Varlık Felsefesi


BÖLÜM
4
VARLIK FELSEFESİ
“Ağaç demiş ki baltaya:
‘Sen beni kesemezdin ama,
neyleyim ki sapın benden’
Bak şu ağacın bilincine sen;
ölen ben, öldüren benden”
1. Bilime Göre Varlık: Felsefenin yanısıra bilimde varlıklarla ilgilenir. ancak, bilim, yalnızca nesnel dünyayı var kabul eder. Nesnel dünya, insan
zihninden bağımsız bir gerçekliktir. Bilim bu nesnel
dünyada olan bitenleri açıklamaya çalışır. Bu açıklamayı yaparken olay ve olguların nedenlerini yine
nesnel dünyada arar. Bilim, varlığı, araştırırken, onu
parçalara böler. Örneğin; fizik, hareketi, ışığı, fiziksel
olayları incelerken,biyoloji, canlı varlıkların yapılarını
inceler. Sosyal bilimler toplumu ve toplumsal olayları
ele alır. Felsefe ise varlık için böyle bir ayrım yap-
KONUSU
Felsefenin bir dalı olan varlık felsefesi, adından
da anlaşılacağı gibi varlığı inceler. Varlığın nedenlerini, temellerini araştırır. Varlık demek “var olan şey”
demektir. “var olan şey” dediğimizde akla maddi
varlıklar (hava, su, toprak, vb), organik varlıklar
(insan, hayvan, bitki) , ideal varlıklar (sayılar, şekiller, formüller, değerler.) veya düşsel varlıklar (dev,
peri, şeytan, vb.) gelebilir. varlık felsefesi, varlığı bir
bütün olarak ele alır.
21
Varlık Felsefesi (Ontoloji)
madan, genel olarak varlığın ne olduğunu kökenini
araştırın.
Metafiziğin problemleri, kesin bir yanıt verilemeyen ve zihnimizi meşgul eden sorulardır.
2. Felsefe Açısından Varlık : Felsefe, varlığa
eleştirel bir tavırla yaklaşır. Olduğu gibi kabul etmez.
Örneğin, varlığın bir görünüşten ibaret olabileceğini
veya gerçek olabileceğini sorgular. Felsefe varlığa,
akıl yoluyla, düşünce yoluyla yaklaşır. Akılcı bir
biçimde yorumlar.
TEMEL YAKLAŞIMLARI
Varlığın Var Olup Olmadığı Problemi
Varolmayan bir varlığı düşünmek aslında çelişkidir. Ancak, bazı düşünce akımları,dış dünyada
hiçbir şeyin varolmadığını, gerçek olmadığını savunmuşlardır. Varlığın var olup olmadığına ilişkin
soruya verilen cevapları iki ana grupta toplamak
mümkündür. Nihilizm ve Realizm.
Metafizik – Ontoloji : Varlık felsefesi (ontoloji),
tarihsel olarak ilk ortaya çıkan felsefe alanıdır. Çünkü, bu günkü anlamıyla felsefenin ilk ortaya çıktığı
Antik Yunan’da filozoflar, tüm varolanların ondan
oluştuğu bir arkhe (ilk madde) araştırmalardır. Varlıkla ilgili ilk problemleri ele almışlardır. Doğadaki
tüm varolanların temelini aramışlardır. Bu nedenle
bu döneme “Doğa Felsefesi” de denilmektedir. Ontoloji ile metafizik çoğu kez aynı anlamda kullanılmaktadır. Metafizik kavramını ilk ortaya atan Aristoteles’in öğrencileridir. Hocalarının ölümünden sonra,
kitaplarını düzenlerken, varlığı inceleyen kitabını,
doğayı inceleyen kitaplarının ardına koymuşlardır.
Böylece “fizikten sonra” anlamına gelen metafizik
kavramı ortaya çıkmıştır. “Metafizik” kelimesi zamanla Tanrı, ruhun ölümsüzlüğü, ölümden sonraki
yaşam olup olmayacağı gibi doğa üstü konularla
ilgilenen felsefe alanı olarak tanımlanmıştır. Alman
filozofu Kant, doğa üstü şeylerle ilgilenen metafiziği
reddetmiştir.
a) Nihilizm (Hiçcilik) : Bu grupta toplayabileceğimiz filozoflar varlığın nesnel bir temeli olmadığını ileri sürerler. Nihilizmin varlık felsefesi yanısıra
ahlak ve bilgi alanlarında da benzer yaklaşımları
vardır. Ahlaki değerleri reddeden nihilistler,bilgi
konusunda da aşırı kuşkucu bir yaklaşım gösterirler.
Benzer bir yaklaşımı Çin felsefesi’nde Taoizm’de
görmek mümkündür. Taoizm (veya Taoculuk)’e göre
dış dünyadaki varlıklar ve nesneler gerçek değildirler.
b) Realizm (gerçekçilik): İnsan zihninden bağımsız bir varlığın, gerçekliğin var olduğunu savunan öğretidir. Realizm, ontolojik olarak varlığı, var
kabul ettiği için, varlığın bilgisine de ulaşabileceğimizi savunur.
“Varlığın” Ne Olduğu Problemi
TEMEL KAVRAMLAR
Bu problem, realizmin problemidir. Realizm (gerçekçilik) varlığın, insan zihninden bağımsız bir varlığı olduğunu kabul eder. Bu durumda, varlığın ne
olduğu, varlığın temelinde ne olduğu problemi ortaya çıkar. Varlığın ne olduğu konusunda çeşitli yanıtlar verilmiştir.
Arkhe : Bütün varlıkların ondan çıktığı düşünülen ilk madde (Töz-Cevher).
Metafizik = Duyusal olarak algılanmayan, kanıtlanamayan varlıklara (Tanrı, öteki dünya vb.) ait
bilgiler.
Madde = İnsan bilincinden bağımsız olarak var
olan, duyularla algılanan varlık.
a) Varlığı Oluş Olarak Kabul Etme
Bu görüşe göre, varlık durağan bir yapıda değildir. Sürekli bir değişme ve oluş içerisindedir.
İdea = Değişmeyen, öncesiz ve sonrasız olan,
mükemmel varlık veya varlıklar.
ilk çağ filozoflarından Harekleitos’u, çağımızdan
ise Whitehead (Vayted)’ı bu görüşe “örnek verebiliriz. Harekleitos’a göre, evrendeki her şey değişir.
Evren, sürekli akan bir süreçtir, başlangıcı ve sonu
olmayan bir değişmedir. Her şey akar. fakat bu akış
ve değişme gelişigüzel değildir. Bu yasaya, logos’a
(akıl) göre gerçekleşen bir süreçtir.
TEMEL SORULARI
Metafiziğin varlıkla ilgili temel soruları şunlardır:
Metafiziğin ele aldığı temel problemlerden bazıları şunlardır: "Varolmak ne anlama gelir?”, “Gerçekten var olan nedir?”, “Varlığın kökeni, temeli nedir?”
“Evrendeki varlıkların bir ilk nedeni var mıdır?”
Varlığın bir oluş olduğunu söyleyen çağdaş bir
düşünür de Whitehead (Vayted)dır. Ona göre, doğayı temel almak gerekir. Doğa sürekli bir canlılık,
değişme ve oluş içindedir. Bu oluş içinde her olay,
“Değişme nedir?”
“Değişme gerçekten var mıdır?”
“Evrenin bir sonu var mıdır?”
22
Varlık Felsefesi (Ontoloji)
başka bir olayla ilişkilidir. Her şey, varlığını, bir başkasına borçludur.
tarihte ve kültürde yani insani ve akli alanda kendisini yeniden bulur. Bu aşamada, geist, toplumu,hukuku, sanatı, bilimi ve devleti yaratır.
b) Varlığı İdea Olarak Kabul Edenler
c) Varlığı Madde Olarak Kabul Edenler
Bu yaklaşım, insan zihninden bağımsız bir varlığın var olduğunu, fakat varlığın idea, (düşünce,
kavram) cinsinden olduğunu savunur. Platon, Farabi
ve Hegel, bu yaklaşımın temsilcilerindendir.
Varlığın madde cinsinden olduğunu savunan görüşe materyalizm denir. Var olan her şey, gerçekte
maddedir.
İlkçağ fizoloflarından Demokritos, varolan her
şeyin sonsuz sayıda atomdan oluştuğunu söyler.
Atomlar maddidir. gözle görülmez ve bölünemez.
Varlığın yanı sıra, bir de boşluk vardır. atomlar, bu
boşluk içinde sürekli bir hareket içindedir. Bu hareket, atomların birbirleriyle çarpışmaları ve birleşmeleri sonucunu doğurur. Bu birleşmeler tüm varlıkları
meydana getirir.
Platon : İlkçağ filozofu, idealar kavramı ile varlığı açıklanmaya çalışmıştır. ona göre varlığı iki türe
ayırmak mümkündür: İdealar ve görüntüler. İçinde
yaşadığımız dünya, duyularımızla algıladığımız
duyusal dünyadır. Bu dünyadaki varlıklar gerçekte
var değildir. Onlar, yalnızca bir yansımadın, bir
görünüşten ibarettir. Gerçek varlıklar ise idealardır.
idealar, duyularımızla algılayamayacağımız, ancak
aklımızla kavrayabileceğimiz bir dünyadadırlar. Bu
dünya ise idealar dünyasıdır. Platon’a göre duyusal
dünyadaki bütün varlıklar, değişir ve yok olur. idealar dünyasındaki idealar ise asla değişmeyen, mutlak ve mükemmel varlıklardır.
T. Hobbes (1588 – 1679)’a göre, varlık madde
nesnelerdir, cisimlerdir. Ruhun var olduğu söylenemez. Tüm evren, hareket yasalarına göre, mekanik
olarak ortaya çıkar.
La Mettrie (1709 – 1751): Fransız filozofa göre,
maddeden bağımsız bir ruhun varolduğu düşüncesi
saçmadır. Doğanın yasaları, tüm varlıklar için aynıdır. İnsan, hayvan bitki ve cansız varlıklar arasında
madde bakımından hiçbir fark yoktur. insanda ruhu
olmayan bir makinadır.
Farabi : (870 – 950) İki tür varlıktan söz edebiliriz: Mümkün varlık (mumkünü’l vücud) ve zorunlu
varlık (vacib’l vücud.) içinde yaşadığımız bu dünyadaki varlıklar var olmaları veya olmamaları mümkün
olan mümkün varlıklardır. Kendi başlarına var olmazları var olmak için başka bir şeye gerek duyarlar.
Karl Marx (1818 – 1883): Marx’ın materyalizmi
diyalektik materyalizm diye adlandırılır. Bu anlayışa
göre evren, sürekli değişim içinde olan maddeden
başka bir şey değildir.
Zorunlu varlık ise varolmak için başka bir şeye
muhtaç olmayan varlıktır. Yani Tanrıdır. Zorunlu
varlık, mükemmel, öncesiz ve sonrasız, her şeye
gücü yeten bir varlıktır. Diğer tüm varlıkların, varlık
nedenidir.
Maddeden veya maddi olandan ayrı olan herhangi bir gerçeklik mevcut değildir. Madde ve ondan
meydana gelen dış dünya, insan bilincinden bağımsız olarak vardır Marx’a göre maddede başlangıçta,
fiziksel ve kimyasal özellikler söz konusuydu. Daha
sonra, maddenin kendi içinde geçirdiği değişimin
sonucu niteliksel bir dönüşüm ile maddede biyolojik
özellikler ortaya çıktı. Fiziksel, kimyasal ve biyolojik
özellikler, yine değişme sonucu yeni bir nitelik kazanır ve bilinç özelliği ortaya çıkar. Bu üç aşama birbirinden indirgenemez.
Hegel (1770– 1831), Gerçek varlığın ide yada
Geist adını verdiği mutlak bir akıl veya zihin olduğunu söyler. filozofa göre Geist, dinamik bir varlıktır.
Platon ve Farabi’de değişmeyen, idea ve zorunlu
varlık, Hegel’de değişen ve farklılaşmaya uğrayan
bir varlık haline gelmiştir. Geist (gayst)’in değişmesi
ve tam olarak gerçekleşmesi üç ayrı adımdan oluşur. İlk aşama da Geist (veya ide) potansiyel halde
olan gücünü henüz gerçekleştirmemiştir. Yani kendi
kendindedir. (Tez aşaması). İkinci aşamada Geist,
kendisini doğada gerçekleştirir. (Anti – tez aşaması).
Doğanın ortaya çıkmasıyla, geist, kendisine yabancılaşmış, kendi özü ile çelişik bir duruma gelmiştir.
Son aşamada ise geist, tekrar kendine döner ve,
tarih ve kültür adında kendisi olur. (Sentez aşaması). Doğada kendisine yabancılaşan geist (ide, tin),
Görüldüğü gibi, Marx’ta “değişme” kavramı çok
önemli bir yer tutar. Maddedeki nicel değişmeler
belli bir düzeye gelince nitel değişmelere dönüşür.
Örneğin suyun sıcaklığının artması nicel bir değişmedir. Sıcaklık 100 dereceye ulaştığında buhara
dönüşmesi ise bir nitelik değişmesidir.
Maddenin değişmesinin temelinde, karşıtların çatışması bulunur. Doğadaki her varlık, kendi zıttını
23
Varlık Felsefesi (Ontoloji)
doğurur ve zıttıyla çatışma içine girer. Bu çatışma,
değişme ve gelişmeyi doğurur. Marx’ın diyalektik
materyalizmi, önceki materyalist felsefelerden çok
daha gelişmiş ve ayrıntılı bir varlık felsefesidir.
Marx’ın düşünceleri, ortaya çıktığından bugüne
insanlık üzerinde çok etkili olmuştur.
d) Varlığı Hem “Madde” Hem De “Düşünce”
Olarak Kabul Edenler:
Varlığın var olduğunu, ama iki ayrı cinsten, iki
ayrı türden (cevher) oluştuğu savunan görüşe düalizm (ikicilik) adı verilir. Düalist düşünürlere göre
varlık birbirine indirgenmeyen iki öğeden oluşur.
Madde ve düşünce
Descartes (1596 – 1650): Descartes (Dekart)’a
göre ruhun özelliği, düşünmedir. Maddenin (cismin)
temel özelliği ise yer kaplamasıdır. Cisim düşünemez, ruh ise yer kaplayamaz. Descartes, bu iki
cevher arasındaki ilişkiyi (madde ve ruh), açıklayamamıştır.
Daha sonra Spinoza (1632 – 1677) iki töz anlayışına karşı çıkarak tek bir tözün varlığını savunmuştur ki bu da Tanrıdır. Spinoza’nın bu anlayışı
monist (tekçi) bir varlık anlayışıdır.
e) Varlığı “Fenomen” Olarak Kabul Edenler
Fenomen, algının konusu olan şey, algılanan
şey bize görünen şey anlamına gelir. Bu anlama da
fenomen, insan zihninden tam olarak bağımsız
olmayan, tam tersine belli ölçülerde insan zihnine
bağlı olan varlık olarak anlaşılabilir.
Husserl (Husrel) (1859 – 1938) Husserl’e göre
tek gerçeklik fenomendir. Varlık insan bilincinden
tamamen bağımsız değildir. İnsan bilinci tarafından
oluşturulan ve belirlenen varlıktır.
24