sınıf ortamında öğrenmeyi iyiliştirme

ÖĞRENMEYİ İYİLİŞTİRME -1
H.Ömer Gülseren > [email protected]
Öğrencilerin öğrenme becerilerinin öğrenme ortamında iyileştirilmesi ve geliştirilmesi
kapsamında birçok yaklaşım vardır ve de öğretmenler tarafından uygulanmaktadır. Hangi
uygulamanın daha iyi öğrenmeyi sağladığı bilgisine ulaşmak ise bir araştırma konusudur.
Ancak ilk bakışta, öğretmenin gözlemine dayalı verilere ulaşılabilir. Öğrenmenin
gerçekleştiği bir ortamda/sınıfta, öğrencilerin hangi uygulamalar sonucu daha iyi öğrendiğini
fark edilebilen öğretmenlerdir. Bu nedenle öğretmenlerin gözlem ve tespitleri önemli bir veri
kaynağıdır. Çünkü, öğrencinin öğrenmesinin en önemli bölümü okulda geçmektedir ve
iyileştirmenin de okul ortamında yapılması gerekmektedir. Öğrenmeyi iyileştirmeyle ilgili
genel bir tanım yapılacak olursa; “öğrencilerin hangi alanda ve hangi yöntem ve tekniğin
uygulaması sonucunda daha iyi öğrendiklerinin öğretmen tarafından kanıtlanması” olarak
ifade edilebilir.
Öğrenme ortamında/sınıfta öğrenmeyi iyileştirmenin nasıl yapılacağına yönelik yeni
bir yaklaşım vardır. Bu yaklaşım, kalite öncüsü Deming’in yönetim kuramı ilkelerinin
öğrenme ortamında bir “sistem” olarak kullanımıdır. Bu sistemde, öğrenmeyi etkileyen
birçok faktörün bir araya getirilip birbiriyle uyum içinde çalıştırılması neticesinde öğrenme
becerilerinde iyileşmenin nasıl gerçekleştirileceği açıklanmaktadır.
Öğrenme Ortamında Öğrenmeyi İyileştirme
Eğitim alanında iyileştirme ve değişim adına yapılanların hedefi (merkezinde öğrenci
olması nedeniyle) öğrenme ortamındaki, okuldaki uygulamalardır. Bu nedenle hedeflenen
iyileştirme ve değişim yöntem ve tekniklerinin, öğretmenin öğretme stratejilerine yansıması
ve öğrenilenlerin gerçek hayatta uygulanabilir olması gerekmektedir. Öğretmenin öğretme
stratejilerine yansımayan ve girmeyen bir uygulamadan sonuç almak mümkün değildir.
Öğrenmeyi iyileştirmede en önemli rol elbetteki öğretmene düşmektedir. Çünkü, bir
takım oyuncusu ve bir orkestra şefi rolünü üslenen öğretmen somut iyileştirmelerin ilk
basamağıdır. Burada unutulmaması gereken bir boyut da, “öğretme” anlayışının yerine
“öğrenme”nin geçmiş olmasıdır. Bu durumda öğretmenden beklenen, bilgisayar ve her türlü
araç ve gereci “öğrenme” sürecine yardımcı olacak biçimde konumlandırmaktır.
Eğitim–öğretim sürecinde değişen roller dikkate alınarak “öğretmen” isminin
“öğrenme ortağı” olarak yeniden tanımlandığı bile görülmektedir. Öğretmenin değişen bu
rolü; “öğrencileriyle öğrenme işbirliği yapma”, “bilinmeyenleri öğrencilerle yardımlaşarak
öğrenme”, “öğrenmenin mutluluğunu öğrencileriyle birlikte paylaşma” biçiminde
açıklanmaktadır (Titiz, 1998).
Değişiklik Yerine İyileştirme
Eğitim alanında uygulamalara yansıyan değişikliklerin; daha önce yapılanları tersine
döndürecek biçimde gelişmesi, değişikliklerin yüksek maliyetinin olması, her bir değişikliğin
fayda ve zararlarının uzun tartışmalara neden olması gibi durumlar sözkonusudur.
Tartışmaların karşılıklı suçlamalara bile dönüştüğü görülmektedir. Bu durumlar “değişiklik”
yerine “iyileştirme” sürecini ön plana çıkarmıştır. Bu bakış açısı çerçevesinde yapılması
gerekenlerin başında; kişileri suçlama yerine sorunun sistemden kaynaklandığı anlayışının
benimsenmesi gelmektedir. Kişileri suçlama, sorunun çözümüne katkı sağlayacakların
sorumluluktan kaçmalarına sebep olmaktadır. Bu nedenle sorunların ve bunların çözüm
yollarının açıkça tanımlandığı bir sistemin kurulup işletilmesi gerekmektedir.
Bir sorunla karşılaşıldığında kişilerin kendi dışında sorumlu aramaları sebebiyle
gerçek sorumluların sorumluluk almaktan kaçmaları ve sorunun artarak devam etmesi
kaçınılmazdır. Suçlama yöntemiyle sorunun gerçek nedenlerinin araştırılmasına da engel
1
olunmaktadır. Daha önemlisi, bu günün sorunları ile dünkü sorun çözümü arasında bir
ilişkinin de kurulması engellenmektedir (Jenkins, 1998).
Her ülkenin kendi eğitim sistemi içinde yıllara göre farklı değişiklikler yaptığı
görülmektedir. Örneğin, ABD’nin bazı eyaletlerinde altı yedi yılda bir yeni ders kitaplarının
kullanılmasının istendiği, eski kitaplardan yenisine geçişin bir iyileştirme olacağı
varsayılmıştır. Ancak, yeni kitapların bir iyileştirmeyi sağladığı yönünde bir veri yoksa bu
sadece bir değişikliktir. Bir iyileşmenin olup olmadığını gösteren göstergeler arasında, önceye
göre daha az başarısızlık ve daha çok başarının gerçekleştiğinin görülmesidir.
Okullarda yapılan değişikliklerden sonra elde edilen sonuçlar bir çaneğrisi ile
değerlendirildiğinde çaneğrisinin hem sağ hem de sol ucundaki değişikliklere birlikte
bakılması gerekir. Yapılan bir değişiklik sonucunda lise birinci sınıfta okulu terk edenlerin
sayısında azalma ile lise son sınıfta üniversiteye girenlerin sayısında bir artma olmuşsa bir
iyileşmeden söz edilebilir. Yapılan bir sınav sonucunda sınav notlarının ortalamasının
yükselmesi bir iyileşme olarak görülür. Okulda başarı ortalaması artarken okulu terk edenlerin
sayısında bir azalma gözlenmiyorsa bunu bir iyileşme olarak değerlendirmemek
gerekmektedir.
İyileştirmenin Temelleri
Bir kurumda, kuruluşta ya da işletmede iyileştirme hedefleniyorsa o kurumda işleyen
sistemin analız edilerek sistem iyileştirmesiyle işe başlamak kısa zamanda iyi sonuç almanın
bir gereğidir. Karşımıza iyi tanımlanmış bir sistem çıkabilir. Bu sistemin sağlıklı işleyip
işlemediği önemlidir. Çünkü sistem, en iyi parçaların bir araya getirilmesinden oluşan bir
koleksiyon değildir. Sistem, sistemi meydana getiren bütün unsurların birbiriyle uyum
içerisinde çalışmasıdır. Fren, tekerlekler, vites, motor gibi değişik parçaların bir araya
gelmesiyle çalışan bir otomobil oluşturulamadığı gibi; öğretmen, eğitim materyalleri, bütçe ile
de bir okul sisteminin çalıştırılması mümkün değildir. Çalışan bir otomobil için bütün
parçaların yerli yerine oturtulması ve birlikte çalışır duruma getirilmesi lazımdır. Bu durum
bir eğitim kurumu için de geçerlidir.
Bir sistemin temel öğeleri; amaç, müşteriler, tedarikçiler, girdi, süreç, çıktı ve
kalitenin ölçülmesidir. Deming’e göre bir eğitim kurumunu veya bir otomobili çalışır duruma
getiren bu 7 temel öğedir. Bu öğelerden birinin olmaması ya da bunlardan birinin diğer 6 öğe
ile uyumlu çalışmaması durumunda çalışan bir sistemden söz etmek mümkün değildir.
Bu yaklaşıma bakıldığında iyileştirme sürecinin başlangıç temelini, doğru ve her şeyi
içine alan bir “amaç” oluşturmaktadır. İyi tanımlanmış bir amaç sistemi meydana getiren
diğer parçaların birlikte çalışmalarının temelidir.
Eğitim Kurumlarında Sistem Öğeleri ve İyileşme
Eğitim kurumları da Deming’in sistem yaklaşımının temel öğeleri esas alınarak
değerlendirilebilir:
1. Eğitim kurumlarının bir amacı vardır. Eğitim kurumları belirlenen, tanımlanan
bir amaç doğrultusunda çalışır. Bu kurumlarda çalışanlar kendi amaçlarını gerçekleştirirken
kurumun da amacının gerçekleşmesi için çaba harcarlar.
2. Eğitim kurumlarının da müşterileri vardır. Öğrenciler eğitim kurumlarının
müşterileridir. Bir eğitim kurumu, öğrenci kaynağı olan bir alt eğitim kurumunun da müşterisi
konumundadır. Bu açıdan bakıldığında ilköğretim okulu anaokulunun müşterisidir. Liseler
ilköğretim okullarının, üniversiteler liselerin, işletmeler üniversite ve meslek liselerinin
müşterisidir. Kurumlar varlıklarını sürdürebilmek için, müşterilerinin beklentilerini dikkat
alarak gerekli iyileştirmeleri yapmak zorundadırlar.
3. Eğitim kurumlarının tedarik kaynakları vardır. Bir eğitim kurumunun öğrenci
aldığı çevre ya da eğitim bölgesi tedarik alanıdır. Eğitimin amaçlarından biri de çevresindeki,
bölgesindeki öğrenci velileriyle işbirliği içinde olmasıdır. Eğitim kurumları, öğrencilerin daha
2
başarılı olmalarının sorumluluğunu yerine getirirken velilerin desteğini almayı sağlayacak
çalışmaları da sürdürmeleri gerekmektedir. Tedarik kaynağını iyileştirmek mümkündür. Bu
iyileştirmenin göstergeleri; “öğrenci başarılarında artış”, “öğrenci sorunlarının
giderilmesi”, “tüm öğrencilerin sağlıklı kişisel gelişimlerinin sağlanması” olarak ortaya
çıkacaktır.
4. Eğitim kurumlarında yürütülen iş ve işlemler bir süreçtir. Eğitim-öğretim bir
süreçtir. Eğitim kurumlarında süreç, öğretmenlerin iş bölümleri olarak anlaşılmaktadır. Oysa
sınıflar arasındaki eğitim koordinasyonunu sağlamak önemi bir süreçtir. Bu koordinasyonu
sağlamak için harcanan zaman bir otomobilin parçalarının tasarımını koordine etmek için
harcanan zamandan daha az değildir.
Eğitim kurumları, süreçlerini iyi tanımlayarak süreç adımlarını ve süreç akış
şemalarını ortaya çıkarmalıdır. Zaman kaybına, verimsizliğe neden olan süreç adımları
ayıklanarak süreçler iyileştirmelidir. Katma değeri olmayan süreç adımlarının süreçten
çıkarılarak süreç performansında yapılacak iyileştirme, müşteri memnuniyetini de
sağlayacaktır. Örnek verecek olursak, öğrenci kayıt-kabul sürecinde kayıt işlemlerinin
gereksiz yere uzamasına sebep olan uygulamalar kaldırılabilir. Kayıt-kabul işlem hızını
artıran bir iyileştirme, kayıt işlemlerinde fazla bekleme şikayetlerini giderebilir.
5. Eğitim kurumlarının bir çıktısı vardır. Eğitim kurumlarının çıktıları mezunlarıdır.
Buları; seçkin üniversitelere, yüksek okullara giren mezunlar ile ne iş hayatına ne de bir üst
öğrenim kurumuna giremeyen mezunlar olarak sınıflandırmak mümkündür. Eğitim
kurumlarının diğer bir çıktısı da mezun olmadan okulu terk edenlerdir. Üniversiteye giren
veya iş hayatına hazır hale gelmiş öğrenciler mezun eden eğitimciler, eğitimdeki iyileştirme
sorumluluğunu yerine getirmiş sayılmaktadır. Bir eğitim kurumundan mezun olanların
tümünün üniversiteye girmesi beklenemez. Ancak, mezunların yıllara göre üniversiteye giriş
sayısında artış ya da bir meslek dalında istihdam edilenlerde artış gibi, adım adım ve sürekli
iyileştirmeler yapılayabilir.
6. Eğitimde kalite ölçümü gereklidir. Eğitim kurumlarının eğitim kalitelerini
ölçmeleri, yapacakları iyileştirmenin önemli bir basamağıdır. Kurum müdürleri ve
öğretmenlerin, zorunlu olarak yapılan ölçme ve değerlendirmelerin sınırlı faydalarını daha da
genişletme çabasında olmaları gerekir. Kurum yönetimlerinin; öğrencilerden, üst
kurumlardan, velilerden gelen kalite beklentilerini dikkate alarak, bu beklentileri karşılayıcı
önlemleri almaları ve bu anlayışın kurumlarına yerleşmesini sağlamaları beklenir. Aynı
zamanda kalite ölçülerinin tümüne hakim olmaları da gerekir. Hedef, sınıfta öğrenmeyi
iyileştirme olursa, öğrenme ortamında/sınıfta başarısızlık, disiplinsizlik, öğrenme heyecanının
kaybolması gibi nedenlerin çeşitli teknikler kullanılarak analizleri yapılabilir. Analizlerle kök
nedenlere ulaşılarak sorunlar kısa zamanda giderilebilir. Ayrıca, belirlenen nedenlerin ortadan
kaldırılmasında önceliklendirme yapılıp, daha etkin sorun çözme adımlarının atılması
sağlanabilir.
7. Eğitim kurumlarının girdileri vardır. Eğitim kurumlarındaki girdilerin bir çoğu
eğitimcilerin kontrolü altında değildir. Karar verme ve kural koyma noktasında olanlar
farklıdır. Bu çerçeveden bakıldığında tasarımcılar ve uygulayıcılar farklılık gösterir. Örnek
verilecek olursa; öğretmen veya yönetici olmanın gerekleri, işe alma ya da işine son vermenin
nasıl olacağı, verilecek ücretin ne kadar olacağı, bir yıllık eğitim-öğretim süresinin kaç gün
olacağı gibi mevzuat girdilerinin kontrolü Bakanlık düzeyindedir. Bakanlık düzeyinde
gerçekleşen bu tasarımın izin verdiği ölçüde uygulamalar gerçekleşecek ve şekillenecektir.
Deming’in; “Okyanusu geçmekte olan bir gemi üzerinde en fazla kontrolü olan, kaptan,
dümenci veya makine dairesi şefi değil, geminin tasarımcısıdır. Çünkü gemi, tasarımının izin
verdiğinden daha iyisini asla yapamaz” sözü eğitim kurumlarına mevzuat girdisi yapanların
sistem içindeki etki ve sorumluluklarını ortaya koymaktadır.
3
Sistemin tüm bileşenlerinin birlikte çalışmasına optimizasyon (girdilerin en iyi şekilde
buluşturulması) denmektedir. Sistemin tüm öğeleri, sistem amacını gerçekleştirmek için
birlikte ve uyum içinde çalışırsa iyi sonuçlar alınabilir. Bir kurumda hedef sistem
iyileştirmekse, sistemin temel öğelerinin tamamının nasıl işlemekte olduğunun incelenmesi
gerekecektir. Kurumdaki başarısızlığın ve sistem öğelerinin incelenmesi sonucunda elde
edilecek veriler, sorunun kaynaklarına inilmesinde hangi öğede iyileştirme yapılması
gerektiği noktasında izlenecek yolun görülmesine fırsat verecektir.
Öğrenilen Bilgi
Öğrenmenin iyileştirilmesi sürecinde öğrencilerin “Neyi biliyorlar?” ve “Ne
yapabilirler?” boyutlarında durumlarının ortaya konmasıyla işe başlanması önerilmektedir.
“Neyi biliyorlar” kapsamında sorgulanmak istenen bilgi; ezber olarak bilinen, sorularak
ulaşılabilen ve geçmişle ilgili bilgi(information)dir.
“Ne yapabilirler” kapsamında
sorgulanan bilgi ise; üretilen, kazanılan, beceriye dönüştürülen ve gelecekle ilgili
bilgi(knowledge)dir. Örneğin, coğrafi bölgeler ve bölgede yetişen ürünleri bilme ezbere
dayalı bir bilgi (information) iken; coğrafi bölgelerin ekonomik yapılarını karşılaştırma ve
yorumlama, üretilen ve beceriye dönüşen bilgi (knowledge)dir.
Aşağıdaki tabloda farklı disiplinler açısından bir açıklama verilmektedir.
Tablo:1 Bilgi ve Alanları
Alan
Ulaşılan Bilgi
Üretilen Bilgi/Beceri
Matematik Kavramlar, formüller Problem çözme
Fen
Tanımlar
Bilimsel yöntemi kullanmak
Bilgisi
Tarih şeridi zaman Şimdiki
olayları
geçmişle
Tarih
dizini
ilişkilendirmek
Ekonomi ile coğrafya arasında ilişki
Coğrafya
Bölgeler
kurmak
Müzik
Notalar
Müzik üretmek
İşletme
Çek yazma
Bir hesabı dengelemek
Sanat
Teknikler
Kendi eserini yapmak
Tablo:1’de, bilinen bilgi ile üretilen, kazanılan ve hayatta kullanılabilen bilgiye
değişik disiplinler içinde örnekler verilmektedir. Öğrencilerin iki bilgi boyutunda da yetkin
duruma getirilmesinde sorumluluğu olanlar eğitimcilerdir.
Öğrenilen Bilginin Ölçümü
Öğrenmeyi iyileştirme amacıyla kullanılacak kalite ölçüleri hem ezber bilgi hem de
üretilen bilginin ölçülmesini sağlamalıdır. Bilgileri ölçmenin ilk ve en önemli aşaması,
öğrencilerin hangi bilgileri ne kadar süre içinde öğreneceklerinin hem kendilerine hem de
velilerine söylemesidir.
Öğrenmenin gereği açısından bakıldığında, öğrencilerin yavaş yavaş ve kendi
deneyimleriyle öğrendikleri sözkonusudur. Bu nedenle; dersin amacı öğrencilere baştan
açıklanmalı, öğrenme eğlenceli hale getirilmeli, öğrencilerin ortak bir amaca doğru gittikleri
gösterilmeli, başarı grafikleri ve sınıf çalışma şeması ile öğrencilerin ilerledikleri,
başardıkları gösterilerek sınıfta başarmanın keyfi yaşatılmalıdır.
Öğrenmeye Motive Etme
Öğrenmenin iyileştirilmesinde önemli olan bir boyut da motivasyondur. Motive
etmeye ihtiyaç duyulmayacak düzeyde istek ve heyecanları olan anaokulu çocuklarının,
ileriki okul hayatlarında bu durumdan çok geriye düştüklerinin gözlendiği bir gerçektir. Bu
4
nedenle öğrencilerin öğrenme istek ve heyecanlarının kaybının önlenmesi öğretmenlerin
sorumluluğundadır. Öğrencilerin öğrenme istek ve heyecanlarının ölçülmesi mümkündür.
İlköğretiminde mutlu ve mutsuz yüz ifadelerinin yer aldığı anketler kullanılabilir.
Unutulmamalıdır ki, “Sevsen de sevmesen de bunları öğreneceksin” veya “ister öğren, ister
öğrenme” gibi tutumlar öğrenme istek ve heyecanının kaybolmasına neden olan tutumlardır.
Öğrenmeyi İyileştirme Süreci
Sınıfta öğrenmenin iyileştirilmesi sürecinde, öğrencilerin ne düşündüklerini analiz
ederek işe başlamak gerekmektedir. Öğrencinin sesine kulak verme anlamına gelecek bu
çalışmaları; öncelik matrisi, sebep-sonuç diyagramı, ilişki diyagramı, kontrol şemaları, bilgi
izleme kartı…gibi araçları kullanarak yapmak daha faydalı olacaktır.
Öğrencilerin öğrenmelerini iyileştirme amacıyla kullanılan tekniklerden, araçlardan
biri “öncelik martrisi”dir. Bu matris öğrenciler ve öğretmenler tarafından kullanılabilir.
Yalnız, öğrenmenin iyileştirilmesi ile ilgili konular yönetici, öğretmen ve öğrencilerin
katıldığı bir beyin fırtınasıyla belirlenebilir.
Bu teknikle öğrencilerin çeşitli konulardaki fikirlerinin öncelik sıralaması yapılabilir.
“Öğrencilerin okuldan heyecan duyması için yapılması gerekenler”, “en çok sevilen sosyal
etkinlikler”, “okuldaki öğlen arasının en iyi yanı”, “en iyi öğrenme etkinlikleri”,
“öğrencilerin öğrenme heyecanını kaybetme nedenleri” gibi konularda çalışmalar yapılabilir.
Belirlenen bir konunun nedenlerinin birbirleriyle karşılaştırması yapılarak önemli ve öncelikli
olanlar ortaya çıkarılabilir.
“Öğrenme istek ve heyecan kaybının azaltılması için neler yapılabilir” veya
“öğrenme nasıl iyileştirilebilir” gibi konularla ilgili kararların verilmesinde, öncelik matrisi
bir grup veya bir sınıf öğrencileri tarafından doldurulabilir. En fazla etki yapan etkenin
bulunması sağlanabilir. Bu tür uygulamalarla öğrencilerin bakış açılarından ve algılarından
yararlanılarak iş ve iş sonuçları derinlemesine incelenmiş olur.
Aşağıda, önemli bir konu çerçevesinde hazırlanmış öncelik matrisi verilmiştir.
Öğrencilerin öğrenme heyecanlarını neden kaybettikleri konusunda yapılan beyin fırtınası
sonucu belirlenen 8 neden öncelik matrisine yerleştirilerek öğrencilerin doldurması
sağlanmıştır. Bir öğrencinin doldurduğu matris örnek olarak verilmiştir.
Öncelik Matrisi
Adı Soyadı: Ayşe CENGİZ
Konu: Öğrencilerin Öğrenme Heyecanlarını Kaybetmeleri
SEÇE
MADDELER (nedenler)
İŞARETLEME
NEK
1 1 1 1 1 1 1
1
Aşırı ev ödevleri
2 3 4 5 6 7 8
2 2 2 2 2 2
2
Dersler
3 4 5 6 7 8
3 3 3 3 3
3
Sıkıcı sınıflar
4 5 6 7 8
4 4 4 4
4
Test uygulamaları
5 6 7 8
5 5 5
5
Ders notları
6 7 8
6 6
6
Okul kuralları
7 8
7
Kötü davranan
7
Öncelik
Sayısı
1
4
2
2
3
7
4
2
5
0
6
4
7
6
5
8
öğretmenler
Öğrencilerin saygı
görmemesi
8
8
3
Öncelik Madde Toplamı
28
Matris kullanılırken her bir madde diğeriyle karşılaştırılması yapılır. Eğer 1’inci
madde 2’nciden daha önemli ise 1 işaretlenir. Sonra 1 ile 3, 1 ile 5 vb. karşılaştırılır. Böylece
seçenek sütunundaki her madde diğer maddelerle birebir karşılaştırılmış olur. Tüm sıradaki
maddelerin ikili karşılaştırmaları yapıldıktan sonra, her maddenin diğerine göre kaç defa
öncelikli olduğu bulunmuş olur ve matrisin sağındaki sütuna kaydedilir. Sonra sayılar
toplanır. Eğer toplam 28’den farklı ise hata yapılmış demektir ve tekrar kontrol edilmelidir.
Bu konu ile ilgili çalışmaya katılan öğrencilerin her bir madde ile ilgili bulduğu sayı
toplanarak genel toplam bulunur. En fazla sayı alan madde 1’inci sıraya en az alan da son
sıraya yerleştirilerek tüm maddelerin 1’den 8’e kadar öncelik veya önem sıralaması yapılmış
olur.
Yukarıdaki öncelik matrisi incelendiğinde 1’inci öncelik/önem sırasını “sıkıcı sınıflar”
maddesinin aldığı görülmektedir. Öğrenme heyecanlarının kaybolmasında önemli nedenler
içinde ilk iki sırayı alan “sınıfları sıkıcı bulma” ile “öğretmenlerin davranışlarındaki
olumsuzluk” algılardır. Öncelikli olarak bu algıları ortadan kaldıracak bir çalışma,
öğrenmenin iyileştirilmesini de sağlayan bir çalışma olacaktır.
Kaynakça
JENKINS, L. (1998) “Deming İlkelerini Uygulayarak” Sınıflarda Öğrenmenin
iyileştirilmesi. KalDer Yayınları, İstanbul.
TİTİZ, T. (1998). Ezbersiz Eğitim Yol Haritası. Beyaz Yayınları. İstanbul
6