T.C. EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ ANABİLİM DALI DİŞ HEKİMLİĞİNE BAŞVURAN OLGULARDA UYKU KALİTESİ, UYKU BOZUKLUKLARI, GENEL YAŞAM KALİTESİ VE BRUKSİZMLE İLİŞKİSİ BİTİRME TEZİ Stj. Diş Hekimi Hüseyin GÜLCAN Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Şebnem PIRILDAR İZMİR-2014 ÖNSÖZ Tezimin hazırlanması sırasında yardımlarını ve desteklerini esirgemeyen değerli hocam Prof.Dr. Şebnem Pırıldar ve Dr. Umut Kırlı’ya sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. İZMİR,2014 Stj. Diş Hekimi Hüseyin GÜLCAN İÇİNDEKİLER 1. Genel Bilgiler 2.1.Bruksizmin Tanımı ve Tarihçeşi 3. Sınıflandırma 1 1 1 3.1.Etiyolojisine göre 1 3.2.Gerçekleştiği Zamana Göre 1 3.3.Motor Aktivite Tipine Göre 2 3.4.Geçmişte Vay Olup Olmamasına Göre 2 4. Epidemiyolojisi 2 5. Etiyolojisi 2 5.1.Okluzal Teori 3 5.2.Sistemik Faktörler 3 5.3.Psikiyatrik Etkenler 4 6. Belirtileri ve Tanısı 5 6.1.Dişler Üzerindeki Etkisi 5 6.2.Periodontal Dokulara Etkisi 6 6.3.Çiğneme Kasları Üzerine Etkisi 6 6.4.TME Üzerine Etkisi 7 6.5.Baş Ağrısı Üzerine Etkisi 7 6.6.Psikolojik Etkileri 8 7. Bruksizm ve Uyku İlişkisi 9 8. Bruksizm Tanısı 9 9. Amaç 10 10. Hipotezler 10 11. Materyal ve Yöntem 10 11.1. Örneklem Grubu 10 11.2. Veri Toplama Yöntemi 11 12. Bulgular 12 13. Tartışma ve Sonuç 15 14. Kaynaklar 17 15. Özgeçmiş 1. GİRİŞ Bruksizm istem dışı, fonksiyonel olmayan, ağız içi sert ve yumuşak dokularda çeşitli olumsuz doku değişikliklerine yol açan diş gıcırdatma veya sıkma biçimindeki alışkanlıklardır(1). Günümüzde bruksizm sık görülen bir rahatsızlıktır. Fakat çoğu insan bu alışkanlığından haberdar değildir. Yaş gözetmeksizin hemen her yaşta meydana gelebilmektedir ve gün geçtikçe bruksizm şikayetiyle başvuran hasta sayısında artış olmaktadır. Bruksizm diş bütünlüğünün kaybı, geriye dönüşsüz temporomandibuler eklem hasarı, ciddi baş ve yüz ağrısı gibi yıkıcı nitelikte sağlık sorunlarına yol açabilir. Çoğu hasta bruksizmden dolayı bu şikayetlerinin meydana geldiğini bilmez çünkü bu alışkanlık çoğunlukla gece meydana gelmektedir. Bu noktada tanı çok önemlidir. Tedavi kısmında ise uygulayacağımız splint, gece plağı veya diğer tedavi seçenekleri tek başına bir çözüm değildir. Asıl amaç hastanın bruksist olmasının altındaki sebebi bulmaktır. Bruksizmin etiyolojisinde bir çok teori bulunmaktadır. Çalışmamızda uyku kalitesi ve uyku bozuklukları ile genel yaşam kalitesinin bruksizmle olan ilişkisini inceleyeceğiz. 1. GENEL BİLGİLER 1.1 BRUKSİZMİN TANIMI VE TARİHÇESİ Bruksizm genel olarak;dişlerin işlevsel olmayan amaçlarla gıcırdatılması ve aşınması olarak tanımlanır(2). Yüzyıllar boyunca bu bozukluğu tanımlamak için “diş yüzeylerinin nonfonksiyonel olarak gıcırdatılması”, ”Karolyi etkisi”,”okluzal alışkanlık nevrozu”, ”bruksomani”, ”neuralgia travmatica” şeklinde farklı terimler kullanılmıştır. Bu tanımın,ilk defa 1931 yılında Frohman tarafından kullanıldığı ve eski Yunancada diş gıcırdatma anlamına gelen “brychein”den türediği belirtilse de ilk kez 1900’lü yılların başında Marie Pietkiewicz’in “la bruxomanie”terimini kullandığını belirten kaynaklarda mevcuttur(3). Günlük kullanuımda veya halk arasında yaygın olarak ‘diş gıcırdatma’olarak tanımlanmaktadır. Dudak ısırma, parmak emme,ağza-çeneye anormal postur verme davranışları, bruksizm ile birlikte okluzal parafonksiyonlar olarak değerlendirilirler. Bu gibi davranışlara parafonksiyon denmesinin nedeni, çiğneme, yutma veya konuşma gibi işlevsel davranışların aksine, bu davranışların görünürde hiçbir işlevsel amacı olmamasıdır. 3.SINIFLANDIRMA Bruksizm çeşitli kriterlere göre kategorize edilebilir(4): 3.1 ETİYOLOJİYE GÖRE: Temel birincil idiopatik bruksizm: Bilinen her hangi bir neden yoktur. İkincil bruksizm: Hastalıklarda ikincil (koma, nöbet, serebral palsy), tıbbi ürünler (antipsikotik ilaç, kardiyoaktif ilaç.. gibi), yasa dışı ilaçlar (amfetamin, kokain, extasy.. gibi) nedeniyle görülen bruksizm. 3.2 GERÇEKLEŞTİĞİ ZAMANA GÖRE: 1 Diurnal bruksizm: Dişlerin istek dışı olarak gündüzleri gıcırdatılması ve/veya sıkılmasıdır Nokturnal bruksizm: Bruksizmin gece uykuda meydana geldiği şeklidir. 3.3 MOTOR AKTİVİTE TİPİNE GÖRE: Tonik: Kasların kasılması 2 saniyeden fazla sürmüştür. Fazik: Çiğneme kaslarının tekrarlayan kasılmalarının elektromiyografik aktiviteleri sonucudur. Kombine: Tonik ve fazik atakların alternatif görünümüdür. Nokturnal bruksizm ataklarının yaklaşık %90’ı fazik veya kombine ataklar şeklindedir, diurnal bruksizmde ise aksine tonik tipi görülmektedir. 3.4 GEÇMİŞTE VAR OLUP OLMAMASINA GÖRE: Geçmişte görülmüş olan bruksizm Mevcut bruksizm Sınıflandırmalar içerisinden daha çok diurnal ve nokturnal şeklinde olan kullanılmaktadır. 4.EPİDEMİYOLOJİSİ Bruksizm prevalansı %8-%31.4 arasındadır. Çocuklarda bu değer %14 ile % 20 arasındadır. 18-29 yaş arasındaki gençlerde %13 iken yetişkinlerde bu değer %9,65 yaş üstünde %3’tür(5). 5. ETİYOLOJİSİ Bruksizmin etiyolojisi hala kesin olarak belirlenememiştir. Araştırmacılar bruksizmin etiyolojisinde dental, sistemik ve psikolojik faktörlerin rol oynadığını belirlemişlerdir; ancak bu faktörlerin hangisinin baskın olduğu tartışma konusudur. 2 Son yıllarda bruksizmin anksiyete ve strese bir yanıt olarak geliştiği daha fazla kabul gören bir görüştür. 5.1 OKLUZAL TEORİ Bruksizmin nedenin okluzal bozukluklar olduğunu ve bunların düzeltilmesiyle bruksizmin hafifletilebileceği yada ortadan kaldırılabileceğini savunan görüştür. Son yıllarda art arda çıkan araştırmalar sonucu geçerliliğini yitirmiştir. Çünkü deneysel olarak okluzal bozukluk oluşturulup bruksizm meydana getirilemeyeceği gibi bu bozuklukların düzeltilmesininde nokturnal bruksizmi durduramadığı saptanmıştır(67). Ayrıca okluzal sorunu olan bir çok kişide bruksizm olmamasına rağmen, okluzal sorunu olmayan kişilerde de bruksizm bulunmaktadır. Nokturnal bruksizmin etiyolojisi olarak okluzal düzensizlikler artık önemsenmemektedir. 5.2 SİSTEMİK FAKTÖRLER Genetik yapı, kullanılan bazı maddeler (alkol,sigara,uyuşturucu vb.) ve bazı ilaçlar (benzodiazepinler, dopaminerjik ilaçlar vb.), nörofizyolojik etkenler(uyku yapısı, otonom sinir sistemi, merkezi nörotransmitter) sistemik faktörler arasında yer almaktadır. Bruksizmi olan bireylerin çocuklarında da bruksizm görülmesi genetik yakınlığın doğruluğunu göstermektedir(8). Daha ender görülen nedenler arasında amfetamin ve terapötik dozlarda L-Dopa kullanımından söz edilmektedir(9). Bir amfetamin türevi olan fenfluramin kullanımınında bruksizmle ilişkili olabileceğinden söz edilmiştir(10).Bazı olgularda alkol bruksizmi arttırıcı rol almıştır. Tütün kullanımının ağrı eşiğini arttırdığı ve bruksizmi tetiklediği yönünde bazı çalışmalar da mevcuttur. 3 Bruksizm sık olarak hastanın uykunun derin bir basamağından hafif bir basamağına geçtiği sırada meydana gelir ve yine sık olarak hastanın adını seslenerek, dolayısıyla da hastayı uyandırarak tetiklenebilir. Bilimsel veriler halen zayıf olmasına rağmen, epinefrin, norepinefrin, dopamin, seratonin ve gama-aminobütirik asit(GABA) gibi maddelerin, ritmik çiğneme kas aktivitesi (RMMA) oluşumu ile ilişkili olabileceğini göstermektedir(11). Günümüzde santral sinir sistemindeki çeşitli nörotransmitterlerin, özellikle dopaminerjik sistemdeki düzensizliklerin, afferent ve efferent talamik ve /veya striatopallidal yollardaki işlev bozukluğunun, hareketlerin koordinasyonunda rol oynayan bazal gangliyonların rolü üzerinde durulmaktadır(4). 5.3 PSİKİYATRİK ETKENLER Psikiyatrik etkenlerin bruksizmle olan ilişkisi hala araştırılmakta olan geniş bir konudur.Stres, ankisiyete, major depresyon, şizofreni ve daha birçok psikiyatrik problemle bağlantısı literatüre konu olmuştur. Bazı araştırmacılar stresin nokturnal bruksizme neden olan ana faktörlerden biri olduğunu öne sürmüştür.Bruksizm sıklığının mesleki sağlık ve diş hekimi ziyaretleri ile de bağlantılı olduğu görülmüştür.Sonuç olarak normal iş hayatında sürekli strese maruz kalmak bruksizme neden olabilir. Yapılan ikili çalışmalar aşırı hırslı karakter ve alışkanlıklar ile nokturnal bruksizm arasında bir bağlantı olduğunu göstermiş ki bu da stresli yaşam tarzı ile ilişkilidir. Bir psikometrik çalışmaya göre bruksizmi olan hastalarda yüksek derecede stres algısına rastlanmıştır. Bruksizm hastalarında yapılan idrar katekolamin incelemesinde; idrarda epinefrin ve dopamin seviyesinin stresle birlikte arttığı görülmüştür ve aynı zamanda uyku sırasındaki yüksek m. Masatter aktivitesi ile idrar 4 epinefrin seviyesi arasında doğru orantı olduğu görülmüştür. Farelerle yapılan hayvanlı deneylerde de bu ilişki doğrulanmıştır. Bruksizmi olan ve olmayan hastaların bazı kişilik ve emosyonel özellikleri ile ayrıldıkları saptanmıştır. Bruksizmli hastalarda ağır psikopatolojik rahatsızlıklar ender olarak bulunmakla beraber, kişilik özelliklerinin stres düzeylerini yüksettiğinden söz edilmektedir. Bruksistlerin daha agresif hostil, anksiyöz ve hiperaktif olmaya eğilimli oldukları saptanmıştır. 6. BELİRTİLERİ VE TANISI 6.1 DİŞLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİ Dişlerde ve dolgularda(özellikle ön dişlerde) kırılma: Dişleri sıkma ve gıcırdatma sonucunda ön dişlerin köşelerinde arka dişlerin çıkıntılı kısımlarında mikro çatlaklar oluşur. Röntgen ile saptanamayan bu çatlaklar zamanla büyüyerek dişlerin kırılmasına neden olur. Dişlerde aşırı hassasiyet(artan duyarlılık): Genellikle soğuğa karşı hassasiyet gelişir. Diş etinin geriye çekilmesi ve genellikle bununla birlikte oluşan dişin boynunda diş eti hizasında oluşan çentik şeklindeki aşınmalar: Bu durumun oluşmasına neden olarak ilerleyen yaşa bağlı dişeti çekilmesi yada aşırı baskı gösterilebilir. Dişlerde sallanma ve aralanma: Yıllar süren gıcırdatma sonucu dişler gevşeyerek sallanmaya başlar. Aşırı basınç dişleri saran kemik desteğinin kaybolmasına neden olur. Bu durumu kompanse etmek için dişlerin kökleri hizasında ekstra kemik çıkıntıları gelişir. 5 Yanaklarda irritasyon: Özellikle dişleri birbirlerine temas ettikleri kapanış çizgisi hizasında, yanağın iç kısmında çizgi yada kabartı şeklinde fibröz bir oluşum meydana gelir. Bu oluşum nedeniyle sıklıkla “yanak ısırma” olayı ile karşılaşılır. 6.2 PERİODONTAL DOKULARA ETKİSİ Bu konuda araştırmacılar arasında bir görüş birliğine varılamamıştır. Bazı araştırmacılar bruksizm ile periodontal hastalık arasında ilişki olmadığını belirtmişler;bazıları ise periodontal hastalığın tek nedeninin bruksizm olduğunu saptamışlardır.Yapılan araştırmalarda bruksizmin periodontal hastalığın tek nedeni olamayacağı vurgulanmıştır. Aksine periodontal hatalığın bruksizme yol açtığına dair bir çok çalışma yer almaktadır. Periodontal hastalığın ortaya çıkması için iki ayrı lezyon oluşması gerekir; bunlardan birisi marjinalde (gingival kısımda), ikincisi ataşman (sement, alveol kemiği, periodontal ligament) kısmında olması gerekmektedir. Bruksizm sadece ataşman kısmını etkileyerek periodontal hastalığa yardımcı etmen oluşturur. Bu düşünce çoğu araştırmacı tarafından desteklenmiş ve bruksizmin kendi başına periodontal lezyonu başlatmayacağını bununla beraber var olan periodontal olayı alevlendireceğini ve yardım edeceği düşüncesi üzerinde durmuşlardır.Alveol kemiğinin rezorbsiyonu bruksimin yaygın semptomu olarak düşünür 6.3 ÇİĞNEME KASLARI ÜZERİNE ETKİSİ Çiğneme kaslarının hipertrofisinin asıl nedeni olarak kronik bruksizm gösterilmektedir. Özellikle masseter kasları şişkin görünür ve mandibula köşeleri özel görünümdedir. Elektromiyografik yolla saptanan en büyük kas geriliminin aynı yaştaki normal bireylerin iki katı olduğu bulunmuştur. Aynı zamanda hastaların çiğneme kaslarının iki katı güçle çiğneme fonksiyonuna katıldıkları bulundu. Kas biyopsisi yapılan kasların lif çapının normal büyüklüğünün iki katı olduğu saptandı. 6 Bruksizmli bireylerde elektromyografik olarak massater kas aktivite düzeyi genellikle normal sınırlarda bulunurken, anterior temporal kasta artma gözlenir. Farklı şekilde fonksiyon sırasında temporal kasın elektromyografik aktivitesi normal bulunurken masseter kasın aktivitesinin azalmış olduğu izlenir. Çene hareketleri değerlendirildiğinde, alışılmış (habitual) ve yönlendirilmiş (nöromuskuler) kapanış yolları arasında farklılık olduğu, bir diğer deyişle bruksizmli bireylerin alt çenelerinin daha posteriorda konumlandığı saptanmıştır. Bruksizmli bireylerin ağız ve yüz görünümleri arasında belirgin farklar oluşmaktadır. Diş sıkan bireylerde masseter kasın hipertrofik görünümü bruksizmli bireylere oranla daha azdır, dişlerde daha seyrek aşınma yüzeylerine rastlanır ve spee eğrisinde herhangi bir düzensizlik gözlenmez ve genellikle ideal dizilimli diş arkı izlenir. 6.4 TME ÜZERİNDE ETKİSİ Bir çok araştırmacı oral parafonksiyonel alışkanlıkların TME rahatsızlıklarının olası sebebi olduğunu belirtmiştir. Yetişkin bireyler üzerinde yapılan çalışmalar parafonksiyonlar (bruksizm, tırnak yeme, dudak ısırma) kas ve temporomandibuler eklem (TME) rahatsızlıkları arasında pozitif ilişki olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak bir çok çalışmada bruksizm ve TME rahatsızlığı arasında pozitif ilişki olduğu gösterilmiştir. 6.5 BAŞ AĞRISI ÜZERİNE ETKİSİ Bruksizm alt çene hareketlerinden doğan yüz ve baş ağrıları yaratabilir. Genellikle hasta tarafından farkına varılan, subjektif tek belirti çiğneme ve öğütme basınçlarından doğan ağrıdır. Çoğu bruksist uyanırken çenelerinde yorgunluk veya ağzı normal zamanlarda da dişlerin çok duyarlı olmasından şikayetçidir. 7 Bazı araştırmacılar lokalize edilemeyen baş ağrılarını bruksistlik kuvvetlere, diğerleri ağrıyı çiğneme kaslarına ve TME’e bağlamaktadır. Ağrı maksilla ve mandibuladan boyuna ve kulak çevresine yayıldığı saptanmıştır. Ağrı değişkendir. Bunun değişim sırası kısa sürede küntden orta ve şiddetli hale dönüşebilir. Ya aralıklı ya da devamlı olabilir; çiğnerken, ısırırken, esnerken, konuşurken meydana gelebilir. 6.6 PSİKOLOJİK ETKİLERİ Daha önceleri kişilik değişikliklerinin bruksizmi başlatmaktan sorumlu olduğu düşünülmekteydi. Mevcut verilerden neden anlaşılamasa bile, bruksizmin bireyin alışkanlıksal psikolojik fonksiyonlarını etkileyebileceği olasıdır. Klinik tanı semptomların mevcutsa ve bulgular bruksizm alışkanlıklarıyla uyumluysa konur. Bu tahmin özellikle nokturnal bruksizmde klinik tanı aracı ve testleriyle de onaylanmalıdır (PSG,EMG,EEG)(4). Bruksizmin 2 türünden biri olan nokturnal bruksizmin olumsuz etkileri çoğu zaman kalıcıdır. (dişlerde aşınma,dişlerde veya restorasyonlarda kırılmalar,çürük etkenli olmayan servikal lezyonlar,dilde izler,linea alba), klinik olarak hastada bruksizmin şu anda veya geçmişten kalma sekeller olup olmadığını tespit etmek güçtür. Hasta nokturnal bruksizme sahip ve tavsiye istiyorsa,tanı sürecinde mutlaka hasta bir dizi soru içeren anket doldurarak uygulayıcıyı yönlendirmelidir. Yine de bu soruların belirli sınırlamaları olduğu, bruksizm hakkında kararsız yönde bir sonuç verdiği akılda bulunmalıdır ve aslında çoğu kez nokturnal bruksizmi hastanın uyku partneri algılar çünkü çoğu kısım bruksizm hastaları sadece dişlerini kenetler, gıcırdatmadıkları için ses çıkmaz(4). Dental aşınma kliniksel açıdan bruksizmin ilk işaretidir, fakat bruksizmin o anda varlığından dolayı veya daha önceden mevcut olan bir lezyon olup olmadığını 8 tespit edemeyiz. Ayrıca yaş, cinsiyet, oklüzyon, mine sertliği, diet, asidik yiyecek alımı, izotonik ve karbonik içecekler, tükrük akışı ve bazı sindirim bozukluklarının varlığı (subklinik gastrofaringeal reflü) dişlerdeki aşınmalar üzerinde oldukça etkilidir. Günümüzde kullanılan teşhis cihazlarının araştırma projelerinde kullanımı günlük klinikte kullanımından daha faydalıdır. Ayrıca bunların yüksek maliyeti bir yana, nokturnal bruksizmin tanımlanmasındaki değişkenliklere artı olarak uygulamadaki değişikliklerin sıkıntısı (hastanın bilmediği bir ortamda uyuması, cilde yapıştırılan sensörler, kablolar) testlerin istenilen geçerliliğini ortadan kaldırır. Bu nedenle PSG genellikle kompleks olgularda tanı (epilepsi, uyku sırasında kompleks hareket bozuklukları) ve araştırma amaçlı kullanılır. Tanı temel olarak hekimin klinik değerlendirmesine bağlıdır. 7. BRUKSİZM VE UYKU Kişilerin uykunun hangi safhasında dişlerini daha çok gıcırdattıkları konusunda yapılan araştırmalarda farklı bulgulara rastlanmaktadır. Bazı araştırmacılar, bruksizmin uykunun REM fazında görüldüğünü söylerken diğerleri non-REM fazında olduğunu belirtmektedir. Yapılan araştırmalar,REM fazında meydana gelen bruksizmin daha yıkıcı etkisi olduğunu göstermektedir. Proprioseptif ve koruyucu reflekslerin bu fazda bastırılmış olması buna neden olarak ileri sürülmektedir. Yatış pozisyonlarının bruksizmle olan ilişkisi konusunda yapılan araştırmalar, sırf yüz üstü yatmanın yan yatışa göre daha çok veya eşit bruksizm meydana getirdiği sonucunu vermiştir. 8.BRUKSİZM TANISI Dişlerdeki aşınmalar, eklem sesi,geceleri gıcırdatmaya bağlı oluşan sesler çiğneme kaslarındaki hacimsel artış ve bucco-fasial ağrılara bağlı olarak tanı 9 k0oyulabilir.Uzun süren ciddi bruksizm vakalarında,laboratuar şartlarında uykunun incelenmesi(polysomnographique) ile tanıya varılabilir. Ev video kayıt sistemleri de sesli gıcırdatma varlığını ayırt etmeye olanak sağlayan sistemlerden biridir(9). DİŞ HEKİMLİĞİNE BAŞVURAN OLGULARDA UYKU KALİTESİ, UYKU BOZUKLUKLARI, GENEL YAŞAM KALİTESİ VE BRUKSİZMLE İLİŞKİSİ 9. AMAÇ Araştırmamızın amacı; Ege Üniversitesi Diş Hekimli Fakültesi kliniğine dental tedavi için başvuran hastalarda uyku kalitesi ve uyku bozuklukları, yaşam kalitesi düzeyi hakkında veriler sağlanması; bruksizmi olan ve olmayan olgular arasındaki uyku kalitesi, uyku bozuklukları, yaşam kalitesi düzeylerinin karşılaştırılmasıdır. 10. HİPOTEZLER 1)Bruksizmi olmayan hastalarda uyku bozuklukları bruksizmi olanlardan daha azdır. 2)Bruksizmi olmayan hastaların genel yaşam kalitesi ve bunun alt ölçekleri olan bedensel sağlık, psikolojik sağlık, sosyal ilişkiler, çevresel sağlık puanları bruksizmi olanlardan daha yüksektir. 11. MATERYAL VE YÖNTEM 11.1. ÖRNEKLEM GRUBU Araştırmamız Ege Üniversitesi Diş hekimliği Fakültesi’nde yapılan ‘Bruksizmli olgularda uyku bozukluklarının genel psikopatolojisi ve yaşam kalitesi ilişkisinin araştırılması’ çalışmasının devamıdır. 10 Araştırmamız Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi kliniğine başvuran ve bruksizm olmayan 41 hastada ardışık olarak yapıldı. İçleme kriterleri 20- 60 yaş arasında olmak, E.Ü. Diş Hekimliği Fakültesi’ne dental tedavi için başvurmuş olmak ve düzenli olarak tedavi için geliyor olmak ve çalışmaya katılmayı kabul etmek dışlama kriterleri ise; herhangi bir psikotrop sağaltımı almış olmak, intra oral ve ekstra oral dental muayene ile bruksizm tanısı konmuş olmak, çalışmaya katılmayı istememektir. Araştırmamızda hastalardan Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi(PUKI),Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi İndeksi Kısa Formu Ulusal Versiyonu (WHOQOLBREF(TR)) ölçekleri verilerek doldurmaları istenmiştir.PSQI ve WHOQOLBREF(TR) şöyle tanımlanmaktadır: 11.2. VERİ TOPLAMA YÖNTEMİ Sosyodemografik veriler Olguların cinsiyeti, yaşı, mezun olunan en son okulu, medeni durumu, herhangi bir kronik hastalığı olup olmadığı varsa hastalığının ne olduğu sorgulanmıştır. Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi(PUKI) Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi(PSQI), 1989 yılında Buyyse ve arkadaşları tarafından ,psikiyatri uygulamaları ve klinik araştırmalarda,uyku kalitesinin değerlendirilebilmesi için geliştirilmiştir.PUKI’deki maddeler uyku bozukluğu olan hastaların klinik gözlemlerinden, uyku kalitesi ile ilgili literatürde belirtilmiş diğer ölçeklerden ve PUKI ile ilgili 18 aylık bir klinik izlenim döneminden yararlanılarak düzenlenmiştir. PUKI global skorunun 5’den büyük oluşu uyku kalitesinin kötü olduğuna işaret eder. Bu ölçeğin ülkemiz için geçerlik ve güvenirlik araştırması 1996 yılında Ağargün ve ark. tarafından yapılmış, ölçeğin Crohnbach’s alfa güvenilirlik katsayısı 0.804 olarak bulunmuştur. 11 PUKI son bir ay içerisindeki uyku kalitesini değerlendirir. PUKI’nin içerdiği toplam 24 sorudan 19 tanesi öz bildirim sorusudur. Son 5 soru eş veya oda arkadaşı tarafından yanıtlanır ve puanlamaya katılmaz. Öz bildirim sorularından sonuncusu (19. soru) bir eş veya oda arkadaşının bulunup bulunmadığı ile ilgilidir ve puanlamaya katılmaz. Öz bildirim soruları uyku kalitesi ile ilgili değişik faktörleri içerir. Bunlar süresinin, uyku latensinin ve uyku ile ilgili özel sorunların sıklık ve şiddetinin tahmini ile ilgilidir. Puanlamaya katılan 18 madde 7 bileşen şeklinde gruplandırılmıştır. Her bir bileşen 0-3 üzerinden puanlandırılır. 7 bileşenin toplam puanı PUKI global skorunu verir. Toplam puan 0-21 arasında değerlendirilir ve puanın yüksek oluşu kötü uyku kalitesine işaret eder. Kesme noktası 5’tir ve 5 puanın üzeri kötü uyku kalitesi olarak değerlendirilir. Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi İndeksi Kısa Formu Ulusal Versiyonu (WHOQOL-BREF(TR)) WHOQOL-BREF (TR) WHOQOL-100 ölçeğinin kısa formudur.WHOQOL 100’den 24 bölümün her biri için birer soru alınarak ve genel sağlık ve yaşam kalitesine ilişkin iki soru eklenerek oluşturulmuştur. Bu ölçek halen 4 boyut halinde puanlanır; 1.Boyut: Bedensel Sağlık 2.Boyut: Psikolojik Sağlık 3.Boyut:Sosyal İlişkiler 4.Boyut: Çevresel Sağlık alanıdır. WHOQOL-100 ve WHOQOL-BREF "kişinin algıladığı yaşam kalitesini" konu edinir. Bu ölçeğin geçerlilik ve güvenilirlik çalışması Eser ve arkadaşları tarafından 1999 yılında gerçekleştirilmiştir. Ölçeğin herhangi bir kesim noktası bulunmamaktadır. 12 12. BULGULAR Tablo 1. Olguların sosyodemografik özellikleri Yaş Ortalaması 26.7±7.07 %0 %9.76 %17.07 %73.17 %78.05 %19.51 %0 %0 %2.44 %9.76 %90,24 Eğitim almamış İlkokul-ortaokul Lise ve eşdeğeri Yüksek Hiç evlenmemiş Evli Medeni Durum Evli gibi yaşıyor Ayrı yaşıyor Boşanmış Eşlik Eden Hastalık Var Öyküsü Yok Eğitim Durumu n=0 n=4 n=7 n=30 n=32 n=8 n=0 n=0 n=1 n=4 n=37 Araştırma kapsamında alınan hastaların yaş ortalaması 26 olarak bulunmuştur. Genel eğitim düzeyi yüksektir.Hiç eğitim almamış birey bulunmazken,yüksek eğitim gören hasta sayısı 30 (%73.17)’dur.Hastaların 32’si (%78.05) hiç evlenmemiş,8’i (%19.51) evli,1’i de (%2.44) boşanmıştır.Evli gibi yaşayan yada ayrı yaşayan birey bulunmamaktadır. Bireylerin 4 (%9.76)’ü araştırma sırasında ek bir hastalığının olduğunu söylemiştir.Buna karşın 37 (%90.24)’sinde herhangi bir sistemik hastalık bulunmamaktadır.’Bruksizmli olgularda uyku bozukluklarının genel psikopatolojisi ve yaşam kalitesi ilişkisinin araştırılması’ çalışmasıyla yaş ortalaması karşılaştırıldığında bir miktar düşük görülse de genel olarak birbirine yakın değerlerdir(12). Yine bu çalışmada eğitim düzeyinin yüksek oluşu ve hiç eğitim almamış kişi oranının %2 olması benzerlik göstermektedir. Ancak bu çalışmada evli birey sayısı daha yüksektir. Bekar birey sayısı ve sistemik durum açısından ise bireyler benzer özellik göstermektedir. Tablo 2. Bruksizmi olan ve olmayan olguların Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi (PUKI) global skoru ve WHOQOL-BREF (TR)’e göre puanları 13 Bruksizmi Olmayan Olgularda Pittsburg Global 0-5 Skoru 6-21 Whoqol Breef Ortalama %63.95 n=29 n=12 Standart Sapma 13.29 %71.40 18.57 Ruhsal Alan %69.71 13.11 Bedensel Alan %69.51 14.46 Çevresel Alan Sosyal Alan %70.73 %29.27 Bruksizmli Olgularda(12) Pittsburg Global 0-5 Skoru 6-21 Ortalama %61.0 n=22 n=29 Standart Sapma 11.9 Sosyal Alan %68.4 23.1 Ruhsal Alan %69.6 26.4 Bedensel Alan %69.3 19.7 Çevresel Alan Whoqol Breef %43.1 %56.9 Hastaların %29.27’sinde PUKI Global Skoru beşin üzerinde bulunmuştur. Beşin üzerindeki skorlar kötü uyku kalitesine işaret eder. Bruksizmi olan hastalarda ise bu değer %56.9 olarak bulunmuştur(12). Hastaların Dünya Sağlık Örgütünün Yaşam Kalitesi İndeksi Kısa Formu Ulusal Versiyonuna (WHOQOL_BREF(TR)) göre yaşam kalitesi alt ölçek puanları ortalaması yüz üzerinden çevresel alanda 63.95, sosyal alanda 71.40, ruhsal alanda 69.71, bedensel alanda 69.51 olarak saptanmıştır. Algılanan yaşam kalitesi açısından çevresel sağlık kalitesi puanları diğer alt ölçek puanlarına göre daha düşüktür. Bruksizmi olan hastalarda ise bu değerler çevresel alanda 61, sosyal alanda 68, ruhsal alanda ve bedensel alanda 69 olarak bulunmuştur(12). 14 13.TARTIŞMA VE SONUÇ Araştırmalarımız ve incelediğimiz literatürler sonucu bruksizmi olmayan hastalarının uyku kalitesi, uyku bozuklukları ve genel yaşam kaliteleri hakkında veriler elde edilmiştir. Bruksizmi olmayan hastaların çoğunluğunu 20-30 yaş (%82.9) arası genç ve yüksek eğitimli popülasyon oluşturmaktadır. Hastaların yaş ortalaması 26.7 olarak bulunmuştur. Bruksizmli hastalarda ise yaş ortalaması 34.7 olarak bulunmuştur.(12) Hastaların %9.76’sında eşlik eden bir sistemik hastalık bulunmaktadır. Hastaların genel eğitim seviyeleri yüksektir.%90.24’ü lise ve üzeri eğitim durumuna sahiptir. Bu durum bruksizmi olmayan hastaların genel eğitin seviyelerinin yüksek olduğu şeklinde yorumlanabilir. Bruksizmli hatalarda ise bu oran %88.3 olarak saptanmıştır(12). Hastaların 32’si (%78.05) hiç evlenmemiş,8’i (%19.51) evli, 1’i (%2.44) boşanmıştır. Bruksizmi olmayan hatalarda hiç evlenmemiş olma oranı yüksek denebilir. Bruksizmli vakalarda ise hastaların %49’u hiç evlenmemiş, %3.9’u evli gibi yaşadığını belirtmiş, %41.2’si evli, %5.9’u ayrı yaşıyor ya da boşanmıştır(12). Araştırma kapsamında alınan 41 hastanın %29.27’sinde PUKI Global Skoru beşin üzerinde bulunmuştur. Yani uyku kalitesi bozuktur. Bruksizmli hatalarda ise bu oran %56.9 olarak bulunmuştur(12).Bu durumda bruksizmi olan kişilerin uyku kalitesinin olmayanlara göre daha kötü olduğu söylenebilir. Bruksizmi olmayan hastaların Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi İndeksi Kısa Formu Ulusal Versiyonuna (WHOQOL-BREF(TR)) göre yaşam kalitesi alt ölçek puanları ortalaması yüz üzerinden çevresel alanda 63.95, sosyal alanda 71.49, ruhsal alanda 69.71, bedensel alanda 69.51 olarak saptanmıştır. Bu durum kişinin 15 algıladığı yaşam kalitesini konu edinir. Hastalar yaşam kalitelerindeki en önemli azalışı çevresel sağlık alanında tariflemektedir. Bruksizmi olan hastalarda ise bu puanlar çevresel alanda 61, sosyal alanda 68, ruhsal alanda 69 ve bedensel alanda 69 olarak bulunmuştur. Benzer şekilde burada da en düşük puan çevresel alan puanıdır(12). Literatürde bruksizmi olan veya olmayan grupların genel yaşam kalitesi ve uyku kalitesi ile ilgili yapılan araştırma sayısı azdır. Bu açıdan daha büyük ve daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır. 16 14.KAYNAKLAR 1. Koç D. , Doğan A. , Bek B. , The Aetiology of Nocturnal Bruxism: Review. Türkiye Klinikleri Diş Hekimliği Bilimleri Dergisi, 2012, 18-1, 70 2. Okeson, J.P. Orofacial Pain:Guidelines for Assessment, Diagnosis, and Management.USA and Canada: 1996, S.28-29 3. Bader G., Lavigne G. Sleep bruxism; an overview of an oromandibular slleep movement disorder.Sleep Med Rev.2000,4:27-43 4. Lavigne G.J. , Khoury S. , Abe S. , Yamaguchi T. , Raphael K. Bruxism physiology and pathology: an overview for clinicians. J Oral Rehabil. 2008, 35(7):476-94. 5. Jonathan D Cogen MD MPH, John J Kelly Jr MD, Darius A Loghmanee MD, sleep bruxism,medmerits,2011 15-7,1 6. Kardachi B.J. , Bailey J.O. , Ash M.M. A comparision of biofeedback and occlusal adjustment on bruxism. J Periodontol. 1978 Jul, 49(7):367-72. 7. Bailey J.O. , Rugh J.D. Effect of occlusal adjustment on bruxism as monitored by nocturnal EMG recordings [abstract 199]. J Dent. Res. 1980, 59:317. 8. Abe K. , Shimakawa M. Genetic and developmental aspects of sleeptalking and teeth-grinding. Acta Paedopsychiatr. 1966, 33(11):339-343. 9. Magee P.N. Metabolism of Dimethylnitrosamine by Human Liver Slices in Vitro. Nature Journal. 1970, 228:173-174. 10. Brandon F. Unusual effect of fenfluramine. British Medical Journal. 1969, 4:557. 11. Lavigne G.J. , Guitard F. , Rompre P.H. , Montplaisir J.Y. Variability in sleep bruxism activity over time. J Sleep Res. 2001, 10(3): 44. 17 12. Kırlı Çakır M. , Bruksizmli Olgularda Uyku Bozukluklarının Genel Psikopatolojisi ve Yaşam kalitesi İlişkisinin Araştırılması, Bitirme Tezi, Ege Uni Diş Hek Fak, İzmir, 2011 18 15.ÖZGEÇMİŞ 1990 yılında Aydın’ın Söke ilçesinde doğdum.İlköğretimimi Sıdıka İlköğretim Okulu’nda tamamladım.Lise eğitimimi Söke Lisesi’nde tamamlayarak 2009 yılında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazandım. 19
© Copyright 2024 Paperzz