Identity Economics / George A. Akerloff ve Rachel E. Kranton

Bilge Strateji, Cilt 6, Sayı 11, Güz 2014
Bilge Strateji, Cilt 6, Sayı 11, Güz 2014, ss.207-211
George A. Akerloff ve Rachel E. Kranton, Identity Economics: How Our
Identities Shape Our Work, Wages, and Well-Being, Princeton Üniversitesi Yayınevi, New Jersey, ABD, 2010, 185 sayfa, ISBN:978-0-691-146485
Şebnem İŞÜR*
Goerge A. Akerloff davranışsal iktisada yönelik olarak bir çok kapsamlı eserler
yayınlamış 2001 yılında Nobel ödülü almış bir iktisatçıdır. Bu eserini iktisatta
kimlik konusunun görmezden gelinmemesi konusunda kendisini uyaran Rachel
E. Kranton ile birlikte yapmış oldukları incelemelerle oluşturmuştur. Bu konudaki incelemeler ve analizlerle, yaşanmış hikayeler ile bize kimliklerimizle aslında
işimizi, kazancımızı ve ekonomik anlamda refahımızı nasıl belirlediğimiz okuyuculara anlatılmaktadır. Ana akım iktisatta hakim olan rasyonel birey kavramının
tüm soruların cevabı olmadığını anlatan kitap, bizlere sosyal bilimlerin en güzel
yanı olan her zaman tek bir doğru cevabın olmadığı felsefesini bir kez daha somut
hikayeler ve analizlerle açıklamaktadır.
“Identity Economics” (Kimlik iktisadı) kitabı dört (4) bölümden oluşmaktadır.
Kitabın giriş bölümünde Amerika Birleşik Devletlerinde iş yerlerinde cinsel ayrımcılığın fenomeni olarak tanınan, Ann Hopkin’in davası ve yaşanan süreç kısaca anlatılırken. İş yerinde başarılı bir kadının hak ettiği terfiyi sadece toplumda
kemikleşmiş kadın figürüne uymadığı gerekçesiyle elde edememesi ve haklı mücadelesi anlatılmaktadır.
Kitap kimlik ve onunla ilişkili normların iktisatla olan bağını ortaya koymaktadır.
İktisat disiplini artık kendini sadece tüketim ve gelir ile ilgili sorularla sınırlamak
yerine ekonomi dışında kalan geniş bir etki yelpazesi ile de ilgilenmektedir. Her
sosyal durumda insanların kim olduklarıyla ve kendilerinin ve diğerlerinin nasıl
davranması gerektiğiyle ilgili bir fikri vardır. İşte bu kanılar ekonominin nasıl
işlediği konusunda önemli rol oynarlar. İktisatçıların bireyi “fayda fonksiyonuna”
sahip olması üzerinden tanımlamaktadır. Prensipte, bir fayda fonksiyonu herhangi
bir motivasyonu ifade edebilir. Ekonomik analizlerin çoğu tüketim isteği ve gelir
gibi maddi motivasyonları inceler, fakat ekonomi günümüzde sadece para ile ilgili olmadığından maddi olmayan güdüler de analiz edilmelidir. Fayda fonksiyonları çocuk sahibi olmak, statü endişesi adalet isteği gibi maddi olmayan zevkler ve
tercihleri ifade etmek için kullanılmıştır.
Adaleti ele alacak olursak, onun ne kadar sosyal bağlama bağlı olduğunu görürüz.
Örneğin, Hindistan da üst kastlardaki insanlar kendilerinden aşağıdaki kastlara
mensup kişilere, Amerika’da ise beyazlar siyahlara adil davranmamaktadır. Bugün birçok ülkede kadınlar ve kızlar fiziksel saldırıya uğramakta, evlerinden dı*Doktora Öğrencisi, Atılım Üniversitesi
207
Identity Economics / George A. Akerloff ve Rachel E. Kranton
şarı çıkarılmamakta, banka hesabı bile açmasına izin verilmemektedir. Bu örneklerdeki ortaklık, insanların kimlikleridir. Kişilerin nasıl davranacağı kendi sosyal
bağlamlarındaki konumlarına bağlıdır.
Sosyal bilimlerin resmi dilinde, insanlar kendilerini ve diğerlerini sosyal kategorilere ayırırlar. Sosyal kategoriler ve normlar otomatik olarak birbirlerine bağlıdır:
farklı sosyal kategorilerdeki insanlar farklı davranmalıdır. Normlar da farklı sosyal kategorilere mensup insanların birbirlerine nasıl davranacağı düzenler.
Yazarlar kimlik, normlar ve sosyal kategorileri ekonomiye dahil etmektedir. Aynı
zamanda bu kitapta kimlik bu üç kavramın birlikte kullanımının kısa yolu olarak
da kullanılmaktadır. Kimlik terimi farklı akademik disiplinler tarafından farklı ve
belirsiz şekilde tanımlanmıştır, yazarlar kendi analizlerinde bu kavramı oldukça
kesin bir şekilde tanımlamaktadır. Kişilerin kimlikleri onların kim olduklarına ve
sosyal kategorilerine denk düşer. Kimlikleri onların kararlarını etkiler çünkü davranış için farklı normlar farklı sosyal kategoriler ile bağdaştırılır. İlk olarak, sosyal
kategoriler vardır, ikinci olarak kişilerin ait oldukları sosyal kategoriler içinde
nasıl davranmaları gerektiğini belirleyen normlar vardır ve son olarak normlar
davranışları etkilemektedir.
Kimlik tecrübeyle sabit olan arz ve talep nosyonu kadar değişkenlik göstermektedir. Arz ve talep bir yandan birkaç saniye için tahvil ve bonoyla ilgili arz ve talebe
işaret ederken, öbür yandan toplam bir ekonomide uzun bir sürece yayılan arz
ve talebe de denk düşebilir. Kimlik kavramını da benzer şekilde kullanmaktayız.
Arz talep analizinde önce kişiler alıcı ya da satıcı olarak düşünülür. Daha sonra
eldeki teknoloji ve piyasa yapısı açıkça belirtilir ve son olarak her bir eylemden
elde edilecek bireysel kayıplar ve kazançlar hesaplanır. Kimlikte ise, ilk önce kişiler belirli sosyal kategorilerle ilişkilendirilir, daha sonra bu kategorilere hakim
normlar belirlenir ve son olarak verili kimliğe denk düşen normlar ışığında alınan
kararların kazançları ve kayıpları hesaplanır. Tüm bu sürecin sonunda kişi eylemde bulunur.
Sadece üç bileşen ile- kategoriler, normlar ve idealler, ve kimlik faydası- motivasyonların sosyal bağlama göre nasıl değişkenlik gösterdiğini anlayabiliriz.
Yöntemin iki parçası vardır. Birincisinde faydanın standart bileşenleri ortaya konulur. Kişinin mallar, hizmetler ya da diğer ekonomik sonuçlarla ilgili zevkleri
faydanın billeşenleridir. İkincisinde ise ilgili sosyal bağlam için kimlik unsurları
belirtilir. Kişilerin faydası sadece kendi seçimlerinden dolayı değil aynı zamanda
diğerlerinin seçimlerden dolayı da azalıp artabilir. Kişilerin kararlarının kendi bireysel fayda fonksiyonlarını maksimize edecek şekilde alındığı düşünülmektedir.
Bu tanım seçimlerin bilinçli olarak yapıldığını ima etse de bilinçli tercih sadece
bir olasılıktır, fayda fonksiyonu kişilerin bilinçsizce aldığı kararları da tanımlar.
İktisatta fayda maksimizasyonun da var olan bireysel bilince olan bilinmezciliği (agnostiklik) ve kimliğin yazarlarca benimsenen formülü, ekonomik analiz ile
diğer sosyal bilimler arasındaki arayı kapatmada bir köprü işlevi görür. Sosyal
bilimlerin birçok alanında araştırmacılar, bireylerin davranışlarını bilinçli bir aktörden çok toplumsallaşmaya dayandırmaktadır. Öte yandan standart bir ekonomi
208
Bilge Strateji, Cilt 6, Sayı 11, Güz 2014
modeli, herkesin aynı şekilde sosyalleştiği bir durumda toplumsallaşmayı dikkate
almamaktadır. Herhangi bir farklılık kişisel farklılığa dayandırılmaktadır.
Yazarların benimsediği kimlik modeli iki olanağa da açıktır. İnsanların kendi fayda fonksiyonlarında kişisel zevkleri vardır fakat yine de normlar işin içine girmektedir. Bu normlar içinde bulundukları cemaatin onay ve itiraz mekanizmaları
göz önünde bulundurularak içselleştirilebilir. Dedikodu, hikayeler, özel ve kamusal sansür normların bilinmesini ve güçlenmesini sağlayan yaygın yollardır.
Dolayısıyla bu modelde bireylerin kararları, sadece zevklerle değil aynı zamanda
içselleştirilen normlarla da oluşmaktadır.
Yazarlar kimliğin sadece bilinçli bir seçim sonucunda kurulmadığının altını çizmektedir. Çoğu zaman, kişilerin kimliklerini oluşturma açısından sınırlı seçim
yapma şansları vardır. Sosyal yapılar seçimi sınırlayabilir. Sosyal kategorilerin
ırk, aile geçmişi ve etnisite üzerinden tanımlandığı durumlarda kişinin yeni bir
kimlik seçmesi pek olanaklı olmayabilir.
Kişilerin çoğu kez nasıl davranmaları gerektiğini bildiklerini söyleriz. Gerekmek
(should) etik ve ahlaki görüşleri beraberinde getirebilir. Fakat yazarlar gerekmeye bundan daha kapsamlı bir anlam atfetmektedir. İnsanların nasıl davranmaları
gerektiği bir sosyal koda işaret edebilir ve büyük ölçüde bilinçsizce içselleştirilir.
Dolayısıyla yazarların normları ele alış biçimi ekonomideki genel kullanımın dışındadır.
Kimlik ekonomisinde, kişilerin çoğu zaman istekleri için normlara uyduklarını
farz etmekteyiz. Bu anlayış iktisatçılar için alışılmadık bir görüştür. Normların
süregelen etkileşimler sonucunda oluştuğu görüşü standart ekonomik görüşe egemendir. Bu tarz bir süreç olmadığında ise, bir normu benimsemek başkalarına
kendin için önemli olan bir şeyi kanıtlama yolu olarak da görülebilir. Bu siyahi
öğrencilerin okulda başarısız olmalarının bir norm olması örneğinde açıkça görülür. Yazarlar fayda fonksiyonunda normlara uyma isteğinin altını çizerler çünkü
görülmüştür ki normlara uyanlar aslında onlara inanmaktadır.
Kitabın ikinci bölümünde iş ve okuldaki kimlik ve kimlik iktisadı üzerine incelemeler ve örnekler verilmiştir. Yazarlar bir şirketin ya da kurumun iyi işlev göstermesinin sadece maddi teşviklerle sağlanamayacağını belirtmektedir. Şirketlerin
ya da kurumların işleyişinde kimliğin merkezi öneme sahip olduğunu vurgulanmaktadır. Yazarlara göre işçiler kendilerine uygun işlere yerleştirilirken, şirketler
bu durumu desteklemelidir.
Yönetim literatüründe ana temalardan birisi de içsel ve dışsal motivasyonlar ikiliğidir. Bu ikilik aynı zamanda kimlik modeli için de oldukça önemlidir çünkü
içeridekiler ve yabancılar için farklı motivasyonlara denk düşer. Bu ikilik aynı
zamanda örgütsel davranış çalışmalarında da belirgindir.
Kimlik ekonomisinde eğitimin arz ve talebini incelemektedir. Bu bölümde öğrenci motivasyonlarına odaklanılmıştır. Öğrencilerin maddi olmayan motivasyonlara sahip olduğunu keşfedeli uzun zaman olsa da, kimlik ekonomisi bizleri
209
Identity Economics / George A. Akerloff ve Rachel E. Kranton
bu motivasyonların neler olduğu ve neden ortaya çıktıklarına dair düşünmeye
itmiştir. Öğrencinin sosyal kategorisinin ne olduğu, ideallerinin ve normlarının
neler olduğu ve bu normlardan uzaklaştığında ne tür kayıplar elde edeceği
önemli sorular arasındadır. Gelecekte elde edilecek kazançların ana belirleyicisi
okullaşma olduğundan, eğitim talebi son tahlilde hem gelir düzeyini hem de
dağıtımını belirler.
Öğretmenlerin ve yöneticilerin motivasyonlarının ve kimliklerinin bir okulun başarısında önemli bir rol oynadığı bir durumda kimlik ekonomisi eğitim arzı için
daha uygun bir anlayış ortaya koyar. Görülen o ki, okullardaki kaynakların düzeyinden çok onların kullanımı etken bir arzı belirler.
Okulun hedefinin öğrencilerin becerilerini ve gelecekte kazanacakları geliri artırmak olduğu düşünülse de, bu sadece hedefin bir yönüdür. Okul seçimi de bu
durumdan etkilenir. Örneğin dini okullar ekonomik hedefleri dini hedefler uğruna
gözden çıkarabilirler. Bu durumda, kimliğin ve okul hedeflerinin okul seçimi tartışmalarında önemli bir rol oynadığı görülür. Okul seçiminin daha fazla öğrenci
becerisine yol açacağı konusunda bile, kimlik esastır.
Kitabın üçüncü bölümünde yazarlar, toplumsal cinsiyet ve ırk konularının ekonomik etkilerini incelemektedir. Burada doğumdan elde ettiğimiz, değişmez özelliklerimizin aslında kazancımızı ve seçimlerimizi nasıl etkilediğini ele alınmaktadır.
Yazarların teorisi yine normlarla ve zevkler arasındaki fark üzerine kuruludur. Bu
teoride bazı işlerin erkekler ve kadınlar için uygun görüldüğü ve bunun mesleki
normlardan kaynaklandığı belirtilmiştir. Kimlik modeli gözlem üzerine kurulmuştur. Kişilerin kendi işlerini nasıl tanımladıkları ve yaptıkları işlerde kendilerini nasıl hissettikleri üzerinde durulmuştur. Tüm bunlara bakıldığında Amerika’da
kadına karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılması için neden rekabetçi piyasa yerine
sosyal hareketler ve hükümet müdahalesi gerektiği açıkça ortadadır.
Azınlık yoksulluğu bu kitapta kimlik ekonomisinin uygulandığı son alandır. Siyah/beyaz ayrımı Amerika’daki en köklü sosyal problemlerdendir. Yazarlar bu
sorunun süregelmesinin nedenini mevcut ekonomik teorilerle açıklanamayacağını belirtmektedir. Dolayısıyla kimlik modeli bu noktada oldukça işlevseldir. Yazarlar yurttaşlık hakları hareketlerine ve programlarına rağmen siyahların neden
bu duruma maruz kaldıkları sorusunu sorar. Yurttaşlık hakları hareketinden beri
Afrika kökenli Amerikalı yurttaşlar önemli ekonomik kazançlar elde etmişlerdir.
Fakat açmaz hala devam etmektedir. Çocukların üçte biri hala sadece anneleriyle
yoksulluk içinde yaşamaktadır. Erkeklerin üçte biri hala hayatlarının bir bölümünü hapishanede geçirmektedir. Erkekler işsiz kalmakta, ülke ekonomisinde istihdam edilememektedir. Irk ve yoksulluk üzerine kurulan bir teori bu açmazları ve
eğilimleri açıklamak zorundadır.
Ayrımcılığın standart ekonomik modeli rekabetin ayrımcılığı önleyeceğini tahmin
ederken, rekabet daha fazla siyah işçinin çalışmasına ve bazılarının daha yüksek
maaş almasına yol açarken aynı zamanda yüksek oranda okul terki, suç ve uyuşturucu vakası da ortaya çıkmıştır. İnsanların ekonomik gelirlerini optimize etmeye
210
Bilge Strateji, Cilt 6, Sayı 11, Güz 2014
yönelik karar aldıklarını savunan standart modele göre bu durum açıklanamaz.
Fakat bu kimlik modelinde anlaşılabilirdir.
Yazarların yöntemi kimliği, öfkeyi ve onun sonuçlarını standart bir ekonomik çerçeveye oturtur. Bu yeni ekonomi kıt kaynakların nasıl en iyi şekilde bölüştürüleceği ve kullanılacağı noktasında yeni açılımların yapılmasına yol açabilir.
Kitabın dördüncü bölümün de yazarlar, kimliğin neden ekonomik analizi zenginleştirdiğini beş neden üzerinden tartışmaktadır. Bireysel Nedenler, Kimlik iktisadı
hem bazı kültürel alışkanlıkların neden benimsendiğinin hem de “kötü seçimlerin” neden yapıldığının anlaşılmasına yardım ederler. Kimlik ekonomisi, örneğin,
yardımlaşmanın boyutu ve yönü hakkında bize bilgi verebilir. Kimlik ekonomisi
aynı zamanda, ekonominin öne çıkan sorunlarından olan “hazıra konanlar” problemine de açıklık getirir, bu durumun ne zaman ve neden ortaya çıktığını gözler
önüne serer.
Kitabın bu bölümünde yaşamımızda harcamalarımızı bireysel servetimizi etkileyen bazı kavramlar ve tercihlerimizi, rasyonaliteden uzaklaşma nedenlerimizi çok
gerçekçi bir şekilde anlatmaktadırlar.
Siyaset de sıklıkla kimlik üzerine verilen bir savaştır. Siyasi liderler ve aktivistler
kimliği ya da normları değiştirmeye çabalarlar. Bir rejim değişiminin en çarpıcı
örnekleri kimin içerideki kimin yabancı olduğunu belirleyen normların değişmesidir. Kimlik sadece rejim değişimlerinde ve devrimlerde değil, aynı zamanda
demokratik seçimlerde de rol oynar. Kimlik ekonomisinde, seçmenin sadece ekonomik çıkarları değil aynı zamanda bir kimliği, normları ve idealleri de vardır.
İnsanlar hayatlarının farklı zamanlarında farklı kimliklere bürünürler. Yeni
kimlik eskisinin aldığı kararlardan pişmanlık duyabilir. Yeni kimliklerin tercihleri
yeni normlardan ve ideallerden kaynaklanır. Pişmanlık eski norm ve ideallerin
çelişmesinden doğar. Kimlik değişimleri hayat boyunca çeşitli sıklıklarda
gerçekleşir. Bazı kimlik tipleri kalıcıdır. Irk ve toplumsal cinsiyet gibi. Bazı tipler ise hayat boyu bir ya da iki kez değişir. Bu değişiklik genelde bazı ritüellerle
gerçekleşir. Vaftiz, düğün gibi. Bazıları ise iş ve ev arası günlük gidip gelmeler
kadar sık meydana gelir.
Sonuç olarak, yazarlar kimlik ekonomisinin geleceği konusunda birçok nedenden
ötürü iyimserdirler. Alandaki ilk makaleleri olan “İktisat ve Kimlik” i yayınladıktan sonraki on yıl süresince, iktisatçılar kimlik ekonomisini tahmin edilemeyecek
yönlere taşımışlardır. Bunun sadece başlangıç olduğunu düşünmek için birçok
neden vardır. Birçok standart psikolojik ve sosyolojik kavramlar bu modele uymaktadır: öz-imaj, kendini gerçekleştirme, durum, sosyal yapı, iktidar ve farklılık
gibi. Yazarların hikayelerinin çoğunun Amerika Birleşik devletlerinde geçmesi
kısıtlı bir anlatım olarak gözlemlense de okur hikayelerin özündeki kavramları
kendi ülkesine de çok rahat adapte edebilir. Kitap, bilimsel metodolojisi ile referans olabilecek, okuyucuya iktisat biliminin aslında ne kadar anlaşılabilir hayata
dair bir bilim olduğunu anlatmaktadır. Kitap da kullanılan dil, oldukça yalın ve
anlaşılabilir düzeydedir.
211