ÖĞRENMEYİ İYİLİŞTİRME -1 H.Ömer Gülseren > [email protected] Öğrencilerin öğrenme becerilerinin öğrenme ortamında iyileştirilmesi ve geliştirilmesi kapsamında birçok yaklaşım vardır ve de öğretmenler tarafından uygulanmaktadır. Hangi uygulamanın daha iyi öğrenmeyi sağladığı bilgisine ulaşmak ise bir araştırma konusudur. Ancak ilk bakışta, öğretmenin gözlemine dayalı verilere ulaşılabilir. Öğrenmenin gerçekleştiği bir ortamda/sınıfta, öğrencilerin hangi uygulamalar sonucu daha iyi öğrendiğini fark edilebilen öğretmenlerdir. Bu nedenle öğretmenlerin gözlem ve tespitleri önemli bir veri kaynağıdır. Çünkü, öğrencinin öğrenmesinin en önemli bölümü okulda geçmektedir ve iyileştirmenin de okul ortamında yapılması gerekmektedir. Öğrenmeyi iyileştirmeyle ilgili genel bir tanım yapılacak olursa; “öğrencilerin hangi alanda ve hangi yöntem ve tekniğin uygulaması sonucunda daha iyi öğrendiklerinin öğretmen tarafından kanıtlanması” olarak ifade edilebilir. Öğrenme ortamında/sınıfta öğrenmeyi iyileştirmenin nasıl yapılacağına yönelik yeni bir yaklaşım vardır. Bu yaklaşım, kalite öncüsü Deming’in yönetim kuramı ilkelerinin öğrenme ortamında bir “sistem” olarak kullanımıdır. Bu sistemde, öğrenmeyi etkileyen birçok faktörün bir araya getirilip birbiriyle uyum içinde çalıştırılması neticesinde öğrenme becerilerinde iyileşmenin nasıl gerçekleştirileceği açıklanmaktadır. Öğrenme Ortamında Öğrenmeyi İyileştirme Eğitim alanında iyileştirme ve değişim adına yapılanların hedefi (merkezinde öğrenci olması nedeniyle) öğrenme ortamındaki, okuldaki uygulamalardır. Bu nedenle hedeflenen iyileştirme ve değişim yöntem ve tekniklerinin, öğretmenin öğretme stratejilerine yansıması ve öğrenilenlerin gerçek hayatta uygulanabilir olması gerekmektedir. Öğretmenin öğretme stratejilerine yansımayan ve girmeyen bir uygulamadan sonuç almak mümkün değildir. Öğrenmeyi iyileştirmede en önemli rol elbetteki öğretmene düşmektedir. Çünkü, bir takım oyuncusu ve bir orkestra şefi rolünü üslenen öğretmen somut iyileştirmelerin ilk basamağıdır. Burada unutulmaması gereken bir boyut da, “öğretme” anlayışının yerine “öğrenme”nin geçmiş olmasıdır. Bu durumda öğretmenden beklenen, bilgisayar ve her türlü araç ve gereci “öğrenme” sürecine yardımcı olacak biçimde konumlandırmaktır. Eğitim–öğretim sürecinde değişen roller dikkate alınarak “öğretmen” isminin “öğrenme ortağı” olarak yeniden tanımlandığı bile görülmektedir. Öğretmenin değişen bu rolü; “öğrencileriyle öğrenme işbirliği yapma”, “bilinmeyenleri öğrencilerle yardımlaşarak öğrenme”, “öğrenmenin mutluluğunu öğrencileriyle birlikte paylaşma” biçiminde açıklanmaktadır (Titiz, 1998). Değişiklik Yerine İyileştirme Eğitim alanında uygulamalara yansıyan değişikliklerin; daha önce yapılanları tersine döndürecek biçimde gelişmesi, değişikliklerin yüksek maliyetinin olması, her bir değişikliğin fayda ve zararlarının uzun tartışmalara neden olması gibi durumlar sözkonusudur. Tartışmaların karşılıklı suçlamalara bile dönüştüğü görülmektedir. Bu durumlar “değişiklik” yerine “iyileştirme” sürecini ön plana çıkarmıştır. Bu bakış açısı çerçevesinde yapılması gerekenlerin başında; kişileri suçlama yerine sorunun sistemden kaynaklandığı anlayışının benimsenmesi gelmektedir. Kişileri suçlama, sorunun çözümüne katkı sağlayacakların sorumluluktan kaçmalarına sebep olmaktadır. Bu nedenle sorunların ve bunların çözüm yollarının açıkça tanımlandığı bir sistemin kurulup işletilmesi gerekmektedir. Bir sorunla karşılaşıldığında kişilerin kendi dışında sorumlu aramaları sebebiyle gerçek sorumluların sorumluluk almaktan kaçmaları ve sorunun artarak devam etmesi kaçınılmazdır. Suçlama yöntemiyle sorunun gerçek nedenlerinin araştırılmasına da engel 1 olunmaktadır. Daha önemlisi, bu günün sorunları ile dünkü sorun çözümü arasında bir ilişkinin de kurulması engellenmektedir (Jenkins, 1998). Her ülkenin kendi eğitim sistemi içinde yıllara göre farklı değişiklikler yaptığı görülmektedir. Örneğin, ABD’nin bazı eyaletlerinde altı yedi yılda bir yeni ders kitaplarının kullanılmasının istendiği, eski kitaplardan yenisine geçişin bir iyileştirme olacağı varsayılmıştır. Ancak, yeni kitapların bir iyileştirmeyi sağladığı yönünde bir veri yoksa bu sadece bir değişikliktir. Bir iyileşmenin olup olmadığını gösteren göstergeler arasında, önceye göre daha az başarısızlık ve daha çok başarının gerçekleştiğinin görülmesidir. Okullarda yapılan değişikliklerden sonra elde edilen sonuçlar bir çaneğrisi ile değerlendirildiğinde çaneğrisinin hem sağ hem de sol ucundaki değişikliklere birlikte bakılması gerekir. Yapılan bir değişiklik sonucunda lise birinci sınıfta okulu terk edenlerin sayısında azalma ile lise son sınıfta üniversiteye girenlerin sayısında bir artma olmuşsa bir iyileşmeden söz edilebilir. Yapılan bir sınav sonucunda sınav notlarının ortalamasının yükselmesi bir iyileşme olarak görülür. Okulda başarı ortalaması artarken okulu terk edenlerin sayısında bir azalma gözlenmiyorsa bunu bir iyileşme olarak değerlendirmemek gerekmektedir. İyileştirmenin Temelleri Bir kurumda, kuruluşta ya da işletmede iyileştirme hedefleniyorsa o kurumda işleyen sistemin analız edilerek sistem iyileştirmesiyle işe başlamak kısa zamanda iyi sonuç almanın bir gereğidir. Karşımıza iyi tanımlanmış bir sistem çıkabilir. Bu sistemin sağlıklı işleyip işlemediği önemlidir. Çünkü sistem, en iyi parçaların bir araya getirilmesinden oluşan bir koleksiyon değildir. Sistem, sistemi meydana getiren bütün unsurların birbiriyle uyum içerisinde çalışmasıdır. Fren, tekerlekler, vites, motor gibi değişik parçaların bir araya gelmesiyle çalışan bir otomobil oluşturulamadığı gibi; öğretmen, eğitim materyalleri, bütçe ile de bir okul sisteminin çalıştırılması mümkün değildir. Çalışan bir otomobil için bütün parçaların yerli yerine oturtulması ve birlikte çalışır duruma getirilmesi lazımdır. Bu durum bir eğitim kurumu için de geçerlidir. Bir sistemin temel öğeleri; amaç, müşteriler, tedarikçiler, girdi, süreç, çıktı ve kalitenin ölçülmesidir. Deming’e göre bir eğitim kurumunu veya bir otomobili çalışır duruma getiren bu 7 temel öğedir. Bu öğelerden birinin olmaması ya da bunlardan birinin diğer 6 öğe ile uyumlu çalışmaması durumunda çalışan bir sistemden söz etmek mümkün değildir. Bu yaklaşıma bakıldığında iyileştirme sürecinin başlangıç temelini, doğru ve her şeyi içine alan bir “amaç” oluşturmaktadır. İyi tanımlanmış bir amaç sistemi meydana getiren diğer parçaların birlikte çalışmalarının temelidir. Eğitim Kurumlarında Sistem Öğeleri ve İyileşme Eğitim kurumları da Deming’in sistem yaklaşımının temel öğeleri esas alınarak değerlendirilebilir: 1. Eğitim kurumlarının bir amacı vardır. Eğitim kurumları belirlenen, tanımlanan bir amaç doğrultusunda çalışır. Bu kurumlarda çalışanlar kendi amaçlarını gerçekleştirirken kurumun da amacının gerçekleşmesi için çaba harcarlar. 2. Eğitim kurumlarının da müşterileri vardır. Öğrenciler eğitim kurumlarının müşterileridir. Bir eğitim kurumu, öğrenci kaynağı olan bir alt eğitim kurumunun da müşterisi konumundadır. Bu açıdan bakıldığında ilköğretim okulu anaokulunun müşterisidir. Liseler ilköğretim okullarının, üniversiteler liselerin, işletmeler üniversite ve meslek liselerinin müşterisidir. Kurumlar varlıklarını sürdürebilmek için, müşterilerinin beklentilerini dikkat alarak gerekli iyileştirmeleri yapmak zorundadırlar. 3. Eğitim kurumlarının tedarik kaynakları vardır. Bir eğitim kurumunun öğrenci aldığı çevre ya da eğitim bölgesi tedarik alanıdır. Eğitimin amaçlarından biri de çevresindeki, bölgesindeki öğrenci velileriyle işbirliği içinde olmasıdır. Eğitim kurumları, öğrencilerin daha 2 başarılı olmalarının sorumluluğunu yerine getirirken velilerin desteğini almayı sağlayacak çalışmaları da sürdürmeleri gerekmektedir. Tedarik kaynağını iyileştirmek mümkündür. Bu iyileştirmenin göstergeleri; “öğrenci başarılarında artış”, “öğrenci sorunlarının giderilmesi”, “tüm öğrencilerin sağlıklı kişisel gelişimlerinin sağlanması” olarak ortaya çıkacaktır. 4. Eğitim kurumlarında yürütülen iş ve işlemler bir süreçtir. Eğitim-öğretim bir süreçtir. Eğitim kurumlarında süreç, öğretmenlerin iş bölümleri olarak anlaşılmaktadır. Oysa sınıflar arasındaki eğitim koordinasyonunu sağlamak önemi bir süreçtir. Bu koordinasyonu sağlamak için harcanan zaman bir otomobilin parçalarının tasarımını koordine etmek için harcanan zamandan daha az değildir. Eğitim kurumları, süreçlerini iyi tanımlayarak süreç adımlarını ve süreç akış şemalarını ortaya çıkarmalıdır. Zaman kaybına, verimsizliğe neden olan süreç adımları ayıklanarak süreçler iyileştirmelidir. Katma değeri olmayan süreç adımlarının süreçten çıkarılarak süreç performansında yapılacak iyileştirme, müşteri memnuniyetini de sağlayacaktır. Örnek verecek olursak, öğrenci kayıt-kabul sürecinde kayıt işlemlerinin gereksiz yere uzamasına sebep olan uygulamalar kaldırılabilir. Kayıt-kabul işlem hızını artıran bir iyileştirme, kayıt işlemlerinde fazla bekleme şikayetlerini giderebilir. 5. Eğitim kurumlarının bir çıktısı vardır. Eğitim kurumlarının çıktıları mezunlarıdır. Buları; seçkin üniversitelere, yüksek okullara giren mezunlar ile ne iş hayatına ne de bir üst öğrenim kurumuna giremeyen mezunlar olarak sınıflandırmak mümkündür. Eğitim kurumlarının diğer bir çıktısı da mezun olmadan okulu terk edenlerdir. Üniversiteye giren veya iş hayatına hazır hale gelmiş öğrenciler mezun eden eğitimciler, eğitimdeki iyileştirme sorumluluğunu yerine getirmiş sayılmaktadır. Bir eğitim kurumundan mezun olanların tümünün üniversiteye girmesi beklenemez. Ancak, mezunların yıllara göre üniversiteye giriş sayısında artış ya da bir meslek dalında istihdam edilenlerde artış gibi, adım adım ve sürekli iyileştirmeler yapılayabilir. 6. Eğitimde kalite ölçümü gereklidir. Eğitim kurumlarının eğitim kalitelerini ölçmeleri, yapacakları iyileştirmenin önemli bir basamağıdır. Kurum müdürleri ve öğretmenlerin, zorunlu olarak yapılan ölçme ve değerlendirmelerin sınırlı faydalarını daha da genişletme çabasında olmaları gerekir. Kurum yönetimlerinin; öğrencilerden, üst kurumlardan, velilerden gelen kalite beklentilerini dikkate alarak, bu beklentileri karşılayıcı önlemleri almaları ve bu anlayışın kurumlarına yerleşmesini sağlamaları beklenir. Aynı zamanda kalite ölçülerinin tümüne hakim olmaları da gerekir. Hedef, sınıfta öğrenmeyi iyileştirme olursa, öğrenme ortamında/sınıfta başarısızlık, disiplinsizlik, öğrenme heyecanının kaybolması gibi nedenlerin çeşitli teknikler kullanılarak analizleri yapılabilir. Analizlerle kök nedenlere ulaşılarak sorunlar kısa zamanda giderilebilir. Ayrıca, belirlenen nedenlerin ortadan kaldırılmasında önceliklendirme yapılıp, daha etkin sorun çözme adımlarının atılması sağlanabilir. 7. Eğitim kurumlarının girdileri vardır. Eğitim kurumlarındaki girdilerin bir çoğu eğitimcilerin kontrolü altında değildir. Karar verme ve kural koyma noktasında olanlar farklıdır. Bu çerçeveden bakıldığında tasarımcılar ve uygulayıcılar farklılık gösterir. Örnek verilecek olursa; öğretmen veya yönetici olmanın gerekleri, işe alma ya da işine son vermenin nasıl olacağı, verilecek ücretin ne kadar olacağı, bir yıllık eğitim-öğretim süresinin kaç gün olacağı gibi mevzuat girdilerinin kontrolü Bakanlık düzeyindedir. Bakanlık düzeyinde gerçekleşen bu tasarımın izin verdiği ölçüde uygulamalar gerçekleşecek ve şekillenecektir. Deming’in; “Okyanusu geçmekte olan bir gemi üzerinde en fazla kontrolü olan, kaptan, dümenci veya makine dairesi şefi değil, geminin tasarımcısıdır. Çünkü gemi, tasarımının izin verdiğinden daha iyisini asla yapamaz” sözü eğitim kurumlarına mevzuat girdisi yapanların sistem içindeki etki ve sorumluluklarını ortaya koymaktadır. 3 Sistemin tüm bileşenlerinin birlikte çalışmasına optimizasyon (girdilerin en iyi şekilde buluşturulması) denmektedir. Sistemin tüm öğeleri, sistem amacını gerçekleştirmek için birlikte ve uyum içinde çalışırsa iyi sonuçlar alınabilir. Bir kurumda hedef sistem iyileştirmekse, sistemin temel öğelerinin tamamının nasıl işlemekte olduğunun incelenmesi gerekecektir. Kurumdaki başarısızlığın ve sistem öğelerinin incelenmesi sonucunda elde edilecek veriler, sorunun kaynaklarına inilmesinde hangi öğede iyileştirme yapılması gerektiği noktasında izlenecek yolun görülmesine fırsat verecektir. Öğrenilen Bilgi Öğrenmenin iyileştirilmesi sürecinde öğrencilerin “Neyi biliyorlar?” ve “Ne yapabilirler?” boyutlarında durumlarının ortaya konmasıyla işe başlanması önerilmektedir. “Neyi biliyorlar” kapsamında sorgulanmak istenen bilgi; ezber olarak bilinen, sorularak ulaşılabilen ve geçmişle ilgili bilgi(information)dir. “Ne yapabilirler” kapsamında sorgulanan bilgi ise; üretilen, kazanılan, beceriye dönüştürülen ve gelecekle ilgili bilgi(knowledge)dir. Örneğin, coğrafi bölgeler ve bölgede yetişen ürünleri bilme ezbere dayalı bir bilgi (information) iken; coğrafi bölgelerin ekonomik yapılarını karşılaştırma ve yorumlama, üretilen ve beceriye dönüşen bilgi (knowledge)dir. Aşağıdaki tabloda farklı disiplinler açısından bir açıklama verilmektedir. Tablo:1 Bilgi ve Alanları Alan Ulaşılan Bilgi Üretilen Bilgi/Beceri Matematik Kavramlar, formüller Problem çözme Fen Tanımlar Bilimsel yöntemi kullanmak Bilgisi Tarih şeridi zaman Şimdiki olayları geçmişle Tarih dizini ilişkilendirmek Ekonomi ile coğrafya arasında ilişki Coğrafya Bölgeler kurmak Müzik Notalar Müzik üretmek İşletme Çek yazma Bir hesabı dengelemek Sanat Teknikler Kendi eserini yapmak Tablo:1’de, bilinen bilgi ile üretilen, kazanılan ve hayatta kullanılabilen bilgiye değişik disiplinler içinde örnekler verilmektedir. Öğrencilerin iki bilgi boyutunda da yetkin duruma getirilmesinde sorumluluğu olanlar eğitimcilerdir. Öğrenilen Bilginin Ölçümü Öğrenmeyi iyileştirme amacıyla kullanılacak kalite ölçüleri hem ezber bilgi hem de üretilen bilginin ölçülmesini sağlamalıdır. Bilgileri ölçmenin ilk ve en önemli aşaması, öğrencilerin hangi bilgileri ne kadar süre içinde öğreneceklerinin hem kendilerine hem de velilerine söylemesidir. Öğrenmenin gereği açısından bakıldığında, öğrencilerin yavaş yavaş ve kendi deneyimleriyle öğrendikleri sözkonusudur. Bu nedenle; dersin amacı öğrencilere baştan açıklanmalı, öğrenme eğlenceli hale getirilmeli, öğrencilerin ortak bir amaca doğru gittikleri gösterilmeli, başarı grafikleri ve sınıf çalışma şeması ile öğrencilerin ilerledikleri, başardıkları gösterilerek sınıfta başarmanın keyfi yaşatılmalıdır. Öğrenmeye Motive Etme Öğrenmenin iyileştirilmesinde önemli olan bir boyut da motivasyondur. Motive etmeye ihtiyaç duyulmayacak düzeyde istek ve heyecanları olan anaokulu çocuklarının, ileriki okul hayatlarında bu durumdan çok geriye düştüklerinin gözlendiği bir gerçektir. Bu 4 nedenle öğrencilerin öğrenme istek ve heyecanlarının kaybının önlenmesi öğretmenlerin sorumluluğundadır. Öğrencilerin öğrenme istek ve heyecanlarının ölçülmesi mümkündür. İlköğretiminde mutlu ve mutsuz yüz ifadelerinin yer aldığı anketler kullanılabilir. Unutulmamalıdır ki, “Sevsen de sevmesen de bunları öğreneceksin” veya “ister öğren, ister öğrenme” gibi tutumlar öğrenme istek ve heyecanının kaybolmasına neden olan tutumlardır. Öğrenmeyi İyileştirme Süreci Sınıfta öğrenmenin iyileştirilmesi sürecinde, öğrencilerin ne düşündüklerini analiz ederek işe başlamak gerekmektedir. Öğrencinin sesine kulak verme anlamına gelecek bu çalışmaları; öncelik matrisi, sebep-sonuç diyagramı, ilişki diyagramı, kontrol şemaları, bilgi izleme kartı…gibi araçları kullanarak yapmak daha faydalı olacaktır. Öğrencilerin öğrenmelerini iyileştirme amacıyla kullanılan tekniklerden, araçlardan biri “öncelik martrisi”dir. Bu matris öğrenciler ve öğretmenler tarafından kullanılabilir. Yalnız, öğrenmenin iyileştirilmesi ile ilgili konular yönetici, öğretmen ve öğrencilerin katıldığı bir beyin fırtınasıyla belirlenebilir. Bu teknikle öğrencilerin çeşitli konulardaki fikirlerinin öncelik sıralaması yapılabilir. “Öğrencilerin okuldan heyecan duyması için yapılması gerekenler”, “en çok sevilen sosyal etkinlikler”, “okuldaki öğlen arasının en iyi yanı”, “en iyi öğrenme etkinlikleri”, “öğrencilerin öğrenme heyecanını kaybetme nedenleri” gibi konularda çalışmalar yapılabilir. Belirlenen bir konunun nedenlerinin birbirleriyle karşılaştırması yapılarak önemli ve öncelikli olanlar ortaya çıkarılabilir. “Öğrenme istek ve heyecan kaybının azaltılması için neler yapılabilir” veya “öğrenme nasıl iyileştirilebilir” gibi konularla ilgili kararların verilmesinde, öncelik matrisi bir grup veya bir sınıf öğrencileri tarafından doldurulabilir. En fazla etki yapan etkenin bulunması sağlanabilir. Bu tür uygulamalarla öğrencilerin bakış açılarından ve algılarından yararlanılarak iş ve iş sonuçları derinlemesine incelenmiş olur. Aşağıda, önemli bir konu çerçevesinde hazırlanmış öncelik matrisi verilmiştir. Öğrencilerin öğrenme heyecanlarını neden kaybettikleri konusunda yapılan beyin fırtınası sonucu belirlenen 8 neden öncelik matrisine yerleştirilerek öğrencilerin doldurması sağlanmıştır. Bir öğrencinin doldurduğu matris örnek olarak verilmiştir. Öncelik Matrisi Adı Soyadı: Ayşe CENGİZ Konu: Öğrencilerin Öğrenme Heyecanlarını Kaybetmeleri SEÇE MADDELER (nedenler) İŞARETLEME NEK 1 1 1 1 1 1 1 1 Aşırı ev ödevleri 2 3 4 5 6 7 8 2 2 2 2 2 2 2 Dersler 3 4 5 6 7 8 3 3 3 3 3 3 Sıkıcı sınıflar 4 5 6 7 8 4 4 4 4 4 Test uygulamaları 5 6 7 8 5 5 5 5 Ders notları 6 7 8 6 6 6 Okul kuralları 7 8 7 Kötü davranan 7 Öncelik Sayısı 1 4 2 2 3 7 4 2 5 0 6 4 7 6 5 8 öğretmenler Öğrencilerin saygı görmemesi 8 8 3 Öncelik Madde Toplamı 28 Matris kullanılırken her bir madde diğeriyle karşılaştırılması yapılır. Eğer 1’inci madde 2’nciden daha önemli ise 1 işaretlenir. Sonra 1 ile 3, 1 ile 5 vb. karşılaştırılır. Böylece seçenek sütunundaki her madde diğer maddelerle birebir karşılaştırılmış olur. Tüm sıradaki maddelerin ikili karşılaştırmaları yapıldıktan sonra, her maddenin diğerine göre kaç defa öncelikli olduğu bulunmuş olur ve matrisin sağındaki sütuna kaydedilir. Sonra sayılar toplanır. Eğer toplam 28’den farklı ise hata yapılmış demektir ve tekrar kontrol edilmelidir. Bu konu ile ilgili çalışmaya katılan öğrencilerin her bir madde ile ilgili bulduğu sayı toplanarak genel toplam bulunur. En fazla sayı alan madde 1’inci sıraya en az alan da son sıraya yerleştirilerek tüm maddelerin 1’den 8’e kadar öncelik veya önem sıralaması yapılmış olur. Yukarıdaki öncelik matrisi incelendiğinde 1’inci öncelik/önem sırasını “sıkıcı sınıflar” maddesinin aldığı görülmektedir. Öğrenme heyecanlarının kaybolmasında önemli nedenler içinde ilk iki sırayı alan “sınıfları sıkıcı bulma” ile “öğretmenlerin davranışlarındaki olumsuzluk” algılardır. Öncelikli olarak bu algıları ortadan kaldıracak bir çalışma, öğrenmenin iyileştirilmesini de sağlayan bir çalışma olacaktır. Kaynakça JENKINS, L. (1998) “Deming İlkelerini Uygulayarak” Sınıflarda Öğrenmenin iyileştirilmesi. KalDer Yayınları, İstanbul. TİTİZ, T. (1998). Ezbersiz Eğitim Yol Haritası. Beyaz Yayınları. İstanbul 6
© Copyright 2024 Paperzz