31.10.2014 1600 ve 1700’lü YILLAR 1600-1700’lü yıllar Devrimler Dönemi Bilimsel devrim Felsefi devrim Avrupa’da: Rasyonalizm, Eksistansiyalizm, Determinizm, Paralelizm İngiltere ve Amerika’da: Deneyimcilik Politik devrimler İngiltere ve Amerika’da Avrupa’da 1600-1700’lü yıllar Antik Dönem paradigması, Evrenin “ne” olduğu sorusuna dayalı:Evren üzerinde düşünülebilir ve tanımlanabilir bir şey (Varlık, Oluşum) Ortaçağ ve Rönesans paradigması: Evrenin üzerinde düşünülmez onu yaratana inanılır ve tapılır. Gözlenebilir ve hayran olunur. 1600-1700’lerin paradigması, Evrenin “nasıl” olduğu sorusuna dayalı: Evren, hem üzerinde düşünülebilir hem de işleyişi anlaşılabilir bir makinadır. 1 31.10.2014 1600-1700’lü yıllar Makinelerin Dünyada Yarattığı Heyecan Dalgası “Mekanik Ruh” “Mekanik saat kavramı, daha önce hiçbir makinenin yapmamış olduğu bir şekilde tüm medeniyetin ruhunun aklının sahibi olmuştur. Tarihte nadiren bir makine doğrudan doğruya anlatılır ve bulunduğu çağın temel zihinsel özelliğini etkiler.” Maurice Mayr 2 31.10.2014 “Evren bir saatin tıkır tıkır çalışmasından daha farklı davranmaz.” Christian Wolff “Her kim saatin yapısına ilişkin mükemmel bir kavrayışa sahipse, geçmişe ve şimdiki düzen durumuna bakarak geleceğe ait her şeyi tahmin edebilir.” Gottsched Gerekircilik (determinism) 3 31.10.2014 İndirgemecilik (reductionism) Deneyimcilik (empiricism) Evren nedir? Evrende sadece madde vardır En küçük (basit) maddeler (atomlar) bir araya gelerek büyük ve karmaşıkları oluştururlar En büyük olan, fiziksel olarak en küçüğe indirgenebilir 4 31.10.2014 Evren nasıl çalışır? Evren kurulmuş bir makinedir Neden oluştuğu önemli değildir Bir şekilde oluşmuştur Önemli olan nasıl işlediğidir İnsandan bağımsız, ancak insan tarafından bilinebilecek ilkelere göre çalışır Bu işleyiş anlaşılabilir, tahmin ve kontrol edilebilir Bu ilkeler anlaşılabildiğinde insanın amaçlarına, mutluluğuna ve isteklerine göre kontrol edilebilir. Bilgi nasıl elde edilir? Bilgiye mantıkla ulaşılır Bilgi, deneyimle ve gözlemle elde edilir Her iki yol da birbirini desteklediği sürece güvenilirdir Bilgiye ulaşmada zihin (düşünen, öğrenen-gözleyen/deneyen zihin) önemlidir Bilgiye ulaşmada temel çelişki Doğrudan gözlemle mi? • Birincil • Objektif olarak ölçülebilen özellikler mi? Dolaylı olarak gözlenenlerle mi? • İkincil özellikler • Sübjektif olarak tarif edilenlerle mi? 5 31.10.2014 Bilginin amacı üzerine çelişkiler Bilgi sadece bilgi üretmek için mi olmalı? Merak tatmini için mi? Bilgi insanın işine yaraması için mi üretilmeli? Mutluluk için mi? İnsan nedir? Nasıl işler? “Neden” varolduğu önemli değildir “Nasıl” işlediğine bakmak gerekir Bedeniyle bir makinedir Mekanik ilkelere göre çalışır. Zihniyle doğuştan bazı farklı özellikler taşır Doğruya ve mantıklı olana yatkındır. Zihnin işleyiş biçimi doğuştan belirlenmiştir İçeriği ise deneyimlerle oluşur İnsanın düşünceleri, duyguları ve davranışları anlaşılabilir. Mutluluk nedir? Nasıl elde edilir? Mutluluk bu dünyada elde edilir Öbür dünyada değil. Mutluluk için “inanmak” yerine “bilmek” gerekir Mutluluk işe yarayan bilgiyi edinmekten ve kullanmaktan geçer Bilgiye ulaşılarak “makine”nin çalışma ilkeleri farkedilecektir Elde edilen bilgiler sayesinde insan kendini korumak, daha rahat ve mutlu yaşamak için makineyi kontrol edebilecektir. 6 31.10.2014 Dönemin temel akımları ve düşünürleri Descartes (Rasyonalizm) Locke (Deneyimcilik) Hobbes (Siyaset bilimde deneyimcilik) Pascal (Egzistansiyalizm) Leibniz (Paralelizm) Spinoza (Determinizm) Dönemin temel akımları Avrupa’da • Almanya • Leibniz: Paralelizm • Fransa • Descartes:Rasyonalizm • Pascal: Varoluşçuluk • Hollanda • Descartes: Rasyonalizm • Spinoza: Determinizm İngiltere’de • Locke: Deneyimcilik Amerika’da • Hobbes: Siyaset bilimde deneyimcilik Dönemin sonundaki temel çelişkiler Eğer insan bir makine ise ve amacı da acıdan kaçınıp hazza yönelmek ise hayatın daha üst değerlerde bir anlamı yok mudur? Böyle bir dünyada yaşamak nasıldır? Eğer evrenin işleyişi insandan bağımsız ise bu durumda insan nasıl mutlu olur? İnsani değerlerin, bilgi karşısındaki yeri nedir? Mantık temeline oturtulmuş dünyada duyguların yeri nedir? 7 31.10.2014 Dönemin sonundaki temel çelişkiler (devam) İçgüdülere güvenmenin hiçbir önemi yok mudur? İnsan bilgisi gerçekten “doğru” ve “güvenilir” midir? İnsanların yönetiminde en uygun devlet şekli nedir? Toplumsal çıkarlar söz konusu olduğunda bireyin durumu ne olmalıdır? Sadece “hedonizm” bizi nereye götürür? Acaba en büyük haz olarak sevgiye mi yönelinmelidir? Acaba çözüm “toplumsal hedonizm” midir? Acaba herşey anlamsız mıdır? Dönemin sonundaki temel çelişkiler (devam) İnsani ve Tanrısal değerler ne olacak? İnsanın duygularına ne olacak? İnsani bilgiler/dünyevi bilgiler mutluluk için geçerli mi? Yeterli mi? Bu yüzyılda iç savaşlar , din adına yapılan savaşlar , İngiltere ve Fransa’da olduğu gibi , güçlü iktidarları gerektirirken , aynı zamanda toplumlarda barış ve düzen özlemini de yaratmıştır. 8 31.10.2014 Otuz yıl Savaşları , Fransız Devrim savaşları öncesinin en büyük Avrupa savaşıdır Protestanların zaferi ile son bulmuştur. Kilisenin gücü tam anlamıyla sınırlandırılmıştır. Almanya’da Katoliklik , Protestanlık geçerli dinler haline gelmiştir. Avrupa’nın diğer devletleri mutlakiyetçi monarşi altında birleşip , güçlenirken, Almanya, ömrü çoktan tükenmiş olan feodal bir karışıklık içine itilmiştir Değişik din ve mezheplerin Avrupa’da bir arada yaşaması normal karşılanmaya başlanmıştır. 1600’lü Yıllar Feodal düzenin yıkılması Çağdaş, laik, kapitalist, ulus devletlerinin kurulması Bağımsız kentlerin kurulması Bilimin ve bilimsel düşüncenin tohumlarının yeniden yeşermeye başlaması Soru….. Ne oldu da “bilimsel devrim” İslam dünyasında değil, Çin’de değil de Avrupa’da ortaya çıktı? Öyle bir Avrupa ki, “İslam dünyası”nın klasik eserleri Arapça ve Farsça’ya çevirdiği, matematik, tıp, astronomi gibi bilim alanlarının yükseldiği bir dönemde, cehalet, fakirlik, bağnazlık içindeyken, birdenbire, birkaç yüz yıl içinde kendini topluyor ve “bilimsel devrim”i gerçekleştiriyor ve bu diğer kültürlerin çok ötesine geçiyor 9 31.10.2014 Yanıtlar… Dinlerin nasıl yayıldığı Din ve devlet işlerinin ayrılması “Nötr alanların”, özgür soruların sorulacağı üniversitelerin yaratılması “Kitap”ın otoritesi Rönesans’ın epistemesi: Pragmatizm Doğu Roma İmp. 1453’te yıkılmasıyla bazı bilim insanlarının batıya göç etmesi Aristocu doğal felsefenin algılanışı Halkın bilgilenmesi “İkincil nedensellik” tartışması Dinlerin nasıl yayıldığı Hristiyanlık, keşişlerin grupları ikna etmeye çalışmalarıyla çok yavaş; İslamiyet ise daha hızlı ve çoğunlukla fetihlerle yayılmıştır Hristiyanlık, antik dönem felsefesini kabul etmemekle beraber, onların tartışma yöntemi olan, kişinin söyledikleriyle kişiliğini ayrı tutma gerekliliğini kabul etmiş ve kullanmışlardır Bu da onların ikna süreçlerini kolaylaştırmıştır Din ve devlet işlerinin ayrılması Eski Roma Yurttaşlık yasasının Avrupa tarafından yeniden keşfedilmesiyle kültürün içine yerleşen bir uygulamadır Bu uygulamanın felsefi alt yapısı da Ortaçağ’da Thomas Aquinas ve William Oackham ile zaten atılmıştı Oysaki İslam dünyasında Hz. Muhammed ve dört halifenin ölümünden sonra, islam devleti farklı görüşlere rağbet eden gruplara ayrılmışlardır. Kuramsal bütünlük yok olmuştur 10 31.10.2014 “Nötr alanların”, özgür soruların sorulacağı üniversitelerin yaratılması Avrupa yasası içinde din ve devlet işleri ayrılınca her ikisi de bağımsız biçimde kendini geliştirme imkanını bulmuştur Avrupa üniversiteleri, bağımsız, kendi müfredatını oluşturan, özerk kurumlar haline gelmiştir İslam dünyasında ise şeriat ilkeleri hakimdir Medreselerde de şeriat kanunları öğretilmekte Kuran ezbere dayalı bir biçimde öğretilmektedir “Kitap”ın otoritesi İslam’ın kitabı sadece din işlerinin düzenlenmesi için değil, şeriat uygulamaları olarak gündelik hayatın tümünü düzenlemektedir Avrupa’da ise “İncil” artık, ana dillere çevrilmiş, üzerinde düşünülebilir, konuşulabilir, eleştirilebilir, sınırlandırılmış otoriteye sahip bir din kitabıdır Doğa işleri için felsefeye başvurulması gerektiği görüşü yaygınlaşmaya başlamıştır Aristocu doğal felsefenin algılanışı Erken dönem Ortaçağ’da Antik dönem eserleri sadece İslam dünyasında çevrilmiş ve yorumlanmıştır “Kelam”, doğal felsefe ve İslam düşüncelerinin uyuşturulmaya çalışma girişimidir Bu yaratıcılık İbn-i Sina ile bitmiştir İslam dünyasında Antik dönem matematik ve geometrisinden kendileri için işlevsel olan bilgiler alınmış ve geliştirilmiştir Daha sonra Gazali bu eserlerin İslam düşüncesine zarar vereceğini ileri sürmüş; İbn-i Haldun ise tümüyle uzak durulmasını önermiştir Oysa ki Avrupa’da İslam dünyasıyla etkileşimler sonucu, 1100’lerde öğrenilmiş bu bilgiler, üniversite müfredatının bir parçası hale gelmiştir Avrupa’lı filozoflar ve din adamları, Tanrı’ya mantık ile de ulaşılabileceğini savunmuşlardır 11 31.10.2014 Halkın bilgilenmesi Platon’cu yaklaşım olan, asillerin eğitimi ile halkın eğitiminin farklı olması görüşü, İslam dünyasında kabul görmüş ve sürdürülmüştür Bu yüzden İslam dünyası 19.y.yıla kadar matbaayı kullanmayı yasaklamıştır Oysaki Avrupa’da matbaanın Gutenberg (1400-1468) tarafından icadından sonra İncil de dahil olmak üzere pek çok kitap basılmış ve halk kitlelerine kendi dillerinde kitaplar olarak ulaştırılmıştır !600’lü yıllarda üniversitelerdeki felsefi ve dinsel tartışmalar halka açıktır Oysa ki İslam dünyasında “öğretmen” ve “öğrenci” arasındadır İkincil nedensellik Aristo evrendeki tüm değişimi kendisi hareket etmeyen bir “hareket ettirici”ye bağlamıştır Bu “hareket ettirici” Hristiyan ve İslam dünyasında Tanrı olarak algılanmıştır Bazı Aristo takipçileri doğal nedenlere dayanarak yapılacak açıklamaların kolaylık sağlayacağını düşünerek “ikincil nedensellik” kavramını getirmişlerdir. Buna göre Tanrı evreni yaratmıştır. Ancak bu yaratılış sırasında nesnelere birbirlerini etkileme gücünü de vermiştir Aziz Buridan’ın dediği gibi bu bağımlılıkların ve hareketin her zaman doğal bir şekilde olduğunu varsaymamız gerekir Evren kendi kendini işleten bir makinadır Avrupa’lı filozoflar bu görüşü kabul etmişlerdir İslam dünyasında ise “occasionalizm” (kader/kısmet) adı verilen bir akım vardır. Bu görüşe göre Tanrı her an evrene müdahale edebilir. Tek neden O’dur Maddenin kendine özgü bir gücü yoktur Ortaçağ Mirası Bilim.. Aristo’cu doğacılık.. Yunan Doğacılığı (Üniversitelerde) • Brabant’lı Siger (1240-1282) • “Tanrı’nın mucizelerini değil, doğayı doğal bir şekilde tartışmalıyız” • Nikolas Oresme (1320-1382) • “Filozofların rolü mucizeleri durdurmaktır” • Jean Buridan (1300-1358) • Fizikte gelişmeler Teknik keşifler (İslam dünyasından aktarmalar) • Mercekler, saatler 12 31.10.2014 Rönesans kültür devrimi ve teknolojik ilerlemeyle bağlantılı olarak, ticaret ve ekonomi de oldukça büyük bir gelişme kaydetmişti. Bilim ve matematiğin XVII.y.y ‘da sergilediği gelişme, önceki yıllarda benzeri görülmemiş bir düzeye ulaşmıştı. XVII.y.y bilim alanında önemli gelişmelerin , keşiflerin yapıldığı yüzyıldır. Bu yüzyılın yetiştirdiği büyük bilim adamları arasında Bacon , Kepler, Galileo , Descartes , Pascal,Toricelli , Harvey, Newton ilk akla gelenler arasındadır. XVII.Yüzyıl felsefesi ana çizgileriyle Descartes’in çizmiş olduğu çerçeve içinde gelişmiştir. XVII.Yüzyıl felsefesi bir Descartes’çılıktır da denilebilir. Bu dönem 1662 yılında İngiltere Kraliyet Akademisi’nin ve 1666’da Fransız Kraliyet Bilim Akademisi’nin kuruluşuna tanık oldu. Bilimin yüzyıllardır katlanmak zorunda kaldığı dogmatik dayatmalara karşı ‘Görünmez Birlik ‘ ve uluslar arası hoşgörü ruhu böylece doğmuş oldu. 13 31.10.2014 Bilim alanındaki ilerlemeler ve keşifler, doğa yasalarını anlamada ve bunları kendi yararına kullanmada insanlara yeni olanaklar sağlamış, insanın aklına ve kendine güveni arttırmıştır. Bu yüzyılda hukuk, tanrı ile ilişkisini kesmiş, siyaset de teolojiyle bağlarını koparmıştır. Gelişen kapitalizm de bu gelişmeyi kolaylaştırmıştır. XVII. yy.’ ın başlangıcında Katolik birliğinin papaz matematikçileri ve astronomları en yüksek bilimsel otoriteler arsında sayılıyorlardı. Modern bilimin doğuşu Ortaçağ’ın sonunda toplumsal yapılarda ortaya çıkan değişmelerden kaynaklanmıştır. XVII.yy Hollanda’nın , XVIII.yy da Fransa’nın başat güç olduğunu vurgulamaktadır. Bilimsel Devrim… 1543… Kopernikus “..Güneş sisteminin merkezi güneştir, dünya değil..” “…Gerçek, “algılanan”da değil, matematiksel olarak hesaplanabilendedir..” 14 31.10.2014 Nikolaos Kopernikus(1473-1543) Güneş merkezli sistem (Daha önce, Antik dönemde Aristarkos, Arap dünyasında ibn el-Şatir ) İnsanın evrendeki yeri konusunda haddini bilmesi Sir Francis Bacon (1561-1626) “…Bilgi güçtür…” “..Dünyadaki cennet..” “..Bilim, doğa ile ilgili yeni bilgilerin açığa çıkarılmasıdır. Varolanların ispatlanmaya çalışılması değil..” Sir Francis Bacon Metod üzerine tartşmalar • Tüme varımcı yöntem • Deneysel yöntem • Araştırıcının yaptığı deneysel müdahaleler 15 31.10.2014 Galileo Galilei (1564-1642) “…yine de dönüyor…. “..Matematik/Geometri, insan ve Tanrı bilgisinin kesiştiği noktadır..” Galileo Galilei Dünya merkezli kuramın yıkılması Ayın yüzeyinin, güneşin ve diğer gezegenlerin incelenmesi Gezegenlerin hareketi daire şeklinde Duyumsal algıların sübjektifliği Bilinen bilgilerin uygun diyalogla anımsanabileceği Birincil özellikler: Fiziksel ve objektif İkincil özellikler: duyumsal ve sübjektif William Harvey (1578-1657) Kan dolaşımının bulunması ve nasıl olduğunun açıklanması 16 31.10.2014 Isaac Newton (1642-1727) “..Batı entelektüel tarihinin devi..” “..Aydınlanmanın büyük atası..” “..İnsan başarısının sembolü..” Isaac Newton Üç hareket kanunu Yerçekimi kanunu Bölünemeyecek kadar küçük sayıların hesabı teorisi (Leibniz'le aynı zamanda fakat ondan bağımsız olarak) Işığın bileşimi teorisi Deneysel olan hipotetiktümdengelimli araştırma Johannes Kepler (1571-1630) “..Tanrı bir matematikçidir…” Gezegenlerin eliptik hareketinin hesaplanması 17 31.10.2014 Niccolo Machiavelli (1469-1527) Siyasetbilimi/Oyunu “..Kendisine itaat edilmesini isteyen kişi nasıl emretmesi gerektiğini bilmelidir..” “..İnsanları şerefIi kılanlar ünvanları değildir. İnsanlar o ünvanları şereflendirir..” “..Bir yöneticinin zekasını tahmin etmenin ilk yolu çevresinde tuttuğu adamlara bakmaktır..” “..Akıllı adam, aptalın en sonunda yaptığı işi hemen yapandır..” FRANSA Fransa’da uzun ve yıkıcı dini savaşlardan sonra monarşinin otoritesi sağlandı. Devlet resmen katolik olmakla birlikte , Fransa’nın çıkarları Papalığın çıkarlarından hep ayrı düşünülmüştür. Fransız tipi mutlakiyetçi monarşi , Avrupa’nın modern hükümet biçimi olarak başarı kazandı. XVII.y.y Fransa’da mutlakiyetçi monarşik yönetimlerin güçlendiği , İngiltere’de mutlak monarşi denemelerinin yapıldığı ve teori alanında da mutlakiyetçi görüşlerin savunulduğu bir yüzyıl olmuştur. Ekonomi , sosyal , siyasal ve dini alanlarda da krizlerle dolu bir yüzyıldır. 18 31.10.2014 Rene DESCARTES (1596-1650) ..Rasyonalistlerin babası… Düşünüyorum Öyleyse Varım... “Kesin olan bir şey var. Bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek! Şüphe etmek düşünmektir. Düşünmekse var olmaktır. Öyleyse var olduğum şüphesizdir. Düşünüyorum, o halde varım. İlk bilgim bu sağlam bilgidir. Şimdi bütün öteki bilgileri bu bilgiden çıkarabilirim.” Rene Descartes Rene DESCARTES Mantıkçı, matematikçi Ortaçağ ve Rönesans düşünürlerinden farklı Marin Mersene (1588-1648) ile birlikte “saatbenzeri” evren öğretisini savunuyorlar Madde tümüyle hareketsizdir, hiçbir aktif güce sahip değildir Tek aktif güç Tanrı’dadır İnsan bilgiye inançla değil, mantığıyla ulaşabilir Gerçek kişinin kendindedir Tümdengelimsel yöntem Sezgisel olarak farkettiğimiz doğruların mantıksal olarak keşfedilmesi ve deneyimlerle de kanıtlanması “Doğru” akla yatandır Deneyimler akla yatıyorsa “bilgi”ye götürür 19 31.10.2014 Rene DESCARTES Mantıkla gösterilenler de deneyimlerle somutlaştırılmalıdır Hayvanlar karmaşık, otomatik makinalardır İşleyişi fiziksel süreçlerle açıklanabilir Beden ve zihin birbirinden farklıdır ama etkileşim halindedir Beden (beyin), duyumsayan/algılayan Zihin, düşünen/farkına varan/bedeni (davranışları) yönlendirendir Dil bilinçle ilişkili ve insana özgü bir özelliktir Beden-zihin etkileşimi beyinde oluşmaktadır Rene DESCARTES Galileo’nun sözünü ettiği “duyumsal olan”dan, “bilinç”in varlığının tartışmasının ortaya atılması Psikolojinin alt yapısının hazırlanması Psikoloji, bilincin sübjektif yaşantısı ile maddenin fiziksel dünyası arasındaki ilişkinin incelenmesidir Psikoloji bu açıdan felsefi olarak önemlidir çünkü insan bilgisinin sınırlarını ve kapsamını belirleyebilir Rene DESCARTES “Fizyolojik Psikoloji”ci Descartes Felsefeci Descartes 20 31.10.2014 “Fizyolojik Psikoloji”ci Descartes • • • • • • • • • Beden aynen mekanik robotlar gibi çalışır İbn-i Rüşd’ün dediği gibi beden ve zihin farklı şeylerdir Zihin ruh ile eş anlamdadır ve kişinin özüdür Tanrının ışığı değildir En önemli işlevi düşünmedir İnsan deneyimi ile hayvanların deneyimi farklıdır Hayvanların davranışları refleksvaridir İnsan düşünerek de davranabilir İnsan kendine dönüp bakabilen ve kendi üzerinde düşünebilen bir canlıdır • İnsan düşüncesinin en önemli yanı “dil”dir • Düşünme içsel konuşma gibidir Felsefeci Descartes Felsefi doğruyu arayış Yöntem, her şeyden kuşku duymak Kuşu duyduğunun, düşünen bir varlık olduğunun kuşkusuz olduğu noktasına gelmek Yeni radikal bir dualizm • Beden ve ruh tümüyle farklı şeyler • Ruh mekanik bedenin içinde varoluyor, ondan duyumlar alıyor, iradeyle onu yönetiyor • Birincil özellikler; ikincil özellikler • Objektif, bilimsel olarak bilinebilecek, mekanikmaddesel dünya; sübjektif, introspeksiyonla bilinebilecek insan bilincinin dünyası • • • • “Kartezyenci Tiyatro” Psikoloji, duyumların içebakışsal incelenmesi “Evrendeki matematiksel nokta olan düşünen ruh” “Kendilik”= Bilinçli, Saf düşünce Descartes felsefesi ve psikolojisinin sorunları Beden ve ruh farklı ise nasıl etkileşiyorlar? • Pineal bezi Eğer benim ruhum bedenimde kilitlenmiş ise, ben benim ruhumun evrendeki tek ruh olmadığını nasıl biliyorum? • Dilimle düşündüklerimi ifade ettiğim, karşıdaki de aynı şekilde ifade ettiği için 21 31.10.2014 Sonuç… Descartes’in felsefesi, kaçınmaya çalıştığı, bilimsel temeli olmayan söylemlerden kendini kurtaramamıştır İnsan ruhundan (zihninden) kişisel belleği sakınarak İbn-i Rüşt’ün safına düşmüştür Kitapları Klise tarafından yasaklanmıştır Popüler açıdan Faust ile eş tutulmuştur Günümüzdeki eleştiriler • Zihni bir “noktasal varoluş”a indirgemesi • Varoluş’u, “bilinç” gibi mistik bir şeye dönüştürmesi • Beyinde, varoluş’un meydana geldiği bir yer olduğunu varsayması • Zihin-beden etkileşimi • “Diğer zihinler” konusu Zihnin sadece kendi fikirlerini bilebileceği görüşü, daha sonra algılamanın sübjektifliğini ve “kuşkuculuğu” geri getirmiştir Psikolojideki etkisi büyük; “Bilinçliliğin bilimi” Kendini anlama arayışı Blaise PASCAL (1623-1662) “Biz gerçekleri, sadece nedenleri gözleyerek değil, kalple de buluruz” 22 31.10.2014 “Kuşkuculuk daha büyük kuşkular getirir” “Ne çok şeyi bilmediğimin, ne çok şeyin de benden habersiz olduğunu fark ettikçe, dehşete kapılıyorum” “Bu insan ne menem bir bulmaca, bir kabustur? Ne tuhaf ve ne gaddar… Bir kaos… Çelişkiler öznesi… Bir mucize… Bir harika.. Bir deha… Her şeyin yargıcı, bileni… Ama aynı zamanda aptal bir solucan.. Doğru ve gerçeğin ambarı, ama aynı anda bir belirsizlikler ve hatalar lağımı, çöplüğü.. Evrenin haşmeti, iftiharı, ama aynı zamanda süprüntüsü, itilmişi… Bu bulmacayı kim çözecek?” Felsefeci Blaise PASCAL Evren çok büyük, karmaşık ve akıl almazdır Kontrol edilemez Çok fazla kuşkuculuk ve mantığa vurma “hiçliğe” götürür İnsan için gerekli olan doğal mantık değil, inanma isteği ve yeteneğidir İnsan, beyni ve bedeni ile hayvanlara benzese de Özgür iradesiyle çok özeldir Mutluluk için evrenle ve kendisiyle ilgili bu özelliklerin farkına varmalı Özgür iradesiyle “Tanrı”ya inanmayı seçmelidir Belki hayvanlar da sadece mekanik canlılar değildir; onlar da düşünebilir Ama insanı insan yapan onun özgür iradesi, yüreğidir 23 31.10.2014 Bilimci Blaise PASCAL Boşluğu (vacuum)incelemiş Olasılık kuramını bulmuş Mekanik hesap makinasını icad etmiş İnsan zihni, bir makine tarafından taklit edilebilecek bir “bilgi işleme” sürecidir ALMANYA 1500’lerde Almanya , Avrupa’nın en gelişmiş bölgelerinden iken , 1600’lere gelindiğinde gerileme ve içe kapanma (yerellik) belirtileri göstermeye başlamıştı. Otuz yıl Savaşları, Katolik ve Protestan davasıyla ilgili Alman iç savaşıydı. Sonuçta Almanya küçük devletlere bölünerek üstünlük Fransa’nın ele geçmiştir. Gottfried Wilhelm LEIBNIZ (1646-1716) 24 31.10.2014 “Bende o kadar fikir var ki, eğer benden daha iyi görmesini bilenler bir gün onları derinleştirecek ve benim zihin emeğime kendi kafalarının güzelliğini katacak olurlarsa, sonraları belki bir işe yarayabilir”. Gottfried Wilhelm LEIBNIZ Mantıkçı, matematikçi, metafizikçi Metafizik yanı • Evren, herbiri varolmaya çalışan, etkileşen ve “öğrenebilen”, uyum yapan, değişen nonadlardan (sistemlerden) oluşmuştur • Tüm monadlar belirli bir denge içinde, birbirine paralel olarak işlemektedir • Zihin ve beden birbirine paralel olarak çalışan monadlardır • Maddesel monadlar neden-sonuç ilişkisi içinde (uyum yapma) yönünde çalışır • Maddesel olmayan monadlar ise kendini gerçekleştirme/mükemmele ulaşma yönünde gelişir • Kendini gerçekleştirme, çevreden bağımsızdır, içten programlanmıştır • Bazı soyut fikirler insan zihninde doğuştan vardır, deneyime bağlı olarak ortaya çıkmaz • Bu fikirlerin aktive olması ya deneyime ya da kendi içine dönmeye bağlıdır Gottfried Wilhelm LEIBNIZ Matematikçi yanı • Bağımsız olarak “calculus”u icat etmiştir • Sözel mantık yürütme süreci için de benzer bir hesaplama yapmayı hayal etmiştir • Bilinçli deneyimler de ölçülebilir 25 31.10.2014 Gottfried Wilhelm LEIBNIZ Fizikçi yanı • Psikofizik ve Wundt psikolojisi için temeli hazırlamıştır • Duyumlar ve algıları ayırmıştır; g,n,m,zdekinin tam tersi tanımlar • Algılar zihinde vardır • Küçük algılar, karmaşık algıları oluşturur • Bu karmaşık algılar belirli bir noktadan sonra bilinçli olarak farkedilirler • Zihin, “kavrama” (yeni bir bütün oluşturma) özelliğiyle aktiftir • Kavramada en önemli süreç dikkattir • “Pasif dikkat” uyarıcıdan (çevreden) etkilenir • “Aktif dikkat” bilerek konsantre olmayı içerir, çevreyi etkiler HOLLANDA 1000-1350 farklı eyaletler kendi işini yapıyor 1350-1450 yüzyıl savaşları toparlanmalarına yardımcı 1450-1550 En parlak dönemleri 1550-1600 Sömürgecilikle birlikte zenginleşme; iç savaşlar; Kuzey ve güneyin ayrılması; güneyin İspanyol kontrolü altına girişi; kuzeyin (bu günkü Hollanda) ayrı bir devlet kurması, ticaretle ve izinli korsanlıkla zenginleşmesi İnsanları çok bağımsız ruhlu Hollanda tekstili çok önemli; dönemin moda yaratıcısı Güzel sanatlar da ileri Baruch SPINOZA (1632-1677) 26 31.10.2014 Varolan her şey, ya kendisinde, ya da başka bir şeyde vardır” “ Baruch SPINOZA Descartes, Pascal, Leibniz sentezi Kendi zamanının çok önünde bir düşünür Hiçbir grupta kendine yer bulamamış, hepsi tarafından eleştirilmiş Bağımsızlığı felsefeciler arasında aynı anda hem öfke hem hayranlık uyandırmış Romantikler mistikliğini; bilimciler de doğacılığını seviyorlar Evren/doğa, Tanrı ile aynı şeydir Evrendeki her şey Tanrı’nın parçasıdır Tanrı tüm evrenin toplamından başka bir şey değildir Evren doğanın deterministik yasaları ile işler Fiziksel evren insan ihtiyaçlarından bağımsızdır “Amaç” denilen şey insanın kendi “anlam bulma” ihtiyacına bağlı olarak kendi yakıştırmasıdr İnsanoğlu özgür değildir Özgür irade ve sorumluluk diye bir şey yoktur Nedenlerini açıklayamadığımız şeylerde biz doğaya bir anlam yüklemeye çalışırız Baruch SPINOZA Zihin bedenden farklı bir şey değildir; beyin süreçleriyle oluşur Her ikisi de aynı şeydir ama nereden baktığınıza bağlı olarak farklı süreçlerle açıklayabilirsiniz Zihinsel süreçler de deterministik yasalarla işler Mutluluk için davranışların nedenlerini keşfetmek ve onları istenen yönde biçimlendirmek gerekir Devletler, huzur içinde yaşamak için insanların yaptığı bir anlaşmadır Ama insan kendi düşünceleri ve zihniyle duygularını kontrol edebilir Akıl, rasyonel anlamda kendini kontroldür Akıllı insan bedensel hazlarını değil mantığını dinler Mantık ihtiraslarımızı kontrol etmede yardımcıdır İnsan neden-sonuç ilişkilerini irdeleyerek doğru sonuca ulaşabilir Mantığı ile, kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, diğerlerine de öyle davranır 27 31.10.2014 İNGİLTERE XVII.yy İngiliz tarihi, modern devletin doğuşunda büyük rol oynayan üç unsurun mücadelesinin öyküsüdür. Monarşi , özel mal ve mülk sahipleri ve hala cahil olan ortalama halk. Avrupa’dakinin aksine din adamları ayrı bir güç olarak parlamentoda yer almıyordu. 1672 -1680 arası, İngiltere’nin karışık, huzursuzluk, şiddet eylemleriyle dolu yıllarıdır. John LOCKE (1632-1704) …Deneyimcilerin babası… Zihin Tüm Özelliklerden Yoksun, Hiçbir Fikir Barındırmayan Beyaz Bir Kağıttır… John LOCKE Newton ve Robert Boyle’ın arkadaşı Asil politikacılara danışman, öğretmen ve hekim Felsefeye pratik ve deneyimci bir eğim kazandırmış İnsan zihninin nasıl çalıştığı, anlamanın nasıl olduğu ile ilgileniyor İnsanın fikirlerinin kaynağını, zihninin sınırlarını araştırıyor Fikirlerin ilk kaynağı duyumlardır İkinci kaynak, geri dönüp üzerinde düşünmektir Zihin hem dışarıdaki yaşantılarını hem de içteki yaşantılarını gözlemleme yetisine sahiptir Doğuştan getirilen ahlak ilkeleri yoktur Sağduyuya daha yakın, metafiziğe uzak bir felsefesi var Öğrencilerin doğruyu “bulmaları” gerektiğini savunmuş; dogmatizm’e yol açacağı için “sunulanlar”dan uzak durulmasını önermiş 28 31.10.2014 John LOCKE Evren, doğa yasalarıyla işleyen bir makinadır Anlaşılabilir, tahmin ve kontrol edilebilir İnsan zihni de incelenebilir, Belirli işleyiş yasaları vardır Bu yasalar bulunursa eğitilebilir Bilgi insanın deneyimlerinden gelir Fikirler “şeyler”in zihinsel kopyalarıdır Zihin, formları, özleri değil, sadece fikirleri bilir Duyu organlarımızdan gelen gözlemlerimiz (basit fikirler) ve zihnimizdeki değerlendirmeler bilgiyi (karmaşık fikirleri) oluşturur “Bilgi” olması için aklımıza yatması gerekir İnsan zihninin de içeriği eğitilerek mükemmelleştirilebilir John LOCKE Zihnin ürünlerine bakılarak zihnin nasıl çalıştığı anlaşılabilir Zihnin işleyiş biçimi doğuştan gelen bir yetenektir Zihnin içeriği ise deneyimlerle oluşur Zihin belirli özellikleri olan bilgi işleyen bir makinadır İnsan “bilgisi”nin (deneyiminin) de mantığının da sınırları vardır Dil insana özgü bir yetenektir “Haz arama”, “zihnin “pratik ilkeleri” doğuştan getirilen yeteneklerdir “Doğru” tümevarımsal biçimde keşfedilir “Bilgi”, bizim varolan fikirlerimizin birbiriyle ne kadar ve nasıl uyuştuğunu değerlendirmemizden sonra ortaya çıkar “İrade özgür müdür?” sorusu yanlış bir sorudur. Doğru soru, “Biz özgür müyüz?” sorusudur. İnsan bilinçli olarak ne yapmak istediğini yapıyorsa özgüdür; ama biz çoğunlukla arzularımızı kendi irademizle seçmiyoruz AMERİKA Kuzey Amerika ve Güney Amerika çok farklı yapıdalar Kuzeyde çoğunlukla daha ilkel bir yaşam var Güneyde büyük medeniyetler, dünyanın en güzel yapılandırılmış kentleri var Potosi: Hidrolik enerjinin maden çıkarılmasında en güzel örnekleri, yapay göller, su kemerleri vb. dünyanın en gelişmiş ve büyük endüstri kompleksi Rio de Janeiro: Portekize altın ve kahve ihracı Bahia: Dünyanın ilk köle pazarı Brasilia: Kent planlamasında dünyadaki önemli mihenk taşlarından 29 31.10.2014 Thomas HOBBES (1588-1679) Acaba Düşünme Sessiz Konuşma mıdır? Thomas HOBBES Evrende sadece madde vardır İnsan davranışları da madde yasalarıyla açıklanır İnsanlar ve hayvanlar birbirinden farklı değildir İnsan bedeniyle de zihniyle de bir makine gibi çalışır Çalışma ilkeleri tahmin ve kontrol edilebilir Dil ve düşünme aynı şeydir Bilgi sadece gözlemlere (deneyimlere) bağlıdır Thomas HOBBES İnsanlar da doğa yasalarıyla işler Herkes kendi çıkarını koruma peşindedir Bu nedenle yasalar yapılmalıdır İnsanlar devlet tarafından, deneyimlere bağlı olarak oluşturulmuş bu yasalarla yönetilmelidir Yasalar olmazsa anarşi olur İnsanlar kendi iradelerini, onların toplu çıkarlarını gözetecek tek otorite olan devlete bırakmalıdır 30 31.10.2014 Dönemin sonu 18. yy. Aydınlanması için zemin hazırdır Newtoncu-Kartezyenci mekanik dünya görüşünde mucizelere, vahiylere yer yoktur 18. yy.da bilim ve mantık, çağdaş toplumun tek zihinsel ürünü olarak dinin yerini alacaktır İnsan, ruhu olmayan bir makine konumuna indirgenecek, mutluluğu maddesel birikime bağlanacaktır Ancak, batıya yapılan seyahatler, farklı ilkel kültürlerin keşfine dolayısıyla, “kim daha mutlu?” sorularını başlatır Mantığa karşı “Romantik Devrim”in tohumları atılmaya başlanır Ruh-Beden İlişkisindeki Temel Yaklaşımlar Etkileşimcilik: Bedenle ruh ayrı bütünlüklerdir ve karşılıklı olarak birbirini etkiler. Paralelcilik: Bedenle ruh örtüşen, ama birbirinden ayrı süreçlerdir. İdealizm: Sadece ruh vardır ve beden ruhun bir yansımasından (işlevinden) başka bir şey değildir. İkili Özellik Teorisi: Hem beden hem de ruh ortak bir bütünlüğün işlevleridir. Epifenomenalizm: Ruh, bedensel süreçlerin bir yan ürünüdür. Materyalizm: Sadece beden gerçektir, ruh yoktur. Dualizm: Bedenle ruh, herbiri kendi yasalarına göre işleyen iki farklı bütünlüktür. 31
© Copyright 2024 Paperzz