haber-yorum-28-10-2014 (2014112141710)

HABER-YORUM
28.102014
TRT RADYO 1
Hakan Tuzcu: “Haber-Yorum”a hoş geldiniz sevgili dinleyiciler. Programı hazırlayan ve
sunan ben Hakan Tuzcu – Serap Dubas, teknik yönetmenimiz Veysi Turgut ile birlikte sizlere
merhaba diyoruz efendim. Bugün yine gündemin önemli konularını konuşacağız ve
yorumlayacağız. Birazdan stüdyomuzda iki önemli konuğumuzu ağırlayacağız. Kimler olacak
ben önce tanıtayım; Türkiye Gazetesi Ankara Temsilci yardımcısı sayın Ercan Gürses ve CHP
Isparta Milletvekili ve aynı zamanda Dışişleri Komisyonu Üyesi sayın Ali Haydar Öner birazdan
programımızda olacak.
Biz gündemin öne çıkan önemli gelişmelerini özetleyelim programa başlarken. Özelikle
Başbakan sayın Ahmet Davutoğlu’nun “sırf kamuoyu tatmin olsun diye Kobani’ye yardıma
yönelik bir stratejiyi kabul etmeyeceklerini” açıklaması gündemin önemli başlıklarından bir
tanesi. İngiliz yayın kuruluşu BBC’ye konuştu Başbakan ve Suriye konusunda bütünlüklü bir
yaklaşımdan yana olduklarını belirtti. Biz de konunun detaylarını değerli Milletvekili ve
gazeteci dostumuzla birlikte irdeleyeceğiz ilerleyen dakikalarda.
Bunun yanı sıra ağlık Bakanlığı’ndan bir açıklama var, bu açıklamayı da
değerlendireceğiz ilerleyen dakikalarda. Efendim öncelikle bunu belirtmek lazım;
“konsolosluklara gönderilen tozların herhangi bir biyolojik harp maddesi içermediği”
açıklaması yapıldı. Şuanda stüdyomuzda değerli konuğumuzu ağırlıyoruz. CHP Isparta
Milletvekili aynı zamanda Dışişleri Komisyonu üyesi Ali Haydar Öner, hoş geldiniz.
Ali Haydar ÖNER: Hoş bulduk efendim, TRT Radyo 1 dinleyicilerini saygıyla, iyi
dileklerle selamlıyorum.
Hakan Tuzcu: Ercan bey de geldi, hoş geldiniz. Biraz nefes nefesesiniz. Sayın Vekilim de
burada.
Ercan GÜRSES: Çok teşekkürler.
Hakan Tuzcu: Ercan beyin de yoğun bir programı var. Normalde bizde üç gün beş gün
çalışmalar olur genelde standart bir çalışma şekli olur ama haftanın 7 günü neredeyse 24 saat
çalışan bir gazeteci dostumuz sağ olsun bizi de kırmıyor, geliyor programımıza İstanbulAnkara trafiğinde onu da hemen belirtelim. Hafta sonu sanırım değil mi Ercan bey?
ERCAN GÜRSES: Evet, cumartesi Pazar günleri İstanbul’dayız.
HAKAN TUZCU: Ana haberi sunuyorsunuz…
ALİ HAYDAR ÖNER: Gazetecileri bizde izliyoruz. Bu ara işleri çok yoğun, Allah kolaylık
versin.
1
ERCAN GÜRSES: Teşekkürler, sağ olun.
ALİ HAYDAR ÖNER: Gündem yoğun. Hadiseler çok… Haber değeri taşıyan bilgiler çok,
o bakımdan habercilerin işleri çok yoğun. Bazı bölgelerde de riskli. Allah kolaylıklar versin.
Topluma iyi haberler iletebilmelerini diliyorum.
HAKAN TUZCU: Belki onun eleştirisini de bir başka programda yaparız belki Ercan beyle
çünkü hakikaten bizler de, izleyenler de, dinleyenler de genelde haber bültenlerinde böyle
bir ruh hali bunalımı oluyor, hep böyle kötü haber izlemekten. Ama Ercan beyin farklı bir
tavrı var, tarzı var; böyle ilk haberlerden sonra farklı noktalarda halkı biraz rahatlatan
haberler de yapıyor.
ERCAN GÜRSES: Evet…
HAKAN TUZCU: Şimdi isterseniz, dinleyenlerimizin biraz daha sayın dinleyenlerimizin
yakından takip ettiği, iç bağlantılı dış siyasetle ilgili konuları konuşacağız hazır sayın Vekilimiz
de gelmişken. Siz (Ali Haydar Öner) konuya oldukça hakimsiniz onu da gayet iyi biliyoruz.
ALİ HAYDAR ÖNER: Eksik olmayın, sağ olun.
HAKAN TUZCU: İsterseniz son açıklamayla başlayalım çünkü Başbakanın Suriye
konusunda yaptığı, BBC’ye yaptığı bir açıklama vardı: “bütünlüklü bir stratejiden yana
olduklarını” belirtti sayın Başbakan. Fakat CHP’nin tavrını bu konuyla ilgili, Suriye ile ilgili
gayet net hatırlıyorum. Yaklaşık bir, bir buçuk yıl oldu sizi konuk edeli…
ALİ HAYDAR ÖNER: Abdullah Bozkurt bey ile katılmıştık… Today’s Zaman’dan
HAKAN TUZCU: Evet… ve bu konuyla ilgili görüşlerinizi dile getirmiştiniz. Çok geçmişe
dönmeyelim ama bugün itibariyle he kişisel olarak hem de arzu ederseniz partinin görüşü
itibariyle nasıl görüyorsunuz? Yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
ALİ HAYDAR ÖNER: Sayın Başbakanın bugünkü demecinden ve açıklamasında yer alan
kavramından başlayabiliriz; “bütünlüklü strateji” Hangi bütünlüklü strateji? 3 sene önce; 3 ay
içerisinde, 15 gün içerisinde, 1 ay içerisinde Suriye’ye girilecekti, Emevi Camii’nde namaz
kılınacaktı… Suriyeliler Esad’ı istemiyorlardı, Suriye’de muhalif unsurlar destekleniyordu, bir
taraftan İsrail Golan Tepelerini vuruyordu… O zamanda söyledik; “Suriye’nin ortadan
kaldırılması İsrail’in çok işine gelen bir uygulamadır çünkü İsrail etrafında Mısır’ı pasifize
etti. Filistin’i eziyor, Gazzelileri bombalıyor… Lübnan’da bir şey bırakmadı. İsrail’e karşı
direnen tek güç, tek Ortadoğu ülkesi Suriye’dir” demiştik.
Ancak bizim o dönemki Dışişleri bakanımız, o dönemki Başbakanımız şimdiki
Cumhurbaşkanımız her biri Dışişleri bakanlığından Başbakanlığa, Başbakanlıktan
Cumhurbaşkanlığına geldi ama hiçbirinin öngörüleri tutmadı. Bunu AKP milletvekilleri de o
dönem gündeme getirmişlerdi.
2
Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkiler bozuldu çünkü ABD gördü ki, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti hükumeti muhalifler adı altında ÖSO’dan çok El Kaide’ye, El Nusra’ya bugünkü IŞİD’i
doğrudan unsurlara destek veriyor. Ve Suriye’deki demokratikleşme sürecine katkıda
bulunacağı yerde Suriye’de demokratikleşmeyi getirme adına bir süre önce kardeşim dediği
Esad ile, Şam’da ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yaptığı Esad ile, ülkemizin turistik
bölgelerinde, yatlarla ailecek tatil yaptığı dönemden sonra Esad’a birden “Esed” deyiverdi.
O tarihlerde Suriye’de bazı insan hakları ihlalleri vardı. Katar’da, Suudi Arabistan’da da
demokrasiden eser yoktu… Katar’la, Suudi Arabistan ile bir olup Suriye’ye vurdular. Ancak
IŞİD’i doğuran ve bugünlere getiren nedende o dönemin Dışişleri Bakanı şimdiki Başbakanı, o
günkü Başbakan şimdiki Cumhurbaşkanıdır.
HAKAN TUZCU: Temel olarak Dış politikadaki uygulamaya getirdiniz sanırım olayı?
ALİ HAYDAR ÖNER: Tabii ki! “Sıfır sorun” diyordu Sayın Başbakan Davutoğlu, stratejik
derinlik diye bir kitap yayımlamıştı, hayal aleminde dolaşan bir tezi savunuyordu! Osmanlı’yı
diriltmekten söz ediyordu…
Büyük devlet olabilmek için büyük düşünmek lazım, büyük düşünebilmek için tutarlı
olmak lazım. Ve bunları uygulayabilecek güce sahip olmak lazım, stratejiye sahip olmak
lazım! Sayın Başbakanın stratejik derinlik dediği, komşularla sıfır sorun dediği bütün
projeler çöktü.
HAKAN TUZCU: Şunu sormak istiyorum; o zaman ki CHP yaklaşımıyla bugünkü CHP
yaklaşımı arasında bir fark var mı? Farklılıklar nelerdir?
ALİ HAYDAR ÖNER: CHP tutarlılığını hiç yitirmedi. Halen Esad’ı demokratikleşme
konusunda uyarıyor, teşvik ediyor. Üzerine düşeni yapıyor. Halen insan hakları konusundaki
duyarlılığını sergiliyor. Halen etnik köken ve mezhepçilik yapılmaması konusundaki tutarlı
tavrını sürdürüyor. Biliyorsunuz, özellikle mezhep vurgusu hükümetimiz tarafından çokça
yapldı.
HAKAN TUZCU: Ama sanki hükümet tarafından, CHP ile Esad’ı aynı safta tutan
açıklamalar yapılıyor?
ALİ HAYDAR ÖNER: Bu bir haksızlık. CHP Genel Başkanı da söyledi, grup
başkanvekilimiz de söyledi. Zaman zaman genel kurulda, komisyonlarda, ben de Dışişleri
Komisyonu üyesi olarak hem komisyonda hem genel kurulda, “Allah, her kim ki insan
haklarına saygı göstermiyor, insanları katlediyor belasını versin” dedik. Ama doğru çözümler
getirmek lazım dedik. Demokratikleşme konusunda bir tezi var AKP’nin! Biz de bütün
ülkelerin demokratikleşmesini istiyoruz. Anti demokratik uygulamalar olmasın, insan hakları
ihlalleri olmasın, kafalar kesilmesin, kurşuna dizmeler olmasın, toplu mezarlar olmasın
diyoruz. Katliamlar, soykırımlar olmasın diyoruz. Kimsenin dinine mezhebine bakılmasın,
herkes eşitlik, birlik, dirlik içinde yaşasın diyoruz. Hem kendi ülkemizde, hem komşu
ülkelerde hem de dünya milletler camiası içerisinde.
3
Maalesef sayın Cumhurbaşkanı, şuanda da tarafsız olması gerekirken,
Cumhurbaşkanlığı makamının tarafsızlık sıfatına ağır darbeler indiriyor, devletin; birliğine,
dirliğine zarar veriyor. Çünkü Cumhurbaşkanı, devletin birliğini ve kurumlar arası uyumunu
temsil eder. Cumhurbaşkanı meydanlara çıkıyor, siyasi partiler arasında AKP’den yana tavır
koyuyor; CHP’ye de, MHP’ye de, HDP’ye de demediğini bırakmıyor.
Yani bir Cumhurbaşkanının milletin, ulusun birliğini, dirliğini, huzurunu nasıl sağlaması
gerekiyorsa Cumhurbaşkanının öyle davranmasını bekliyoruz.
HAKAN TUZCU: Sayın Öner eğer müsaade ederseniz o noktadan devam edeyim çünkü
sık sık dile getirilen noktalardan birisi olduğu için Türkiye’de CHP’nin çok fazla eleştiriliyor
bazı çevrelerce. Yani CHP’nin içinden eleştirilecek hali yok ama hükümet çevrelerinden, diğer
muhalefet partilerinden çok fazla eleştiri geliyor. Dün Sayın Bahçeli’nin de bir açıklaması
vardı özellikle Sayın Kılıçdaroğlu’nu hedef alan… İsterseniz şu noktadan devam edelim,
ardından sayın Gürses’e de söz hakkı tanıyacağım ama özellikle CHP’nin Türkiye’deki
muhalefet noktasında durduğu yer nedir? Çünkü bu çerler hep; “muhalefet boşluğu var…
Güçlü bir muhalefet yok, güçlü bir muhalefetin olmadığı yerde de biz bu sıkıntıları yaşıyoruz”
gibi temel tez oryaya konuyor. Buna CHP’nin bakışıyla ya da kendi bakışınızla nasıl yanıt
verirsiniz merak ediyorum bunu.
ALİ HAYDAR ÖNER: Kim diyor bunu? Basın diyor. Hangi basın diyor?
HAKAN TUZCU: Ben ortadayım…
ALİ HAYDAR ÖNER: Evet ben sizi icbar etmemek için soru soruyorum, soruyla cevabını
da veriyorum. Hangi basın? Özgür basın mı? Türkiye’de özgür basın mı var?
HAKAN TUZCU: Yok mu?
ALİ HAYDAR ÖNER: Yok! Yok! Yok! Bunu bütün dünya; ABD söylüyor, AB söylüyor… Her
AB ilerleme raporunda ya da gerileme raporunda ya da duraklama raporunda veya
değerlendirme raporunda bu konuya vurgu yapıyor.
Yani tarafsız yayın organlarına el koyacaksın, sonra yandaş eski milletvekillerini, yandaş
gazetecileri onların başına getireceksin ve tarafsız yayın organlarının her birine birkaç tane
ajan gazeteci sokacaksın. Şimdi CNN’de kimler var? Akif Beki var. Kim Akif Beki? Dönemin
Başbakanının basın danışmanı.
HAKAN TUZCU: Şunu rica edebilir miyim? Kişisel isimlerden uzaklaşırsak…
ALİ HAYDAR ÖNER: Akif bey’den özür dilerim sizden de…
HAKAN TUZCU: Estağfurullah
ALİ HAYDAR ÖNER: … ama çarpıcı örneklerden sadece birisi olduğu için. Bir başka
gazetede, en çok tirajı olan üç gazeteden birinde eski bir AKP milletvekili var. Ne denebilir?
Televizyondaki tartışma programlarında eski AKP milletvekilleri banko! CHP’den kimse yok.
4
Eski AKP milletvekilleri banko tartışmacı, CHP’den öyle kimseler yok. Veya CHP içerisinde de
bazen anti patik bulunan tipler sanki CHP adına tartışmaya katılıyormuş gibi gösteriliyorlar.
HAKAN TUZCU: Yani belli bir denge gözetilmediği için böyle bir algı oluşuyor?
ALİ HAYDAR ÖNER: Tabii ki! CHP’ye, “partinizi kimin temsili etmesini istersiniz” diye
sorulmuyor. Bizim çok seçkin arkadaşlarımız var. Komisyon üyelerimiz var. Genel Kurul’da
arkadaşlarımız var. CHP adına hiçbir temsil yetkisi olmayan bazı kimseleri ki bunlardan bir
tanesi eski parti meclisi üyesi, biraz sakallı falan… özellikle kanallardan birinde banko
çıkartılıyor ve her gün CHP’ye, CHP Genel Başkanına ağır sözler söyleyecek şekilde…
HAKAN TUZCU: Yani CHP içerisindeki muhalif kanat…
ALİ HAYDAR ÖNER: Muhalif kanat ve CHP’den kopmuş kişiler. Yani bir denge yok. O
nedenle CHP’nin görüşleri halka objektif bir şekilde yansıtılmıyor.
HAKAN TUZCU: Sayın Öner, bir şey ekleyebilir miyim? Çok da sözünüzü kesmek
istemiyor ama…
ALİ HAYDAR ÖNER: Yok ben alışığım…
HAKAN TUZCU: Estağfurullah… Şimdi medyada sadece tek bir kanat yok. Farklı kanatlar
da var. Dolayısıyla başka televizyonlarda da başka yayın organlarında da tam sizin
söylediğinize benzer biraz daha muhalefetin ağırlıklı olduğunu görüyoruz!
ALİ HAYDAR ÖNER: Onlar kim? İzlenme oranları nedir? Şimdi AKP’nin medya izleme
birimleri öyle çalışıyor ki, bir tek cümleden rahatsız olunca hemen editörü, direktörü,
moderatörü arıyorlar. O niye şu cümleyi kullandı? Ona niye bu cümleyi kullandırttınız.
Dönemin Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanına röportajlarda hiçbiri kritik bir soru
soramıyor! Ama Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun katıldığı
toplantılarda o da kısıtlamıyor ve hiçbir gazeteci sorması gereken sorulardan geri kalmıyor.
Dekorundan tutunda ortamına kadar her şey böyle… Yani çoğu zaman CHP Genel başkanı
Sayın Kılıçdaroğlu’yla rastgele bir dekor önünde program yapan gazeteciler yada medya
temsilcileri sayın Başbakanla dönemin Başbakanı veya şimdiki Başbakanla yaptıkları
röportajlarda çok daha uygun ambiyans diyorlar, ortam hazırlıyorlar, her biri el pençe, çanak
sorular soruluyor. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanına tuzak sorular, sayın Başbakanla
Cumhurbaşkanına çanak sorular soruluyor. Yani açması istenilen konuları, ona imkan
sağlayacak şekilde veriyorlar.
O nedenle mesela Suriye’ye bir heyet gitmişti iki sene önce 40 kişilik bir heyet. İki defa
basın toplantısı yaptılar. Kadınların ağırlıklı olduğu bir heyet iki defa basın toplantısı yaptı ve
IŞİD’de konular arasındaydı ve televizyon kuruluşlarının haberlerinde bir tek kelime yer
alamadı.
HAKAN TUZCU: Televizyon kuruluşları derken Merkez medyayı mı kastediyorsunuz?
5
ALİ HAYDAR ÖNER: Merkez diye bir medya kalmadı. Merkez medya bir tarafa geldi ve o
tarafın lehine olan konular yayınlanıyor, olmayan konular yayınlanmıyor. TRT seçim
arifesinde sayın Recep Tayyip Erdoğan’a saatler ayırdı, sayın Kılıçdaroğlu’na bir saatten az,
sayın Bahçeli’ye de 10 dakikadan az yer ayrıldı! TRT…
HAKAN TUZCU: Ama TRT’de o uygulamayı yanlış yapan kişiler görevden alındılar…
ALİ HAYDAR ÖNER: İyi ama her türlü yararı elde edildikten sonra cemaatçi oldukları
düşüncesiyle görevden alındılar. Her şeyi doğru konuşalım.
HAKAN TUZCU: Yani ben bir şey demiyorum. Şu anda da TRT mikrofonlarından
konuştuğunuz için, bizim mikrofonlarımız size, herkese açık olduğu için…
ALİ HAYDAR ÖNER: O yüzden sizde dikkatli olun her an her şey olabilir… TRT’nin sayın
Genel Müdürü benim dostumdu. Şimdiki sayın Vali arkadaşım. Onun da neler çektiğini
biliyorum. Önce Genel Müdür yardımcıları alındı. TRT Haber dairesine sayın Başbakanın bir
muteber adamı getirildi, o ne diyorsa o oldu! Sayın genel müdürün söyledikleri yayınlanamaz,
uygulanamaz oldu. O duruma düşürüldü.
HAKAN TUZCU: Şöyle toparlayalım…
ALİ HAYDAR ÖNER: Meclis’teki ilk konuşmamda Hakan bey ben şunu söyledim; “halkın
ve sağduyunun sesi olmak, hiç kimseden korkmadan çekinmeden gerçekleri dile getirmek”
Beni ne zaman çağırırsanız gerçeklerin dile getirilme riskini göze alın.
HAKAN TUZCU: Tabii ki. Bizim bir sıkıntımız yok. Çok da mutlu oluyoruz. Rahat rahat
konuşabilirsiniz hiçbir sıkıntı yok. Çünkü burası halkın mikrofonu...
ALİ HAYDAR ÖNER: Elbette öyle olmalı. Bizden yana olunsun demiyoruz. Sadece halkın
bilgi edinme ve objektif haber alma hakkına saygı duyulsun. Yorumları isteyen istediği gibi
yapsın. Herkesin bir görüşü var. Herkes istediği yorumu yapsın ama haberler tarafsız olsun.
Biliyorsunuz bir kozmik oda haberleri vardı. Kamyonlar takip edildi, yakalandı, izlendi,
gözaltına alındı… Kozmik odada ne varmış ne yokmuş? Boş olduğu, halkın diliyle fos olduğu
anlaşıldı ama öyle haberler yapıldı ki, sanki Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiye aleyhine casusluk
faaliyetleri yapıyormuş gibi bir imaj yaratıldı. Bu Türk Silahlı Kuvvetlerine de bir ağır haksızlık,
vatandaşların yanıltılması da günah!
HAKAN TUZCU: Peki Ercan beye de dönelim. Epey beklettik özür dileriz.
ERCAN GÜRSES: Estağfurullah…
HAKAN TUZCU: Ercan bey tabii Başbakanın son açıklaması önemli ve bu anlamda da
bakıldığında şuan için yaşananları biraz özetler nitelikte mi acaba? Nasıl algılamak lazım? Siz
nasıl görüyorsunuz? Bu noktada onu da sorayım değerli vekilimiz özellikle belirtti aktarmak
istediklerimizi tüm medya organlarında yeterli yer bulamadığımız için aktarma şansına sahip
olamıyoruz dedi. Yanlış söylemedim her halde değil mi? Dolayısıyla bira zbuna da yanıt
vermek ister …
6
ALİ HAYDAR ÖNER: Evet, ya eksik yansıyor, ya yanlış yansıyor ya da ana temaya vurgu
yapılmadan yansıtılıyor.
HAKAN TUZCU: Yani şöyle bir şey de oluyor mu; algıda seçicilik? Bazen insanlarda olur.
Bir noktaya geldikten sonra acaba hakikaten şunları seçsem mi diye düşünmüş olabilir mi
çünkü Merkez medya’da da bir sürü sıkıntı var. Son dönemde yaşananları da biliyoruz.
Ankara’da bürolar kapatılıyor, gazeteciler çalışamaz hale geliyor. Biraz bu noktadan
başlayalım isterseniz?
ERCAN GÜRSES: Aslında sayın vekilin endişeleri, eleştirileri bir anlamda haklı olmakla
birlikte geçmiş dönemde bunun benzerleri yaşandığı zaman, bu ekolden hiçbir ses
çıkmadığını biliyoruz. Yani bu net bir şekilde açıklayalım. Havuz medyası şeklinde bir eleştirisi
var sayın vekilin acaba CHP’nin sesi olarak yayın yapan bazı organlar var bunların isimlerini
vermek istemiyorum, bunları da kastediyor mu milletvekili havuz basını diyerek.
Yani televizyonları var, gazeteleri var ve eski AK Parti milletvekillerinin de zaman zaman
orada yer aldığını söylüyor ve evet o CHP’nin havuz medyasının da eski AK Partili vekilleri var
söz gelimi Dengir Mir Mehmet Fırat var. Son zamanlarda AK Parti’yi çok sert eleştirdiği için
orada yer buluyor. Tıpkı o sakallı eski CHP’linin o kanallarda yer bulduğu gibi o da o
kanallarda yer bulmaya başladı. Söz gelimi Halk TV’de yayınlara çıkıyor, Ertuğrul Günay aynı
şekilde orada yayınlara çıkıyor. Acaba bu konularda da benzer eleştirileri var mı kendisinin?
Çok merak ediyorum.
ALİ HAYDAR ÖNER: Hay hay hepsinin cevabı var.
ERCAN GÜRSES: Muhalif AK Partili ve CHP’li vekillerden bahsediyor. Tabii izlenme
oranları ayrı bir şey. Sonuçta özgür bir yayın ortamı var. Herkes ister izlenme oranı 0.1’e
isterse 15 birime ulaşsın bu yayınları yapabilir. İzlenme oranları kendilerine aittir ama özgür
bir yayın yapılabiliyor. Sayın vekilin şöyle de bir eleştirisi var; hep belli yayın organlarından
belli insanların ön plana çıktığını söylüyor ama 12 sene önceye gidelim, AK Parti iktidarından
önceye gidelim, o medya organlarının daha doğrusu o gazetecilerin Merkez medya
tarafından yok sayıldığı bir dönem vardı. Ve o gazetecilerin çoğunu bilmedik çünkü o
muhafazakar gazeteciler görmezden gelinirdi. Onlar farklı bir yerden, uzaydan gelmiş
muamelesi görürlerdi. Askeri vesayet vardı. Askeri vesayet ile işbirliği yapan partiler vardı. O
zaman onlar gizli bir taraftaydı ve tabiri yerindeyse, tırnak içinde söylüyorum; şimdi o ifadeyi
kullanmak suç “siyahi” muamelesi görüyorlardı. Bunu net bir şekilde söyleyelim.
Yine sayın Vekilin mensubu olduğu partinin 17 Aralık öncesinde belirli kesimlere F Tipi
ve sonu “ş” ile biten ve şimdi söylemek istemediğim bir ifadeyle karşılarına çıktıklarını net bir
şekilde biliyoruz. Hadi söyleyeyim; onlara “fetoş” diyordunuz. Ama şuan itibariyle o insanlara
bu ifadeleri kullanmıyorsunuz ve farklı bir ortamdasınız.
Yani Suriye’ye giden CHP heyeti ile ilgili bir şeyler söyledi sayın vekil onunla ilgili
eleştirisini de yanıtlayacağım. Suriye’ye giden CHP heyetini şu şekilde düşünelim: CHP
iktidarda ve Sayın Kılıçdaroğlu Başbakan ve söz gelimi bütün dünya İran’a karşı cephe almış,
atıyorum İran’a ve Müslüman hassasiyeti olan bir ülkeye cephe almış ve AK Parti muhalefete
7
partisi olarak bir heyet gönderiyor ve oraya destek veriyor ve onlarla fotoğraf çektiriyor ve
ortamın ne hale geleceğini bir düşünsenize?
Laik Türkiye Cumhuriyeti edebiyatının nasıl yapıldığını, neler olduğunu ve Esad
yönetimi konusunda ABD’nin başından beri tavır aldığını biliyoruz. Türkiye’nin bu konuda
aldatıldığını da biliyoruz. Esad yönetiminin devrileceği yönündeki ön görüleri ilk kez ABD
yönetimi ortaya koydu. Yani sizin Amerika Birleşik Devletlerini, “Türkiye IŞİD’i destekliyor”
diye söylediği için muteber olarak ABD’nin bu konudaki açıklamalarını görmenizi de
yadırgıyorum. Çünkü o dönemde “Esad gitsin” diyen ABD, bugün “Esad bizim önceliğimiz
değildir” diyen ABD’dir. Bunu da dikkatinize sunuyorum.
ALİ HAYDAR ÖNER: Cevap hakkı doğuyor değil mi Hakan Bey?
HAKAN TUZCU: Tabii ki…
ERCAN GÜRSES: Bunları da söylemekte yarar var.
HAKAN TUZCU: Hepsini konuşacağız.
ERCAN GÜRSES: O yüzden sayın Vekilin eleştirilerinde bunları not aldım.
ALİ HAYDAR ÖNER: Ben sayın gazetecinin AKP’nin temsilcisi olduğunu bilmiyordum.
ERCAN GÜRSES: Bakın bu son derece, son derece, affedersiniz bununla ilgili, yani bu
ifade çok ayıp bir ifade.
ALİ HAYDAR ÖNER: Yok siz ayıp ediyorsunuz. Ben ayıp bir ifade kullanmıyorum. Ayıp
sözcüğü size yakışmıyor. AKP’liler ancak AKP’yi bu kadar savunabilir.
ERCAN GÜRSES: Ben AKP’nin temsilcisi değilim. Hiç kimsenin temsilcisi değilim.
ALİ HAYDAR ÖNER: Ayıp tabirini iade ediyorum, size ayna tutuyorum. Aynaya
konuşabilirsiniz.
ERCAN GÜRSES: Ayna bende!
HAKAN TUZCU: Ercan bey…
ERCAN GÜRSES: Kimsenin temsilcisi değilim.
ALİ HAYDAR ÖNER: Ne olduğunuzu dinleyiciler görüyor. Ben size “sen” demiyorum.
ERCAN GÜRSES: Bana “Sen AKP’nin temsilcisisin” diyemezsin…
ALİ HAYDAR ÖNER: Niye “ayıp” diyorsun? Niye “sen” diyorsun?
ERCAN GÜRSES: Ben gazeteciyim.
8
HAKAN TUZCU: Ercan Bey… Ercan bey…
ERCAN GÜRSES: Ben gazeteciyim. Bana böyle bir şey diyemezsin. AKP temsilcisi
değilim. Eleştiri varsa dinleyeceksin. Ve sözümü kesmeyeceksin.
ALİ HAYDAR ÖNER: Ben dinliyorum ve sizinle olan yargımı paylaşıyorum.
ERCAN GÜRSES: Bende sizinle ilgili yargımı paylaşıyorum. Böyle bir çelişki olmaz.
HAKAN TUZCU: Bir saniye, bir saniye şimdi öncelikle ortaya koyalım…
ALİ HAYDAR ÖNER: Hep çelişki …
ERCAN GÜRSES: Hakan Bey, ben AKP temsilcisi olarak mı davet edildim?
HAKAN TUZCU: Hayır. Lütfen, lütfen… Şimdi ben öncelikle şunu söyleyeyim; Ercan
Gürses’in objektif gazeteciliğini çok yakından bilen birisiyim. Ve çok da takdir ederim
kendisini. Çünkü taraf gözetmeksizin bütün olanları net bir şekilde söyler. İnsanların farklı
fikirleri olabilir ama yayın anlamında hiçbir zaman taraf tuttuğunu görmedim.
Sayın Öner’i de çok yakından tanırım. Böyle bir tartışmanın olmamasını çok arzu
ederdim.
ALİ HAYDAR ÖNER: Sataşılmadığı müddetçe çok sabırlı birisiyim ben.
HAKAN TUZCU: Estağfurullah. Böyle bir niyetimiz zaten bizim yok. Bizim programımızda
temel amaç var olan nesneleri ortaya koymak ve oradan objektif bir sonuç çıkartmak. Ama
farklı düşüncüleri rahatça konuşabileceğimiz bir ortam da yaratmak. Reyting kaygımız yok.
Gürültü, böyle şeyler kaygımız yok.
ALİ HAYDAR ÖNER: Benim AKP’ye yönelttiğim eleştirileri sayın Ercan Gürses yanıtlıyor.
O bakımdan o değerlendirmemi paylaşayım.
HAKAN TUZCU: Şimdi şöyle, Ercan Bey çok değerli bir gazetecidir. Benim gözümde
öyledir. Siz de çok değerli bir siyasetçisiniz. Dolayısıyla bir ayrım yapmam da mümkün değil.
Onun için mümkün olursa daha sakin bir ortamda konuşalım. Birbirimize karşı da o arz
şeylerden uzak duralım.
ALİ HAYDAR ÖNER: Benden öyle bir şey çıkmadı gördünüz.
HAKAN TUZCU: Şimdi kısa bir ara vereceğim ve aranın ardından size cevap hakkını
vereceğiz ve onları konuşacağız. Farklı düşünceler olabilir, farklı düşünceleri konuşarak,
burada halkımızın analizine sunmak durumundayız.
ALİ HAYDAR ÖNER: Hakaret ederek değil. Saygıyla.
9
ERCAN GÜRSES: Evet “AKP temsilcisi” de demeyeceksiniz kimseye.
HAKAN TUZCU: Tamam, peki…
ERCAN GÜRSES: Ben gazeteciyim.
ALİ HAYDAR ÖNER: O hakaretle olan bir yargı değildi ama “ayıp” ifadesini kullandınız
size yakışmadı.
ERCAN GÜRSES: Ayıp bir hakaret değildir.
HAKAN TUZCU: Şimdi kısa bir ara veriyoruz.
(Reklam arası)
HAKAN TUZCU: Evet, “Haber-Yorum” devam ediyor. Stüdyo konuklarımız Türkiye
Gazetesi Ankara Temsilci yardımcısı sayın Ercan Gürses ve CHP Isparta Milletvekili, Dışişleri
Komisyonu Üyesi sayın Ali Haydar Öner ile sürdürüyoruz programımızı.
Şimdi hafif bir gerginlik oldu bunar programın içerisinde olabilecek şeyler. Herkes
görüşlerini, karşılıklı hakaret etmemek noktasında dile getirmekte özgür.
Sayın Öner eğer müsaade edersin Sayın Gürses’in dile getirdiği bazı konular vardı
onlara yanıt verme durumu var herhalde. Onları biraz daha genel çerçevede dile getirirsek
çok memnun olacağım.
ALİ HAYDAR ÖNER: Söze şöyle başlayalım; “Kötü emsal varsa bunlar emsal değildir.” Bir
de geçmişe yönelik olayların da objektif tahlili gerekir. Mesela Sayın Gürses dedi ki, “askeri
vesayet ile işbirliği”
CHP adına bu iddia edilemez. Askeri vesayet ile işbirliği yapanlar olabilir ama bu CHP ile
ilgili söylenemez. Geçmişte de rahmetli Ecevit’in sadece ihtilal değil, 12 Mart muhtırasında da
istifa ettiğini, 12 Eylül’de de ayrılıp parti kuruduğunu, şimdiki genel başkanımızın her
söyleminin darbelere karşı olduğunu kimsenin unutmaması lazım. Bu bir haksızlık.
Ayrıca heyetler karışıyor. Ben özellikle 40 kişilik bir kadınlar heyetinden söz ettim.
HAKAN TUZCU: Şafak Pavey’in olduğu heyet…
ALİ HAYDAR ÖNER: Şafak Pavey, Birgül Ayman Güler, Şule Perinçek, Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneği’nden çeşitli kuruluşlardan oluşan bir kadınlar heyeti. O zaman da
tansiyon yükselmişti ama savaş yoktu. Halep çarşısında gezdiler, Şam’da gece dolaştılar ama
herhangi bir şey yoktu. O bakımdan karışıyor.
Ayrıca sınırlı izleyici oranı olan kanallarda eski bir AKP’li vekilin zaman zaman
çıkarıldığından söz ettiler ama medyaya olan baskıdan, bizzat “Alo Fatih Hattı”ndan söz
etmediler. Yılmaz Özdil neden bir amiral gazeteden kovuldu? Emin Çölaşan niye kovuldu?
10
Uğur Dündar bulunduğu organdan, televizyondan niye kovuldu? Can Dündar, bunların tanığı.
Bekir Coşkun. Soner Yalçın, önce uzun süre tutuklu kaldı daha dün gözaltına alınıp bırakıldı.
HAKAN TUZCU: Sayın Öner…
ALİ HAYDAR ÖNER: Özgür gazetecilik nerede?
HAKAN TUZCU: Temel olarak burada medyanın durumunu, pozisyonunu tartışmıyoruz.
Aslolan temel bakış noktamız, şu anki durum itibariyle Türkiye’nin sınırında yaşananların iç
yansımasıyla birlikte özellikle sizin, CHP’nin görüş açısının ne olduğu. Sayın Gürses’te kendi
bakış açısıyla buna yanıt verebilir.
ALİ HAYDAR ÖNER: Türkiye ABD ilişkilerinin neden bozulduğu da buradan geliyor. Ona
da vurgu yaptı sayın Gürses. Türkiye aldatıldı, ABD aldatıldı, karşılıklı aldatmalar oldu. Kim
kimi aldattı kamuoyu onu yakından takip ediyor.
Gerçekten de ABD, Esad’a karşı olduğu halde sonradan daha büyük bir bela ortaya
çıkıyor diye Esad’ın yerine daha nitelikli bir yönetim gelsin diye Esad’a olan karşıtlığını,
önceliğini erteledi. Esad’dan yana bir tavra girmedi ABD.
IŞİD gelirse, yönetim boşluğundan IŞİD zihniyeti egemen olursa bütün insanlığa
düşman, hem İslamiyet’e düşman hem insanlığa düşman, İslam’ın temel öğretilerine karşı,
İslam’ı yanlış yorumlayan, fanatik yorumlayan,
İslam’ı neredeyse kafa kesmekle
özdeşleştiren bir imaja sürükleyen bir anlayış var ortada.
ABD, Türkiye’nin El Kaide’ye, El Nusra’ya, IŞİD’i doğuran gruplara olan desteğini
görünce duraksadı. Duraksadı! ABD hala demokratik unsurların Esad ile mücadelesini
destekliyor.
Biz de Esad gibi bir katilin yönetimde kalmasından yana değiliz. Ama biliyorsunuz
Irak’ta Saddam gitti ama Irak bölündü. Millet birbirine düştü. Libya’da, Kaddafi neden gitti?
HAKAN TUZCU: Suriye’de yaşananlar biraz da Irak ile ilgili…
ALİ HAYDAR ÖNER: Tabii… Libya’da Türk dostu Kaddafi, 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı
sırasında bize destek sağlayan tek kişi, parasız uçaklarımıza yakıt gönderen tek kişi bizim
katkılarımızla linç edildi ve Libya şimdi paramparça. Her bir yerde aşiretler var.
HAKAN TUZCU: Şimdi sayın Öner, katkı var deyince devleti bağlayan şeyler bunlar.
ALİ HAYDAR ÖNER: Arap Bahar adı altında Tunus’ta bir şeyler oldu, onun bahar
olmadığı anlaşıldı ve önceki gün yapılan seçimlerde Laikler işbaşına geldi.
HAKAN TUZCU: Ama bu demokrasinin bir göstergesi.
ALİ HAYDAR ÖNER: Çok güzel. Yani biz kendi iç işimize bakalım. Başkalarının iç işleri
bizim öncelikli konularımız değil. Katar’da demokrasi yok, Suudi Arabistan’da demokrasi yok
11
Mısır’da demokratikleşme var mı yok mu bizim önceliğimiz değil. Mısır’daki darbeye bizde
karşıyız. Sayın Kılıçdaroğlu, “her ülke demokratik şekilde yönetilsin” diyor.
CHP’yi vesayetçilerle işbirlikçi görmek haksızlık. Mısır için de aynı şey söz konusu.
Oradaki Esma’ya ağlayanlar Berkin’e neden ağlamıyorlar? Ali İsmail Korkmaz çok ağır
darbelerle öldürüldü, delilleri karartılmaya çalışıldı.
HAKAN TUZCU: Ama bütün gazeteciler, sağduyu sahibi kişiler gerekli tepkiyi gösterdiler.
ALİ HAYDAR ÖNER: Ama dönemin Başbakanı bugünün Cumhurbaşkanı neden bir tek
gün başsağlığı dilemiyor. Hatta Berkin gibi bir çocuğun annesini meydanlarda yuhalatıyor.
HAKAN TUZCU: Son olaylara baktığımızda sayın Öner, Yasin’de Diyarbakır’daki
olaylarda öldürüldü. Ama…
ALİ HAYDAR ÖNER: Ama vahim… Çok ağır… Çok haksızlık…
HAKAN TUZCU: Ama aynı tepki orada verilmiyor. Yani Berkin’e verilen tepki…
ALİ HAYDAR ÖNER: Veriyoruz efendim. Orada insanların linç edilmesi, günahsızların
öldürülmesi, bir olayın intikamının alınır tarzda bir pozisyon sergilenmesi ihanettir. Daha ağır
ne diyebilirim? Yani günahsız bir insan, yanlış zanla linç ediliyor, öldürülüyor. Korucu direğe
bağlanıyor öldürülüyor. Üç askerimiz Bingöl’den, Konya’dan ve bir başka ilden üç askerimiz
sivil kıyafetle alışverişe gidiyorlar ve terör örgütü ki onlara artık şüpheli deniliyor, terör
örgütü de denmiyor, bir terör örgütü intikamcı duygularla katlediyor.
HAKAN TUZCU: Peki, urdan hemen şu noktaya geçelim…
ALİ HAYDAR ÖNER: Buna nasıl izin verilir. Buna nasıl isyan edilmez.
HAKAN TUZCU: Çözüm sürecinin başlangıç noktasında sayın Kemal Kılıçdaroğlu, “Biz
çözüm sürecine büyük önem veriyoruz” şeklinde önemli açıklamalar yapmıştı.
ALİ HAYDAR ÖNER: Evet, doğru…
HAKAN TUZCU: Bugün gelinen noktada CHP’nin çözüm sürecine bakışı nedir acaba?
ALİ HAYDAR ÖNER: CHP’nin çözüm sürecine bakışı defalarca açıklandı. CHP yasal
zeminde çözüm aranmasını istiyor. Yasal zemin neresi? Türkiye Büyük Millet Meclisi! Terör
Örgütü’nün başıyla İmralı’da görüşmek değil. Çünkü o örgütün, milli irade dediğimiz, halkın
oyuyla meclise gelen temsilcileri var. Yasal zeminde olur. Onlar gider görüşür mörüşür o ayrı
mesele. Ama Devlet yetkilileri oradakinden icazet alamaz. Veya icazet alacak şekilde
yorumlanacak davranışlarda bulunamaz. Oradan Kandil’e, Kandil’den oraya mesaj taşıyamaz.
Oslo görüşmelerinde “rahatsız olduğunuz vali, komutan varsa alalım” diyemez. Metropol
alanlara bombalar doldurduğunuzu biliyoruz diyemez. O zaman Koyulhisar’da da süreci
sabote eden girişimler oldu, askerlerimiz şehit edildiler.
12
HAKAN TUZCU: Bugün için yaşananlar sizce çözüm sürecini etkiler mi?
ALİ HAYDAR ÖNER: Yasal zeminde tartışırsın. CHP ne diyor? Yasal zeminde. Dört
partinin temsilcileri, Meclis’te olan, diğer siyasi partiler de olabilir çünkü bu işe giren sivil
toplum örgütleri falan da var, yasal zeminde olacak. İlkeli uzlaşma olacak.
İlkeli uzlaşma, eşitlik, birlik, dirlik anlayışıyla sorunlar çözülecek. Türkiye
Cumhuriyeti’nin doğusunda batısında, kuzeyinde güneyinde, yerli sonradan gelen, şu renk bu
renk ayrımı yapılmadan, tek tek saymayı da ayrımcılık olarak değerlendiren kesimler oluyor o
yüzden saymak da doğru değil, toplumun bütününü kucaklayan, hiçbirini dışlamayan,
ötekilemeyen, meydanlarda ayrıştırıcı, dışlayıcı davranışlara sokmadan çözümler getirelim.
HAKAN TUZCU: Çözüm sürecinde karşı durduğunuz argümanlar neler?
ALİ HAYDAR ÖNER: Toplumsal Uzlaşı Kurulu oluşturulsun. Öyle bir kişi çıkıp, “sen sen
sen akil insanlarsınız hadi her tarafı dolaşın” değil, Toplumsal Uzlaşı Kurulu olacak.
HAKAN TUZCU: Nasıl seçilecek?
ALİ HAYDAR ÖNER: Toplumun bütün kesimlerini temsil eden kişiler olacak. Meclis’teki
gücü oranında da kabul, bu benim şahsi görüşüm, partimin görüşü ne olur bilemiyorum,
AKP’nin milletvekili sayısı kadar üye, CHP’nin milletvekili sayısı kadar üye, HDP’nin, MHP’nin
milletvekili sayısına oranlı üye, uzmanlarda içinde olsun, bir çözüm paketi olsun. Mesela
SHP’nin Kürt raporunda var. Bu sorunun çözülmesi için sosyolojik, ekonomik ve siyasal
önlemler neler olabilir? Özellikle Doğu, Güneydoğu Anadolu’da istihdam yok.
Ben Şemdinli heyetindeydim. Gittim gördüm. Oradaki pek çok gencimiz Erbil’deki
fabrikalarda çalışıyorlar. İnşaatlarda çalışıyorlar. Devlet, bütün kazanımları, kurumları sattı. O
bölgede fabrikalar kurmak lazım. Ziyanı yok, zarar etsin. Sübvanse edilebilir. Devletin temel
görevlerinden bir o bölgede yapılacak yatırımlarda o bölgenin insanına öncelikli çalışma
imkanının sağlanması gerek.
HAKAN TUZCU: O halde CHP eğer iktidar olursa Çözüm Süreci’ni devam ettirecek ama
devamlılık mantığındaki uygulamalarda farklılıklar olacak.
ALİ HAYDAR ÖNER: Demokratik olacak, yasal olacak, hakkaniyete uygun olacak.
HAKAN TUZCU: Peki size göre yasal olmayan süreç nedir?
ALİ HAYDAR ÖNER: Yasal olmayan süreç, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum
edilmiş bir kişinin bu konuda belirleyici role bürünmesi. Hatırlarsınız, dönemin Başbakanı,
Cumhurbaşkanı “terör örgütü ile görüştü diyen şerefsizdir” demişti. Görüşüldüğü ortaya çıktı.
HAKAN TUZCU: Şimdi terör örgütünün lideri yakalandığında rahmetli Ecevit
iktidardaydı ve o dönemde de çözüm sürecine benzer bir ateşkes söz konusu olmuştu…
13
ALİ HAYDAR ÖNER: Çok taraflı bir denklemi var Hakan Bey. Yani dağda olanlar, adada
olanlar, parlamentoda olanlar, sivil toplum örgütleri, sol tandanslı olanlar, sağ tandanslı
olanlar, inançları kullananlar… Yasal zemin, demokratik çözüm, yasal zemin, demokratik
hakkaniyetli çözüm. Toplumsal Uzlaşma Kurulu olacak, Meclis belirleyecek, ve Toplumsal
Uzlaşma Kurulu bu ii siyasi partilerle hakkaniyetli, demokratik, insancıl çözüme kavuşturacak.
HAKAN TUZCU: Peki, Kürt halkını temsil ettiklerini söyleyen milletvekillerinin hem
Kandil’den hem de İmralı’dan bağımsız olduklarını düşünüyor musunuz?
ALİ HAYDAR ÖNER: Bağımsız olduklarını düşünmüyorum. Ama onların görüşlerini
Meclis’teki temsilcileri yansıtsınlar çünkü milli irade dediğimiz şeyin temsil yeri Meclis’tir.
Milli İradenin üzerinde hiçbir güç yoktur diye hem sayın Cumhurbaşkanı, hem Başbakan hem
muhalefet liderleri hem de demokrasiden yana olan herkes söylüyor. Yani eli silah tutanlarda
değil yasal zeminde çözüm aranmalı. Eli silahlı olanlarla görüşebilirler mi? Görüşemezler.
Hatırlayınız, dönemin Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı BDP heyeti yolda PKK’lılarla
kucaklaştılar diye meclisten atmaktan söz ediyordu. Halbuki onlar yasal! Ötekilerde ülkede
yasa hakimiyetinin sağlanamadığı bir dönemde yolda karşılaşmış, kucaklaşmışlar. İyi mi
etmişler, kötü mü etmişler dönemin Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı o milletvekillerinin
meclisten atılması gerektiğini söylüyor. Şimdi bu ne çelişki? Hangi söze güveneceğiz.
HAKAN TUZCU: Sayın Öner peki Kobani provokasyonları noktasında son yaşananlara
baktığımızda şöyle bir argüman sık sık muhalefet tarafından dile getiriliyordu; “çözüm süreci
içerisinde bölge terör örgütüne bırakıldı, orada hiçbir şey yapılmıyor, onlar istediği gibi at
koşturuyorlar, kamu düzeni adına büyük boşluklar var.” Kamu düzenini sağlamaya yönelik
adımlar atıldığı zamanda bu sefer “geriye gidiş var, eskiye dönüş var” gibi bir yaklaşım söz
konusu. Yanlışım varsa lütfen düzeltin beni. Bunu nasıl algılıyorsunuz? Neler söyleyeceksiniz?
ALİ HAYDAR ÖNER: Biliyorsunuz ben 38 buçuk yıl Mülki İdare Amirliği yapmış birisiyim.
20 yılı kaymakamlık 18 buçuk yılı Valilik olarak geçti. Valilerin çok büyük yetkileri var.
EMASYA planları vardı, Valiler Jandarma ve polisin yetersiz kaldıklarını hissettikleri durumda
Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarını en yakın garnizondan başlayarak göreve davet ederlerdi. O
gelen birimin başındaki amirin sorumluluğunda Vali’nin denetiminde önleyici kolluk
hizmetleri birlikte yürütülürdü.
Şimdi Valiler, polisi jandarmayı karakollardan çıkarttırmıyorlar. Polis ve Jandarma
meşru müdafaa pozisyonunda kalıyorlar. Sonra EMASYA protokolleri kaldırıldı ancak yine
Valilere göreve çağırma yetkisi verildi ama bu yetki kullandırtılmıyor. TSK bu durumdan çok
rahatsız. Sınır ihlalleri var. Karakollara saldırı var. TSK birimlerine saldırı var, askere saldırı var.
Polisler de rahatsız. Bingöl’deki Emniyet müdürümüzün ne kabahati vardı? Esnafın sorunları
dinlemeye çıktı. Yardımcısının, korumasının ne kabahati vardı.
Şimdi Jandarmayı, polisi, TSK unsurlarını bu derecede pasifize ederseniz bugünlere
gelinmesi kaçınılmaz. Biliyorsunuz bir dönem TSK’nın generalleri, komutanlar terörist
muamelesiyle yakalandılar, tutuklandılar, hüküm giydiler. TSK unsurları terörist oldu,
teröristler aktivist olarak adlandırılmaya başlandı şimdi de şüpheli deniliyor.
14
Güvenlik Kuvvetlerinin iki önemli görevi var. En önemli görevleri önleyici kolluk
hizmetleri. Önleyici kolluk hizmetini iyi yapamazsınız, sonra böyle vahim tablolara hele hele
Provokatif çağrılarda bu vahim tabloyla karşılaşmanız kaçınılmaz olur. Polislerimiz
karakollardan çıkamıyorlar. Meşru Müdafaa pozisyonunda kalıyorlar, aman çözüm sürecine
zarar vermeyelim denilerek.
HAKAN TUZCU: Bu noktada iç güvenlik paketiyle getirilenlere de bir eleştiri var?
ALİ HAYDAR ÖNER: Şimdi tepki şuradan kaynaklanıyor; önleyici kolluk hizmetlerini
zamanında iyi yapmadığınız için bu olaylar bugün bu kadar büyüdü. Provokatif yaklaşımları
da içine alan, bir halk hareketine dönüştürme çağrısıyla karşı karşıya kaldık.
HAKAN TUZCU: CHP şu anki İç Güvenlik paketini onaylıyor diyebilir miyiz?
ALİ HAYDAR ÖNER: Onaylanacak yanları vardır, onaylanmayacak yanları vardır. Bu
torba yasa hukuk dışı yasama sistemidir. AB’den sorumlu bakan Sayın Volkan Bozkır’da AB ile
karşılaştığı güçlükleri anlattı. Sonra bir yolculuğum sırasında kendisini radyodan dinledim,
“Başbakan talimat verdi, bundan sonra torba yasa çıkmayacak” dedi. Ertesi gün torba tezkere
geldi.
Bakın daha önce “makul şüphe” bir takım uygulamalar için yeterliydi. Sonra 17/25
Aralık sürecinde makul şüphe yerine somut delil kıstası getirilmeye çalışıldı. Biz ona da karşı
çıktık. Somut delil olduktan sonra her şey biter. Somut delillere dayalı kuvvetli şüphe kavramı
kullanıldı. El koyma ve benzeri şeylerde mahkeme heyetlerine bırakıldı. Dinleme ve el koyma
kararlarının bazı kurumlardan alınan görüşler sonrası oybirliği ile verilmesi yolunda karar
alındı şimdi bu karardan geri dönülüyor.
Yönetimde istikrar, makul çözümler gerektirir. Yani işime geldiğinde öyle işime
geldiğinde böyle, o zaman diliminde bunu gerektiriyordu, ünlü bir söylem vardı; “dün
dündür, bugün bugündür” Şimdi o değişti; Dün, dündür, Bugün bugündü, yarın ne
yapacağımız belli olmaz. İşimize nasıl gelirse.”
Bu anlayışın terk edilmesi lazım.
15