimlendirmesi önemlidir. Cerrahi
el aletleri, insizyonlar ve cerrahi teknikler yazarın kendisi
tarafından titizlikle resmedilmiştir. Bu da onun iyi bir eğitimci olduğunu kanıtlar. Şu sözleri kendisinin eğitimci yönünü
çok iyi tanımlamaktadır.
‘’ Yaptığını yaz, bildiğini öğret, gelecek kuşaklar
sana minnettar olacaktır’’
Sabuncuoğlu pediatrik cerrahi, üroloji, batın cerrahisi
,obstetrik, jinekolojik, otorinolojik hatta estetik operasyonlar konusunda yöntemler geliştirmiş bir cerrahtır (4,5,6,7).
Aradan 600 yıl geçmiş olsa bile hastalık ve travmaya yaklaşımı ve tedavi yöntemleri günümüz tıbbından çok farklı
değildir. Göğüs cerrahisi 20.yy da gelişmiş genç bir disiplindir. Cerrahiyet’ül Haniyye incelenirse Sabuncuoğlu’nun
göğüs cerrahisi usta ve öncülerinden biri olduğu görülecektir.
Kaynaklar
1.Uzel I. Cerrahiyyetü’l Haniyye I, 1st ed. Ankara: Türk Tarih Kurumu
Yayinlari [Turkish Historical
Society]; 1992. p. 155–400 [in Turkish].
2. Batirel HF, Yuksel M. Thoracic surgery techniques of Serefeddin Sabuncuoglu in the fifteenth century.Ann Thorac Surg. 1997 ;63(2):575-7.
3. Kafali H, Aksoy S, Atmaca F, et al. Colored illustrations of obstetrics manipulations and instrumentation techniques of a Turkish surgeon Serafeddin Sabuncuoglu in the 15th century.Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol.
2002;105(2):197-202.
4. H. Oguz, I. San and A. Verit, Ophthalmic techniques described by
Serefeddin Sabuncuoglu (1385–1468 A.D.), Clin Experiment Ophthalmol.2004;
32 (2): 192–195.
5.San I, Oguz H, Kafali H. Colored illustrations of pediatric otorhinolaryngologic surgical techniques of a Turkish surgeon, Serefeddin Sabuncuoglu, in
the 15th century. Int J Pediatr Otorhinolaryngol. 2005;69(7):885-91.
6. Verit FF, Kafali H. The oncologic surgery of Serefeddin Sabuncuoglu
in the 15th century.
Eur J Surg Oncol. 2005;31(7):803-4.
7. T. Dogan, M. Bayramicli and A. Numanoglu, Plastic surgical techniques in the fifteenth century by
Serafeddin Sabuncuoglu. Plast Reconstr Surg. 1997 ;99(6): 1775–
1779.
33
Ocak
Ocak -- Şubat
Şubat -- Mart
Mart