ALEVİLİKTE ALEVİLİKTE HAKK’A YÜRÜME ERKÂNI Hazırlayan: Cemal ŞAHİN (Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Ankara Temsilcisi ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Yenimahalle Pir Sultan Cemevi Dedesi) Tel: 0 537 473 25 26 1 GENEL BİLGİLER Alevi öğretisini temeli hümanizm, yani insan sevgisidir. Bu öğretiye göre, yaratan ve yaratılmış birdir. Yaratan yaratılmışın bütünü, yaratılmışta yaratanın ayrılmaz bir parçasıdır. Yani tanrı ve insan birbirinin ayrılmaz birer parçalarıdır. Bu nedenle Alevi öğretisinde Tanrı anlayışı varlığın birliğine dayanır. Bu bağlamda insan Tanrı’nın yeryüzündeki tecellisidir. İnsan sevgisi Tanrı sevgisi gibidir. İnsan Tanrı’dandır ve Tanrı insanda tecelli etmektedir. Alevilikte: “Hakk ile bir olmak”, “Hakk ile Hakk olmak” ve “Hakk’tan geldik, Hakk’a gidiyoruz” gibi deyimler vardır. O nedenle, Alevili geleneğinde bir kimse ölmez; o kişi için “öldü” denmez, “Hakk’a yürüdü”, “Don değiştirdi” gibi deyimler kullanılır. Bu ifade ile Dünya’daki yaşamı kasteden Alevi öğretisi, canın Dünya değiştirerek Vahdet-i Mevcut’a ermesi yani 2 Hakk’a kavuşması ile “Hak’tan geldik, yine Hakk’a döneceğiz” diye ifade edilen “Hakk’a Yürüme” kavramı diğer inanış biçimlerinde ölüm, vefat vb. kavramlara belki karşılık geldiği düşünülebilir. Ancak bu kavram ile hiçbir bağlantısı yoktur. Diğer inançlarda bu kavram, yok oluş, geri gelmeme, ayrılış anlatılırken; “Hakk’a yürüme” kavramında kavuşma, yeniden birleşme anlatılır. Bu anlam farklılığı ile bir canın bu Dünya’dan ayrılışı değil tam tersi, kavuşmaya yönelik hazırlık olarak niteleyeceğimiz ritüeller ile Hakk’a yürümeye hazırlığı yapılır. Bu nedenle Hakk’a Yürüme Erkânı diye tanımlayacağımız her türlü iş ve eylemler bu ana fikir doğrultusunda yapılmalıdır. Bunun dışındaki tüm eylem, ifade vb. asıl fikri saptıracağı için amaca hizmet etmekten uzak kalacaktır. Alevilik tarihi yolculuğunda daima asimle edilmeye, bir inanç içerisinde 3 eritilmeye çalışılmıştır. Ne yazık ki bu konuda, yer yer de başarılı olunmuştur. Osmanlı döneminde olduğu gibi, cumhuriyet döneminde de Aleviler asimle edilmeye çalışılmıştır. 1925 yılında tekke ve zaviyeler bir yasa ile kapatılınca, Bektaşi dergâhları da bu yasa içerisine alınarak kapatılmıştır. Gerek 1826 yılında ve gerekse 1925 yılında Bektaşi tekkeleri kapatılınca, Alevi köylerinden birçok kişiler alınarak, şehirlere götürülmüş ve onlara nasıl ibadet edecekleri anlatılmış ve cenazelerinin nasıl kaldırılacağı, Sünni inanca göre öğretilmiştir. Ayrıca 1950’li yıllardan sonra “İmama Hatip Tekâmül Kursları” adı altında kurslar verilerek yine Alevi köylerinde, hocalık görevi yapan kişiler bu kurslara alınarak, Sünni geleneğe göre cenaze erkânı öğretilmiş ve bunlar geri köylerine geldiklerinde cenazelerini, Sünni geleneğe göre kaldırmaya başlamışlardır. 4 Eğer bu kültürün yok olmasını istemiyorsak kendi yol ve erkânımıza göre cenazelerimizi kaldırmalıyız. ALEVİLİKTE HAKK’A YÜRÜME ERKÂNI Yukarıda da değinildiği gibi Alevilikte: “Hakk ile bir olmak”, “Hakk ile Hakk olmak” ve “Hakk’tan geldik, Hakk’a gidiyoruz” gibi deyimler vardır. O nedenle, Alevili geleneğinde bir kimse ölmez; o kişi için “öldü” denmez, “Hakk’a yürüdü”, “Don değiştirdi” gibi deyimler kullanılır. Ayrıca, Alevi inancında ne cennete gitme hayali ve ne de cehennem ateşinde yanma gibi bir düşünce yoktur. Bu konuda yol ulularımız bizlere: “Eşim bana huri, evim de cennet” ve “cehennem narını” ise, insanların yaşam süresi içerisinde çektikleri azaplar olarak öğrettiler. 5 HAKK’A YÜRÜME ERKANINDA UYGULANAN YÖNTEMLER Eğer bir can Hakk’a evinde yürüdü ise, yanında bulunan bir kişi “Bismişah! Hakk Muhammet ya Ali!” der, o canın gözlerini kapatır. Temiz bir tülbent, bez veya bunlar gibi bir şeyle çenesini bağlar. Hakkk’a yürüyen canın giysileri üzerinden çıkarılır ve bir döşek üzerine sırt üstü yatırılır. Bu döşeğe “Hakk döşeği” ya da “Rahat döşeği” denir. Döşeğe yatırılan canın kolları düzgün bir şekilde yanlara uzatılır. Ayrıca ayakları da düzgün bir şekilde uzatıldıktan sonra, ayak başparmakları birbirine bağlanır. Bundan sonra canın üzeri temiz bir çarşaf veya bir örtü ile örtülür. Sonra o yöreye göre usul ve erkân var ise (düvaz imam, deyiş okumak gibi) o uygulanır. Duvazimamlara iki örnek: HUDA İÇİN BAĞIŞLA Hata ettim Huda için bağışla Muhammet Mustafa için bağışla 6 Safi nesli Cüneyt oğlu Haydar Ali-yel Murtaza için bağışla Ali’nin Düldül’ü ile Kamber’i Zülfükar-ı gaza için bağışla Fatima-i Zühre, Hatice-i Kibriya İmamlar silsilesi için bağışla Hasan pir aşkına girdim meydana Hüseyin-i Kerbela için bağışla İmam Zeynel, İmam Bakır-ı Cafer Musa Kazım, Rıza için bağışla Muhammet Taki’mdir Şah Ali Naki Hasan Ali Askeri için bağışla Muhammet Mehdi ey sahip zamanı Eşiğinde geda için bağışla 7 Bilirim günahım çoktur ey Şahım Ali oğlusun eba için bağışla On İki İmam nur oldu Hatayi Gel ol nur-u Huda için bağışla... TÖVBE GÜNAHIMA Hatalar etmişim noksandır işim Tövbe günahıma estağfurullah Muhammet Ali’ye bağlıdır başım Tövbe günahıma estağfurullah Hasan, Hüseyin balkıyan nur ise İmam Zeynel sır içinde sır ise Özümüzde kibir, benlik var ise Tövbe günahıma estağfurullah Muhammet Bakır’ın izinden çıkma Yükün Cafer’den tut, gayriye bakma Hatıra dokunup gönüller yıkma Tövbe günahıma estağfurullah 8 Musa-i Kazım’a daim niyazım İmam Rıza’ya bağlıdır özüm Eksiklik, noksanlık, hep kusur bizim Tövbe günahıma estağfurullah Taki ile Naki benziyor aya Ali emekleri vermeye zaya Ettiğimiz kem işlere bed-huya Tövbe günahıma estağfurullah Hasan Askeri’nin gülleri bite Mehdi gönlümüzün gamını ata Ettiğim yalana, koğu gıybete Tövbe günahıma estağfurullah Kul Himmet Ustadım Bağdat, Basra Böyle güne kaldık, böyle asıra Ya Ali cömertsin kalma kusura Tövbe günahıma estağfurullah 9 1) Yıkama İşlemleri Öncelikle teneşirin temiz olmasına dikkat edilir ve Hakk’a yürüyen can özenle teneşire taşınır. Kafasının altına bir yastık konur. Edep yerleri uygun bir bezle örtülür. Cenaze kadın ise, kadın; erkek ise, erkek tarafından yıkanır. Yıkamaya başlarken görevli kişi aşağıdaki sözleri veya bildiği bir duayı sessizce kendi içinden okur. Bismi Şah! Aramızdan ayrılıp Hakk’a yürüyen ve önümüze gelen bu canı, dünya kirlerinden temizlemeye niyet ettim. Noksan ve eksiklerimizi olursa Hakk yüce katında af eyleye! Ya Hakk! Sana yürüyen can senin aşığındı. Sen canansın, o da candır. Şimdi can bedeni terk etti. 10 Bedeni toprağa dönüp, don değiştirecek. Canı, ruhu ise sana dönecek. Ehlibeyt'in, erenlerin, evliyaların hakkı için, sana dönen bu canın kusurları af, ruhunu şad eyleyesin. Gerçeğe Hû! Mümine Ya Ali! Yukarıdaki söylenen sözlerin yerine sadece “Hakk Muhammet Ali ya da: Bismi Şah! Aramızdan ayrılıp Hakk’a yürüyen ve önümüze gelen bu canı, dünya kirlerinden temizlemeye niyet ettim. Noksan ve eksiklerimizi olursa Hakk yüce katında kabul eyleye! Nuri nebi, kerem Ali, Pirimiz Hünkar Hacı Bektaşi Veli! Gerçek erenlerin demine Hû! Mümine Ya Ali! ” desede yeterlidir. 11 Yıkama işlemleri için önceden sabun, sünger ve eldivenler hazırlanır. Cenazeye abdest aldırma diye bir kural Alevi geleneğinde yoktur. Yıkama işlemleri ile görevli kişi eldivenlerini taktıktan sonra, yıkama işine öncelikle “edep” yerlerinden başlar. Daha sonra vücudunun üst kısmından başlayarak, vücudunun her tarafı iyice yıkanır. Yıkama işlemi bittikten sonra, cenazenin yakınları, eşi, dostu cenazeye “helallik suyu” dökebilirler. Bundan sonra cenaze temiz havlularla kurulanır. Kurulama işleminden sonra, önceden hazırlanan kefene sarılır. Erkek kefeni üç parçadır: Ahret gömleği, eteklik ve sargıdan oluşur. Kadın kefeni ise beş parçadır: Gömlek, eteklik, sargı, başörtüsü ve göğüs örtüsünden ibarettir. 12 Alevi öğretisinde, Rızalık Meydanı, Hakk Meydanı ve sırlama/toprakla buluşturma diye üç meydan vardır. SONSUZLUĞA UĞURLAMA Hakk’a yürüyen can için yürütülecek olan uğurlama töreni evi, Cemevi ya da musalla taşında; bunlardan sadece birinde olabileceği gibi birden fazla yerde de olabilir. Bunun nerede alındığından ziyade anlamı önemlidir. Uğurlama töreni, Hakk’a yürüyen canın yakınlarının, çevresinin önem verdiği kişilerin toplandığı gündüz ve aydınlık vakitte yapılır. Burada önemli olan halkın toplanmasıdır. Hakk’a yürüyen cana rızalık verecek canların mümkün olduğunca meydanda toplanmış olması gerekir. Ehil kişi, Hakk’a yürüyen canın yanında uygun bir yerde durur. Kadın erkek ayrımı olmaksızın cümle canlar, halka/yarım ay şeklinde cemal cemale durur. Hakk’a yürüyen Can’ın yakınları önde yer alır. 13 Ehil kişi: -Geldi geçti ömrüm benim, Şol yel esip geçmiş gibi. Hele bana söyle gelir, Bir göz açıp yummuş gibi. Değerli canlar! Yunus Emre’nin söylediği gibi, bugün yine bir canımız “bir göz açıp yummuş gibi” aramızdan ayrılarak, Hakk’a yürüdü. Onun canını Hak katına, bedenini ise ebedi yurduna, toprak ananın kucağına uğurlamak için toplanmış bulunmaktayız: Dedikten sora, canın yaşamı hakkında kısa bir bilgiyide canlarla paylaşabilir. Daha sonra: Bu nedenle hepimiz üzgünüz, acımız büyük. Ama canlar; Kâinatta hiçbir şey olduğu gibi ve olduğu yerde kalmıyor ki. Her şey değişiyor. 14 Her şey, her zaman bir yaşamın sonu ve başka bir yaşamın da başıdır. Bu da Hakk’ın değişmez yasasıdır. Bizler Hakk’tan geldik ve Hakk’a geri döneceğiz. Aslında, bütün canlar aslına geri dönüyor. Böylece Hakk’ın hükmü de kesintisiz sürüyor. Şahı Merdan Ali’nin dediği gibi: Hakk’a yürüme ne babayı bırakır ne de evladı alıkor. Orası öyle bir geçittir ki, o geçitten geçmeye herkes mecburdur. O nedenle, bütün canlar Hakk’a yürür. Hakk yolculuğu ansızın bizi bir yerde yakalıyor. Ama bizler yaşarken zamanı fırsat bilmeliyiz. Sevgi, saygı, merhamet duygularımızı yeniden geliştirip; birbirimizi sevip, saymalı ve birbirimizin hakkına, hukukuna saygı göstermeliyiz. 15 Kimliğimize, kültürümüze, öğretimize sahip çıkmalıyız. Bizim Hakk’tan dileğimiz; (Hakk’a yürüyen canın ismi söylenerek) canı erenlerin/evliyaların makamına eriştirmesi ve geride kalan ailesine, ev halkına, sevenlerine ve gönül dostlarına sağlıklı ve mutlu bir yaşam vermesidir. -Değerli Canlar: Yol ve erkânımızda cenazede üç hizmetimiz vardır. Birincisi “Rızalık Meydanı” hizmetimiz, ikincisi “Hakk (birleme, tevhit) Meydan” hizmetimiz, üçüncüsü ise “Sırlama/toprakla buluşturma” hizmetimiz. –Eğer Helallik Hizmeti ve Hakk (Birleme/Tevhit) Meydanı Hizmeti aynı yerde yapılacaksa- Rızalık ve Hakk meydanı hizmetlerimizi burada yapacağız. Sırlamayı/toprakla buluşturmayı ise 16 mezarlıkta yapacağız. Ben sizlere “Bu can için rızalık veriyor musunuz?” dediğimde, sizler “Allah eyvallah” diyeceksiniz, bunu üç defa tekrarlayacağız, der. Not: Kırsalda veya bazı yörelerde, Hakk’a yürüyen canın evinin önünde “rızalık” alınır. Mezarlığın yanında da Musalla taşı vardır. Orada da “Hakk Hizmeti” görevi yerine getirilir. Rızalık Meydani Hizmeti Ehil Kişi: -Sevgili canlar! Şimdi rızalık görevimizi yerine getireceğiz. Geldim gider oldum illerinize, Dostlar safa ile gönderin bizi. Doyamadım tatlı dillerinize, Dostlar safa ile gönderin bizi. Himmet eylen, şu dağları aşalım, Pir aşkına kaynaşalım, coşalım. Gelin birer birer rızalaşalım, Dostlar safa ile gönderin bizi. 17 Bizler de yol ulularımızdan Pir Sultan Abdal’ın dediği gibi, bu canla birer birer rızalaşıp, yol ve erkânımıza göre bu canı ebedi yurduna, sonsuz yolculuğuna uğurlayacağız. Bu nedenle: Ey canlar! Kendi amelince Hakk'ı, hakikati özünde görüp ve bu yüzden “Enel-Hak” diyen, yetmiş iki millete bir nazarla bakıp; eline, diline, beline sahip olmayı kendisine ilke edinen; dini sevgi, kıblesi insan olan bu can, sizin içinizde yiyip içti, kondu göçtü. Hakk’a yürüyen bu can cümle dostlarının, yakınlarının ve sevenlerinin huzurundadır. Bilerek ya da bilmeyerek bazılarınızın gönlünü kırmış, incitmiş olabilir. Ya da üzerinde haklarınız kalmış olabilir. 18 Hakk’a uğurladığımız bu cana gönül birliğiyle can-ı gönülden bütün maddi ve manevi haklarınız için; -Rızalık veriyor musunuz? Hazır bulunan canlar: -Allah Eyvallah! Ehil kişi: -Rızalık veriyor musunuz? Hazır bulunan canlar: -Allah Eyvallah! Ehil kişi: -Rızalık veriyor musunuz? Hazır bulunan canlar: Allah Eyvallah! Dedikten sonar, görevli kişi: - “Allah Eyvallah!” diyen diller dert, keder, ağrı, acı görmeye. Verilen rızalıklar, Hak-MuhammedAli Divanı’nda kabul ola. Hakk’a yürüyen cümle canlarımızın devr-î daim ola, der. 19 Böylece “Rızalık Meydanı Hizmeti” görevi tamamlanmış olduktan sonra, eğer Hakk Meydanı Hizmeti görevi de burada yapılacaksa “Hakk Hizmeti Görevi”ne başlanır. Hakk Meydanı Hizmeti görevi, bazı yörelerde – genellikle köylerde- mezarlığın yanında bulunan musalla taşlarında yapılmaktadır. Hakk Meydanı (Birleme/Tevhit) Hizmeti Bu bölümde bölgesel farklılıklarda gözetilerek, Hakk’a göçü anlatan bir nefes, bir düvaz imam ve bir gülbank (dua) okunur. Yine burada ehil (görevli) kişi tarafından aşağıdaki gibi kısa bir açıklama yapılır. -Değerli Canlar: Yol ve erkânımıza göre “Hakk Meydanı Hizmeti” görevimizde devriye ile ilgili bir 20 nefes, bir düvaz imam ve bir gülbank okuyarak tevhit olacağız. Yani birleşip, bir araya gelip, birlikte düşüneceğiz. Bütün varlıkların Hakk’ta bir olduğuna ikrar getireceğiz. Ayrıca Hakk’tan, can için iyi dileklerde bulunacağız. Düvaz imamlar 12 imamların isminin geçtiği nefeslerdir. Düvaz imam ve gülbanklarımız okunurken mümkün olduğunca ayaklarımızı birleştirip, sağ elimizi kalbimizin üzerine koyarak dar’a duracağız. Dar canlara karşı bir saygı duruşudur. diye bir açıklama yaptıktan sonra: Ya Hakk! Divana Geldik Darına Durduk! Hal ile halleştik, özümüzü öze bağladık, Hakk’a yürüyen bu can için bir yâr olup, birleştik. 21 Senden saklımız gizlimiz yoktur. Sen bilirsin halimizi. Senden geldik sana döneceğiz. Ey Canlar! Ay’dan, Güneş’ten ezel bu mülke geldik gittik, bu âlemi seyrettik. Bu mülkte bir zaman ana rahmine düştük bir can olduk. Özümüzü tanıdık, yol olduk. Geleceğe koştuk umutla. Yeri geldi bulut olup nehirleri, vadileri, dağları, denizleri aştık. Sonra rüzgârla buluşup başladık damla damla çimenlerin, çiçeklerin üzerine düşmeye. İşte böyle böyle kendimize döndük. Ama sonunda yine tekrar Hakk’a döneceğiz. Çünkü Hakk’tan geldik. …………………. (Kışının isim söylenecek) canımızda bir devrini daha 22 tamamlayarak Hakk’a geri döndü. Hakk’la buluştu. Böylece yeni bir dona, yeni bin bir cana karışacak. Bu canımız ölmeden evvel binlerce kez ölmüş, binlerce kez dirilmişti. Şimdi başka bedenlerde yeniden dirilecek. Bedeni canlı, cansız her şeye sinecek ve Kâinat durdukça da yaşayacaktır. Not: Aşağıda devriye ile ilgili nefes ve düvaz imamlardan örnekler verilmiştir. İsteyen bunlara benzer, bunların yerine kendi bildiği ya da bölümün sonundaki nefes ve düvaz imamlardan istediğini okuyabilir. KİM BİLİR Katre idim ummanlara karıştım Kaç bulandım kaç duruldum kim bilir Devre edip âlemleri dolaştım Bir sanata kaç sarıldım kim bilir 23 Bulut olup ağdığımı bilirim Boran ile yağdığımı bilirim Alt’ı anadan doğduğumu bilirim Kaç ebeden kaç soruldum kim bilir. Kaç kez gani oldum kaç kere fakir Kaç kez altın oldum kaç kere bakır Bilmem ki kaç kâtip ismimi okur Kaç defterde kaç dürüldüm kim bilir Bazı nebat oldum toprakta sürdüm Bilmem kaç atanın sulbünde durdum Kaç defa cenneti alaya girdim Cehenneme kaç sürüldüm kim bilir Kaç kez alet oldum elde bakıldım Semadan kaç kere indim çekildim Balcık olup kerpiç kerpiç döküldüm Kaç bozuldum kaç kuruldum kim bilir 24 Dünyayı dolaştım hep karabatak Görmedim bir karar bilmedim durak Üstümü kaç örtü bu kara toprak Kaç serildim kaç dirildim kim bilir Gufrani’yim tarikatım boş değil İyi bil ki kara bağrım taş değil Felek ile hiç hatırım hoş değil Kaç barıştım kaç darıldım kim bilir Bu ve bunlara benzer bir nefes okunduktan sonra, bir de düvaz imam okunur. BUGÜN BEN MİHMANIM Çok cevir eyleme aziz sultanım Bugün ben mihmanım canlar içinde Sakın incitmeyesin cananım Bugün ben mihmanım canlar içinde Evliyalar katarına dizildim 25 Kırklar ile bile oldum ezildim On İki İmam defterine yazıldım Bugün ben mihmanım canlar içinde İmamı Hasan’dan gördüm bir nişan Şah Hüseyin oldu gözüme gülşen Zeynel Abidin’den aklım perişan Bugün ben mihmanım canlar içinde İmam Bakır’dan da bir himmet gördüm İmam Cafer-i Sadık idi virdim Muhabbete beli, meydana girdim Bugün ben mihmanım canlar içinde Musa-i Kazım’dır dilimde kelam Şah İmam Rıza’ya verdim bir selam Taki’ye, Naki’ye eylerdim divan Bugün ben mihmanım canlar içinde Askeri, Mehdi âlemin serveri Gül gibi kokar Muhammet’in teri 26 Erenler vermezler gizlidir sırrı Bugün ben mihmanım canlar içinde Şah Hatayi’m tanıyalım bizi de Kamber Ali’den getirirdi meze Can bir emanettir kulağım seste Bugün ben mihmanım canlar içinde Düvaz imam da okunduktan sonra bir gülbank okunur: -Destur-u Pir, Hakk’ın himmetiyle! Hakk’a yürüyen ……………….…………. canın ve cümle geçmişlerimiz için, gönül birliğiyle; Diyelim bir Allah Allah! Hak Muhammed Ali birliğine, Hünkâr Hacı Bektaş Veli pirliğine, Evliyalar keremine, Gerçek erenler demine, 27 Merhumun ruhu şad, mekânı aydınlık, toprağı bol ola! Hakk erenleri geride kalanların gözlerinden yaş, duvarlarından taş düşürmeye! Kötülerin şerrinden, zalimin zulmünden, görünür görünmez kazalardan, belalardan uzak eyleye! Yolumuzu yolsuza, pirsize, uğursuza uğratmaya! Hastalarımıza şifa, dertlerimize deva buluna! Gökten hayırlı rahmet, yerden hayırlı bereketler ola! Hakk’a yürüyen (…………can) daima gönlümüzde ola! Onun sevgisi gönlümüzde eksik olmaya! Sonsuz yolculuğa uğurladığımız ……….. can ve cümle canlar, erenler katarına didarına nail ola. 28 Nur-u Nebi, Kerem-i Ali, Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli cümlemizin güler yüzünü soldurmasın! İyilikten, birlikten ve dirlikten ayırmasın! Dil bizden, nefes Pir’den, kabul Hakk’tan ola. Gerçeğe Hû, mümine ya Ali!.. Sırlama/Toprakla Buluşturma Hizmeti Mezarlığa (kabire) götürülmek üzere Hakk’a yürüyen can omuzlara alınarak taşınır. Can mezarına konulurken ehil kişi: Cümle canlılar aslına döner, Hakk’tan geldik, Hakk’a gideceğiz. Muhammed Mustafa’nın gül cemaline, Aliyyel Murtaza’nın yoluna, Hasan ve Hüseyin’in kemaline, Allah eyvallah Hû dost! Der. 29 Mezarlıkta; sırlama/toprakla buluşturma zaman süresindce nefes, düvaz imam ve gülbank okunmalıdır. İsteyen bunların yerine bildiği başka nefes, düvaz imam ve gülbankı ya da bölümün sonundaki nefes, düvz imam ve gülbanklardan da söyleyebilir. SELAM OLSUN Bu dünyadan gider olduk, Kalanlara selam olsun. Bizim için hayır dua, Kılanlara selam olsun. Ecel büke belimizi, Söyletmeye dilimizi. Hasta iken halimizi, Soranlara selam olsun. Tenim ortaya açıla, Yakasız gömlek biçile. Bizi bir arı veçhile, Yuyanlara selam olsun. Azrail alır canımız 30 Kurur damarda kanımız Yağlıcağın kefenimiz Saranlara selam olsun Selam verin kastımıza, Gider olduk dostumuza. Niyaz için üstümüze, Duranlara selam olsun. Sözdür söylenir araya Kimse değmez bu yaraya Beni alıp mezarıma Koyanlara selam olsun Devri gelenler gider, Hepsi gelmez yola gider. Bizim halimizden haber, Soranlara selam olsun. Âşık oldur Hakk’ı seve Hakk derdine kıla deva Bizim için hayır dua Edenlere selam olsun Derviş Yunus söyler sözün, 31 Yaş doldurur iki gözün. Bilmeyen ne bilsin bizi, Bilenlere selam olsun. Sırlama işi bittikten sonra,yani üzeri topraklara örtüldükten sonra ehil kişi, “destur canlar” der ve her dar vaziyetine (ayaklar birleşik, sağ el kalp üzerinde) geçer. SANA SIĞINDIM Muhammet Mustafa ey Şah-ı Merdan Aliyyel’mürteza sana sığındım Hatice, Fatima, Hasan Mücteba Hüseyn-i Kerbela sana sığındım İmam Zeynel ile Muhammet Bakır Cennet bahçesinde bülbüller şakır Cafer-i Sadık’a erdik çok şükür Kâzım Musa, Rıza sana sığındım Muhammet Taki’ye verdim selavat Aliyün Naki’den isterim imdat 32 Hasan’ül Askeri el’aman mürvet Mehdi sahib liva sana sığındım On Dört Masum-u Pâk Güruhu Nâci On Yedi Kemerbest derdim ilacı Pirim Hacı Bektaş serimin tacı Hünkâr-ı evliya sana sığındım Virdi Derviş senin kulun kurbanın Yarın arasatta ulu divanın Senin mücrimlere çoktur ihsanın Pirim Süca Baba sana sığındım. Destur-u Pir! Hakk’ın himmetiyle! Görünen, görünmeyen, bilinen, bilinmeyen; göklerde, yerlerde ve tüm Kainatta varlığını her nesneye nakş’eyleyen, kendini ademe bahş’eyleyen Hakk’ın himmetiyle, toprağa sırladığımız (……..) canımız ve hazırda bulunan cümle 33 canların geçmişleri için gönül birliğiyle diyelim bir Allah, Allah!.. Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, On İki İmamların, On Dört Masumu Pakların, On Yedi Kemerbestlerin, Kırkların hakkı için! Kerbela’da şehit düşen canların hakkı için! Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli ve bütün erenlerin/evliyaların hakkı için! Bu uğurda yakılan, yıkılan, asılan, kesilen, derisi yüzülen ve katledilen tüm canların hakkı için! Âşıkların, sadıkların, ariflerin, bilgelerin hakkı için! Bütün insanları aynı gözle görenlerin, Eline, beline, diline sahip olanların, Enal Hak deyip de ezilen ve çilesini çekenlerin ve kâmil insanlık yolunda yürüyen canların hakkı için! Hakk Erenleri; Merhum (…………..) candan rahmetini esirgemeye! 34 Ulu dergâhında mahcup ve mahrum eylemeye! Erenlerin, ermişleri makamına eriştire! Kötülükleri var ise iyiliğe çevrile! Güruh-u Naci den, Ehlibeyt’ten, erenlerin/evliyaları aydınlık yolundan ayırmaya! Geride kalan ev halkına, yakınlarına, sevenlerine ve gönül dostlarına sağlık, sabır, metanet ihsan eyleye! Cümle dostlarına acı ve keder gösterilmeye! Cümle geçmişlerimiz Hakk-MuhammetAli katarına/didarına nail olalar! Her an pir, mürşit huzurunda yüzleri ak, gönülleri pak ola! Tenini toprağa sırladığımız ………….. canımızın ve cümle geçmişlerimizin ruhları şad, mekânları aydınlık, toprakları bol ola! Der. Son olarak da: Hakk’a yürüyen canın yakınları, bir canlarını kayıp ettikleri için 35 ya da insanlık için büyük hizmetleri olmuş ulu bir kişinin cenazesinde de herkes haliyle üzgün olurlar. Onları bir nebze rahatlatmak için hizmeti yapan ehil kişilere, aşağıdaki sonusuza yolculuk nefesini söylemelerini önerim. SONSUZA YOLCULUK Erenler, canlar, dostlar, yarenler ....... canımızı ebedi yurduna, sonsuz yolculuğune, toprak ananın kucağın uğurladığımız için hepimiz üzgünüz, acımız büyük. O nedenle sevgili canlar: Yüzümüz yerde, özümüz dâr'da Elimiz bağlı, yüreğimiz dağlı Gözümüz yaşlı, bağrımız ateşli Yaşam bitimli, acılar bitimsiz Sevgi acı ile kardeş, yaşam, ölümle eş. Yer anamız, gök atamız Doğada doğduk, topraktan var olduk 36 Bir tende can bulduk, bir bilinçle özgür olduk Yaşam koşusu engebeli, yaşam yolu dikenli Taş taşa değmeden duvar olamaz, Birbirini üzmeyen insan olamaz. Kimileyin insan yükü ağır, Kimileyin duyguların dili sağır An olur öfke kabarır, Öfke geçer yüz kararır Dünya işi dünyada kalır Kişi kötü demeyelim, işi kötü diyelim Ağrınan incinen kötü geçmişi unutsun Giden yolcuya gönül çiçeklerini sunsun! Sevgi en güzel çiçek, Bağışlamak en büyük emek 37 Emeğiniz varsa bağışlayın Toprak ana bir canı bağrına basıyor Hakk’ın vadisinin gölgeli yolu Tümümüzü bekliyor yaratılmışların sonu Tanrı yaşam için sabır, umut sundu. Ateş külde söner, acı yürekte diner. Acı paylaşıldıkça azalır, Sevgi paylaşıldıkça çoğalır. Acılar azalsın, sevgiler artsın. Kinler bitsin, dostluklar pekişsin. Yeni yaşamlarda yeni çiçekler yeşersin. Tanrı kalanlara uzun esenlik dolu yaşam versin. Erenlerin, evliyaların ruhu sinsin. Hacı Bektaş Veli ve bütün erenler/evliyalar ruhunu pak etsin. 38 Ey ………………..can: Hava, su, toprak ve ateşten varlığa geldin; önce can idin sonra beden oldun. Hakk kapısından doğdun: Dil oldun, tel oldun, söz oldun. Sese dönüşüp canlı-cansız her şeye sızdın; toprak donuna büründün, ateş donuna büründün, su donuna büründün, hava donuna büründün; devriye oldun miracını tamamlamak için koştun durdun. Yolun açık, ruhun şad, mekânın aydınlık, toprağın bol olsun. HakMuhammet-Ali yolunu aydınlatsın. Bütün erenler/evliyalar didarın olsun! Her hizmetin görüldü. Bizden yana helali hoş olsun. Bu meydan senden razı oldu, Hakk da senden razı olsun. Hoşça kal (canın ismi söylenerek) can! Hoşça kal (canın ismi söylenerek) can! Hoşça kal (canın ismi söylenerek) can! Der ve böylece sırlama işlemide tamamlanmış olur. 39 Orada bulunan canlar, Hakk’a yürüyen canını yakınlarına başsağlığı diledikten sonra oradaki tören sona erer. HAKK’A YÜRÜYEN CAN İÇİN VERİLEN LOKMA HİZMETİ 40 Verilen lokmalardan önce aşağıdaki gibi ya da okuyacak kişinin bildiği bir dua (gülbank) okunur. Dua (1) Destur-u Pir, Hakk’ın himmetiyle! Tenini toprağa sırladığımız (……..) canımız ve hazırda bulunan cümle canların geçmişleri için gönül birliğiyle diyelim bir Allah, Allah!.. Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, On İki İmamların, On Dört Masumu Pakların, On Yedi Kemerbestlerin, Kırkların hakkı için! Kerbela’da şehit düşen canların hakkı için! Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli ve bütün erenlerin/evliyaların hakkı için! Bu uğurda yakılan, yıkılan, asılan, kesilen, derisi yüzülen ve katledilen tüm canların hakkı için! Âşıkların, sadıkların, ariflerin, bilgelerin hakkı için! 41 Bütün insanları aynı gözle görenlerin, Eline, beline, diline sahip olanların, Enal Hak deyip de ezilen ve çilesini çekenlerin ve kâmil insanlık yolunda yürüyen canların hakkı için! Hakk Erenleri; Merhum (…………..) candan rahmetini esirgemeye! Ulu dergâhında mahcup ve mahrum eylemeye! Erenlerin, ermişleri makamına eriştire! Kötülükleri var ise iyiliğe çevrile! Güruh-u Naci den, Ehlibeyt’ten, erenlerin/evliyaları aydınlık yolundan ayırmaya! Geride kalan ev halkına, yakınlarına, sevenlerine ve gönül dostlarına sağlık, sabır, metanet ihsan eyleye! Cümle dostlarına acı ve keder gösterilmeye! Cümle geçmişlerimiz Hakk-MuhammetAli katarına/didarına nail olalar! 42 Her an pir, mürşit huzurunda yüzleri ak, gönülleri pak ola! Tenini toprağa sırladığımız ………….. canımızın ve cümle geçmişlerimizin ruhları şad, mekânları aydınlık, toprakları bol ola! Merhum can için verilen bu lokmalar: Eranler sofrası ola! Pir lokması ola! Yiyene helal, yedirene delil ola! Gittiği yerler ağrı acı görmeye! Hakk erenler sofrayı kucaklardan, Bereketi bucaklardan, Evladı ocaklardan eksik eylemeye! Hakk erenleri lokmaları kazanıp getirenlerin, pişirip hazırlayanların; dilde dileklerini, gönülde muratlarını vere! Verilen lokmalar bütün canlara helal ola! Lokma hakkına, sofra hürmetine, erenlerin keremine, cömertlerin demine: 43 Nur-u Nebi, Keremi Ali, Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaşi Veli cümlenizin güler yüzlerini soldurmasın! İyilikten, birlikten, dirlikten ayırmasın! Dil bizden, nefes Pir’den, kabul Hakk’tan ola! Gerçeğe Hû! Mümine Ya Ali!.. Dua (2) - Destur-u Pir, Hakk’ın himmetiyle! Tenini toprağa sırladığımız (……..) canımız ve hazırda bulunan cümle canların geçmişleri için gönül birliğiyle diyelim bir Allah, Allah!.. Allah, Allah! Merhumun ruhu şad, mekânı aydınlık, toprağı bol ola! Merhum can için hizmet yapan canlara hayırlı muratlar verile! Cümlesi ele, avuca düşürülmeye! Yolları şaşırılmaya! 44 Dilde dilekleri, gönlündeki muratları verile! Sağlıklı ve mutlu bir yaşamları ola! Hızır yoldaşları ola! Ve tüm Hakk’a yürüyen canlarımızın ruhu şad, mekânı aydınlık, toprağı bol ola! Geride kalanların: Günleri hayır ola! Hayırlar fet ola! Şerler def ola! Meydanlar abat ola! Hizmetleri kabul ola! Muratları hasıl ola! Kötüler yok ola! İyiler her zaman var ola! Kısmetleri bol ola! Gönülleri sevinçle dola! Canlar birbirlerinin yardımcısı ola! Hakk Erenleri burada bulunan canlarımıza ve dünya üzerinde bulunan can kardeşlerimize doğrusunu, düzgününü, hayırlısını vere! 45 Erenler/evliyalar bizleri; birliğimizden, dirliğimizden ve kardeşliğimizden ayırmaya! Tüm insanlara barış içerisinde kardeşçe yaşamayı nasip eyleye! İnsanlar yine insan eliyle sevdiklerinden ve yurtlarından koparılmaya! Darda kalmışların imdadına Hızır yetişe! Dertlerimize deva, hastalarımıza şifa verile! Dert verip, derman aratılmaya! Münkire, münafığa dal attırılmaya! Kötülerin şerrinden, zalimin zulmünden, görünür/görünmez kazalardan, belalardan uzak oluna! Ve cümle canlar; doğruluktan, dürüstlükten ayrılmaya! Merhum can için verilen bu lokmalar! Erenler sofrası ola! Pir lokması ola! 46 Yiyene helal, yedirene delil ola! Gerisi daima var ola! Gittiği yerler ağrı acı görmeye! Dertlere derman, hastalara şifa ola! Er Hakk kabul eyleye! Hızır uğraya! Kazananlar sağola! Gadalarına, belalarına kalkan ola! Arta eksilmeye, taşa dökülmeye! Biz bir yedik, Hakk Erenleri binini vere! Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, On İki İmamların, On Dört Masumu Pakların, On Yedi Kemerbestlerin, Kırkların, Kayıp Erenlerin ve pirlerin dergâhına yazıla! Hakk erenleri lokmaları kazanıp getirenlerin, pişirip hazırlayanların; dilde dileklerini, gönülde muratlarını vere! Verilen lokmalar bütün canlara helal ola! Lokma hakkına, sofra hürmetine, erenlerin keremine, cömertlerin demine: 47 Nur-u Nebi, Keremi Ali, Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaşi Veli cümlenizin güler yüzlerini soldurmasın! İyilikten, birlikten, dirlikten ayırmasın! Dil bizden, nefes Pir’den, kabul Hakk’tan ola! Gerçeğe Hû! Mümine Ya Ali!.. 48 DEVRİYE İLE İLGİLİ NEFESLERDEN ÖRNEKLER BİR KANDİLDEN ATILDIM BİR KANDİLE Bir kandilden bir kandile atıldım Türap olup yeryüzüne saçıldım Bir zaman hakk idim Hakk ile kaldım Gönlüme od düştü yandım da geldim Ezelden evveli bir Hakk'ı bildik Hakk'dan nida geldi Hakk'a Hakk dedik Kırklar meydanında yunduk pak olduk 49 İstemem taharet yundum da geldim Şunda bir kardaşla kayda düşmüşüm Pirler makamında yanmış pişmişim Kırklar meydanında hem görüşmüşüm İstemem yanmayı yandım da geldim Şah Hatayı eydür senindir ferman Olursun her kulun derdine derman Güzel Şah'ım sana bin canım kurban İstemez kurbanı kestim de geldim CİHAN VAR OLMADAN KETMİ ADEMDE Cihan var olmadan ketmî ademde, Hak ile birlikte yekdaş idim ben. Yarattı bu mülkü çünkü o demde, Yaptım tasvirini nakkaş idim ben. Anasırdan bir libasa büründüm, Nar-ü bad-ü hak-ü abdan göründüm. Hayrülbeşer ile dünyaya geldim, Adem ile bile bir yaş idim ben. 50 Ademin sulbünden Şit olup geldim, Nuh-u nebi olup Tufana girdim. Bir zaman bu mülke İbrahim oldum, Yaptım Beytullahı taş taşıdım ben. İsmail göründüm bir zaman ey can, İshak, Yakub, Yusuf oldum bir zaman. Eyyub geldim çok çağırdım el’aman, Kurt yedi vücudum kan yaş idim ben. Zekeriya ile beni biçtiler, Yahya ile kanım yere saçtılar. Davut geldim çok peşime düştüler, Mührü Süleyman’ı çok taşıdım ben. Mübarek asayı Musa’ya verdim, Ruhu’l kuds olup Meryem’e erdim. Cümle evliyaya ben rehber oldum, Cibril-i Emin’e sağdaş idim ben. Sulb-i pederinden Ahmed-î Muhtar, 51 Olup da cihana geldim aşikar Ali ile çok takındım zülfikar Kul iken zat ile sırdaş idim ben. Tefekkür eyledim ben kendi kendim, Mucize görmeden imana geldim. Şah-ı Merdan ile Düldül’e bindim, Zülfikar bağladım tığ taşıdım ben. Sekahüm hamrından içildi şerbet, Kuruldu aynül cem ettik muhabbet. Meydana açıldı sırrı hakikat, Aldığım esrarı çok taşıdım ben. Hidayet erişti bize Allah’tan, Biat ettik cümle Resulullah’tan. Haber verdi bize seyr-i fillahtan, Şah-ı Merdan ile sırdaş idim ben. Bu cihan mülkünü devredip geldim, Kırklar Meydanı’nda erkâna girdim. 52 Şahı Velayet’ten kemerbest oldum, Selman-ı Pak ile yoldaş idim ben. Şükür matlabımı getirdim ele, Gül oldum feryadı verdim bülbüle. Cem olduk bir yere Ehlibeyt ile, Kırklar Meydanı’nda ferraş idim ben. İkrar verdik cümle dizildik yola, Sırrı faş etmedik asla bir kula. Kerbela’da İmam Hüseyn’le bile, Pak ettim damenî gül taşıdım ben. Şu fena mülküne çok geldim gittim, Yağmur olup yağdım ot olup bittim. Urum diyarına ben irşat ettim, Horasan’dan gelen Bektaş idim ben. Gahı nebi gahi veli göründüm, Gahi uslu gahi deli göründüm. Gahi Ahmed gahi Ali göründüm, 53 Kimse bilmez sırrımı kallaş idim ben. Hamdülillah şimdi Şiri dediler, Geldim gittim zatım hiç bilmediler. Sırrımı kimseler fehmetmediler, Hep gelen mahluka kardaş idim ben. GELİRİM Ger aslım sorarsan ben bir niyazım Sabır ilmi derler yerden gelirim Katre idim şimdi ummanlar oldum Arştaki kandilden nurdan gelirim Ben “Kalu Bela” da buldum izimi Döndürmedim bir dem Hakk’tan yüzümü Ateş-i aşkına yaktım özümü Halil İbrahim’le nardan gelirim Sual eylerisen benim sırrımdan Cümlemizi var eyledi varından 54 Yarattı Muhammed Ali nurundan Hakk ile hak olan sırdan gelirim Cebrail çerağı alır eline Seyretmeye gelir dostun iline Hayranım şakıyan dudu diline Rıdavan kapı açtı şardan gelirim Teni sual etme ten kuru tendir Can anın içinde gevher-i kandır Bu ilim deryası bahri ummandır Sırrı kal eyleyen serden gelirim Mansur ile varıp dara çekildim Yusuf ile kul olup bile satıldım Şam’da İsa ile göğe çekildim Musa ile dahi Tur’dan gelirim Mahkemede sual sordu kadılar Kitapları orta yere koydular Sen bu ilmi kimden aldın dediler Üstadımdan aldım pirden gelirim 55 Nesimi’yim ikrarımla belliyim Gerçek erenlerin kemter kuluyum Ali bahçesinin gonce gülüyüm Münkir münafıka Hakk’tan gelirim LA MEKAN ELİNDEN BİR NİŞAN İKEN La mekan elinden bir nişan iken Meni zuhur etti ol kan içinde Üç yüz altmış altı şehirden gelip Özüm katre oldu umman içinde Bir zaman ummanda cansız yatırdı Cana ceset verip vücut yetirdi Gıda verip kalp içinde oturttu Rızkımı yarattı ol kan içinde Tekmil vücudumla saldı cihana Tasvir verip iki babdan ayana Gözümde nur oldu baktım cihanda 56 Nice bencileyin bu han içinde Bir zaman anadan şir emdim kandım Tez vakitte dahi ondan usandım Diş bitirdim ab u nana dayandım Vücudum besledim cihan içinde On beşe girince kemali buldum Nefse uyup isyan bahrine daldım Bir zaman uğraştım otuza geldim Her dem gezer idim güman içinde Çok ilim okudum aklım yetmedi Çok amel kazandım fayda etmedi Çok cehd ettim kimse elim tutmadı Hor zelil gezdim ben devran içinde İlm-i ledün dersin kamilden aldım Okudum fehmettim sırrını bildim Hakikat şehrini arzedip geldim Bir kamile yettim irfan içinde 57 İptida nefsimden okuttu beni Lütfundan diriltti bu ölmüş teni Merhamet eyledi ol gönlü gani Özüm kande idi umman içinde Noksani'yem cismimdeki can olan Gönlümün evine hem sultan olan Okutup dinleyen hemi söyleyen Daim gelir gider her can içinde LÂ MEKAN İLİNDEN MİSAFİR GELDİM Lâmekân ilinden misâfir geldim Şu fenâ mülküne bastım kademe Nerenin selâmın getürdün dersen Şu fenâ mülküne gelüb bu deme Şu fenâ mülküne gelüb giderken Sarvân olub bin bir katar yederken Yoğurub çamurum balçık ederken Şecerimle su taşıdım Âdem’e 58 Âdem’den ön âdem çok geldi gitti Mülk sâhibi bu cihânı halk etti O yuğurdu yaptı hem o yarattı Yedi kez emeğim geçti bu deme Ben bu dam içinde ırmağ akıttım Celâlimden âdemoğlun kakıttım Muhkem tuttum kab evimi berkittim Anın içün İblis girmez kubbeme Şu fenâ mülküne gelüb yetmeden Ekilüben can tohumu bitmeden Kaldırub binâsın tamâm etmeden Arş altında yönüm döndüm kıbleme Ben kıblemi kıblem beni bilübdür Evliyâ enbiyâ andan olubdur Ben bilürem anam benden gelübdür Ol vakitte nikâh kıydım babama Ben hocamı kucağımda büyüttüm Kudret meyin emzik verüb avuttum 59 Ders verüben ben hocamı okuttum Dört kitabdan ders verirdim hocama Ben obam içinde mekânda iken Muhammed’le bile mi’racda iken Mûsâ’la doksan bin kelâmda iken Doksan bin ilmi koydum abama Ben obam içinde bâkî can idim Ali idim, din idim, imân idim Kendisi Hakk idi ben zindân idim Şimdi gelmiş sultan olmuş obama Şükr olsun Hatâyî sırdır sözlerim Aşk âteşin derûnumda gizlerim Günden ayan aslâ görmez gözlerim Âhır kârdan bu yazıldı adıma 60 GÖKLERDEN SÜZÜLDÜM Göklerden süzüldüm tertemiz indim Yere indim, yedi renge boyandım Boz bulanık bir sel oldum yürüdüm Çeşit çeşit türlü renge boyandım Azgın azgın çağlayarak akarak İnsafsızca tahrip edip yıkarak Ne utandım ne kimseden korkarak Kusur günah kirli renge boyandım Bir kuru sevdanın peşine düştüm Nice kayalardan taşlardan uçtum Irmağa kavuştum kendimden geçtim Utandım da kirli renge boyandım Yüzlerimi yere vurdum süründüm Çok dolandım ırmak olup göründüm Eleklerden geçtim yundum arındım Kamilane karlı renge boyandım 61 Irmak olup kavuşunca denize Dalgalandık coştuk taştık biz bize Çok zaman seyrettim aya yıldıza Aydın parlak nurlu renge boyandım Veysel yoktan geldim, yok olup geçtim Ben diyenler yalan, gerçeği seçtim Bir buhar halinde göklere uçtum Kayboldum o sırlı renge boyandım ALMADAN YETİŞ Yine felek yıktın bağı bendimi El atıp güllerim solmadan yetiş Sen irşat edersin cümle âlemi Cesette canımı almadan yetiş Kazanım kuruldu suyum ılıdı Şu zayıf bedenim yıkandı yundu Yakasız yensiz bir gömlek geldi Üç beş arşın beze sarmadan yetiş Kavim kardeş tabutumu çattılar 62 Aldılar meftimi yüksek tuttular Eğersiz yularsız ata attılar Musalla taşına koymadan yetiş Bir yel eser şu sineme dokunur Kemiklerim turaplara dökülür Örterler üstümü duaz okunur Karanlık kabire koymadan yetiş Canlar gelir dualarım verilir Şahmetimden kabristanlar yarılır Yedi yerde komşu hakkı sorulur Münker nekir sual sormadan yetiş Sultan Mehemmet’im özünü birle Özünü birle de sözünü söyle Pirin eşiğine bir niyaz eyle Cehennem narına yanmadan yetiş 63 DÜVAZ İMAMLARLA İLGİLİ ÖRNEKLER YARDIM EDESİN Her zaman her yerde var olan Tanrı Bu mazlum canana yardım edesin 64 Var olan her şey seni çağırır Bu mazlum canana yardım edesin Müminlere yardım sen eyle her an Biliriz sultanım sendedir ferman Yüz bin canım olsa yoluna kurban Bu mazlum canana yardım edesin Bütün istekleri dileriz Hakk’tan Kaldır perdeleri gitsin aradan Himmetini esirgeme mevtadan Bu mazlum canana yardım edesin Muhammet’in hakkı miraç hürmeti Ali’nin yaptığı cümle hizmeti Çektirme canana fazla zahmeti Bu mazlum canana yardım edesin Fatima-i Zehra bağladı kara Şah İmam Hasan’ın ciğeri yara Şah Hüseyin için düşmüşüz zara Bu mazlum canana yardım edesin 65 Zeynel’in zindanı, Bakır’ın sırrı İmam Cafer Sadık bilimler nuru Musa Kazım, Rıza Horasan piri Bu güzel canana yardım edesin Taki, Naki, Askeri’ye sığındım Muhammet Mehdi’den bir himmet umdum Vaktidolu oldum kapına geldim Bu mazlum canana yardım edesin. İNSANI KAMİL’DEN AYIRMA BİZİ İlahi Mustafa Murtaza hakkı İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi Yüz yirmi dört bin enbiya hakkı İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi. Dest-i girimizdir İmam-ı Hasan Hüseyni Kerbela şah-ı şehidan İmam Zeynel, İmam Bakır elaman İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi. 66 Cafer Sadık cümlemizin serveri Musa Kâzım Rıza yolun rehberi Medet Mürvet Takı Naki Askeri İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi. Muhammed Mehdi’dir şahı velayet Işıtır cihanı nuru hidayet Niyazımız budur her dem her saat İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi. Sıtkı’ya dünyaya eyleme heves Ruh pervaz eder de kalır bu kafes Ya ilahi evvel ahir son nefes İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi. BAĞIŞLA Hûda kıl mağfiret cümle günahım, Muhammed Mustafa hakkı bağışla, Velayet mülkünün sultanı şahım, Aliyyel Murtaza hakkı bağışla. 67 Resulü Kibriya’ya hem ser olan, Şefaatle talibe rehber olan, Muhakkak ümmehatı ekber olan, Hatice tül Kübra hakkı bağışla. Budur ol envarı bahrin esası, Getirir luliyi mercanı hası, Sürüp yüzün Fatıma’dan ricası, Bu dem Hayrunnisa hakkı bağışla. Bunların kapısı darul emandır, Şefi-i rü siyah-ı aşiyandır, Kerem Kâni İmam-ı dü cihandır, Hasan-ül Mücteba hakkı bağışla. Allamel Esma-ı Burcu el aman, Ziyasından ayırma eyle ihsan, Kusurum çok aman Şah-ı Şehidan, Hüseyin-i Kerbela hakkı bağışla. Yüzüm yerde, özüm diidar içinde, Talibim, Muhibim ikrar içinde, 68 Yandırma fakiri ol nar içinde, İmam Zeynel Aba hakkı bağışla. Muhibbi Ehlibeyt’e eyle rahmet, Divanı dergahta bula şefaat, Niyazıma cihanda eyle rahmet, İmam Bakır Baha hakkı bağışla. Güruhu Naci’nin hem pişivası, Tariki Müstakimin müktedası, Kul beşerdir olur elbet hatası, Caferi Rahnuma hakkı bağışla. Dedi Mürsel bunlar size emanet, Biri Kur’an biri evlat tamamet, Seveni yarlığa yevmil kıyamet, İmam Musa Kazım hakkı bağışla. Horasan mülkinin Şah’ı emiri, İmam Neşterinin sahip seriri, Cümle mücriminin hem destigiri 69 Rıza El Kibriya hakkı bağışla. Bunlardan isterim daima himmet, Ne kadar günah işlerse kul elbet, Yine bir zerredir ol şemse nispet, Şah Taki Biliha hakkı bağışla. Açık rahmet kapısı bi nevaye, Durup didara gelir ilticaya, Bu demde affın kıl koyma cezaya, Şah Naki Helata hakkı bağışla. Buyurmuş mümini rihletlerine, Bu dem cem olmuşuz haki derine, Seza kıl rahmetin kemterlerine, Hasan ül Askeri hakkı bağışla. Muhammed Mehdi her dü cihanın, Savnında haşır kıl Sahip Liva’nın, Muhibbi Muhlisi Ali Aba’nın, Hünkar Bektaş Veli hakkı bağışla. 70 Cihanda mahsundu bildim ki Ekrem, Sığındı Feyziya affına her dem, Huzuru hazretinde durdum hepzem, Ehlibeyt Ali Aba hakkı bağışla 71 SIRLAMA/TOPRAKLA BULUŞTURMA SIRASINDA NEFESLERE ÖRNEKLER GELDİ GEÇTİ ÖMRÜM BENİM Geldi geçti ömrüm benim Şol yel esip geçmiş gibi Hele bana şöyle gelir Bir göz yumup açmış gibi İş bu söze Hak tanıktır Bu can gövdeye konuktur 72 Bir gün ola çıka gide Kafesten kuş uçmuş gibi Miskin adem-oğlanını Benzetmişler ekinciye Kimi biter kimi yiter Yere tohum saçmış gibi Bu dünyada bir nesneye Yanar içim göynür özüm Yiğit iken ölenlere Gök ekini biçmiş gibi Bir hastaya vardın ise Bir içim su verdin ise Yarın anda karşı gele Hak şarabın içmiş gibi Bir miskini gördün ise Bir eskice verdin ise Yarın anda sana gele Hulle donun biçmiş gibi 73 Yunus Emra bu dünyada İki kişi kalır derler Meger Hızır, İlyas ola Abu hayat içmiş gibi DOSLAR SEFE İLE GÖNDERİN BİZİ Geldim gider oldum illerinize, Dostlar safa ile gönderin bizi. Doyamadım tatlı dillerinize, Dostlar safa ile gönderin bizi Şöyle bir güzelden ahd alamadım, Bir ahdine bütün yâr bulamadım. Bir daha ya geldim, ya gelemedim, Dostlar safa ile gönderin bizi. Himmet eylen, şu dağları aşalım, Pir aşkına kaynaşalım, coşalım. Gelin birer birer rızalaşalım, Dostlar safa ile gönderin bizi. 74 Çıkalım yaylaya, inelim düze, Himmet eylen yaran ahbaplar bize. Bir selam göndersem, gelir mi size? Dostlar safa ile gönderin bizi. Pir Sultan Abdal’im Hakk'a yakındır, Edebi, erkânı hemen takın dur. Ölüm uzak derler, hemen yakındır, Dostlar safa ile gönderin bizi. DOSTLAR BENİ HATIRLASIN Ben giderim adım kalır, Dostlar beni hatırlasın. Düğün olur bayram gelir, Dostlar beni hatırlasın. Can kafeste durmaz uçar, Dünya bir han, konan göçer. Ay dolanır yıllar geçer, Dostlar beni hatırlasın. 75 Can bedenden ayrılacak, Tütmez baca yanmaz ocak. Selam olsun kucak kucak, Dostlar beni hatırlasın. Ne gelsemdi, ne giderdim, Günden güne arttı derdim. Garip kalır yerim yurdum, Dostlar beni hatırlasın. Açar solar türlü çiçek, Kimler gülmüş kim gülecek. Murat yalan ölüm gerçek, Dostlar beni hatırlasın. Gün ikindi akşam olur, Gör ki başa neler gelir. Veysel gider adı kalır, Dostlar beni hatırlasın. FIRSAT ELDE İKEN 76 Fırsat elde iken bir amel kazan, Gül cemalin bir gün solsa gerektir. Zevkine aldanma kanma dünyaya. Dünya malı burda kalsa gerektir. Câhil bildiğinden hiç geri kalmaz Bin nasihat etsen bir pula almaz Kişinin ettiği yanına kalmaz Herkes ettiğini bulsa gerektir Yarın Hakk’ın divanına varılır, Ruz-u mahşer günü sual sorulur. Günahın tartarlar nizam kurulur, Orda haklı hakkın alsa gerektir. Bana böyle geldi Mevlâ’dan hitap Dil tutulur ol dem verilmez cevap Kimine lûtf olur kimine azap Cennet tâmu Hak’tır dolsa gerektir Genç Abdal’ım Hakk’a yakın olana, İtikadı bütün sadık olana, 77 Hakikatte Hakk’a âşık olana, Divanda şefaat olsa gerektir. 78
© Copyright 2024 Paperzz