22. Ulusal Biyoloji Kongresi “Bilgi Toplumu, Yaşam Bilimleri ve Türkiye” 23-27 Haziran 2014, Eskişehir UBK-BÜLTEN 6 ubk2014.ogu.edu.tr 22. Ulusal Biyoloji Kongresi Sloganı Bilgi Toplumu, Yaşam Bilimleri ve Türkiye İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendin bilmezsen Ya nice okumaktır -Yunus Emre- İnsanlık tarihinde her sıçrama bilimsel bir gelişmeyi izler. İlk insanların bir taşla diğerini kırarak yonga elde etmesi, yongaları bir ağaca bağlayarak taş balta yapması, çıkrığı keşif etmesi, karasabanı kullanması, …, dili simgelere dökerek yazıyı bulması, … motoru bulması, telefonu ve bilgisayarı keşif etmesi, atomu parçalaması, Ay’a çıkması, interneti bulması… ve sonunda insan (ve de diğer canlıların) genomunu didik didik etmesi… insanlık tarihinde bilginin gizil gücünü tanımlayan dev bilimsel adımların bazı örnekleridir. Çok daha önceki zamanlar için tahminler yapılabilse de, tarım devrimi sonrasında dünya insan nüfusunun yaklaşık 10000 yıl boyunca fazla değişmediği, ancak son 150-200 yılda ani bir artış gösterdiği görülür. Sanayi, tıp ve gıda devrimi ile birlikte 1800’lü yılların ikinci yarısında yaklaşık 500 milyon olan insan nüfusu kısa bir sürede 14 kat artarak günümüzde 7 milyara varmıştır. Bu ani artış, beslenme tarzından düşünme veya sosyolojik/ felsefi yaklaşım tarzına kadar, her açıdan insanı yeni durumlarla karşı karşıya bırakmıştır. Bu nedenle 20. ve 21. yüzyılları insanoğlunun bu yeni koşullara uyum sağlayamama nedeniyle sorunlarla uğraşma dönemi olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır. İnsanın evrimsel geçmişindekilerinden farklı olduğundan, önceki yaşam tarzları sürdürülemez olmuş, geliştirilen yenileri beraberinde bir dizi yeni sorun getirmiştir. Biyolojik evrimimiz için olduğu kadar kültürel evrimimiz için de benzer sorunlar söz konusudur. Önceki düşünme biçimleri, felsefeler ve etik anlayışların argümanları bu ani aşırı artışın getirdiği yeni durumları tanımlamada ve insanlara bir çıkış yolu önermede çaresiz kalmaya başlamıştır. Bir felsefecinin söylediği gibi son yüzyılda tüm Dünya’da kabul gören öne çıkan yeni bir felsefici olmamıştır. Gluckman P, Beedle A, Hanson M (2009) Principles of Evolutionary Medicine (Evrimsel Tıbbın İlkeleri (2012) Türkçe Çevirisi, Palme Yayıncılık)’dan alınmıştır. Bu durumun yansıması da toplumdan topluma farklı olmuştur. Bazı toplumlar eski zamanlarda işlevsel olmuş ve günümüz sorunlarını çözemeyeceği açık olan bazı değer sistemlerine daha sıkı sarılmada çare ararlarken, bazıları acımasız savaşlara tutuşmakta veya diğer bazıları ise kendi toplumlarını terk ederek dünyanın nispeten “iyi adaları” olan toplumlarına göç etme çabasındadır. Bu nedenledir ki göçerken denizlerde boğulanların haberlerini almadığımız gün nerede ise yok gibidir. “İyi adaların” rasyonel yaklaşımları kullanarak kendi doğasından toplumuna ve de bireye kadar her düzey için güncel ve işlevsel bilgi üreten toplumlar olduğu tartışılmazdır. Bu paradigma ekseninde gelişen toplumlar diğerine göre sorunlarını daha başarılı şekilde çözebilmekte ve insanlarını daha mutlu edebilmektedir. Toplu yaşamın gereği olarak, her toplumun bilgi üretme sorumluluğu olan bir kesimi vardır. Tekel olmasa da, toplumsal örgütleme yapısı itibarıyla bilim insanları bu kesimin ana bileşenleridir. Birçok otorite bir dizi nedenle 21. Yüzyılın biyoloji yüzyılı olacağını ileri sürer. Bu nedenlerin bazıları şöyle sıralanabilir: (i) Yaşam bilimlerine ilişkin bilinmeyen halen oldukça fazladır, (ii) İnsan her açıdan doğaya bağımlıdır ve aşırı nüfus artışının çevre, yerleşim, beslenme, sağlık vb. açıdan getireceği sorunlar daha ön planda olacaktır ve bunların çözümleri ancak yaşam bilimlerinde (ister temel bilim isterse uygulamalı alanlar) yapılacak araştırmalarla bulunabilir, (iii) Küresel değişimler nedeniyle tüm canlılar tehdit altındadır ve bu doğrudan veya dolaylı olarak insanoğlunun varlığını tehdit edebilir. Dahası günümüzdeki 7 milyar kadar nüfusun yüzyıl sonu itibarıyla 10 milyarı aşacağı tahmin edildiğinden bu sorunların şiddeti birkaç kat artacaktır. Kısaca yeni bir dünya oluşturmaktayız ve klasik deyimi ile hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır! Bu yeni dünyada şimdi yararlı veya zararsız birçok organizmayı zararlı veya patojen hale dönüşebilir. Şimdi yetiştirdiklerimizi yetiştiremez duruma gelebiliriz. Doğa bize yeni fırsatlar da sunabilir. Olumlu veya olumsuz bunların tümüne ancak bilimsel araştırmalarla edinilecek rasyonel ve işlevsel bilgilerle hazırlıklı olabiliriz. Öz olarak, gelecekte yaşam bilimlerinde üretken olan toplumların dünyanın “iyi adaları” olacaklarını çıkarsamak yanlış olmayacaktır. Ülkemiz doğası ve biyolojik çeşitliliği itibarıyla dünyanın nadir kara parçalarındandır. Bu nedenle yaşam bilimlerinde bilgi toplumu olma açısından da aynı özel durumda olması beklenir. Ancak, ne yazık ki gençlerimiz yaşam bilimlerini öğrenmeyi tercih etmemekte ve biyoloji bölümlerinin çoğu kapanma ile karşı karşıya kalmış durumdadır. Biyolojiyi meslek edinenlerin yaşam bilimlerinin bugünkü durumda olmalarında sorumlulukları olduğu gibi, bugünküler de gelecekte evrilecek durumundan sorumlu olacaklardır. Fazla değil, ortalama bir sorumluluk duygusu ve bunu hak eden iyi niyetli bir çaba, bilgi toplumu olma yolunda toplumsal sorumluluğumuzu yerine getirmek için yeterli olacaktır. Kongre Organizasyon Kurulu’nun 22. Ulusal Biyoloji Kongresi’ni “Bilgi Toplumu, Yaşam Bilimleri ve Türkiye” teması ile düzenlemeleri anlamlıdır. Unutmamalıyız ki, bu alanın çalışanları olarak bugün sorumluluğumuzu yerine getirmediğimizde eleştiri hakkımız da olmayacaktır. Herkesin sorumluluk hissederek bu tema ekseninde kongreye katılması, şimdi organizasyon ekibinin ancak gelecek için meslektaşlarımızın ve ilgililerin motivasyonu için çok değerli olacaktır. Bu gün “kendimizi bilme” ihtiyacı her zamankinden daha fazladır. Prof. Dr. Battal ÇIPLAK Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Antalya Görüş ve önerileriniz için Doç. Dr. Ahmet ÇABUK Kongre Sekreteri Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü, Meşelik Yerleşkesi Eskişehir. Tel. 0222 239 3750 / 2840-2848 e-posta : [email protected]
© Copyright 2024 Paperzz