PPK TOPLANTISINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMEMİZ TCMB bugün gerçekleştirdiği Şubat ayı Para Politikası Kurulu toplantısında, politika faizini 25 baz puan düşürürken koridor parametrelerinde de 25-50 baz puan indirime gitti, makro-ihtiyati araçlarda ise herhangi bir değişiklik yapmadı. Toplantıda bir hafta vadeli repo faizi 25 baz puan indirimle %7.50’ye gerilerken, borçlanma faiz oranı da 25 baz puan düşüşle %7.25’e, borç verme faiz oranı 50 baz puan düşüşle %10.75 ve piyasa yapıcılarına uygulanan oran benzer düşüşle %10.25 seviyesine indirildi. Ayrıca geç likidite penceresi oranı da 50 baz puan indirimle %12.25’e çekildi. Makro ihtiyati araçlarda ise bir değişiklik yapılmaması ile zorunlu karşılık oranları ve ROK katsayıları ise aynen korunmuş oldu. Karar öncesi gerçekleştirilen anketler ekonomistlerin çoğunluğunun politika faizi ve faiz koridoru parametrelerinde ağırlıklı kısmı 25-50 baz puan olmak üzere 25 ila 75 baz puan aralığında indirim beklediğini yansıtırken, TCMB Beklenti Anketi’nde ise cari ay politika faizine ilişkin medyan beklenti %7.50 ile benzer bir görünüme işaret ediyordu. Buna karşılık, bizim yaklaşımımız enflasyon görünümünün mevcut durumda faiz indirimlerine izin vermediği şeklindeydi. Para politikasında sıkı duruşun süreceği mesajı getiri eğrisinin yataylığı üzerinden verilmeye devam edildi, ancak tahvil faizinin politika faizinin üzerinde olması indirime gidilmesine engel olmadı. Kurul, enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurların yakından izleneceği ve enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar getiri eğrisini yataya yakın tutmak suretiyle para politikasındaki sıkı duruş sürdürüleceği mesajını tekrarladı. Bilindiği gibi, TCMB iletişiminde getiri eğrisinin yatay olduğunu göstermek için 5 yıl vadeli tahvil faizleriyle TCMB ortalama fonlama maliyeti arasındaki faiz farkını takip ediyor ve bu farkın sıfıra yakın tutulmasının para politikasında sıkı duruşun korunduğuna işaret ettiğini belirtiyor. Toplantı öncesinde 5 yıl vadeli tahvil faizi %7.85 seviyesiyle ortalama fonlama maliyetine (%7.96) yakın seyrederken, fonlamanın ana kaynağı olan 1 hafta vadeli repo faizinde (%7.75) bir indirim alanı bulunmadığını düşündürüyordu. Öte yandan, TCMB Ocak ayı PPK kararı ile politika faizinde indirim için likidite duruşundaki gevşemenin bir ön şart olmadığını göstermişti. Dolayısı ile, Şubat kararı öncesi likidite duruşunun gevşeme eğilimine girmemesi ve bu nedenle gecelik faizlerin yüksek seyri piyasa tarafından bir engel gibi algılanmamıştı. Bugünkü kararla da, uzun vadeli tahvil faizlerinin yeni politika faizi üzerinde seyretmesinin bundan sonraki kararlara önemli bir engel teşkil etmeyeceği anlaşılıyor. Faiz indirim süreci ikinci ayını doldururken, önümüzdeki dönemde para politikası kararlarının enflasyon görünümündeki iyileşmenin hızına bağlı olarak yürütüleceği vurgulandı. Metinde en dikkat çekici gelişme daha önce toplantı metninin bir çok yerinde para politikası duruşunu tarif için kullanılan “sıkı duruş” kelimesinin yerini “temkinli duruş” kelimesine bırakması oldu. Ancak bu zaten para politikasında göreli bir gevşemeye gidildiğinden aynı zamanda bir gereklilikti. Diğer taraftan, TCMB, gıda ve enerji fiyatlarındaki artan oynaklığı da dikkate alarak faiz oranlarındaki indirimin ölçülü tutulmasını uygun gördüğünü belirtirken, enflasyondaki düşüşün “kalıcı” olması için “temkinli bir yaklaşım” gerektiğini tekrar vurgulamıştır. Ancak, daha önce, enflasyonun 2015 yılı ortalarında hedefle uyumlu seviyelere geleceği öngörüsüne ilişkin önceki toplantıda kullanılan cümlenin bu kez tekrarlanmaması dikkat çekmiştir. Buna karşılık, çekirdek enflasyondaki düşüşün devam edeceği cümlesi kullanılarak, manşet enflasyonun seyrindeki artan belirsizliğin piyasalar üzerindeki olumsuz etkisinin giderilmeye çalışıldığı izlendi. Kurul, ayrıca önümüzdeki dönemde para politikası kararlarının enflasyon görünümündeki iyileşmenin hızına bağlı olacağı cümlesini de tekrarlamıştır. Buradaki ölçüt herhalde daha önce Başçı’nın bahsettiği çekirdek enflasyon trendinin %5 ve altına doğru gerilemesi olacaktır. Bu doğrultuda, Şubat ayı kararlarını kredibilite açısından yeni bir darbe olarak görürken, enflasyona ilişkin göstergelerin kısa vadede olumlu bir görüntü sunmaması ve getiri eğrisi yataylığı şartının bir indirime izin vermemesine karşılık, TCMB’nin para politikasını gevşetme ısrarını korumasını da dikkate alarak, faiz indirimlerinin önümüzdeki aylarda da devam edebileceğini görmekteyiz. Ancak, uzun vadeli faizler mevcut seviyesinin altına gelmezse politika faizini %7’nin altına indirmenin “getiri eğrisini yataya yakın tutma” taahhüdünün sınırlarını aşırı zorlamak olacağını düşünüyoruz. Öte yandan, en son beklenti anketinde, politika faizinin seviyesine ilişkin medyan beklenti olarak önümüzdeki üç ayda %7.25 seviyesine inileceğine işaret ederken, faiz beklentilerinin ölçülebildiği diğer piyasalardaki (vadeli döviz kurları, swap, tahvil ikinci piyasa) fiyatlama tam ters bir görünümü (üç ay içinde %8.75 seviyelerinin beklendiğini ima etmekte) yansıtıyordu. Bununla birlikte, manşet enflasyonun Şubat ayı ve sonrasında izleyebileceği patika ve bunun enflasyon beklentilerine etkisi de politika faizinin gelebileceği seviye açısından önemli bir faktör olmaya devam edecektir. Hatırlanacağı gibi, en son Beklenti Anketinde yılsonu TÜFE tahmini %6.77’ye, gelecek 12 ay %6.69’a sınırlı gerilerken, 24 ay TÜFE beklentisi dise %6.42’ye yükselmiş, böylece TCMB’nin hedef ve tahminleri üzerindeki seyrini korumuştu. Aynı anketin ortalama aylık enflasyon beklentilerini kullanarak, yıllık TÜFE’nin Şubat’ta %7.3’e yükselmesinin takiben ise Mart’ta %6.9 ve Nisan’da %6.2’ye gerilemesinin beklendiğini de hesaplamaktayız. Kurulun temel ekonomik büyüklüklere ilişkin değerlendirmelerinde ufak değişiklikler vardı, enflasyonda manşete yapılan vurgu çekirdek enflasyon olarak değişti. Sıkı para politikası duruşunun ve alınan makroihtiyati önlemlerin etkisiyle kredi büyüme hızları makul düzeylerde devam etmekte olduğu, dış talebin zayıf seyrini koruduğu ve iç talebin büyümeye ılımlı düzeyde katkı verdiği cümleleri aynen tekrarlandı. Öte yandan, enflasyona ilişkin olarak Kurul, yukarıda da değindiğimiz gibi önemli çıkarımları olabilecek değişiklikler yaptı. Ocak sonunda yayınlanan son Enflasyon Raporu’nda enflasyonun, 55 dolar ortalama petrol fiyatı ve %9 gıda fiyatı yıllık artışı varsayımı altında, 2015 sonunda %5.5’e ineceği tahmini aktarılmıştı. Likidite politikası etkin kullanılmaya devam edilebilir, gevşeme için ise TL’nin seyri belirleyici olacaktır. Politika faizinin 50 baz puan indirildiği ancak diğer tüm faizlerin korunduğu 20 Ocak tarihli PPK toplantısının sonrasında TL değer kaybı baskısının sürmesi ile likidite politikası sıkı kalmaya devam etmiş ve gecelik faizlerin faiz koridoru üst sınırına yakın oluşması (dönem ortalaması %10.86) sağlanmıştı. Öte yandan, bankaların fonlama ihtiyacının tamamının haftalık repo ihaleleriyle karşılanmayarak piyasa yapıcısı ve borç verme imkanlarını kullanmaya zorlanması ile de ortalama fonlama maliyetinin (dönem ortalaması %7.96) politika faizinin biraz üzerinde oluşması da sağlanmıştı. Likidite politikasının esnek bir şekilde kullanımının özellikle sermaye çıkışı olan dönemlerde TL için önemli bir savunma görevi gördüğünü düşünmekteyiz. Bu doğrultuda, likidite politikası açısından çok önemli olan faiz koridoru üst sınırının 50 baz puan indirilmesini TL açısından olumsuz bir gelişme olarak görüyoruz. Ancak, bu durum likidite koşullarının yakın dönemde de hızla gevşetileceği anlamına gelmiyor, likidite politikasının önümüzdeki dönem görünümü büyük ölçüde TL’nin performansına ve enflasyon beklentilerinde ne ölçüde bir iyileşme gözleneceğine bağlı olacaktır ve ilk etapta gecelik faizlerin %10.25-%10.75 aralığında oluşması daha olası görünmektedir. TL’nin görünümü dikkate alınca döviz ihale miktarının değişme olasılığının fazla olmadığını düşünüyoruz. Kısa vadede TL’nin seyri açısından ise, yukarıda belirttiğimiz gibi likidite politikası duruşunun nasıl şekilleneceği ve günlük döviz satım ihalelerine Mart ayındaki PPK’ya kadar hangi miktarlarla devam edileceği de önemli olacaktır. Günlük ihale miktarlarında (40mn dolar) değişime gidilmemesi en olası senaryo gibi durmaktadır. Bu rapor Burgan Yatırım Menkul Değerler A.Ş. tarafından hazırlanmıştır. Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, yetkili kuruluşlar tarafından kişilerin risk ve getiri tercihleri dikkate alınarak kişiye özel sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler ise genel niteliktedir. Bu tavsiyeler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Raporda yer alan içerik, müşterilerin verilen stratejilerden kârlı çıkacağının ya da zararlarının limitli olacağının, Burgan Yatırım Menkul Değerler A.Ş. tarafından verilmiş sözü veya garantisi olarak kabul edilemez. Burada yapılan analizlere dayanarak ve özellikle kaldıraç sistemi kullanan piyasalara yapılan yatırımlar zararla da sonuçlanabilir. Bu raporun ticari amaçlı kullanımı sonucu oluşabilecek zararlardan dolayı kurumumuz ve kurumumuz çalışanları hiçbir sorumluluk üstlenmemektedir. Bu raporda yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan kaynaklardan derlenmiş olup doğrulukları ayrıca araştırılmamıştır. Bu nedenle, bu bilgilerin tam veya doğru olmamasından, kullanılan kaynaklardaki hata ve eksik bilgilerden dolayı doğabilecek zararlar konusunda kurumumuz ve kurumumuz çalışanları herhangi bir sorumluluk kabul etmez. Raporda yer alan bilgiler Burgan Yatırım Menkul Değerler A.Ş.’nin yazılı izni olmadan çoğaltılamaz, yayınlanamaz veya üçüncü kişilere gösterilemez. Detaylı uyarı için tıklayınız.
© Copyright 2024 Paperzz