TOKYO CAMİİ CUMA HUTBESİ 17 Ocak 2014 UMUT Değerli Müminler! Bu gün umuttan bahsedeceğiz... Allah insanlara umudu, Peygamberler aracılığıyla öğretmiştir. Peygamberler, hem müjdeleyici (Mübeşşir) hem de uyarıcı (nezir) olarak gelmiştir. Cennetle müjdelemiş, cehennemle uyarmışlardır. Çünkü umut ve korku (havf ve reca) insanın tabiatında vardır. Hz. Adem’in de umudu keşfetmesi gerekiyordu. Bunu keşfetmek için de iradenin keşfedilmesi gerekiyordu. Adem (a.s.)’a umudu öğretmek istedi Rabbimiz ve bunun için malum olan senaryoyu üretti... Cennetin bilinçsiz tüketici üyesi değil, onu bilinçli bir şekilde kazanan biri olması gerekiyordu. Sonunda tevbe etti ve bilinçli olarak cenneti kazandı. İradenin keşfi günahla olacak ise, iradeli bir günah, iradesiz bir sevaptan hayırlıdır. Onun için ağaçlar yere uzansa, sevap alamazlar. Çünkü iradeleri yoktur. Fakat insan, alnını secdeye koyarsa, o an, Allah’a en yakın olduğu andır. Hicret esnasında mağarada, ‘Endişe etme ey Ebu Bekir, Allah bizimle beraberdir?1 derken, Rasulullah s.a.v.’in iç dünyasından geçirdiği umudu anlıyoruz. Müslümanın umutsuz olma lüksü ve seçeneği yoktur. Bu yüzden umutsuzluk küfür sayılmıştır. ‘Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin’ 2 buyurur Kur’an... Aziz Müminler! İmanın anlamlarından biri de, umuttur. Çünkü iman ettiğimiz Allah’ın çözemeyeceği bir şey olduğuna inanıyorsanız, Allah’a tam iman etmiş olmazsınız. Allah, Kur’an’da kendini el-mumin diye vasıflandırır. 3 Allah kime iman etti de mümin oldu? İşte imanın bir anlamı da güven demektir. Allah kullarına 1 2 3 Tevbe, 9/40. Zümer, 39/53. Haşr, 59/23. güvenmektedir. Allah bir anlamda ‘Ben size güveniyorum, siz de bana güvenin’ demektedir. Yine varlığı yaratıyor olması, umudunu kesmediğinin göstergesidir. Bu yüzden doğan her çocuk, Allah’ın insanlara umudunu ifade eder. Korku ve ümit (havf ve reca), insan tekinde nasıl bir yasa ise; insanlık tarihinde de bir yasadır. Sadece birine yönelmek hem ferde, hem de topluma yasaktır. Kur’an şöyle buyurur: ‘Bu günleri insanlar arasında döndürür dururuz.’ 4 Neden acaba? Çünkü elinize gelene aşırı sevinmeyesiniz, elden çıkana aşırı yerinmeyesiniz. Yoksa, parçayı bütün zannedersiniz. O zaman dünyayı, her şey zannedersiniz. O zaman, Allah’ın sizinle ilişkisinin elde ettiklerinizden veya kaybettiklerinizden ibaret olduğunu zannedersiniz. Aziz Muminler! Cenab-ı Hakk’ın da bir hesabı vardır, O’nun da bir bildiği vardır. Hem de sınırsız. Allah herkesi bir şeyle ve birileriyle imtihan etmektedir. Önemli olan, bizim neyle ve kiminle imtihan edildiğimizi farketmemizdir. Düşününüz! Rasulullah s.a.v. biri üç yıllık ambargo esnasında diğeri Medine’yi savunmak için hendek kazarken, ashabını, Kisra ve Kayser’in hazineleriyle müjdelemişti. Kalbi hasta olan bazıları, biz tuvalete gidemiyoruz, şunun vadettiğine bak diyordu. 1258 yılında Bağdat Moğollar tarafından işgal edildiğinde, ‘Bu ümmetin kıyameti koptu herhalde, bu ümmetin ömrü de bu kadarmış’ diyenler olmuştu. Ancak yaklaşık 200 yıl sonra Allah müslümanlara İstanbul’un fethini nasib etmiştir. Öyleyse, umutsuz olmayın... Parçayı değil, bütünü görün. Uğruna ölünen bir inanç sistemi asla ölmez, ölmeyecektir. 4 Âl-i Imran, 3/140.
© Copyright 2024 Paperzz