Kötü Yola Düşenler

Gerçem Altunordu
Kötü Yola Düşenler
Bir halk, verilen her şansı “kötü”den yana kullanır olmuşsa, bu
asla ve asla tesadüfle açıklanamaz. Eğer bir toplumun yaptığı
seçimler, her defasında doğru olmayanı başa getiriyorsa, buna
rastlantı demek, büyük bir ahmaklıktır.
Bunun tek sebebi vardır: Cehalet!
Bilgisizliğin hakimiyetini anlatır “cehalet”. Amaçsızca sokaklarda
dolaşan nice başıboş insanın resmini çizer bir yandan. Ruhen
oldukça vahim hastalıklara yakalanmışların gürültüsüdür de
ayrıca.
“Kötü yola düşenler”in, acıklı öyküsünün ana karakteridir
“cehalet”.
***
Fazilet sahibi olan ve cehaletten uzak olan toplumlar, değerli
kabiliyetlere sahiptirler ve bu yeteneklerini daima yaşatarak diri
tutarlar. Çünkü, bilirler ki aksisi, kendilerine ihanetten başka bir
şey değildir. Mesela, okuduklarını çok iyi anlarlar. Öncelikle,
kendilerini ve hayatı anlamak yolunda oldukça çaba sarf
ederler. Öğrenmektir tüm gayeleri.
düşünceyi ya da bir kişiyi doğru bir şekilde tartarlar. Tartıları
oldukça hassastır; başlangıcın ne denli önemli olduğu bilincidir
bu hassasiyeti oluşturan. Daha sonra “değerlendirmek” gelir.
Sahip olunan bilgiler bu aşamada mühim bir konuma sahiptir.
Bu
bilgilerin
ışığında
yapılır
tüm
değerlendirmeler.
Mekanizmanın son parçasıysa “kıyaslamak”tır. Var olan bilgilerle
beraber ek olarak bir de biriktirilenler eşliğinde karşılaştırmalar
yapılır ve doğru kararlara ulaşılır.
***
Dolayısıyla, cehaletin egemenlik kurduğu akılların çoğunlukta
olduğu bir toplumun aldığı kararları, tesadüfle veya rastlantıyla
ilişkilendiremezsiniz.
Bilmeyen, öğrenmek istemeyen ve merak etmeyen bir halkın
mutlak
doğru
bir
düzenek
üzerinde
yol
almasını
bekleyemezsiniz.
Susmuş, yılmış ve bir kenarda sinmiş olarak yaşamayı yeğlemiş
bir milletin, olması gerekenleri başa getireceği yanılgısına da
düşemezsiniz.
***
Mümkün olduğunca “iyi”yi yakalamak için harcarlar tüm
enerjilerini.
Merak ederler; o yüzden sürekli sorgularlar. Bir sorunun
cevabını almadan da diğer bir soruya geçmezler.
Korkmazlar; özellikle de eleştirmekten ve eleştirilmekten.
Yılmazlar; onları asla boynu eğik, kaderine küsmüş bir şekilde
göremezsiniz hiçbir yerde.
Ve en kötüsü de,
“Namussuzluk”u seçerek aklen, fikren ve vicdanen oldukça
kirlenmiş bir toplumun, yaptığı hatalardan ders alarak
doğrudan, iyiden, güzelden yana kararlar almasını, hayal dahi
edemezsiniz. Maalesef, pisliğin tadına alışılmıştır ve bu tattan
vazgeçmek tabiata ve bünyeye ters bir durum oluşturmuştur.
“Kötü yola düşenler”in acıklı sonudur bu...
Saygılı ve namuslulardır; en önce kendilerinedir saygıları.
Beynen ve vicdanen tertemizlikleridir namusları.
Susmazlar; hiçbir menfaat, onların yanlışı dile getirmesini
engelleyemez.
İşte onun için “kötü yol”a düşmez erdemli toplumlar. Hiçbir vakit
tercihlerini yanlış olandan taraf bir şekilde kullanmazlar. Bilirler
doğruyu ve yanlışı. Ayırt edebilirler birbirinden güzeli ve çirkini.
Doğru bir mekanizmaları vardır. Bu mekanizmayı oturttukları
düzenek de oldukça sağlamdır. Bilginin, güzelliğin, dürüstlüğün,
mantığın ve ahlakın temelinde yaratılmıştır bu düzenek. O
yüzden, bozulup yarı yolda bırakması mümkün değildir onları.
***
Mekanizmanın ilk parçası “ölçmek”tir. Öncelikle bir fikri,
http://www.mgkmedya.com
Pazar, Şubat 1, 2015 - Sayfa 1 / 1